03-03-2009
|
#1
|
Berna
|
Biz Türkler Şikemperest Bir Millet Miyizdir?
Aziz kaarî ve kaarîlerim; şu bizim televizyonları hâric'ez-memleket yerlerde seyredüb de, "aceba Türkiye'de neler olayor; bu Türkler nasıl âdemlerdir, neye gülüp üzülürler, nelerden haz'ederler" deyû bir fikir tedârikine girişenler, bakınız burada açıkça derceyleyorum ki, hakkımızda hiç de müsbet kanaat sahibi olmazlar
Neyçün?
Buyrunuz netekim, her bir yerde bir takım yemek pırokramları furyasıdır aldı başını gedeyor Yahu anladık, "bazı hanımların mutfak görgüsü, mâlumatı kıttır" fehvâsınca tilevizyonda amelî olaraktan yemek târifinde bulunmak bir nevi melmeket hizmetidir, âmennâ deyib geçeceğiz fekat ey azizler, bu herifler, bakınız birbirinin pişirdiği yemeğe çemkiren, kusur arayan, burun kıvıran bazı ev hanımlarının
(ki bunları "hanım" deyu tesmiye etmek ne kadar isâbettir, takdirlerinize terk ederim!) ve hatta –sıkı durunuz- bazı erkek sûretinde gezinen nâ-becâ âdemlerin birbirine düşmesini murad edinen şeyler yapayorlar
Başka bir zaman ve zemîn olsa idi, inanınız "yuh" der geçer idim fekat gördüğüm aile terbiyesi buna müsaade etmeyor; vâ esefâ deyip geçmekten gayrısı yalandır
Efendiler, ayıbdır Bizler mâmâfih moderenlik denilen bir vâdide hızla şekil ve tabiat değiştiren bir kavimiz; hayli tereddîye oğradık, eski ve güzel hasletlerimizden pek çoğunu elden çıkardık fekat bir hâneye ne zaman mihmân olsak, o hânenin temizliği, nezâfeti, ev hanımının tertib ü düzeni, aile reisinin gidişatı felan-fülan gibi şeyler hakkında sonradan dedikodu etmeyi –hamdolsun ki- hâlâ ayıp ve günâh saymakta değil miyizdir?
Bir yemek pişirülüb, "varını veren utanmamış" meâline mâsadak bir ikramla önünüze getirilmiş!
Eyvallah her tencerenin kendine mahsus bir lezzeti, her aşçının kendine mahsus çorba tarzı vardır Birbirini tutmayabilir; hoşumuza gitmeyebilir
An'anemiz iktizâsınca önümüze bir tas su, içine de üç-beş çakıl danesi konsa
"Allah hanenize bereket versin, üstü gelirli olsun; geçmişlerinizin canına değsin" deyu dua ve senâ ederek kaşık daldırır, beğenmesek de belli etmeyiz
Usûl budur efendiler; Cenab-ı Hakk'ın lutfettiği onca nimete küfrân edercesine tıkındıktan sonra "armudun sapı, üzümün çöpü" deyû bıdı bıdı yapmak Türk milletine yaraşır bir tabiat değildir
Hay sizin reytinginiz batsın e mi?
Bu reyting denilen menhus illet ne ise millette ar ü nâmus, terbiye ve nezâket nâmına bir şey komayub, kâffesini ayaklar altına almaktan imtinâ etmeyorlar
Bakınız muhterem dâvâ ve silâh arkadaşlarım benim; sizlere bir tâbir hatırlatmak sûretiyle şuracığa derc etmekte buyurduğum mekaale-i müfîdeme hitam vereceğimdir ki o dahi, "Kifâf-ı nefs" denilen mefhumdur
Kifâf-ı nefs demek, nefsin asgari şartlarda teskîn olunması demektir
Garb mütefekkîrininden Molyer nâm edib, işbu mefhumu bir piyes kahramanının ağzıyla, buyrunuz netekim, "Yemek içün yaşamamalı, fekat yaşamak içün yemeli" şeklinde tanzim ederek garb irfânına vaktiyle hediyye eylemiş idi
İmdi bu lâfızın kendisi de mânâsı gibi kaybolup gitmiştir
Bizim tilevizyonları taşradan seyredenler, "Yahu bu Türkler ne kadar şikemperest, ne kadar görgüsüz ve nobran bir millettir ki, ni'mete şükrâr yerine küfrân, ev sahibine dua yerine beddua edeyorlar" dise haksız olurlar mı efendim; buyrunuz siz çeşm-i insâf ile söyleyiniz
Bir cihetten müsterihim ki Türk milletinin kaahir ekseriyyeti, ekranlarda poz kesen şu görgüsüz, echel takımı gibi olmayub, fıtrî ve aslî terbiyelerini el'an muhafaza etmektedirler Bu vaziyeti şöyle iyzah ederek sözlerime bir hüsn-i hitam vereyorum:
Bir kendüyü bilmez câmi duvarına –afbuyrunuz- bevle mücâseret itse, cümle âlem ânı farkeyler fekat içerde olsun, dışarda olsun hâl ü etvârı itibariyle normal insanlar aynı derecede nazar-ı dikkate girmez
Anlayan anladı; anlamayana Allah merhamet etsin!
|
|
|