Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
Çanakkale, savaşları

ÇAnakkale SavaşLarı

Eski 11-04-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

ÇAnakkale SavaşLarı



Çanakkale Savaşları, Birinci Dünya Savaşı içinde, tarihin en kanlı bölümü olarak bilinir Türk'ün sayısız zafer, şan ve şerefle dolu tarihinin en parlak sayfasıdır IDünya savaşı'ndan kısa bir süre önce, 1911-1942 yıllarında Osmanlı Devleti son Afrika topraklarını İtalya'ya kaptırmış, 1912-1913 Balkan Hezimeti ise, Rumeli'deki son Türk hakimiyetini silip süpürmüştür Bulgar Ordularının İstanbul kapılarını zorlaması, 500 yıldır Türk olan Rumeli'nin kaybı, İstanbul ve boğazların güvenliğinin tehlikeye girmesi, o zamanın devlet adamlarında siyasi yalnızlığımızın tabii bir sonucu olarak değerlendirilmiştir
Dolayısıyla I Dünya Savaşı'na rastlayan günlerde Osmanlı devleti yalnızlıktan ve emniyetsizlikten kurtulmak fakat, Balkan savaşının kötü hatıralarının tesiri altında kalan her iki blokta Türk ittifakını küçümsemişler ve bu ittifakın kendileri için bir yük olmasından endişe etmişlerdi Ancak, Alman İmparatoru, her iki blok arasındaki savaşta, Osmanlı devletinin hiç değilse bir kısım düşman kuvvetini meşgul edebileceği gerekçesiyle müdahale etmiştir
Bu suretle Osmanlı devleti, kaderini alelacele, 2 Ağustos 1914'te "Üçlü ittifak'a bağlamıştır İşte Çanakkale Zaferini yaratan kuvvet 1914 yazında küçümsenen değeri hakkında yanlış teşhis konan bu TÜRK ORDUSU'dur Avrupa'da savaş bütün şiddetiyle sürerken, hareket harbinin yerini siper harbi almıştır Bu cephede yarma yapmak ve kesin sonuç almak son derece zorlanmıştır Halbuki "üçlü itilaf"ın askere gücü günden güne artmaktadır
Bu güç , hareket savaşına müsait başka savaş alanlarında kullanılmalıdır İngiltere Başkanı Lloyd GEORGE ve Bahriye Nazırı CHARCHILL bu görüşü benimsemişlerdir Çanakkale Savaşları, işte bu görüşü benimseyenlerin esiridir
Hareket sahası olarak Gelibolu Yarımadası'nın seçilmesi, bu bölgenin jeopolitik bakımdan çok büyük öneme sahip olmasındandır Boğazlar, Güney Rusya ve bütün karadeniz kıyılarının açık denizlere olan tek çıkış noktasıdır Harp halinde bu geçidin kapanması, Rusya içih hayati önem taşımaktadır Zira, Rusya'nın insan ve hammadde kaynakları zengin, fakat sanayi ve mali imkanları sınırlıdır Bunun için uzun ve sürekli bir savaşın gerektirdiği silah, cephane ve malzeme ikmalini temin edemeyecek durumdadır
Bu durumda boğazlar doğu cephesinin en müsait ve hayati menzul hattını teşkil etmektedir Bu geçidin açılmasıyla Rusya'yı takviye edecek, batı cephesinin yükünü hafifletecek, dolayısıyla savaşı kısaltacaktır Osmanlı devletinin savaş dışı edilmesiyle, muhtemelen Balkan devletleri ve İtalya "itilaf" devletleri yanında savaşa katılacaklardı
O zaman İngiliz Bahriye Nazırı olan CHURCHILL'in ısrarla üzerinde durduğu bu fikirlere önceleri pek itibar edilmemiştir Ancak 1914 Aralık ayında başlayan Türk Sarıkamış harekatı üzerine telaşlanan; çok zor durumda kalan hiç değilse bir kısım Türk kuvvetlerinin başka Cephelere çekilmesini isteyen Rusya'nın yükünü azaltmak için, Çanakkale seferine karar verilmiş, fakat kesin neticeyi batı cephesinde arayanları darıltmamak amacıyla önce sadece donanmayla ve zorla Çanakkale Boğazı geçilmeye çalışılmıştır

18 Mart 1915'te yaklaşık bir aydır sürekli olarak bombaladığı boğazın her iki tarafındaki Türk tabyalarının artık sustuğunu varsayan 12 zırhlı, 18 muhrip, 7 mayın tarama gemisi, çeşitli nakliye destek gemisi ve uçak gemilerinden meydana gelen I Dünya savaşının en büyük ve en modern donanması, boğazı geçme girişiminde bulunmuştur Ancak ehliyetli ellerde sevk ve idare edilen kahraman Türk askerinin hayatını hiçe sayarak kanını fedakarca akıtması sayesinde dünyanın en modern silah ve teçhizatıyla donatılmış düşman donanması, 7 modern savaş gemisini ve binlerce askerini, kaybederek geri çekilmek zorunda kalmıştır Zira, Mehmetçik, düşmanı denizden bir adım bile geçirmemeye yemin etmiştir
Anadolu bozkırının o güne kadar deniz görmemiş çocukları, sanki kırk yıldır denizlerde savaşıp da pişmiş kişilere özgü beceriyle zırhlı düşman gemilerine geçiş hakkı tanımamıştır
Bunun üzerine 25 Nisan ve 6 Ağustos 1915 tarihleri arasında düşman kara kuvvetleri Gelibolu Yarımdasına çıkarılmış olup, çıkarma şöyle özetlenebilir Asıl kuvvetler Gelibolu Yarımadasının güney ucuna iki ayrı noktadan çıkacak ve boğazları kontrol eden tepeleri alacak, bunu başarmak için, iki tümenden oluşan bir Anzac (Avustralya ve Yeni Zelanda) Kolordusu Kabatepe bölgesine çıkacak ve iki ingiliz ve bir Fransız tümeni ile bir Hint tugayından oluşan kuvvet, Seddülbahir bölgesini ele geçirecektir Aynı anda bir aldatmaca olarak, boğazın güneyinde Kumkale bölgesinde ikinci bir çıkarma yapılacak ve bazı donanma birlikleri orada da çıkarma olacağı izlenimi vermek üzere Saroz körfezine doğru seyredecektir Fakat, kahraman TÜRK askerinin hayatını hiçe sayarak kahramanca döğüşmesi TÜRK komutanlarının ve bilhassa Mustafa KEMAL'in üstün sevk ve idareleri sonucunda düşman başarısızlığa uğrayarak savaş, siper savaşı halini almıştır
Gelibolu Yarımdasında çıkarma yapan düşman kuvvetlerini meydana getiren askerlerin milliyetleri son derece enteresandır İngiliz ve Fransızlar'ın yanısıra, bizimle hiç ilgisi olmayan Cezayir Berberilerini Sengal zencilerini, Avustralyalı, Kanadalı, Yeni Zelandalı ve Hintlileri üzerimize salmışlardır Şair Şu mısralarla, "Eski dünya, yeni dünya, bütün akvam-ı beşer, Kaynıyor kum gibi, tufan gibi, mahşer mi hakikat mahşer Yedi iklimi cihanın duruyor karşında, Avustralya'yla beraber, bakıyorsun Kanada! Çehreler başka, lisanlar, deriler renkgarenk, sade bir hadise var ortada, vahşetler denk Kimi Hindu, kimi yamyam, kimi bilmem ne bela" diyerek, bunu ne güzel dile getirmiştir
Evet, düşman yalnızca birkaç devletten ibaret olmayıp, sanki karşımızda bütün dünya vardı Düşman donanması II Dünya Savaşı'na kadar, dünyanın gördüğü en büyük ve en modern donanmasıydı Hal böyle iken kazanılan zaferin değeri daha iyi anlaşılmaktadır Zira bu savaş; yenilmez sayılan devletlerin mağlubiyetidir
Çanakkale'de tarihin kaydettiği en büyük ve en kanlı savunma savaşları verilmiştir Bu savaşlar Mustafa Kemal gibi bir askeri dehanın Türk ve dünya kamuoyu tarafından tanınmasının sağlanması açısından son derece önem taşımaktadır Düşman durmadan saldırmaktadır Anafartalar ve Arıburnu cephelerinde emir komuta karmaşası vardır Bu durum çok tehlikelidir Yarbay Mustafa Kemal, Ordu komutanı Alman General liman Von Sandres'ten bütün mevcut kuvvetlerin emrine verilmesini ve bundan başka çare kalmadığını bildirmiş Alman General "Çok gelmez mi?" diye sorduğunda Mustafa Kemal, "Az gelir" diye cevap vermiştir Ertesi gün emir gelmiş ve bütün birliklerin komutası Mustafa Kemal'e verilmiştir Bir cephe komutanlığının çok gelip gelmeyeceğini yarbay Mustafa Kemal'e soran ve "az gelir" cevabını alan Alman General karşısındaki Türk'ün "ATATÜRK" olduğunu yıllar sonra öğrenecektir
Çanakkale savaşları'nın temel ağırlık noktasını, Mustafa Kemal oluşturmuştur Mustafa Kemal Çanakkale Savaşları başlamadan kısa bir süre önce 2 Şubat 1915'te Tekirdağ'da yeni kurulacak olan 18'uncu Tümen Komutanlığına atanmıştır Derhal göreve başlayan Mustafa Kemal, o tümeni kısa bir zaman içinde savaşa hazır Seçkin bir tümen haline getirmiştir Fakat kısa bir zaman sonra Mustafa Kemal bu bölgeden alınarak, tümeni ile birlikte Bigalı köyüne çekilmiştir Mustafa Kemal, düşmanın Gelibolu çıkarmasına kadar, yani 25 Nisan 1915'e kadar orada yedek kuvvet olarak kalmış, fakat Arıburnu taarruzu başlar başlamaz, kendi insiyatifi ve teşebbüsü ile emir beklemeden, Arıburnu'na yetişerek taarruza geçmiştir Düşmanı Koca çimentepe'de durdurarak, yarımadanın tahliyesine kadar düşmanın ilerlemek için yaptığı bütün taarruzları ve şiddetli hücumları erimeye mahkum etmiş ve Türk'ün yiğit mehmetçiği Çanakkale'de sanki etten ve kemikten bir kale yaratmıştır
Bütün savaşlardan farklı bir savaş malzemesi görülmüştür Bu da "İNANÇ"tır Topa, tüfeğe, üstün kuvvete, çeliğe karşı dimdik duran ve kafa tutan bir inanç kendini göstermiştir Mustafa Kemal'in "size taarruz emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum Biz ölünceye kadar geçecek zaman zarfında, yerinize başka kuvvetler ve kumandanlar kaim olabilir" dediği bu savaşlarda, herkes öldürmek ve ölmek için düşmana atılmıştır
Mustafa Kemal, bu savaşı "bu öyle alelade bir taarruz değil, herkesin muvaffak olmak veya ölmek arzusuyla harekete geçtiği bir taarruzdur" diye ifade etmiştir Burada meşhur 57'inci Alay, hiç kurtulmamacasına Mustafa Kemal'in emrine uyarak tamamen şehit olmuştur Nitekim çeşitli milletlerden meydana gelmiş, düşman askerleri, yapışıp, kaldıkları Arıburnu'nun yalçın yamaçlarından bir adım bile ileri atamamışlardır
Öncelikle İstanbul'u tehdit eden düşmanın Gelibolu Yarımdasına yaptığı bu taarruzu Kocaçimentepe'de durduran Mustafa Kemal, bu başarısından dolayı haklı olarak Albaylığa yükseltilmiştir 6-7 Ağustos 1915'te Türk askerini yandan, yani Anafartalar'dan çevirmek isteyen Klıchner ordusu da bu bölgenin Grup komutanlığına atanan Mustafa Kemal'in 10 Ağustos günü ayağının tozunu silmeden giriştiği karşı taarruz sonucunda eriyip g itmiştir Mustafa Kemal bu savaş sırasında göğsünden bir şarapnel parçası ile yaralanmış, fakat kalbi üzerindeki saat kendisini mutlak bir ölümden kurtarmıştır
Bu savaşların akabinde 17 Ağustos'ta Kireç tepe Zaferini 21 Ağustos'ta 2'nci Anafartalar Zaferini kazanan Mustafa Kemal, düşmanı büyük hizmete uğratarak Çanakkale Muharebelerinin kaderi belirlenmiş, 9 Ocak 1916'da düşman, Türk topraklarından geri çekilmek zorunda kalmıştır
Halbuki 2 Mart 1915'te İngiliz Amiral CARDEN Londra'ya "Hava bozmazsa iki haftaya kadar İstanbul'dayız" şeklinde mesaj çekmiş, ayrıca ingiliz orduları Başkomutanı General HAMİLTON, resmi raporunda ise, "Türkler, birbiri ardınca mükemmel taarruzlarda bulundular" diye yazmıştır Hatta bu harekatı hazırlayarak idare eden W CHURCHILL de hatıralarında muharebelerden bahsederken, Mustafa Kemal'in emsalsiz bir komutan, Türklüğün kaderine hakim bir deha olduğunun daha o zamanlarda anlaşıldığına işaret ederek, "bir Miralay'ın karşımıza çıkışı bütün talihimizi değiştirdi" diye belirtmiştir
Mustafa Kemal'in Çanakkale'de verdiği bütün emirler kesin ve sonuç alıcıdır O, verdiği emirde aynen şöyle demiştir "Benimle burada muharebe eden bilcümle askerler katiyen bilmelidir ki, yuhdemize tevdi edilen namus vazifesini tamamen ifa etmek için bir adım bile geri gitmek yoktur
İstirihat aramanın, bu istirahattan yalnız bizim değil, bütün milletimizin ebediyen mahrum kalmasına sebebiyet verebileceğini cümlenize hatırlatırım Bütün arkadaşlarımın hemfikir olduklarına ve düşmanı tamamen denize dökmedikçe yorgunluk belirtisi göstermeyeceklerine şüphe yoktur" 30 Nisan'daki komutanlar toplantısında Mustafa Kemal, "içimizde ve askerlerimizde Balkan Harbi'nin utancını bir daha görmektense, ölmeyecek yoktur Böyleleri varsa, onları kendi ellerimizle kurşuna dizelim" şeklinde kesin konuşmuştur Çanakkale Zaferi, meydana getirdiği nihai sonuçlar açısından son derece önemlidir
Bunları kısaca şöyle özetleyebiliriz:
1- Çanakkale Zaferi, müttefikleriyle Rusya'nın irtibatını önlemiş, dolayısıyla savaş iki yıl uzamış, bu arada çıkan Bolşevik ihtilali ile Rusya savaş dışı kalmıştır Bu durum ihtilal Rusyası ile müttefiklerini birbirinden ayırmış, kurtuluş savaşı yıllarında kuzeyde güvenliğimizi sağlamış ve zafere ulaşmamızı kolaşlaştırmıştır
2- Bu savaşlar, İngiliz ve Fransız kuvvetlerini Gelibolu Yarımadasına bağlamış, Almanya ve müttefiklerinin yükleri azalmıştır
3- Düşmana çok büyük insan ve malzeme zayiatı verdirilmiştir
4- Türk ordusunun zaferi, İngiltere ve Fransa'nın sömürgelerindeki prestjlerine bir darbe, esir milletlere bir ümit ve istiklal ışığı olmuştur
5- Çanakkale Zaferi, Türk askerinin direnme gücünün, fedakarlık ruhunun ve vatanseverlik şuurunun bir abidesidir Harpten önce kıymeti üzerinde tereddüt edilen Türk ordusu, iyi sevk ve idare edildiği zaman ehliyetli ellerde, binbir yokluk ve zarurete rağmen neler yapmaya muktedir olduğunu dünyaya göstermiş ve Balkan yenilgisinin kara lekesini tertemiz kanıyla silmiştir
6- Bilindiği gibi, büyük hadiseler olağanüstü şahsiyetleri, büyük ve müstesna kabiliyetleri meydana çıkarmaktadır Mustafa Kemal'in ortaya çıkışında Çanakkale savaşları kader tayin edici bir merhale olarak gözümüze çarpmaktadır
7- Çanakkale Zaferleri, Mustafa KEMAL'in ordu içinde olduğu kadar tüm milletçe de tanınmasına vesile olmuştur Bu suretle Türk Milleti, 1966'dan beri makus istikamette gelişen talihini yenecek olan liderlerini bulmuştur Ordu ve millet, Anafartalar Kahramanı'nın bu işte bu güven, ATATÜRK'ün Milli Mücadele'yi zaferle sonuçlandırmasında genç, dinamik ve yepyeni modern bir devlet kurmasında en büyük ilham ve kuvvet kaynağı olmuştur
8- Çanakkale, Milli mücadelenin bir nevi başlangıcı sayılmaktadır Çanakkale, Türk'ün vatanseverliğinin, cesaretinin, mücadele azminin ve kahramanlığının sembolüdür
HAVUZLAR ŞEHİTLİĞİ
Kerevizdere savaşlarında yaralanıp bu yerde vefat eden 2 Subay ve 8 Er anısına 1961 yılında dikilmiştir
ZIĞINDERE SARGI YERDİ ANITI
Alçıtepe küyünün kuzeybatısındadır 25 ve 26 Piyade Alaylarında şehit düşen tüm personel ve 2 Tüm Kur BŞK Kurb Yzb Kemal bey ile Zığındere'deki ilk yardım istasyonunda tedavi görmekte iken düşmanın açtığı ateş esnasında şehit olan askerlerimiz anısına, 1995'de TC Kültür Bakanlığınca inşa edilmiştir
İLK ŞEHİT ANITI
Seddülbahir köyündedir 1986 yılında, Çanakkale Savaşlarında ilk olarak canlarını veren 5 subay, 81 er olmak üzere toplam 86 şehidimiz anısına dikilmiştir Cephanelik şehitliği olarak da adlandırılmaktadır

FRANSIZ ANIT VE MEZARLIĞI
Morto Koyu'na bakan bir yamaç üzerine kurulan Anıt, Çanakkale Savaşlarında hayatlarını kaybeden, 14382 Fransız askerinin anısına yapılmıştırMezarlıkta kimlikleri bilinen askerler için ayrı ayrı taşlar dikilidir Kimlikleri tespit edilemeyenler ise anıt çevresindeki dört toplama bölmesi ile anıt girişindeki toplama bölmesine konulmuştur
Çanakkale Nusrat gemisi sayesinde geçilmedi
"Derinlerdeki Tarih", "Çanakkale Geçildi mi?" gibi belgesellere imza atan Savaş Karakaş, Çanakkale Deniz Savaşı'nın dakika dakika kronolojisini çıkardı Karakaş, "1915'in 7-8 Mart gecesi Nusrat mayın gemisinin deposunda kalan son 26 mayın Çanakkale'yi geçilmez kıldı" diyor
Yapımcı Savaş Karakaş, 92 yıldönümünün kutlandığı 18 Mart 1915'teki Çanakkale deniz savaşının dakika dakika kronolojisini çıkardı
Aynı zamanda dönemin fotoğraflarını belgeleyen Karakaş, ekibiyle birlikte Çanakkale Savaşı sırasında batırılan denizaltı ve savaş gemilerinin enkazına daldı Karakaş, batırılan gemilerin sualtı fotoğraflarını çekerek "Onlar artık sır değil" dedi
"Derinlerdeki Tarih", "Kayıp Denizaltılar Nerede" ve "Çanakkale Geçildi mi" gibi belgesellere imza atan Karakaş, Çanakkale'yi 18 Mart'ta geçilmez kılan sırrın, depoda kalan son 26 mayın olduğunu belirtti Karakaş şöyle konuştu:
"1915'in 7 - 8 Mart gecesi Nusrat mayın gemisinin döktüğü 26 mayın Çanakkale'yi geçilmez kılmıştı Anılara göre bu 26 mayın, depoda kalan son gruptu
Nusrat ve onun döşediği 26 mayın, Fransız savaş gemisi Bouvet ile İngiliz savaş gemileri Irresistible ve Ocean'ı denizin dibine gönderdi İngiliz muhabere kruvazörü Inflexible, Fransız savaş gemileri Gaulois ve Suffren yaralanıp savaş meydanından kaçtı Tarihin akışı Nusrat'ın dümen suyunda şekillendi"
Hurdası parkta sergileniyor
Nusrat mayın gemisi, 1962'de özel bir şirket tarafından kuru yük gemisine dönüştürüldü Adı "Kaptan Nusret" olarak değiştirilen gemi, 1990'da Mersin açıklarında battı 1999'da dalgıçlar tarafından çıkarılan geminin hurdası, şu anda Mersin'de bir parkta sergileniyor
Denizaltıların yerleri belirlendi
Karakaş, "Derinlerdeki Tarih"in bugüne kadar özenle sakladığı 1 Avustralya (AE2), 3 İngiliz (E7, E15, E20) ve 3 Fransız denizaltısı (Saphir, Mariotte, Joule) olmak üzere savaş sırasında batırılan 8 düşman denizaltısının kalıntılarıyla, her iki tarafa ait denizaltıların batırdığı savaş ve nakliye gemilerinin enkazının keşfedildiğini söyledi
Dakika dakika 18 Mart 1915
18 Mart 1915 Çanakkale Savaşı'nın dakika dakika gelişmesi şöyle:
0815: Sancak gemisi Queen Elizabeth dretnotunun direğine Mondros Limanı'nda 'ileriye hareket' flaması çekildi
1000: Müttefik donanması Boğaz girişine yaklaşmaya başladı
1025: Türk tarafından havalanan Alman tayyaresi Boğaz'a yaklaşmakta olan düşman hattını bildirdi
1030: 1 İngiliz Filosu Agamemnon kılavuzluğunda Boğaz'dan içeriye girdi Gemiler savaş konumuna geçti Filonun önündeki muhripler muharebe alanını taramakta ve savaş gemilerine yol açmaktaydılar Triumph ve Prince George savaş gemileri sancak ve iskele yönlerinde kıyılara yaklaştılar
1100: Kumkale gerisinden açılan obüs ateşimiz savaş gemilerini etkisi altına aldı
1139: 1 Filo'daki İngiliz gemileri, ağır topları ile 14000 yardadan merkez tabyalarımıza cehennemi bir ateşe başladılar Queen Elizabeth Anadolu Hamidiye Tabyası'nı, Agamemnon Rumeli Mecidiye Tabyası'nı, Lord Nelson Namazgâh Tabyası'nı, Inflexible Rumeli Hamidiye Tabyası'nı yok etmek için ateş ve ölüm kusuyordu
1145: Queen Elizabeth'in Çanakkale içine düşen bir mermisi şehirde yangına neden oldu
1155: Agamemnon ile Lord Nelson, Rumeli Mecidiye Tabyasını bombardıman altına aldı
1159: Weymouth Kruvazörü, Yenişehir mevkiini toplarıyla dövmeye başladı
1200: Müstahkem mevkiinde muhabere santralımız isabet aldı, karargâhla savunma hatlarımızın irtibatı kesildi Triumph, Çanakkale'yi döverken, Çimenlik Tabya'sında büyük bir patlamayla cephanelik havaya uçtu
1201: Rumeli Tabyası'nın iki topu muhabere dışı kaldı
1206: Amiral de Robeck 3 Filo'ya taarruz emrini verdi
1220: 3 Filo'yu oluşturan Fransız gemileri 1 Filo'nun önüne geçti
1223: Inflexible gemisine refakat eden istimbot battı Inflexible ağır yara aldı
1225: Anadolu Hamidiye Tabyası'na düşen bir mermi kışlayı yaktı
1227: Prince George, Mesudiye Tabyası'nı ateş altına aldı
1245: Agamemnon 25 dakika içerisinde 12 isabet aldı
1300: Bombardımanın şiddeti gittikçe artmaktadır
1315: İngiliz muharebe kruvazörü Inflexible vuruldu Irresistible, Cornwallis, Vengeance, Kumkale arkasından çıkıp borda düzeninde Boğaz'a girdiler
1320: Anadolu Hamidiye Tabyası karantina hizasında Çanakkale'ye yaklaşmak isteyen Bouvet'ı ateş altına aldı Taarruz emrini alan Fransız Amiral Guepratta, İngiliz hattının önüne geçti
1347: Inflexible su kesiminin altından ağır bir yara alarak çekildi
1350: Agamemnon zırhlısı aldığı 7 isabet sonucu Inflexible ile aynı kaderi paylaştı Gemilerden yapılan top ateşi kesildi
1400: Bataryalarımızın atışları ağırlaştı
1430: Düşmanın altı balıkçı gemisi mayın aramak için savaş alanına geldi
1450: Bouvet vuruldu ve 639 kişilik mürettebatıyla alabora oldu
1500: Yarım saat süren duraksamadan sonra ateş yeniden şiddetlendi
1515: Namazgâh Tabyası'na düşen bir mermi kışlanın çatısını uçurdu
1520: Anadolu Hamidiye Tabyası ateşini yeniden Irresistible'a yöneltti
1620: Irresistible bir mayına çarparak, iskele yönüne yattı ve dumanlar içinde kaldı Wear gemisi ile bir istimbot Irresistible'ın yardımına gitti
1630: Irresistible'nin kurtulma şansının olmadığı görülerek 610 personeli tahliye edildi
1635: Amiral De Robeck 2 Filo'ya çekilme ve Ocean'ın Irresistible'i yedeğe alarak kurtarma emri verdi
1715: Ocean Irresistible'a yaklaştı, ancak yedeğe alma şansı olmadığına karar verildi
1750: Irresistible, Rumeli Mecidiye Tabyası'na 14000 yarda mesafede kaderine terk edildi
1800: Amiral De Robeck Irresistible'ın kaderine terk edilmesi üzerine daha fazla kayıp vermemek için genel çekilme emri verdi
1805: Ocean, Çanakkale ve Soğanlıdere bataryalarının yoğun ateşleri altında geri çekilirken mayına çarptı ve 15 derece eğildi
1810: Gemi komutanı Hayes Sadlerı yakında bulunan Coln, Jed, Chelmer muhriplerine yardım çağrısı gönderdi Gemi personeli tahliye edildikten sonra Ocean da kaderine terk edildi
1930: Ocean akıntının etkisiyle Morto koyuna doğru sürüklendi
2230: Ocean ve Irresistible battı




SİMGE FOTOĞRAFIN SIRRI ÇÖZÜLDÜ

Çanakkale Savaşı'nın simgesi haline gelen yırtık kıyafetli, ayakkabısız iki Mehmetçiğin yer aldığı fotoğrafın sırrı çözüldü
Simge Mehmetçikler' Çanakkale Savaşı'na katılmamış fotoğraf 1930'da çekilmiş
ÇANAKKALE Savaşı'nın simgesi haline gelen, yırtık elbiseli ve ayakkabısız Mehmetçik fotoğrafın sırrı çözüldü Fotoğraftaki kişilerin Bolu'nun Elmalık Köyü'nden İbrahim Bayseç ile Niyazi Yıldırım oldukları, İzmir'deki Çiğli Havaalanı'nda 1930'da işçi olarak çalışırken Alman bir pilot tarafından fotoğraflarının çekildiği ortaya çıktı
CHP Bolu İl Teşkilatı'nın geçen yıl bastırdığı afişlerde babasının fotoğrafını görünce şaşıran 65 yaşındaki Seyran Bayseç, "Babamın o fotoğraf ile savaşın simgesi haline geldiğini öğrendim Ancak babam 1911 doğumlu Yani Çanakkale Savaşı başladığında 4 yaşındaydı
O fotoğraf babam Çiğli Havaalanı'nda işçi olarak çalışırken çekilmiş" dediÇanakkale Savaşı'nın simgesi olarak partilerin, dernek ve odaların, birçok resmi ve özel kurumların afişlerinde kullandığı fotoğrafta yırtık kıyafetleri, ayakkabısız halleriyle gazete ve televizyonlara konu olan, Çanakkale Savaşı'nda vatanı için savaşan askerler lanse edilen kişilerin Bolu'nun Elmalık Köyü'nde oturan İbrahim Bayseç ile Niyazi Yıldırım oldukları ortaya çıktı Bayseç ve Yıldırım'ın, İzmir Çiğli Havaalanı'nda işçi olarak çalışırken bir Alman pilota poz verdikleri, pilotun torununun geçen yıllarda fotoğrafı internette satışa çıkarması üzerine fotoğraf Çanakkale Savaşı ile simgeleşti
CHP AFİŞİNDE BABASINI GÖRDÜ
CHP Bolu İl Teşkilatı'nın seçim propagandası çalışmaları kapsamında bastırdığı afişlerde babasının fotoğrafını görünce şaşıran 3 çocuk babası müteahhit Seyran Bayseç, partiye giderek fotoğrafı nereden bulduklarını sordu Fotoğrafın Çanakkale Savaşı'nın simgesi olduğu cevabını alınca şaşkınlığı artan Seyran Bayseç, "Babam Çanakkale Savaşı'nda 4 yaşındaydı Nasıl böyle bişey olabilir?" diyerek şaşkınlığını söyledi
FOTOĞRAF ÇİĞİLİ HAVAALANINDA ÇEKİLDİ
Bolu Dağı eteğinde bulunan Elmalık Köyü'nde yaşayan Seyran Bayseç, babasının 1982'de, Niyazi Yıldırım'ın ise 1994'te köyde hayatlarını kaybettiğini söyleyerek, fotoğrafın öyküsünü şöyle anlattı:"Babamın o dönemde 4 yıl süren askerliği yapmak üzere gitmesinden yaklaşık 1 yıl önce yani 1930 yılında İstanbul- Ankara tren hattını döşemek için bizim köye Alman bir ekip gelmiş Köyde 2-3 ay kalmışlar Ancak Bolu Dağı'nı geçemeceyeceklerini anlayınca vazgeçmişler Köyden giderken de Bizimle çalışmak ister misiniz?' diyerek 12 kişiyi yanlarında götürmüşler Onların içinde babam ve fotoğrafta yanında bulunan Niyazi Yıldırım da varmış Çiğli Havaalanı'nda çalışmışlar Ancak, paralarını alamamışlar 10 kişi köye dönmüş Babam ve Niyazi amca da 6 ay çalıştıktan sonra paralarını alamayınca köye dönmek için şantiyeden çıkmışlar O sırada bir Alman pilot fotoğraflarını çekmiş Babam ve Niyazi amca köyümüze ancak bir ayda gelebilmişler Babam sağken, bize bu fotoğraftan söz ederdi Bir Alman bizim fotoğrafımızı çekti' derdi"
"YANLIŞI DÜZELTMEK İÇİN ÇALIŞTIM"
Çanakkale Savaşı'nda babasının 4 yaşında olduğunu kaydeden Seyran Bayseç şöyle devam etti:"Benim babam Çanakkale harbine katılmadı Parti afişinde babamın fotoğrafını görünce, bu yanlışlığı düzeltmek için çaba harcadım Bir televizyon programına katılmak istedim Ancak, programa kabul edilmedim Bana fotoğrafın bu şekilde kullanılması nedeniyle mahkemeye başvurmamı söylediler Ben de Neden mahkemeye başvurayım?' dedim Ben babamın fotoğrafının bu şekilde kullanılmasından rahatsız değilim Ancak bunun doğrusunu da ortaya çıkarmak istiyordum Genelkurmay Başkanlığı'ndan babamın nasıl bir asker olduğunun ortaya çıkarılmasını istedim Böylece, o fotoğrafın Çanakkale harbinde çekilmediğini kanıtlayacaktım Çünkü babam İzmir'den geldikten kısa bir süre sonra askere gitti Askerliği'ni Siirt'te yaptı Orada Dersim ayaklanmasının' bastırılmasında görev aldı Babam, başarılı bir askerdi Hatta 4 yıl sonra askerden gelince Bolu Alay Komutanlığı'nda başarısından dolayı mükafatlandırılmıştı Niyazi amca da babamla aynı dönemde yaptı askerliğini Ama bildiğim kadarıyla o Adapazarı'nda yaptı"Annesi ve babasının birlikte çekilmiş fotoğrafını gösterip, iki fotoğrafı karşılaştıran Seyran Bayseç, "Babam iki fotoğrafta da aynı pozu vermiş Bu iki fotoğrafa baktığınızda, o fotoğraftaki kişinin babam olduğunu kolaylıkla anlayabilirsiniz" dedi

İSTANBUL'DA POLİS, YAKALANAN PKK'LILARA
ÇANAKKALE ZAFERİNİ ANLATIYOR
Terör örgütü PKK ile mücadele eden İstanbul Emniyet'i polisiye tedbirlerin dışında farklı bir yöntem uygulamaya başladı

Yakalanan militanlara Çanakkale Zaferi'ni ve şehitleri anlatan polis, olumlu sonuçlar alınca uygulamayı genişletme kararı aldı Emniyet, önce Çanakkale'de yatan Kürt kökenli şehitlerin kabirlerini gösteren özel bir fotoğraf albümü hazırlattı Bu fikir, Emniyet'e gönderilen ilginç bir mektubun sonrasında ortaya çıkmış Cezaevinde bulunan bir militana ait mektuptaki "Babamın tavsiyesi üzerine gittiğim Çanakkale'de, şehitlerimizi gördükten sonra terör eylemi yapamadım ve polise teslim oldum" ifadeleri polisi harekete geçirdi Emniyet, terörle mücadelede Çanakkale Zaferi'nin hatırlatılması yöntemini 81 ilin emniyet müdürlüğüne yazı ile tavsiye etti
İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü "Bölücü Terörle Mücadele Büro Amirliği" birkaç senedir eğitim amaçlı yöntemlere ağırlık veriyor Görevli polisler Çanakkale'ye giderek Doğu ve Güneydoğulu şehitlere ait mezar taşlarının tek tek fotoğraflarını çekerek özel bir albüm hazırladı Albüm, TEM Büro'ya sorgulanmak üzere getirilen terör örgütü mensuplarına ve onların ailelerine gösteriliyor Bir emniyet mensubu, çalışmanın amacını şöyle anlatıyor: "Osmanlı İmparatorluğu'nda Türkler, Ermeniler, Araplar, Rumlar ve Kürtler olmak üzere beş asli unsur vardı Ne yazık ki beşinci unsur Kürtler üzerinde bugün ciddi oyunlar oynanıyor Bu oyunun dış kaynaklı olduğu unutulmamalı TEM Şube'de sözün bittiği zaman dilimleri oluyor O zaman şubeye getirilen terör örgütü mensuplarına yönelik davranışlarımız, göz göze gelmelerimiz önemli oluyor Bu fotoğraflarla onlara güzellikle şunu anlatmaya çalışıyoruz Çanakkale'de o gün bizleri bir araya getiren o his ne ise bugün de bu ülkede bizleri bir arada tutan his aynı" Söz konusu mücadele yönteminde terör örgütü mensubundan gelen bir mektubun da etkisi olmuş Vanlı bir terör örgütü mensubu İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü'ne cezaevinden yazdığı mektubunda, Çanakkale'nin kendisi üzerindeki etkisini anlatmış Terör örgütü PKK üyesi, mektubunda örgüte katılacağını hisseden babasının sözlerinden hareketle hislerini ifade etmiş
Daha sonra polise teslim olan Vanlı gencin mektubu hâlâ İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü'nde saklanıyor Vanlı genç, polise teslim olduktan sonra örgüt üyesi olarak geçirdiği yedi yılı, yaptığı eylemleri de bir bir polise anlatmış Genç bununla da kalmayıp 250'ye yakın terör örgütü mensubunun fotoğrafını tek tek teşhis etmiş Söz konusu bu olay ilerleyen günlerde TEM Şube'de görev yapan bir başkomiser tarafından kaleme alınan kitapta da yer alacak
Çanakkale'ye giden İstanbul TEM Şube personelinin çektiği bir fotoğrafta yan yana yatmakta olan Doğu ve Güneydoğulu dört şehit mezarı dikkat çekiyor Söz konusu dört mezar Diyarbakır doğumlu Mehmet oğlu Selahattin'e, Kars doğumlu Mahmut oğlu Ahmet'e, Mardin doğumlu Askeri oğlu Ahmet'e ve Van doğumlu Mustafa oğlu Ahmet'e ait
BİR PKK'LININ İBRETLİK MEKTUBU

"Babam bana 'Oğul bir gün bu ülkeye ihanet etmek istersen şehit düşmüş olan Çanakkale'deki dedenin mezarını ziyaret etmeden karar verme Oraya git orada bulun ondan sonra ne yaparsan yap' dedi Ben buna rağmen örgütün dağ kadrosuna katılmak üzere Kandil Dağı'na gittim Yedi yıla yakın orada eğitim gördüm Bomba konusunda profesyonel bir eylemci olarak ortaya çıktım Oradaki eğitimden sonra beni İstanbul'a çeşitli eylemler düzenlemek üzere gönderdiler Eylem saatini ve bana gelecek olan malzemeleri beklemeye başladım İlk eylem talimatımı almıştım Verilen eylem insanın kanını donduracak nitelikte bir eylemdi Eylemi hemen gerçekleştirme konusunda tereddüt ettim İçimde yaşadığım çelişki beni Çanakkale'ye gitmeye mecbur etti Oraya gidip dedemin mezarını bulduğumda ise hüngür hüngür ağladım" CANLI TARİH FATMA NİNE
Çanakkale'nin Eceabat İlçesi'ne bağlı büyük Anafarta Köyü'nde yaşamını sürdüren 97 yaşındaki canlı tarih Fatma Hızal, savaş sırasında ve sonrasında yaşadığı olayları anlatırken gözyaşlarına engel olamadı
Çanakkale'nin Eceabat İlçesi'ne bağlı Büyük Anafarta Köyü'nde doğan 97 yaşındaki Fatma Hızal, savaş sırasında köylerinin de bölgeye yakın olması sebebiyle büyük sıkıntılar çektiklerini ifade ederek, "Savaşın sonlarına doğru olan bölümü hatırlayabiliyorum Bir gün 'Atatürk köyünüze gelecek' dediler Bütün köylüler onu karşılamak için hazırlıklara başladı Ben de o sıralarda ilkokula gidiyordum Öğretmenimiz de şiir okumak için beni görevlendirmişti Birden karşıdan atıyla birlikte köyümüze giriş yaptı Başında kalpak vardı Bütün köylüler onu alkışlarla karşıladı Ben de o sırada öğretmenimizin bana verdiği şiir ezbere Atatürk'e okudum Şiiri büyük bir dikkatle dinleyen Atatürk daha sonra muhtarlarla birlikte köy muhtarlığına gitti Kendisine köyde birkaç hayvan kesilerek ikram verildi Atatürk karşısında şiir okurken çok heyecanlanmıştım" dedi
7 yaşındayken 90 yıl önce Atatürk'e okuduğu şiiri aynı heyecanla bir kez daha okuyan Fatma Hızal, zaman zaman heyecanlı anlar da yaşadı Şiirini okuduktan sonra memlekete gençlerin sahip çıkmasını da isteyen Fatma Hızal, vatanın bölünmez bütünlüğü için herkesin elinden geleni yapmasını istedi
Savaşın gerçek yüzünü çok iyi bildiğini Hızal, "Savaş sırasında bizlerden köyümüzü terk etmemiz istendi Biz de fakir halimizle evlerimizi bırakıp üzerlerimize birkaç eşya aldıktan sonra burada bulunan bazı araçların arkasına binip Gelibolu İlçesi'ne ait köylere gittik Orada bir süre yaşadık Fakir olmamız nedeniyle ekmek alacak paramız yoktu Mahallede bulunanlar ise bana 'Sen burada bulunan mahalleliyi davul çalarak sahura kaldır Bizler de sana biraz harçlık veririz' dedi Ben de bu şekilde davul çaldım O paralarla ekmek alıp karnımızı doyurduk" dedi Bu sözleri anlatırken gözyaşlarına engel olamayan Fatma Hızal, "Savaşın ne demek olduğunu burada çok iyi anlayabilirsiniz" dedi
"BİRLİKTE OYNADIĞIMIZ RUM KIZLARI BİZLERİ KESECEKLERİNİ SÖYLÜYORLARDI"
Aynı köyde oyun oynadıkları Rum kızlarının savaş sırasında "Siz Türkler'i kıtır kıtır keseceğiz" dediklerini de belirten Fatma Hızal, "Rum kızlarıyla çok iyi arkadaştık Savaşla birlikte onların bize karşı davranışları da değişti Bir gün yakın arkadaşım olan bir Rum çocuk 'Sizi kıtır kıtır keseceğiz' dedi Ben de ona 'Biz sizi keseceğiz' dedim Sabah bir kalktık Köyde bir tek Rum kalmamış Herkes köyü terk etmiş Hepsi kaçmışlar O günden sonra da Rumlar'dan kimse burada kalmadı Savaş çok kütü bir şey" dedi

Büyük Anafarta Köyü'nde tek göz odalı evinde yaşamını sürdüren 97 yaşındaki Fatma Hızal, dinç dimağı ile zaman zaman kendisini ziyaret edenlere savaş sırasında yaşadıklarını anlatmaya devam ediyor KESKİN NİŞANCI KADINLAR MÜCADELE VERDİ
Kahramanlık destanının yazıldığı Çanakkale Savaşları'nda Türk kadın savaşçılar Gelibolu Yarımadası'nın her karış toprağında yatan Mehmetçiklerin yanında göğüs göğüse çarpıştı
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Öğretim Üyesi ProfDr A Mete Tunçoku, daha önce inceleme fırsatı bulduğu Avustralya ve Yeni Zelanda arşivlerinde bu konuyla ilgili pek çok belgeyle karşılaştığını söyledi
Özellikle o dönemde askerlerin "Keskin nişancı Türk kadınları", "Türk kadın savaşçıları" konularını anlatan mektup ve günlükleriyle karşılaştığını anlatan Tunçoku, Avustralya Piyade Er JC Davies'in annesine yazdığı şu mektupta kahraman Türk kadın savaşçılarından bahsedildiğini anlattı:
"Benim de vurulduğum 18 Mayıs 1915 günü keskin nişancı bir Türk kızı, pusuda çarpışıyordu Gizlendiği yerden gün boyunca ateş etti ve çok sayıda adamımızı vurdu Ancak gün batmadan bir Avustralyalı tarafından vurulmasına gene de üzüldüm"
Prof Dr Tunçoku, Mısır'da yayınlanan "The Egyptian Gazette" adlı gazetede yer alan ve bir askerin İskenderiye'den ailesine yazdığı mektubunda, Türk kadın savaşçılardan şöyle bahsedildiğini söyledi:
"15 Ağustos 1915 pazar günü savaşa katıldık ve büyük bir tepeyi ele geçirme görevi aldık Bu arada çok can kaybı verdik Şarapnel parçaları, makineli tüfek mermileri yanı sıra, pusuda ateş eden keskin nişancı Türk kadın savaşçıların ateşi altında adeta cehennemde ilerlemek gibi bir şeydi bizimkisi Burada çarpışanların çoğu kadın ve kız Kendilerini yeşile boyayıp, ağaç ve bodur bitkilerle uyum sağlamış"
Prof Tunçoku, Yeni Zelanda'dan savaşmak için gelen Otago Birliği'ne mensup bir askerin de savaştan sonra ülkesine döndüğünde, kendisiyle yapılan ses kayıtlı görüşme sırasında, "Bir keskin nişancı Türk savaşçısını yakalamak için operasyon düzenlediklerini, bu nişancıyı ele geçirdiklerinde şaşırıp, kadın olduğunu gördüğünü" söylediğini ifade etti
BOMBARDIMAN ALTINDA TEK KADIN GAZETECİ
ÇANAKKALE Savaşları'nı izleyen Bulgar gazeteci Wanda Zembrzuska'nın, Çanakkale cephesinde görev yapan tek kadın muhabir olduğu belirtildi
Yıllardır Osmanlı arşivlerinde Çanakkale Savaşları'nı araştıran Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd Doç Dr Ahmet Esenkaya, kayıtlarda Bulgar gazeteci Wanda Zembrzuska'nın Çanakkale cephesinde görev yapan tek kadın gazeteci olarak göründüğünü söyledi Cepheye Batılı ülkelerden 50'den fazla gazetecinin gelip haber yaptığını belirten Yrd Doç Dr Esenkaya şunları söylerdi:
''Çanakkale cephesi açıldıktan sonra, birinci Cihan Harbi'nin diğer cephelerinde oldukça bir yavaşlama, hatta bekleme süreci başlıyor Çünkü Çanakkale'de İngilizler kazanırsa, ki ümitleri tamamen o Hemen İstanbul'u elde edip Mayıs ayında Almanlar'a karşı güçlü bir taarruzla Almanlar'ın işini bitirip, harbi en geç Haziran 1915'de tamamlamayı planlıyorlardı Fakat Türkler'in hem 18 Mart, hem de sonrasında kara muhaberelerinde kahramanca mücadelesi sonucunda bütün devletler Gelibolu'da ne oluyor diye hiç umulmadık derecede sayısı 50'yi aşkın muhabirler grubunu bölgeye gönderiyordu Wanda hanım da bunlardan biri Bulgaristan'ın Otro Gazetesi'nin muhabiri Wanda Zembrzuska, 19 Ağustos 1915'te savaşları takip etmek için Osmanlı Genel Karargahı'ndan izin talep etmiş O zaman henüz 24 yaşında olan Bulgar gazeteci, Romence, Fransızca, Bulgarca ve Almanca biliyor Cephedeki ilk haberini ise Otro gazetesine 2 Eylül 1915'te ulaştırmış''
YERALTINDAKİ ORDU KARARGAHI
Osmanlı arşivlerinden Bulgar gazetecinin 13 günlük serüvenini incelediğini ve 5 haberini bulduğunu belirten Yrd Doç Dr Esenkaya şöyle devam etti:
''Bunların ilkinde, İstanbul'dan çıkıp Tekirdağ'a kadar olan yolculuğundan bahsediyor Bir torpido botuna bindiklerini belirtiyor ve İstanbul'daki Çanakkale harbinin izlerini çok net biçimde aktarıyor Tekirdağ'da mola verdiklerinde, cepheye yiyecek götüren deniz araçlarının tamamen bakliyat, kavun ve karpuz yüklü olduğunu gördüğü bilgilerine yer vermiş Bu bilgiler ise bugün bize her yerden Çanakkale'ye büyük bir destek sağlandığını gösteriyor Karargah izlenimlerini anlatan bir diğer haberinde ise, karargaha yaklaşırken bir uçak bombardımanı ile karşılaştıklarını, ancak ciddi anlamda bir panik yaşamadıklarından bahsediyor Bir başka haberinde bir yüzbaşı tarafından götürüldükleri Liman Von Sanders ile karşılaşmasında, 64 yaşındaki komutandan 'ne kadar diri duruyor' diye bahsediyor Ayrıca 5'inci Ordu karargahının toprak üstünde olmadığını, tamamen zeminde olduğu bilgisini veriyor Mesela bizde böyle bir bilgi yoktu Onun anısından öğrendik Alman Paşa Liman Von Sanders ile yaptığı konuşmaya ilişkin notlarında ise Sanders'in kendisine, 'Cephede tek kadın muhabir olarak görev yapmaktan korkmuyor musunuz' diye sorduğundan bahsediyor Ayrıca etraftaki iki farklı karargahtan bahsediyor Birisi Alman, diğerinin ise Türk geleneklerine uygun karargahlar olduğunu söylüyor''
AMİRAL BATIRAN MUHRİP!

ZAFER'İN CANLI ŞAHİDİ
7 çocuk 21 torun 3 tane torunun torunu bulunan Tayiş Ediz, 1 Dünya Savaşı'nı gördüğünü ve o yılları yaşadığını belirterek, Kırıkkale Yahşihan mühimmat depolarından mermi ve silahları cepheye taşıdığını, o günlerde çılgın Tayiş lakabını aldığını anlattı
Savaş döneminde Türk milletinin çok sıkıntı çektiğini anlatan Tayiş Nine, "Bu millet kazandıkları zaferleri kolay kazanmadı Atatürk bu millete inandı ve Türk milleti dünyaya birlik ve beraberliğin ne olduğunu öğretti" diye konuştu
Mustafa Kemal Atatürk'ün çektiği sıkıntıyı kimsenin çekmediğini belirten Tayiş Ediz, "Şimdi sıkıntı çektiklerini söyleyenlere ben gülüyorum çünkü Türk milleti sıkıntının ne olduğunu 1 Dünya Savaşı'nda gördü ancak buna rağmen hiç kimseye boyun eğmedi, dilenmedi, imanına ve Türklüğüne güvenerek bu ülkeyi düşmana karşı amansızca savundu" dedi
Tayiş Nine, "7 sene kıtlık gördük Şimdiki gençlik ne gördü ki bizler ne sıkıntılar çektik Atatürk bu vatanı bizlere kazandırmak için elinden geleni yaptı Atatürk altında bir at ile köy köy gezerek savaşları kazandı Yeni nesil, topraklarımıza Atatürk gibi sahip çıkmalı Benim yaşadıklarım ve gördüklerim anlatmakla bitmez" şeklinde konuştu
Tarihi ulu çınar olan Tayiş nine eşini otuz yıl önce kaybetmiş Kızı Gülsüm (65) ve damadı Mehmet ile müstakil bir evde beraber yaşayan Tayiş Nine, hayatı boyunca hiç doktora gitmediğini, yemek ayrımı yapmamakla birlikte yoğurt, pekmez, turşu ve sebze yemeklerini tercih ettiğini anlattı
Hayatı ve yaşamayı çok sevdiğini belirten Tayiş Nine hiç sinirlenmediğini, kendisini ziyarete gelenlerden çok memnun olduğunu ifade etti
YARALILAR MUAYENE OLMADAN ŞEHİT OLDULAR
Ege Üniversitesi (EÜ) Türk Dünyası Araştırmaları Enstitüsü tarafından düzenlenen "Çanakkale Muharebelerinde Sağlık Meseleleri" konulu seminerde konuşan Türk Tarihi Anabilim Dalı Araştırma Görevlisi Mertcan Akan, savaşta birçok yaralının henüz muayenesine başlanmadan şehit olduğunu söyledi
EÜ Türk Dünyası Araştırmaları Enstitüsü tarafından her hafta çarşamba günleri düzenlenen seminerlere bir yenisi daha eklendi Türk Tarihi Anabilim Dalı Araştırma Görevlisi Mertcan Akan tarafından düzenlenen seminerin konusu, Çanakkale Zaferi'nin yaklaşan yıldönümü nedeniyle "Çanakkale Muharebelerinde Sağlık Meseleleri" oldu Enstitü binasında düzenlenen seminerde, Osmanlı Devleti'nin o yıllardaki durumu, savaşa nasıl girdiği ve Çanakkale Savaşı'nın önemine değinen Akan, savaşa katılan komutanların ve askerlerin ağzından sağlıksız savaş koşullarının aktarıldığı anektodlar sundu
Cephedeki en büyük sorunun susuzluk olduğunu söyleyen Mertcan Akan, "Cephede ortaya çıkan sağlık sorunları çok büyüktü Özellikle ishal, sıtma ve iskorbüt gibi hastalıklar nedeniyle birçok asker şehit olmuştur Cephedeki en büyük sorun ise iki tarafın da suyla çevrili olmasına rağmen susuzluktu Savaş sırasında gölgede ölçülen sıcaklıklar 84 dereceyi buluyordu Savaş ortamında susuzluğun ne boyutlara geldiğini tahmin etmek çok güç değildir" dedi
Ameliyat ve dezenfektasyonun zor koşullarda yapıldığını ifade eden Akan, "Birçok yaralı henüz muayenesine başlamadan şehit olmuştu Ameliyatlar, yetersiz malzeme ve hijyen eksikliği yüzünden oldukça zor yapılıyordu Bu nedenle özellikle kemik ameliyatlarından sonra kangren ve gazlı kangren sonuçları artmıştı" diye konuştu
Savaşın psikolojik etkilerine de değinen Mertcan Akan, "Böyle bir savaş ortamında akıl sağlığını korumak da oldukça zor Bu yüzden özellikle İngiliz askerler arasında birçok intihar vakası gerçekleşmiştir Savaşın sonunda 180 bin 436 şehit ve yaralımız vardı Bunlardan 22 bin 610'u sağlık nedenleriyle yaralanmış ve şehit olmuştu" şeklinde konuştu

Anzakların torunları, Dünya tarihinin en önemli olaylarından biri olarak tarihteki yerini alan Çanakkale Savaşı'nın 91 yıldönümünde, savaşta yaşamını yitirenlere saygılarını sunmak üzere her yıl Gelibolu'da buluşuyor
Ağustos 1914 Osmanlılar Balkan felaketinin yıkıntılarını onarmaya çalışırken Berlin, Londra ve Pariste milyonlar coşku içinde cepheye koşuyordu Savaşın en geç Noele kadar biteceğinden kuşku duyan çok azdı Ne var ki erken bir zafer umudu sonbahar yağmurlarıyla birlikte, İsviçre sınırından Manş Denizine kadar uzanan siperlere gömülüp kaldı
Bu durum savaşın müttefik liderlerini görüş ayrılığına sürükledi: “Avrupacılar” diye adlandırılan birinci grup bütün kaynakların batı cephesine aktarılmasını, her ne pahasına olursa olsun siperlerin yarılarak geçilmesini savunurken, diğer grup ise doğudan dolaşılmasından yanaydı Marmara Boğazları aşılırsa Osmanlılar savaştan çekilir, Rusyaya destek götürülebilir ve bu sayede Almanya geniş cephelerde sıkıştırılabilirdi
Akdenizden gelecek bir saldırı Osmanlıların beklemediği bir şey değildi Savaş bulutları toplanırken Rusların İstanbul yakınlarına bir çıkarma planladıkları biliniyordu Keza İngilizler ve Ruslar 1914 yazında Osmanlıların bütün yaklaşma girişimlerini geri çevirmişlerdi 3 Kasım 1914te Çanakkaleye yapılan bombardıman ise güneyden gelmekte olan yeni tehlike için ek bir uyarı oldu 1915 başlarında Mısır ve Yunanistandan gelen istihbaratlar ile müttefik gemilerinin Akdenizdeki faaliyetleri, çatışmanın yaklaştığını haber verdi Büyük kapışma için tarihi sahne hazırlanırken, yeniden yapılandırılan Türk ordusunun yarısını oluşturan 21 tümen Trakya ve Boğazlarda toplanmaktaydı
Çanakkalenin ilk raundu Şubat 1915te başladı İngilizler kıyı tabyalarını yıkmak için 18 Marta kadar yedi büyük bombardıman yaptılar Martın ilk haftasında da kıyıya birkaç akın yaparak Seddülbahirdeki topları yok etmeye çalıştılar Ölüm bu topraklara dönmüştü ve tıpkı batı cephesinde olduğu gibi burada da askerlerin çoğu düşmanını hiç görmeden son nefesini verecekti I Dünya Savaşında muharebe alanlarının hâkimiyeti topçunun eline geçmişti Yüzbinlerce asker son anlarında sadece yaklaşan top mermisinin ıslığını duydu
Kastamonulu çiftçiler ve İstanbullu yedek subayların Cardiffli kömür işçileri, İskoç yaylacıları ve Avustralyalı koyun çobanlarını yöneten mağrur İngiliz subayları ile karada karşı karşıya gelmelerinden önce müttefiklerin Çanakkaleyi denizden geçme umutlarının tükenmesi gerekiyordu Bu olay 18 Mart günü meydana geldi Türk topçusunun engelleme ateşi nedeniyle İngiliz mayın tarama filosunun faaliyet gösterememesi ve Nusrat mayın gemisinin son gece döktüğü ek mayınlar, müttefik gemi kayıplarının kabul edilemez seviyeye çıkmasına neden olmuştu Nusratın komutanı Yüzbaşı Hakkı Bey iki gün önce kalp krizi geçirmesine rağmen göreve çıkmış ve mayınları döktükten sonra dönerken ölmüştü Çanakkalede savaşanlar için iki yıl önceki Balkan felaketinin acısı henüz çok tazeydi Bu durum, müttefiklerin Çanakkaleyi geçmeleri halinde meydana gelecek daha büyük felaketleri önlemek için onları büyük fedakârlıklara hazır hale getirmişti
Neticede İngiliz donanmasının iradesi kırılmış oldu Churchill bu olayı şöyle değerlendirmişti: “Milletlerin servetleri akıp giderken ve milyonlarca insan cephelerde ölürken, denizlerde dört–beş bin savaş gemisi dolaşırken, Nusrat gemisinin gizlice döktüğü bu yirmi demir kap harbin devamı ve dünyanın geleceği bakımından bütün diğer gayretlerden daha kesin sonuçlu oldu” İngilizler 18 Marttan sonra pes edip çekilmediler Gelibolu Yarımadasını ele geçirip planlarını sürdürme ısrarı içerisindeydiler Bunun için İngiltereden getirdikleri tümenleri Mısırda toplanmakta olan Avustralya ve Yeni Zelanda birlikleri ile takviye edip 15 tümenlik bir güç yığdılar Bunların hepsi Türk tümenlerinden daha çok askere sahipti ve daha iyi donatılmıştı Ayrıca iki Fransız tümeni, İngiliz ve Fransız denizaşırı imparatorluklarından gelen Hintli ve Senegalliler ve hatta bir Yahudi mekkare (katır) taburu müttefik ordusunu tamamlıyor, Türk ordusunu destekleyen birkaç yüz Alman subay ve teknisyen ise bu muharebeleri adeta I Dünya Savaşının mikrokozmosu haline getiriyordu
Çanakkale SAvaşı'ndan belgelerle esir ifadeleri
"Uzak memleketin toprakları üstünde kanlarını döken kahramanlar: Burada dost bir vatanın toprağındasınız
Huzur ve sükun içinde uyuyunuz Sizler Mehmetçiklerle yan yana koyun koyunasınız Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar, gözyaşlarınızı dindiriniz Evlatlarınız bizim bağrımızdadır Huzur içindedirler ve huzur içinde uyuyacaklardır Bu toprakta canlarını verdikten sonra artık bizim evlatlarımız olmuşlardır" Ulu Önder Atatürkün böyle seslendiği yabancı askerlerin 90 yıl önceki ifadeleri Kültür ve Turizm Bakanlığınca yayınlanan "Destan ve Abide: Çanakkale" adlı eserinde yayınlandı Bugüne kadar yayınlanmamış belge ve fotoğrafların da yer aldığı eser, Çanakkale destanında mertliği, cesareti ve centilmenliği gözler önüne seriyor Eserin "Belgelerle Esir İfadeleri" adlı bölümü ise ilgi çekici öğeler taşıyor Çanakkale Savaşınının bazı esirlerinin ifadeleri şöyle:
-Yüzbaşı AJDawes (Gurkha Rifles): Almanlara esir olmaktansa Türklere esir olmak daha iyidir Çünkü, Mısırda Mısır ordusunda ifa-yi hizmet ettiğim zaman pek çok Türk zabitan ve ahalisi ile temasta bulunduğum cihetle iyi bir surette malumat sahibiyim
Binaenaleyh zaten pederim de aynı fikirde bulunduğu cihetle beni Türklere ısındıracak surette nasayihde bulunmuştur Ve hakikaten vurulduktan sonra bana ettikleri hüsn-i muameleden fevk-al-hadd müteessir ve mütehassısım Bana ilk kelime-i uhuvveti sarf zabit iki gün sonra vurulmuş ve benim bulunduğum hastaneye sevk edilmiş olduğundan orada gördüm ve gayet iyi surette seviştik
-Muhammed Kamara (Memleketi bilinmiyor-Müslüman asker): Türkler pek güzel müdafaa etmiş olmasa idiler şimdiye kadar Fransız-İngilizler İstanbula gireceklerdi Son yağmurlarda bütün siperler dolmuştu
Herkes ayakta durmaya mecbur kalmıştı Yatmak mümkün değildi Bu hal 2 gün devam etti Bundan böyle ben burada yaşayacağım Zevcem ise orada ne yaparsa yapsın
"TÜRKLER TARAFINDAN KURTARILDIM"
-Yüzbaşı Liuetenant STWGoodwin (Avustralya Emperyal Forsu):
Asker çekildiği gün sabahleyin uçuyordum Makineme arız olan sakatlıktan dolayı denize indim Canımı kurtarmak için sahile doğru yüzmeye başladım Pek ziyade yorulmuş bir halde iken Türkler tarafından kurtarıldım
-Mülazım-ı Sani William George Stewart Fawkes: Kendime geldiğim zaman semada yıldızlar parlıyordu Beni ölü zanneden Türkler kafama vücuduma tüfeklerini koymaya başladılar Biraz kıpırdasam mucib-i helakım olacaktı Yine kendimden geçmişim Tekrar kendime geldiğim zaman zabt etmeye çalıştığım Türk siperinin içinde ve etrafımda şefik ve rahim yüzlü Türk evlatlarını gördüm Bana su, yiyecek verdiler ve omuzlarında taşıyarak müdavat-ı evveliye mevkiine getirdiler Bu ulvi cenabane muamelenin ve bundan buraya gelinceye kadar gördüğüm muamele-i insani-yetkaranenin hakikaten medyun-ı şükranıyom Bunu burada söylediğim gibi vatanıma dönmek nasib olursa orada da bi-muhaba söyleyeceğime namusumla temin eylerim
-Perrin Louis (Tunus): Benim hissiyatım daha fazla kuvvetler gelip daha fazla fedakarane hareket edilirse bu sene Boğazı açabilirler Hiçbir şikayetim yoktur Yalnız şarabımız noksandır Bana gayet güzel bakıldı
BİR ESİR MEKTUBU
Belgelerin içerisinde yer alan ve John Styl adlı askerin 21 Ağustos 1915te kaleme aldığı ve gazetelerde yayınlanmak üzere ülkesindeki basın müdürlüğüne gönderdiği mektup da savaş ortamında yaşanan olanaksızlıklara rağmen yabancı askerlere gösterilen iyi muameleyi gözler önüne seriyor Stylin mektubundan bazı satırlar şöyle:
Bu ayın dokuzundan beri burada esir-i harp olarak bulunuyorum Ben Şark Lokşir Alayının 6 Taburunda idim
Gerek ben ve arkadaşlarım her hal ve hususta Türk zabitanının ahsen-i manasıyla birer centilmen olduklarını burada beyana fırsat yab olduğumdan dolayı cidden bahtiyarım Türk zabitanından daha hoş rüfekayı seyahatle beraber bulunmak istemem Nöbetçi neferinden tutunuz da zabitana kadar hepsi hakkımızda nezaket-i tamme ibraz eylediler
Yemek ve buna mümasil hususattaki muamelelerine gelince her ne kadar bittabi Türk yemekleri bizimkilere benzememekle beraber pek mebzul surette verilmektedir ki aynı zamanda pek temiz ve lezzetlidir
Yedi pencereli odamız büyük ve bir nezaret-i kamileye sahiptir Odamız her gün süpürülüp yıkanmaktadır Yataklarımız şikayeti mecbur olmayacak derecede rahat ve üzerimizde fanile örtüler de pek iyidir
Fi-l hakika cümlemiz hüsn-i muamele görmekteyiz Birçok kereler üsera refiklerim ve zabitan ile görüştüm Cümlesi hüsn-i muameleden dolayı beyan-ı memnuniyet eylemektedir


Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.