Efendimizin(S.A.V) Kırk Hadisi |
10-24-2006 | #1 |
TEOMAN
|
Efendimizin(S.A.V) Kırk Hadisi40 hadis güldestesi İslam, iman, Müslüman, ahlâk, din deyince aklımıza neler geliyor? Ya da bu kavramları tanımlamak istersek en veciz şekliyle bunu nasıl başarabiliriz? İlk anda çok zor gelse de aslında hiç de yorulmamıza gerek yok Bu konularla ilgili dilimize yerleşmiş ve pelesenk olmuş öyle güzel ifadeler var ki, her gün kaynağını bilerek ya da bilmeyerek defalarca kullanıyoruz Atasözü olarak bildiğimiz ve yeri geldiğinde kullandığımız yüzlerce vecizenin aslında hadis-i şerif olduğunu bilmek ilk anda çok şaşırtıcı Bu esrarlı kutlu sözlerin İslamiyet ve iman sahası başta olmak üzere birçok girift konuyu ne de güzel ifade ettiğini, özetlediğini, kulaklara küpe haline getirdiğini hissetmek ise ayrı bir duygu Milletimiz bin sene İslamiyet’e bayraktarlık görevini yerine getirirken, Efendimiz’in kutlu sözlerini de her zaman başının tâcı yapmıştır Anadolu bozkırlarından Balkan ovalarına, Orta Asya steplerinden Yemen çöllerine, Nil vadisinden Fas’a kadar milyonlarca kilometrekarelik alanda inşa edilen camilerin, kervansarayların, medreselerin, şifahânelerin duvarlarına, kapılarına, mezar taşlarına kazınarak billurlaşan bu ifadeler günümüzü de aydınlatıyor Atalarımızın “yerde koymadığı” kutlu sözleri onlara layık torunlar olarak bizim de baş tacı etmemiz gerekiyor Son zamanlarda hadisleri küçümseyen bakış açılarının sudûr ettiğini biliyoruz Onlara göre sünnet hiçbir şey ifade etmiyor Ancak, Efendimiz’in sünnetinin yaptırım gücünün aynı Kur’an gibi olduğunu Haşr Sûresi 7’nci ayette bize bildiren Rabbimizdir: “Peygamber size neyi verdiyse onu alın, size neyi yasakladıysa sakının” O'na (sas) kayıtsız şartsız uymamız gerektiğini bize hatırlatan (Al-i İmran 31-32), Hz Peygamber’in vereceği hükmü beğenmediğimiz takdirde imanımızdan olacağımızı (Nisa 64) bildiren yine Ezel ve Ebed Sultanı’dır (cc) “Bana Kur’an ve onunla beraber onun gibisi (sünnet) verildi Yakında karnı tok, koltuğuna kurulmuş birisi ‘size Kur’an yeter, O’nda neyi helal buluyorsanız onu kabul ediniz’ diyecek Şunu iyi biliniz ki Allah Resûlü’nün haram kıldığı da Allah’ın (cc) haram kıldığı gibidir” (Ebu Davud, es-Sünne, 5; Et-Tirmizi, El-İlim, 10; İbni Mace, El Mukaddime, 2) Hem Kur’an’ın hem de sünnetin kaynağı İlâhi’dir Kaynağı aynı oluşu nedeniyle Kur’an’a uymak ve kabul etmek nasıl şart ise Efendimiz’in sünnetine uymak da öyledir Her farzı biz ancak O’nun sünneti üzere, yaptığı ve tarif ettiği gibi yaparsak bizim için iki cihan saadetini getirecektir Yoksa, kılmak farzdır, eğer farzlar keyfe bırakılsaydı biz oturup Kur’an’dan bir bölüm okuyup “Namaz kıldım” diyebilirdik Ya da, Kâbe’yi şöyle bir dolanır biraz alışveriş yapıp geri döner ve “hacı oldum” sanabilirdik Ama bize emredilen farzları, vacipleri, müstehapları “sünnete” göre yerine getirmektir Efendimiz, “Kim ümmetime dini işlerine dair kırk hadis hıfzediverirse, Allah Teâlâ onu alimler zümresinde haşreder Ben de kıyamet gününde ona şahid ve şefaatçi olurum” buyuruyor O yüzden hem O’nu yaşatmak hem de şefaatine nail olabilmek için Prof Dr Ali Yardım Bey’in nefis bir şekilde derlediği Şihâb’ül-Ahbar Tercümesi adlı kitaptan sizin için 40 hadis-i şerifi seçtik ve bir güldeste yaptık: 40 HADİS Âfetü’l ilmi en-nisyânü=> İlmin âfeti unutkanlıktır Et-tebessümü sadakatün=> Tebessüm etmek sadakadır Et-tuhûru şatru’l îman=> Temizlik imanın yarısıdır A’kilhâ ve tevekkel=> (Deveyi) Bağla ve tevekkül et Sûmû tesıhhû=> Oruç tutunuz, sıhhat bulunuz Es-salâtü imâdü’d-dîni=> Namaz dinin direğidir Talebü'l helâli cihâdün=> Helal peşinde koşmak cihattır Ed-dêllü alel-hayri kefâilihi=> Hayra vesile olan yapan gibidir El-kelimetü't-tayyibetü sadakatün=> Güzel söz sadakadır El-cennetü tahte zılâli's-süyûf=> Cennet kılıçların gölgesi altındadır El-mecâlisü bi'l-emaneti=> Meclislerdeki sözler emanettir El-cennetü dâr-ül eshıya=> Cennet cömertler yurdudur Es-savmü nısfu’s sabr=> Oruç sabrın yarısıdır Es-sabru nısfu’l iman=> Sabır imanın yarısıdır Es-sabru ınde sadmeti’l ûlâ=> Sabır, musibetin ilk anındakidir Es-sabrü miftahü’l-fereci=> Sabır felahın anahtarıdır Efdalü ibadeti edvemühâ=> İbadetin efdali devamlı olandır El-Kur'ânü hüve'd-devâ=> Kur'an, sırf devâdır Men samete necâ=> Dilini tutan kurtuldu Re'sü'l-hikmeti mehâfetullah=> Hikmetin başı, Allah korkusudur El-ıdetü atıyyetün=> Vaad edilen verilmelidir Ed-duâü silahu'l mü'min=> Dua mü'minin silahıdır İsmah yüsmah leke=> Müsamaha et ki sen de göresin Es-salâtü nûr'ul-mü'min=> Namaz mü'minin nûrudur En-nedemü tevbetün=> Pişmanlık tövbedir El-mescidü beyt-ü külli takıyyin=> Mescid, takva sahiplerinin evidir Ed-dînü en-nasîhatü=> Din nasihattir Ed-duâü hüve'l ibadetü=> Dua ibadettir El-cümuatü haccü'l-mesakîn=> Cuma fakirlerin haccıdır Hüsnü's-suâli nısfu'l-ilm=> Güzel soru, ilmin yarısıdır Es-selâmü kable'l kelâm=> Önce selam sonra kelam İzâ gadıbte fe'sküt=> Öfkelendiğinde sus Kesretü'd-dahiki tümîtü'l kalb=> Çok gülmek kalbi öldürür Es-savmü cünnetün=> Oruç kalkandır Es-subhatü temneu'r-rızk=> Sabah uykusu, rızka engeldir El-hamrü ümmü'l-habâis=> İçki kötülüklerin anasıdır Zina'l-uyûni en-nazaru=> Gözlerin zinası bakmaktır El kanâatü mâlün lâ yenfedü=> Kanaat bitmez bir sermayedir El-hayâü mine'l îmani => Hayâ, imandandır El-mer'ü alâ dîni halîlihî=> Kişi, arkadaşının dini üzeredir
__________________
|
Cevap : Efendimizin(S.A.V) Kırk Hadisi |
10-28-2008 | #4 |
haticee
|
Cevap : Efendimizin(S.A.V) Kırk Hadisitesekkrler |
40 Hadis |
04-30-2009 | #5 |
ysnkrks
|
40 Hadis40 HADİS 1 اَلدِّينُ النَّصِيحَةُ قُلْنَا: لِمَنْ )يَا رَسُولَ اللَّهِ ؟( قَالَ: لِلَّهِ وَلِكِتَابِهِ وَلِرَسُولِهِ وَلأئِمَّةِ الْمُسْلِمِينَ وَعَامَّتِهِمْ (Allah Rasûlü) “Din nasihattır/samimiyettir” buyurdu “Kime Yâ Rasûlallah?” diye sorduk O da; “Allah’a, Kitabına, Peygamberine, Müslümanların yöneticilerine ve bütün müslümanlara” diye cevap verdi Müslim, İmân, 95 2 اَلإِسْلاَمُ حُسْنُ الْخُلُقِ İslâm, güzel ahlâktır Kenzü’l-Ummâl, 3/17, HadisNo: 5225 3 مَنْ لاَ يَرْحَمِ النَّاسَ لاَ يَرْحَمْهُ اللَّهُ İnsanlara merhamet etmeyene Allah merhamet etmez Müslim, Fedâil, 66; Tirmizî, Birr, 16 4 يَسِّرُوا وَلاَ تُعَسِّرُوا وَبَشِّرُوا وَلاَ تُنَفِّرُوا Kolaylaştırınız, güçleştirmeyiniz, müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz Buhârî, İlm, 12; Müslim, Cihâd, 6 5 إنَّ مِمَّا أدْرَكَ النَّاسُ مِنْ كَلاَمِ النُّبُوَّةِ: إذَا لَمْ تَسْتَحِ فَاصْنَعْ مَا شِئْتَ İnsanların Peygamberlerden öğrenegeldikleri sözlerden biri de: “Utanmadıktan sonra dilediğini yap!” sözüdür Buhârî, Enbiyâ, 54; EbuDâvûd, Edeb, 6 6 اَلدَّالُّ عَلىَ الْخَيْرِ كَفَاعِلِهِ Hayra vesile olan, hayrı yapan gibidir Tirmizî, İlm, 14 7 لاَ يُلْدَغُ اْلمُؤْمِنُ مِنْ جُحْرٍ مَرَّتَيْنِ Mümin, bir delikten iki defa sokulmaz(Mümin, iki defa aynı yanılgıya düşmez) Buhârî, Edeb, 83; Müslim, Zühd, 63 8 اِتَّقِ اللَّهَ حَـيْثُمَا كُنْتَ وَأتْبِـعِ السَّـيِّـئَةَ الْحَسَنَةَ تَمْحُهَا وَخَالِقِ النَّاسَ بِخُلُقٍ حَسَنٍ Nerede olursan ol Allah’a karşı gelmekten sakın; yaptığın kötülüğün arkasından bir iyilik yap ki bu onu yok etsin İnsanlara karşı güzel ahlakın gereğine göre davran Tirmizî, Birr, 55 9 إنَّ اللَّهَ تَعَالى يُحِبُّ إذَا عَمِلَ أحَدُكُمْ عَمَلاً أنْ يُتْقِنَهُ Allah, sizden birinizin yaptığı işi, ameli ve görevi sağlam ve iyi yapmasından hoşnut olur Taberânî, el-Mu’cemü’l-Evsat, 1/275; Beyhakî, fiu’abü’l-Îmân, 4/334 10 اَلإِيمَانُ بِضْعٌ وَسَبْعُونَ شُعْبَةً أفْضَلُهَا قَوْلُ لاَ إِلهَ إِلاَّاللَّهُ وَأدْنَاهَا إِمَاطَةُ اْلأذَى عَنِ الطَّرِيقِ وَالْحَيَاءُ شُعْبَةٌ مِنَ اْلإِيـمَانِ İman, yetmiş küsur derecedir En üstünü “Lâ ilâhe illallah (Allah’tan başka ilah yoktur)” sözüdür, en düşük derecesi de rahatsız edici bir şeyi yoldan kaldırmaktır Haya da imandandır Buhârî, Îmân, 3; Müslim, Îmân, 57, 58 11 مَنْ رَأَى مِنْكُمْ مُنْكَرًا فَلْيُغَيِّرْهُ بِيَدِهِ فَإِنْ لَمْ يَسْتَطِـعْ فَبِلِسَانِهِ فَإِنْ لَمْ يَسْتَطِـعْ فَبِقَلْبِهِ وَذَلِكَ أضْعَفُ اْلإِيـمَانِ Kim kötü ve çirkin bir iş görürse onu eliyle düzeltsin; eğer buna gücü yetmiyorsa diliyle düzeltsin; buna da gücü yetmezse, kalben karşı koysun Bu da imanın en zayıf derecesidir Müslim, Îmân, 78; Ebû Dâvûd, Salât, 248 12 عَيْنَانِ لاَ تَمَسُّهُمَا النَّارُ: عَيْنٌ بَـكَتْ مِنْ خَشْيَةِ اللَّهِ وَعَيْنٌ بَاتَتْ تَحْرُسُ فِي سَبِيلِ اللَّهِ İki göz vardır ki, cehennem ateşi onlara dokunmaz: Allah korkusundan ağlayan göz, bir de gecesini Allah yolunda, nöbet tutarak geçiren göz Tirmizî, Fedâilü’l-Cihâd, 12 13 لاَ ضَرَرَ وَلاَ ضِرَارَ Zarar vermek ve zarara zararla karşılık vermek yoktur İbn Mâce, Ahkâm, 17; Muvatta’, Akdıye, 31 14 لاَ يُؤْمِنُ أحَدُكُمْ حَتَّى يُحِبَّ لأخِيهِ مَا يُحِبُّ لِنَفْسِهِ Hiçbiriniz kendisi için istediğini (mü’min) kardeşi için istemedikçe (gerçek) iman etmiş olamaz Buhârî, Îmân, 7; Müslim, Îmân, 71 15 اَلْمُسْلِمُ أخُو الْمُسْلِمِ لاَ يَظْلِمُهُ وَلاَ يُسْلِمُهُ مَنْ كَانَ فِي حَاجَةِ أخِيهِ كَانَ اللَّهُ فِي حَاجَتِهِ وَمَنْ فَرَّجَ عَنْ مُسْلِمٍ كُرْبَةً فَرَّجَ اللَّهُ عَنْهُ بِهَا كُرْبَةً مِنْ كُرَبِ يَوْمِ الْقِيَامَةِ وَمَنْ سَتَرَ مُسْلِمًا سَتَرَهُ اللَّهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ Müslüman müslümanın kardeşidir Ona zulmetmez, onu (düşmanına) teslim etmez Kim, (mümin) kardeşinin bir ihtiyacını giderirse Allah da onun bir ihtiyacını giderir Kim müslümanı bir sıkıntıdan kurtarırsa, bu sebeple Allah da onu kıyamet günü sıkıntılarının birinden kurtarır Kim bir müslümanı(n kusurunu) örterse, Allah da Kıyamet günü onu(n kusurunu) örter Buhârî, Mezâlim, 3; Müslim, Birr, 58 16 لاَ تَدْخُلُونَ الْجَنَّةَ حَتَّى تُؤْمِنُوا وَلاَ تُؤْمِنُوا حَتَّى تَحَابُّوا İman etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de (gerçek anlamda) iman etmiş olamazsınız Müslim, Îmân, 93; Tirmizî, Sıfâtu’l-Kıyâme, 56 17 اَلْمُسْلِمُ مَنْ سَلِمَ النَّاسُ مِنْ لِسَانِهِ وَيَدِهِ Müslüman, insanların elinden ve dilinden emin olduğu kimsedir Tirmizî, Îmân, 12; Nesâî, Îmân, 8 18 لاَ تَبَاغَضُوا وَلاَ تَحَاسَدُوا وَلاَ تَدَابَرُوا وَكُونُوا عِبَادَ اللَّهِ إخْوَانًا وَلاَ يَحِلُّ لِمُسْلِمٍ أنْ يَهْجُرَ أخَاهُ فَوْقَ ثَلاَثِةِ اَيَّامٍ Birbirinize buğuz etmeyin, birbirinize haset etmeyin, birbirinize arka çevirmeyin; ey Allah’ın kulları, kardeş olun Bir müslümana, üç günden fazla (din) kardeşi ile dargın durması helal olmaz Buhârî, Edeb, 57, 58 19 إنَّ الصِّدْقَ يَهْدِي إلَى الْبِرِّ وَ إنَّ الْبِرَّ يَهْدِي إلَى الْجَنَّةِ وَإنَّ الرَّجُلَ لَيَصْدُقُ حَتَّى يُكْتَبَ عِنْدَ اللَّهِ صِدِّيقًا وَ إنَّ الْكَذِبَ يَهْدِي إلَى الْفُجُورِ وَ إنَّ الْفُجُورَ يَهْدِي إلَى النَّارِ وَ إنَّ الرَّجُلَ لَيَـكْذِبُ حَتَّى يُكْتَبَ عِنْدَ اللَّهِ كَذَّابًا Hiç şüphe yok ki doğruluk iyiliğe götürür İyilik de cennete götürür Kişi doğru söyleye söyleye Allah katında sıddîk (doğru sözlü) diye yazılır Yalancılık kötüye götürür Kötülük de cehenneme götürür Kişi yalan söyleye söyleye Allah katında kezzâb (çok yalancı) diye yazılır Buhârî, Edeb, 69; Müslim, Birr, 103, 104 20 لاَ تُمَارِ أخَاكَ وَلاَ تُمَازِحْهُ وَلاَ تَعِدْهُ مَوْعِدَةً فَتُخْلِفَهُ (Mümin) kardeşinle münakaşa etme, onun hoşuna gitmeyecek şakalar yapma ve ona yerine getirmeyeceğin bir söz verme Tirmizî, Birr, 58 21 تَبَسُّمُكَ فِي وَجْهِ أخِيكَ لَكَ صَدَقَةٌ وَأمْرُكَ بِالْمَعْرُوفِ وَ نَهْيُكَ عَنِ الْمُنْكَرِ صَدَقَةٌ وَإِرْشَادُكَ الرَّجُلَ فِي أرْضِ الضَّلاَلِ لَكَ صَدَقَةٌ وَإِمَاطَتُكَ الْحَجَرَ وَالشَّوْكَ وَالْعَظْمَ عَنِ الطَّرِيقِ لَكَ صَدَقَةٌ (Mümin) kardeşine tebessüm etmen sadakadır İyiliği emredip kötülükten sakındırman sadakadır Yolunu kaybeden kimseye yol göstermen sadakadır Yoldan taş, diken, kemik gibi şeyleri kaldırıp atman da senin için sadakadır Tirmizî, Birr, 36 22 إِنَّ اللَّهَ لاَ يَنْظُرُ إِلَى صُوَرِكُمْ وَأمْوَالِكُمْ وَلـكِنْ يَنْظُرُ إِلَى قُلُوبِكُمْ وَأعْمَالِكُمْ Allah sizin ne dış görünüşünüze ne de mallarınıza bakar Ama o sizin kalplerinize ve işlerinize bakar Müslim, Birr, 33; ‹bn Mâce, Zühd, 9; Ahmed b Hanbel, 2/285, 539 23 رِضَى الرَّبِّ في رِضَى الْـوَالِدِ وَسَخَطُ الرَّبِّ في سَخَطِ الْـوَالِدِ Allah’ın rızası, anne ve babanın rızasındadır Allah’ın öfkesi de anne babanın öfkesindedir Tirmizî, Birr, 3 24 ثَلاَثُ دَعَوَاتٍ يُسْتَجَابُ لَهُنَّ لاَ شَكَّ فِيهِنَّ: دَعْوَةُ الْمَظْلُومِ، وَدَعْوَةُ الْمُسَافِرِ ، وَدَعْوَةُ الْوَالِدِ لِوَلَدِهِ Üç dua vardır ki, bunlar şüphesiz kabul edilir: Mazlumun duası, misafirin duası ve babanın evladına duası İbn Mâce, Dua, 11 25 مَا نَحَلَ وَالِدٌ وَلَدًا مِنْ نَحْلٍ أَفْضَلَ مِنْ أدَبٍ حَسَنٍ Hiçbir baba, çocuğuna, güzel terbiyeden daha üstün bir hediye veremez Tirmizî, Birr, 33 26 خِيَارُكُمْ خِيَارُكُمْ لِنِسَائِهِمْ Sizin en hayırlılarınız, hanımlarına karşı en iyi davrananlarınızdır Tirmizî, Radâ’, 11; ‹bn Mâce, Nikâh, 50 27 لَيْس مِنَّا مَنْ لَمْ يَرْحَمْ صَغِيرَنَا وَيُوَقِّرْ كَبِيرَنَا Küçüklerimize merhamet etmeyen, büyüklerimize saygı göstermeyen bizden değildir Tirmizî, Birr, 15; Ebû Dâvûd, Edeb, 66 28 كَافِلُ الْيَتِيمِ لَهُ أوْ لِغَيْرِهِ أنَا وَ هُوَ كَهَاتَيْنِ فيِ الْجَنَّةِ وَأشَارَ بِالسَّبَّابَةِ وَالْوُسْطَى Peygamberimiz işaret parmağı ve orta parmağıyla işaret ederek: “Gerek kendisine ve gerekse başkasına ait herhangi bir yetimi görüp gözetmeyi üzerine alan kimse ile ben, cennette işte böyle yanyanayız” buyurmuştur Buhârî, Talâk, 25, Edeb, 24; Müslim, Zühd, 42 29 اِجْتَنِبُوا السَّبْعَ الْمُوبِقَاتِ قَالُوا يَا رَسُولَ للهِ وَمَا هُنَّ قَالَ: اَلشِّرْكُ بِاللَّهِ وَالسِّحْرُ وَ قَتْلُ النَّفْسِ الَّتِي حَرَّمَ اللَّهُ إلاَّ بِالْحَقِّ وَأكْلُ الرِّبَا وَأكْلُ مَالِ اْليَتِيمِ وَالتَّوَلِّي يَوْمَ الزَّحْفِ وَقَذْفُ الْمُحْصَنَاتِ الْغَافِلاَتِ الْمُؤْمِنَاتِ (İnsanı) helâk eden şu yedi şeyden kaçının Onlar nelerdir ya Resulullah dediler Bunun üzerine: Allah’a şirk koşmak, sihir, Allah’ın haram kıldığı cana kıymak, faiz yemek, yetim malı yemek, savaştan kaçmak, suçsuz ve namuslu mümin kadınlara iftirada bulunmak buyurdu Buhârî, Vasâyâ, 23, Tıbb, 48; Müslim, Îmân, 144 30 مَنْ كَانَ يُؤْمِنُ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ فَلاَ يُؤْذِ جَارَهُ وَمَنْ كَانَ يُؤْمِنُ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ فَلْيُكْرِمْ ضَيْفَهُ وَمَنْ كَانَ يُؤْمِنُ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ فَلْيَقُلْ خَيْرًا أوْ لِيَصْمُتْ Allah’a ve ahiret gününe imân eden kimse, komşusuna eziyet etmesin Allah’a ve ahiret gününe imân eden misafirine ikramda bulunsun Allah’a ve ahiret gününe imân eden kimse, ya hayır söylesin veya sussun Buhârî, Edeb, 31, 85; Müslim, Îmân, 74, 75 31 مَا زَالَ جِبْرِيلُ يُوصِينِي بِالْجَارِ حَتَّى ظَنَنْتُ أنَّهُ سَيُوَرِّثُهُ Cebrâil bana komşu hakkında o kadar çok tavsiyede bulundu ki; ben (Allah Teâlâ) komşuyu komşuya mirasçı kılacak zannettim Buhârî, Edeb, 28; Müslim, Birr, 140-1 32 اَلسَّاعِي عَلَى الأرْمَلَةِ وَالْمِسْكِينِ كَالْمُجَاهِدِ فِي سَبِيلِ اللَّهِ أوِ الْقَائِمِ اللَّيْلَ الصَّائِمِ النَّهَارَ Dul ve fakirlere yardım eden kimse, Allah yolunda cihad eden veya gündüzleri (nafile) oruç tutup, gecelerini (nafile) ibadetle geçiren kimse gibidir Buhârî, Nafakât, 1; Müslim, Zühd, kırkbir Tirmizî, Birr, 44; Nesâî, Zekât, 78 33 كُلُّ ابْنِ آدَمَ خَطَّاءٌ وَخَيْرُ الْخَطَّائِينَ التَّوَّابُونَ Her insan hata eder Hata işleyenlerin en hayırlıları tevbe edenlerdir Tirmizî, Kıyâme, 49; İbn Mâce, Zühd, 30 34 عَجَبًا لأمْرِ الْمُؤْمِنِ إِنَّ أمْرَهُ كُلَّهُ خَيْرٌ وَلَيْس ذَاكَ لأحَدٍ إِلاَّ لِلْمُؤْمِنِ: إِنْ أصَابَتْهُ سَرَّاءُ شَـكَرَ فَـكَانَ خَيْرًا لَهُ وَإِنْ أصَابَتْهُ ضَرَّاءُ صَبَرَ فَـكَانَ خَيْرًا لَهُ Mü’minin başka hiç kimsede bulunmayan ilginç bir hali vardır; O’nun her işi hayırdır Eğer bir genişliğe (nimete) kavuşursa şükreder ve bu onun için bir hayır olur Eğer bir darlığa (musibete) uğrarsa sabreder ve bu da onun için bir hayır olur Müslim, Zühd, 64; Dârim”, Rikâk, 61 35 مَنْ غَشَّـنَا فَلَيْس مِنَّا Bizi aldatan bizden değildir Müslim, Îmân, 164 36 لاَ يَدْخُلُ الْجَنَّةَ نَمَّامٌ Söz taşıyanlar (cezalarını çekmeden ya da affedilmedikçe) cennete giremezler Müslim, Îmân, 168; Tirmizî, Birr, 79 37 أعْطُوا الأجِيرَ أجْرَهُ قَبْلَ أنْ يَجِفَّ عَرَقُهُ İşçiye ücretini, (alnının) teri kurumadan veriniz İbn Mâce, Ruhûn, 4 38 مَا مِنْ مُسْلِمٍ يَغْرِسُ غَرْسًا أوْ يَزْرَعُ زَرْعًا فَيَـأكُلُ مِنْهُ طَيْرٌ أوْ إِنْسَانٌ أوْ بَهِيمَةٌ إِلاَّ كَانَ لَهُ بِهِ صَدَقَةٌ Bir müslümanın diktiği ağaçtan veya ektiği ekinden insan, hayvan ve kuşların yedikleri şeyler, o müslüman için birer sadakadır Buhârî, Edeb, 27; Müslim, Müsâkât, 7, 10 39 إِنَّ فِي الْجَسَدِ مُضْغَةً إِذَا صَلَحَتْ صَلَحَ الْجَسَدُ كُلُّهُ وَإِذَا فَسَدَتْ فَسَدَ الْجَسَدُ كُلُّهُ ألاَ وَهِيَ الْقَلْبُ İnsanda bir organ vardır Eğer o sağlıklı ise bütün vücut sağlıklı olur; eğer o bozulursa bütün vücut bozulur Dikkat edin! O, kalptir Buhârî, Îmân, 39; Müslim, Müsâkât, 107 40 اِتَّقُوا اللَّهَ رَبَّـكُمْ وَصَلُّوا خَمْسَـكُمْ وَصُومُوا شَهْرَكُمْ وَأدُّوا زَكَاةَ أمْوَالِكُمْ وَأطِيعُوا ذَاأمْرِكُمْ تَدْخُلُوا جَنَّةَ رَبِّـكُمْ Rabbinize karşı gelmekten sakının, beş vakit namazınızı kılın, Ramazan orucunuzu tutun, mallarınızın zekatını verin, yöneticilerinize itaat edin (Böylelikle) Rabbinizin cennetine girersiniz |
Cevap : 40 Hadis |
05-02-2009 | #6 |
gülrüba
|
Cevap : 40 HadisMevlam razıolsun bu değerli paylaşım için ysnkrks sağolasın
__________________
İnsanları sev ve kimseyi kendinden alçak görme Tevazu sahibi ol zira en halis ziynet alçak gönüllülüktür Mütevazi olan kimse en güzel ziyneti takınmıştır Mü,min Mü,min Kardeşinin Örtüsüdür
|
Cevap : Efendimizin(S.A.V) Kırk Hadisi |
05-02-2009 | #7 |
meLankoLik_asaLet
|
Cevap : Efendimizin(S.A.V) Kırk Hadisimesajlarınızı birleştiyorum emeğinize sağlk |
|