Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Toplum ve Yaşam > Beslenme, Diyet ve Sağlık > Genel Sağlık

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
dogum, hastalıkları, jinekoloji, kadın

Jinekoloji (Kadın Hastalıkları Ve Dogum)

Eski 08-17-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Jinekoloji (Kadın Hastalıkları Ve Dogum)





Ağrılı cinsel ilişki: Disparoni






Cinsel ilişki esnasında kadının geçici bir zaman için ya da sürekli olarak ağrı duyması durumudur Cinsel tatminin önünde çok büyük bir engeldirKadınların yaklaşık %15'i bu rahatsızlığı zaman zaman yaşar, %1-2 kadında ise sürekli bir disparonia durumu söz konusudur Cinsel yönden aktif hemen her yaştaki kadını etkileyebilir Disparonide etkilenen organlar vajinal kaslar, hymen, bazı durumlarda rahim ve beyindir


Cinsel aktivite esnasında ya da öncesinde genital bölgede yaşanan ağrı olarak tanımlanır Bu ağrı zaman zaman ilişki sonrasında da görülebilir Ağrının şiddeti ilişkiden ilişkiye ya da pozisyona göre değişkenlik gösterebilir


Yüzeyel ve derin disparonia olarak 2 ana başlık altında incelenir Yüzeyel ya da eksternal disparonia da ilişki esnasında sürtünmeye bağlı olarak yanma ya da kuruluk hissi bulunur Yetersiz ıslanma sonucu ortaya çıkar Önsevişmenin uzun tutulması yolu ile doğal kayganlığın sağlanması ya da bazı kayganlaştırıcı jellerin kullanılması sorunu giderebilirYüzeyel disparoniye bazı enfeksiyonlar (özellikle mantar) neden olabilir Bu yüzden detaylı bir jinekolojik muayene gerekir


Derin disparonia ise ilişkinin kuvvetli anlarında derin penetrasyon esnasında duyulan ağrıdır Bu ağrıya derin penetrasyon esnasında basınca duyarlı olan iç organların normal cevabı neden olabilir Bu durumda derin penetrasyondan kaçınılmalıdır Kadının derin penetrasyonu kontrol edebildiği cinsel birleşme pozisyonları bu sorunun giderilmesine yardımcı olabilir Eğer sorun ısrarcı ise jinekoloji konsültasyonu faydalı olabilir Bu gibi durumlarda altta yatan neden bir enfeksiyon ya da endometriozis olabilir


Nedenleri

Bunlar fiziksel ya da psikolojik kökenli olabilir

Fiziksel nedenler:


Genital organlarda enfeksiyon

Geçirilmiş operasyon ya da radyoterapi gibi nedenlere bağlı nedbe dokusu

Epizyotomi nedbesi

Myom ya da diğer rahim tümörleri

Endometriozis

Normalden daha kalın kızlık zarı

Ürethrada (mesanenin vajinaya açılan kısmı) zedelenme

Yetersiz kayganlık

Menopoz sonrası olduğu gibi hormon yetersizliğine bağlı vajinal kuruluk

Psikolojik nedenler


Gebe Kalma korkusu

Gebelik esnasında bebeğe fiziksel zarar gelebileceği korkusu

Yetersiz önsevişme neticesinde

Cinsel tecrübe ve bilginin yetersiz olması

Daha önceden geçirilmiş seksüel yaralanma ya za psikolojik travma

Partnere karşı geçici isteksizlik

Olarak sayılabilir Ayrıca stress, yeni geçirilmiş ya da henüz devam eden hastalık hali, yorgunluk gibi durumlar riski arttırabilir


Tedavi

Disparonia tedavi edilmediği taktirde kişisel ilişkilere zarar veren, cinsel deneyimlerden keyif almayı engelleyen ve uzun dönemde kişinin kendine olan saygısını zedeleyen bir durumdur Tedavide asıl amaç altta yatan fiziksel veya psikolojik nedenleri gün ışığına çıkarmak ve bu faktörleri ortadan kaldırmaktır


Tedavi amaçlı günde 3-4 defa tekrarlanan 10-15 dakikalık ılık oturma banyoları hassasiyeti ortadan kaldırmaya yardımcı olur Cinsel ilişki esnasında allerji yapmayan bebe yağı gibi kayganlaştırıcılar kullanılabilir Hekim kontrolü altında vajinayı genişletmeye yönelik egzersizler ya da cerrahi girişimler yapılabilir Disparoninin tedavisinde en etkili yönemlerden biriside değişik birleşme pozisyonları deneyerek en az ağı verenini bulmaya çalışmaktır

Alıntı Yaparak Cevapla

Jinekoloji (Kadın Hastalıkları Ve Dogum)

Eski 08-17-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Jinekoloji (Kadın Hastalıkları Ve Dogum)



Ağrılı cinsel ilişki ya da tıbbi terminolojideki adıyla dispronia jinekoloğa başvuran kadınlar arasında oldukça yaygın bir yakınmadır Pek çok kadın dönem dönem bu tür şikayetler yaşar buna karşın bazı kadınlar sürekli hemen her ilişkide bu durumla karşı karşıya kalırlar Dispronia çoğu zaman nedeni saptanabilen ve kolaylıkla tedavi edilebilen bir durumdur


Üç ana tür dispronia vardır Bunlardan en nadir görüleni ilişki ya da orgazmdan hemen sonra ortaya çıkan türüdür Bu durum orgazm sırasında rahimde görülen kasılmalara bağlı olabilir İlişki öncesinde ağrı kesici alınması sorunu çözer Bu tür ağrının bir diğer nedeni ise meniye karşı olan alerjidir ve çok nadir olarak görülür Erkek boşaldığında vajina ve dış genital organlarda şidetli bir yanma ve kızarıklık ortaya çıkar Literatürde bu tür bir alerji nedeni ile şok ortaya çıkan çok az sayıda kadın bulunmaktadır Mantar enfeksiyonu başta olmak üzere bazı vajinal enfeksiyonlar da irritasyona bağlı olarak bu tür yakınmalara neden olabilirler


Penisin vajinaya penetrasyonu ya da dış bölgeye teması sırasında ortaya çıkan ağrı birkaç tıbbi probleme bağlı olarak görülebilir Örneğin genital herpes enfeksiyonları (uçuk) dokunmaya oldukça duyarlı lezyonlara yol açarlar Genital temizlik sırasında vajinada oluşan kesikler ya da sıyrıklar da ilişkinin başlangıcında ağrı yaşanmasının altında yatan sebep olabilir Bazı kadınlarda kızlık zarı kalıntıları da bu tablonun nednei olabilmektedir Mantar başta olmak üzere vajinal enfeksiyonlar ya da liken skleroz gibi dermatolojik hastalıklar dokunmaya karşı hassasiyet yaratırlar Özellikle yaz aylarında görülen alerjik reaksiyonları da unutmmak gerekir İlişki öncesi yeterli vajinal kayganlığın oluşmaması ağrılı cinsel ilişkinin bir başka nedenidir Penetrasyon sırasında ağrıya neden olabien bir başka durum da vajinismustur Kadın istem dışı olarak kendini kastığında doğal olarak ağrı duyar


En sık karşılaşılan disparonia türü derin penetrasyon yani ilişki süresince duyulan ağrıdır Pek çok durum bu tür ağrıya neden olabilir Örneğin doğumdan sonra ortaya çıkan tablo rahimdeki sarkmaya bağlı olabilir Rahim sarkmasının en önemli ve belki de tek nedeni normal doğumdur Benzer şekilde mesanede sarkma ya da epiyotomi kesisine bağlı nedbe dokusu da disparoniaya neden olabilmektedir Nadiren karın içerisindeki yapışıklıklar, yumurtalık kistleri ve büyük myomlar da altta yatan neden olabilir Endometriozis de ağrılı cinsel ilişkinin önemli bir nedenidir İrritabl kolon sendromu adı verilen barsak hastalığı durumunda, ilişki sırasında rahimin barsaklar ile temas etmesi ağrı duyulmasına yol açabilir Derin penetrasyon sırasında ortaya çıkan ağrının nedeninin saptanması her zaman çok kolay olmayabilir hatta bazı durumlarda tanıya ulaşabilmek için laparoskopi yapılması dahi gerekebilir Bu tür disparonianın en önemli ve ihmal edilmemesi gereken nedenlerinden biri de pelvik enfeksiyonlardır


Görüldüğü gibi pekçok durum ağrılı cinsel ilişkiye yol açabilmektedir Yaygın kanının aksine psikolojik nedenler oldukça nadirdir ve genellikle altta yatan tıbbi bir sorun mevcuttur Bu nedenle disparonia sorunu yaşayan kadınlar mutlaka jinekologlarına baş vurmalıdırlar Kısa bir araştırma ve işbirliği ile neden ortaya konabilir ve sorun çözülebilir


Özetleyecek olursak disparonia nedenleri şunlardır:


Orgazm

Semen alerjisi

Mantar enfeksiyoları

Vajinal enfeksiyonlar

Alerjik reaksiyonlar

Cilt hastalıkları

Genital uçuklar

Travma ve tahrişler

Kalın kızlık zarı kalıntıları

Vajinal kuruluk

Vajinismus

Pelvik enfeksiyonlar

Epizyo nedbesi

Rahim ve idrar kesesinde sarkma

Karın içi yapışıklıklar

Yumurtalık kistleri

Myomlar

Barsak hastalıkları

Endometriozis

Alıntı Yaparak Cevapla

Jinekoloji (Kadın Hastalıkları Ve Dogum)

Eski 08-17-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Jinekoloji (Kadın Hastalıkları Ve Dogum)



ANOREKSİA NERVOZA




Genel olarak 12-18 yaşları arasında başlayan ve şişmanlamaya karşı ağır korku yüzünden bilinçli olarak aşırı zayıf kalma çabaları ile belirlenen bir bozukluktur Toplumda ortaya çıkma sıklığı bilinmemekle birlikte eskiden sanıldığı gibi çok ender rastlanan bir rahatsızlık değildir Anoreksia Nervozalı bireylerin yaklaşık %95' i kadındır Ve bir kişinin kız kardeşinde bu tür bir bozukluk varsa o kişide aynı hastalık riski belirgin oranda artmaktadır Bozukluk daha üst sosyoekonomik sınıflarda daha sıktır


En temel belirti aşırı kilo alma korkusudur Bu durum kişinin yiyecek konusunda neredeyse fobik olacak noktaya dek varmasına neden olabilir Şişmanlama korkusunun yanı sıra beden imgesinde de bozulma vardır Buna bağlı olarak bu kişiler çok zayıf ve ince olsalar bile kendilerini şişman bulabilirler Vücut ağırlığını kontrol altında tutabilmek için iki yolu kullanırlar: Kişilerin bir bölümü yiyecek alımını ileri derecede kısıtlarlar Zaten aldıkları çok az yiyeceğin de çok az kalorili yiyecekler olmasına dikkat ederler Bu kişiler buna rağmen ağır egzersizler de yaparlar Diğer gruptaki kişilerde yiyecek alımının ileri derecede azaldığı açlık dönemleri ile aşırı yeme dönemlerinin birbirini izlediği gözlenir Bu gruptaki kişiler, aşırı yemeden sonra şişmanlayacakları korkusuyla boğazlarına parmaklarını bastırarak kusarlar Sık sık bunu yapan kişilerin el sırtında deri sertleşmesi olabilir Sık kusan kişilerde mide asidinin etkisiyle dişlerde bozukluklar, çürümeler olur


Bu kişilerin yeme davranışlarında ve yiyeceklerle olan ilişkilerinde gariplikler gözlenebilir Yiyecekleri saklayabilir, yemek yapmak için mutfakta saatlerce uğraşabilirler


Anoreksia Nervoza' nın nedenleri günümüzde kesin olarak bilinmemektedir Hastalığın oluşumu psikolojik, sosyolojik ve biyolojik olmak üzere üç boyutta ele alınabilir Hastalığın ergenlikte ortaya çıktığı; bu dönemin cinsel ve sosyal çatışmalarla yüklü oluşu dikkate alınacak olursa; cinsel ve sosyal çatışmalarla başa çıkma konusundaki yetersizliklerin yiyeceklerden fobik kaçınma şeklinde ortaya çıkması öne sürülebilir


Aşağıdakilerin varlığı halinde bu rahatsızlıktan bahsedilmektedir


1-Bulunduğu yas grubu ve boy uzunluğu acısından normal kabul edilen en az kilo ya da bu ağırlığın üzerindeki bir kiloyu kendisi için uygun bulmayıp,kabul etmeme


2-Yas ve boy göz önüne alındığında beklenenden daha düşük bir kilosu olmasına rağmen kilo almak veya şişmanlamaktan aşırı derecede korkma


3-Kişinin kilosu ya da vücut şeklini algılayışında bozukluk vardır Kişinin kendini değerlendirişinde kilo ya da vücut seklinin ,olağandan çok daha fazla ve anlamsız ölçüde bir yer kaplaması veya o anki kilosunun düşük olmasının öneminin farkına varmama


4-Bayanlarda birbirini izlemesi gereken en az 3 adet döneminin olmaması


Bu rahatsızlığın kısıtlı ( bu durum yaşanırken kişide bir anda "patlayıncaya dek" yeme ya da kendini kusmaya ya da lavman- idrar söktürücüler ile yediklerini çıkarma davranışının olmadığı) tip ya da bu sayılan davranışların olduğu tiksinircesine yeme/ çıkartma tipi olarak 2 şekli vardır


Hastaların çoğunun düşünce içeriği yemek ile ilişkilidir Kimileri kalan, artan, yiyemedikleri yiyecekleri bırakamayıp, biriktirir, bazıları da hiç yapamayacağı yemek tariflerini edinmeye çalışabilir Topluluk içinde yemek yeme konusunda isteksiz davranabilirler Başlangıç ta çevrelerinden ilgi ve beğeni görmek için , kendileri üzerinde kontrol sağladıklarını görmek amacıyla alınan besinleri kısıtlamaya başlarlar Eski kilolarına ya da çevrelerinde görünüm olarak beğeni kazanan kişilerin kilosuna inmek için hedef belirler Kendileri gün içinde farklı zamanlarda tekrar tekrar tartar

Tıkınırcasına yeme-çıkartma tipine ait grubun alkol-madde kötüye kullanımı, daha çok duygusal durumda dalgalanmalar ve cinsel aktivitelere sahip olup, dürtülerini kontrollerinin daha zor olduğu gözlenmiştir


Kişiler kilo kayıplarını arttırmak için fiziksel egzersizler yapar ya da yorucu fiziksel uğraşılar içine girerler Öyle ki kişi daha çok enerji harcayıp, kilo verebilmek için oturmayıp, ayakta durmayı yeğleyebilir ya da durduğu yerde el ve ayaklarını hareket ettirebilir Kişinin toplumsal ilişkileri azalabilir Sadece is, fiziksel egzersiz ve kilo düşünceleri ile ilgilidir Bir deri bir kemik kalsa bile kilolu olduğu düşüncesindedir Kişiler kendilerine listeler hazırlayarak kendilerine yasakladıkları yiyecekleri belirterek, bunları yemeyeceklerine yeminler ederler Yarim kilo bile almaları onları zayıflıktan şişmanlığa geçtikleri seklinde düşündürür Uzun sure bir konuya dikkatlerini veremezler Kendilerine güvensizlik yoğun bir şekilde kendini hissettirmektedir Gitgide sosyal çevrelerini kısıtlarlar


Çocuk gelişiminin erken evrelerinde, anne-çocuk iletişiminde çocuğun kendi başına,özgür davranışları üzerine yapılan müdahalelerin önemine dikkat çekilmektedir


Anoreksia başlangıcı sonrasında genellikle obsesif- kompulsif davranışlar başlayabilir Özellikle temizlik saplantıları ( ev temizliğine yönelik aşırı aktiviteler gibi) ve ders çalışma ile ilgili saplantılara rastlanabilir Cinsel gelişimlerinde sorun olduğu gibi , cinsel isteksizlik ve diğer cinsel sorunlar da beraberindedir


Bu kişilerde hastalığın yol açtığı vücutsal değişimler:


Hastalarda kansızlık, vücut su- tuz dengesinin bozulması, kanda kolesterol ve üre düzeylerinin artışı, karaciğer enzimlerinin yükselmesi, tiroid bezi hormonlarının düşmesi, kadınlarda ostrojen dediğimiz kadınlık hormonu ,erkeklerde testesteron denen erkeklik hormonu düzeylerinde düşme sonucu cinsel işlevlerde azalma, kalp atımında azalma ve düzensizlikler, beyin boşluklarının beyin dokusuna oranla kapladığı hacmin artışı oluşabilmektedir


Kimlerde görülmektedir:


Bu rahatsızlık düzenli ve bol çeşitli yemek yeme olanaklarının olup, göze hoş görünmenin zayıf bir vücut yapısı ile paralel düşünüldüğü bati toplumlarında, kentsel alanlarda daha çok gözlenmektedir Hastaların % 90-95 i kadındır Anoreksia nervosa genç kızlarda % 0,5 oranında saptanmakta, genellikle 12-25 yas arasında rastlanmaktadır


Son yıllarda yurt dışında yapılan çalışmalara göre hastalığın yüz bin kişide 15-20 arasında görüldüğü saptanmıştır


Rahatsızlığın oluşumunda etkili risk faktörleri:


- Yaşanılan sosyo-kültürel çevrenin etkisi ile zayıflığın kesin güzellik ölçütü olması durumu yaygınlaştırmaktadır Bazı mesleki alanlar ( hosteslik, modellik, dans ve müzikle uğraşanlarda) bu yüzden özellikle risk altındadır


-Bu rahatsızlığı olanların ailelerinde depresyon, alkolizm, şişmanlık ve gene bir yeme bozukluğuna daha çok rastlanmaktadır Bu kişilerin annelerinin daha çok diyet yapıp,yeme bozukluğunun olduğu, sürekli diyet yapma düşünceleri ile haşır nesir oldukları, kızlarının da diyetleri konusunda yoğun düşünceler içinde olabildikleri gözlenmiştir


- Aile yapıları itibariyle, bağımsız hareket serbestisinin verilmediği ve aile işleyişi açısından yeterli keyif alınmayan doyum sağlanamayan ilişkilerin varlığı


-Öncesinde var olan aşırı şişman beden yapısı


-Çocukluk cağı başlangıçlı diabet ( seker hastalığı) varlığı


- Geçmişte yaşanan cinsel, fiziksel tacizler


Rahatsızlıktaki kişisel düşünce yapıları:


- Kişisel açıdan kendilerini yardıma muhtaç ama yardim edilemez görürler


- Kendi ve çevreleri üzerindeki denetimi kaybetme korkuları vardır


- Aşırı bir şekilde başkalarının görüşlerine bağımlı olarak özgüvenlerini koruyabilen, onların yeterli ya da olumlu desteği olmadığında kendilerini bir hiç olarak görürler


- Bir şey ya tam olmalı ya da hiç olmamalı seklinde bir düşünce yapısı olan kişilerdir


Hastalığın seyri:


Hastaların yarısının ilerleyen donemde iyileştiği, dörtte bir oranında hastanın kısmen iyileştiği, ancak bir miktar yakınmalarının sürdüğü belirlenmiştir Hastalık sonucu olum oranının % 5 civarında olduğu gözlenmiştir


Hastalığın gidisine olumsuz etki yapan faktörler:


-Ailede aşırı geçimsizlik, tartışmalı ortam


-bulimianın hastalığa eslik etmesi


-Kusma, dışkılamayı arttırıcı ilaç kullanımları


-Obsesif-kompulsif, histerik, depresif, nörotik davranış yapıları, zeminde bulunan psikiyatrik sorunlar nedeniyle, kişide vücutsal yakınmaların fazlaca gündeme gelmesi (gastrit, kolit vb)


-Hastalığı inkar eden davranışlar içine girilmesi


Hastalığın gidisini olumlu etkileyen etmenler arasında ise erken başlangıç yaşı, hastalığı kabul etmek ve kendine güvenen bir kişilik yapısının bulunması sayılmaktadır


Tedavi:

Anoreksia Nervozalı hastaların tedavisi çoğu kez güçlüklerle doludur Hastaların çoğunda, hastalık birkaç yıl önce başlamıştır Tedaviye katılmak ve tedavi planları için isteksizdirler Bu sebeple genellikle çocuklarının bu durumundan üzüntü ve endişe duyan anne babaları tarafından doktora getirilirler Tedavide bireysel psikoterapi, grup ve aile terapisi, ilaç tedavisi gibi yöntemler kullanılabilir


Psikoterapide hastanın kendi duygularını uygun bir şekilde ifade edebilmesi, yeme davranışı üzerine kurulu yanlış düşünce tarzının değiştirilmesi, vücuduna yönelik olumsuz algılamaların düzeltilmesi, özgüvenin oluşturulması, kişilerarası sorunların belirlenip, çözümüne yönelen bir yaklaşımın oluşturulmasına çalışılırTedavide davranışçı terapi, aile terapisi ve grup terapisi kullanılabilir

Alıntı Yaparak Cevapla

Jinekoloji (Kadın Hastalıkları Ve Dogum)

Eski 08-17-2012   #4
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Jinekoloji (Kadın Hastalıkları Ve Dogum)



Ağrılı Adet Görme: Dismenore





Tanım:


Adet kanaması esnasında ya da hemen öncesinde kasıklarda ortaya çıkan rahatsızlık ve kramp tarzında ağrılara dismenore ya da menstrüel kramp adı verilir Dismenore primer (1cil) ve sekonder (2cil) olmak üzere iki şekilde incelenir


Primer (birincil) dismenore :


Sıklıkla adet kanamasının başlangıcından sonraki ilk 1-2 yıl içinde ortaya çıkar ve kırklı yaşlara kadar sürebilir Bazen kadınlarda ilk doğumdan sonra ağrılar hafifleyebilir Ağrının nedeni rahimde ağrıya ve kasılmaya yol açan prostaglandin maddesinin yapımının artmasıdır


Ağrı genellikle adet kanaması başlamadan 1-2 gün önce ortaya çıkar, adetin birinci gününde belirginleşir ve genellikle 2günde sakinleşir Ağrı karnın alt kısmında aralıklı gelen kramp şeklindedir Ağrı bir bölgede toplanabileceği gibi sırta, bele, kasıklara ve vulvaya (idrar yapılan açıklık ve vajinal açıklık) da yayılabilir Ağrıya bazen terleme, yorgunluk, iştahsızlık, bulantı, kusma, ishal, baş dönmesi, baş ağrısı, baygınlık, kabızlık gibi belirtiler eşlik edebilir


Neden sancılı adet görülür?


Sancılı adet görme aslında normal adet görme mekanizmasının önemli bir parçası olan uterus (rahim) kasılmalarının kadın tarafından ağrı şeklinde hissedilmesidir Bu uterus kasılmalarının amacı uterus iç tabakasını atılarak yenilenmesi sırasında oluşan kanama miktarını en az seviyede tutmaktır Kasılmalar esnasında uterusta bölgesel olarak prostaglandin adı verilen bazı maddeler salgılanır Ağrıya yol açan bu prostaglandinlerin ya aşırı miktarda salgılanması ya da kadınlarda prostaglandinlere ağrı şeklinde aşırı duyarlılık oluştuğu kabul edilmektedir Prostaglandin salgısı yumurtlama sonrasında oluşan bir olay olduğundan tipik olarak adet görmeden kısa süre önce başlayan adet bittikten sonra tümüyle kaybolan adet sancısı yumurtlama olduğuna dair belirtilerden biridir


Sancılı adet görmenin nadir görülen nedenleri arasında serviks (rahim ağzı) girişi, kürtaj, enfeksiyon gibi nedenlere bağlı olarak daralmış olması ve buna bağlı olarak adet kanının "zorlukla atılması" ve spiral kullanımı yer alır


Ne gibi belirtiler verir?


Dismenore karnın alt bölgelerinde kramp benzeri ağrılar ve rahatsızlıklardır Bu eşlik eden diğer belirtiler; Sırt ağrısı, baş ağrısı, bulantı, bacakların iç yüzünde hassasiyet olabilir Dismenore ile birlikte adet öncesi gerginlik sendromu (PMS) de görülebilir ancak bu şart değildir PMS genelde adet başlangıcından birkaç gün önce görülür Dismenoreli kadınların yaklaşık %10-15'inde şikayetler normal günlük aktivitelerini kısıtlayacak kadar şiddetlidir


Eğer ağrılar;

Normal zamanında gelen bir adet kanamasına eşlik etmiyorsa

Her zaman olduğundan çok daha şiddetli ise

2-3 günden daha uzun sürüyor ise

Her zaman olandan daha farklı ise

mutlaka bir hekim kontrolünden geçilmesi gerekir


Sekonder (ikincil) dismenore:


Seconder (ikincil) dismenorede (ağrılı adet görme) altta yatan bir patolojik (hastalık yapan) durum mevcuttur Bir kaç örnek verecek olursak doğuştan olan kızlık zarının kapalı olması, bazı vajinal (hazneye ait) veya rahime ait anormallikler veya daha sonradan ortaya çıkan bazı hastakıklar gibi… Doğuştan olan problemler daha nadir olduğundan, sıklıkla daha genç yaşlarda ortaya çıkar


Sekonder dismenore nedenleri nelerdir?


1-Endometriozis

2-Yumurtalık kistleri veya tümörleri

3-Pelvik inflamatuar hastalık (PID)

4-Myomlar

5-Uterus polipleri

6-Rahim içi yapışıklıklar

7-Rahim içi araçlar

8-Rahim boynu darlıkları

9-Rahim tümörleri

10-İmperfore hymen (kızlık zarının adet görmeyecek şekilde tam kapalı olması)

11-Çift uterus veya uterusda septun bulunması

12-Enfeksiyonlar


Ne zaman jinekolojik değerlendirme gerekir?


Adet sancıları ağrı kesicilerle kontrol altına alınabiliyorsa ve başka bir jinekolojik belirti yoksa jinekolojik muayene gerekli değildir Ancak adet sancıları çok şiddetli olup genel iyilik halini etkilemeye başlamışsa ve/veya iş kaybına neden oluyorsa mutlaka jinekolojik değerlendirme yapılmalı etkili bir tedavi uygulanmalıdır


Jinekolojik değerlendirmenin çok önemli bir amacı vardır Endometriozis (rahim iç tabakasının normal dışı bölgelerde bulunması), kronik enfeksiyon, yapışıklıklar, yumurtalık kistleri, uterus myomları ve diğer bazı jinekolojik hastalıklar kendilerine özgü belirtiler dışında aynen adet sancısı gibi belirtiler de verebilirler Yapılan jinekolojik muayene bu durumların varlığını ortaya çıkarır ve böyle durumlarda tedavi tamamen farklı olur


Nasıl tanı konulur?


Tanıda öncelikle hastanın öyküsü önem kazanır cevaplanması gereken bir takım sorular vardır Bunlar:

Ağrının ne zaman olduğu

Ağrıyı geçirmek için ne yapıldığı

Eşlik eden başka bir şikayetin olup olmadığı

Doğum kontrol haplarının ağrıyı azaltıp azaltmadığı

Gün geçtikçe ağrının şiddetlenip şiddetlenmediği ve

Ağrılar nedeni ile aktivitenin bozulup bozulmadığıdır


Ağrıların primer ya da altta yatan başka bir patolojiye bağlı olup olmadığını anlamak maksadıyla detaylı bir muayene yapılmalıdır Herhangi bir enfeksiyon ya da kist gibi bir patolojiyi ayırt etmek için kan ve idrar tetkikleri ile ultrason incelemesi çoğu zaman gerekli olmaktadır


Primer dismenore tedavisi nasıl yapılır?


Dismenorenin (ağrılı adet görmenin) oluşmasını önlemek mümkün değildir Ağrı doktorun size tavsiye edeceği ilaçları kullanarak hafifletilebilir Yine;


Orta dereceli bölgesel sıcak uygulama iyi gelebilir Bunun için sıcak banyo ya da ayaklara sıcak uygulama (sıcak bir havlu, termofor) önerilir Burada dikkat edilmesi gereken nokta sıcak uygulama direkt karına yapılmamalıdır; çünkü karın içerisinde herhangi bir iltihabı reaksiyon varsa bu karın zarına yayılabilir ve oldukça tehlikelidir


Her zaman iyi beslenme ve bunun adet kanaması sırasındada sürdürülmesi ağrıyı azaltama da etkilidir Eğer kişide adet kanamasından önce baş ağrısı, karında şişlik,vb problemler oluyorsa adetten 1 hafta önce tuz kısıtlanmasına gidilebilir Yine doğal idrar yaptırıcı olan maydanoz, ıhlamur, kuşkonmaz gibi besinlerin bu dönemde alınması ödemi(vücutta su toplaması)ve ödemin neden olacağı rahatsızlığı giderir


Yine diyette B vitamini ve Mg (magnezyum)'dan zengin besinlerin alınması bu dönemde oluşan rahatsızlıkları ve ağrıyı gidermede yardımcı olur


B Vitamininden zengin yiyecekler:


Et, balık, karaciğer, kurubaklagiller, yeşil yapraklı sebzeler, diğer sebzeler Mg(magnezyum)'dan Zengin Yiyecekler:


Yağlı tohumlar(fındık, fıstık, susamvb), koyu yeşil yapraklı sebzeler, öğütülmemiş tahıllar(kepekli ekmek)


Ağrıyı gidermede kullanılan bir diğer yöntem düzenli egzersizdir Kas tonüsünü güçlendirici egzersizler ve nefes egzersizleri dismeonoreyi kontrol eder Menstrual problemleri önlemek ve kas tonusunu artırmak için yüzme önerilen bir egzersizdir Bunun yanında kişinin ev ortamında yapacağı hafif egzersizlerde ağrıyı azaltmada yardımcıdır


Masajda ağrıyı azaltmada etkili bir yöntemdir Ağrıyan bölgenin altına yoğurma tarzında ritmik masaj uygulanırsa ağrının algılanması azaltılabilir


Düzenli uyku,gerginliği azaltacağından ağrıyı kontrol etmede kullanılır


Kişinin kadın olmaya ve adet görmeye ilişkin pozitif tavır takınmasında ağrıyı oluşturabilecek psikolojik etkenleri giderir


Psikolojik faktörler primer (1cil) dismenorenin nedenlerinden biri olarak kabul edilir Bu yüzden cinsiyete ilişkin olumlu duyguların sergilenmesi ağrının azaltılması için önemlidir


Sekonder dismenore tedavisi nasıldır?


Nedene yol açan hastalıklar gerekli tıbbi ve cerrahi tedavi ile düzeltilir ve tedavi sonunda ağrı azalır veya kaybolur


Nasıl önlem alınmalıdır?


Dismenore alınacak bazı basit önlemler ile bir miktar engellenebilir Örneğin adet kanaması öncesinde ve esnasında kahve, çay, kola, çikolata gibi kafein içeren gıdalardan uzak durulması, karın bölgesine masaj yapılması, uzun süre ayakta durmaktan ya da yürüyüş yapmaktan kaçınılması şikayetler üzerinde olumlu etki yaratır Aşırı yorgun, sinirli kişilerde adet sancısı daha fazla görülür Bu nedenle kanama esnasında dinlenmek son derece önemlidir Yine kabızlığı olanlar bu sancıları daha şiddetli yaşarlar Lifli gıdaların bol tüketilmesi kabızlığı önler Bol miktarda su içilmesi, sigaradan uzak durulması, fazla miktarda alkol tüketilmemesi gibi basit ve kısa süreli önlemler ile sancılı adet kanamaları biraz daha rahat geçirilebilir

Alıntı Yaparak Cevapla

Jinekoloji (Kadın Hastalıkları Ve Dogum)

Eski 08-17-2012   #5
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Jinekoloji (Kadın Hastalıkları Ve Dogum)



Adet Düzensizlikleri




Tanım:


Her kadın zaman zaman adet duzeninde sapmalar, gecikmeler ya da ara kanamalar yaşayabilir Normal insan hayatında yaşanılan stresler, sıkıntılar, ani kilo değişiklikleri, spor, üzüntüler gibi pekçok faktör adet düzenini etkileyebilir ve adeta bir saat gibi işleyen bu mekanizmada sapmalara neden olabilir Adet düzenindeki sapmaların hiçbir türlüsü normal değildir ve araştırılması gerekir Çünkü kadın üreme sistemindeki hemen hemen bütün patolojilerin en sık verdiği belirti adet düzensizlikleridir Her adet duzensizliği anormal olmasına rağmen herzaman bir patolojiyi, kisti, myomu ya da en korkuncu kanseri işaret etmez Altta yatan anatomik bir patoloji olmadığı halde normal adet düzeninde meydana gelen anormal kanamalara disfonksiyonel uterin kanama (DUK) adı verilirBurada önemli olan nokta kanama bozukluğunu açıklayacak organik bir lezyonun bulunmamasıdır İlk kez 1927 yılında tanımlanan bu tabloya methropathia hemorrhagica ya da başka bir deyişle metropatik uterus adı verilmiştir, günümüzde ise disfonksiyonel uterin kanamalar başlığı altında incelenmektedir


Klinik

Disfonksiyonel kanamalar adet kanamasının ritminin, miktarının ya da her ikisinin birden bozulması ile belirgindir Genelde beyin-hipofiz-yumurtalık üçgenindeki hormonal dengenin bozulmasından kaynaklanır Beyinden salgılanan gonadotropin adı verilen hormonların salgılanma bozuklukları ya da uyumsuzlukları altta yatan ana nedendir Bu durum yumurtlama bzoukluklarına neden olarak östrojen ve progesteron arasındaki dengenin de bzoulmasına yol açar Neticede disfonkisyonel uterin kanamalar, endometrial hiperplazi, over kistleri gibi hastalıklar ortaya çıkabilir


Klinik olarak kanamanın patternine göre isimlendirilirlerBuna göre


Amenore 3 ya da daha fazla adet dönemi icin gereken sürede hiç adet görmemek

Oligomenore 35 günden daha seyrek olan kanamalar

Polimenore 21 günden daha sık olan kanamalar

Hipomenore Adet kanamasının miktarının az olması

Hipermenore Adet kanamasının miktarının fazla olması

Menoraji Adet kanamasının süresinin uzaması

Metroraji Ara kanamaların olması

Menometroraji Düzensiz aralıklarla fazla miktarda kanama olması

Ovülasyon kanaması Siklus ortasında görülen hafif kanama

Spotting Lekelenme


DUK jinekolojik şikayetlerin yaklaşık %10'unu meydana getirirEn sık ergenlik başlangıcında ve menopoza yakın dönemde görülür

Düzensiz kanamalar yumurtlamanın olduğu (ovülatuar) ve olmadığı (anovülatuar) olarak kabaca 2 ye ayrılır DUK'ın yaklaşık %90'ı anovülatuardır Yani herhangi bir nedene bağlı olarak o adet siklusunda yumurtlama olmamıştır


Ovülatuar Kanamalar

Genelde üreme çağındaki kadınlarda görülür Göreceli olarak FSH eksikliği nedeni ile yumurta gelişimi gecikir ve çatlama geç oluşur Bunun sonucunda kişide oligomenore görülür Eğer yumurta hücresinin FSH'a duyarlılığı artmış ise bu kez yumurta hücresi vaktinden önce gelişir ve çatlar neticede polimenore ortaya çıkarAdet ortasıda yumurtlama döneminde denk gelen kanama da bu sınıfta değerlendirilir


Anovülatuar Kanamalar

Gelişen yumurta hücresinin çatlamaması sonucu buradan östrojen hormonu salgılanmaya devam eder Bu etki ile rahim iç zarı olan endometrium kalınlaşmaya devam eder Yumurtlama olmadığı için progesteron dolaşıma yeterli kadar salınamaz ve kalınlaşmaya başlayan endometrium bir süre sonra kırılır ve kanama ortaya çıkar Anovülatuar sikluslar ilk adet kanamasından sonraki ergenliğe geçiş döneminde, polikistik over hastalığında, menopoz öncesi dönemde, emzirme dönemlerinde ve şişman hastalarda sık rastlanılan bir durumdur


Hormonal etkiler

Endometrium sürekli yenilenen ve her ay değişim gösteren bir dokudur (BkzEndometrial hiperplazi) Bu doku östrojen ve progesteron adlı hormonlara karşı çok hassastır Endometriumu etkileyecek organik bir patoloji olmadan östrojen ve progesteronun düzensiz ve değişik düzeylerdeki etkileri düzensiz kanamalara yani disfonksiyonel uterin kanamaya neden olur Bu tür kanamalar oluş mekanizmasına göre 5 başlık altında toplanırlar:


1Östrojen çekilme kanaması: Östrojenle uyarılmış ve kalınlaşmakta olan endometriumda östrojenin aniden ortadan çekilmesi ile meydana gelen endometrium dökülmesi ve görülen kanamadır Bu kanama türünde progesteronun bir etkisi yoktur Dışarıdan verilen östrojenin kesilmesi ya da ameliyat ile her iki yumurtalığın alındığı durumlarda görülür Pratikte pek sık karşılaşılan bir tablo değildir

2Östrojen kırılma kanaması: Östrojenle sürekli uyarılmakta olan endometriumda östrojene olan cevap endometriumun her alanında aynı ve eşit değildir Östrojen uyarısı devam ettikçe fazla gelişmiş ve kalınlaşmış kısımlarda kanlanma ve dolayısı ile beslenme bozuklukları başlar ve bu kısımlar dökülerek kanamaya neden olur Anovülasyonda ortaya çıkan kanama bzoukluklarının mekanizması budur, dolayısı ile disfonksiyonel uterin kanamaların altında yatan en önemli mekanizma da östrojn kırılma kanamasıdır

3Progesteron çekilme kanaması: Östrojenle uyarılmış ve kalınlaşmış endometrium yumurtlamadan sonra progesteronun etkisi altına girer ve artık kalınlaşmaz Progesteron ortamdan çekildiğinde ise endometrium üzerindeki destek ortadan kalkar ve tüm fonksiyonel endometrium dökülerek kanamaya neden olur Normal adet kanamaları ve doğum kontrol hapı kullanırken ilaç bittikten sonra görülen kanama bu türdedir

4Progesteron kırılma kanaması: Progesteron düzeyi endometrium kalınlığını korumaya yetmez ve kanamaya yol açar

5Atrofi kanaması: Östrojen ve progesteronun ortamda yeterli miktarlarda bulunmamasına bağlı olan kanamalardır Menopoz sonrası dönemde görülürler


Tanı

Anormal vajinal kanama olan hastalarda altta yatan organik bir lezyonun bulunamaması ile tanı konurAyırıcı tanıda myomlar, endometrium iltihabı, spiral, dışarıdan verilen ilaç ve hormonlar, gebelik, düşükler, dış gebelik, habis tümörler, kan hastalıkları, karaciğer hastalıkları düşünülmelidir


Tedavi

Tedavide amaç kanamanın durdurulması ve yeniden tekrar etmesinin engellenmesidirBu amaçla değişik hormon kombinasyonları kullanılır 35 yaş üzeri kanamalar durdurulamıyorsa cerrahi müdahale gerekebilir Bazen genç hastalarda da akut kanamayı durdurmak için kürtaj gerekli olabilir

Alıntı Yaparak Cevapla

Jinekoloji (Kadın Hastalıkları Ve Dogum)

Eski 08-17-2012   #6
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Jinekoloji (Kadın Hastalıkları Ve Dogum)





Astım ve Gebelik





Astım mutlak tedavisi bulunmayan solunum sisteminin kronik bir hastalığıdır Astımlı kişilerdeki en önemli değişim solunum yollarında görülen iltihap yani enflamasyondur Bu mikrobik bir olay olmayıp solunum sistemini oluşturan yapıların şiş ve kızarık olması şeklinde basitleştirilebilir Bu enflamasyon hava yollarını astım ataklarına neden olan ya da başlatan dış etkenlere karşı çok daha duyarlı hale getirir


Normal soluk alma sırasında hava önce burundan geçer Hava burada ısınır, nem oranı artar ve yabancı küçük maddelerden temizlenir Alınan hava daha sonra gırtlaktan geçerek trakea adı verilen soluk borusunua girer Trakea akciğerlere girmeden önce ikiye ayrılır ve bunlar sağ ve sol bronkus olarak adlandırılır Bronkuslar daha sonra giderek incelen binlerce hava yoluna ayrılır ve bunlar da bronşiyoller olarak isimlendirilir


Astımda genellikle etkilenen kısım işte bu bronşiyollerdir Astımlı bir kişi atakları başlatan herhangi bir etkenle karşılaştığında aşırı hassas hava yolları daha da şişer, enflame olur ve daralır Sonuçta akciğerlere giren ve çıkan hava akımında bir tıkanıklık meydana gelir ve kişinin soluk alıp vermesi güçleşir


Kaç çeşit astım vardır

Astım kronik bir hastalıktır Zaman zaman iyileşmiş gibi görünebilir ve ataklar çok uzun süre ortaya çıkmayabilir Ancak hava yollarında kronik enflamasyon olduğundan herhangi bir dönemde yeniden alevlenebilir Temel olarak 2 tür astım varlığından söz edilebilir


Alerjik astım: Genelde çocuklarda ve ergenlik çağındaki kişilerde görülür Alerjiye neden olabilen herhangi bir madde örneğin hayvan tüyü, ev tozu bu atakların başlamasına yol açabilir Genelde 35 yaşından önce ortaya çıkan astım hastalığı alerjik türdedir

Alerjik olmayan astım: Bu tür astım daha ziyade orta yaştaki kişilerde görülür Astım atakları egzersiz, soğuk hava, üst solunum yolu enfeksiyonları gibi faktörlerce tetiklenir ve ortaya çıkar Astım ataklarından alerjik mekanizmalar sorumlu değildir

Astım atağı nedir?

Astım atağı zaten aşırı duyarlı olan hava yollarının gösterdiği reaksiyon sonrasında ortaya çıkan solunum sıkıntısı olarak özetlenebilir Alerjik ya da başka bir nedenle hava yolları daralınca hava akımları zorlaşır Bu daralmanın 3 temel nedeni vardır


Hava yollarını çevreleyen kasların kasılması

Hava yollarını döşeyen dokuların şişmesi

Hava yollarında normal olarak üretilen salgılar (mukus, balgam) dışarı atılamadığı için buraları tıkaması

Astım bulguları çok hafif ya da çok şiddetli olabilir Bazı kişilerde sadece mevsimsel alevlenmeler görülürken, bazılarında sadece egzerszi sonrası ya da alerjik bir maddeyle karşılaşılmasını takiben ortaya çıkabilir Bazılarında ise olay çok daha kroniktir ve hemen hergün bulgular görülebilmektedir


Hava yolları daralıp tıkandıkça soluk alıp vermek ve havayı buradan geçirebilmek için daha fazla efor harcanması gerekir Hava daralmış bir alandan geçerken ıslık benzeri bir ses çıkmasına neden olur Bu ses astım ataklarında tipiktir


Astım ataklarında en sık karşılaşılan yakınma ve bulgular şunlardır:


Öksürük: Öksürük çok sık karşılaşılan ancak kolaylıkla atlanabilen bir astım bulgusudur Genelde astım dışında başka bir soruna bağlanır Genel kural olarak sağlıklı kişiler boğazlarında birşey olmadığı ya da soğuk algınlığı gibi enfeksiyonlara yakalanmadıkları sürece öksürmezler


Wheezing: Daralmaya bağlı olarak görülen ıslık sesi wheezing olarak adlandırılır Astım için tipiktir


Göğüs sıkışması: Daralmış hava yollarından havayı geçirebilmek için daha fazla efor gerektiğinden pekçok astımlı kişi göğsünden rahatsız edici bir his ve daralma tanımlar


Nefes darlığı: Bazı kişilerce hava açlığı olarak tanımlanan ve sanki alınan nefes yetmiyormuş hissini uyandıran durumdur


Mukus üretimi: Pekçok astımlı kişide kalın ve aşırı miktarda balgam üretimi vardır Bu mukus solunum yollarını tıkayarak öksürüğe neden olur


Çoğu zaman astım bulguları geceleri ya da sabahın ilk saatlerinde şiddetlenmektedir


Uzun yıllardır astım ile yaşayan kişiler atakları nelerin tetiklediğini az çok bilirler Öte yandan bir astım atağı çoğu zaman ortaya çıkmadan önce belirtiler verir Kişinin hastalığını iyi tanıması ve bu belirtilere dikkat etmesi atak gelmeden önce önlem alabilecek zamana sahip olmasını sağlar


Astım tehlikeli bir hastalık mıdır?

Astım atakları çoğu zaman hafif ya da orta şiddette görülür ve ilaçlara kolay cevap vererek birkaç dakika ile birkaç saat arasında düzelir Ancak bazı ataklar rutin ilaçlara cevap vermeyebilir ve acil müdahale gerektirebilir Bu tür şiddetli ve uzun süren ataklar hayati tehlike doğurabilir


Astımın iyi kontrol edilmesi ne demektir?

Astım kesin tedavisi olmayan kronik bir hastalıktır Bu nedenle tüm tedavi girişimlerinde amaç iyi astım kontrolü sağlamaktır Burada kastedilen uzun süre ataksız dönem geçmesini ve atak varlığında biran önce normale dönmesini sağlamaktır


İyi astım kontrolünün hedefleri şunlardır:


Wheezing, öksürük ve nefes darlığının olmaması

Gece uykusunun astım atakları ile bölünmemesi

Egzersiz ve günlük aktivitelerin sorunsuz yapılabilmesi

Atakları rahatlatan ilaçların haftada üç kereden az kullanılmasının sağlanması

Hamilelik ve astım

Astım hamilelikte en sık karşılaşılan sistemik kronik hastalıklardan birisidir ve tüm hamilelerin %4-7'sinde görüldüğü kabul edilmektedir Bununla birlikte hayatı tehdit edecek şekilde şiddetli astım atakları çok daha nadir olarak %005-2 arasında görülür İyi kontrol edilmediği taktirde hem anne adayında hem de bebekte ciddi sorunlara neden olabilir Astım daha önceden var olabileceği gibi ilk kez hamilelik sırasında da ortaya çıkabilir


Hamilelikte solunum sisteminde ortaya çıkan fizyolojik değişiklikler

Hamilelik dönemi tüm vücut sistemlerinde olduğu gibi solunum sisteminde de bazı değişikliklere neden olur Bu değişikliklerin hemen hepsi normal kabul edilir ve vücudun gebeliğe uyumu için gereklidir


Özellikle son dönemlerde genel ödeme paralel olarak ve östrojen hormonunun etkisiyle solunum yollarında da ödem ve şişlikler olur Bunun sonucunda burun tıkanıklığı, akıntı, horlama ortaya çıkabilir


Rahim büyüdükçe diyafram kasını yaklaşık 4 cm yukarı iter ve göğüs çapı artar Progesteron hormonu ise akciğer kapasiteleri üzerinde değişikliğe neden olur Buna bağlı olarak hamile bir kadın daha hızlı soluk alıp verir ve kandaki oksijen ve karbondioksit oranları değişir


Tüm bu değişimler hamile kadınlarda daha kolay ve şiddetli solunum yetmezliği ortaya çıkmasına zemin hazırlar


Gebeliğin astım üzerindeki etkileri

Astım gebelik döneminde değişken bir seyir izler Genel olarak hastaların 1/3'ünde hastalığın seyrinde düzelme, 1/3'ünde kötüleşme saptanırken geri kalan üçtebirlik kısımda herhangi bir değişiklik gözlenmez


Hastalık genelde gebeliğin son dönemlerinde düzelme eğilimi gösterir ve akut atakların sıklığı azalır Bunun nedeni tam olarak bilinmemekle birlikte progesteron hormonundaki değişimlerin neden olduğu düşünülmektedir


Akut ataklar en sık gebeliğin 24 haftaları civarında görülürken ortaya çıkan değişimler doğumdan 3 ay kadar sonra gebelik öncesi haline döner


Genel olarak eğer astım hamilelikten önce kötü ve şiddetli ise hamilelik sırasında daha da şiddetleneceği öngörülebilir İkinci ya da daha sonraki hamileliklerini yaşayanlarda ise ilk hamilelikte ortaya çıkan değişikliklere benzer değişimler beklenmelidir


İlginç olarak kız bebek bekleyenlerde astımın şiddetlendiği ileri sürülmektedir


Astımın gebelik üzerindeki etkileri

Astımın gebe kadın ve karnındaki bebeği üzerindeki etkileri değişkendir İyi kontrol edilen bir astım varlığında hem anne adayı hem de bebekte sorun çıkma olasılığı oldukça düşüktür Öte yandan iyi kontrol edilmeyen olgularda ortaya çıkan istenmeyen etkilerin altında yatan temel sebep yan etkilerinden çekinerek yetersiz ilaç kullanılmasıdır Bu oldukça yanlış bir yaklaşımdır çünkü astım ilaçları gebelikte güvenli olarak kabul edilen maddelerdir


İyi kontrol edilemeyen astım anne adayında


bulantı ve kusmalarda

Vajinal kanama görülme sıklığında

Gebeliğe bağlı hipertansiyon görülme riskinde

Anne ölümlerinde

artışa neden olabilir

Bebeklerde ise


Erken doğum

Büyüme geriliği

Düşük doğum ağırlığı

Kronik hipoksi (oksijen yetersizliği)

Anne karnında ölüme

neden olabilmektedir


Tedavi

Astımlı bir hamilelinin tedavisi hamile olmayanlardan çok farklı değildir ve genelde aynı tür ilaçlar kullanılır Astım tedavisinde kullanılan ilaçların gebelik ve bebek üzerinde zararlı etkileri gösterilmemiştir ve bu nedenle güvenli olarak kabul edilirler Asıl korkulması gereken kontrol edilemeyen astımın neden olduğu bebekteki zararlı etkilerdir


Astım tedavisinde amaç en iyi solunum fonksiyonuna ulaşarak ataksız bir dönem sağlamaktır Tedavide genel prensipler ise mümkün olan en az sayıdaki ilacın kullanılması, optimal solunum fonksiyonunun sağlanması, havayolu iritanlarından kaçınılması, astımı alevlendiren üst solunum yolu enfeksiyonları, sinüzit ve reflünün tedavi edilmesidir


Gebelerde astım tedavisinin amacı hipoksi yani oskijen azlığına neden olan atakların önlenmesi ve ideal solunum fonksiyonunun sağlanarak bu hipoksinin bebeğin gelişimi üzerindeki olumsuz etkilerinin engellenmesidir


Tedavide belki de en önemli faktör hasta eğitimi ve bilinçlendirmedir Öte yandan hastalığın ve gebeliğin solunum sisteminde neden olduğu değişimler sık aralıklarla yapılacak olan solunum fonksiyon testleri ile değerlendirilmeli, hastaya göre tadavi dozu ve şeması belirlenmelidir Doktorunuza haber vermeden ilaç dozlarını değiştirmeniz olumsuz etkilerin ortaya çıkma riskini arttıracaktır


Astım ataklarını tetikleyen ev tozu, küf, mantar, evcil hayvanlar, sigara dumanı, kirli hava, kokular, yiyecek katkı maddeleri gibi alerjenlerden kaçınmak ilaç gereksinimini de en alt düzeye indirecektir


Gebe kalmayı planlayan bir kadında ise önceden astım kontrol altına alınmalıdır


Bebekte astım ortaya çıkması

Astım hastası anne adaylarının en büyük endişelerinden birisi de bebeklerind ede bu hastalığın ortaya çıkma olasılığıdır Yapılan araştırmalar astımlı annelerden dünyaya gelen bebeklerin %20'sinde bu hastalığın görüldüğünü ortaya koymaktadır Bu oran genel popülasyonda görülen oranın çok üzerindedir Ancak anne sütü ile besleme, alerjen faktörlerden kaçınma, bebeğin bulunduğu ortamda sigara içmeme gibi basit önlemler bu oranların azaltılmasında yardımcı olabilmektedir

Alıntı Yaparak Cevapla

Jinekoloji (Kadın Hastalıkları Ve Dogum)

Eski 08-17-2012   #7
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Jinekoloji (Kadın Hastalıkları Ve Dogum)



Amniyosentez ve Gebelik






Amniyosentez nedir?

Bebeğiniz tüm hamileliğiniz süresince amniyon kesesi adı verilen bir kese içinde gelişimini sürdürür Bu kesenin içi amniyon sıvısı adı verilen bir sıvı ile doludur Amniyon sıvısı statik bir sıvı olmayıp sürekli emilim ve yapım halinde bulunur Sıvının ana kaynağı bebeğin akciğerleri ve boşaltım sistemidir Bu sıvı aynı zamanda bebekten dökülen hücreleri de içerir Bu hücreler bebeğinizin tüm hücreleri ile aynı genetik yapıya sahip olduklarından incelenmeleri bebeğinizin genetik durumu hakkında bilgi verir


Amniyosentez bebeğinizin içinde yüzdüğü amniyon sıvısından ince bir iğne yardımıyla örnek alınması demektir En sık uygulanan anne karnında tanı yöntemlerinden birisidir İlk kez 1882 yılında fazla olan amniyon sıvısının miktarını azaltmak için uygulanmıştır Daha sonraları ise kan uyuşmazlığı olan çiftlerde bebeğin etkilenme derecesini saptamak için ya da erken doğum tehditi olgularında bebeğin akciğer olgunlaşmasının yeterli olup olmadığını değerlendirmek amacıyla kullanım alanı bulmuştur Günümüzde ise başta bebekteki bazı doğum defektlerini ve genetik bozuklukları saptamak olmak üzere pek çok nedenle gebeliğin ikinci trimester'ında uygulanan bir testtir Tıp alanında ve gebelik takibinde pek çok modern gelişme lmasına rağmen amniyosentez hala daha en yeterli bilgiyi sağlayan altın değerinde bir testtir


Amniyosentezin en sık uygulanan prenatal test olduğunu belirtmiştik Koriyonik villus örneklemesi (CVS) gibi diğer bazı testler ise doğumsal anomalilerin pek çoğunu saptamakla birlikte amniyosentez kadar etkili değillerdir CVS gebeliğin daha erken döneminde yapılmakla birlikte amniyosenteze göre daha yüksek oranda düşük ve başka komplikasyon riskleri taşır Bazı araştırmalar CVS sonrası çok düşük oranda el ve ayak parmaklarında doğum anomalilerine rastlanabildiğini ileri sürmektedirler


Bebeklerin bir kısmı çeşitli anomaliler ile doğarlar Bunlardan bazıları yaşam ile bağdaşmazken bazıları hayati olmamakla birlikte bireyin ve çevresinin hayat kalitesini olumsuz yönde etkileyebilir Bu gruba en güzel örnek down sedromudur


Amniyosentez ve diğer tüm prenatal testlerin (anne karnında teşhise yönelik testler) amacı özellikle tedavi olanağı olmayan genetik hastalıklar başta olmak üzere bu hastalıkları ve anomalileri mümkün olduğunca erken dönemde saptamak, anne baba adaylarına hastalık ve bebeğin dünyaya geldikten sonraki olası durumu hakkında bilgi vermek ve yine onların kararı ve onayıyla mümkün olduğunca erken dönemde gebeliğin sonlandırılmasını sağlamaktır Bazı anne baba adayları Down sendromu gibi yaşam ile bağdaşan anomalilerin varlığında hamileliği devam ettirme yönünde karar verebilirler Bu tamemen çiftlerin seçimi olup yasal ya da vicdani hiçbir zorlama mevcut değildir Benzer şekilde amniyosentez yapılıp yapılmaması kararı da yine yalnizc çifte aittir Doktorunuz sizi amniyosenteze zorlamaz, sadece önerir


Amniyosentez kimlere önerilir?

Amniyosentez hem invazif bir girişim olduğu için hem de az da olsa düşük riski taşıdığı için rutin olarak her hamile kadına önerilmez Kromozomal ya da genetik doğum defekti ya da bazı malformasyonlar açısından yüksek risk altında olduğu saptanan kadınlrda önerilen bir testtir Genel olarak amniyosentez önerilmesi gereken durumlar şunlarıdır:


İleri anne yaşı: Down sendromu başta olmak üzere bazı genetik hastalıkların görülme riski kadının yaşı ile paralel olarak artış göstermektedir Eğer anne adayının yaşı beklenen doğum tarihinde 35 ya da daha fazla olacak ise amniyosentez yapılması önerilir İleri anne yaşı en sık amnyosentez önerilen durumdur

Pozitif öykü: Daha önceki bir hamilelik genetik bir sorun nedeni ile sonlandırıldıysa ya da nöral tüp defekti, spina bifida gibi doğum defektli bir bebek öyküsü varsa sonraki hamileliklerde amniyosentez önerilir

Bilinen genetik hastalık varlığı: Anne ya da baba adayında, ya da yakın akrabalarında bilinen genetik bir hastalık varsa amniyosentez önerilir Bazı metabolik hastalıklar kalıtsal geçiş gösterir Anne ya da babada hastalık olmamasına karşın bunlar taşıyıcı olabilirler ve sorunu bebeklerine aktarabililirler Her iki ebeveyneden de hastalıklı gen geldiğinde bebekte hastalık ortaya çıkar Bu gibi duruların araştırılmasında amniyosentez yararlı olabilir Akdeniz anemisi gibi hastalıklar ise bazı bölgelerde çok sık görülür Bu gibi durumların varlığında da amniyosentez bebeğin hastalık taşıyıp taşımadığını anlamak için yararlı olabilir Bir diğer konu da akraba evlilikleridir Akraba evliliklerinde çiftin her ikisinin de taşıyıcı olma olasılıkları normal topluma göre daha yüksek olduğundan bbekte hastalık görülme riski yüksektir ve bu nedenle amniyosentez önerilebilir Bu grup hastalarda amniyosentez şart değildir Şart olan hamilelik öncesi ya da erken dönemde genetik danışmanlıktır Genetik uzmanı sizden ve eşinizden detaylı bir öykü alarak risk oranınızı belirler ve amniyosenteze gerek olup olmadığına karar verir

Pozitif tarama testi: Günümüzde genetik hastalıklar ve anomaliler açısından yüksek risk taşıyan hamilelikleri saptamak amacıyla bazı testler her hamile kadında rutin olarak uygulanmaktadır Bu testlerden en sık kullanılan üçlü tarama testidir Tarama testleri adından da anlaşılabileceği gibi anomali varlığını belirtmez sadece yüksek risk altındaki kişileri işaret eder Bu testlerin pozitifi çıkması durumunda kesin tanıya ulaşmak amacıyla amniyosentez önerilir

Ultrasonografide anomali saptanması: Hamilelik takibi sırasında yapılan rutin ultrason incelemelerinde anomali saptanması varlığında, anomali ile birlikte görülebilecek genetik bozukluk riskine göre amniyosentez önerilebilir

Akciğer gelişiminin değerlendirilmesi: Erken doğum riski olan, ya da hamileliğin devamının anne ya da bebek açısından risk oluşturduğu durumlarda amnyon sıvısından örnek alınarak lesitin/sfingomeyelin gibi bazı maddelere bakılarak akciğer olgunlaşmasının tamamlanıp tamamlanmadığında karar verilebilir Yenidoğan yoğun bakım şartları günümüzde çok iyi düzeye gelmiştir Ülkemizde de iyi merkezlerde 24-25 haftalık bebekler yaşatılabilmektedir Bu nedenle akciğer gelişimi değerlendirmek amacıyla amniyosentez uygulaması artık eskisi kadar popüler değildir

Polihdramniyos: Amniyon sıvısının normalden fazla olması durumunda anne adayını rahatlatmak amacıyla amniyosentez yapılarak bir miktar sıvı alınabilir

Amniyosentez ne zaman yapılır?

Bebeğin amniyon sıvısından örnek almak için en uygun zaman son adet tarihinden itibaren hamileliğin 16-18 haftaları arsıdır Sonuçlar genelde 1-2 hafta içinde bazan daha geç çıktığından bu haftalarda yapılması idealdir Son zamanlarda erken amniyosentez (15 haftdan önce) uygulansa da hem laboratuvar şartları hem de işlemden kaynaklanan risklerin yüksekliği nedeniyle pek tercih edilmemektedir Bu uygulama henüz deneysel aşamadadır


Amniyosentez nasıl yapılır?

Amniyosentez işlemi esnasında çok ince bir iğne ile bebeğin içinde yüzdüğü amniyon kesesine girilir ve sıvı çekilir İşlemden önce detaylı bir ultrason incelemesi yapılarak bebeğin durumu ve pozisyonu değerlendirilir Daha sonra amniyosentez için uygun bir alana karar verilerek hazırlıklara başlanır İşlem sırasında iğnenin bebeğin plasentasından geçmeyeceği bebekten uzakta bir bir alan bulmak önemlidir


İşlemden önce hamile kadın ultrason masasında sırtüstü uzanır İğnenin girileceği alan antiseptik solüsyonlar ile temizlendikten sonra karın steril örtü ile örtülür Bir doktor ultrason ile işlemi gerçekleştirecek olan doktora rehberlik eder İşlem tek kişi ile yapılacak ise özel tasarlanmış ultrson guide'ları kullanılmalıdır İşlemi yapacak olan kişi ultrason görüntüsü altında iğneyi karın üzerinden yerleştirir ve önce karın katlarını daha sonra rahim kasını geçerek amniyon kesesine girer İğnenin ucunu ultrasonda gördükten sonra arkasına bir enjektör takarak yaklaşık 20 mililitre sıvı alırBu aşamada bebeğin tüm amniyon sıvısının miktarı yaklaşık 200-300 mililitredir Alınan sıvının kanlı olmaması gerekir Yeterli miktarda sıvı alındıktan sonra iğne tek bir hamlede çıkarılır ve işlem tamamlanmış olur Alınan sıvıyı bebek 1-2 saat içinde yeniden üretir


Daha sonra ultrasonografi ile bebek ve kalp atımları yeniden değerlendirilir Hasta 10-15 dakika dinlendirildikten sonra evine gönderilebilir Alınan sıvı oda sıcaklığında muhafaza edilerek laboratuvara gönderilir Tüm işlem 1-2 dakika kadar sürer


Alınan sıvıda ne gibi işlemler yapılır?

Amniyon sıvısı bebeğe ait canlı hücreler içerir Bu hücrelerin kaynağı bebeğin solunum , sindirim, boşaltım sistemi ve cildinden dökülen hücrelerdir Alınan sıvı laboratuvarda ayrıştırıldıktan sonra hücreler kültür ortamınada çoğaltılır ve elde edilen hücrelerde genetik inceleme yapılır Eğer amniyosentez bebeğin akciğer gelişimini değerlendirmek amacıyla yapılıyor ise laboratuvara gönderilmez Değerlendirme aynı anda yapılabilr


Sonuçlar ne zaman alınır?

Amniyosentez sonuçları iki aşamalı olarak değerlendirilebilir İlk planda florasan teknik ile (FISH) hücrelerin genetik yapısı incelenir FISH 2-3 gün içinde sonuçlanır fakat her zaman kesin sonuç vermeyebilir Kesin sonuç için hücre kültürlerinin beklenmesi gerekir Bu genelde 1-3 haftarasında zaman alır FISH yöntemi her yerde uygulanmayan sadece belirli laboratuvarlarda uygulanan güncel bir yöntemdir


Amniyosentez güvenli midir?

Her yıl dünyada milyonlarca kadında amniyosentez yapılmaktadır ve bu anne adaylarıın hepsinin zinhini kurcalayan temel soru budur Ultrasonun yaygın olmadığı dönemlerde işlem körlemesine yapıldığından riskler daha yüksekti 1976 yılında geniş kapsamlı bir araştıma sonucu Amerikan Ulusal Sağlık Enstitüleri gebeliğin ikinci trimesterında yapılan amniyosentezin güvenli olduğu yönünde görüş bildirmiştir Ancak tüm invazif girişimlerde olduğu gibi amniyosentezde de bazı riskler vardır Bu riskler şunlardır:


Düşük: Amniyosentez önerilen çiftleri en fazla endişelendiren konu olmakla birlikte amniyosenteze bağlı düşük riski son derece azdır Amerikan Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezinin verilerine göre amniyosenteze bağlı düşük riski 200-400 işlemde 1'dir İşlemi yapan kişinin tecrübesi ile düşük riski arasında ilişki olduğu düşünülmektedir Düşük riski erken amniyosentezde daha fazladır 1998 yılında Kanada'da yapılan bir araştırmada erken amniyosentez sonrası düşük riski %26 olarak bulunmuştur Bu oran ikinci trimestarda yapılan amniyosentezlerde %08'dir Günümüzde kabul edilen görüş amniyosentezin düşük riskini sadece %1 oranında arttırdığıdır (%1 düşük riski taşır demek değildir)

Enfeksiyon: Amniyosentez sonrası enfeksiyon görülme riski 1000'de birden daha azdır Steril şartların sağlandığı durumlarda son derece nadir olarak görülür

Su gelmesi: Yaklaşık %1 olguda vajinadan az miktarda sıvı gelebilir Sıvı kaçağının yeri iğnenin giriş deliğidir Amniyon zarı 1-2 gün içinde kendini onarır ve sıvı kaçağı kaybolur

Su kesesinin açılması: Çok nadir karşılaşılır Bu durumda gebeliğin sonlandırılası gerekir

Plasenta veya kordonun zedelenmesi : Nadir görülen bir komplikasyondur

Erken doğum eylemi: Nadir görülen bir komplikasyondur

İşlemin başarısız olması: Uygun bir giriş alanı bulunamadığında ya da amniyon zarı rahim duvarından ayrılıp içeri doğru bombeleştiğinde iğnenin kese içine girmesi mümkün olmyabilir Bu gibi bir durumda işlem birkaç gün sonra tekrarlanır

Bebeğin zarar görmesi : İşlem ultrason altında yapıldığından son derece nadir olarak karşılaşılır En sık olabilecek olan problem iğne batmasıdır Bu durum bebekte kalıcı bir zarar yaratmaz

İşlemin tekrarlanması: Alınan sıvı miktar olarak yetersiz ise ya da çok kanlı ise birkaç hafta sonra işlemin tekrarlanması gerekebilir Bazı durumlarda tek bir girişte kese içine ulaşılamaz Birden fazla giriş yapıldığında tüm riskler artar

İşlem için herhangi bir ön hazırlık gerekir mi?

Hayır Amniyosentez öncesinde herhangi bir hazırlık yapmanız gerekmez Bazı durumlarda mesanenizin dolu olması işlemi kolaylaştırabileceğinden doktorunuz su içmenizi önerebilir


İşlem sırasında acı olur mu?

Hayır Amniyosentez genelde ağrısız bir işlemdir ancak iğne rahim kasına girerken ve çıkarken adet sancısı tarzında kramplar olabilir Bundan daha fazla bir rahatsızlık sık karşılaşılan bir durum değildirBu nedenle lokal aneztezi uygulanmaz


İşlem sonrası nelere dikkat etmek gerekir?

Amniyosentez sonrası yatak istirahati ya da aktivite kısıtlaması gerekli değildir 24 saat süre ile ağır fiziksel aktiviteden kaçınılması, 15 dakikadan daha uzun ayakta durulmaması önerilir


Eğer kan grubunuz Rh (-), eşiniz de Rh(+) ise işlem sonrasında koruyucu iğne yapılması gerekir


Çoğul gebeliklerde amniyosentez yapılabilir mi?

Evet Çoğul gebelikler amniyosentez için kontraendikasyon oluşturmazlar Eğer mümkün ise tek bir iğne girişi ile tüm bebeklerden ayrı ayrı sıvı almak idealdir Bir bebeğin kesesine girilip sıvı alındıktan sonra kese içine indigokarmen adı verilen renkli bir sıvı verilir Bu sıvının bebeğe herhangi bir zararı yoktur Amaç sıvı alınan bebeği belirlemektir Daha sonra ultrason eşliğinde diğer bebeğin kesesine girildiğinde eğer renkli sıvı gelir ise yanlış kesede olunduğu belli olur ve bu sayede aynı bebekten iki defa sıvı alınmasının önüne geçilebilir Tek bir kese içinde bulunan monoamniyotik ikizlerde ise böyle bir şans yoktur


Normal olarak bulunan bir sonuç bebeğin sağlıklı olacağını garanti eder mi?

Yüksek risk saptanan anne adaylarının %95'inde prenatal testlerin sonucu normal olarak bulunur Ancak hiçbir perinatal test sağlklı bir bebek için %100 garanti veremez çünkü bazı anomaliler doğumdan önce hiçbir şekilde saptanamaz Bebeklerin %3-4'ü anomalili olarak doğarlar


Amniyosentezin kromozomal anomalileri saptamadaki başarısı %994 ile %100 arasında değişir


Amniyosentez ile saptanan anomaliler tedavi edilebilir mi?

Günümüzde pekçok defekt doğum öncesi saptanabilmekte ancak çok azı tedavi edilebilmektedir Down sendromu gibi genetik hastalıkların tedavisi ne yazık ki mümkün değildir


Amniyosentez sonrası doktorunuzu aramanız gereken acil durumlar:

Eğer


Kasılmalarınız ya da şiddetli kramplarınız olursa

Vajinal kanamanız olursa

Vajinal sıvı kaçağı fazla miktarda olur ya da 1-2 günden uzun sürerse

Ateşiniz 375 derecenin üzerine çıkarsa

Kötü kokulu bir akıntınız olursa

zaman kaybetmeden doktorunuzu aramalısınız

Alıntı Yaparak Cevapla

Jinekoloji (Kadın Hastalıkları Ve Dogum)

Eski 08-17-2012   #8
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Jinekoloji (Kadın Hastalıkları Ve Dogum)



Adet öncesi gerginlik




Adet kanaması yaklaşırken kadınların %75'inde değişen hormon düzeylerine bağlı olarak bazı şikayetler ortaya çıkarBu kadınların yarısında yakınmalar hafiftir ve kişinin günlük yaşantısını etkilemez Diğer yarısında ise depresyon da dahil olmak üzere çok daha ciddi şikayetler ortaya çıkar (Premenstrüel Sendrom, PMS)



Adet kanaması yaklaşırken kadınların %75'inde değişen hormon düzeylerine bağlı olarak bazı şikayetler ortaya çıkarBu kadınların yarısında yakınmalar hafiftir ve kişinin günlük yaşantısını etkilemez Diğer yarısında ise depresyon da dahil olmak üzere çok daha ciddi şikayetler ortaya çıkar Premenstrüel şikayetler fizyolojik ya da psikolojik olabilir ve kültürel farklılıklardan etkilenebilir PMS hem fizyolojik hem de psikolojik olayların bileşkesidir Çalışmalar değişik kültürlerden gelen kadınlarda farklı şikayetlerin ortaya çıktığını göstermektedir Uzakdoğulu kadınlarda en sık rastlanılan şikayet ağrı iken gelişmiş batı toplumlarında depresyon en sık karşılaşılan bulgudur Kişinin sosyal yaşamını olumsuz etkileyen ve her ay görülen yakınmalar kadının kendine olan güvenini yitirmesine dahi neden olabilir

Fiziksel belirtiler

PMS bulguları veren kadınların hemen hemen hepsinde memelerde hassasiyet ve hafif geçici kilo artışı saptanırDiğer belirtiler ise sindirim sitemi bozuklukları, başağrısı, döküntüler, kas ve eklem ağrıları, halsizlik, diş eti kanamaları, çarpıntı, denge bozuklukları, sıcak basmaları, ses ve kokulara aşırı hassasiyet, ajitasyon, uykusuzluk olarak sayılabilir Adet kanamasının ağrılı ya da fazla olması yani dismenore PMS olarak değerlendirilmez

Duygusal belirtiler

Duygusal hipersensitivite PMS de çok sık görülür depresyondan endişeye ve aşırı sinirliliğe kadar pekçok değişik duygu durumu olabilir Bazı kadınlarda hafif hafıza kaybı görülebilir Konsantrasyon bozukluğu PMS'de nadir olmayan bir durumdur Bazı kadınlarda görülen depresyon hali, huzursuzluk ve gerginlik tablosuna premenstrüel disforik bozukluk (PMDD) adı verilir



Nedenleri

PMS nedenlrini bulmaya yönelik çalışmalar bu tablonun altında yatan faktörleri tam olarak ortaya koyamamıştırAncak bazı teoriler mevcuttur Ovülasyonu baskılayan bazı hormonların verilmesi halinde PMS belirtilerinde gerileme olmaktadır Buna göre üreme hormonları PMS'ye neden olabilir, ancak bu rolün ne olduğu açıklanamamıştır PMS'nin bu hormonlar ile sinirlerde iletimi sağlayan bazı maddelerin ortak hareket etmesi sonucu ortaya çıktığı yönünde güçlü bulgular vardır En çok suçlanan maddeler GABA ve serotonin adı verilenlerdir Bazı araştırmacılar ise kalsiyumve magnezyum dengesindeki bozukluğun PMS tablosuna yol açtığına inanmaktadırlar Bu iki mineralin vücuttaki dağılımı sinir hücreleri arasındaki iletişimi etkileyerek tabloya neden olabilir Bu araştırmacılar PMS'li kadınlarda magneyum eksikliği ya da kalsiyum fazlalığının şikayetleri yarattığını öne sürmektedirler PMS etiyolojisinde öne sürülen bir diğer neden de stress hormonlarıdırBu hormonların fazlalığı şiakyetlerin daha yoğun yaşanmasına neden olabilir PMS etiyolojisinde vücutta salgılanan hemen hemen tüm hormon ve maddeler suçlanmaktadır Ancak kanıtlanmış bir neden bulunamamıştır



Kimlerde görülür

PMS tüm dünyada bütün kültürlerde rastlanılan bir durumdurYapılan bir çalışmada kadınların %88'inde değişik düzeylerde PMS bulgularına rastlanmıştır Yaş arttıkça şikayetlerin şiddeti azalmakta ancak çocuk sayısı ile birlikte şiddet artmaktadırAnnesinde PMS olan kadınlarda da şikayetlere daha sık rastlanmaktadır PMS bazı hastalıkların da şiddetini arttırabilir Örneğin migreni olankadınlarda atakların büyük bir kısmı adet öncesi döneme rastlamaktadır Yine şeker hastalarında kan şekeri düzeyleri ve insülin ihtiyacı adet öncesi dönemde değişiklikler gösterir Astım atakları daha sık görülür ve pekçokkronik hastalık alevlenmeler gösterir Bu dönemde kişinin çevresi ile olan uyumu bozulur işte veya evde ilişkide bulunduğu kişiler ve çocukları ile arası bozulabilir Ergenlik dönemindeki genç kızlarda intihara olan eğilim artabilir Yeme bozukluklarına rastlanabilir



Tanı

PMS tanısı pozitif bulgulara dayanmaz Tanı için en güvenilir yol 2-3 ay süre ile şikayetleri kaydetmek ve şiddetlerini skorlamaktır Şikayetler fiziksel ve ruhsalolarak ayrılmalı ve ne zaman başlayıp ne zaman bittiği düzenli şekil de kaydedilmelidir



Tedavi

PMS nedeni tam olarak bilinmediği için tedavisi de kesin değildir Bu konuda çok değişik tedavi yaklaşımları mevcuttur

Diet: Azar azar ve sık sık yemek yemenin şikayetleri azalttığı yönünde raporlar vardırAdet öncesi dönemde taze meyve ve sebze tüketilmesi, kırmızı et ve donmuş yağlardan uzak durulması, içinde katkımaddesiiçeren besinlerin tüketilmemesi bazen yararlı olabilmektedir Aynı şekilde kafein ve alkol tüketiminin azaltılması da faydalı olabilmektedir

Egzersiz: yapılan bir çalışmada egzersiz yapmayan kadınlarda PMS'ye daha sık rastlandığı bulunmuştur Hergün yapılan 30 dakikalık bir yürüyüş yararlı olabilir

Kalsiyum ve Magnezyum: Günlük 1200 mg kalsiyum alımının 3 ay sonunda şikayetleri yarı yarıya azalttığını bildiren bir çalışma vardır Bazı kadınlarda ise magnezyum desteğinden fayda sağlanmışıtrAncak bu konuda kesin bulgular henüz yoktur

Vitaminler: A, E ve B6 vitaminlerinin PMS'ye neden olduğu ileri sürülmüş olsa da kesin olarak kanıtlanmış bir bulgu yoktur

Diğer tedavi seçenekleri arasında seratonin metabolizması ile ilgili ilaçlar, hormon ilaçları, antidepresan ve anksiyete gibi psikiyatrik ilaçlar, idrar söktürücüler, erkeklik hormonları sayılabilir ancak bunlardan hiçbirinin kesinleşmiş faydası yoktur

Diğer nadir tedavi yaklaşımları arasında ise psikoterapi ve akupunktur bulunur

Alıntı Yaparak Cevapla

Jinekoloji (Kadın Hastalıkları Ve Dogum)

Eski 08-17-2012   #9
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Jinekoloji (Kadın Hastalıkları Ve Dogum)



Ağrısız doğum




Doğum ağrılı bir olaydır, ama sancılarında bir amacı olduğunu unutmayın Her kasılma sizi bebeğinizin doğumuna biraz daha yakınlaştırır Ağrı giderme yöntemlerini kullanmak konusunda ne kadar kararlı olursanız olun olaya geniş bir açıdan bakmanızda fayda vardır Bu yöntemlerin gerekliliği yaşayacağınız doğurma sürecine ve sizin ağrıya dayanma gücünüze bağlıdır Eğer katlanabileceğinizden fazla acı ile karşı karşıyaysanız ağrı giderme yöntemlerine başvurulmasını istemekten çekinmeyin


Epidural Anestezi


Epidural anestezi vücudun alt bölümlerine giden sinirleri geçici bir süre uyuşturur Özellikle doğumdaki sırt ve bel ağrılarının giderilmesinde faydalıdır Her hastanede uygulanan bir yöntem değildir Epidural blok şiddetli doğum ağrılarının giderilmesinin yanı sıra hem normal yolla hemde sezaryen doğumlar için giderek daha popüler hale gelmektedir Bunun temel nedeni daha güvenli ve kolay uygulanabilir olmasıdır Epiduralin zamanlaması etkisi doğumun ikinci evresinde geçecek şekilde yapılmalıdır, yoksa bebeğin doğumu gecikebilir Epidurali uygulamak yaklaşık 20 dakika alır Dizlerinizi karnınıza çekerek yan yatmanız istenir Anestezik madde ince bir tüp ile belinize enjekte edilir Bu tüp yerinde bırakılarak gerektiğinde ağrı kesicinin yeniden verilmesi sağlanır İlacın etkisi yaklaşık 2 saat sürer Epidural uygulandığında sürekli kontrol altında kalacaksınız ve belinizdeki kateter varlığından dolayı hareketleriniz kısıtlanacaktırEpidural gereği gibi etki gösterirse doğumda hiç ağrı duyulmaz Bazı hamilelerde bayılma hissi ve baş dönmesi yapabilir Ayrıca bebeğin kalp atışlarını etkiliye bileceğinden bebek kalp atışları sürekli monitörden izlenir


Pudental Anestezi


Bu yöntem ikinci aşamadaki ağrıları gidermek için kullanılır ve genellikle normal yolla doğumda tercih edilir Perine ve vajina çevresindeki bölgeye sokulan bir iğne yoluyla uygulanır, o bölgedeki ağrıları azaltır ancak rahimdeki ağrılara pek etki etmez En çok forseps kullanıldığında yararlıdır ve etkisi epizotomi yapılana dek sürebilir


Gaz ve hava


Oksijen ve azot oksit karışımı kendinizi iyi hissetmenizi sağlayarak ağrıları durdurur Doğumun birinci evresinin sonlarına doğru etkilidir El maskesi ile uygulanan gazı solumanız istenir Etkisi bir iki dakika içerisinde görüldüğünden sancının başlayacağını hissettiğinizde gazdan bir kaç derin soluk almanız yeterli olur Gaz ağrıyı ancak kısmen giderdiği için bazen yeterli olmayabilir Gazı solurken başınız dönebilir,bulantı gelebilir Bu gazın bebeğe zararlı bir etkisi yoktur ancak yinede günümüzde kullanımı nadirdir


Diğer ağrı kesiciler


Güçlü bir ağrı kesici olan meperidin hidroklorid kadın doğumda en çok kullanılan ağrı kesicidir En etkili uygulama şekli damar içine veya kas içine enjekte edilmesidir İki ile dört saatte bir tekrarlanabilir Genellikle kasılmaları etkilemez Doğumdan yaklaşık 2-3 saat önce verilir Annenin ilaca yanıtı ve ağrının azalma derecesi çok değişkendir Bazı kadınlar ilacın kendilerini gevşettiğini ve kasılmalara daha iyi dayandıklarını ileri sürerler, bazıları ise uyuşukluk duygusundan hiç hoşlanmazlar ve kasılmalarla başa çıkmakta zorlandıklarını söylerler Kadının duyarlılığına göre değişen yan etkiler arasında bulantı, kusma, solunumun zayıflaması ve kan basıncında düşme sayılabilir Meperidin ayrıca doğum sonrası epizyotomi ve sezaryen acısını dindirmek içinde verilebilir Eğer doğuma çok yakın verilmişse bebek uykulu olabilir ve emmekte zorlanabilir ama bu etkileri kısa sürelidir


Genel anestezi


Bir zamanlar ağrısız doğum için en gözde yöntemlerden biri olan genel anestezi, artık yalnızca ameliyatlı doğumlarda (sezaryen) kullanılır Hızlı etkisinden dolayı daha çok bölgesel anestezi yapılmasına zaman bulunamadığı acil sezaryen durumlarında uygulanmaktadır Bazı ön ilaçların enjekte edilmesinden sonra genel anestezik madde hastaya solunum yolu ile verilir Bunu bir uzman anestezist yapar Anne doğumun bütün aşamalarında bilinçsiz olacaktır Kendine geldiğinde de bir süre sersem, çevresini ve zamanı tanımaz ve huzursuz olabilir Boğazına koyulmuş bir tüpten dolayı öksürebilir, boğazı sızlayabilir, bulantı ve kusması olabilir Geçici bir kan basıncı düşmeside başka bir olası yan etkidir Genel anestezinin büyük sorunu anneyle birlikte bebeğin de sakinleşmiş olmasıdır Bununla birlikte tam doğum anında anestezik madde kesilerek bebeğin uyuşukluğu en aza indirilebilir Bu yolla bebek henüz kendine fazla miktarda ilaç ulaşmadan doğabilir Anne yan yatırılarak (genelde sola) ve oksijen verilerek, bebeğe giden oksijen arttırılmaya çalışılır


Genel aestezinin başka bir yan etkisi de annenin kusması ve kusmuklarının, öksürük refleksleri baskılanmış olduğundan,ciğerlerine kaçarak zatüreye yol açma olasılığıdırDoğum öncesinde sizden hiçbir şey yiyip içmemenizin istenmesinin nedeni de budur

Alıntı Yaparak Cevapla

Jinekoloji (Kadın Hastalıkları Ve Dogum)

Eski 08-17-2012   #10
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Jinekoloji (Kadın Hastalıkları Ve Dogum)



Anne sütü




Her bebek için en ideal besin kendi annesinin sütüdürYaşamın ilk 4 ayı başka ek bir gıdaya gerek yoktur Anne sütü alan bebeğe D vitamininden başka bir şey verilmez





Annenin ilk sütü (ağız:kolostrum) bebeğin ilk aşısıdırSüregelen adetlerin aksine İLK SÜT HER BEBEĞE MUTLAKA VERİLMELİDİR Anne sütü bebeği, ishal, grip, idrar yolları iltihabı ve barsak parazitlerinden korur






Normal doğum yapan her annede, doğumdan hemen sonra bebeğin çıplak olarak annenin memeleri üzerine yatırılması, anne-bebek ilişkisinin hemen başlamasına, bebeğin huzurlu olmasına, emme başlayınca sütün daha erken ve bol gelmesine neden olur






Sezaryenle doğumla, anestezinin etkisinin devamı ve annenin ağrılı olması gibi nedenler, sütün gelmesini bir süre geciktirirse de bebeği en kısa zaman içinde annesine verip emzirmeye başlatılmalıdır






Doğumdan sonra bebeğin anne ile aynı odada kalması emmesini kolaylaştırır




Bebeğin, meme ucunu emmeye başlaması ile hipofiz bezinden süt yapımını sağlayan prolaktin adlı hormon salgılanır Bebek ne kadar fazla emerse, bu hormonun etkisi ile bir sonraki emzirmede o kadar fazla süt yapılmış olur Annenin yemesi, içmesi, dinlenmesi dahil HİÇBİR ŞEY SÜT YAPIMINI BEBEĞİN MEMEYİ EMMESİ KADAR ARTTIRAMAZ


Annenin bebeğini görmesi, onunla birlikte olması, dokunması, sesini duyması sütün salınmasını sağlarken, bebeğinden ayrı kalmak, ağrı, endişe, sütün yetmediğini düşünmek gibi olumsuzluklar sütün akmasını engeller


Anne sütünün bebeğe yetip yetmediğini anlamanın tek yolu, bebeğin kilo takibidir Duygusal yaklaşımlarla bebeğin doymadığına kanaat getirerek ek besinlere erken geçmek, beraberinde birçok sorunu da birlikte getirecektir


Emzirme bebek her istedikçe, gece ve gündüz sık aralıklarla yapılmalıdırÖzellikle gece emzirmeleri bebeğin beslenmesi ve bununla birlikte gelişmesi için önemlidirYaşamın özellikle ilk iki ayında gece emzirmelerine önem verilmelidir


Emzirmeden önce ve sonra meme temizliği çok önemlidir Kaynamış soğutulmuş su ile ıslatılan gazlı bezle memeler her seferinde iyice temizlenmelidir Gözlemlerimizin çoğunda annelerin, gece emzirmelerinde temizlik konusunda erindikleri saptanmıştır Sonuçta anne memelerinde çatlama ve yaralar oluşmakta, anne çektiği acıdan dolayı emzirememekte, göğüsler sütle dolup gerilmekte ve çatlak ve yaraların acısına gerilme ağrıları da eklenmektedirAnne sütüne kavuşamayan bebek ise aç kalmaktadır


Temizliğe dikkat edilmemesi sonucu bebeklerin ağzında başlayan pamukçuklarda (moniliasis) bebeğin emerken acı duymasına neden olmakta ve huzursuzluğu artmaktadır Her emzirmede, memeden sona doğru gelen sütte yağ miktarı artar ve bu, bebekte doygunluk hissi yaratır ve bebek memeyi bırakırBu nedenle her emzirmede yalnızca bir meme verilmeli ve o meme tamamen boşalmadan diğerine geçmemelidir


Bebek emme sırasında memenin başı ile birlikte koyu kahverengi kısmını ağzına almalıdır Emmeye hazırlanan bebek, meme ucunu tutarken saldırır gibidir Memeyi kavradığı an, hızla emmeye başlar ve doygunluk hissi ile memeden ayrılır


Yeni doğan döneminde hemen her bebekte gördüğümüz sarılıkların bir kısmı anne sütüne bağlıdır Anne sütünün 1-2 gün kadar kesilmesinin sarılığı azalttığı görülmüşse de, anne sütünün kesildiği dönemlerde bebeğin başka besinlerle beslenmesi, anne sütünün koruyucu etkilerinin olması ve anne sütü sarılığının hemen hiçbir zaman tehlikeli düzeylere çıkmaması göz önüne alınarak SARILIK DURUMLARINDA ANNE SÜTÜNÜN KESİLMESİ ÖNERİLMEMEKTEDİR İNEK SÜTÜ ANNE SÜTÜNÜN SEÇENEĞİ DEĞİLDİR !


Süt çocukluğunda en önemli alerjik besin inek sütüdür ve yakınmalar genellikle ilk 2-3 ayda görülür Çoğunda kusma, ishal ve karın ağrısı vardır Genellikle inek sütü ile beslenenlerin barsaklarında mikro kanamalar oluşur ve bu da demir eksikliğine neden olur Ani bebek ölümleri, diş çürümeleri, orta kulak iltihabı, büyüme ve gelişme problemleri inek sütü ile beslenenlerde sık karşılaşılan hastalıklardır

Alıntı Yaparak Cevapla

Jinekoloji (Kadın Hastalıkları Ve Dogum)

Eski 08-17-2012   #11
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Jinekoloji (Kadın Hastalıkları Ve Dogum)





Anomalili kusurlu bebekler




ltrasonografi incelemesinde uygun bir gebelik haftasında, çözünürlüğü iyi bir ultrasonografi cihazıyla, dikkatlice ve sistematik bir şekilde tarama yapıldığında bariz yapısal kusurlar nispeten kolay bir şekilde görülebilir


Ancak başta Down sendromu olmak üzere kromozomları ilgilendiren kusurların bazıları direkt olarak yapısal bir kusura yol açmayabilirler Bunun yerine bu bebeklerde, kendi başlarına bir "kusur" olmayan, ancak bebeklerin yalnızca az bir kısmında görülebilen bazı işaretler saptanabilir


Bu işaretlerin genel özellikleri şunlardır:





Bu işaretlerin önemli bir kısmı bunlar konusunda bilgisi ve deneyimi olan doktorlar tarafından çok dikkatli bir şekilde özellikle "bulmak amacıyla" ve çözünürlüğü yüksek ultrasonografi cihazlarıyla bakıldığında görülebilir






İşaretlerin önemli bir kısmı tümüyle normal olan bebeklerde de görülebilir ve bu nedenle başka bulgular ve risk faktörleri olmadığında genellikle kendi başlarına bir anlam taşımazlar






Bu işaretlerin bir kısmı gebeliğin ilk yarısında kendilerini gösterip, sonradan "yok olabilirler" Bu nedenle bu işaretler özellikle 11-24 gebelik haftalarında araştırılırlar




Birinci trimesterde görülebilen işaretler şu şekilde özetlenebilir:


Kistik higroma


Bebekte şişme (hidrops) hali


Ense pilisi kalınlığının artması


Erken gelişme geriliği


Kalp atım sayısı ve ritim özellikleri


İkinci trimesterde görülebilen işaretler şu şekilde özetlenebilir:


Kistik higroma


Bebekte şişme (hidrops) hali


Ense pilisi kalınlığının artması


Ekojenik barsak


Uyluk kemiği ve / veya üst kol kemiği kısalıkları


Piyelektazi


Kalp boşluğunda ekojen odak


Ventrikül genişlemesi


Koryoid pleksus kisti


Pelvik açı genişlemesi


Kordonda tek atardamar bulunması


İşaretler hakkında ayrıntılar


Kistik higroma


"Kistik higroma", gebeliğin erken dönemlerinde bebeğin boyun bölgesinde saptanabilen birden fazla odacıklı kistik yapılara verilen isimdir Bu normal dışı yapının ortaya çıkma nedeninin bölgede lenf kanallarının tıkanmasıyla lenf sıvısının birikmesi olduğu düşünülmektedir


Bazı durumlarda boyun bölgesinde yer alan başka kitleler de kistik higroma sanılabileceğinden tanının tecrübeli bir uzman tarafından doğrulanması önemlidir


Kistik higromanın önemi başta Turner sendromu olmak üzere bebekte bir kromozom kusuruna işaret edebilmesidir


Kistik higroma genellikle erken gebelik haftalarında gözlenir ve gebeliğin ikinci yarısından itibaren kaybolur


Kistik higroma gözlendiğinde muhtemel bir kromozom bozukluğunu araştırmak için koryon villus biyopsisi veya amniyosentez ile karyotipleme (kromozom tayini) yapılması önemlidir


Bebekte şişme (hidrops) hali


Bebekte erken gebelik haftalarında şişme hali çok ender görülen bir bulgu olmakla beraber ciddi bir soruna işaret etmesi açısından önemlidir


Hidrops durumundaki bir bebeğin karın boşluğu ve diğer vücut boşluklarında normal dışı bir sıvı birikimi vardır


Erken gebelik haftalarında bir kromozom kusuruna işaret edebilen hidrops, gebeliğin ileri haftalarında saptandığında bebekte ciddi bir kalp kusuru sonucunda veya anne ve baba adayı arasında var olan ve önceki gebeliklerde gerekli önlemler alınmamış bir kan uyuşmazlığının (Rh uygunsuzluğu) bebeğin kan hücrelerini parçalamasıyla oluşmuş bir kalp yetmezliğinin belirtisi olabilir


Ense pilisi kalınlığının artması


Ense pilisi kalınlığı başta kromozom kusurları olmak üzere kalp hastalıklarında veya çeşitli doğumsal kusurlarda artmış bulunabilir


Ense pilisi kalınlığı 11-14 tarama testinin bir parçası olarak bu gebelik haftaları arasında ölçülmektedir


Bunun yanında ayrıntılı ultrasonografide de ense pilisi kalınlığı ölçümü yapılmaktadır


Ense pilisi kalınlığı artışı genellikle geçici bir bulgudur ve ilerleyen gebelik haftalarında kaybolma eğilimi gösterir


Erken dönem gelişme geriliği


İlk trimesterde ultrasonografide hesaplanan gebelik haftasının son adet tarihine göre hesaplanan gebelik haftasına göre daha ufak bulunması durumunda en muhtemel nedenler yumurtlamanın geç olması ve son adet tarihinin yanlış hatırlanmasıdır Ancak başta Trizomi 18 olmak üzere çeşitli kromozom kusurlarında bebekte gelişme geriliğinin çok erken gebelik haftalarında başlayabilmesi nedeniyle özellikle aradaki fark çok yüksek olduğunda bebek daha yakın takibe alınır


Kalp atım sayısı ve ritim özellikleri


Bebeğin kalp atışları ultrasonografide genellikle 7 Haftadan itibaren izlenebilir hale gelir Kromozom kusurlarının bazılarında kalp atım sayısı çok düşük veya çok yüksek olabileceğinden kalp atım sayısı da mutlaka dikkate alınır


Kalp atım sayısının özellikleri yanında kalp ritminin düzensizliği de bebekte özellikle bazı kalp kusurlarına işaret edebilmesi açısından önemlidir


Dikkat:

Özellikle ikinci trimesterde yapılan ultrasonografide bebeğin kalbinin incelenmesi esnasında ultrasonografi probunun bebeğin kalbi üzerine basınç uygulanması bebeğin kalp atışlarında geçici bir azalmaya ve hatta ""üzensizleşmeye" neden olabilmektedir "Prob bradikardisi" adı verilen bu durum bir kalp hastalığına işaret etmemekle beraber kalbin ileri incelemesi için ikinci düzey detaylı ultrasonografi gerektirebilir


Ekojenik barsak


Ultrasonografide barsakların içinin ekojenik, yani "parlak (beyaz)" görünmesi veya karın içinde kireçlenmeyi andıran parlaklıklar bulunmasıdır


Ekojenik barsak tüm gebeliklerde yaklaşık %1 oranında gözlenebilen bir bulgudur ve mutlaka bebekte bir kusur olduğunu göstermez


Bazı durumlarda ultrasonografi ayarlarının değiştirilmesiyle parlaklığın aslında gerçek olmadığı gözlenebilmektedir


Ekojenik barsak gebeliğin ikinci trimesterinde gözlendiğinde bebekte bir kromozom kusuruna işaret edebilmesi açısından önemli olmakla beraber tek başına bir anlam taşımayabilir


Gebeliğin ileri haftalarında görülen ekojenik barsak ise bebekte çeşitli metabolizma hastalıklarına, rahim içi enfeksiyonlara, barsakların bebeğin ilk dışkısı olan mekonyum tarafından tıkanmasına ve bebeğin ciddi bir şekilde sıkıntıda olmasına işaret edebilen bir bulgu olması nedeniyle önemlidir


Uyluk kemiği ve / veya üst kol kemiği kısalıkları


16-24 gebelik haftaları arasında yapılan ultrasonografide bebeğin uyluk kemiğinin ve / veya üst kol kemiğinin gelişiminin geri kalması Down sendromunun bir bulgusu olabilmektedir Bu işaretin hatalı yorumlanmasını engellemek için gebelik haftasının doğru bilinmesi çok önemlidir


Piyelektazi (böbrek kanallarında genişleme)


Tüm gebeliklerin yaklaşık %2'sinde ultrasonografide bebeğin bir ya da iki böbreğinde idrar kanallarında genişleme saptanabilir Erken gebelik haftalarında saptandığında ve özellikle de diğer bazı işaretlerle beraber olduğunda bu bulgu Down sendromu ve diğer kromozom bozukluklarına işaret edebilmesi açısından önemlidir


Piyelektazi doğumsal kusura işaret edebilen bir bulgu olması yanında kendi başına da bir böbrek ve idrar kanalı hastalığına işaret edebilmesi açısından takibe alınması gereken bir bulgudur


Özellikle büyük piyelektazilerde bebeğin yenidoğan döneminde ayrıntılı incelenmesi ve bu inceleme sonuçlarına göre hareket edilmesi uygundur


Kalp boşluğunda ekojen odak


Tüm gebeliklerin yaklaşık %3-4'ünde saptanabilen bir bulgudur Kalp boşluklarından birinde ya da ikisinde parlak bir yapı gözlenir Bu bulgu bebekte Down sendromu varolma olasılığını artırması açısından önemlidir


Ekojen odak genellikle 3 trimesterde kaybolur


Ventrikül genişlemesi


Bebeğin kafa içindeki sıvıyı, yani beyin-omurilik sıvısını barındıran ve ileten yapılarda ("ventriküller") genişleme erken gebelik haftalarında Down sendromu bulgusu olarak ortaya çıkabilmektedir


Gebeliğin ilerleyen haftalarında ise ventrikül genişlemesi bebekte hidrosefali gelişimine işaret edebilmesi açısından ayrı bir önem kazanır


Koryoid pleksus kisti


Koryoid pleksuslar beyin omurilik sıvısını barındıran ventriküller içinde sağlı sollu yer alan, erken gebelik haftalarında kelebek tarzı yapılarıyla kafa içinin büyük kısmını kaplayan, daha sonra beyin dokusunun gelişmesiyle boyutları nispeten ufalan yapılardır Beyin omurilik sıvısının üretiminden sorumlu bu yapıların içinde kistik oluşumların gözlenmesine koryoid pleksus kisti adı verilir


Koryoid pleksus kistleri tüm gebeliklerde yaklaşık %1'inde gözlenebilir ve tek veya çift taraflı olabilirler


Bu oluşumlar erken gebelik haftalarında gözlendiğinde başta Trizomi 18 olmak üzere Down sendromu ve diğer kromozom kusurlarının varlığına işaret edebilmeleri nedeniyle önemlidirler


Koryoid pleksus kisti saptandığında genel yaklaşım, ayrıntılı incelemede bebekte başka bir işaret ve kusur saptanmadığında kistin izlenmesi yönündedir Beraberinde başka bulgular da saptandığında ve /veya kistin nispeten büyük olduğu saptandığında amniyosentez ile bebeğin kromozomlarının incelenmesi gerekebilir


Bu oluşumlar gebelik haftası ilerledikçe kaybolma eğilimindedirler


Koryoid pleksus kistlerinin, bir kromozom kusuruna bağlı olmadıkları sürece bebeğin beyin gelişimini olumsuz etkilemeleri beklenmez


Pelvik açı genişlemesi


Nispeten yeni keşfedilmiş bir bulgudur Bebeğin leğen kemiklerinin birbirine yaptığı açının "geniş" bulunması ek bir Down sendromu işareti olarak kabul edilmekle birlikte bu bulgunun tanımının henüz net olarak yapılmış olmaması, Down sendromu taramasındaki önemini diğer işaretlere göre geri planda bırakır


Kordonda tek atardamar bulunması


Bebeğin göbek kordonunda normalde bir toplardamar ve etrafına heliks şeklinde sarılmış iki adet atardamar bulunur


Tüm gebeliklerin yaklaşık %1'inde bebeğin göbek kordonunda tek atardamar bulunur Bu durum tek başına bir doğumsal kusur olmamasına ve bebekte ileri bir inceleme gerektirmemesine karşın, yapısal başka kusurların varlığına işaret edebilmesi açısından önemlidir

Alıntı Yaparak Cevapla

Jinekoloji (Kadın Hastalıkları Ve Dogum)

Eski 08-17-2012   #12
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Jinekoloji (Kadın Hastalıkları Ve Dogum)



Aile planlaması




Aile planlaması, ailelerin istedikleri sayıda, istedikleri zamanda ve sağlıklı aralıklarla, bakabilecekleri kadar çocuk sahibi olmaları demektir Aile planlaması çocuk sayısını kısıtlamak demek değildir Aile planlaması çalışmaların temel amacı ailenin sağlığını korumak ve onların mutlu yaşamalarını sağlamaktır Aile planlaması çalışmaları ile,çiftlere gebe kalmak ve doğum yapmak için en uygun koşulların neler olduğu öğretilir Gebelikler arasında belli bir süre bırakılarak anne ve çocuk sağlığının korumaktır Bu hizmet, ailedeki kişi sayısını sınırlandırma anlamı taşımaz!


Çocuk yapmada aileler, tamamen serbest olup, kendi iradeleri ile istedikleri, bakabilecekleri, yetiştirebilecekleri sayıda çocuk sahibi olabilirler Önemli olan ailelerin bilinçli olarak, sorumluluk taşıyarak karar vermeleridir İstediği halde çocuk sahibi olamayan kısır çiftlere yardım edilir,yol gösterilir Aile Planlaması, eşlere çocuk yapmak istedikleri veya istemediklerinde yol gösterir Onlara çocuk sayısı ve doğumlar arasındaki süreyi belirlemelerinde yardımcı olur


Başka bir deyişle Aile Planlaması evli çiftlerin ekonomik olanaklarına ve kişisel isteklerine göre çocuk sayısını tayin etmelerini ve doğumların ana-çocuk sağlığına uygun aralıklarla olmasını sağlayan koruyucu bir hizmettir


Aile Planlaması, eşlere çocuk yapmak istedikleri veya istemediklerinde yol gösterir Onlara çocuk sayısı ve doğumlar arasındaki süreyi belirlemelerinde yardımcı olur


Bununla birlikte iki yıldan sık aralıklarla yapılan doğumlar ile annenin çok genç ya da yaşlı olması anne ve çocuk sağlığını olumsuz etkilemektedir Her yıl dünyada yarım milyondan fazla kadın gebelik ve doğumla ilgili sorunlar yüzünden ölmekle geride bir milyondan fazla anasız çocuk bırakmaktadır Aile Planlaması ile bu ölümlerin çoğu önlenebilirdi Yine istenmeyen gebelikler de ana ölümüne neden olmaktadır


Yine bu nedenle her yıl ülkemizde 500 binden fazla kadın kürtaj olmakta, daha da tehlikelisi kürtajla ilgili 50 binden fazla kadın yaşamını yitirmektedir Etkin Aile Planlaması yöntemlerinin kullanılması ile ülkemizde yılda l500 annenin ve 60 bin bebeğin ölümü engellenebilir Yine çok ve sık doğuma bağlı kadın hastalıkları, kansızlık; zor doğum ve bunlara bağlı olarak ana ölümleri artmaktadır


Çocuk sağlığı da çok ve sık doğumdan etkilenmektedir Şöyleki; Doğumlar arasında geçen süre 2 yıldan azsa, bir önceki çocuğun ölüm tehlikesi yaklaşık %50 oranında artmaktadır


En az iki yıl ara ile doğan çocuklar daha sık aralıklarla doğan çocuklara göre fiziksel ve zihinsel açıdan daha iyi gelişmektedirler


iki yaşın altındaki bir çocuğun sağlığını ve gelişimini tehdit eden en büyük tehlike, ailede yeni bir bebeğin dünyaya gelmesidir


Bir anne bedeninin gebelik ve doğum etkilerinden tam olarak kurtulabilmesi için iki yıllık bir sürenin geçmesi gerekir


Eğer bir anne doğumdan sonra iki yıl geçmeden tekrar gebe kalırsa, yeni bebeğin zamanından önce doğması ve anne karnında iyi beslenemediği için düşük kilolu doğma ihtimali artar Çok ve sık doğum sonucu çocuklar sık hastalanmakta, kansızlık artmakta, sonuçta fiziksel ve zihinsel açıdan iyi gelişememektedirler


Anne ise çok ve sık doğum sonucu yıpranmakta ve çocuklarına karşı ilgisi azalmakta, bunlara ek olarak ekonomik zorluklar da eklenince çocuğun yaşamına verilen değer azalmaktadır


AİLE PLANLAMASININ AMACI


Çok ve sık gebelikleri önlemek,

Çok ve sık doğumların anne ve çocuk sağlığına olan olumsuz etkilerini gidermek,

İstenmeyen gebeliklerde tehlikeli yollarla yapılan düşükleri önlemek,

Çocuğu olmayan ailelerin çocuk sahibi olmaları için yol göstermek,

Ailelere gebelikten korunmanın modern ve tibbi yollarını öğreterek ana sağlığı ve çocuk sağlığı düzeyini yükseltmek -


ANNE SAĞLIĞINA FAYDALARI


Çok ve sık doğuma bağlı gebelikleri önler,

Çok ve sık doğuma bağlı kadın hastalıklarını önler,

Kansızlık ve kansızlığın neden olduğu hastalıkları önler,

Zor doğuma bağlı tehlikeleri önler,

Erken ve geç yaşta olan doğumları önler,

İstenmeyen gebelik ve düşükleri önler,

Anne sağlığı için zararlı, iki yıldan kısa aralıklarla olan doğumları önler,

Annenin ruh sağlığını korur,

Sonuçta; ANNE ÖLÜMLERİNİ AZALTIR, TOPLUMDA SAĞLIKLI VE MUTLU ANNE SAYISI ARTAR

Alıntı Yaparak Cevapla

Jinekoloji (Kadın Hastalıkları Ve Dogum)

Eski 08-17-2012   #13
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Jinekoloji (Kadın Hastalıkları Ve Dogum)



Bebek Cinsiyet Tayini




Antik Çin, Mısır ve Yunan uygarlıklarından beri insanoğlu doğacak bebeğinin cinsiyetini doğmadan önce saptayacak ve istediği cinsiyette bebek sahibi olmasını sağlayacak fomüllerin peşinde koşmuştur Bu konuda sayısız hurafe, halk öyküsü ve sihirli öneriler ortaya atılmıştır Günümüzde bile bazı "otoriteler!" ve "konunun uzmanları!" çiftlere istedikleri cinsiyette çocuk sahibi olabilmeleri için yüzdeyüz garantili! öğütler vermeye devam etmektedirler Maalesef sadece bizim toplumumuzda değil en gelişmiş toplumlarda bile bu tür hokkabazlar rağbet görmektedir Erkek bebek için Y kromozomu taşıyan, kız bebek için ise X kromozomuna sahip spermin yumurtayı döllemesinin gerektiği bir asırdan beri bilinmesine rağmen1970'lerde Y kromozomu taşıyan spermlerin X'lerden ayrılabileceğinin keşfi ile isteyene istediği çocuğu vermenin bilimsel ve gerçekçi yolu açılmıştır


Zaman içerisinde yüksek teknolojiler geliştikçe X ve Y spermlerinin özellikleri daha iyi anlaşılmış ve bunları ayırmak için değişik teknikler gelişmiştir 1998 yılında Virginia'a da yapılan bir çalışmanın sonuçları spermlerin ayrılmasında yeni bir tekniği dünyaya duyurmuştur Bu teknik X ve Y spermlerin içerdikleri DNA oranlarına göre Y spermlerinin daha küçük ve hafif olmasına ve hareket hızlarına dayanmaktadır Erkeğin ejekulatı (menisi) filtre edilmekte ve daha sonra basınç altında çok ince ve çokuzun bir tüpe verilmektedirBu spermlerin neredeyse tek tek boruda ilerlemelerini sağlamaktadır Tüpün diğer ucu ikiye ayrılmakta ve birtkım teknikler ile X ve Y içeren spermler ayrılmaktadır Bu sistemin başarı oranı X yani kız için %85 iken erkek yani Y içinse %65 olarak bulunmuştur


Teknoloji gerektirmeyen ve kişilerin kendilerinin uygulayabileceği bir yöntem de 1989 yılında tanımlanmıştır Bu sistemde de Y spermlerinin daha küçük ve hızlı olduğu varsayımından yola çıkılmakta ve ilişki zamanlaması ile istenilen cinsiyette bebek sahibi olmak için öneriler verilmektedir Buna göre erkek bebek isteyen çiftler öncelikle yumurtlama anını saptamak için piyasada satılan kitleri günde 2 defa kullanmalı, testteki renk değişimine göre ovülasyonun 24 saat içinde olacağı saptandıktan sonra tek bir sefer ilişkde bulunmalı, bu ilişki renk değişiminden sonraki 24 saat içinde olmalı, ve derin penetrasyonu sağlayacak pozisyonlar tercih edilmelidir Bu sayede hızlı yüzen Y spermleri daha çabuk tüplere varabilecektir Kadının erkeğin boşalmasından önce orgazm olması da şansı arttıracaktırKadının orgazmı vajendeki pH dengesini alkali yönde değiştirerek sperm ile serviks salgılarının temasını güçlendirecektir Ek olarak ilişkiden 1 saat önce kafein içeren içeceklerin alınması spermlerin hızını arttıracaktır İlişkiden önce 3-4 gün süre ile erkeğin boşalmaması şarttır Bu sayede erkeğin sperm sayısı yükselecektir Kız isteyenler için de bunun tam tersini yapmak gerekmektedir Ovülasyonkitine gerek yoktur ve adet kanaması sona erdikten sonra sık cinsel ilişkide bulunmak yeterlidir


Ancak son zamanlarda yapılan çalışmalar bu yöntemin Tabiat Ana'nın verdiği olaslıklardan daha yüksek başarılar vermediğini ortaya koymuştur


İstenilen cinste bebek sahibi olmanın en garantili yolu embryo seçimidir Tüp bebek uygulamalarında embryo birkaç hücreli hale geldiğinde hücrelerden biri alınarak Y kormozomu baklır ve eğer istenilen cinsiyette ise rahimne yerleştirilir Bu yöntemin başarı şansı %100 dür


Etik Yönü

Cinsiyet tayininin en önemli engelleyicisi işin etik yönüdür Herhangi bir sebep olmadan çiftlere istedikleri cinsiyette bebek sahbi olmaları konusunda yardımcı olmak doğanın hassas dengelerini bozacaktırDeğişik toplumlarda farklı istekler olmasına rağmen özellikle ülkemizde erkek çocuğa olan merak geri dönüşü mümkün olmayan zararlar doğurabilir Bu yöntemler sadece belirli hastalıkların varlığında kullanılmalıdır Örneğin X-e bağlı geçiş gösteren kromozom bozukluğu olan çiftlerden doğacak kız bebekler %100 hasta olacağından bu tür çiftlerde yoğun çocuk isteği var ise değişik yöntemler ile kız bebek sahibi olmaları engellenebilir

Alıntı Yaparak Cevapla

Jinekoloji (Kadın Hastalıkları Ve Dogum)

Eski 08-17-2012   #14
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Jinekoloji (Kadın Hastalıkları Ve Dogum)



Bebeğin Eşinin (Plasentanın ) erken ayrılması




Abrubtio placenta hamileliğin, nadir görülen ancak hem anne hem de bebek hayatını tehlikeye atabilen çok ciddi bir komplikasyonudur Tanım olarak plasentanın doğumdan önce rahim duvarından ayrılmasıdır Gebeliğin son dönemlerinde görülen bebek ölümlerinin en önemli ve en sık görülen gelen nedenidir Dekolman olarak da tanımlanan abrubtio placentaya bağlı anne ölümleri modern takip yaklaşımları sayesinde günümüzde %1'in de altına düşmüştür


Plasenta gerek yapı gerekse işlev açısından kendine özgü ve başka örneği olmayan bir organdır Bebeğin rahim içindeki yaşamını sürdürebilmesi plasentanın sağlıklı işlev görmesine bağlıdır


Plasenta normalde bebeğin doğumunu takiben görevini tamamlayarak yerleşmiş olduğu yerden ayrılır ve vücut dışına atılır Bu doğumun üçüncü evresi olarak adlandırılır Plasentanın atılmasını takiben rahim kasları kasılarak açık olan kan damarlarının kapanmasını ve kanamanın durmasını sağlarlar Hamileliğin 20 haftasından sonra normal yerleşmiş olan bir plasentanın bebeğin doğmasından önce yapışık olduğu yerden kısmen ya da tamamen ayrılması ise dekolman olarak adlandırılır


NE SIKLIKTA GÖRÜLÜR

Plasental dekolman tüm gebeliklerin yaklaşık %1'inde görülen bir durumdur


ABRUPTİO PLACENTANIN SINIFLAMASI

Dekolman ile birlikte görülen komplikasyonların şiddeti ayrılmanın ve kanamanın miktarı ile direk ilişkilidir Dekolmanın şiddetini ve türünü tanımlamak için değişik sınıflamalar kullanılmaktadır:


Evreye göre sınıflama


Evre 0 Hastada herhangi bir bulgu yokturTanı doğumu takiben plasenta ayrıldıktan sonra arkasında kan pıhtısı görülmesi ile konur

Evre 1 Hastada rahimde hassasiyetle birlikte kanama vardır ancak ne annenin ne de bebeğin tehlikede olduğuna dair bir belirti yoktur

Evre 2 Rahimde hassasiyet ve sürekli kasılma (tetani) vardır Eşlik eden kanama olabilir ya da olmayabilir Annede şok tablosu yoktur ama bebek sıkıntıdadır

Evre 3 Uterusta şiddetli ve hiç gevşemeyen kasılmalar vardır Kanamanın miktarı 1 litreden fazladır ve anne adayı genellikle şok durumundadır Bebek büyük olasılıkla kaybedilmiştir


Kanamaya göre sınıflama


Aşikar kanama Belirgin şekilde vajinal kanama vardır Hastadaki bulguların şiddeti kanamanın miktarına bağlıdır Rahimde tetani ve hassasiyet olabilir ya da olmayabilir

Gizli kanama Belirgin bir vajinal kanama yoktur Plasentanın ayrılması nedeni ile oluşan kanama plasentanın arkasına hapsolduğu için vajinadan dışarıya akamaz Belirgin yakınma ve bulgu rahimde tetani ve hassasiyettir Bebek ya kaybedilmiştir ya da monitörde ciddi sıkıntı içinde olduğu görülür

Karışık Hem hassasiyet ve tetani hem de belirgin kanama vardır


Durumun şiddetine göre olan sınıflama


Hafif Plasentanın 1/6'sından daha az bir kısmı ayrılmıştır Kanama ya yoktur ya da 200 mililitrenin altınadır Hafif bir uterus hassasiyeti olabilir ancak bebeğin sıkıntıda olduğuna dair bir belirti yoktur

Orta Plasentanın 1/6 sı ile 2/3'ünde ayrılma vardır Koyu renkli kanama vardır ancak miktarı 1 litrenin altındadır Uterusta hassasiyet ve tetani vardır Bebekte plasental yetmezliğe bağlı sıkıntı belirtileri bulunur

Şiddetli Plasentanın 2/3'ünden daha fazlası ayrılmıştır ve sürekli bir uterin hassasiyet ile şiddetli ve hiç gevşemeyen kasılmalar vardır Kanama olabilir y ada olmayabilir Eğer doğum gerçekleşmezse bebeğin ölmesi kaçınılmazdır Damar içi pıhtılaşma problemi ortaya çıkarsa (DIC) anne adayının da hayatı tehlikeye girer


Hangi sınıflama olursa olsun kanama gizli olabilir Plasenta kenarlardan değil de ortadan ayrıldığında kan arka kısımda hapsolabilir ve dışarıya akmayacağı fark edilelemez Buna plasenta arkasına kanama anlamına gelen retroplasental kanama ya da hematom adı verilir Yaklaşık %20 olguda kanama gizli kalır


NEDEN OLUR?

Abrubtio placentaya yol açan mekanizma bilinmemekle birlikte plasentanın kendisini besleyen kan damarlarında yaşanan problemlerin bu duruma neden olduğu düşünülmektedir Plasentanın kan desteği azalınca yerleştiği endometrium dokusunda ölüm ve nekroz olur Daha sonra kan küçük kan damarları çatlar ve kanama başlar Rahim dolu olduğu için kanamayı kesmek üzere kasılamaz Kanama daha da artar ve plasenta arkasında oluşan basınç ayrılmayı daha da arttırır Ayrılma plasentanın kenarında olduğunda kan süzülerek vajinadan dışarı akarOrtada olan ayrılmalarda ise kan plasenta ve rahim arasında sıkışır Yüksek basınç altıdaki kan amniyon zarını geçerek amniyon sıvısına karışabilir Benzer şekilde rahim kas tabakası içinde de ilerleyebilir


Gebeliğe ait endometrium dokusu yüksek oranda pıhtılaşma faktörleri içerdiğinden kan hemen pıhtılaşır ancak daha sonra ortama gelen bazı maddelerin etksi ile pıhtı çözülür Bu durum devam ettiğinde birçeşit damar içi pıhtılaşma bozukluğu olan DIC tablosu ortaya çıkar ve anne kaybedilebilir


RİSK FAKTÖRLERİ

Abruptio placentanın nedeni bilinmemektedirBununla birlikte bazı risk faktörleri tanımlanmıştır Dekolmana yol açabileceği bilinen en önemli durum yüksek tansiyondur Gebelik zehirlenmesi olarak da bilinen preeklempsi varlığı dekolman açısından önemli bir risk faktörüdür Şiddetli preeklempsi olgularının yaklaşık yarısında değişik derecelerde dekolman görülür


Diğer risk faktörleri arasında:


34 haftadan önce zarların açılması (özellikle amniyon sıvısının az olması durumunda),

anne yaşının 35'in üzerinde olması,

uterin anomaliler,

myomlar,

dolaşım sistemini etkileyebilen şeker hastalığı gibi sistemik hastalıklar,

hamileliğin ileri dönemlerinde direkt karına olan travmalar

Sigara

Alkol

Uyuşturucu madde (kokain)

Çoğul gebelikler

Amniyon sıvısının fazla olması

Kordonun kısa olması

Özellikle basit gibi görünen travmalar dekolmana neden olabilir ve dekolmanın evresi 24 saat içinde 1'den üçe uzanabilir


Sigara damarlarda ani daralmaya neden olarak plasentanın beslenmesini bozabilir ve dekolmana yol açabilir Benzer şekilde haftada 14 ya da daha fazla bardak alkol alınması da dekolmana olan eğilimi arttırır


Çoğul gebeliklerde ilk bebek doğup rahimde ani bir boşalma olduğunda dekolmanın gerçekleşmesi ikinci bebeği riske atar


Dekolmanın kimde ve ne zaman, hangi şiddette ortaya çıkacağı önceden kestirilemez Bunu anlayabilecek hiçbir test yoktur


TEKRARLAMA RİSKİ

Daha önceki gebeliklerinde abruptio placenta olan hastalarda takip eden gebeliklerde durumun tekrar etme olasılığı %10-17 arasındadır Daha önceki 2 hamileliğinde dekolman olan hastalarda ise %20 olasılıkla durum tekrarlamaktadır


ANNEDEKİ ETKİLERİ

Modern takip yaklaşımları sayesinde dekolmana bağlı anne ölüm oranı %1'den daha aşağılara indirilmiştir Dekolman doğum eylemi başlamadan da görülebileceği gibi düzenli rahim kasılmaları başladıktan sonra da ortaya çıkabilir


Dekolmanın annedeki en önemli komplikasyonu kanamadır Kanamaya bağlı şok nedeni ile ölüm meydana gelebilir Kan transfüzyonu uygulamalarının eskiye göre daha kolay yapılabilmesi ve kan verilmesine bağlı komplikasyonların azalması sayesinde bu nedene bağlı ölüm oranlarında azalma sağlanmıştır İhmal edilmiş olgularda kanın pıhtılaşma sistemi bozulup DIC tablosu ortaya çıktığında durum daha da ciddileşir DIC varlığında yoğun kan ve kan ürünleri nakli gerekir Kanama kontrol edilemez ise anne ve bebeğin kaybedilmesi kaçınılmazdır Kanamanın şiddetine bağlı olarak hastada akut böbrek yetmezliği görülebilir Böbrekler damarlarda dolaşan kan miktarındaki azalmaya aşırı hassas organlardır Saatlik idrar çıkışının 30 mililitrenin altında olması böbrek hasarının bir göstergesidir


Gizli kanama varlığında rahim kas dokusu aşırı gerilerek yırtılabilir Bu hem annenin hem de bebeğin hayatını tehlikeye atabilecek bir komplikasyondur


Kanamaya bağlı olarak annede doğum sonrası anemi görülebilir Dekolmanı takiben doğum sonrası kan kaybı da normalden fazla olmaktadır Couvelarie adı verilen tabloda uterus kas dokusunun içi dahi kanla doludur ve bu nedenle doğum sonrasıda yeteri kadar kasılamaz Bu da kanama miktarının artmasına neden olur


Bu hastalarda doğum sonrası enfeksiyon riski de daha yüksektir

Alıntı Yaparak Cevapla

Jinekoloji (Kadın Hastalıkları Ve Dogum)

Eski 08-17-2012   #15
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Jinekoloji (Kadın Hastalıkları Ve Dogum)



BEBEKTEKİ ETKİLERİ

Dekolmanın bebek üzerindeki etkileri plasentanın ayrılması, bebeğe gelen kan ve oksijen miktarının azalması, annede kanama nedeni ile kan hacminin azalması ve rahimin kasılma yeteneğininin azalmasına bağlıdır Bu etkiler bebek ile anne arasındaki oksijen ve besin maddelerinin alışverişini bozar Şiddetki kanama varlığında vücut kan akımını beyin ve kalp gibi hayati organlara yönlendirir Rahim kadının hayatının devamı için gerekli bir organ olmadığından ulaşan kan miktarı azalır ve fetus tehlikeye girer


Fetus açısından riskler oksijensiz kalması nedeni ile sıkıntıya girmesi ve kanama dursa bile rahim ile temas eden plasenta yüzey alanındaki azalma bebeğin gereksinimlerini karşılamaya yetmemesidir En ileri aşamada ve müdahalede geç kalındığında bebek kaybedilebilir Doğum sonrası bebekte sinir sistemini ilgilendiren bozukluklar ortaya çıkabilir Bebeklerin bir kısmı erken doğuma bağlı prematürite nedeni ile kaybedilirler


BELİRTİLERİ

Daha önce de belirtildiği gibi abruptio placentanın temel bulgusu ağrıdır Klasik olarak bıçak saplanır tarzda çok keskin ve sürekli ağrı olur Ağrı ile beraber kanama görülebilir Ağrı hastaların yalnızca %50'sinde ortaya çıkar


TANI

Kanama olsun ya da olmasın gebeliğin son dönemlerinde ortaya çıkan ani ve şiddetli ağrı varlığında abruptio plasenta ilk önce akla gelmelidir


Belirtilerin varlığında tanı muayene ile konur Ultrason her zaman tanıya yardımcı değildir ve hastaların sadece %25'inde tanı koydurur Muayenede rahimin sürekli tahta gibi sert olması ve hiç gevşememesi tipiktirBu sert rahim dokunmaya karşı oldukça hassas ve ağrılıdır


TEDAVİ

Dekolman varlığınıda yaklaşım ve tedavi olayın ve kanamanın şiddetine bağlıdır Tek ve en etkli tedavi bebeğin doğurtulmasıdır Kanamanın ve ayrılmanın az olduğu durumlarda eğer anne ve bebekte hayati tehlike işaretleri yoksa ve gebelik haftası küçükse beklenebilir


Ortaya çıkan şok, DIC gibi durumlar uygun şekilde tedavi edilir


Ani başlayan şiddetli kanama varlığında acil sezaryen gerekli olabilir Bebeğin ölü olması ve kanamanın azalması durumunda ise vajinal doğum denenmelidir


Dekolman varlığında öncelikle anne adayının genel durumu değerlendirilir, nabız ve tansiyonuna bakılrak kanamanın miktarı tahmin edilmeye çalışılır Daha sonra geniş ve birden fazla sayıda damar yolu açılarak sıvı desteğine başlanırBu sırada kan bankası ile temas kurularak uygun sayıda kan hazırlanması gereklidir İdrar sondası takılarak saatlik idrar çıkışı kontrol edilir

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.