Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
antlaşmalar, savaşlar, seferler, tarihindeki, türk

Türk Tarihindeki Bütün Savaşlar, Seferler Ve Antlaşmalar...

Eski 10-09-2012   #31
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Türk Tarihindeki Bütün Savaşlar, Seferler Ve Antlaşmalar...



İstanbul’un son kuşatması Fatih Sultan Mehmed Han (1451-1481) tarafından 1453’te yapıldı

Osmanlı Türklerinin Trakya Boğaz ve Kocaeli Yarımadasını alması ile Bizans İstanbul dahil birkaç şehirden ibaret kalmıştı Toprak ve nüfus azlığına rağmen Avrupa Hıristiyanlarının hâmisi durumunda olan Bizans Papalığın da desteğini görüyordu Bizans kendisi için tehlike kabul ettiği Osmanlı Devletinin zararına çalışmaktan bir an geri durmuyordu Anadolu Türk Beyleri Bizans’ın entrikaları ile Osmanlı Devletine taarruz ediyorlardı

Çocukluğundan itibaren devrin en büyük âlimlerinin önünde diz çöküp manevî bir terbiye alarak millî kültür ve cihangirlik şuuru içinde yetiştirilen Fatih daha 1444-1446 seneleri arasında İstanbul’u fethetmek ve böylece manevî müjdelere mazhar olmak idealiyle sabırsızlanıyordu Bu sebeple henüz on dokuz yaşındayken 1451’de ikinci defa saltanat tahtına oturur oturmaz bu büyük idealini gerçekleştirmeye çalıştı Fetih öncesi Bizans’ın en önemli kuvvet ve ikmal yolu olan deniz yolunu Osmanlı kontrolü altına almak maksadıyla; Anadolu Hisarının karşısına keşfini bizzat kendisinin yaptığı Rumeli (Boğazkesen) Hisarının yapımını başlattı Anadolu Hisarı da tamir edilip top yerleştirildi Hisar’ın kulelerinin kapı ve mazgallarının mevkileri Mehmed Han tarafından tespit edilip Çandarlı Halil Zağanos ve Saruca paşaların masrafını karşıladığı kuleler yapıldı Rumeli Hisarının inşaatında devlet adamları dahil binlerce işçi ve usta sıkı disiplin altında çalışarak memleketin her tarafından getirilen inşaat malzemeleri ile tamamı iki bin metreyi bulan sur ve kuleler dört ay içinde tamamlandı (1452) Firuz Ağa kumandasında dört yüz kişilik muhafaza kuvveti ve devrin en güçlü ateşli silâhı topların yerleştirildiği Rumeli hisarının tamamlanmasıyla Boğaz’ın trafiği kontrol altına alınıp Sultan Mehmed Hanın fermanıyla da geçiş talimatı yayınlandı Fermana göre; “Boğaz’dan her geçen gemi kaleye belli mesafe yaklaştığında yelkenlerini indirerek Hisar komutanına nereden gelip nereye gittiğini yükünün mahiyetini bildirecek belli miktar vergi verecek sonra geçmesine müsaade edilecek aksi şekilde hareket edenler batırılacaktı”

Bu talimata uymak istemeyen bir Venedik gemisi topçu ateşiyle batırılınca işin ciddiyeti herkes tarafından anlaşıldı Bizanslılar iyice sıkıştırılıp dış dünyayla alâkalarının kesileceğini Hisar’ın yapımı devam ederken anlayıp teşebbüse geçmişlerse de İkinci Mehmed Hanın hakimiyet prensibinin esasını teşkil eden şu tarihî cevabı Bizanslıları daha o anda şaşkına çevirmişti:

“Varna Savaşı (1444) esnasında İmparatorunuz Macarlarla birlik olup babamın (İkinci Murad Han) Rumeli'ye geçmesine engel olmak istediğinde babam ne zorluklar çekmişti Şimdi kendi arazim üzerinde gönlümün istediğini yapmama karşı gelmeniz için elinizde ne hak ne de kudret vardır İki kıyı da benimdir Anadolu kıyısı benim; çünkü ahalisi Osmanlıdır Rumeli kıyısı da benimdir; çünkü savunmasını bilmiyorsunuz Gidiniz efendinize söyleyiniz bir daha böyle haberler göndermesin!” Osmanlı Sultanı; Mora’dan gelecek kuvvetlere karşı Turhan Beyi Avrupa’dan gelecek kuvvetlere karşı da akıncıları vazîfelendirdi 1452-1453 kışı Edirne’de kuşatma hazırlıkları içinde geçti Büyük toplar dökülüp tecrübe atışları yapıldı Balistik hesapları bizzât Fâtih tarafından yapılan topların dökümü çok kısa zamanda bitirildi

Osmanlı sultanı kuşatma hazırlıkları içinde iken Bizans’a Karadeniz’den Venedik kadırgaları Cenevizli kaptan Janni Justiniani Langus Sakızlı Maurise Cantaneo yardıma geldi Bizans imparatoru şehrin savunmasını Cenevizli kaptan Justiniani’ye verdi Surun kenarlarında bulunan dolu vaziyetteki hendekler açılıp yenileri kazıldı Hendeklerin kazdırılmasında ağır cezalı mahkûmlar çalıştırıldı Mezarlıklardaki taşlarla surlar takviye ve tamir edildi Şehrin kapılarının muhafazası Bizans'a yardıma gelmiş Venedikli ve Cenevizli komutanlara verildi Haliç’teki meşhur zincir Venediklilere gerdirilerek şehir deniz saldırısından korunmaya çalışıldı Adaların tahkimi ve şehre erzak yığmakla Bizanslılar kuşatmaya karşı son savunma hazırlıklarını yaptılar Bizans ordusu karmakarışık bir yapıya sahipti Bulgar İtalyan Fransız Moralı Giritli Alman ve İngiliz ücretli askerleriyle Bizanslılardan meydana geliyordu

Osmanlı ordusu bütün sefer hazırlıklarını tamamladıktan sonra 1453 yılı Şubat ayında ağır topçu grubu Edirne’den yola çıkarıldı Toplar Rumeli Beylerbeyi Karaca Beyin kumandasında 10000 kişilik süvariyle iki ayda İstanbul önlerine getirildi Anadolu ve Rumeli’deki bütün silahlı kuvvetler Türk-İslâm âleminin her tarafından gelen şeyh tarîkat pîrleri ve dervişleri ile Aydınoğlu Karamanoğlu gönüllü kuvvetleri ve Osmanlı hoşgörüsüne hayran Sırp Macar Ulah Alman Latin Rum askerlerden meydana gelen Osmanlı ordusunun mevcudu 125000 civarındaydı Devrin en modern silâhlı kuvvetlerine sahip Osmanlı Sultanı İkinci Mehmed Han yanında Akşemseddin Akbıyık Molla Gürânî ve Molla Hüsrev gibi büyük âlimler olduğu halde 24 Mart Cuma günü Edirne’den hareket etti Osmanlı kolbaşısı 1 Nisanda Çekmece’ye 5 Nisanda İstanbul önüne ulaşıp Bayrampaşa Deresi kenarında Maltepe sırtlarına Otağ-ı Hümâyûn kuruldu 6 Nisan Cuma günü bütün ordusuyla İstanbul surları önünde Cuma namazını kılan Sultan Mehmed Han kuşatma hattını kurdu Topkapı’dan Edirnekapı’ya kadar uzanan merkez kuvvetlerinin başında İkinci Mehmed Han ve Sadrazam Halil Paşa Cenevizlilere ait Galata sitesi önündeki kuvvetlerin başında Vezir Zağanos Paşa vardı Karaca İshak Mahmud ve Bursalı Ahmed paşalar surları çepeçevre sarmakla vazifelendirildi Donanmanın başında Kaptan-ı Deryâ Baltaoğlu Süleyman Paşa bulunuyordu Vezir Mahmud Paşa sünnet-i seniyyeye uyularak şehrin kan dökülmeden teslimi için Bizans imparatoru On birinci Konstantin Dragazes’e elçi gönderildi İstanbul’un derhal teslimi hâlinde kan dökülmeyeceği ahâlinin canına malına hürmet edileceği teklif edildi Bizans İmparatorunun Osmanlı teklifini reddi üzerine 6 Nisan Cuma günü harekât başlatıldı


Alıntı Yaparak Cevapla

Türk Tarihindeki Bütün Savaşlar, Seferler Ve Antlaşmalar...

Eski 10-09-2012   #32
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Türk Tarihindeki Bütün Savaşlar, Seferler Ve Antlaşmalar...



Osmanlı kuşatma harekâtı başladığında İstanbul’un nüfusu yetmiş bin civarında olup Bizans ordusu ücretli asker ve yardıma gelen Haçlı kuvvetleriyle yirmi bin kadar asker ile elli gemiden meydana geliyordu Osmanlı topçusunun surları çökerten kalplere dehşet veren ateşleri Bizans’ı iyice korkuttu Bütün ahâlî bu durumda topyekün savunmaya iştirak etti Beş yüz-altı yüz kilogram gelen mermi ve granit top gülleleri yüzyıllardan beri bütün haşmetiyle uzanıp yükselen İstanbul surlarında her patlayışta büyük gedikler açıyordu Bu gedikler taze kesilmiş hayvan derileri ile kaplı yün ve kumaş balyaları ile kapatılmaya çalışılıyordu 12-17 Nisan günleri Osmanlı ordusunun bilhassa piyadelerinin surlara yaklaşma gayretleri netice vermiyordu Kuşatma esnasında Bizans İmparatorunun hep yanında bulunmuş olan Nicole Barbaro günlüğünde Osmanlı askerinin surlara yaklaşma gayretlerini anlatırken:

“Surların dibine kadar sokulan bu askerler bizim silâhlarımızın zararlarından hiç çekinmiyorlardı Öldükleri zaman cesetleri arkadaşları tarafından geriye taşınıyordu Bir Osmanlı ölüsünü orada bırakmamak için on kişinin seve seve ölümü göze aldıklarını görüyorduk” diye yazar

Bir rivayete göre Bizanslılar açılan gedikleri onarmada kullanmak üzere surlara yakın kiliselerden yüz kadarını yıkarak taşlarından faydalanma yoluna gitmişlerdir

Zamanın yaygın tekniğinden çok ileride sayılabilecek seyyar top dökümhânesini de Sultan Mehmed Han ordugâhın hemen yanına kurdurmuştu Kuşatmanın onuncu gününde büyük topların güllelerinin açtığı gediklerin Bizans müdâfilerince süratle tamir edilmesi üzerine padişah bu topların daha sık atışını emretti Fakat soğumadan ikinci atış esnasında birinin namlusu parçalandı Buna çok üzülen Sultan Mehmed Han sabaha kadar bu işe çare düşündü Sabahleyin topların atıştan sonra zeytinyağı ile yağlanmasını böylece soğutulup daha da sık şekilde atışını emretti Bundan sonra top atışlarından çok iyi netice alındı Makinelerin yağla soğutulması Fatih Sultan Mehmed Hanın keşfidir

İstanbul’un savunması ve ikmalini temin için Papa tarafından üç Ceneviz gemisi ile bir Bizans gemisi 20 Nisan günü Zeytinburnu açıklarında rüzgârın kesilmesi ile beklemeye başladılar 12 Nisandan beri Dolmabahçe önünde demirleyen ve 18 Nisanda adaları fetheden Osmanlı donanması bu durumdan istifade etmek isteyip derhal o bölgeye giderek bu dört gemiyi ablukaya aldı ve deniz muharebesi başladı Baltaoğlu Süleyman Beyin komutasındaki Osmanlı donanması küçük gemilerden kuruluydu Bizans gemisine kıçtan mahmuz vurulmasına rağmen kesin bir neticeye gidilemedi Bu harbi Zeytinburnu açıklarından at üzerinde takip eden Sultan hırs ve üzüntüsünden atını denize sürdü Elbiseleri deniz suyundan ıslanıncaya kadar su içinde ilerledi Maiyeti de Sultan’a uydu Bu halde bile donanmaya emirler gönderdi Bu muharebede Venedik ve Bizans gemileri Osmanlı kuvvetlerinin elinden kurtularak o sırada çıkan uygun rüzgâr ile Haliç önlerine kadar gelerek gerili bulunan zincirin açılması ile içeri alındılar Muteber kaynaklara göre Osmanlı kaybı yüz kadar şehid ve otuz yaralıydı Bu durum Bizans’ın moralini yükseltti Bu harbin sonunda Baltaoğlu Süleyman Bey bu vazifeden alınıp yerine Hamza Bey tayin edildi

Donanmasının muvaffakiyetsizliği üzerine Sultan Mehmed Han Haliç’e kıyı olan İstanbul surlarının çok zayıf olduğunu bildiği için bu zafiyetten yararlanmak istedi Böylece Bizanslılar kara surlarında mukavemete devam eden kuvvetlerinin bir kısmını bu tarafa kaydırmaya mecbur kalacaklar ve kuvvet dengesi bozulacaktı Bu maksatla tarihte eşine rastlanmayan ve bu âna kadar da bir misaline teşebbüs dahi edilmemiş gemileri karadan yürütme işine karar verdi

Bu plânını en yakınlarından bile gizleyip son âna kadar kimseye sezdirmedi Gemilerin geçeceği yol güzergâhını bizzat kendisinin tespit ettiği rivayet edilir O zaman bağlık bahçelik ve çalılık olan yerlerden geçen bu yolu temizletip gerekli tesviyelerini süratle yaptırdı Bu işte binlerce insan çalıştırıldı Yollar yapılıp iri taşlar üzerine kalaslar döşenerek don yağı sâde yağ ve zeytinyağı ile yağlanarak yolun iniş ve çıkışlı yerleri ile virajlarına işin özelliğine uygun palanga bucurgat ve sair tespit malzemeleri yerleştirildi Ayrıca her gemi için beşiğe benzer kızaklar hazırlatıldı Yeteri kadar koşum hayvanı da icap eden yerlerde bulunduruluyordu Bazı malzemelerle zeytinyağı o zaman Galata’da oturan Cenevizlilerden satın alınmıştı Donanmanın büyük bir kısmı 22 Nisanda Tophane önlerine geldiğinde durum ancak anlaşılmıştı Donanmanın karadan kat ettiği yolun güzergâhı Tophâne-Kumbaracı Yokuşu-Tepebaşı-Asmalı Mescid-Kasımpaşa şeklinde tespit edilmişti Yolun uzunluğu 1512 metre kadardı Gemiler Kasımpaşa’dan Haliç’e ininceye kadar Bizans ve Cenevizliler tarafından fark edilemedi O devirde Bizans’ta hurafe o kadar yaygındı ki sabaha karşı gemilerin süratle Haliç’e doğru geldiğini görenler; “Bu Müslümanlar bize sihir yapıyor” diye seyre daldılar Osmanlı donanmasından altmış yedi gemi İkinci Mehmed Hanın bu dâhiyâne buluşu sayesinde Haliç’e girdi

Bu işler yapılırken bunları perdelemek ve düşmanı tespit için Haliç’te bulunan düşman gemilerinin ateş altına alınması gerekti Bu maksatla topçubaşına emir veren Sultan’ın aldığı cevap top atış menzili içinde bulunan Galata ile limandaki (Galata Limanı) Ceneviz gemilerine de gülle isabet edebileceği şeklindeydi O zaman Sultan Mehmed Han “Cenevizlilerle ahdimiz vardır Onlara zararımız câiz değildir” cevabını vermiş kararını uygulayamamanın sıkıntısı ile uykusuz bir gece geçirmiş sabaha kadar düşünerek zamana göre çok ileri bir teknikte bugünkü havan toplarına çok benzer dik mermi yollu bir silâhın planını çizerek mermi yolunun çizeceği kavsin ve menzilinin hesaplarını yani balistik hesaplarını yaparak ilk olarak havan topu döktürdü Böylece Osmanlı donanmasının Haliç’e indiği gün havandan atılan güllelerle Bizans donanmasına göz açtırılmadı Donanmayı gören Bizans büyük bir korkuya kapıldı İmparator Konstantin Dragazes bir heyet göndererek; “Ne kadar ağır olursa olsun bir vergi karşılığında kuşatmanın kaldırılmasını” teklif etti Sultan Mehmed Han da; “İstanbul kalesinin teslimi karşılığında imparatora Mora despotluğunu” verebileceğini söyledi Bizans bunu kabul etmedi Bu arada Bizans’ı savunmada yardımcı olan Venedik ve Cenevizlilerin arasında komuta ve savunma tedbirleri hususunda büyük anlaşmazlıklar çıktı Birbirlerini kaçmaya niyetli olmakla suçlamaya başladılar Hattâ Venedikliler bu şüphenin kalkması için Haliç'teki Venedik ve Ceneviz gemilerinin yelken ve dümenlerinin karaya taşınmasını teklif ettiler


Alıntı Yaparak Cevapla

Türk Tarihindeki Bütün Savaşlar, Seferler Ve Antlaşmalar...

Eski 10-09-2012   #33
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Türk Tarihindeki Bütün Savaşlar, Seferler Ve Antlaşmalar...



Bizans ilk korkuyu atlatınca âni bir gece baskınıyla Osmanlı donanmasını yakmayı plânladı Bu teklifi yapan ve icraya çok istekli olan Venedikli G Cocco’ya vazife verildi Buna göre hazırlanacak iki kadırga Kasımpaşa Koyundaki Osmanlı donanması üzerine geceleyin gizlice yanaşarak yakacaktı Bizans’ın bu kararını öğrenen Galata Belediye Başkanı Anzolo Zaciria Bizans liman reisi Diedo’ya haber göndererek; “Bu baskını bu gece yapmayınız başka geceye ertelerseniz Osmanlı gemilerini batırmak için bizim de geniş yardımlarımız olur” dedi Bunun üzerine Bizans baskını 24 Nisan yerine 28 Nisana ertelendi Aynı Galata Belediye Başkanı güvendiği bir adamını Osmanlı kumandanı Zağanos Paşaya göndererek durumu ihbar etti Bunun üzerine haberi gayet gizli tutan Zağanos Paşa Kasımpaşa’daki gemilere çok sayıda tüfekli asker ve kıyı topları koydurdu Bu baskını teklif eden Venedikli Cocco zaferden emin bir şekilde baskına en önde katılmak isteyip kendi kadırgası ile Türklerin üzerine saldırdı Hazırlıklı olan Türk gemileri derhal güllelerini atmaya başladılar ve neticede baskına gelenlerin başta Cocco olmak üzere hepsi kısa bir zamanda Haliç’in dibini boyladılar

23 Nisan günü Osmanlı kuvvetleri seri bir şekilde Haliç üzerine bir köprü kurmaya başladılar Galata tarafında Humbarahâne ile Bizans tarafında bugünkü Defterdar arasına kurulmaya başlanan bu köprünün genişliği beş buçuk metre kadardı Cenevizlilerden satın alınan boş şarap fıçıları ile bazı küçük kayıkların üzerine geniş kalaslar bağlanarak bir ucu serbest olarak inşa edildi Bu köprüyü akılları ermeyen Bizanslılar “Su üstünde yürüme sihri!” diye değerlendirmişlerdir Esasında bu kendilerinin içtikleri şaraplardan boşalan fıçıların yardımıyla yapılan bir köprüydü Bu köprü İstanbul’un fethine kadar asker ve malzeme naklinde kullanılarak yanlarına konan küçük toplarla zayıf Bizans surları dövüldü

18 Mayısa kadar kara ve denizde devam eden muharebeler yeni bir kuşatma silâhının surların kenarında kullanılması ile tekrar kızıştı Osmanlı kuvvetleri geceleyin ağaçtan yapılmış İstanbul surlarından daha yüksek yürüyen bir kuleyi surlara on adım mesafeye getirdiler Sabah güneşin ilk ışıkları ile ortalığı seçmeye başlayan Bizans müdafîleri bu yürüyen kuleden çok korktular Bir gecede yapılan bu kulenin iskeleti iki kat deve derisi ile kaplanıp ateşe karşı dayanıklı olması için arası toprakla doldurulmuştu Üst katlarına merdivenle çıkılan yürüyen kulenin gövdesinde ateş açma pencereleri vardı Sura yaklaşan kuledeki askerler yıkım yaparken etraftaki askerler de hendekleri dolduruyorlardı

23 Mayısta surlarda açılan gediklerde Bizans askerlerinin savunmada gösterdikleri yılgınlık üzerine Sultan Mehmed Han umumî taarruzdan evvel imparatora bir defa daha teslim teklifinde bulundu Bu maksatla İsfendiyaroğlu Kasım Beyi elçi gönderdi Osmanlı elçisi Bizans’ta imparator tarafından merasimle karşılandı Elçi Sultanın; “Umumî taarruzun doğuracağı felâket ve dehşeti takdir edersiniz Şehri sağ salim bırakmak isteriz İmparator bütün mal ve hazineleri ile istediği yere çekilip gidebilir İstanbul halkından da isteyenler her şeylerini alıp gidebilir Kalmak isteyenler de mal ve mülklerini muhafaza edebilmek hakkına sahiptirler İmparatora Mora Despotluğu verilecektir” şeklindeki isteklerini bildirdi Ayrıca ve dostça bunların kabulünü özellikle rica etti Bu istek uzun toplantılardan sonra reddedildi Bizans’ın cevabı; “Sultan barış istiyorsa muhasarayı kaldırsın ne kadar ağır olursa olsun istenen vergi verilecektir Şehri teslim etmek yetkim yoktur” şeklinde oldu

Osmanlı elçisinin ordugâha dönmesinden sonra 26 Mayıs günü Macar Kralı Vladislas’ın elçilik heyeti gelerek; “Bizans kuşatmasının kaldırılmasını eğer kaldırılmayacak olursa Macaristan’ın Bizans tarafında yer alacağını ayrıca batılı Hıristiyan devletlerinin gönderdiği büyük bir donanmanın İstanbul’a yaklaşmakta olduğunu” bildirdi Osmanlı karargâhında bazı bozguncu sözler dolaşmaya başladı Çandarlı Halil Paşa kuşatmanın kaldırılmasına taraftardı Sultan ve Zağanos Paşa ise umumî hücumun derhal yapılmasını istiyordu Toplanan harp meclislerinde tereddütler hâsıl oluyordu Sultan’ın hocası ve en büyük desteklerinden büyük âlim Akşemseddin Padişah’a yazdığı bir arzda “sert ve enerjik” davranılmasını öğütlüyordu Bunun üzerine toplanan son harp meclisinde “daha fazla beklemenin ordudaki bozguncu dedikoduları arttıracağı” düşüncesi ile derhal taarruz kararı alındı Bu arada Zağanos Paşa Hadım Şahabeddin Paşa Turhan Bey Akşemseddin ve Molla Gürânî bu kararı destekler mahiyette asker arasında maneviyatı yükseltici konuşmalar yaptılar

Böylece 26 Mayıstan itibaren Osmanlı ordugâhında büyük şenlikler başladı ve 28 Mayıs gecesi saat 2400’e kadar devam etti 28 Mayıs günü günün batması ile birlikte bütün Osmanlı birlik ve gemileri mum donanması yaptılar Sanki Bizans bir ışık çemberi ile çevrilmişti Her yerden tüyleri ürperten tekbir sesleri geliyordu Bizans halkı bu ışık ve seslerden dehşete düştü Sokaklar dua eden yalvaran insanlarla doluydu Bizans komutanı Justiniani gündüz göğsünden bir ok yarası aldı Ölüm korkusuna kapılan genç ve tecrübesiz Cenevizli yerine vekil bırakmadan komutanlık gemisine çekildi Justiniani’nin İstanbul savunmasını terk etmesi ve Bizanslılara herkesin başının çaresine bakıp kiliselerde dua etme tavsiyesi ahâlinin zaten zayıf olan maneviyatını iyice bozdu

Gece saat 2400’te mum donanmasının her tarafta birden bire sönmesi Bizanslılar üzerinde daha büyük bir yıkıntı meydana getirdi Osmanlı karargâhının sessizliği ürpertici idi Gece yarısından sonra Osmanlı topçusu hazırlık ateşine başladı Mehterler cenk havalarını çalıyordu Bizans imparatoru kilisede yapılan âyinden dönüp sarayında zırhını giydi Yakınları ile vedalaştı Surları son bir defa daha kontrol için Eğrikapı bölgesine geldi Vakit gece yarısını çoktan geçmişti Osmanlı ordugâhının sessizliği imparatoru şüpheye düşürdü Atından inerek surların üstüne çıkıp aşağıları dinledi Sur dibindeki insan uğultusu her şeyi anlatmaya yetti Çünkü bu Osmanlı askerinin sur dibine intikal etmekte olduğunu sabaha umumî taarruz yapılacağını anlatıyordu Atına binip süratle Topkapı bölgesine gitti Bizanslı Dolfin bu gece gördüklerini şöyle anlatıyor: “Son gece Bizans komutanları hiç kimsenin geceleyin savundukları mevzilerden ayrılıp gitmemesi için askerlerini tahkimatın içine kapattılar ve kapalı tahkimat kapılarının başına nöbetçi diktiler

Alıntı Yaparak Cevapla

Türk Tarihindeki Bütün Savaşlar, Seferler Ve Antlaşmalar...

Eski 10-09-2012   #34
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Türk Tarihindeki Bütün Savaşlar, Seferler Ve Antlaşmalar...



29 Mayıs sabahı Sultan Mehmed Han sabah namazından sonra güneş yükselince iki rekat namaz kılarak kılıcını kuşanıp atına bindi ve gece yarısından beri surları döven Osmanlı topçusunun hedefi iyice yumuşattığına kanaat getirerek umumî hücum emrini verdi Osmanlı askeri arkadaşlarının yaralanmasına ve şehid olmasına aldırmadan “Allah Allah” nidalarıyla hücuma geçti Ellerine geçirdikleri her türlü vasıtalarla surlara tırmanmaya çalışıyorlardı Bu sırada Ulubatlı Hasan otuz kadar arkadaşıyla ilk defa surlar üzerine Osmanlı sancağını dikti ise de şehid edildi Osmanlı kuvvetleri muhtelif bölgelerden dalga dalga İstanbul’a girmeye başlamışlardı Bizans halkı panik içerisinde sağa sola kaçışıyor bilhassa Ayasofya’ya sığınmaya çalışıyorlardı Türk kuvvetleri Aksaray bölgesinde birleştiler ve Ayasofya’ya doğru ilerlediler Kiliseye sığınmış olan ahâliye kapıları açtırdılar Fakat güçsüz ve acınacak durumdaki bu insan yığınına kılıç çekmediler onlara dokunmadılar

29 Mayıs Salı günü öğleye doğru kır atının üstünde yanında hocaları ve ordu kumandanları olduğu halde muhteşem bir alayla Topkapı’dan İstanbul’a giren genç hükümdar doğruca Ayasofya’ya gitti Fatih adıyla anılmaya hak kazanan 21 yaşındaki Sultan Mehmed Han Bizanslıların alkış ve tezahüratı Türk askerlerinin dört bir taraftan göklere yükselen ezan ve tekbir sesleri arasında Ayasofya önüne geldi Ayasofya ağzına kadar kadın-erkek Rumlarla doluydu Bizanslıların hüngür hüngür ağlamalarından hasıl olan gürültüyü susturarak sükûtu sağlayan Fatih Sultan Mehmed Han Ayasofya’da şükür namazı kıldı Yerlere kapanan ahâli rahip ve eski Ortodoks patriğine karşı; “Kalkınız! Ben Sultan Mehmed sana ve bütün ahâliye söylüyorum ki bugünden itibaren ne hayatınız ve ne de hürriyetiniz hususunda benim gazabımdan korkmayınız” hitabında bulundu

Cenevizliler dahil bütün sanat ve ticaret erbabıyla ahâlinin din mezhep hürriyeti temin edilip sulh sükûn sağlandı Fatih Ayasofya’nın içini gezerek bu mabedin Cuma gününe kadar cami hâline getirilmesini emretti Emevîler devrinde yapılan ikinci İstanbul kuşatmasında vefat edip surlar önüne defnedilen Eshâb-ı kirâmdan hazret-i Ebû Eyyûb-i Ensârî’nin kabri Fatih’in hocalarından Akşemseddin Efendi tarafından keşfedilip daha sonra buraya türbe ve cami yapıldı Nihayet Cuma günü maiyeti ile Ayasofya’ya gelen Fatih İstanbul’da ilk Cuma namazını burada kıldı 655’ten 1453 tarihine kadar devam eden bir idealin (Feth-i Mübîn) gerçekleştirildiği fetihnâmelerle bütün İslâm âlemine müjdelenip dünyaya ilan edildi

İstanbul fethedilmekle Osmanlı Devleti toprakları arasında sıkışıp kalan mevcudiyeti ve siyaseti ile daima bir tehlike teşkil eden 1123 yılı İstanbul’da geçen 1480 yıllık Doğu Roma İmparatorluğu’na son verildi Osmanlı Devletinde yükselme devri başlayıp Cihanşümul hakimiyet fikri gelişti İnsanlığı iman birliği içinde bir tek devlet ve hükümdar hakimiyetinde toplamak için teşebbüse geçildi

Fethin getirdikleri:

İstanbul 1457’deki büyük Edirne yangınından sonra başşehir olmuştur İstanbul’un fethi Avrupalıları Balkanları ve hattâ Anadolu’da komşularını yüzlerce yıl Türklere karşı kışkırtan köhnemiş Bizans’ın yıkılmasını sağlamıştır Fatih Sultan Mehmed Han yüzyıllardır Hıristiyan âleminin doğudaki en kuvvetli dayanağını yıkarak Türk-İslâm gücünü bütün dünyaya göstermiştir Avrupalılar da bu yeni gelen topluluğun sıradan bir topluluk olmadığını anlamıştır Ortaçağda Osmanlıları Avrupa’dan sürüp atmak için Haçlı seferleri düzenleyenler kendi toplulukları üzerindeki tesirlerini kaybettiler Bu tarihten sonra papalar kendi başlarına kaldılar Fatih Sultan Mehmed Hanın Rumları onların Ortodoks kilisesini ve patriğini kendi himayesi altına alması onlara esaslı haklar vererek vicdan serbestliği tanıması dış âlemde de Türklere karşı olan akımları ve Bizans’ı düzeltmeye kalkışma niyetlerini önlemiş oldu Kilise üzerindeki bu otorite Osmanlı hudutlarını da taşarak Ortodoks olan bütün kavimlerin Osmanlı İmparatorluğuna dolaylı da olsa bağlanmasına vesîle oldu Bu arada Sırp ve Mora despotları Sakız ve Midilli beyleri ile Trabzon Rum İmparatoru yüksek vergiler karşılığında sulh teklif ettiler Fetihle; o zamana kadar Akdeniz Marmara ve Karadeniz sahillerinin ticaretini elinde tutan Venedik’in üstünlüğüne son verilmiş; Karadeniz Osmanlı Gölü hâline getirilmiştir İstanbul’un fethi; toplam alanı on yedi kilometre kareyi geçmeyen bir şehrin elde edilmesi değil çağ açan ve bir çağı kapatan büyük hâdisedir Osmanlı Devletinin çeşitli din ve ırklardan olan insanları idare etmeye başlamasıyla cihanşümullaştığı bir hâdisedir

Çaka Bey zamanından beri Türklere denizi ve denizciliği şiddetle yasaklayan Venedik’in deniz ticareti engellenmiş onlar da bundan sonra korsanlığa başlamışlardır Fetihle beraber İstanbul sefahat yeri olmaktan çıkarılmış dünyanın ilim ve kültür merkezi hâline getirilmiştir Derhal devrin ilk orta ve yüksek dereceli öğretim müesseseleri olan medreseler kurulmuş bunlarda ilâhiyat hukuk tarih coğrafya edebiyat tıp güzel sanatlar matematik geometri astronomi fizik dallarında değerli pek çok kimse yetişmiştir Osmanlıların her gittiği yerde olduğu gibi İstanbul’da da kütüphaneler kurulmuştur En mühimi bu fetihle doğudan batıya ve batıdan doğuya yapılabilecek her türlü askerî harekâta doğrudan müessir bir toprak parçası Türklerin eline geçti

İnsanların en büyük ihtiyacı olan hak şuuruyla adalet nizamı Avrupa’da Hıristiyan âlemine Türk idaresi sayesinde girdi İslâm dininin hak hukuk ve adalet esasları güzel ahlâk sahibi Müslümanların İstanbul’da tesis ettiği idare sayesinde sağlam temellere dayandı Bunu da Avrupa İstanbul’un fethi sayesinde öğrendi Hıristiyanlar kadı (hakim) karşısında hükümdarla gayrimüslim bir vatandaşın bile muhakeme edildiğine İstanbul’un fethinden sonra İslâm ve Türk adaletinin sarsılmaz kaidelerine şahit oldular

Fatih Sultan Mehmed Hanın genç yaşında balistik hesaplarını bizzat yapıp döktürdüğü toplar zamanın en büyük ve tesirli silahıydı Topçuluk tekniğinin dünya tarihini değiştirecek ilk büyük zaferi İstanbul’un fethidir Avrupa kralları top sayesinde otoritelerini hiçe sayan ahâliye esir muameleleri yapan derebeylik (feodalite) usulünü kaldırdılar Merkezî otorite kuvvetlenip millî birlik esasına göre kurulan devletler Avrupa haritasında kalıcı sınırlar meydana getirdiler Hıristiyan Avrupa’da kültür ve medeniyet gelişti Doğu ticaret yollarının bütünüyle Türk ve İslâm ülkelerinin eline geçmesi Avrupalıları ihtiyaçlarını temin için yeni yollar aramaya sevk etti Ticarî yollar aramak için keşiflere çıktılar Yeni ülkeler keşfettiler Gemicilik gelişip denizaşırı ülkelere açıldılar Keşif ve buluşlarda bulunulup teknik kültür ve medeniyette büyük gelişmeler oldu


Alıntı Yaparak Cevapla

Türk Tarihindeki Bütün Savaşlar, Seferler Ve Antlaşmalar...

Eski 10-09-2012   #35
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Türk Tarihindeki Bütün Savaşlar, Seferler Ve Antlaşmalar...



İstanbul’u Fetheden Yeniçeriye Gazel

Vur pençe-i Âlî’deki şemşîr aşkına
Gülbang-ı âsmânı tutan pîr aşkına

Ey leşker-i müfettihü’l-ebvâb vur bugün
Feth-i mübîni zâmin o tebşîr aşkına

Vur deyr-i küfrün üstüne rekz-i hilâl içün
Gelmiş bu şehsüvâr-ı cihangîr aşkına

Düşsün çelengi Rum’un eğilsün ser-i Firenk
Vur Türk’ü gönderen yed-i takdîr aşkına

Son savletinle vur ki açılsın bu sûrlar
Fecr-i hücûm içindeki Tekbîr aşkına

Alıntı Yaparak Cevapla

Türk Tarihindeki Bütün Savaşlar, Seferler Ve Antlaşmalar...

Eski 10-09-2012   #36
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Türk Tarihindeki Bütün Savaşlar, Seferler Ve Antlaşmalar...



Otlukbeli Savaşı (Otlukbeli Zaferi)

Fatih Sultan Mehmed Hanın Akkoyunlu Sultanı Uzun Hasan ile 11 Ağustos 1473’te Otlukbeli mevkiinde yaptığı büyük meydan muharebesi

Osmanlı Sultanı Fatih Sultan Mehmed Hanın 1453’te İstanbul’un fethiyle Bizans İmparatorluğunu ve 1461’de de Trabzon’u alarak Pontus Rum Devletini yıkması Hıristiyan âlemine karşı üstünlük kurup İslâm âleminde takdir kazanması doğudaki Akkoyunlu Sultanı Uzun Hasan’ı telaşlandırdı Türkmen asıllı Akkoyunlu Uzun Hasan kısa zamanda devletin sınırlarını genişleterek; Irak-ı Acem Irak-ı Arap Âzerbaycan İran ve kısmen Doğu Anadolu’ya hakim olmuştu Pontus Rum Kralının damadı olması dolayısıyla Trabzon’un mirasının kendisinin olduğunu iddia etti Bu sebeple Fatih’ten Trabzon’u istedi İsteği kabul edilmedi Uzun Hasan tek başına Osmanlıları mağlup edemeyeceğini bildiğinden kendisine müttefik aradı Neticede batıda Haçlı devletleri ve doğuda hakimiyet mücadelesi veren Türk devlet ve beyleriyle anlaştı Venedik Papa ve Napoli ittifak teklifleri neticesinde ateşli silahlar ve bunu kullanacak usta ve asker gönderip Uzun Hasan’ın yanında yer aldılar Venediklilerin yardımı karşılığı Karadeniz’de serbest faaliyet yanında Mora Midilli Ağrıboz ve Argos’un iadesi temin edilecekti Topraklarını Osmanlıların zapt ettiği Karaman ve Candar beyleri de bu ittifaka dahil oldular Uzun Hasan’ın bu faaliyetlerine karşı Fatih de tedbir aldı Batıdan gelecek saldırılara karşı Rumeli ve İstanbul’un emniyet tedbirlerini arttırdı Rumeli’nin muhafazası Şehzâde Cem Sultan'a verildi Mısır Memlûkları ile anlaşma yapılarak Akkoyunlular ile ittifakları önlendi Akkoyunlu-Venedik ittifakını da bozmak isteyen Fatih Venediklilerin Ağrıboz Adasını Osmanlılardan istemeleri üzerine anlaşmaya yanaşmadı Venedikliler Uzun Hasan’a yardım için Napoli Rodos Papalık ve Kıbrıs donanmalarıyla; Akdeniz ve Ege sahillerindeki Osmanlı şehirlerinden Antalya İzmir şehir ve kalelerini yağma edip yaktılar

Fatih Uzun Hasan’a karşı sefere çıkmadan önce Anadolu’ya öncü kuvvetler gönderdi 1473 Martında doğu seferine çıkan Fatih’e; Bursa’da Rumeli Beylerbeyi Has Murad Paşa Beypazarı’nda Karaman Valisi Şehzâde Mustafa Çelebi Kazova’da Amasya Valisi Şehzâde Bayezid ve kuvvetleri katıldılar Böylece Osmanlı ordusunun mevcudu yüz bine çıktı Rumeli akıncı kumandanı Mihaloğlu Ali Bey öncü gönderilerek Akkoyunlular'a ilk darbeyi vurmaya ve haber almaya memur edildi Osmanlı ordusu Erzincan’a geldiği halde Uzun Hasan ve Akkoyunlular'a rastlayamadı Erzincan’dan itibaren asıl muharebe şartları gözetilerek âni taarruzlara karşı ihtiyatla harekete devam edildi Tercan’da iki tarafın da öncüleri karşılaştı Uzun Hasan da yetmiş bin askerle Tebriz’den hareketle Tercan istikametine gelmekteydi Önden giden ve Tercan Nehrini takip eden Has Murad Paşa karşılaştığı Akkoyunlu kuvvetlerini üst üste mağlup etti Has Murad Paşa bu muvaffakiyetleri üzerine daha da ilerlemek istedi Vezîriâzam Mahmud Paşa Fırat’ı geçmemesini tavsiye ettiyse de dinlemeyip ilerledi Has Murad Paşa Fırat’ı geçince Akkoyunlular'la muharebeye tutuştu Sahte ricat taktiğine kapılarak Akkoyunluların içine girdi ve kuvvetleriyle birlikte pusuya düştü Osmanlı öncü kuvvetlerinin bir kısmı telef olurken bir kısmı esir düştü Has Murad Paşa da Fırat’ta boğuldu Osmanlıların meşhur kumandanlarının ve seçme askerlerinin esir alınıp öldürülmesiyle ümitlenen Uzun Hasan Otlukbeli’nde Osmanlılara kesin darbeyi indirmek için harekete geçti Merkezden epeyce uzaklaşan Osmanlı ordusunun levazım stoku devamlı azalıyordu Atlı Türkmen kuvvetlerine sahip Akkoyunlular şaşırtıcı muharebe planları tatbik ederek imha harbi yapıyorlardı Akkoyunlu baskınlarına karşı Anadolu Beylerbeyi Davud Paşa ve takviye kuvvet olarak da Vezîriâzam Mahmud Paşa gönderildi Otlukbeli’nin tepeleri Akkoyunlular tarafından tutulduğundan Osmanlı ordusu Üçağızlı mevkiinde savaş düzeni aldı Merkezde Fatih Sultan Mehmed Han sağ kolda Şehzade Bayezid sol kolda Şehzade Mustafa bulunuyor Padişah kapıkulu azaplarına şehzadeler de eyalet askerlerine kumanda ediyorlardı Akkoyunlu ordusunun merkezine Uzun Hasan sağ kola oğullarından Zeynel Mirza sol kola da Uğurlu Mehmed Mirza kumanda ediyorlardı

Otlukbeli’nde 11 Ağustos 1473 tarihinde meydana gelen muharebe Osmanlıların ateşli silahlarda Akkoyunluların da süvari kuvvetlerinde üstünlüğü ile başladı Sol koldaki Şehzade Mustafa’nın üstün gayreti sonucunda Akkoyunlular'a karşı sağladığı üstünlükle muharebe Osmanlılar lehine döndü Osmanlıların Uzun Hasan’ın merkez kuvvetlerini şiddetli top ve tüfek atışlarıyla ateş altında tutması Akkoyunlu kuvvetlerini iyice bozdu Hasan Bey muharebe meydanından kaçtı Sağ koldaki Zeynel Mirza ve yardımcı Gürcü kuvvetleri kumandanları öldürüldü Muharebede kesin olarak üstünlüğü sağlayan Osmanlı kuvvetleri pek çok Akkoyunlu devlet adamı bey kumandan ve yardımcıları ile askerlerini esir aldı Fakat muharebe meydanından kaçan Uzun Hasan yakalanamadı Fatih Sultan Mehmed Han esir alınan Akkoyunlu âlimlerine hürmet gösterip serbest bıraktı Uzun Hasan safında olan Karakoyunluları da affetti Akkoyunluların elindeki Osmanlı esirleri kurtarıldı Fatih Otlukbeli Zaferinden sonra üç gün muharebe meydanında bekledi Zaferin şükrünü yaparak dört bin köle ve cariye azad etti Doğu Seferine çıkmadan önce borç olarak dağıtılan yüz yük akçeyi (altı milyon altın lira on milyon gümüş para) askere hediye etti Sefer dönüşü Şebinkarahisar fethedildi

Fatih’in Doğu Seferi neticesinde Otlukbeli Zaferi kazanılmasına rağmen pek büyük arazi elde edilememesinin sebebi Fatih’in Sünnî ve Türk olan Akkoyunlulara karşı iyi niyet beslemesidir Bununla birlikte bu savaş neticesinde Fırat Nehrinin batısı kesin olarak Osmanlı hakimiyetine geçti Batılılar Osmanlı Devleti'ni mağlup edip İstanbul’a tekrar hakim olamayacaklarını kesin olarak anladılar Anadolu birliğinin Osmanlılar tarafından sağlanacağı kesinleşip Orta-Doğu yolu açıldı Akkoyunlu ülkesinde taht mücadelesi başlayıp hanedan parçalandı Karamanlı ülkesi Osmanlı hakimiyetine geçti Otlukbeli Zaferi öncesi ve sonrası tecavüzlerini arttıran Haçlı korsanlarının Akdeniz ve Ege sahillerindeki saldırıları da neticesiz kaldı Venedikliler de anlaşma istemek zorunda kalınca batıda ve doğuda Osmanlı Devletinin büyüklüğü kabul edildi


Alıntı Yaparak Cevapla

Türk Tarihindeki Bütün Savaşlar, Seferler Ve Antlaşmalar...

Eski 10-10-2012   #37
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Türk Tarihindeki Bütün Savaşlar, Seferler Ve Antlaşmalar...



Otranto Seferi

Fatih zamanında Gedik Ahmed Paşa'nın Otranto'ya (Taranto) yaptığı sefer (1480)

Aragon ve Napoli kralı olan Alfonso Akdeniz'de büyük bir imparatorluk kurmak amacıyla Osmanlı Devleti'ne karşı düşmanca bir siyaset takip etti; Arnavutluk'ta İskender Bey'e yardım ederek Türkleri Adriyatik kıyılarından uzak tutmak istedi Yerine geçen oğlu Ferdinando I de babasının siyasetini sürdürdü Eğriboz adasının alınmasından sonra Ferdinando I Osmanlılara karşı kurulan haçlı ittifakına girdi Osmanlı Devleti de Venedik ile barış yaptığı halde (1479) Napoli krallığı ile anlaşmaya yanaşmadı Fatih Napoli krallığına karşı harekete geçti Osmanlı Devletine vergiyle bağlı olan Zenta Kefalonya ve Ayamavra adaları beyi Leonardo'nun Osmanlı Devletinin izni olmadan Napoli kralının akrabalarından bir kızla evlenmesi sebep sayılarak Napoli krallığına savaş açıldı ve Güney İtalya'nın alınmasına karar verildi Osmanlı Devletini bu sefere Napoli krallığıyla savaş halinde olan Venedik de teşvik etti Gedik Ahmed Paşa Otranto limanına asker çıkardı ve Otranto alındı (11 Ağustos 1480) Gedik Ahmed Paşa Otranto yakınındaki diğer kalelerin de ele geçirilmesiyle uğraştığı sırada Fatih öldü; oğlu II Bayezid Han Gedik Ahmed Paşa'yı geri çağırdı Gedik Ahmed Paşa yerine Hayreddin Paşa'yı bırakarak İtalya'dan ayrıldı Ferdinando I Macar kralı Matyas Corvinus'un da yardımıyla Türklerin zaptettiği kaleleri ve Otranto'yu geri aldı (10 Eylül 1481) II Bayezid Han Cem Sultan olayı yüzünden İtalya meselesiyle uğraşamadı

Alıntı Yaparak Cevapla

Türk Tarihindeki Bütün Savaşlar, Seferler Ve Antlaşmalar...

Eski 10-10-2012   #38
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Türk Tarihindeki Bütün Savaşlar, Seferler Ve Antlaşmalar...



Çaldıran Savaşı (Çaldıran Zaferi)

Osmanlı padişahı Yavuz Sultan Selim Han ile İran Şahı İsmail arasında 23 Ağustos 1514’te Çaldıran Ovasında yapılan tarihin en büyük meydan muharebelerinden biri

Akkoyunlu Devleti'ni ortadan kaldıran Âzerbaycan Irak-ı Arab ve İran’ı ele geçirerek Ceyhun Nehrine kadar hududunu genişleten Şah İsmail 1510’da doğudaki Sünnî Özbekler'i de yendikten sonra Anadolu’ya yöneldi Gönderdiği dâî ve halifeleri vasıtasıyla yaptığı propagandalarda Osmanlı hudutları içindeki Şiîleri kendisine bağlamaya fırsat buldukça da isyanlar çıkarmaya başladı

Yavuz Sultan Selim Han ise Anadolu’yu bölüp parçalamak ve batıya açılan her seferde Osmanlı'yı arkadan vurmak emelinde olan Şah İsmail’e kesin bir darbe indirmek niyetindeydi

Nitekim bu gaye ile şehzadeler ve dahildeki fesatçıların işini halleden Yavuz Sultan Selim Han 10000 azab askerinin hazırlanması için Anadolu’ya hükümler gönderdiği gibi bütün kuvvetlerin Yenişehir Ovasında kendisine katılmasını emretti Aynı zamanda Manisa valisi olan oğlu Süleyman’ı Edirne’ye getirterek Rumeli muhafazasında alıkoydu Nisan 1514’te İstanbul’dan Üsküdar’a geçen Yavuz Sultan Selim Han Şah İsmail’in halifelerinden olup esir bulunan Kılıç adında birisi vasıtasıyla Şah’a Farsça bir name gönderdi Yavuz Sultan Selim Han bu namede; Şah’ın Müslümanlığa aykırı hareketlerinden ve mezaliminden bahsederek kendisinin Müslümanlığı takviye ve mezalimi kaldırmak için faaliyete geçtiğini yaptığı işler sebebiyle Şah’ın katline fetva verildiğini ve kılıçtan evvel İslâmiyet'i kabul etmesi lâzım geldiğini bunun için Safer ayında İstanbul’dan hareket ettiğini ve bizzat muharebeye hazır olacağını bildirmişti Elçi Kılıç Şah İsmail’i Hemedan’da bularak nameyi vermiş ve o da muharebeye hazır olduğunu bildirmişti Şah İsmail bu namesinde; “Er isen meydana gelesin biz de intizardan kurtuluruz” demişti

Günlerce doğuya doğru yol alan Yavuz Sultan Selim Han Şah İsmail ve ordusundan bir haber alınamaması üzerine bu mektuba ağır bir cevap vermiş ve demiştir ki: “Davete icabet edip uzun yolları geçerek memleketine girdik fakat sen meydanda görünmüyorsun Padişahların ellerindeki memleket onların nikâhlısı gibidir erkek ve yiğit olanlar kendisinden başkasının elini ona dokundurtmazlar Halbuki bunca gündür askerimle memleketine girip yürüyorum hâlâ senden bir haber yok Bundan sonra da saklanıp görünmezsen erkeklik sana haramdır miğfer yerine yaşmak ve zırh yerine çarşaf giyip serdarlık ve şahlık sevdasından vazgeçesin

Yavuz Sultan Selim Han bu namesiyle beraber Şah İsmail’in gönderdiklerine mukabele olarak hırka şal ve çarşaf gönderdi Bir taraftan bu mektuplaşmalar devam ederken diğer yandan Yavuz’un ordusu harap yollarda bin bir müşkülâtla yol alıyordu Bu durum Şah İsmail ile muharebe aleyhtarlarına fırsat verdi Bunların yavaş yavaş askeri tahrik etmeye başlamasıyla orduda fısıltılar çoğaldı Erzincan’a gelindiği zaman asker kumandanlar ve vezirler düşmanın meydanda olmamasından dolayı daha ileri gidilmemesini ve geri dönülmesini hükümdara söylemek istedilerse de Padişah’ın Âzerbaycan’ın merkezi Tebriz’e 40 merhale yolları kaldığını belirtip o tarafa gidileceğini beyan etmesi üzerine korkularından seslerini çıkaramadılar Fakat bu durumu Padişah’a arz etmesi için Karaman valisi olup Padişah’ın çok sevip itimad ettiği Hemdem Paşayı gönderdiler Hemdem Paşa bu ısrarlara dayanamayıp Padişah’a ileri gidilmemesi hakkında ordunun mütalaasını arz etti Ancak şiddetle cezâlandırılarak yerine ümeradan Zeynel Bey Karaman beylerbeyi oldu Padişah’ın bu hareketi vermiş olduğu katî kararın önlenmesine mani olmak içindi Bunda bir ölçüde başarı ve orduda sükûnet sağlandı Bu arada Bayburt’u zaptetmek üzere Trabzon sancakbeyi Mehmed Bey kumandasında bir miktar kuvvet yollandı

Ordu Eleşkirt civarına geldiği zaman bu defa yeniçeri ocağı tahrik edildi Bunlar ayaklandıkları gibi Padişah’ın çadırına; “Düşman meydanda yok bu harap yerlerde ilerlemek askeri beyhude telef etmektir geri dönelim” tarzında yazılmış mektuplar bırakıldı Hattâ daha da ileri giden yeniçeriler bir sabah Padişah’ın çadırına ok atacak kadar işi azıttılar

Bu hâdise üzerine Yavuz Sultan Selim Han derhal atına atladı ve yeniçerilerin içine girdi Askere hitaben; “Biz henüz kastettiğimiz yere varmadık düşmanla karşılaşmadık dönmek ihtimali yoktur hattâ bunu düşünmek bile hayaldir Teessüf olunur ki Şah’ın maiyeti kendi efendileri yoluna can verdikleri halde biz şerîat-ı Ahmediyye’ye muhalif hareket eden bunları yola getirmek için bu serhatlara kadar gelmişken bir takım gayretsizler bizi yolumuzdan geri çevirmek isterler Biz katiyen yolumuzdan dönmeyeceğiz Ülülemre itaat edenlerle kastettiğimiz yere kadar gideriz Kalpleri zayıf olanlar ehlü ıyâllerini düşünenler ve yol zahmetini bahane edenler kendileri bilirler Dönerlerse dîn-i mübîn yolundan dönerler Eğer bahane 'düşman gelmedi' ise düşman daha ileridedir Er iseniz benimle beraber gelin ve illâ ben tek başıma da giderim” diye atını ileriye sürünce yaptıklarından utanan yeniçeriler Padişah’ı takip etmeye başladılar

Hakikaten ordu yiyecekten çok sıkılıyordu Trabzon yoluyla gelmekte olan zahire kâfi değildi Nihayet akıncı kumandanı Mihaloğlu’yla Dulkadiroğulları'ndan Şehsuvaroğlu Ali Beyden gelen haberler neticesinde Şah İsmail’in meydana çıktığı haberi alındı İki ordu 22 Ağustos 1514’te Çaldıran sahrasında karşı karşıya geldi


Alıntı Yaparak Cevapla

Türk Tarihindeki Bütün Savaşlar, Seferler Ve Antlaşmalar...

Eski 10-10-2012   #39
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Türk Tarihindeki Bütün Savaşlar, Seferler Ve Antlaşmalar...



23 Ağustos günü Türkiye’nin kaderini tayin eden tarihî günlerden biriydi Osmanlıların başarısızlığı Orta Anadolu’nun Kızılbaş Safevîler'in eline geçmesini sağlayacak bunun neticesinde ise Şiî hareketi bütün Anadolu’ya yayılacaktı Çaldıran sırtlarından ovaya inen Osmanlı ordusunun merkezinde kapıkulu askerleriyle beraber Yavuz Sultan Selim Han vardı Sağ kola Anadolu Beylerbeyi Hadım Sinan Paşa ve sol kola Rumeli Beylerbeyi Hasan Paşa kumanda edecekti Yeniçerinin önüne azaplar sıralanmış ve onların önüne de beş yüz darbezen top yerleştirilmişti

Şah İsmail sağ kola en büyük kumandanı Durmuş Han Şamlu ve Nur Ali Halîfe sol kola Diyarbakır Beylerbeyi Ustaclu oğlu Mehmed Hanı koyarak kendisi muhafızlarıyla beraber geride ihtiyatta kaldı İki taraf kuvvetleri eşit görünüyordu Osmanlıların yaya yani yeniçeri kuvvetleri çok muntazam olup buna mukâbil Şah’ın da 60000 kişilik mükemmel süvâri kuvveti vardı Osmanlı kuvvetleri açlık ve sıkıntı içinde yaklaşık 2500 kilometrelik yolu kat edip yorgun bir halde gelmişlerdi Şah’ın kuvvetleri ise zinde ve dinç idi; zaten Şah’ın maksadı Osmanlı ordusunu yormak ve sonra imha etmekti

Harp çok şiddetli bir şekilde başladı Şah’ın sağ cenahı şiddetli bir hücumla Osmanlıların sol cenahını bozdu Beylerbeyi Hasan Paşa bu sırada şehid düştü Bu bozgun azapların topların önünden içeri alınamaması ve topların zamanında ateşlenememesi yüzünden meydana geldi Ancak sağ kol kumandanı Hadım Sinan Paşa tam zamanında topları ateşlemeye muvaffak oldu Hafif toplar Şah’ın sol kol kuvvetlerini perişan etti Ustaclu oğlu Mehmed öldürüldü Bu arada merkezdeki yeniçerilerin Şah’ın galip gelen sağ cenahına yoğun bir tüfek atışı başlatması ile Safevîler tarafında tam bir bozgunluk baş gösterdi Bu sırada Şah İsmail kurşunla kolundan yaralanarak atından düşmüştü Osmanlı kuvvetlerinin eline geçmesi an meselesiydi Tam bu sırada Şah’a benzeyen ve onun gibi giyinmiş olan Hızır adında bir seyis Şah benim diye ortaya atıldı Osmanlı birlikleri bu adamı esir ederken Şah İsmail temin ettiği bir atla arkasına bakmadan Tebriz’e kaçtı Hattâ burada da kendisini emniyette görmediğinden İran içlerine çekildi Şah’ın bütün eşya ve karargâhı ile beraber hanımı Taçlı Hatun da esir edildi Muharebe esnasında Osmanlılardan Karaman Beylerbeyi Zeynel Paşa ve Anadolu Beylerbeyi Sinan Paşa ile beraber dokuz sancak beyi şehid oldu Safevîlerden ise on dört beylerbeyi ve dokuz sancakbeyi muharebe meydanında öldü

Çaldıran’da kesin bir zafer kazanan Yavuz Sultan Selim Han muzaffer bir şekilde Tebriz’e girdi ve şehirde sekiz-dokuz gün kadar kaldı Tebriz’deki sanat erbabı tüccar ve işe yarayacaklardan bin haneyi İstanbul’a naklettirdi 8 Eylülde Cuma namazında Tebriz şehrinde hutbe Sünnî akîdesine göre ve Sultân-ı iklîm-i Rûm Selîm ibni Bayezid ibni Mehmed bin Murad bin Bayezid adına okundu

Yavuz Sultan Selim Hanın tamamen deha mahsulü bir taktikle on iki saatte henüz hava kararmadan kesin netice aldığı Çaldıran Muharebesi tarihin en büyük ve nadir meydan muharebelerindendir Çaldıran Zaferi Anadolu’nun siyasî ve içtimâî tarihi bakımından çok mühim sonuçlar doğurmuştur


Alıntı Yaparak Cevapla

Türk Tarihindeki Bütün Savaşlar, Seferler Ve Antlaşmalar...

Eski 10-10-2012   #40
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Türk Tarihindeki Bütün Savaşlar, Seferler Ve Antlaşmalar...



Mercidabık Savaşı (Mercidabık Zaferi)

24 Ağustos 1516 târihinde Osmanlılarla Memlûklar arasında meydana gelen savaş

Osmanlı Sultanı Yavuz Sultan Selim Hanın Ortadoğu’da hâkimiyetini genişletmesi; Suriye Filistin Arabistan Yarımadası Mısır ve Kuzey Afrika’nın doğusuna hakim Memlûklu Sultanı Kansu Gavri'yi (Kansuh el-Gûrî) harekete geçirip tedbir almaya sevk etti 23 Ağustos 1514’te Çaldıran Meydan Muharebesi'nde Yavuz Sultan Selim Hana yenilip kaçan İran Safevî hükümdarı Şah İsmail ile ittifâk kurdu Yavuz Sultan Selim Han haber alma teşkilâtı vasıtasıyla Şah İsmail-Kansu Gavri ittifakını öğrenince Vezîr-i âzam Sinan Paşa'yı kırk bin kişilik bir kuvvetle Safevîler üzerine gönderdi Sinan Paşanın Diyarbekir’e giderken Fırat’ı geçmek için Memlûklar'dan izin isteyip de iznin verilmemesi ve Kansu Gavri’nin elli bin kişilik kuvvetle Halep’e gelmesi harp sebebi sayıldı Devrin âlimlerinden Zenbilli Ali Cemâli Efendinin fetvasıyla sefere çıkıldı Yavuz Sultan Selim Han dâhiyâne bir siyasetle Mısır devlet adamlarının bir kısmını ve Suriye ahalisini kendi safına almaya muvaffak oldu

Yavuz Sultan Selim Kansu Gavri’ye Halep’in kuzeyindeki Mercidabık mevkiinde meydan muharebesi için hazır olması haberini gönderdi Mercidabık’ta karşılaşan iki ordunun da kuvvetleri eşit miktarlarda olup altmış bin civarındaydı Osmanlılar ateşli silahlar teşkilat kumanda heyeti sevk ve idare bakımından Memlûklardan üstündü Memlûkların da süvari kuvveti meşhurdu

24 Ağustos 1516 sabahı Osmanlı ordusu hilâl şeklinde bir tertibat aldı Ordunun merkezinde Yavuz Sultan Selim Han olup yanında Kapıkulu askeri ve önünde birbirine zincirle bağlı üç yüz top bulunuyordu Sağ kola Anadolu Beylerbeyi Zeynel Paşa sol kola da Rumeli Beylerbeyi Sinan Paşa kumanda ediyordu Memlûk ordusunun merkezine yanında Halife Üçüncü Mütevekkil olduğu halde Sultan Kansu Gavri sağ kola Halep Nâibi Hayırbay sol kola da Şam Nâibi Sibay kumanda ediyordu Memlûklarda sultanın orduya kumandanların da Kansu Gavri’ye itimatsızlığı vardı Osmanlı topçu ateşiyle başlayan muharebeye Memlûklar süvari taarruzu ile karşılık verdiler Muharebe başladıktan iki saat sonra Memlûklar bozguna uğradı Öğleden sonra kesin netice alınarak Memlûk karargâhı bütün ağırlığı ile Osmanlıların eline geçti Boğucu bir yaz sıcağında meydana gelen muharebeden kurtulan Memlûk askerleri; Halep Hama Humus ve Şam’a kaçtı Takip edilen Memlûk kuvvetlerinden ele geçenler imha edilerek Kuzey Suriye bütünüyle zaptedildi Ahalisi Sünnî olan şehirler Yavuz Sultan Selim Hanı ve Osmanlıları davet ettiler Suriye şehirleri kendi rızalarıyla Osmanlı idaresini tercih ettiğinden ahaliye zarar verilmedi Memlûk Sultanı Kansu Gavri savaş meydanında öldü Abbasî halifesi Üçüncü Mütevekkil muharebeden sonra Yavuz Sultan Selim Hanın yanına gelerek sultandan çok hürmet gördü Yavuz Sultan Selim Han 28 Ağustos'ta Halep’e 27 Eylülde Şam’a gelerek Mısır’ın fethini gerçekleştirecek sefere hazırlanmaya başladı

Mercidabık’ta kazanılan zafer Osmanlı Devletine dinî siyasî askerî iktisadî pek çok faydalar sağladı Hilafetin Osmanlı Hanedanına geçme yolu açıldı Doğuda Osmanlı Devletinin son rakibi Mısır-Memlûk Devleti ortadan kaldırılma safhasına getirildi Suriye Lübnan ve Filistin Osmanlı hâkimiyetine girdi Mısır ve Arabistan Yarımadası yolu açıldı Güneydoğu Anadolu’nun zaptedilmesiyle Anadolu Türk birliği tamamlandı


Alıntı Yaparak Cevapla

Türk Tarihindeki Bütün Savaşlar, Seferler Ve Antlaşmalar...

Eski 10-10-2012   #41
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Türk Tarihindeki Bütün Savaşlar, Seferler Ve Antlaşmalar...



Ridaniye Savaşı (Ridaniye Zaferi)

Osmanlı ordusunun kesin zaferiyle neticelenen Osmanlı-Memlûk meydan muharebesi

22 Ocak 1517 tarihinde Kahire yakınlarındaki Ridaniye mevkiinde Osmanlı Sultanı Birinci Selim Han (Yavuz) ile Mısır Memlûk Sultanı Tomanbay arasında meydana geldi Neticesi itibariyle İslâm ve Osmanlı tarihi bakımından önemli hadise ve değişikliklere sebep oldu

Sultan Selim Han Osmanlı Devleti aleyhine başka devletlerle ittifak içine giren Memlûk Devleti'ne karşı 1516 yılında Mısır Seferine çıktı 24 Ağustos 1516 tarihinde Mercidabık’ta Mısırlıları mağlup ederek Suriye ve Filistin’i zaptetti İleri harekâta devamla ağırlıklarıyla beraber Sinâ Çölünü beş günde geçerek Sâlihiye’ye geldi Sinâ Çölünü geçerken yağmur yağınca her birine dörder ve altışar çekim hayvanının koşulduğu ağır arabalardaki yüzlerce top kumların katılaşması sayesinde kolayca geçirildi Ordu ve hayvanlar su sıkıntısı çekmedi Sultan Selim Hanın Ridaniye’ye giderken ordunun ağırlıklarıyla bir günde elli kilometre yürümesi harp tarihinde rekordur

Osmanlı ordusu 21 Ocakta Kahire’ye çok yakın Birket-ül-Hac mevkiinde konakladı Mısır Seferi esnasında çölde ve Kahire yakınında Bedevî eşkıyaların ve Memlûkların tecavüzkâr saldırılarına karşı tedbir alınıp taarruzları önlendi Tomanbay kumandasındaki Mısır-Memlûk ordusu Âdiliye’deydi Kahire’nin kuzeyindeki Ridaniye Köyü Ovası önündeki cephesi kuzeydoğuya dönük bir mevzi hazırlayıp doğuda El-Mukattam Dağına; batı kanadı da Nil Nehrine dayatılmıştı Bu mevziin önü açıktı İleri araziye hakim olup Sinâ Çölünden gelen yolu kapayan ve kontrol altında bulunduran bir vaziyetteydi Mevzi kazılan derin bir hendekle çıkan toprağın bu hendeğin önüne atılmasıyla hazırlanan bir siper ve gerisine gömülen iki yüz top vardı Toplar Avrupa’dan getirilmiş olup topçular yabancıydı Tomanbay ordusunun piyade kısmını bu mevzie yerleştirip süvari birlikleri ve ihtiyatı geride bulunduruyordu Tomanbay’ın taktik planı; Osmanlıların taarruzunu önce topçu ateşiyle kırdıktan sonra süvarilerin ve hassa ordusu cündîlerin karşı taarruzu ile Osmanlı ordusunu yok etmekti Memlûk ordusunun mevcudu elli bin civarında bulunuyordu Osmanlı ordusunun mevcudu altmış bin olup üç yüz de top vardı Topların bir kısmı yivli olup bazıları arka arkaya beş on gülle atabiliyordu

Sultan Selim Han esirlerden ve keşif neticesinde Memlûk muharebe usulünü tespit ettirdi Vakit geçirmeden düşmana son darbeyi vurmak için dâhiyâne ve cüretli bir kararla harekete geçildi Ridaniye mevziine cepheden taarruz vazifesi yapacak yedek kuvvetleri bıraktıktan sonra asıl kuvvetlerle 21/22 Ocak 1517 gecesi Kahire’nin doğusundaki El-Mukattam Dağını dolaşarak sarktı Osmanlı toplarını sürat ve maharetle uygun yerlere yerleştirdi Böylece Sultan Selim Han Memlûkların beklemediği bir istikametten taarruz etmekle Mısırlıları baskına uğratıp taktik planlarını bozarak uzun zamandan beri büyük emeklerle hazırladıkları mevzi ve topları muharebe dışı bırakacaktı 22 Ocak sabahı harp başlamadan önce iki tarafın muharebe düzeni bu haldeydi

Savaş 22 Ocak 1517 sabahı erken saatlerde başladı Mısır ordusunun önündeki Osmanlı alayı hücuma geçince Tomanbay önceden mevzilerde hazır beklettiği topların ateşe başlamalarını emretti Bu arada gerilerine sarkmış bulunan asıl Osmanlı kuvvetlerinin “Allah Allah!” nidaları ile kendilerine hücum ettiğini görünce şaşkına döndü Topları mevzilerinde kalıp işe yaramadı Memlûk kuvvetleri bir anda iki ateş arasında kaldı Fakat Memlûk süvarileri büyük bir cesaretle ileri atıldılar Merkezdeki saflar birbirine girip iki taraf da kıyasıya muharebeye tutuştu Yakın muharebe ve boğuşma kayıpları arttırdı Osmanlı topçu ve tüfekçisinin ateşi altında mücadele edip pervasızca direnmeleri Memlûk kayıplarını daha da arttırdı Memlûkların Osmanlı merkezine karşı ileri atılmaları üzerine Vezîriâzam Hadım Sinan Paşa kumandasındaki sağ kanat ve Vezir Yunus Paşa emrindeki sol kanat kuvvetleri taarruza geçerek Mısırlıların yan ve gerilerini kuşattı Bu arada savaşı kaybetmek üzere olduğunu anlayan Tomanbay yanına aldığı iki yüz seçme askerle padişahın otağına saldırdı Padişahı öldürebilirse Osmanlı ordusunun dağılabileceğini hesaplamıştı Ancak onlar Yavuz zannettikleri Sinan Paşanın kuvvetlerini yararak etrafını çevirdiler Sinan Paşa büyük bir azim ve kahramanlıkla mücadele ettiyse de şehit düştü Yavuz Sultan Selim bu kısma derhal Bâli Ağa kumandasında yardımcı birlikler gönderip durumu lehine çevirdi Muharebe akşama doğru Osmanlı ordusunun zaferiyle sonuçlandı

Yirmi beş bin kayıp veren Memlûk ordusunun geride kalanları Kahire’ye ve oradan da Sait istikametine çekildi Sultan Tomanbay da Kurtbay ve bir avuç adamıyla selâmeti kaçmakta buldu Vezir Yunus Paşa Memlûklara karşı zaferin kazanıldığını ve Tomanbay’ın kaçtığını Sultan Selim Hana bildirdiğinde;

“Lala Lala! Mısır’ı aldık ama Sinan’ı kaybettik Sinan’ı Mısır’a değişmezdim Sinan’sız Mısır’da ne güzellik olur?” sözleriyle Sinan Paşanın yanındaki kıymetini belirtti Ertesi gün Vezîriâzam Sinan Paşa ve diğer şehitler defnedildi 24 Ocak 1517 tarihinde Kahire’ye girilip Mısır’ın fethi tamamlandı

Osmanlı zaferiyle neticelenen Ridaniye Meydan Muharebesi; Osmanlı Devletine ve dünya tarihine pek çok maddî ve manevî faydalar sağladı Mısır Arabistan Yarımadası Osmanlı hakimiyetine geçti Kızıldeniz’e ve Hind Okyanusuna inilip Kuzey Afrika hakimiyet yolu açılarak Osmanlı hududu Atlas Okyanusuna dayandırıldı Hicaz ve Orta Doğudaki mukaddes makamlar Osmanlı hizmetine açıldı Buralar nadide eserlerle süslendi Yeni eserler ve ilaveler yapılarak istifadeye sunuldu Halifelik Sultan Selim Hana geçerek Osmanlı padişahları saltanata ilaveten hilafet makamına da sahip olup İslâm âleminin de lideri oldu Ridaniye Muharebesi ve Mısır’ın fethinde askerî sahada ilk defa Osmanlılar 1517 yılında yivli top kullandılar Avrupa’da 1868’de ilk defa Almanların kullandığı yivli topların Osmanlılarda on altıncı yüzyıl başlarında mevcut olması imal edilerek muharebelerde kullanılmaları teknikteki üstünlüklerini göstermesi bakımından önemlidir Yavuz Sultan Selim Hanın Mısır Seferi harekât kabiliyeti sevk ve idare muharebede tatbik edilen taktik ve strateji bakımından harp tarihinin eşsiz numuneleri arasına girer

Alıntı Yaparak Cevapla

Türk Tarihindeki Bütün Savaşlar, Seferler Ve Antlaşmalar...

Eski 10-10-2012   #42
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Türk Tarihindeki Bütün Savaşlar, Seferler Ve Antlaşmalar...



Mohaç Savaşı (Mohaç Zaferi)

Mohaç'ta Türklerle Macarlar arasında meydana gelen ve Macaristan krallığına son veren savaş (29 Ağustos 1526)

Türkler Rumeli'ye geçtikten sonra (1357) Macarlar Katolik dünyasının öncüsü olarak Türklerin karşısına çıktılar; fakat her seferinde yenildiler Özellikle iki defa kuşatıldığı halde alınamayan Belgrad'ın ele geçirilmesi (1521) Macarlara büyük bir darbe oldu fakat Macar krallığının gücünü kırmadı Belgrad'ın alınmasından sonra da Macarlar ile Türkler arasında savaşlar devam etti Sınır beylerinden Yahyapaşaoğlu Bâli Bey padişaha Drava ve Sava ırmakları arasındaki Macar topraklarının alınmasını teklif etti Kanunî'nin Macar seferine karar vermesine Almanya imparatoru Karl V ile Fransa kralı François I (Fransuva) arasındaki rekabet sebep oldu François I'in Pavia'da yenilerek Karl V'e esir düşmesi üzerine François'nın annesi Louise de Savoie Chancelier Dupart'ın etkisiyle İstanbul'a elçi göndererek Kanunî'den oğlunun kurtarılması için yardım istedi Kanunî Karl V'in gücünü kırmak için bu yardım teklifini olumlu karşıladı; Türklere karşı Eflak ve Boğdan beylikleri ile anlaşan Macarlara savaş açmağa karar verdi 1526 kışında Rumeli kumandanlarına Anadolu beylerbeyi Behram Paşa'ya Bosna beylerbeyine ve Kırım hanına savaşa hazır olmaları bildirildi Kanunî 300 top ve 100 000 kişilik bir orduyla yola çıktı (23 Nisan 1526) Rumeli beylerinin kuvvetleri de bu orduya katıldı Yolda Petervaradin İllok (Ujlak) ve Eszek kaleleri alındı Eszek kalesinde seferin hedefinin Budin olduğu orduya bildirildi

Macar ordusu Türk ordusunu karşılamak üzere Mohaç ovasına ordugâh kurdu Ordunun başında Macar kralı Lajos II ve başkumandan Nodor Bathory vardı Macar kralı Erdel voyvodası Janos Zapolya'ya en kısa zamanda kendisine katılmasını bildirmişti Fakat 30 000 kişiyle yola çıkan Erdel beyinin kralı kıskandığı için savaşa katılmadığı söylenir

Kanunî Sultan Süleyman Han çevreye gönderdiği akıncılarla Macar ordusunun yardım almasını önledi Türk ordusu 28 Ağustos 1526'da Mohaç ovasına geldi Başta Kanunî veziriâzam İbrahim Paşa olmak üzere ordunun bütün kumandanlarıyla eski ve tecrübeli askerlerinin katıldığı bir savaş meclisi toplandı Bu mecliste Yahyapaşaoğlu Bâli Bey birbirlerine zincirlerle bağlı zırhlı Macar süvarilerinin çok tehlikeli olduğunu ve kitle halinde saldırının sakıncalı olacağını düşmanın yan ve gerilerine yapılacak saldırıların daha çok yarar sağlayacağını söyledi; teklifi padişah ve mecliste hazır bulunanlarca kabul edildi Macar ordusu kendi savaş planı gereğince iki safa ayrıldı İlk saf merkez sağ ve sol olmak üzere kuruldu İkinci saf ise dört koldan meydana geliyordu; Lajos II de bu safta bulunuyordu Macar ordusu 29 Ağustos'ta saldırıya karar verdi

Mohaç ovasının bir yanı bataklık (Karasu bataklığı) öteki yanı tepelikti Osmanlı ordusu Bâli Bey'in teklifi üzerine arka arkaya üç saf hâlinde düzene girdi Ön safta veziriâzam İbrahim Paşa kumandasında Rumeli askeri ikinci safta Behram Paşa kumandasında Anadolu askeri üçüncü safta ise yeniçerilerle padişah bulunuyordu Savaş planı gereğince Macar saldırısı beklenecek saldırılar Türk ordusunun merkezine yönelince Türk kuvvetleri yanlara doğru açılarak Macar süvarisini topların karşısında bırakacaktı Savaş Macarların saldırısıyla başladı Rumeli askeri plan gereğince bir süre çarpıştıktan sonra geri çekilerek Macar zırhlı süvarilerini topların karşısına getirdi; Bâli Bey kumandasındaki akıncılar da düşmanın çekilme yollarını keserek onları çember içine aldılar Anadolu kuvvetleri üzerine saldıran Lajos'un kumandasındaki ikinci saf da aynı tuzağa düşürüldü Bütün Macar ordusu topların önüne çekildikten sonra 300 top birden ateşlendi; Macar ordusu dağıldı Lajos II ve yanındakiler kaçan askerlerle birlikte Karasu bataklığında boğuldu Savaş alanında altı gün dinlenen Türk ordusu Macar krallığının başkenti Budin üzerine yürüdü Başta kraliçe Maria olmak üzere soylular devlet adamları ve Macar halk kaçtığı için şehirde yalnızca Yahudiler kalmıştı Yahudilerin başkanı Salamon'un başında bulunduğu bir heyet Foeldward kasabasında Budin kalesinin anahtarlarını Kanunî Sultan Süleyman Han'a teslim etti

Osmanlı Devleti bu savaşla Avrupa'da öteden beri Osmanlılara karşı Hıristiyanlığın en güçlü müdafaa hattını kırmış oldu Aynı zamanda Macar topraklarının parçalanması ve kademe kademe bütün Macaristan'ın ilhakına yol açacak seferler (Osmanlı-Avusturya savaşları) için ilk adımı da attılar Osmanlı kuvvetleri Budin'e girmiş olmakla birlikte Belgrad'ın muhafazası için stratejik önemi bulunan Sirem bölgesi hariç önce Macaristan'ı doğrudan idareleri altına almayarak Avrupa'yla aralarında kendilerine bağlı bir tampon devlet haline getirmeyi uygun buldular Bu muhtemelen Kanunî'nin Avrupa'da takip etmek istediği denge siyasetinin bir sonucuydu Aslında tâbiiyet altına alma politikası Osmanlı fetih metotlarından biri olup âni fethin ortaya koyabileceği tepkilerin dozunu dengelemek amacını taşımakta; ancak yavaş yavaş Osmanlı idaresine ısındırılan bölge daha sonra tamamıyla ilhak edilmekteydi Nitekim Macar tahtı Macar asilzâdeleri tarafından kral seçilen Yanoş Zapolya'ya bırakıldı

Alıntı Yaparak Cevapla

Türk Tarihindeki Bütün Savaşlar, Seferler Ve Antlaşmalar...

Eski 10-10-2012   #43
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Türk Tarihindeki Bütün Savaşlar, Seferler Ve Antlaşmalar...



Belgrad'ın Fethi

Orta Avrupa'nın kilidi sayılan müstahkem Belgrad şehrinin 29 Ağustos 1521'de Kanuni Sultan Süleyman Han tarafından Osmanlı Devleti'ne katılması

Belgrad'ın ilk muhasarası buranın stratejik önemini anlayan Sultan İkinci Murad Han tarafından gerçekleştirildi 1441 senesinde Evrenosoğlu Ali Bey komutasında bir ordu gönderen Murad Han sonra kendisi de giderek kaleyi altı ay kuşattı Ancak salgın hastalığın artması ve zayiatın fazla olması muhasaranın kaldırılmasına sebep oldu

İkinci muhasara Fatih Sultan Mehmed Han tarafından yapıldı Padişah 150000 kişilik bir ordu 200 gemi ve toplarla 13 Haziran 1459'da Belgrad önlerine vardı Papanın teşvikiyle Haçlı ordusu kalenin yardımına gelip içeri girmeye muvaffak oldu Yapılan taarruzlardan sonra 22 Temmuz günü kaleye girildi Fakat kale içindeki tedbirsiz hareketler sonunda yapılan karşı hücuma dayanılamayarak geri çekilindi Fatih askerin başına bizzat geçerek kaleden gelen taarruzu durdurdu Padişahın bu muharebede yaralanması askerlerin yorgunluğu Belgrad muhasarasının kaldırılıp geri çekilmeye sebep oldu Osmanlılar bundan sonraki zamanda devamlı olarak Belgrad'ın fethi için zaman kolladılar

Kanuni Sultan Süleyman Macar Kralı İkinci Lajos'a gönderdiği elçiye yapılan kötü muameleden dolayı sefer açılmasına karar verdi Rumeli Beylerbeyi Ahmed Paşayı Sabach zaptına Semendire beyi Hüsrev Beyi Belgrad'ın ablukasına gönderdi Kendisi de o tarafa doğru 18 Mayıs 1521 günü İstanbul'dan hareket etti Ayrıca Karadeniz Tuna yoluyla bir donanma sevk edilmişti Kanuni Sultan Süleyman ordusu ile Belgrad yakınlarına ulaşıp Zemun yakınlarında yüksek bir yere otağını kurdurup muhasara emrini verdi Günlerce süren şiddetli ateşten ve çarpışmadan sonra Osmanlı kuvvetleri 8 Ağustos Ramazanın beşinci günü dış kaleye girdi İç kalenin fethi ise biraz daha uzadıysa da Ramazan'ın 26 Kadir gecesi orası da alındı (29 Ağustos 1521) Fethin ertesi günü Belgrad'a giren Kanuni Sultan Süleyman kiliseden çevrilen camide Cuma namazını kıldı Kale halkından Macaristan'a gitmek isteyenlere müsaade edildi Cizye vermeyi kabul edenler ise yerlerinde bırakıldı

Tuna ile Sava'nın birleşme noktası olan Belgrad'ın Osmanlılar eline geçmesi ile Macar Ovası Türklere açılmış oluyordu Belgrad'ın düşmesi ile etrafındaki bütün kale palanka ve kasabalar teslim olup Osmanlı Devletine katıldılar Belgrad'ın fethi Avrupa'da büyük yankılar yaptı Çünkü burası Hıristiyanlık âleminin ele geçirilemez kalelerinden biri kabul ediliyordu Avusturya elçisi bu fetihten otuz sene sonra şunları yazmıştır: "Belgrad'ın alınışı Macaristan'ın daha sonra içine düştüğü acı durumun başlangıcı olmuştur" Gerçekten de birkaç sene sonra Kanuni yeniden Macaristan üzerine yürüdü Hıristiyanlar bir defa daha yenildiler ve Macaristan ortadan kalktı


Alıntı Yaparak Cevapla

Türk Tarihindeki Bütün Savaşlar, Seferler Ve Antlaşmalar...

Eski 10-10-2012   #44
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Türk Tarihindeki Bütün Savaşlar, Seferler Ve Antlaşmalar...



Preveze Deniz Savaşı (Preveze Zaferi)

Kaptan-ı deryâ Barbaros Hayreddin Paşanın Andrea Doria komutasındaki Haçlı donanması ile yaptığı deniz savaşı 27 Eylül 1538’de Adriyatik Denizinin Arta Körfezi kıyısında Preveze Kalesi önündeki açık sularda yapılmış ve Osmanlı donanmasının zaferiyle sonuçlanmıştır

Başlangıçta Osmanlı Devleti'nin emrinde olmayan Barbaros Hayreddin Paşa ve arkadaşlarının Akdeniz hâkimiyetinde rolü çok büyüktür Bu kahraman Türk denizcileri Cezayir ve Tunus’ta yerleşmeye çalışan Avrupalıları oralardan söktüler ve denizlerin arslanı oldular Yavuz Sultan Selim bu kahramanlara asker ve top göndererek yardım etti Kanunî Sultan Süleyman Macaristan’da zaferler kazanırken onlar da aynı yılda yani 1525’te Akdeniz’in kuzey sahillerini vuruyor Hıristiyan donanmalarını zapt ediyorlardı İmparator Şarlken’in Barbaros’a karşı gönderdiği Kaptan Andrea Doria mağlup olarak Septe Boğazını aştı Türk denizcileri İspanyolların zulmüne uğrayan yetmiş bin Endülüslü Müslümanı Kuzey Afrika sahiline çıkardı Bu büyük zafer üzerine Kanunî Barbaros’u 1533’te İstanbul’a davet etti Barbaros gelirken birçok zafer daha kazandı Padişah onu merasimle karşılattı Kendisini ve devletini Padişahın emrine veren büyük denizci Kanunî tarafından Cezayir Beylerbeyliğine tayin olundu

Diğer taraftan Almanya İmparatorluğu ve İspanya Krallığı Papalık ve Venedik hükümetleri Müslüman Türkleri Akdeniz’den atmak için Osmanlı Devletine karşı ittifak kurdular Bunun üzerine Kanunî 1537-38 kışında yeni bir donanma hazırlanmasını emretti Dört elle işe başlayan Kaptan-ı deryâ Barbaros Hayreddin Paşa daha hazırlıklarını bitirmeden Mısır’dan yola çıkan hazinenin muhafazası için kırk gemiyle denize açılmak mecburiyetinde kaldı Mısır’dan gelecek gemileri vurmak için Girit sularında kırk gemiyle pusuya yattığı haber alınan Andrea Doria Barbaros’un geldiğini duyunca kaçtı Fakat Osmanlı donanması geri dönmeyip Şira Patnos Naksos vs adalarını aldı Bu esnada tamamlanan doksan gemi de donanmaya katıldı Mısır’dan gelen Salih Reis komutasındaki yirmi parça gemi de Barbaros’un gemileri arasına katıldı Gemi sayısı yüz elliye ulaştı

Girit Adası kalelerini zorlayıp bir hayli ganimet alan Barbaros Hayreddin Paşa kürekçi ve asker ikmali yaptı Barbaros komutasındaki Osmanlı donanması İstanköy Adasında ikmal ve istirahatla meşgulken Hıristiyan ittifakı da gittikçe güçlendi Barbaros’un korkusundan Akdeniz kıyılarındaki koylara hapsedilmiş bir vaziyete giren Haçlı devletleri Osmanlılara karşı sıkı birlik kurdular İrili ufaklı filolardan muazzam bir Haçlı donanması meydana getirdiler

Bu Haçlı donanmasının başına getirilen ünlü Cenevizli amiral Andrea Doria Osmanlıya tâbi Mora Yarımadası kıyısındaki Preveze’ye taarruz ederek kaleyi kuşattı Haberi alan Barbaros Turgut Reis komutasında yirmi gemilik bir gönüllü filosu gönderdi Zanta sularında kırk gemilik düşman karakol filosuna rastlayan Turgut Reis hemen dönüp Barbaros’u haberdar etti Zanta’daki düşman filosu da Andrea Doria’ya Osmanlı donanmasının yaklaşmakta olduğunu haber verdi Barbaros’un yaklaştığını öğrenen Andrea Doria Preveze muhasarasını kaldırıp donanmasını toplamak üzere kuzeye çekildi Venedik’e ait Kefalonya Adasını bombardıman eden Hayreddin Paşa Preveze’ye varıp kaleyi tamir ettirdi ve sağlamlaştırdı

Denizlerdeki Müslüman hakimiyetini ortadan kaldırmak için bir araya gelmiş olan müttefik Haçlı donanması Korfu civarında toplanarak Osmanlı donanmasını nasıl yeneceklerini tartıştılar Kara harekâtı teklifine karşı olan Andrea Doria’nın isteği kabul edildi Haçlı donanmasının mevcudu 162 kadırga ve 140 bârça olup tamamı 302 idi Bu gemilerde 2500 top ve 60 000 asker vardı Türk donanması ise kürekli yani çektiri sınıfından olarak 122 parçadan ibaretti Gemilerin baş tarafında üçer adet uzun menzilli 166 adet top bulunuyordu Ayrıca donanmada gemi mürettebatı yanında yeniçeri ve tımarlı sipahilerden olmak üzere toplam 20 000 asker bulunuyordu Görüldüğü gibi Türk donanması adet itibariyle düşmana nazaran üçte bir ve top itibariyle on altıda birdi Bundan başka Türk donanmasında sekiz bin cenkçi askere karşı müttefiklerin gemilerinde altmış bin silahlı asker bulunuyordu

Müttefik donanması henüz Preveze önüne gelmeden evvel Barbaros kumandanları toplayarak görüştü Kumandanlardan Sinan Reis ile sancakbeyleri düşman donanmasının Akceom Burnuna asker çıkarma tehlikesine karşı orasının tahkim edilmesini söyledilerse de Barbaros buna lüzum olmadığını beyan etti Fakat kumandanların ısrarı üzerine teklife muvafakat ederek oraya bir miktar asker çıkardı Kendisi gemi kaptanlarına lâzım gelen talimatı verdi

Gerçekten de Akceom’a asker çıkarılması çok isabetli oldu Preveze önüne gelen müttefik donanması Akceom sahiline keşif müfrezeleri gönderdiyse de Türklerin tüfek atışıyla karşılaştıklarından geri döndüler

Nihayet 27 Eylül günü devrin iki muazzam donanması karşı karşıya geldi Osmanlı donanmasının merkezinde Kaptan-ı deryâ Barbaros Hayreddin Paşa; sağ kanadında Salih Reis; sol kanadında büyük coğrafya ve matematik âlimi meşhur denizci Seydi Ali Reis; ihtiyatta da Turgut Reis Murad Sadık Güzelce reislerle gönüllüler vardı Müttefik Haçlı donanmasının başında Avrupa’nın en meşhur amirali Andrea Doria ve Venedikli Marco Grimari ile Papalık donanma komutanı Vicent Capallo bulunuyordu Haçlılar çeşitli devlet ve milletlerden meydana geliyordu Aralarında Türk düşmanlığı hissinden ve Haçlı dayanışmasından başka birliği teşkil eden unsur yoktu Osmanlılar ise kumandanlarına son derece hürmetkâr olup maneviyatları pek yüksekti

Alıntı Yaparak Cevapla

Türk Tarihindeki Bütün Savaşlar, Seferler Ve Antlaşmalar...

Eski 10-10-2012   #45
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Türk Tarihindeki Bütün Savaşlar, Seferler Ve Antlaşmalar...



Muharebe başlamadan önce Barbaros Hayreddin Paşa bütün reisleri Kaptan-ı deryâ baştardasına toplayıp gemi silâh ve sayıca fazla olan düşman donanmasının tâbiye üstünlüğünün saf dışı edileceğini anlattı Galip gelindiği takdirde Akdeniz’de mutlak bir Osmanlı hakimiyetinin tesis edileceğini ifade edip maneviyatlarını yükseltti Gemilere üçer top yerleştirip hilâl şeklinde muharebe nizamına soktu

Haçlı komutanı Andrea Doria’nın yaptığı harp nizamında Venedik ve Papa filoları önden gidiyor İspanya ve Ceneviz filoları onları takip ediyordu Rüzgâr Haçlı donanmasının arkasından esiyor Osmanlı donanmasına adım atma fırsatı vermiyordu Preveze önündeki limanın girişini kapatarak Osmanlı donanmasının çıkışını engellemek isteyen Haçlı donanması kuvvetli rüzgârı arkasına alıp Preveze’ye doğru hareket etti Hava çok sisliydi Rüzgârın Osmanlı donanması lehine yön değiştirmesi ve sisin dağılması ile Haçlı donanması kendisini Türklerin önünde buldu Barbaros Hayreddin Paşa kırk gemilik bir filoyla Haçlı müttefik donanmasına saldırıp onları ikiye ayırdı Andrea Doria geri çekilerek Korfu Adasına döndü Müttefik donanma amirallerinin ısrarı ile gemileri üç saf halinde tertip edip tekrar taarruza geçti Haçlı donanmasının en önünde büyük savaş gemileri olan kalyonlarla karakalar ikincisinde kadırgalar üçüncüsünde de küçük gemiler arka arkaya dizilmişti Andrea Doria birinci safı kendisine siper alıp ikinci safta savaşı idare ediyordu Her türlü manevra imkânı olan Osmanlı gemileri önünde can derdine düşen Venedik kaptanı geriden gelen Andrea Doria’dan yardım istedi Fakat Haçlı gemilerini yakalamakta usta olan Barbaros bu fırsatı kaçırmayıp bazısını batırıp kimisini de esir aldı Geri kalanlar kaçtı Andrea Doria durumun kötüye gittiğini görünce müttefiklerinin imdat istemelerine bakmayarak selâmeti kaçmakta buldu Barbaros Hayreddin Paşa batırdıklarından başka yirmi dokuz gemi ve üç bine yakın Haçlı askerini esir aldı Osmanlılar ise dört yüz şehit ve sekiz yüz yaralı verdi Bir Osmanlı gemisi de hasar görmüştü

Aldığı gemileri tamir edip yaraları sardıktan sonra kaçan düşmanı aramak için yola çıkan Barbaros Korfu Adasına sonra Avlonya’ya gitti Fakat Haçlıları yakalayamadı Kışın yaklaşması üzerine Preveze’ye Turgut Reis’i bırakarak İstanbul’a döndü

Preveze Zaferi Boğdan Seferinden dönüşte Barbaros’un oğlu başkanlığında gönderilen bir heyet vasıtasıyla Yanbolu’da iken Sultan Süleyman Hana arz edildi Bu zafer haberine çok sevinen Sultan Süleyman Han Barbaros ve arkadaşlarına duadan sonra kaptan paşa haslarına yüz bin akçe zam yaptı ve bütün ülkelere fetihnâmeler gönderdi

Preveze Zaferinden sonra Akdeniz Türk gölü hâline geldi Her biri birer deniz kurdu olan Osmanlı leventlerine denizler dar gelip okyanuslara açıldılar Avrupa krallarının desteğindeki deniz korsanlığının önüne geçilip deniz seyahati ticareti ve sahildeki halkın emniyet ve huzuru sağlandı Kuzey Afrika’daki İslâm devletleri Avrupa devletlerinin tecavüzlerinden korundu Denizden hac yolu emniyet altına alınarak hacılar korsan taarruzundan emin olarak hac yaptılar

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.