Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Kültür - San'at & Eğitim > Ülke & Şehirler > Türkiye

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
antik, eserleri, kentleri, malatya, tarihi

Malatya Antik Kentleri - Malatya Tarihi Eserleri...

Eski 06-26-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Malatya Antik Kentleri - Malatya Tarihi Eserleri...



Doğunun Parisi MalatyaMalatya Hakkında Genel Bilgi






Büyük bir bölümü Doğu Anadolu Bölgesi’nde, küçük bir bölümü de Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde yer alan Malatya, doğuda Elazığ ve Diyarbakır, güneyde Adıyaman, batıda Kahramanmaraş, kuzeyde Sivas ve Erzincan illeri ile çevrilidir Malatya, Yukarı Fırat Havzasında; Adıyaman, Malatya, Elazığ, Bingöl, Muş ve Van çöküntü alanının güneybatı ucunda yer almaktadır Malatya, Sultansuyu ve Sürgü çayı vadileri ile Akdeniz’e, Tohma vadisi ile İç Anadolu’ya, Fırat vadisi ile de Doğu Anadolu’ya açılarak bu bölgeler arasında bir geçiş alanı oluşturmuştur

Malatya il alanı, Alp kıvrımlaşması sonrasında şekillenmiştir III Jeolojik zamanın sonu ile IV zamanın başlarında ortaya çıkan tektonik hareketler sırasındaki kırılma ve kıvrılmalarla arazi bazı yerlerde yükselmiş, bazı yerlerde de çökmüştür İl alanında çok şiddetli aşınmalar olmuş, çöküntü alanları alüvyonlarla dolmuştur Başta Malatya ovası olmak üzere ilin diğer ovaları bu gelişmelerle ortaya çıkmıştır




Malatya’nın kuzey, batı ve güneyi dağlık olup, orta ve doğu kesimleri düzlüklerden oluşmaktadır Büyük bölümü Sivas il alanında bulunan Yama Dağı ve uzantıları volkanik bir oluşum olup, batıda Kuruçay vadisine, güneydoğuda Fırat vadisine kadar uzanır İlin kuzeyinde Yama Dağı ile bunun güney uzantısı olan Ayran Dağı ve Göl Dağı bulunmaktadır Kuzeybatıda Leylek Dağı (2052 m), batıda Akçababaçalı Tepesi’nde 2164 mye yükselen Akçababa Dağı yer alır Tohma vadisi ile Kuruçay vadisi arasında yer alan Akçababa Dağları, Nurhak dağlarının kuzeydoğudaki uzantılarıdır Akçababa dağları, kuzeybatı yönünde yayılarak geniş bir alanı kaplar Malatya’nın güneybatı, güney ve güneydoğusu boydan boya Güneydoğu Toroslara bağlanan dağlarla çevrilmiştir Güneydoğu Torosları’mn kuzeye açılan kolunu oluşturan, Vadiye paralel olarak kuzeydoğu yönünde uzanan Nurhak Dağı’nın kuzeydoğu uzantıları ilin güneybatısını engebelendirir Nurhak dağlan üzerindeki en önemli yükseltiler; Derbent dağı (2428 m) Kepez dağı (2140 m) ve Kuşkaya Tepesi (1922 m), Akçadağ (2013 m)’dır İlin güneyinde ise Malatya Dağları yer almakta olup, Bozdağ (2581 m), Beydağ (2545 m), Becbel Tepe (2544 m), Kelle Tepe (1250 m), Gayrık Tepe (2306 m) belli başlı yükseltileridir





Malatya ilinde platolar çok geniş yer tutar Genellikle kalker yapılı dağ kütleleri, hızla aşınarak orta ve yüksek platolara da dönüşmüştür Volkanik hareketler sonucu çıkan lavlar dalgalı yapıyı düzleştirerek geniş düzlüklerin ortaya çıkmasına neden olmuştur Malatya’daki en önemli platolar ilin kuzey, güney ve batısındaki dağlar üzerinde yer almaktadır Bu platolar su kaynakları yönünden de oldukça zengin olup, derin vadilerle yarılmıştır

Malatya’nın yapısında vadilerin büyük önemi vardır İl topraklarındaki bütün vadiler Fırat ana vadisine açılarak geniş bir yan vadiler grubunu oluşturmaktadır Daha sonra bunlar genişleyerek ilin önemli ovalarını oluşturur Ancak bu vadilerin büyük bölümü Karakaya Baraj Gölü’nün suları altında kalmıştır Türkiye’nin en önemli vadilerinden bir olan Fırat Vadisi oldukça derin ve sarptır Bunun yanı sıra Tohma, Kuruçay vadileri ile Yazıhan Düzü ve Çapıtlı Yazısı ilin diğer önemli vadileridir

İlin orta ve doğu kesimleri ise, Malatya Ovasını oluşturmaktadır Batı-doğu yönünde uzanan Malatya Ovası bir çöküntü alanı olup, akarsuların taşıdığı alüvyonlardan oluşmuştur Doğanşehir, İzollu, Mığdı, Sürgü, Akçadağ, Yazıhan, Mandara, Çaplı, Distrik ve Erkenek ovaları Malatya’nın diğer belli başlı ovalarıdır



Türkiye’nin en büyük su havzası olan Fırat Havzasının(127000 km2) su kaynakları, Fırat Nehri, Tohma Suyu, Kuruçay ve Sürgü Çayı’dır Keban Barajı’ndan çıkan Fırat Nehri, Malatya’nın Elazığ ile sınırını oluşturacak şekilde güneybatıdan güneydoğuya doğru genişçe bir yay çizerek akar Önce Kuruçay’ı sonra Tohma suyunu alarak akan Fırat, zaman zaman kollara ayrılarak adacıklar oluştururdu Bu alan günümüzde Karakaya Baraj Gölü sahası içinde kalmıştır Fırat nehri, Kömürhan mevkiinde Doğu Anadolu’nun en uzun ve en derin boğazlarından biri olan Kömürhan boğazına girerek akmasına devam edip, boğazdan sonra Malatya-Diyarbakır sınırını oluşturmaktadır

İl topraklarını dağlardan kaynaklanan akarsular sulamaktadır Söğütlü Çayı, Morhamam Çayı, Kuruçay, Tohma Suyu, Sultan Suyu, Sürgü Suyu, Beylerderesi, Mamihan Çayı ve Şiro Çayı ilin başlıca akarsularıdır Malatya’da önemli bir tabii göl yoktur Yalnızca dağlık kesimlerden akan suların kaynak alanlarında ve düşük yükseltiri plato basamaklarında yüzeye çıkan suların oluşturduğu küçük göller vardır Bunlar dışında sulama amaçlı göletler bulunmaktadır Malatya’da Sürgü, Medik, Polat ve Sultansuyu barajları olmak üzere dört tane barajı bulunmaktadır Polat ve Sultansuyu barajları sulama amaçlı, Medik Barajı Sulama ve elektrik enerjisi sağlamak ve Sürgü Barajı da Sulama ve Taşkın koruma amaçlı olarak yapılmıştır İlin Yüzölçümü 12313 km2 olup, toplam nüfusu 853658’dir




Malatya toprakları önemli bitki örtüsünden yoksundur Eskiden il alanının önemli bir bölümü ormanlarla kaplı iken, bu örtü zamanla yok olmuştur Doğal şartlar ormanların kendi kendisini yenilemesini büyük ölçüde güçleştirdiğinden yer yer bozkırlar ortaya çıkmıştır
îl arazisinin 367253 hektarı (% 30)’u ormanlık ve fundalıklarla, 125156 hektarı (% 10)’u ise çayır ve meralarla kaplıdır Malatya dağları üzerinde yer alan platolar ile Malatya ovasına yakın kesimlerde yer alan yarı ova nitelikli düzlükler, zengin çayır otları ile kaplıdır İl alanının güneybatısını kuşatan dağlar ve platolarda doğal bitki örtüsü hemen hemen ortadan kalmıştır Daha çok meşelerden oluşan bozuk nitelikle orman kalıntılarından başka canlı örtüye rastlanamaz

İlin ekonomisi tarım, hayvancılık, dokumcaılık ve sanayie dayalıdır Yetiştirilen tarımsal ürünlerin başında kayısı olmak üzere, buğday, arpa, şeker pancarı, patates, nohut, soğan, mısır, üzüm, kavun, karpuz, starking elması, domates, fasulye, armut, zerdali ve duttur Dünya kuru kayısı piyasasının %90’ı Türkiye’ye aittir Bunun da %70’i Malatya’dan karşılanmaktadır Kayısıdan sonra gelen en önemli ürün Malatya armududur




Hayvancılıkta sığır, koyun ve kıl keçisi besiciliğinin yanında arıcılık da yapılmaktadır Sultansuyu harasında at yetiştirilmektedir Tavukçuluk da halkın önemli geçim kaynaklarından biridir
Malatya'da geleneksel dokumacılık, özellikle Manusa dokumacılığı, Bervanik baskıcılığı, el dokuması çorap ve eldivenler, düz dokumalar, Dirican, Sinan, Sandıklı, Yedidağ kilimleri ve çuvallar, perdeler ekonomiye katkısı olan el sanatları arasındadır

Kalkınmada öncelikli iller kapsamında olan Malatya, Doğu Anadolu Bölgesi’nin sanayide en gelişmiş illerindendir Malatya Pamuklu Sanayii Müessesesi, Tekel Sigara fabrikası, Türkiye Şeker fabrikaları, Et Balık Kurumu, Hekimhan Demir ve Çelik İşletmeleri ildeki resmi sanayi kurumlarıdır Ayrıca ilde özel sektöre ait un, kayısı işleme, süt ürünleri, yem, meyve suyu, dokuma, giyim, iplik, tuğla, kiremit, akü, kâğıt, orman ürünleri ve boya fabrikaları da bulunmaktadır



Malatya yer altı kaynakları bakımından da oldukça zengindir Merkez ilçede tuğla-kiremit hammaddesi, Doğanşehir’de boksit, Darende’de kurşun-çinko, çimento hammaddesi, vermikülit, Hekimhan’da demir, dolomit, kireçtaşı, Hasançelebi’de demir, Pötürge’de demir ve pirofillit, Yeşilyurt’ta asbest yatakları bulunmaktadır

Malatya ve yöresinde XXyüzyılın ikinci yarısında başlayan kazılar ilk yerleşimin Paleolitik Çağa (MÖ 5500-3500) kadar indiğini göstermiştir Tarihi çağlar boyunca yöre, eski ticaret yollarının üzerinde bulunuşundan ötürü önemini korumuş, bu nedenle de sürekli yerleşime sahne olmuştur Malatya’da Ansır (Buzluk) ve İnderesi mevkiinde bulunan mağaralarda Paleolitik Çağa ait buluntularla karşılaşılması bu iddiayı kuvvetlendirmiştir Ayrıca 1979 yılında başlayan Karakaya Baraj Gölü kurtarma kazıları kapsamında, Cafer Höyükte yapılan kazılarda, o yörede yaşayan insanların Paleolitik Çağda ilk kez mağaralardan çıkarak ovalara inerek yerleşik köy yaşamına başladıkları da anlaşılmıştırBunun sonucu olarak, Cafer Höyük kazıları Malatya ve çevresinin MÖ 7000 yılında köy yaşantısının izlerini ortaya koymuştur




Anadolu’nun önemli bir kültürünü oluşturan Hititler döneminde de Aslantepe yörenin merkezi konumunda idi Geç Hitit dönemi şehir devletlerinden biri olan Malatya’nın tarihi Hitit kitabelerinden öğrenilmiştir Bunun ardından Asur krallarının yıllıklarında ve Urartu kitabelerinde de bu konu daha açıklık kazanmıştır Günümüze ulaşan Asur belgelerinde Malatya’nın ismi Milid, Melid, Milidia, Meliddu şeklinde geçmektedir Urartu ve Hitit kaynaklarında Melitea, Hitit tabletlerinde de geniş biçimde yer almıştır Bunun yanı sıra Urartu krallarından lspuinis (MÖ 824816) ile oğlu Menuas (MÖ 816-807) zamanlarına ait Palu kaya kitabelerinde, yörenin tarihine ışık tutacak bilgiler bulunmaktadır Buradan Urartuların Milid Kralı Sulumeli’yi mağlup ettikleri, Malatya Kralı’nın da bu yeni egemenliği kolayca kabul etmediği öğrenilmiştir Nitekim bu kitabelerde, I Argistis (MÖ 789-766) “Tanrı Haldi’nin sayesinde Hatti memleketlerine karşı sefer ettiğini ve Tuwate’nin oğlunun memleketini Melitea (Malatya)’yı zaptettiği” ve Malatya krallarının kısa bir süre sonra Urartulara karşı yeniden ayaklandıkları, III Sarduri’nin (MÖ 765-733) Melitea Kralı Sahu oğlu Hilaruwata’yı mağlup ederek, şehri yağmaladığı yazılıdır




MÖ 1750 yıllarında Kuşsara Kralı Anitta, Anadolu’yu tek bir yönetim altında toplayarak siyasi birliği sağlamıştır Bu dönemde Malatya’nın, büyük bir olasılıkla, siyasi birliğe katıldığı sanılmaktadır I Hattuşilis, Kuzey Suriye yolunu emniyet altına almış, yerine geçen oğlu I Murşilis ise Anadolu birliğini Halep ve Babil seferlerinden sonra sağlamış Malatya’ nın bu krallar döneminde kuzey Suriye ile Anadolu arasında önemli yol kavşağında olması nedeniyle Hitit birliğine girdiği ve bir Hitit şehri olduğu sanılmaktadır I Mursilis, babası I Hattusilis ’in gösterdiği, çıkarlarının güneyde olduğu fikri üzerine hareket edip, Halep ve Bağdat’ı fethederek “Büyük Kral” unvanını aldığı Akad metinlerinde görülmektedir Hitit Krallarından Ammunas ile Huzziyas’tan dönemlerinde MÖXV yüzyılda yer yer görülen isyanlar sonunda Hitit Birliğinin kuzey Suriye’deki egemenliği Mitanni Krallığının eline geçmiştir Böylece, Malatya da bu dönemde Mitanni egemenliği altına girmiştir Hitit Kralı Şuppiluliuma, MÖ 1450 yıllarında Fırat Nehrini geçerek bölgede yer alan Mitanni egemenliğine son vererek Malatya’yı yeniden Hitit İmparatorluğuna kazandırmıştır II Mursilis, Muvatalli ve III Hattusilis dönemlerinde Malatya, Hitit Merkezine bağlı kalmıştır



MÖ 1000 yıllarında Malatya, Kargamış Krallığı’na bağlı olarak varlığını sürdürmüştür Gürün yakınlarında bulunan bir kitabeye göre “Sasa” isimli biri Malatya Kralı olarak bilinmektedir Asur Kralı II Adad Nirari (MÖ 911-891) Kargamış’ı egemenliği altına alarak, Kargamış’ın Malatya üzerindeki hakimiyeti son bulmuştur Yöredeki Urartu egemenliği, Asur kralı III Tiglat Psaser’in tahta çakışına kadar devam etmiş ve Malatya, MÖ 733’de yeniden Asur Krallığına haraç veren beylikler arasına girmiştir MÖ 722 yılında Malatya Kralı Funzianu, Asur Kralı II Sargon’a esir düşmüştür Bu tarihte Asur Kralının Malatya’yı egemenliği altına aldığı, bir isyan sonunda MÖ 713 yılında Malatya Kralı Tarhunaz’ı esir ettiği anlaşılmaktadır Kral Tarhunaz’ı halkı ile birlikte Asur’a, Basra’ya sürgün ettiği, Basra halkından bir kısmını da Malatya’ya getirerek yerleştirdiği bilinmektedir Malatya’ya Asurlu bir kral atadığını ve emrine 150 savaş arabası, 1500 atlı, 20000 yaya, 10000 kalkan ve mızrak taşıyıcıları verdiğini II Sargon’un kitabelerinden öğrenilmektedir Asur Kralı Sanherib (MÖ 705-681) döneminde Asur egemenliğinde olan Malatya’da, Asar Haddon (MÖ 681-669) zamanında Asur egemenliği sona ermiş, bunun yerini bölgede Med ve Persler almıştır



Perslerin Anadolu egemenliği Büyük İskender’e kadar sürmüştür Makedonya Kralı Büyük İskender Perslerin kurmuş olduğu idari sistemi bozmamış, bölgeye atadığı komutanları ile Helenistik kültürünün Anadolu’ya yayılmasını sağlamıştır Bundan sonra Malatya, tamamen Helen kültürünün etkisi altında kalmıştır İskender’in MÖ 323 yılında ölümünden sonra bu büyük İmparatorluk, onun komutanları ve Satrapları arasında bölüşülmeye başlandı Malatya bölgesine ilk önce, İskender’in Kapadokya Satrabı Eumenes’in egemenliğine girmiştir Eumenes’in MÖ 315’de komutan Antiogonos’a yenilmesi üzerine bu kez yöre Antiogonosların egemenliğine girmiştir Böylece, MÖ 312’de Seleukos devletinin temelleri atılmıştır Seleukosların Malatya’yı da içerisine alan topraklarda yeni bir krallık kurması, Lisimaukhos’u MÖ 281 ’de yenilgiye uğratmasından sonra gerçekleşmiştir Seleukosların Malatya’da egemenlikleri yalnızca bir yıl sürmüş, yöre halkının isyanı sonucu Seleukoslar Malatya’yı terk etmek zorunda kalmışlardır Bundan sonra yöre Kapadokya Krallığı’nın egemenliğine geçmiştir Ne var ki Kapadokya Krallığı, bir süre sonra “Sofen Presleri” diye anılan ve Harput yöresinde bağımsızlığını ilan eden prenslere boyun eğmiş ve Malatya yöresinin yönetimini bırakmak zorunda kalmıştır MÖ 212’de bölgedeki yönetim, tekrar Seleukosların eline geçmiştir Bu yönetimden de memnun olmayan yöre haklı, kuzeyde bulunan Pontus Kralı Farmekes’in koruması altına sığınmıştır (MÖ 170)



Malatya yöresi uzun süre Pontus Krallığına bağlı olarak kalmıştır Pontus Kralı Mitridates Evpator’un (MÖ 120-63), Pompeius komutasındaki Roma ordusuna yenilmesinden sonra bölge, merkezi Kelkit Irmağı kıyısındaki Kabira olan Roma eyaletinin sınırları içerisine alınmıştır (MÖ 66) Roma döneminde eski kavşak yollarından ötürü, Roma ordularının uğrak yeri haline gelen Malatya; kuzeyi güneye, doğuyu batıya bağlayan bir düğüm noktası konumundaydı Ayrıca Fırat nehrinin doğu ile batıyı birbirinden ayırması, buranın önemini daha da artırmıştır Bu bölgeye Romalılar iki Legionu (lejyon) yerleştirmişlerdir Bu lejyonlardan biri Melitene’ye (Malatya) gönderilerek görevlendirilen lejyon XII Fulminita’dır Diğeri ise Samosata (Samsat-Adıyaman) gönderilen lejyon XVI Flavia’dır Roma’nın 30 lejyonundan ikisini Fırat kıyısına yerleştirmesi bölgenin önemini gözler önüne sermektedir Melitene’de yerleştirilen 12 lejyon doğudaki Roma’nın en önemli askeri bir üssü olmuştur Bu lejyonlar bölgede asayişi sağlayarak, Karadeniz’den Zeugma’ya kadar uzanan doğu sınırlarının ileri karakolu olmuştur Romalıların 12 Lejyonu buraya yerleştirmelerinin nedeni; önemli bir yol kavşağında olmasının yanı sıra Fırat’ın burada geçit vermesi, su kaynaklarının ve yiyecek depolarının bol olmasıdır 12 lejyonun Malatya’da yerleştirilmesi ile Aslantepe’deki şehrin yeri değiştirilmiş, şehrin etrafı surlarla çevrilmiştir Şehir surları (MS 98 -117) Traianus döneminde yapılmıştır


Traianus zamanında, Melitene (Malatya), Part’lara karşı önemli bir sınır üssü olmuş, askeri yolların bir geçit noktası haline gelmiştir Romalılar döneminde sınır şehri olma özelliğini taşıyan Melitene ’ye komşu devletler tarafından sürekli saldırıya uğramıştır Savaşlar nedeniyle zarar gören şehir surları, İmparator Constantinus (MS 363) zamanında onarılarak genişletilmiştir Bütün Roma’da olduğu gibi, Melitene’de (Malatya) de isyanlar artmış, şehir sürekli el değiştirmiştir Daha sonra Pers Kralı Sapor’u Bizans İmparatoru Valens yenerek bölgede Roma egemenliğini yeniden sağlamıştır Romalılar tarafından askeri bir karargâh olarak kullanılan Malatya’da o döneme ait eserler tahrip olduğundan günümüze ulaşamamıştır Ulaşabilen kültürel buluntular ve kalıntılar Malatya müzesinde sergilenmektedir

Roma İmparatorluğu’nun MS395’te Arcadius ve Honorius arasında bölünmesinden sonra Anadolu Arcadius’a düşmüştür Malatya, İmparatorluğun ikiye bölünmesinden sonra Doğu Roma (Bizans) imparatorluğu içinde kalmıştır Bizanslılar, Malatya’yı Sasanilere karşı bir hudut şehri olarak kullanmışlardır 575 yılında Sasanilerle Bizanslılar arasında büyük bir meydan savaşı olmuş, Sasani imparatoru 1 Hüsrev yenilgiyi hazmedemeyerek intikam amacı ile şehri yakıp yıkmıştır Bizans ve Araplar arasında paylaşılamayan bir merkez konumunda olan Malatya, VII yüzyıldan itibaren sürekli Arap akınlarına uğramıştır 1993 yılında Battalgazi ilçesinde Belediye Hamam inşaatı hafriyatı sırasında ele geçen VII Mikhael Dukas (1071-1078) dönemine tarihlenen altın sikkeler, Bizans döneminin bu tarihte Malatya’da son bulduğunu işaret etmektedir



VII-X Yüzyıllar arasında Araplar ile Bizanslılar arasında bir çok kez el değiştiren yöre, 1101’de Danişmendlilerin, 1105’te de Anadolu Selçuklularının eline geçmiştir Yıldırım Beyazıt 1399’da Malatya’yı ele geçirmişse de Ankara Savaşı’nda (1402) Timur’un ordusu tarafından şehir yağmalanmıştır Sonraki yıllarda Osmanlılarla Memlüklular arasında çekişmeye neden olan Malatya, daha sonra Dulkadiroğulları’nın yönetimine geçmiştir Yavuz Sultan Selim 1515’te Malatya’yı kesin olarak Osmanlı topraklarına katmıştır Zulkadriye eyaletine bağlı Malatya sancağının merkezi konumuna getirmiştir

1577 yılında Suriye’de, Şam Diyade adlı Türkmen aşiretinden Şah İsmail olduğunu iddia eden bir kişi ayaklanmıştır Malatya yöresindeki Türkmenlerin de ona katılmasıyla asiler, Kırşehir yöresine kadar ilerlemişlerdir Osmanlı Devleti bu ayaklanmayı güçlükle bastırdı 1582 yılından sonra İran’la yapılan savaşlar Anadolu’da karışıklıkları daha da arttırdı Malatya ve Sivas yöresinde ayaklanan Kiziroğlu Mustafa buraları haraca bağlamış, Onun ölümünden sonra adamları, Malatya’dan Niğde’ye kadar yayılarak ayaklanmalarını sürdürmüşlerdir
1596 yılında Kiziroğlu Mustafa’nın adamlarından Kelp İlyasoğlu Ali, ve ünlü asilerden Karayazıcı’nın merkezi yönetimle olan çatışmaları, Malatya yöresine büyük zararlar vermiştir Osmanlılar bu isyanları bastırdıktan sonra Malatya’da yer yer ayaklanmalar olmuşsa da bunu izleyen yıllarda Osmanlı egemenliği sürmüş, halk huzurlu bir yaşam sürmüştür



Kavalalı Mehmet Ali Paşa 1839’da Osmanlı ordusu ile çarpışmaya giderken burada konaklamış, askerlerini Malatya’daki evlere yerleştirmiş, bunun üzerine halk bir sayfiye yeri olan Aspuzu’ya göç etmiştir Askerlerin buradan ayrılmasından sonra harap olan eski evlerine dönmeyerek Aspuzu’nun olduğu yerde bugünkü Malatya kentini kurmuşlardır Malatya’dan geçen İngiliz gezgin, W F Ainsworth, askerlerin ayrıldığı kentte, yıkık 500 ev bulunduğunu yazmaktadır Charles Texier de, kervansarayların ıssız, evlerin perişan olduğunu belirttikten sonra Eski Malatya’nın yakında kent olmaktan çıkacağını belirtmektedir Yeni Malatya’nın kurulduğu Asbuzu yöresi, sulu bahçeler ve bağlardan oluşmakta, ayrıca bağ ve çevrelerinde ufak yerleşim yerleri de bulunmaktaydı Zamanla dış mahalleler Asbuzu ile birleşmiştir Malatya XIX yüzyıl boyunca küçük bir kent olarak kalmış, asıl gelişmesi Cumhuriyet döneminde olmuştur

Osmanlı döneminde, Malatya yöresi Maraş eyaletine bağlı bir sancak idi 1831 yılında yapılan idari değişiklikle, Malatya sancağı, Maraş eyaleti sınırları içinde yer almakta idi 1847 yılında Harput eyaletine bağlanmış, 1867 yılında kazaya dönüşerek, Diyarbakır vilayetinin Mamuret-ül Aziz sancağına bağlanmıştır Osmanlı döneminin son yıllarında müstakil Mutasarrıflık olan Malatya Cumhuriyetin ilanından sonra 1924’de il konumunu sürdürmüştür



Malatya’da günümüze gelebilen eserler arasında; Malatya’ya 4 km uzaklıkta Orduzu Mevkiinde Aslantepe Höyüğü, Eşref Höyük, Merkez Samanköy’de Samanköy Höyük, Kaletepe Höyük, Karahöyük, Kuruçay Höyük, Fethiye Höyük, Malatya-Elazığ karayolu üzerinde Furuncu Höyük, İsahöyük, Morhamam (Uzunoğlan) Höyüğü, Orduzu Pınarbaşı Gölet kenarında Maltepe Höyüğü, Güzelyurt Höyük, Ören Höyük, Arga Tepesi, İkinciler Höyük, Akçadağ’da Kaya Mağaraları ve Kaya Kabartmaları, Rom Dönemi sur kalıntıları , Darende’de Merkez Tümülüsü, Taşhoron Kilisesi (XVIIIyüzyıl), Venk Kilisesi (XIXyüzyıl), Zengibar Kalesi, Eski Arapgir Kalesi, Eski Arapgir Kale KöGoogle Page Rankingüsü, Yeni Cami (1912-1913), Yususf Ziya Paşa Camisi (1792), Çarşı Camisi (XVIIyüzyıl), Hal Fetih Minaresi (XIIIyüzyıl), Melik Sunullah Camisi (1393-1394), Emir Ömer Mescidi (1563-1564), Ak Minare Camisi (1575), KöGoogle Page Rankingülü Mehmet Paşa Camisi (1660), Sütlü Minare Camisi (XVIIyüzyıl), Abdülselam Camisi (1566-1567), Malatya Ulu Camisi (1224), Karahan Camisi (1589), Cafer Paşa Camisi (1683), Arapgir Yeni Cami (1515), Gümrükçü Osman Paşa Camisi (1787), Molla Eyüp Mescidi (XVIIIyüzyıl), Namazgâh (1243), Şahabiye-i Kübra Medresesi (XIVyüzyıl), İriağaç Köy Camisi, Somuncubaba Cami minaresi, Mir-i Liva Ahmet Paşa Camisi (XVIIIyüzyıl), Arapgir Ulu Cami (XIVyüzyıl), Bedesten ,Silahtar Mustafa Paşa Hanı, Kanlı Kümbet (XVyüzyıl), Kırkgöz KöGoogle Page Rankingüsü, Sitti Zeynep Kümbeti (XIIIyüzyıl), Nefise Hatun Kümbeti (XVIyüzyıl), Kabak Abdal Türbesi (1844), Taşhan (1218), KöGoogle Page Rankingülü Mehmet Paşa Hamamı (XVIIyüzyıl), Darende’de Kavlak, Taş ve Nadir köGoogle Page Rankingüleri, Hasan Paşa Hamamı, Çarşı Hamamı, Elmasık Hamamı, Osman Paşa Hamamı (XIXyüzyıl) bulunmaktadır Ayrıca ilde, Atatürk Anıtı, İnönü Anıtı, Askeri Şehitlik ve Türk sivil mimari örneklerinden evler bulunmaktadır
Orduzu Pınarbaşı, Horata, Gündüzbey, İnekpınarı, İspendere İçmesi, Sultansuyu Harası, Sürgü Takas, Balaban İçmecesi, Günpınar Çağlayanı ilin önemli mesire yerleridir


Alıntı Yaparak Cevapla

Malatya Antik Kentleri - Malatya Tarihi Eserleri...

Eski 06-26-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Malatya Antik Kentleri - Malatya Tarihi Eserleri...



Melitea, Milidia, Meliddu, Melitene (Malatya)

Malatya ve çevresinde XX yüzyılın ikinci yarısında başlayan kazılar ilk yerleşimin Paleolitik Çağa (MÖ 5500–3500) kadar indiğini göstermiştir Tarihi çağlar boyunca yöre, eski ticaret yollarının üzerinde bulunuşundan ötürü önemini korumuş, bu nedenle de sürekli yerleşime sahne olmuştur Malatya’da Ansır (Buzluk) ve İnderesi mevkiinde bulunan mağaralarda Paleolitik Çağa ait buluntularla karşılaşılması bu iddiayı kuvvetlendirmiştir Ayrıca 1979 yılında başlayan Karakaya Baraj Gölü kurtarma kazıları kapsamında, Cafer Höyükte yapılan kazılarda, o yörede yaşayan insanların Paleolitik Çağda ilk kez mağaralardan çıkarak ovalara inerek yerleşik köy yaşamına başladıkları da anlaşılmıştır Bunun sonucu olarak, Cafer Höyük kazıları Malatya ve çevresinin MÖ 7000 yılında köy yaşantısının izlerini ortaya koymuştur



Anadolu’nun önemli bir kültürünü oluşturan Hititler döneminde de Aslantepe yörenin merkezi konumunda idi Geç Hitit dönemi şehir devletlerinden biri olan Malatya’nın tarihi Hitit kitabelerinden öğrenilmiştir Bunun ardından Asur krallarının yıllıklarında ve Urartu kitabelerinde de bu konu daha açıklık kazanmıştır Günümüze ulaşan Asur belgelerinde Malatya’nın ismi Milid, Melid, Milidia, Meliddu şeklinde geçmektedir Urartu ve Hitit kaynaklarında Melitea, Hitit tabletlerinde de geniş biçimde yer almıştır Bunun yanı sıra Urartu krallarından lspuinis (MÖ 824816) ile oğlu Menuas (MÖ 816–807) zamanlarına ait Palu kaya kitabelerinde, yörenin tarihine ışık tutacak bilgiler bulunmaktadır Buradan Urartuların Milid Kralı Sulumeli’yi mağlup ettikleri, Malatya Kralı’nın da bu yeni egemenliği kolayca kabul etmediği öğrenilmiştir Nitekim bu kitabelerde, I Argistis (MÖ 789–766) “Tanrı Haldi’nin sayesinde Hatti memleketlerine karşı sefer ettiğini ve Tuwate’nin oğlunun memleketini Melitea (Malatya)’yı zaptettiği” ve Malatya krallarının kısa bir süre sonra Urartulara karşı yeniden ayaklandıkları, III Sarduri’nin (MÖ 765–733) Melitea Kralı Sahu oğlu Hilaruwata’yı mağlup ederek, şehri yağmaladığı yazılıdır



MÖ 1750 yıllarında Kuşsara Kralı Anitta, Anadolu’yu tek bir yönetim altında toplayarak siyasi birliği sağlamıştır Bu dönemde Malatya’nın, büyük bir olasılıkla, siyasi birliğe katıldığı sanılmaktadır I Hattuşilis, Kuzey Suriye yolunu emniyet altına almış, yerine geçen oğlu I Murşilis ise Anadolu birliğini Halep ve Babil seferlerinden sonra sağlamış Malatya’ nın bu krallar döneminde kuzey Suriye ile Anadolu arasında önemli yol kavşağında olması nedeniyle Hitit birliğine girdiği ve bir Hitit şehri olduğu sanılmaktadır I Mursilis, babası I Hattusilis ’in gösterdiği, çıkarlarının güneyde olduğu fikri üzerine hareket edip, Halep ve Bağdat’ı fethederek “Büyük Kral” unvanını aldığı Akad metinlerinde görülmektedir Hitit Krallarından Ammunas ile Huzziyas’tan dönemlerinde MÖ XV yüzyılda yer yer görülen isyanlar sonunda Hitit Birliğinin kuzey Suriye’deki egemenliği Mitanni Krallığının eline geçmiştir Böylece, Malatya da bu dönemde Mitanni egemenliği altına girmiştir Hitit Kralı Şuppiluliuma, MÖ 1450 yıllarında Fırat Nehrini geçerek bölgede yer alan Mitanni egemenliğine son vererek Malatya’yı yeniden Hitit İmparatorluğuna kazandırmıştır II Mursilis, Muvatalli ve III Hattusilis dönemlerinde Malatya, Hitit Merkezine bağlı kalmıştır

MÖ 1000 yıllarında Malatya, Kargamış Krallığı’na bağlı olarak varlığını sürdürmüştür Gürün yakınlarında bulunan bir kitabeye göre “Sasa” isimli biri Malatya Kralı olarak bilinmektedir Asur Kralı II Adad Nirari (MÖ 911-891) Kargamış’ı egemenliği altına alarak, Kargamış’ın Malatya üzerindeki hakimiyeti son bulmuştur Yöredeki Urartu egemenliği, Asur kralı III Tiglat Psaser’in tahta çakışına kadar devam etmiş ve Malatya, MÖ 733’de yeniden Asur Krallığına haraç veren beylikler arasına girmiştir MÖ 722 yılında Malatya Kralı Funzianu, Asur Kralı II Sargon’a esir düşmüştür Bu tarihte Asur Kralının Malatya’yı egemenliği altına aldığı, bir isyan sonunda MÖ 713 yılında Malatya Kralı Tarhunaz’ı esir ettiği anlaşılmaktadır Kral Tarhunaz’ı halkı ile birlikte Asur’a, Basra’ya sürgün ettiği, Basra halkından bir kısmını da Malatya’ya getirerek yerleştirdiği bilinmektedir Malatya’ya Asurlu bir kral atadığını ve emrine 150 savaş arabası, 1500 atlı, 20000 yaya, 10000 kalkan ve mızrak taşıyıcıları verdiğini II Sargon’un kitabelerinden öğrenilmektedir Asur Kralı Sanherib (MÖ 705-681) döneminde Asur egemenliğinde olan Malatya’da, Asar Haddon (MÖ 681-669) zamanında Asur egemenliği sona ermiş, bunun yerini bölgede Med ve Persler almıştır



Perslerin Anadolu egemenliği Büyük İskender’e kadar sürmüştür Makedonya Kralı Büyük İskender Perslerin kurmuş olduğu idari sistemi bozmamış, bölgeye atadığı komutanları ile Helenistik kültürünün Anadolu’ya yayılmasını sağlamıştır Bundan sonra Malatya, tamamen Helen kültürünün etkisi altında kalmıştır İskender’in MÖ 323 yılında ölümünden sonra bu büyük İmparatorluk, onun komutanları ve Satrapları arasında bölüşülmeye başlandı Malatya bölgesine ilk önce, İskender’in Kapadokya Satrabı Eumenes’in egemenliğine girmiştir Eumenes’in MÖ 315’de komutan Antiogonos’a yenilmesi üzerine bu kez yöre Antiogonosların egemenliğine girmiştir Böylece, MÖ 312’de Seleukos devletinin temelleri atılmıştır Seleukosların Malatya’yı da içerisine alan topraklarda yeni bir krallık kurması, Lisimaukhos’u MÖ 281 ’de yenilgiye uğratmasından sonra gerçekleşmiştir Seleukosların Malatya’da egemenlikleri yalnızca bir yıl sürmüş, yöre halkının isyanı sonucu Seleukoslar Malatya’yı terk etmek zorunda kalmışlardır Bundan sonra yöre Kapadokya Krallığı’nın egemenliğine geçmiştir Ne var ki Kapadokya Krallığı, bir süre sonra “Sofen Presleri” diye anılan ve Harput yöresinde bağımsızlığını ilan eden prenslere boyun eğmiş ve Malatya yöresinin yönetimini bırakmak zorunda kalmıştır MÖ 212’de bölgedeki yönetim, tekrar Seleukosların eline geçmiştir Bu yönetimden de memnun olmayan yöre haklı, kuzeyde bulunan Pontus Kralı Farmekes’in koruması altına sığınmıştır (MÖ 170)

Malatya yöresi uzun süre Pontus Krallığına bağlı olarak kalmıştır Pontus Kralı Mitridates Evpator’un (MÖ 120-63), Pompeius komutasındaki Roma ordusuna yenilmesinden sonra bölge, merkezi Kelkit Irmağı kıyısındaki Kabira olan Roma eyaletinin sınırları içerisine alınmıştır (MÖ 66) Roma döneminde eski kavşak yollarından ötürü, Roma ordularının uğrak yeri haline gelen Malatya; kuzeyi güneye, doğuyu batıya bağlayan bir düğüm noktası konumundaydı Ayrıca Fırat nehrinin doğu ile batıyı birbirinden ayırması, buranın önemini daha da artırmıştır Bu bölgeye Romalılar iki Legionu (lejyon) yerleştirmişlerdir Bu lejyonlardan biri Melitene’ye (Malatya) gönderilerek görevlendirilen lejyon XII Fulminita’dır Diğeri ise Samosata (Samsat-Adıyaman) gönderilen lejyon XVI Flavia’dır Roma’nın 30 lejyonundan ikisini Fırat kıyısına yerleştirmesi bölgenin önemini gözler önüne sermektedir Melitene’de yerleştirilen 12 lejyon doğudaki Roma’nın en önemli askeri bir üssü olmuştur Bu lejyonlar bölgede asayişi sağlayarak, Karadeniz’den Zeugma’ya kadar uzanan doğu sınırlarının ileri karakolu olmuştur Romalıların 12 Lejyonu buraya yerleştirmelerinin nedeni; önemli bir yol kavşağında olmasının yanı sıra Fırat’ın burada geçit vermesi, su kaynaklarının ve yiyecek depolarının bol olmasıdır 12 lejyonun Malatya’da yerleştirilmesi ile Aslantepe’deki şehrin yeri değiştirilmiş, şehrin etrafı surlarla çevrilmiştir Şehir surları (MS 98 -117) Traianus döneminde yapılmıştır

Traianus zamanında, Melitene (Malatya), Part’lara karşı önemli bir sınır üssü olmuş, askeri yolların bir geçit noktası haline gelmiştir Romalılar döneminde sınır şehri olma özelliğini taşıyan Melitene ’ye komşu devletler tarafından sürekli saldırıya uğramıştır Savaşlar nedeniyle zarar gören şehir surları, İmparator Constantinus (MS 363) zamanında onarılarak genişletilmiştir Bütün Roma’da olduğu gibi, Melitene’de (Malatya) de isyanlar artmış, şehir sürekli el değiştirmiştir Daha sonra Pers Kralı Sapor’u Bizans İmparatoru Valens yenerek bölgede Roma egemenliğini yeniden sağlamıştır Romalılar tarafından askeri bir karargâh olarak kullanılan Malatya’da o döneme ait eserler tahrip olduğundan günümüze ulaşamamıştır Ulaşabilen kültürel buluntular ve kalıntılar Malatya müzesinde sergilenmektedir



Roma İmparatorluğu’nun MS395’te Arcadius ve Honorius arasında bölünmesinden sonra Anadolu Arcadius’a düşmüştür Malatya, İmparatorluğun ikiye bölünmesinden sonra Doğu Roma (Bizans) imparatorluğu içinde kalmıştır Bizanslılar, Malatya’yı Sasanilere karşı bir hudut şehri olarak kullanmışlardır 575 yılında Sasanilerle Bizanslılar arasında büyük bir meydan savaşı olmuş, Sasani imparatoru 1 Hüsrev yenilgiyi hazmedemeyerek intikam amacı ile şehri yakıp yıkmıştır Bizans ve Araplar arasında paylaşılamayan bir merkez konumunda olan Malatya, VII yüzyıldan itibaren sürekli Arap akınlarına uğramıştır 1993 yılında Battalgazi ilçesinde Belediye Hamam inşaatı hafriyatı sırasında ele geçen VII Mikhael Dukas (1071-1078) dönemine tarihlenen altın sikkeler, Bizans döneminin bu tarihte Malatya’da son bulduğunu işaret etmektedir

Malatya Yöresinde yapılan arkeolojik kazılar:

Malatya yöresinde ProfBahadır Alkım’ın yapmış olduğu kazılarda Yesemek heykel atölyeleri ortaya çıkarmıştır Dünyadaki ilk heykel örneği sayılan, beyaz kireçtaşından yapılmış küçük figürler, MÖ 7000 yılına tarihlendirilmektedir Bunların yanı sıra Yesemek’te büyük boy heykellerle karşılaşılmıştır

Yesemek ve Pirot Caferhöyük kazılarında ortaya çıkarılan bu eserler halen Malatya müzesinde sergilenmektedir Eski çağlara ait ele geçen seramikler genellikle tek renk olup, ateşte az pişirilmiş koyu astarlıdır Bu seramiklerin yanında ithal malı Halaf tipi seramik örneklerine Hekimhan, Kuyuluk, Hinso ve Arguvan Karahöyükte; Hassuna boyalı Seramik örneklerine ise Aslantepe, Değirmentepe, İsahöyük ve Fırıncıhöyük’te rastlanmaktadır

MÖ 3000 yılında Malatya yöresi seramikleri çömlekçi çarkı yerine genellikle elle yapılmışlardır Bu seramiklerin hamuruna ince kum karıştırılmış olup, üzerleri siyah renkte astarlanmıştır Bunlara ait örneklere; Aslantepe, Hasırcı, Fırıncıhöyük, Karahöyük, İsahöyük, Morhamam, Kösehöyük, İmamoğlu, Değirmentepe, Köşgerbaba ve Pirothöyük’te rastlanmıştır Ayrıca Eski tunç II döneminde, MÖ 2500 yıllarında başlayan seramik örneklerine de yörede yer yer rastlanılmıştır Eski tunç III evrelerine ait elle yapılan, ateşle pişirilen seramikler Malatya bölgesinde çoğunlukla deve tüyü renkli olup, üzerindeki süsler, geniş bantlar şeklinde desenlerle kaplıdır Bu örneklere Aslantepe, Değirmentepe, Pirothöyük’te rastlanmıştır Aslantepe kazılarıyla 1992 yılında gün ışığına çıkarılmış ve MÖ 3200 yıllarına tarihlenen tapınak, bölgenin en önemli dini ve kültür merkezi konumuyla, Mezopotamya Kültürü ile çağdaş ve hatta Anadolu’nun ilk tapınak örneklerinden olarak tarih ve arkeolojiye ışık tutmaktadır

Aslantepe ve Değirmentepe kazıları, bölgedeki yerleşimin MÖ 5000–3000 yılları arasında Kalkolitik çağda da devam ettiğini ele geçen buluntu ve heykeller göstermektedir Değirmentepe ve Aslantepe’de bulunan çok sayıdaki taş ve pişmiş topraktan damga mühürleri ile pişmemiş toprak mühür baskıları yörenin aynı zamanda önemli bir ticaret merkezi olduğunu belgelemektedir Kuşkusuz Anadolu’nun büyük bir bölümünde olduğu gibi, Malatya da Kuzey Mezopotamya, Suriye ile Fırat Nehri yoluyla yapılan ticaretin merkezi idi

Höyükler:

Aslantepe

Malatya Orduzu semtinde yer alan tepe, şehre 4 km uzaklıktadır1932 yılında bilimsel kazılara başlanmış günümüzde de devam etmektedir Yapılan kazılarda geç Kalkolitik döneminden Roma dönemine kadar 7 kültür tabakası tespit edilmiştir En önemli yerleşimi geç Hitit döneminde oluşmuştur Bu devirde Aslatepe “Melita” ülkesinin merkeziydi

Arslantepe kazılarında ortaya çıkartılan Geç uruk dönemi sarayının kralına ait MÖ2900 yılına tarihlenen kral mezarının bir rekonstüriksüyonu Müzede sergilenmektedir Kralın hoker vaziyette yatış biçimi ve mezarın üzerinde kurban edildiği varsayılan 4 kişinin bulunma pozisyonları ilgi çekmektedir

Gelinciktepe
Orduzu semtinde yer alan tepe, Aslantepe’nin 2 km kuzey doğusunda eski Tunç devri yerleşim yeridir

Ansur(Buzluk)
Merkeze bağlı Yazıhan Bucağının Buzluk Köyü sınırları içerisindedir

Köşgerbaba Höyüğü
Malatya’nın 31 km Kuzeydoğusunda, Fırat köyü sınırları içindedir En üstte küçük bir Osmanlı yerleşmesinin altında Roma kenti yer alır Urartu katında, çok sayıda boya bezekli keramik, demir silahlar ele geçirildi En alt kat, İlk Tunç çağı kalıntılarını içerir Höyük baraj gölünün altındadır

Pirot Höyük (İkiz Höyük)
Çift konili olduğu için İkiz Höyük diye de bilinir Malatya’nın 40 kmkuzey doğusunda, bugün baraj gölü altındaki Kıyıcak köyündedir Araştırma sonuçlarına göre, ilk Tunç Çağından Bizans’a değin yerleşim alanı olarak kullanıldığı anlaşılmıştır

İmamoğlu Höyük
Malatya’nın 24 km Kuzeydoğusundaki höyük, Karakaya baraj gölünün suları altındadır İlk Tunç Çağı’ndan Roma dönemine kadar yerleşim yeriydi

İlk defa 1945 yılında ProfDr Kılıç Kökten tarafından İmamlı adıyla haberdar edilen höyük, yörede daha sonra yüzey araştırması yapan ProfDr Ümit Serdaroğlu ve ProfDr Mehmet Özdoğan tarafından yeniden belgelenmiştir 1980–87 yıllarında, İstanbul Arkeoloji Müzeleri araştırmacılarından Edibe Uzunoğlu yönetiminde kazılar yapılmıştır Kazı daha çok koni kısmının üstünde ve yamacında gerçekleştirilmiştir

Fethiye Höyük
Malatya’nın 36 km Kuzey batısındadır İlk Tunç Çağı yerleşmesinden çok sayıda çakmak taşı bulunmuştur

Değirmentepe Höyük
Değirmentepe Malatya’nın 24 km, bugün baraj gölü altında kalan İmamlı Höyüğünün 1,5 km doğusundadır Son Kalkolitik çağda Orta Anadolu, Kuzey Mezopotamya ve Suriye ile ticari ilişkileri bulunan önemli bir merkezdi Değirmentepe, Malatya’nın 24 km, bugün baraj gölü altında kalan İmamlı Höyüğünün 1,5 km doğusundadır

Bu höyük ilk defa Adagören “Kilisik” höyüğü olarak 1975’te ProfÜmit Serdaroğlu ve ekibi tarafından yeri saptanmıştır Daha sonra Prof Mehmet Özdoğan ve ekibinin aşağı Fırat havzası yüzey araştırmalarında Değirmentepe ismi verilmiştir İstanbul Üniversitesi Prehistorya Kürsüsünden Prof Ufuk Esin tarafından kurtarma kazılarına başlanmıştır

Höyük üzerinde çeşitli açmalardan eşde edilen sonuçlara göre burada on bir tabaka tespit edilmiştir Höyük 5000- 4000 yılları arasına tarihlendirilmiştir En üstteki ilk dört yerleşim tabakası Demir Çağına aittir Ancak, son iki tabaka Geç Roma ve Bizans dönemlerinde yeniden kullanılmıştır Bu nedenle de tahrip olmuştur Yapılan kazılar sonucunda yuvarlak planlı küçük bir kale, küp mezarlardan oluşan nekropol, taş kemerli kerpiç duvarlı, dörtgen planlı bitişik düzende evler ortaya çıkarılmıştır Ele geçen çanak çömlekler Geç Hitit, Urartu ve son Asur dönemlerine ait çanak çömleklerle karışık bir düzendedir Burada ele geçen Kalkolitik Obeyt kültürü mühür ve mühür baskıları Anadolu’da bu döneme ait mühür sanatı ile ilgili en büyük koleksiyonu oluşturmuştur Obeyt kültürünün ortaya koyduğu çanak çömlekler ise, genellikle yeşilimsi, bej, pembemsi, açık renkli kilden yapılmışlardır Geometrik, şematik bitki motifleri, açık renk zemine siyah, kırmızı ve kahverenginde bezeme olarak yapılmıştır

Cafer Höyük
Kentin 40 km Kuzeydoğusundaki höyükte, üstte ilk tunç Çağı, üstte ise keramiksiz neolotik yerleşme saptandı Bugün Karakaya baraj gölünün altındadır

Levent Vadisi
Akçadağ ilçe sınırları içinde çeşitli jeolojik olaylar sonucunda meydana gelen levent Vadisinde, vadi boyunca farklı büyüklükte Mağaralar mevcuttur Yapılan yüzey incelemeleri sonucunda Bağköy civarındaki mağaralarda Geç Hitit Çağı’na ait olduğu düşünülen kaya kabartmaları bulunmuştur

Fırıncılar Höyük, Fethiye Höyük, Ören, Güzelyurt, Samanköy, İsa Höyük, Morhaman, Karahöyük, Sürgü Höyük, Hasırcılar, Hacı Höyük, İkinciler ve Aslantaş Malatya’daki diğer arkeolojik alanlardır

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Malatya Antik Kentleri - Malatya Tarihi Eserleri...

Eski 09-16-2021   #4
Kayıtsız
Varsayılan

Cevap : Malatya Antik Kentleri - Malatya Tarihi Eserleri...



Alıntı:
Prof. Dr. Sinsi tafarından gönderildi Mesajı Görüntüle
Melitea, Milidia, Meliddu, Melitene (Malatya)

Malatya ve çevresinde XX yüzyılın ikinci yarısında başlayan kazılar ilk yerleşimin Paleolitik Çağa (MÖ 5500–3500) kadar indiğini göstermiştir Tarihi çağlar boyunca yöre, eski ticaret yollarının üzerinde bulunuşundan ötürü önemini korumuş, bu nedenle de sürekli yerleşime sahne olmuştur Malatya’da Ansır (Buzluk) ve İnderesi mevkiinde bulunan mağaralarda Paleolitik Çağa ait buluntularla karşılaşılması bu iddiayı kuvvetlendirmiştir Ayrıca 1979 yılında başlayan Karakaya Baraj Gölü kurtarma kazıları kapsamında, Cafer Höyükte yapılan kazılarda, o yörede yaşayan insanların Paleolitik Çağda ilk kez mağaralardan çıkarak ovalara inerek yerleşik köy yaşamına başladıkları da anlaşılmıştır Bunun sonucu olarak, Cafer Höyük kazıları Malatya ve çevresinin MÖ 7000 yılında köy yaşantısının izlerini ortaya koymuştur



Anadolu’nun önemli bir kültürünü oluşturan Hititler döneminde de Aslantepe yörenin merkezi konumunda idi Geç Hitit dönemi şehir devletlerinden biri olan Malatya’nın tarihi Hitit kitabelerinden öğrenilmiştir Bunun ardından Asur krallarının yıllıklarında ve Urartu kitabelerinde de bu konu daha açıklık kazanmıştır Günümüze ulaşan Asur belgelerinde Malatya’nın ismi Milid, Melid, Milidia, Meliddu şeklinde geçmektedir Urartu ve Hitit kaynaklarında Melitea, Hitit tabletlerinde de geniş biçimde yer almıştır Bunun yanı sıra Urartu krallarından lspuinis (MÖ 824816) ile oğlu Menuas (MÖ 816–807) zamanlarına ait Palu kaya kitabelerinde, yörenin tarihine ışık tutacak bilgiler bulunmaktadır Buradan Urartuların Milid Kralı Sulumeli’yi mağlup ettikleri, Malatya Kralı’nın da bu yeni egemenliği kolayca kabul etmediği öğrenilmiştir Nitekim bu kitabelerde, I Argistis (MÖ 789–766) “Tanrı Haldi’nin sayesinde Hatti memleketlerine karşı sefer ettiğini ve Tuwate’nin oğlunun memleketini Melitea (Malatya)’yı zaptettiği” ve Malatya krallarının kısa bir süre sonra Urartulara karşı yeniden ayaklandıkları, III Sarduri’nin (MÖ 765–733) Melitea Kralı Sahu oğlu Hilaruwata’yı mağlup ederek, şehri yağmaladığı yazılıdır



MÖ 1750 yıllarında Kuşsara Kralı Anitta, Anadolu’yu tek bir yönetim altında toplayarak siyasi birliği sağlamıştır Bu dönemde Malatya’nın, büyük bir olasılıkla, siyasi birliğe katıldığı sanılmaktadır I Hattuşilis, Kuzey Suriye yolunu emniyet altına almış, yerine geçen oğlu I Murşilis ise Anadolu birliğini Halep ve Babil seferlerinden sonra sağlamış Malatya’ nın bu krallar döneminde kuzey Suriye ile Anadolu arasında önemli yol kavşağında olması nedeniyle Hitit birliğine girdiği ve bir Hitit şehri olduğu sanılmaktadır I Mursilis, babası I Hattusilis ’in gösterdiği, çıkarlarının güneyde olduğu fikri üzerine hareket edip, Halep ve Bağdat’ı fethederek “Büyük Kral” unvanını aldığı Akad metinlerinde görülmektedir Hitit Krallarından Ammunas ile Huzziyas’tan dönemlerinde MÖ XV yüzyılda yer yer görülen isyanlar sonunda Hitit Birliğinin kuzey Suriye’deki egemenliği Mitanni Krallığının eline geçmiştir Böylece, Malatya da bu dönemde Mitanni egemenliği altına girmiştir Hitit Kralı Şuppiluliuma, MÖ 1450 yıllarında Fırat Nehrini geçerek bölgede yer alan Mitanni egemenliğine son vererek Malatya’yı yeniden Hitit İmparatorluğuna kazandırmıştır II Mursilis, Muvatalli ve III Hattusilis dönemlerinde Malatya, Hitit Merkezine bağlı kalmıştır

MÖ 1000 yıllarında Malatya, Kargamış Krallığı’na bağlı olarak varlığını sürdürmüştür Gürün yakınlarında bulunan bir kitabeye göre “Sasa” isimli biri Malatya Kralı olarak bilinmektedir Asur Kralı II Adad Nirari (MÖ 911-891) Kargamış’ı egemenliği altına alarak, Kargamış’ın Malatya üzerindeki hakimiyeti son bulmuştur Yöredeki Urartu egemenliği, Asur kralı III Tiglat Psaser’in tahta çakışına kadar devam etmiş ve Malatya, MÖ 733’de yeniden Asur Krallığına haraç veren beylikler arasına girmiştir MÖ 722 yılında Malatya Kralı Funzianu, Asur Kralı II Sargon’a esir düşmüştür Bu tarihte Asur Kralının Malatya’yı egemenliği altına aldığı, bir isyan sonunda MÖ 713 yılında Malatya Kralı Tarhunaz’ı esir ettiği anlaşılmaktadır Kral Tarhunaz’ı halkı ile birlikte Asur’a, Basra’ya sürgün ettiği, Basra halkından bir kısmını da Malatya’ya getirerek yerleştirdiği bilinmektedir Malatya’ya Asurlu bir kral atadığını ve emrine 150 savaş arabası, 1500 atlı, 20000 yaya, 10000 kalkan ve mızrak taşıyıcıları verdiğini II Sargon’un kitabelerinden öğrenilmektedir Asur Kralı Sanherib (MÖ 705-681) döneminde Asur egemenliğinde olan Malatya’da, Asar Haddon (MÖ 681-669) zamanında Asur egemenliği sona ermiş, bunun yerini bölgede Med ve Persler almıştır



Perslerin Anadolu egemenliği Büyük İskender’e kadar sürmüştür Makedonya Kralı Büyük İskender Perslerin kurmuş olduğu idari sistemi bozmamış, bölgeye atadığı komutanları ile Helenistik kültürünün Anadolu’ya yayılmasını sağlamıştır Bundan sonra Malatya, tamamen Helen kültürünün etkisi altında kalmıştır İskender’in MÖ 323 yılında ölümünden sonra bu büyük İmparatorluk, onun komutanları ve Satrapları arasında bölüşülmeye başlandı Malatya bölgesine ilk önce, İskender’in Kapadokya Satrabı Eumenes’in egemenliğine girmiştir Eumenes’in MÖ 315’de komutan Antiogonos’a yenilmesi üzerine bu kez yöre Antiogonosların egemenliğine girmiştir Böylece, MÖ 312’de Seleukos devletinin temelleri atılmıştır Seleukosların Malatya’yı da içerisine alan topraklarda yeni bir krallık kurması, Lisimaukhos’u MÖ 281 ’de yenilgiye uğratmasından sonra gerçekleşmiştir Seleukosların Malatya’da egemenlikleri yalnızca bir yıl sürmüş, yöre halkının isyanı sonucu Seleukoslar Malatya’yı terk etmek zorunda kalmışlardır Bundan sonra yöre Kapadokya Krallığı’nın egemenliğine geçmiştir Ne var ki Kapadokya Krallığı, bir süre sonra “Sofen Presleri” diye anılan ve Harput yöresinde bağımsızlığını ilan eden prenslere boyun eğmiş ve Malatya yöresinin yönetimini bırakmak zorunda kalmıştır MÖ 212’de bölgedeki yönetim, tekrar Seleukosların eline geçmiştir Bu yönetimden de memnun olmayan yöre haklı, kuzeyde bulunan Pontus Kralı Farmekes’in koruması altına sığınmıştır (MÖ 170)

Malatya yöresi uzun süre Pontus Krallığına bağlı olarak kalmıştır Pontus Kralı Mitridates Evpator’un (MÖ 120-63), Pompeius komutasındaki Roma ordusuna yenilmesinden sonra bölge, merkezi Kelkit Irmağı kıyısındaki Kabira olan Roma eyaletinin sınırları içerisine alınmıştır (MÖ 66) Roma döneminde eski kavşak yollarından ötürü, Roma ordularının uğrak yeri haline gelen Malatya; kuzeyi güneye, doğuyu batıya bağlayan bir düğüm noktası konumundaydı Ayrıca Fırat nehrinin doğu ile batıyı birbirinden ayırması, buranın önemini daha da artırmıştır Bu bölgeye Romalılar iki Legionu (lejyon) yerleştirmişlerdir Bu lejyonlardan biri Melitene’ye (Malatya) gönderilerek görevlendirilen lejyon XII Fulminita’dır Diğeri ise Samosata (Samsat-Adıyaman) gönderilen lejyon XVI Flavia’dır Roma’nın 30 lejyonundan ikisini Fırat kıyısına yerleştirmesi bölgenin önemini gözler önüne sermektedir Melitene’de yerleştirilen 12 lejyon doğudaki Roma’nın en önemli askeri bir üssü olmuştur Bu lejyonlar bölgede asayişi sağlayarak, Karadeniz’den Zeugma’ya kadar uzanan doğu sınırlarının ileri karakolu olmuştur Romalıların 12 Lejyonu buraya yerleştirmelerinin nedeni; önemli bir yol kavşağında olmasının yanı sıra Fırat’ın burada geçit vermesi, su kaynaklarının ve yiyecek depolarının bol olmasıdır 12 lejyonun Malatya’da yerleştirilmesi ile Aslantepe’deki şehrin yeri değiştirilmiş, şehrin etrafı surlarla çevrilmiştir Şehir surları (MS 98 -117) Traianus döneminde yapılmıştır

Traianus zamanında, Melitene (Malatya), Part’lara karşı önemli bir sınır üssü olmuş, askeri yolların bir geçit noktası haline gelmiştir Romalılar döneminde sınır şehri olma özelliğini taşıyan Melitene ’ye komşu devletler tarafından sürekli saldırıya uğramıştır Savaşlar nedeniyle zarar gören şehir surları, İmparator Constantinus (MS 363) zamanında onarılarak genişletilmiştir Bütün Roma’da olduğu gibi, Melitene’de (Malatya) de isyanlar artmış, şehir sürekli el değiştirmiştir Daha sonra Pers Kralı Sapor’u Bizans İmparatoru Valens yenerek bölgede Roma egemenliğini yeniden sağlamıştır Romalılar tarafından askeri bir karargâh olarak kullanılan Malatya’da o döneme ait eserler tahrip olduğundan günümüze ulaşamamıştır Ulaşabilen kültürel buluntular ve kalıntılar Malatya müzesinde sergilenmektedir



Roma İmparatorluğu’nun MS395’te Arcadius ve Honorius arasında bölünmesinden sonra Anadolu Arcadius’a düşmüştür Malatya, İmparatorluğun ikiye bölünmesinden sonra Doğu Roma (Bizans) imparatorluğu içinde kalmıştır Bizanslılar, Malatya’yı Sasanilere karşı bir hudut şehri olarak kullanmışlardır 575 yılında Sasanilerle Bizanslılar arasında büyük bir meydan savaşı olmuş, Sasani imparatoru 1 Hüsrev yenilgiyi hazmedemeyerek intikam amacı ile şehri yakıp yıkmıştır Bizans ve Araplar arasında paylaşılamayan bir merkez konumunda olan Malatya, VII yüzyıldan itibaren sürekli Arap akınlarına uğramıştır 1993 yılında Battalgazi ilçesinde Belediye Hamam inşaatı hafriyatı sırasında ele geçen VII Mikhael Dukas (1071-1078) dönemine tarihlenen altın sikkeler, Bizans döneminin bu tarihte Malatya’da son bulduğunu işaret etmektedir

Malatya Yöresinde yapılan arkeolojik kazılar:

Malatya yöresinde ProfBahadır Alkım’ın yapmış olduğu kazılarda Yesemek heykel atölyeleri ortaya çıkarmıştır Dünyadaki ilk heykel örneği sayılan, beyaz kireçtaşından yapılmış küçük figürler, MÖ 7000 yılına tarihlendirilmektedir Bunların yanı sıra Yesemek’te büyük boy heykellerle karşılaşılmıştır

Yesemek ve Pirot Caferhöyük kazılarında ortaya çıkarılan bu eserler halen Malatya müzesinde sergilenmektedir Eski çağlara ait ele geçen seramikler genellikle tek renk olup, ateşte az pişirilmiş koyu astarlıdır Bu seramiklerin yanında ithal malı Halaf tipi seramik örneklerine Hekimhan, Kuyuluk, Hinso ve Arguvan Karahöyükte; Hassuna boyalı Seramik örneklerine ise Aslantepe, Değirmentepe, İsahöyük ve Fırıncıhöyük’te rastlanmaktadır

MÖ 3000 yılında Malatya yöresi seramikleri çömlekçi çarkı yerine genellikle elle yapılmışlardır Bu seramiklerin hamuruna ince kum karıştırılmış olup, üzerleri siyah renkte astarlanmıştır Bunlara ait örneklere; Aslantepe, Hasırcı, Fırıncıhöyük, Karahöyük, İsahöyük, Morhamam, Kösehöyük, İmamoğlu, Değirmentepe, Köşgerbaba ve Pirothöyük’te rastlanmıştır Ayrıca Eski tunç II döneminde, MÖ 2500 yıllarında başlayan seramik örneklerine de yörede yer yer rastlanılmıştır Eski tunç III evrelerine ait elle yapılan, ateşle pişirilen seramikler Malatya bölgesinde çoğunlukla deve tüyü renkli olup, üzerindeki süsler, geniş bantlar şeklinde desenlerle kaplıdır Bu örneklere Aslantepe, Değirmentepe, Pirothöyük’te rastlanmıştır Aslantepe kazılarıyla 1992 yılında gün ışığına çıkarılmış ve MÖ 3200 yıllarına tarihlenen tapınak, bölgenin en önemli dini ve kültür merkezi konumuyla, Mezopotamya Kültürü ile çağdaş ve hatta Anadolu’nun ilk tapınak örneklerinden olarak tarih ve arkeolojiye ışık tutmaktadır

Aslantepe ve Değirmentepe kazıları, bölgedeki yerleşimin MÖ 5000–3000 yılları arasında Kalkolitik çağda da devam ettiğini ele geçen buluntu ve heykeller göstermektedir Değirmentepe ve Aslantepe’de bulunan çok sayıdaki taş ve pişmiş topraktan damga mühürleri ile pişmemiş toprak mühür baskıları yörenin aynı zamanda önemli bir ticaret merkezi olduğunu belgelemektedir Kuşkusuz Anadolu’nun büyük bir bölümünde olduğu gibi, Malatya da Kuzey Mezopotamya, Suriye ile Fırat Nehri yoluyla yapılan ticaretin merkezi idi

Höyükler:

Aslantepe

Malatya Orduzu semtinde yer alan tepe, şehre 4 km uzaklıktadır1932 yılında bilimsel kazılara başlanmış günümüzde de devam etmektedir Yapılan kazılarda geç Kalkolitik döneminden Roma dönemine kadar 7 kültür tabakası tespit edilmiştir En önemli yerleşimi geç Hitit döneminde oluşmuştur Bu devirde Aslatepe “Melita” ülkesinin merkeziydi

Arslantepe kazılarında ortaya çıkartılan Geç uruk dönemi sarayının kralına ait MÖ2900 yılına tarihlenen kral mezarının bir rekonstüriksüyonu Müzede sergilenmektedir Kralın hoker vaziyette yatış biçimi ve mezarın üzerinde kurban edildiği varsayılan 4 kişinin bulunma pozisyonları ilgi çekmektedir

Gelinciktepe
Orduzu semtinde yer alan tepe, Aslantepe’nin 2 km kuzey doğusunda eski Tunç devri yerleşim yeridir

Ansur(Buzluk)
Merkeze bağlı Yazıhan Bucağının Buzluk Köyü sınırları içerisindedir

Köşgerbaba Höyüğü
Malatya’nın 31 km Kuzeydoğusunda, Fırat köyü sınırları içindedir En üstte küçük bir Osmanlı yerleşmesinin altında Roma kenti yer alır Urartu katında, çok sayıda boya bezekli keramik, demir silahlar ele geçirildi En alt kat, İlk Tunç çağı kalıntılarını içerir Höyük baraj gölünün altındadır

Pirot Höyük (İkiz Höyük)
Çift konili olduğu için İkiz Höyük diye de bilinir Malatya’nın 40 kmkuzey doğusunda, bugün baraj gölü altındaki Kıyıcak köyündedir Araştırma sonuçlarına göre, ilk Tunç Çağından Bizans’a değin yerleşim alanı olarak kullanıldığı anlaşılmıştır

İmamoğlu Höyük
Malatya’nın 24 km Kuzeydoğusundaki höyük, Karakaya baraj gölünün suları altındadır İlk Tunç Çağı’ndan Roma dönemine kadar yerleşim yeriydi

İlk defa 1945 yılında ProfDr Kılıç Kökten tarafından İmamlı adıyla haberdar edilen höyük, yörede daha sonra yüzey araştırması yapan ProfDr Ümit Serdaroğlu ve ProfDr Mehmet Özdoğan tarafından yeniden belgelenmiştir 1980–87 yıllarında, İstanbul Arkeoloji Müzeleri araştırmacılarından Edibe Uzunoğlu yönetiminde kazılar yapılmıştır Kazı daha çok koni kısmının üstünde ve yamacında gerçekleştirilmiştir

Fethiye Höyük
Malatya’nın 36 km Kuzey batısındadır İlk Tunç Çağı yerleşmesinden çok sayıda çakmak taşı bulunmuştur

Değirmentepe Höyük
Değirmentepe Malatya’nın 24 km, bugün baraj gölü altında kalan İmamlı Höyüğünün 1,5 km doğusundadır Son Kalkolitik çağda Orta Anadolu, Kuzey Mezopotamya ve Suriye ile ticari ilişkileri bulunan önemli bir merkezdi Değirmentepe, Malatya’nın 24 km, bugün baraj gölü altında kalan İmamlı Höyüğünün 1,5 km doğusundadır

Bu höyük ilk defa Adagören “Kilisik” höyüğü olarak 1975’te ProfÜmit Serdaroğlu ve ekibi tarafından yeri saptanmıştır Daha sonra Prof Mehmet Özdoğan ve ekibinin aşağı Fırat havzası yüzey araştırmalarında Değirmentepe ismi verilmiştir İstanbul Üniversitesi Prehistorya Kürsüsünden Prof Ufuk Esin tarafından kurtarma kazılarına başlanmıştır

Höyük üzerinde çeşitli açmalardan eşde edilen sonuçlara göre burada on bir tabaka tespit edilmiştir Höyük 5000- 4000 yılları arasına tarihlendirilmiştir En üstteki ilk dört yerleşim tabakası Demir Çağına aittir Ancak, son iki tabaka Geç Roma ve Bizans dönemlerinde yeniden kullanılmıştır Bu nedenle de tahrip olmuştur Yapılan kazılar sonucunda yuvarlak planlı küçük bir kale, küp mezarlardan oluşan nekropol, taş kemerli kerpiç duvarlı, dörtgen planlı bitişik düzende evler ortaya çıkarılmıştır Ele geçen çanak çömlekler Geç Hitit, Urartu ve son Asur dönemlerine ait çanak çömleklerle karışık bir düzendedir Burada ele geçen Kalkolitik Obeyt kültürü mühür ve mühür baskıları Anadolu’da bu döneme ait mühür sanatı ile ilgili en büyük koleksiyonu oluşturmuştur Obeyt kültürünün ortaya koyduğu çanak çömlekler ise, genellikle yeşilimsi, bej, pembemsi, açık renkli kilden yapılmışlardır Geometrik, şematik bitki motifleri, açık renk zemine siyah, kırmızı ve kahverenginde bezeme olarak yapılmıştır

Cafer Höyük
Kentin 40 km Kuzeydoğusundaki höyükte, üstte ilk tunç Çağı, üstte ise keramiksiz neolotik yerleşme saptandı Bugün Karakaya baraj gölünün altındadır

Levent Vadisi
Akçadağ ilçe sınırları içinde çeşitli jeolojik olaylar sonucunda meydana gelen levent Vadisinde, vadi boyunca farklı büyüklükte Mağaralar mevcuttur Yapılan yüzey incelemeleri sonucunda Bağköy civarındaki mağaralarda Geç Hitit Çağı’na ait olduğu düşünülen kaya kabartmaları bulunmuştur

Fırıncılar Höyük, Fethiye Höyük, Ören, Güzelyurt, Samanköy, İsa Höyük, Morhaman, Karahöyük, Sürgü Höyük, Hasırcılar, Hacı Höyük, İkinciler ve Aslantaş Malatya’daki diğer arkeolojik alanlardır
Orduzu çok beğendiğim yerlerdendir Paylaşım için teşekkür ederim
https://wwwotelnevacom/tr/blog/orduzu orduzu malatya

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »
Konu Araçları Bu Konuda Ara
Bu Konuda Ara:

Gelişmiş Arama
Görünüm Modları


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.