Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Mühendislik / Mimarlık / Peyzaj Mimarlığı

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
ders, entomoloji, notları

Entomoloji Ders Notları

Eski 10-10-2012   #16
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Entomoloji Ders Notları



3 Kenelerin konakları için bir etkileride paralizIere neden olmalarıdır Ixodes ve Dermacentor gibi kene türlerinin nymph ve özellikle erişkin dişilerinin tükrük salgısında bulunan toksin kene felcine neden olur Arka ayaklardan başlayan ve öne doğru yayılan ve hatda ölümle sonuçlanan felç olayı oluşur Bu toksin solunum ve sinir sistemini etkilemektedir Kene felci ( tick parlysis) insanlarda özellikle çocuklarda ve evcil hayvanlarda görülmektedir

4 Kene toksikozuna neden olmaları Hyalomma cinsine bağlı türler tarafından oluşturulur Erişkin kene tarafından oluşturulan toxin ruminat ve dumuzlarda mukoz membranların hiperemisi ve yaş egzama ile karekterize terleme belirtilerine yol açar Ayrıca Argas persicus türü ördeklerde kene toksikozuna neden olabilmektedir

5 Kenelerin en önemli etkilerinden biride çeşitli hastalık etkenlerine vektörlük yapmalandır Keneler protozoonlar, viruslar, bakteriler, riketsiyalar, spiroketler ve helmintlere biyolojik veya mekanik taşıyıcılık yaparlar Paraziter enfeksiyonlardan Veteriner Hekimlik yönünden önemli olan Babesia ve Theileria etkenlerini nakletmeleri yönünden büyük önemleri vardır Keneler bu hastalık etkenlerini iki şekilde naklederlerBunlar;

Transstadial nakil: Kenenin bir gelişme döneminde kan emerken aldığı hastalık etkenini bir sonraki gelişme döneminde kan emerken konağına aktarmasıdır Üç konaklı keneler larva safhasında aldığı etkenleri nymph evresinde kan emdiği konağa aktarır Nymph döneminde aldığı etkenleri ise erişkin safhada kan emdikleri konağa aktarırlar (iki konaklı kenelerde de bu durum görülür) Hyalomma türlerinin Theileria annulata'yı nakletmeleri örnek olarak verilebilir

Transovarial nakil: Tek konaklı kenelerde etkenler kenenin yumurtalarına geçer Yumurtadan çıkan larvalar enfekte olduğu için bu dönemde kan emerken etkenleri konağa nakleder Boophilus türlerinin Babesia türlerini nakletmesi transovarial nakildir

Kenelerin hastalık etkenlerini nakletmelerindeki yüksek potansiyeli şu özelliklerinden ileri gelir:

1 Sabit ve yavaş olarak kan emerler Bu sırada konağı ile birlikte taşınarak geniş bir alana dağılırlar

2 Çevre şartlarına oldukça dayanıklı olup, kolay kolay etkilenmezler

3 Doğal düşmanları oldukça azdır

4 Kene türlerinin çoğunluğu geniş bir konakçı spektrumuna (euroxene)sahiptir Bu nedenle aç kalma ve ölme sorunları daha azdır

5 Keneler uzun süre yaşarlar ve açlığa oldukça dayanıklıdırlar

6 Kenelerin yüksek üreme güçleri vardır Bazı türler 18000'ne kadar yumurta bırakabilirler

7 Birçok kene türü hastalık etkenlerini tansovarial olarak yeni nesillerine aktarırlar Böylece bir enfekte keneden binlerce yeni enfekte nesiloluşur

Lyme hastalığı:

Bu hastalığın etkeni spiroketalardan olan Borrelia burgdorferi'dir Köpek, at, sığır, koyun, kedi ve insanlarda bildirilmiştir Hastalığın vektörlüğünden birinci derecede sorumlu olan tür lxodes ricinus' dur Bu mera kenesi türü etkenle bir defa enfekte olduktan sonra bütün ömürleri boyunca bulaşık kalırlar Transstadial (%80) ve transovarial (%20) olarak nakledilirler

Lyme enfeksiyonunda ilk klinik belirti deride oluşan Erythema Chronicum Migrans (ECM)'dır Bu klinik bulgu hastalık için patognomonik lezyon olup, deri döküntüsü şeklindedir Buna yerel bir lenfbezi büyümesi, ateş ve halsizlik de eşlik edebilir Ayrıca sinir sistemi, kalp ve kas iskelet sistemi ile ilgili belirtiler görülür

Suborder: Mesostigmata

Mesostigmata alt takımındaki akarlar oldukça küçük olup, 1-2 mm büyüklüğündedirler ve kenelere benzerler Vücutları gnathosoma ve idiosomadan ibarettir Stigmaları bir çift olup, coxae'ların lateralinde yer alır Bu alt takımda önemli olan aile;

Familya: Dermanyssidae

Bu aileye bağlı bulunan cinsler;

Genus: Dermanyssus Genus: Pneumonysus

Genus: Ornithonyssus Genus: Ophionyssus

Genus: Allodermanyssus Genus: Varroa

Genus: Dermanyssus

Bu cinste bulunan ve yaygın olarak görülen tür Dermanyssus gallinae' dir Bu türün erişkinleri 05-1 mm büyüklüğündedir Vücudu oval şekilde ve ön tarafında ince uzun yapıda ağız organelleri bulunur Vücudun dorsal kısmı yaka şeklinde küçük bir kitinle örtülüdür Erişkinlerinde ve nymphlerinde 4 çift bacak bulunur Uzun bacaklıdırlar İdiosoma seyrek ve kısa kıllarla örtülüdür Bu parazit tüm kanatlılardan kan emer ve fırsat buldukça da insanlara saldırabilir Bu akarlar beyaz, gri veya siyah renkte olmalarına rağmen kan emince kırmızı renk alırlar Bu nedenle tavukların kırmızı akan ya da "tavuk kırmızı biti" olarak adlandırılır Bunlar kümesIerde hayvanların üzerinde ya da meskenlerde çatlak ve aralıklarda kum yığını halinde bulunurlar Dişileri yumurtalarını buralara bırakır Yumurtalardan çıkan larvalar gömlek değiştirirler ve I nymph 'ler oluşur Bunlar konaklarından kan emerler, gömlek değiştirirler ve 2 nymph'ler meydana gelir Bunlarda kan emer ve gömlek değiştirerek erişkinler oluşur Biyolojileri optimal şartlar altında 7 günde tamamlanır Erişkinler kan emmeksizin 4-5 ay canlılıklarını korurlar Dermanyssus gallinae'nin erişkin ve nymph'leri konaklarından kan emerler Larvaları ise beslenmezler Dermanyssus gallinae'nin erişkinleri ve nymph'leri değişik zamanlarda ve periyodik olarak kanatlılardan kan emerler Gündüzleri ise kümesIerde saklanırlar Evlerin çatısındaki güvercinlerde bulunduklarından buradan insanlara geçebilirler Ayrıca kümese giren insanlara da saldırırlar Bu parazitler özellikle yazın aktivite gösterirler ve uygun şartlarda çok çabuk ürerler Konaklannı irrite ederek huzursuzlandınr ve kan emerek anemiye sebep olurlar Bu durum yumurta verimlerinin düşmesine ve et verim kaybına yol açar Ağır enfestasyonlarda ölüm olayları görülebilir Bu ektoparazit türü kanatlıların spirochetosis etkeni olan Borrelia anserina'ya vektörlük yapar İnsanları sokması sonucu deride kızarıklık, lokal olarak şişlikler, lokal ya da yaygın allerjik bozukluklar ve kaşıntıya neden olurlar Bu parazit türüne kuş akarcığı adı da verilmektedir

Genus: Ornithonyssus (=Bdellonyssus, Liponyssus)

Bunlar şekil ve biyolojileri bakımından Dermanyssus 'lara benzerler Ancak bunların Vücudunda çok daha fazla uzun tüyler bulunur Kanatlılardan, fare ve ratlardan kan emerler Bunlara keme akarcığı adı verilir Kan emmemişleri kirli sarı renkli olduğu halde, kan emrniş olanlan kırmızı - boz renktedir Erişkinleri oval ve 1 mm uzunluğundadır İnsanlara saldırdıklarında özelikle çocuklarda şiddetli yanma ve kaşıntıya neden olurlar Bu cinste bulunan türler; Ornithonyssus sylviarum, O bursa ve O bacoti'dir Fareler arasında rickettsia etkeni olan Rickettsia acari'yi naklederler

Genus: AlIodermanyssus

Önemli tür Allodermanyssus sanguineus' dur Bunlar fare ve ratlarda bulunurlar Özellikle evcil rat ve farelerden kan emerler Bunun için ev fare akarı adını alırlar Biyolojileri Dermanyssus'lara benzer Bu tür fare ve ratlar arasında veya bunlardan insanlara riketsiyal çiçek etkeni olan Rickettsia akari'yi vektörlük yaparak bulaştırırlar

Genus: Pneumonyssus

Pneumonyssus cinsine bağlı türlerden P caninum köpeklerin burun yollarında ve nasal sinuslarda, Psimicola ise maymunların bronşlarında parazitlenir Biyolojileri iyi bilinmemektedir Bulaşmanın direkt temasla olabileceği kaydedilmiştir

Genus: Ophionyssus

Bilinen tür Ophionyssus natricis'diro Yılanların akarıdır Sarımsı kahverengindedirler Ancak kan emdiklerinde koyu kırmızı renk alırlar Biyoloji ve beslenme özellikleri Dermanyssus 'lara benzer Ağır enfestasyonlarda anemi, zayıflama ve ölüme yol açarlar Ayrıca yılanların bakteriyel bir patojeni olan Aeromonas hydrophila 'yı mekanik olarak naklederler Yılanların diğer akarları olan Entonyssus ve Entophionyssus cinsleri trachae ve akciğerlerde parazitlenirler

Genus: Varroa

Species: Varroa jacobsoni (Arı akarı)

Ergin dişileri 12 mm uzunluğunda ve 15 mm enindedir Vücutları dorso-ventral olarak yassıdır Dişi varroa 'lar enine ovalimsi, erkekler ise yuvarlağımsıdır Erkek varroa 'lar 08 mm uzunlukta ve 07 mm enindedir Dişi akarlar açık veya koyu kahverenklidirler, erkekler ise beyaz gri veya sarımtrak renklidirler Ergin dişilerde sırt kısmı hafif dış bükeydir Vücut sert kitini tabaka ile örtülüdür Dorsalden bakıldığında ağız organelleri ve bacakları iyi görülmez Vücut gnathosoma ve idiosoma olmak üzere iki kısımdan oluşmuştur Ağız organelleri delici ve emici tiptedir Bir çift cheliserleri vardır ve bu arı derisinin delinmesinde rol oynar Bunların kenarında bir çift pedipalp bulunur Erişkin varroalarda 6 eklemli 4 bacak bulunur Erkek akarların ağız organelleri hemolenf emmeye elverişli değildir Dişileri ise uygun ağız organelleri ile arı yavrularının ve erişkin arıların hemolenfini emer Varroa jacobsoni'nin vücudunun sırt kısmında ve yanlarında diken gibi kıllar bulunur Bu kıllar akarın arı üzerinde durmasını sağlar Bu tür arıların genellikle baş ve thorax arasına yerleşir Solunum çok iyi gelişmiş olan trake sistemiyle olur

Biyolojileri: Varroa jacobsoni'nin biyolojisi ilkbaharda arı larvasının yetiştirilmeye başlamasıyla başlar ve sonbaharda son genç işçi arılar çıkıncaya kadar devam eder Kışı ergin dişi olarak geçirir Bu akar erkek arılar üzerinde yaşar Üreme için özellikle erkek arı gözlerini seçer Varroa 'ların erkek arıları tercih etmelerinin bir çok nedenleri vardır Bunlar; erkek arı larvalarının kapalı göz içinde kaldıkları sürenin daha uzun olması, kovanda erkek arı gözlerinin daha çok peteklerin alt ve yan kenarlarında bulunması, erkek arı larvalarının dişilerden daha fazla besinle beslenmesi ve hormonal etki gibi faktörlerdir Kışı ergin arılar üzerinde geçiren döllenmiş dişi parazitler ilkbaharda gelişmekte olan 5-6 günlük larvaların bulunduğu petek gözlerine, gözler kapatılmadan 1-2 gün önce girerler Dişi akar larvanın hemolenfini emer ve 2-9 adet yumurtasını buralara bırakır 2-3 defa bulunduğu yere yumurtlayabilir Yumurtalardan 24 saat sonra 3 çift bacaklı larvalar çıkar Bunlar 2 gün sonra gömlek değiştirerek 1 nymph (protonymph) olur Bu 4 çift bacaklı 1 nymphler larvanın hemolenfini emer ve gömlek değiştirerek 3-5 günde 2 nymph (deutonimf) ler oluşur, 2 nymph dönemi 1-2 gün sürer ve bunlar arı pupasının kan sıvısı ile beslenirler Bunlardan da erişkin akarlar oluşur Dişi varroa 8-10, erkek erişkin ise 6-7 günde yumurtadan oluşur Ergin erkek ve dişi akar petek gözlerinde çiftleşir ve erkekler kapalı göz içerisinde ölürler Bunun için arılar üzerinde erkek varroalara rastlanmaz Çiftleşmiş genç dişi varroalar ise gözler içerisinde genç arıya tutunarak beslenmelerini sürdürürler ve arıyla birlikte gözden çıkarlar Döllenmiş olarak gözden çıkan varroalar 5 gün sonra yumurtlamaya başlarlar Yani bu akarlar bir süre sonra tekrar yavru gözlerine dönerek yumurtlamaya başlarlar Erişkin dişi akarlar yazın 2-3 ay, kışın ise 5-8 ay yaşamlarını sürdürürler Varroa'ların üreme potansiyelleri çok yüksektir Bir nesilden diğer neslin oluşmasına kadar geçen süre yaklaşık 7 gündür Erkek arılarda ise biyolojik gelişme 24 gün olduğundan, bir nesil arı oluşana kadar varroalarda 3 nesil meydana gelmektedir Varroaların yaşaması ve çoğalması için mutlaka bal arısının hemolenfini emmesi gerekmektedir

Bulaşması: Bulaşma daha çok arıdan arıya olmakla beraber bunda gezginci ancılığında rolü vardır Türkiye'ye Bulgarİstan'dan geçtiği ve Trakya yöresinden de Ege bölgesine yayıldığı ve göçer ancılar vasıtasıyla bütün illerin bulaşık olduğu bildirilmiştir Bulaşmada arıcılarında rolü vardır Bulaşık arı kolonilerinden sağlıklı ailelere yavru ve genç işçi arı verilmesiyle, ailelerin kontrolsüz birleştirilrneleri ile ve işçi arıların çiçekten çiçeğe konarken akarı oralara taşımasıyla olmaktadır

Klinik belirtiler: Arı varroasis'ine neden olan Varroa jacobsoni ergin an ve larvaların hemolenfini emdiği için, yavru arı ve ergin anlara zarar verirler Arılar güçsüz düşerler ve akarlardan kurtulmak için büyük gayret sarfederler ve bunun sonucunda da huzursuz olur ve uzun bir can çekişmesinden sonra ölürler Ölümler kovan dışında olur Enfeste arılar iyi uçamazlar Sıcak havalarda enfeste arılar kovan uçuş deliğinin önünde sürünürken görülürler Bu akarlar beslenirken yaralar açarlar ve bu yaralardan bakteriyel etkenler arılara girerek septisemiden ölüme neden olurlar Ayrıca varroasis'de etkenler erkek arılar üzerinde daha yoğun bulunduklarından, kovanda erkek arı sayısı belirgin sayıda azalır ve cinsel güçleri düşer Yine ana arı ve işçi arıların ömürleri kısalır ve işçi arılar normalden daha küçük olurlar Arı larvaları rahatsız oldukları için petek gözünden dışarıya çıkarlar ve kovan dip tahtasının üzerine düşerler ve hatta bunlardan oluşacak arılarda da anomaliler oluşur Bazen ölü larvalar dışarıya atılamazlar ve gözler koyu renkli olup, deliklerin çerçevesi beyazlaşmıştır Arılarda yüksek kayıplar kışın ortaya çıkar Ana arının yumurtlama yeteneğinin azalması ve işçi arıların beslenme yeteneklerinin bozulması ile ekonomik kayıplara yol açarlar

Varrosis’ de teşhis: Kovanın dip tahtası üzerine konan kağıt üzerine düşen akarları toplayıp inceleyerek, kapalı erkek yavru gözleri ince uçlu bir pensle açılarak dışarı çıkarılan larvaların üzerinde akarlar aranarak konulur Erişkin dişi akarları çıplak gözle görebiliriz Ancak nymphler için büyüteç yada en iyisi stero -mikroskop altında incelenmeyle teşhis edilir Ergin arılar üzerindeki varroaları görmek için ise 200 kadar arı örneği bir fırça ile toplanır Kavanoza konan bu örnekler üzerine sıvı deterjanlı sıcak su dökülür Arılar tel süzgeçle sallanarak ayrılır ve dipteki tortuda parazitler aranır Ayrıca arılar etilasetat ile öldürülür, alkolde yıkanır ve akarın an üzerinden ayrılması sağlanır Çöküntü stero- mikroskopta incelenir

Kontrol: Varroasis'e karşı kimyasal mücadele erken ilkbahar ve geç sonbahar aylarında yapılır Bu zamanlarda kovandaki bal miktarı az olduğu için kullanılan ilacın bala geçmesi gibi bir sorunun da önüne geçmiş olunur ilaçlama için en uygun zaman arıların kovana döndükleri güneş batımından sonraki akşam üzeri yapılır Bunun için gaz halinde kullanılan fumigantlar, toz şeklinde kullanılan ilaçlar, kontakt etkili ilaçlar ve şurup, kek gibi oral yolla etkili ilaçlar olarak gruplandırılan insektisit ve akarisitler kullanılır Bunun için ülkemizde kullanılan ilaçlar; Perizin (Diethyl-thiophosphate), Folbex-VA (Bromopropylate), Varation-TKV (Malathion % 01), Varroacide ( Amitraz ), Vamitrat- Va ( Amitraz ) ve Apistan ( trifuoromethyl, sentetik pyretroiddir )'dır Kontrol'de ayrıca biyolojik mücadele ve fiziksel mücadele metotlarıda kullanılmaktadır

Suborder: Prostigmata

Bu alt takımdaki parazitlerin stigmaları gnathosomanın kaidesinde bulunur Bulunan aileler;

Familya: Trombiculidae

Familya: Cheyletiellidae

Familya: Demodicidae

Familya: Myobiidae

Familya: Pediculoididae

Familya: Psorergatidae

Familya: Tarsonemidae

Familya: Trombiculidae Bu aileye bağlı Trombicula, Neotrombicula ve Leptotrombicula cinsleri bulunur Bu cinslere bağlı türler ise Tdicoxale, Tminor, Tsarcina, Takamushi ve N autumnalis'dir Bunlardan yurdumuzda koyun ve sığırlarda saptanmış olan tür Trombicula dicoxale'dir Ayrıca ülkemiz için en önemli türlerden birisi de N autumnalis' dir Bu ailede bulunan türlerin erişgin ve nymph 'leri mera ve çayırlarda, kırsal, çalılık ve taşlık yerlerde serbest olarak yaşarlar Bu evreleri parazit değildir Ancak larvaları insan ve hayvanlardan lenf sıvısı emerek parazitlenirler Erişkinleri 2 mm büyüklüğünde, gnathosoma üçgen şeklinde ve vücut cephalo-thorax abdomen şeklindedir Vücut abdomenden sonra bir boğumlanma ile ayrıImıştır Erişkin ve nymph 'lerinde görülen bu boğumlanma larvalarda görülmez Erişkinleri beyaz sarımtrak renklidir ve vücutları sık kıllarla örtülüdür Şeliserleri tırnak biçiminde ve uçları sivridir Larvaları 02 -05 mm büyüklüğünde ve vücut toparlağımsıdır Larvaların üzeri ince tüylerle kaplı olup, sarıdan kırmızı turuncuya kadar değişen renkte ve dorsal kısımda küçük bir kitini plaka taşırlar

Biyolojik gelişmeleri şöyledir Trombikulid yumurtaları erişkinler tarafından toprağa veya otlar üzerine ilkbahar aylarında bırakılır Yumurtalardan 6 bacaklı larvalar çıkar Bu larvalar bulunduğu ortamdaki kuşlara, reptillere ve memelilere saldırırlar Larvalar fare gibi küçük omurgalı konaklarda kulaklara yerleşebilir Buralarda şeliser ve hipostomlarını deriye sokarak beslenirler Bu esnada tükrüğe benzer bir madde salgılarlar Larvalar daha sonra yere düşer ve dinlenme dönemi olan deutonimfler oluşur Daha sonra ikinci dinlenme dönemi olan tritonimfler meydana gelir ve bunlarda erişkin akarcıklar haline geçerler

Trombicula larvaları bulundukları yerlerde başta tavşan, kemirgenler ve kuşlar olmak üzere değişik memeli hayvanlara ve insanlara sadırırlar Bunlar özellikle ayak kısımlarında, şeliserleri ile tutunduğunda dermatitlere neden olurlar Uyuz benzeri belirtiler ortaya çıkar Sokulan yerde ortaları solgun, kenarları hiperemik lezyonlar oluşur, bu lezyonlar zamanla nekrozlaşır Bazen kırmızı papüller meydana gelir ve bunlar kaşıntılıdır Larvaların yaptığı bu lezyonlara güz uyuzu yada çalılık uyuzu adı verilir Zamanla lokal direnç nedeniyle 4-8 gün içinde larvalar kendiliğinden deriden yere bırakılır Bu türlerden T akamushi insanlara akarcık tifusu etkeni olan Rickettsia tsutsugamushi'yi bulaştırırlar Bu durum özellikle uzak doğuda önemlidir Oluşan şiddetli kaşıntıya karşı soğuk su banyoları veya kompresleri, antihistaminikli kremler uygulanır Kaşıntıyı önlemek için %5 benzocaine, %2 metilsalisilat, %05 salisilik asit, %72 etanol ve % 195 su karışımı kullanılır

Familya: Tarsonemidae

Bu ailede bulunan akarlardan Tarsonemus hominis türü insanların ürogenital organlarında bulunmuştur Bu türden ayrı olarak özellikle hekimlik açısından önemli olan ve arıcılık sektöründe sorun oluşturan ve arılarda görülen akar türü ise Acarapis woodi' dir

Acarapis woodi'ye yaşlı arılarda yani ergin arılarda 1 göğüs stigmasının gerisinde yer alan trachea

( soluk borusu) ve bunun dallarında rastlanır Bunun için arıların trachea akarı olarak bilinir Hindistan ve Pakistan'da yaygındır Erişkin akar 80 -120 mikron büyüklükte olup, trcheada rahatlıkla hareket eder ve kanat köklerine yerleşerek arı hemolenfi ile beslenir Uzun ve delici olan ağız yapısıyla trachea duvarım delerek hemolenfı emer Döllenmiş dişi yumurtalarını tracheaya bırakır ve sırası ile larva, nimf ve erişkin safhaları görülür Bulaşma arıdan arıya contact temasla olmaktadır Klinik olarak trachea çevresinden hemolenfin akması sonucu kabuklaşma görülür Oksijen değişimi engellendiği için arılar ölürler Büyük kayıplar arıların kovanda bulunduğu kış başlangıcında meydana gelir Enfestasyon ilkbaharda ortaya çıkar ve enfeste arılar uçamaz ve sürünerek yürürler Teşhis için trachea açılarak üzerine lamel

kapatılır ve mikroskopta erişkin yada larva formları aranır Ayrıca enfeste arıların tracheaları kahverengindedir Normalde soluk borusu beyaz renklidir Mücadelede akarları tam anlamıyla eradike edebilmek için birer hafta arayla 7 kez ilaçlama yapılmalıdır Fumigasyon şeklinde kullanılan ilaçlar tercih edilir İlaçlama anında kovandaki tüm delik ve çatlaklar kapatılmalı ve ilaçlama sonrası hemen açılmalıdır ilaç uygulaması 10 gün sonra tekrarlanmalıdır

Familya: Pediculoididae (= Pyometidae)

Önemli tür Pediculoides (= Pyometes) ventricosus'dur Dişileri 220, erkekleri ise 150 mikron uzunluğundadır Dişilerin arka uçu kesemsi koniktir Bu türün sadece dişileri insanlarda ve hayvanlarda parazitlenir Tahıl ambarlarında yaşayan insektIerin yada bunların gelişme dönemlerinin üzerinde bulunurlar Bu akarlar bitki tohumlarına saldıran böceklerle beslenirler Özelliklede bu böceklerin larvalarıyla beslendikleri için faydalıdırlar Ancak bu ambarlara giren insan ve evcil hayvanlara da saldırarak kaşıntılı dermatitlere neden olurlar Özellikle tahlıların bol olduğu yaz aylarında ve harman zamanında yaygındırlar

Biyolojileri farklılık gösterir Deriye tutunan dişinin uterusundaki yumurtalardan larvalar gelişir Her dişide 100-300 kadar larva gelişebilir Bu larvaların sadece % 3-4'ü erkektir Bu erkekler de ananın genita! deliğine yakın dururlar ve genç dişileri delikten çıkma esnasında döllerler Her erkek 30 kadar dişi ile çiftleşir Daha sonra dişiler yeni konak ararlar Yaz aylarında tahılların bol olduğu dönemlerde 3-4 ayda bir yeni nesiller gelişir Biyolojik gelişme için en uygun sıcaklık 26-28oC'dir 25derecede'de yaklaşık 10 günde yeni nesiller ortaya çıkmaya başlar Bunların yalnız dişileri insanlara saldırarak uyuz benzeri belirtilere neden olurlar Bunun için Piyometes ventricosus'un konakların derilerine yapışarak parazitlenmesi sonucu oluşan dermatite "arpa uyuzu" ya da "Acarodermatitis urticarioides" adı verilmektedir Tahıl uyuzu etkenleri olan bu akarcıklar başlangıçta açıkta olan kol, yüz, el ve bacakları sararlar ve zamanla tüm vücuda yayılırlar Deride önce kabarcıklar, veziküller ve kaşıma sonucu peteşiyel kanamalar ve kızarıklıklar görülür Buralarda kaşıntı sonucu yaralar oluşur Bu yaralardan yapılan preparatlarda akarların görülmesiyle tanı konulur

Familya: Cheyletidae (= Cheyletiellidae )

Bu ailede bulunan akarların kutikulaları yumuşaktır ve şeliserleri uzundu Palpleri 3-5 eklemden oluşmuş olup, uçlarında iri kanca bulunur Memelilerde ve kuşlarda ektoparazit olarak yaşarlar Bazı türler ise doğada serbest olarak yaşarlar Memelilerde bulunan cins;

Genus: Cheyletiella

Bu cinsdeki türler köpek, kedi ve tavşanlarda parazitlenirler Bağlı türler;

Cheyletiella parasitivorax: Tavşanlar konaklandır

C yasguri: Köpeklerde

C blakei: kedilerde

Cstrandtmanni: Yabani tavşanlarda

C furmani: Tavşanlarda bulunur

Bu türlerin büyüklüğü 04 x 025 mm kadardır Bu konakların kılları arasında yaşarlar ve çok hızlı hareket ederler Konaklarının lenf sıvısını emerek beslenirler Dişi parazitler yumurtalarını iplik benzeri bir salgı içerisinde kıllara yapıştırarak bırakırlar Yumurta içinde önce prelarvalar ve bunlardan larva oluşur ve yumurtayı terkederler Daha sonra sırası ile I dönem nymph ve erişkinler oluşur Cheyletiella cinsindeki bu parazitler konaklarında kılların keçeleşmesine ve karışık bir görünüm kazanmasına ve nisbetende kıl dökülmesine neden olurlar Tüm dünyada yaygın olarak bulunan bu parazitler hayvan bakıcılarına ve sahiplerine de geçebilmektedir İnsanlarda kaşıntı ile seyreden bir dermatite neden olmaktadırlar Kontakt temasla insanlara geçen bu akarlar irrtasyon, eriytem, vesicül ve pustullere yol açarlar Bu türlerin enfestasyonlarının teşhisi için şüpeli kısımlardan kıllar alınır ve mikroskobik bakıda iplik benzeri maddeyle kıllar üzerinde bulunan yumurtaların görülmesiyle konulur Yada lezyonlu kısımların bir sıvı yağ veya gliserin ile yumuşatılmasından sonra kazıntı alınır ve mikroskobik olarak incelenerek tanı konulur Bunlardan başka en iyi tanı metodlarından birisi de, Cheyletiella türleri hareketli olduklanndan kıllar aralanır ve selefobant yapıştırılır Daha sonra bu bant kaldırılarak bir lam üzerine yapıştırılır ve akarlar incelenir

Familya: Psorergatidae

Genus: Psorergates

Bu cinse bağlı bulunan ve koyunların derisinde parazitlenen tür Psorergates ovis' dir Avustralya, Yeni Zellanda ve Güney Afrika'da yaygın bir türdür Akarlar oldukca küçük ve küreselolup, 02 mm' den daha küçüktürler P ovis özellikle yapağısı bol merinos koyunlarında parazitlenirler Koyunlarda kaşıntıya neden olurlar Yünler matlaşır ve hayvanlar kaşıntıdan dolayı kendilerini yani yapağılarını ısırırlar ve yapağının yolunarak dükülmesine yol açarlar Teşhisi uyuzun tanısında yapılan işlemler gibi yapılarak konulur

Familya: Myobiidae

Bu aileye bağlı olarak Myobia musculi türü bulunur Farelerde ve ratlarda parazitlenir Laboratuvar hayvanlarında hafif bir dermatitise neden olur Farelerde kıl kaybına yol açarlar ve bulaşma temasla olur Büyüklükleri 350-500 mikron kadardır Biyolojilerini 12-13 günde tamamlarlar Konaklarında uyuz benzeri lezyonlar oluştururlar Myobiidae ailesine bağlı diyer bir cins Syringophilus'dur Kanatlılarda bulunur Bu cinse bağlı Syringophilus columbae güvercilerin, S uncinata türü ise tavus kuşlarının tüylerinin dip kısmında yerleşirler

Familya: Demodicidae

Bu ailede bulunan ve tüm evcil hayvanlarda ve insanlarda rastlanan cins Demodex' dir Demodex cinsindeki türlerin insan ve hayvanlarda meydana getirdiyi hastalığa "Demodicosis" adı verilir Demodex'ler diğer uyuz etkenlerinden farklı yapıda bir vücut morfolojisine sahiptirler Demedex türlerinde vücut caput, thorax ve abdomen olarak ayrılmıştır Vücudun arka ucu geriye doğru kuyruk gibi uzamış ve kurtçuk şeklindedir Abdomenin üzeri enine çizgilidir Erişkinleri 01-04 mm uzunluğundadır Şeliserleri kısa, kalın ve makas gibidir Hipostom delik biçimindedir Palpleri iki segmentlidir Bacaklar 4 çift olup, thoraxdan çıkarlar ve çok kısa, kalın ve üç boğumludur Ayrıca tarsuslarının uç kısımlarında birer çift kalın ve sivri tırnak bulunur Çiftleşme organı 4 çift bacak koksaları arasında bulunur Larvaları 3 çift bacaklıdır

Demodex cinsine bağlı bulunan türlerden insan ve domuzlarda bulunanlar hariç konak isimlerine göre adlandırılırlar Bu türler ve konakları

Demodex folliculorum: İnsan

D phylloides : Domuz

D ovis: Koyun

D canis: Köpek

D equi: Tektırnaklılar

D cati : Kedi

D caprae: Keçi

D bovis: Sığır

D cuniculi : Tavşan

Alıntı Yaparak Cevapla

Entomoloji Ders Notları

Eski 10-10-2012   #17
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Entomoloji Ders Notları



Bu türler konaklarının kıl folliküllerine ve yağ bezlerine yerleşerek folliküler uyuza neden olurlar Biyolojik gelişmelerinde sırası ile yumurta -larva -1 nymph (protonymph) -2 nymph ı-- (deutonmyph) ve erişkin dönemleri bulunur Gelişmelerini 9-14 günde tamamlarlar Etkenler kıl ve yağ bezi folliküllerinde bulunur ve buralarda lenf yumrularına ve kan ve lenf ile iç organlara da yayılabilirler Bulaşma direkt olarak kontakt temasla olur Diğer uyuz etkenlerinin aksine demodex etkenleri sağlam hayvan veya insan derisinde bulunabilirler Hastalık immun sistemin baskılanması durumunda ortaya çıkar Demodex türlerinin doğumu takip eden ilk 3 gün içinde yavrulara anneden geçtiği ve bundan sonrada herhangi bir bulaşma olmadığı kabul edilmektedir Demodex türleri konakçı özelliği göstermektedirler Bu nedenle hayvan türleri arasında veya hayvandan insana bulaşma olmaz Folliküllerde irinli dermatite neden olurlar Zamanla buralardan exudat sızar, deri kabuklanır, kızarır ve kıvrımlaşır Yurdumuzda köpeklerde yaygın olarak görülmektedir Konaklarına göre tipik klinik belirtilere yol açarlar

Sığırlarda D bovis baş kısmı ve tüm vücutta, Dghanensis türü ise göz kapaklarında lezyonlar oluşturur Sığırlarda tipik olarak deride bezelye büyüklüğünde nodüller meydana gelir Özellikle yaşlı süt sığırlarında papül, pustül ve nodüller oluşur Bu nodüllerin içerisinde peynirimsi kıvamda kazeöz bir kitle bulunur Bunların içinde binlerce akar bulunur Daha sonra deri buradan delinip derinin değer kaybına neden olurlar Sığır demodicosis'inde lezyonlar daha çok ağız, burun, ve omuzda yaygındır Demodicosis domuz ve keçilerde pustülerl formda görülür Keçilerde 2 cm'ye kadar varan büyüklükte oluşan kazeöz nodüller tüm vücuda yayılabilir Koyun, at ve kedilerde hafif seyreder Atlarda D caballi göz kapakları ve burunda, D equi ise bütün vücutta lezyonlara neden olur Bunlardan D equi türü ile enfeksiyonlarda lezyonlar pustuler ve kaşıntılı hal alabilir Kedilerde demodicosis'e neden olan tür D cali olup, bu enfestasyonlarda kedilerde değişik derecelerde kaşıntı vardır Lokalize ve generalize tipte görülür Kedi demodicosis'inde önemli bir noktada kedilerdeki demodex türleri deride yüzeysel olarak yerleştiğinden, teşhiste deri kazıntısının derin alınmasına gerek yoktur

Demodicosis en şiddetli olarak köpeklerde seyreder Etkenler ter ve yağ bezlerine girerek kronik bir yaygıya neden olurlar Yaygı sonucu epidermis kalınlaşır, kıllar dökülür, deri bakır kırmızısı bir renk alır, sekunder bakterilerin işe kanşması ile pustüller meydana gelir, hayvanlar ileri derecede zayıflar ve hatta ölebilirler Bulaşma genellikle yavruların annelerinden süt emme esnasında olur ve bunun için lezyonlar ilk önce baş bölgesinden başlar Enfestasyon yüz ve ön bacaklarda hafif kıl dökülmeleri ile başlar Buralardaki deri kalınlaşır Bazen tüm vücuda yayılabilir ve genaralize şekil oluşur Köpeklerde demodicosis iki değişik klinik formda seyreder Bunlardan birincisi lokalize demodicosis yani pullu veya kuru şekildir Bu form bir yaşın altındakilerde görülür Bu form daha az ciddidir ve deride kıl dökülmesi yaygındır (alopecia) Ayrıca deride kızarıklık, kabuklanma, kalınlaşma erythem ve hiperpigmentasyon vardır Lezyonlar kuru tiptedir Bu forma squamous form adı da verilir Sekunder pyoderma oluşmadığı sürece kaşıntı görülmez Köpeklerdeki demodicosis'in daha önemli olan ikinci şekli ise generalize demodicosis yani pustüler veya irinli formdur Bu form hem gençlerde (3-l8 aylık) hem de yaşlılarda (l2-l8 aylıktan büyüklerde) görülür Özellikle stafilakok gibi bakterilerin olaya karışması ile sekunder pyoderma şekillenir Deride pullanma, erythem, folliculitis, ödem, saborrhoe, perifer lenfadenopati görülür ve genellikle kaşıntı vardır Deri üzerinde içleri irin dolu kabarcıklar yani pustüller meydana gelir Daha sonra apseler ve nekrotik odaklar oluşur Lezyonlardan irin, serum ve kan sızar Bu safhada köpekler oldukca pis kokarlar Ayrıca deri kırmızımsı bir renk aldığı için kızıl uyuz adı da verilmektedir Hastalık genç köpeklerde daha yaygın olarak görülür Ölüm kaşeksi ve toksemiden ileri gelir Yukarıda anlatılan iki forma ilaveten köpeklerde ayaklarda lezyonların oluşması ile karekterize olan pododemodicosis formuda görülür

Demodicosis insanlarda dikkati çeken bir bozukluğa neden olmamakla beraber bazen fibröz bir doku reaksiyonuna, keratosise ve dermatitise sebep olabileceği bildirilmiştir Demodicosis'in teşhisi için etkenler derin kısımlarda bulunduklarından alınacak kazıntı için deri kıvrımı yapılır Buraya parafin likit veya gliserin sürüldükten sonra kan çıkıncaya kadar kazınır Alınan kazıntı veya pustül içeriye % lO-20'lik NaOH veya KOH ile hazırlandıktan sonra mikroskopta incelenir Preparatda erişkin, larva ve nymph'leri görülebilir

Suborder: Astigmata

Bu alt takımdaki ektoparazitlerin stigmaları bulunmaz Bu gruptaki parazitler vücut yüzeyi ile solunum yaparlar Astigmata alt takımında hekimlik açısından önemli olan iki grup bulunur Bunlar; Oribatei ve Acaridiae gruplandır

Oribatei Grubu

Bu grup çok sayıda aile bulunmaktadır Ancak bu gruptaki akarlar parazit değillerdir Bunlar mera ve otlaklarda serbest olarak yaşarlar Bir kısmı bitki artıklarıyla bir kısmıda koprofaj olup dışkı yiyerek beslenirler Önemli aile Oribatidae'dir Bu ailedeki koprofaj akarlar Oribatid akarlar olarak adlandrılırlar Vücutları cephalothorax ve harekeksiz olan abdomenden oluşmuştur Arka kısımları yuvarlaktır Kutikula çok sert ve düzdür Bu akarların larva, nymph ve erişkinlerine yılın her mevsiminde rastlamak mümkündür Ancak çok soğuk havalarda harekeksiz olarak kalırlar Doğada yosun ve çimenlerin üzerinde ya da taş altlarında bulunurlar Vücutları üzerinde tek tük kıl bulunur Şeliserleri kuvvetli yapılmıştır Koprofaj akarların bir kısmı tektırnaklılar ve ruminantlarda bulunan cestodlara arakonaklık yapmalarından önem taşırlar Anoplocephalidae ailesinde bulunan cestodlardan Anoplocephala perfoliata,Amagna, Paranoplocephala mamillana,Moniezia expensa, M benedeni veThysaniesia giardi türlerine arakonaklık yaparlar

Acaridiae Grubu

Bu grupta bulunan aileler şunlardır

Familya: Sarcoptidae Familya: Epidermoptidae

Familya: Psoroptidae Familya: Listrophoridae

Familya: Acaridae Familya: Analgesidae

Familya: Cytoditidae Familya: Dermoglyhidae

Familya: Laminoptidae Familya: Proctophyllodidae

Bunlardan Sarcoptidae ve Psoroptidae aileri önemli olup, her iki ailedeki türler hayvanlarda gerçek uyuz etkenleridirler Uyuz etkenleri çok küçük ( 02-075 mm) artropodlardır Uyuz etkenleridekeneler gibi zorunlu parazittirler Ancak uyuz etkenleri biyolojik gelişmelerinin tümünü aynı konak üzerinde geçirirler ve aynı konak üzerinde ürerler Veteriner Hekimlik yönünden önemli olan uyuz etkenleri Sarcoptidae, Psoroptidaer ve Demodicidae ailelerinde yer alırlar Ayrıca Sarcoptidae, Demodicidae ailelerindeki uyuz etkenleri biyolojik gelişmeleri sırasında konaklarının derilerini delip, deri içerisine az veya çok girdikleri için bu iki ailedeki uyuz etkenlerine tünel açan uyuz etkenleri adı verilir Ancak Psoroptidae ailesindeki uyuz etkenleri gelişmeleri için konak derisinde tünel açmazlar ve konak deri si üzerinde yaşarlarBunun için bu ailedeki akarlaratünel açmayan uyuz etkenleri adı verilir Uyuz da bulaşma kontakt olur

Bu ailedeki uyuz etkenlerinin vücutları yuvarlak, kaplumbağamsı bir yapıdadır Dorsal kısım biraz daha konkav, ventral yüz düzdür Bacaklar ve ağız organelleri çok kısadır Özellikle arka ayakları çok kısa olup, vücudun kenarını geçmez Gözleri yoktur Kutikuları enlemesine çizgili saydam ve yumuşaktır Erkeklerde anüs civarinda vantuzlar bulunurBu ailedeki türler deri içerisine az veya çok girerek kabuk oluşumundanziyade deride kalınlaşmaya ve çatlamaya neden olurlar Bu ailedeki önemli cinsleri; insanlarda Scabies' e, koyun keçi, sığır, domuz, equde, köpek ve tavşanlarda sarcoptic uyuza (Sarkoptik uyuz) neden olan Sarcoptes cinsi; kedi, tavşan ve ratlarda notoedrik uyuza neden olan Notoeddres cinsi bulunur Yani Sarcoptidae ailesinde bululan cinsler;

Genus: Sarcoptes

Genus: Notoedres

Genus: Sarcopfes ( Sarkoptik uyuz)

Sarcoptes cinsine bağlı türler 02 -05 mm büyüklüğündedirler Vücutları kaplumbağaya benzer Dorsalden bakıldığında vücudun ön tarafında ağız organelleri ve ön iki çift bacakları görülür Arka iki çift bacakları ise kısa olduğundan vücudun lateral kenarını geçmez ve bunun içinde dorsalden gözükmez Erkeklerde 1,2, ve 4, dişilerde ise lve 2 çift ayakların tarsusların ucunda eklemsiz uzun bir sapa bağlı çan şeklinde vantuzlar bulunur Vücudun dorsalinde enlemesine deri kıvnmlanrıdan oluşmuş çizgiler ve üçgen şeklinde pullar bulunur Anüs terminaldedir

Bu cinse bağlı türler konaklarının üst derisi içinde yaşarlar Derinin stratum comeum tabakasında tünel açarlar Bu sırada dokulardan sızan sıvı ile beslenirler Erişkin dişiler açtıkları bu tünelde bulunur ve yumurtalarını bu kanala bırakırlar Yumurtalardan 3-5 gün içinde gelişen 3 çift bacaklı larvalar çıkar Larvalar kanalın üst tarafındaki hücreleri aralayarak üst derinin yüzeyine çıkar ve oksijen ihtiyacını karşılarlar Daha sonra tekrar üst deri içide kanal açarak bu kanala girerler Bu sırada uyuz etkeni taşıyan hayvan sağlıklı bir hayvan ile temas ettiğinde etken sağlıklı hayvana bulaşır Deri içine girmiş olan larvalar epitel hücreleri ve lenfle beslenirler Buralarda gömlek değiştirirler ve sırası ile nymph 1, nymph 2 ve erişkinler oluşur

Erişkin erkekler derinin yüzeyinde ya da tünellerde çiftleşecek dişi ararlar Çiftleşme olduktan sonra döllenen dişiler tekrar deride tünel açarlar Biyolojik gelişme üç haftada tamamlanırSarcoptik uyuzda bulaşma direkt kontakt temasla olmaktadır Ayrıca kullanılan bulaşık malzemelerin de bulaşma rolü vardır Bu parazitler kuraklığa ve açlığa çok hassas olup, konağından ayrı olarak bir kaç günden fazla yaşayamazlar

Sarcoptes cinsine bağlı olarak bulunan türler ve konakları şulardır Bu türler genellikle konak türlerine göre isim alırlar

S scabei : İnsan S ovis : Koyun S equi : At

S canis: Köpek S bovis : Sığır S suis : Domuz

S caprae : Keçi

Sarcoptes türleri deriyi delerek lenf sıvısı ve genç epitel hücreleri ile beslenirler Bu sırada parazitler hayvanları şiddetli olarak irrite ederler Bu nedenle hayvanlar kaşınır ve sağa sola sürtünürler Böylece deride yangı oluşur ve meydana gelen çatlaklardan exudat sızar ve pıhtılaşır Bunun sonucunda yüzeysel kabuklar meydana gelir Daha sonra bağdoku keratizasyonu ve proliferasyonu oluşur Sonuçta deri kalınlaşır, buruşuk bir hal alır ve üzerindeki kıllar dökülür Enfestasyonun başlangıcından 10-15 gün sonra kaşıntı başlar Sarcoptik uyuz özellikle vücudun kılsız bölgelerinde görülür Genellikle baş kısmında yerleşen etkenler burada lezyonlar oluşturur Bunun için sarcoptik uyuz hayvanların baş uyuzu olarak adlandırılır Tipik klinik belirtiler şiddetli kaşıntı, kılların dökülmesi ve derinin kalınlaşmasıdır Atlarda sarcoptik uyuz vücudun az kıllı olan bölgelerinde meydana gelir Önce baş bölgesinde lezyonlar oluşur Daha sonra boyun kısmına doğru yayılma gösterir Bu bölgelerde deride kıl dökülmeleri, kabuklanmalar ve kaşıntı vardır Koyunlarda bulunan Sarcoptes ovis'ler baş bölgesinde yerleşir Klinik bozukluklar önce burun ucundan başlar daha sonra bütün başı, kulakları ve bazen da boynu kaplar Deride kalınlaşma oluşur Koyunlar baş bölgesine kireç sürülmüş gibi görünürler Bu duruma halk arasında kellik adı da verilmektedir Bu bölgelerde deride kalınlaşma ve sertleşme ile beraber yünler dökülmüş ve kaşıntı vardır Keçilerde de lezyonlar önce baş bölgesinde başlar Ancak sonra boyuna ve hatta vücuda yayılabilir Aynı klinik belirtiler oluşur, keçilerdeki sarcoptik uyuz insanlara da geçebilmektedir Hayvanlardaki diğer türlerde insanlara geçebilmektedir Ancak biyolojik gelişmesini tamamlıyamamaktadır Hatta bazı yazarlar hayvanlardaki sarcoptes türlerinin insanlardaki Sarcoptes scabei'nin bir varyetesi olduğunu ileri sürmektedir

Sarcoptik uyuz kış ve ilkbahar başlangıcında hayvanların kapalı alanda ve yoğun olarak bulunduklarında yaygın olarak görülmektedir Lezyonlar geniş bir bölgeye yayıldığında hayvanların yavaş yavaş zayıflamasına ve ölümüne neden olurlar

İnsanlarda Sarcopfes scabei türü "Scabies" hastalığını oluşturur Genellikle el parmakları arası, bilek dirsekler ve koltuk kısmında lezyonlar oluşur Uyuz izleri adi verilen ve içlerinde parazitlerin bulunduğu incimsi kabarcıklar vardır ve şiddetli kaşıntı bulunur Geceleri kaşıntı dayanılmayacak derecede artar

Köpek sarcoptik uyuzunda ilerlemiş olgularda pyoderma şekillenirHayvan sahiplerinin bir çoğunda karın ve kollarda kaşıntılı erythematöz papüller gözlenir Hasta hayvanlarla temas halindeki insanlarda oluşan lezyonlar 3 hafta içerisinde kendiliğinden iyileşir Sarcoptik uyuz kedilerde görülmezSarcoptik uyuzda teşhis içİn bistüri ucuna bir iki damla ince yağ damlatılır Daha sonra lezyonlu kısımlardan hafifçe kan çıkıncaya kadar deri kazıntısı alırur Lam üzerine konulur ve bunun üzerine 1-2 damla % 10-20'lik NaOH veya KOH damlatılır İyice ezildikten sonra lamel kapatılır ve mikroskopta etkenler aranır Yada santrifüj flotasyon metodu uygularur

Genus: Notoedres (Notoedrik uyuz)

Bu cinsde bulunan uyuz etkenleri sarcopteslere benzerler Ancak bunlarda abdomenin dorsalinde dairesel çizgiler vardır ve anüs vücudun arka tarafında ve dorsalındedir Bu cinsteki türlerde üst derinin içinde yaşarlar ve gelişmeleri Sarcoptes türleri gibidir, Bilinen türler ve konakları;

Notoedres cati: Kediler Notoedres cuniculi: Tavşanlar

Parazitlerkulakların üstünden başlayıp başın tüm kısmına lokalize olurlar Notoedres cati kedilerin az tüylü olan vücut bölgelerinde görülür Önce burun üzerine ve yüzde başlayan kaşıntı, kepeklenme vezikül ve deride kalınlaşmalar daha sonra bütün yüze, boyuna ve daha ileri hallerde ön bacaklara yayılır Tavşanlardaki N cuniculi'de baş, boyun ve ön kollarda görülür ve aynı tip klinik belirtiler oluşur, yine bu cinse bağlı olarak bulunan Notoedres muris türü ratlarda kulak uyuzuna neden olur Kulak üzerinden başlayan uyuz belirtileri burun ve kuyrukta da görülür

Genus: Knemidokoptes (Knemidokoptik uyuz)

Knemidocoptes cinsindeki akarlar da üst derinin içinde yaşarlar Vücutları kaplumbağamsıdır Sarcopteslerden biraz daha büyüktürler Dişilerde bacaklar iyi gelişmemiş ve vantuzları da yoktur Erkeklerde ise ayak uçlarında kısa eklemsiz bir sapa bağlı vantuzlar (çekmenler) bütün ayak uçlarında bulunur Vücutları düz, dorsal dikenler ince, dorsal pul yok ve anüs terminaldedir Bu uyuz etkenleri larvipardirlar ve deride açtıkları tünellere dişi akarlar larvalarını bırakırlar

Bu cinsteki uyuz etkenleri kanatlılar ve kafes kuşlarında parazitlenirler Dünyada oldukça yaygındır Bulunan türler;

Knemidokoptes mutans: Kümes hayvanları

Knemidokoptes laevis: Kanatlılar

Knemidokoptes pilae: Kafes kuşları, süs kuşları

Bunlardan Kmutant hindi, tavuk, güvercin ve bazı yabani kanatlıların bacak üst derileri içinde yaşar Ayak pullarının altındaki deride lokalize olurlar Ayakların derisinde kabuklanma kalınlaşma ve kaşıntı vardır Ayak derisindeki hiperkeratoz ve kabuklanma sonucu ayak pulları , gevşer ve dökülür Hastalık ilerledikçe bacaklar kirece bulaşmış gibi görülürler Bunun için buna kireçlenme hastalığı adı verilir Hastalık ilerledikçe hayvanlar topallar, ayaklarda deformasyonlar oluşur ve hayvanların yürümesi zorlaşır K pilae türü de kafes kuşlarında aynı bozukluklara neden olur K laevis türü ise kanatlıların baş, boyun ve daha ileri hallerde vücudun diğer bölgelerinde tüy diplerinde yerleşirler Bu tür tüy dökülmesine, kabuklaşma, deride kalınlaşma ve kaşıntıya sebep olur Knemidocoptik uyuzda kaşıntı çok şiddetli olmadığı halde hayvanlar devamlı kendilerini gagalarlar Teşhis sarcoptik uyuzdaki gibi yapılır

Familya: Psoroptidae

Bu ailedeki uyuz etkenlerinin vücutları ovalimsidir Sarcoptidae ailesindeki türlere göre daha büyüktürler ve 075 mm'ye kadar büyüklüklere varabilir Ayakları ve ağız organelleri oldukça uzundur: 3 ve 4 çift bacaktan vücudun lateral kenarını geçer Biyolojik gelişmelerini deride tünel açmadan tamamlarlar ve derinin yüzeyinde yüzeysel olarak oluşan kabukların altında yaşarlar Deriyi delerek ve lenf sıvısı emerek beslenirler Bu aileye bağlı olarak bulunan cinsler;

Genus: Psoroptes Genus: Chorioptes

Genus: Otodectes'dir

Genus: Psoroptes (Psoroptik Uyuz):

Psoroptes cinsine bağlı türler konakcılarında genel olarak yün veya kılın bol olarak bulunduğu kısımlarda veya kulak içlerinde yaşarlar, Hayvanlarda psoroptik uyuza neden olan Psoroptes cinsi akarlar vücut uyuzunu oluştururlar Büyüklükleri 075 mm' dir Oval şekilde olan bu cinsteki uyuz etkenlerinin tüm bacakları vücudun lateral kenarından gözükmektedir En önemli morfolojik özelikleri sivri bir ağız yapısına sahip olmaları ve erkeklerinde yuvarlak şekilde olan abdominal tüberküllerin bulunmasıdırAyrıca ayaklarında vantuzları taşıyan huni benzeri saplar uzun ve üç eklemlidir Bu vantuzlar erkeklerde 1, 2 ve 3" dişilerde ise 1" 2" 4" çift ayak uçlarında bulunur, Psoroptes türleri konakçı spesifıtesi gösterirler ve insana bulaşmazlar Bulunan türler ve konakları şunlardır,

Psoroptes ovis : Koyun P caprae : Keçi P bovis : Sığır

P equi : Tektırnaktılar P cuniculi : Tavşan

Alıntı Yaparak Cevapla

Entomoloji Ders Notları

Eski 10-10-2012   #18
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Entomoloji Ders Notları



Psoroptes equi atların yele kısmında, sırt bölgesinde ve kuyruk tarafında yerleşir Deride kıl dökülmesi, kepeklenme ve kaşıntı vardır Yele kısmında fazla sayıda bulunduklarında akarlar olurlar Atlarda vücut uyuzuna yol açar, Koyunlarda bulunan ve vücut uyuzuna neden olan P ovis türü koyunların psoroptik uyuzuna yol açar, Bu tür koyunların yünlü kısımlarında yerleşir, Parazitler lenf emmek için deriyi delerler ve deri yangısal olarak şişer Dışarı sızan serum pıhtılaşarak kabuk oluşturur, Daha sonra ise kaşıntıdan dolayı yünler yolunur ve hayvanlar yerinden ayrılan bu yünleri kopararak ya da kenarlara sürterek düşmesine neden olurlar Lezyonlar vücudun yanlarında, omuz bölgesinde, sırtta, kuyruğun dorsal kısmında ve stenum bölgesinde görülebilir Keçilerde bulunan P caprae türü de keçilerde aynı belirtilere yol açar Yine P bovis sığırlarda atlarda anlatılan vücut kısımlarına yerleşir ve aynı lezyonlara yol açarlar Tavşanlarda bulanan P cuniculi bu hayvanların kulak kepçesi içine yerleşir Klinik olarak dış kulak içinde kabuklanmalar ve kalınlaşmalar oluşturur Meydana gelen bu kalınlaşmadan dolayı hayvanın kulak kepçesi aşağı doğru sarkar Şiddetli kaşıntı vardır Bunun içinde hayvanlar arka ayakları ile kulak kepçesine mütemadiyen vururlar Bu durum podal refleks adı verilir

Psoroptik uyuzun teşhisi Sarcoptes 'ler gibi yapılır Ancak etkenler tünel açmadıklarından yüzeyde oluşan kabuklar altında bulunurlar Bunun için kazıntının derin alınmasına gerek yoktur Lezyonların kenar kısmlarından kazıntı alınır Tavşanlarda ise kulak kepçesi içindeki kabuklar kısmından kazıntı yada kulak kiri alınarak hazırlanıp incelenir

Genus: Chorioptes (Chorioptik uyuz)

Psoroptes cinsine benzerler Ancak erkeklerin bütün ayaklarının uçlarında, dişilerin ise 1,2' ve 4 çift ayak uçlarında eklemsiz ve kısa olan bir sapa bağlı huni şeklinde vantuzlar bulunur Ağız yapıları yuvarlaktır Erkeklerde abdominal tüberküller köşelidir Psoropteslerin ağız organelleri sokucu -çiğneyici tipte olduğu halde bunların ağız organelleri çiğnemeye elverişlidir Bunun içİn deri yüzeyinde bulunan ölmüş doku artıkları ve kabuklarla beslenirler Chorioptik uyuz ruminant ve tektırnaklıların ayak kısımlarında tavşanların ise kulak içinde görülür Bunun için memelilerin ayak uyuzuna neden olurlar Chorioptes 'ler konak özelliği gösterirler ve insanlarda yaşayamazlar Bulunan türler ve konakları şunlardır

Chorioptes bovis: Sığır C ovis: Koyun C caprae: Keçi

C texanus: Keçi C equi: At C cuniculi: Tavşan

Chorioptes türleri deri yüzeyinde yaşarlar ve bulundukları bölgede kaşıntı, kepeklenme ve kıl dökülmelerine neden olurlar Konaklarının vücudunun yan taraftarında ve bacaklarında bulunurlar Atlarda topuk bölsiesinde ayak uyuzuna sebep olurlar Özellikle uzun topuk kılları olan atlarda kaşıntı ve kabuk benzeri lezyonlar görülür Enfeste atlar ayaklarını kaşır, yere sürter, ısırır ve özellikle geceleyin sık sık tekme atarlar

Chorioptes ovis koyunlarda kuyruk ve ayak uyuzuna neden olur Koyunlarda kuyruk ve ayaklarda, koçlarda scrotum bölgesinde uyuz belirtilerine yol açarlar Sığırlarda lezyonlar bacaklarda, kuyruk dibinde görülür, Tavşanlarda bulunan C cuniculi türü ise kulak içinde yaşar ve lezyonlara neden olurlar

Genus: Otodectes (Otodektik uyuz)

Otodectes türleri kanıivonların dış kulaklarının içinde bulunur ve kulak uyuzuna neden olurlar Morfolojik olarak Chorioptes'lere benzerler Ancak bunların dişilerinde 4 çift ayaklarının uçlarında vantuz yoktur Diğer ayaklarda bulunan vantuzları taşıyan saplar kısa ve eklemsizdir Bu cinse bağlı önemli tür, Otodectes cynotis'dir Bu tür köpek ve kedilerin dış kulak yolunda bulunur Kulak akıntısı ve dış kulak yangısına neden olurlar, Enfekte hayvanlar başlarını sallarlar ve kulaklarını arka ayakları ile vurarak kaşırlar (podal refleks), Hayvanlar kulaklarını aşağı sarkıtırlar Sekunder bakterilerin işe karışması ile de irinleşme ve yangılar oluşur Bu irinli yangı orta iç kulağa ve hatta beyine kadar yayılabilir Kulakta kanamalardan dolayı çeşitli traumalar görülür Otodectes cynotis türü ender olarak insanlara geçebilir

Otodectes cynotis' den ileri gelen kulak uyuzunun teşhisi otoskopla yapılır Bu muayene ile etkenler görülebilir Ancak kesin tanı için kulak kiri ve deri kazıntısı gibi işleme tabi tutulduktan sonra mikroskopta incelenmesi gereklidir

Psoroptidae ve Sarcoptidae ailelerindeki uyuz etkenlerinin ayak uçlarındaki vatuz durumları:

UyuzEtkeni E r k e k D i Ş i

Cinsi 1 2 3 4 1 2 3 4 Sarcopfes sp + + -+ + + -- Notoedressp + + -+ + + --

Cnemidocoptes sp + + + + Psoroptessp + + + -+ + -+

Chorioptes sp + + + + + + -+ Otodectessp + + + + + + --

Familya: Acaridae (= Tyroglyphidae)

Bu ailedeki akarlar buğday, un ve peynir gibi gıdalarda bulunurlar İnsan ve hayvanlar tesadüfen bu akarları gıdalarla alırlar Acarus sira ( Tyroglyphus siro ) ve Acarus farinae türleri bulunur Peynir güvesi olarak bilinirler Buğday, peynir ve depolanmış gıdalarda bulunan bu akarlar insanlar tarafından tesadüfen alındığında gastrit ve intestinal cataritise sebep olurlarGıdalarla el ve kollara bulaştığında ise papüler eruptionlara yol açarlar Yüzeysel olarak epidermisin altına girerler ve devamlı kaşıntıya neden olurlar

Familya: Cytoditidae

Bu ailede Cytodites nudus türü önemlidir Bu türün vücudu beyazımtrak, yuvarlak ve tamamen kılsızdır Bu akarlar endoparazit olarak yaşamaya adapte olmuşlardır Tavuk, bindi, sülün ve güvercinlerin solunum yollarında ve özeklikle de hava keselerinde koloniler halinde bulunurlar Kanatlıların hava keseleri akariasis'ini meydana getirirler Çok sayıda olduklarında bronşları tıkayarak hayvanın asfeksiden ölümüne neden olabilirler Akarlar mukusla yayılabilirler ve pulmoner bozukluklara zemin hazırlarlar Akciğerlerde milier nodüller içinde etkenler bulunurlar

Familya: Laminosoptidae

Laminosoptes cysticola türü bulunur Bu tür kümes hayvanlarının deri altında bulunur ve kanatlıların deri altı akarı olarak adlandırılır Deri altında akarların ölmesi ile etrafında kazeöz ve kalsifıye oluşumlar meydana gelir Bunlar deri altında küçük, oval nodüller şeklinde ya da açık sarı renkte kabartılar şeklinde görülürler Yaşlı ve zayıflamış kanatlılarda bu lezyonlara çok rastlanmaktadır ve bunlar tüberküloz lezyonları ile karışabilir Fazla sayıda olduklarında etler değerini kaybeder

Familya: Epidermoptidae

Bu ailede bulunan Epidermoptes cinsindeki akarlar kanatlıların ve özellikle de piliçlerin ciltlerinde yaşarlar Bunlar dermatitise yol açarlar Diğer bir cins olan Dermatophagoides’lerin ise insanların ev tozu allerjisi ile ilişkili akarlar olduğu kaydedilmiştir

Familya: Listrophoridae

Laboratuvar hayvanları ve dağ gelinciğinin kıllarında bulunan akarlardır Listrophorus gibbus türü tavşanlarda, Chirodiscoides caviae türü kobaylarda, Myocoptes musculinus türü ise fare ve kobaylarda uyuz benzeri lezyonlara neden olurlar

Familya: Analgesidae

Bu ailedeki akarlar kanatlıların ciltlerinde yaşarlar ve bu konakların tüyleri arasında bulunurlar

Familya: Dermoglyphidae

Bu akarların erişkinleri kanatlıların büyük tüyleri arasında yaşarlar Gelişme dönemindeki formları olan nymph 'leri subcutaneus dokulara ve hatta peritracheal dokulara gidebilirler

Dokulara göç eden bu formlara hypopial nymph adı verilmektedir Tüylerin dökülmesine sebep olabileciği iddia edilmektedir

Familya: Proctophyllodidae

Bu ailedeki akarlar da güvercinlerin üzerinde yaşarlar

Pentastomida sınıfı

Bu sınıfta yer alan parazitlerin erişkinleri omurgalıların solunum organlarında yaşarlar Sistematikteki yerleri tam olarak bilinmemektedir Bu parazitler oldukça uzun yapılı olup, dil şeklindedirler Kütikula üzerinde enlemesine çizgiler ve bazen derin çentikler bulunur Parazitin ön nihayeti daha geniştir ve ventral yüzü ise düzdür Ön uçlarının ventral yüzünde oval bir ağız deliği ve bunun her iki yanında da iki çift kuvvetli kanca bulunmaktadır Dişi parazitler erkeklerden genel olarak daha büyktürler Bu sınıftaki parazitlerin dişileri içinde larva bulunan yumurtatarını son konakta bulunduğu solunum organlarına bırakırlar Yumurtalar konaklarını burun akıntısı veya dışkıyla terkederler Arakonaklar bu yumurtaları yediğinde yumurtadan çıkan kanca biçiminde rudimenter ayakları olan larvalar bağırsak duvarını geçer ve kanla lenf yumrularına, karaciğere, akciğere giderler ve buralarda kistlenerek birkaç gömlek değiştirirler Bu dönemde ayaklarını kaybederler ve nymph dönemi adını alırlar Karnivor olan sonkonaklar bu nimfleri taşıyan organları yiyerek enfekte olurlar Bu sınıfta bulunan aileler şunlardır,

Familya: Linguatulidae Familya :Porocephalidae

Familya: Linguatulidae

Bu ailede önemli olan cins Linguatula cinsidir Bu cinse bağlı olarak bulunan ve önemli olan tür ise Linguatula serrata' dirLingafula serrafa türünün vücutları yassılmış, ön ucu daha geniş, arka ucu incelmiş, spatül şeklinde yada dil şeklinde parazitlerdir Linguatula soyundaki türlerin büyüklükleri 2-10 cm arasında değişir Erkekleri 1 8 -2 cm, dişileri 8 -13 cm uzunluğundadır Yumurtaları 90 x 70 mikron boyutlarındadır Linguatula serrafa türü kozmopolit bir parazit olup, ülkemizde de yaygın olarak bulunmaktadır Parazitin erişkinleri köpek, tilki ve kurtların, nadiren de insan, at, keçi ve koyunların burun ve solunum yollarında yaşarlar Larva ve nymph’leri ise ot yiyen hayvanlarda yani at, koyun, keçi, sığır, tavşan ve farelerde bulunur

Son konakların solunum yollarında yumurtalar çıkar ve bu yumurtalar öksürükle, burun akıntısıyla dışarı çıkabildiği gibi yumurtaların yutulması ile de dışkı vasıtasıyla atılabilirler Yumurtalar arakonakçı olan herbivorlar yani sığır, koyun ve tavşan gibi hayvanlar tarafından alındığında yumurtalar sindirim kanalında açılır ve çıkan larvalar mesenterik lenf yumrularına giderlerBuralarda kistlenerek enfektif nymph olurlarKesin konak olan karnivorlar pişmemiş bu tip organları yiyerek enfekte olurlarEnfekte hayvanlarda aksırık,öksürük, burun akıntısı, burun yollarında irrtasyon ve solunum güçlüğü görülür Köpeklerde burundan içinde kan çizgileri bulunan mukuslu bir akıntı gelir

Parazitler 15 ay kadar canlı kalabilirler Enfeksiyonda kendiliğinden iyileşme olur İnsanlarda nymph'leri boğazda bademciklerde ve burun boşluğunda bulunmuştur Ayrıca larvaları mezenteriyal lenf bezlerinde, akciğer ve karaciğerde, erişkinleri de burun yollarında bulunmuştur İnsanlarda bulunan bu rastlansal parazit laringo-farengite neden olmaktadır Linguatulosis enfeksiyonunda teşhis klinik bulgulara bakılarak, burun akıntısı veya dışkıda içinde larva bulunan yumurtaları görerek, yada burun yollarında erişkin parazitleri otopsi sonucu görerek tanı konulur Tedavide organik fosforlu ilaçlar kullanılır Erişkin parazitler cerrahi müdahale ile çıkarılırlar

Familya: Porocephalidae

Bu ailedeki parazitlerin erişkinleri sürüngenlerin akciğer, trachea ve burun yollarında yaşarlar Vücutları silindirikal ve segmentlidirler Bu ailede Porocephalus ve Armillifer cinsleri bulunur Porocephalus cinsinde P crotali, P clavatus, P subulifer türleri bulunur Bunların erişkinleri yılanların solunum organlarında yerleşir Larvalar ise herbivor, karnivor ve insanların mesenterik lenf yumruları ve değişik organlarında bulunur P crotali türünün erişkinleri yılanların akciğerlerinde nymphleri ise geyik, rat ve farelerin iç organlarında bulunur Enfeksiyon son ve arakonaklar için patojenik değildir Ancak ağır enfeksiyonlarda yılanların ölümüne yol açabilirler Armillifer cinsine bağlı bulunan tür ise Armillifer armillatus'dur Erişkinlerin 30 -50 mm uzunluğunda olup, yılanların akciğer ve trachealarında bulunur Nymph safhaları ise insan ve rodentlerin iç organlarında yerleşir

EKTOPARAZİTER MÜCADELE

Zararlı artropodlara karşı mücadele ve korunmada üç yol uygulanır Bunlar;

1 Mekanik Önlemler

2 Biyolojik Mücadele

3 Kimyasal Maddelerle Mücadele'dir

Mekanik Önlemler: Artropodun konağa ulaşmasını engelleyici tebdirler alınır Bunun için evlere, ahırlara ve kümesIere sineklerin girmesini engellemek için pencerelere sinek tellerinin takılması gerekir Ayrıca çiftlik hayvanlarının otladığı ve bulunduğu meralara artropodlarla enfeste yabani hayvanların girmesini engellemek için, çitlerin çekilmesi gibi önlemler de alınarak mekanik önlemlerdir

Biyolojik Mücadele: Bu mücadelede başarıIı olabilmek için artropodun yaşadığı ve ürediği ortamlar ile biyolojilerinin ve varsa arakonaklarının iyi bilinmesi gerekir Sivrisinek mücadelesinde göl veya nehir gibi mecburi su bulunan yerlerde sivrisinek larva ve pupalarını yiyen Gambusia cinsi balıkların üretilmesi veya böyle su birikintilirine sivrisinek gelişme formlarına engel olan ve zararlı olan bakterilerin bırakılmasıyla yapılan mücadele bir biyolojik mücadeledir Ayrıca hayvan dışkılarının veya çöplerin gömülmesiyle buralarda üreyebilecek olan Muscidae ailesindeki sineklerin yaşama ortamları bozulmuş olur

Kimyasal Maddelerle Mücadele: Artropodlarla mücadelede kullanılan ilk kimyasal maddeler inorganik arsenik bileşikleri, kükürt gibi inorganik maddeler olmuştur ilk kullanılan insektisit ve akarisit madde DDT ( Diklorodifeniltrikloretan ) olmuştur Zararlı artropodun yumurta, larva, pupa ve erişkinlerini öldüren yani böceklere etkili olan kimyasal maddelere insektisit, akarları öldürenlere de akarısit adı verilir Ancak genelolarak bir insektisidin akarisit etkisi ve bir akarisidin de insektisit etkisi görülebilir Bununla beraber akarisitlerin çoğu böcekleri öldürdüğü halde, insektisitlerin çok azı akarlara etkilidir Ektoparazit ilaçlardan yumurtalara etkili olanlar ovisit, larva ve nymphlere etkili ilaçlara larvicid, pupalara etkili olanlara pupicid, erişkinlere etkili olanlara adulticid adı verilir Bunlardan ovisit etkiye sahip olan ilaçlar daha az sayıdadır ilaçlar daha çok larva, nymph ve erişkin dönemlere etkilidirler Yani genel olarak insektisit ve akarisitlerin ovisit ve pupisit etkileri daha azdır Bazı ilaçlar ise artropodları öldürmezler ancak onların bulundukları ortamdan uzaklaşmasına sebep olurlar ki bu grup ilaçlara repellent ilaçlar (kovucular) adı verilir Bazı insektisit ve akarisit ilaçların yapıları konakta veya doğada uzun süre bozulmaz Bu ilaçların etki süreleri ilaçlara göre değişmek üzere uzun veya kalıcı etkilidirler Bunun için ilaçların hayvanlara verilmesinden sonra belli bir süre beklenilmeden sütleri veya etleri tüketilirse insanlara geçmektedir Ayrıca ilaçların tarımsal amaçla kullanılması ilede doğada uzun süre kalmalarından dolayı çevre kirlenmelerine yol açarlar Bazı insektisit ve akarisitlerin etki süreleri çok kısadır ve kısa sürede bozulurlar Bunlar hayvanlarda artık bırakmaz ve çevre kirlenmesine de yol açmazlar Ancak bunların yapıları çok kısa sürede bozulduğundan uzun süre etkisi kalmaz Fakat kısa sürede kesime gönderilecek olan hayvanlarda ve sağımdaki hayvanlarda tercih edilmelidirler Yine sağılan hayvanlarda banyo tarzında ilaç kullanılmasından kaçınılmalıdır çünkü besin kirlenmesine neden olurlar Bunun için eti, sütü ve yumurtası için yetiştirilen hayvanlarda kullanılan ilaçlar için yasal bekletme süreleri dikkate alınarak kullanılmalıdır Ayrıca aynı etken maddeyi içeren zirai ilaçlar hayvanlarda kesinlikle kullanılmamalıdır

Kenelere karşı ilk olarak kullanılan akarisitler arsenik tuzları olmuştur Yine uzun süre bit ve uyuz mücadelesinde kükürtten yaralanılmıştır DDT'nin ilk olarak 1874' de sentezi yapılmasına rağmen insektisit etkisi ancak 1939'da ortaya konulmuştur Kullanılan bu ilaç ile birçok artropodun kontrolü sağlanmıştır Ancak sonradan çıkarılan sentetik ilaçlardan dolayı artık kullanımamaktadır

insektisit ve akarisitler kullanılmadan önce prospektusları dikkatlice okunmalıdır Bu ilaçlar uygulanırken lastik eldiven ve pulverizasyon sırasında ise maske kullanılmalıdır Kullanılan solüsyonların boş kutularının imhaları yine prospektuslarında yazıldığı gibi yapılmalı ve hiç bir zaman akarsu ve göllere atılmamalıdır

İdeal bir dış parazit ilacının özellikleri

İdeal bir ektoparazit ilaçta bulunması gereken özellikler şunlardır:

1 Artropodların biyolojik gelişmeleri sırasında görülen tüm evrelerdeki formlara etkili olmalı,

2 Etkileri yeteri ölçüde hızlı ve belli süre kalıcı olmalı,

3 Uygulandığı konak için yan etkileri çok az veya hiç olmamalı,

4 Ucuz olmalı ve kolay bulunmalı,

5 Kullanılan katkı maddeleri ve taşıtlarla geçimli olmalı,

6 Konaktan elde edilen besinlerde kalıntı bırakılmamalı ve çevrede hızla parçalanmalı ve çevre kirlenmesine neden olmamalı,

7 Artropodlarda kendisine karşı dirençli suşlar veya türler geliştirmemelidir

Ektoparaziter ilaçların sınıflandırılması:

Ektoparaziter ilaçlar etki sürelerine, konaklarına giriş yollarına ve kimyasal yapılarına göre 3 grupta toplanırlar

Alıntı Yaparak Cevapla

Entomoloji Ders Notları

Eski 10-10-2012   #19
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Entomoloji Ders Notları



A) Etki sürelerine Göre:

1 Ani Etkililer: Etkileri bir kaç saat sürer Daha sonra havanın etkisiyle parçalanıp inaktive olurlar Örneğin; bitkisel kaynaklı ilaçlardan Pyrethrin ve Rotenon

2 Uzun Etkili Olanlar: Bunların etkileri bir kaç gün sürer Bu grup ilaçlar geniş kullanım alınına sahiptirler Örnek: Organik fosforlular, karbamatlı ilaçlar

3 Kalıcı Etkili Olanlar: Etkileri bir kaç hafta ve hatta aylarca devam devam eder Örnek: Klorlu hidrokarbonlar, kalıcı hale getirilmiş pyretroidler ve organik fosforlular Bu grup ilaçlar hayvanlara ve insanlara karşı kullanılmamalıdır Yiyecek ve içeceklerden uzak olarak bulundurulmalıdır Bu ilaçlar kalıcı etkilerinden dolayı daha çok evlerde hamam böceklerine karşı kullanılır Yani bu ilaçlar ahır, mesken ilaçlamasında kullanılır ilaçlama sırasında bu gibi yerler boş bulundurulmalı ve ilaçlama sonrası kapı ve pencereler kapatılmalı 24 saat sonra iyice havalandırma yapılmalı ve daha sonra insan ve hayvanların kullanımına sunulmalıdır

B ) Giriş Yolları veya Etki Yerlerine Göre:

1 Mide Zehirleri :

Bu grup ilaçlar artropod tarafından ağızdan alındığında, etkilerini gösterirler Bu ilaçlar artropodun midesinden emilerek, kan dolaşımına girer ve tüm vücuduna dağılarak ölüme neden olurlar Yani sindirim sisteminden emilerek etkilerini gösterirler

2 Kontakt Etkililer (Temas Zehirleri) :

Bunlar uygulandıkları yüzeyden artropodun kutikulası vasıtasıyla vücuduna girerler Yani artropoda deri yoluyla etkirler Kutikuladan içeri giren ilaç dokularda hücre enzimlerini ( asetilkolin ) durdurarak etkir ve böceğin ölümüne yol açarlar En çok kullanılan ektoparaziter ilaçlar kontakt etkilidirler

3 Sistemik Etkililer ( Sistemik Zehirler ) :

Bunlar konağa uygulandıkları zaman artropodun derisi veya midesi aracılığı ile emilerek tüm vücuda yayılırlar ve etkilerini gösterirler Paranteral verilen enjektabı ilaçlar örneğin avermektinler bu şekilde etkilidir

4 Fumigantlar:

Bunlar çok ince süspansiyon, gaz veya toz halinde havaya püskürtüldüklerinde, artropodun solunum sisteminden emilerek etki ederler Yani solunum yoluyla etkilidirler Pyretrin ve Pyretroidler bu şekilde etkilidirler

C) Kimyasal Yapılarına Göre ve Kaynaklarına Göre insektisit ve Akarisitler :

Bu grupta bulunan ektoparaziter ilaçlar 5 bölümde incelenirler Bunlar;

1 Bitkisel kökenliler yani sentetik pyrethroidler

2 Karbamatlı ilaçlar

3 Organik fosforlular

4 Klorlu hidrokarbonlar

5 Mikrobiyal kaynaklı ilaçlar yani avermektinler olarak sınıflandırılırlar

C 1 Bitkisel Kökenli insektisit ve Akarisitler :

Bu gruptaki ilaçlar ani etkilidirler Yapılan çok kısa sürede bozulduğundan etki süreleri de kısadır Bu ilaçlar genellikle bunların etkilerini artıran bir sinerjist madde ile birlikte kullanılırlar Sinerjist madde olarak piperonil butoksit kullanılır Bitkisel kökenli ilaçlar şunlardır

a Pyretrinler ve Pyretroidler :

Piretrum ( Chrysanthemum sp ) adlı bitkinin çiçeklerinde bulunur Ham piretrum çiçeklerinin toz edilmeseyle ( Parsiyan böcek tozu) hazırlarır Bunlara pyretrin adı verilir Laboratuvarda bunlara benzer sentetik olarak elde edilenlere ise pyretroid adı verilmektedir Gerek pyretrinler ve gerekse pyretroidler rutubetli havada, ışıkta ve canlı organizmalarda süratle parçalanırlar Bu grup ilaçlar aerosol, tütsü, sprey ve toz olarak kullanılırlar Bunlar diptera takımındaki sineklere, pirelere ve kenelere karşı kullanılırlarEtki şekilleri artropodun sinir membrarında Na+ ve K+ iyonlarının naklini bozmak süratiyle olur Bu ilaçlar kısa sürede parçalandıklarından hem laktasyondaki hemde kesime gönderilecek hayvanlarda emniyetle kullanılabilir Ancak bir aylıktan küçük kedi yavrularına, köpek yavrularına ve balıklara uygulanmamalıdır Bu grupta deltametrin, permetrin, fenvalerat, cypermethrin ve cyhalothrin bulunur Deltamethrin ( Butox ) ve flumethrin (Bayticol ) ticari olarak bulunmaktadır

Rotenone :

Baklagil ailesinden Derris eliptica ve Derris malascensis bitkisinde bulunan bir insektisitdir Kedi, köpek, at ve sığırlarda toz, merhem yada sıvı olarak kullanılır Kontakt etkili olup, özellikle Otodectes ve Demodex uyuzuna etkili bir etken maddedir

C 2 Karbamatlı ilaçlar:

Karbamatlı ilaçlar bitkisel kökenli olanlara nazaran daha uzun ömürlü ve etki süresi biraz daha fazladır Bu ilaçlar artropodlarda asetilkolin esteraz enzimini inhibe ederek ve onları öldürerek etkilerini gösterirler Ancak bu enzimin etkinliğini engellemeleri geriye dönüşümlü olduğundan, zehirlilikleri organik fosforlulara göre daha azdır Hayvanlarda karbamatlı ilaçlarla oluşan akut zehirlenmelerde, mydriasis, lakrimasyon, salivasyon, kusma, ishal, sık sık işeme, irade dışı kas titremeleri ve bunu takibende halsizlik ve paraliz görülür Bu grup ilaçlarla zehirlenmelerde antidot olarak "Atropin sülfat' kullanılır Bu ilaçların uygulanmasıyla zehirlenen böceklerde hiperaktivite, ataksi, konvulsiyon, felç ve ölüm görülür Karbamatlı ilaçlar özellikle kanatlı ektoparazitlerine karşı mücadelede kullanılırlar Bu grupta bulunan ektoparazit ilaç etken maddeleri şunlardır

a Carbaryl ( = Karbaril, Sevin) :

Suda 1-5 gün içinde, toprakta ise 7-10 gün içinde yan yarıya parçalanır Tek başına ya da diğer ilaç etken maddeleri ile birlikte kullanılabilir Toz, banyo, tasma şeklinde uygulamaları vardır Hayvanlar üzerindeki ve barınaklardaki kene, bit, pire, sinek, M ovinus ve hamam böceklerine karşı etkilidir Ticari olarak Korvolin, % 5 Serpme Toz adlı praparatları bulunmaktadır

b Propoksur :

Bu ilaç solüsyon, şampuan, toz ve tasma biçiminde uygulanır 4 -6 hafta süren kalıcı etkisi vardır Tasma şeklinde uygulamaları ile kene ve pirelere karşı 6 ay süreyle koruma sağlar Ticari olarak bulunan Bolfo, % 1 serpme tozu hayvanlara ve gezindikleri yerlere püskürtülerek kullanılır Kanatlı ve balıklarda zehirlidir

C 3 Organik Fosforlu Bileşikler:

Karbamatlı bileşiklere benzerler Ancak bunlar hem artropodlarda ve hemde memelilerde bulunan asetilkolini parçalayan asetilkolin estaraz etkinliğini dönüşümsüz olarak engellerler Böylece kolinerjik sinap, kavşak veya ganglionlarda asetilkolin birikimine yol açıp, zehirlenmeye sebep olurlar Karbamatlı ilaçların zehirlenmelerindeki gibi belirtilere yol açarlar ve zehirlenme sağıtımında atropin sülfat kullanılır Bu grup ilaçlar hayvanlar üzerinde belirli bir süre kalırlar Ancak dokularda kalış süresi kısadır Bazıları sistemik etkili olup, parenteral ve oral olarak ve hatta hayvanın üzerine dökülerek (pour-on ) kullanılmaktadır Kandaki etkili konsantrasyonu 24 saat kadar devam eder Bu grupta bulunan etken maddeler şunlardır:

a Triklorfon ( = Trichlorfon, Metrionate ) : Atlarda Gasterophilus'lar, sığırlarda Hypoderma'lar, koyunlarda Oestrus'ların larvalarına, köpeklerde dahil tüm hayvanlardaki kene, pire ve demodex uyuzuna karşı etkilidir Yüksek insektisit ve akarisit etkisi vardır Memeliler için düşük toksisitesi bulunur Neguvon ve Koguvon adıyla ticari preparatları vardır

b Coumaphos ( =Koumfos ) : Koyun, domuz ve kanatlılarda bit, pire ve kenelerde, sığırlarda hypodermosis' e ve boynuz sinekleri ile yara kurtlarına karşı etkilidir Triklorfon gibi bu ilaçda süt hayvanlarında kullanılmamalıdır Uygulama sonrası kasaplık hayvanlar 7 gün geçmedikçe kesilmemelidir

c Crufomate ( =Krufomat, Ruelene ) :

Hipolen -6 adıyla ticari olarak bulunmaktadır Daha çok insektIere etkili bir ilaçtır Ayrıca bu ticari preparat özellikle hypodermosis' e karşı kullanılmak üzere çıkarılmıştır

d Dichlorvos (Diklorvos, DDVP, VAPONA) :

Bu madde sulu ortamlarda yarı yarıya parçalanır Keza memeli vücudunda da hızla parçalanmaktadır Yalnız yada diğer insektisitlerle kombine kullanılmaktadır Bu ilaç organik fosforlular içerisinde en kısa sürede parçalananlardan biridir Köpeklerde boyun tasması şeklinde, diğer hayvanlarda, ahır, ağıl ve barınaklarda püskürtme şeklinde uygulanır İlaç kolay buharlaşmaktadır Diklorvos uygulanan hayvanlar bir gün geçtikten sonra kasaplık olarak kesilebilirler

e Malathion ( Malatiyon, Cythion ) :

Oldukça geniş bir etki alanı olan insektisit -akarisitdir Dış ortamlarda hızlı parçalandığı gibi memeli vücudunda da kolayca metabolize olur Malathion hayvanlar üzerinden ziyade, bulundukları yerlerin ilaçlanmasında kullanılır Ahır, tünek, folluk, gübre yığınları ve altlıklara %4 serpme tozu halinde uygulanır Hayvanlara uygulandığından 5 saat sonra sütleri tüketilebilir Bu bakımdan bitkisel kökenli ilaçlara benzerler Bir aylıktan küçük buzağılara kullanılmaz Yıkama, püskürtme ve banyo tarzında kullanım için uygun preparatları vardır Ticari olarak Malathion ve Rin tozu, Ektogal toz olarak üretilmektedir

fFenthion (Fentiyon ) :

Tiguvan pour-on ve Tiguvon spot-on adıyla preparatları vardır Sığırlarda bit, pire ve hypodermosis'in tedavisinde ve kontrolünde yaygın olarak kullanılmaktadır Hayvanların sırtına dökme ve damlatma şeklinde uygulamr

g Ronnel (Fenchlorfos ) :

Ectoral adıyla piyasaya sürülen tabletleri köpeklerin demodex ve sarcoptes uyuzuna karşı etkili olarak kullanılmaktadır

h Diazinon : Kalıcı etkisi olan organik fosforlu bileşiklerdir Hayvanlar üzerinde kullanılması istenmez Ancak artropodların gelişip üredikleri yerlerde yani barınakların çatlak ve oyuklarında püskürtme veya toz halinde kullanılırlar Hezinon preperatı vardır

Bunlardan başka organik fosforlular grubunda; propetamphos ( Blotic ), phosmet, stirofos, dichlofenthion, dioksatiyon, feuklorfos, krotoksifos, klorprifos, dimetoat, tetraklorfınfos ve famfur gibi ilaçlarda bulunmaktadır

C4 Klorlu Hidrokarbonlu insektisit ve Akarisitler ( Klorlu hidrokarbonlar ) :

Bu gruptaki ektoparaziter ilaçlar artropdların normal sinir fonksiyonlarını karıştırarak onları öldürürler Sinir kas iletimini durdurarak ölümlerine neden olurlar Hayvanlardaki zehirlenmelerde nöyro -muskuler sistemin aşırı derecede uyarılmış olduğu görülür Bunlarla olan zehirlenmelerde spesifik bir antidot yoktur Ancak feno -barbital gibi sinir sistemini yatıştırıcı ilaçlar kullanılabilir Bu grup ilaçların kalıcı ve çevre kirliliğine yol açmalarından dolayı bir çok ülkede kullanımları yasaklanmıştır Bu ilaçların avantajları hayvanların kıl ve yünlerinde uzun süre kalması ve bu nedenle etkilerinin uzun süreli olmasıdır Dezavantajları ise dokularda birikimleridir Hayvanlardaki zehirlenmelerde merkezi sinir sistemi aşrı derecede uyarıldığı için aşrı duyarlılık, kaslarda spazm ve çırpınmalar görülür Klorlu hidrokarbonlu bileşikler DDT ( diklorodifeniltrikloretan ), BHC ( benzenhekzaklorür ) ve bunun İzomerleri olan lindan, dieldrin, aldrin ve toxophen gibi ilaçlar bulunur Bunlardan DDT ve lindan ile triazapentadine önemlidir

a DDT : Klorlu hidrokarbonlular içerisinde en tanınmış olanıdır Ancak yapısının çok stabil ve sağlam olması, kolayca parçalamaması nedeniyle çevre kirliliğine yol açmaktadır Konak organizmasında da metobolize edilemeyip değişik dokularda birikmektedir Bu nedenlerden dolayı hemen hemen bütün dünyada kullanımı yasaklanmıştır

b Lindane: Bunların yapısıda DDT kadar olmasa bile stabildir Konakların yağ dokusunda birikme özelliği vardır Dünyanın pek çok ülkesinde kullanımı yasaklanmıştır Türkiye'de de son yıllarda kullanımı yasaklanmıştır Ancak ihraç amacı ile üretilmektedir Lindan kedilerde aşrı derecede toksik olduğu için kullanılmamalıdır Yine süt hayvanlarında, 3 aylıktan küçük danalarda kullanılmamalıdır Banyo şeklinde ilaçlanan hayvanlar 2 ay, püskürtme tarzında ilaçlananlar ise bir ay geçmeden kasaplık olarak kesilmemelidir Hektolin, Isotox, Paradif adlı preperatlan vardır Ayrıca insan hekimliğinde ve küçük hayvanlarda kullanılmak üzere "Kwell Şampuan" bulunmaktadır

c Triazapentadine (Amitraz) : Amitraz tektırnaklılarda toksik olduğu için kullanılmamalıdır Ayrıca kedilerde de ihtiyatla kullanılması gerekir Kenelerin tüm gelişme dönemlerinde karşı etkilidir Kenaz adıyla ticari olarak üretilmektedir

C 5 Mikrobiyal Kaynaklı İlaçlar: Bu grupta bulunan ilaçlar, Avermektinler olarak adlandrılırlar Ivermectin, Doramectin ve Moxidectin'den oluşur Ayrıca Benzil benzoat, Difenilamin, Metopren ve Muskalure bulunmaktadır Avermektinler parazitlerde GABA miktarını arttırır GABA 'da sinaps ve kavşaklarda uyarı gaçişini engeller bu durumda parazitlerde felç olurlar Avermectinler son yıllarda Veteriner Hekimlik alanında yaygın olarak kullanılmaktadır Bunlardan Ivermectin, Moxidectin ve Doramectin etken maddeli ilaçlar parenteral olarak kullanılmaktadır Avermectinler bir mantar olan Streptomyces sp'lerden elde edilmektedir Ivermectin Streptomyces avermilitis türü mantardan elde edilmektedir Diğer iki ilaçda mantardan elde edilir Deri altı ve kas içi uygulanan bu ilaçlar dolaşıma karışarak sistemik etki gösterirler Çeşitli ektoparazitlere karşı kullanılan bu grup ilaçların endoparazitlere karşıda etkileri bulunmaktadır Hayvanlara O 2 mg / kğ dozda kullanılmaktadırlar Piyasada ticari olarak Ivermectin ( Ivomec ve Ivomec-F), Doramectin ( Dectomax ) ve Moxidectin ( Cydectin) preparatları bulunmaktadır Avermektinler özellikle dokularda bulunan artropod larvalarına, kan emen bitlere, uyuz etkenleri ve kenelere karşı etkilidirler 3 -4 hafta süren kalıcı etkileri vardır Bu nedenle bit ve uyuz etkenlerine karşı yapılacak tek tedavi ile başarılı sonuçlar alınmaktadır Çünkü ilaç olgunlara etkidikden sonra 3 -4 hafta içinde yumurtadan çıkacak genç formlarada etkimektedir Pratik ve uygulama kolaylıklarından dolayı tercih edilmektedir

Ektoparaziter ilaçlarm Uygulama Şekilleri

Banyoluktan Geçirme ( Daldırma) : Ektoparaziter mücadelede ilaçlama metodlarından biri hayvanların banyo şeklinde ilaçlanmasıdır Bunun için sığırlarda sabit, koyunlar içinde sabit yada seyyar banyoluklar yani tanklar kullanılır Genellikle koyunlar için uygulanır Hayvanlar ilaçlı su ile dolu tanklar içine bir taraftan bırakılır ve diğer taraftan çıkması sağlanır Hayvanın başının su ile yıkanması sağlanmalıdır

2 Püskürtme ( Pulverizasyon ) : Bu metod sığırlarda, tektırnaklılarda ve yünleri kırkılmış olan koyunlarda uygulanır Uygun oranda sulandırılmış ilaçlı su pulverizatör aracılığı ile hayvanlar üzerine püskürtülür Hayvan bir yere bağlanır yada travaya çekilir Daha sonra ilaçlı su tüm vücuda sıkılır Genellikle sürü bir araya sıkıştırılarak ilaçlı su hayvanlar geçerken sıkılır yada püskürtme tünelinden hayvanlar geçirilerek ilaçlanması sağlanır Pulverizasyon yaparken pulverizatörü kullanan kişinin rüzgarı arkasına alması, ağzını bezle kapatması, tulum ve çizme giymesi, eldiven takması gereklidir ilaçlı su hayvanın vücudu iyice ıslatılıncaya kadar püskürtülür

3 Yıkama Şeklinde Uygulama: Bu metod daha ziyade küçük hayvanlarda uygulanır Uygun oranda sulandırılmış ilaçlı su sünger veya bez ile kılların ters istikametinde deri ile temas edecek şekilde bütün vücuda sürülür ilaçlı su dökülür ve süngerle iyice ovalanır

4 Pour -on Uygulama: Solüsyon halindeki ilaç hayvanın sırtına, Vertebra Lumbalis boyunca akıtılarak kullanılır ilaç yağlı koyu bir madde içerisindedir Hayvanın sırtına yapışan bu madde içindeki insektisit yavaş yavaş emilerek dolaşıma geçer ve sistemik etki görülür Kene ve hipodermosis mücadelesinde yaygın olarak kullanılmaktadır Örneğin Tiguvon % 2 pour -on çözelti ( 1 ml'sinde 20 mg fentiyon bulunur) gibi

5 Spot -on Uygulama: Pour -on uygulamadaki ilaçlardan daha konsantre olan bu grup ilaçlar hayvanın sırtına damlatılarak uygulanır Hayvanların sırtına mum şeklinde hazırlanmış olan aktif madde sürülerek uygulanır Sığırlarda nokra mücadelesinde, kene ve kan emici bitlerle mücadelede uygulanmaktadır Örneğin Tiguvon % 20 spot -on çözelti ( 1 ml'sinde 200 mg fentiyon içerir )gibi

5 Enjeksiyon Şeklinde Parenteral Uygulama: Ivermectin, doramectin ve moxidectin gibi etken maddeleri içeren ilaçlar sc yada im yolla kullanılırlar İlaç kana karışır ve sistemik etki oluşur

7 Toz şeklinde uygulama: Aktif madde toz biçimindeki bir katkı maddesiyle karıştırılmıştır Bu şekilde hazırlanan tozlar hayvanların kılları ve kanatları arasına ve değişik vücut kısımlarına serpiştirildikden sonra elle çevreye dağıtılır

8 Oral uygulama: Organik fosforlu ilaçlardan ronnel ve cythioate gibi ilaçların tabletlerinin kullanılması

9 İIaçlı tasma, madalyon, kulak, ayak ve kuyruk bantlarının veya plakalarının kullanılması: Bu şekildeki uygulamada ilaç tasma, madalyon ve çeşitli bantlara emdirilmiş vaziyettedir Bunlar hayvanlara uygulandığında ilaç bu malzemelerden serbest kalarak deriye geçer Deriden salgılanan deri yağı ( sebum ) erir Hayvanın kulağını, kuyruğunu sallaması ilede ilaç tüm vücuda yayılır Tasma ve madalyonlar kedi ve köpeklerde pire, bit, kene ve kan emici sineklere karşı korunmada kullanılır Ayak plakaları ise kanatlılarda ektoparazitlere karşı kullanılmaktadır Kulak bantları sığırları kan emici sineklerden ve kulakta yerleşen kenelerden korur Bu plakalara emdirilmiş olan ilaç vücut ısısının etkisiyle gerek emilme gerekse buharlaşma ile etkisini gösterirler

10 Sırt torbaları ile uygulama: ilaç karıştırılmış ve bir torba veya çuvala konmuştur Torba iki direk arasına veya ahıra hayvanların giriş yerlerine yukarıdan bir iple asılır Özellikle büyük baş hayvanlar bu torbalar altından geçerken torbalar hayvanların üzerine ve yüzlerine değer Böylece ilaç vücuda geçer Bu uygulama sürü ilaçlamasında pratik bir uygulamadır

11 Tuzak şeklinde uygulama: Ektoparaziter ilacın şeker veya şurup gibi böcekleri cezbedici maddeler ile karıştırıldıktan sonra böcekler tarafından yenmesi için uygun yerlere bırakılır Böcek bunları yediği zaman ölür

Ektoparaziter ilaçları kullanırken bulaşık olan tüm araç ve gereçler imha edilmelidir Ayrıca hayvanlara ilaç uygulaması yapılmadan önce hayvanların su içmeleri sağlanmalıdır Yine rüzgarlı ve soğuk havalarda paraziter mücadele yapılmamalıdır Bu uygulama banyo şeklinde ektoparaziter ilaç uygulaması yapılacağı zaman önem taşır

İnsektisit- Akarisit Uygulamalarında Dikkat Edilecek Hususlar:

Ektoparaziter ilaç uygulamada dikkat edilecek hususlar; uygulayıcı sağlığı, hayvan sağlığı ve , çevre kirliliği ile halk sağlığı yönünden dikkat edilecek hususlar olmak üzere üç grupta toplanır

1 Hayvanların sağlığı yönünden dikkat edilecek hususlar:

Banyo şeklinde ilaç uygulanacaksa ilaçlama öncesi hayvanlara iyice su verilmelidir Aksi halde hayvanlar ilaçlı sudan içerler Yine uygulama için soğuk ve fazla rüzgarlı olmayan bir gün seçilmeli Bunun aksi günlerde ve yağışlı havalarda ilaçlama yapılmamalıdır Çünkü ilaç yağmurla bereber hayvanın üzerinden yıkanarak toprağa giitmesine neden olur veya hayvanın soğukta üşüterek hasta olmasına yol açar Şayet sığırlarda ahırda ilaçlama yapmak zorunluluğu olursa yemlik ve suluklara ilaçlı suyun bulaşması önlenmeli ve ahırın içi iyice havalanır durumda olmalıdır Kediler vücutları ıslandığı zaman kendilerini yalayarak vücutlarını kurutmak isterler ve bu durumda da zehirlenebilirler Bu durumun göz önünde bulundurulması gerekir Ayrıca kanatlılarda banyo şeklindeki uygulamalar büyük stresIere yol açarlar Bunlarda banyo şekli pek tercih edilmez Bazı insektisitlere bazı hayvanlar ve gençler yada hasta hayvanlar daha duyarlı olabilirler Onun için sürü ilaçlamasından önce bir grupta ilaç uygulaması yapılır ve izlenime göre sonra tüm sürü ilaçlanır

2Uygulayıcının sağlığı yönünden dikkat edilecek hususlar:

İlaç uygulayıcı daima lastik eldiven, çizme veya tulumla çalışmalıdır İlaçlı su ile el, yüz, ayak, göz ve diğer vücut kısımları temas ederse hemen sabunlu bol su ile yıkanmalıdır Püskürtme tarzında uygulamalarda uygulayıcı rüzgarı arkasına alarak çalışmalıdır Böylece rüzgarla ilaçlı suyun kendisine gelmesini önlemiş olur Dışarıda ve özelliklede kapalı yerlerde püskürtme biçiminde uygulama yaparken bir maske takılmalıdır Uygulama sırasında herhangi bir şey yenmemeli ve içilmemelidir ilaçlama sonrası el ve yüz iyice yıkanmalı ve hatta en iyisi bol sabunla tüm vücut yıkanmalı yani banyo yapılmalıdır Uygulama sırasında ilaç uygulayıcısı gerek kendisinde ve gerekse çevresindeki yardımcılarda zehirlenme belirtileri gördüğü anda ilacın prospektusundaki ilk yardım önerilerini dikkate alarak en yakın hastahaneye hemen müracaat etmelidir Doktora giderken ilacın prospektusu ve kutusuda yanında götürülmelidir

3 Çevre kirliliği ve halk sağlığı yönünden dikkat edilmesi gereken hususlar:

Kullanılan ilaçlı sular, konsantre ilaçlar, boş ilaç kutuları ve diğer bulaşık malzemeler çevredeki kuyulara, göllere, derelere ve diğer benzeri yerlere ya da gelişi güzel olarak rastgele herhangi bir yere atılmamalıdır Eğer ilaç prospektusunda özel bir imha metodu belirtilmemiş ise ilaçlı sular su kaynaklarından uzakta, açık arazide nisbeten derince kazılmış bir çukura, önce içine biraz organik madde (gübre gibi) konulduktan sonra dökülmeli ve üzeri örtülmelidir Aksi halde akarsulara ve göllere atılan bu maddeler, buraların kirlenmesine, balık ve diğer canlıların ve hatta buralardan su içenlerin zehirlenmesine ve ölmesine neden olurlar Açık alana atılan ilaç kutulan ve artıklar çevre kirlenmesine ve buralarda oynayan çocuklarda zehirlenmelere neden olurlar Ayrıca süt veren ve kısa sürede kesime gidecek olan hayvanlarda kullanılacak ilaçlar iyi seçilmeli ve bu ilaçların kullanılmasından sonra sütü kullanmama ve kesilmeme yasal süreleri dikkate alınmalıdır Bu tip ilaçların saklandıkları ve bulundukları yerlere "dikkat haşare ilacı" dır notu yazılmalıdır

Ektoparaziter İIaçlara Karşı Direnç

Dış paraziter ilaçların devamlı veya yaygın olarak kullanılması sonucu hem olgun hem de larva forrnlarında bu ilaçlara karşı dirençli suş veya türler ortaya çıkabilir Böcekler arasında kullanılan ilaca karşı duyarlılıkta farklı bireyler bulunur Bu bireylerin bazıları duyarlı olduğu halde bazı türler daha az duyarlıdır Böyle bir popülasyon üzerinde sürekli insektisit kullanımı sonucunda duyarlı bireyler ortadan kalkarlar ancak az duyarlı olanlar yaşamaya devam ederler Canlılığını sürdüren bu bireylerin kullanımları ilaca olan duyarlılığı gittikçe azalan yeni bireyler meydana getirirler Bunun sonucunda ektoparazitlerde kullanılan ilaca karşı bir direnç gelişir Bu direnç önceden bu böcekler için öldürücü olan ilacın artık öldürücü olmaktan çıkması şeklinde kendini belli eder Yani ilaca karşı duyarlı olanların ölmesi, duyarlı olmayanların ise çoğalarak o ilaca karşı etkilenmeyen suşların ortaya çıkması ile direnç oluşur

Direnç parazitin genetik yapısı ile ilgilidir ilaca karşı oluşan direnç genetik olarak nakledilir Dirençli gen dominant ise ilaca karşı direnç çok kısa sürede, resesif ise daha uzun sürede ortaya çıkar Bazı ilaçlara karşı (lindan, aldrin, dieldrin gibi) gelişen direnç tek genle; bazılarına (DDT, organik fosforlular) karşı ortaya çıkan direnç ise iki veya daha fazla genle taşınır Bir ilaca karşı oluşan direnç ona yakın ilaçlara karşı da oluşur Direnç birden bire tam olarak oluşmaz Önce ilacın düşük dozlarına karşı gelişir Bu durumda doz yükseltilerek uygulamalara devam edildikçe dirençte giderek yükselir

Ektoparaziter ilaçlara dirençte genetik faktörler rol oynar Bu faktörler iki şekilde olup, fizyolojik ve davranış direnci şeklindedir Fizyolojik direnç böceğin fizyolojisinde değişikliklere yol açar Bu değişiklikler kendini; 1) artropodun kütikulasının geçirgenliğinde, 2) vücut içinde ilacın daha az zararlı bileşiklere ayrılmasında, 3) ilacın vücut dokularında zararsız şekilde depolanmasında ve 4) ilacın atılmasında gösterir Davranış direnci ise korunma şekli ve davranışlarında değişiklikle ortaya çıkar Bunlar temelde ilacın böcekle temasını ortadan kaldırmaya yöneliktir Örneğin, bazı sivrisinek türlerinin dinlenmek için insektisitlerin sürekli kullanıldığı evlerin içinden çok, evlerin dışını tercih etmeleri Ayrıca bazı sinek türlerinin organik fosforlu ilaç ihtiva eden tuzaklardan kaçınmaları verilebilir

Son yıllarda insektisitlerin yaygın olarak kullanılmalarından dolayı bunlara karşı direnç (resistans) gelişmiştir Bazı artropod türleri bir insektisite karşı dirençlidir ve bir ilaca karşı direnç gelişmiştir Ancak bu ilaçların tekrar kullanılmaları ile bu ilaca kimyasal yapı bakımından benzer ya da ayın grupta olan diğer ilaçlara karşı da direnç gelişebilmektedir Buna çapraz ( cross) direnç adı verilmektedir

Sığırlarda Ektoparaziter Mücadele

Ahır pencerelerine tel takılmalı, gübreler toprağa gömülmeli, ahır içinde duvarlardaki çatlaklar iyice sıvanmalı ve ahırların iç duvarlarına kalıcı etkisi olan insektisitler püskürtülmelidir

Sokucu sineklere karşı toz şeklinde Bolfo, Korvolin veya Opigal-5 uygulanır Banyo ve püskürtme şeklinde ise Kenaz 1/600 sudaki solüsyonu, Neguvon ve Koguvon'un %03 sudaki solüsyonu kullanılır Ayrıca Tabanus türlerinden korunmak için hayvanlar sıcak havalarda ve günün sıcak saatlerinde dışarı çıkarılmazlar Hipodermosis' in sığırlardaki larvalarına karşı ilaç uygulaması ya Kasım ayından önce ya da şubat ayından sonra yapılır Kasım 15' inden önce yapılan ilaçlama tercih edilmelidir Ancak bu durum yörelere göre ve iklime bağlı olarak değişmektedir Sırt derisi tahrip edilmeden önce ilaçlama yapılmalıdır ilkbahar ilaçlaması ancak yeni sineklerin meydana gelmesini önlemek ve sinek popülasyonunu azaltmak için faydalıdır Kasım ve Mart arası yapılacak ilaçlamalarda larvaların spinal kanalda ölmelerine ve bunun sonucunda da felçlere neden olabilirler Hypodermosis için yıkama şeklinde hayvanların boyun kısımlarından başlanarak kuyruk sırt kısmına kadar vücudun bir karış solu ve bir karış sağı boyunca ilaçlı solüsyon süngerle sürülür Bunun için Neguvon veya Koguvon'un %2'lik solüsyonu veya Hipolen-6 kullanılır Yine enjektabıl ilaçlar ile pour-on veya spot-on uygulanan ilaçlar da son yıllarda yaygın olarak kullanılmaktadır

Sığırlarda bit, kene ve uyuz etkenleri için ise; Banyo şeklinde Kenaz 1/600, Neguvon %03 bit ve kenelere, Koguvon %03-05 uyuz etkenlerine karşı kullanılır Ayrıca bu ilaçlar püskürtme tarzında da kullanılır Yine enjektabıl ilaçlar da kullanılır Bolfo, Korvolin ve Opigal-5 toz şeklinde özellikle bitlere, kısmende kenelere karşı etkilidir Püskürtme ve banyo tarzındaki uygulamalar bitlere karşı bir hafta arayla 2 defa, uyuz etkenlerine karşı ise bir hafta arayla 3 kez yapılır Sığırlarda demodicosis'in tedavisi oldukça güçtür Bunun için doz artırılarak kullanılmalıdır Ayrıca kenelere karşı mücadelede tam bir kontrol için tek konaklı kenelere 25-30 günde bir, 2 ve 3 konaklı kenelere karşı ise haftada bir olmak üzere merada otlama süresince periyodik olarak ilaçlanmalıdır Kısmi bir kontrolde ise bir konaklılara 2 ayda bir, 2 ve 3 konaklılara karşı mücadele de ise ayda bir uygulama yapılmalıdır

Koyun ve Keçilerde Ektoparaziter Mücadele

Ağıllarda sığır ahırlarındaki önlemler alınır Oestrus ovis'e karşı;Rafoxanide 75 mgikğ dozda oral yolla verilir Nitroxinile 20mg/kğ dozda oral yolla verilirNeguvon 2 gr + Asuntol 02 gr karışımı veya sadece Neguvon 55-88 mg/kğ oral yolla, yem içinde veya % 1 'lik solüsyonu aynı dozda sonda ile mideye verilir Lucilia cericata ve diğer fakültatif myiasis etkenleri için;

-Açık yaraların uygun tedavileri yapılarak kokuşması önlenmeli, özellikle sık lüleli koyunlarda yapağının kokuşmasını önlemek için ishalin tedavisi yapılmalı ve yapağı nemi düşürülmelidir Böylece larvaların gelişebileceği ortam ortadan kaldırılır

-Hayvanlardaki larvaları ortadan kaldırmak için enfeste bölgeye %03 Neguvon veya Koguvon ya da Kenaz 1/600 uygulanır

-Fakültatif myiasis etkenlerinin konak dışındaki üremelerini önlemek için et artıkları ve benzeri organik maddeler açığa atılmamalı ve uygun bir biçimde imha edilmelidir Hypodermosis için; Keçilerde hipodermosis tedavisinde %2'lik Neguvon süngerle vücuda sürülür Ayrıca enjektabıl ilaçlarda kullanılabilir

Bit, kene, trombicula ve uyuza karşı;

-Banyo şeklinde Kenaz 1/600, Neguvon veya Koguvon %03 kullanılır

-Püskürtme tarzında uygulamalar ancak kırkımdan sonra uygulanabilir Gerek banyo ve gerekse püskürtme uygulamaları keneler için ayda bir tekrarlanmalıdır Koyunlarda genellikle 2-3 konaklı kene türleri görüldüğünden bu uygulama ile kısmi kontrol sağlanır Bitlere karşı haftada bir ve 3 doz, uyuz da ise en ez 2 doz yapılmalıdır Ancak bazı ilaçlar tek doz ile de koruyucu olmaktadır Ayrıca bitlere karşı Bolfo, Korvolin ve Opigal-5 toz şeklinde yünlerin kısa olduğu zamanlarda kullanılabilir

Atlarda Ektoparaziter Mücadele

Ahırlarda genel kontrol metodları uygulanır Atlarda Amitraz kontrendike olduğu için kullanılmaz

Gasterophilus türleri için;

-Carbon sülfiir 5-15 ml burun meri sondası ile verilir

-Triklorfon 35-40 mg/kğ yem içinde veya %1-2'lik solüsyonu aynı dozda burun meri sondası ile verilir

-Dichlorvos 25-50 mg/kğ yem içinde verilir

Kene, bit ve uyuza karşı karbaril , kaumfos ve malation kullanılmaktadır

Kedi ve Köpeklerde Ektoparaziter Mücadele

Hayvanların bulunduğu ve yattğı yerler artropodların gelişme formlarını uzaklaştırmak için iyice temizlenmeli Buralara kalıcı etkisi olan Baygon, Sheltox gibi insektisitler püskürtülmeli veya toz şeklinde ilaçlar (Bolfo gibi) serpilmelidir

Hayvanlar üzerindeki erişkin pireler için;

Kedi ve köpekler için hazırlanmış boyun tasmaları kullanılır Dichlorvos gibi ilaçlar bunlara emdirilmiştir ve 2-3 ay süre ile koruma sağlarlarToz şeklinde bolfo, korvolin ve opigal-5 kullanılırBanyo şeklinde kenaz 1/600, neguvon %03 kullanılır Kenaz 2 ml /I litre suda hazırlanır ve banyo yaptırılır Ancak kenaz kedilerde ihtiyatla kullanılmalıdır Bu ilacın kediler için yan etkileri vardır Amitraz'ın kedilerde anoreksi, deprasyon ve ishale sebep olabileceği göz önünde bulundurulmalı ve gerekirse doz yarıya indirilmelidir Bu nedenle en iyisi kediler için toksik olmayan (piretrinler ve karbamatlar) preparatlar tercih edilmeli ve kullanılmalıdır Ayrıca banyo şeklindeki uygulamalar kedilerde pek uygulanmaz çünkü kediler banyo şeklinden hoşlanmazlar Uygulamalar bir hafta arayla bir kaç kez tekrarlanmalıdır Bit, kene ve uyuz için;

Banyo şeklinde kenaz 1/600, koguvon %03 uygulanır Toz şeklinde bolfo gibi ilaçlar kullanılır Bitlerde bir hafta arayla 2 kez, uyuz da ise 3 defa uygulama yapılır Kenelere karşı mücadele ise av mevsiminde 15 günde bir ilaçlama yapılır Kulak uyuzunda kulak kiri temizlendikten sonra yukarıda adı geçen ilaçlar kulak içine damlatılarak kullanılır Yada süngerle ilaçlı su sıkılır Kulak iyice ovuşturularak ilacın kulak içine iyice yayılması sağlanılır

Demodecosis'de kenaz 1/500, neguvon %2'lik yada enjektabı ilaçlar bir hafta aralıkla 3 defa uygulanır Süngerle yıkama şeklinde uygulama yapılır Yalnız karnivorlarda zehirlenmelere karşı dikkatli olunmalıdır

Kanatlılarda Ektoparaziter Mücadele

KümesIerde;

Kümes pencerelerine tel takılarak sinek ve yabani kuşların içeri girmeleri önlenmelidirKümes içinde duvarlardaki çatlak ve oyuklar iyice sıvanmalı Böylece Argas sp, Dermannysus sp ve Cİmex sp 'lerin yaşayabileceği ve üreyebileceği ortamlar kapanmış olur

Kümes içinde kapatılması mümkün olmayan çatlak ve oyuklara uzun süre kalıcı etkisi olan insektisit ve akarisitler püskürtülmeli ya da toz şeklindeki uygulamalar yapılmalıdır Kanatlılarda ektoparazit uygulamaları 10 gün arayla bir kaç kez yapılır Toz halindeki ilaçlar kanat altlarına, kuyruk altına, kloaka civarına serpilir ve elle ovuşturularak ilacın yayılması sağlanır Bu amaçla bolfo ve korvolin gibi ilaçlar kullanılabilir

Banyo tarzındaki uygulamalar kanatlılarda pratik değildir ve hayvanlarda strese yol açarlar Ancak banyo şeklinde uygulama yapılacaksa plastik kovada hazırlanan solüsyona tavuklar bir dakika süreyle batırılırlar Bu yöntem yaygın kullanım metodu değildir Püskürtme tarzında ilaçlar tarifelerine göre havaya doğru püskürtülerek kullanılır Pulverizasyon kümesIerde rahatlıkla uygulanmaktadır Ayak kolyesi ve kümes içi bantlar kullanılabilir Bunun için dichlorvos emdirilmiş reçineli bantlar kafesIerde asılmak suratiyle yada kanatlıların ayaklarına kolye şeklinde takılmak üzere uygulanmaktadır Ayak uyuzunda önce ılık sodalı su ile kabuklar yumuşatılır ve uzaklaştırılır Ya da bir kaç gün önceden gliserin veya sıvı bir yağ sürülür Bunun üzerine kabuklar yumuşar ve düşerler Lezyonlu ayak kısımları %03 'lük koguvon veya neguvon ile süngerle yıkanır Bu uygulama haftada bir kez tekrarlanır

Arılarda ektoparaziter mücadele ve korunma metotları ilgili kısımlarda detaylı olarak anlatılmıştır

Veteriner Hekimlik Alanında ve Haşere Mücadelesinde (insektisit) Kullanılan Ektoparaziter İlaç Etken Maddeleri ve Ticari isimleri:

Etken Madde Ticari Adı

Amitraz Aknaz %125

Ectotox %125

Hemitraz %125 Kenaz %125

Kenadur %125

Rulamit -VA fumigant körük (V arroosis) Vamitrat-V A fumigant şerit (Varroosis) Varroacide fumigant şerit (Varroosis)

Varomatik Süper V fumigant körük (V arroosis) Azamethiphos Snip granül

Azometifos Alfacron 50 WP toz Benzilbenzoat 125mg + Benzogal em Benzokain 25mg/ml

Bromopropilot Folbex VA fumigant şerit (Varroosis) Cryromazine Larvadex granül

Neporex SG 2 granül Deltam etri n Butox em

Diazinon Hezinon %60 EC Neocidol 600 EC

Dichlorvos Akıntox %50 EC Aparaz EC

Divitox %50 EC Nuvon 500 EC

Doramectin Dectomax enjçöz lm1'de ıo mg doramectin 02mg/kğ, 03mg/kğ (uyuzda), SC, iM

Endotoksin + Bakteri Certan susp (Galleriosis) Fentiyon Tiguvon %2 pour-on

Tiguvon %20 spot-on Fenvalerat Fenetrin em

Kortrin ıo EC

Flumethrin Bay-Kenetoks EC

Bayticol %l pour-on

Fluvalinat Apistan şerit (V arroosis)

i' Ivermectin Ivomec enjçöz (lml/50kğ, SC)

Oramec çöz

Ivermectin, Clorsulon lvomec-F enjçöz

Karbaril Keneson serpme toz

Karbamat Korvolin %5 serpme toz Korvolin 50 toz

Karbaryl Opigal-5 serpme toz Paravet toz

Sevitox %5 serpme toz Koumafos Asuntol % 1 serpme toz Asuntol %50 toz

Perizin çöz (Varroa ve Braula için) Kuintifos Bacdip %l25 EC

Malatiyon Koruma malatman %57 EC (lm1'de 570 mg) Malatmon hektaş EC Rin serpme tozu

Metomil Golden matrin muscamone" granül 19r"ında lOOmg

metomil + 025 mg muskamon (Ahır sinek mücadelesinde)

Moxidectin Cydectin enjçöz (02mgikğ, SC) Phoksim Sebacil %50 EC Propetamfos Blotic %20 EC

Blotic EC

Propoksur Bolfo % 1 serpme toz Bolfo tasma

Sipermetrin Ectopar SA 020, dökme toz Renegade 50gr/kğ, toz Sumithrin Anti-bit şampuan

Syflutrin Bayofly pour-on çöz Solfac %50 EC

Tetraklorvinfos Rabond 500 gr/kg toz Trichlorfon Neguvon %75 toz Koguvon %75 toz

Koguvon %8 pour-on Difrifon %8 pour-on

Hekuvon 75 toz

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.