Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Nesil Bilinçlendirme Kampı - Gizli Tehlikeler & Tehditler > Nesil Bilinçlendirme Kampı

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
ihanet, örgütlü

Örgütlü İhanet

Eski 05-09-2008   #1
punisher
Varsayılan

Örgütlü İhanet




Özcan YENİÇERİ
-------------------
İnceleme-Araştırma




Küresel güçler, Yeni Osmanlıcılık kavramı adı altında “İstanbul Merkezli Yakındoğu Federasyonu”, “Türk-Yunan Federasyonu”, “Türk-Kürt Federasyonu” gibi oluşumlar hedefliyor Ortadoğu’da uygulamaya konulmuş olan BOP’un alt yapısını oluşturmak üzere, bu yeni proje devreye sokulmak isteniyor

Taşeron İsrail
KÜresel gücün Ortadoğu’daki taşeronu İsrail Ön Asya’da ise bu misyon, ABD tarafından Türkiye’ye verilmek isteniyor Milli olan ne varsa sistemli olarak yıkılıyor, mahkum ediliyor Bunun için de hain Ali Kemaller öne çıkarılıyor Çünkü şeref azalmadan alçaklık çoğalmaz


Ali Kemal’den torununa uzanan süreçte Yeni Osmanlıcılık ve örgütlü ihanet!



Küresel gücün Ortadoğu’daki taşeronu İsrail’dir Ön Asya’da bu misyon, tarihi geçmişi dolaysıyla ABD tarafından Türkiye’ye verilmek istenmektedir Bunun tarihi, kültürel ve fizibil gerekçeleri vardır Bu amaçla “Yeni Osmanlıcılık” adı altında ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesinin taşeronu bir Türkiye yaratılmak istenmektedir Bunun yolu da Türkiye’deki Mustafa Kemal iradesinin kırılmasından geçmektedir Bu da ancak bağımsızlığı önemsemeyen, egemenliğini takas edebilen ve “vatan bir bütündür parçalanamaz!” idealini terk edebilen yönetimler tarafından başarılabilir Zira milli devleti, üniter yapıyı ve egemenliği eski zamanlara ait bir hikâye olarak görenler, ancak ülkenin ve milletin onurundan taviz verebilirler O yüzden Türkiye’de “bağımsızlık ve egemenlikten kimsenin iskonto yapma hakkı yoktur” diyenlerin bir kısmı içeri tıkılmış, kalan diğer bir kısmı da sistemin dışına itilmiştir Türkiye bugün “bizi, kimin yönettiği önemli değildir Önemli olan nasıl yönettiğidir” diyen bir zihniyetin yönetimindedir

Milli Olana Düşmanlık!
Bu zihniyetin Türk siyasi hayatına yansımalarını, AB ve ABD eksenli baskıları, dayatmaları ve diretmeleri sorun değil, itibar konusu yapanların davranışlarında görmek mümkündür “Yabancı sopası olmadan biz adam olamayız” düşüncesi bu anlayışın ürünüdür Bu nedenledir ki, Türkiye’deki siyasetçilerin söylemlerinde artık milli çıkar kavramına rastlanılmaz olmuştur Strateji, milli olan her şeyin mahkûm edilmesi esası üzerine kurulmuştur Milli eğitim, milli kültür, milli devlet, milli kimlik, milli yapı ve milli direniş kavramları terk edilmiştir Onların yerini, küresel, global, Soros, AB, ABD, evrensel gibi her kullananın farklı anlamlar yüklediği kavramlar almıştır

Emperyalist Enstrüman
Olarak Yeni Osmanlılık!

Osmanlı Devleti, büyük Türk tarihinin en şerefli sayfaları arasında yerini almıştır Her Türk, Osmanlı geçmişinden de tıpkı Selçuklu, Göktürk geçmişiyle olduğu gibi gurur duyar Bu anlamda hepimiz Osmanlıyız, Selçukluyuz, Göktürklüyüz, Uygurluyuz ve Türkiye’yiz!
Günümüzde Önasya ve Ortadoğu temelinde Küresel Güçlerin, eski Osmanlı coğrafyasını sömürgeleştirmek için devreye soktuğu “Yeni Osmanlılık” projesinin Osmanlı’yla ve Türk milletinin mazisiyle bir ilgisi yoktur
“Yeni Osmanlılık” esas itibarıyla ABD hakimiyetinde İsrail’i ebed müddet kılma projesidir Fikir babaları da Ariel Şaron, İzak Rabin, Daniel j Elazar, Noam Chomsky, Graham Fuller (CIA), Paul Henze (CIA) ve Huntington gibilerdir
Noam Chomsky(1) bu konuda şunları önerir: “Ortadoğu’da ulusallık ve ulusal kimlik yok edilmeli bunun için de Ortadoğu Osmanlılaştırılmalıdır Böylece bölgede Batı çıkarlarına karşı çıkacak ulusal güç ve direnç kalmayacak, sistemin çarkları rahatlıkla işleyecektir ABD için en tehlikeli düşman ve tehdit Bağımsızlık tehdidi Asla hoş görülemez” Kudüs Federal Araştırmalar Enstitüsü Başkanı Daniel Elazar, “Ortadoğu için ulus-devletlerin değil, etnik-dinsel cemaatlerin doğal örgütlenme biçimlerinin belirleyici olduğunu” ve bunun için “Osmanlı millet sisteminin mümkün bir model olduğunu” ileri sürmüştür
İsrail Yabancılar Bürosu’nda daha önce çalışmış olan Oded Yinon “(Ortadoğu’nun) Osmanlı döneminde Doğu Akdeniz kıyılarında olduğu gibi dinsel ve etnik küçük parçalara ayrılması gerektiğini” ileri sürmüştür İmralı’daki adam da “Osmanlı Eyalet Sistemini” nin “Kürt sorunu” nun tek çözümü olduğunu ileri sürmüştür
Bu projenin mimarları, Yeni Osmanlılık kavramı adı altında “İstanbul Merkezli Yakındoğu Federasyonu” , “Türk-Yunan Federasyonu” , “Türk-Kürt Federasyonu” ndan söz etmektedirler “Osmanlı Milletler Topluluğu Kurulmalı” , “Federal Kürt İslam Devleti Kurulmalı” vb görüşleri savunmaktadırlar
Kısacası bu proje bir Türk ya da Müslüman projesi değildir Bugünlerde Ortadoğu’da uygulamaya konulmuş olan BOP’un dünlerde alt yapısını oluşturmak üzere devreye sokulmuş olan devamıdır Adından başka Osmanlı olan, bir yanı da yoktur Konuyla ilgilenenler Cengiz Özakıncı’nın belgesel niteliğindeki “Türkiye’nin Siyasi İntiharı Yeni-Osmanlı Tuzağı” adlı kitaba bakabilirler
Davası Olmayanlar, Başkalarının Davasını Dava Edinirler!
Türkiye’yi, ideal anlamda bir davasının olmaması kullanılabilir bir ülke konumuna getirmiştir Yabancı çıkarlara karşı kendi çıkarlarını; yabancı iddialara karşı kendi iddialarını dile getirmeyenler başkalarının eteklerine tutunarak ayakta kalmaya çalışırlar Türkiye tam da bu durumdadır
Milletler varlıklarını ve devamlılıklarını kendi değer ve kaynakları üzerine bina etmek durumundadır Dış dengeleri birbirine karşı kullanarak uzun süre ayakta kalmak mümkün değildir Elbette çoğu zaman başkalarının koyduğu kurallarla da oyun oynanmak zorunda kalınabilir Ancak esas olan başkalarının koyduğu kurallara uygun oyun kurmak değil, oyunun kurallarını koymaktır
“Sineğin kanadından yağ çıkarmak” türünden bir şark kurnazlığı ile İngiltere’nin Londra Belediye Başkanlığına seçilmiş bir adamına umut bağlamak ne tür bir ahlaktır Kendi milli değerlerine ve kimliğine sahip çıkmayanların Boris’lerin eteğine tutunması nasıl bir zihniyet olduğunu iyi anlamak gerekir
Atatürk dururken Ali Kemal’den söz etmek hangi şerefli insanın yapacağı bir iştir Kendi davasını dava edinmeyenleri, kendi değerini değerli kılamayanları ne uşaklık kurtarır ne de hainlik!


Yeni Osmanlılık Adı Altında
Ali Kemal İdeolojisini Yaygınlaştırmak!

Ali Kemal temelde Mustafa Kemal karşıtlığını anlatır Mustafa Kemal her türden milliliği içine alan bir kavramdır Türkiye’de bağımsızlık, özgürlük, egemenlik, milli irade, cumhuriyet, milli devlet gibi değerler Mustafa Kemal markasını taşır Ali Kemal ise teslimiyetçi, mandacı, teslim ol; mutlu olcu, Rumcu, Ermenici, İngilizci, AB’ci, ABD’ci, İşbirlikçi ve Uşaklık türünden bir zihniyeti teslim eder
Türk milletinin bağımsızlığının karşısında olan Ali Kemal gibiler, kimi zaman Yunan işgalinin, kimi zaman İngiltere’nin mandasının, kimi zaman da Ermeni Hınçak ve Taşnak örgütlerinin Müslüman halka saldırılarının yanında yer almışlardır Yaşananlar göstermiştir ki bu topraklar yalnız kahramanlar değil aynı zamanda birinci sınıf hainler çıkarmaya da elverişlidir Nihayetinde bir zamanlar “Yunan bize medeniyet getirecek” diyen düşünür de Anadolu’yu işgal eden Yunan ordusuna karşı koymamak gerekir çünkü onlar “Halifenin ordusu sayılır” diyen din adamı kılıklı insanlar da, “Umumun arzusu, İngiltere tarafından yönetilmektir” diyen siyaset adamları da bu ülkeden çıkabilmiştir
Ali Kemal ve onun takipçilerinin Kurtuluş Savaşının Türkler tarafından kazanılmasıyla birlikte yerle yeksan olduğunu sananları, son gelişmeler ciddi bir biçimde tekzip etmiştir Onlar Atatürk döneminde, bütün hatıralar canlı iken milletin gözünden uzaklaştılar ve yer altına çekildiler, orada hazırlıklarını tamamladılar, yeterince güçlendiler ve uygun şartları görünce de yeniden nüksettiler
Türk milleti, varlık-yokluk savaşı olan Kurtuluş Savaşı verirken yurt dışına kaçanlar, savaş bittikten sonra yurda dönerek geminin dümenine geçmişlerdir Dümene geçmekle de kalmamış süreç içerisinde zenginleşmiş, kentleşmiş, entelektüelleşmiş ve ülkenin kaderi üzerinde söz sahibi olmuşlardır
Günümüzde Türkiye Cumhuriyeti’ni AB ve ABD çıkarları temelinde yeniden dizayn etmeye çalışanlar işte bunlardır Bunların Türkiye’yle ilgisi, bir biçimde edindikleri TC pasaportundan ibarettir Bir çoğu zaten birden fazla ülkenin pasaportunu taşımaktadır İşte Ali Kemal, bu türden insanların zihniyetlerinin zirvesini teşkil eder
Bugün “Türk” kavramını “etnisite” ye indirgeyenler, “Ne mutlu Türküm Diyene” söylemine karşı çıkanlar, Türk milletine yeni bir kimlik arayanlar, milli devlet döneminin kapandığı söyleyenler, Ergenekon kavramını çete kavramıyla özdeşleştirmeye çalışanların tamamına yakını, Ali Kemal zihniyetinin günümüzdeki uzantılarıdır


O, Ali Kemal ki!
O, Ali Kemal ki, “İngiliz Muhipleri” cemiyetinin üyesidir Amansız bir kuvvayı milliye düşmanıdır İstiklal Savaşına şiddetle karşı çıkanlar arasındadır Ermeniler üzerine Kazım Karabekir’in yaptığı harekâta da şiddetle karşı koymuştur Bundan dolayı da ona Türk milleti, Artin Kemal unvanını vermiştir
O, aynı zamanda Peyam-ı Sabah adlı gazetenin de yazarıydı “İstiklal Şartları ve Türkler” başlıklı bir yazısında “Türklerin istiklale layık olmadıklarını, daha uzun süre büyük devletlerden birisinin himayesi altında yetişmesi gerektiğini” ileri sürmüştü Bugünkü takipçileri gibi o daha o zaman, “Avrupa ile başa çıkmayı asırlardan beri Asya’nın hangi kavmi başardı ki, biz başarabilelim” diyerek İngiliz emperyalizminin Türkiye’yi işgal etmesine karşı çıkılmaması gerektiğini savunmuştu O, Türk milletinin bağımsızlığına, egemenliğine, varlığına ve özgürlüğüne karşı mücadele etmiş birisidir Bu yüzden Türk halkı, kendisi hakkındaki kanaatini Kurtuluş Savaşı’nın akabinde trajik bir biçimde belirtmiştir
Çok açıktır ki, Mustafa Kemal iradesinin etkinliği kırıldıkça Damat Ferit ve Ali Kemal’lerin önemi artacaktır Çünkü şeref azalmadan alçaklık çoğalmaz Bu sosyal psikolojinin bir kuralıdır Adı ihanetle özleşmiş bir şahıstan itibarlı birisiymiş gibi söz etmek nedensiz değildir Bu, ihaneti sezdirtmeden sevimli gösterme
operasyonudur
(1) Noam Chomsky, Kader Üçgeni: ABD-İsrail ve Filistinliler, İletişim Yayını, İstanbul, 1993, s536


Ali Kemal, Milli Mücadele aleyhinde yayın yapan Peyam-ı Sabah gazetesinin başyazarı ve işbirlikçi İstanbul Hükümeti’nin Dahiliye Vekili İzmit’te halk tarafından 6 Kasım 1922 tarihinde linç edilerek öldürülmüştür


Hain Torunu Olmak Türkiye’de Kariyerdir!
Star Gazetesi 3 Mayıs 2008 tarihli nüshasında bir başka Ali Kemal’in torunundan söz etmiş Bu defa sözü edilen torunun adı Boris Johnson’dır İngiltere yurttaşıdır Haberde dikkat çeken iki cümle var Birisi “Türk etnik kimliğiyle gurur duyan Boris Johnson Londra Belediye yarışında önde gidiyor” cümlesidir Diğeri de “Osmanlı torunu Londra’yı alıyor” cümlesidir Haberin devamında da “Osmanlı dönemi gazetecilerinden Ali Kemal’in” diye devam eden bir cümle var
Gazete bilinçli olarak Türk kimliği demiyor Türk etnik kimliğiyle gurur duyan diyor Türk’ü etnik kimlik olarak nitelemek bilinçli bir ayrımcılıktır Bunun adı, bütünleştirici Türk kavramını, ayrımcılık için kullanmak üzere özellikle etnik bir boyuta indirgemektir Hainin torunu “Londra’yı alıyor” diyecek yerde “Osmanlı’nın Torunu Londra’yı alıyor” diyor Böylece Ali Kemal bütünüyle Osmanlıyı temsil etmiş oluyor Kuşkusuz Ali Kemal’e karşı olanlar da bu mantığa göre başkalarının torunu olmuş oluyor Böylece hain torunu olmaya kariyer sahibi olmak gibi bir anlam yüklenmiş oluyor
Londra’da Ali Kemal’in Torunu Olmak!
Londra Belediye Başkanlığı seçimini Muhafazakâr Parti’nin Türk kökenli (!) adayı Boris Johnson kazandı “Osmanlı’nın son İçişleri Bakanı Ali Kemal’in torunuyum” sözleriyle Türk seçmenden oy isteyen Johnson, Londra’nın 14 bölgesinden 9’unda rakibine üstünlük sağlamış Seçim kampanyası sırasında Livingstone ve Türk geçmişine vurgu yaparak Türk asıllı Londralılardan oy isteyen Johnson arasında bir “Atatürk” tartışması yaşanmış Livingstone, Türk mahallesine yaptığı bir gezide, bir kahvedeki Atatürk posterini göstererek, “Bu adamı tanıyor musunuz Bu adam, Boris Johnson’un dedesinin ihanet ettiği adamdır” demiş
Bütün bu haberler Türkiye’deki gazetelerde “Londra’ya Türk Başkan” başlığı altında yer almıştır
Fehmi Koru’nun kahramanlar gibi Boris Johnson’ın, Ali Kemal’in torunu olduğunu ısrarla savunması da ilginçtir
Ali Kemal’in ya da Ebu Cehil’in torunu olmak bu kadar önemli midir? Erdal Şafak “Boris’in büyük dedesinin Ali Kemal olmadığını söylüyor Ali Kemal’in eşi İngiliz’miş, ama daha önce bir İngiliz’le evliymiş ve ondan bir çocuğu varmış ” Evet, Ali Kemal, Boris Johnson’ın büyük ninesiyle evlendi 1906’da Ancak kadın bir çocuklu duldu O çocuk da Johnson’ın dedesiydi Zaten bir yıl evli kaldılar “ diyen Sabah yazarına Fehmi Koru, fena halde içerlemiş görünüyor Fehmi Koru, konuya büyük bir açıklık getirerek Boris’in dedesinin Ali Kemal olduğunu kanıtlamış görünüyor
Adı ve soyadından, ne kadar Türk olduğu belli olmayan bir adamın Londra’da Belediye Başkanı olmasının anlamı nedir? Bu adam gerçekte meşhur hain gazeteci Ali Kemal’in torunu mudur? Orası, görüldüğü gibi tartışmalıdır Ancak bilinen kadarıyla, Ali Kemal’in oğlu Osman Ali 1920’lerde İngiltere’ye yerleşmiş, Wilfred Johnson adını almış Adam tabiyeti ve coğrafyasını, dinini, dilini, adını hep birlikte değiştirmiş İşte bu meşhur Boris Johnson’un Ali Kemal’in torunu olduğu söyleniyor İngiliz Boris, yani Ali Kemal’in torunu olan bu zattan birilerinin övünç payesi çıkarması nedensiz olmasa gerek!
Türkiye’nin bölünmesi, Türklüğün tarihten silinmesi, Osmanlı’nın İngiliz mandası altına girmesini isteyen Ali Kemal’in Boris adlı İngiliz torununun ” Türk etnik kimliğiyle gurur “ duyması hangi anlama gelmektedir?
Neymiş? Bizim (!) Boris Johnson ” Londra’ya Türk Başkan “ olarak seçilmiş Halbuki dedesi olduğunu söylediği Ali Kemal bunun tam tersini savunmuştu Yani O, ” İstanbul’a bir İngiliz Başbakan “ istemişti Diğer yandan bazı gazetelere göre bu Boris Johnson ” Atatürk hayranı ve Fenerbahçeli “ imiş Umarız öyledir İlginç değil midir? Boris, ” Atalarım Türk ama ben Türkçe konuşamadığım için de üzgünüm “ demiş Hâlbuki bu Boris’in ataları Türk’ten, Atatürk’ten, Türkiye’den hatta Türkçe isminden kaçarak İngiltere’ye vasıl olmuşlardır İngilizler de sadık işbirlikçilerini o dönemde bağırlarına basmışlar ve kendilerinden daha çok İngiliz çıkarlarına hizmet ettikleri için de statülerini Londra’ya Başkan yapacak bir seviyeye yükseltmişlerdir
Bugünlerde birileri ” Londra’ya Türk Başkan “ söylemleri altında gerçekte şunu demek istiyorlar Biz onları Türkiye’den kovduk Ankara ve İstanbul’a başkan olamayınca gidip adamlar bunu Londra’da gerçekleştirmiş oldular Yani bir anlamda Türkiye’nin ” ne Osmanlı’nın ne de Ali Kemal’in kıymetini bilmediğini “ dile getirmeye getiriyorlar
Bu yalnız Ali Kemal’le de sınırlı değil Köşe yazılarına da konu olan bir Osmanlı Prensesi Zeynep: Siyasete Evet demiş Devamında da ” Osmanlı ile Cumhuriyet arasında köprü olabilirim “ diye ilave etmiş Çok sayıda benzer örnekleri vardır Son zamanlarda kimi Ali Kemal’in torunu, kimisi de Osmanlı Hanedanı üyesi olduğu söylenen bir takım insanlardan sık sık söz edilir olmuştur Onlarla röportajlar yapılmakta, yaşadıkları travmalar televizyon ve gazete sütunlarında okuyucuya duyurulmaktadır
Birileri bunları ABD/İsrail projesi olan Yeni Osmanlıcılığın gereği olarak yapmaktadırlar Osmanlı torunu Londra’da Belediye Başkanı oldu Osmanlı Hanedanından falan şahıs Türkiye’ye geldi Hanedanın falan üyesi filan yerde şöyle işler başardı vb bir takım söylemlerin perde arkasında farklı amaçlar saklıdır Birilerinin -Osmanlı değil ama- bizden olmayan birilerinin adına harekete geçtiği görülmektedir
Yabancıdan ve yabancı uşaklığından umut besleyenlerin akıbetlerinin ne olduğunu tarih söylemektedir Tarihi okumasını bilmeyenler tarihi yeniden yaşamak zorundadır Bu gerçek her iki taraf için de geçerlidir



Önce Türkiye’deki
Ali Kemal’in Torunu
Gündeme Gelmişti!

Bakın Ali Kemal’in torunu Türkiye’de nasıl gündeme gelmişti Zamanın Cumhurbaşkanı Sezer’in Dışişleri Bakanlığı’nın beş müsteşar yardımcısının atamalarını veto etmesi üzerine Ali Kemal adı gündeme gelmişti Bu vetonun eleştirisinin odağında Ali (Artin) Kemal’in torunu Selim Kuneralp’ın veto yemesi vardı
Ali Kemal’in oğlu Zeki Kuneralp’in, kendisi gibi diplomat olan oğlu Selim Kuneralp, İsveç ve Kore’de büyükelçilik yaptıktan sonra Ankara’ya çekilmişti Bu zat bir süre önce bakanlıkta Müsteşar Yardımcılığı’na atandı Selim Kuneralp’ın birkaç aydır yürüttüğü bu görevi zamanın Cumhurbaşkanı’nca veto edildi
Veto gerekçesinin ne olduğu da Cumhurbaşkanınca açıklanmamıştı Ancak tarihi arka planı bilenler, konunun dede Ali Kemal ile ilgisini kurarak değerlendirme yapmışlardı Diğer yandan Selim Kuneralp’ın, Karen Fogg’un email arkadaşı olduğu da ortaya çıkmıştı Karen Fogg’la mesajlaşmasının özelden değil gizlilikten dolayı saklı kanallardan yapılması gerektiğini e-postaların birinde mesaj arkadaşı Karen Fogg’a şöyle anlatır: “Sevgili Karen, dünkü mesajımda yanlışlıkla Büyükelçiliğin e-posta adresini kullanmışım Hâlâ geçerli olan eski adresime yazmağa devam etmen gerek Yoksa senin mesajlarını burada herkes okuyabilir”
Demek ki dede Ali Kemal’den torununa, yabancılarla gizli/kapaklı yazışmak, işbirliği yapmak ve mesajlaşmak gibi meziyetler de miras kalmış Dede zamanın İngiliz Muhibbisi idi, torunu da AB muhibbisi olmuş Aradan yıllar geçmiş ama değişen fazla bir şey olmamış









--------------------------------------------------------------------------------




Ben Türk'üm; dinim cinsim uludur,
Özüm, sinem; ateş ile doludur


ÇALIŞMAMIZ; SİYASİ VE EKONOMİK BAĞIMSIZLIĞINI KAZANMIŞ LİDER VE ÖNCÜ BİR ''TÜRKİYE'' İÇİN

__________________

BU VATANIN EKMEĞİNİ YEYİP İHANET EDEN BİR GÜN EKMEĞİ YEDİĞİ YERDEN KURŞUNU DA YER
Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.