Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Nesil Bilinçlendirme Kampı - Gizli Tehlikeler & Tehditler > Atatürk Köşesi

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
ulu, önderin, şiirleri

Ulu Önder'in Şiirleri

Eski 07-12-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Ulu Önder'in Şiirleri



Tuna

Gafil hangi üç asır, hangi on asır
Tuna ezelden Türk diyarıdır
Bilinen tarihler söylememiş bunu,
Kalkıyor örtüler, örtülen doğacak
Dinleyin sesini doğan tarihin
Aydınlıkta karaltılı şafak
Yalan tarihi gömüp doğru tarihe gidin!

Nehirlerdir Türkün şaşmaz yol mühendisleri
Her nehir Türk'ü bilir her nehri
Tuna'nın da kıyısından gitti eski türk
Geçti eski Türk Tunayı da yararak
Kaç defa, hangi defa? Sormayınız nafile
Bilmez tarih bile
Tarih çocuk güdük tarih güdük
Sökün büyük, pek büyük
Sayılmaz, sayılmaz bu sökün
O kadar çok Tunadan geçtiği günler Türkün
Tunanın yalnız üst ve alt illeri değil,
Tunanın üstü de altı da yer
Dipdiri ve ölmez bir Türk vatanıdır
Tunanın üstünü yaptı vatan Türk
Bakarak, akarak, yararak geçti
Tunanın altını kabristan yaptı
Tunayla ruh oldu dipte yatan Türk
Tunanın sisden ve güneşten yorganı
Topraktan ve çakıldan yatağı ile
Akıyor "Türk'e vatanım" diye
Derindir görünmez Tunanın dibi
Türk coşkun Tuna gibi, Tuna coşkun Türk gibi

Tuna yalnız vatan değil, yeni ufuklara
Türk'ü götüren eski bir Tuna
Adam da ilk adamdır
Adam ile yaratıcı
"Yaradan" dediğimiz yaratan adamdı
İnsanlar tazelenir, mekanlar ihtiyarlar
Nesiller kaynaşıyor, coğrafya küçülüyor
Bırakılan yer göçtü
Bırakana göç düştü
Adamlar: "Haydin" dedi
Alpler "Hoş geldin" dedi


İnsan

Gelenler adamdı, buldukları insandı
İnsan yalnız Tanrının yarattığı mâhluk
İnsan mâhluktan, adam insandan çıktı
Tanrının insanı yer ve içer
İnsanın adamı düşünür ve yaratır


Oğuz Oğulları

Asyanın ortasında Oğuz oğulları
Avrupanın Alplerinde Oğuz torunları
Doğudan çıkan biz, batıda yine biz
Nerede olsa, ne olsa kendimizi biliriz
Hep insanlar kendilerini bilseler,
Bilinir o zaman ki hep biziz
Türk sadece bir milletin adı değil,
Türk bütün adamların birliğidir
Ey birbirine diş bileyen yığınlar,
Ey yığın yığın insan gafletleri
Yırtılmış gözlerdeki gafletten perde,
Dünya o zaman görecek hakikat nerede?
Hakikat nerede?


Bir Askerin Mezarına
(Harbiye talebesi iken yazmıştır)

Şurada, kabrin üzerinde konulmuş bir,
Beyaz taş var, onun altında bayraklar
Temevvüç ederken, kelleler uçuşurken
Celâdeti tâbân olurken aldığı cerîhai mevt
İle bu âlemi hîçîye vedâ etmiş bir
Asker yatıyor
Onun hâbı istirahate çekildiği şu
Makberin üzerine rüfekası eşki teessür döktüler
Kadınlar dümü rizi mâtem oldular İhtiyarlar
Nâle eylediler, çocuklar ağladılar
Şu söğüt ağacının nim setreylediği senin
Mezarın üzerine bir zırh başlık ile kılıç hak,
Olunmuştur İşte orası o kahramanı muhteremin
Câyi istirahatidir Ne mutlu ki, hâki pâye vatan
Ona nâilini intizar olmuş!


Beşike Hadisesi İçin
(Sinop 25 Kânunu Evvel 321 (1905) )

Çıkıyor gönüllere istimdadı
Sâmiamda vatanın feryâdı
Çıkıyor gönüllere istimdadı
Yaralı bir ananın evlâdı
Etmesin mi anaya imdadı?

Rumeli can veriyor yok mu ilaç
Edelim sıhhatini istimzaç;
Etmeyelim kimseyi izaç?

Zırhlılar her yeri tehdit ediyor,
Makedonya bunu tes'it ediyor
İnkırazı bize teyit ediyor

Yemenin purişi malumu cihan
Ne için eyledi millet isyân?
Zulme ister mi bu yoldan burhan
Turuşkalar bile aldı meydan

Hani kânun-u adaâlet nerede?
Mülk-ü millette himâye saadet nerede?
Haricen mülk-ü himaye nerede?
Bizde evvelki şecaat nerede?

Gelse Ertuğrul şöhret-i pervas
Eder elbette tahayyür ibraz
Vatanın feyzine kâdir olamaz
Yeniden fethine verseydi cevâz

Yıldırım görse şu ahvâlimizi
Ateş kahrı yakar hâlimizi,
Af eder mi bizim efâlimizi,
Mahveder cumle-i emsâlimizi,

Ey büyük Fâtih'i İstanbul'un
Bu revş olmadı mı makbulün
Sây ile toplanılan mahsulün
Berhava oldu fakat meçhulün

Yazık oldu Vatana âh yazık
Her ağızdan çıkıyor: Eyvâh yazık!
Acısın bizlere, âh yazık!


Kaside-i İstibdat Yahut Kırmızı İzler
(Şanlı Ordu Gazetesi : 24 Kasım 1908 )

Bir köhne kadit parçası, bir çehrei menhus,
Zulmetler içinde mütereddit, mütelâşi,
Daim mütefekkir görünen, kendine mahsus
Efkârı sakimane ile âleme karşı
Ateş saçarak etmede her gün bizi tehdit,
Âmali harisanesini eyledi tezyit
Gördükçe bu mazlumlarını, sinesi mağrur,
Tırnaklarını aileler kalbine saplar;
Mağdurlarının her biri bir kûşede ağlar,
Katlandı vatan görmeğe evlâdını makhur
Birçoklarımız mahpes-ü menfada süründük
Ey gazii mecruhu vega dideye döndük
Ey kanlı eliyle vatan âmaline hail,
Ey enmilei sürbu cinayata delâil
Teşkil eden ey köhne kadit, katili efkâr,
Ey katili şübbanı vatan, katili ahrar,
Ey varlığı bir millet için bâdii zillet
Ey çehresi ifrite veren dehşeti vahşet,
Zindanları, menfaları, mahpesleri doldur,
Ziniciri esaretle bütün hisleri dondur
Tesmimi nefes, nefyi ebet, sonra denizler
Her girdiğin evlerde durur kırmızı izler
Kâbusi hiyanetle vatan can çekişirken
Âtimizi dendanı harisin kemirirken
Bir gün Rumeli dağları envara boyandı;
Hürriyetin enfası ile herkes uyandı


Hayat Serenadı
(Verlaine'den Çeviri - Salih Bozok'a Sofya'dan gönderilen mektup)

Hayat kısadır
Biraz hayal
Biraz aşk
Ve sonra Allah'a ısmarladık

Hayat boştur
Biraz kin
Biraz ümit
Ve sonra Allah'a ısmarladık

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.