Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Genel Konular

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
adı, geçen, hayatları, kuranda, kısaca, peygamberlerin

Kuranda Adı Geçen Peygamberlerin Kısaca Hayatları

Eski 09-01-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kuranda Adı Geçen Peygamberlerin Kısaca Hayatları



Kuranda Adı Geçen Peygamberler Hakkında Bilgi



Kuranda Adı Geçen Peygamberler Hakkında Kısa Bilgi


Kuranda ismi geçen peygambeler kimlerdir


Kurandaki Peygamber isimleri


Kuranda Adı Geçen Peygamberlerin Kısaca Hayatları


1) Adem Aleyhisselâm

8- Bütün insanların ilk babası ve ilk Peygamberi Adem aleyhisselâm'dır Şöyle ki: Yüce Allah, bu âlemi yoktan var etmiş, birçok devirler geçtikten sonra da yeryüzünde insan cinsinin ilk babası olmak üzere büyük kudret ile Hazret-i Âdem'in cesedini topraktan yaratmış ve onu ruhla, ilimle seçkin kılmış ve ona eş olmak için de Hazret-i Havva'yı yaratmıştır

Bütün melekler Hazret-i Allah'ın emri ile Âdem'e secde ettiler, yalnız meleklerin arasında yaşayan ve aslında cinlerden bulunan İblis (Şeytan), kendisinin ateşten yaratılmakla Âdem'den daha üstün olduğunu söyleyerek büyüklenmiş ve secde etmekten kaçınmıştı Bunun cezası olarak da melekler arasından kovulmuş ve lanete uğramıştır

9- Yüce Allah özel bir ikram olarak Âdem ile Havva'yı Cennet'e koymuş ve hikmeti gereği olarak cennette bulunan bir ağacın meyvesinden yemelerini kendilerine yasaklamıştı Oysa ki, Şeytan, bir yolunu bularak Cennet'e girmiş ve bunlara kuşku vermiş Demiş ki: Bu meyveden yerseniz, devamlı olarak burada kalırsınız Hem de onlara bunu yemin ederek söylemişti Âdem ve Havva yasak durumu unutarak o meyveden yemişler Bunun üzerine Cennet'den çıkırılarak tekrar yeyüzüne indirilmişlerdir Rivayete göre Âdem aleyhisselâm Serendib adasına, Hazret-i Havva da Cidde'ye indirilmiş Sonradan Mekke civarında "Müzdelife" denilen yerde buluşmuşlardır

Hazret-i Âdem ve Hazret-i Havva hemen pişman oldular, tevbe edip istiğfarda bulundular Yüce Allah tevbelerini kabul buyurmuş ve Adem'i kendi evlâd ve torunlarına Peygamber yapmıştır Kendisine on sayfalık bir kitab vermiştir

10- Rivayete göre Âdem aleyhisselâm bin sene veya dokuz yüz otuz sene yaşamıştır Vefat edince, Serendip adasında veya Mekke-i Mükerrem'de Ebû'l Kubeys dağında gömülmüştür Nuh aleyhisselâm tarafından gemiye alınmış olan mübarek cesedlerinin sonradan Beyt-i Makdis'de gömülmüş olduğu da rivayet edilmiştir

Hazret-i Âdem'den bir sene sonra da, Hazret-i Havva vefat edip Cidde'de veya Hazret-i Âdem'in yanında gömülmüştür

11- Bilindiği gibi, Yüce Allah kudret ve hikmet sahibidir, dilediğini dilediği şekilde yaratır Onun için Âdem aleyhisselâm'ı insanların ilk babası olmak üzere mükemmel bir halde yaratmıştır, yoksa başka bir yaratıktan tekâmül yolu ile meydana getirmiş değildir Buna aykırı olan sözler, birer kuru görüşten ibarettir İnsanların kadrini ve şanını bozduğu ve din bilgilerine aykırı bulunduğu için, bizce hiç bir önemi yoktur

12- Âdem aleyhisselâm'dam, sonra peygamberlik, Allah tarafından Hazret-i Şît'e verilmiştir Şit aleyhisselâm, Hazret-i Âdem'in en güzel ve en sevgili oğludur Rivayete göre, Hazret-i Âdem'in yaratılışından yüz yirmi sene sonra doğmuş ve 912 yıl yaşamıştır Ölünce Ebû Kubeys dağında Hazret-i Âdem'in yanına gömülmüştür

Hazret-i Şît'e peygamberlik, tevhid ve tesbih esaslarını kapsayan, elli sayfalık bir kitab verilmiş ve Hazret-i Âdem'in vasiyeti üzerine kadeşlerinin reisi bulunmuştur Bir rivayete göre Kâbe-i Muazzama'yı Hazret-i Âdem, diğer bir rivayete göre de Hazret-i Şît ilk kez olarak taştan bina etmiştir Şît'in anlamı "Hibetullah (Allah'ın bağışı)" dır Hazret-i Âdem'e Kabil tarafından şehid edilen Habil'e bedel olarak Allah tarafından ihsan buyurulmuş demektir Bu zata "Şiş" de denilmektedir


2) İdris Aleyhisselâm

13- Hazret-i İdris büyük bir peygamberdir Hazret-i Şît'den sonra peygamber olmuştur Birçok ilimlere, hikmetlere, göklerin esrarına dair bilgisi vardı Bir rivayete göre ilk yazı yazan ve ilk elbise giyen Hazret-i İdris'dir Yeryüzünde üç yüz altmış sene yaşadığı rivayet edilir Sonunda Hak Teâlâ tarafından yüksek bir makama kaldırılmıştır


3) Nuh Aleyhisselâm

14 Hazret-i Âdem'den sonra insanlar çoğalmış, bir çok yerleri imar etmiş; fakat Allah'ın birliğine dayanan gerçek tevhid dinini bırakıp putlara tapınmaya başlamışlardı Kendilerine kırk veya elli yaşında bulunan Hazret-i Nuh aleyhisselâm peygamber gönderildi Bu muhterem peygamberin dokuz yüz elli sene süren öğütlerini dinlemediler Sonunda Hazret-i Nuh, Yüce Allah'ın emri ile gemi yaptı Bu gemi tamamlandıktan sonra gökten yağmurlar yağmaya, yerden sular fışkırmaya, denizler kaynayıp taşmaya başladı, sular bütün yeryüzünü kapladı Dağların tepelerini bile aştı Buna "Tufan" olayı denir ki, rivayete göre Hazret-i Âdem'in yaratılışından "2242" sene sonra olmuş, beş veya yedi ay devam etmiştir

15- Nuh aleyhisselâm, Sam, Ham, Ham ve Yafes adındaki üç oğlu ile diğer mü'minleri ve uygun gördüğü hayvanlardan birer çifti gemiye almış, bunun dışında kalanlar suların içinde boğulup gitmişlerdir Hazret-i Nuh'un Yam veya Ken'an adındaki oğlu da kendisine inanmayıp bu günahkâr kavim arasında boğulup gitmiştir

Daha sonra yağmurlar kesilmiş, sular çekilmeye başlamış, Hazret-i Nuh'un gemisi de, Musul civarında "Cudî" denilen dağın üzerine Muharrem'in onuna raslayan "Aşura" gününde oturmuştu Rivayete göre kırkı erkek kırkı dişi olmak üzere seksen kişiden ibaret bulunan gemi halkı karaya çıkmış, Yüce Allah'ın dinine bağlı kaldıkları için selâmete ermişlerdi

16- Hazret-i Nuh'a ikinci Âdem denir Çünkü yeryüzündeki insanlar Tufan'dan sonra bütün onun neslinden türeyip yeryüzüne dağılmış, aralarında başka başka diller meydana gelmiştir

Rivayete göre Hazret-i Nuh'un oğlu bulunan Sam, Arabların, Parsların, Rumların, Ham Sudan kavminin, Yafes de Türklerin ilk babasıdır

Hazret-i Nuh Tufan'dan sonra altmış sene veya üç yüz elli sene kadar daha yaşamıştır

17- Nuh aleyhisselâm ve diğer kimselerin çok uzun seneler yaşamış oldukları çok görülemez Yüce Allah ilk insanları, hikmeti gereği çok yaşatmıştır Allah'ın kudretine göre güçlük yoktur Zaten varlığımızın her anı onun kudreti ile ayaktadır Yoksa bir an bile yaşamak mümkün değildir Onun için Yüce Allah dilediğini uzun ömre kavuşturur Artık bu seneleri ay ve mevsimlere çevirmeye gerek yoktur

Tufan olayına gelince, bu alimlerin çoğunluğuna göre genel olmuştur Bütün yeryüzünü kapsamıştır En yüksek dağların tepelerinde görülen deniz hayvanlarının fosilleri de bunu kuvvetlendiriyor Bazı alimlere göre de, özel bir bölgede olmuştur Yalnız Hazret-i Nuh'un bulunduğu Babil bölgesine ve etrafına aittir Gerçeğini Allahü Teâlâ Hazretleri bilir


4) Hud Aleyhisselâm

18- Hazret-i Hud, Yemen'de Hadremut civarında "Ahkaf denilen yerde yaşayan "Ad" kavmine peygamber gönderilmiştir Şöyle ki: İnsanlar, Tufan felâketinden sonra yine azıtmışlar, yollarını sapıtmışlar, Allah'ın dinine aykırı işlere sarılmışlardı Bunlardan bir kısmı da "Ad" kavmi idi Bunlar, birçok nimetlere ve kuvvetlere kavuşmuş muhteşem binalar yapmış; fakat Yüce Allah'ın birliğini inkâr ederek putlara tapınmakta bulunmuşlardı Kendilerine Hud aleyhisselâm gönderildi Bu muhterem peygamber, birçok mucizeler gösterdi Fakat inanmadılar Nihayet yedi gün sekiz gün devam eden şiddetli bir rüzgâr ile helak oldular Hazret-i Hud da, kendisine iman edenlerle beraber çıkıp başka tarafa gitti Yüz elli sene yaşadığı ve Mekke-i Mükerreme'de veya Hadremut'ta gömüldüğü rivayet edilmiştir


5) Salih Aleyhisselâm

19- Hazret-i Salih, Şam ile Hicaz arasında "HİCR" denilen yerde yaşayan "Semud" kavmine peygamber gönderilmiştir Bu kavim de dağları delmiş, taşları oymuş, kendilerine pek sağlam binalar yapmışlardı Fakat, bunlar da doğru yoldan çıkmış bulunuyorlardı Hazret-i Salih'in yirmi sene devam eden emirlerine ve öğütlerine muhalefet ettiler "Bu deveye dokunmayınız" dediği ve bir mucize olarak taştan Allah'ın emri ile çıkardığı hayvanı boğazladılar Nihayet şiddetli bir gürültü ile yerlere serilip helak oldular Salih peygamber de, kendisine iman edenlerle beraber çıkıp önce Şam'a, Filistin'e, sonra da Mekke-i Mükerreme'ye gitti Seksen beş sene veya iki yüz sene yaşadığı ve Mekke-i Mükerreme'de rükün ile makam arasında gömüldüğü rivayet edilir


6) İbrahim Aleyhisselâm


20- Hazret-i İbrahim "Ulü'l-Azm (azm sahibleri)" denilen büyük peygamberlerden biridir Bunlar, bizim Peygamberimiz Hazret-i Muhammed aleyhisselâm, Nuh aleyhisselâm, Musa aleyhisselâm ve İsa aleyhisselâm olmak üzere beş peygamberdir

Nuh peygamberin çocukları yeryüzüne dağıldıktan sonra Ham'ın soyundan "Nemrud" adında bir adam, birçok kabileleri başına toplayarak Babil'de, şimdiki Musul şehrinin bulunduğu yerlerde Babil hükümetini kurmuştu Babil ülkesine "Geldanistan" denildiği gibi, hükümdarlarına da "Nemrud" denilir

Babil halkı arasında "Saibe" denilen sapık bir din türemişti Bunlar, güneşe, aya, yıldızlara, putlara ve hükümdarlara tapmakta idiler Yüce Allah, Nemrud İbni Ken'an zamanında Babil halkına İbrahim aleyhisselâm'ı peygamber olarak gönderdi O'na on sayfalık kitab verdi

21- Hazret-i İbrahim, Babil halkına gerçek dini bildirmeye başladı, onları hak dine çağırdı Doğup batan, sönüp giden şeylerin tapılmaya uygun bulunmadıklarını onlara söyledi Fakat onlar aldırmadılar Bir yortu günü insanlar şehir dışına çıkmışlardı İbrahim aleyhisselâm şehirde kaldı Putların bulunduğu yere giderek bir kısım putları kırdı Elindeki baltayı da büyük bir putun boynuna astı İnsanlar şehire dönüp bu durumu görünce, bunu Hazret-i İbrahim'in yaptığını anladılar

Hazret-i İbrahim de:

- "Eğer söyleyebilirse sorunuz; bunu bu büyük put yapmıştır!" dedi Dediler ki:

- "Hiç cansız olan bir put böyle bir şey yapabilir mi?" Hazret-i İbrahim de:

-"Madem ki bunlar cansız, ellerinden bir şey gelmez şeylerdir; artık niçin bunlara tapıyorsunuz?" dedi

İbrahim aleyhisselâm bu cahil kavme, ne kadar sapıklık ve anlayışlık içinde kaldıklarını bu hareketi ile anlatmak istemişti Bunun üzerine hepsi de biraz sustular, cahilliklerini anlar gibi oldular Ne yazık ki, cehalet gururları tekrar baş gösterdi Sapıklıklarında ısrar ettiler Hazret-i İbrahim'i, yaktıkları büyük bir ateş içine attılar Fakat ateş, Yüce Allah'ın emri ile gül bahçesi kesildi, O'nu yakmadı Bu Allah'ın büyük bir mucizesi idi Bunu görenlerden bazıları iman ettiler Hazret-i İbrahim de bu iman edenleri ve kendi aile halkını yanına alarak Şam memleketine hicret etti Bir aralık kıtlık olunca Mısır'a gitti Sonra da dönüp Ken'an ilinde (Beyt-i Makdis) çevresinde bulundu

22- İbrahim aleyhisselâm rivayete göre, Âdem aleyhisselâm'ın yaratılışından üç bin üç yüz otuz yedi sene sonra Babil'de doğmuş ve yüz yetmiş beş veya iki yüz sene yaşamıştır Kudüs'e bağlı "Halilürrahman" kasabasında bir mağara içinde zevcesi Sare ile beraber gömülmüştür

Hazret-i İbrahim'e "Halilullah" denir Ona bütün milletler saygı gösterir Son derece misafirsever idi Minberde hutbe okumak, misvak kullanmak, sünnet olmak, tırnak kesmek işleri, Hazret-i İbrahim'in bazı sünnetlerindendir Kâbe-i Muazzama'yı, oğlu İsmail aleyhisselâm ile ilk olarak veya yenileyerek inşa etmiştir


7) Lût Aleyhisselâm


23- Hazret-i Lût, İbrahim aleyhisselâm'ın kardeşi Haran'ın oğludur Onunla beraber Şam'a hicret etmişti Sonra Sedum memleketine peygamber gönderildi Buranın halkı dinden çıkmış ve o zamana kadar hiç bir kavmin yapmadığı fenalıklara atılmışlardı Hazret-i Lut'un öğütlerini dinlemediler Sonunda başlarına taşlar yağdı, gönderilen meleklerle yurdları altüst oldu

Lût aleyhisselâm da çıkıp İbrahim aleyhisselâm'ın yanına gitti O da Halilürrahman kasabasında gömülüdür


8) İsmail Aleyhisselâm

24- Hazret-i İsmail, İbrahim aleyhisselâm'ın oğludur Hacer adındaki zevcesinden dünyaya gelmiştir Bu muhterem Hacer bir cariye idi Bunu Mısır Hükümdarı, İbrahim peygamberin zevcesi "Sare"ye bağışlamıştı Sare de, bunu kocası, İbrahim aleyhisselâm'a vermişti Sahih görülen bir rivayete göre, Hacer, Sare'den önce vefat etmiştir

25- İbrahim aleyhisselâm, Allah'ın emri ile Hacer'i ve oğlu İsmail'i alıp Hicaz'da Kabe'nin bulunduğu yere kadar götürdü Onları orada bıraktı Yemen'den gelmekte olan "Cürhüm" kabileleri de bunlara arkadaşlık ettiler O zamana kadar ıssız ve susuz bulunan Mekke vadisini bunlar imar ettiler Bunların ayakları bereketiyle "Zemzem" denilen su meydana çıktı Artık oralar şenlenmiştir

26- Hazret-i İbrahim, bir aralık bir rüya gördü Bu, Yüce Allah'ın bir vahyi idi Ona, oğlu İsmail'i kurban etmesi emrolunmuştu Bunun üzerine henüz on iki yaşında bulunan oğlu Hazret-i İsmail'i, Mekke'de Sebîr dağının eteğinde tenha bir yere götürdü Onu, Allah rızası için kurban etmek istiyordu Bu sevgili yavru da: "Babacığım, emrolunduğun şeyi yap! İnşallah beni sabredenlerden bulursun," diyordu Bu, Allah yolunda olan fedâkârlığın en yüksek bir nişanı idi Fakat Yüce Allah lütfetti Baba ile oğlun şu teslimiyetine mükâfat olarak Hazret-i İsmail yerine kurban edilecek bir koç ihsan etti Böylece bu masum yavru, kurban edilmekten kurtuldu

27- İsmail aleyhisselâm, büyüdü ye Cürhüm kabilesinden bir kızla evlendi On iki çocuğu oldu İbrahim aleyhisselâm ara sıra gelir, oğlunu görürdü Sonra Hazret-i İsmail'in oğulları ve torunları çoğalıp etrafa hakim olmuşlardı

Hazret-i İsmail, babası Hazret-i İbrahim'in şeriatı (dini) ile amel etmek üzere Yemen kabilelerine ve "Amalika" denilen eski bir kavme peygamber gönderilmişti Hazret-i İbrahim'den kırk sene sonra yüz otuz yedi yaşında vefat ettiği ve anası Hacer'in "Hicr"deki kabri civarına gömüldüğü rivayet edilir


9) İshak Aleyhisselâm


28- Hazret-i İshak, İbrahim aleyhisselâm'in ikinci oğludur Sare'nin çocuğu olmuyordu Hazret-i İsmail doğduğu zaman, buna üzülmüştü Yüce Allah lütfederek Sare'ye de ihtiyarlığı zamanında Hazret-i İshak'ı verdi İshak aleyhisselâm, daha Hazret-i İbrahim hayatta iken Şam halkına Allah tarafından peygamber gönderildi İbrahim aleyhisselâm'ın vefatından sonra onun yerine geçti Soyundan birçok peygamberler gelip geçti

29- Bazı rivayetlere göre, İbrahim aleyhisselâm, Hazret-i İsmail'i değil, Hazret-i İshak'ı kurban etmekle emredilmişti

İshak aleyhisselâm, rivayete göre altmış yaşında iken vefat etmiştir Hazret-i İbrahim'in yattığı mağarada gömülmüştür Annesi Sare de yüz yirmi yedi yaşında Şam'da vefat etmiştir


10) Yakub Aleyhisselâm


30- Hazret-i Yakub, İshak aleyhisselâm'ın oğludur Lâkabı "İsrail" olduğundan oğullarına ve torunlarına "Beni İsrail (İsrail Oğulları)" denmiştir

Hazret-i İshak'dan sonra, yerine peygamber olarak Kenan ilinde kalmıştı Sonradan Mısır'a gitmiş ve orada vefat etmiştir Oradan da vasiyeti üzerine, dedesi, Hazret-i İbrahim'in gömülü bulunduğu "Halilürrahman" kasabasındaki mağaraya taşınmıştır


11) Yûsuf Aleyhisselâm


31- Hazret-i Yûsuf, Yakub aleyhisselâm'ın oğludur Hazreti Yakub'un on iki oğlu vardı Fakat hepsinden çok Hazret-i Yusuf'u severdi Onda başka bir güzellik, başka bir zekâ ve kabiliyet belirtisi vardı Daha on iki yaşında iken, bir gece rüyasında, on bir yıldız ile güneşin ve ayın kendisine secde ettiklerini görmüştü Bu rüyasını babası Hazret-i Yakub'a söyledi O da, kıskançlık doğurmasın diye:

- "Çocuğum! Bu rüyayı kardeşlerine söyleme," dedi

Hazret-i Yusuf'un kardeşleri, babalarının Yusuf hakkındaki sevgisini kıskanıyorlardı Nihayet bir gün onu eğlence maksadı ile kıra götürüp kör bir kuyuya bıraktılar Sonra gelip kuyudan çıkaran bir kafileye, kölemizdir diyerek sattılar Eve döndükleri zaman da, babalarına:

- "Yusuf'u kurt yedi" diye yalan söylediler

Kafile, henüz on yedi yaşında bulunan Hazret-i Yusuf'u alıp Mısır'a götürdü Orada Mısır'ın Azizi'ne (Maliye bakanı Kıtfır'a) sattı

32- Yusuf aleyhisselâm çok güzeldi Yüzünden-gözünden nurlar akardı Kendisine önce hikmet ilmi, sonra da peygamberlik verilmiştir Aziz'in zevcesi Zeliha'nın kendisine olan meylini, son derece iffet ve temizliğinden dolayı kabul etmemişti Bunun üzerine iftiraya uğrayarak yedi sene zindanda kaldı Sonra suçsuzluğu anlaşılarak zindandan çıkarıldı Mısır'a Maliye Bakanı oldu İffet ve temizliğinin mükâfatına kavuştu

33- Hazret-i Yusuf zindanda iken, Amalika kavminden olan Reyyan İbni Velid adındaki Firavun'un (Mısır hükümdarının) aşçısı ile şerbetçisi de zindana atılmışlardı Bunlar gördükleri birer rüyayı Hazret-i Yusuf'a anlatarak yorumlamasını istediler Hazret-i Yusuf da bunlara, önce biraz öğüt verdi Sonra da rüyalarını yorumladı Bunlar bir zaman sonra Hazret-i Yusuf'un yorumuna uygun olarak zindandan çıkarıldılar Biri, Firavun'a yine şerbetçi oldu Diğeri de asıldı Hazret-i Yusuf bir müddet daha zindanda kaldı Sonra Mısır Hükümdarı da bir rüya gördü Bunu kimse yorumlayamadı Şerbetçinin uyarması üzerine Hazret-i Yusuf'a başvuruldu Bu rüyaya göre, yeryüzünde yedi yıl bolluk, ondan sonra yedi yıl kıtlık olacak Sonra da bir yıl halk pek ziyade varlık görecekti

Hazret-i Yusuf'u zindandan çıkardılar Mısır'ın Aziz'i vefat etmişti Hazret-i Yusuf'u Mısır'a Maliye Bakanı tayin ettiler Zeliha'yı da ona nikahladılar Rivayete göre bu Hükümdar, Hazret-i Yusuf'a iman etmiştir

34- Yusuf aleyhisselâm'ın emriyle bolluk senelerindeki fazla ekinler, başakları ile beraber ambarlarda biriktirildi Sonra kıtlık yılları başladı Artık insanlar bu ambarlara koşup duruyorlardı Hazret-i Yusuf bu kıtlık günlerinde bazan aç kalırdı Ona:

- "Elinin altında bu kadar yiyecek bulunduğu halde, neden aç kalıyorsun?" denildiği zaman şu cevabı veriyordu:

- "Aç kalanların hallerini anlayabilmek için!"

Yusuf aleyhisselâm'ın kardeşleri de zahire almak için bir iki kez Kenan ilinden çıkıp Mısır'a geldiler Sonunda Hazret-i Yusuf kendisini kardeşlerine tanıttı ve onlara şöyle söyledi:

- "Yüce Allah, merhamet edenlerin en merhametlisidir, sizi bağışlar Bana yapmış olduğunuz işden dolayı siz bugün kınanmayacaksınız" Böylece onlara büyük bir ikramda bulundu Muhterem babası Yakub aleyhisselâm ile annesini ve bütün kardeşlerini Mısır'a davet etti

35- Yakub aleyhisselâm'ın artık sevgili oğluna kavuşması zamanı gelmişti Zevcesi ve oğulları ile beraber Mısır'a şeref verdiler Hazret-i Yusuf'un sarayında hepsi şükür secdesine kapandılar Yusuf aleyhisselâm'ın evvelce görmüş olduğu rüya da böylece gerçekleşmiş oldu Bu tarihten başlayarak İsrail oğulları Mısır'da yerleşip kaldılar

Rivayete göre, Hazret-i Yakub Mısır'da on yedi sene kadar kalmıştır Hazret-i Yusuf da, muhterem babasından sonra elli dört yıl daha yaşayıp yüz on yaşında vefat etmiştir Daha sonra Hazret-i Musa, Mısır'dan çıkarken Hazret-i Yusuf'un mermer tabut içinde bulunan mübarek naşını da beraber çıkarıp götürmüştü Kabri Hazret-i İbrahim'in gömülü bulunduğu mağaradadır


12) Eyyub Aleyhisselâm

36- Hazret-i Eyyub, İshak aleyhisselâm'ın "lys" adındaki oğlunun soyundan olup Hazret-i Yusuf'la aynı asırda yaşamış büyük bir peygamberdir Çok sayıda çocukları ve Şam çevresinde birçok malları vardı Yüce Allah tarafından bir imtihan olarak bütün malları elinden çıkmış ve çocukları da ölmüştü Kendisi de ağır bir hastalığa tutulmuştu Zevcesi Rahme veya Liyya ona bakıyordu Rivayete göre Rahme, Yakub aleyhisselâm'ın kızıdır Liyya da, Yusuf aleyhisselâm'ın oğlu Efrayim'in kızıdır

Eyyub aleyhisselâm, bütün musibetlere sabretti Sonunda Yüce Allah ona şifa verdi Yeniden birçok mala ve evlâda kavuştu

37- Hazret-i Eyyüb'ün doksan üç yaşında vefat ettiği ve kendisinden sonra "Bişr" adındaki oğlunun da Şam'da peygamber olduğu rivayet edilir Bu peygambere "Zülkifl" denilmiştir

Eyyüb aleyhisselâm'ın hastalığı, insanların kendisinden kaçınacağı şekilde değildi Bazı tarihçilerin bu konudaki sözleri gerçeğe aykırıdır Bütün peygamberler, insanların kendilerinden kaçınmalarını gerektirecek hallerden korunmuşlardır Taşıdıkları peygamberlik görevi bunu gerekli kılar


13) Şuayb Aleyhisselâm


38- Hazret-i Şuayb, İbrahim aleyhisselâm'ın torunlarından veya onunla beraber Şam diyarına hicret etmiş olan bir kabiledendir Büyük annesi Lût aleyhisselâm'ın kızıdır Kendisi Medyen ve Eyke şehirlerinin putlara tapan halkına peygamber gönderilmişti Bunlara çok dokunaklı, çok güzel öğütler vermişti Fakat dinsiz, ahlâksız, hırsız bulunan bu insanlar verilen öğütleri dinlemediler Kötü davranışlarını bırakmadılar Sonunda Eyke halkı, yedi gün süren şiddetli bir sıcak arkasından üzerlerine bir buluttan yağan ateş yağmuru ile yok oldular Medyen halkı da bir azabın gürültüsü ile, bir yer sarsıntısı ile helak oldu

Şuayb aleyhisselâm Arabça konuşurdu Fesahat ve belagat sahibi idi Çok etkileyici olan hikmetli konuşmalar yapardı Bundan dolayı Peygamberimiz ona "Hatibu'l-Enbiya" ünvanını vermiştir

Hazret-i Şuayb'ın Mekke'ye hicret ettiği ve üç yüz yaşında vefat ettiği, Rükn ile Makam arasında (Kabe önünde) gömüldüğü rivayet edilmiştir


14) Musa Aleyhisselâm

39- Hazret-i Musa, Beni İsrail'den (İsraîl Oğullarından) İmran adındaki bir şahsın oğludur, Mısır'da doğmuştur İsraîl Oğulları Mısır'da çoğalarak on iki kabileye ayrılmışlardı Bunlara "Beni İsraîl Esbatı (İsraîl oğullarının torunları)" denirdi Bunların böyle çoğalmaları, Mısır'ın eski halkı olan Kıptî'lerin hoşuna gitmiyordu Onun için bunlara eziyet ediyorlardı

Bir gün Mısır kâhinlerinden biri, Firavun'a (Kabus ibni Mus'ab adlı hükümdara) şöyle bir haber vermişti: "İsraîl Oğullarından gelecek bir çocuk, Mısır devletinin batmasına sebeb olacak" Firavunda, İsraîl Oğullarının yeni doğan çocuklarını öldürmeye başlamıştı İşte bu sırada Hazret-i Musa doğdu Annesi, onu, Firavun tarafından öldürülmesin diye bir sandık içine koyarak Nil nehrine atmayı uygun buldu Nil nehrinin kenara attığı bu sandığı Firavun'un zevcesi Asiye ele geçirip açtı İçinden çıkan pek sevimli ve nurlu çocuğu çok sevdi ve onu kendisine evlâd edindi Hazret-i Musa'nın annesi de, bir yolunu bularak, kendisini bu seçkin çocuğa süt anne tayin ettirdi

40- Hazret-i Musa, kendisine düşman olacak Firavun'un sarayında besleniyordu Bu, Yüce Allah'ın ibret alınacak pek büyük bir hikmeti idi

Hazret-i Musa büyüdü Bir gün İsraîl Oğullarından biri ile sokakta kavga eden bir Kıptî'ye bir tokat attı Kıptî yere düşüp can verdi Hazret-i Musa yaptığına pişman oldu Firavun'dan korkarak Medyen şehrine çıkıp gitti Orada Şuayb aleyhisselâm'ın kızı "Safura" ile evlendi Bir süre sonra Mısır'a dönüp gitmek üzere zevcesi ile beraber yola çıktı Giderken Tûr dağına uğradı Orada Yüce Allah'ın hitabına kavuştu, kendisine peygamberlik verildi Büyük kardeşi Harun'la Firavun'u dine çağırmaya Allah tarafından görevli kılındılar

41- Hazret-i Musa'nın eli ay gibi parladı Elindeki asa da, dilediği vakit büyük bir ejderha oluverirdi Bunlar birer mucize idi O zaman Mısır çevresinde büyücülük çok ilerlemişti Firavun bu mucizeleri birer sihir (büyü) sanmıştı Büyücüleri topladı Bunlar Hazret-i Musa'ya meydan okudular Fakat Hazret-i Musa'nın asa mucizesini görünce, büyücülerin hepsi iman ettiler Bunun bir büyü olmadığını hemen anladılar Çünkü bu asa bir ejderha kesilerek büyücülerin ortaya atmış olduğu hünerlerin hepsini yutmuştu Eğer Hazret-i Musa'nın gösterdiği şey, bir gözbağcılık olsaydı, böyle yok etme üstünlüğü meydana gelemezdi

42- Çekinmeden Rab olma davasında bulunan Firavun ile Mısır'ın eski halkı Kıptî'ler, Hazret-i Musa'nın bu mucezisini gördükleri halde, ne yazık ki, iman etmediler Daha sonra bir gece, Musa aleyhisselâm İsraîl Oğullarını alıp Mısır'dan çıktı Süveyş denizi bir mucize olarak yarıldı On iki yola ayrıldı İsraîl Oğullarının on iki kabilesi bu yollardan karşı yakaya geçtiler Bunları izleyen Firavun ile onun ordusu suların tekrar kapanması üzerine boğulup gittiler Yalnız Firavun'un cesedi, suların çarpması ile sahile atılmıştı Kendi ölümlü varlığına güvenerek yaradanını unutmuş, Tanrılık davasında bulunmuştu İşte böyle büyük bir gaflet içine düşen bir şahsın akıbeti büyük bir ibret levhası olmuştu

43- Musa aleyhisselâm artık Firavun'dan kurtulmuş, İsraîl Oğulları ile beraber selâmetle denizi geçerek Tiyh sahrasına gelmişti Onları burada bırakarak "Tur-i Sîna" denilen Tûr dağına gitti Orada kırk gün kadar Yüce Allah'a ibadette ve yalvarışta bulundu Mekândan ve zamandan münezzeh olan Yüce Allah'ın hitabına kavuştu Kendisine Tevrat kitabı verildi

44- Hazret-i Musa, Tur-i Sîna'dan Tiyh sahrasına dönünce, kavminin bir kısmını, Samirî adında birinin altından yapmış olduğu bir buzağıya tapar halde buldu Buna çok üzülmüştü Bunlar Harun peygamberin öğütlerini dinlemeyerek böyle bir sapıklık içine düşmüşlerdi Sonra tevbe edip yaptıklarına pişman oldular

45- Musa aleyhisselâm, Ken'an topraklarını, Arz-ı Mukaddes'i almak için Amalika ile savaşmak istiyordu İsrail Oğulları ise savaştan kaçındılar Böylece o mübarek peygemberin bedduasına uğrayarak kırk sene Tiyh sahrasında kaldılar Aradan bir hayli zaman geçti İsrail Oğullan arasında çölde büyümüş yiğitler yetişti Hazret-i Musa bunları alıp Lût denizinin güney taraflarına götürdü Daha ileriye giderek Amalika'dan Avc ibn Unk adındaki hükümdara savaş açtı Şeria nehrinin doğu taraflarındaki beldeleri elde etti

46- Hazret-i Musa, bir aralık gidip İbrahim aleyhisselâm'ın zamanından beri yaşayan veya Hazret-i İbrahim ile hicret eden kimselerin soyundan olan Hızır aleyhisselâm ile görüşmüş, ona verilen "Ledün ilmine (Allah'ın verdiği özel ilme)" şahid olmuştu

Hızır aleyhisselâm'ın bir peygamber olduğunu ve kıyamete kadar yaşayacağını söyleyenler vardır Zülkarneyn ile yolculukta bulunmuş, hayat kaynağına varıp ab-ı hayattan (ölmezlik suyundan) içmekle böyle uzun bir ömre kavuşmuş olduğu söylenmektedir Bir kısım alimlere göre de, ölmüş bulunmaktadır Zaten bu gibi büyük şahsiyetlerin ölümleri ile hayatları birdir Onlar sonsuz ve yüksek bir hayata kavuşmuşlardır

Musa aleyhisselâm rivayete göre, Kenan ili hududuna yakın bir yerde yüz yirmi yaşında olduğu halde vefat etmiştir Hazret-i Âdem devrinin üç bin sekiz yüz altmış sekizinci yılına ve Mısır'dan çıkışlarının kırkıncı yılına raslar

Hazret-i Musa'ya "Kelimullah" denir (Yüce Allah, kendisi ile arada bir vasıta bulunmaksızın, niteliği bilinemeyen bir şekilde doğrudan doğruya konuştuğu için bu ismi almıştır) Pek büyük bir peygamberdir Dağınık bir halde yaşayan İsrail Oğullarını bir araya toplamış, onları esaret hayatından kurtarmış ve özgürlüğe kavuşturmuştu Ne yazık ki, İsrail oğulları daha sonra zaman zaman yoldan çıkmış, gerçek dinlerini yitirmiş, tekrar esaretten esarete düşmüşlerdir


15) Harun Aleyhisselâm


48- Hazret-i Harun, Musa aleyhisselâm'ın ana-baba bir kardeşi ve peygamberlik görevlerinde yardımcı (veziri) idi Çok güzel ve beyaz yüzü, konuşması açık-seçik, yumuşak huylu bir zat idi Hazret-i Musa Tûr'a gittiği zaman Harun aleyhisselâm İsrail Oğullarının başında bulunmuş ve buzağıya tapanlara: "Siz bu yüzden fitneye düşmüş bulunuyorsunuz Sizin Rabbiniz Rahman ve Rahîm olan Yüce Allah'dır Bana uyunuz, benim sözümü dinleyiniz Samirî gibi bir münafıkın sözüne bakmayınız," diyerek onlara etkili öğütler vermişse de, kabul etmediklerinden bir tarafa çekilerek Hazret-i Musa'nın dönüşünü beklemiştir İsrail Oğulları bölünüp iki kısma ayrılmasınlar ve birbirleriyle mücadele etmesinler diye, Hazret-i Harun daha ileriye gitmemişti

Rivayete göre Harun aleyhisselâm, Hazret-i Musa'dan yedi ay önce veya üç sene önce, yüz yirmi üç yaşında olduğu halde Tiyh sahrasında ölmüştür Tûr-i Sîna civarında "Mürran" dağındaki bir mağaraya gömülmüştür Kabri meşhurdur

49- Her ikisine selâm olsun, Musa ile Harun'dan sonra, Hazret-i Musa'nın halifesi bulunan ve sonradan kendisine peygamberlik verilen Yuşa aleyhisselâm, İsrail Oğullarını alıp çölden çıkarmış ve Kenan ilini Kenanî'lerden almış, Şam diyarını fethetmiştir

Yuşa aleyhisselâm yirmi sekiz sene kadar İsrail Oğullarına hakim olup yüz on yaşında vefat etmiştir Kendisinden sonra, on altı kadar hakim daha gelip İsrail Oğullarına reislik yapmışlardır Bunlann sonuncusu "İşmuil" aleyhisselâmdır Bu zatların idareleri (493) sene kadar sürmüştür Bu zamana "Harimler devri" denilir Sonra İsrail Oğulları, kendilerine "Talût" adındaki bir zatı hükümdar tayin ettiler Bu tarihten sonra da, İsrail Oğulları arasında "Melikler Devri" başlamıştı


16) Davud Aleyhisselâm

50- Hazret-i Davud, Yakub aleyhisselâm'ın oğlu Yehuda'nın soyundandır İsmail aleyhisselâm'ın vefatından sonra, kendisine peygamberlik verilmiş ve kayınpederi Talut'un ölümünden sonra da İsrail Oğullarına hükümdar olmuştur

Hazret-i Davud'a verilen "Zebur" adlı kitab, hep öğütlerden, iman esaslarından ve dualardan ibarettir Şeriata ait hükümleri kapsamıyordu Kendisi de, Musa aleyhisselâm'ın şeriatı ile amel etmiştir

51- Davud aleyhisselâm'ın çok hoş bir sesi vardı Zebur'u okudukça, dinleyenler pek ruhanî zevklere dalardı Bir mucize olmak üzere, mübarek elleri ile demiri mum gibi yumuşatır ve demirden zırh yapardı Kendi elinin emeği ile yiyeceğini kazanırdı Devlet hazinesinden para almak istemezdi İnsanlara daima öğütler verir, adaletle hüküm vermeye çalışır dururdu Kudüs şehrini fethederek hükümet merkezi yapmıştı Umman beldelerini, Halep'i, Nusaybin'i, Ermenistanı ele geçirmişti Kırk sene hükümette bulunduktan sonra yetmiş yaşında vefat etmiştir


17) Süleyman Aleyhisselâm


52- Hazret-i Süleyman, Davud aleyhisselâm'ın oğludur Onun ölümünden sonra on üç yaşında olarak yerine geçmiş Sonra kendisine peygamberlik de verilmiştir Bu bakımdan, babası gibi peygamberlikle hükümet etme görevlerini bir arada toplamıştır

Hazret-i Süleyman'a doğuda ve batıda olan hükümdarlar itaat ederek kıymetli hediyeler göndermişler Yemen Melikesi, Belkıs dahi, kendisi ile görüşmeye gelmişti Kızıl denizinde hazırlattığı donanmayı Okyanus sahillerine yollamıştı Tetmür ve Balebek şehirlerini ve yedi senede de Mescid-i Aksa'yı yaptırıp tamamlamıştı

53- Süleyman aleyhisselâm, bir mucize olmak üzere kuşların dillerini ve maksadlarını anlarlardı Onun hükmü insanlara ve cinlere, hatta rüzgârlara geçerdi Ahlâk ve hikmete dair yazıları vardır Kırk yıl pek muhteşem bir hüküm sürdükten sonra elli üç veya altmış yaşında vefat etmiştir

Hazret-i Süleyman'dan sonra İsrail Oğulları iki devlete ayrıldı Bunlardan biri "Yehuda" devletidir ki, hükümet merkezi Kudüs şehri idi Bu devlet insanlar arasında daha çok itibar kazanmıştı Diğeri de "İsraîl" devleti idi İdare merkezi de Nablus ve daha sonra Samire şehri olmuştu

Bu devletler, sonradan doğru yoldan çıktılar İsrail Devleti, Asûrî'ler tarafından yok edildi Yehuda Devleti de, "Buhti Nassar'ın saldırısına uğradı Yahudilerin birçoğu Babil esaretine düştü Daha sonraları İsraîl Oğulları, İranlıların, Yunanlıların ve Romalıların hakimiyetleri altına düşerek kendi hakimiyetlerini elden çıkardılar

54- Buhti Nassar, Kudüs'ü ele geçirdiği zaman Beyt-i Makdis'i yıkmış, Tevrat nüshalarını yakmıştı Üzeyr aleyhisselâm ile Daniyel aleyhisselâm'ı da diğer İsraîl alimleri ile beraber Babil'e götürmüştü Daha sonra İran'daki Kiyaniyan Hükümeti Babil'i ele geçirip Geldaniye hükümetini yok edince, İsraîl Oğulları esaretten kurtularak vatanlarına dönmüşler ve Beyt-i Makdis'i yeniden inşa etmişlerdi Hazret-i Uzeyir de, Tevrat'ı ezber okuyup yeniden yazdırmış ve böylece çoktan beri unutulmuş olan Musa peygamberin şeriatı yeniden meydana çıkmış oldu

55- Kur'ân-ı Kerîm, Hazret-i Üzeyr'e dair bilgi vermektedir Fakat peygamber olup olmadığını açıklamamaktadır İslâm alimlerden bir kısmına göre, Hazret-i Uzeyir bir peygamber değildir, velilerden büyük bir zattır Önceleri Yahudilerden bazıları Hazret-i Üzeyr için "Allah'ın oğludur" diyerek şirke saplanmışlardı

56- Kur'ân-ı Kerîm'de isimleri anılan Zülkarneyn ile Lokman'ın peygamberliğinde de ihtilâf vardır Zülkarneyn'in adı, bir rivayete göre "Mus'ab"dır İbrahim aleyhisselâm'ın zamanında yaşadığı rivayet edilir Dünyanın doğusuna ve batısına gitmiş, Ye'cüc ve Me'cüc denilen bir kabileye karşı bir sed (engel) yapmış, pek büyük başarılar elde etmiştir Her halde Yunanlıların İskender'inden başkasıdır Bunun hayatı bizce tamamen bilinmemektedir

Hazeret-i Lokman'a gelince, bu da rivayete göre Davut aleyhisselâm'ın zamanında yaşamış ve ona kavuşmuştur Salih ve hikmet sahibi bir zattır Yunus aleyhisselâm'ın zamanına kadar yaşamış olduğu rivayet edilir Oğluna olan çok önemli öğütleri Kur'ân-ı Kerîm'de anılmıştır


18) İlyas Aleyhisselâm


57- Hazret-i İlyas, İsrail Oğullarına gönderilmiş mübarek bir peygamberdir İsraîl Oğulları, Hazret-i Süleyman'dan sonra ayrılığa düşmüşler İçlerinden bazıları, Belebek Hakiminin yaptırmış olduğu "Ba'l" adındaki puta tapmaya başlamışlardı Kendilerine Allah tarafından bir lütuf olarak gönderilen peygamber Hazret-i İlyas'ın öğütlerini dinlemediler Bu peygamberi beldelerinden çıkardılar Fakat bunun üzerine pek fena bir kıtlığa tutuldular, yaptıklarına pişman oldular İlyas aleyhisselâm'ı arayıp buldular Bir süre onun öğütlerini dinledilerse de, sonra yine isyana başladılar Hazret-i İlyas da onların arasından çekilerek bir yerde kutsal bir şekilde yalnızca yaşamayı tercih etti


19) Elyasa' Aleyhisselâm

58- Hazret-i Elyasa, Beni İsraîl peygamberlerindendir İsraîl Oğulları İlyas aleyhisselâm'dan sonra bu peygamberin de öğütlerini kabul etmediler Hazret-i Musa'nın şeriatını bırakarak birbirleri ile uğraştılar Sonunda üzerlerine Asuriye Devleti musallat oldu, hakimiyet kurdu

Hazret-i Elyasa, İsraîl Oğullarının bu yolsuz hareketlerinden usanarak hilâfeti Zülkifl aleyhisselâma bıraktı ve arkasından vefat etti


20) Zülkifl Aleyhisselâm


59- Hazret-i Zülkifl muhterem bir peygamberdir Elyasa' hazretlerine halife olduktan sonra peygamberliğe kavuşmuştur Kavmini tevhid dinine çağırmış, kendilerine birçok etkili öğütler vermiştir Bitlis şehri yakınında gömülü bulunduğu rivayet edilir Şam ve başka yerlerde makamları vardır


21) Yunus Aleyhisselâm


60- Hazret-i Yunus, İsrail Oğullarından gelen mübarek bir peygamberdir Annesine nisbetle "Yunus ibni Metta" diye anılır Asuriye Devletinin hükümet merkezi olan bugünkü Musul şehrinin karşısında harabesi görülen "Ninova" halkına peygamber gönderilmiştir Putlara tapmakta olan Ninova halkı, Hazret-i Yunus'un otuz üç sene devam eden öğütlerini dinlemediler Hazreti Yunus da, Allah tarafından kendisine izin verilmeden Ninova'yı terk etti Dicle kenarına gitti Bir gemiye binerek bir tarafa gitmek istedi Fakat gemi yürümedi, içinde bulunanlar: "Aramızda bir suçlu var," demeye ve suçluyu bulmak için kur'a atmaya başladılar Hazret-i Yunus, "O suçlu kul benim Rabbimden izin almadan kavmimi bıraktım," diyerek kendisini suya attı Hemen büyük bir balık tarafından yutuldu Bereket versin ki, hemen tevbe ve istiğfara başlamış oldu "La ilahe illâ ente sübhaneke innî küntü minezzalimîn = Senden başka hiçbir İlâh yoktur Seni bütün noksanlıklardan tenzih ederim Hiç şüphesiz ben, böyle yapmakla zalimlerden oldum," diyerek Allah'ı tesbihe devam etti Bir süre sonra balık kendisini çıkarıp sahile attı

61- Yunus aleyhisselâm'dan sonra Ninova şehrini korkunç bir kara duman sarmıştı Oranın halkı hemen Allah Teâlâ'ya yalvararak tevbe ettiler Yaptıklarına pişman oldular O duman da üzerlerinden açılıp gitti Başlarına gelecek belâlardan kurtulmuş oldular

Hazret-i Yunus tekrar Ninova'ya gelip bir süre daha kutsal görevine devam etmeye çalıştı Sonra bu şehri bırakarak yalnızlık köşesine çekildi ve orada vefat etti

62- Asurî Devleti sonradan yıkılmıştır Şöyle ki: Medye hükümdarı ile Babil valisi, Ninova şehrini çembere alarak yakıp yıktılar Asurîlerin son hükümdarı bu duruma çok üzüldü Ailesi halkı ile beraber yaktırdığı büyük bir ateşin içine atılarak yanıp gittiler Bu şekilde sona eren Asurî Devleti'nin yerinde "Medye ve Geldan Devletleri" kuruldu


22) Zekeriyya Aleyhisselâm


63- Hazret-i Zekeriyya, Süleyman aleyhisselâm'ın soyundan pek büyük bir peygamberdir Beytü'l-Makdis'de Reis idi Kendisine peygamberlik ihsan edilmiştir Hazret-i Zekeriyya'nın zevcesi "İşa'ın kız kardeşi olan Hanne, kocası İmran'dan Meryem adında bir kız doğurmuştu Daha önce yapmış olduğu adağa dayanarak bu kızını Beyt-i Makdis'in hizmetine bağlamıştı Zekeriyya teyzesinin yanında büyüdükten sonra, Beytü'l-Makdis'de kendisine özel olarak ayrılan bir odada ibadetle meşgul oluyordu Bu pek temiz ve iffetli kız, koca yüzü görmediği halde, Yüce Allah'ın bir kudret ve hikmet eseri olarak gebe kaldı Hazret-i İsa'yı doğurdu

64- Hazret-i İsa'nın babasız olarak doğmasından dolayı, Yahudiler şüpheye düştüler Babasız çocuk olmaz diyorlardı Oysa ki Âdem aleyhiselâm'ın hem babasız, hem de anasız yaratılmış olduğuna inanmıyorlardı Hazret-i İsa'nın da bir mucize çocuk olduğunu görüp duruyorlardı Sonunda Zekeriyya aleyhisselâm gibi şanı pek yüksek bir peygambere iftira ederek yaşlı halinde onu şehid ettiler

Bir rivayete göre, Zekeriyya aleyhisselâm, oğlu Yahya aleyhisselâm'ın şehid edilişinden sonra şehid edilmiştir


23) Yahya Aleyhisselâm

65- Hazret-i Yahya, Zekeriyya aleyhisselâm'ın oğludur Babası yaşlı iken annesi İşa'dan doğmuştur Yüce Allah'ın azabından son derece korkar, günleri ah ve inilti ile geçerdi Daha genç yaşta kendisine peygamberlik ihsan edildi Rivayete göre, Hazret-i İsa'dan üç sene veya altı ay önce doğmuştur İlk önce Hazret-i Musa'nın şeriatı ile amel ederdi Sonra İncil'in Hazret-i İsa'ya verilmesi üzerine, İsa aleyhisselâm'ın şeriatı ile amel etmekle görevlendirildi

66- Yahya aleyhisselâm, Hazret-i İsa'nın şeriatı ile amele başladığı bir anda idi ki, İsrail Oğullarının Reisi "Hiredus" Musa peygamberin şeriatı üzere kendi kardeşinin kızını almak istedi Fakat Hazret-i Yahya, İsa peygamberin şeriatına dayanarak, artık bu nikâhın caiz olamayacağını bildirdi Bunun üzerine hırsa kapılan Reis, O masum peygamberi henüz otuz yaşlarında iken şehid etti Bu şehid edilişi, rivayete göre, göğe yükseltilmesinden bir yıl önce meydana gelmiştir Bu cinayeti işleyenler, bunun cezasını çekmiştir Yurdları harab olmuş, nesilleri kesilip gitmiştir Ahirette görecekleri azab ise, çok daha korkunçtur


24) İsa Aleyhisselâm


67- İsa aleyhisselâm, Hazret-i Meryem'in oğludur Onun doğuşu büyük bir mucize olmuştur Yahudiler bunu anlayamadılar Kötü zanna düşerek Hazret-i Meryem'i cezalandırmak istediler Fakat Hazret-i İsa daha beşikte yatan bir çocuk iken, Yüce Allah'ın kudreti ile konuşmaya başladı: "Ben Allah'ın kuluyum, bana kitab verdi, bana peygamberlik verdi Beni, her nerede bulunursam bulunayım mübarek kıldı," dedi Bu mucizeyi gören Yahudiler, Hazret-i Meryem'i cezalandırmaktan el çektiler

Rivayete göre Hazret-i İsa, Beyt-i Makdis'e birkaç kilometre uzaklıkta bulunan "Beyt-i Lahm" köyünde aralık ayının yirmi dördüne raslayan çarşamba gecesi doğmuştur

68- Hazret-i Meryem kocaya varmamış olan ve melekler kadar temiz ve iffetli bir halde bulunan bir hal içinde yaşarken, sadece Allah'ın kudreti ile İsa'ya gebe kalmıştı Kur'ân-ı Kerîm bunu açıkça beyan buyurmaktadır Bütün rnüslümanlar bu inancı taşımaktadır Yüce Allah'ımızın büyük kudretini düşünenler, O'nun nice mucizeler gösterdiğini hatırlayanlar, Hazret-i Âdem'in anasız-babasız yaratıldığını düşünenler, artık Hazret-i İsa'nın bu yaratılışını uzak göremezler Bunu hiç bir zaman inkâr edemezler Hazret-i İsa'nın böyle bir mucize olarak yaratılışını inkâr etmek, Kur'ân-ı Kerîm'in şahidliğini yalanlamak demektir Bunu ise, hiç bir mü'min yapamaz; çünkü imandan çıkmış olur

Hazret-i İsa'nın öyle babasız yaratılmış olduğunu inkâr etmek, Yüce Allah'ın kudretini hudutlandırmak, Kur'ân'ın açık ifadesini değiştirmek, milyonlarca müslümanın asırlardan beri devam eden gerçek inancını bozmak demektir ki, böyle yanlış bir düşünceden Yüce Allah'a sığınırız

69- İsa aleyhisselâm otuz yaşına erince, mübarek İncil'e ve peygamberlik görevine kavuştu Yahudileri doğru yola çağırdı, kendilerine güzel öğütler verdi Onlara büyük mucizeler gösterdi Fakat kendisine pek az insan iman etmişti Onlara "Havarî'ler" denilir Rivayete göre bunlar on iki kişiden ibaretti

Hazret-i İsa, bir süre annesi ile beraber Ürdün'e bağlı "Nasıre" köyünde oturdu Bundan dolayı kendisine bağlı olanlara "Nasara" ve dinlerine de "Nasraniyet" denilmiştir Böyle rivayet edilmektedir

Yahudiler nihayet Hazret-i İsa'yı öldürmeye karar verdiler Ona benzettikleri bir adamı tutup Kudüs'de siyaset meydanında darağacına astılar İsa aleyhisselâm ise, Allah'ın emri ve kudreti ile göğe yükseltildi Orada melek şekline büründü Kendisine "Ruhullah" denir Babasız olarak bir kudret ilhamı ile meydana gelmiş olduğu için bu seçkin ünvana sahib olmuştur

70- Nasara'nın inançlarına göre Hazret-i İsa, İskender'in Babil'e üstün gelmesinden üç yüz altmış sene sonra doğmuştur Hazret-i İsa doğduğunda annesi Meryem henüz on üçon beş veya yirmi yaşında bulunuyordu Hazret-i İsa otuz yaşında peygamber olmuş, doğduğundan otuz iki sene ve birkaç gün sonra göğe kaldırılmıştır Hazret-i Meryem de, bundan sonra altı yıl daha yaşamıştır

Fakat İslâm âlimlerinden bir kısmına göre, İsa aleyhisselâm kırk yaşında iken peygamber olmuş, yüz yirmi yaşında iken de göğe yükselmiştir

71- Hazret-i İsa'yı öldürmek isteyen Yahudiler, sonradan cezalarını çektiler Şöyle ki: Roma'lılar Kudüs şehrini ele geçirerek Beyt-i Makdis'i yıktılar, kitabları yaktılar Yahudilerin bir kısmını öldürdüler, bir kısmını da esir ettiler Bunun sonunda ne gerçek Musevîlikten, ne de gerçek İsevilikten eser kalmadı

Gerçekten Hazret-i Musa dini gibi, Hazret-i İsa'nın dini de asıl halini yitirmiş, hiç de yeryüzüne yayılamamıştır

Şu da bir gerçek ki, Hazret-i İsa'nın vasiyeti üzerine Havarilerden bazıları öteye beriye dağılıp Hazret-i İsa'nın dinini yaymaya çalışmak istediler Fakat o zaman dünyanın her tarafı cehalet, küfür ve şirk içinde kalmış bulunuyordu Yahudilerle putperest olan Romalılar da, Hazret-i İsa'ya bağlı olanların azılı düşmanları idiler İsa dinini kabul edenler, dinlerini gizliyor, gizlice ibadet ediyorlardı Bundan dolayı Nasraniyet üç yüz sene kadar genişleyemedi Bu süre içinde de asıl özelliğini yitirmiş İlâhî bir din olmaktan çıkmıştı

72- Yahudiler Hazret-i İsa'nın hayatına kasdettikleri gibi, tebliğ ettiği dine de pek çok saldırılarda bulunmuşlar İçlerinden bazıları Hazret-i İsa dinini görünüşte kabul ederek dostluk kurmuş ve halkın bilgisizliğinden faydalanarak Hazret-i İsa'nın tebliğlerini değiştirmişlerdir Hıristiyanlığı akıl ve hikmete aykırı bir hale sokmuşlardı

Romalılar ise, Hazret-i İsa dinine karşı açık bir düşman kesilmişlerdi Fakat ne olursa olsun, din duygusu yaratılışta vardır Bundan kalbleri büsbütün yoksun bırakacak bir kuvvet yoktur Romalılar görünüşte üstün bir durumda iken, Hazret-i İsa dinine manen yenildiler Söndürmek istedikleri bir dini parlatmaya hizmet ettiler Ancak gerçek bir din yerine, onun adını taşıyan, hıristiyanlık da denilen aslını yitirmiş ve değiştirilmiş bir din yerleşmiş oldu

73- Roma imparatoru Konstantin, Hazret-i İsa'nın doğuşundan üç yüz on sene sonra, siyasî bir maksada dayanarak Hazret-i İsa'ya nisbet edilmiş olan muharref dini kabul etti Bayraklarına hac işareti koydu Yenilen ordusuna güç kazandırmak istedi Hıristiyanlığın yayılması için de birçok gayretler gösterdi

Konstantin, eski Bizans kasabasının bulunduğu yerde Konstantiniye (İstanbul) şehrini kurdu Hükümet merkezini de, Roma'dan buraya nakletmişti Bu tarihe kadar Mukaddes İncil'in asıl nüshaları kaybolmuş, İncil adına Havarî'lerle onların talebeleri tarafından birçok risaleler ve tarih kitabları yazılmıştı Bundan dolayı Hıristiyanlar arasında pek çok ayrılık vardı Konstantin'in emri ile "İznik" şehrinde bir din meclisi toplandı Bu meclisin binden fazla üyesi vardı Birçoğu birbirinin dilini anlamıyordu Yüzlerce risale ve kitablardan yalnız dördü, hem de üyelerin sadece bir kısmı tarafından seçilerek İncil adı sadece bunlara verildi

74- Roma İmparatorluğu daha sonra, doğu ve batı imparatorluğu adıyla ikiye ayrılmıştır Bu devletler birbirini kıskanıyordu Nihayet mezheb bakımından da ikiye bölündüler Roma'da "Rimpapa"ya bağlı kalanlara "Katolik" denildi İstanbul patriğine bağlı kalanlara da "Ortodoks" denildi Daha sonra, bir de "Protestanlık" meydana çıkmıştır Buna göre, bugün Hazret-i İsa'ya bağlı olanların başlıca mezhebleri üçtür Bunların da birtakım dalları vardır

Sonuç: İsa aleyhisselâm'ın bildirmiş olduğu "Tevhid inancına" dayanan bir din, sonradan aslını yitirmiş, şekilden şekile girmiştir Bu dine bağlı olanlar, Hazret-i İsa'ya ve diğer yaratıklara ulûhiyet makamı vermişler, mabedlerini resim ve haçlarla doldurmuşlar, böylece müşriklerin mabedlerine benzer bir hale getirmişlerdir

75- Milâttan itibaren altı asır geçmiş, cihanın her tarafı cehalet ve sapıklık içinde kalmıştı Gerek Roma Hükümeti, gerek İran'daki "Sasaniyan" devleti ahlâk bozukluğu yüzünden çözülmeye yüz tutmuştu Bütün milletler arasında dinsizlik ve ahlâksızlık başta geliyordu Bu bir fetret (boşluk) devri idi Artık dünyayı hak ve hakikata çağırmak, dünyayı düzeltmek için, en büyük ve en son peygamberin gelmesine ihtiyaç vardı Bunun üzerine Yüce Allah beşeriyete ihsanda bulunarak onlara en büyük peygamberi ve peygamberlerin sonuncusu Hazret-i Muhammed Mustafa (sallallahu aleyhi ve sellem) Efendimizi gönderdi Artık insanlık ufuklarını yeni bir hidayet nuru, o ana kadar görülmemiş bir azamet ve letafetle aydınlatmaya başlamış oldu

Hakkın en parlak nuru ortaya çıktı;

Doğdu Kur'ân güneşi, karanlık gece bitti


25) Hazret-i Muhammed Mustafa (salallahu aleyhi ve sellem)

76- Yüce Allah'ın bütün insanlara son Peygamberi olan Hazret-i Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem) Efendimiz, Arabistan'da Mekke-i Mükerreme şehrinde milâdın beş yüz yetmiş birinci yılında dünyayı şereflendirmişlerdir

İslâm'ın ilk yayıldığı yer Arabistan'dır Buraya Ceziretü'l Arab (Arab yarımadası)'da denir Burası Asya Kıt'asının güney batısında büyük bir yarımadadır Hicaz, Yemen, Umman, Hadremut, Necd bölgelerine ayrılır İşte Mekke-i Mükerreme ile Medine-i Münevvere şehirleri, bu araziden olan Hicaz bölgesindedir

77- Arabistan'da oturanlar, öteden beri Arab kabileleridir Bunlar şu dört kısma ayrılmıştır:

1) Arab-ı Baide: Bunlar Arabistan'ın en eski halkıdır Ad ve Semud kavimleri bunlardandır Bunların tarihleri bilinmemektedir Onlar sönüp gitmişlerdir

2) Arab-ı Aribe (Mütearribe): Bunlar, Yemen'de hükümet kurmuş olan Kahtan'a mensubdurlar Kahtan'm asıl dili, Süryanî idi Bunların evlâdı, Arab-ı Baide'ye karıştığından, bu Arab-ı Aribe türemiş ve Arabça konuşmaya başlamışlardır Cürhüm kabilesi bunlardandı Bu arabların da nesilleri kesilip gitmişlerdir

3) Arab-ı Müstaribe: Bunlar, İsmail aleyhisselâm'a mensubdurlar Hazret-i İsmail'in evladı, Arab-ı Aribe arasına karışmış olduğundan, bu Arab-ı Müsta'ribe meydana gelmiştir Hazret-i İsmail'in asıl dili, İbranî iken, Cürhüm kabilesi arasında yaşamakla Arabça konuşmuş ve bu dili evlâdına iletmiştir

Arab-ı Müstaribe, birçok kabilelere ayrılmıştır Peygamberimizin zamanında Arabistan halkı da bu Arab-ı Müstarebeden ibaretti Bu kabilelerin en seçkini Kureyş kabilesidir

4) Arab-ı Müsta'cime: Bunlar, İslâmiyet'in ortaya çıkışından sonra, İslâmiyeti kabul edip Arablaşmış olan kavimlerdir Suriye, Irak, Mısır ve Mağrib halkı bunlardandır Bunlar da kendi dillerini bırakarak Arabça konuşmaya başlamışlardır










Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Kuranda Adı Geçen Peygamberlerin Kısaca Hayatları

Eski 12-26-2013   #2
Kayıtsız
Icon47

Cevap : Kuranda Adı Geçen Peygamberlerin Kısaca Hayatları



ÇOK GÜZEL BİLGİLER VAR
Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.