Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Sinema, Müzik & Online Videolar > Müzik Tutkunları

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
cepkin, hayko

Hayko Cepkin

Eski 07-04-2007   #1
black_R-O-S-E

Hayko Cepkin



Hayko Cepkin, (doğum 11 Mart1978, İstanbul) Ermeni asıllı Türk vatandaşı piyanist, müzisyen



Eğitim Hayatı

Liseden sonra 2 yıl Mimar Sinan Üniversitesi'nde şan eğitimi aldı 2 sene Timur Selçuk Çağdaş Müzik Merkezi'nde şan, solfej ve armoni dersleri aldı 1 sene Akademi İstanbul'da piyano eğitimi 2 yıl opera eğitimi 9 sene de kilise müziği ile ilgilendi ve 1997 yılında müzik dünyasına klavyeci olarak atıldı

Profesyonel Hayatı

Sırasıyla Öztürk, Ogün Sanlısoy, Aylin Aslım, Koray Candemir ve Demir Demirkan gibi isimlerle sahneyi paylaştı Çalıştığı isimlerin bazılarının albümlerinde de düzenlemeci kimliğiyle yer aldı En son Murathan Mungan'ın Söz Vermiş Şarkılar adlı albümünde Aylin Aslım'ın seslendirdiği "Kimdi Giden" adlı bir Yeni Türkü bestesi olan parçayı düzenledi Bu sırada evinin odasında kaydettiği bestelerini hayata geçirme kararı aldı 2005 yılı içinde Sakin Olmam Lazım adlı albümü ile alternatif müzik piyasasında yerini aldı

Hayko Cepkin'in grubu gitarda Umut Töre, bas gitarda Poyraz Kılıç ve davulda Murat Cem Ergül'den oluşmaktadır 6 Ekim2006 günü gösterime giren Araf filminin müziklerini hazırladı

21 Mayıs2007
'de Tanışma Bitti adlı ikinci albümünü piyasaya çıkmıştır

Diskografi
  • 2005 - Sakin Olmam Lazım
  • 2007 - Tanışma Bitti

__________________
SenDe biR gaRip oLdun saRhoşmuSun düNya
Alıntı Yaparak Cevapla

Eski 08-05-2007   #2
rock_alltime
Varsayılan


gerçekten çok ama çok beğendiğim bi rockcıharika bi sesi varve sarkıları çok kaliteli
Alıntı Yaparak Cevapla

Eski 10-11-2007   #4
Göktürk
Varsayılan


ilk çıktığında nispeten efendi, sakin, böyle bulut üstünde uçar hali vardışimdiki değişimini görünce ''vay be!'' diyesim geliyorama hiçbir şarkısı 'Fırtınam' şarkısı kadar derinden etkilemez beni Bir yerlere gidiyorum o şarkıda
Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Hayko Cepkin

Eski 06-05-2008   #5
rockone
Varsayılan

Cevap : Hayko Cepkin



konser performansları çok sağlam ya
Alıntı Yaparak Cevapla

Röpörtaj

Eski 07-30-2008   #6
rock_alltime
Varsayılan

Röpörtaj





Hayatın Bittiği Zaman Star Oldun Demektir

''Sakin Olmam Lazım'' albümüyle rock sahnemize sıkı bir giriş yapan Hayko Cepkin, ''Tanışma Bitti'' adını taşıyan ikinci albümünün kayıtlarına bir süre önce başladı Hayko ile geçmişte albüm ve müzik üzerine bolca konuştuğumuzdan bu sefer farklı bir şeyler yapalım istedik ve sahne haricindeki Hayko Cepkin nasıldır diye kapısını çaldık Onunla beş gün boyunca dört ayrı ortamda birlikte olduk Konserde, yolculukta, evde ve arkadaşlarıyla beraberken İşte bilmediğiniz ama merak ettiğiniz pek çok yönüyle Hayko Cepkin

Bazı insanlar vardır; onları anlatmak için kelimeler yetmez ya da bazen bir söz bile tanımlar onları 2005 yılında yayınladığı "Sakin Olmam Lazım" albümüyle hayatımıza giren Hayko Cepkin de bu tip insanlar biri Bazen onu anlatmak için tek bir kelime bile yeterken bazen de anlat anlat bitmeyecek tiplerden birine dönüşüyor Sahne üzerindeyken gözünü kırpmadan, acaba şimdi ne yapacak diye pür dikkat izlediğiniz Hayko Cepkin, sahneden indiğinde o pür dikkat izlenme durumunu koruyan azınlıktan biri Sahnedeki samimiyetini nasıl algılıyorsanız, sahne arkasında da aynı derecede bir samimiyet bulmanız işten bile değil Çünkü bu adam en kısa ve öz tabiriyle neyse o! Kendisinden imza isteyen hayranlarını nerede olursa olsun geri çevirmeyen, ayaküstü bir-iki dakika onlarla sohbet etmek için o andaki durumun feragat edebilen ve en önemlisi tüm bunları içinden geldiği için yapan ve bu pozitifliği, sıcakkanlılığı karşısındakine geçirebilen biri Hayko Kendisiyle beraber müzik yapan, aynı sahneyi paylaşan arkadaşlarıyla sahnede nasıl bir frontman gibi duruyorsa, sahne arkasında da en basitinden konsere giderken trende ya da otobüste ya da uçakta onların en yakın arkadaşı olarak yanlarında yer alan biri Her ne kadar Hayko Cepkin olarak tek başına bir isim olarak var olsa da bir grubun parçası olduğunun o derece farkında olan ve iyi müzisyen olmalarının yanı sıra iyi birer arkadaş, daha da ötesi dost, kanka olan bu dört insanla geçirdiğim beş günün ardından söylenecek çok fazla şey olmasına rağmen aslında söylenebilecek tek şey var; belki de en önemlisi bu: Kendilerini grup olarak adlandıran çoğu oluşumda böylesine bir arkadaşlık, böylesine bir bağ çok zor bulunur! Hayko Cepkin başta olmak üzere Umut (gitar), Poyraz (bas) ve Murat (bateri) günümüzde birçok kişinin başını yiyen ego sorunlarını çoktan aşmış, kendileriyle olan dertlerini kendi içlerinde çoktan halletmiş insanlar Özellikle ana merkezimiz Hayko üzerinden gidecek olursam stüdyoda, sokakta, evinde, konser yolunda, kuliste ya da sahnede her daim samimiyetini, içtenliğini koruyan ve işini en iyi derecede yapma odaklı insanlardan biri olduğunu söylemek hiç de zor olmaz Sahnede inanılmaz bir enerjiyle şarkılarını söyleyip, ülkemizde eşine hiç rastlanmayan şovunu yapan da o, İstiklal Caddesi'nde yürürken hayranlarının imza taleplerini geri çevirmeyen de o, o çok ünlü magazin sözü 'sanatçıdan sanatçıya dost olmaz'ı arkadaş çevresiyle ters yüz eden de o, konserinin ardından kuliste hayranlarını tüm samimiyetiyle dinleyen de o Uzun lafın kısası; beyler bayanlar buyurun Hayko Cepkin'in günlük hayatta neler yaptığına ve Hayko Cepkin'in nasıl biri olduğunu anlamaya

YÜXEXES DOĞUM GÜNÜ PARTİSİ

15 Mart Perşembe günü Balans'ta gerçekleşen Yüxexes Doğum Günü Partisi'nde sahne alan Hayko Cepkin, her konserinde olduğu gibi soundcheck için mekanda hazır bulunuyordu Sahneye gece yarısından sonra çıkması planlanan Hayko, bütün müzisyen arkadaşlarıyla saat 15:00'te Balans'ta hazır bulunuyordu Davulun kurulması ve ses ayarının yapılmasının ardından sırasıyla gitar ve bas ayarları yapılıp mikrofonların kurulmasıyla devam ediyor soundcheck Soundcheck esnasında Hayko, hem menajerliğini hem de tonmaysterliğini yapan Sinan Yener ile son derece titiz bir hazırlık aşaması geçiriyorlar Murat'ın davulunun tonlarını konser mekanın farklı yerlerinden dinleyerek nereye ne kadar ve nasıl bir ses geldiğini tartarak ilerleyen soundcheck, istenilen sesin elde edilmesiyle tek tek diğer enstrümanlara da uygulanıyor En son ise biraz önce de belirttiğim gibi Hayko'nun mikrofon başına geçmesi oluyor ki burada direk olarak şarkılardan birer kuple söylendiğini zannetmeyin Mikrofon için gerekli düzenlemelerin, ayarların yapılmasının ardından üç şarkı tam performans icra edildikten soundcheck nihayete eriyor Soundcheck mevzusunu isterseniz bir de Hayko'yla bir seneden beri çalışan basçısı Poyraz'dan dinleyelim ve klasik bir Hayko Cepkin konser günü ve soundcheck'i nasıl oluyormuş birinci ağızdan öğrenelim:
"Sabah zar zor kalkıyoruz, işin en zoru kalkmak oluyor Soundcheckler erken oluyor, özellikle şehir dışına gittiğimiz zaman yolda uyuyup geyik yaparak vakit geçiriyoruz Ondan sonra mekana gidip soundcheck'e başlıyoruz Önce davulu dinliyoruz, sonra bas, olmadı tekrar bas, sonra gitar" Burada sözü Hayko devralıyor ve ekliyor: "Soundcheckler biraz uzun sürerse ben sinirlenmeye başlıyorum, gerilirim, biraz o konuda kasarım İşler daha çabuk yürür" Hemen bu noktada Hayko'ya konser öncesinde belirlediği yapılacaklar ve yapılmayacaklar tarzında bir şeyleri var mı diye soruyorum "İlk yola çıktığımız zaman çok fazla kurallarım vardı; ama o kurallar zamanla yerine oturduğu için ekstra bir çaba harcamama gerek yok Herkes şu anda neyi yapması neyi yapmaması gerektiğini çok iyi biliyor O açıdan kafamız çok rahat Eskiden biraz daha terapi şeklinde çıkıyorduk Şimdi o terapi biraz daha azaldı Ruhen herkes biraz daha serbest Ama bir yerde bir enerji yükleme hikayemiz vardı Mesela en son bu enerji yükleme, terapi hikayesini Saklıkent'te yaptık O önemli bir konserdi çünkü Orada da kuliste hep beraber oturup konuştuk, öyle sahneye çıktık" Bu enerji yüklemesinin haricinde konser öncesinde dinginlik aradığını belirten Hayko, bu dinginliği biraz kaybettiklerini söylüyor "Çünkü içeriye girenimiz, o dinginliği bozanımız çok oldu Onun için biraz dağılıyor konsantrasyon Ama elimizden geldiğince son 15 dakika kendi kendimize kalmaya çalışıyoruz" Hayko Cepkin ve grup arkadaşları her gün başka bir kimlikle sahneye çıktıklarını belirtiyorlar Mesela bazen AC/DC, bazen Iron Maiden ya da Manowar modunda olduklarını söylüyorlar Birkaç saat sonraki performansın modunu sorduğumda henüz belirleyemediklerini dile getiren Hayko'ya yanıt Poyraz'dan geliyor: "Soundcheck'te biraz AC/DC'ye kaçtık" Ancak Poyraz da konser modunun sahne öncesi kuliste belirleneceğini hemen sözlerine ekliyor Konserlerle ilgili her zaman için en merak konulardan biri playlist'in nasıl oluştuğudur Karşınızdaki bir grupsa bütün grup üyelerinin bir araya gelmesiyle hazırlanan playlist mevzusu Hayko Cepkin cephesinde nasıl bir hal alıyor diye sorduğumda yanıt gayet net bir şekilde geliyor Hayko'dan: "Ben belirliyorum Zaten sistemimiz belli bizim Değişmez bir sistemimiz var Onun dışına çıkmayız O, sabittir bizim için Ama mesela bugün daha farklı bir playlist'imiz olacak Onu da zaten belirleyeceğiz Zaten belirlesek bile sahnede ufak tefek değişiklikler yapabiliyoruz Ruh haline ya da seyirciye göre değişiyor o hikaye Ama genel olarak sabitiz yani" Sahnede ortaya koyduğu görselliğiyle müziğinin yanı sıra dikkati üzerinde tutan Hayko, bu akşamki performansı için beyaz giyeceğini söylüyor ve nedenini ise şöyle açıklıyor: "Bugünü sahnede istiyorum O yüzden de beyaz giyeceğim"
Box'taki koyu muhabbetin ardından saatlerimiz 22:30'u gösterirken kalkıyoruz ki Balans'a geçip Hayko'nun ve ekibinin konser için son hazırlıklarını rahat rahat yapacak zamanları olsun Kalabalık bir grup halinde ara sokaklar Balans'a giriş yapıyoruz ve doğruca kulisin yolunu tutuyoruz Kulis'e girer girmez bizi Sertaç, Umut ve EMI'dan Arzu karşılıyor Hayko'nun kulisi gelenin gidenin hiç eksik olmadığı bir kulis O geceki ziyaretçileri arasında Kurban'dan Burak, Çilekeş'ten Ali, Deja-Vu'dan Cenk ve Barış benim görebildiğim ziyaretçileriydi Yüxexes partisi bir yandan devam ederken, yukarıda da Hayko konser öncesi hazırlıklarına başlıyor Bu esnada ben de Poyraz'la, Second'ı merak ettiğimizden aşağı iniyoruz; biraz bakınıp tekrar yukarı çıkıyoruz Gecenin ikinci performansı Zakkum'dan geliyor Zakkum'un performansı sırasında Hayko'nun kulisinde de hazırlıklar son aşamaya geliyor Beyazlar içindeki Hayko ve siyahlar içindeki arkadaşları artık son hazırlıklarını yapıyor Hayko, Batmanvari makyajının ardından grup arkadaşlarının göz makyajlarını yapıyor ve tüm bunların ardından saatler 01:00'i gösterirken gecenin ana performansı yani Hayko Cepkin konseri başlıyor Bir saat kadar sahnede kalan Hayko, yeni albümünden de yer verdiği şarkılarla hazırladığı playlist'ini seslendirip yine kendisini henüz daha başımdayız dediği görselliğini sahneye koyduktan sonra alkışlar arasında sahneden iniyor

FEH TV İFTİHARLA SUNAR

Hayko Cepkin'in en iyi arkadaşları arasında istisnasız iki isim var: maNga'dan Ferman ve Ege Çubukçu Şimdi size bu üçlünün bir araya gelmesi hepsinin müzikle ilgilenmesinden dolayı normal geliyor; ama üçünün sıkı birer dost olması biraz garip gelebilir Bence hiç öyle düşünmeyin Hani Ferman ve Hayko en azından içinde bulundukları müzikal kategori dolayısıyla birbirlerine daha yakın olabilir diye düşünürken araya bir rapçinin girmesi resmin şeklini bir hayli ilginçleştiriyor doğrusu Hayko'nun en çok takıldığı mekanlardan biri olan Box'ta bir araya gelen Hayko, Ferman ve Ege görünen köy kılavuz istemez misali aralarındaki arkadaşlığı daha ilk saniyeden ortaya koyuyorlar Mekana ilk gelen için kayıt cihazımı Ege Çubukçu'ya yöneltip Hayko ile nasıl tanıştıklarını soruyorum "Bizim Dream TV'de çalışan, çok sevdiğimiz İzmirli bir arkadaşımız var, Öykü Onur Tanyel Beni izlemeye geliyordu Bir keresinde bir rock organizasyonu vardı galiba, organizasyondan sonra Hayko'yu, Çilekeş'in davulcusu Cumhur'u onları da alıp getirmiş Beni izlediler, kulise geldiler, kuliste biraz muhabbet ettik Birbirimiz hakkında beğenmediğimiz yönlerimizden bahsettik O bana 'Hey DJ' güzeldi değildi; ama 'Bir Gün' çok güzeldi, dedi Ben de ona, 'Albümündeki her şarkı güzel değil' dedim Böyle bir eleştirel tavırla başladık Çok dürüst başladık" Burada Hayko sözü devralıyor: "Mesela Ege'ye 'Hey DJ'yi beğenmedim, dedim Ege de bana 'Senin albümünde de böyle şeyler var' dedi Sonra konuşuyoruz falan, şeyi algıla dedim, samimiyim, yalanım yok Çok iyi olduğunu da söyleyebilirdim, dedim Ama sen de bana 'Bütün albüm şahane, yavrum benim harika işler yapmışsın' diyebilirdin Her şey samimiydi" Ege'ye göre bu konuşmada her şey çok samimi bir biçimde birbirlerine yansımış Hatta bu durum onların daha bir içli dışlı olmasına ön ayak olmuş "Onun klibini gördüğüm zaman görmüyorsam onu uzun zamandır, arayıp ne yapıyorsun, çok özledim diyebiliyorum" diyor Ege Bu tanışıklığın ardından Hayko'nun şarkılarını dinlediğinde Ege, şarkı sözleri üzerinde dinleyici olarak daha çok çaba harcanması gerektiğini anladığını, müzikal anlamda birbirlerini eleştirebildiklerini söylüyor Hayko da Ege'nin albümünü çok net bir biçimde dinlemediğini ancak daha sonra dinlediğinde daha farklı düşündüğünü ifade ediyor Ege, bu durumun aslında bir açıdan iyi olduğunu düşünüyor; "Tanışmadan önce insanlara karşı düşüncelerimi daha da tartmamı sağlayan bir durum oldu Hakikaten kulak dolgunluğuyla dinliyorsanız kimseyi yargılamayın tarzında bir olaya yol açtı Ama böyle bir arkadaşım olmasından dolayı çok memnunum, çok iyi bir dost" Bu tarz bir durum Hayko için de geçerli Daha önce kulak dolgunluğuyla dinlediği Ege Çubukçu şarkılarını Ege'nin evinde oturup dinlerken arkadaşının yazdığı sözlerin iyi olduğunun ayrımına vardığını ve bunu direk kendisine söylediğini belirtiyor "Mesela yeni çıkacak projesinin şarkılarını dinletiyor Onun sözleri daha iyi mesela Üstüne o bahsettiğimiz kademe var ya, bir kademe daha konmuş Bu süper bir şey mesela" Hayko'nun yeni albümünü dinlediği zaman kendisinin de aynı tip düşüncelere sahip olduğunu söyleyen Ege, sözlerine şöyle devam ediyor "Şimdi körler sağırlar birbirini ağırlıyor gibi olacak; ama Hayko'nun yeni projesindeki her şarkıyı çok beğeniyorum Hatta bir şarkı var, '777' artık beynimden çıkmıyor Onu duymak istiyorum Onun öyle bir şarkı yaptığını görmek acayip keyifli bir şey"
İlerleyen zaman içerisinde bu iki arkadaşı bir projede beraber görme ihtimaline söz dönüp dolaşıp geldiğinde bir proje için arkadaşlıklarını kullanmanın bir anlamı olmadığını, zaten manevi anlamda birbirlerinin projelerine destek olduklarını ve birbirlerine ihtiyaçları olduğu anda orada olacaklarını bildiklerini belirtiyorlar Hemen burada Hayko devreye giriyor; "Ben böyle arkadaş, eş dost projeleri daha çok geyiğe dayalı yapmayı isteyen biriyim Yapacaksak geyik yapalım, klip çekilecek bir şarkı olmasın Gelecekse bonus track gibi bir şey olsun"
Bu esnada içeri üçlünün son halkası Ferman geliyor ve FEH projesi tamamlanıyor Bu proje kapsamında Hayko, Ferman ve Ege'nin çok fena projeleri var şimdiden belirteyim Hani bu ikili çok can yakar durumu vardır ya magazin basınında alın size en tazesinden, en güzelinden ve de en samimisinden bir üçlü: Hayko-Ferman-Ege Bir araya geldikleri andan itibaren ortaya çıkan sinerjiden etkilenmemek imkansız Onların birbirleriyle olan diyalogunu izlerken bu tip bir arkadaşlığa hayran kalmamak elde değil Keşke hepimizin bu denli birbirine dürüst yaklaşan ve ego tatmininden uzakta arkadaşları ve arkadaşlıkları olsa temennileri kafamın içerisinde dönerken bir yandan da onları izlemekteydim Ferman, bir sonraki gün kayıtları olduğu için Yüxexes konserine kalamayacağı için üzülürken, diğer yandan Hayko'nun albümünün ne durumda olduğunu soruyor Öte yandan da kahve içme projesini bir türlü gerçekleştiremediklerinden gem vurup bunu bir gün mutlaka hayata geçireceklerinden umutlu olduklarını söylüyorlar Bu arada Hayko ve Ege'nin arasında inanılmaz bir Playstation çekişmesi var Söylediklerine göre şu anda durum berabere ve önümüzdeki günlerde aralarında son bir maç yapıp galibi belirlemeyi düşünüyorlar Bu karşılaşmanın sonunda ise kim yenilirse her röportajında diğeri hakkında olumlu şeyler söylemek durumundalar Hani ilerleyen zaman içerisinde Hayko, bir röportajında Ege ile ilgili bir şeyler söylüyorsa ya da tam tersi, nereden çıktı bu şimdi demeyin
Hayko ile Ferman'ın nasıl tanıştığını sorduğumda Ferman'ın biraz hafızasını yoklaması gerekiyor, bu esnada Hayko da pür dikkat Ferman'ın vereceği yanıtı bekliyor; ama Ferman ilk etapta ne zaman tanıştıklarını hatırlamadığını söylüyor Hayko'nun hatırladığını söylemesi üzerine Ferman da sesli düşünerek geriye doğru hafızasını yokluyor Balans, Nokia Supersound derken sonunda mekanı buluyor Mojo! "Mojo'dan içeri girdim, Ferman barın orada duruyor Abi röportajı okuduk, söylediğin her şeye katılıyoruz, aynı kafadayız, aynı şeyleri düşünüyoruz, dedi Orada zaten ray koptu" diyor Hayko Dostluklarının ilerleyişi ise Nokia Supersound gecesinde olmuş "Bazı insanlara merhaba dediğin zaman çok fazla insandan böyle sıcak tepki gelmez; ama Hayko o anlamda çok sıcak bir adam İkincisi ilk tanıştığımızda da söylemiştim, yaptığı müzik benim kafamın bir yerlerinde olan bir müzik, o yüzden yaptığı müziği çok seviyorum O anlamda da sonuna kadar destekçisiyim onun Kafamda bir yerde onun yapmak istediği şey var Albümü dinlediğim zaman onu hissediyorum"

EV DURUMLARI

Hayko Cepkin'in bir günü nasıl geçiyor diye merak ediyorsanız, hemen söyleyeyim; şu aralar özellikle konser ve albüm çalışmaları nedeniyle Hayko'nun evde vakit geçirme gibi bir şansı olmuyor Bu aralar en çok özlediği şey şuursuzca oturmak Ancak o gün evdeyse plazmasının tam karşısına yerleştirdiği koltuğunda oturup müzik kanallarına bakmayı, Türkiye'de neler olup bittiğini öğrenmek için haberlere bakmayı, odasında yeni kayıtlar ya da var olan kayıtlar üzerinde çalışmayı tercih ediyor Ya da playstation oynamak en büyük zevki Arkadaş canlısı bir insan olduğundan evinin geleni gideni de bir hayli fazla oluyor Tabii demirbaş konumundakiler grup arkadaşları ve playstation'daki en büyük rakibi Ege Çubukçu Evde vakit geçiremediğinden ya da evdeyse de odasında müzik çalışmalarını devam ettirdiğinden televizyona pek bakmadığını, bu yüzden de dizi kültürünün olmadığını söylüyor Lost'a henüz başlayamadığını; ancak yerli yapımlardan arada sırada Yaprak Dökümü'ne denk gelirse baktığını belirtiyor Sabaha karşı denk gelirse onun da tekrarlarına baktığını söylüyor Ama eğer cumartesileri evdeyse ve yapması gereken bir şey yoksa bu aralar Survivor'a baktığını da itiraf ediyor Bir Beşiktaşlı olarak Galatasaraylılarla Fenerbahçeliler'in çekişmesini izlemek tabii ki de keyifli geliyor Yemek yapmak ve yemekle arasının iyi olduğunu söyleyen Hayko, sirke ve sarımsağın vazgeçilmezleri olduğunu belirtiyor Evde sirke kullanılmıyorsa bu duruma gıcık olduğunu da tüm samimiyetiyle söylüyor Kızartmalarda çok başarılı olduğunu belirten Hayko, esas kültürünün salata olduğunu söylüyor Kendine has tariflerinin olduğunu da söylemeden geçmiyor
Evdeyken Hayko'nun dinlemeyi tercih ettiği hatta tek geçtiği bir isim var: Bach Bach'ın müziğinin çok rahatlattığını söyleyen Hayko, yeni çıkan albümleri alıp dinliyor Hemen soruyorum haliyle yenilerden kimi beğendiğini "Malt'ı beğendim Öz rock Özellikle evde değil de; arabada dinlemek isterim" Sinemada ise psikolojik filmleri tercih ediyor Crow haricinde Amerikan Güzeli, Pi, Braveheart, Sin City, David Lynch filmleri özellikle de Lost Highway Hayko'nun diğer favorileri Birazcık beyin yoran filmleri sevdiğini belirtiyor

İKİNCİ ALBÜM ÜZERİNE

Konserlere ara vermeden bir yandan da ikinci albüm üzerine çalışıyorsun ki bu pek de alışıldık bir durum değil Genelde albüm öncesi bir kabuğa çekilme süreci yaşanır; ama sende tam tersi mevcut
Doğrusu odur Normalde biz şu anda tarih olarak albümü bile çıkartmayabiliriz Şu an bu albüm hala gidiyor Öyle bir şey söyleyeyim Ama şimdi neyi yaptık, neyi yapabileceğimizi konserlerde gösterdik İnsanlar artık o yapabileceğimizi albümde de görmek istiyor O, aynı zamanda benim de göstermek istediğim bir şey Onların sabırsızlandığı kadar biz de sabırsızlanıyoruz Çünkü hayvan gibi bir kayıt geliyor, hayvan gibi bir albüm geliyor ve ilk baştan beri yapmak istediğimiz şeyi işte buyurun yaptık, şimdi gönül rahatlığıyla dinleyebilirsiniz demeyi biz de çok çabuk istiyoruz
Çıkış tarihi olarak şu anda hangi tarih planlanıyor?
Nisan sonuna anca Çünkü sen de biliyorsun, miksteyim Onu bitirmeye çalışıyorum Ama arada bir sürü konser var Her konsere gidiyorum, sabah erkenden kalkıp mikse gidiyorum Yetiştirebildiğim kadarını mikste yetiştiriyorum Hop oradan mesela bugün buraya geldim, şimdi Evrim orada mesela çalışıyor Gerçi % 80'ini bitirdik, o orada öyle devam ediyor Ama orada olsaydım, büyük ihtimalle bugün dördüncüye girerdim Ama mesela bunlar biraz vakit kaybettiriyor
Konserlerinde zaten yeni şarkılarına yer veriyorsun Tepkiler nasıl?
Yeni şarkılardan şu anda 7 tanesi biliniyor Şarkı bilinirliği açısından hiçbir derdim yok
İnsanlar albümü aldıklarında yabancılık çekmeyecek
Onları işte canavar gibi dinleme şansları var Şu anda internette konser kayıtlarımızı *** haline getirip dinliyorlar Ya televizyondan ya da videodan kaydedilmiş kayıtlar Çok tatmin edici değil Ama albüme baktığın zaman daha tatmin edici geliyor mesela Şimdi istiyorum ki mesela bir an evvel paldır küldür dinleyebilsinler Onun için hızlı çalışıyorum; ama araya konserler falan bir sürü program giriyor Aksıyor biraz
Bakıldığında uzun bir zamandır bu albümün kayıtlarında olduğun görülüyor
Diğer stüdyo aşaması kayıttı Şimdi ise miks yapılıyor Öbür stüdyo dediğimizde vokaller stüdyoda yapıldı, davullar stüdyoda yapıldı Geri kalan her şey benim evde yapıldı Gitarlar mesela yine benim odamdan çıktı O bas gitar tonu mesela, hepsi gene odamdan çıktı o sound Zaten klavyeler fiks yani ister istemez Yani % 70'i ev olan bir albüm kaydı Ama farkı ortaya çıkacak! Önemli olan zaten davulun canlılığıydı, vokalin canlılığıydı, gitarın canlılığıydı Bas sound'u konusunda hala kendi klavyemin baslarını kullanabilirim; yani öyle bir fikir vardı O sound'u seviyorum Ama o sound'a yakın - biz Poyraz'la devamlı konuşuyorduk - bir bas sound'unu o gitardan çıkartabildik Böylece zaten hani madem aynı bas sound'u çıkıyor, bir basçının kendi elleriyle çalması işi daha bir değiştiriyor; çünkü klavyede çalmak bir basçının tellere vurduğu aynı sırayla değil, çok değişiyor Onun için şimdi daha böyle bir yerli yerinde hikaye Ama çıkaramasaydık o basları kullanacaktık O, sound'la alakalı bir şey Çünkü gitarı mesela stüdyoda kaydettik ilk önce, hiç beğenmedim 70'ler gitarı çıktı koskoca anfilerle beceremedik yani o işi yapamadık Keramet bizim evde deyip yürüyün eve gidiyoruz, dedim Eve gittik, höldür höldür gitarlar çıkarttık yani
Senin ilk albüm tamamen ev, ikinci albüm % 70 ev şeklinde ilerliyor
Öbür albüm % 50 ev, %25 sonra komple stüdyo
Bu kadar bas sound'u üzerine konuşmuşken ve de hazır Poyraz da yanımızdayken hemen ona soralım Hayko'nun istediği bas sound'unu ortaya çıkarmada zorlandığın durumlar oldu mu?
Poyraz: Yoo Kayıtlar 2 saat, 2 saat, toplam 4 saat Hiç zorlanmadık Kafamızda belirli bir şey vardı
Hayko: Çok konuştuk zaten Bir şey getirdi, dedi ki "Bunu bir deneyelim, bundan ne çıkacak" Cuk diye çıktı
Poyraz: Ne istediğimizin farkında olduğumuz için kolay oldu
Hayko: Ivırıp kıvırmadık yani, acı çekmedik İşin özü; Türkiye'de miladi, bir sürü şeyi değiştirecek bir albüm, çok iddialıyım Ağır iddialıyım

Son dönemde yapılan albümlerde daha sert soundlar ön plana çıkmaya başladıStüdyoda şarkıları dinlerken "bundan sertini kim yapacak bakalım" dedin
Şu an yok, yapamaz Olamaz yani
Peki sen bu akımı nasıl değerlendiriyorsun İlk albümü bakıyorsun pop-rock tarzında bir sound var ortada İkinci albüm daha sert
Ne güzel Ben yapanlar adına gurur duyuyorum Çünkü zaten yapanlar bizim tanıdığımız adamlar Yüreklerinde hepsini biliyorum Hepsi aslında böyle şeyler yapmak istiyor Şimdi işte büyük bir şans yani Herkes dilediği gibi, dilediğine yakın bir kademe daha korteji yükseltti herkes Süper İşte bunu görmek çok keyif veriyor bana Gripin'in mesela son klip parçasını çok beğendim Birol'un vokalini çok beğendim, gırtlak yapmış bayağı İşte bunu duymak istiyorum
Buna vesile olduğunu düşünüyor musun biraz da olsa Çünkü en sert sound sende çıktı o ilk furyada çıkanlar arasından
O ilk furyanın en yumuşak albümüne sahibim Ama hikayenin sertleşmesinde çok büyük payım var Nasıl bir tezatlık bu? Ancak konserde anlatabilirim İyi anlatabildik Anlatamasaydık kapak olurdu bize, bu bir gerçek Payımız işin içinde güzel bir yerde olarak var Buna inanıyorum Böyle bir misyonum yok Ama düşünce olarak yapmak isteyen herkesin yapmasını istiyorum Hırsım o Misyonum yok; ama hırsım o

ESKİŞEHİR'DE KONSERİMİZ VAR

18 Mart gecesi Eskişehir Hayal Kahvesi'nde konser sebebiyle sabah saat 10:00'da kalkacak Başkent Ekspresi'ne binmek için üç gündür peşlerinden ayrılmadığım Hayko Cepkin ve ekibiyle beraber saat 09:00 gibi Haydarpaşa Tren Garı'nda bir araya geldik Ayak üstü muhabbetin ardından baktık ki trenin hareket etmesine az bir vakit var, ellerimizdeki eşyaları koltuklarımıza bıraktıktan sonra istikamet bütün bir tren yolculuğu boyunca muhabbetin durmamacasına döneceği yemekli vagondu Yolculuğun ilk dakikalarında daha Murat yorgun olduğunu belirtip biraz uyumak için yerine geçerken biz de Hayko, Umut, Poyraz, Sertaç, ben ve Burak olarak başladık muhabbete Yan masamızda ise sırf bu konser için İstanbul'dan kalkıp Eskişehir'e gelen ve Hayko'yu bütün konserlerinde takip eden hayrandan öte arkadaşları var Kah onların masada kah bizim oturduğumuz masada muhabbet inanılmaz güzellikte sürüp giderken bir yandan da Hayko ve ekibinin planlarını da öğreniyorum alf arasında Özellikle Hayko-Umut-Poyraz-Sertaç dörtlüsünün öyle bir planı var ki, eğer bundan sonra trende yemekli vagonda yan tarafınızdaki masada dört kişi ellerinde psp, gözleri başka bir şey görmeden bütün yol boyunca oynuyorsa bilin ki onlar Hayko, Umut, Poyraz ve Sertaç'tan başkası değildir Öyle ki psp'yi aldıktan sonraki ilk konser seyahatlerinde ekibi çekmek için daha orada anlaşma yapıyoruz Anlaşılan bana bir Adana yolu gözüküyor 'Bir PSP olsaydı' diye başlayan muhabbet, Eskişehir'e gelmemizle son buluyor Daha trenden adımımızı atar atmaz Hayko Cepkin fan kulübün Eskişehir şubesindekiler Hayko'nun etrafını sarıyor Arabalara eşyaları yükleyip doğruca Hayal Kahvesi'ne soundcheck için gidiyoruz Yine itinalı ve titiz bir çalışmanın ardından enstrümanlar kuruluyor Bu esnada Hayko Cepkin fanları da soundcheck'i takip ederken bir yandan da Hayko'yla fotoğraf çektiriyorlar Soundcheck'in ardından kısa bir yemek arası ve dinlenme için otele gidiyoruz Hep beraber eğlencesi bol yemeğimizin ardından bir-iki saatlik dinlence için odalarımıza çekiliyoruz Saatler 22:00'yi gösterdiğinde yavaş yavaş otelin lobisinde bir araya geliyoruz ve 22:30'a doğru Hayal Kahvesi'nin yolunu tutuyoruz tekrar Mekana girdiğimizde geçtiğimiz yıl Roxy'de birinci olan Yeni Harman sahnedeydi Kulisten duyduğum kadarıyla çok yakın zaman içerisinde Yeni Harman adını sıklıkla duyacağımız hissine kapılıyorum Yeni Harman'ın sahneden inişinin ardından Hayko ve arkadaşları da makyajlarını tamamlayıp yavaş yavaş sahneye doğru yol alıyor
Introyla beraber kırmızılar içinde Hayko sahneye çıkıyor Hemen ardından 'Yarası Saklı'nın ilk notalarının duyulmasıyla birlikte Eskişehir Hayal Kahvesi'ni dolduran kitlenin de coşkusu tavan yapıyor Sırasıyla 'Görmüyorsun', 'Son Kez', 'Hüzünle Karışık', 'Fırtınam' geliyor ardı ardına Hayko ve ekibinin arasındaki paslaşmalar da son derece keyifli bir seyir sunuyor Umut'un gitarıyla sahne üzerinde kendi başına yarattığı dünyasının dışavurumu Hayko'nun o tarif edilemez enerjisiyle birleşince ortaya müthiş bir görüntü çıkıyor Bu ikiliye aralarda Poyraz'ın da katılmasıyla beraber iyice enerji yükseliyor Sahneden indikten sonra bile Poyraz'ın bir ara basını havaya kaldırması, Umut'un kendinden geçmişçesine gitarını çalması, Murat'ın davullarının başında apayrı bir dünya yaratması konuşuluyor grup içerisinde "Sakin Olmam Lazım" albümündeki favori şarkılarımdan biri olan 'Fırtınam'ı da büyük bir keyifle izledikten sonra 'Eller Aldı', yeni şarkılardan '777', 'Ölüyorum', 'Siren', 'Kaos', 'Yalnız Kalsın', 'Hangimiz Masumuz' geliyor Gecenin finali ise 'Zaman Geçti'ile yapılıyor Coşkulu kalabalığın tezahüratları ve alkışlarıyla sahneden inen Hayko'yu hayranları kuliste de yalnız bırakmıyor Konser bitiminden yaklaşık bir 10 dakika sonra Hayko'nun kulisi dinleyicilerinin akınına uğruyor Sırf bu konser için Antalya'dan kalkıp gelenler mi istersiniz, yoksa İstanbul'dan bir 10 saatliğine gelenler mi Hepsiyle tek tek ilgileniyor Hayko, tek tek fotoğraf çektiriyor ve oturup birkaç dakika da olsa muhabbet ediyor Sahneden inmesinden saatler sonra Hayal Kahvesi'nden ayrılıyoruz Karnımızı da doyurduktan sonra otele dönüp doğruca odalarımıza çıkıyoruz Dönüş trenimiz saat 13:00'te olduğundan uykuya bol zaman ayırıp kısa süreli bir hazırlıktan sonra yine garın yolunu tutuyoruz Ancak burada bizi bir sürpriz bekliyor; tren yaklaşık bir saat rötar yapmış! Olsun, biz de oturup gece bıraktığımız muhabbetimize devam ediyoruz Tabii yanımızda Eskişehir'e adım attığımızdan beri Hayko'yu bir dakika bile yalnız bırakmayan fan kulüp üyeleri var Saat 14:00 civarı ufukta trenimiz gözüküyor Sistem yine aynı, eşyaları bırakıp doğruca yemekli vagona Tıpkı geliş yolunda olduğu gibi dönüşte de ekibin konuşma konusu belli oluyor: PSP En kısa zamanda psp'ler alınıp turnuvalara başlanacak Bu durum karara bağlandıktan sonra Umut dinlenmeye çekildiğinden Murat, Hayko ve Poyraz arasında bir müzik muhabbeti başlıyor Bu muhabbetimiz de Bostancı sınırlarına gelmemizle son buluyor Sertaç ve Poyraz'ı Bostancı'da uğurladıktan sonra biz de eşyalarımızı toparlamak üzere yerlerimize gidiyoruz Kısa bir süre sonra da Haydarpaşa'ya geliyoruz ve yolculuğumuz da burada bitiyor

HAYKO İLE KISA KISA

Sahne Kavramı:

Türkiye'de sahnesini beğendiğin isimler kimler?
Sound olarak herkes hayvan gibi sound'unu çıkarıp hayvan gibi çalıyorlar O açıdan bir şeyim yok Benim ekstra olarak gördüğüm şey; biraz daha objeli, biraz daha kılık kıyafetli bir sisteme geçmek Ama bu kesinlikle bir tarz meselesi Şimdi bunu yapmak isteyenler de var tarz olarak, yapmak istemeyenler de Kesinlikle doğal günlük kıyafetleriyle gözükmek isteyen bir kültür de var, doğal gözükmeyip başka türlü gözükmek isteyen bir kültür de var Zaten ikiye ayrılıyor bunlar Ben diğerindeyim, yani görsele de önem veren hikayenin içerisindeyim Görsele önem vermeyip yapmak istemeyene bir şey diyemem O bir tarz, Seattle diye bir tarz var hayatta Adam normal gömleğiyle, yeleğiyle, hırkasıyla çıkıyor çalıyor Benim işimde o yok Ben onu istemiyorum Hani sahne denince akla en çok gelenlerden bir tanesi Madonna'dır mesela Kadın günlük kıyafetiyle hiçbir zaman çıkıp şovunu yapmıyor Ama ben onu seyrettiğim zaman ağzımın suyu akıyor Dansıyla, objeleriyle, geleniydi gideniydi ile hepsi planlı programlı bir tiyatro, bir oyun, bir sinema var Ben, bu sistemi seviyorum Bugün sahnede giyeceğim kıyafetle yolda yürürsem gelir beni ekip arabası alır götürür Demek ki o sahneye yakışan bir kıyafet
Hayko Cepkin'i oluşturan öğeler olarak müziğin, imajın ve sahnen gösteriliyor zaten
Daha bir sahne şovu yapmış değiliz
Kimin sahnesi aklında kaldı denince ama senin adın hemen geçiyor konuşma sırasında
Bu güzel bir şey Ama kendimi bildiğim, ekibimi bildiğim için daha biz hiçbir şey yapmadık Hiçbir şey yapmadan eğer böyle güzel bir isme bizi kondurdularsa ne güzel Demek ki biz bir şeyler yaptığımız zaman felaket şeyler olacak Daha hiçbir şey yapmadık; çünkü yapmak istenilen şeyler biraz maddi kuvvetlere dayanan şeyler Bugün diğer gruplar için de geçerli Belki onlar da yapmak istiyorlar, yapmak istemeyenler ayrı, yapmak isteyenler için de bu gücü ele geçirmek ve o hayali kurabilmek gerekiyor Belki şu anda kuvvetlenen gruplar var, alttan gelenler var, destekleyicileri vardır Mesela Zakkum Biraz daha böyle imaj görünümlü bir şekil yaptılar vs Bunlar iyi şeyler, olması gerekiyor Seveni olur, sevmeyeni olur, nefret edeni olur, bayılanı olur Kimseye bir şeyi beğendiremezsin; yani genele hitap edebilme şansın yok Bugün en popüler, en popülist ürüne bile baksan gene de genele hitap edemez Öyle bir şey yok Hele ki bizimki daha uç noktalarda bir olay Tamamen genele seslenmemiz zaten imkansız Kendi çekirdeğimizde büyüyeceğiz Bizim hikayemiz bu
Mesela Rock'N Coke'taki sahnenize baktığımızda orada sen ne kadar yok desen de bir görsellik vardı en azından
O, bizim doğalımız Şöyle söyleyeyim; o doğala objeler eklediğin zaman, o objelerle oynadığın zaman, ışıklarla oynadığın zaman - mesela benim Rock'N Coke'ta eksiğim ışıktı; geceki ışık bende olsa mesela üstüne eklenecek
Gündüz vakti çıkmanın getirdiği bir durum oldu
Tabii Ama abartmaya da gerek yok Yeni yeni filizlenen bir albümüm var Senin saatin o Kademenin yerini bilmen gerekiyor Ama ilk açılış yapıyor olsak bile hikaye açılış ve değişim konsepti, gene değişik hikaye kurduğumuz ve öyle yansıtıldığı için diğer Rock'N Coke'lardan on bin kişi daha fazla açılış gerçekleşti Açılışta 22500 kişi vardı
Hangi sahnelerde olmayı seviyorsun? Konser sahnesi mi, bar sahnesi mi?
Hepsinin yeri farklı Hepsine göre zaten o bahsettiğimiz ruh haline bürünüyoruz Mesela her yere giydiğim rengin bile benim için bir anlamı var Mesela beyazla çıktım ben, beyaz bana göre yaptığım müziğe göre daha temizliği, paklığı anlatan bir şey Ama bazen o beyazın içerisinde kendimi çok yalnız hissediyorum Çok tek hissediyorum Onun için rengi gitgide daha koyulaştırıyorum Kendimi daha acayip hissediyorum, o gün kırmızı giyiyorum Daha güvenli hissettiğim zamanlarda, mesela beyaz çok patlayan, ışıklar vurduğu zaman çok gözüken bir renk Büyük sahnelerde, mesela Rock'N Coke'ta da beyaz giydim Orada patlayan, gözüken, kendinden çok emin bir ifade vardı Bazen böyle çok kapanmak istiyorum, içim koyu oluyor, kararmak istiyorum; o gün çok siyaha bürünüyorum mesela
Peki bu renk durumunu grubuna yansıtıyor musun?
Genelde şu anda grubun bir giyim sistemi var Ama çok böyle hani içimize sinen bir şey değil; Umut'unki hariç Umut'un kendine has gömleği, pantolonu vs'i var Ama Poyraz'la Murat'ın Reebox sponsorum olduğu için o vesileyle giydiğimiz şeyler vardı; ama şimdi Reebox'la olan anlaşmamız bitti Şimdi biraz daha sahneye herkesin kendine has şeylerini bulacağız bir yerden Ama benim esas şeyim diktirmek, mesela bu MTV Türkiye'nin açılışında olduğu gibi Ama işte o, maddi bir şey Bayağı külfetli bir şeye dikildi o Böyle bir şeyin sponsoru olmadığı sürece böyle bir şeyin arkasında durmak mümkün değil Bütün ekibi de işin içine katmak istiyorum, çok fena patlar yani Ama yapacağız, yapmak zorundayız Benim işim bu Onun üstünde de istiyorum böyle kolları salınan bir kıyafeti olsun, yaptığı hareketleri destekleyen kıyafeti olsun Bunlar gelişmesi gereken güçler
Soundcheck'lerde belirli bir sahne koreografisi üzerinde de çalışıyor musunuz?
İlk başta yaptık Mesela Poyraz'ın sahnede ne yaptığını önce kendisinden görmek istedim Sonra eleştiriler tabii yapmaya başladık hem ekipçe hem de dıştan gelen eleştirilerle beraber Hep bunları oturup konuşuyoruz Mesela Poyraz'ın ilk gruba girdiği zamanki haliyle şimdiki hali arasında dağlar kadar fark var Bu, ileriye dönük baktığın zaman daha da gelişecektir Çünkü önce bir kendisinin istemesini istiyorum Klavyeciyken de ben öyle çalıyordum, manyak manyak çalıyordum Ben onu hissediyordum çalarken Onu hissedeceği anı bekliyorum, onu hissedince üzerine bir kademe daha koyacağız ve zaten işin içine objeler falan girdiği zaman zaten kendinden oturacak Mesela ilk konserlerde grupla hiç ilgilenmiyordum Sadece çalıyorduk Şimdi grupla beraber sahnede bir paylaşım içerisindeyiz mesela Her şeyi paylaşmayı öğreniyoruz

Seyirciler Üzerine:

Son dönemde özellikle dikkatimi çeken bir durum var İnsanlar konsere gittiklerinde ellerinde cep telefonları ya da fotoğraf makineleri düşürmüyor Onların yanı sıra çok sabit duran bir kitle oluşmaya başladı
Beni bozmuyor; hatta belki öyle seyirciyi daha çok seviyorum Benim fikrime göre ben bir dinleti yapıyorum Ben bir iş yaptım, iş ne? Ben bir müzisyenim ve bir müzik sundum Yapılan şey çok basit Bu işi düşünürsen, bu işe yönelirse beyin, böyle bir şey yapar sunarsın Ondan sonra beklersin neyin olup olmadığını Her şeyi çok hani kafayı böyle dışarı çıkart bütün dünyadan uzaktan bak, çok basit bir şey Müziğe aklım eriyor Aklımın erdiği şeyi yapıyorum Bunu da sundukça ya yandaşlarım oluyor, ya da sevmeyenler oluyor Bu, bir oluşum Sevenlerle yola devam ediyoruz, ya büyüyoruz ya küçülüyoruz vs vs Sevmeyenlerin çok fazla bir tepki göstermesine, herhangi bir şey için gerek yok Neden? Çünkü yapılan şey çok basit Zekanla basite indirgediğin zaman; ben sana bir şey sundum arkadaş, sen sevmediysen bunu gerçekten seyretmemeye ve dinlememeye hakkın var Şimdi mesela başıma gelse, ilk başta hırslarım vardı, bunlara cevabını verirdim; ama şimdi cevabım çok daha iyi Yaptığımız şey bu Senin orada yırtınıp yuhalaman ya da el kol hareketi yapman işine yaramayacak Beni etkilemeyecek Ben en fazla senin suratını mimleyeceğim, bizim elemanlara söyleyeceğim, seni yukarı aldıracağım yani, senin başın derde girecek Bu kadar rahat Esas yüzüme karşı söyleyebilecek olsa, iki kelam etsek büyük ihtimalle fikri ve zikri değişecek, iyi ya da kötü; fark etmez Ama o benle orada diyalog kurmuyor Onun yapmaya çalıştığı şey sadece aksiyona geçmek, bir heyecan arıyor Ben ona o heyecanı yaşatırım, hiç merak etmesin Konu nereden geliyor da olay kendi içinde çok basit bir konu Bir şey sunuyorsun, suratın aptal kutusunda daha çok gözükmeye başlıyor, yolda daha zor yürümeye başlıyorsun, imzan kıymete biniyor, saçma sapan bankalarda imza atarken şimdi kıymetli bir hal alıyor Aslında kendi içinde çok küçükler Hepsi belki de kendi içinde hatıralar onları aldığın zaman Aslında ben bu işte psikolojiyle ilgileniyorum Psikoloji işi Seyircinin aldığı haz, o psikoloji Onun için ben mesela ODTÜ'deki ilk konserim kapalı amfitiyatrodaydı Tiyatro sahnesinde çalıyorduk ve oturma grubu hesabıyla Herkes oturdu ve bir seyir oldu Seyir olduğu zaman başka bir ruha büründük, daha teatral takıldık, daha mimiklerin kıymete bindi Ben, o seyirciyi de seviyorum Kuduranı da seviyorum Kuduranda bir adrenalin, bir deşarj oluyor O deşarjı evinde gidip sağı solu dökeceğine, ailesini mesela rahatsız edeceğine gelsin orada yapsın Eskisi gibi mesela pogo çok yapılan bir şey değil Şimdi pogo yaptığın zaman etraf bundan rahatsız olup kavgaya dönüşme ihtimalleri var Çünkü insanda sabır denen şey kalmış değil Bu müziğin içerisinde pogo denen şey var Gerçi benim müziğimde şu anda pogo yapılır hal yok Çünkü ritmi yüksek bir müzik değil benimki, daha yavaş bir müzik Ama yine de ben bakıyorum seyirciye o pogo hattının etrafında önüne geleni itenler, onlarla tartışma çıkartanlar, kavga çıkaranlar olabiliyor Bu, daha sert müzik yapanlar için daha zor bir deneyim, onlarda daha çok oluyordur maNga'da mesela oluyor, Kurban'da mesela oluyor vs vs
İnsanlar birbirini uyarıyor da bu tip durumlarda Bizim başımıza zaman zaman geliyor Arkadaşlarımız kafa sallamak için öne gittiğinde gerisin geriye yanımıza geliyor Nedenini sorduğumuzda yanındakilerin rahatsız olduğunu söyledikleri ifade ediyorlar
Herkesin bir beğenesi var iken o konserden haz alacak duygu da kendi içinde değişiyor O adam, kendi içinde böyle bir sisteme başvuruyor Bu onu rahatlatacak belki eve gittiği zaman Diğeri de dinlemek istiyor Mesela ben de dinleyicilerdenim Oturur müzisyen gözüyle dinlerim Kimin ne yaptığını, ne çaldığını, ne tavır sergilediğini seyredenlerdenim Ama yanımdaki adam kuduruyorsa "Yapma ulan" diyemem O, bunu yapmak istiyor Ya ben bir yere gideceğim ya da o anlayacak benim rahatsız olduğumu başka bir tarafa doğru yüklenecek Ama insanoğlunda sabır diye bir şey kalmadığı için o konser atmosferi bile bir anda kavga durumuna girebilir Stagediving mesela yapacak adam, bir tanesi orada tutmak istemiyor Hafif çekilse bile diğerinin suratı koluna gelebilir
Uzun zaman sonra stagediving'i zaten Juliette Lewis konserinde gördük
Yani Şimdi Juliette Lewis'te yüzük var, yanlışlıkla herifin yüzüne gelse 'napıyorsun Juliette' der Avrupa'nın yaşam standartları içerisinde sabır sınırının daha yukarıdadır diye düşünüyorum Ama bu her yer için geçerli bir durumu var Herkesin sabır sınırı bitmiş durumda Hemen sıkılabilir Ama kimseyi her dakika kontrol altında tutamazsın, çok zor bir şey

Internet Mevzusu:

İnternetin hiçbir şeyiyle ilgilenmiyorum Bir mail adresim var, bir de kendi internet sitem var Başka hiçbir şeyle alakam yok Ne MSN'im var, ne MySpace'tekiler benim Hiçbiri ben değilim Bir süre Hayko Cepkin var; ama sohbet ediyorlar Muhabbetleri iyiymiş, öğrendim Bir de girdim baktım, MySpace diyorlar Bir baktım eşim dostum ne kadar adam varsa var sayfalarda

Türkçe Mi ? İngilizce Mi?

Benim ısrarım sonuna kadar Türkçe ile bu işi yapmak İngilizce yapmak, zaten İngilizce yapılıyor İngilizce yaparsam zaten hani çok bir değerimin olacağını düşünmüyorum Bu albümü İngilizce sözlerle yaptım, yurtdışına açılıyorum bana çok geyik geliyor Burada yapıyorum bu müziği, Türkçe sözlerle konuşuyorum, buradaki dinleyici kitlesi yapıyorum Onlar için bir şeyler yapacak olursam, o zaman buradakiler için ne yapmış olurum diye düşünüyorum Hepsi birbirine giriyor Bu dilde yapmam gerektiğini düşünüyorum Ben nasıl ki İspanyolcasını, İngilizcesini dinliyorsam burada o da benim Türkçemi dinlesin Artık uymayan bir dil de değil Sözler çok müziğin içerisine oturmaya başladı Eskiden böyle değildi, İngilizce'ye yakınlaştırılmış bir Türkçe kullanılıyordu Şimdi olgun dilde şeyler rock müziğin içerisine oturmaya başladı Artık kulağa çok iğreti geldiğini düşünmüyorum Eurovision'a da İngilizce katılmalarına gıcık oluyorum dibine kadar Resmen beğendirmeye çalışıyorsun Anlatmaya çalışıyorsun Seni anlamak istiyorsa, ne anlatıyor diye İngilizcesine çevirsin Seni araştırsın O kadar da armut piş ağzıma düş hikayesi değil Olacağı varsa oluyor

Yurtdışı Durumları:

Hürriyet'ten Sinem, Hayko ile röportaj yaparken Hayko'nun bir sözü çok dikkatimi çekti "Hedefim Kuzey ve Japonya" Bunun nedenini sorduğumda ise Hayko'nun verdiği yanıt aynen şöyle oldu: "Oralara daha çok gitmek istiyorum Buradan gidip de Avrupa'da bir teklif alıp konsere gittiğimde mesela Hollanda'ya gittiğimde isterim ki gerçekten Hollandalılara, gerçekten yabancı kesime seslenebilmek Eğer yabancı kesime seslenemiyorsan o çok fazla Avrupa'ya açılmak gibi gelmiyor bana Orada işte seni bilen, senin dilini yaşayan Türklere hitap etmiş oluyorsun Aslında burada verdiğin konserin aynısını vermiş oluyorsun Seni hiç bilmeyen, o sırada dilini anlamayan; ama ne biliyim sahnedeki durumunu, grubunu, müziğini beğenen seni hiç anlamayan adama açılırsan eğer o Avrupa'ya açılmak gibi geliyor Ama benim yaptığım müziğin hedefi, kitlesi olarak kendime belirlediğim noktada Kuzey karanlık kesim ve bir de Japonya en çok kafaya taktığım nokta Oralara gitmeyi çok isterim Özellikle Japonya Bir de Japonya'da eğer güzel bir şey yapıyorsan benimsiyorlar, alıyorlar Öyle bir durum var Ancak bunu yaparken de kendimizden taviz vermeyelim Onlar gelsin bize"

Gelecek Planları

Bugünden yarını planlarım ben zaten Burada konuşurken de o günleri yazmam gerekiyor diye, ta ki nisan ayını planlıyorum Nisan ayının 30'undan sonraki albümün mesela çıkış tarihinden bilmem nesine kadar bitti Yakın vade benim için birkaç ay önü oluyor O ayı komple planlayıp ona göre sistemli gitmek, strateji kurmayı zaten yapıyorum Hayatımın içerisinde en yakın vadesi 3 ay, 4 ay iken önümdeki 5-10 seneyi de hesap ediyorum aslında Bunların bana yıllar sonra neler getireceğini vs vs Ama kendi planım bu 5-10 yıllık süre içerisinde bugün trenden camdan bakarkenki gibi müstakil bir eve taşınıp hayatımda neyden zevk alıyorsam o eve hepsini döşeyip bir daha oradan çıkmak istemiyorum Planım bu

Starlık Kavramı:

Günümüzde çok konuşulan starlık ve rockstarlık kavramlarıyla ilgili neler söyleyebilirsin? Sana bu kavramlar neleri ve kimleri ifade ediyor? Türkiye'de star ya da rockstar diyebileceğin isimler var mı?
Türkiye'de starlık kavramı diye bir şey yok 'Patlak star' ismi verilmiş birçok ürün var Ama hiçbiri yurtdışında Madonna ya da Michael Jackson gibi bir konumda, bir durumda değil Bir kere biraz starlık kavramı sanırım yaşadığın hayatın da sansasyoneliyle beraber peşi sıra geliyor Çok normal bir yaşamın varsa ve insanların yüzünde sadece mükemmeliyetçi bir tavrın varsa o starlığa girmiyormuş gibi geliyor Bugün mesela Madonna'nın hayatı da birçok çetrefilden geçmiştir Michael Jackson zaten sansasyonların adamı En büyük gözümde o ikisi idol olarak sayabileceğim, tarih olarak kalabilecek iki isimden örnekler veriyorum Benim gözümde onlar stardır Çünkü tarihe damgasını vurmuştur Starlık kavramının oluşması için harbiden tarihe damga vurman gerekiyor Sadece kendi yerel ülke bazında bir klonun içerisinde kalıp süper zengin, süper ünlü bir hal alabilirsin; ama sadece aslında bir komünün içerisindedir, dünya üzerinde ufacık bir şeysindir O kendi bünyende bir starlıktır, kendini öyle görüyor da olabilirsin Ama yaşadığın bütün dünyaya mal edilmişsen işte o zaman starsın O da ne demek oluyor? Ömrü billah tek başına sokakta tek başına yürüyemeyeceğin, hayatının bittiği, hayatının tükendiği anlamına geliyor Herhangi bir bara gidip bar çıkışı kameralara 'ah ah' muhabbeti yapamayacağın demektir Mesela benim kendi çapımda 5-10 yıllık mesafe içerisinde kendi evime kapanıp tamamen oraya odaklanıp, tabii evin koca bir kısmı stüdyo olarak kalıp müzikal hayat devam ediyor, öyle bir şey kurup öyle bir şey yapmak var Adam ada satın alıyor, kendini dünyadan soyutlamak zorunda kalıyor Yaşamı o hal alıyor O adam, en büyük star; ama hayatı bitmiş Hayatın bittiği zaman star olabilirsin Böyle bir kavram bizim memlekette yok Ama star gibi yaşayan, rock'n roll gibi yaşayan konusuna gelirsen tek örneği var: Teoman Rock'n roll o yaşıyor Biz sahnede daha sert, daha agresif, daha boyalı, daha garip gözüküyor olabiliriz; ama ben onun kadar rock'n roll yaşamıyorum Dikkat ettiğim birçok şey var Onun kadar rahat değilim hayatta O, çok her şeyden soyutlamış kendini hayatta Seviyorum onu, çok zeki bir adam

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Hayko Cepkin

Eski 07-30-2008   #7
rock_alltime
Varsayılan

Cevap : Hayko Cepkin



Korsan Olayları:

Korsana karşı değilim, olamam Çok saçma Dünyanın hiçbir yerinde Türkiye gibi korsan CD satıp da dükkan açabilme hakkına sahip bir ülke yok Burada korsan CD satan vergi levhalı dükkan var Böyle sistemin kendi içinde el-kol verdiği bir yerde ben televizyona çıkıp da 'Korsan satın almayın arkadaşlar, yapmayın etmeyin' gibi bir saçmalığa girmem yani Bunu söyleyecek olan ben değilim, ben kimseye yalvarmak zorunda değilim Benim bir tek kaygım var Bir tek şeyden dolayı sıkıntı duyarım Biri albümümü alıp da *** olarak paylaşmaya başladığı zaman o *** dolaştıkça, o indirimler gerçekleştikçe üzerinde muhteşem dijital hatalar oluşuyor Normalde bir şarkıyı yaptığın zaman o şarkının mesela 4 dakikalık bir şarkının 60 mb'lık bir kütlesi var Sen onu ***'e indirdiğin zaman o sana oluyor 6 mb bir şey Ben mesela çabalıyorum stüdyoda hayvan gibi bir sound çıkartıyım diye, 60 mb'lık bir şey üretiyorum orada Sen onu küçük bir programla 5 mb'a indirip benim 55 mb'lık emeğimi mahvediyorsun Dinlediğin şey çıtırlı mıtırlı, üzerinde bir sürü dijital hatalı ve seni dinlerken tatmin edemeyecek kıvamda bir şey Benim takıldığım tek nokta o Çünkü ben ömrü hayatımda hiç, zaten internetle alakam olmadığı için, şarkı indirmiş değilim Kuzenim, eşim dostum bilgisayardan indiriyor İndirip de evde dinlediğimiz şeyler beni dinlerken tatmin etmiyor Çünkü bas frekansları gidiyor, tiz frekansları yükseliyor, üzerinde dijital hatalar var Dinlerken bana herhangi bir lezzet katmıyor Alabiliyorsam o albümü, param varsa alıyorum Alamıyorum bir sonrakini bekliyorum, bu daha çok yabancı albümler için Çünkü yabancı albümler günümüzde pahalı Herkes alabilecek diye bir şey yok Benim tek kaygım kaybolan o 55 mb'la rezil bir sound dinleyip sonra herhangi bir yerde 'abi çok kötü olmuş soundları' diyebilmeye cüret edebilecek kişiler Böyle bir şey demeye arkadaşım hakkın yok Çünkü bunun bu duruma gelmesinin sebeplerinden bir tanesi de hem internet, internetle beraber sizlersiniz Siz böyle bir şeye indirmeye karar verdiniz *** olarak Bu sektörde bu sebeplerden dolayı patladı, geberdi, gitti Benim belki de son stüdyoya girip de kayıt yapabilme şansım bu Belki bir sonrakini komple evde yapmak durumunda kalabilirim Bu maNga için de geçerli, Ege için de geçerli, Çilekeş için de geçerli, diğerleri için de geçerli

CROW:

Sene 1994 Aralık Film gösterime girdi O döneme kadar sadece klasik müzikle alakadarım Rock müzik nedir zerresini bilmiyorum Filmin fragramını görüp gitmiştim Çok böyle o taraklarda bezim yoktu Ama tabii lise çağları, tiyatrocu olmak istiyorum Sanatın böyle dallarıyla uğraşmak istiyorum Ailemle problemlerin arttığı, problem genç olmaya başladığım dönemler Crow'u seyrettiğim zaman şey oldu bana Adam kararlı, sevdiği bir şey için kararlı bir vaziyette mezardan çıkıp geliyor Neticede bunlar bir karga vesilesiyle ruhani bir durum kazanıyor O ruhani durum, mistiklik, kararlılık hoşuma gitti Değişmesine sebep oldu fikirlerimin Gençlik döneminde kendine bir idol ararsın ya benim için o bir idol oldu Özellikle o kararlılık biraz onun üzerine yapıştı Sonra soundtrack'i aldım İlk parça The Cure'un parçası Çok sert geldi bana Bu ne dedim Öyle ki soundtrack'te Panteralar falan var Bir fenalar geldi bana, öyle ki bir müddet dinlemedim Sonra o dönemin yazında bisikletimi kullanırken walkman'le bisikleti onunla kullanırken baktım iyi bisikleti kullandıran bir albüm Bu müzik, böyle adrenalin işlere yarıyor Aslında rock müziğe geçişimi de sağlayan bir şey oldu

Okul Yılları:

Okul döneminde de bu hiperaktiflik var mıydı?
O zaman daha hiperaktiftim Aynısıydı aslında Bir şey değişmedi, sadece daha akıllandım, o bir gerçek
İdarenin mimlediği tiplerden miydin?
Tabii canım Mesela bütün okul yukarıda aynı kantin yemeğini yerdi bizde Bizim yukarıda öğretmenlerin yediği yere ayrı masa kuruldu Biz öğretmenlerin yanında yiyeceğiz, böylece yaramazlık yapamayacağız diye Okul tarihinde ilk ve tektir o Ama biz bu sefer öğretmenlere bulaşıyorduk Çok gıcıklık yapıyorduk Adamlara yalancı hizmet ediyorduk 'Buyurun hocam, sandalyeniz', 'yemeğiniz tuzsuz galiba, tuz dökeyim' 'Oğlum dökme', 'sizin için hocam, seviyorum sizi' vs vs O zaman Levent Kırca var, o ekmeği ortadan bölme kültürü Çorba çıkmış yapmazsak olmaz Ekmeği böyle yerinden kesiyorduk, hocanın yanında tam bir ekmeği ortadan bölüp çorbaya banmalar, uzun bardaklar alıp suyun içine hafif yoğurt katıp rakı muhabbeti yapmalar Hocalar bir geliyor rakı içiyoruz biz sözde, kafalar iyi olmuş Bardakta rakı var resmen 'Napıyorsunuz' diye azar işitmeler falan 'Hocam yani artık bu dersler de bizde bir stres yarattı' falan Yoğurt katmışız içine işte Ama süper sızmışız masada falan Biz mimliydik yani Mesela başkasının yaptığı şeylerde üzerimize ihale kalırdı Ama Allah'tan esas olanlar bulunurdu da biz arada sıyrılırdık Ama bir şey olduğu zaman bizden bilinirdi Yaramazdım, ders çalışmadım, full kopya çektim Kopyayla beş dönemde bitirdim okulu Devamlı yukarıda spor salonunda top oynardım Derslerden nefret ederdim Devamlı gürültü yaratırdım
İlgi gösterdiğin bir ders var mıydı?
Sevdiğim hocanın dersinde çok fazla artistlik yapmamaya çalışırdım Ama hani hem dersi sevmiyorum, hem hocayı sevmiyorum ona zindan ederdim dersi

Anılar:

• Başka bir grupla çalarken zamanında bir programa konuk olmuştuk Standart grup elemanlarını da tanıyalım geyiği vardır ya böyle programda Biz de böyle duruyoruz Başınızdan geçen bir şeyi anlatır mısınız, dediler Biz gülmeye başladık "Ooo, demek ki çok olay var" falan diyorlar "Oooo bir sürü, bir sürü" yaptık "Bir tane anlatır mısınız" dediler Kaldık öyle Ömer o sırada daha çok gülüyordu, "sen anlat, senin aklına bir şey geldiyse" dedik "Bir gün bir yere gidiyorduk, otobüs bozuldu, çok güldük" dedi Canlı yayında programdayız, spikerler kaldı böyle Devamlı bir şeylere gülüyoruz; ama kendi aptallıklarımıza gülüyoruz Birbirimizle çok dalga geçiyoruz Herkes birbirini kovuyor mesela grupta Ben devamlı Poyraz'ı kovuyorum mesela Poyrazlar devamlı başka bir vokalist arama peşinde Devamlı böyle bir durumumuz var
• Yazlıkta herkes saat 12 olduğu zaman yukarı çıkıyordu Biz aşağıda oturup Braveheart'ın soundtrack'ini dinleyip, alkolün dozunu arttırıp kılıçları çekip kıyafetlerle denize atlardık Braveheart misali
• Birçok arkadaşımın fanzini vardı Onlar dediler ki sen de bir şeyler yaz Yazamam dedim; ama yazarsın yazamazsın derken 'sizinle yazdıklarınızla dalga geçersem yazabilir miyim?' dedim Tamam, dediler Benim öyle bir yazı karakterim çıktı Hatta nickname'im de Hayko Yayın'dı Bir paragraf okuyorsun; ama hiçbir şey yok o paragrafta Öyle şeyler yazıyordum Öyle bir tarz oluşturdum kendime Hatta bir dergiye yazar olma teklifi geldi 'Gözünüzü seviyim, yapmayın yazık' dedim İlk üç yazıda bir şeyler anlatmaya çalıştım, düzgün cümleler kurmaya çalıştım; ama elim öbürüne gidiyor 'Lütfen bana yazdırmayın, beni serbest bırakın, ben olmayayım bu işin içerisinde, benim olayım değil' dedim 'Ya da bunu da illa yazacaksam hani o sayfa şu an boş kaldıysa, sizi zora sokacaksam kendi yazdığım gibi yazıyım ve son yazım olsun, bitsin Zaten onu görürseniz yazdırmazsınız sizin de içiniz rahat eder' dedim Neticede kendi bildiğim gibi abuklar ve sabuklar üzerine yazı yazıp zaten de bir daha telefon almadım
• Bir dönem Migros'un kaset satış reyonunda çalıştım Orada üç iyi arkadaş birleştik; Emrah, Uğur ve ben Uğur, daha böyle rock müziğin özüne sahipti; böyle Led Zeppelin falan Emrah da daha grunge, modern dönemi Silverchairları, Pearl Jamleri bilen bir adamdı Ben de hiç, klasik müzik alın bunu dinleyin diyen bir adamdım Onlar vesilesiyle çok hızlandırılmış bir tura geçtim ben Bir yanda böyle bir sürü bilgi birikimi, zaten bütün kasetler elimin altında Baktım Black Sabbath, Testament ortamına girmişim Hatta Migros'ta yayın olarak bir keresinde Cannibal Corpse verdik Çok fena oldu Reklam kültüründe vardır ya marketlerde böyle pozitif şeyler çalarken insanlar daha çok alışveriş yapma arzusuyla dolar Cannibal Corpse çalınca herhalde bir düşüş oldu, bizi postaladılar oradan

Grubuna Dair:

Biz grup olarak devamlı birbirimiz kovuyoruz Onlar devamlı başka bir vokalist arıyor Bir de böyle bir şey var mı? Benim şarkılarımı kullanıp başka vokalist ekrana koyacaklar Her fırsatta birbirimizi kovuyoruz Onun haricinde sürekli bir basçı arayışımız var Mesela Yüxexes'in kulisine bizim eski basçı geldi "Abi nerde kaldın? Giy kıyafetlerini çabuk" dediğimde Poyraz, bakakaldı Umut, benim 10 senelik arkadaşım Grubun babası Birçok konuda grubu o toparlıyor Onun Poyrazla arasındaki geyik de şudur mesela; Poyraz 22 yaşında olup Umut 30 yaşında olunca, Umut şimdi 'ay ay belim ağrıyor' dediğinde Poyraz 'tabii abi yaştan' diyor Devamlı bir yaşlı muamelesi var grubun gençleri tarafından Mesela 'Başım ağrıyor'diyor, 'abi tabii sesten' diyorlar Devamlı onunla o şekilde uğraşıyorlar Öte yandan Murat da baba Normalde Murat; ama Murat Baba olduğu dönemler var Birden bire Murat Baba'ya dönüşüyor o Çünkü Murat'ın her şeyle ilgili bilgisi var Bayağı bir o da eve kapanıp kafasını internet üzerinden bilgiyle doldurmuş bir manyak o da Hepimizin çok güzel oturmuş materyalleri var Onlarla didişiyorum böyle Çok güzel ve de keyifli
Konserden konsere giden bir grup değiliz İstediğim de o zaten Müzisyenle vokalist arasında bağ kopuk olursa arkandan kulis oluşur Bizim kulis yaptığımız çok iş oldu müzisyenler arasında Bizde kural şeydir; sorunu olan sorununu anlatsın ki; çünkü mesela bir konu oluyor şu konserler bitsin sonra konuşurum dersin ben tam tersini düşünüyorum Çünkü o konserler geçene kadar o mevzuyu sen konuşmayıp aklında düşünürsen ya da başkalarıyla paylaşırsan bizim de o adama hata yaptı diye bakış açımızda hatalar oluşabilir Gizli saklı sevmem, yalan sevmem Grup içi kimse birbirine yalan söyleyemez Yalanı suratına vururum

Yakın Çevresinin Hayko Hakkında Söyledikleri:

Umut Töre (gitaristi):

10 sene öncesine dayanıyor Beraber barlarda, bir yerlerde çaldık Ondan sonra Roxy'ye katıldık Alt Geçit grubuyla Orada Hayko, bize klavye çaldı Sonra Moğollar'a roadielik yaptık Hayko'nun hep devamlı bir çalışma hali vardı, kendi parçalarını yapıyordu Deneme yanılmaları, kayıtlarının ilk evrelerinde beraber çalıştık Sonra Hayko, Roxy'ye katıldığında yine Alt Geçit'ten bir baterist arkadaşla çaldık Ben, albümün ilk başında yoktum Teklif bile etmedi biraz işim gücüm vardı, biraz ben teklif etmiş gibi oldum Ondan beri beraber çalıyoruz Hayko ile ben çalıştığımı hissetmiyorum Çok eğleniyorum Hayko bir de çok rahat bırakıyorsun O konuda çok açık biri

Murat (davulcusu):

Hayko ile yaklaşık iki sene oldu Her şey bir telefonla başladı Hayko, 'bak bakalım, beğenecek misin? Eğer beğenirsen başlayalım abi' dedi Ben de albümü çok beğendim ve ondan sonra çalışmaya başladık İlk profesyonel projem Gerçekten çok zevkli zamanlar geçiriyoruz ve inşallah da böyle devam edecek Çok özgür olduğumuzu düşünüyorum sahnede Şu andaki gidişattan çok memnunum Hepimiz dengesiziz, o da dengesiz Böyle anlaşıyoruz işte Bu, aslında bir anda açıklayabileceğim bir şey değil Zaman zaman her şey değişiyor Ama Hayko çok iyi bir dost bir kere Çalıştığınız müzisyenlerle iyi anlaşabiliyorsanız, çok sıkı bağlar kurabiliyorsanız sinerji zaten bir şekilde ortaya çıkıyor Aksi takdirde sadece görev adamı moduna geçiyorsunuz bu sizin çalışmanızı da kesinlikle etkiliyor

Poyraz (basçısı):

1 Mart 2006'dan beri Hayko ile çalışıyorum İlk Bursa konserinde beraber sahneye çıktık Hayko ile çalışmak çok zevkli Öncelikle Hayko, benim için bir arkadaş, dost ve ağabey Ama Hayko'yu müzikal açıdan tatmin etmek çok zor; müzik konusunda çok dikkatli, çok hassas olduğu için Aslında zorlanmıyoruz; ama uyumu sağlamak ilk başta benim için zordu Artık bu uyumu sağladığımı düşünüyorum Her şey daha iyiye doğru gidiyor

Evrim (stüdyo marşandiz):

Hayko ile çalışmak çok iyi Bir kere benim işimi de az da olsa biliyor Frekans bilgisi olduğu için beni çok rahatlatan şeyleri var Bana getirdikleri çok absürd şeyler değil ki öyle aranjör çok var Tonlayamadığımız, işin içinden çıkamadığımız çok iş oluyor Ama Hayko öyle değil Hayko, stüdyoda agresiftir Bir kere Hayko'nun normal solist istekleriyle pek bağdaşmayan istekleri vardır Türkiye'deki genel vokal anlayışında bütün solistler yukarıda tutulduğu için hep müzik altta kaldığı için tonmayster kendini gösteremez Hayko'nun işinde bu tam tersi Solisti direk aşağı gömüyor ve rahat aslında miks yapabiliyorsun Bunun dışında arkadaş hep alt sevdalısı Hep baslar yoğunlukta olduğu için biraz öyle uğraşıyoruz

Sinan Yener:

Bizim firmanın komşusu EMI EMI'ın genel müdürü Hakan Kurşun, bize gelip menajerlik yapar mısın diye sordu Biz de pek beceremeyiz dedik O zamanlar düşünmüyorduk böyle bir şeyi Devamında bize menajerlik işlerinden anladığını düşündüğümüz bir arkadaş katıldı, onun ardından Hayko ile çalışalım dedik ve öyle bir birliktelik doğdu Fakat bir süre sonra Hayko ile tamamen ben ve Suat çalışmaya başladık Kendi içimizde bir görev dağılımımız oldu Ben daha teknik konulara bakıyorum Suat da daha çok konserlerle ilgili olan şeylere bakıyor Hayko ile çalışmak hem kolay hem de zor Aslında kolay yanını oluşturan şey zor yanını da oluşturuyor Her şeyden çok haberdar olması Konsept olarak bir müzisyen olması Ben mesela Hayko'nun tonmaysterliğini yapıyorum İşimi çok kolaylaştırıyor Ama diğer taraftan zorlaştırıyor da Çünkü sürekli bir şeyleri itiyoruz Bunun olmasının nedeni de her yerde bulmakta zorlanmamızdır Belli şeyleri optimumda kullanıyoruz Kolay olmuyor istediğimiz sound'u yaratmak Bizim aramızda bir de tiyatro vardır bunu yaparken Çok güzel o konuda atışırız Bunların dışında Hayko ile kişisel çok güzel eğlenirsiniz, çok güzel vakit geçirirsiniz

Suat Ok:

Temmuz 2005'ten beri Hayko ile çalışıyorum Sinan ile birlikte Sinanla beraber farklı kariyerlerden gelen insanlarız İlk başladığımızda belli bir network'ümüz yoktu Ama Sinanla beraber görev tanımlamaları, kurallar, süreler vs gibi işlere çok alışkın olduğumuz için çok fazla zorluk çekmedik Bir proje kovalarken, Hakan Kurşun'a bir şeyler sunmak için gittiğimizde bize Hayko'nun menajerliği teklif edildi, biz de kabul ettik Bir süre sonra ne kadar doğru bir iş yaptığımızı düşünüyorum Çünkü çalışması çok kolay bir sanatçı Daha önce bir sanatçıyla çalışmadım; ama sonrasında çalıştım ve çalışamadığım için bunu söyleyebiliyorum Hayko ile başladık Tabii ki ufak tefek anlaşmazlıklar ve karşılıklı çeliştiğimiz noktalar oluyordu; ama bunların normal olduğunu düşünüyordum Farklı projelerde çalışmayı denedikten sonra Hayko'nun ne istediğini çok iyi bilen birisi olduğunu, her şeyi planlı bir şekilde yaptığını, özellikle bu camia içinde çok deneyimli olduğunu söyleyebiliyorum Gergin saatlerimiz soundcheck saatlerimizdir Sonrasını bilmiyorum; çünkü Hayko sahnede yalnız oluyor Kendi içimizdeki bağlarımız çok güzeldir, keyiflidir Stratejik olarak da Hayko ile bir şeyleri paylaşmak çok kolay Çünkü müzik dünyasını, Türkiye'yi çok iyi tanıyor, kendisine çok güveniyor Git-gelleri hiç yok Bir konuda karar verdiği zaman geriye dönüp bakmaz Sadece işimizi yapıyoruz Sorun çözmekle uğraşmaktan ziyade işin getirdiği gereklilikleri yapmak, önümüze çıkan ufak tefek engelleri aşmak bizim yaptığımız şeyler Hayko ile çalışmak bize de hem prestij olsun, hem iş ilişkileri bakımından çok şey kazandırdı

Blue Jean Dergisi - 01 Nisan 2005

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Hayko Cepkin

Eski 07-30-2008   #8
rock_alltime
Varsayılan

Cevap : Hayko Cepkin



Hayko Cepkin…

Değişik pandomime benzer hareketleri ve müzik tarzıyla bir anda gençlerin gözdesi oldu Hayko; müzik piyasasının sonradan damdan düşer gibi patlayanlarından değil Kendisi bir klavye virtüözü Ve dahası dahası da var… O eski bir dövme sanatçısı Gelin sonrasını kendisinden dinleyelim

Fatih; “Herkesin bilmediği yönlerin üzerinde durmak istiyorum Hareketlerin ve dövmelerin kliplerinde sahne performansına ayrı bir anlam katıyor Peki bu kolluklar ve dövmelerin görselliğini oluşturduğu tarz nasıl ortaya çıktı?”

Hayko; “İlk klibimizi çekerken yönetmenimizle uzun uzun düşündük Kıyafet seçimi için bayağı uğraştık Üzerime bir spor atleti geçirmiştim ki, tamam, dedi Sportif bir kıyafetle çıkacaksın… Eee bende kollarım boş gözüküyordu, kollukları geçirdim gitti Yakıştığını düşünüyorumZaten daha sonra bir spor firması bana sponsor oldu Ve bu tarz tam olarak ortaya çıktı

Fatih; “Peki dövmeler?”

Hayko; “Dövmelere gelince; ben hiçbir zaman dövmelerimle ön plana çıkmaya, onları sergileme amaçlı yaptırmaya eğilimli bir insan olmadım Bunu düşünen adam salaktır zaten Öyle insanlar popüler kültüre alet olmuşlardır Dövme yaptırmak için boşuna acı çekmiştir Dövmeyi yaşarsın… Hissedersin…O senin felsefendir ve o yüzden bunu yaparsın, yaptırırsın…Vücudumda; –the crow- un simgesi, geri dönüşüm işareti var ki geri de döneceğiz toprağa… Kısaca benim için her birinin anlamı ve değeri varSeviyorum dövmelerimi”

Fatih; “Dövmeleri’ni İstanbul’dan dövme sanatçısı arkadaşım Ruhsel Donbalak yaptı diye biliyorum Benim yazdığım ‘Türkiye’de Dövme Sanatı’ dövme araştırma ve bilgi kitabına verdiği söyleşide Ruhsel senden bahsetmişti Ama bir de okuyucularımıza aktaralım?”

Hayko; Bendeki dövmeleri Ruhsel Usta, üstad ne dersin bilemiyorum, O yaptı Kitabının içeriğinde belirttiğin üzere Türkiye’nin ilk dövme ustalarından biridir Ben 1994’ten başlayarak onun yanında çıraklık yaptım 4 sene çalıştım Ama doğuştan gelen bir el titremesi olayım var Ve yapamayacağıma kanaat getirdim Bir gün çıktım karşısına ve Ustam ben yapamıyorum, dedim Bir insan kendisine yalan söylememeli bence ve hangi işi iyi yapıyorsa onla ilgilenmeli Yani ben dövmenin kültürüne, felsefesine sahibim İşin iç yüzünü bilen bir insanım Popüler kültürün aleti olmuşsa, alet edenlerin meselesidir Beni alakadar etmez Başkalarının dövmeleri de, hayatları da beni ilgilendirmez Biri bende dövme gördü diye dövme yaptırıyorsa zaten bu onun sorunudur Rahatsızlığıdır

Fatih; “Müziği dövme yaptırdığın dönemlerde de bir arada sürdürüyor muydun?”

Hayko; “ Senin de bildiğin üzere zaten birçok grupta ve sanatçıda klavye çaldım Müziğin içindeydim Ama yoğunluk meselesi O zamanlar dövme sanatçısı olmayı gerçekten istedim ama bu da bir yetenektir El hüneridir Bende de bu el titremesiyle ne kadar yetenek olursa olsun gölgede kalacaktı Müziği seçtim İstediğim işi yapıyorum Memnunum hayatımdan Kendi dinleyici kitlemi de oluşturduğumu düşünüyorum İnternet siteme gelen eleştiriler de bunu gösteriyor bana

Fatih; “Peki insanların sana sıkıntı çekmeden rahatça ulaşabildiklerini söyledin az önce bir hayranına Gerçekten böyle mi? Nasıl iletişim kuruyorlar seninle?”

Hayko; “ haykocepkincom İnternet sayfamdan bana ulaşan tüm beni sevenlerin mesajlarını bizzat kendim okuyorum 1 milyon tane gelse yine de okur cevap veririm Araştırın cevap vermediğim bi tane adam bulamazlar Ben hep böyle olacağım…Bana ulaşan her insan değerlidir benim için İster övsün, ister eleştirsin!”

Fatih; “Çok teşekkürler vakit ayırdığın için, konser öncesi oldukça enerjik görüyorum seni…”

Hayko; “ Evet… Bu benim her zamanki halim Yerinde duramayan bir adamım Eskişehir’i de bu açıdan oldukça seviyorum Bu 3 gelişim ve daha sı da gelecek…Ben teşekkür ediyorum… Çalışmalarında başarılar

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Hayko Cepkin

Eski 07-30-2008   #9
rock_alltime
Varsayılan

Cevap : Hayko Cepkin



Bikinili Kızlara Bakarken Dinlenecek Şarkılar Değil Benim Söylediklerim


'Yıllar sonra arayıp senden röportaj isteyeceğim hiç aklıma gelmezdi' diye arıyorum Hayko Cepkin'i Aslında bir an düşünüyorum da daha lise yıllarında Hayko, özelliklerini yansıtıyordu Özel günlerde ve sonunda da mezuniyet programımızı tamamen Hayko hazırladı Skeçleri yazdı, rolleri dağıttı, hem oynadı hem yönetti Hatta Bülent Ersoy taklidi vardı ki, müdür yardımcısının salonu terk etmesine neden oldu Boş derslerde 40 küsür kişilik sınıf, öğretmen varken bile hiç bu kadar sessiz ve kürsüde oturanı bu kadar dikkatli dinlememişti, çünkü o arada Hayko, cüzdanında sakladığı ve minik kağıtların üzerine not aldığı fıkraları art arda anlatıyordu Okul bitti Herkes bir yol çizdi Hayko tiyatrocu olmak istiyordu Ders aldı, konservatuara girmeye çalıştı ama bir türlü işlerini rayına oturtamıyordu Ne zaman Beyoğlu'na gitsem onu bulabileceğim mekana uğruyor, hatırını soruyordum O bizim sınıfın komiği, sanata meyillisiydi Hayko Cepkin şimdi yıllar süren çalışmasının meyvesini aldı ve 'Sakin Olmam Lazım' adını verdiği ilk albümünü çıkarttı

Hayko Cepkin, klavyeci olarak müzik piyasasına girdi Bu albüme kadar dokuz yıllık bir çabasının olduğunu anlatıyor: 'Önce okumaya çalıştım ama hepsi yarım yamalak oldu Timur Selçuk'tan iki yıl, Academy İstanbul'da da bir yıl piyano eğitimi aldım Mimar Sinan'da dışarıdan şan eğitimi aldım ama öğrencisi olamadım Academy İstanbul'a gidip gelirken barda çalışıyordum Öztürk ve arkadaşlarıyla karşılaştım Klavyeci olarak çalışmaya başladım Rahatsız bir adam olduğum için sahnede de fark ediliyordum Bu da tekliflerin gelmesine neden oldu Ogün Sanlısoy ile çalışmaya başladım Aylin Aslım, Koray Candemir, Demir Demirkan derken düzenleme yapmaya başladım Murathan Mungan'ın Sözvermiş Şarkılar albümünde Yeni Türkü'nün 'Kimdi Giden' parçasının düzenlemesini yaptım Bir yandan da kendi albümüm için çalışmaya başlamıştım Albüm için iki şirkete gittim Biri EMI'dı CD bıraktım, akşamüzeri Hakan Kurşun aradı' Albüm, parçalar hazır olduğundan iki hafta içinde basılmış

SÖZLERİM BİR KADINA AİT DEĞİL

Hayko Cepkin, albümünün yazlık olmadığını söylüyor 'Hava karanlık olacak, yağmur olacak İnsanlar 'offf' diyecek O zaman kendilerinden bir sürü şey bulabilirler İnsanlar çiçekler açarken, bikini giyinmiş kızlara bakarken şarkılarımı dinlemek istemeyebilir Ben de genelde kışın üretiyorum Odam da karanlık Eylülden sonra ikinci klip çekilirse beni daha yakından tanıyacak insanlar'

Albümdeki karamsarlığın nereden kaynaklandığını öğrenmek istiyorum Çünkü aslında neşeli ve eğlenceli biri 'Hayatım boyunca tırmalayarak çalıştım Onun için, çalışan kazanır mantığını biliyorum Müziğin ameleliğini de yaptım Para kazanmam gereken dönemler oldu Okulları da bu yüzden aksattım Piyano eğitimini alırken bir yandan da Moğolların turnesine giderek sahne teknisyenliklerini yapıyordum Evet, Hayko neşeli bir herif Ama odasına kapandığında saklananlar ortaya çıkıyor Bu, neşeli görünen insanlarda olan bir durum Kemal Sunal gibi Komik filmlerin yıldızı ama son derece ciddi biri' Hayko Cepkin'in şarkı sözleri yaşadığı bir duyguyu anlatmıyor Hatta bir kadına da ait değil Hepsi bir gün başına gelebilir düşüncesiyle yazılmış

Müzik tarzını belli bir kalıba oturtmayan Cepkin, klavye çalarak bestelerini yaptığı için farklı bir sound yakaladığını anlatıyor Cepkin, 'Farklılık, klavyeyi gitar mantığıyla çalmamdan kaynaklanıyor Albümlerdeki kayıtlar canlı değil Gitar sesleri de klavyeden çıkıyor Neticede elektronik bir müzik İçinde rock öğeleri var Vokal olarak arabesk tadı var Ozansal sözler var' diyor

SAHNEDE VAHŞİ OLUYORUM

Hayko Cepkin ile ilk kez albüm kapağında karşılaşanlar merakla karışık şaşkınlık yaşayabilir Yüzü renklendirilmiş maske tadında bir kapak Kendi tabiriyle 'vahşi'lik söz konusu Müzikle beraber değiştiğini söyleyen Cepkin, bu değişimi en çok da sahnede yaşıyor Sahne ona göre kutsal bir yer ve ulaşılmaz olması gerekiyor Hayko Cepkin, 'O enerjiyi vermek lazım Sahne sanatları vardır Görselliği sunmak zorundasın Seyircinin gözünün içine bakacaksın Bulunduğun sahnenin sesinin oturması gerekiyor Işık, ses ve görsellik birleştiğinde ulaşılmaz bir yerde olduğun ortaya çıkar Klavyeyi benim gibi çalan yoktur Gaza gelip, bir tane daha klavye alacak param olmadığı halde klavyeyi sahneden atan sonra da oturup leyimleyen bir adamım' diyor Cepkin'in sahneyi bu şekilde yaşaması birlikte çalıştığı sanatçıları da olumlu etkiliyor, 'Şimdiye kadar memnuniyetsiz biri olmadı İlginin bir kişiye odaklanması değil Davulcu ne yapıyor insanların görmesi lazım Dört kişi bir oyun oynuyor ve herkesin önde olması gerekiyor' diye anlatıyor

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Hayko Cepkin

Eski 07-30-2008   #10
rock_alltime
Varsayılan

Cevap : Hayko Cepkin



Sakin Olalım Beyler Ve Bayanlar

'Sakin Olmam Lazım' adlı ilk albümü ile müzik piyasasını selamlayan Hayko Cepkin, ilk albümü, gerisi ve ilerisini anlattı

Uzun zamandır müzik dünyasında olmanıza rağmen bu sizin ilk albümünüz Neden öyle?

Çalıştığım insanlar ve içinde bulunduğum projeler nedeniyle kendi planlarımı devamlı erteliyordum “Bu proje de bitsin, kimseyi yarı yolda bırakmayayım mantığı hakimdi Çünkü bıraktığım an yerimi dolduracak bir klavyeci yoktu piyasada

Bazı şarkılardaki alt yapı Gökhan Kırdar'ın uzun yıllar önce yaptığı "Trip" albümüne benzetiliyor Sever misiniz kendisini?

Takdir ettiğim bir müzisyendir ama albümümün ne alt yapı olarak, ne trafik, ne de şan kalıpları olarak birilerine benzediğini düşünmüyorum Yeni bir albüm olduğu için dinleyicilerin bir şeyleri bir şeylere benzetme güdüsünü de şimdilik sabırla karşılamaktayım Zamanla çözümleneceğine inanıyorum

"Sakin Olmam Lazım"memlekete uyarlarsak, hangi konularda daha sakin olmalıyız sizce?

Sanırım her konuda İçinde bulunduğumuz meslek dalı itibariyle her adımımızda karşımıza çıkacak problemlere sabırlı ve sükunetle yaklaşmamız icap ediyor Bende de olmayan şeyler olduğu için bunlar, biraz şahsıma ait bir album ismi oldu aslında

Müziğinizdeki arabesk hal Türk müzik dünyası içinde artık olmazsa olmaz bir hal sanırız Türklük ve arabesk, nasıl bir ikili sizce bu ikisi?

Tamamen kocaman, ayrılmaz bir ikili olduğunu düşünüyorum Ama sırf bu kalıpla sınırlı kalmadığını da düşünmekteyim Çünkü bir o kadar da eğlenceli bir toplumuz

Herkesler şıkır şıkır yaz şarkılarıyla meydana çıkarken siz biraz melankolik ve bunalım takılır gibisiniz Nasıl bir insansınızdır ve bu, müziğinizi nasıl etkiler?

Nasıl bir insan olduğumu anlatmam uzun zaman alabilir Çünkü çok değişken bir kişiliğim var Neşeli gözüken bir insan olmama rağmen yalnız kaldığım zamanlar genelde karanlık ve negatif olabiliyorum Albümü yalnız kaydettiğim düşünülürse müziğe olan etkisi de cevaplanmış oluyor sanırım

Bu albümü evde yaptınız Albüm sürecini biraz anlatabilir misiniz?

9 senelik klavyecilik hayatımda turneler boyunca kendimi yetiştirmek için evde devamlı remix, düzenleme ve beste calışmaları yaptım Yıllar gectıkce yaptığım kayıtlar ve besteler olgunlaştı Gerçek anlamda takdir gördüğüm bir şirketle karşılaşınca da album süreci başlamış oldu Kayıtlar hazırdı Şirketime sadece bandrol alıp basmak ve dağıtmak kaldı

Klavyeden başka müzik aleti çalıyor musunuz ?

Hayır Tek enstrümanda yoğunlaşmaya çalıştım

İlk klipte aydaydınız, ikincisinde nerede olacaksınız ? Kilyos’u ay haline getirmek için neler yaptınız ?

Mekan taş ocağı olduğu için zemin ay zemini olmaya cok müsaitti Sadece belirli bölümlere kamyonlarla getirdiğimiz çimento desteği yaptık 2 klip için nerede olacağımız konusunda bir şey diyemem ama piyasa olarak sağlam bir yerde olacağımızı söyleyebilirim

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Hayko Cepkin

Eski 07-30-2008   #11
rock_alltime
Varsayılan

Cevap : Hayko Cepkin



Onun Yanında Kendin Olamıyorsan O Aşk Değildir Ki

Atilla Aydoğdu'nun Hayko Cepkin ile röportajı

Hayko Cepkin’in bendeki imajının ne olduğunu onunla konuşurken fark ettim İlginçtir, hemen hemen aynı anda aynı isim çıktı ikimizin ağzından: Sean Penn Öfkeli, itiraz edici, takıntılı dışarıdan demir, içinden pamuk bir adam Zaten Hayko da çok seviyor; tanıdıklarında insanların ona dair düşüncelerinin alt-üst olmasını Ama ben ilk andan itibaren ‘içeriden’ görmüşüm galiba onu Aramızda geçenlerin diyalog mu, yoksa iki farklı ağızdan çıkan tek bir monolog mu olduğunu hatırlamıyorum

İlk albümün “Sakin Olman Lazım” tamamı evde yaptığın kayıtlardan oluşan bir çalışmaydı İkincisinde tek başına olmayacaksın, bu seni korkutuyor mu?

Ben ilk albümü evimdeki odamda, dört duvar arasında tek başına kaydettim Sonra EMI’a getirdim Akşamına Hakan Kurşun aradı beni Albümü yeniden kaydedeceğimiz düşünürken Hakan Ağabey bu albümün “olduğu gibi” yayınlanması gerektiği konusunda beni ikna etti İkinci albüm beni korkutmuyor İlk albümde önceden yaptığım çalışmaların çok az kısmını kullanabilmiştim zaten İkincisinde yer alacak şarkıların büyük bir kısmı da o dönemin ürünleri olacak Bir de yaptığım işlerde her zaman benim elimdedir ipler Yoksa rahat edemem

Konserlerin albümündeki sound’dan epey uzakta seyrediyor Hangisini tercih ediyorsun; sahnede olmayı mı odanda şarkı söylemeyi mi?

Sahnede olmak benim en çok sevdiğim şey Hiperaktif bir kişiliğim var İlk albümün adı da oradan geliyor zaten O kadar heyecan hissediyorum ki müzik yaparken, durup bir soluklanmazsam sonu kötüye varacak

Günün modası ya sormadan olmaz; sen kendi kimliğini nasıl tanımlıyorsun?

Önce insanım herkes gibi Sonra sanatçıyım, yaratıcıyım Yaratıcılığı kaybedeceğime öleyim daha iyi

Aynı zamanda Ermenisin Bu senin için ne ifade ediyor?

Ermeni olmakla, Türk olmakla değil de kendimi kendimle tanımlamayı tercih ederim Müziğin bütün kimliklerin üzerinde bir etkisi oldu üzerimde Hayatımın 1 numarasında her zaman müzik olmuştur Dokuz yıl boyunca Ermeni Kilisesi’nin korosunda ders aldım Daha sonra da Timur Selçuk’un öğrencisi oldum Timur Hoca dışarıdan farklı değerlendiriliyor biraz ama tanıyanlar için bir deryadır kendisi

Peki aşık olduğunda durumda bir değişiklik olmuyor mu?

Aşık olduğumda da durum değişmez ki Aşk aslında biraz etkiliyor insanın yaptığı işleri Mutluluk ve huzur insanı sanattan alıkoyuyor Zaten mutluyum daha ne uğraşayım diyorsun aşık olduğunda

Hayatında birisi var mı peki şu sıralar?

İki yıldır süren bir ilişkim var Ben kısa süreli ilişkiler yaşayabilecek günübirlik erkeklerden değilim, tek eşliliğe yatkın bir kişiliğim var

Sen biraz fazla ‘aşk’ adamısın bana kalırsa Hatta sevmekten çok aşkla kuruyorsun gibi insanlar ve dünyayla olan ilişkini

Evet “kendime inanan” biriyimdir Ya benim yanımda yer alır insanlar ya da tamamen karşımda Arası yok Yanında kendini konuşmak zorunda hissetmediğin, gerektiğinde saatlerce susabildiğin kişidir benim dost ya da aşık diyebileceğim insan Yanında kendin olamıyorsan o aşk değildir

Ben seni Aşık Veysel’e benzetmiştim hatırlarsan albümün üzerinde yazdığım yazıda Ama diğer Aşık Veysel’cilerden bir farkın var bana kalırsa: Mesela Tarkan kendi sesiyle Aşık Veysel yorumlarken sen Aşık Veysel ruhuyla kendi şarkılarını söylüyorsun Hiç sahnede yorumladın mı Aşık Veysel’i?

Hayır ben hiç ‘cover’ yapmadım, inşallah hiç de yapmam ne sahnede ne albümde Benim kendime ait şarkılarım var Asla barlarda çıkıp şarkı söylemeyeceğim mesela Klişe hikayelerden nefret ediyorum Görünmek istediğim gibi görünmüyorsam, hiç görünmeyeyim daha iyi

Beni bir de konserde dinleyin

Bu yaz seni Rock’n’ Coke’da The Cure’u izlerken gördüm Senin ‘The Crow’ sevdan ayyuka çıkmış durumda zaten Gotik denince akla gelen isimlerin başında da The Cure geliyor Hayatındaki yeri nedir Robert Smith ya da The Cure’un?

Aslında beni en çok etkileyen isimler değil onlar Marilyn Manson ve Massive Attack müziğe bakış açımı değiştirenlerin başında geliyor ‘The Crow’ filminin ruhu, atmosferi, Brandon Lee’nin geriye dönüp insanlara dünyanın kaç bucak olduğunu göstermek konusundaki kararlılığı belirledi benim yolumu

Sen Rock’n’Coke’da neden yoktun?

Çünkü hemen öncesinde Rockİstanbul’a katılmıştım grubumla İki festival üst üste olsun istemedik Konserlerde çok enerjik oluyoruz, şiddet içeriyor her biri Hatta genelde kulise gelip konuşmaya çekiniyor insanlar Ama her konserden sonra bir dahaki için kredi açılıyor istisnasız İzmir’de bir konsere gitmiştik, organizasyon yetersizliğin-den 400 kişilik salonda 80-90 kişi ya var ya yoktu Morali bozulan arkadaşlara “Bu insanlar bizi dinlemeye gelmiş buraya, biz de her zamanki duyguyla çıkıp çalacağız” dedim Öyle de yaptık

Akşam Gazetesi - 19 Aralık 2005

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Hayko Cepkin

Eski 07-30-2008   #12
rock_alltime
Varsayılan

Cevap : Hayko Cepkin



Saçdaki Lezzet

Bu ne biçim başlık demeyin Tamburî Cemil Bey'e bir garip gönderme Tantuni virtüözü Mehmet Karacan'ı böyle ifade edebildim Tantuniyi en iyi yapan anlamında Nedeni de şu: Hayko Cepkin'le öyle pek de tantuni yenmeyecek bir saatte (öğlen 12) Emine Ana Tantunicisir17;ne oturduk, laflamaya başladık Garson geldi, sipariş verdik Bu arada ben Mehmet Usta'yı sordum Garson "Gitti," dedi "Nereye," dedim, "tatile mi?" "Mehmet Usta öldü," dedi Başımız sağ olsun, İstanbul bir rengini daha yitirdi Ayrıntıları atlıyorum, köşe benim değil mi, bu röportajı tantuniyi Mersin'den İstanbul'a getiren Mehmet Karacan'a adıyorum

Hayko Cepkin yaptığı müziği şöyle tanımlıyor: "Aslında albüm direkt arabeskin yandan yemişi, rock müziği de sıyırtmış ama elektronik altyapıdan da emmiş bir tür" Haddim olmayarak bu cümleyi şöyle çevirmek istiyorum:

Hayko'nun vokalinde de şarkı sözlerinde de arabeskten esintiler var Aslında bu onun albümü hazırlarken amaçladığı bir şey değil O duygularını ifade etti, dinleyicileri bu ifadede arabesk tatlar buldu: Bu bir Rock müziğin duygu atmosferi albümün geneline hakim Biraz karanlık ve uçurumlu bir coğrafya; ama merak etmeyin Hayko yolu kestirebiliyor Peşine takılırsanız torunlarınıza anlatacağınız bir maceranız olur: Bu iki Kendisi aslen klavyeci Elektronik altyapılı bir müzisyen, diyelim Akustik öğeleri pek kullanmıyor; ama elektronik altyapı konusunda bir virtüöz Yani işini iyi yapıyor: Bu da üç Buyrun Hayko Cepkin'le sohbete

Sedat imza: Benim bu köşenin ana fikri alelade yerlerin de gayet haber konusu olabileceği Ne diyorsun buna dair?

Hayko Cepkin: Gayet doğru bir açılım Böyle yerlerden milyonlar yemek yiyor Ama şöyle bir handikap var: Böyle yerlerde röportaj yapınca 'Aa bak işte ünlü ama halkın içindeyim mesajı vermeye çalışıyor' denebilir Benim için çok geçerli değil, ben Beyoğlu tayfasındanım, beni bilirler Lüks yerlerde biraz kokoş takımı olduğu için kalabalık da olsa pek dikkat etmezler Öyle kendi ayarınca konuşur, röportajını yaparsın

Sedat İmza: Röportaj için değil, daha çok oraları konu alan yazı ya da haberler için sormuştum

Hayko Cepkin: O da ayrı tabii

Sedat İmza: Bence çok anlamlı bir cevap oldu Neyse, senin albümün yapılış hikayesi bence çok orijinal Yani eve kapanmışsın, albümü kaydetmişsin, müzik şirketine götürmüşsün, akşamına kabul etmişler Attığın taş yerini bulmuş

Hayko Cepkin: Dediğin gibi oldu ama bir altyapısı var On yıldır bu piyasanın içindeydim Moğollar'la, Aylin Aslım'la, Ogün Sanlısoy'la çalıştım Evdeki kaydı albüm olarak değil demo olarak yapmıştım EMİ demoyu verdiğimin akşamında aradı beni Demo konusunda müzik şirketlerinin standartları yükseldi artık Çünkü evde akustik gitarla demo hazırlayanlar bile artık parçalarını tümüyle hazırlamış olarak veriyorlar şirketlere Bana çok orijinal demolar geliyor mesela, aşağıdan çok güçlü bir hareket var, yeni nesil gümbür gümbür geliyor

Sedat İmza: Senin albümün hikayesi zaten başlı başına ibretlik, biraz anlatsana

Hayko Cepkin: Aylin Aslım'la turne dönemleriydi, konserden sonra evde düzeneği kurup kendi kayıtlarımı yapıyordum, gayet amatörce Beş senelik mevzu o kayıtlar; hatta mesele oldu: Albümde başka, konserde başka sound var diye Çünkü albümde daha alttan, fazla patlamayan bir sound var, konserlerde gümbür gümbür Niye böyle dediler, çok basit bir mesele: Aslında evde kayıt yaptığım için komşuları düşünerek çıldıramadım haliyle!

Sedat İmza: Nasıl tepkiler aldın, istediğin yere ulaştı mı albüm?

Hayko Cepkin: Albüm çıkalı bir yıl oldu İlk kliple birlikte şöyle bir durum ortaya çıkmıştı: Bakıyorlar klipte kendini yırtan bir adam var Şarkıya bakıyorlar gayet uslu Çünkü evde değil stüdyoda kaydetsem çok farklı olacak Konserlerde gördüler ki albümdeki soundun beş katı sert bir vokal ve sound var Bu anlamda yeni oturuyor

ARAP ANADOLU KARIŞIMI

Tantuni Mersin'le özdeşleşmiş Oraya da Urfa üzerinden Ortadoğu'dan gelme: Arap Anadolu karışımı bir lezzet diyelim Orijinali kuzu ciğeri ve iç yağıyla yapılıyor: Odun közü hararetinde ters çevrilmiş sacın üzerinde İstanbul versiyonu süt danası ve ayçiçek yağında suyla yumuşatılıyor Afiyet olsun

Hit şarkım yok hiç de olmayacak

Sedat İmza: Müzik piyasasında güya dinleyicinin isteklerine göre yapılmış albümler var; bir de seninki gibi müzisyenin kendini ifade ettiği albümler

Hayko Cepkin: Benim albümde hit parça olmadığı söylendi Hit parçaların matematiği var, temel notalar 'la sol fa mi' şeklinde Merdiven akor deniyor buna, yerse Ben bunu uygulamıyorum, derdim farklı çünkü

Sedat imza: Başka nasıl işlerin altında imzanı göreceğiz?

Hayko Cepkin: Murathan Mungan'ın 'Söz Vermiş Şarkılar'ında düzenlemelerim var Müslüm Gürses'in son albümünde hakeza Onno Tunç anısına bir albüm yapıyor kardeşi Arto Tunçboyacıyan Oraya katkılarım oldu 'Araf' diye bir gerilim filmine müzik yapıyorum, kasımda vizyonda Yeni albümün adı 'Tanışma Bitti' olacak büyük ihtimalle 8 Temmuz'da Parkorman'da konserim var 16 Temmuz'da Edremit'teyim

BİR KİŞİ EKSİKTİK

Tantuniyi, İstanbul'da en iyi yapan yerlerden birinde yedik Ama Mehmet Usta'sız

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Hayko Cepkin

Eski 07-30-2008   #13
rock_alltime
Varsayılan

Cevap : Hayko Cepkin



Hayko Cepkin Röportajı

Hangibar organizasyonuyla Ankara’ya gelen Hayko Cepkin’le konserden sonraki gün Leman Kültür’de çok güzel bir söyleşi yaptık Hayko’nun çok içten cevaplarıyla ve esprileriyle oldukça keyifli geçen söyleşide Hayko Cepkin’le ilgili merak ettiğiniz her şey var

Müziğe nasıl başladınız?

(Gülerek) Çok ilginç Hemen anlatayım Babam CASIO bir klavye almıştı, onunla çalmaya başladım Ondan sonra koroya girdim, okul korosuna, o koro büyüdü, büyüdü, büyüdü, kilise korosu oldu, sonra dört sesli batı müziği yapan bir koro oldu Dokuz sene söyledim Sonra opera eğitimi almak istedim Opera eğitimi aldım iki sene Onu bıraktım Timur Selçuk’la çalışmaya başladım İki sene solfej, şan, armoni dersleri aldım Oradan onu bitirdim, Akademi İstanbul’da Piyano eğitimi aldım

Bir dakika, operayı neden bıraktınız?

Çünkü, saçlarım uzundu, dövmelerim vardı Oradaki hocalar kalıpları olan hocalar Onların kafaları öyle çalışıyor Gözlerinde hiçbir zaman klasik bir operacı olamayacaktım Modern operacı olacaktım Onların gözünde de modern diye bir şey yok Okulu bitiremezdim çok kolay Sonra okulu bitirsem ne olacaktı ki yani Düşündüm : kadrolu olsam, 6 yılda bir kadro açılıyor hadi kadroya girdim, koroda olacaktım Arada para kazanmak için piyano dersi falan verecektim öğrencilere, şan dersi verecektim

Memur gibi bir hayat

Armut gibi bir hayat Yani ben ölürdüm herhalde öyle yaşamaya kalksaydım(gülüyoruz)

Albüm kapağında odanın resmi var Bütün şarkılar orada kaydolmuş galiba

Her şey orada Bütün albüm orada Odamda takılırken birden albümüm oluverdi yani

Background da çok iyi İyi isimlerle çalışmışsın Onlardan da biraz bahsedelim mi? Nasıl oldu, nasıl buluştun onlarla?

Şimdi o dönem, üniversite dönemleri geçtikten sonra, Akademi İstanbul’da piyano eğitimi aldığım dönemde, elimde klavye okula gidip geliyordum O zaman da Beyoğlu’nda, Pendor Bar’da DJ’lik yapıyordum Bara gidip gelirken, elimde klavye gördüler Öztürk’ler ‘Sen çalıyor musun?’ dediler ‘Çalarım’ dedim, başladım Ondan sonra Ogün Sanlısoy’dan teklif geldi Aylin Aslım, Koray Candemir, Demir Demirkan, albümlere düzenlemeler yaptım Murathan Mungan’ın ‘Söz Vermiş Şarkılar’ albümüne düzenleme yaptım Derken işler büyüdü işte

Şu anda var mı herhangi bir proje?

Şu anda da işte Müslüm Gürses’e bir düzenleme yapıyoruz şimdi Ama çok girmeyelim İlginç bir proje olacak

Albümün hikayesi nedir?

Odada yaptım her şeyi EMI’ye götürdüm ben demoyu Benim şarkılarım bu Akşam Hakan Kurşun telefon açtı ‘Şirkete gel’ dedi Şirkete gittim, ‘Ben bunu çok beğendim, basıyorum’ dedi ‘Abi’ dedim, ‘baştan bir kayıt yapalım’ ‘Yok’ dedi, ‘basıyorum ben bunu’ Basıldı

Böyle bir şey olabileceği hiç aklına gelmiş miydi?

Yok canım nerden aklıma gelecek Bilseydim daha adam gibi söylerdim Evde yani Evde ne kadar olur ki? Şimdi onun için konserlerde evde yapamadıklarımın hepsini yapıyorum

Peki komşulardan tepki gelmedi mi?

Bir dönem ‘abi kıs şunu’ muhabbeti vardı Sonra ben Koray’la şunla bunla ortalıkta görünmeye başlayınca, albüm de çıkınca ‘evladım ne güzel şarkılar bunlar’ şeklinde değişti tepkiler (gülüyoruz) Şimdi mahallenin gururuyum, istersem sokağın ortasında çalışırım (kahkahalar) o kadar rahatım yani Mesela şimdi ikinci albümde o konserlerdeki brutal vokaller var, şimdi evde kaydedebiliyorum onları Rahatım yani, keyfim yerinde

Albümde her şey sana ait Sözler, besteler O sözleri yazarken nasıl bir psikolojide oluyorsun? Çok güzel sözler çünkü ve çok farklı bir sound Türküler var, kilise müziği var?

Mesela geçen Atilla Aydoğdu’nun bir yorumu vardı : ‘bazıları’ dedi ‘Aşık Veysellerin, bilmem nelerin şarkılarını cover yapıp albümlerine koyuyor; sen onların ruhlarını alıp, kendi şarkılarını yapıyorsun’ Güzel bir yorum oldu o Ve çok mantıklı geldi Ben kimsenin coverını yapmıyorum Yapmak da istemiyorum Çünkü o da bana çok klişe geliyor Ama çok acayip bir şey yaparsam o ayrı Mesela ‘Şimdi Giden’ Murathan Mungan’daki şarkının hiç alakası yok şarkıyla Bir tane daha yapmıştım Sezen Aksu şarkısı, o proje hayata geçer mi bilmiyorum ama onu da çok değiştirdim Cover yapılırsa öyle yapılır Şarkıyı tanımaya çalışırsın Vokal kalıbını aynı tutarsın ama armonisini değiştirirsin Bu müzik bilgisidir, armoni bilgisidir; altyapıdan komple değişik ama üstte vokal aynı şeyi söyleyebiliyor Bir de ben bu konuda çok denedim, yapabiliyor muyum diye Mesela piyasadaki çok arkadaşıma şarkıları için gidip ‘Vokalleri versene senin şarkının’ diyebildim Çünkü onun şarkısı Ben bozup başka bir şey yapabiliyor muyum diye herkesten vokal aldım Hep evde çalıştım Mesela film müziği yapmayı çok istiyorum Yapacağım bir gün, eminim Deneyimim olsun diye, hani öyle paslaşma vardır ya, üniversitede kısa film yapan arkadaşlara ben müzik yapıyordum Hem o benden faydalanıyor, projesini bitiriyor; hem ben ondan faydalanıyorum, kendimi geliştiriyorum Film müziği arşivim var zaten evde En çok dinlediğim şey film müziğidir O zaten her tür ruha hitap ediyor Filmin içindeki o onlarca ruha hitap ediyor

Şu filmin müziğini yapsaydım dediğin filmler var mı?

‘Ağır Roman’ var ‘Pi’ var, ‘Fight Club’, işte ‘The Crow’ olmuş yani, o bomba Ama ‘The Crow’un orkestrasyon kısmı, bizim bildiğimiz soundtrackte yok Ben yurtdışından getirttim; bir çok film var ama Türkiye’de ‘Ağır Roman’ı yapmak isterdim O çok benim kıyımdan köşemden geçiyor yani Mesela albüm de ‘Hüzünle Karışık’, biraz ‘Ağır Roman’ı yansıtıyor yani, ondan etkilendiğim şeyler var

Sahnede bambaşka bir Hayko Cepkin var Gayet sıcakkanlısın, sahnede bambaşkasın İki, üç farklı yüz oluyor sahnede Bir an çok öfkelisin, hayata karşı, dünyaya karşı; bir an hüzünlü ve sonra da çok keyifli, mutlu bir adam Ve karşındakine de bunu hissettiriyorsun Bu aslında anlatılmaz yaşanır ama, nasıl bir psikoloji?

Hırsla alakalı bir şey Hırslıyım Yapacağım diyorsam yaparım, kimse de engel olamaz ve neyi yapmak istiyorsam öyle de yaparım yani kimse ‘Şöyle yap’ diyemez Öyle de gıcık taraflarım var ama bunlar olumsuz gıcıklıklar değil, gerekli şeyler Herkes sahneye çıkıp performans yapıyor, herkes de yapabilir İyi bir enstrümansan, sahne deneyimin varsa, çıkıp çalabilirsin Ama unutulmuş bir şey var, ‘ruh’ Ruh unutulmuş durumda Ben o ruhu yaşıyorum Ve yaşadığı şeyi vermek istiyorum karşımdakine İnsanlar şu ana kadar konser seyrettikleri zaman, bir yerden sonra muhabbete dönebiliyorlardı Ben onlara muhabbet şansı tanımıyorum Yani, izlemesi gerekiyor Bazı şeyleri hatırlaması gerekiyor diye düşünüyorum Ki şarkılarımın sözleri anlamsız değil yani, anlamları var ve benim için önemli anlamları var onların Ve bazen de konserlerde genel olarak ki bunlar da zamanla çoğalıyor, o anlamları irdeleyip gelen adamlar var O adamları seviyorum O adamlar benim anlattığım şeyi dinlemeye geliyorlar Bazen şarkıyı da dinlemeye gelmiyorlar, sadece benim anlatmamı seyretmeye geliyorlar Kimseden göz kontağımı kopartmamaya çalışıyorum Hırslıyım, hepsini kazanmaya çalışıyorum Tabi arada fire veriyorum Herkese çalamazsın orada Sıkıldığımız şeyler, neler mesela : her şarkıdan sonra ‘çok teşekkürler, sizi çok seviyorum ben, yeah!!’ ‘şimdi hep beraber söylüyoruz, işte geldim ben!!’ , mikrofonu uzatmalar falan Bıktım ben u hikayeden

Bir kere bile teşekkür etmedim ben seyirciye Teşekkür niye edeyim, ben yaptım hepsini Sen mi yaptın bana bir şey Sen bana teşekkür et! Tek bir teşekkürüm var, en son giderken, ‘geldiğiniz için teşekkürler’ Bu kadar basit Kimseye de mikrofon uzatıp şarkımı söyletmiyorum Onlar zaten kendi içlerinden söylüyorlar Bazı şeyler çok doğal gelişiyor Mesela Hayal Kahvesi’ndeki konserde tepinirken mikrofon kablom koptu Şu anda dönen klip şarkısı ‘Görmüyorsun’u çalıyorduk, mikrofonum yok, söyleyemiyorum ve seyirci söyledi O kendinden gelişti ve güzel bir şeydi Ama ben kendi başıma ‘haydi arkadaşlar birlikte söylüyoruz, haydi eller havaya’ bırakalım bu işleri Harbiden bıktım bu işlerden Bir kere sahne her zaman seyirciden çok yüksek olmalı Alçak sahne dizaynları yüzünden çok fazla seyirci içine giriyorsun Onlardan biri oluyorsun Ben onlardan biri değilim sahnedeyken Ben onlardan başka biriyim Benim orada yaptıklarımı başka biri kolay kolay yapamaz Yani öyle egosal şeylerim de var Gözükmemem lazım benim orada Önemli Bu işin mistikliğini korumak adına Bu işten kaybedilen şey bu zaten Konsere gelmeden önce aynı yerde heriflerle takılıyorsun, ‘hadi baba kolay gelsin’ diye seni sahneye yolluyorlar, şarkını söylüyorsun, aşağı iniyorsun ‘ bir bira ısmarlayayım sana’ muhabbeti! Höst lan Ne oluyoruz Ben seninle muhabbet etmeye gelmedim buraya Bunlar aslında kaba tabirler, bir çok insana kaba gelebilir; ‘Ne demek, sen ne oldun, bir tarafın mı kalktı?’ Alakası yok Bu mistik bir iş Koruman lazım bunu Ben seninle kanka olmaya gelmedim, tanımıyorum ben seni Birbirimize övgü dolu şeyler söyleyip gideceğiz belki, ‘e çok güzeldi’ ‘sağ ol’ ‘sen de sağ ol’ ‘seni seviyorum’ ‘ben de seni seviyorum’ e? Tanımıyorum ki ulan seni Bu kaba gelebiliri insanlara ama bu, o alıştıkları şeyden dolayı Herkesi sevdiğini söyleyen insanlardan dolayı bu böyle Her gün paparazzi söylüyorlar ve her gün Gülben Ergen herkesi sevdiğini söylüyor Veya başka biri Onlar o kadar alıştılar ki, ‘bunlar hepimizi seviyor Bu da sever Buna ne oldu ki sevmiyor şimdi?’ yok öyle bir şey, değişmek zorunda

Yine klasik bir soruyla bitirelim o zaman Ankaralıları nasıl buldun?

Bizde pek fark etmiyor Her yerde şaşkın seyirci var bizde En sonunda geldik Ankara’ya, biraz daha gelmesek vururlardı

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Hayko Cepkin

Eski 07-30-2008   #14
rock_alltime
Varsayılan

Cevap : Hayko Cepkin



Yaşadığınız topraklar üzerinde Ermeni müziği v Ermeni Rock müziğinin
yapılabilirliği üzerine soru sorabileceğimiz isimler belliydiBelki bunu
System of a Down elemanlarına da sorabilirdik ama hem mekan hem
düşüünce konusunda artık birbirimizden çok uzaklardayızYakın zamanda
çıkardığı albümüyLe dikkatleri toplayan Hayko Cepkin'in bu konuda
tasarıları olduğunu duyduğumuzda hemen bulduk O'nu!

Ermeni rock ülkemizde yapılıyor mu?Yapılıyor da haberimiz mi yok?
Yapılmıyorsa neden?

Yapılmıyor!Türkiye'de yapılmıyor ama Ermenistan'da yapılıyordur!
Ama çok sert bir müzik ortamı yokYine klavye soundlu bir rock
çıkıyor ortayaBilinen Ermeni halk şarkıları çalınıyor ama rock yorumlu
değiL!Benim kafamda öyLE bir proje varAma küçük çaplı birşey
olmayacakErmenice - Türkçe karışık birşeyler yapmayı düşünüyorum!
Şimdi size sorularn şey şu; Ben Ermeni'yim v bir okula bir papaza
gittiğimde "Ermeni müziği için ne yaptın?!" diyorlar!Ben de "Hiçbir
şey yapmadım çünkü şu anda öyLe birşey düşünmüyorum!" diyorum!
Bunu yaparsam kendi içinde kült,davetlilerden oluşan,önemsediğim
insanların seyretmesini istediğim bir proje olacakAKM gibi bir mekanda,
tiyatro v dans formatında gerçekleştireceğim!Sahnenin bir taradında
folklorik oyunlar v gelenekseL Ermeni halk kıyafetleri içinde yapılan
dansların, modernleştirilmiş bir şekilde harmanı, diğer tarafta da
bizim bilindik Ermeni v Türk halk türkülerinin sertleştirilmiş elektronik
rock şeklinde yorumu olacak!Tabi ki vokaL tarzı da ona göre değişecek!
Özgün enstrümanlar a kullanmayı düşünüyorum!MeseLa duduk
kullanacağım!Ritim enstrümanları olacak!Ama tar,ud falan olmayacak;
zaten bizim sesimizden duyulmaz![Gülüşmeler! ] Ben bunu
bu piyasada senelerdir çalıştığım insanlarla yapmak istiyorum!Mesela
Sertap Erener kesinlikle olsun istiyorum!Demir Demirkan olsun
istiyorum!Belki Arto Tunçboyacıyan ritimleri çalar!Bu fikir birçok
adamın suratına tokat gibi olacak!İki kültürü rock sayesinde birleştirmek
istiyorum!Hiçbir şeyin ajitasyonunu v kalitesizliğini yansıtmasını
istemediğim için çok büyük matematik gerekiyor!Yani biraz riskli;bu
yüzden zamana ihtiyacım var!

Sormadan edemeyeceğim;Kiliseden falan herhangi bir yasak var mı?

Aslında birçok yasak var!Kişi olarak yasaklar var!BöyLe birşeyi
yapmam çok tepki toplayabilirBen 9 sene kilise korasunda okumama
rağmen birçok zaman inançlı gitmedim!Sonra bu problem olmaya
başladı!Benim de şekiL bozulmaya başladı zamanla!Saçlar uzuyordu,
çiçzmeler giyiyorduk v kilise ortamına pek uygun bir adam olmamaya
başladım!Sonra "Sen biraz uzaklaş!" durumu oldu!O kadar emek
verdim!Üye olmama rağmen benim gibi birçok arkadaşımın da düğün
törenlerinde okumama durumu oldu!Bu bizm fikirlerimize ters!Kimi
kimden koparıyorsun?!Ama dediğim gibi kültürümü seviyorum ama
inanç seviyem sıfırlarda!

Peki System of a Down hakkında?

Müzik açısından adamlar çok iyi,süper dersin ama mantalite olarak çok
ters!Çok ağırlar!Onlar Amerika'da kendi ortamlarında huşu içinde
yaşarken buraya müdahale etmelerini doğru bulmuyorum!Burada
müziğin evrenseL olduğu ortaya çıkıyor!Bir adamın müziğini çok
seversin ama karakterini sevmek zorunda değilsin!Ama çok iyi müzik
yapıyorlar!

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Hayko Cepkin

Eski 07-30-2008   #15
rock_alltime
Varsayılan

Cevap : Hayko Cepkin



Rock'ın Ermenice'si Var mı?

Yaşadığınız topraklar üzerinde Ermeni müziği v Ermeni Rock müziğinin yapılabilirliği üzerine soru sorabileceğimiz isimler belliydiBelki bunu
System of a Down elemanlarına da sorabilirdik ama hem mekan hem düşüünce konusunda artık birbirimizden çok uzaklardayızYakın zamanda
çıkardığı albümüyLe dikkatleri toplayan Hayko Cepkin'in bu konuda tasarıları olduğunu duyduğumuzda hemen bulduk O'nu!

Ermeni rock ülkemizde yapılıyor mu?Yapılıyor da haberimiz mi yok? Yapılmıyorsa neden?
Yapılmıyor!Türkiye'de yapılmıyor ama Ermenistan'da yapılıyordur! Ama çok sert bir müzik ortamı yokYine klavye soundlu bir rock
çıkıyor ortayaBilinen Ermeni halk şarkıları çalınıyor ama rock yorumlu değiL!Benim kafamda öyLE bir proje varAma küçük çaplı birşey olmayacakErmenice - Türkçe karışık birşeyler yapmayı düşünüyorum! Şimdi size sorularn şey şu; Ben Ermeni'yim v bir okula bir papaza
gittiğimde "Ermeni müziği için ne yaptın?!" diyorlar!Ben de "Hiçbir şey yapmadım çünkü şu anda öyLe birşey düşünmüyorum!" diyorum!
Bunu yaparsam kendi içinde kült,davetlilerden oluşan,önemsediğim insanların seyretmesini istediğim bir proje olacakAKM gibi bir mekanda,
tiyatro v dans formatında gerçekleştireceğim!Sahnenin bir taradında
folklorik oyunlar v gelenekseL Ermeni halk kıyafetleri içinde yapılan dansların, modernleştirilmiş bir şekilde harmanı, diğer tarafta da bizim bilindik Ermeni v Türk halk türkülerinin sertleştirilmiş elektronik
rock şeklinde yorumu olacak!Tabi ki vokaL tarzı da ona göre değişecek! Özgün enstrümanlar a kullanmayı düşünüyorum!MeseLa duduk
kullanacağım!Ritim enstrümanları olacak!Ama tar,ud falan olmayacak; zaten bizim sesimizden duyulmaz![Gülüşmeler! ] Ben bunu
bu piyasada senelerdir çalıştığım insanlarla yapmak istiyorum!Mesela Sertap Erener kesinlikle olsun istiyorum!Demir Demirkan olsun istiyorum!Belki Arto Tunçboyacıyan ritimleri çalar!Bu fikir birçok
adamın suratına tokat gibi olacak!İki kültürü rock sayesinde birleştirmek istiyorum!Hiçbir şeyin ajitasyonunu v kalitesizliğini yansıtmasını
istemediğim için çok büyük matematik gerekiyor!Yani biraz riskli;bu yüzden zamana ihtiyacım var!

Sormadan edemeyeceğim;Kiliseden falan herhangi bir yasak var mı?

Aslında birçok yasak var!Kişi olarak yasaklar var!BöyLe birşeyi yapmam çok tepki toplayabilirBen 9 sene kilise korasunda okumama
rağmen birçok zaman inançlı gitmedim!Sonra bu problem olmaya başladı!Benim de şekiL bozulmaya başladı zamanla!Saçlar uzuyordu,
çiçzmeler giyiyorduk v kilise ortamına pek uygun bir adam olmamaya başladım!Sonra "Sen biraz uzaklaş!" durumu oldu!O kadar emek
verdim!Üye olmama rağmen benim gibi birçok arkadaşımın da düğün törenlerinde okumama durumu oldu!Bu bizm fikirlerimize ters!Kimi
kimden koparıyorsun?!Ama dediğim gibi kültürümü seviyorum ama inanç seviyem sıfırlarda!

Peki System of a Down hakkında?

Müzik açısından adamlar çok iyi,süper dersin ama mantalite olarak çok ters!Çok ağırlar!Onlar Amerika'da kendi ortamlarında huşu içinde
yaşarken buraya müdahale etmelerini doğru bulmuyorum!Burada müziğin evrenseL olduğu ortaya çıkıyor!Bir adamın müziğini çok
seversin ama karakterini sevmek zorunda değilsin!Ama çok iyi müzik yapıyorlar

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.