Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Yazılar & Hikayeler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
muhabbet, rabıta

Rabıta (Muhabbet)

Eski 08-06-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Rabıta (Muhabbet)




Rabıta (Muhabbet)



Peygamber efendimiz sallallâhu aleyhi vesellem: ?Kişi sevdiği ile beraberdir? [1] buyurmuştur


Rabteden, bağlayan, yakınlık, sevgi ve muhabbet gibi manalara gelir Tasavvufta râbıta sâlikin daima huzur-ı ilâhî de bulun*duğunu yakinen bilmesi ve Allah?ı görür gibi ibadet etmesidir Hidâ*yet-i ha*kîkîye nail olmak; ancak bu duygu ve şuur ile mümkündür


Mürid, bu irtibat sayesinde her tavır ve hareketinde kendisini şeyhine benzetmeye çalışır ve yukarıda işaret ettiğimiz ?Muhabbet râbıtası? sonucunda seven, giderek sevilenin sıfatlarına bürünür


Nitekim İmâm-ı Rabbânî?nin beyanı vechile; manevî yolda iler*lemek, kendisine uyulan şeyhe, yapılan muhabbet râbıtasına bağ*lıdır


Bir mürid, şeyhine karşı olan muhabbeti vasıtasıyla an be an onun boyasıyla boyanır ve in?ikas yoluyla nurlanır Bu muhabbet ve nur*lanma kâmil mânâda olursa bu hâle fenâ fişşeyh denir Şeyhin, mü*ridi yetiştirdiğini, müridin de kendi istifadesini bilmesi şart değildir Ni*tekim güneşin harâretiyle yavaş yavaş yetişen ve günlerin geçme*siyle olgunlaşan nebâtat yetiştiğini bilmediği gibi, onların kemale erme*sine sebep olan güneşinde bunu idrak etmesi gerekli değildir


Evliyâullah hazerâtı aşk ve muhabbeti şöyle teşbîh etmişlerdir: ?El hubbu belâ ve?l aşkı semmül katl?


Allah ve Rasûlüne muhabbet belâ kadar zordur Onlara âşık ol*mak ise öldürücü zehirdir


Cenâb-ı Hakk Kur?an-ı Kerîm?de şöyle buyuruyor:

يَا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اتَّقُوا اللّٰهَ وَكُونُوا مَعَ الصَّادِقِينَ


?Ey iman edenler! Allah?tan korkun ve sâdıklarla hemcelis olun?



[2]



Bu âyet-i kerîmede müminlere hitap edildiği açıktır Bu göster*mektedir ki ?sıdk? sıfatı, imandan daha husûsî bir manaya sahiptir Yani sıdk mertebesinde bulunan herkes mümindir, ancak her mümin sıdk mertebesinde değildir


Bu âyette emir buyurulan ?beraberlik? iki şekilde olur:

Cismânî beraberlik: Sâdıkların meclisine bizzat devam ederek, onlardan ilim, fazilet ve feyz almakla olur


Ashâb-ı kirâm Rasûlullah?ın etrafında pervane olup, sürekli onunla birlikte bulunmaya âzamî gayret ederlerdi


Uzak beldelerde bulunanlar da fırsat buldukça, yol emniyetini temin ettikçe, her taraftan alemlerin efendisini ziyarete gelirlerdi


Hz Ömer (ra) efendimiz, Medine dışında otururken komşusu ile birer gün nöbetleşerek Allah Rasûlünun yanına gelir, huzûr-ı Rasûlullahta sohbete müdavim olur ve o günkü sohbeti, ahvâli ve hâdiseleri arkadaşına aktarırdı


Rasûlullahla cismen beraber olmak ashâb-ı kirâmı manen suratli bir şekilde kemâle erdirmiş; cismanî birliktelik yanında Risâlet-penahın halaka-ı tedrîsatında, kalpten kalbe aynel-yakîn ilham olarak ve in?ikas tarikıyla hâl ve nûr mün?akis olmuştur Bu halde zâhiren ve bâtınen kemâlâta ermişler*dir Bunun içindir ki, diğer in*sanlar ashâb-ı kirâmın derecesine ula*şamazlar


Ruhanî beraberlik: Eğer kişi, sâdıklardan cismânî olarak ayrı bu*lunuyorsa ne yapacaktır? İşte bu durumda da onların gidişatlarına uyacak, yaptıklarını yapıp, yapmadıklarını terk edecek; onların hâl, tavır ve sözlerini onların gıyabında hayalinde canlandıracak ve onla*rın hâli ile hâllenecektir


Ehlullahın meclisinde bizzat bulunmak, kişiye fayda sağladığı gibi, gıyaben şahıslarını ve hallerini düşünmek de fayda verir Çünkü bir kişi hayalinde, dimağında ve kalbinde neyi tasavvur ederse, fiille*rinde de o tezâhür eder (açığa çıkar) ki, râbıta (muhabbet) de bundan ibarettir


Nakşibendî meşâyihinden Hâce Muhammed Masum hazretleri köklü bir muhabbete vesile olan râbıtayı özellikle tavsiye etmişlerdir Zira hakiki sevgi olunca müminin kalbinde bilâ icbar velâ ihtiyar zikrullah vücuda gelir, kalp selâmet bulur, huzur-ı daimîye mazhar olur


Allahu Teâlâ şöyle buyurmuştur:





رِجَالٌ لَاتُلْه۪يهِمْ تِجَارَةٌ وَلَا بَيْعٌ عَنْ ذِكْرِ اللّٰهِ وَاِقَامِ الصَّلٰوةِ وَا۪يتَاءِ الزَّكٰوةِ يَخَافُونَ يَوْمًا تَتَقَلَّبُ ف۪يهِ الْقُلُوبُ وَالْاَبْصَارُ


?Onlar, ne ticaret ne de alış-verişin kendilerini Allah?ı anmaktan, na*maz kılmaktan ve zeât vermekten alıkoyamadığı insanlardır Onlar, kalple*rin ve gözlerin dehşete düştüğü bir günden korkarlar?



[3]



Rabbimiz cümlemizi kendisini çok zikreden kulları zümresine dahil etsin ve kalbimizi iman hakîkatlariyle ve yakîn nurlarıyla tenvîr et*sin Âmin


Râbıtanın delili Kitap, Sünnet ve imamlarımızın kavilleriyle sabit*tir


Cenâb-ı Hakk şöyle buyurmuştur:

يَااَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اتَّقُوا اللّٰهَ وَابْتَغُوا اِلَيْهِ الْوَس۪يلَةَ وَجَاهِدُوا ف۪ى سَب۪يلِه۪ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ


?Ey iman edenler! Allah?tan korkun O?na yaklaşmaya vesile arayın ve yolunda cihad edin ki kurtuluşa eresiniz?



[4]



Burada âyetin mefhumu umûmî ise de emredilen şey vesile ara*mak olunca, muhabbet kulu Allah (cc)?na vâsıl edecek şeylerin en efdali haline gelir


Çünkü Cenâb-ı Hakk Peygamberimiz sallallâhu aleyhi vesellem ve diğer nebîler hakkında:






قُلْ اِنْ كُنْتُمْ تُحِبُّونَ اللّٰهَ فَاتَّبِعُون۪ى يُحْبِبْكُمُ اللّٰهُ وَيَغْفِرْ لَكُمْذُنُوبَكُمْ وَاللّٰهُ غَفُورٌ رَح۪يمٌ



?(Rasûlüm!) De ki: Eğer Allah?ı seviyorsanız bana uyunuz ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın Allah son derece bağışlayıcı ve esir*geyicidir? buyurmuştur [5]


Burada râbıtanın zaruretine işaret vardır Çünkü tâbi olmak için tâbi olunanı gözle veya hayalen görmek lazımdır Tâbi olanla olunan ruhen beraber olmayınca ittibâ (tâbi olmak) nasıl gerçekleşecektir Bi*zim râbıtadan maksadımız muhabbettir Bu olmazsa ittibâ sayılmaz


Şeyh Abdulganî Nablusî Risâle-i Tâciyye?ye yazdığı şerhinde der ki: ?Eğer râbıta, âdâbına riâyet edilerek yapılırsa maksat tamamen hâsıl olur Çünkü şeyh-i kâmil müridin Allah (cc)?na açılan kapısı ve onun vuslat sebebidir


Cenâb-ı Hakk Kur?an-ı Kerîm?de:





يَا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اتَّقُوا اللّٰهَ وَكُونُوا مَعَ الصَّادِق۪ينَ


?Ey iman edenler! Allah?tan korkun ve sâdıklarla beraber olun? bu*yurmaktadır [6]


Bahru?l-Hakâik tefsirine göre sâdıklardan murad mürşidlerdir Çünkü ezelde verilen söze en fazla onlar sadakat göstermişlerdir Onlarla her zaman beraber olmanın yolu râbıtadır, yani muhabbettir


Fenâfillâhın başlangıcı bulunan fenâfişşeyh mertebesine vasıl ol*manın en yakın yolu muhabbettir Sâdâtımızın büyüklerinden olan Hâce Ubeydullah Ahrar (ks) buyurmuşlardır ki: ?Sâdıklarla beraber olmak âyet-i kerîmede emredilendir Allahu Teâlâ bu kelâmında zâ*hiren ve bâtınen sâdıklarla beraber olmayı emir buyurmuştur Mânen beraber olmanın yolu muhabbettir, bu da ehlince malumdur Reşâhât kitabında bu husus açıkca anlatılmıştır Bu konularla uğraşan bilsin ki evliyaullahın sözlerinde râbıtanın ne olduğu ve onun bütün gü*zellikleri vuzûha kavuşmuştur Onların kıymetli kelamlarını takip edenlere bu gerçekler gizli değildir Kokularını bir kere alanın onları bırakması mümkün değildir Bu mevzuda mutasavvufların delille*rine itimad etmeyen bir kimse bu ümmetin fakihlerinin sözlerine itimad et*melidir Bu bir kimse bilmeli ki hangisini tercih ederse etsin dört mezhebin de imamlarının aralarında yer aldığı müctehidler râ*bıta ve muhabbetin asıl ve esasının Kitab ve Sünnetle sabit olduğunu söylemişlerdir Kalbinde bir hastalık bulunmayanla*rın kaynaklara müracat edebilmeleri için bu imamların kavillerinin yerlerini göstere*rek naklediyoruz Gerçekleri anlamaya muvafık kı*lan ancak Allah?tır En doğru yolu gösteren de O?dur


Yine Cenâb-ı Hakk şöyle buyurdu:

وَمَنْ يَعْشُ عَنْ ذِكْرِ الرَّحْمٰنِ نُقَيِّضْ لَهُ شَيْطَانًا فَهُوَ لَهُ قَرٖ۪ينٌ` وَاِنَّهُمْ لَيَصُدُّونَهُمْ عَنِ السَّبٖ۪يلِ وَيَحْسَبُونَ اَنَّهُمْ مُهْتَدُونَ


?Kim Rahmân?ı zikretmekten gafil olursa, yanından ayrılmayan bir şey*tanı ona musallat ederiz Şüphesiz bu şeytanlar onları doğru yoldan alı*ko*yarlar da onlar, kendilerinin doğru yolda olduklarını sanırlar?



[7]



Cumhur-ı müfessirîn beyânına göre Yusuf sûresinde ki: ?Eğer Rabbinin bürhanını görmeseydi?[8] âyetinin tefsirinde rûhâniyeti cismaniyetine galip olan peygamberler ve veliler gibi zatların tasar*ruf ve imdât edebilecekleri hakîkatini açıkça beyan etmişlerdir On*lardan Keşşaf tefsiri sahibi âyetteki bûrhan kelimesini şöyle tefsir et*miştir: ?Yusuf (as) Züleyhâ ile imtihan olunduğu zaman ?o kadın*dan sakın? sözünü işitmişti Bir anda kendini toparladı, bir de baktı ki karşısında Yakub (as)?ı gördü parmaklarını ısırıyordu Bir rivâyete göre Yakub (as) eliyle Yusuf (as)?ın göğsüne vurdu? [9]


Hanefî imamlarından İmâm Ekmelüddin ?Şerhu?l Meşârık? adlı eserinde Buhârî ve Müslim?in rivâyet ettikleri ?Beni rüyada gören kimse uyanıkken de görecektir (veya beni uyanık halde görmüş gi*bidir) zira şeytan benim sûretime giremez?[10] hadisinin şerhi de şöyle: ?Rasûlullah?ı gören uyku ve uyanıklık halinde O?nunla bera*ber ol*duğu için görür Görenle O?nun arasında bir beraberlik hâsıl olmuş*tur


Beş asıl vardır ki umumiyetle iştirak mahalli olur Zat, sıfat, fiil, makam, hâl Hangi iki şey veya iki kimse arasında ne tür bir müna*sebet olursa olsun muhakkak bu, sözü edilen beş asıldan birine girer Münasebetin kuvvetine ve zayıflığına göre bu mertebelerden birinde tecelli eder Münasebet az da olur, çok da olur; muhabbetin kuvvet derecesine göre kuvvet bulur Bir noktada o dereceye gelir ki iki şahıs sanki bir varlığın ayrılmaz iki parçası olur Bir müridde muhabbet-i mâneviye galip olursa o daha evvelki evliyâullahın ruhlarıyla mânen irtibat kurabilir El-Eşbâh kitabına hâşiye yazan El Hamevî hazretleri ?Nefehâtü?l-Kurb ve?l-ittisal? kitabında özet olarak şöyle der: ?Al*lah?ın velilerinin ruhaniyetleri cismaniyetlerine galip olduğu için de*ğişik sûretlerde görülebilirler? Şu sahih hadis-i şerifin mefhumu bu manaya alınmıştır


Ebu Zerr radıyallahu anh anlatıyor: "Rasulullah sallallâhu aleyhi ve sellem buyurdular ki: "Müslüman olan bir kul, sahip olduğu her maldan Allah yolunda bir çiftini infak ederse, cennetin kapıcıları onu mutlaka karşılar ve her biri kendi beklediği kapıdan girmesi için dâ*vet eder?



[11]



Hz Ebû Bekir (ra) sordu: ?Ya Rasûlullah, bu kapıların hepsinden de girecek olan var mıdır? Rasûlullah buyurdu ki: ?Senin onlardan olacağını ümit ediyorum ey Ebû Bekir?



[12]



Râbıta, ancak velâyet kuvvetiyle tasarruf sahibi olan bir şeyh-i kâmile yapılırsa fayda verir Çünkü şeyh-i kâmil Hakk Teâlâ?nın ay*nası olan insan-ı kâmildir Hakk?a onun irşâd-ıyla vâsıl olunur Kim onun rûhâniyetine basîret gözüyle bakarsa onun irşâd-ıyla hakîkata mazhar olur Çünkü râbıta, feyz almak isteyeni feyze sebep olacak zâtın ru*hanî velâyetinin tasarrufu altına sokar Burada tasarruf eden rûhâniyetdir Feyz almak için râbıta eden, ilâhî kemâlattan rabbânî tecelli ile feyz alır, tefeyyüz edib kemâle erer


Bu ilâhî düstûr, sevgi ve muhabbetle zuhur eder, mânevî te*rakkî ve teslimiyet ile husûle gelen merâtib-i ilâhîdir Bu merâtibin evveli fenâ filihvan hâlidir Hâliyle, kâliyle, özüyle ve sözüyle ihvan karde*şinde fanî olmalıdır Sâniyen fenafişşeyh, yani şeyhde fânî olmaktır Sâlisen fenafirrasûl Rasûlullah?da fanî olmaktır Râbian fenafillah, Allah?ta fanî olmaktır Ve sonra bekâ billah, yani Allah?ta bâki olma*lıdır ki o sâlikin kendinde matlup ve vuslat arzusu zuhur etsin


Nebî sallallâhu aleyhi vesellem: ?Her asırda ümmetimden sâbikûn bulunacaktır?[13] buyurmuştur Ve illâ teklifine mâ lâ yutak (ta*kat getirilemez) olacağı tabiîdir


Cenâb-ı Hakk kâdir-i mutlak buyuruyor:

قَالَ مَا مَكَّنّى ف۪يهِ رَبّ۪ى خَيْرٌ فَاَع۪ينُون۪ى بِقُوَّةٍ اَجْعَلْ بَيْنَكُمْ وَبَيْنَهُمْ رَدْمًا


?Dedi ki: ?Rabbimin beni içinde bulundurduğu nimet ve kudret daha hayırlıdır Siz bana kuvvetinizle destek olun da, sizinle onlar arasına aşıl*maz bir engel yapayım?



[14]



Zülkarneyn hazretlerinin ?Bana kuvvetle yardım ediniz? âyet-i kerîmesiyle müsbet bulunan istiânesi makul görülüyor Hâlik-ı Azîm?e secde niyetiyle Beytullahın duvarlarına karşı yere kapan*maya itiraz olunmuyor; esbâba tevessül kabul olunuyor Erzâk-ı cismâniyelerini ağniyadan teseül eden fukaraya şirk etti denilmiyor


Bunlardan daha ziyâde mühim olan erzâk-ı rûhâniye ve füyûzâtı ilâhiyeyi tevessül için enbiyâ ve evliyânın vasıta ittihaz olunması ne*den caiz görülmesin?


Enbiyâ, evliyâ ve ulemâyı tevessül (vesile ittihaz etmek) nâss-ı ilâhî ile sabittir


Cenâb-ı Hakk kâdir-i mutlak Mâide sûresinde:

يَااَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اتَّقُوا اللّٰهَ وَابْتَغُوا اِلَيْهِ الْوَس۪يلَةَ وَجَاهِدُوا ف۪ى سَب۪يلِه۪ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ


?Ey iman edenler! Allah?tan korkun O?na yaklaşmaya yol arayın ve yolunda cihad edin ki kurtuluşa eresiniz? [15] buyuruyor


İsmail Hakkı Bursevî ?Sâdıklarla beraber olunuz!? âyetinin tefsi*rinde şöyle buyurmuştur: ?Bu âyet-i kerîmede bahsi geçen sâdıklar*dan murad, kâmil mürşidlerdir?


Bir sâlik onların himayelerinde ciddiyetle hizmet eder ve mu*hab*betiyle nazarlarına kabul olunursa, onların feyz ve bereketiyle masivayı terk etmeye, Allah yolunda istikamet üzere bulunmaya ra*hatlıkla muvaffak olur ve huzur-ı Hakk?a kavuşur


Hz İbrahim (as)?ın muhabbet hakkında verdiği cevap ne kadar ibret-âmizdir :


?Muhabbetten sual oldu Halîl?e

Mine?l kalbi ilel kalbi sebîle? buyurdu

Müfessir Âlûsî ise, yukarıdaki âyetin tefsirinde; ?Sâdık ve salihlere karışınız (onlarla içiçe olunuz) ki; onlar gibi olasınız, feyz-i felâh bulup feyz-yâb olasınız Çünkü herkes yakın olduğu kimseye tâbi olur buyurmuştur


Bu âyet-i kerîmeyi râbıtaya delil olarak ilk defa Pîrimiz Ubeydullah Ahrâr zikretmiştir


Diğer bir âyet-i celîlede de Mevlâ Teâlâ:

فَادْخُل۪ى ف۪ى عِبَاد۪ى ` وَادْخُل۪ى جَنَّت۪ى

?(Seçkin) kullarım arasına katıl, ve cennetime gir!? [16] buyuruyor


Bu âyet-i celîlenin açık beyanından da anlaşılacağı üzere dün*yada, Allahu Teâlâ?ya hakiki kul olmaya çalışan ihlâslı kulların ara*sına girmek, ahirette cennetlere girmeye sebep ve vesîledir


Tabiî ki, dünyada devamlı o dostlar arasında bedenen bulunmak mümkün olmasa da, râbıtadan ibaret olan manevî beraberlik, ehli için müyesserdir


Cenâb-ı Hakk âyet-i celîlede şöyle buyuruyor:




وَاَدْخِلْن۪ى بِرَحْمَتِكَ ف۪ى عِبَادِكَ الصَّالِح۪ينَ

?Rahmetinle, beni iyi kulların arasına kat?


[17]


Salih kullar zümresine girmek her iki cihanda da ruh maa?l-ceset saadettir, saadet-i rûhâniyedir, yani ruhun mutluluğudur Onlarla be*raber cennet ve onun derecelerine kavuşmaktır Saadet-i cismâniye de bedenin mutluluğudur


Rasûlullah sallallâhu aleyhi vesellem efendimiz buyurur ki:

?Bir kimse aşırı sevgiden dolayı Cenâb-ı Hakka kavuşmayı se*verse Cenâb-ı Hakk da onun likasını sever Kim de Allah (cc)?na ka*vuş*mayı kerih görürse Allah da o kula kavuşmayı kerih görür



[18]



Amel-i salihin en güzeli ise, Allah dostlarıyla bedenen ve ruhen beraber olabilmektir ki, ruhânî beraberliğin tek yolu muhabbettir


Bir mürid-i sâdık, sıdk ve ihlâs ile sohbet-i şeyhe müdâvim olursa biiznillâh-i teâlâ kalpten kalbe in?ikas tarikiyle hâl mun?akis olur


Meşâyih indinde mürid üzerine taalluk eden âdâblardan bazıları şunlardır; Müridin şeyhine teslimiyeti, gassal elinde meyyit gibi ol*malı ?Ben ancak intisab ettiğim şeyhim vasıtasıyla matlubum olan Allah (cc)?na vasıl olurum? diyerek aksâl gayesi olan arzusunun müntehâsına ulaşır


İslâm öyle nurlu bir yoldur ki müridi gassal elindeki meyyit tes*limiyetiyle mürşide, mürşidi Kur?an ve Sünnete kâmil manada ittibâsıyla Rasûlullah?a, Rasûlullah?ı da zîr-i himâyesinde olan üm*metiyle Allah (cc)?na râm eder


Kulların nefsânî arzu ve cehâlet felâketinden kurtulmaları ve ilim ve marifetle kendilerini yetiştirebilmeleri için sadece kitap okumak kâfi değildir Her halde bir âlim-i âmilin, bir mürebbî-i kâmilin halaka-i tedrîs ve terbiyesinde bulunmaları zarûreti açık bir hakîkattır


Bir insan nefsini mezmum sıfatlardan ve şerre sürükleyici duygu ve temayüllerden temizleyip, mânevî nurlarla süslenme ve ilâhî te*cellîlerle hem-hâl olma şerefini sadece Allah?ı zikrederek elde edemiyeceğinden bu mevzuda da o kimsenin bir delil-i râha ve bir mürşid-i dil-âgâha rabt-ı kalp eylemesi gerekir


Tarikatta ve mânevî terakkîde feyz almak isteyen bir sâlikin mür*şidinin râbıta ve teslimiyetine olan itimadı, ilim öğrenmek isteyen bir öğrencinin hocasının şifâhî (sözlü) ifadelerine olan bağlılığından üs*tün olmalıdır Râbıta ve teslimiyet bu derecede olunca sâlikin kal*binde zikrullah-ı teâlâ bilâ-icbâr velâ ihtiyar husûle gelir Hâlık ile mahluk arasında ülfet ve muhabbet zuhur eder


Allahu Teâlâ şöyle buyuruyor:





صِبْغَةَ اللّٰهِ وَمَنْ اَحْسَنُ مِنَ اللّٰهِ صِبْغَةً وَنَحْنُ لَهُ عَابِدُونَ


?Allah?ın boyasıyla boyandık Allah?tan daha güzel rengi kim verebilir? Biz ancak O?na kulluk ederiz (deyin)?



[19]



Peygamber efendimiz sallallâhu aleyhi vesellem hazretlerinden feyz almak Cenâb-ı Hakk?tan feyz almaktır ?Allah?ın boyası ile bo*yanın? âyeti kerîmesine uyarak ahlâk-ı zemîmeden kurtulup Allah ve Rasûlü tarafından istenen ahlâka yani ahlâk-ı hamîdeye sahip olan fenâ-i tam ile fenâfirrasûl ve fenâ-i tam ile fenâ fillah ve bekâ-i tam ile bekâ-billah şerefine vasıl olan mürşid-i kâmile râbıta edilmesi aşağı*daki âyeti kerîmeyle müminlere emir ve ferman buyurulmuştur:






يَااَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اتَّقُوا اللّٰهَ وَابْتَغُوا اِلَيْهِ الْوَس۪يلَةَ وَجَاهِدُوا ف۪ى سَب۪يلِه۪ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ


?Ey iman edenler! Allah?tan korkun O?na yaklaşmaya yol arayın ve yolunda cihad edin ki kurtuluşa eresiniz? [20]


Kendisine râbıta olunacak mürşidin tavır ve ahlâkı Rasûlullahın ahlâkına tâbi olmadıkça râbıtadan beklenen feyzin zuhuru imkânsız*dır Râbıta eden sâlikin ise, şeyhinin peygamber ahlâkı ile ahlâklan-dığını, şeriat, sünnet ve tarîkat ölçüleriyle tahkîk eylemesi de mürid üzerine vâcibtir Yoksa râbıta eden de ettiren de perişan olur*lar


Râbıta edilecek şeyh-i kâmilde bulunması gereken vasıflar vardır, bu vasıflar şunlardır:


1-Ehl-i mücâz

2-Ehl-i selâsil

3-Ehl-i ilim

4-Ehl-i hâl

5-Ehl-i istikâmet

6-Ehl-i infâk

7-Ehl-i safâ olmalıdır

Bu vasıfları taşımayan kişi eğer şeyhlik iddiasında bulunuyorsa şeriat ıstılahına göre hem dâl hem de mudîldir Tasavvuf ıstılâhında ise, böylelerine lakıyt denir


İmâm-ı Rabbânî (ks) buyurmuştur ki: ?Tarîkatımız sahâbe-i ki*râm rıdvanullahi teâlâ aleyhim ecmâin hazerâtının tarîkidir Bu tarîkde, şeyh-i kâmilde marifet nuru tahakkuk ederse ifâzada hayyen ve meyyiten musâvîdir Muhabbet tarîkiyle muhakkak ondan istifâde edilir


Rasûlullah efendimiz sallallâhu aleyhi vesellem : ?İşleriniz çık*maza girdiğinde ehl-i kubûrdan manen yardım isteyin?[21] buyuruyor


Himmete nail olmak için mutlaka kabirin yanına gitmek şart de*ğildir, zaten bu herkes için her zaman mümkün de değildir Bu se*bepten dolayı bulunduğu yerden Rasûlullah sallallâhu aleyhi vesellem?in Medine-i Münevvere?de bulunan ravza-i mutahharasına veya herhangi bir evliyaullahın kabrine, ruhaniyyetine teveccüh ve râbıta yapan kişi muhakkak onlardan istifade ederler Râbıtadan maksat muhabbet ve sevgidir


Peygamber Efendimiz sallallâhu aleyhi vesellem bir hadiste: ?Kişi ahirette sevdiği ile beraber haşr olunur? [22] buyurur





[1] Hadis Buhari, Müslim

[2] Tevbe Sûresi, Âyet 119

[3] Nûr Sûresi, Âyet 37

[4] Mâide Sûresi, Âyet 35


[5] Âl-i İmrân Sûresi, Âyet 31


[6] Tevbe Sûresi, Âyet 119


[7] Zuhruf Sûresi, Âyet 36-37

[8] Yusuf Sûresi, Âyet 24

[9] Keşşaf Tefsiri

[10] Hadis Buhari, Müslim

[11] Hadis Nesâî

[12] Kütüb-i Sitte

[13] Künzü?l- Hakâîk

[14] Kehf Sûresi, Âyet 95

[15] Mâide Sûresi, Âyet 35


[16] Fecr Sûresi, Âyet 29-30

[17] Neml Sûresi, Âyet 19

[18] Hadis-i Müslim

[19] Bakara Sûresi, Âyet 138


[20] Mâide Sûresi, Âyet 35

[21] Hadis Alûsî, Ruhul Meâni,Aclûni, Keşf-ül Hafa


[22] Hadis Buhârî

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.