|
|
Konu Araçları |
beydeba, eserleri, hikayeleri, kimdir, masalları |
Beydeba - Beydeba Kimdir? Beydeba Eserleri - Beydeba Masalları - Beydeba Hikayeleri |
09-11-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Beydeba - Beydeba Kimdir? Beydeba Eserleri - Beydeba Masalları - Beydeba HikayeleriBeydeba - Beydeba Kimdir? Beydeba Eserleri - Beydeba Masalları - Beydeba Hikayeleri Beydeba - Beydeba Kimdir? Beydeba Eserleri - Beydeba Masalları - Beydeba Hikayeleri beydeba hakkında baska hikaye yokmu varsa lütfen bügün yazın hemen yoksa 0 alıcam lütfen |
Beydeba - Beydeba Kimdir? Beydeba Eserleri - Beydeba Masalları - Beydeba Hikayeleri |
09-11-2012 | #2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Beydeba - Beydeba Kimdir? Beydeba Eserleri - Beydeba Masalları - Beydeba HikayeleriAlıntı: lale sarma´isimli üyeden Alıntı Beydeba - Beydeba Kimdir? Beydeba Eserleri - Beydeba Masalları - Beydeba Hikayeleri Beydeba Bülbül İle Bağcı - Gül bahçesi Kırmızı, pembe, sarı güller Çevreyi gül kokusuna boğan, rengarenk güllerin yetiştiricisi ihtiyar bir bağcıydı Geçimini sağlamak bir yana, bir gülün açmasıyla sanki bayram ederdi Bahçede değil de sanki kalbinde büyütüyordu tomurcukları Gül mevsiminde bağcı kendisini kaybederdi adeta Bu yıl yeni bir gülün aşısını yapmıştı Açılmasını sabırsızlıkla bekliyordu Onu veren bahçıvan, "Bu gül, güllerin sultanıdır Rengi, kokusu çok farklıdır Diğer güllere benzemez" demişti Bağcı, gülü özenle büyütüyordu Daldaki tomurcukları gözü gibi koruyordu Sonunda tomurcuklar goncaya dönüştü Gonca patladı ve bahçeyi güzelliğe boğan bir gül çıkıverdi ortaya Bağcının içi içine sığmıyordu sevinçten O günü akşama dek bağda geçirdi Gece uzadı da uzadı Bağcının gözüne bir türlü uyku girmedi Sabahı zor etti Şafaktan sonra, günün ilk ışıklarıyla birlikte bağa gitti Baktı ki ne görsün! Bir bülbül, güle konmuş, hoyratça yapraklarını yoluyor Bağcı dehşet içinde olup biteni seyretti bir süre Bülbülü yakalamak için çok uğraştı Fakat kaçırdı Ertesi gün, bülbül yine aynı güle konmuş, kalan yapraklarını yolmuştu Bağcı bu kez de bülbülü kaçırdı Artık kararını vermişti Bir tuzak kuracaktı bülbüle Ustaca hazırladı tuzağı Bülbül geldi yine ağaca konmak için, bir güzel tuzağa düştü, bağcı alıp eve götürdü, kafese hapsetti Bağcı ertesi gün bülbülü kafeste bırakarak bağına gitti Akşam dönüp geldi, ağlıyordu - Ben sana ne yaptım da beni buraya hapsediyorsun? Sesimi beğendiysen kafese koymana gerek yok, ben, zaten senin bahçenin bülbülüydüm Bağcı: - Sen, dedi, kızgın kızgın; benim en güzel gülümü yoldun - Nasıl olsa, birkaç gün sonra kendisi solacaktı, yaprağını dökecekti, dedi bülbül Bağcı baktı, doğru söylüyor bülbül Kızgınlığı geçti, acıyarak serbest bıraktı onu Bülbül, pencereye kondu Uçmadan önce: - Beni özgür bıraktın Çok teşekkür ederim Ben de buna karşılık sana bir sır söyleyeceğim Bağının kuzey ucunda, o büyük dut ağacının yanında bir hazine gizli, dedi Sonra kanatlanarak gözden kayboldu Bağcı, başlangıçta inanmadı kuşun söylediğine Sonra, içine bir kuşkudur düştü, "belki doğrudur" diyerek kazdı bülbülün sözünü ettiği yeri Kazdı ki ne görsün Büyük bir küp, içi dolu altın Ertesi gün bülbül yine bağdaydı Bağcı, bülbüle: - Bir şeyi, dedi, çok merak ediyorum - Neyi? - Sen, hazinenin yerini bildin de, tuzağı nasıl fark edemedin? - Kurduğun tuzak, kaza ve kaderin önüme sürdüğü bir araçtı Bu gibi durumlarda hikmet gözü kapanır insanın, göremez Ne kadar gözü açık olsa da farkına varamaz Kelile ve Dimneden |
Beydeba - Beydeba Kimdir? Beydeba Eserleri - Beydeba Masalları - Beydeba Hikayeleri |
09-11-2012 | #3 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Beydeba - Beydeba Kimdir? Beydeba Eserleri - Beydeba Masalları - Beydeba HikayeleriKelile ve Dimne Vikipedi, özgür ansiklopedi 15 yüzyıl Pers el yazması Kelile ve Dimne'denMÖ 1 yüzyıl civarında yaşadığı düşünülen Beydeba tarafından kaleme alınan Kelile ve Dimne fabl tarzında hikayeler barındıran bir hikaye kitabıdır Beydeba'nın yaşadığı zaman hakkında birçok ihtilaf bulunmakta ise de kitabın Depşelem isimli bir Hint hükümdarı zamanında yazıldığı düşünülmektedir Zira eserin hükümdara sunulduğu ve hükümdara bir tür nasihat niteliğinde olduğu öne sürülmüştür Fabl türünün ilk ve en önemli örneklerinden olan Kelile ve Dimne`deki hikayeler siyasetten erdeme kadar birçok farklı konuyu ele almıştır Eser adını ilk bölümündeki bir hikayenin kahramanı olan iki çakaldan almıştır; "doğrunun ve dürüstlüğün" simgesi "Kelile" ile "yanlışın ve yalanın" simgesi "Dimne" Sanskritçe yazılmış olan eser ilk önce Pehlevice'ye, sonra Pehlevice'den Arapça'ya ve daha sonraları Arapça'dan Farsça'ya çevrilmiştir Batı dillerine olan tercümeleri bu son Farsça çeviriden yapılmıştır Edebi otoritelerce, Ezop ve La Fontaine fabllarının, Kelile ve Dimne`den ilham alınarak yazıldığı öne sürülür Beydeba Vikipedi, özgür ansiklopedi MÖ 1 yüzyılda yaşamış olan ünlü Hint yazarı Beydeba’nın hayatı hakkında yeterli bilgi mevcut değildir Gerçek ismi ve ırkı üzerine birçok farklı görüş ortaya atılmış olsa da, tarihçilerin çoğu adı Ketku olan bir aryan olduğu kanısındadırBaküye’de doğup, sonraları Hindistan’a göç ettiği rivayet edilir Vefaat yeri ve tarihi üzerine hiçbir bilgi bulunmamaktadır Fabl türünün en önemli eserlerinden biri olan Kelile ve Dimne’yi Depşelem isimli bir Hint Hükümdarı döneminde kaleme almış, eserini hükümdara sunmuştur Eserde bulunan hikayelerde siyaset, erdem ve eğitim gibi birçok farklı konu işlenmiştir Bu eser zalimliği ile tanınan Hükümdar Depşelem’e dolaylı bir nasihat niteliğindedir diyebiliriz Eser adını ilk bölümündeki hikayelerin kahramanı olan iki çakaldan almıştır; “doğruluğu ve dürüstlüğü” simgeleyen "Kelile" ile “yanlışlığı ve yalanı” simgeleyen "Dimne" Beydeba, hiç kuşkusuz, Hint edebiyatında eşsiz bir yere ve öneme sahiptir Beydeba ile ilgili özlü sözler bulunur Eserlerinden biri de "Bülbül ile Bağcı"dır ESERDEN ÖRNEKLER: Kelile ve Dimne Günlerin birinde iki arkadaş yaşarmışBu arkadaşların biri çok dürüst,çok aklıllı ve de çok çalışkanmışDiğer arkadaşı ise yalancı,tembel ve çok kurnaz biriymişDürüst olanın ismi Kelile,diğerinin ismi se Dimne’ymiş Bir gün bu iki arkadaşın yaşadığı ülkenin padişahı,ülkede hiç vezir bulamamışDimne ile Kelile arasında bir seçim yapacakmışO da Dimne’yi seçmişÇünkü o çok kurnaz biriymişÜlkenin kralı onu vezir yapmışOna çok güveniyormuş Günün birinde kral odada yalnı başına otururken,bir ses gelmişÇok derin bir sesmişBu sesin kaynağını öğrenmek için araştırmalar yapmışAma hiçkimseye de söyliyemiyormuş derdiniÇünkü koskoca bir kral,bir sesten korkarmıymış hiç!Her neseDimne,kralın birşeylerden korktuğunu biliyormuş Bir gün,Dimne yine kraln yanındayken yine o ses gelmişSes bir inek sesiymişAma kral bunu çözememişKral korkuyla orada dururken Dimne neden korktuğunu anlamışSesin kaynağına doğru yol almışİşte o zaman kral sesin bir inekten geldiğini sezinlemiş(Nihayet!)Kral,bu ineği çok severmişHer gün onunla oynamaya başlamışDimne bu olayı kıskanmaya başlamışVe bir iftşra uydurmuşKrala şöyle demiş”Sayın kralım,bu inek sizin tahtınıza göz koyuyorBunun böyle sürüp gitmesine göz yumamazsınız sanıyorum”demişKral da düşünmeye başlamış O düşüne dursun,Dimne,ineğin yanına gidip şöyle demiş”Bak inek kardeş,ben kralın yanından geliyorumKral ykında seni kesip kendine yemek olarak pişirecekSen buradan kaçamazsn daBenden söylemesi”demişAma inek bunu pek kafasına takmamış kral kadarFakat içinde hâlâ İiçinde bir şüphe varmış doğrusu Yine günlerden bir gün kral onun yanına gitmişBunu gören inek,hemen ona saldırmaya başlamışKral bunu görünce Dimne’nin sözlerini doğrulamaya başlamışHemen ineği öldütmüş *** Aradan 2 yıl geçmiş(Aradan uzun bir süre geçmiş diyorduFakat ben 2 yıl dedim)Kral yaptığıdan pişmanmışAma bir şey de yapamamış Dimne’yeÇünkü onu suçsuz olarak görüyormuş Annesi o anda içeri girmiş: -Bak evladım,demişSen,Dimne’nin suçsuz olduğuna inanmaya devam etAma şunu da bil ki,bugün ineğini öldüren,yarın seni öldürürEğer canını seviyorsan öldür onu… Kral bu sözlerden etkilenmişVe Dimne’yi öldürmüş *** Kelile ise,bu durumdan etkilenip,hastalanmışVe sonunda ÖLMÜŞ… Bu iki arkadaşın sonu böyle bitmişEğer Dimne bunları söylememiş olsaydı,şu and yaşayabilirdiHem de vezir olarak… Ateş Sıcağında Dürüstlük Sınavı Bir zamanlar Basra'da ormanla kuşatılmış bir ada vardıAda değil sanki bir cenneti burasıYemyeşil ağaçlarBerrak sularKuşlarÇiçeklerBirbirinden güzel canlılar yaşardı, ormanda İçlerinde birisi vardı ki, oldukça değişiktiKeskin dişleri vardıGüçlü pençesi Çok çevikti Kaplandı bu Gücü sayesinde ormanın kralı olmuştuSuçluları hemen cezalandırırdı Haksızlığı önlerdiYoksullara yardım ederdi Hayvanlar onu hem seviyorlar hem de korkuyorlardıKaplanın miniminnacık bir de yavrusu vardıGözü gibi koruyordu onuOrmanın yönetimini ölünce ona bırakacaktı Yönetime ilişkin bilgilerle donatmıştı onu Haklı ile haksızı nasıl ayırdedeceğini öğretmiştiSuçlunun nasıl belirleneceğiniNasıl cezalandırılacağınıHaklıya hakkının ne şekilde verileceğiniToplum yararın çalışanın hangi biçimde ödüllendirileceğini Her ölümlü gibi Kaplan da göçüp gitti bu dünyadan Yavru henüz büyümemiştiBabası sağlığında onu ormanın yönetimine getirmemişti Bu durum, ormanda karışıklığa yol açtıVahşi hayvanlar birbirlerine girdilerHerkes liderlik peşindeydi Büyük kavgalar olduBirçok hayvan birbirini hırpaladıBazıları öldü Sonuçta galip çıkan aslan oldu Dev pençeleriyle herkese korku verdiHiçkimse karşısına çıkamadı Yavru Kaplan çaresizdiBir süre ortalıkta görünmedi Kimsenin olmadığı ıssız yerlerde gezindi Epeyi bir zaman başıboş, serseri gibi dolaştıSonunda pençesi kuvvetlenmiştiOldukça güçlenmiş, dişleri de keskinleşmişti Gitti, yaşlı kaplanlara danıştıArslana karşı bir harekete girişmek istiyorduYaşlılar deneyimlerini anlattılarOnu yüreklendirdilerFakat herhangi bir eyleme giriştiğinde onu destekleyemeyeceklerini söylediler Yavru Kaplan, Arslan 'a bizzat kendisi gitti Arslan, iyi kalpli biriydi Kaplan'ı sarayına aldı Yakınında bir görev verdiHer defasında ona güvendiğini belirtiyordu Günler böyle geçip giderken İlginç bir olay oldu Hava sıcak mı sıcaktı Bunalmıştı herkesUzak bir yerde görülmesi gereken bir iş çıktı Arslan sarayda düşünceli düşünceli geziyordu "Bu görevi kime verebilirim? Kim bunun üstesinden gelebilir?" diye koşuşturuyordu Kaplan içeri girdi - Sizi bu düşünceye düşüren nedir? diye sordu Arslan, - Hava çok sıcak olduğu için kimse görev istemiyor, dedi Kaplan, - Havanın sıcak olması göreve koşmaya engel değildir, dedi; izniniz olursa bu işe ben gitmek istiyorum Arslan çok şaşırdı "Nasıl olur" diye düşündüKimse gitmek istemezkenGerçi kaplana güveniyorduOnun bu işi başaracağına da inanıyordu - Beni çok sevindirdin , dedi Kaplan hemen davrandıYanına birkaç asker de alarak yola çıktı Havada ateş sıcaklığı vardıGüneş yeryüzünü ateş yalımı gibi yakıyordu Epeyi yol aldılar Artık yürümek imkansızlaşmıştı Kaplanın yanındakiler daha fazla dayanamayacaklarını söylediler Biri atıldı, - Şurada, serin bir yerde dinlensek dönüp gitsek arslanın ne haberi olacak? diyecek oldu Kaplan kestirip attı: - Sizler dayanamıyorsanız geri dönün Ben tek başıma devam ederimPadişahımızın bize güvendiğini biliyoruzBu güvene layık olmalıyım Kaplanın bu sözleri Arslanın kulağına gittiSevincine diyecek yoktuKaplan'a o olaydan sonra önemli görevler verdiEn yakınına aldıHayatı boyunca çok güvendi |
Beydeba - Beydeba Kimdir? Beydeba Eserleri - Beydeba Masalları - Beydeba Hikayeleri |
09-11-2012 | #4 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Beydeba - Beydeba Kimdir? Beydeba Eserleri - Beydeba Masalları - Beydeba HikayeleriBeydeba kimdir? MÖ 1 yy olan Hint yazarıdırBeydeba'nınhayatı hakkında yeterli bilgi mevcut değildirGerçek ismi ve ırkı üzerine birçok faydalı görüş ortaya atılmış olsada,tarihçilerrin çoğu adı Ketku olan bir türk olduğu kanıtındadırBakü'de doğup,sonrada Hindistan'a göç ettiğirivayet edilirVefaat yeri ve tarihi üzerine hiçbir bilgi bulunmamaktadırFabl türünün en önemli eserlerinden biri olan Kelile ve Dimne'yi Depşelem isimli bir Hint Hükümdarı döneminde kaleme almış'eserini hükümdarasunmuşturEserde bulunan hikayelerde siyaset,erdem ve eğitim gibi birçok farklı konu işlenmiştirBu eser zalimliği ile tanınan Hükümdar Depşelem'e dolaylı bir nasihat niteliğindedir diyebilirizEser adını ilk bölümündeki hikayelerin kahramanı olan iki çakaldan almıştır;"doğruluğu ve dürüstlüğü" simgeleyen KELİLE ile "yanlışlığı ve yalanı" simgeleyen DİMNEBeydeba hiç kuşkusuz,Hint edebiyatında eşsiz bir yereve öneme sahiptir |
Beydeba - Beydeba Kimdir? Beydeba Eserleri - Beydeba Masalları - Beydeba Hikayeleri |
09-11-2012 | #5 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Beydeba - Beydeba Kimdir? Beydeba Eserleri - Beydeba Masalları - Beydeba HikayeleriBEYDABA VE LA FONTAİNE BEYDEBA Fabl yazarı Baküde doğdu, ardından Hindistan�a yerleşti Beydebanın asıl adı etrafında çeşitli söylentiler vardır Ketku adında bir Türk olduğu rivayeti yaygındır Musiki konusunda buluşları olduğu da söylenmektedir Beydebanın eserlerinde, hayvan hikayeleri yoluyla büyüklere hayat dersi verilmesi amaçlanmaktadır En ünlü eseri olan Kelile ve Dimne, bugün bile çocuk edebiyatının vazgeçilmez malzemelerindendir LA FONTAİNE Nisan1695Paris) Fransızşair ve yazar La Fontaine (d 8 Temmuz1621Chateau Thierry - ö 13 Yazdığı fabl eserleri ile tanınmıştır Varlıklı bir ailenin çocuğuydu Paris'te kolejde okudu Okul hayatında başarılı bir öğrenci olamadı Gençliğinde baba mesleği olan orman ve su kanalları işleriyle uğraştı Çeşitli memurluklarda bulunmuş, düzensiz bir hayat yaşamıştır 1673 senesinde Madam de la Sablière'nin himayesine girerek burada ilim adamları, felsefeciler ve yazarlarla tanıştı İlk masallarını burada yazdı Çağdaşları, La Fontaine'i bir masal yazarı olarak görüyorlardı Halbuki La Fontaine, yazdığı masallarda Dede Korkut masallarındaki üslupla hayvanlara ahlaki karakterler vererek onların şahıslarında bazı insan karakterlerini tenkid etmiş bir ahlak dersi vermiştir Buna edebiyatta teşhis ve intak sanatı denir La Fontaine'in bu hususiyeti çok geç fark edilmiştir Eserlerinde sadelik ve açıklık görülür Konuşma şeklinde akıcı şiirleri, hayvanlar üzerinde tenkitleri, incitmeden iğneleme usulleri ile Fransız edebiyatına büyük eserler kazandırmıştır La Fontaine'den çok önceleri yazılmış Beydeba'nın Kelile ve Dimne eserindeki hikayelerin pekçoğu, bu Fransız edebiyatçısı tarafından şiir şeklinde tekrarlanmıştır Masalları çoğunlukla herkesin anlayabileceği bir şekilde yazılmıştır La Fontaine'in canlı, hızlı, incelik ve nükte dolu bir anlatımı vardır Kişilerini hemen daima hayvanlar arasından seçerse de bazan insanları, bilhassa köylüleri de olaylara karıştırır Sık sık bahsettiği hayvanlar aslan, kurt, tilki, eşek ve horozdur La Fontaine, kötüyü göstererek iyinin ne olduğunu anlatmaya çalışmıştır Ancak şiirlerini okuyan çocuklarda herhangi bir açıklama yapılmazsa tam ters etkinin hasıl olduğu da bir gerçektir Masalları toplam olarak 238 adet olup, 12 kitapta toplanmıştır 1 Ağustosböceği ile Karınca 2 Karga İle Tilki 3 Kurt ile Kuzu 4 Tavşanla Kaplumbağa 5 Kurt ile Köpek 6 Tilki ile Leylek 7 Horoz ile Tilki 8 Kedi ile Fareler 9 Kurt ile Leylek 10 Tarla Faresi ile Kent Faresi 11 Kurbağa ile Korkak Tavşan 12 Güvercin ile Karınca 13 Değirmenci Oğlu İle Eşeği FABL:Hayvanlar ya da cansız varlıklar arasında geçen bir olayı, çoklukla manzum olarak anlatan ve öğüt veren yazılara fabl denir Fablların kahramanları genellikle havyanlardır Ama bu hayvanlar insanlar gibi düşünür , konuşur ve tıpkı insanlar gibi davranır TENKİD: Eleştiri |
Beydeba - Beydeba Kimdir? Beydeba Eserleri - Beydeba Masalları - Beydeba Hikayeleri |
09-11-2012 | #6 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Beydeba - Beydeba Kimdir? Beydeba Eserleri - Beydeba Masalları - Beydeba HikayeleriÇİLKEKLİK VE DAĞ KUŞU (Beydeba’dan Masal) Evvel zaman içinde, Ülkelerin birinde, Yaşlı bir kedi varmış O, âlim tanınırmış Her vakit ibadetli, Hükmünde isabetli, Açları doyurucu, Mazlumu koruyucu Düşmanı zalimlerin, Hâmisi fakirlerin İyilikleri çokmuş, Eşi-benzeri yokmuş Hep böyle bilinirmiş, Çevrede sevilirmiş Aslında çok kötüymüş, Sahtekârın biriymiş! Oldukça tehlikeli, Öyle kötü niyetli Nice masum hayvanın, Öldürüp içmiş kanın Kimseye sezdirmemiş, Hiç de belli etmemiş Çilkeklik bu çevrede Yaşarmış kulübede Uysal, alçak gönüllü, Hoş sohbet, tatlı dilli Sakin, saf bir hayvanmış Herkes ona hayranmış Bir gün uzak diyardan, Çok yakın akrabadan, Düğüne davet gelmiş Kapıyı çekip gitmiş Görmüş evi dağkuşu, Demiş: “Burada kışı Geçireyim, kalayım Şu yuvada yatayım” Yeniden düzenlemiş, Dayamış ve döşemiş Aradan geçmiş zaman, Gittiği o diyardan, Keklik gelmiş kapıya, Girip bakmış yuvaya Görmüş biri içerde, Yatıyormuş sedirde! Yakınına giderek, Uyandırmış çekerek: — Kardeş bu ev bizimdir Yaklaşık on senedir, Ben burada kalırım; Şahittir komşularım Lütfen çıkın evimden, Senle kavga etmeden Kuş demiş ki: — Çilkeklik, Bu yaptığın delilik Boşa yorma çeneni, Git, rahat bırak beni Kanadını yolmadan, Haydi defol şuradan! Büyümeden bu kavga, Kuşlar girmiş araya Onlara yol göstermiş, Birisi şöyle demiş: — Boşa kavga yapmayın, Tatsızlık çıkarmayın Aranızda anlaşın, Bir hâkime danışın Adı dillere destan, Ayrılmaz doğruluktan Hem dindar, hem bilgili, Ünlü ve tecrübeli, Âdil, hakkı gözeten; Birini tanırım ben Hiç vakit geçirmeden, Şöyle gidin tepeden Kendisi pek yakında Haydi onu bulun da, Anlatın meseleyi, O halleder her şeyi Çok muhterem bir zattır, Kulağından sakattır Size bir karar versin, Haksız kimse bilinsin Çilkeklik ve dağkuşu, Bir solukta yokuşu, Tırmanarak varmışlar O hâkimi bulmuşlar Önünde bir rahle var, Üzerinde kitaplar Okuyormuş durmadan, Bıkmadan, usanmadan Saç ve sakal ağarmış, Kulakları sağırmış Zira hiç aldırmamış, Gelenleri duymamış İri-yarı kendisi, Uzun, sivri çenesi Şişman, heybetli biri Çok da sakin bir kedi Seslenmiş kuşlar daldan, Kedi de aşağıdan, Onlara dönüp bakmış; Söyleneni duymamış Seslenmiş aşağıdan: — Kuşlar, ininiz daldan, Söyleyiniz yakından Yaklaşın da yanıma, Söyleyin kulağıma Ben biraz zor duyarım, Sizi nasıl anlarım? Ah şu yaşlılık var ya! Elde olsa kapıya, Koymam atarım billâh Nerdesin gençlik ah ah! Ne güç kaldı, ne derman Hem gözden, hem kulaktan, Neyim varsa götürdü, Beni yedi, bitirdi Anlamazsam olayı, Tam yapamam yargıyı Sen sağımdan, sen soldan Yaklaşın iki yandan Deyin ki kulağıma, Bir bakayım kitaba Kuşlar, inmişler daldan Biri sağ, biri soldan; Gitmişler yakınına Eğilip kulağına Meseleyi söylerken, Kedi fırlamış birden! Pençesini sallamış, Kuşları yakalamış! Sıkmış boğazlarını, Yolmuş kanatlarını İkisini de yemiş “Kararım böyle” demiş Kuzu postu giyinmiş, Âlim, âdil bilinmiş, Vardır nice sırtlanlar; Bizleri aldatırlar |
Beydeba - Beydeba Kimdir? Beydeba Eserleri - Beydeba Masalları - Beydeba Hikayeleri |
09-11-2012 | #7 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Beydeba - Beydeba Kimdir? Beydeba Eserleri - Beydeba Masalları - Beydeba HikayeleriAçgözlü Kedi Bir zamanlar yoksul mu yoksul bir nine yaşardı… Miskin bir kedisi vardı Kendisi yemek için doğru dürüst bir şey bulamayan nine, kedisine artıklarını veriyorduCiğer, et, ekmek, işkembe gibi yiyecekleri kedi rüyasında bile göremezdi yoksa Bazen bir fare yakalıyor, kendisini şanslı görüyordu Günler böyle geçip giderken…Bizim Miskin Kedi, iyice zayıflamış, çelimsizleşmiştiBigün evin damına çıktıBaktı, orada, iri yapılı, semiz mi semiz bir kedi vardıDoğrusu onu kendisinin yanında bir kaplan gibi gördüZayif kedi, hayıflandı,”Niçin ben böyle güçsüz, bakımsızım, sen böyle şişman, semizsin?” diye… Semiz Kedi: - Sen de her gün Padişah’ın sarayında bulunursan türlü türlü yemekler yersin , benim gibi olursun, dedi Güçsüz Kedi’nin aklına yattı bu Her gün miskin miskin oturuyorduYoksul ninenin evinde ne vardı ki…Ne yiyecek, ne içecek… Semiz Kediye, - Ne zaman gidersen haber ver birlikte gidelim, dedi Semiz Kedi bunu kabul etti Güçsüz Kedi, akşam olduğunda durumu nineye anlattıNine, - Vah vah, dedi, çok üzüldümHırs insana zarar verir, şimdi sen bunu düşünemiyorsun Kedi nineye gülüp geçti Ertesi gün yiyeceği türlü türlü yiyecekleri düşünüyordu Sabah olduSemiz Kedi, pencereden, “miyaav miyaaav!” diye seslendi, Zayıf Kedi de çıktı, birlikte saraya gittiler Fakat sarayda durum hiç de tekin değildiPadişah yüzlerce kedinin miyavlamasından bıkmış usanmıştıAdamlarına,”Bundan sonra gelecek yabancı kedileri öldürün,” diye emir vermişti Bunun için özel olarak okçular hazırlatılmıştı Semiz Kediyle, ninenin kedisi iştahla yemek artıklarına saldırdılar Bunun üzerine okçular harakete geçti Bizim zavallı kedi, tam midesinden bir ok yedi Acı acı bağırarak oracıkta ölü verdi Anne Çaylak, bu hikayeyi Şahin ‘e anlattıktan sonra: - Bu hikaye sana ders alasın, diye anlattımSen de elindekiyle yetinmezsen sonun ninenin kedisi gibi olur Şahin Yavrusu, Anne Çaylağın anlattığı hikayeyi ilgiyle dinlediÇaylak, kendisini çok seviyorduŞevkatliydiÜzerine titriyorduHikaye de anlatılanları kendisini sevdiği için örnek olarak vermiştiFakat Şahin Yavrusu, herşeye karşın kalmak niyetinde değildi - Mutluluk, sadece yiyip içmek değildirGerçek mutluluk erişilmesi güç şeyleri elde etmekle olur Şahin Yavrusu, Çaylağa bu sözlerin ardından bir öykü daha anlatmaya başladı |
Beydeba - Beydeba Kimdir? Beydeba Eserleri - Beydeba Masalları - Beydeba Hikayeleri |
09-11-2012 | #8 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Beydeba - Beydeba Kimdir? Beydeba Eserleri - Beydeba Masalları - Beydeba HikayeleriBir Varmış Bir Yokmuş Masalcı mavi kanatlı bir kuştur,dünyayı taşır kanatlarında Vaktin birinde Hindistan ülkesinde Debleşem Şah adında bir hükümdar yaşardı Halkı ve ülkesi için çalışmayı çok severdi Gecesini gündüzüne katardı Bu yüzden ülkesi geliştikçe gelişmiştiHalkı da oldukça mutluydu Debleşem’in ilginç bir özelliği vardıÇok çalışmanın yanısıra eğlenceden de çok hoşlanırdı Günlerden bir gün bir eğlence kurulduYediler,içtilerSofrada kuş sütü bile vardı Çalgıcılar türlü çalgılar çaldılar, söyledilerPadişah eğlence bittikten sonra bazı bilgin ve düşünürleri huzuruna çağırttıOnlarla söyleşmek istedi Konu cömertliğin yararlarıydı Bilginler ve düşünürler eliaçık olmak gerektiğini savundular Bu konuda çok ileri gittilerO denli övdüler ki cömerdi,padişah Debleşem heyecanlandı, bütün hazinelerinin kapısını açtırdı Ne varsa hazinesinden halka dağıttı Yoksullar zengin olduzenginler daha da zenginleştiler Ülkede bir tek yoksul kalmadı Padişah Debleşem o gece bir rüya gördü Düşünde nur yüzlü bir ihtiyar Debleşem’e şöyle diyordu: - Ey yüce padişah! Hazineni Allah yolunda halka dağıttınBundan Allah çok hoşnut kaldıVe seni ödüllendirecekSabah kalkar kalkmaz atına binDoğuya doğru gitOrada seni bir hazine bekliyorDünyanın bütün hazinelerinden daha büyük bir armağandır bu sana Debleşem Şah sabah uyanır uyanmaz yola düştü Doğuya doğru yol almağa başladı Günlerce at sürdü Sonunda yüce bir dağa kavuştuDağın eteğinde karanlık mı karanlık bir mağara gördüÖnünde güleç yüzlü, ak sakallı bir ihtiyar oturuyordu Debleşem, ihtiyarın yanına gittiHalini hatırını sorduGönlünü sevindirdiİhtiyar da Padişah’a derin, anlamlı sözler söyledi Tatlı bir söyleşi başladı aralarında Debleşem Şah, hazineyi unutmuştuAyrılmak üzereyken Yaşlı Bilge, Padişah’a seslendi: - Padişahım! Bu mağaranın etrafında eşsiz bir hazine gizliBenim dünya malında gözüm yokAdamlarınıza emredin, hazineyi buldurun Debleşem, ihtiyar bilgenin bu sözleri üzerine rüyasını anlattı İhtiyar Bilge’nin sözünü ettiği hazine, Debleşem’e düşünde vadedilen hazineydi Derhal adamlarına haber gönderdiGeldiler, aramaya başladılar gömüyü Dört bir yandan kazıya başlandıGünlerce sürdü kazıSonuçta altın , gümüş ve türlü mücevherlerden oluşan eşsiz bir hazine ortaya çıkarıldı En çok mücevher, mahzendeydi Mahzende ayrıca, değerli taşlarla süslü bir sandık da bulunmuştuSandığın çelikten bir kilidi vardıUsta bir çilingir getirildi, sandık açıldıMahfaza içinde bir hokka çıktıHokkayı Padişah Debleşem’e verdilerPadişah hokkayı açtıİçinden beyaz renkte ipek bir levha çıktıLevhada ibranice yazılar vardıPadişah İbranice bilmiyordu,yazıda neler olduğunu ancak bir çevirmen bulunduktan sonra anlayabildilerTercüman levhadaki yazının anlamını şöyle özetledi: “Ben, Hükümdar Hoşing Cihadar’ımBu hazineyi Hindistanlı büyük hükümdar Debleşem Ray için gömdürdümOna hazineye sahip olacağı düşünde bildirilecekHazineyle birlikte ona bir de vasiyet bırakıyorumBu öğütleri dikkatle okusunMücevherlere kalbini bağlamasın Dünyada herşey gelip geçicidirÜzerinde fena damgası olan hiçbir şeye bağlanmamak gerekir Bir gün insanı bırakır giderO bizi bırakmadan biz kalbimizden onu söküp atmalıyız Bu vasiyetteki gerçeklere bağlananlar dünya durdukça saygıyla anılırlar” Vasiyetname ondört bölümden oluşuyorduDebleşem ve çevresindekiler çevirmenin okuduklarını ilgiyle dinliyorlardı Birinci Bölüm Bir padişah kendisine bağlı kimselerden birini çok fazla sevebilirOna çok güvenebilirBunu gören bazı kişiler rahatsız olabilirlerPadişahın o adama olan yakınlığını kıskanırlarSevgisini çok görürlerVe o kişiyi padişaha kötülerlerOnun hakkında çeşitli yalanlar uydururlarBöyle bir durumda padişah söylenenlere inanmamalıdırKişiliğini iyi tanıdığı, kendisine yakın hissettiği o damı korumalıdır İkinci Bölüm Bir padişah kötü niyetli insanlardan uzak durmalıdırYalancılarla düşüp kalkmamalıdırİki yüzlüleri huzuruna almamalıdırİnsanları birbirine düşürenlere fırsat vermemelidirÇünkü bu huyları olan insanlar ortalığı karıştırmak için fırsat kollarlarYönetimde haksızlık yapılmasına neden olurlar Üçüncü Bölüm Bir padişahın çevresindeki adamlarının içi ile dışı bir olmalıdırBirbirlerini gerçekten sevmelidirSaymalıdırYoksa devlet yönetimi aksarToplumun huzur için gerekli kararlar çıkmaz Dördüncü Bölüm Bir padişahın, düşmanı yüzüne güldüğünde dikkatli olmalıdırBundan dolayı kendisini gurura kaptırmamalıdırDaima uyanık bulunmalıdırEski düşman her zaman dost olmayabilir Beşinci Bölüm Öyle şeyler vardır ki korunması elde edilmesinden daha güçtürBu yüzden kazanılan bir şeyin korunmasına daha çok önem verilmelidirÖnem verilmezse elden çıkar, gider Altıncı Bölüm Yöneticiler, devlet işlerinde aceleci olmamalıdırKarar verirken çok dikkatli davranmalıdırUzun süre düşünmeli, fakat çabuk karar verilmelidir Yedinci Bölüm Bir padişahın düşmanları birbirleriyle anlaşabilirPadişaha karşı ortak hareket edebilirlerBu durumda Padişah onlardan biriyle anlaşma yoluna gidebilirOna güleryüz gösterebilirBu ona karşı açalmak değildirDüşmana karşı düşmanla anlaşmaktır Sekizinci Bölüm Bir padişah kendisine kin besleyenlere karşı çok dikkatli olmalıdırOnlara güvenmemelidirKin, girdiği kalpten kolay kolay çıkmaz Dokuzuncu Bölüm Bir padişahın belki de en önemli özelliği acıma duygusuna sahip olmasıdırAdaletle davranmalıdırYönettiği insanların önemsiz küçük suçlarını affetmelidirGüleryüzle davranması, suçlunun onu bir daha işlememesini sağlayabilir Onuncu Bölüm Bir kimsenin suçu olmadığı halde onu cezalandırmak doğru değildirGerçek bir yönetici başkasını zarara sokmak için cezalandırma yoluna gitmezAncak, başkalarına zarar veren bir suçluyu cezalandırır Onbirinci Bölüm Bir padişah kendisine yakışmayan basit işlerle uğraşmamalıdırBoş ve sonuçsuz işlere girmemelidir Onikinci Bölüm Padişah, daima alçakgönüllü olmalıdırİnsanlara karşı kendini beğenmişçesine davranmak doğru değildirHele başkalarını küçük görmek bir yöneticiye hiç yakışmaz Onüçüncü Bölüm Hükümdara bağlı kişiler güvenilir olmalıdırBir yöneticinin çevresine kötü kişler toplanırsa ülkesinin yararına iş yapılmazÇıkarları için birbirleriyle kavga ederlerKötülüklerin ardı arkası gelmezSonuçta ülke çok güçsüz düşer Ondördüncü Bölüm Ümitsizlik ve karamsarlık bir hükümdar için çok zararlıdırÇünkü o , birçok konuda halkına örnek olmak zorundadırHükümdar kararlı olmalıdırDoğru bildiği yoldan ayrılmamalıdır Tercüman okumayı sürdürdü Padişah Debleşem ilgiyle dinliyordu Vasiyet, dinleyenleri çok etkilemişti Yazıyı çeviren adam, bu öğütlerin eki olduğunu söylediOnu da dilimize çevir dediler Tercüman vasiyetin ekini de okudu - Bu öğütleri daha iyi anlatmak için ondört tane öykü vardırEğer hükümdar Debleşem onları da öğrenmek istiyorsa Serendip Dağı’na gitmelidir Debleşem Şah: - Çok ilginç, dedi Derin bir düşünceye daldıÖğütler kendisini çok etkilemiştiMağaradan çıkan hazinenin hepsini halka dağıttıKendisine hiçbir şey kalmamıştı Serendip Dağı’nı düşünüyordu Levhada yazılanların ne anlama geldiğini tam olarak kavramayı çok istiyorduO hikayeler…Onları mutlaka öğrenmeliydi Yola çıkmak istediğini açıkladı Bu konuda vezirlerinin düşüncelerini öğrenmek istedi Onları çağırttı Düşüncelerini sorduVezirler, bu konuda karar verebilmek için bir gün süre istediler Padişah izin verdi Ertesi gün vezirler tekrar huzura geldilerBaşvezir söz aldı: - Padişahım! dedi, vasiyetteki öğütleri daha iyi anlamak güzel bir şeyBunun içinde Serendip Dağı’na yolculuk yapmanız gerekecekÇileli bir yolculuk olacak buDoğrusu gönlümüz razı değil Vezir konuşurken Padişah ‘ın zihninde hep Serendip Dağı vardıO öyküleri öğrenmek istiyordu Başvezir ilginç bir öneride bulundu: - Eğer uygun görürseniz,İki Güvercin hikayesini size anlatayımKonuyla ilgisi olduğunu sanıyorum Padişah, vezire öyküyü anlatması için izin verdi Başvezir iki güvercin hikayesini anlatmaya başladı |
Beydeba - Beydeba Kimdir? Beydeba Eserleri - Beydeba Masalları - Beydeba Hikayeleri |
09-11-2012 | #9 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Beydeba - Beydeba Kimdir? Beydeba Eserleri - Beydeba Masalları - Beydeba HikayeleriHer İşe Karışan Maymun Marangozun biri, büyük bir kütüğü ortadan ikiye biçiyorduFakat çok zor oluyordu bu iş Kütük hem uzun hem de kalındıBir ucundan testereyle kesiyor, sonra kestiği yerebir odun parçası sıkıştırıyorduBöylece kesilen yerin yarılması kolay oluyordu Bir aralık marangoz ihtiyaç gidermek için çalışmasına ara verdi Tam bu sıra Maymun ortaya çıktıMeğer sabahtan beri marangozu gözlüyormuş Geldi, testereyi aldı, kütüğü biçmeye devam ettiMarangozun yardığı yere yerleştirdiği odun parçasını çıkardıÇıkarır çıkarmaz yarılan kısım birleştiVe üzerine oturan maymunun kuyruğu oraya sıkıştı Zavallı Maymun can havliyle bağırıyordu - İmdaaat! Kurtarın beni! İmdaaat! Bağırtısına marangoz yetişti ki ne görsünZavallının kuyruğu koca kütüğün yarılan kısmına sıkışmış… Marangoz, maymunun kuyruğunu güç bela kurtardı Kurtardı kurtarmasına ama, bir güzel de azarladı onu - Bir daha olur olmaz şeye burnunu sokma, dedi ***** Kelile, Dimne’ye bu hikayeyi anlattıktan sonra: - İnsan üzerine düşmeyen şeye karışmamalı, dedi Dimne: - Çok doğru, dedi Kelile: - Bazen insana layık olmadığı şeyler verilmek istenirBu durumda eğer layık değilse kesinlikle almamalıdırİçinde bulunduğu duruma şükretmelidir, deyince; Dimne, sordu ona: - Peki kralımızın durumuyla bu hikayenin ilgisi var mı? Kelile şaşırdı; sorusuna soruyla karşılık verdi - Sence var mı? - Var, dedi Dimne, bensenin anlattığın hikayeden şöyle bir sonuç da çıkarıyorum “Padişahlara yaklaşmak sadece çıkar için değildirİnsan, dostlarına yardım etmek için bir güç bulabilir bu yakınlaşmaktanDüşmanlarına karşı da Padişahların gücünden yararlanabilirYoksa tembel tembel oturmak iyi değildir” - Haklısın, dedi Kelile Dimne, devam etti konuşmasınaİnsan elde ettiği şeyle de yetinmemeliSöz gelimi bir arslan bir tavşan avlasa,Sonra, bir yaban eşeği görse, tavşanı bırakıp onu avlamalıTavşan mı büyük yaban eşeği mi?Bir köpek kendisine verilen bir kemiğe bağlanıp kalmamalıİnsan bir hizmet yapsa onunla yetinse sence iyi mi? - Değil kuşkusuz, dedi Kelile Dimne: - İnsan daima herşeyin iyisini aramalı, dedi Kelile: - Ama insan gücünün sınırı var bir de, dediBu sınırı fazla zorlamak da boşuna uğraşmaktır - Hayır, dedi Dimne, ben senin gibi düşünmüyorumİnsan daima yüce şeylere gözünü dikmeliBulduğuyla yetinmemeliBu konuda bir hikaye biliyorum, onu anlatmamaı ister misin? Kelile, - Çok iyi olur, dedi Bunun üzerine Dimne, İki Arkadaş hikayesini anlatmaya başladı |
Beydeba - Beydeba Kimdir? Beydeba Eserleri - Beydeba Masalları - Beydeba Hikayeleri |
09-11-2012 | #10 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Beydeba - Beydeba Kimdir? Beydeba Eserleri - Beydeba Masalları - Beydeba HikayeleriŞaşkın Tilki - Bir gün, dedi; bir tilki ormanda geziyordu Ağacın üzerinde semiz mi semiz bir horoz gördü Ağzının suyu aktı Kenara sindi, saklandı, horoza saldıracağı sırada, garip bir ses: - Güüm güm de güm güm! Baktı, sesin geldiği yöneGördüğünden bir şey anlamadıTilki, davulu ne bilsinSaf saf düşündü “Bu da ne acaba? Nasıl bir yaratık bu böyle?” diye…Fakat sesi böyle ilginç olur da tadı olmaz mı? Bu düşünceyle horoza değil ona saldırmayı kurdu aklından…Bir süre beklediDavul rüzgarın sallamasıyla, “güm güm de güm güm!” diye sesler çıkarıyorduTilki,gerildi gerildi, davula doğru atıldı birden Fakat bir de ne görsün! İçi boş bir kasnak… Yiyecek gibi değil Bu arada horoz da kaçmıştı Tilki, yaptığına pişman, önüne baka baka uzaklaştı oradan ****** Dimne, Arslan’a bu hikayeyi anlattıktan sonra, - Doğrusu, dedi sizin gibi güçlü kuvvetli bir sultanın ne olduğu belirsiz bir gürültüden çekinmesi doğru değil efendim Arslan kuşkuyla baktı Dimne’ye Şetrebe’nin böğürtüsü kuşkulu bakışlarının üzerine bir kez daha düşünce, Arslan’ı tekrar aldı bir korku Dimne, Arslan2dan olayı öğrenmek için izin istedi: - Buyruğunuz olursa, gidip araştırayım, bu sesin kime ait olduğunu öğreneyim Arslan istemeye istemeye razı oldu Bir yandan seviniyor, bir yandan üzülüyordu Dimne,yanında birkaç kişiyle yola çıktı Kralsa, sabırsızlık içinde beklemeye başladı; - İzin vermekle doğru mu yaptı acaba? diye hayıflanıyordu Neden sonra Dimne huzura geldiGülümsüyordu Arslan, şaşırdı “Aklını kaçırmış olmalı” diye düşündü Dimne, kurnaz kurnaz gülümseyerek, - Sizi korkutan o korkunç sesin sahibi kim, bilin bakalım? dedi Arslan, tuhaf tuhaf baktı Dimne’ye Dimne: - İnanmayacaksınız ama, bir öküz, dedi - Öküz mü? diye atıldı ArslanNasıl da şaşırmıştı - Evet, öküz, diye devam etti Dimne, otlamaktan semirmiş büyük bir öküzAma sevimli mi sevimli…Dilerseniz gidip hemen getireyim huzurunuza Arslan kulaklarına inanamadı Niye olmasındı, öküze sahip olmak güzel olurdu - Pekala, getir bakalım, diye buyruk verdi Dimne, Şetrebe’nin yanına gitti Buralarda ne aradığını, ne zamandan beri bu ülkede yaşadığını sordu Şetrebe, başından geçenleri bir bir anlattı Dimne: - Bu ülkenin sultanı varBüyük ve güçlü bir arslanŞimdiye dek onun huzuruna niçin çıkmadın? Doğrusu anlayamadım? diye sordu Şetrebe: - Eğer canıma kastı yoksa niçin gitmeyeyim? diye kuşkulu kuşkulu konuştu Kurnaz Çakal güldü - Canına niye kastı olsun, tam tersi, senin gibi güçlü kuvvetli hayvanları çok sever o, dedi Bunun üzerine Şetrebe’yi sevinçle huzuruna kabul etti Onu uzun uzun dinledi Çok iltifatlarda bulundu Bununla da kalmadı, sarayda yaşamasını istedi Şetrebe, artık Padişah’ın adamı olmuştu Nereden nereye… Artık kırlarda başıboş gezmek yoktuArslan’ın yanında ülke yönetiminde yardımcı olacaktı Aradan uzun bir zaman geçti Öküz, sarayda önemli görevler üstlendiKral, pek çok konuda ona danışıyorduToplantılarda yer alıyorduDüşüncesine başvuruluyorduGün geçtikçe öküzün saraydaki durumu değişti, daha da iyiye gitti Öyle ki Dimne bile gölgede kalmıştı Kurnaz Çakal bundan rahatsızdı, kuşkusuz Gidip durumu, arkadaşı Kelile’ye anlattı - Sen, dedi Kelile, kendi elinle yapmışsınÖküzü tut arslanın huzuruna götürOnun has adamı yapSonra da şikayet etBuna hakkın yok Dimne çok üzgündü Kelile ona bir öykü anlattı - Senin durumun öyküdeki adama benziyor, dinle de gör |
Beydeba - Beydeba Kimdir? Beydeba Eserleri - Beydeba Masalları - Beydeba Hikayeleri |
09-11-2012 | #11 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Beydeba - Beydeba Kimdir? Beydeba Eserleri - Beydeba Masalları - Beydeba HikayeleriTüccarın Oğulları Tüccar baba, hikayeyi burada bitirdiÇocuklarına çalışmanın önemini anlattıKazanmak kadar harcamanın da güç olduğunu öğretti Oğulları,gerekli dersi almıştı Küçük oğlu: - Ben de ticaret yapmak istiyorum, dedi Babası mutlulukla karşıladı bu kararı Elindeki bir çift öküzü oğluna verdiKüçük Oğul öküzleri bineceği arabaya bağladıÖküzlerden birinin adı Şetrebe, diğerinin ki Metrebe’ydi Bu hikayeyi asıl anlatan ünlü filozof Beydeba’ydıPadişah Debleşem’e anlattığı hikayenin içine başka hikayeler karışmıştı Beydeba,Debleşem Şah’ a hikayenin devamını anlatmaya başladı Tüccarın Küçük Oğlu, öküzleri arabaya koştu Ticaret yapmak üzere yola koyuldu Gece gündüz demedi yol aldı Az gitti uz gitti, dere tepe düz gitti Altı ay kış bir de güz gitti Öküzler çok yorulmuşlardıŞetrebe hastalanmıştı Yola devam edecek gücü kalmamıştı Adam, Şetrebe’yi bir arkadaşına teslim ettiArabaya başka bir hayvan bağladı - Şetrebe iyileşince bize yetişirsiniz, diyerek yola devam etti Yine az gitti uz gitti Lale sümbül biçtiSoğuk sular içti Çok dağlar aştı, çok ovalar dolaştı Köyden köye ulaştı Diğer öküzü de hastalandıMetrebe de güçsüz düşmüştü Adam, onu da yolda bıraktıİyileşince yetişir, diyerek tekrar yola düştü Bu arada Şetrebe henüz iyileşmemişti Yanına bıraktığı arkadaşı da sabırsızlanmıştı “Öküz öldü derim” diyerek Şetrebe’yi yalnız başına bırakıp ayrılmıştı yanından Çok geçmeden Şetrebe iyileşmiştiKırlara, çimenliklere yayılmaya gitmişti Şetrebe’nin kayfi yerindeydiO bahçe senin bu bu tarla benim geziyordu Yemyeşil çimenlerde yayılmaktan çok semirmişti Öyle bir duruma gelmişti ki,görenler tanıyamazdı Şetrebe’nin yaşadığı orman yemyeşildi Çeşit çeşit ağaçlar yükselirdiBitişiğinde gür otların fışkırdığı çayırlık uzuyorduŞetrebe, burada karnını doyurduBuz gibi pınardan su içtiKeyif içinde gezinirken bağırmaya başladı Böğürtüsü dört bir yana ulaştı Ormanda hayvanların kralı Arslan’a kadar gitti sesi Arslan bu sesi daha önce hiç duymamıştı Korktu, tir tir titremeye başladı Fakat kimseye belli etmedi korkusunu Herkes onu korkusuz sanıyorduOrmanın hakimiydiHiçbir şeyden korkmazdıFakat bu duyduğu ses garip bir şeydi Arslan, ormanın yüksek bir yerinde oturmaktaydıSarayı buradaydıÇevreyi rahatlıkla görebiliyordu Saraya yakın bir yerde iki çakal yaşardıZeki mi zekiydi bu çakallar Saraya yakın olmalarına rağmen, öyle olur olmaz zamanlarda Arslan’ın yanına gidemezlerdi Birinin adı Kelile, diğerinin adı Dimne’ydi Dimne, bulunduğu yerden Arslan’ın korktuğunu gördü, durumu arkadaşı Kelile’ye duyurdu Kelile: - Bizim üzerimize görev değil, dediKralımızın nasıl bir durumda olduğundan bize neOnun emirlerine uymakla yükümlüyüzGerisi bizi ilgilendirmez Dimne: - Haklısın, dedi Kelile’ye Kelile: - Öyle olur olmaz işlere burnumuzu sokmamalıyız, diyerek sürdürdü konuşmasını, Bu konuda bir hikaye biliyorum, dedi Dimne, merak etti: - Anlatır mısın? diye sordu Kelile’ye - Tabi, niye olmasın, dedi Kelile Ve anlatmaya başladı Hikaye, burnunu her işe sokan bir maymun hakkındaydı |
Beydeba - Beydeba Kimdir? Beydeba Eserleri - Beydeba Masalları - Beydeba Hikayeleri |
09-11-2012 | #12 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Beydeba - Beydeba Kimdir? Beydeba Eserleri - Beydeba Masalları - Beydeba HikayeleriArslanın Korkusu Dimne’nin gerçekten de kararı karardıDediği dedikti Ne yapıp yapıp Arslan’ın yanına gidecekti Sonunda dediğini yaptı Saraya gittiDurumunu bildirdi Ve huzura kabul olundu Arslan önce Dimne’yi küçümsedi - Kimmiş, dedi benimle mutlaka görüşmek isteyen? Dimne, ileri atıldı - Benim, efendim, dedi - Sen de kimsin? - Ben, dedi Dimne, size vakti zamanında hizmet etmiş filan çakalın torunuyum Arslan hatırlamakta güçlük çektiFakat sonunda dedesini hatırladı Dimne’nin Ve aradan günler, haftalar, aylar geçti Dimne, öyle kolay bir lokma olmadığını Arslan’a kabul ettirdiArslan pek çok konuda düşüncesini sordu Dimne’yeHer defasında şaşırtıcı cevaplar aldı Gün geçtikçe Arslan’ın gözüne daha da girdi Sözünü dinletti Övgüsünü kazandı Ve artık, Arslan; en küçük bir karar verirken bile Dimne’ye danışır hale geldi Dimne, kralın en yakın adamı oldu Günler böylece geçip giderken, bir gün, Arslan’ın huzurundayken; - Efendimiz, dedi Dimne, sizi çok zamandır durgun görüyorumAvlanmak, uzak diyarlara gitmek, gezip görmek çok yararlıdırSiz de böyle bir istek görmüyorumEğer benim bilmediğim bir sebebi varsa söyleyiniz Arslan, yarasına dokunulmuş gibi oldu KorkuyorduGerçek nedeni buyduFakat Dimne’ye bundan söz etse miydi? Bir süre sessiz kaldı Sonunda anlatmaya karar verdi Tam bu sırada, öküz Şetrebe’nin o korkunç böğürtüsü duyulmaz mı!… Kral nasıl da korkmuştu Beti benzi atmış, tir tir titremeye başlamıştı Artık Dimne ‘den bunu gizlemesi mümkün değildi - İşte, dedi, beni korkutan şey bu Sesi böylesine korkunç olursa, kimbilir kendisi nasıldır? Dimne, kurnaz kurnaz gülümsedi: - Korktuğunuz şeye bakın! Doğrusu belki de en korkulmayacak şey bu olmalı, diyerek Padişah’ı yatıştırmaya çalıştı Fakat bir anda korkuyu yenmek imkansızdı Kurnaz çakal, Arslan’a bir tilkinin hikayesini anlatmaya başladı İlgili Hikayeye Beydaba Kategorisinden "Şaşkın Tilki" başlıklı hikayeyi açmak suretiyle ulaşabilirsiniz |
Beydeba - Beydeba Kimdir? Beydeba Eserleri - Beydeba Masalları - Beydeba Hikayeleri |
09-11-2012 | #13 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Beydeba - Beydeba Kimdir? Beydeba Eserleri - Beydeba Masalları - Beydeba Hikayeleriİki Şehzade Halep’de bir zamanlar bir padişah yaşardıİki de oğlu vardı Çok zengindiBüyük bir hazineye sahipdiServetinin geleceği konusunda kuşkuluyduOğullarına güvenmiyorduBir çare aramaya başladıHalep’ te yaşayan oldukça dindar bir dervişle anlaştıBütün hazinesini sarayda bir mahzene gömdürdüğünü söylediGerçekte bu doğru değildi Çocuklarına, - İşte hazinem burada, dediBen öldükten sonra gerektiğinde bu mahzeni açarsınızÜlkenin paraya ihtiyacı olursa buradan karşılarsınız Hazineyi geceleri , Derviş’in bulunduğu yere taşıdılarDerin bir kuyu kazıdılarBütün parayı, mücevherleri buraya gömdülerBir de şehzadeler güç durumda kaldıklarında Aradan yıllar geçti Padişahlar bu dünyadan göçüp gittiardından Derviş de ölmesin mi! Hazinenin yerini kimse bilmiyorduÇok geçmeden şehzadeler kavgaya başladılar,Biribirlerine girdilerKıyasıya dövüştüler Şehzadelerden biri diğerini yendiTahta geçtiHazineye el sürmediGerektiğinde açacaktı Tahta geçen şehzadeler görkemli bir yaşayış içindeydi Diğeri tacı tahtı terketti Sadece ahiret için çalışma düşüncesiyle kenara çekildiAklına o dindar adamın evine gitmek geldiGitti ve orada yaşamaya başladı Günlerden bir gün kuyunun suyu çekildi Şehzade su bulmak için kuyunun dibine indi Kazması, sert bir cisme takıldıMerak edip baktı ki ne görsün!Babasının hazinesi Çok sevinmişti Şehzade Durumu kimseye duyurmadı Tahtta olan kardeşi kendisi adeta kaybetmiştiZevk içinde yaşıyorduElindeki parayı harcayıp tüketmişti Ülke yönetimi başıboş kalmıştı Bunu fırsat bilen komşu ülkenin hükümdarı saldırıya geçti Şehzade ordu kurmak için babasının hazinesini açtırmak istediAradılar aradılar, babasının sözüne ettiği yerde bulamadılarHazırlıksız girilen savaşta şehzade öldürüldüSaldıran ülkenin padişahı da bir okla vurulup ölmüştüBunun üzerine iki taraf anlaşma yoluna gittilerVe bir hükümdar seçmek istediler Düşündüler taşındılar Birçok kimseye sordular, danıştılar Sonunda diğer şehzadeyi padişah olarak seçtiler Tüccar, oğlunu anlattığı hikayeyi dinledi - Bu hikayede etkileyici bir düşünce yok, dedi Tüccar’ın oğlu sustu Babası haklıydı “Ben de haklıyım” diye geçirdi içindenDoğrusu baba mı haklıydı, yoksa oğlu mu, kestirmek zordu Tüccar, bunun üzerine, Şahin ile Kuzgun arasında geçen bir hikayeyi hatırlattı Onu anlatmaya başladı |
Beydeba - Beydeba Kimdir? Beydeba Eserleri - Beydeba Masalları - Beydeba Hikayeleri |
09-11-2012 | #14 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Beydeba - Beydeba Kimdir? Beydeba Eserleri - Beydeba Masalları - Beydeba HikayeleriAteş Sıcağında Dürüstlük Sınavı Bir zamanlar Basra’da ormanla kuşatılmış bir ada vardıAda değil sanki bir cenneti burasıYemyeşil ağaçlar…Berrak sular…Kuşlar…Çiçekler…Birbirinden güzel canlılar yaşardı, ormanda İçlerinde birisi vardı ki, oldukça değişiktiKeskin dişleri vardıGüçlü pençesi… Çok çevikti Kaplandı bu Gücü sayesinde ormanın kralı olmuştuSuçluları hemen cezalandırırdı Haksızlığı önlerdiYoksullara yardım ederdi Hayvanlar onu hem seviyorlar hem de korkuyorlardıKaplanın miniminnacık bir de yavrusu vardıGözü gibi koruyordu onuOrmanın yönetimini ölünce ona bırakacaktı Yönetime ilişkin bilgilerle donatmıştı onu Haklı ile haksızı nasıl ayırdedeceğini öğretmiştiSuçlunun nasıl belirleneceğini…Nasıl cezalandırılacağını…Haklıya hakkının ne şekilde verileceğini…Toplum yararın çalışanın hangi biçimde ödüllendirileceğini… Her ölümlü gibi Kaplan da göçüp gitti bu dünyadan Yavru henüz büyümemiştiBabası sağlığında onu ormanın yönetimine getirmemişti Bu durum, ormanda karışıklığa yol açtıVahşi hayvanlar birbirlerine girdilerHerkes liderlik peşindeydi Büyük kavgalar olduBirçok hayvan birbirini hırpaladıBazıları öldü Sonuçta galip çıkan aslan oldu Dev pençeleriyle herkese korku verdiHiçkimse karşısına çıkamadı Yavru Kaplan çaresizdiBir süre ortalıkta görünmedi Kimsenin olmadığı ıssız yerlerde gezindi Epeyi bir zaman başıboş, serseri gibi dolaştıSonunda pençesi kuvvetlenmiştiOldukça güçlenmiş, dişleri de keskinleşmişti Gitti, yaşlı kaplanlara danıştıArslana karşı bir harekete girişmek istiyorduYaşlılar deneyimlerini anlattılar…Onu yüreklendirdiler…Fakat herhangi bir eyleme giriştiğinde onu destekleyemeyeceklerini söylediler Yavru Kaplan, Arslan ‘a bizzat kendisi gitti Arslan, iyi kalpli biriydi Kaplan’ı sarayına aldı Yakınında bir görev verdiHer defasında ona güvendiğini belirtiyordu Günler böyle geçip giderken… İlginç bir olay oldu Hava sıcak mı sıcaktı Bunalmıştı herkesUzak bir yerde görülmesi gereken bir iş çıktı Arslan sarayda düşünceli düşünceli geziyordu ”Bu görevi kime verebilirim? Kim bunun üstesinden gelebilir?” diye koşuşturuyordu Kaplan içeri girdi - Sizi bu düşünceye düşüren nedir? diye sordu Arslan, - Hava çok sıcak olduğu için kimse görev istemiyor, dedi Kaplan, - Havanın sıcak olması göreve koşmaya engel değildir, dedi; izniniz olursa bu işe ben gitmek istiyorum Arslan çok şaşırdı ”Nasıl olur” diye düşündüKimse gitmek istemezken…Gerçi kaplana güveniyorduOnun bu işi başaracağına da inanıyordu - Beni çok sevindirdin , dedi Kaplan hemen davrandıYanına birkaç asker de alarak yola çıktı Havada ateş sıcaklığı vardıGüneş yeryüzünü ateş yalımı gibi yakıyordu Epeyi yol aldılar Artık yürümek imkansızlaşmıştı Kaplanın yanındakiler daha fazla dayanamayacaklarını söylediler Biri atıldı, - Şurada, serin bir yerde dinlensek dönüp gitsek arslanın ne haberi olacak? diyecek oldu Kaplan kestirip attı: - Sizler dayanamıyorsanız geri dönün Ben tek başıma devam ederimPadişahımızın bize güvendiğini biliyoruzBu güvene layık olmalıyım Kaplanın bu sözleri Arslanın kulağına gittiSevincine diyecek yoktuKaplan’a o olaydan sonra önemli görevler verdiEn yakınına aldıHayatı boyunca çok güvendi |
Beydeba - Beydeba Kimdir? Beydeba Eserleri - Beydeba Masalları - Beydeba Hikayeleri |
09-11-2012 | #15 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Beydeba - Beydeba Kimdir? Beydeba Eserleri - Beydeba Masalları - Beydeba HikayeleriŞahin Ve Kuzgun Sevgi sessiz bir kuştur, uçar kalp denizinde… Yıllar, belki yüzyıllar önceydi Yemyeşil bir orman köyünde, garip bir derviş yaşardıGece gündüz Allah’ a ibadette bulundu DervişBir parça ekmek bulursa yer, bir yudum su bulursa içerdiİçinde sonu gelmez istekler yoktu… Bir gün ormana gitmişti Kalın gövdeli tek ağaçlar…Kayaları delmiş incecik kökler…Çiçekler…Kelebekler… Şırıl şırıl kaynayan pınarlar… Bir yandan gizemli güzellikte kendisini yitirerek yürüyor, bir yandan da ; “Allah ne güzel yaratmış”! diyerek duygularının ayaklandığını hissediyordu Derken, bir şahin gördü, kalın ağacın gövdesinin çevresinde dönüp duruyordu Garip sesler çıkarıyordu “Allah Allah, bu hayvanın bir derdi var galiba” diye söylendiŞahin ‘in gagasında et parçası vardıDerviş iyice meraklandıKenara gizlendiŞahini izlemeye başladıŞahin bir süre ağacın çevresinde dolandı durduSonunda, ağaçtaki yuvaya konduO da ne! Derviş baktı yuvada bir kuzgun vargözleri görmüyordu kuzgununTüyleri de dökülmüştü “Zavallı kuzgun” Diye söylendi DervişHayvanın miskin haline çok acımıştı Şahin, yuvaya konar konmaz gagasında ki et parçasını çöplerin üzerine koyduKuzgun bağırıyorduAceleyle et parçasını da küçük lokmalara böldü ve teker teker kuzguna yedirmeye başladı Derviş beyninden vurulmuşa dönmüştü “Nasıl olur!” Diyerek şaşkınlığını belirtti Gözleri görmeyen miskin bir hayvanın yiyeceği bir yırtıcı kuşun eliyle kendisine gönderiliyordu Ben de oturup beklesem Allah bana yiyecek gönderir diye orada beklemeye başladı Gece oldu Vakit bir hayli ilerlediDerviş hala bekliyordu Sabah olduKuşlar cıvıldaşmaya başladı Derviş bekliyorduNe gelen vardı ne giden Güneş ışıklarını çekti yeryüzünden Karanlık bir perde çöktü Ay ışıldadı Yıldızlar göğün yüzünü lacivert bir kıra dönüştürdüler Ay sessizce çekilde neden sonra Gün tekrar gülümsedi Aradan kaç gün geçti, bilinmez Biz diyelim on siz deyin yirmi gün…Derviş beklemekten bıkmıştıAçlıktan da güçsüz düşmüştü Aklı başına geldi neden sonra “Çalışmayınca Allah bir şey vermiyor insana” diye düşündü Neredeyse açlıktan ölecek gibiydi Kalktı yiyecek aramaya koyulduTüccar öyküyü anlattıOğullarına bu hikayeden çıkardığı dersten söz etti Küçük oğlu çok etkilenmişti - Öğütlerin çok güzel babacığım, dedi Ama benim bir sorum var Kazandığımız serveti nasıl koruyacağız? Tüccar, küçük oğlunun sorusunu dinledi Bir süre düşündükten sonra: - Kazandığımızdan fazla harcamamalıyız, dedi - Doğru, dedi küçük oğlan Babası devam etti: - Elde ettiğimiz serveti iyi korumalıyızSermayemizi daima bırakmalıyızHarcamalarımızı karımızdan yapmalıyız - Böylece sermayemiz elimizden çıkmaz, dedi küçük oğlan, - Elbette, dedi tüccar Babanın aklına bir hikaye daha geldiGerğinden fazla harcayan farenin hikayesiydi bu - Anlatayım mı bu hikayeyi? diye sordu tüccar Çocuklar: - Çok iyi olur, dediler Baba, hikayeyi anlatmaya başladı |
|