Bazı Sahabilerin Müslüman Olması |
08-02-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Bazı Sahabilerin Müslüman OlmasıAmr bin Âs, Halid bin Velid ve Osman bin Talha'nın Müslüman Olması Hicretin 8 senesi, Sefer ayı Peygamber Efendimizle Müslümanların, Hz Zeyneb'in vefâtıyla Hicretin sekizinci senesine üzüntü ile girdiklerini söylemiştik Ancak bu acı olayı, tatlı hâdiseler takib edince, üzüntü ve keder de ortadan kalkıyordu Bu üzücü hadiseden hemen sonra, Arabın üç meşhur şahsiyeti olan siyaset dâhisi Amr bin Âs, harp dâhisi Hâlid bin Velid ve Osman bin Talha Medine'ye geldiler ve Hz Resûlullahın peygamberliğini tasdik ederek İslâm dairesine girdiler Daha önce de bahsettiğimiz gibi, Amr bin Âs Hicretin yedinci yılında Habeşistan'da, Habeş Necaşîsinin telkin ve tavsiyesiyle Müslüman olmuş ve orada Peygamberimiz adına Necaşîye bîat vermişti Bu gelişi ise, Hz Resûlullaha bizzat bîat etmek ve Müslüman olduğunu bildirmek içindi Necaşînin telkini ile Müslüman olan Arabın siyâset dâhisi Amr bin Âs, Habeşistan�da bundan sonra fazla durmak istemiyor ve Resûl-i Ekreme bizzat bîat etmek üzere Medine yolunu tutuyordu Bu sırada Mekke'den yine aynı gayeyle iki kişi daha çıkmıştı: Halid bin Velid ve Osman bin Talha Kader bu üçünü Hadde denilen mevkide bir araya getiriyordu Amr bin Âs, Hz Hâlid bin Velid'e, "Ey Ebû Süleyman! Nereye ve ne için gidiyorsun?" diye sorarak maksadını öğrenmek istedi Hz Hâlid maksadını şöyle anlattı: "Doğru yol artık apaçık belli oldu Mesele aydınlığa kavuştu Bu zât şüphesiz ki peygamberdir Vallahi, ben hemen gidip Müslüman olacağım Bundan sonra bekleyip durmam mânâsız Zâten, aklı başında olanlardan İslâmiyete girmeyen pek kimse de kalmadı" Amr bin Âs rahat bir nefes aldı "Vallahi, ben de Muhammed'in yanına gitmek ve Müslüman olmak istiyorum," diyerek aynı maksadı paylaştıklarını söyledi Sonra da hep beraber Hz Resûlullahın huzuruna çıkıp Müslüman olmak istediklerini bildirmek üzere Medine'ye vardılar Bir zamanlar "Bütün Kureyş Müslüman olsa, ben yine Müslüman olacağımı sanmam" diyen, Peygamberimizin en şiddetli düşmanlarından hattâ bir ara vücudunu ortadan kaldırma fırsatını bile arayan Amr bin Âs Yine bir zamanlar, müşrik ordularının başında, Müslümanlara karşı olanca cesaret ve maharetiyle çarpışan, İslâm ordusunun Uhud'da mağlûbiyeti tatmasına sebep olan Hâlid bin Velid ve bir başka şahsiyet Osman bin Talha Şimdi bütün kötü niyetlerini bir tarafa bırakarak, hattâ unutarak, geçmişte yaptıklarının mahcubiyeti içinde Resûl-i Kibriyâ Efendimizin huzurunda bulunuyorlardı Müslümanlarda sevinç dalga dalga idi Resûl-i Ekremin Müslümanlara söylediği şu idi: "Mekke ciğerpârelerini kucağınıza attı" Manzara ulvî olduğu kadar, ibretli ve ders de verici idi İslâmın kılıçla, tahakküm ve zorla, tehdit ve korkuyla yayılmadığının, bilâkis ruh ve gönüllere tesir ederek, onları mânen fethederek, kendini onlara beğendirerek intişar etmiş olduğunun açık ve seçik bir ifadesiydi bu kudsî manzara Savaştan, kılıçtan, kavgadan korkmayan bu bahadırlar, hiç bir korku, hiç bir tehdit ve hiç bir aldatma olmadan, gönüllerinden gelen samimî bir arzu ile Hz Resûlullahın huzurunda diz çökmüş duruyorlardı Gerçi zor ve zulüm ile zahirî bir hâkimiyet, bir tahakküm kısa bir zamanda elde edilebilir Ama bu hâkimiyet geçici olur, devam etmez, ruh ve vicdanlara da tesir etmez En büyük ve devamlı hâkimiyet ise, bütün fikirleri, kalb ve ruhları tesiri altına alarak ve kendini onlara zahiren ve bâtınen beğendirmek suretiyle elde edilen hâkimiyettir İşte bunu İslâmiyet namına Peygamber Efendimiz (asm) gerçekleştirmiştir Salih SURUÇ |
|