Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Kitap Özetleri

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
güncellenecek, kitap, özetleri

KİTABIN ADI :İnce Memed

Eski 02-28-2008   #16
[KAPLAN]
Icon47

KİTABIN ADI :İnce Memed



KİTABIN ADI :İnce Memed

KİTABIN YAZARI :Yaşar Kemal

YAYIN EVİ VE ADRESİ : Aka Kitabevi, İstanbul

BASIM YILI :1988


KİTABIN KONUSU :Anadolu halkının geri kalmışlığı, cahil bırakılmışlığı ve köy hayatının sefaleti

KİTABIN ÖZETİ :
Toroslar’dan Akdeniz’e uzanan Dikenliözü’ndeki beş köyden birisi Değirmenoluk’tur Bu köyün insanları köylerinden dışarıya çıkmazlar Onun için buraların kendine has kanun ve töreleri vardır Bu kanun ve töreleri Abdi Ağa koyar ve uygular Dışarıdan kimse gelmez ve karışmaz
Köyün yağız delikanlılarından Memed günlerdir Abdi Ağa’nın tarlasını sürmektedir Artık dayanamayacağını anlayınca herşeyi bırakıp Kemse Köyü’ne gider ve Süleyman’a sığınır Memed’in bu yaptığı aslında bütün köy ahalisinin hayalidir Memed kışı Kesme Köyü’nde geçirir Anasını ve köyünü özlemiş olmasına rağmen dönmemekte kararlıdır Bir gün köyden bir tanıdık onu görür ve bu haberi hemen Abdi Ağa’ya yetiştirir Bunu öğrenen Abdi Ağa Süleyman’ın kapısına dikilir ve Memed alıp köye götürür O yaz Memed hasatı yapar ve Abdi Ağa’nın topraklarını sürer Abdi Ağa ise ceza olarak ona hasatın beşte birini verir O kış Memed ve anası çok zorluk çekerler
Memed arkadaşı Mustafa ile ilk defa kasabaya giderler Yolda iyi, mert bir eşkiya olan ve hayranlık duydukları Kara Ahmet’le karşılaşırlar Kasabadaki yaşam Memed’i çok etkiler Ağaların olmadığı herkesin hür olduğu bu hayat özlemiyle Memed sevgilisi Hatçe’yi kaçırmak için köye gider ve barber kaçarlar Abdi Ağa’nın yeğeninin nişanlısı olan Hatçe ile Memed’in kaçmalarının ardından Ağa’nın adamları ve yeğeni onları yakalamak için izlerini sürerler Nitekim bulurlar Aralarında çatışma çıkar Abdi Ağa’nın yeğeni ölür, Memed yaralanır ve kaçar Hatçe ise yakalanır Memed’in sığınacak bir yeri olmadığı için Deli Durdu denilen bir eşkiyanın çetesine sığınır Çetenin yaptığı haksızlıkları gören Memed Deli Durdu’dan nefret eder
Bu sırada Abdi Ağa Hatçe’yi cezalandırmak için ona bir tuzak kurar Yeğenini Hatçe’nin öldürdüğüne jandarmaları ikna eder ve Hatçe hapishaneye düşer
Eşkiyalığa iyice alışan Memed zulmetmeye dayanamaz ve çeteden ayrılıp yeni dostlar bulur ve onlarla gezmeye başlar Bir gece köye geldiğinde anasının öldüğünü duyar ve Hatçe’nin başına gelenleri öğrenir Ardından Abdi Ağa’nın izini sürmeye başlar
Bu arada Abdi Ağa Memed’i ortadan kaldırmak için bir tuzak kurar Memed ise kasabada Hatçe’yi bulur ve bir yolunu bulup onu ve arkadaşını hapishaneden kaçırmayı başarır Köylüleri de Abdi Ağa’ya karşı gelmeleri konusunda yüreklendirir O kış köylüler Abdi Ağa’ya hasatlarından bir buğday tanesi bile vermezler
Abdi Ağa Ankara’ya telgraf çeker ve Memed’in gizlendiği yeri ihbar eder Jandarmalar Memed’i kıstırırlar Aralarında çatışma çıkar Tam bu sırada Hatçe doğum yapar Memed eşi ve çocuğu için teslim olur fakat bu esnada Hatçe vurulur Memed’in dünyası yıkılır O sırada çıkan afla serbest kalır Doğan çocuğunu Hatçe’nin hapishane arkadaşı alır ve Gaziantep’in bir köyüne götürür
Olaylardan Abdi Ağa’yı sorumlu tutan Memed köye gelir ve Abdi Ağa’yı vurur Bu duruma sevinen köylü bayram eder Memed ise atını dağlara doğru sürer ve o günden sonra Memed’den haber alınmaz
O gün bu gündür Dikenlidüzü Köylüleri, çift koşmadan önce çakırdikenleri ateşe verirler İşte tam o günlerde Alidağ’ın doruğunda bir top ışık patlar, üç gün üç gece yanar durur


KİTABIN ANA FİKRİ : En yüksek makamlarda bile olsak kimseye haksızlık etmeye hakkımız yoktur

KİTAPTAKİ OLAYLARIN VE ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ:
İnce Memed: Toroslar’da Değirmenoluk Köyü’nde yaşayan yoksul ve yetim bir köylü çocuğu Abdi Ağa’nın baskısına dayanamaz, onun yeğenini öldürür ve dağa çıkıp eşkiya olur
Abdi Ağa: Dikenliözü’nde bulunan beş köyün sahibi, merhametsiz, bencil ve zengin bir köy ağası

YAZAR HAKKINDA KISA BİLGİ:
HAYATI
1922’de Adana’da doğdu
Asıl adı Kemal Sadık GÖKÇELİ olan Yaşar KEMAL, ortaokul son sınıfa kadar okudu İşçilik, katiplik, bekçilik, memurluk, arzujhalcilik gibi çok çeşitli işlerde çalıştı
Yazı hayatına şiirle başladı İlk şiiri Adana Halkevi dergisi “Görüşler”de yayınlandı
Uzun zaman folklorla uğraştı, derlemeler yaptık
Cumhuriyet gazetesinde fıkralar ve röportajlar yazdı
İstanbul’a taşındıktan sonra hikayeler yazdı(1951)

ESERLERİ
HİKAYE KİTAPLARI;
Sarı Sıcak(1952)
ROMANLARI;
İnce Memed

RÖPORTAJ;
Yanan Ormanlarda Elli Gün (1955),
Çukurova Yana Yana(1943),
Peri Bacaları(1957),
Bulut Kaynıyor(1974)
DENEMELER, FIKRALAR;
Taş Çatlas(1961),
Baldaki Tuz(1974),
DERLEME
Ağıtlar (1943)

Alıntı Yaparak Cevapla

KİTABIN ADI =MARTI

Eski 02-28-2008   #17
[KAPLAN]
Varsayılan

KİTABIN ADI =MARTI



KİTABIN ADI =MARTI

KİTABIN YAZARI =RICHARD BACH
YAYIN EVİ VE ADRESİ =Beyaz Yayınları/Nuruosmaniye Cad
Kardeşler Han No: 3
BASIM YILI =1987


1KİTABIN KONUSU:
Martı, bir kuşun hiçbir şeyin onu caydıramadığı o devirde zorluklarla mücadele etmesidir Hiç düşmemeyi değil, her düştüğünüzde ayaklarınızı daha sıkı basarak ayağa kalkabilmeyi öğreneceksiniz bu kitapta

2KİTABIN ÖZETİ:
O zamanlar martı Jonathan'in hayatini anlatan bir roman olarak okudum Martı Jonathan diğer martılardan daha yükseklere uçmayı, dah derinlere dalıp en leziz balıkları avlamayı hedeflemiştir kendine Ve her seferinde de bunu gerçekleştirip kendisine daha yüksek, daha derin hedefler seçmiştir Richard Bach, herkesin bir hedefinin olması gerektiğini ve her seferinde bir öncekinden daha iyi hedefler seçmemiz gerektiğini, mutluluğumuzun bu olduğunu anlatmaya çalışmıştır
Bach,özgürlük,direnç ve umut kavramlarını bir martının kanatlarına bindirirken,umutsuzluk ve boşluk içinde günlerini geçiren insanların serüvenlerini nasıl da ustaca ortaya koymuş

3KİTABIN ANA FİKRİ:
Özgürlük,direnç ve umut kavramlarını bir martının kanatlarına bindirirken,umutsuzluk ve boşluk içinde günlerini geçiren insanların serüvenlerini nasıl da ustaca ortaya koyuvermişHayata dair umutları ve planları olan arkadaşlar için mükemmel bir kitapMartı arkadaşlarına harika bir örnek olan Jeneten sizlerede güzel bir örnek olacak


4KİTAPTA OLAYLARIN VE ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ:
Jonathan: Kendini hayata adamış,zorluklar karşısında yılmamış ama oldukça yıpranmış bir genç
Mıchele: O da Jonathan ile birlikte hayata göğüs gerdi ama bunlarla çok fazla başa çıkamayıp öldü
Stephan: Stephan, Mıchele aşık olmuştur fakat o da kendini Jonathan’a kaptırmıştır
5KİTAP HAKKINDA ŞAHSİ GÖRÜŞLER:
Martı Jonathan'ın hayata atılışını anlatan bir hikaye kitabıYer yer resimlerle süslenmişOkuması zevkli dili sadeBir martının isteklerini yerine getirme mücadelesine bir bakabilirsiniz


6KİTABIN YAZARI HAKKINDA KISA BİLGİ:
27 Mart 1889’da Almanya’da doğdu1913’te ilk hikaye kitabını çıkarır13 Aralık 1974’te İtalya’da’ öldü Eserleri : Nostradamus 16yy’da yaşamış bir kahindir Kendisi aynı zamanda tıp doktorudur Çağının en büyük belası olan vebaya karşı o zamanın şartları altında büyük başarı göstermiştir Nostradamus kehanetlerini yaparken sadece geleceği görebilme yeteneğinden değil daha bilimsel yöntemlerden yararlanmıştır Bunlar da çağının en kabul gören yöntemleri olan astroloji ve simyadır

Alıntı Yaparak Cevapla

KİTABIN ADI : DAMGA

Eski 02-28-2008   #18
[KAPLAN]
Varsayılan

KİTABIN ADI : DAMGA



KİTABIN ADI : DAMGA

KİTABIN YAZARI :REŞAT NURİ GÜNTEKİN
YAYIN EVİ :İNKILAP VE AKA BASIMEVİ
BASIM YILI :10BASKI-1995

KİTABIN KONUSU:Aşık olan bir delikanlının sevdiği kız uğruna hayatı boyunca hırsız damgasına vurulması ve bundan dolayı gelişen olayları anlatır
KİTABIN ÖZETİ:
İffet hep abisinden farklı olmak isterBunu ilk anlayan Mahmut Efendi İffet’I hep Muzaffer’den ayrı severİffet , Kamiyap Kalfa sayesinde haftada iki gün Paşa babasından habersiz mahalle okuluna gider,oradaki çocuklarla arkadaşlık eder Yazları ise Karamürsel’de Damlacık Çiftliğinde oturan Hatice halasında geçirirBurada geçirdiği iki ay onun için çok farklıdırÖzellikle halasının anlattığı hayaletli değirmen öyküsünden çok etkilenirBu hikayede; “birbirini çok seven Fatma ve İsmail,İsmail’inaskere gitmesiyle ayrılırlarFatma İsmail’I iki yıl bekler ama çevresi ndekiler İ smail’in Yemen’e gittiğini ve oraya gidenin yaşama ihtimalinin çok az olduğunu söyleyerek Fatma’yı Gaffar Ağa’ya verirlerA radan zaman geçtikten sonra İsmail Yemen ‘de n döner ve Fatma ‘nın evlendiğini öğrenir Yalnız ikisi de hala birbirlerini çok severBunun üzerine geceleri değirmende buluşmaya başlarlarBirgün basılmak üzereyken İsmail ,Fatma’nın namusunu kurtarmak için değirmenden kendisini soğuk sulara atar ve ceseti bile bulunamaz
İffet bu masaldan çok etkilenir ve bu masal ona seevilen kadın için kendini feda etmeği öğretir
İffet büyür,abisi hünkar yaveri olur ve sırma kordonlar takarİffet’ babası idadi mektebe verir İffet’in mektepte hürriyetçi ve meşrutiyetçi bir Celal Abisi vardırCelal’I çok seviyor ve duygularını saklamayıp açıklıkla savunduğu için saygı duyarYalnız okulda ki bir öğretmeninin ihtilal ve meşrutiyetten söz etmesi üzerine tevkif edilmesi İffet'i’ okuldan ayrılmasına neden olur
Kısa bir zaman sonra Meşrutiyet ilan edilir ve İffet’in abbası Halis Paşa görevden atılırMidilli’ye sürgün edilirİffet’te babasıyla iki buçuk yıl Midilli’de yaşar Babasının vefatından sonra İstanbul’a dönerve muallim olarak bir evde çalışırEvin sessiz ve güzel hanımı olan Vedia Hanım ile arasında bir ilişki doğarGeceleri deniz kenarında buluşurlarİffet her gece kayıkhane harabesinde Vedia’yı beklerVedia onbeş yaşında ki kız çocukları gibi ihtiyatsız davranırve bir gün yakalanma ihtimali bile akıllarına gelmez İffet Vedia’a “Damlacık”taki su değirmeninin masalını anlatırBir köy delikanlısının sevdiğini ele vermemek için yaptığı fedakarlığınıbir gün kendisinin de yapabileceğini söylerdi Bir gün yine ihtiyatsızca davranırken basılırlar ve İffet aynen değirmende ki masalda ki gibi sevdiği kadının namusunu kurtarmak için hırsız damgası yapar
Değirmendeki nasal en sonunda İffet’in başına gelirSevdiği kadın uğruna kendisi hayatı boyuncahırsız damgasına vurulurZorla haneye tecavüz ve hırsızlık suçlarından dolayı altı ay hapse mahkum olurCelal’in sayesinde iyi bir koğuşa verilir
Bir mayıs günü Vasif Efendi ile hapisten çıkarİffet dışarıda kendini iyi hissetmezNe yapacağını şaşırırBir kaç gün tanıdıklarında kaldıktan sonra ucuz bir oda kiralarHapisten çıktıktan sonra Celal ,İffet için yalnız bir arkadaş değil ,adeta bir baba olmuşturİffet’in Hatice Halası kadar çok sevdiği bir Fahriye Yengesi vardırBirgün Muzaffer’den yengesinin durumunun iyi olmadığını haber alır ve zorunlu olarak Fahriye Yengesi’ni görmeye gider,Fahriye Yenge onu çok iyi karşılar ve bir istekte bulunur:”400 bin lirasını bankaya yatırmasını ister”İffet çok şaşırırÇünkü, kendi abisinin bile kendisine güveni kalmamıştırİffet bu parayı çaldırma korkusuyla bankaya yatırırBöylelikle İffet’in kendine güveni gelmeye başlarCelal ,İffet’e iş bulurGörüşmek iççin giden İffet ilk iş görüşmesinde büyük bir ümitsizliğe kapılırKendisinden istenen gümrükten ,eşya çıkarmasıydı ”Yarın gelirim “diye mağazadan ayrılırAma bu olayın tesiri günlerce üstünden atamaz,namuslu bir iş bulmakta ki ümidi giderek azalır
Yaz bitiyorduve İffet hala iş bulamazElinde ne varsa satar ,bazı geceler aç yatardıEv kirasını ödemek için en son babasının yadigarı olan altın saati bile satar En sonunda Celal ,İffet’e Hukuk-I Milliye gazetesinde iş bulurİffet bundan çok mutlu olur ve yorulmadan çalışmaya başlarÇevresindekiler artık rahatsız olmaz çok kısa zaman sonra gazete bütün İffet ve arkadaşlarıTelgraf Gazetesi ‘nde çalışmaya başlarFakat kısa zaman sonra Telgraf gazetesinden de ayrılır,yine aç ve açıktadırCelal geçinemeyip Konya’ya giderİffet ayda bir Muzaffer abisinin gönderdiği parayla ev kirasını öder
Birgün sokakta yürürken Celal’e rastlarCelal Konya’da avukatlık görevinden ayrılıp,ticarete başlar ve İffet’e de kendi şirketinde bir iş verirBundan sonra İffet’in işi şehirler arası yolculuklarda mal taşımaktırİffet yeni yüzler ,yeni insanlar tanıdıkça hayata bağlılığı artmakta yaptığı işten memnun kalmaktadırYolda gördüğü insanlara yardım etmekte ve ihtiyaçlarını karşılarYine kötü hava şartlarında İzmir’den İstanbul’a hareket eder Tren Afyon’da hareket edemez duruma gelirDışarı çıkar ve kendisinden hasta annesi için yardım isteyen Rana ‘ya yardım ederRana masum ve çocuksu bir kızdırİffet Rana’dan çok hoşlanır,yalnıuz yediği damga yüzünden Rana’dan uzaklaşır
İffet uzun süre sonra Hocası Mahmut Efendi’yi görmeye giderMahmut Efendi’nin eşi ölmüş kendisine gelini bakarMahmut Efendi ile uzun uzun konuşurlar,eski hatıraları anarlarGece Mahmut Efendi’den ayrıldıktan sonra sokakta kavga eden bir kadın ve erkekle karşılaşırAdam kadını hırsızlıkla suçlarve polise götürmekle tehdit ederİffet ,bu kadını görünce Rana aklına gelir ve bu kadının masum olduğunu ,kendisi gibi damga yediğini düşünerek ,onu kendi himayesi altına almayı düşünürAdama para vererek kızı kurtarırYalnız kadın hiç düşündüğü gibi çıkmazBir geceyi beraber geçirdikten sonra kadın ayrılır ve İffet’in duyguları yine incinir
Muzaffer Ağabeyinden gelen telgraf İffet’in moralini yükseltirTelgrafta ev ve yatırımlar hakkında ki mahkemeyi kazandıkları yazarİffet İstanbul’a döner ve eline epeyce para geçerİstanbulda iyi bir malikane alırYanınada Mahmut Efendi öldükten sonra tek başına kalan gelini ve torununu allırEline para geçtikten sonra eski akrabaları ile tekrar görüşmeye başlar
Birgün İffet Beyoğlu’nda dolaşırken Vedia’ya rastlar Hiçbir şey olmamış gibi iki çift karşılıklı konuşurlar İffet tekrardan Vedia’ya karşı duygular hissederYalnız Vedia tekrardan İffet’le olmak istemez


KİTABIN ANAFİKRİ:Seven insanın gözünün kör olduğunu,bir anlık düşüncesiz hareketlerle kendi hayatını mahvedeceğini anlatır
KİTAPTAKİ OLAYLARIN VE ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ:
İFFET: O lay kahramanıdır
MUZAFFER:İffet’in abisidiruyuşuk,tembel,miskin,kibirli biriydi
MAHMUT EFENDİ:İffet ve Muzaffer’e haftada iki gün ders verirdi
HATİCE HALA:İffet’in halasıdır,elinde iki kız çocuğuyla dul kalmış ve Karamürsel’de yaşıyor
HALİS PAŞA :İffet’in babasıdır
CEMAL KERİM BEY:İffet’in çocuklarına ders verdiği mebustur
VEDİA HANIM:Cemal Kerim Bey’in ikinci hanımıdır
ŞAHSİ GÖRÜŞLER:
İnsanın yaşamı boyunca başından geçen olayları çok sade ve akıcı bir şekilde anlatan yazar tasvirlerden yararlanmışKullandığı eski Osmanlıcayla hikayeye güç kazandırmıştır
YAZAR HAKKINDA BİLGİ:
Reşat Nuri GÜNTEKİN
XXyyroman,hikayeveoyunyazarlarından
Doğum/Ölüm: 25 Kasım 1889 - 7 Aralık 1956
Doğum Yeri: İstanbul
Yazı hayatına Birinci Dünya Savaşı sonlarında (1917) başlayan, ilk eseri de Eski Ahbap (uzun hikaye) 1917’ de basılan Reşat Nuri, 1918’ de tiyatro eleştiri ve araştırmaları yayımlarken bir yandan da hikayeler (Şair Dergisi, 1918/19; Nedim Dergisi, 1919; Büyük Mecmua, 1919) yazıyordu Çalıkuşu’ nun Vakit gazetesinde tefrikasıyla (1922) geniş bir ün kazandı Çok hareketli bir eser olan Çalışkuşu’ nda Anadolu, ilk idealist ve aydın kızı Feride’ ye kavuştu, geniş ölçüde romana girdi Bu roman az okumuş ve aydın, iki sınıfı da, doğal ve canlı diliyle kendine bağladı Reşat Nuri’ nin hemen bütün romanlarında dekor olarak taşra kasaba ve şehirleri çevre, tip, çeşitli problem ve görüşleriyle Anadolu atmosferi görülür Romanlarında sosyal ve hissi konuları işleyen yazar, küçük hikayelerinde bunların yanına mizahı da eklediYazdığı, çevirdiği, kitap biçimine girmiş veya dergi, gazete sayfalarında, tiyatro repertuarlarında kalmış tüm eserlerinin toplamı yüzü bulur; bunlardan 19 tanesi telif romandır, 7 tanesi hikaye kitabı Yazdığı, çevirdiği, uyarladığı, oynanmış, basılmadan kalmış oyunlarının sayısı roman ve hikaye kitaplarının sayısını da aşar Eserlerinin tam listesi için şu broşüre bakınız: Türkan Poyraz – Muazzez Albek, Reşat Nuri Güntekin (Ankara, 1957)
Hikaye kitapları: Tanrı Misafiri (1927), Sönmüş Yıldızlar (1927), Leyla ile Mecnun (1928), Olağan İşler (1930), vb
Gezi yazıları: Anadolu Notları (ilk cildi 1936; ikinci cildi 1966)
Oyunları içinde en ünlüleri Balıkesir Muhasebecisi (1953) ve Tanrıdağı Ziyafeti (1955)’ dir Bütün eserleri ölümünden sonra, eşi tarafından, bir külliyat halinde yeniden bastırıldı
Hayatı, sanatı ve eserleri üzerine bir tanıtma kitabı, Muzaffer Uyguner’indir (Varlık yay;1967) İbrahim Zeki Burdurlu’ nun Romanıyla Reşat Nuri Güntekin (İzmir Eğitim Ens Yay, 1971) kitabını Birol Emil’ in Reşat Nuri Güntekin’ in Romanlarında Şahıslar Dünyası (1984) adlı doçentlik tezi izledi

Alıntı Yaparak Cevapla

Kitabın adı :Kiralık Konak

Eski 02-28-2008   #19
[KAPLAN]
Icon47

Kitabın adı :Kiralık Konak



Kitabın adı :Kiralık Konak

Kitabın Yazarı :Yakup Kadri KARAOSMANOĞLU
Yayınevi ve adresi :İletişim Yayınları
Basım Yılı :1999 – İstanbul



1 KİTABIN KONUSU: Kiralık Konak İmparatorluğun çöküş çanlarının kulak yırtan sesleri içinde, kuşaklar arasındaki değişen değer yargıların buna bağlı olarak da yaşam biçimlerinin çelişkisini sergileyen bir romandır

2 KİTABIN ÖZETİ: Naim Efendi çok zengin, zengin olduğu kadarda hesaplı bir kişiydi Babasından kalma bir servetti Büyük bir ihtimamla idare ve muhafaza ediyordu II Abdülhamit döneminde devletin yüksek mevkilerinde bulundu Bir çok defalar valiliklerde dolaştı Şürayı Devlet Azası, Rüşümat Müdiri Umumisi oldu İnkılaptan iki sene evvel dolaşık bir “TEVLİYET” (Mütevellilik) davası yüzünden istifasını verdi ve Hükümet işlerinden tiksinerek bir köşeye çekildi Fakat memuriyet döneminden kalma bayramlaşma ve özel deftere imza olayını hiçbir zaman aksatmazdı
Bütün çocukluğu, bütün gençliği İstanbul ‘un en kalabalık konağında geçen Naim Efendi eğlenceli meclisleri, ahbap arasındaki sohbetleri, misafirlere ziyafetleri çok severdi Fakat öyle bir zaman yaşadı ki bunların hepsi yasaktı Naim Efendi yeni sazdan, yeni şarkılardan zevk almak şöyle dursun, son senelerde yazılan ve konuşulan Türkçe’yi de anlamıyordu
Bundan beş sene öncesine kadar karısı Nefise Hanımefendi yanı başında idi, rahatını huzurunu mümkün mertebe koruyordu Zira, bu ihtiyar kadın ölünce evin içinde yalnız kaldı O öldükten sonra yerine Sekine hanım geçti; fakat Sekine Hanım hiçbir cihetten annesine benzetmiyordu Tabi ki babası gibi çekingen, içinde titiz, iradesiz, tembel bir kadındı; hususiyle kocasının nüfusuna ve çocuklarının arzularına son derece uyardı Kocası ise kırk beş yaşında bir züppeden başka bir şey değildi
Naim Efendinin damadı Düyunu Umumiye Müfettişlerinden Servet Bey, Naim Efendinin saflığından yararlanarak bütün iradesini konak içerisinde istediği gibi yürütüyordu Servet Beyin oğlu Cemil henüz yirmi yaşında bir mektup çocuğu olmasına rağmen Beyoğlu’ndaki büyük lokantaların, gazinoların, barların sadık gediklisi idi Bu yaşında bir çok zevkleri vardı Biraderinin küçük sırlarında vakıf olan Seniha ise son çıkan moda gazetelerinin resimlerine benzerdi Körpe ince ve çolak vücudu ipek böcekleri gibi daima biçim değiştirme, başkalaşma içerisindeydi
Pazartesi günleri Seniha’nın çay günleridir Avrupa’nın bütün kibar kadınları gibi o günleri giyinir; kuşanır ve tam beşte konağın salonunda nadir görülen bir hanımefendi vakariyle ziyaretçilerini beklerdi Seniha salonun bir köşesinde iki genç kızla halasının torunu Hakkı Celis’in kendisine okuduğu şiirleri dinler, gözüküyordu Bu genç kendisinden iki ay küçük olmasına rağmen ve bir çok şiiri bazı mecmualarda çıkmasına rağmen ona parmakları mürekkep lekeli ve pantolonunun dizleri çıkmış zavallı bir mektep çocuğu gibi görünmekten kurtulamıyordu Saat beşe henüz gelmişti ki; Faik Bey konağı ziyarete geldi Faik Bey Cemil’in yakın arkadaşları arasındaydı Kumral, zayıf, uzun saçları iyi taranmış bir gençti Küçük yaşından beri Avrupa’nın muhtelif şehirlerinde dolaşmış, oturmuş olduğu için hareketlerinde hiç sahte görülmeyen bir frenk zarafeti ve kıvraklığı vardı Faik Bey ile Seniha arasındaki münasebetin bir arkadaşlık derecesinden fazla olduğunu genç kızın bütün erkek ve kadın arkadaşları bili verirlerdi
Fakat, buna da hafif bir flört manasını verirlerdi Zira Faik Bey, pek çapkın bir delikanlı ve Seniha, pek şuh bir genç kızdı Günden güne aralarındaki sevgi çoğalmaya başladı Faik Bey için Seniha’yı sevmek birdenbire vazgeçilmeyen ihtiyarlardan biri oluverdi O şimdi kumara ne kadar düşkün ise, Seniha’yı da o kadar arıyor Seniha’ya kendini o kadar düşkün hissediyordu Dört günlük bir ayrılıktan sonra sabah Faik Bey konağa geldi Henüz herkes uykudaydı Saçları karma karışık, yüzü sapsarıydı Yanaklarında üç günlük bir sakal, toz renginde bir kir tabakası vardı Seniha ne var? Ne oldu? Demek isteyen gözlerle Faik Bey’ i süzdü Faik Bey sessiz bir şekilde hiçbir şey söylemiyordu Seniha daha sonra kardeşi Cemil’ den öğrendiği kadarıyla Faik Bey’ in kumarda Üç yüz elli lira kaybettiğini ve paraya ihtiyacı olduğunu öğrendi Cemil parayı Seniha’nın büyükbabasından istemesini söyledi Seniha’nın bunun mümkün olmayacağını söylemesi üzerine Cemil Seniha’nın elmaslarını rehin koymasını istedi
Seniha dolabını açtı içinden bir çekmece çıkardı Çekmecenin içinden birkaç tane mahfaza aldı ve birer birer Cemil’e uzattı
Ve hayatında ilk defa olarak ağır ve ciddi bir şekilde düşündü, kaldı Hayat bir an içinde, ona çıplak ve en kaba haliyle görünmüştü Bu dünyada her şey ne bayağı, ne beyhude, ne kirliydi Bu dünyada güzellik bir hayal, sezgi bir efsane, asalet ve zerafet, insanın üstünde hafif bir cilaydı En güzel bir yüze bir iskelet ifadesi vermek için iki gecelik bir uykusuzluk, bir sevgiyi bir alışverişe çevirmek için birkaç paket iskambil kağıdı, en zarif bir adamı bir dilenciye döndürmek için üç yüz elli liralık bir borç kafiydi
Seniha kalbinin bu bir günlük imtihanından epeyce değişmiş çıktı Aşktan evvel ki alaycı, havai, şuh ve işveli haline avdet etti
Konağı kiraya verip kardeşi Selma Hanımefendinin yanına taşınma bahsi çıktığından beri Naim Efendi’ nin rahatı huzuru büsbütün kaçtı Selma Hanımefendinin kararı o kadar katıydı ki hiçbir mazeretle bunun önüne geçmek kabil olmuyordu

3 KİTABIN ANA FİKRİ: Konağın dağılıp satılığa çıkarılmasıyla biten roman bir zümrenin çöküntüsünün üç kuşaklık hikayesidir

4 KİTAPTAKİ OLAYLARIN VE ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ:
NAİM EFENDİ;
“Burada doğmuşum, burada yaşamışım, ihtiyarlamışım! Nasıl bırakır giderim? Diyordu
SELMA HANIM;
“Burada, fareler, örümcekler ortasında yapayalnız öleceğine, benim yanımda benim gözüm önünde ölürsün” diyordu
Konak, Naim Efendiyle beraber, her gün biraz daha yıkılıp gidiyordu Zili bozulan sokak kapısı ağır bir tokmakla vuruluyor ve bir çok gıcırtılarla mustarip bir hayvan gibi sarsıla açılıyordu

5 KİTAP HAKKINDAKİ ŞAHSİ GÖRÜŞLER: Kitap tamamiyle o zamanlarda yaşanan olayları ve bunlara bağlı olan düşünceleri içermektedir Bu yönüyle gerçekçi ve bir o kadar da düşündürücüdür

6 KİTABIN YAZARI HAKKINDA BİLGİ: 27 Mart 1889'da Kahire'de doğdu 13 Aralık 1974'te Ankara'da öldü İlköğrenimine ailesiyle birlikte gittiği Manisa'da başladı 1903'te İzmir İdadisi'ne girdi Babasının ölümünden sonra annesiyle yine Mısır'a döndü, öğrenimini İskenderiye'deki bir Fransız okulunda tamamladı 1908'de başladığı İstanbul Hukuk Mektebi'ni bitirmedi 1909'da arkadaşı Şehabettin Süleyman aracılığıyla Fecr-i Âti topluluğuna katıldı 1916'da tedavi olmak için gittiği İsviçre'de üç yıl kadar kaldı Mütareke yıllarında İkdam gazetesindeki yazılarıyla Kurtuluş Savaşı'nı destekledi 1921'de Ankara'ya çağrıldı ve bazı görevler verildi 1923'te Mardin, 1931'de Manisa milletvekili oldu Bir yandan da gazeteciliğini ve roman yazarlığını sürdürdü 1932'de Vedat Nedim Tör, Şevket Süreyya Aydemir, Burhan Asaf Belge ve İsmail Hüsrev Tökin ile birlikte Kadro dergisinin kurucuları arasında yer aldı Savunduğu bazı görüşler aşırı bulunduğu için Kadro dergisinin 1934'te yayımına son vermek zorunda kalmasından sonra Tiran elçiliğine atandı Daha sonra 1935'te Prag, 1939'da La Haye, 1942'de Bern, 1949'da Tahran ve 1951'de yine Bern elçiliklerine getirildi 27 Mayıs 1960'tan sonra Kurucu Meclis üyeliğine seçildi Siyasal yaşamının son görevi 1961-1965 arasındaki Manisa milletvekilliği oldu

Alıntı Yaparak Cevapla

KİTABIN ADI : FATİH-HARBİYE

Eski 02-28-2008   #20
[KAPLAN]
Varsayılan

KİTABIN ADI : FATİH-HARBİYE



KİTABIN ADI : FATİH-HARBİYE

KİTABIN YAZARI : PEYAMİ SAFA
YAYIN EVİ : ÖTÜKEN
BASIM YILI : 1987
SAYFA SAYISI : 120


KİTABIN KONUSU : Neriman’ın kendi kültürüyle batı kültürü arasındaki kayboluşu ve doğru yolu buluşu

KİTABIN ÖZETİ:

Neriman’la Şinasi çocukluk arkadaşlarıdır Tanıdıkları ilk karşıt cins birbirleridir İlk başta ikisi de birbirlerini seviyorlardı Okula beraber gidip geliyorlardı Üniversite de bile beraberdiler Neriman’ın babası Faiz Bey’dir ve Şinasi’yi de çok sevmektedir Bazı geceler Faiz Bey’in evinde saz çalarlar ve sohbet ederlerdi Herkese bir gün Şinasi ile Neriman’ın evleneceğini düşünüyordu
Giderek Neriman Şinasi’den soğumaya başladı Neriman oturduğu mevki olan Fatih’I, sevmemektedir Çünkü Fatih, doğuyu, gelişmemişliği ve eskiyi temsil ediyordu Oturduğu mahalle çok eskiydi ve evler de virane gibiydi Bir gün Macit denilen yakışıklı, zengin ve kibar birisiyle tanışır Macit Harbiye’de oturuyordu Harbiye, gelişmişliği ve batıyı simgeliyordu Macit ile bir kaç sefer Şinasi’den habersiz buluşurlar Bir gün Macit Neriman’a balo davetiyesi verir ve baloya davet eder Nerman baloya gitmeyi çok istemektedir Ama gitmesi için babasının iznini almak zorundadır Tam babasına söyleyecekken babası ona Şinasi ile evlenmesini teklif eder Hemen reddetmez ve 2-3 ay mühlet ister Ve bolaya Şinasi ile gitmesi koşuluyla da izin alır Elbise için vitrinleri gezmeye çıktığında dayısının kızlarına uğrar Çünkü dayısının kızları bu işlerde oldukça deneyimlilerdir Eve gittiğinde bir kadının ağlamaktan harap olduğunu görür ve nedenini sorar Nedeni kızının intiharıdır Kızı Rus gitariste aşık olmuştur İkisi de başta çok mutlulardır ve birbirlerini çok sevmektelerdir Ancak çok sefil bir hayat sürmektedirler Buda kıza tak etmiştir Günün birinde zengin bir adamla tanışan kız genci terk eder ve adamla yaşamaya başlar Artık balolara gidebilmekte ve her istediğini yapabilmektedir Ancak gerçek mutluluğu bulamamaktadır Tahsil görmüş bir kız olduğundan hakiki güzelliği armaktadır Musiki, mutalaa ve samimiyet…Rus gencinde bunları bulabiliyordu ancak zengin adamda bunları bulamamaktadır
Sonunda, gence dönmeye karar verir ve aramaya başlar Büyük uğraşlar sonucu bulur ama genç kabul etmez Kız bunun verdiği üzüntü ile evine gider ve tabanca ile kendini öldürür
Hikayeden çok etkilenen Neriman evden izin alarak ayrılır Kendi evine gelir ve babasına artık baloya gitmek istemediğini ve Şinasi ile evlenmeyi kabul ettiğini söyler…

KİTABIN ANAFİKRİ:
Batının tekniğini almalıyız fakat kültürünü asla
KİTAPTAKİ OLAYLAR VE ŞAHISLARIN TAHLİLİ:
ŞAHISLARIN TAHLİLİ
NERİMAN: musiki okulunda okuyan, bigili fakat biraz batı hayranı bir kızdır Eğlencelere gitmek istemektedir
ŞİNASİ: doğu kültürünü benimsemiş, bilgili ve battı kültüründen hoşlanmayan birisidir
FAİZ BEY : Doğunun kültürü ile yetişmiş Kendisini ve kültürünü iyi bilen, musikiyi ve sohbeti seven, bilgil ve ölçülü birisidir



OLAYLARIN TAHLİLİ
Neriman’ın Şinasi’ye olan tutum değişikliği Macit ile tanışmasından ve Şinasi’yi biraz doğu hayranı ve batı kültürü karşıtı olarak düşünmeksinden ileri gelmektedir Şinasi’nin hiçbir zaman balolara ve eğlencelere gitmeyeceğini düşünmektedir
Dayısının evine gittiğinde karşılaştığı manzara ve anlatılan hikaye Neriman’ çok etkilemiştir Hikaye anlatılırken kendisini kızın yerine ve Şinasi’yi de Rus gencin yerine ko¤¤¤¤¤ olayları aklında canlandırmış ve bir karara varmıştır Anlatan hikaye Neriman’I doğru yola iletmiştir

KİTAP HAKKINDAKİ ŞAHSİ GÖRÜŞLER:
İlk sayfadan itibaren insanı kendisine çeken, geçmişteki olaylarla günümüze de ders veren okuyan için çok yayarlı bir kitaptır Günümüz gençlerinin de içinde bulunduğu durumu anlatması bakımından güzel bir eserdir

YAZAR HAKKINDA KISA BİLGİ:

Peyami Safa

(1899- 15 Haziran 1961): Yazar İstanbul'da doğdu Meşhur şair İsmail Safa'nın oğludur Düzenli bir öğrenim göremedi Kendi kendisini yetiştirdi 13 yaşında hayata atıldı Posta Telgraf Nezaretinde çalıştı Öğretmenlik (1914-1918), gazetecilik (1918-1961) yaptı Hayatını yazıları ile kazandı İstanbul'da öldü

Peyami Safa halk için yazdığı edebî değeri olmayan romanlarını "Server Bedi" imzası ile yayınladı Sayıları 80'i bulan bu eserler arasında; Cumbadan Rumbaya (1936) romanıyla, Cingöz Recai polis hikâyeleri dizisi en ünlüleridir Ayrıca ders kitapları da yazdı

Romanları: Gençliğimiz (1922), Şimşek (1923), Sözde Kızlar (1923), Mahşer (1924), Bir Akşamdı (1924), Süngülerin Gölgesinde (1924), Bir Genç Kız Kalbinin Cürmü (1925), Canan (1925), Dokuzuncu Hariciye Koğuşu (1930), Fatih-Harbiye (1931), Atilla (1931), Bir Tereddüdün Romanı (1933), Matmazel Noralya'nın Koltuğu (1949), Yalnızız (1951), Biz İnsanlar (1959) Hikâyeleri: Hikâyeler (Halil Açıkgöz derledi, 1980) Oyunu: Gün Doğuyor (1932) İnceleme- denemeleri: Türk İnkılâbına Bakışlar (1938), Büyük Avrupa Anketi (1938), Felsefî Buhran (1939)

Alıntı Yaparak Cevapla

KİTABIN ADI : YÜZÜKLERİN EFENDİSİ

Eski 02-28-2008   #21
[KAPLAN]
Varsayılan

KİTABIN ADI : YÜZÜKLERİN EFENDİSİ



KİTABIN ADI : YÜZÜKLERİN EFENDİSİ

KİTABIN YAZARI : JRR TOLKİEN
YAYINEVİ VE ADRESİ : METİS YAYINLARI İPEK SOKAK NO9,80060 BEYOĞLU , İSTANBUL
BASIM YILI : 2000


1 KİTABIN KONUSU : ORTA DÜNYAYI KURTARMAK İÇİN KÖTÜLÜKLER EFENDİSİNE KARŞI VERİLEN SAVAŞ

2 KiTABIN ÖZETİ : Orta Dünyadan destansı bir masal Yüzüklerin EfendisiTolkien‘in yarattığı kusursuz dünyanın yeniden hayata dönüşüOrta Dünya hakkında kısa bir bilgi vermeli öncelikleCüceler, elfler, insanlar üç büyük ırkdır Bunların dışında hobbitler, ebtler, orklar gibi kendine has özellikleri bulunan ırklar mevcutur Masalımızın içerisinde bu ırkların özellikleri bir kez daha vurgulanacaktır
Frodo, Bay Bilbo ile yaşayan genç bir hobbitdir Hobbitler yerin hemen altında şirin evlerde yaşayan, kısa boylu, neşeli bir halktır Bay Bilbo, maceraperest , yaşlı bir hobbitdir Günün birinde Gandalf geri döner ve Bay Bilbo‘nun yanına gelir Gandalf Orta Dünyanın irfana sahip ariflerindendir Ve Bay Bilbo‘nun bir gezisi sırasında ele geçirdiği yüzükten haberdar olur Burada masalımıza bir ara verip yüzüklerin hikayesini anlatayım size İrfan yüzükleri çok eski zamanlarda elfleri kandıran kötülükler efendisi Sauron tarafından yaptırılmıştır Ve üç yüzük cüce hükümdarlara , yedi yüzük ariflere, dokuz yüzük insanların büyük krallarına veriliyor Ve tek yüzük de kendisi için yapılıyor ancak bunu bir savaş sırasında insanlar ondan elini kesmek suretiyle alınıyor Orta Dünyanın ilk zamalarında ve sonra bu yüzük kayboluyor; ta ki Bay Bilbo onu bulana kadar… Diğer yüzükleri eline geçirmiştir Sauron ancak tek yüzük elinde değildir ve bunun için elinden geleni yapmaktadır Bu yüzüğü takmak gerçekten çok güçlü bir irade istemektedir
Evet , Sauron harekete geçmiştir ve Orta Dünya halkının buna karşı bir şeyler yapması gerekmektedir Bunu için yüzüğün bir an evvel yapıldığı ateşe, Hüküm Dağı’na götürülüp atılması gerekmektedir Bunun için bir yüzük yaşıyıcısı gerekmektedir Bu görev Frodo‘ya verilir Ve hobbit köyünden üç arkadaşı da ona takılır;Merry , Pippin , Sam Dört küçük hobbit Elf diyarına doğru yola çıkarlar
Elf diyarında yüzük taşıyıcısının yanına 8 kişinin daha katılmasına karar verilir Bunlar insanların krallarını temsilen Boromir; Hobbitlerden Merry, Sam, Pippin; Cücelerden Gimli; Elflerden Legolas, efsanelerde anlatılan kırık kılıcı birleştirecek efsane kral Aragorn, Ak Gandalf ve tabi Frodo Böylece yüzük kardeşliği oluşur Görevleri tek yüzüğü Sauron ele geçirmeden yüzüğün yapıldığı ve onu yok edebilecek tek yer olan Hüküm Dağı’nın içine atmaktır Yolda bir çok zorluklarla karşılaşırlar Sauron yollarına türlü türlü engeller çıkarmaktadır Gandalf bu engellerin bir tanesinde çok güçlü bir yaratıkla savaşmak zorunda kalır ve gruptan ayrılır Sauron’un askerleri Orklar gruba saldırırlar ve Boramir ölür, grup ikiye ayrılır Aragorn, Legolas, Gimli bir grup oluşturup, Sauron ile savaşacak güçlerin yanına; Frodo ve Sam Hüküm Dağı’na giderler Merry ve Pippin ise orklar tarafından esir edilirler
Savaşlar başlar Sauron bütün dikkatini savaşa çevirir ve bu sırada Forodo ve Sam yüzüğü uzun ve zorlu bir yolculuktan sonra Hüküm Dağı’nın ateşine atarlar
Küçük Hobbitler artık birer kahraman olmuşlardır ve ordular diğer tarafta Sauron’u ve kötülüğü yenmişlerdir Artık eve dönme zamanı gelmiştir Çok özledikleri evleri hobbit köye döndüklerinde işlerin hiç de umdukları gitmediğini gördüler Memleketlerinde büyük insanlar eşkiyalık yapmakta ve halklarını korkutmaktadır Onlara karşı halkı uyarırlar ve yabancıları neşeli memleketlerinden kovarlar Frodo krallar ülkesine gider Aragorn ile Sam evlenir Merry ve Pipin ise Hobbit köyde mutlu bir hayat sürer

3 KİTABIN ANAFİKRİ : En taş kalbli görünen insanların bile taştan da olsa bir kalbi vardır ve yalçın kayalar bile ufacık damlalar ile zaman içinde aşınırlar

4KİTAPTAKİ OLAYLARIN VE ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ :
Frodo: Hobbit halkının genç kahraman üyesi Seçilmiş yüzük taşıyıcısı Yüzükle geçirdiği günler onu olgunlaştırmıştır
Gandalf: Orta Dünya’nın en yaşlı bilge kişilerinden bir tanesi Neşeli olduğu vakitler çok babacan dır ancak düşmalarının karşısında onu tanımak zorlaşır
Aragorn: Efsanelrde anlatılan, insanların beklediği, savaşçı ve çok iyi bir yönetici olan kahraman biridir
Sam: Forodo’ya ölesiye bağlı hobbit dostu Bütün hobbitler gibi çok neşeli
Merry: Kendinden beklenin çok üstünde cesur sevecen bir hobbit
Pippin: Yüzük kardeşiğinin neşeli hobbit üyesi
Legolas: Genç, kahraman bir elf Elf irfanlarına sahip Uzağı çok iyi görür, hızlı koşar
Gimli: Kaba saba bir cüce ancak çok iyi kalpli Yüzük kardeşiliğinin bir üyesi o da
Boromir: İnsanların kralının çok sevdiği 2 oğlundan biri Yüzük hırsı onun sonu olmuştur
Sauron: Kötülük tanrısı Melkor‘un dünyadaki uşağı Mordor diyarının efendisi
5 KİTAP HAKKINDA ŞAHSİ GÖRÜŞLER : Kitap Tolkien’in yarattığı kusursuz dünyadan destansı bir masal Yüzüklerin Efendisi üç kitaptan oluşuyor Birinci kitap Yüzük Kardeşliği, ikincisi İki Kule ve sonuncusu Kralın Dönüşü Bu üçleme gerçekten birbirini çok iyi tamamlıyor ve cesaretin, sevginin ve azmin başaramayacağı hiçbir şeyin olmadığını bir kez daha okuyucuya gösteriyor
6KİTABIN YAZARI HAKKINDA KISA BİLGİ : John Ronald Reuel Tolkien 1892‘de Güney Afrika‘da doğdu Oxford Üniversitesi’nde Dilbilim ve Eski İngilizce konularında uzmanlaştı ve aynı üniversitede 1959‘a kadar profesörlük yaptı
Yüzüklerin Efendisi’nin 1954 ve 1955 yıllarında üç cilt halinde yayınlanması, özellikle “saygıdeğer” bir İngiliz Dili ve Edebiyatı profesörünün “fantezi” gibi bir türde eser vermesi, edebiyat çevrelerinde küçük çaplı bir skandala yol açtı Tolkien‘in 1937’de yayınlamış olduğu Hobbit, daha ziyade masal türüne ait bir çalışma olarak kabul edildiği için üzerinde pek durulmamıştı
Yüzüklerin Efendisi’nin yaratığı dalgalanma “fantezi” türünün “saygın” edebiyat türleri arasına girmesinde önemli rol oynadı Tolkien‘i izleyen fantezi yazarları, onu ve yarattığı “ Orta Dünya”yı büyük ölçüde taklit ettiler
Tolkien‘in 1973’teki ölümünden sonra “ Orta Dünya “nın birinci çağı nı ele alan Silmarillion (1977), oğlu tarafından yayına hazırlandı Christopher Tolkien babasının yarım kalmış el yazmalarını yayınla¤¤¤¤¤ eksiksiz bir “Orta Dünya” tarihi hazırlamaya gayret etti

Alıntı Yaparak Cevapla

Kitabın Adı : Sessiz Ev

Eski 02-28-2008   #22
[KAPLAN]
Varsayılan

Kitabın Adı : Sessiz Ev



Kitabın Adı : Sessiz Ev

Kitabın Yazarı : Orhan PAMUK
Yayın Evi Adresi : Can yayın evi, Babıali cad, Sıhhıye Apt, No:19, Kat:2, Cağaloğlu-İstanbul
Basım Yeri : İSTANBUL


Kitabın Konusu:
Biri tarihçi, biri devrimci, biri de zengin olmayı kafasına koymuş üç torunun, 1980 yazında İstanbul’dan elli kilometre uzakta, Cennethisar’da yaşayan babaannelerini konağında geçirdikleri bir haftanın öyküsüdür

Kitabın Özeti:
Yüzyılın başında, siyasetle uğraştığı için İstanbul’dan uzaklaştırılan, sürgüne gönderilen dede, Cennethisar’da bir konağa yerleşmiş Bütün yaşamını Doğu ile batı arasındaki uçurumu bir çırpıda kapatacağını sandığı büyük bir ansiklopedinin yazımına vermiştir Öldükten sonra babaanne ve yanında çalıştırdığı cüce bir kahya tek başlarına yaşayıp gitmektedirler Her yaz olduğu gibi bu yaz da şehirden gelecek torunları beklemektedirler Torunlar gelince, tam babaannenin düşündüğü gibi aynı konuşmalar yapılır ve herkes kendi odasına ve kendi dünyasına çekilir Babaanneyle beraber dedelerinin mezarını ziyaret ederler Kitapta bekirki bir konu işlenmemekte Aslında kitapı ilginç yapan da bu Olaylar sırasında kişilerin kendi bakış aöılarından düşüncelerini anıarını öğreniyorsunuz Genel olarak iki aşk hikayesi işlenmiş Aslında ikisi de platonik Torunlardan biri olan Nilgün’e hala Cennethisarda oturan eski çocukluk aşkı ilgi gösteriyor Adı Hasan olan bu platonik aşık geçen zaman içinde solcu görüşlerin etkisinde kalmış ve kasabada sanki onların bir adamı olarak yardım parası manasında haraç toplamaktadır Diğer bir torun olan Metin ise Ceylan adındaki zengin bir kıza aşıktır Bir süre sonra evdekilerin de bundan haberleri olacaktır Faruk Bey uzun zamandır aşırı derecede içki içmektedir Ev halkı ve babaane bunu görüp elinden bir şeyin gelmemesi nedeniyle üzülmektedirler Olaylar çoğu zaman kişilerin kendi anılarıyla kesilemktedir Kitabın sonlarına doğru Nilgün’ün cumhuryet gazetesi aldığını gören Hasan Nilgün ile tartışırlar Tartışma sonucu yere düşen Nilgün bir gün sonra beyin kanamasından hayatını kaybeder

Kitabın Ana Fikri:
Doğu ile batı arasındaki uçurumun bir anda bulunan bir buluşla değil ancak ve ancak insanların kafalarındai değişmelerle kapatılabileceği

Kitaptaki olaylar ve şahısların değerlendirilmesi:

Babaanne : (Fatma Hanım)90 yaşına gelmiş, torunlarını seven ancak onların babaannelerine soğuk davranmalarınından hoşlanmayan, daha fazla ilgi isteyen evin sahibesi
Faruk Bey : Kendisini içkiye kaptırmış, hayatta kaybettiklerini unutmaya çalışan ve gelecekten umudunu tamamen kesmiş biri
Nilgün : Torunlardan ikincisi Belkide babaanneyi anlayan en iyi insan Küçük yaşta anne ve babasın kaybetmiş olması ve kız torun olmasından dolayı hayaa biraz daha farklı bakan bir kişi Hasan’ın kendisine aşık olduğundan uzun bir süre habersiz
Metin : Cennethisar’a biraz olsun eski günleri tazelemek ve yeni aşklar yaşamak için gelmiş biri Kasabadaki arkadaşlarıyla birlikte dolaşıp zaman öldürür
Recep : Evin cüce uşağı Babaanneye bakıyor Kasabalılar cüce olduğu için biraz garip davranıyorlar Kalabalıktan ve değişimden babaanne gibi pek hoşlanmayan biri

Kitap hakkında şahsi görüş:
Kitabın anlatım şekli daha önce okuduğum kitaplara hiç benzemiyor Kitap şahısların bakış açılarından çoğu zaman hangi kişi tarafından olayların gözlendiği anlaşılamadan okuyucuya sunuluyor Böylelikle okuyucu konu hakkında bir çok farklı bakış açısına sahip oluyor Bu nedenle de daha önce okuduğunuz kitaplara benzemiyor

Yazar hakkında bilgi:
Orhan Pamuk
1952’de İstanbul’da doğdu ve Cevdet Bey ve Oğulları ve Kara Kitap adlı romanlarında anlattığına benzer bir ailede, Nişantaşı’nda büyüyüp yetişti New York’ta geçirdiği üç yıl dışında hep İstanbul’da yaşadı Liseyi Robert Koleji’nde bitirdi, İstanbul Teknik Üniversitesi’nde üç yıl mimarlık okudu, 1976’da İstanbul Üniversitesi Gazetecilik Enstitüsü’nü bitirdi 1974’den başla¤¤¤¤¤ düzenli bir şekilde yazı yazmayı kendine iş edindi İlk romanı Cevdet Bey ve Oğulları 1979’da Milliyet Yayınları Roman Yarışması’nı kazandı 1982’de yayımlanan bu kitap 1983 Orhan Kemal Roman Ödülü’nü de aldı Aynı yıl ilk baskısı çıkan Sessiz Ev ile 1984 Madaralı Roman Ödülü’nü ve bu kitabın Fransa’da çıkan çevirisiyle de 1991 Prix de la découverte européenne’i (Avrupa Keşif Ödülü) kazandı 1985’de yayımlanan tarihî romanı Beyaz Kale Pamuk’un ününü yurt içinde ve yurt dışında genişletti New York Times gazetesinin “Doğu’da bir yıldız yükseldi” sözleriyle karşıladığı bu kitap, belli başlı bütün Batı dillerine çevrildi 1990’da yayımlanan Kara Kitap, karmaşıklığı, zenginliği ve doluluğuyla çağdaş Türk edebiyatının üzerinde en fazla tartışılan ve en çok okunan romanlarından biri oldu Ömer Kavur’un yönetmenliğini yaptığı Gizli Yüz filminin senaryosunu da Pamuk 1992 yılında kitaplaştırdı 1994’te yayımlanan ve esrarengiz bir kitaptan etkilenen üniversiteli gençleri hikâye ettiği Yeni Hayat adlı romanı Türk edebiyatının en çok okunan kitaplarından biri oldu 1998’de yayımladığı Benim Adım Kırmızı adlı romanı olağanüstü bir ilgi gördü Romanları yirmi dile çevrilen Orhan Pamuk yirmi beş yıldır tuttuğu defterler, dergi ve gazetelere yazdığı yazılar, denemeler, eleştiri yazıları, röportajlar ve gezi notlarından yaptığı titiz bir seçme ile daha önce yayımlanmamış “Pencereden Bakmak” adlı uzun hikâyesini Aralık 1998’de Öteki Renkler başlığıyla kitaplaştırdı

Yazdığı Eserler : Benim Adım Kırmızı, Beyaz Kale, Cevdet Bey ve Oğulları, Gizli Yüz, Kar, Kar / Sert Kapak, Kara Kitap, Kara Kitap Ciltli, Öteki Renkler, Öteki Renkler 1 Hamur, Sessiz Ev, Yeni Hayat

Alıntı Yaparak Cevapla

KİTABIN ADI Gulyabani

Eski 02-28-2008   #23
[KAPLAN]
Varsayılan

KİTABIN ADI Gulyabani



KİTABIN ADI Gulyabani

KİTABIN YAZARI Hüseyin Rahmi Gürpınar
YAYINEVİ VE ADRESİ Ankara Cad 31/2 Çağaloğlu-İstanbul
BASIM YILI Ocak 1995


1 KİTABIN KONUSU :
Yazar cin,peri ve gulyabani gibi boş inancların nasıl kötüye kullanılarak saf ve namuslu insanların kandırıldığını anlatmıştır

2 KİTABIN ÖZETİ :
Hoppaca bir kız olan Munise çok güzel bir kızdır Annesi ve babası o daha gençken ölürKomşuları Munise’yi geyindirip,geçindirir ve çehiz vererek onu birisiyle evlendirirler Fakat Munise kocasıyla pek anlaşamaz ve bir gün kocası evde yokken kaçar Daha sonra ana dostu olan Ayşe Hanım adlı bir kadın onu bulur ve ona onun hizmetçilik yapabileceği iyi ve namuslu bir yere götüreceğini söyler Ama Ayşe Hanımın Munise’ye bir tafsiyesi vardır O da şudur ki; Eğer oradakalıp iyi para kazanmak ve daha sonra kendine iyi yuva kurmak istiyorsa orada olup bitenleri kimseye söylemeyecek ve bunlara tepki vermeyecekti Munise bu fikre evet derAyşe Hanım Munise’yi bir dağın tepesindeki köşke götürür Burada onları Çeşmifelek Kalfa ve Ruşen adlı iki hizmetçi karşılar Daha sonra Ayşe Hanım Munise’yi burada bırakıp gider Munise bu köşkün garipliklerine şaşıp kalır Çünki gelirken onları buraya getiren arabacını konuştuğu cin,per ve gulyabani muhabbetine inanamayan Munise, bunlara inanmaya başlar Munise Ayşe Hanımın onu buraya büyük bir bahşiş karşılığında getirdiğini bu zaman anlar ve kafasına vurur Gitmeye çalışır fakat ona buraya gelen insanların bir daha geri dönemeyeceğini söylerler Munisenni getirildiği köşkün her tarafında her gece cinler,periler dolaşırBunlardan en korkuncu ise Gulyabani’dir Cinler ve Periler her gece bu köşkün etrafına gelip odalara girerek abuk subuk sesler çıkarır ve Muniseye saldırırlar Muniseyse ona verilen tafsiyeler göre hareket ederek sesini çıkarmaz bu da benim kaderimdir der Bir gün gece bir erkek peri Munise Hanımın odasına gelir Munise bu durum karşısında şaşkın kalmıştır Bu erkek perinin adı Hasan’mış Hasan çok güzel yüzlü peridir Hasan kendisinin peri olmadığını ve onu bu köşkten kurtarmak istediğini söyler Fakat Munise bu olaylarla sürekli karşılaştığından onun sözüne inanmaz Hasan ise ona aşık olduğunu ve onu sevdiğini, onun için her şey yapabieceğini söyler Daha sonra Hasan’ın insan olduğu ve Şehirden bu köye geldiği anlaşılır Hasan sonunda bu cin,peri saçmalıklarının bir iç yüzünün olduğunu anlar ve bunu ortaya çıkarır Demek ki, cin,per, ve gulyabani muhabbeti saçmalıktan ibaretmiş Bunların hepsi cin,peri ve gulyabani kılığına girmiş birer insanlarmışBu insanlar cahil köy halkını kandırır ve namussuzca işler yaparlarmış Hasan onların hepsini yakalar ve halkın önünde hepsini tanıtarak cezalandırır Sonra Munise Hasan’la evlenir, köşkte hizmetçilik yapan Çeşmifelek Kalfa ve Ruşen’e de birer kaca bulurlar Onlar da mutlulukla hayatını devam ettirir Köşkün sahibi, Hanımefendi de Munise ve Hasan’la birlikte bir müddet yaşar ve sonra hayatını değiştirerek bütün malını ve mülkünü onlara bırakır Hasan’la Munise hayatlarına mutlulukla devam ederler



3 KİTABIN ANA FİKRİ:
Cahil olmamak,batil düşüncelerden kaçınmak,bilimsel düşünceye önem vermek gerekir, aksi durumda istenilen yöne çevrilebilirsin

4KİTAPTAKİ OLAYLAR VE ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ:
Kitapta sık geçen isimler şunlardır; Munise, Ayşe Hanım, Çeşmifelek Kalfa ve Ruşen Munise eserin baş kahramanı ve ve olayların odak noktasıdır Ayşe Hanım Munise Hanımın annesinin eski dostudur Hasan ise Munise’nin sevgilisidir Çeşmifelek ve Ruşen ise köşkün sahibinin hizmetçileridir

5 KİTAP HAKKINDAKİ ŞAHSİ GÖRÜŞLER:
Eserde masalcı yanın çok olması kitabı zevkli hale getirmiştir İnsanlarınher zaman bilimsel düşünceye yer vermesi gerektiğini savunması bakımından,her söylenene inanmamak gerektiğini vurgulaması bakımından gençlerin okumasını tavsiye ederim

6KİTABIN YAZARI HAKKINDA KISA BİLGİ:
Eserin yazarı Hüseyin Rahmi Gürpınar’dır17 Ağustos 1864’te İstanbu’un Ayaspaşa semtinde doğdu ve 8 Mart 1944’te yaşama gözlerini yumdu Eserlerinde gerçekçiliği ve doğalcılığı savunan yazar, dil estetiğine önem vermez En başarılı türü romanlarıdır Romanlarından bazıları şunlardır; Şık, İffet, Can Pazarı, Namuslu Kokotlar ve Gulyabani’dir

Alıntı Yaparak Cevapla

KİTABIN ADI :AGO PAŞA’NIN HATIRATI

Eski 02-29-2008   #24
[KAPLAN]
Icon47

KİTABIN ADI :AGO PAŞA’NIN HATIRATI



Apo Paşa'nın Hatıratı

BASIM YILI :1967

1-KİTABIN ÖZETİ:
Kitap kısa kısa hikyelerden oluşmuşturkitabın birinci hikayesi ise kıtabın ismi olan “AGO PAŞA’NIN HATIRATI”dır
Ago Paşa,herkesin isminden dolayı yanıldığı gibi bir insan değil aksine bir papağandırZamanında bir kuşçu dükkanında eğitilmiştirOrada sahibi tarafından konuşmayı öğrenmiştir
Ago Paşa’nın sahibi ona o zamanda neler yasak değilse onu öğretirdi ve o da bunu söylerdiİnsanlar da onu merakla dinlerlerdiAma herşeyin bir sonu vardırVe kuş bunu anlayamazBu sefer yine aynı şeyi söylemesine rağmen bu yasaklanmştırBunun üzerine bu sefer sahabi polislerle uğraşmak zorunda kalırO zaman sahibi onu tavan arasına saklarOlaylar geçtiğinde de ona bu sefer ne söylemesi gerekiyorsa onu öğretirdi
Ona ilk önce “yaşasın padişahımız” öğretilmiştiBu yasaklanana kadar sahibi ve o mükemmel bir hayat sürmüşlerdiAma bu cümle de yasaklandığında yine büyük bir tehlike yaşamışlardıDaha sonra “yaşasın hürriyet”öğretilmiştiYine ilk önceleri herkes şaşırmış,kuşun söylediklerine şaşıyorduSonra bu cümle yüzünden bu sefer “ittihat ve terakki cemiyeti”ne girmişlerdiOrada “yaşasın ittihat ve terakki” diyerek yüzlerce kişiyi başına topluyor ve onların verdiği şeyleri yiyorduGün geçti bu da yasaklanmıştıBu sefer “yaşasın şeriat” öğretilmiştiGörenler bu kuşun kendi dillerine uygun olduğunu düşünerek yine ona yiyecekler veriyorlardıSonra bu da yasaklanınca “yaşasın Mahmut Şefket Paşa” öğretilmiş ve bunu haykırıyorduBu yüzden Hareket Ordusu erkanından birine satılmıştıİlk önceleri orada da rahat içindeydiBir gramofondan:
Kimdir onlar?Kimdir onlar?
Hareket Ordusu!
öğrenmiştiDaha sonra sokaktan geçen bir lahana turşucusunun taklidini yaparak bunu
Kimdir onlar?Kimdir onlar?
Hareket Ordusu!
Lahana turşusu!
çevirmiştiSonra bunu dedi diye onu oradan atmışlardı
Bu böyle devam etmiştiAgo Paşa öğrendikleri yüzünden ne acıklar çekmiş ve neler neler ile ödüllendirilmiştiEn sonunda yeni bir cümle öğrenmiştiBu “yaşasın Kuvayı Milliye”idiDaha sonra bu da yasaklandıArtık bunlardan iyice sıkılmıştıÇünkü ne öğrettiyseler önce onu rahat ettiriyor sonra cezalanmasına neden oluyordu
2-KİTABIN KONUSU:Bir papağanın öğrendiklerinin başına neler getirdikleri
3-KİTABIN ANAFİKRİ:Herşeyi sadece zamanına göre değil biraz da ileri düşünerek yaşamalıyız
4-OLAYLARIN VE ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ:
Ago Paşa:Öğrendikleri yüzünden başına gelmeyen kalmamış olan bir papağan
5-KİTAP HAKKINDA ŞAHSİ GÖRÜŞLER:Kitap, zamanında nelerin olup bittiğini anlatan güzel bir kitaptır
6-YAZAR HAKKINDA KISA BİLGİ:

REFİK HALİT KARAY

1888'de İstanbul'da doğdu 18 Temmuz 1965'te İstanbul'da yaşamını yitirdi Vezneciler'de Şemsü'l-Maarif ve Göztepe'de Taş Mektep'te öğrenim gördü Özel ders aldı Galatasaray Lisesi ve Hukuk Mektebi'ni yarıda bıraktı Maliye Merkez Kalemi'ne katip olarak girdi 1908'de Servet-i Fünun'da ve Tercüman-ı Hakikat'te çalışmaya başladı Son Havadis adıyla bir gazete kurdu, 15 sayı yayımladı Fecr-i Ati Topluluğu'na katıldı Kalem adındaki mizah dergisinde de "Kirpi" takma ismiyle (müstear) siyasi mizah yazıları yazdı Mahmud Şevket Paşa'nın öldürülmesinden sonra Sinop, Çorum, Ankara ve Bilecik'te sürgün hayatı yaşadı 1918'de İstanbul'a döndü Robert Kolej'de Türkçe öğretmenliği yaptı Vakit, Tasvir-i Efkar ve Zaman gazetelerinde makaleleri yayımlandı Damat Ferit Paşa'nın dostluğu sayesinde, mütarekeden hemen sonra Hürriyet ve İtilaf Fırkası'na katıldı Posta ve Telgraf Umum Müdürü olarak görevlendirildi (1919) İzmir'in işgalinden sonra Anadolu Hareketiyle İstanbul Hükumeti arasında yaşanan telgraf krizinde İstanbul Hükumetini tuttu İstanbul'un düşman işgalinden kurtarılışının ardından 1922'de Beyrut'a kaçtı 1938'de affın çıkmasından sonra yurda döndü Ölünceye dek yazılarını sürdürdü

Alıntı Yaparak Cevapla

KİTABIN ADI Ateş Geçitleri

Eski 02-29-2008   #25
[KAPLAN]
Varsayılan

KİTABIN ADI Ateş Geçitleri



KİTABIN ADI Ateş Geçitleri
KİTABIN YAZARI Steven Pressfield
YAYIN EVİ VE ADRESİ Bilge yayın evi/ Mola Fenari Sok No:17/3 Cağaloğlu/İSTANBUL
BASIM YILI Mart-2001


1)KİTABIN KONUSU:
Eski bir toplum olan Ispartalıların hayat felsefeleri ve bu toplumun, batıya doğru ilerleyen büyük Pers kuvvetleri ile yaptığı savaş anlatılmaktadır

2)KİTABIN ÖZETİ:
MÖ 480 yılında Kral Kserkses emrindeki, Herodot’un belirttiğine göre, iki milyon askerden oluşan Pers İmparatorluk orduları Hellespontos’u geçerek, Yunan’I istila etmek üzere yola çıktılar
Çaresiz kalan Ispartalılar, bir oyalama taktiği olarak Termopilai geçidine üç yüz seçilmiş asker gönderdiler Burada ,dağlarla deniz arasındaki geçitler o kadar dardı ki, Pers kuvvetlarinin en azından bir kısmının etkisiz kalacağını umuyorlardı
Canlarını feda etmeye hazır seçkin bir kuvvet bir kaç günde olsa istilacı milyonları durdurabilirlerdi
Üç yüz Ispartalı ve müttefikleri, istilacılara yedi gün boyunca karşı koyabildi Sonunda yenildikleri ana kadar, silahları parçalanıp tükendiğinde bile(Herodot’un kayıtlarında belirttiği gibi) ”dişleriyle ve elleryile” savaştılar
Ispartalılar ve Thespialı müttefikleri, kanlarının son damlasına kadar savaşmışlardır; kendi canlarını feda ederek gösterdikleri bu cesaret sayesinde Yunalılar bir araya gelerek: o güz ve o bahar, Persleri, Salamis ve Plataiai’de mağlup ederek, Batı’da yeni yeni filizlenmekte olan demokrasi ve bağımsızlık kavramlarını henüz beşikteyken yok olmaktan kurtamışlardır
Bugün Termopilai’de iki anıt kalmıştır Bunlardan yeni olanı, orada şehit düşen kralın onuruna Leonidas Anıtı adını taşır Üzerindeki yazıtta, Kserkses’in Ispartalılardan silahlarını bırakmalarını istemesi üzerine kralın verdiği yanıt kazılıdır Leonidas’ın yanıtı iki sözcükten oluşur: Molon labe “Gel ve bunları kendin al
İkinci anıt, eski olanı, Şair Simonides’in sözlerini taşır Bu dizeler tüm savaş yazıtlarının en ünlüsüdür:
Yoldan geçen yabancı, git Ispartalılara söyleki ;
burada onlara hep sadık kalan bizker yatmaktayız

Tüm Ispartalı veThespialı askerler kaharamanca savaşmışlarsa da , hepsinin en cesuru olarak Ispartalı Dienekes gösterilir Söylentiye göre savaşın arifesinde bir Trakya yerlisi ona Pers okçularının ne kadar kalabalık olduklarını anlatmak için, attıkları okların güneşün yüzünü örttüğünü söylemişitir Dienekes, buna yanıt olarak gülmüş ve “İyi Öyleyse biz de gölgede savaşırız,” demiştir

3)KİTABIN ANA FİKİRİ:
Korku duygusu çok iyi bir şekilde işlenmiştir Gerçek bir savaşçının ve liderin vasıfları çok iyi anlatılmıştır Savaşta sadece savaşanların değil, onların akrabalarının da birşeyler feda ettiği anlatılmaktadır Korkunun her insanda olabildiğini ve bununla savaşılabildiğini anlatmaktadır

4)KİTAPTAKi OLAYLARIN VE ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRLİMESİ:
Olaylar çok akıcı bir şekilde işlenmiştir Tarih , aşk ve savaş konuları soyut bir şekilde incelenebilmiştir
POLYNİKES:Çok iyi bir savaşçı ve katı bir öğretmendir Kendisi fiziksel olarak çok kuvvetlidir,üç kez olimpiyat şampiyonu olmuştur
DİENEKES:Kendisi yüksek bir rütbeli asker olmasına karşın takım seviyesindeki bir birliği önderlik etmektedir Liderlik vasıfları olan çok bilge bir insandır Beni en çok etkileyen hadisesi, onun yardımcısının Dienekes’in muharebe sırasında leğen kemiklerinden aldığı yaraya bakmasına karşın şu cevabı vermesidir: “sıçamam ama şimşekler adına hala savaşabilirim “ demesidir
ALEKSANDROS:Çok duygusal bir çocuktur Fiziki yetenekleri iyi olmamasına karşın hep ataları gibi savaşabilmeyi istemiştir Savaş sırasında bütün vatandaşlqrı gibi düşmanla ölene kadar savaşmış ve bir çok zaiyat verdirmiştir
KSEOKENES: Aslında Ispartalı olmamasına karşın aynı onlar gibi itahatkar yetişmiş ve komutanının yardımcısı olarak ölene kadar onunla beraber olmuştur

5)KİTAP HAKKINDAKİ ŞAHSİ GÖRÜŞLER:
Bu kitabı ilerleyen senelerde tekrar okuyacağımdan eminim Bu roman öncelikle bir savaşı anlatmaktan çok tarihi bir medeniyeti konu almaktadırbu yüzden sadece savaş sahneleri değil aynı zamanda bu medeniyetin aile yaşantılarını ve yetiştirilme şekilleri de anlatılmaktadır Kesinlikle sürükleyici bir kitaptır Bunun sebebinin de romanın bu kadar iyi yazılabilmesi içerdiği konuların bilir kişilerine danışılarak yazıldığı içindir

6)YAZAR HAKKINDA KISA BİLGİ:
Yazar aslında bir tarih profesörüdür Eski Yunan topraklarında yapılan bir kazıda bulunan anıttan yola çıkarak romanını yazmaya karar vermiştir

Alıntı Yaparak Cevapla

KİTABIN ADI :GÖLGELİ BAHÇE

Eski 02-29-2008   #26
[KAPLAN]
Varsayılan

KİTABIN ADI :GÖLGELİ BAHÇE



KİTABIN ADI :GÖLGELİ BAHÇE
KİTABIN YAZARI :VC ANDREWS
YAYIN EVİ VE ADRESİ :İNKILAP KİTAPEVİ -ANKARA CAD 95- 34410
İSTANBUL
BASIM YILI :1993


1KİTABIN KONUSU :Genç ve güzel bir kadının yaşamından anlatılan bir hikayedir

2KİTABIN ÖZETİ : Olivia çok zengin bir kızdır Malcom onunla sırf annesiyle bire bir zıt olduğu için onunla evlenmiş ve annesine olan sevgisini onda nefrete dönüştürmüştür
Malcom’un babası Garland ise Alicia ile evlenmişti Alicia ise Olivia’nın aksine bir kuğu kadargüzel bir kızdır
Bir gece Malcom yine ruhsal krize girmiştir Bunu tek sebebi ise annesine duyduğu gerçek aşktırve bu gece Malcom alicianın odasına gider ve ona tecavüz etmeye kalkar Alicia bağırınca babası gelir Babası ile boğuşurken babasını öldürür Bunu doktorları ayarla¤¤¤¤¤ örtbas eder Alicia’yı da tehtit eder Bundan çok korkan Alicia bir şey söyleyemez Bir müddet sonra Malcom tekrar Alicia’nın odasına gider ve bu sefer tehtit ederek amacına ulaşır Daha sonra Alicia hamali olduğunun farkına varır Yaşadıklarını birbir Olivia’ya anlatır Olivia önce çok sinirlenir fakat oda çaresizliğinden işin içinden lekesisiz çıkmak içinbir plan yapar Çocuk doğana kadar Alicia malikanenin ucra bir odasında kalacaktır ve sonra çocuğun Olivia’dan olduğu söylenecektir Plan işler ve Alicia evden oğluyla birlikte gider kızını ise orada bırakmak zorunda kalır Kendisine yeni bir yaşam çizer bir doktorla evlenir Kocası ölür ve kendisinin ise çok hasta olduğunu ve oğluna bakmalarını ister Oğlan ise annesinin güzelliğinin bir yansımasıdır adeta
Olivia oğlanın gelmesini kabul etirirve ona yardımcı olurlar Fakat ne Olivia nede Malcom bu iki kardeşin birbirine olan tuytkularını göremezler Birgün bunları uygunsuz durumda basılırlar Genç çift evlenmek istediklerini söyler fakat Malcom gerçeği söylememekle beraber bu işin olamayacağını söyler fakat gençler bunu dinlemezler evden ayrılırlarMalcom ise felç geçirir
Tuttuğu özel dedektif ile yaşamlarından bilgi edinirler Çiftin 4 çocuğu olursonra oğlan bir trafik akzası sonucunda ölür Malcom kıza haber verir Ve kız çocuklarıyla eve gelir Yalnız babasının çocukları istemediğini ve onların annesinin kaldığı yerde kalmasına razı olur
Olivia çocuklarıdaya koyarken bir yasak aşkın daha oluştuğunu bu kez görür

3KİTABIN ANA FİKRİ : hasta ruhlu bir insanın ne denli büyük felaket ve yıkımlara yol açtığını ve düzeltilmesi imkansızhasar5lar verdiğini gözler önüne seriyor
4KİTAPTAKİ OLAYLARIN VE ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ:
Malcom ruhsal sorunları olan annesine aşık olduğu ve onu arzuladığı için nevrotik hasta olan kişidir
Olivia Malcom’un karısıdır
Alicia garland’ın 2 karısıdır
5KİTAP HAKKINDAKİ ŞAHSİ GÖRÜŞLER: kitap genel olarak ruhi çözümleme ve sorunların değerlendirilmesi en ince detayına kadar yapılmıştır Kitap biraz ilişkileri konu olarak toplum dışı olayların gizlenmesi ve insanların iç dünyasını göstermektedir

Alıntı Yaparak Cevapla

KİTABIN ADI : TÜRKÜN ATEŞLE İMTİHANI

Eski 02-29-2008   #27
[KAPLAN]
Varsayılan

KİTABIN ADI : TÜRKÜN ATEŞLE İMTİHANI



KİTABIN ADI : TÜRKÜN ATEŞLE İMTİHANI
KİTABIN YAZARI : HALİDE EDİP ADIVAR
YAYINEVİ : ATLAS KİTABEVİ
BASIM YILI : 1994 / 11 BASKI


KİTABIN KONUSU:
Halide Edip Adıvar’ın 1 Dünya Savaşı sonrasından cumhuriyetin ilan edilinceye kadar yaşadığı anıları anlatılmaktadır

ESERİN ÖZETİ:

30 Ekim 1918’de İngilizler’in İstanbul’u işgal etmesiyle Türk insanının durumu yorgun, şaşkın ve canından bıkkın bir haldeydi Yıllarca süren savaştan, sefaletten sonra bir de yurdumuzun işgal edilmesi, yani özgürlüğümüzün elimizden alınmak üzere olması Türk insanını bu hale getirmişti İstanbul’da yaşayan, çoğunluğunu genç subayların oluşturduğu milliyetçiler, gizli dernekler kurup İtilaf Devletleri’nin toplattığı silahları Anadolu’ya kaçırmaya çalışıyor, bir yandan da memleket için kurtuluş yolları arıyorlardı Halide Edip, bu derneklerin başkanlarına yakın biri olarak, milliyetçilerin bir araya gelip toplantı yapmak için ne büyük zahmete katlandıklarını bizzat yaşamıştır Halk ise gazeteler sansür altında olduğundan, olan bitenden habersiz, padişahın İngilizler’le kurduğu yakınlıktan ve İngilizler’in medeni bir devlet olmasından dolayı Anadolu’yu Osmanlı Türklerine bırakacaklarını sanıyordu Bizi savaşa sokan ittihatçıların çoğu Meclis-i Mebusan’da vekildi ve halk bunlara tepki duyuyordu Bunu fırsat bilen Tevfik Paşa meclisi kapatmıştı 15 Mayıs 1919’da Yunanlıların İzmir’i işgalinden sonra İngilizler Anadolu’ya giden bütün yolları tutmuşlar, tenha yolları da Osmanlı içindeki Hristiyan çetelerine tutturmuşlardı Dernekler faaliyetlerine devam edemez olmuş, Halide Edip gibi milliyetçi kişiler hakkında idam kararları çıkarılmaya başlanmıştı Özellikle Halide Edip’in Sultanahmet mitinginde söylediği “…hükümetler düşmanımız, milletler dostumuz ve kalbimizdeki haklı isyan kuvvetimizdir” sözü şimşekleri kendi üzerine çekmişti Daha fazla İstanbul’da kalamayan milliyetçiler Mustafa Kemal’in Samsun’a çıkmasıyla Anadolu’ya kaçmaya başlamışlardır Bu kaçış ikişer üçer kişilik gruplar halinde ve çok tehlikeliydi Düzenli olarak silah kaçıran ve milliyetçilerin güvenliğini sağlayan, İzmit’teki ve Adapazarın’daki en kalabalığı 80 kişiden oluşan çetelerdi Bu çeteler, geceleri milliyetçileri köylerde ağırlıyor, yağmur, çamur, yorgunluk gibi zor şartları hiçe sayıyorlardı 11 gün süren yolculuğun ardından Ankara Garı’nda Mustafa Kemal ve halk tarafından karşılanan Dr Adnan ve Halide, o gün bir eve yerleşir ve hemen ertesi gün eski Ziraat akültesi binasında olan karargahta çalışmaya başlarlar Erzurum Kongresi ve Sivas Kongresi’nden sonra yeni bir meclis kurulması zorunluluğu gündeme gelmişti Mustafa Kemal her ilden ikişer milletvekili seçilip Ankara’ya gönderilmesini talep eder 23 Nisan 1920’de Büyük Millet Meclisi kurulur ve Mustafa Kemal meclis başkanı seçilir
Bu olaya muhalefet olan Hilafet yanlılarının kurduğu ordu, meclisin kapanması için Ankara’ya doğru yürüyüşe geçer Bu isyanı bastırabilecek bir tek bu çeteler vardı Mustafa Kemal bunları durdurmak için Çerkez Ethem’i görevlendirdi İzmit’te gerçekleşen bu kuvvetlerin çarpışmasından Çerkez Ethem galip geldi Bu galibiyet çetelerin itibarını artırdı Ali Fuat Paşa bile üniformasını çıkarıp dağlara çıkmıştı Çeteler büyük bir kuvvet olmalarına rağmen ordunun himayesine girmeyi reddediyorlardı İhtiyaçlarını da halktan zorla karşıladıkları için de sürekli sorun yaratıyorlardı
İlk iş olan düzenli ordunun kurulması, Aralık ayının sonlarına doğru, büyük kavgalarla gerçekleştirildi Ethem’in 3 bin kişilik ordusu, 100 makineli tüfeği ayrıca 4 topu vardı Bu gücüne güvenerek meclise; faaliyetlerinin durdurmasını, halkı yeniden savaşa sokmamasını, İstanbul hükümetiyle işbirliği yapmasını söyleyen bir ültimatom gönderdi Yunanlılar Bursa’ya yürümeye başlamıştı ama Ethem’le Albay Refet, yani kardeşler savaşıyordu Ethem düzenli odunun kuvvetlerine karşı koyamayıp kuvvetlerini geri çekmek zorunda kaldı Ordumuzla 11 Ocak’ta (1İnönü) Eskişehir’in batısında karşı karşıya gelen Yunanlılar Albay İsmet komutasında ağır bir yenilgiye uğradılar Bundan dolayı, toplanan Londra Konferansı’na Ankara’dan da temsilcileri çağırdılar Sevr’in bir benzeri olan bu konferanstan bir sonuç alınamamış ve Yunanlılar Afyaon’dan saldırıya geçmişlerdi 31 Mart’ta (2İnönü) yine bozguna uğratılan Yunanlılar geri çekilmek zorunda kaldılar
Bu dönemde askerlere yardım amacıyla Hilal-i Ahmer (Kızılay) Hastahanesi’ne gönüllü olarak hastabakıcı olarak Eskişehir’de, cephe gerisindeki bir hastahanede çalışmaya başladı Bu arada Yunanlılar boş durmuyor İzmir’I bir silah yığınağı haline çeviriyordu Bunda İngilizlerin Yunanistan’a yaptığı silah ve maddi desteğin büyük payı vardır Hazırlıklarını tamalayan Yunanlılar bizim 4 katıumız kadar bir kuvvetle, 9 Haziranda saldırıya geçtiler Bu saldırılara karşı koyamayan ordumuz, toparlanmak için Sakarya’nın doğusuna çekildi
Bu geri çekilme mecliste büyük çalkantılara neden oldu Yapılan oylamayla Mustafa Kemal başkomutan seçildi Tekalif-I Milliye emirleri çıkartılıp ordumuzun ikmal işleri halk tarafından yapıldı Ordunun kurulmasında en çok emeği geçen Refet Paşa durmadan çalışıyor, memleketin her tarafını arayıp, tarayıp gönüllü askerler topluyordu Savaş başladığında 25000 askerimiz vardı Bunların 16000’i şehit olmasına rağmen savaş sonunda 40000 askerimiz vardı 2 ay gibi kısa bir sürede hazırlıklarını tamamladı İçindeki milli duygularla sürekli dürtülen Halide, silah altına girmeye karar verir Mustafa Kemal’in karargahında çalışmaya başlar Buradaki görevi, günlük zaiyat raporlarını tutmak ve yabancı gazeteleri takip edip, yabancı kamuoyunun savaşla ilgili düşüncelerini çevirip Mustafa Kemal’e iletmekti Ordumuzun Yunanlılara göre sayısının az olmasından dolayı güzel bir savunma planı yapıldı 25 Ağustos’ta çarpışmalar başladı Fedakar Türk askerleri öleceklerini bilseler bile mevzilerini terk etmeyip çarpışırlar ve mevzilerimize Yunanlıları sokmazlar Savaş 22 gün sürmüş ve dünyanın en uzun süren meydan muharebesi olmuştur 19 Eylül’de başlayan yunan geri çekilişi 16 Eylül günü sonlanmıştı Artık zafer bizimdi
Mustafa Kemal’in sabahlara kadar çalıştığını yakından takip eden Halide ona “Savaş bitti Artık dinlenmeye çekilme vaktiniz geldi” dediğinde sert bir tepkiyle “Asıl savaş bundan sonra başlıyor” cevabını almıştı
22 Eylül’de Mudanya Mütarekesi imzalanmış resmi olarak savaş galibiyetimizle bitmişti Yunanlılar kaçarken geçtikleri köyleri yakıp yıkmışlardı Bu savaşta onbaşı rütbesi alan Halide’nin bir görevi daha vardı Tetkik-i Mezalim Heyeti’nin başına geçmek ve Yunanlıların verdikleri zararları tespit etmek, Anadolu insanına ettiği işkenceleri kayıtlara geçirmekti Çok acı olayların yaşandığı Anadolu köylerinde halkın yaşadıkları anlatmakla bitmez Yakup Kadri KARAOSMANOĞLU, Yusuf AKÇURA ve bir fotoğrafçının olduğu bu heyet çalışmalarını bitirdikten sonra Ankara’ya döner Döndüğünde, asker üniforması giyen küçük çocuklar, Halide’nin dikkatini çeker Bunların neci olduklarını yanındaki yüzbaşıya sorar Bunlar Kazım Karabekir Paşa’nın evlat edindiği, yaşları 6 ile 14 arasında değişen, ailelei savaşta ölmüş, 2 bin kadar yetim Türk çocuğu idi Bu örnek davranışından dolayı Kazım Paşa’yı ziyaret edip tebrik eder
Halide Edip yurdumuzun düşmanlardan temizlenmesinden duyduğu huzurla eşyalarını toplayıp İstanbul’a, çocuklarının yanına, doğup büyüdüğü eve döndüğünde Mahmure ablasıyla çocukluk günlerinde olduğu gibi kucaklaşır

ANAFİKRİ:
Her konuda risk almaktan korkup kaçmamalıyız Eğer Mustafa Kemal kendi
hakkında çıkarılan idam cezasından korkup bir kenara çekilseydi, bugün, bu ülkede yaşamıyor olacaktık
Hiçbir zaman sürü psikolojisiyle bir yere takılıp gitmemeliyiz Yaptığımız her hareketi, söyleyeceğimiz her sözü inceden inceye düşünmeliyiz

KİTAPTAKİ OLAYLARIN VE ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRMESİ:
HALİDE EDİP ADIVAR: Kısa boylu, ingilizce ve fransızca bilen, tanştığı insanlarla çabuk kaynaşan, etkili konuşmalar yapabilen vatansever bir kadın, hastabakıcı, gazeteci, yazar, asker, çevirmen
ADNAN ADIVAR: Çalışkan, insanlar arasındaki fikir uyuşmazlıklarını gideren, yüreği vatan sevgisiyle dolu bir doktor Sağlık Bakanlığı ve Meclis İkinci Başkanlığı yapmıştır
Mahmure: Hlide Edip’in evinde çalışan, ayrıca ona arkadaşlık eden bir mürebbiye
KİTAP HAKKINDAKİ ŞAHSİ GÖRÜŞLER:
Kitap, ülkemizin kuruluş yıllarında çektiği çileleri başarılı bir şekilde dile getirmiştir Fakat yazarın uslübü günümüz Türkçesine göre biraz ağırdır Cumhuriyetin 5 yıl öncesine kadar olan bölüme ait bilgi edinmek isteyen arkadaşlarıma okumalarını tavsiye ederim

KİTABIN YAZARI HAKKINDA KISA BİLGİ:
1882’de İstanbul’da doğmuş, 9 ocak 1964’te İstanbul’da ölmüştür1901’de Amerikan Kız
Koleji’ni bitirir bitirmez Salih ZEKİ ile evlenmiş Ayet ve Zeki adında iki oğlu dünyaya gelmiştir Salih ZEKİ’nin ikinci defa evlenmesi nedeniyle ondan ayrılır1917’de ikinci eşi olan Dr Adnan Adıvar ile evlenir Savaş Yıllarında eşi ve Mustafa Kemal için çevirmenlik yapmış, Kızılay’da çalışmıştır Ordudaki çalışmaları nedeniyle önce onbaşılık sonra da başçavuşluk rütbesini almıştır Fakat o, halkın da benimsediği onbaşı rütbesini kullanmıştır
1839’da İstanbul Üniversitesi İngiliz Edebiyatı profesörlüğüne tayin edilmiştir
1950 yılına kadar bu görevinde kalan Halide Edip, 1950-1954 yılları arasında İzmir milletvekili olarak meclise girmiştir

Alıntı Yaparak Cevapla

KİTABIN ADI: Ramses, Kadeş Savaşı

Eski 02-29-2008   #28
[KAPLAN]
Varsayılan

KİTABIN ADI: Ramses, Kadeş Savaşı



KİTABIN ADI: Ramses, Kadeş Savaşı

KİTABIN YAZARI: Christian JACQ
YAYINEVİ VE ADRESİ: Remzi Kitabevi
BASIM YILI: 1999



1KİTABIN KONUSU: Kitap, MÖ 13 yyda Mısır firavunu I Seti’nin ölümünden sonra yerine geçen oğlu II Ramses’in firavunluk döneminde ülkesinde ve çevresinde dönen entrikaları ve Mısır’ı tehdit eden Hititlilerle yapılan Kadeş savaşını anlatmaktadır


2KİTABIN ÖZETİ:
II Ramses, babası I Seti’nin ölümünden sonra MÖ 1279 yılında tahta çıkmıştır Ancak genç yaşı ve deli dolu haraketleri ile tepkiler almıştır Bu işi yapabilecek, yani Mısır’ı yönetecek bir firavun olarak görülmemiştir Ayrıca kendisinin firavun olması gerektiğini düşünen ağabeyi Şenar’ın da büyük düşmanlığına maruz kalmıştır Bunlara rağmen Ramses, büyük başarılara imza atmış, çeşitli yerlere tapınaklar yaptırmış, ve Memfis’te bulunan ülke merkezini Pi-Ramses’e taşımıştır Böylece çevre ülkelerin oluşturdukları tehlikelere karşı yapılan savunma savaşlarını da daha hakim bir yerden yönetmeyi amaçlamıştır
Fakat ağabeyi Şenar, vazo ticareti ile uğraşır görünen bir Hitit casusu ile işbirliği yaparak kardeşi Ramses’ı Hititliler karşısında yenik duruma düşürüp onun yerine firavun olmayı ve ülkeyi yönetmeyi amaçlamıştır Kızkardeşi Dolant ve kocası, kendini Libyalı bir büyücü olarak tanıtan Ofir isimli, Hitit casus şebekesinin başı olan birinin yalanlarına u¤¤¤¤¤ Ramses’e ve karısı Nefartari’ye karşı çeşitli kötülükler yapmaya kalkışmışlardır Ofir, tek tanrılı bir dini yaymaya çalışan biri olarak kendini tanıtmış, Ramses’in veyandaşlarının inandığı tanrıların sahte olduğuna ve ülkeyi felakete götüreceğine halkı inandırarak taraftar toplamaya başlamıştır Böylece, çok tanrılı bir din anlayışı olan Mısır’da iç kargaşalık yaratmaya çalışmıştır Aynı zamanda Ramses’e ve karısına karşı büyüler yapmış onları yok etmeye çalışmıştır Fakat bütün bunların altında yatan asıl amaç yaptığı casusluğu örtbas etmek Hititlilere daha rahat bir biçimde mesajlarını iletmektir
Bütün bu olumsuzluklara rağmen, talih Ramses’ten yanadır Ayrıca yakın arkadaşlarından dışişleri ustası Aşa, büyücü Seatu ve başkatibi Ameni ona her konuda yardım etmekte bütün kötülüklere karşı onun yanında yer almaktadırlar Ayrıca Ramses’in yakın korumalığını üstlenen aslanı ve köpeği de ona hiçbir düşmanı yaklaştırmamaktadır
Ülke içinde bu olaylar meydana gelirken ülkeyi ve Ramses yönetimini yok etmeyi amaçlayan bu kadar faaliyetin yanında dış tehdit olan Hititliler de boş durmamakta Mısırlılara karşı bir saldrı planlamaktadırlar
II Ramses, bütün bunları izledikten sonra ülkesini ve askerlerini bu savaşa hazırlamaya başlamıştır Emrindeki komutanlar ve askerler ise bu savaşın ülkeyi felakete sürükleyeceğini Hititlilerin Mısır’ı yenip ülkeyi paramparça edeceklerini savunuyorlardı Fakat Ramses kendinden emin bir şekilde savaşın ülkesi ve firavunluğu için gerekli olduğunu ileri sürerek adamlarını ikna etmiştir
Bir süre sonra hazırlıklarını tamamlayan Ramses ilk olarak Hititlilerin ele geçirdiği kaleleri kolaylıkla geri alır Daha sonra gözde kalesi olan Kadeş’te çarpışmaya karar verir Bu kararda en önemli etken, Hititlilerin içine casus olarak sızan Aşa’nın verdiği bilgiler olmuştur Çünkü Aşa Hititlilerin içine sızp onların saldırı planladığını öğrenmiştir
Ramses de bunun üzerine Kadeş’e doğru harekete geçmiştir Amacı Kadeş’i ele geçirmektir Bu amaçla emrindeki dört tümen ve yardımcı kuvvetlerle bugünkü Suriye’de çeşitli kaleleri ele geçirir Oradan da Kadeş’e yönelir Buna karşılık da Hititlerin imparatoru Muvatallis Kendisine bağlı devletlerden büyük bir birlik oluşturur Tabii bu arda Hititliler arasında da çeşitli iktidar savaşları olmaktadır Hitit İmparatoru Muvatallis oğlu Urhi-Teşhup’a orduyu eğitme görevi vermiştir fakat ona güvenmemektedir Bu nedenle asıl savaş planını oğluna açıklamamış, yerine onun kardeşi iyi bir diplomat olan Hattuşil ile ortaklaşa bir plan geliştirmiştir Muvatallis, bu savaşın kendi imparatorluğunu sağlamlaştırmak ve Hititlilerin yayılmacı politikasına ters düşmediğini göstermek ister Oğlu Urhi-Teşhup da savaşın başarısına sahip çıkarak iyi bir komutan olduğunu kanıtlayıp babasının tahtına geçmeyi planlamaktadır
Muvatallis, kendi birliklerini ve bağlı devletlerden oluşturduğu birliği kentin arkasındaki tepeye saklar, fakat ordunun daha kuzeyde Halep’te olduğu yönündeki yanıltıcı haberleri yayar Ramses’in Kadeş yakınlarına geldiğinde çıkardığı bir keşif kolu, köylü kılığında iki Hititli öncü askeri yakalayıp getirir Bu askerlerin söylediklerine kanarak Asi ırmağı vadisi boyunca dar bir yürüyüş kolu halinde ilerlemeye başlayan Ramses ve ordusu tepenin ardından çıkan Hititlilerle karşılaşınca şaşkına döner Hititliler ırmağı geçerek Mısırlıların bir tümenini bozguna uğratır ve Mısır kampına doğru hücuma başlarlar Ardından bir tümeni daha dağılan Ramses, Hititlilere arkadan saldıran yardımcı kuvveti ve kendisinde bulunduğu iddia edilen güneşin gücüyle Hititlileri ırmağın kıyısına kadar itmeyi başarırHatta Hititliler bir süre sonra Kadeş kalesine sığınmak zorunda kalırlar Muvatallis, savaşın galibi olarak Ramses’i gösteren ve kendisini yenilmiş ilan eden resmi bir belgeyi Ramses’e vererekyenilgiyi kabul eder Böylece Ramses, Aşa’yı kurtarır ve arkadaşlığa verdiği önemi kanıtlar
Daha sonra ülkesine dönen Ramses başarılı bir komutan ve güçlü bir firavun olarak ülkesinde coşkuyla karşılanır Burada ağabeyi Şenar, yaptığı kötülükler ve işlediği suçlardan dolayı tutuklanır Fakat ellerinden kaçar Casus Ofirde ülkeden kaçar Ofir’in etkisinde kalan Musa Ramses’in kızkardeşinin kocasını öldürdükten sonra ülkeden kaçar ve Yahudileri biraraya getirmeye çalışır Yavaş yavaş tektanrıcı anlayış içinde Tanrı’ya yönelmiş peygamberliğini ilan ederek firavuna karşı çıkmaya hazırlanmaktadır Bu arada casus Raya, bir kaza sonucu ölür
Firavun II Ramses’in ülkesi ve firavunluğu o anda tehlikeden arınmış görünmektedir Fakat tehlikeler tamamen yok olmamıştır Ramses’in bütün düşmanları ona ve Mısır topraklarına karşı tekrardan güçbirliği yapıp saldırmak için uygun zamanı beklemektedirler


3KİTABIN ANA FİKRİ :
Ağabeyi ve düşmanları tarafından engellenmek istenen II Ramses’in hayat serüveni boyunca yaşadıklarını ve Mısır'a kazandırdıklarını anlatmaktadır






4KİTAPTAKİ OLAYLARIN VE ŞAHISLERIN DEĞERLENDİRİLMESİ:
IIRamses: Mısır kralıdır
Nefertari : IIRamses’in karısıdır
Musa : IIRamses’in yakın arkadaşlarından birisidir
Aşa : Mısır’ın dışişleri bakanıdır
Ameni : Sandalet taşıyıcısı ve başkatiptir
Şenar : IIRamses’in ağabeyidir
Dolant : IIRamses’in kızkardeşidir
Ofir : Libyalı büyücü ve casus şebekesinin başıdır
Raya :Vazo ticaretiyle uğraşan Hitit casusudur
Mutavallis : Hitit imparatorudur


5KİTAP HAKKINDA ŞAHSİ GÖRÜŞLER: Her ne kadar kitapta bir tarihi olay ele alınıyor olsa da, eser bir tarih kitabı veya bilimsel araştırma şeklinde ele alınmıştır Kitap durağan ve tasvirlerle bezenmişti Buna ek olarak tam bir subjektiflikle anlatılmıştır Zaman zaman zor sıkılan okurların bile sınırlarına dayandığını söylemeliyim
Birbirinden bağımsız gibi görünen bir sürü olayın kitabın sonunda kesişmesi ise kitabın üslubuna ayrı bir renk katmış Kitap öyküsü ve sürükleyici serüveni açısından oldukça başarılı olmuş Fakat çeviri bir kitap olmasından kaynaklandığını düşündüğüm büyük bir boşluk kendini hissettirmiş



6KİTABIN YAZARI HAKKINDA KISA BİLGİ:
1947'de Paris'te doğdu 13 yaşındayken hayatına yön verecek kitabı okudu: Jacques Prienne'nin "Eski Mısır Uygarlığı Tarihi" Bunu takip eden 5 yıl içinde 8 roman yazdı Böylece edebiyat kariyeri başlayan Jacq, 50 yaşına geldiğinde 50'nin üstünde eser vermişti 17 yaşında Mısır'da geçirdiği balayı sırasında II Ramses'in devrilmiş olan dev heykeliyle ilk kez karşılaştı Jacq'ın kaderi artık belirlenmişti 21 yaşında Sorbonne Üniversitesi'nde Mısır bilimi (Egyptology) ve arkeoloji eğitimi gördü Çalışmalarını sürdürüp Eski Mısır konusunda doktora yaptı 1986'da doktora tezi Editions du Rocher tarafından yayınlandı Böylece akademik kariyeri ve ünü sağlamlaştı 20 bilimsel makale yayınladı "Büyük Firavunların Mısır" adlı makalesi 1981'da Academie Française ödülünü aldı 1987'de yazdığı "Mısırlı Champollion" adlı romanıyla dikkatleri çekti ve büyük bir ün kazandı Tehlikede olan tarihi alanların korunması için halen başkanlığını sürdürdüğü Ramses Enstitüsü'nü kurdu 1995 yılında Alexander Dumas'nın ve 19 yüzyılın diğer ünlü dizi roman yazarlarının izinden giderek II Ramses'in hayatını anlatan 5 ciltlik romanını yazdı

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Kitap Özetleri (Güncellenecek...)

Eski 03-02-2008   #29
[KAPLAN]
Varsayılan

Cevap : Kitap Özetleri (Güncellenecek...)



KİTABIN ADI: Çanlar Kimin İçin Çalıyor
YAZARI:Ernest HEMINGWAY
YAYINEVİ-ADRESİ:Cem Yayınevi-NuruosmaniyeCad Kardeşler Han 3/3 Cağaloğlu/İstanbul
BASIMYILI:Birinci Basım, 1991


KONUSU:İspanyol iç savaşı sırasında isyancı çetelerle birlikte bir köprüyü havaya uçurmak için uğraşan bir İngiliz bombacının başından geçen olaylar ve gerçek aşkını bulması

KİTABIN ÖZETİ :
Roberto Jordan, çok zor bir göreve seçilmişti Gerçi daha önce birçok defa yaptığı işlerden biriydi ama yinede General Golz onu bu görev için bizzat kendi görevlendirmişti General Golz’un tümeninin taarruza başlamasıyla beraber köprüyü uçurması gerekecekti Uçakların bomba sesleri duyulunca köprü uçmuş olacaktı
Yaşlı bir adam ona kılavuz olarak verilmişti 68 yaşına rağmen dinç ve kuvvetli bir görüntüsü vardı Dağda Amerikalıya yardım edecek çetelerin hepsini tanıyordu Gerçi çoğu işe yaramaz adamlardı ama tren işini iyi yapmışlardı Kaşkin görevini çok iyi yapmış, treni bölgedeki çetelerle beraber havaya uçurmuştu Daha sonrada başka bir iş esnasında ölmüştü
Yaşlı adam Roberto ‘yu köprüye götürdü Köprünün iki yanında iki nöbetçi vardı ve biraz uzağında 7 askerin kaldığı bir karakol vardı Dinamitleri, yarım saatlik uzaklıkta bir tepede olan Pablo’ nun yerine götürdüler Ağaçların arasında olan bu yerde Pablonun dört atı vardı Pablo 50 yaşını geçmişti, çok akıllı ve tecrübeli bir adamdı Tren işinde o da vardı Çingene, Fernando, eşi Pilar ‘da Tren işi esnasında kurtardıkları Maria’ yı hepsi de taşımışlardı
Pablo Cumhuriyetçiydi, çetelerin hepsi Cumhuriyetçiydi Ama köprü işini öğrendiğinde Pablo ‘nun hoşuna gitmedi bu iş Tren işi daha mantıklı idi Onun kadar kampta sözü geçen Pilar, Roberto ‘yu destekleyince diğerleri de desteklediler Pilar başkanlığı Pablo ’nun elinden aldı ve köprü için Roberto ‘ya yardım edeceğini söyledi El Sordo (diğer çete reisi) ‘nun da yardım edeceğinden şüphe yoktu Dağlarda yüzlerce adam olmasına rağmen El Sordo ‘nunkilerle beraber topu topu 18 kişi bulabilmişlerdi Diğerleri güvenilir değildi Köprünün imha edilmesinden dolayı Pilar ve Sordo adamlarıyla beraber bu bölgeyi terk etmek zorunda kalacaklardı O akşam Sordo gelmeyince ertesi gün Pilar ve Maria ‘yla beraber, Roberto Jordan El Sordo ‘nun yanına gitmeye karar verdiler Maria trenden baygın halde kurtulmuştu O zamanlar saçı tamamen kesilmiş olmasına rağmen, büyüdükçe Maria güzelleşmişti Maria ve Roberto birbirlerine ilk görüşte aşık olmuşlardı Pilar, Roberto ‘dan bu iş bitince kızı götürmesini istemiş, Roberto ‘da kabul etmişti
El Sordo Cumhuriyetçi ruhunu dağlarda koruyan ender çete reislerinden biriydi Roberto Jordan, El Sordo ‘nun kendisine yardım edeceğinden emin olmuştu Altı at vardı El Sordo, daha sonraki kaçış için gereken atları bulmak için gayret göstereceğini söyledi Ne de olsa köprü işinden sonra buralardan gitmek zorunda kalacaktı
Roberto, Maria ve Pilar akşama doğru barınaklarına döndüler Pablo köprü işinden yana değildi Roberto Jordan onu öldürmek zorunda olduğunu biliyordu Diğer adamların hepsi de onun ölmesini istiyorlardı Köprü işini bozabilirdi Pablo Bir an mağaradan dışarı çıkan Pablo ‘nun kaçtığını düşündü herkes Çünkü kaçarken birkaç dinamit lokumu da götürmüştü
Roberto dışarıda yatmaya alışkındı Gece bayağı ilerlemiş ve Maria ‘nın güzelliği onu büyülüyordu Maria sıcacıktı Bir ses üzerine arkaya dönünce Faşist Süvarilerden birini karanlıkların arasından zorda olsa seçebildi Tabancasıyla onu vurdu Tam kalbine gelmişti mermi Diğer süvarilerinde gelmesi yakındı Adamlarıyla beraber pusu kurdu ve kardan ayak izini takip etmesini beklediği diğer süvarileri bekledi Süvariler bekledikleri gibi geldiler Onları farketmemişlerdi, ama ilerlemelerine devam edip gittiler
Silah sesleri Sordo ‘nun barınağından geliyordu Sordo ’nun yerini bulmuşlardı Birkaç saat sonra silah sesleri kesildiğinde Sordo ve adamları ölmüştüArtık yalnızdılar Köprü sabaha uçurulacaktı
Pablo gece yarısı beş abamla geldi Pablo kaçamamıştı İhaneti kendine yedirememişti Roberto Pabloyu karşısında görünce ümitlendi Köprü işi olabilirdiPilar ve yanındakiler üstteki karakolu, Pablo yeni getirdiği beş atlı ile alttaki karakolu imha edecekti
Uçakların bombaları sabaha karşı duyuldu, Anselmo ve Roberto köprüdeki iki nöbetçiyi öldürdüler Roberto dinamitleri yerleştirirken acele edemezdi Neredeyse başarmak üzereydi Diğer iki karakoldan silah sesleri ardı ardına geliyordu Dinamitleri yerleştirdi ve Anselmo ile beraber ipi germeden köprüden bir miktar uzaklaştılar Pilar ve yanındakiler karakolu halletmişlerdi ama iki adamı ölmüştü Pilar‘ın Roberto ipi çekti ve köprü ortadan ikiye ayrıldı Gökden yağan demir parçalarından biri Anselmo ‘yu öldürmüştü Yaşlı adam çok küçük gözüküyordu
Pablo tek başına kurtulmuştu tanktan Karakolu imha edememişlerdi ama Pablo tek başına kurtulmuştu Artık herkese yetecek kadar at vardı Maria çok seviniyordu, Roberto yaşıyordu Atlarla hızla ilerliyorlardı Pablo ‘nun kaçmak için çok güzel planları olsa gerekti
Bayırı çıktıkça Roberto ‘nun atı yavaşlıyordu Zavallı hayvanın nefesleri bile hızlanmıştı Büyük bir gürültü ile Roberto ‘nun ayağı, düşen atın altında kalmıştı Ayağı kırılmış ve kırık kemik Roberto ‘nun kaslarını yırtmıştı Daha fazla ilerleyemezdi Yardıma gelenlerle vedalaşıp, orda kalmak istediğini söyledi Diğerleri giderlerken, biliyordu Daha General Golz ‘dan emir alırken böyle olacağını biliyordu

ANAFİKİR:Savaş tam anlamıyla bir yıkımdır, her iki tarafa da zarar verir ve aslında her insan öldürmekten pişmanlık duyar Aşk ise zaman ve mekan tanımaksızın bir savaşın ortasında dahi yeşerebilir

KİTAPTAKİ KARAKTERLER:

Robert JORDAN: Amerika’da bir ispanyolca öğretmeniyken İspanyol iç savaşının patlak vermesi üzerine birden bire bombacı olarak eğitilip İspanya’ya yollanmış olan kültürlü, bilgili ve yakışıklı bir İngiliz
Maria:Bir tren patlaması esnasında Pilar ve Pablo tarafından kurtarılan ve daha sonradan Robert Jordan’ın aşık olduğu genç kız
Anselmo:Yeni görevi için ona rehberlik edecek ve çetelerle bağlantısını sağlayacak olan yaşlı bir adam
Pablo:Robert Jordan’a yardım eden çetenin lideri
Pilar:Pablo’nun kadını
Sordo:Bir çete lideri

ŞAHSİ GÖRÜŞLER:Bence oldukça ilgi çekici ve sürükleyici bir konuya sahip olmasına karşın için deki uzun tasvirler bazı yerlerde akıcılığın bozulmasına ve can sıkıcı olmaya kadar varabiliyor Ama genel itibariyle güzel ve etkileyici bir kitap

YAZAR HAKKINDA BİLGİ:Amerikalı yazar(Oak Park, İllinois, 1899-Ketchum, İdaho, 1961) Three Stories and Ten Poems (1923) ve Torrents of Spring’den(1926), Akıntı Adalarına(1970) değin bir dizi yapıtta, savaş deneyiminden kaynaklanan imgeci anlatımlardan, Kızılderililer ve Amerika kıtası üstüne yansımalı bir öyküden, ada ve Okyanus temalarına ilişkin kurgulara dek uzanan betimlemeleri öylesine titizdir ki, karşıt güçleri saptamada ve gerçeğin serinkanlı bir görüntüsünü önermede hep aynı inat vardır Savaş sürekli bir esin kaynağıdır (Silahlara Veda [1929], Çanlar Kimin İçin Çalıyor[1940], Irmağın Ötesi[1950] ) ve savaş konusu, av ve serüven öykülerinde (Afrika’nın Yeşil Tepeleri [1935], İhtiyar Adam ve Deniz[1952] ) ele aldığı aşk, moral gücü ve yalnızlık konularıyla birleşir 20’li yılların sürgününü anlatan Güne de Doğar(1926) ve Paris Bir Şenliktir(1964) adlı yapıtlarında yazarın gizli ruhsal zayıflıklarıyla kırılganlığının düşsel evrenini ortaya koymak için seçilen yollar sergilenir Hemingway, boğa güreşlerine ilişkin olarak anlattığı (Death in Afternoon, 1932) bu belirsizlikler nedeniyle intihar ederek öldü (1954 Nobel edebiyat ödülü)

Alıntı Yaparak Cevapla

KİTABIN ADI : SEFİLLER

Eski 03-02-2008   #30
[KAPLAN]
Icon47

KİTABIN ADI : SEFİLLER



KİTABIN ADI : SEFİLLER
KİTABIN YAZARI : VICTOR HUGO
YAYINEVİ : VARLIK YAYINLARI
BASIM YILI : 1992


KİTABIN KONUSU:
Bu romanda Jean Valjean adlı bir köylünün, 19 yy’un ilk 30 yılındaki serüvenleri anlatılır
Valjean aç ailesini doyurmak için ekmek çaldığından bir kadırgada kürek çekmeye mahkum edilmiştir

ESERİN ÖZETİ:

Birkaç kez kaçma girişiminde bulunduğundan mahkumiyet süresi 19 seneye çıkarılır 1815’de serbest bırakılır Valjean Güney Fransa’da D kasabasına gider Bir kürek mahkumu olduğundan kimse onu barındırmak istemez Sonunda yaşlı ve çok iyi bir insan olan kasabanın piskoposu onu yanına alır ve ona çok iyi davranır Valjean onun bu konuk severliğine piskoposun yemek takımlarını çalmakla karşılık verir Polis kısa bir süre sonra Valjean’I yakalar ve piskoposa getirir piskopos Valjean’I hayrete düşürürcesine, yemek takımını Valjean’a hediye verdiğini söyler Valjean’ın karşılaştığı bu durum onu derinden etkiler Ondan sonra piskoposun güvenine layık olmaya mümkün olduğu kadar erdemli ve dürüst bir hayat sürmeye söz verir
Valjean yıllar sonra takma bir adla Kuzey Fransa’da mücevherat üreticisi olarak devam ediyordur Üretimde bir iki basit gelişme gerçekleştiğinden şimdi varlıklı bir insandır Kasaba halkının güvenini kazanmış ve hatta belediye başkanı bile seçilmiştir Kasabanın müfettişiJavert, tam bir dedektiftir ve amirinin kişiliğinden şüphe eder Onu tam yakalattıracağı sırada adının Valjean olduğu bir diğer insanın başka bir suçtan yakalandığını ve tekrar kadırgaya gönderileceği haberini alır Çok mahçup duruma düşen polis müfettişi belediye başkabıbdan özür diler, onun hakkında şüphelere düştüğünü anlatır Valjean kendi adını taşıyan suçsuz bir insanın acı çekmesinden ötürü vicdan azabı duyar Kahramanca bir hareketle mahkemeye gider, kendisini tanıtır ve kendi isteğiyle kürek mahkumluğuna döner Birkaç yıl sonra tekrar kaçar ve kuzeye gider Üretici olarak iş yaptığı yılların karşılığı olan parayı buraya gömmüştür Para onu rahatça geçindirebilecek ve çevresinede yardım etmesine de imkan verecektir İlk işi Cosetta adında bir kızı aramak olur Kız bir zamanlar yanında çalışan Fantina’nın kızıdır Fantina kızına bakmak için fahişelik yapmıştır Fantina artık ölmüştür ve onu yetiştiren üvey anne ve babası ona kötü muamele etmektedir Valjean onu evlatlık alır ve ona derin bir sevgiyle bakmaya başlar Beraberce Parise giderler Valjean bir rahibe manastırında bahçıvan olarak çalışmaya başlar ve Cosette da manastırın okuluna gider
Cosetta büyüyünce Parisli bir öğrenci olan marius Pontmercy adında bir genç onunla ilgilenir Cosette ve Marius, Paris’in Luxenburg Gardens adındaki parkında tanışırlar ve Valjean’ın kendisini ve Cosette’yi gizli tutmasına rağmen gizliden gizliye mektuplaşırlar
Olaylar, ülkedeki iç huzursuzluklar sırasında doruğa ulaşır Sosyalistler 1832’de, Paris’te hanedanlığa karşı başarısız kalan bir baş kaldırma hareketine girişirler Marius ve arkadaşları bu isyanda yer alırlar ve sosyal adalete bağlılığından ötürü kim olduğunun meydana çıkmasına bile aldırış etmeyen Valjean da isyana katılır Sokak çatışmalarının ortasında eski düşman Javert ile karşılaşırlar Onun bütün hayatı şimdi ellerindedirGerçi bir tek kurşun Javert’I ortadan kaldıracaksa da Valjean Jvert’ı serbest bırakır Valjean’ın bu davranışı Javert’in, kesin meşruiyet ve hukuka dayanan ahlaki dünyasını alt üst eder Hayatında ilk defa olarak bir mahkumun kanuna saygı duyan bir vatandaştan daha iyi bir insan olacağını düşünür ve kendini öldürür
Bu arada barikatlar ardına çekilen isyancılar çevrilir Karşı tarafın kuvvetleri daha fazladır Çarpışmalar sırasında Marius ağır yaralanır Valjean Marius’u, sırtında taşı¤¤¤¤¤ yer altındaki lağım kanallarına götürür Burası hoş bir yer olmasa da, çatışma alanından uzaktır Kendisini tamamen kaybetmiş ve hemen hemen ölü olan Marius, büyükbabasının evine getirilir Marius hayatını kimin kurtardığını bilmemektedir
Valjean, Cosette ile Marius arasına girmemeye karar verir Cosette’nin Marius’u sevdiğini ve onunla evlenmek istediğini anlar Cosette’ye büyük miktarda para verdikten sonra inzivaya çekilir Marius önceleri bunu kabul eder fakat hayatını kurtaranın Valjean olduğunu öğrenince Cosette ile birlikte son bir defa görmek için ihtiyar adamın yatak ucuna giderler Valjean ölüm yatağında, seneler önce, evliya gibi biri olan psikopozun inanılmaz bir jestle kendisine hediye ettiği ve böylece Valjean’ın ruhunu kazandığı gümüş şamdanlığı Cosette’ye hediye eder

ANAFİKRİ:
Kendisine her zaman kötü davranılan bir mahkumun, kendisine iyi davranan biriyle
beraber olduğu zaman kişiliğinin ve davranışlarının iyiye doğru gidişatı gözlenmiştir

KİTAPTAKİ OLAYLARIN VE ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRMESİ:
JEAN VALJEAN: Romanın kahramanı Önceleri basit, çalışkan bir köylüyken sonradan bir mahkum olarak hayata küskünlük duyar
JAVERT: Hiç bir zaman satın alınamayacak kadar namuslu bir polis memuru
MARIUS PONTMERCY: Albayın oğlu Kendisini babasının anısına adıyan bir genç
COSETTE: Fantine’nin kızı, Valjean’ın evlatlığı Sevimli bir kız
FANTINE: Karakteri bakımından iyi bir kız ise de şartlar onu bir fahişe olmaya zorlar

KİTAP HAKKINDAKİ ŞAHSİ GÖRÜŞLER:
Eserde tarihsel olaylar, kişilik çözümlemeleri, siyasal düşünceler, insanlar arasındaki günlük ve basit ilişkiler iç içe ve büyük bir ustalıkla anlatılmıştır

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.