Hatay Turistik Yerler |
10-14-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Hatay Turistik YerlerHatay Turistik Yerler Hatay /Hatay Turistik Yerler Antakya Kalesi ve Surları: MÖ 300 yıllarında İskender’in generallerinden Seleucos I Nikator tarafından kurulan Antakya Kalesi dünyanın önemli yapıları arasında yer alır Sırasıyla Seleucoslar Romalılar Bizanslılar Haçlılar Selçuklular ve Osmanlılar tarafından kullanılarak zamanımıza kadar gelebilmiştir Sayısız depremler ve savaşlar sonucunda çok harap olmuştur Bugün ayakta kalan duvarların büyük bir kısmı MS 6 yy’da Bizans İmparatoru Justinianus tarafından yapılmıştır Kale duvarları ; Asi Nehri’nin kenarından başlayarak Silpius Dağları arasında dolanıp Küçükdalyan’da tekrar nehre kavuşmaktaydı Şimdi ancak Silpius Dağı üzerindeki kısımlar bulunmaktadır StPierre Kilisesi: Antakya-Reyhanlı yolu üzerinde kente 2 Km uzaklıkta Habib Neccar Dağ’ı yakınındadır Doğal bir mağara olup eklemelerle Kiliseye dönüştürülmüştür İsa’nın 12 havarisinden biri olan StPierre (Aziz Petros) Antakya’ya MS 29-40 tarihleri arasında gelmiş ve Hıristiyanlığı yaymaya çalışmış İlk dini toplantının yapıldığı bu kilisede cemaat ilk kez Hıristiyan adını almış Hıristiyanlığın ilk kilisesi olarak bilinir Bu mağara MS XII-XIII yy’larda Haçlılar tarafından ön cephesine yapılan ilave inşaat ile gotik tarzda bir kilise şekline çevrilmiş mağaranın tabanında tahrip olmuş bir şekilde MS 4 ve 5 Yüzyıllara ait mozaik kalıntısı vardır Ayrıca bir altar niş içinde mermer küçük StPierre’nin heykeli kutsal sayılan su saldırı esnasında cemaatin gizlice kaçmasına yarayan tünel bulunmaktadır Kilise 1963 yılında Papa VI Paul tarafından Hıristiyanlar için Hac yeri ilan edilmiştir Her yıl 29 Haziran’da Katolik Kilisesince burada bir ayin düzenlenmektedir Haron (Charonion) Kabartması ; St Pierre Kilisesinin 200 m kuzeyinde bulunan kabartmalar kayalara oyulmuş dev bir büstle dikkat çeker Büst başında örtü bulunan tamamlanmayan bir kadın portresini andırmaktadır Kabartmalar I Yüzyılda Antiochus zamanında bir veba salgını sırasında yapılmıştır Demirkapı : St Pierre Kilisesi yakınından geçen Hacıkürüş Deresinden akan şiddetli selleri kontrol altına alabilmek için Habib Neccar Dağı ile Haçdağı’nı birbirinden ayıran derin ve dar vadi üzerinde yüksek ve sağlam bir duvar yapılmıştır Şehir kapılarından biri de (Demirkapı) aynı zamanda sur görevi yapan bu duvar üzerindedir St Pierre Kilisesi yanından Demirkapı’ya gidilebilmektedir Ortodoks Kilisesi (Aziz Piyer ve Aziz Paul Kilisesi) : Antakya’da Hürriyet Caddesi’nde bulunan Kilisenin yapımına 1860’lı yıllarda başlanmış ancak 1872 depreminde büyük hasar görmüş tekrar başlayan yapım çalışmaları 1900 yılında tamamlanmıştır SU KANALLARI : Seleukos ve Roma dönemlerinde Harbiye çağlayanlarından Antakya’ya su getirmek için yapılan 10 km uzunluğundaki kanalların ve köprülerin kalıntılarını bugün de görmek mümkündür Bunların en belirgin bölümleri Harbiye-Antakya arasındaki kalıntılar ile Antakya’da Devlet Hastanesi yakınlarında bulunan “Memekli Köprü”dür ÇEŞMELER : Antakya içinde yer yer bazı binaların bitişiğinde ya da duvarlarına yapışık olarak yapılmış eski taş çeşmelere rastlanır Bunlardan bir kısmı 19 yüzyıldan kalmıştır Büyük bir kısmı ise 20 yüzyıl başlarında yapılmıştır ve “Zugaybe Çeşmesi” adıyla anılırlar Suyu 1 Dünya Savaşı yıllarında Dursunlu Köyü yakınlarından imece usulü ile getirilen bu çeşmeler şahıslar tarafından yaptırılmıştır hemen hepsi halen kullanılır Bu çeşmelerin suyu yumuşak içimli soğuktur Harbiye (Daphne) Hatay’ın çağlayanlar bölgesi olan Harbiye 6 km’lik bir yolla Antakya’ya bağlanır Şelaleleri ile çok serin olduğundan yerli ve yabancı turistlerin ziyaret ettiği bir mesire yeridir Platonun güneyinden fışkıran kaynaklar çeşitli şelaleleri meydana getirdikten sonra Asi Nehrine karışırlar Bu şelalelerin Antik çağdaki isimleri Kastalia Pallas ve Saramanna’dır Harbiye’de yapılan arkeolojik araştırmalardan anlaşılacağı üzere kazı neticesinde elde edilen buluntulardan MÖ 4500-3000 tarihinden itibaren yerleşim yeri olarak kullanıldığı bilinmektedir Hellenistik ve Roma devrinde zengin halk kesimi Antik çağda da bir mesire yeri olarak kullanılabilmesi için büyük malikaneler ve villalar yaptırmışlardır Makedonya Kralı büyük İskender’in generallerinden I Seleucus Nikator Antakya’yı kurarken burayı da imar etmeyi ihmal etmemiştir Asıl gelişme Helenistik devri krallarından Antiochus Epiphanos zamanında olmuştur Bu devirde Apollon mabedi inşaa edilmiştir Roma çağında ilk önce İmparator Pompeus imara başlamış daha sonra diğer imparatorlar tarafından hamamlar büyük villalar inşaa edilmiştir Antik çağda bütün Yakındoğu’da Apollo adına düzenlenen yarışlar ve oyunlarla ün kazanan bu yer 1268’de Memlukluların eline geçtikten sonra bir daha eski parlak dönemine erişememiştir Çevlik (Seleukeia Pieria) :Antakya’nın 35 km batısında Musa Dağı’nın güne-yinde kurulmuş antik şehirdir Bu bölgede ilk iskan MÖ 4500 yıllarına kadar iner Bütün dünyaca bilinen tarihi Seleukoslarla başlar Büyük İskender’in ölümünden sonra generalleri arasında paylaşılan ve burayı da içine alan topraklar generallerin-den Seleucus’a kalır Seleukoslar merkezleri Babil olmasına rağmen buradan Akdeniz’e hükmetmek istiyorlardı Bunun güçlü-ğünü anlayan İmparator önce burayı devletinin başkenti yapmayı düşün dü Ancak her an denizden saldırıya uğraması mümkün ve savunması güç olan bu şehri başkent yap-maktan vazgeçerek Antakya’ya yöneldi Roma egemenliğine geçtiğinde de önemi daha da artmıştır Daha sonra Bizans hakimiyetine geçmiştir Bu dönemde liman eski önemini kaybetmiştir Seleukeia Pieria şehri aşağı ve yukarı şehir olmak üzere iki kısımdan kurulmuştur Yukarı şehir deniz seviyesinden 300 metredir Burada büyük malikaneler mabetler ve resmi binalar bulunmaktadır Aşağı şehir liman ve çevresinde kurulmuştur Aynı zamanda burada büyük bir hamam ve küçük bir tiyatro bulunmaktadır Şehrin ÇARŞI’ı ve EL-MİNA ismini taşıyan iki kapısı bulunmaktadır Şehrin tamamı bir surla çevrilidir Dor Mabedi : Tümüyle beyaz mermerden yapılan mabedin kalıtları Kapısuyu Köyü’ne giden yolun 2 km’sinde bulunur Bir zamanlar Seleukeia kentinin merkezinde yer almış kral mabedi olarak tüm şehri görecek şekilde inşaa edilmiştir Tapınaktan geriye sütun parçaları başlıklar mermer altlıklar büyük temel taşları kalmıştır Titus Vespasianus Tüneli : Seleukeia Pieria antik kentininin aşağı şehir kısmında bulanan tünel İÖ I yüzyılda yapılmıştır Samandağ en canlı günlerinde dağlardan inerek yaşamı tehdit eden sel ve taşkınlarla baş etmek durumundaydı Nitekim akıntıların sürüklediği toprak limanı kullanılmaz duruma getirmişti Bunun üzerine Roma imparatoru Vespasianus şehrin etrafını dolanacak böylece akıntıların yönünü değiştirecek bir tünelin yapımını emretti İnşaat İS 69 da başladı İS 81 yılında halefi ve oğlu Titus tarafından bitirildi Tümüyle dağ içine oyulan tünel 1380 m uzunluğunda 7 m yüksekliğinde 6 m genişliğindedir Tünelin her iki ucunda Vespasianus’a ait kitabe bulunmaktadır |
Hatay Turistik Yerler |
10-14-2012 | #2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Hatay Turistik YerlerKaya Mezarı ve Beşikli Mağara: Titus tünelininin yakınındadır Yolu tünelin girişinden ayrılır Geniş alana yayılan mezarlık kayalık yamaçlara oyularak yapılmıştır Mezarlarda Romalılara ait 12 adet Kral mezarı bulunmuştur Kral ailesine ait mezarların yanı sıra halka ait olanlarda vardır Nekrepolun hemen yukarısında o dönemde resmi daire olarak kullanılan çalışma odalarının kalıntıları mevcuttur Aççana (Alalah) Hitit Saray Harebesi :Antakya - Reyhanlı Karayolunun 22 Km’sinde yolun sağında yer almaktadır MÖ 19 ve 15 yüzyıllara ait iki saray kalıntısı mevcuttur Aççana Höyüğü Antik (Alalah) şehrinin kalıntısıdır İlk iskan MÖ 3400 yılında başlamıştır Mısırlılar Mitaniler Mezopatomya devletleri ve Etiler gibi kavimlerinin de yerleşim alanı olarak kullandığı 17 yerleşme tabakası mevcuttur 4 7 tabakalarında büyük saraylar vardır En eski saray 7 Tabakalarda Babil Kralı Hammurabi ile çağdaş Yamhat ve Hitit Prensi Yarım-Lim tarafından inşaa edilmiş olanıdır Bu saray MÖ 18 Yüzyıla aittir MÖ 15 yüzyıla ait 4 tabaka sarayı bu sarayın hemen bitişiğindedir Kral Nigme- Pa’ya Aittir Saraylar taş temeller üzerine kerpiçle inşaa edilmiş olup daireler bir iç avlunun etrafında sıralanan mekanlar dizini halindedir İssos Harabeleri : Erzin ilçesi sınırları içinde Adana yolu ile deniz arasında Seleukos döneminden Epiphania kentine ait olan ve “İssos Harabeleri” olarak bilinen su kemerlerinin kalıntılarıdır Danaahmetli Köprüsü : Kırıkhan Ovasında Karasu Nehri üzerinde 6 gözlü bir taş köprüdür Köprünün 16 yüzyıla ait olduğu sanılmaktadır Demirköprü: Antakya-Reyhanlı yolunun 20 Kilometresinde aynı adla anılan köyde Asi Nehri üzerinde bulunan bu taş köprü yıkılan Antakya köprüsünün bir benzeridir Ortaçağda bu köprü bölgenin en önemli geçitlerinden ve Antakya’nın savunmasında büyük rol oynayan yerlerden biriydi Köprünün iki ucunda da kuleler ve kapılar vardı Osmanlı döneminde burada derbent teşkilatı vardı ve geçiş ücretliydi Kuleler 1837 yılında depremde yıkılmıştır Köprü halen sağlamdır Kızlar Sarayı (Kasr El Banet) : Reyhanlı-Halep asfaltı üzerinde (tampon bölgede) bulunmaktadır Bu sarayın bölgeyi kontrol altında tutan bir merkez olduğu ve Bizans devrine ait olduğu sanılmaktadır Saray girişine iki taraflı kesme iri blok taşlardan oluşan bir geçitten girilmektedir Giriş kısmı yıkılmıştır Orta kısmında yüksek kare planlı bir kule bulunmaktadır Kule yıkılmaya yüz tutmuştur Kulenin kuzey tarafında çeşitli oda kalıntılarına rastlanılmıştır Bu odalarının sarayı koruyan askerler tarafından kullanıldığı düşünülmektedir Kulenin doğu tarafında nişler içerisine yerleştirilmiş 8 adet sonradan tahrip edilmiş mezar kısımları ile su deposu alanı mevcuttur Bu kısmın örtü sisteminin düz dam olduğu taşlar üzerindeki ahşap atıl deliklerinden anlaşılmaktadır Kulenin güney tarafında kilise kalıntısına rastlanmıştır Antakya Kalesi ve Surları: MÖ 300 yıllarında İskender’in generallerinden Seleucos I Nikator tarafından kurulan Antakya Kalesi dünyanın önemli yapıları arasında yer alır Sırasıyla Seleucoslar Romalılar Bizanslılar Haçlılar Selçuklular ve Osmanlılar tarafından kullanılarak zamanımıza kadar gelebilmiştir Sayısız depremler ve savaşlar sonucunda çok harap olmuştur Bugün ayakta kalan duvarların büyük bir kısmı MS 6 yy’da Bizans İmparatoru Justinianus tarafından yapılmıştır Kale duvarları ; Asi Nehri’nin kenarından başlayarak Silpius Dağları arasında dolanıp Küçükdalyan’da tekrar nehre kavuşmaktaydı Şimdi ancak Silpius Dağı üzerindeki kısımlar bulunmaktadır StPierre Kilisesi: Antakya-Reyhanlı yolu üzerinde kente 2 Km uzaklıkta Habib Neccar Dağ’ı yakınındadır Doğal bir mağara olup eklemelerle Kiliseye dönüştürülmüştür İsa’nın 12 havarisinden biri olan StPierre (Aziz Petros) Antakya’ya MS 29-40 tarihleri arasında gelmiş ve Hıristiyanlığı yaymaya çalışmış İlk dini toplantının yapıldığı bu kilisede cemaat ilk kez Hıristiyan adını almış Hıristiyanlığın ilk kilisesi olarak bilinir Bu mağara MS XII-XIII yy’larda Haçlılar tarafından ön cephesine yapılan ilave inşaat ile gotik tarzda bir kilise şekline çevrilmiş mağaranın tabanında tahrip olmuş bir şekilde MS 4 ve 5 Yüzyıllara ait mozaik kalıntısı vardır Ayrıca bir altar niş içinde mermer küçük StPierre’nin heykeli kutsal sayılan su saldırı esnasında cemaatin gizlice kaçmasına yarayan tünel bulunmaktadır Kilise 1963 yılında Papa VI Paul tarafından Hıristiyanlar için Hac yeri ilan edilmiştir Her yıl 29 Haziran’da Katolik Kilisesince burada bir ayin düzenlenmektedir Haron (Charonion) Kabartması ; St Pierre Kilisesinin 200 m kuzeyinde bulunan kabartmalar kayalara oyulmuş dev bir büstle dikkat çeker Büst başında örtü bulunan tamamlanmayan bir kadın portresini andırmaktadır Kabartmalar I Yüzyılda Antiochus zamanında bir veba salgını sırasında yapılmıştır Demirkapı : St Pierre Kilisesi yakınından geçen Hacıkürüş Deresinden akan şiddetli selleri kontrol altına alabilmek için Habib Neccar Dağı ile Haçdağı’nı birbirinden ayıran derin ve dar vadi üzerinde yüksek ve sağlam bir duvar yapılmıştır Şehir kapılarından biri de (Demirkapı) aynı zamanda sur görevi yapan bu duvar üzerindedir St Pierre Kilisesi yanından Demirkapı’ya gidilebilmektedir Ortodoks Kilisesi (Aziz Piyer ve Aziz Paul Kilisesi) : Antakya’da Hürriyet Caddesi’nde bulunan Kilisenin yapımına 1860’lı yıllarda başlanmış ancak 1872 depreminde büyük hasar görmüş tekrar başlayan yapım çalışmaları 1900 yılında tamamlanmıştır SU KANALLARI : Seleukos ve Roma dönemlerinde Harbiye çağlayanlarından Antakya’ya su getirmek için yapılan 10 km uzunluğundaki kanalların ve köprülerin kalıntılarını bugün de görmek mümkündür Bunların en belirgin bölümleri Harbiye-Antakya arasındaki kalıntılar ile Antakya’da Devlet Hastanesi yakınlarında bulunan “Memekli Köprü”dür |
Hatay Turistik Yerler |
10-14-2012 | #3 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Hatay Turistik YerlerÇEŞMELER : Antakya içinde yer yer bazı binaların bitişiğinde ya da duvarlarına yapışık olarak yapılmış eski taş çeşmelere rastlanır Bunlardan bir kısmı 19 yüzyıldan kalmıştır Büyük bir kısmı ise 20 yüzyıl başlarında yapılmıştır ve “Zugaybe Çeşmesi” adıyla anılırlar Suyu 1 Dünya Savaşı yıllarında Dursunlu Köyü yakınlarından imece usulü ile getirilen bu çeşmeler şahıslar tarafından yaptırılmıştır hemen hepsi halen kullanılır Bu çeşmelerin suyu yumuşak içimli soğuktur Harbiye (Daphne) Hatay’ın çağlayanlar bölgesi olan Harbiye 6 km’lik bir yolla Antakya’ya bağlanır Şelaleleri ile çok serin olduğundan yerli ve yabancı turistlerin ziyaret ettiği bir mesire yeridir Platonun güneyinden fışkıran kaynaklar çeşitli şelaleleri meydana getirdikten sonra Asi Nehrine karışırlar Bu şelalelerin Antik çağdaki isimleri Kastalia Pallas ve Saramanna’dır Harbiye’de yapılan arkeolojik araştırmalardan anlaşılacağı üzere kazı neticesinde elde edilen buluntulardan MÖ 4500-3000 tarihinden itibaren yerleşim yeri olarak kullanıldığı bilinmektedir Hellenistik ve Roma devrinde zengin halk kesimi Antik çağda da bir mesire yeri olarak kullanılabilmesi için büyük malikaneler ve villalar yaptırmışlardır Makedonya Kralı büyük İskender’in generallerinden I Seleucus Nikator Antakya’yı kurarken burayı da imar etmeyi ihmal etmemiştir Asıl gelişme Helenistik devri krallarından Antiochus Epiphanos zamanında olmuştur Bu devirde Apollon mabedi inşaa edilmiştir Roma çağında ilk önce İmparator Pompeus imara başlamış daha sonra diğer imparatorlar tarafından hamamlar büyük villalar inşaa edilmiştir Antik çağda bütün Yakındoğu’da Apollo adına düzenlenen yarışlar ve oyunlarla ün kazanan bu yer 1268’de Memlukluların eline geçtikten sonra bir daha eski parlak dönemine erişememiştir Çevlik (Seleukeia Pieria) :Antakya’nın 35 km batısında Musa Dağı’nın güne-yinde kurulmuş antik şehirdir Bu bölgede ilk iskan MÖ 4500 yıllarına kadar iner Bütün dünyaca bilinen tarihi Seleukoslarla başlar Büyük İskender’in ölümünden sonra generalleri arasında paylaşılan ve burayı da içine alan topraklar generallerin-den Seleucus’a kalır Seleukoslar merkezleri Babil olmasına rağmen buradan Akdeniz’e hükmetmek istiyorlardı Bunun güçlü-ğünü anlayan İmparator önce burayı devletinin başkenti yapmayı düşün dü Ancak her an denizden saldırıya uğraması mümkün ve savunması güç olan bu şehri başkent yap-maktan vazgeçerek Antakya’ya yöneldi Roma egemenliğine geçtiğinde de önemi daha da artmıştır Daha sonra Bizans hakimiyetine geçmiştir Bu dönemde liman eski önemini kaybetmiştir Seleukeia Pieria şehri aşağı ve yukarı şehir olmak üzere iki kısımdan kurulmuştur Yukarı şehir deniz seviyesinden 300 metredir Burada büyük malikaneler mabetler ve resmi binalar bulunmaktadır Aşağı şehir liman ve çevresinde kurulmuştur Aynı zamanda burada büyük bir hamam ve küçük bir tiyatro bulunmaktadır Şehrin ÇARŞI’ı ve EL-MİNA ismini taşıyan iki kapısı bulunmaktadır Şehrin tamamı bir surla çevrilidir Dor Mabedi : Tümüyle beyaz mermerden yapılan mabedin kalıtları Kapısuyu Köyü’ne giden yolun 2 km’sinde bulunur Bir zamanlar Seleukeia kentinin merkezinde yer almış kral mabedi olarak tüm şehri görecek şekilde inşaa edilmiştir Tapınaktan geriye sütun parçaları başlıklar mermer altlıklar büyük temel taşları kalmıştır Titus Vespasianus Tüneli : Seleukeia Pieria antik kentininin aşağı şehir kısmında bulanan tünel İÖ I yüzyılda yapılmıştır Samandağ en canlı günlerinde dağlardan inerek yaşamı tehdit eden sel ve taşkınlarla baş etmek durumundaydı Nitekim akıntıların sürüklediği toprak limanı kullanılmaz duruma getirmişti Bunun üzerine Roma imparatoru Vespasianus şehrin etrafını dolanacak böylece akıntıların yönünü değiştirecek bir tünelin yapımını emretti İnşaat İS 69 da başladı İS 81 yılında halefi ve oğlu Titus tarafından bitirildi Tümüyle dağ içine oyulan tünel 1380 m uzunluğunda 7 m yüksekliğinde 6 m genişliğindedir Tünelin her iki ucunda Vespasianus’a ait kitabe bulunmaktadır Kaya Mezarı ve Beşikli Mağara: Titus tünelininin yakınındadır Yolu tünelin girişinden ayrılır Geniş alana yayılan mezarlık kayalık yamaçlara oyularak yapılmıştır Mezarlarda Romalılara ait 12 adet Kral mezarı bulunmuştur Kral ailesine ait mezarların yanı sıra halka ait olanlarda vardır Nekrepolun hemen yukarısında o dönemde resmi daire olarak kullanılan çalışma odalarının kalıntıları mevcuttur Aççana (Alalah) Hitit Saray Harebesi :Antakya - Reyhanlı Karayolunun 22 Km’sinde yolun sağında yer almaktadır MÖ 19 ve 15 yüzyıllara ait iki saray kalıntısı mevcuttur Aççana Höyüğü Antik (Alalah) şehrinin kalıntısıdır İlk iskan MÖ 3400 yılında başlamıştır Mısırlılar Mitaniler Mezopatomya devletleri ve Etiler gibi kavimlerinin de yerleşim alanı olarak kullandığı 17 yerleşme tabakası mevcuttur 4 7 tabakalarında büyük saraylar vardır En eski saray 7 Tabakalarda Babil Kralı Hammurabi ile çağdaş Yamhat ve Hitit Prensi Yarım-Lim tarafından inşaa edilmiş olanıdır Bu saray MÖ 18 Yüzyıla aittir MÖ 15 yüzyıla ait 4 tabaka sarayı bu sarayın hemen bitişiğindedir Kral Nigme- Pa’ya Aittir Saraylar taş temeller üzerine kerpiçle inşaa edilmiş olup daireler bir iç avlunun etrafında sıralanan mekanlar dizini halindedir İssos Harabeleri : Erzin ilçesi sınırları içinde Adana yolu ile deniz arasında Seleukos döneminden Epiphania kentine ait olan ve “İssos Harabeleri” olarak bilinen su kemerlerinin kalıntılarıdır Danaahmetli Köprüsü : Kırıkhan Ovasında Karasu Nehri üzerinde 6 gözlü bir taş köprüdür Köprünün 16 yüzyıla ait olduğu sanılmaktadır Demirköprü: Antakya-Reyhanlı yolunun 20 Kilometresinde aynı adla anılan köyde Asi Nehri üzerinde bulunan bu taş köprü yıkılan Antakya köprüsünün bir benzeridir Ortaçağda bu köprü bölgenin en önemli geçitlerinden ve Antakya’nın savunmasında büyük rol oynayan yerlerden biriydi Köprünün iki ucunda da kuleler ve kapılar vardı Osmanlı döneminde burada derbent teşkilatı vardı ve geçiş ücretliydi Kuleler 1837 yılında depremde yıkılmıştır Köprü halen sağlamdır Kızlar Sarayı (Kasr El Banet) : Reyhanlı-Halep asfaltı üzerinde (tampon bölgede) bulunmaktadır Bu sarayın bölgeyi kontrol altında tutan bir merkez olduğu ve Bizans devrine ait olduğu sanılmaktadır Saray girişine iki taraflı kesme iri blok taşlardan oluşan bir geçitten girilmektedir Giriş kısmı yıkılmıştır Orta kısmında yüksek kare planlı bir kule bulunmaktadır Kule yıkılmaya yüz tutmuştur Kulenin kuzey tarafında çeşitli oda kalıntılarına rastlanılmıştır Bu odalarının sarayı koruyan askerler tarafından kullanıldığı düşünülmektedir Kulenin doğu tarafında nişler içerisine yerleştirilmiş 8 adet sonradan tahrip edilmiş mezar kısımları ile su deposu alanı mevcuttur Bu kısmın örtü sisteminin düz dam olduğu taşlar üzerindeki ahşap atıl deliklerinden anlaşılmaktadır Kulenin güney tarafında kilise kalıntısına rastlanmıştır Kızlar Sarayının bütününde malzeme olarak kesme büyük blok taşlar kullanılmıştır Ayrıca mezarlık kapısı girişinde bir Latin haçı ile rozet motifi yer almaktadır Kilisenin güney cephesindeki kapı üzerinde alçak kabartma halinde akanthos yaprağı motifi vardır Kızlar Sarayının bütününde malzeme olarak kesme büyük blok taşlar kullanılmıştır Ayrıca mezarlık kapısı girişinde bir Latin haçı ile rozet motifi yer almaktadır Kilisenin güney cephesindeki kapı üzerinde alçak kabartma halinde akanthos yaprağı motifi vardır |
|