Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Kültür - San'at & Eğitim > Ülke & Şehirler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
abd, amerika, birleşik, devletleri

Amerika Birleşik Devletleri (ABD)

Eski 05-01-2009   #1
Şengül Şirin
Varsayılan

Amerika Birleşik Devletleri (ABD)






Açıklama Amerika Birleşik Devletleri (USA) Gönderen admin Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ABDgif Ülkenin Resmi adı: Amerika Birleşik Devletleri

kısaltma: US yada USA (ing), ABD (tr)

Yönetim biçimi: Federal Cumhuriyet

Başkenti: Washington, DC


İdari Bölümleri: 50 eyalet ve 1 bölge; Alabama, Alaska, Arizona, Arkansas, California, Colorado, Connecticut, Delaware, Kolombiya, Florida, Georgia, Hawaii, Idaho, Illinois, Indiana, Iowa, Kansas, Kentucky, Louisiana, Maine, Maryland, Massachusetts, Michigan, Minnesota, Mississippi, Missouri, Montana, Nebraska, Nevada, New Hampshire, New Jersey, New Mexico, New York, Kuzey Carolina, Kuzey Dakota, Ohio, Oklahoma, Oregon, Pennsylvania, Rhode Adası, Güney Carolina, Güney Dakota, Tennessee, Texas, Utah, Vermont, Virginia, Washington, Batı Virginia, Wisconsin, Wyoming

Bağımlı toprakları: Amerikan Samoa, Baker Adaları, Guam, Howland Adası, Jarvis Adası, Johnston Atol, Kingman Rsifi, Midway Adaları, Navassa Adası, Kuzey Mariana Adaları, Palmyra Atolu, Porto Riko, Virgin Adaları, Wake Adası
Bağımsızlık Günü: 4 Haziran 1776 (Büyük Britanya'dan)
Milli Bayramları: Bağımsızlık günü, 4 Haziran (1776)

Anayasası: 17 Eylül 1787, 4 Mart 1789 tarihinde yeniden düzenlenmiştir
Üye Olduğu Uluslararası Örgüt ve Kuruluşlar: APEC (Asya-Pasifik Ekonomik İşbirliği Forumu), ARF, AsDB (Asya Kalkınma Bankası), ASEAN (Güneydoğu Asya Ülkeleri Örgütü), AG (Avustralya Grubu), BIS (Uluslararası İmar Bankası), CCC (Gümrük İşbirliği Konseyi), CE (Avrupa Konseyi), CERN (Avrupa Nükleer Araştırma Teşkilatı), CP, EAPC (Avrupa - Atlantik Ortaklık Konseyi), EBRD (Avrupa Yatırım ve Kalkınma Bankası), ECE (Birleşmiş Milletler Avrupa Ekonomik Komisyonu), ECLAC (Birleşmiş Milletler Latin Amerika ve Karayipler Komisyonu), ESCAP (Asya ve Pasifikler Ekonomik ve Sosyal Komisyonu), FAO (Tarım ve Gıda Örgütü), G-5, G-7, G-10, IADB (Amerika Bölgesi Kalkınma Bankası), IAEA (Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı), IBRD (Uluslararası İmar ve Kalkınma Bankası), ICAO (Uluslararası Sivil Havacılık Örgütü), ICC (Milletlerarası Ticaret Odası), ICFTU (Uluslararası Serbest Ticaret Birlikleri Konfederastonu), ICRM (Uluslararası Kızılhaç ve Kızılay Hareketi), IDA (Uluslararası Kalkınma Birliği), IEA (Uluslararası Enerji Ajansı), IFAD (Uluslararası Tarımsal Kalkınma Fonu), IFC (Uluslararası Finansman Kurumu), IFRCS (Uluslararası Kızılhaç ve Kızılay Toplulukları Federasyonu), IHO (Uluslararası Hidrografi Örgütü), ILO (Uluslarası Çalışma Örgütü), IMF (Uluslararası Para Fonu), IMO (Uluslararası Denizcilik Örgütü), Inmarsat (Uluslararası Denizcilik Uydu Teşkilatı), Intelsat (Uluslararası Telekomünikasyon ve Uydu Örgütü), Interpol (Uluslararası Polis Teşkilatı), IOC (Uluslararası Olimpiyat Komitesi), IOM (Uluslararası Göçmen Teşkilatı), ISO (Uluslararası Standartlar Örgütü), ITU (Uluslararası Haberleşme Birliği), MINURSO (BM Bati Sahra Referandum Misyonu), MIPONUH, NAM, NATO (Kuzey Atlantik Asemblesi), NEA (Nükleer Enerji Kurulu), NSG, OAS (Amerika Devletleri Teşkilatı), OECD (Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü),OPCW, OSCE (Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Örgütü), PCA (Daimi Hakemlik Mahkemesi), SPC (Güney Pasifik Komisyonu), UN (Birleşmiş Milletler), UN Güvenlik Konseyi, UNCTAD (Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı), UNHCR (BM Mülteciler Yüksek Komiserliği), UNIKOM (BM Irak-Kuveyt Gözlem Misyonu), UNITAR (BM Eğitim Araştırma Enstitüsü), UNMEE (BM Etyopya-Eritre Misyonu), UNMIBH (BM Bosna Hersek Misyonu), UNMIK (BM Kosova Geçici Yönetimi), UNOMIG (BM Gürcistan Gözlem Misyonu), UNRWA (BM Filistin Mültecileri Yardım Komisyonu), UNTAET (BM Doğu Timor Geçiş Yönetimi), UNTSO (BM Mütareke Gözlem Örgütü), UNU, UPU (Dünya Posta Birliği), WCL (Dünya Emek Konfederasyonu), WHO (Dünya Sağlık Örgütü), WIPO (Dünya Fikri Mülkiyet Teşkilatı), WMO (Dünya Meteoroloji Örgütü), WTrO (Dünya Ticaret Örgütü), ZC

Ormanları, çölleri, dağları, yüksek düzlükleri ve verimli ovaları ile çeşitli özellikleri bulunan dünyanın en büyük ülkelerinden biri Kıta üzerinde bulunan ABD; doğuda Atlas Okyanusundan batıda Büyük Okyanus’a kadar 4500 km genişliğindedir Kuzey sınırını Kanada, güneyini ise Meksika körfezi çevirmektedir Saatte 96 km hızla giden bir tren, ülkenin bir ucundan öbür ucuna 48 saatten fazla bir zamanda varabilir
Alaska ve Hawai’yi de içine alan ABD’nin 9 milyon kilometrekareden fazla yüzölçümü vardır Alaska, Kanada’nın kuzeybatısındadır Hawai ise, Büyük Okyanusda olup, kıta üzerindeki ABD’nden 3200 kilometre uzaklıktadır Alaska 50 eyaletin içinde yüzölçümü en fazla olanıdır Ülkenin güney tarafında bulunan Teksas ikinci gelmektedir Teksas başlı başına Fransa’dan büyüktür Alaska ise Teksas’tan iki kat daha geniştir

Tarihi


12 Ekim 1492’de Kristof Kolomb Amerika kıt’asını keşfettikten sonra ilk olarak İngilizler 1607’de Virgina’da Jamestown’a yerleştiler
Büyük ekonomik fırsatlar, dini ve siyasi özgürlük haberlerinin çekiciliği ile bir çok ülkeden göçmenler giderek Birleşik Amerika’ya akın ettiler Göçler en çok 1880-1914 yılları arasında oldu 1820 ile 1973 yılları arasında ABD 46 milyondan fazla göçmen kabul etmiştir Bunların çoğu Avrupa’dan olmakla beraber, Latin Amerika, Asya, Afrika, Avustralya ve Kanada’dan da fazla mikdarda gelenler oldu Bugün Kuzey Amerika’nın ilk yerlileri olan Kızılderililerden 1360000’e yakın bir nüfus kalmıştır (1987) Bunların çoğu batıda yaşamakla beraber, güney, kuzey, orta bölgelerde de Kızılderili vardır 300’den fazla birbirinden ayrı Kızılderili kabilesinden en büyüğü, güneybatıdaki “Navaho” kabilesidir On yedinci asır başında kızılderili nüfusu Avrupa’nın o tarihteki nüfusundan fazla idi Ancak bu millet soy kırımına tabi tutuldu Zenciler Amerika’ya önce Afrika’dan köle olarak getirilmiştir




Abraham Lincoln’un 1863’teki Kölelerin Azad Edilmesi Bildirisi ile bunların hür oldukları, 1865’te Amerikan Anayasası’ndaki on üçüncü değişikliğin onaylanması ile kabul edildi Bunların torunları şimdi nüfusun yaklaşık % 12’sini meydana getirirler Zenciler ülkenin her tarafına dağılmışlardır Chicago şehrinde zenci nüfusu bugün 1940’takinin üç katı yaklaşık olarak iki milyondur Zenci nüfusun en fazla olduğu yer New York eyaletidir 20 yılda bir milyona yakın bir artışla 2402000 olmuştur

Avrupalıların göçleri sonunda Amerika’da çeşitli koloniler kuruldu 4 Temmuz 1776’da 13 Amerikan kolonisi İstiklal Beyannamesini imzaladılar İngilizlerle yapılan bağımsızlık savaşlarını kazanarak istiklallerini kazandılar Böylece ABD kurulmuş oldu 1787’de ilk Anayasası hazırlandı ve George Washington ilk Cumhurbaşkanı seçildi Önceleri Philadelphia’da bulunan federal başkent 1801’de Washington’a nakledildi 1803’de Leousinia Fransa’dan, 1801’de Florida İspanya’dan satın alınarak ABD topraklarına katıldı 1860’da kölelik konusundaki anlaşmazlıklar neticesinde Güney Carolina ve altı güney eyaleti birlikten ayrıldı ve bunlar Amerika Konfedere Eyaletlerini kurdular 1861’de başlayan güney-kuzey içsavaşı 1 Ocak 1863’te güney eyaletlerdeki köleleri hürriyete kavuşturan bir beyannamenin yayınlanması ve buna bağlı olarak 9 Nisan 1865’te Konfedere Eyaletlerin teslim olması ile sona erdi Bu savaş ABD’ye Guam ve Porto Riko’yu kazandırdı 1867’de Alaska Rusya’dan 20 milyon dolara satın alındı 6 Nisan 1917’de Almanya’ya savaş ilan edilerek Birinci Dünya Harbine katıldı 7 Aralık 1941’de Japonların Hawai’deki Pearl Harbour üssüne saldırması üzerine ABD İkinci Dünya Savaşına da katıldı ve galip devlet olarak çıktı





Fiziki Yapı


Amerika Birleşik Devletlerinin toprakları birbirinden farklı beş bölgeye ayrılır: Atlas Okyanusu kıyısındaki ovalar, Appalachian Dağları, içteki geniş düzlükler, batıdaki düzlükler, Pasifik Okyanusu kıyı sıradağları ve bunlarla deniz arasında kalan dar şerit
Atlas Okyanusu kıyısındaki ovaların denizden yüksekliği oldukça fazladır Güneye doğru gidildikçe genişleyen bu ovalar nüfus bakımından çok kalabalıktır

Ovalar: İç ova, bölgenin tarıma elverişli ve tarımın yapıldığı en büyük bölgedir Appalachian Yaylasından kayalık dağlara kadar uzanan bu bölgede dünyanın en büyük çiftlikleri bulunur Yalnız eskiden buzlarla kaplı olan ovanın kuzeyi tarıma elverişli olmadığından pek tarım yapılmaz Ovada Superior Gölü kıyısındaki Ozok yaylası, Güney Missouri’deki ova, Hito yaylaları gibi yaylalara da rastlanır Burada bütün suları kolları ile toplayan Mississippi Irmağı bölgenin en büyük hayat kaynağıdır
Yaylalar: Batıdaki düzlükler, yaylalar çok dağlıktır Yükseklikler yer yer 4000 metreyi geçer Bu dağlar Appalachian Dağlarından kopmuşlardır Batı Okyanus kıyılarındaki kıyı dağlarına kadar uzanırlar Dağların kuzeyinde kalan bölge ise, Amerika’nın en kurak yeridir Yer yer tam bir çöl görünümündedirler

Dağlar: Pasifik Okyanusu sıra dağları Amerika’nın batı kıyısı boyunca güneye doğru uzanır Dağlar kıyıya sarp olarak inerler Bu sebepten ovalar çok dardır Nüfus buralarda fazladır Doğudaki kıyı ovasından sonra en fazla nüfus bu bölgededir Bölgedeki Sacramento ve San-Jook’ın ırmaklarının akdığı vadiler, hem yerleşim hem de verim bakımından çok önemli yerlerdir

Appalachian Dağları, zamanla pekçok değişikliğe uğramıştır Yer yer yayla görünümündedirler Büyük bir kısmı tarıma elverişli değildir Şehirler daha ziyade kömür ve petrol olan bölgelerde toplanmıştır Güneyde, Florida’dan Meksika’ya kadar uzanan, tarım bakımından çok zengin bir ova vardır

İklim

ABD’de çok değişik iklimler görülür Doğu ve batı kıyılarındaki sıradağlar, okyanusların iç kısımların iklimine te’sir etmesini önlediklerinden, bu kıyı şeritleri hariç bütün ülkede kara iklimi hakimdir
Orta kısımlar çok yüksek olduğundan, mevsimler arasında pek fazla sıcaklık farkı yoktur Appalachian Dağları mühim bir engel meydana getirmezler Yaz mevsiminde orta bölgelere alçak basınç hakim olmasına rağmen, okyanustan gelen nemli hava Appalachianlar tarafından engellenmediği için orta bölgeler yaz mevsiminde bol bol yağış alırlar Batı taraflarında yağış azalır
Atlantik Okyanusuna kıyı olan şeridin güney kısmı nisbeten yağışlı ve ılıman olmasına rağmen, kuzeyi daha serin olup kışları pek şiddetli geçer
Meksika körfezine bakan güney kısım açık ve düz olduğundan bu kısımlarda tropikal iklim hakimdir Burada yazlar sıcak, kışlar ise ılımandır Her mevsimde bol yağış görülür Alaska kıyı şeridi, denizden etkilenen bir iklime sahib olmasına rağmen, iç kısımlarında çok şiddetli soğuklar görülür

Tabii Kaynaklar

Su: Amerika’nın gelişmesinde suyun çok büyük rolü olmuştur Batıdaki çöllük bölgeler dışında, ülkenin her tarafında bol tatlı su vardır Mississippi, Ohia, Hudson ve Colorado gibi büyük nehirler binlerce kilometrelik tarım alanı olan verimli vadileri sularlar Daha ilk günlerde iyi işleyen bir tarım sisteminin kurulması, endüstrinin gelişmesi hep bol su kaynakları ile mümkün olmuştur

Bugün şehirlerde günlük ihtiyaç için harcanan su, çiftçilerin tarlalarını sulamakta kullandıkları suyun % 63’ü, endüstride kullanılan tatlı suyun % 93’ü ve elektrik üretimi için kullanılan suyun hemen hemen hepsi Amerika’nın nehir ve ırmaklarından sağlanır İlk zamanlarda insan ve ticari eşya taşımacılığında önemli yeri olan nehirlerin bugün de yük taşımada önemli yeri vardır

Ormanlar: ABD topraklarının yaklaşık üçte biri ormanlıktır Bunun 240 milyon hektardan fazlası ticari nitelikte olup başta kereste, reçineler ve diğer ürünler ülkenin en büyük endüstri kaynaklarıdır Orman ürünleri çok yaygın olarak kullanılır
Birleşik Devletler ormanlarının yaklaşık 91 milyon hektarı, kanun gereğince, halkın faydalanması için “milli orman” olarak ayrılmıştır Korunan bu ormanlar Amerikalılara geniş tatil alanları sağladığı gibi akar sular için gerekli su bölümü çizgisi ve yabani hayvanlar için de barınak olur




Maden ve Mineraller: ABD kendi temel endüstrisi için gerekli metal ve mineral bakımından çok zengindir Ülke kendi çelik fabrikaları için yılda 80 milyon tondan fazla demir üretir Çelik, diğer 200000 kadar ürünün yapımı için gereklidir Demir cevherinin dörtte üçü, büyük göllerden Superior gölü bölgesinden çıkar Her ne kadar derecesi yüksek cevherin büyük bir kısmı kullanılmış bulunuyorsa da daha yüzyıllarca yetecek kadar düşük demir cevheri vardır


Amerika’nın başlıca tabii kaynaklarından ikincisi kömürdür ve bol mikdarda bulunmaktadır Yüzlerce yıl yetecek geniş rezervleri vardır Kömürün büyük bir kısmı elektrik üretimi için kullanılır ve ülkenin elektrik enerjisinin yarısı bu şekilde elde edilir Plastik ve diğer sentetik maddelerin imali yanında kimya endüstrisinde de çok mikdarda kömür kullanılır

Birleşik Devletlerdeki petrol kuyularından yılda 3200000000 varilden fazla petrol çıkarılır Gaz ve benzin gibi petrol ürünlerinin üretimi, işlenmesi ve pazarlanması Amerika’nın en büyük endüstrilerinden biridir

Ülkede enerjinin %33'ten fazlasını, doğal olarak elde edilen veya kömürden çıkarılan havagazı sağlar Doğal gaz, evleri ısıtmak ve endüstride kullanılmak üzere büyük borularla gaz alanından binlerce kilometre uzaklıktaki şehir ve kasabalara taşınır
Amerika’da büyük ölçüde çıkarılan öteki maden ve mineraller arasında çinko, bakır, gümüş ve sun’i gübre üretiminde kullanılan fosfat vardır

Nüfus ve Sosyal Hayat


Birleşik Devletlerde her on yılda bir geniş ölçüde nüfus ve endüstri sayımı yapılmaktadır 1790’da ilk sayım yapıldığında bu genç devletin nüfusu 4 milyondan az olup, çoğu doğu kıyısında yaşıyordu Bugün 250 milyondan fazla nüfusu vardır Son 20 yıl içinde pekçok insan ülkenin batı ve güney bölgelerine göç etmiştir

Şehirler: Büyük Okyanus kıyısındaki California nüfus bakımından en büyük eyalettir Atlas Okyanusu kıyısındaki New York eyaleti ikinci gelmektedir Diğer bir batı eyaleti olan Colorado'da ise, ülkenin gösterdiği artışın hemen hemen iki katı oranında bir nüfus artışı olmaktadır Arizona’nın nüfusu 1960’tan bu yana iki kat artarken, Nevada’nın ki, aynı müddet içinde üç katına varmıştır Bir güney eyaleti olan ve güzel iklimi ile tanınan Florida’nın nüfusu 1960’tan bu yana takriben % 100 oranında artmıştır

New York şehri Amerika’nın en büyük şehri ve dünyanın en büyük limanıdır 1988 nüfusu 7346350 idi Aynı zamanda, banliyölerin nüfusu yaklaşık 2 milyondur
California’da Los Angeles 3402342 (1988) nüfusu ile ikinci büyük şehirdir Chicago 2994100 nüfusu ile üçüncüdür Yaklaşık 170000 nüfuslu Philadelphia dördüncüdür Philadelphia’nın Amerika tarihinde önemli bir yeri vardır Çünkü Bağımsızlık Beyannamesi ile Birleşik Devletler anayasası burada onaylanmıştır
Ülkenin başkenti Washington yaklaşık 637000 nüfusa sahiptir Ülkenin başkenti olarak özel bir şekilde planlanıp inşa edilmiştir

Eğitim: Bir asır evvelinde yüzde yirmi olan okuma-yazma bilmeyenlerin oranı, bugün % 1’dir Okul ve üniversitelere kayıtlı öğrencilerin sayısı 60000000 kadardır Fen ve matematik derslerine, yabancı dillere verilen önem artmakta ve öğrencilerin diğer milletlerle çeşitli kültürler hakkında bilgilerinin genişletilmesine çalışılmaktadır Öğretimde televizyon ve filimlerden geniş ölçüde faydalanılır Eyaletlerin bir çoğunda 7-16 yaş arası için eğitim parasız ve mecburidir
Sosyal güvenlik: İşçi 65 yaşında emekli olduğunda, daha önceki kazançları ile ilgili bir orana göre kendisine emekli aylığı bağlanır 62 ile 64 yaşları arasında emekli olanların aylıkları daha azdır

Din: Kendi ibadethanesini ve dinini seçme ve kendi vicdanına göre ibadet hürriyeti her Amerikalının hakkıdır Birleşik Devletler Anayasası’nda yapılan ilk değişiklik şöyledir: “Kongre, belirli bir dinin mecburi olması için veya ibadet hürriyetini yasaklayan bir yasa yapamaz” Her eyaletteki Amerikalılar aynı ibadet hürriyetine sahiptirler
Bütün ülkede 219 mezhebe bağlı 331000 yerel kilise grubu vardır Dünyadaki bütün batıl inançların merkezi bu ülkedir İslam, budist, Rus Ortodoks ve Yunan Ortodoks dahil, yeryüzündeki belli başlı dinlerin tamamı Birleşik Amerika’da temsil edilmektedir İslamiyet’i kabul edenlerin sayısı günden güne artmaktadır

Siyasi Hayat


Yönetim biçimi: Amerika Birleşik Devletleri 50 eyaletten meydana gelen bir federal birliktir Ulusal hükumetin merkezi, District of Colombia'dır Anayasa, ulusal hükumetin bünyesinin ana hatlarını tesbit eder Yetkileri ile faaliyetlerini belirtir Kendine has anayasa ve yetkilere sahib olan her eyalet de öteki işlerden sorumludur Her eyalet; yönetim bakımından şehir, kasaba, nahiye ve köylere ayrılmıştır Her eyaletin seçimle gelmiş kendi hükumetleri vardır

Hükumet: Amerika’da hükumet, “halk hükumetidir”, halk tarafından kurulur Kongre üyleri, başkan, eyalet yetkilileri, kasaba ve şehirleri yönetenler, halk tarafından seçilirler Hakimler de, doğrudan doğruya halk tarafından seçilir veya seçilmiş yetkililer tarafından tayin edilir Kamu görevlileri, görevlerini iyi yapmadıkları veya kanunları ciddi bir şekilde ihlal ettiklerinde, görevden uzaklaştırılabilirler

Anayasa, kişilerin hak ve hürriyetlerini teminat altına almaktadır Ve bu hak ve hürriyetler, 1791’de Anayasa’ya eklenen ve İnsan Hakları Beyannamesi adı verilen ilk on değişiklikte belirtilmektedir

Anayasa, hükümetin yetkilerini üçe ayırmıştır: Başında Başkan olan yürütme, Senato ve Temsilciler meclisi olmak üzere Kongre’nin her iki kanadını ihtiva eden yasama ve başta Yüksek Mahkeme olmak üzere yargı Anayasa, her birinin yetkisini sınırlamakta ve birinin gereğinden fazla yetki sahibi olmasını engellemektedir

Eyalet hükümetlerinde de, sistem, federal hükumet sisteminin hemen hemen aynıdır
Her eyalette yürütme kuvvetinin başında bir vali vardır Eyalet hükumetleri düzeni koruma, çocuk ve gençlerin eğitimi, yol inşaatı gibi işlere bakar Federal hükumet, milli ve milletlerarası ve birden fazla eyaleti ilgilendiren meselelerle uğraşır Vatandaşların günlük hayatını etkileyen kanunlar, şehir ve kasabalardaki polis teşkilatı tarafından uygulanır FBI diye bilinen Federal Soruşturma Bürosu; eyalet sınırlarını geçen suçluları, federal kanunlara aykırı hareket edenleri araştırır ve takib eder

Federal hükumet: ABD Başkanı, genel seçimle dört yıllık bir süre için seçilir Seçilen Başkan, sürenin sonunda bir devre daha seçilebilir Başkanın Amerika’da doğmuş ve yaşının en az otuz beş olması gerekir Yılda 200000 dolar üzerinde maaş ve ilaveten masrafları için de 50000 dolar alır; fakat bunların toplamı üzerinden gelir vergisi öder Ayrıca seyahat ve misafir ağırlama masrafı olarak vergiye tabi olmayan 100000 dolar alır

Başkan, Kongre tarafından onaylanmış bir kanun tasarısını “veto” eder veya bunu imzalamayı reddederse; Kongre’nin her iki kanadı tarafından üçte iki oyla alınan bir karar bu vetoyu hükümsüz kılar ve tasarı kanunlaşır Başkan; federal hakimleri, büyükelçileri, yüzlerce hükümet yetkilisini tayin eder Başkanın ölümü, istifa etmesi veya kalıcı olarak sakatlanması halinde görevi seçime kadar başkan yardımcısı yürütür


Birleşik Amerika Anayasası uyarınca, görev süresi tamamlanmamış bir Başkan, ancak görevi kötüye kullandığı iddiasının, yeterli delile dayanılarak, Temsilciler Meclisinde üyelerin üçte iki çoğunluğunun tasdik etmesi ile görevden alınabilir Bugüne kadar yalnız bir Amerikan Başkanı görevi kötüye kullanmakla suçlanmıştır O da 1868’de muhakeme edilerek beraat eden Andrew Jackson’dır Ancak 1974’te Başkan Richard Nixon dahil, yüksek makamda birçok yetkilinin karıştığı seçim kampanyasında kanundışı para toplama olayı mahkemeye intikal etti Watergate olarak adlandırılan bu olayda Nixon, mahkemeye çıkmadan istifa etti ve yerine Gerard Ford geçti

Yasama kolu olan Kongre; Senato ve Temsilciler Meclisi’nden meydana gelir Senatörler 6 yıl, Temsilciler Meclisi üyeleri ise iki yıl için seçilirler Senatör ve Temsilciler aday olmak istedikleri sürece tekrar seçilebilirler
Elli eyaletin her biri, Kongre’ye iki senatör gönderir Senatonun üçte biri, her iki yılda bir seçilir Senatör seçilmek için adayın otuz yaşını doldurması ve seçilmesinden en az dokuz yıl önce Amerikan vatandaşı olmuş bulunması şarttır

Temsilciler Meclisinin 435 üyesi vardır Her eyalet, kendi nüfus oranına göre belli sayıda üyeye sahiptir Eyaletler aşağı-yukarı eşit nüfuslu seçim bölgelerine ayrılır ve her bölgenin seçmenleri Kongre’ye bir temsilci üye seçerler Bir üyenin en az yirmi beş yaşında ve en az yedi yıllık Amerikan vatandaşı olması gerekir
Bir tasarının kanun olabilmesi için hem Senato hem de Temsilciler Meclisi tarafından tasdik edilmesi gerekir

Dış siyaset: Ülkenin kuruluşundan beri dış siyasetin yönetiminde başlıca söz sahibi Başkan olmuştur Bununla birlikte, yetkileri sınırsız değildir Giriştiği taahhütlerin Kongre tarafından tasdik edilmesi gerekir

Amerika, Birleşmiş Milletlerin Anayasası uyarınca kurulan Kuzey Atlantik Anlaşması Teşkilatı (NATO), Amerika Devletleri Teşkilatı (OAS) gibi bölge savunma gruplarına ve barış ile gelişmeyi destekleyen diğer kuruluşlara da katılmıştır
Amerika’nın yönetimindeki topraklar: Karaipler denizinde 9000 kilometrekarelik bir ada olan Porto Riko, Amerika Birleşik Devletlerine bağlıdır 3410000 nüfusu ABD vatandaşıdır Valilerini ve yasama meclislerini kendileri seçerler

Yine Karaipler denizinde Virgin Adaları 1917’de Danimarka’dan satın alınmıştır Adanın yüz bin nüfusu ABD vatandaşı olup, valilerini ve tek yasama organı olan Senato’yu kendileri seçerler Virgin Adalarında 346 kilometkare tutan elli küçük ada vardır
Panama’da; kanalın iki tarafında sekiz kilometre uzunluğunda bir kara şeridi olan Panama Kanalı Bölgesi, iki ülke arasındaki antlaşmalar uyarınca, 1904’ten 1978’e kadar Amerika’nın kontrolü altındaydı 7 Eylül 1978’de iki ülkenin liderleri bölgenin % 65’ini 31 Aralık 1989’da ve geri kalan kısmını da 2000 yılında Panama’nın kontrolüne veren yeni bir antlaşma imzaladılar Birleşik Devletlerin kanalın savunması ve işletilmesindeki sorumluluğu da bu tarihte Panama’ya devredilecektir

Ekonomi

Tarım: Amerika, çok yumuşak bir iklim ve bol verimli topraklara sahiptir Amerika kıt’ası üzerindeki toprakların % 47’si tarıma elverişli arazidir 152 milyon hektar arazi ekilmekte ve 560 milyon hektar arazi de mer’a olarak kullanılmaktadır Ekilen arazinin yaklaşık 20 milyon hektarı sulanmaktadır Amerika’da yaklaşık olarak 2300000 çiftlik vardır Bunların ortalama büyüklüğü 184 hektardır Fakat doğudaki çiftlikler çok daha küçük olup, işin çoğunu aile fertleri yapmaktadır Son elli yıl içinde çiftliklerde yaşayanların sayısı büyük ölçüde azalmıştır Bugün sadece 6200000 kişi çiftliklerde yaşamaktadır Bununla birlikte üretimde çok büyük bir artış vardır Başlıca ürünleri mısır, buğday, pamuk, tütün ve meyvadır

Sun’i gübre, zararlı ot ve böcekleri kontrol altına almak veya yok etmek için kimyevi maddeler kullanımı, bitki ile hayvan hastalıklarını kontrol altına almada geliştirilmiş metodlar, çiftliklerin verimini çok arttırmıştır Çiftlik ürünlerini dondurma, konserve, saklama, paketleme ve pazarlamada modern usuller, israf ve bozulmayı önlemekte ve tüketiciye bozulabilir besin maddelerini yalnız mevsiminde değil bütün yıl boyunca elde etme imkanı vermektedir Mısır, yulaf, pamuk, pirinç, soya fasülyesi ve tütün, yetiştirilen başlıca tarım ürünleridir

Balıkçılık: Amerika, en büyük balık üreticisi ülkeler arasında yer alır Tahminen 250000 balıkçı vardır Tutulan balığın yarısından fazlası insan gıdası, geri kalanı hayvan maması olarak veya endüstri ve ihraç için balık yağı çıkarmada kullanılır
Endüstri: 20 milyon kadar Amerikalı imalat işlerinde çalışır Bunlardan yaklaşık beş milyonu elektrikli gereçler ve ulaşım araçları dışında kalan makine imalatı ile uğraşır Her birinde bir milyondan fazla işçinin çalıştığı diğer endüstri bölümleri arasında gıdaların işlenmesi (konserve vb), giyim, madeni eşya, elektrikli makinalar, tahta işleri ve mobilya, dokumacılık, matbaacılık, yayıncılık ve kağıtçılık vardır Yeni Alaska Eyaletinin başlıca imalatı konserve, balık ve kereste; Hawai’nin ise, şeker, konserve ve ananastır
Bugün endüstri süratle artan nüfusun ihtiyacını karşılamak için daha az zamanda, daha az insan gücü kullanarak, daha çok üretimde bulunmaktadır Amerikan ekonomisinin bir bütün olarak 1987’deki mal ve hizmetin yıllık üretim değeri gayr-i safi milli hasıla olarak 4486176000000 dolardı Amerikan endüstrisi daha ziyade ülkenin doğusunda yerleşmiştir

Fakat batı ve güneyi de artık tarıma dayanan bölgeler olmaktan çıkmaktadır Endüstri yayılmakta, merkez fabrikalarından uzakta ve tabii kaynaklara, pazarlara ve yetişmiş işçilerin bulunduğu yerlere yakın modern fabrikalar kurulmaktadır
Haberleşme: Radyo, gazete ve televizyon önemli haberleşme araçları haline gelmiştir Ülke yayınlarının hemen hepsi özel kuruluşlar tarafından yapılmaktadır Hükumet, ülke içinde yayın yapmaz ve programların konusunu kontrol etmez Yüzlerce istasyon İngilizceden başka dillerde yayın yapar Aynı zamanda kamu güvenliği, havacılık, endüstri, deniz ve kara nakliyatının ihtiyaçlarına hizmet eden özel maksatlı istasyonlar vardır 1989 sonuçlarına göre ABD’de 64986000 satışlı 1616 günlük gazete, 17561 radyo ve 6387 televizyon istasyonu bulunmaktadır Radyo alıcı sayısı 515496000, televizyon alıcısı ise 195795000’dir

Ulaşım: En çok rağbet gören ulaşım aracı otomobildir 139000000’dan fazla araba çalışmaktadır ve kullanılan benzin yılda 300 milyar litreyi geçer Bugün yılda 10 milyon otomobil, kamyon ve otobüs üretilmektedir
Amerika’nın her tarafındaki sert kaplama yüzeyli olan yolların uzunluğu 6243340 km civarındadır Diğer yollar ise bir milyon kilometreden fazladır 68400 kilometrelik eyaletler arası geniş sür’at yolları, başlıca Amerikan şehirlerini birbirine bağlamıştır
Şehirler arası ulaşım ve taşımacılıkta demiryolları önemini korumaktadır Demiryollarının uzunluğu 296497 kilometredir Ayrıca St Lawrence-Büyük göller su yolunun dışında 41000 kilometrelik bir iç su yolu ağı da bulunmaktadır

Uçakla yolculuk rağbet görmektedir ve yılda 500000000’den fazla insan uçakla yolculuk yapmaktadır Ülkede 12700 sivil havaalanı, 37 karayolu şirketi vardır Yirmi altı bölgesel kontrol merkezi şehirlerarası hava trafiğini idare eder
Dış ticaret: Birleşik Devletlerin başlıca ihraç malları arasında makine, tarım ve otomotiv ürünleri ile uçak, kimyasal maddeler, yiyecek (kahve dahil), demir ve çelik ürünleri gelir 1990 yılında Birleşik Devletlerin ihracatı 392627400; ithalatı ise 516717500 dolar olmuştur Son yıllarda ticaretteki bu dengesizlik çoğunlukla 1974’te dünya piyasasında petrol fiatının üç kat artması ile başlayan petrol ithali giderindeki artışlardan kaynaklanmaktadır

Yeryüzü bilimleri: ABD’li bilim adamları son bir kaç yıldır, birçok önemli konuda ilerlemeler kaydetmişlerdir Yeryüzünde çok çeşitli tabii kaynaklar ile çevre incelemeleri konusunda önemli uygulamaları olabilecek özellikler ve olayları gözlemek ve kaydetmek için karada ve uzayda kullanılmak üzere yeni araçlar geliştirilmiştir Dünyanın uydu tarafından incelenmesi, ürün tahmini ve ürünün sağlığının takibi, su kaynaklarını kirleten şeylerle; su baskını alanlarının tesbiti ile kara ve su planlamasında kullanılacak çeşitli haritaların hazırlanması için büyük yardım vad etmektedir

Uzay: 1958’deki ilk uydusundan bu yana ABD Ulusal Havacılık ve Uzay İdaresi (NASA) insanlı ve insansız olarak yüzlerce uzay aracını uzaya göndermiştir
Bunlardan bazıları inceleme aletlerini dünya üzerine çevirir, diğerleri ise uzay boşluğunu inceler Bazıları da yakın incelemeler için Jüpiter ve Satürn gibi uzak gezegenlerin yanından uçarlar Bu uçuşların sonuçları teknolojide tamamiyle yeni sahalar açmıştır ATS-6 gibi tecrübi haberleşme uyduları, sağlık ve tıbbi yardımı yaygınlaştırmada ve Birleşik Devletlerin uzak bölgelerinde yaşıyanlara üniversitelerden radyo ve video yayınları ile eğitim programını ulaştırmada yeni usüller getirdiler ATS-6, Hindistan hükumeti tarafından daha önce hiç televizyon görmemiş yüzlerce köylüye sağlık, tarım ve mesleki kabiliyet sağlamak üzere eğitici programlar yayınlamada kullanılmıştır
Ayın üzerine inmek için yapılan tarihi altı Apollo uçuşu bir gezegenin insan tarafından incelenmesini sağlamıştır Astronotlar Ay’dan 360 kg ağırlığında kaya ve başka maddeleri alarak dünyaya getirmişlerdir

İnsansız olarak yapılan diğer gezegenlerarası araştırmalarda, Mariner 10 uzay gemisi, güneşe en yakın gezegen olan Merkür’ün yanından üç kere geçerek bu gezegenin dünya ve ay ile olan benzerliklerini ortaya çıkarmıştır Mariner 9 ise bir yıla yakın süre Merih yörüngesinde uçmuş ve iki Viking uzay gemisinin uçuşu ile 1976’da Merih’e inişlerini hazırlamıştır Viking uçuşları Merih yüzeyinin fevkalade fotoğrafları ile dünya şartlarının daha iyi bir şekilde anlaşılmasına yol açacak meteorolojik ve jeolojik bilgi sağlamıştır 1973 ve 1974 yıllarında Pioneer 10 ve 11 uzay gemileri Jüpiter gezegeninin ilk defa yakın fotoğraflarını çekmişlerdir Pioneer 10 gezegen yolculuğuna bizim güneş sistemimiz dışında devam ederken, Pioneer 11, etrafındaki halkalarla esrarengiz bir gezegen olan Satürn’e doğru yola çıkarak 1979 Eylül’ünde oraya varmıştır
1978 Aralık ayında, aynı yıl daha önce bir tarihte atılmış iki Pioneer uzay gemisi Venüs’e ulaşmıştır Birinci uzay gemisi Venüs etrafında yörüngeye girmiştir Ve hala bu yörüngede gözlemlerini sürdürmektedir

İkinci uzay gemisi ise beş ayrı bilimsel parçaya ayrılarak Venüs’ün atmosferine girmiş ve gezegenin yüzeyine inmiştir
Üçlü ekipler halinde dokuz astronot 1973 Mayıs’ından 1974 Şubatına kadar dünya yörüngesindeki uzay istasyonu Skylab’de çalışmıştır Projenin vaktinden evvel sona erdirilmemesine sebep olabilecek birçok teknik problemlere rağmen elektronik, yerbilimleri, güneş fiziği, tıp ve biyoloji alanlarında elde edilen bilgiler dolayısı ile Skylab, 1970’li yılların en verimli bilim mühendislik projesi olmuştur
Voyager, 1980 Kasımında Satürn yörüngesinde uçarken bilim adamlarını hayrete düşüren bilgi toplamış, üç yeni ay ile gezegenin etrafını çevreleyen bin veya daha fazla halka keşfetmiştir 1986’da Üranüs’e ulaştığı gibi 1989’da da Neptün’e ulaşacak olan Voyager 2’nin Satürn yakınından geçmesi, yeni keşifler ve harikulade fotoğraflar sağlayacaktır

Amerika’nın sonuncu en önemli uzay programı, uluslararası katılmalar ile daha ekonomik ve daha sık uzay uçuşlarına imkan sağlayacak, yeniden kullanılabilir bir uzay aracı olan, uzay mekiğidir 1984 yılı başlarında uzay mekiği başarı ile seyahatini tamamlayıp, dönmüştür
1986 uzay mekiği, uçuşunu gerçekleştirdiği sırada Atlas Okyanusu üzerinde infilak etti Bu hadise, insanlı uçuşların bir süre ertelenmesine sebeb oldu Uzay mekiği programı 1989’da devam etti ve beş sefer yaptı

Genel İstatistiki Bilgiler

Konum: Kuzey Amerika'da, Kuzey Atlas Okyanusu ve Kuzey Pasifik Okyanusu kıyısında, Kanada ile Meksika arasında yer alır

Coğrafi Konumu: 38 00 Kuzey derecesi, 97 00 Batı boylamı

Bulunduğu Kıta: Kuzey Amerika

Yüzölçümü: 9,629,091 km²

Sınırları: toplam: 12,248 km

Sınır Komşuları: Kanada 8,893 km (2,477 km Alaska dahil), Küba 29 km, Meksika 3,326 km

Denize Kıyısı (Sahil şeridi): 19,924 km

İklimi: Çoğunlukla ılıman, Hawaii ve Florida'da tropikal, Alaska'da arktik, Mississippi Nehri kıyısında yarı bozkır, güneybatıda çorak iklim görülür
Arazi Yapısı: Geniş merkez ovası, batıda dağlar, doğuda tepelikler ve alçak dağlar, Alaska'da engebeli dağlar ve geniş nehir vadileri, Hawaii'de engebeli, volkanik arazi
Deniz Seviyesinden Yüksekliği: en alçak noktası: Death Valley 86 m
en yüksek noktası: McKinley Dağı 6,194 m
Doğal Kaynakları: Kömür, bakır, kurşun, molibden, fosfat, uranyum, boksit, altın, demir, cıva, nikel, potas, gümüş, tungsten, çinko, petrol, doğal gaz, kereste

Arazi Kullanımı: tarıma uygun topraklar: %19

Devamlı Ekilen Alanlar: %0

Otlakları: %25

Ormanlık Arazisi: %30

Diğer Arazileri: %26 (1993 verileri)

Sulanan Arazisi: 207,000 km² (1993 verileri)

Ülkede Görülme Olasılığı Olan Doğal Afetler: Volkanlar, depremler, kasırgalar, toprak kaymaları

Nüfus: 278,058,881 (Temmuz 2001 verileri)

Nüfus Artış Oranı: %09 (2001 verileri)

Mülteci oranı: 35 mülteci/1,000 nüfus (2001 tahmini)

Bebek Ölüm Oranı: 676 ölüm/1,000 doğan bebek (2001 tahmini)

Ortalama Hayat Süresi: Toplam Nüfusun: 7726 yıl

Erkeklerde: 7437 yıl

Kadınlarda: 8005 yıl (2001 verileri)

Ortalama Çocuk Sayısı: 206 çocuk/1 kadın (2001 tahmini)

HIV/AIDS - hastalıklarına yakalanan yetişkin sayısı: %061 (1999 verileri)

HIV/AIDS - hastalığı olan insan sayısı: 850,000 (1999 verileri)

HIV/AIDS - hastalıklarından ölenlerin sayısı: 20,000 (1999 verileri)

Ulus: Amerikalı

Nüfusun Etnik Dağılımı: beyaz %835, zenci %124, Asyalı %33, Kızılderili %08 (1992)
Din: Protestan %56, Roma Katolikleri %28, Musevi %2, diğer %4, inançsız %10 (1989)
Diller: İngilizce, İspanyolca

Okur Yazar Oranı: 15 yaş ve üzeri için veriler

Toplam Nüfusta: %97

erkekler: %97

kadınlar: %97 (1979 verileri)

GSYİH: Satınalma Gücü paritesi - 9963 trilyon $ (2000 verileri)

GSYİH - reel büyüme: %5 (2000 verileri)

GSYİH - sektörel bileşim: tarım: %2
endüstri: %18

hizmet: %80 (1999)

Enflasyon oranı (tüketici fiyatlarında): %34 (2000)

İş Gücü: 1409 milyon (2000)

İşsizlik oranı: %4 (2000)

Endüstri: Petrol, çelik, motorlu araçlar, telekomünikasyon, kimyasallar, elektronik, gıda maddeleri, madencilik

Endüstrinin büyüme oranı: %56 (2000 verileri)

Elektrik Üretimi: 3678 trilyon kWh (1999)

Elektrik Tüketimi: 345 trilyon kWh (1999)

Elektrik İhracatı: 14 milyar kWh (1999)

Elektrik İthalatı: 43 milyar kWh (1999)

Tarım Ürünleri: Buğday, diğer tahıllar, mısır, meyve, sebze, pamuk, et, kümes hayvanı, süt ürünleri, orman ürünleri, balık

İhracat: 776 milyar $ (2000 verileri)

İhracat Ürünleri: Yatırım malları, otomobiller, endüstriyel mallar ve hammaddeler, tüketim malları, tarım ürünleri

İhracat Ortakları: Kanada %23, Meksika %14, Japonya %8, İngiltere %5, Almanya %4, Fransa, Hollanda (2000)

İthalat: 1223 trilyon $ (2000 verileri)

İthalat Ürünleri: Ham petrol ve arıtılmış petrol ürünleri, otomobiller, tüketim malları, endüstriyel hammaddeler, yiyecek - içecek

İthalat Ortakları: Kanada %19, Japonya %11, Meksika %11, Çin %8, Almanya %5, İngiltere, Tayvan (2000)

Dış Borç Tutarı: 862 milyar $ (1995 verileri)

Para Birimi: ABD Doları (USD)

Para Birimi Kodu: USD

Mali Yılı: 1 Ekim - 30 Eylül

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Amerika Birleşik Devletleri (ABD)

Eski 12-09-2009   #2
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : Amerika Birleşik Devletleri (ABD)



DEVLETİN ADI: Amerika Birleşik Devletleri

BAŞŞEHRİ: Washington

NÜFUSU: 252063000 (1991)

YÜZÖLÇÜMÜ: 9363123 km2

RESMİ DİLİ: İngilizce

DİNİ: Hıristiyanlık

PARA BİRİMİ: Amerikan Doları







Ormanları, çölleri, dağları, yüksek düzlükleri ve verimli ovaları ile çeşitli özellikleri bulunan dünyanın en büyük ülkelerinden biri Kıta üzerinde bulunan ABD, doğuda Atlas Okyanusundan batıda Büyük Okyanus'a kadar 4500 km genişliğindedir Kuzey sınırını Kanada, güneyini ise Meksika körfezi çevirmektedir Saatte 96 km hızla giden bir tren, ülkenin bir ucundan öbür ucuna 48 saatten fazla bir zamanda varabilir


Alaska ve Hawai'yi de içine alan ABD'nin 9 milyon kilometrekareden fazla yüzölçümü vardır Alaska, Kanada'nın kuzeybatısındadır Hawai ise, Büyük Okyanusda olup, kıta üzerindeki ABD'nden 3200 kilometre uzaklıktadır Alaska 50 eyaletin içinde yüzölçümü en fazla olanıdır Ülkenin güney tarafında bulunan Teksas ikinci gelmektedir Teksas başlı başına Fransa'dan büyüktür Alaska ise Teksas'tan iki kat daha geniştir


Tarihi








12 Ekim 1492'de Kristof Kolomb Amerika kıt'asını keşfettikten sonra ilk olarak İngilizler 1607'de Virgina'da Jamestown'a yerleştiler
Büyük ekonomik fırsatlar, dini ve siyasi özgürlük haberlerinin çekiciliği ile bir çok ülkeden göçmenler giderek Birleşik Amerika'ya akın ettiler Göçler en çok 1880-1914 yılları arasında oldu 1820 ile 1973 yılları arasında ABD 46 milyondan fazla göçmen kabul etmiştir Bunların çoğu Avrupa'dan olmakla beraber, Latin Amerika, Asya, Afrika, Avustralya ve Kanada'dan da fazla mikdarda gelenler oldu Bugün Kuzey Amerika'nın ilk yerlileri olan Kızılderililerden 1360000'e yakın bir nüfus kalmıştır (1987) Bunların çoğu batıda yaşamakla beraber, güney, kuzey, orta bölgelerde de Kızılderili vardır 300'den fazla birbirinden ayrı Kızılderili kabilesinden en büyüğü, güneybatıdaki 'Navaho' kabilesidir On yedinci asır başında kızılderili nüfusu Avrupa'nın o tarihteki nüfusundan fazla idi Ancak bu millet soy kırımına tabi tutuldu Zenciler Amerika'ya önce Afrika'dan köle olarak getirilmiştir


Abraham Lincoln'un 1863'teki Kölelerin Azad Edilmesi Bildirisi ile bunların hür oldukları, 1865'te Amerikan Anayasası'ndaki on üçüncü değişikliğin onaylanması ile kabul edildi Bunların torunları şimdi nüfusun yaklaşık % 12'sini meydana getirirler Zenciler ülkenin her tarafına dağılmışlardır Chicago şehrinde zenci nüfusu bugün 1940'takinin üç katı yaklaşık olarak iki milyondur Zenci nüfusun en fazla olduğu yer New York eyaletidir 20 yılda bir milyona yakın bir artışla 2402000 olmuştur






Avrupalıların göçleri sonunda Amerika'da çeşitli koloniler kuruldu 4 Temmuz 1776'da 13 Amerikan kolonisi İstiklal Beyannamesini imzaladılar İngilizlerle yapılan bağımsızlık savaşlarını kazanarak istiklallerini kazandılar Böylece ABD kurulmuş oldu 1787'de ilk Anayasası hazırlandı ve George Washington ilk Cumhurbaşkanı seçildi Önceleri Philadelphia'da bulunan federal başkent 1801'de Washington'a nakledildi 1803'de Leousinia Fransa'dan, 1801'de Florida İspanya'dan satın alınarak ABD topraklarına katıldı



1860'da kölelik konusundaki anlaşmazlıklar neticesinde Güney Carolina ve altı güney eyaleti birlikten ayrıldı ve bunlar Amerika Konfedere Eyaletlerini kurdular 1861'de başlayan güney-kuzey içsavaşı 1 Ocak 1863'te güney eyaletlerdeki köleleri hürriyete kavuşturan bir beyannamenin yayınlanması ve buna bağlı olarak 9 Nisan 1865'te Konfedere Eyaletlerin teslim olması ile sona erdi Bu savaş ABD'ye Guam ve Porto Riko'yu kazandırdı 1867'de Alaska Rusya'dan 20 milyon dolara satın alındı 6 Nisan 1917'de Almanya'ya savaş ilan edilerek Birinci Dünya Harbine katıldı 7 Aralık 1941'de Japonların Hawai'deki Pearl Harbour üssüne saldırması üzerine ABD İkinci Dünya Savaşına da katıldı ve galip devlet olarak çıktı


Fiziki Yapı


Amerika Birleşik Devletlerinin toprakları birbirinden farklı beş bölgeye ayrılır: Atlas Okyanusu kıyısındaki ovalar, Appalachian Dağları, içteki geniş düzlükler, batıdaki düzlükler, Pasifik Okyanusu kıyı sıradağları ve bunlarla deniz arasında kalan dar şerit
Atlas Okyanusu kıyısındaki ovaların denizden yüksekliği oldukça fazladır Güneye doğru gidildikçe genişleyen bu ovalar nüfus bakımından çok kalabalıktır








Ovalar: İç ova, bölgenin tarıma elverişli ve tarımın yapıldığı en büyük bölgedir Appalachian Yaylasından kayalık dağlara kadar uzanan bu bölgede dünyanın en büyük çiftlikleri bulunur Yalnız eskiden buzlarla kaplı olan ovanın kuzeyi tarıma elverişli olmadığından pek tarım yapılmaz Ovada Superior Gölü kıyısındaki Ozok yaylası, Güney Missouri'deki ova, Hito yaylaları gibi yaylalara da rastlanır Burada bütün suları kolları ile toplayan Mississippi Irmağı bölgenin en büyük hayat kaynağıdır


Yaylalar: Batıdaki düzlükler, yaylalar çok dağlıktır Yükseklikler yer yer 4000 metreyi geçer Bu dağlar Appalachian Dağlarından kopmuşlardır Batı Okyanus kıyılarındaki kıyı dağlarına kadar uzanırlar Dağların kuzeyinde kalan bölge ise, Amerika'nın en kurak yeridir Yer yer tam bir çöl görünümündedirler


Dağlar: Pasifik Okyanusu sıra dağları Amerika'nın batı kıyısı boyunca güneye doğru uzanır Dağlar kıyıya sarp olarak inerler Bu sebepten ovalar çok dardır Nüfus buralarda fazladır Doğudaki kıyı ovasından sonra en fazla nüfus bu bölgededir Bölgedeki Sacramento ve San-Jook'ın ırmaklarının akdığı vadiler, hem yerleşim hem de verim bakımından çok önemli yerlerdir


Appalachian Dağları, zamanla pekçok değişikliğe uğramıştır Yer yer yayla görünümündedirler Büyük bir kısmı tarıma elverişli değildir Şehirler daha ziyade kömür ve petrol olan bölgelerde toplanmıştır Güneyde, Florida'dan Meksika'ya kadar uzanan, tarım bakımından çok zengin bir ova vardır


İklim


ABD'de çok değişik iklimler görülür Doğu ve batı kıyılarındaki sıradağlar, okyanusların iç kısımların iklimine te'sir etmesini önlediklerinden, bu kıyı şeritleri hariç bütün ülkede kara iklimi hakimdir


Orta kısımlar çok yüksek olduğundan, mevsimler arasında pek fazla sıcaklık farkı yoktur Appalachian Dağları mühim bir engel meydana getirmezler Yaz mevsiminde orta bölgelere alçak basınç hakim olmasına rağmen, okyanustan gelen nemli hava Appalachianlar tarafından engellenmediği için orta bölgeler yaz mevsiminde bol bol yağış alırlar Batı taraflarında yağış azalır


Atlantik Okyanusuna kıyı olan şeridin güney kısmı nisbeten yağışlı ve ılıman olmasına rağmen, kuzeyi daha serin olup kışları pek şiddetli geçer
Meksika körfezine bakan güney kısım açık ve düz olduğundan bu kısımlarda tropikal iklim hakimdir Burada yazlar sıcak, kışlar ise ılımandır Her mevsimde bol yağış görülür Alaska kıyı şeridi, denizden etkilenen bir iklime sahib olmasına rağmen, iç kısımlarında çok şiddetli soğuklar görülür


Tabii Kaynaklar


Su: Amerika'nın gelişmesinde suyun çok büyük rolü olmuştur Batıdaki çöllük bölgeler dışında, ülkenin her tarafında bol tatlı su vardır Mississippi, Ohia, Hudson ve Colorado gibi büyük nehirler binlerce kilometrelik tarım alanı olan verimli vadileri sularlar Daha ilk günlerde iyi işleyen bir tarım sisteminin kurulması, endüstrinin gelişmesi hep bol su kaynakları ile mümkün olmuştur






Bugün şehirlerde günlük ihtiyaç için harcanan su, çiftçilerin tarlalarını sulamakta kullandıkları suyun % 63'ü, endüstride kullanılan tatlı suyun % 93'ü ve elektrik üretimi için kullanılan suyun hemen hemen hepsi Amerika'nın nehir ve ırmaklarından sağlanır İlk zamanlarda insan ve ticari eşya taşımacılığında önemli yeri olan nehirlerin bugün de yük taşımada önemli yeri vardır


Ormanlar: ABD topraklarının yaklaşık üçte biri ormanlıktır Bunun 240 milyon hektardan fazlası ticari nitelikte olup başta kereste, reçineler ve diğer ürünler ülkenin en büyük endüstri kaynaklarıdır Orman ürünleri çok yaygın olarak kullanılır
Birleşik Devletler ormanlarının yaklaşık 91 milyon hektarı, kanun gereğince, halkın faydalanması için 'milli orman' olarak ayrılmıştır Korunan bu ormanlar Amerikalılara geniş tatil alanları sağladığı gibi akar sular için gerekli su bölümü çizgisi ve yabani hayvanlar için de barınak olur


Maden ve Mineraller: ABD kendi temel endüstrisi için gerekli metal ve mineral bakımından çok zengindir Ülke kendi çelik fabrikaları için yılda 80 milyon tondan fazla demir üretir Çelik, diğer 200000 kadar ürünün yapımı için gereklidir Demir cevherinin dörtte üçü, büyük göllerden Superior gölü bölgesinden çıkar Her ne kadar derecesi yüksek cevherin büyük bir kısmı kullanılmış bulunuyorsa da daha yüzyıllarca yetecek kadar düşük demir cevheri vardır






Amerika'nın başlıca tabii kaynaklarından ikincisi kömürdür ve bol mikdarda bulunmaktadır Yüzlerce yıl yetecek geniş rezervleri vardır Kömürün büyük bir kısmı elektrik üretimi için kullanılır ve ülkenin elektrik enerjisinin yarısı bu şekilde elde edilir Plastik ve diğer sentetik maddelerin imali yanında kimya endüstrisinde de çok mikdarda kömür kullanılır


Birleşik Devletlerdeki petrol kuyularından yılda 3200000000 varilden fazla petrol çıkarılır Gaz ve benzin gibi petrol ürünlerinin üretimi, işlenmesi ve pazarlanması Amerika'nın en büyük endüstrilerinden biridir


Ülkede enerjinin %33'ten fazlasını, doğal olarak elde edilen veya kömürden çıkarılan havagazı sağlar Doğal gaz, evleri ısıtmak ve endüstride kullanılmak üzere büyük borularla gaz alanından binlerce kilometre uzaklıktaki şehir ve kasabalara taşınır
Amerika'da büyük ölçüde çıkarılan öteki maden ve mineraller arasında çinko, bakır, gümüş ve sun'i gübre üretiminde kullanılan fosfat vardır


Nüfus ve Sosyal Hayat


Birleşik Devletlerde her on yılda bir geniş ölçüde nüfus ve endüstri sayımı yapılmaktadır 1790'da ilk sayım yapıldığında bu genç devletin nüfusu 4 milyondan az olup, çoğu doğu kıyısında yaşıyordu Bugün 250 milyondan fazla nüfusu vardır Son 20 yıl içinde pekçok insan ülkenin batı ve güney bölgelerine göç etmiştir






Şehirler: Büyük Okyanus kıyısındaki California nüfus bakımından en büyük eyalettir Atlas Okyanusu kıyısındaki New York eyaleti ikinci gelmektedir Diğer bir batı eyaleti olan Colorado'da ise, ülkenin gösterdiği artışın hemen hemen iki katı oranında bir nüfus artışı olmaktadır Arizona'nın nüfusu 1960'tan bu yana iki kat artarken, Nevada'nın ki, aynı müddet içinde üç katına varmıştır Bir güney eyaleti olan ve güzel iklimi ile tanınan Florida'nın nüfusu 1960'tan bu yana takriben % 100 oranında artmıştır


New York şehri Amerika'nın en büyük şehri ve dünyanın en büyük limanıdır 1988 nüfusu 7346350 idi Aynı zamanda, banliyölerin nüfusu yaklaşık 2 milyondur
California'da Los Angeles 3402342 (1988) nüfusu ile ikinci büyük şehirdir Chicago 2994100 nüfusu ile üçüncüdür Yaklaşık 170000 nüfuslu Philadelphia dördüncüdür Philadelphia'nın Amerika tarihinde önemli bir yeri vardır Çünkü Bağımsızlık Beyannamesi ile Birleşik Devletler anayasası burada onaylanmıştır
Ülkenin başkenti Washington yaklaşık 637000 nüfusa sahiptir Ülkenin başkenti olarak özel bir şekilde planlanıp inşa edilmiştir


Eğitim: Bir asır evvelinde yüzde yirmi olan okuma-yazma bilmeyenlerin oranı, bugün % 1'dir Okul ve üniversitelere kayıtlı öğrencilerin sayısı 60000000 kadardır Fen ve matematik derslerine, yabancı dillere verilen önem artmakta ve öğrencilerin diğer milletlerle çeşitli kültürler hakkında bilgilerinin genişletilmesine çalışılmaktadır Öğretimde televizyon ve filimlerden geniş ölçüde faydalanılır Eyaletlerin bir çoğunda 7-16 yaş arası için eğitim parasız ve mecburidir
Sosyal güvenlik: İşçi 65 yaşında emekli olduğunda, daha önceki kazançları ile ilgili bir orana göre kendisine emekli aylığı bağlanır 62 ile 64 yaşları arasında emekli olanların aylıkları daha azdır


Din: Kendi ibadethanesini ve dinini seçme ve kendi vicdanına göre ibadet hürriyeti her Amerikalının hakkıdır Birleşik Devletler Anayasası'nda yapılan ilk değişiklik şöyledir: 'Kongre, belirli bir dinin mecburi olması için veya ibadet hürriyetini yasaklayan bir yasa yapamaz' Her eyaletteki Amerikalılar aynı ibadet hürriyetine sahiptirler
Bütün ülkede 219 mezhebe bağlı 331000 yerel kilise grubu vardır Dünyadaki bütün batıl inançların merkezi bu ülkedir İslam, budist, Rus Ortodoks ve Yunan Ortodoks dahil, yeryüzündeki belli başlı dinlerin tamamı Birleşik Amerika'da temsil edilmektedir İslamiyet'i kabul edenlerin sayısı günden güne artmaktadır


Siyasi Hayat


Yönetim biçimi: Amerika Birleşik Devletleri 50 eyaletten meydana gelen bir federal birliktir Ulusal hükumetin merkezi, District of Colombia'dır Anayasa, ulusal hükumetin bünyesinin ana hatlarını tesbit eder Yetkileri ile faaliyetlerini belirtir Kendine has anayasa ve yetkilere sahib olan her eyalet de öteki işlerden sorumludur Her eyalet, yönetim bakımından şehir, kasaba, nahiye ve köylere ayrılmıştır Her eyaletin seçimle gelmiş kendi hükumetleri vardır






Hükumet: Amerika'da hükumet, 'halk hükumetidir', halk tarafından kurulur Kongre üyleri, başkan, eyalet yetkilileri, kasaba ve şehirleri yönetenler, halk tarafından seçilirler Hakimler de, doğrudan doğruya halk tarafından seçilir veya seçilmiş yetkililer tarafından tayin edilir Kamu görevlileri, görevlerini iyi yapmadıkları veya kanunları ciddi bir şekilde ihlal ettiklerinde, görevden uzaklaştırılabilirler
Anayasa, kişilerin hak ve hürriyetlerini teminat altına almaktadır Ve bu hak ve hürriyetler, 1791'de Anayasa'ya eklenen ve İnsan Hakları Beyannamesi adı verilen ilk on değişiklikte belirtilmektedir


Anayasa, hükümetin yetkilerini üçe ayırmıştır: Başında Başkan olan yürütme, Senato ve Temsilciler meclisi olmak üzere Kongre'nin her iki kanadını ihtiva eden yasama ve başta Yüksek Mahkeme olmak üzere yargı Anayasa, her birinin yetkisini sınırlamakta ve birinin gereğinden fazla yetki sahibi olmasını engellemektedir


Eyalet hükümetlerinde de, sistem, federal hükumet sisteminin hemen hemen aynıdır
Her eyalette yürütme kuvvetinin başında bir vali vardır Eyalet hükumetleri düzeni koruma, çocuk ve gençlerin eğitimi, yol inşaatı gibi işlere bakar Federal hükumet, milli ve milletlerarası ve birden fazla eyaleti ilgilendiren meselelerle uğraşır Vatandaşların günlük hayatını etkileyen kanunlar, şehir ve kasabalardaki polis teşkilatı tarafından uygulanır FBI diye bilinen Federal Soruşturma Bürosu, eyalet sınırlarını geçen suçluları, federal kanunlara aykırı hareket edenleri araştırır ve takib eder


Federal hükumet: ABD Başkanı, genel seçimle dört yıllık bir süre için seçilir Seçilen Başkan, sürenin sonunda bir devre daha seçilebilir Başkanın Amerika'da doğmuş ve yaşının en az otuz beş olması gerekir Yılda 200000 dolar üzerinde maaş ve ilaveten masrafları için de 50000 dolar alır, fakat bunların toplamı üzerinden gelir vergisi öder Ayrıca seyahat ve misafir ağırlama masrafı olarak vergiye tabi olmayan 100000 dolar alır


Başkan, Kongre tarafından onaylanmış bir kanun tasarısını 'veto' eder veya bunu imzalamayı reddederse, Kongre'nin her iki kanadı tarafından üçte iki oyla alınan bir karar bu vetoyu hükümsüz kılar ve tasarı kanunlaşır Başkan, federal hakimleri, büyükelçileri, yüzlerce hükümet yetkilisini tayin eder Başkanın ölümü, istifa etmesi veya kalıcı olarak sakatlanması halinde görevi seçime kadar başkan yardımcısı yürütür


Birleşik Amerika Anayasası uyarınca, görev süresi tamamlanmamış bir Başkan, ancak görevi kötüye kullandığı iddiasının, yeterli delile dayanılarak, Temsilciler Meclisinde üyelerin üçte iki çoğunluğunun tasdik etmesi ile görevden alınabilir Bugüne kadar yalnız bir Amerikan Başkanı görevi kötüye kullanmakla suçlanmıştır O da 1868'de muhakeme edilerek beraat eden Andrew Jackson'dır Ancak 1974'te Başkan Richard Nixon dahil, yüksek makamda birçok yetkilinin karıştığı seçim kampanyasında kanundışı para toplama olayı mahkemeye intikal etti Watergate olarak adlandırılan bu olayda Nixon, mahkemeye çıkmadan istifa etti ve yerine Gerard Ford geçti


Yasama kolu olan Kongre, Senato ve Temsilciler Meclisi'nden meydana gelir Senatörler 6 yıl, Temsilciler Meclisi üyeleri ise iki yıl için seçilirler Senatör ve Temsilciler aday olmak istedikleri sürece tekrar seçilebilirler


Elli eyaletin her biri, Kongre'ye iki senatör gönderir Senatonun üçte biri, her iki yılda bir seçilir Senatör seçilmek için adayın otuz yaşını doldurması ve seçilmesinden en az dokuz yıl önce Amerikan vatandaşı olmuş bulunması şarttır
Temsilciler Meclisinin 435 üyesi vardır Her eyalet, kendi nüfus oranına göre belli sayıda üyeye sahiptir Eyaletler aşağı-yukarı eşit nüfuslu seçim bölgelerine ayrılır ve her bölgenin seçmenleri Kongre'ye bir temsilci üye seçerler Bir üyenin en az yirmi beş yaşında ve en az yedi yıllık Amerikan vatandaşı olması gerekir
Bir tasarının kanun olabilmesi için hem Senato hem de Temsilciler Meclisi tarafından tasdik edilmesi gerekir


Dış siyaset: Ülkenin kuruluşundan beri dış siyasetin yönetiminde başlıca söz sahibi Başkan olmuştur Bununla birlikte, yetkileri sınırsız değildir Giriştiği taahhütlerin Kongre tarafından tasdik edilmesi gerekir


Amerika, Birleşmiş Milletlerin Anayasası uyarınca kurulan Kuzey Atlantik Anlaşması Teşkilatı (NATO), Amerika Devletleri Teşkilatı (OAS) gibi bölge savunma gruplarına ve barış ile gelişmeyi destekleyen diğer kuruluşlara da katılmıştır
Amerika'nın yönetimindeki topraklar: Karaipler denizinde 9000 kilometrekarelik bir ada olan Porto Riko, Amerika Birleşik Devletlerine bağlıdır 3410000 nüfusu ABD vatandaşıdır Valilerini ve yasama meclislerini kendileri seçerler


Yine Karaipler denizinde Virgin Adaları 1917'de Danimarka'dan satın alınmıştır Adanın yüz bin nüfusu ABD vatandaşı olup, valilerini ve tek yasama organı olan Senato'yu kendileri seçerler Virgin Adalarında 346 kilometkare tutan elli küçük ada vardır
Panama'da, kanalın iki tarafında sekiz kilometre uzunluğunda bir kara şeridi olan Panama Kanalı Bölgesi, iki ülke arasındaki antlaşmalar uyarınca, 1904'ten 1978'e kadar Amerika'nın kontrolü altındaydı 7 Eylül 1978'de iki ülkenin liderleri bölgenin % 65'ini 31 Aralık 1989'da ve geri kalan kısmını da 2000 yılında Panama'nın kontrolüne veren yeni bir antlaşma imzaladılar Birleşik Devletlerin kanalın savunması ve işletilmesindeki sorumluluğu da bu tarihte Panama'ya devredilecektir


Ekonomi


Tarım: Amerika, çok yumuşak bir iklim ve bol verimli topraklara sahiptir Amerika kıt'ası üzerindeki toprakların % 47'si tarıma elverişli arazidir 152 milyon hektar arazi ekilmekte ve 560 milyon hektar arazi de mer'a olarak kullanılmaktadır Ekilen arazinin yaklaşık 20 milyon hektarı sulanmaktadır Amerika'da yaklaşık olarak 2300000 çiftlik vardır Bunların ortalama büyüklüğü 184 hektardır Fakat doğudaki çiftlikler çok daha küçük olup, işin çoğunu aile fertleri yapmaktadır Son elli yıl içinde çiftliklerde yaşayanların sayısı büyük ölçüde azalmıştır Bugün sadece 6200000 kişi çiftliklerde yaşamaktadır Bununla birlikte üretimde çok büyük bir artış vardır Başlıca ürünleri mısır, buğday, pamuk, tütün ve meyvadır


Sun'i gübre, zararlı ot ve böcekleri kontrol altına almak veya yok etmek için kimyevi maddeler kullanımı, bitki ile hayvan hastalıklarını kontrol altına almada geliştirilmiş metodlar, çiftliklerin verimini çok arttırmıştır Çiftlik ürünlerini dondurma, konserve, saklama, paketleme ve pazarlamada modern usuller, israf ve bozulmayı önlemekte ve tüketiciye bozulabilir besin maddelerini yalnız mevsiminde değil bütün yıl boyunca elde etme imkanı vermektedir Mısır, yulaf, pamuk, pirinç, soya fasülyesi ve tütün, yetiştirilen başlıca tarım ürünleridir


Balıkçılık: Amerika, en büyük balık üreticisi ülkeler arasında yer alır Tahminen 250000 balıkçı vardır Tutulan balığın yarısından fazlası insan gıdası, geri kalanı hayvan maması olarak veya endüstri ve ihraç için balık yağı çıkarmada kullanılır


Endüstri: 20 milyon kadar Amerikalı imalat işlerinde çalışır Bunlardan yaklaşık beş milyonu elektrikli gereçler ve ulaşım araçları dışında kalan makine imalatı ile uğraşır Her birinde bir milyondan fazla işçinin çalıştığı diğer endüstri bölümleri arasında gıdaların işlenmesi (konserve vb), giyim, madeni eşya, elektrikli makinalar, tahta işleri ve mobilya, dokumacılık, matbaacılık, yayıncılık ve kağıtçılık vardır



Yeni Alaska Eyaletinin başlıca imalatı konserve, balık ve kereste, Hawai'nin ise, şeker, konserve ve ananastır
Bugün endüstri süratle artan nüfusun ihtiyacını karşılamak için daha az zamanda, daha az insan gücü kullanarak, daha çok üretimde bulunmaktadır Amerikan ekonomisinin bir bütün olarak 1987'deki mal ve hizmetin yıllık üretim değeri gayr-i safi milli hasıla olarak 4486176000000 dolardı Amerikan endüstrisi daha ziyade ülkenin doğusunda yerleşmiştir Fakat batı ve güneyi de artık tarıma dayanan bölgeler olmaktan çıkmaktadır Endüstri yayılmakta, merkez fabrikalarından uzakta ve tabii kaynaklara, pazarlara ve yetişmiş işçilerin bulunduğu yerlere yakın modern fabrikalar kurulmaktadır
Haberleşme: Radyo, gazete ve televizyon önemli haberleşme araçları haline gelmiştir Ülke yayınlarının hemen hepsi özel kuruluşlar tarafından yapılmaktadır



Hükumet, ülke içinde yayın yapmaz ve programların konusunu kontrol etmez Yüzlerce istasyon İngilizceden başka dillerde yayın yapar Aynı zamanda kamu güvenliği, havacılık, endüstri, deniz ve kara nakliyatının ihtiyaçlarına hizmet eden özel maksatlı istasyonlar vardır 1989 sonuçlarına göre ABD'de 64986000 satışlı 1616 günlük gazete, 17561 radyo ve 6387 televizyon istasyonu bulunmaktadır Radyo alıcı sayısı 515496000, televizyon alıcısı ise 195795000'dir


Ulaşım: En çok rağbet gören ulaşım aracı otomobildir 139000000'dan fazla araba çalışmaktadır ve kullanılan benzin yılda 300 milyar litreyi geçer Bugün yılda 10 milyon otomobil, kamyon ve otobüs üretilmektedir


Amerika'nın her tarafındaki sert kaplama yüzeyli olan yolların uzunluğu 6243340 km civarındadır Diğer yollar ise bir milyon kilometreden fazladır 68400 kilometrelik eyaletler arası geniş sür'at yolları, başlıca Amerikan şehirlerini birbirine bağlamıştır
Şehirler arası ulaşım ve taşımacılıkta demiryolları önemini korumaktadır Demiryollarının uzunluğu 296497 kilometredir Ayrıca St Lawrence-Büyük göller su yolunun dışında 41000 kilometrelik bir iç su yolu ağı da bulunmaktadır


Uçakla yolculuk rağbet görmektedir ve yılda 500000000'den fazla insan uçakla yolculuk yapmaktadır Ülkede 12700 sivil havaalanı, 37 karayolu şirketi vardır Yirmi altı bölgesel kontrol merkezi şehirlerarası hava trafiğini idare eder
Dış ticaret: Birleşik Devletlerin başlıca ihraç malları arasında makine, tarım ve otomotiv ürünleri ile uçak, kimyasal maddeler, yiyecek (kahve dahil), demir ve çelik ürünleri gelir 1990 yılında Birleşik Devletlerin ihracatı 392627400, ithalatı ise 516717500 dolar olmuştur Son yıllarda ticaretteki bu dengesizlik çoğunlukla 1974'te dünya piyasasında petrol fiatının üç kat artması ile başlayan petrol ithali giderindeki artışlardan kaynaklanmaktadır


Yeryüzü bilimleri: ABD'li bilim adamları son bir kaç yıldır, birçok önemli konuda ilerlemeler kaydetmişlerdir Yeryüzünde çok çeşitli tabii kaynaklar ile çevre incelemeleri konusunda önemli uygulamaları olabilecek özellikler ve olayları gözlemek ve kaydetmek için karada ve uzayda kullanılmak üzere yeni araçlar geliştirilmiştir Dünyanın uydu tarafından incelenmesi, ürün tahmini ve ürünün sağlığının takibi, su kaynaklarını kirleten şeylerle, su baskını alanlarının tesbiti ile kara ve su planlamasında kullanılacak çeşitli haritaların hazırlanması için büyük yardım vad etmektedir


Uzay: 1958'deki ilk uydusundan bu yana ABD Ulusal Havacılık ve Uzay İdaresi (NASA) insanlı ve insansız olarak yüzlerce uzay aracını uzaya göndermiştir


Bunlardan bazıları inceleme aletlerini dünya üzerine çevirir, diğerleri ise uzay boşluğunu inceler Bazıları da yakın incelemeler için Jüpiter ve Satürn gibi uzak gezegenlerin yanından uçarlar Bu uçuşların sonuçları teknolojide tamamiyle yeni sahalar açmıştır ATS-6 gibi tecrübi haberleşme uyduları, sağlık ve tıbbi yardımı yaygınlaştırmada ve Birleşik Devletlerin uzak bölgelerinde yaşıyanlara üniversitelerden radyo ve video yayınları ile eğitim programını ulaştırmada yeni usüller getirdiler ATS-6, Hindistan hükumeti tarafından daha önce hiç televizyon görmemiş yüzlerce köylüye sağlık, tarım ve mesleki kabiliyet sağlamak üzere eğitici programlar yayınlamada kullanılmıştır
Ayın üzerine inmek için yapılan tarihi altı Apollo uçuşu bir gezegenin insan tarafından incelenmesini sağlamıştır Astronotlar Ay'dan 360 kg ağırlığında kaya ve başka maddeleri alarak dünyaya getirmişlerdir


İnsansız olarak yapılan diğer gezegenlerarası araştırmalarda, Mariner 10 uzay gemisi, güneşe en yakın gezegen olan Merkür'ün yanından üç kere geçerek bu gezegenin dünya ve ay ile olan benzerliklerini ortaya çıkarmıştır Mariner 9 ise bir yıla yakın süre Merih yörüngesinde uçmuş ve iki Viking uzay gemisinin uçuşu ile 1976'da Merih'e inişlerini hazırlamıştır Viking uçuşları Merih yüzeyinin fevkalade fotoğrafları ile dünya şartlarının daha iyi bir şekilde anlaşılmasına yol açacak meteorolojik ve jeolojik bilgi sağlamıştır 1973 ve 1974 yıllarında Pioneer 10 ve 11 uzay gemileri Jüpiter gezegeninin ilk defa yakın fotoğraflarını çekmişlerdir


Pioneer 10 gezegen yolculuğuna bizim güneş sistemimiz dışında devam ederken, Pioneer 11, etrafındaki halkalarla esrarengiz bir gezegen olan Satürn'e doğru yola çıkarak 1979 Eylül'ünde oraya varmıştır
1978 Aralık ayında, aynı yıl daha önce bir tarihte atılmış iki Pioneer uzay gemisi Venüs'e ulaşmıştır Birinci uzay gemisi Venüs etrafında yörüngeye girmiştir Ve hala bu yörüngede gözlemlerini sürdürmektedir
İkinci uzay gemisi ise beş ayrı bilimsel parçaya ayrılarak Venüs'ün atmosferine girmiş ve gezegenin yüzeyine inmiştir


Üçlü ekipler halinde dokuz astronot 1973 Mayıs'ından 1974 Şubatına kadar dünya yörüngesindeki uzay istasyonu Skylab'de çalışmıştır Projenin vaktinden evvel sona erdirilmemesine sebep olabilecek birçok teknik problemlere rağmen elektronik, yerbilimleri, güneş fiziği, tıp ve biyoloji alanlarında elde edilen bilgiler dolayısı ile Skylab, 1970'li yılların en verimli bilim mühendislik projesi olmuştur


Voyager, 1980 Kasımında Satürn yörüngesinde uçarken bilim adamlarını hayrete düşüren bilgi toplamış, üç yeni ay ile gezegenin etrafını çevreleyen bin veya daha fazla halka keşfetmiştir 1986'da Üranüs'e ulaştığı gibi 1989'da da Neptün'e ulaşacak olan Voyager 2'nin Satürn yakınından geçmesi, yeni keşifler ve harikulade fotoğraflar sağlayacaktır


Amerika'nın sonuncu en önemli uzay programı, uluslararası katılmalar ile daha ekonomik ve daha sık uzay uçuşlarına imkan sağlayacak, yeniden kullanılabilir bir uzay aracı olan, uzay mekiğidir 1984 yılı başlarında uzay mekiği başarı ile seyahatini tamamlayıp, dönmüştür


1986 uzay mekiği, uçuşunu gerçekleştirdiği sırada Atlas Okyanusu üzerinde infilak etti Bu hadise, insanlı uçuşların bir süre ertelenmesine sebeb oldu Uzay mekiği programı 1989'da devam etti ve beş sefer yaptı

Alıntı Yaparak Cevapla

Amerika Birleşik Devletleri-United States of America (USA)

Eski 06-02-2010   #3
Şengül Şirin
Varsayılan

Amerika Birleşik Devletleri-United States of America (USA)





AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ (ABD), ing United States of America (USA), Kuzey Amerika'da devlet; 9 364 000 km2; 229 810 000 nüf Başkenti Was-hingtorı Resmi dili ingilizce


COĞRAFYA

Nüfusu ve yüzölçümü bakımından dünyanın dördüncü ülkesi olan Amerika Birleşik Devletleri, 50 eyalet ("bitişik" diye nitelenen 48 eyaletle Alaska ve Hawaii) ile Büyük okyanus'takı bazı adalardan (Wake, Guam) oluşur Bu bütünde, ABD' ye ortak Porto Riko devletiyle ABD vesa-yetindeki eski Japon takımadaları da yer alır
doğal koşullar


Yapı ve yüzey şekilleri Ülkenin batıdaki üçte birlik kesimini Kuzey Amerika sıradağlarının (Cordillera) bir bölümü kaplar; Kuzey Amerika sıradağları da kendi içinde üç sisteme bölünür Büyük okyanus sistemi, tortul, kıvrımkgenellikle pek yüksek olmayan Coast Ranges'i (kayaçları ve yapıları daha karmaşık olan Olympic [2 400 m], Klamath [2 700 m] ve San Bernardino [3 500 m] dağları dışında), çöküntüleri (Puget Sound, Willamette vadisi, Kaliforniya orta vadisi), volkan kökenli yüksek dağlar olan Cascade Range'i (Rainier dağında 4 391 m) ve Sierra Nevada bıllurlu kütlesini (48 eyaletin en yüksek noktası olan Whitney dağında 4 418 m) kapsar Merkezi sistem, yanardağ kökenli (Columbia platoları) ya da tortul (ünlü Colorado kanyonunun yardığı Colorado platoları) yüksek platolardan, üzerlerinden yer yer küçük sıradağlar (Büyük Havza) ve derin çöküntüler (imperial Valley'de -75 m, Death Valley'de -85 m) bulunan yüksek ovalardan oluşur

Doğu sistemi, dorukları 4 000 m'yl aşan Kayalık dağlardan meydana gelir Bunlar, Büyük ovalar ın (Montana) üzerine binen ya da billurlu kütleleri (Front Range) çevreleyen, ya da yanardağ aygıtlarıyla (San Juan dağları) örtülü tortul dizilerdir Kayalık dağların Kretase devri sonunda ve Üçüncü Zaman başında oluşmasına karşılık, Büyük okyanus sistemi ancak Üçüncü Zaman sonunda oluşmuştur ve tektonik etkinlik, depremler (San Fransisco [1906]; San Andreas "kırığı" üstündeki San Fernando [1971]) ya da etkin yanardağlar (1915'te Lassen, 1980'de Salnt Helens)biçiminde sürmektedir Cascade Range' de,Sierra Nevada'da ve Kayalık dağlarda tipik bir buzul yüzey şekli gözlenir

Yaşlı kütleler Apalaş dağlarını (batıdan doğuya doğru Cumberland tortul platosundan, kıvrımlanmış tortul küçük sıradağlar bölgesinden, yükselme geçirmiş Blue Ridge [2 000 m] billurlu kütlesinden ve Piedmont billurlu platosundan oluşur) ve büyük bölümü tortul olan Ouachita dağları ile Ozark platosunu (500-600 m) kapsar Orta kesimdeki tortul ovalar, Mis-sissippi'nin iki yanından Kayalık dağlara doğru 1 000 m'nin ötesine (Büyük ovalar) kadar Apalaşlar'a doğru yükselirler ve kuzey bölümleri buzul birikintileriyle kaplıdır Büyük göller, kimileri buzultaş çukur-larıyla (Michigan ve Huron gölleri) çevrili buzul havzalarında yer alır Meksika körfezi ve Atlas okyanusu kıyı ovalarıyla çevrelenmiştir; aşağı yukarı boylu boyunca düzenli bir biçim gösteren kıyı kesiminin başlıca özelliği, kıyı şeritlerinin kapattığı denizkulaklarıdır; yalnızca Mississippi ırmağının kollara ayrılmış deltası, kıyı çizgisinde çıkıntılar oluşturur

Kanada kalkanının Amerika Birleşik Devletleri'nde yer alan bölümü, batıda kayalık tepeleri ve göl çanaklarını, doğuda da yükselme geçirmiş, buzul yalakla-rıyla yarılmış Adirondack dağlarını kapsar


iklimler Amerika Birleşik Devletleri'nde, toprakların genişliği, ülkenin birçok enlem boyunca yayılması ve yüzey şekillerinin konumu nedeniyle, çok farklı iklimler görülür Büyük okyanus'a bakan cephenin kuzey kesiminde ılıman deniz iklimi egemendir (Seattle: ocakta 4,4°C, temmuzda 17,8°C) Okyanus havası bol yağış getirir (Olympic dağlarının yamaçlarında yılda 2 500 mm'nin üstünde); yaz oldukça kuraktır Kaliforniya kıyısında iklim, Akdeniz iklimi tipindedir: yumuşak kışlar (ocakta 10-15°C), çok kurak, ama denizin etkisiyle sıcaklığın dayanılır hale geldiği yazlar, düşük yıllık yağış (yılda 400 mm'den az) Kaliforniya orta vadisi, Mo-jave çölü ve Arizona'nın batı kesimi, aşırı kuraktır; buraları yazın fırına döner (Pho-enix'te temmuz ayı ortalama en yüksek sıcaklığı 40,5°C; Death Valley'de mutlak en yüksek sıcaklık 54°C) iç kesimlerdeki platolar, deniz etkilerine kapalı konumlarından ötürü yarı kuraktır; Great Salt Lake, kuraklığın artmasından önce son derece büyük olan bir gölün kalıntısıdır

Sıradağlarda çok farklı iklim koşulları görülür; okyanusa en yakın olanlar, en yüksekler ve batıya bakan yamaçlar en bol yağışı alırlar (Cascade Range'de 3 000 mm, Kayalık dağların Montana'daki kesiminde 1 500 mm); 2 000 m'yi aşkın yüksekliklerde don ve kar örtüsü aylarca sürer Kurak bir kara ikliminin (yılda 500 mm'den az yağış) egemen olduğu Büyük ovalar, dönem dönem kutup ve tropikal hava akımlarıyla süpürülür, birbirine son derece karşıt hava tiplerinin etkisinde kalır; kuzeyde kimi kışlar şiddetlidir (ocakta -10 ile -15°C); güneyde aşırı yaz sıcaklığı (temmuz ortalaması 28-30°C) kuraklığı artırır; Midwest ve kuzey-doğu'da iklimin karasal özellikleri doğuya doğru giderek yumuşar: sık sık soğuk dalgaları ve kar fırtınaları gözlenmesine karşın kışlar daha az serttir (ocakta Saint Paul'de -12°C, New York'ta 0°C) ve yıllık yağış artar (batıda 600 mm, doğuda 1 000 mm) Midwest'te yazlar sıcak ve bunaltıcıdır (temmuzda 25°C dolayında); buna "mısır iklimi" adı verilir

Adirondack dağlarında ve New England yüksekliklerinde kışlar uzun ve karlıdır Güney-doğu bölgesinde yarıtropikal iklim egemendir: yumuşak kışlar (ocakta 10-12°C), çok sıcak yazlar (ortalama sıcaklık 5-6 ay boyunca 22°C'ın üstünde), özellikle yaz mevsiminde düşen çok bol yağmurlar (1 300 mm'den çok) Tropikal iklim, yalnızca Flo-rida'nın en güneyini etkiler Güney-doğu bölgesinde (Florida'dan Caroline adalarına kadar) sık sık tayfunlar (yaz sonunda ve sonbaharda) patlak verir • Bilki örtüsü ABD topraklarının hâlâ % 27'si ormanlar ve korularla kaplıdır Batıdaki ormanlar özellikle, Coast Ranges ve Cascade Range'deki dev kozalaklı or-manlarındaki reçinelilerden (Douglas çamı, Engelmann ladini, sekoya), idaho dağları, Wyoming'in batısı veSierraNe-vada'nın çamları ve ladinlerinden oluşur Daha az yüksek ya da kurak güney-ba-tı'da yer alan dağlarda hepyeşil meşelerden (Kaliforniya) ya da çam ve ardıçtan (Arizona) oluşan sevrek ormanlar görülür

iç kesim platolarındaki bitki örtüsü, kuzeyden güneye doğru kuraklığın arttığını gösterir: Columbia platolarında bodur buğdaygil çayırı, Büyük havza'da pelin otu bozkırı, Kaliforniya'nın güney-do-ğu'suyla Arizona'nın güney-batı'sında yağlı ve dikenli bitkiler
Mississippi'nin batısında çayır (Büyük ovalar'da kısa, doğuya doğru ilerlendik-çe daha uzun) alanı uzanır Merkez-doğu ve Orta Atlas okyanusu bölgeleri, geniş-yaprak ağaçlardan oluşan (yerine göre değişen oranlarda meşe, gürgen, akça-ağaç, titrek kavak, ıhlamur, ceviz, lale ağacı) doğal ormanlarla örtülüdür; bu orman kuzeye doğru (Maine, Büyük göl-ler'in batısındaki bölge) karışık ormana, daha sonra da köknar, çam, ladin ve huş ağaçlarından oluşan kuzey ormanına dönüşür Apalaşlar'ın kuzeyi ve Aldiron-dacklar, reçinelilerin çoğunlukta olduğu ormanlarla kaplıdır


Güney-doğu'da çam ve meşelerden oluşan bir yarıtropikal karışık orman ya da yozlaşmış (aşırı işletme ya da yangınlar sonucunda) bitki toplulukları egemendir Florida yarımadasının uç bölümünün kıyısı, tropikal mangrovlarla örtülüdür Bataklıklar (kıyı ovası, Florida'da Everglade' lar), serviler ya da sakız ağaçlarından oluşan ağaç ya da ağaççıksı bitki topluluklarıyla kaplıdır

Topraklar Kayalık dağların doğusunda
üç büyük toprak bölgesi ayırt edilir: Merkez-doğu'da ve kuzey-doğu'daki ge-nişyapraklı ormanların altında, podzolsu topraklar (solgun topraklar), gerçek pod-zollar ve kahverengi orman toprakları gelişmiştir; Midwest'te ve Büyük ovalar'da kestane toprakları ya da çernozyomlar oluşmuştur; güney-doğu'da, yarıtropikal iklime özgü kırmızı ve sarı podzol toprakları egemendir Batı'daysa, büyük bir toprak çeşitliliği gözlenir: podzol toprakları (Willamette), yarıtropikal kırmızı topraklar (Kaliforniya), gri çöl toprakları (Columbia yaylaları), dağlık alanların iskelet ya da podzol toprakları

Akarsu ağı Missouri-aşağı Mississippi ekseninin uzunluğu 6 000 km'yi aşar Akış yukarı kesiminde rejimin özelliği, suların nisanda (kârların erimesi) ve haziranda (yağmurlar); kabarmasıdır Missouri

debiyi 6 000 m3/sn'ye yükseltir; ama ırmağın rejimini (kış sonunda kabarma, sonbaharda çekilme), Ohio ırmağı (8 000 m3/sn) belirler Ohio ırmağının çığırında gerçekleştirilen düzenlemelere (TVA) ve ırmağın aşağı kesiminde yapılan bentlere karşın, sık sık, yıkımlara yol açan taşkınlar olur Colorado ırmağının akışı, aşağı yukarı yapaydır; çünkü Büyük kanyon dışında, bütünüyle barajlar, baraj gölleri ve derlvasyon kanallarıyla (elektrik üretimi, sulama) donatılmıştır: kuramsal olarak 700 m3/sn olan debinin ancak % 40'ın-dan azı denize ulaşır
Büyük okyanus'a 4 000 m3/sn su boşaltan Columbia ırmağının debisi, hemen hemen bütünüyle düzene sokulmuştur

nüfus


Nüfusbilim Nüfus, 1970-1980 arasında % 11, 1950-1980 arasında % 50 oranında arttı Bu çoğalma, doğal artışın ve göçlerin sonucudur XX yy'ın başında %o 30'un üstünde olan doğum oranı, düzensiz biçimde gerileyerek (büyük iktisadi bunalım sırasında hızlı düşme, savaştan sonra önemli artış) günümüzdeki °/oo15'lik en düşük düzeyine İnmiştir Ölüm oranı, 1950 yılına kadar oldukça hızlı, o tarihten sonraysa çok ağır gerileyerek °/oo 8,8'e düşmüştür Yıllık doğal artış 1910'da % 1,5'ken büyük iktisadi bunalım yıllarındaki en düşük, 1950-1960 yılları arasındaki en yüksek düzeylerden geçerek, günümüzde % 0,65'e İnmiştir Bu oranların ortalama değeri, beyazlar ile zenciler arasındaki nüfus durumları farklılığını gizler: zencilerde doğum ve ölüm oranları çok daha yüksektir; sözgelimi, doğum oranı beyaz nüfusta %o15'in altında, zencilerdeyse%o 20'nin üstündedir Zencilerin doğal nüfus artışı, doğum ve ölüm oranları arasındaki farkın daha büyük olması nedeniyle çocuk ölümlerinin fazlalığına (beyaz-lardakinin iki katı) rağmen, beyazlarınkin-den yüksektir; aynı biçimde, doğum sırasında annelerin ölüm oranı da, zencilerde beyazlardaki ölüm oranının dört katıdır

ABD halkının bileşimi: göç Ülkenin yerli halkı olan Kızılderililer bir yana bırakılırsa ABD halkı, göçlerle oluşmuştur Sömürge döneminde ülkeye özellikle ingilizler göç etmiş ve bunlara Hollandalılar, Almanlar, iskandinavyalılar katılmıştır Büyük iç göç 1840 yılına doğru başlamış İç savaş'tan sonra artarak, 1900-1914 yılları arasında doruk noktasına varmıştır 1880-1890'dan önceki ilk dalga, ingiliz-ler'i, Almanlar'ı, Hollandalılar'ı, iskandl-navyalılar'ı, isviçrelller'i, hatta Kanadalı-lar'ı getirdi; bu halkların soyundan gelenler, katollk olan Quebec'lller ve irlandalılar dışında, WASP'lari (White Anglo-Sax-on Protestants) oluşturmuştur

Bunlar, bütün bölgelere yerleşmlşlerse de, Almanlar kentleri (Saint Louis, Chicago, Milwaukee), iskandinavyalılar Midwest'i, irlandalılar New York ve Boston'u, Que-bec'liler New England'ın fabrikalarını yeğlemişlerdir 1880-1890'dan sonraki ikinci göçmen dalgasıyla, anglosaksonlar dışında, özellikle Doğu Avrupa'dan ve Akdeniz ülkelerinden göçmenler (Slavlar, Romanyalılar, italyanlar) gelmişler ve doğu bölgesindeki sanayi kentlerine yönelerek, çoğu kez ayrı ayrı semtlerde etnik gruplar halinde toplanmışlardır Zenci köle getirilmesi iç savaş'a kadar sürmüştür; bunların soyundan gelenler, günümüzde, toplam nüfusun % 12'sini oluşturur XIX yy sonunda Büyük okyanus kıyısına Çinliler (demiryolu yapımı, madencilik, küçük ticaret) ve Japonlar (sebze bahçeleri) gelmiştir Meksika'dan da, sürekli olarak gelen olmuştu: ülkenin güney-batı kesiminde, ispanyol kültürlü Amerikalılar'ın sayısı çok fazladır

1921 'den sonra art arda çıkarılan göç sınırlayıcı yasalarla ABD nüfusunu oluşturan her ulus İçin kotalar belirlenmişti; günümüzde bu kotalar, Amerika kıtası ülkeleri için 120 000, öbür kıtalardan gelenler İçin 170 000 kişidir Mülteciler (Kübalılar, Vietnamlılar) için özel kotalar vardır; ayrıca ülkeye her yıl pek çok mekslkalı kaçak olarak girmektedir


Nüfusun günümüzdeki dağılımı Nüfusun dağılımı, tarihsel gelişmeyle açıklanabilir Önce Atlas okyanusu kıyısının sömürgeleştirilmesi, doğu bölgesinin maden kömürü havzalarındaki sanayileşme ve Avrupa'dan gelen göçmenler, ülkenin doğudaki üçte birlik bölümünün batı bölümünden daha yoğun nüfuslu olmasına yol açmıştır Ortalama nüfus yoğunluğu km2'ye 25 kişidir, ama bu yoğunluk yer yer çok büyük değişiklikler gösterir; en düşük nüfuslu eyalet olan Wyoming'de km2'ye ancak 2 kişi düşerken, Rhode is-land'da bu miktar 300'ü, New Jersey' deyse 360'ı bulur

En yoğun nüfuslu bölgeler, Washington'un kuzeyinde Atlas okyanusu kıyısı, Apalaşlar'ın kuzeyi, Büyük göllerin güney kıyısı, Apalaşlar'daki Piedmont, Willimatte-Puget Sound çöküntüsü ile Kaliforniya'da Central Valley, San Fransisco bölgesi ve Los Angeles kentleşme alanıdır Kaliforniya, 1960 yıllarında New York'u geride bırakarak ülkenin en fazla nüfuslu eyaleti haline gelmiştir Texas, üçüncü sırayı alır; Texas'i Pennsylvania, illlnois ve Ohio izler En az nüfuslu bölgeler İç platoların merkez ve güney kesimleri (Nevada, Utah, Kaliforniya' nın doğusu) ile Büyük ovalar'ın batı bölümüdür (Kuzey Dakota, Güney Dakota, Nebraska, Kansas'ın ve Texas'in batısı)

Yer değiştirme ve iç göçler Yer değiştirme, ABD uygarlığının özelliklerinden biridir: her yıl yaklaşık 8 milyon kişi eyalet değiştirir Göç türlerinden biri, zencilerin sanayileşmiş kuzey-doğu bölgesine göçmeleridir; 1940'tan bu yana, zencilerin iç göçü her on yılda bir 1,5 milyon kişiyi bulur ve bütün büyük kentlerde, çok kalabalık zenci toplulukları oluşur Göçlerin başka bir şekli de, kuzey-doğu'dan güneye ve batıya yönelik göçlerdir Gerçekten, son otuz yıl boyunca, aşağı yukarı bütün kuzey-doğu eyaletlerlndeki nüfus artışı, ülke ortalamasına ulaşmadı; bazı eyaletlerde hemen hemen hiçbir değişme görülmedi (Pennsylvania, Ohio, Massachusetts), bazılarındaysa nüfus son zamanlarda azaldı ya da azalmaya devam etti (Batı Virginia, Rhode island) Buna karşılık, ulusal nüfus artışının büyük bölümü, güney ve batı bölgelerinde görüldü:

1950-1980 arasında, Nevada'da yıllık nüfus artış oranı % 400, Florida'da % 345, Arizona'da °/o 260 idi; yalnızca 1970-1980 yılları arasında, nüfus artış rekoru hâlâ Nevada'dadır (°/o 63,8); onu Arizona (% 53), Wyoming (°/o 41) ve Utah (°/o 37) izler Bu iki tarih arasında Texas ile New Mexico'nun nüfuslarıysa % 26 oranında artmıştır Nüfus artışındaki bu eşitsizlik, ABD Temsilciler meclisi için halkın seçtiği milletveklllerln sayısında ve eyaletlerin siyasal ağırlıklarında değişikliklere yol açtı: genellikle Demokratlar'ın ağır bastığı sanayi eyaletlerinin etkisi, Cumhurlyetçi-ler'ln ağır bastığı batı ve "yeni güney" eyaletleri (Texas, Florida) karşısında azalmaktadır

Kentleşme ABD halkının °/o 75'l kentlerde yaşar; ama bu oran eyaletlere göre değişir: Rhode island'da % 88, Mas-sachusetts'de % 85 İken Kuzey Dakota' da °/o 44, Güney Dakota'da % 43 En yüksek kentli nüfus oranları, özellikle anakent alanlarında görülür ABD nüfusunun yarıdan çoğu da bu alanlarda, dörtte birinden çoğu da banliyölerde yaşar; bu alanların merkezinde bulunan kentlerin nüfusuysa gerilemektedir Bitişik anakent alanları, ABD'nin belirgin özelliklerinden biri olan megalopolls'lerl oluşturur: Boston'dan Washlngton'a kadar uzanan Atlas okyanusu megalopolisi (16 milyonu New York-New Jersey birleşik kentinde yaşayan 33 milyon nüf ), Los Angeles -San Dlego megalopolisi (10 milyona yakın nüf ), Michigan şeridi (Chicago-Milwaukee, 9 milyon nüf) Bu artış, yalnızca köylerden kentlere göç olayının sonucu değildir: sözgelimi 1960-1970 yılları arasında kent nüfusu artışının % 70'i, kentlerdeki artışın sonucudur

Kentleşmenin yayılması, kent merkezlerinin yeniden düzenlenmesi diye yeni bir sorun yaratmıştır ve hâlâ da yaratmaktadır Çoğunlukla İşyerlerinin bulunduğu kent merkezlerinde, yoksul azınlıkların (zenciler, Porto Rikolular) yaşadığı izbeler dikkati çeker Bunların yerine dev Işhan-ları ve lüks konutlar kurulmakta, ghetolar başka yerlere kaymaktadır Böylece Central Business District, öncü bir şehircilik anlayışıyla, seçkin yapı toplulukları, göl ya da ırmak kıyılarının düzenlenmesiyle (Chicago, Saint Louis, Cleveland, Detroit, Kansas City) güzelleşmektedir

Alıntı Yaparak Cevapla

Amerika Birleşik Devletleri-United States of America (USA)

Eski 06-02-2010   #4
Şengül Şirin
Varsayılan

Amerika Birleşik Devletleri-United States of America (USA)



iktisat

ABD, sanayi, tarım, enerji ve maden üretimi (SSCB ile Japonya bazı sektörlerde birinciliği ellerinde tutsalar bile) ve gayri safi milli hâsılanın değeri bakımından dünyada başta gelir Yabancı ülkelerde yaptığı yatırımlar ve açtığı şubelerle, kurduğu çokuluslu şirketler, tröstler ve holdinglerle (US Steel, General Motors, Ford, Exxon, Mobil, Gulf, Standard Oil of California, General Electric, IBM, ITT), doların uluslararası alanda oynadığı rolün (değerinin düşmesi ve yükselmesi) sağladığı avantajlarla, dış ticaretinin görünüşte açık vermesiyle (yurt dışından elde edilen kârlarla kapatılır), "besin silahı"ndan yararlanmasıyla, sattığı İleri teknolojiler ve silahlarla, ABD'nin iktisadı dünya iktisadına egemendir Bununla birlikte, bu İktisadın, gayri safi milli hâsılanın düşmesi, işsizlik (1980 sonunda 8 milyon işsiz) ve enflasyonla kendini gösteren büyüme, duraklama ve gerileme değişiklikleri gibi zayıf yanları da vardır

Etkin nüfusun çalıştığı başlıca kesimler, sanayi (% 26; 30 yıldır oranı gerilemektedir ve "sanayi göçümden söz edilmektedir),ticaret(°/o 22), kamu kesimi (federal hükümet, eyaletler, kentler, °/o 18), hizmetler (% 23) ulaşım ve haberleşme (°/o 7) ve tarımdır (°/o 4) Son iki kesimin oranları, 1950'den bu yana önemli ölçüde gerilemiştir • Sanayi ABD sanayisi, gerek yatırım hacmi, gerek ürünlerinin değeri, çeşitliliği ve niceliği bakımından hâlâ dünyada birinci sırada yer alır

Özellikle demir-çelik sanayisi, makine, otomobil ve hava taşıtları yapımı dallarındaki bazı şirketler, dev boyutlara ulaşmıştır: Ford ve Boeing fabrikalarında onbinlerce kişi çalışır; dört firma çelik üretiminin yarısını, dört firma da traktör üretiminin % 75'inl sağlar Ama, küçük ve orta büyüklükteki şirketlerin sayısını da küçümsememek gerekir: şirketlerin 2/3'sinde, 20'den az İşçi çalışır Federal hükümet, fiyatları belirleyerek, "Research and Development" (Araştırma ve geliştirme) adına borçlar vererek ya da yardımlar yaparak, sanayi kesimine gitgide daha çok müdahale etmektedir

Maden işleyen sanayiler, bütün sanayi dallarındaki iş hacminin, yatırımların ve ücretli sayısının % 40'ını temsil eder Döküm ve çelik (110-120 milyon ton çelik, SSCB'den sonra ikinci sıra), Pennsylvania'nın batı kesiminde ve Büyük göller bölgesinde (Pittsburg, Gary, Cleveland, Detroit, Buffalo), Atlas okyanusu bölgesinde (Morrlsville, Sparrows Point), batı bölgesinde (Pueblo, Geneva, Fontana) ve Alabama'da (Birmingham) üretilir Demir filizi Superior gölünden, Labrador'dan ve Latin Amerika'dan, kok kömürüyse Apa-laş dağlarındaki havzalardan gelir Ohio ve Pennsylvania'daki eski demir-çelik merkezleri, japon rekabetinden en çok etkilenen merkezlerdir: bu merkezlerde işsizlik sürmektedir
ABD, alüminyum üretiminde (4,6 milyon t) başta gelir Güney eyaletlerinde çıkarılan, özellikle de Jamaika'dan getirtilen boksitten elektrik bakımından zengin bölgelerde (Tennessee havzası, kuzey-batı bölgesi) alümln elde edilir

Amerikan (batı eyaletleri), Kanada ve Şili filizlerini kullanan bakırın birincil metalürjisi (1,4 Mt) ülkedeki bakır üretim bölgelerinde (Salt Lake City, Anaconda) ve dışalım limanlarında (Seattle) toplanır Bakırın son dönüşümü, New England'da, Atlas okyanusu kıyısında, Büyük göller bölgesinde gerçekleştirilir


7-10 milyon binek otomobili ve 2-3 milyon taşıma ya da toplu taşıma aracı üretimiyle ve 120 milyonluk binek otomobili parkıyla ABD, dünyanın en çok motorlu araçla donanmış ülkesidir Başlıca taşıt üretim bölgesi, Detroit yöresiyle Michi-gan'ın güney kesimidir; ama yedek parça fabrikaları ve montaj zincirleri ülkenin her yanına yayılır (Chicago, Cleveland, Saint Louis, Atlanta, Los Angeles) General Motors, Ford, Chrysler, American Mo-tors'un dışında, ülkede ancak birkaç küçük otomobil yapım şirketiyle Volkswagen
gibi yabancı şirketlerin kolları vardır Çok yakın dönemde hâlâ 850 000 kişinin çalıştığı otomobil yapımı kesimi, hava kirliliği, güvenlik ve enerji tüketimiyle ilgili yasalardan olumsuz yönde etkilenmesinin yanı sıra, yabancı (özellikle japon) rekabetinden de zarar görmektedir: 1980'de Japonlar, ABD pazarının % 30'unu ele geçirirlerken, Chrysler, fabrikalarını kapatmış ve 300 000'e yakın işçiye yol verilmiştir

Buna karşılık, hava taşıtları ve uzay araçları yapımı çok gelişmektedir; bu dalda 1 200 000 kişi çalışır Seattle yakınındaki Boeing şirketi (110 000 işçi çalışır), ayda 30 uçak üretir ve sipariş listesinde 4 000'i aşkın uçak (727, 747, 757 ve 767'ler) yer alır Uçaklarının ve personelinin yüksek niteliği sayesinde Boeing, iç ve uluslararası pazarlarda birinci sırayı alır Boeing ile McDonnell-Douglas (Saint -Louis), North American Rockwell ve Lockheed (Los Angeles bölgesinde), United Aircraft (East Hartford'da Pratt and Whitney) gibi uçak yapımcısı öteki şirketler ve General Electric (Philadelphia) ile General Dynamic (New York) gibi elektronik aygıt üreten şirketler, askeri uçaklar ve füzeler de üretmektedir


Metal işleyen sanayiler, demiryolu (Chicago), gemi (Orta Atlas okyanusu kıyısında ve batı kıyısında), makine ve elektrikli alet (Chicago, Ohio, Pennsylvania, New York, Los Angeles) yapımıyla da ilgilenir: ayrıca, bu sanayilerin en büyük etkinliği yüksek bir teknoloji (bütünüyle ABD'ye özgü) düzeyi gerektiren ve öncelikle ABD'ye özgü olan duyarlı gereç, bilgiiş-
lem araçları, haberleşme araçları ve optik gereçler (New York, Chicago, Kaliforniya, Ohio, New Jersey) alanıdır Kimya sanayisinin 1950'ye doğru başlayan gelişmesi sürmektedir Kıyılarda toplanmış olan petrol arıtma sanayilerinin (Büyük göller, özellikle de Texas kıyıları) yanı sıra, kimya sanayisinin çeşitli dalları kuzey -doğu (New York, New Jersey, Wilmington [Du Pont de Nemours şirketinin merkezi]) ve Merkez-doğu (oto lastiği üretilen Akron kentiyle Chicago'dan Pittsburgh'a kadar uzanan kesim) bölgelerinde ve giderek de Texas' in kıyı kesimi (Houston) ile iç kesiminde (Dallas) toplanır

Öteden beri çok önemli olan besin sanayisi dalları arasında hayvan kesimi ve et işleme (Büyük ovalar, mısır kuşağı, Texas), unculuk (Kansas City, Buffalo, Saint Paul), meyve ve sebze konserveciliğiyle meyve suyu yapımı (Florida, Kaliforniya, Texas), balık konserveciliği (Washington, Kaliforniya, Louisiana), peynircilik (Wisconsin), şarapçılık (Kaliforniya) sayılabilir Eski önemini yitiren dokuma sanayisi, güneye kaymış (pamuk) ve merkez ile batıya dağılmıştır (yeni elyaf çeşitler) Hazır giyim sanayisi (konfeksiyon), New York, Boston, Saint Louis, Chicago ve Los Angeles'ta yoğunlaşmıştır Ağaç sanayileriyse (mobilya kerestesi ya da kâğıt hamuru), eski ya da yeni orman bölgelerindedir (Michigan ve Wisconsin, Washington ve Oregon, Maine, Kuzey Carolina, Güney Carolina, Georgia) Anakentlerde ve üniversite kentlerinde (New York, Boston, New Haven, Philadelphia, Chicago ve Los Angeles), etkileri ülkenin her yanına, hatta
yurt dışına yayılan önemli basımevleri var dır


Topraklarının genişliği ve yerbilimsel koşullarının çeşitliliği sayesinde ABD maden bakımından çok zengindir Demir filizi (50 milyon ton maden içerir), açık tavanlı ocaklarda, Superior gölü yakınında (% 85), Alabama'da ve Missouri'de çıka rılır Bakır filizi (1,4 milyon ton maden) yatakları Utah'ta (dünyanın en büyük açık tavanlı ocağı), Arizona'da Montana'da işletilir Boksit üretimi, ancak 2 milyon tondur (Arkansas, Alabama, Georgia) Kurşun, gümüş, altın, çinko, manganez, cıva, tungsten, molibden filizleri boldur Güney eyaletleri, fosfat (Florida), potas (New Mexico, Texas), tuz ve kükürt (Lousiana,
Texas) bakımından zengindir Kuzey-batı bölgesinde (New York, Ohio, Michigan) de tuz çıkarılır

Enerji kaynakları, ithal petrolün pahalılaşmasından bu yana, maden kömürü üretimi yaklaşık 670 Mt'u bulmuş ve 800 Mt'a yükseltilmesi tasarlanmıştır Maden kömürü üreten eyaletler Kentucky, Batı Virgina, Pennsylvania, Wyoming (1960'ta 2 milyon ton, 1980'de 60 milyon ton) ve illinois'tir Verim yüksektir: üretimin % 60'ı açık tavanlı ocaklardan sağlanır ve maden kömürünün % 80'i santrallarda kullanılır Akaryakıtlar, tüketilen enerjinin °/o 70'ini oluşturur Başlangıçta Kuzey -doğu bölgesinde başlayan kömürçıkarı-mı, Kaliforniya'ya, özellikle de güneye (Texas, Louisiana), daha sonra da Alaska'ya kaymıştır Ham petrol üretiminin yüksek (485 Mt) olmasına karşın ABD, tüketiminin % 40'ını ithal etmek zorundadır Fiyatların serbest bırakılması sonucu, büyük şirketlerin arama çalışmalarını yoğunlaştırması, bağımsız şirketlerin de üretimlerini artırması beklenmektedir Doğal gaz (560-600 Gm3, dünyada birinci), Texas ve Louisiana'da (°/o 80), komşu eyaletlerde ve Colorado gibi üretime yeni başlanan eyaletlerde çıkarılır

Bu alanda da, fiyatların serbest bırakılmasıyla, sondajların-daki azalmaya (bir gaz sıkıntısı tehlikesi doğurmaktadır) son verileceği sanılmaktadır Yoğun bir petrol ve gaz boru hattı ağı, üretim bölgelerini, tüketim merkezlerine (Kuzey-doğu ve Midwest bölgeleri) bağlar Hidrolik santrallar (280 TW saat), yüksek debili akarsuların (Columbia, Colorado, Tennessee ırmakları) donatılmış olmasına ve batıda henüz kullanılmayan bir potansiyelin bulunmasına karşın, enerji tüketiminin ancak küçük bir bölümünü karşılar ABD, nükleer enerji alanında kurulu tesis gücü (600 000 MW) ve üretim (300 TW saat) bakımından dünyada birinci sırada yer alır Ama çevrebilimcile-rin karşı çıkması, nükleer santral yapma programını yavaşlatmaktadır

Toplam elektrik enerjisi üretimi, 2 200 TW saatin üstündedir
Tarım Tarım üretimi, hacmi (işlenen toprakların genişliğine bağlıdır) ve çeşitliliğiyle (iklimlerin farklılığına bağlıdır) dikkati çeker Köyden kente göçün çok fazla olmasına karşın, ekilen alanların yüzölçümü sürekli artmış ve 440 milyon ha dolayında duraklamıştır Aile çiftlikleri, ABD toplum sisteminin bir parçasıdır: çiftçilerin 2/3'si işlediği toprağın sahibidir, yalnızca büyük tarım işletmelerinde (Texas, Kaliforniya) ücretli işçi çalıştırılır Toprakların pahalılığı ve işçi ücretlerinin yüksekliği, aile işletmelerinde yoğun tarım yöntemlerinin ve makine kullanımının yaygınlaşmasına yol açmıştır

Büyük övalar'ın D'sunda, K'den G'e doğru birçok tarım bölgesi vardır: Minne-sota'dan New England'a kadar sağmal inekçilik; iowa'dan Ohio'ya kadar mısır ve soya fasulyesi bölgesi; sonra, pamuğun (Alabama, Mississippi, Kuzey ve Güney Carolina dağ eteği) yanı sıra pirinç (Arkansas) ve yer fıstığı (Georgia, Texas) yetiştirilen eski "Cotton Belt" ("pamuk kuşağı"); son olarak yarıtropikal iklimli kıyı kuşağında pirinç, şekerkamışı (Louisiana, Texas), turunçgiller (Florida) ve sebze (Florida, Texas'ta Winter Garden) bölgesi Büyük ovalar ın kenarında "Wheat Belts" (buğday kuşakları) yer alır: kuzeyde ilkbahar buğdayı (Montana, Dakota), güneyde kış buğdayı (sorgum da yetiştirilen Kansas) Büyük ovalar'daki ve iç kesim platolarındaki yarı kurak bölge[erde, yaygın hayvancılık (özellikle sığır, koyun) ve dry farming (kuru tarım) yöntemiyle buğday yetiştiriciliği (Washington eyaletinde Palouse bölgesi) yapılır Sulama, özellikle vahalarda (yem bitkileri, meyve, şekerpancarı yetiştirilen Salt Lake City ve Phoenix vahaları) ve gerek verim, gerek ürün çeşitliliği (pamuk, pirinç, turunçgiller, sebze, süt ürünleri) bakımından en zengin bölge olan Orta ve Güney Kaliforniya'da son derece yoğun bir tarıma olanak verir

Bütün olarak ele alındığında ABD, mısır (150-200 Mt), turunçgiller (12-15 Mt), soya bakımından dünyada birinci, buğday (55-65 Mt), yulaf, şekerpancarı, sığır (11 milyonu sağmal inek olmak üzere 110 milyon baş) yetiştiriciliği bakımından da ikincidir ABD tarımının günümüzdeki başlıca sorunları arasında, toprak aşınması, bazı alanlardaki ürün fazlalıkları,aile çiftliklerinin zararına topraklara el koyan "agri- business"in giderek yaygınlaşması sayılabilir

Orman işletmeciliği ABD'nin kuzey -doğu ve orta-kuzey kesimlerindeki eski orman kütleleri, kereste sanayilerinin kurulmasına olanak verdilerse de günümüzde bu sanayilerin ancak küçük bir bölümünü besleyebilmektedir Bugün başlıca kereste kaynakları, üretimin % 58'ini sağlayan ABD sıradağlarında^ (Carcade Range, Sierra Nevada, Kayalık dağlar) ormanlar ile üretimin % 33'ünü sağlayan güney bölgesindeki (Apalaş dağlarının güneyi, Georgia, Alabama, Louisiana, Arkansas) ormanlardır ABD, orman işletmeciliği bakımından, SSCB'den sonra dünyada ikinci sırayı (340 milyon m3) alır •Deniz balıkçılığı ABD, deniz balıkçılığında dünya dördüncüsüdür: 3,5 milyon ton balık ve kabuklu deniz ürünü Kırk sekiz eyalet arasında yalnızca iki bölgede, bu miktarın % 56'sı elde edilir: körfez kıyısı eyaletleri, özellikle Louisiana (kerevit, menhaden); Büyük okyanus kıyısı eyaletleri ve özellikle de Kaliforniya (bir bölümü Alaska'da avlanan hamsi, som, tonbalık-ları) San Pedro (Kaliforniya), Cameron veDulac (Louisiana), Pascagoula (Mississippi) başlıca balıkçılık limanlarıdır New England limanlarının (Plymouth, New Bedford) önemi azalmıştır ABD balık avı alanları, deniz kirlenmesinden büyük zarar görmektedir: Chesapeake körfezindeki istiridyelerin yok olması, Kaliforniya körfezindeki "siyah gelgit "ler • Üçüncü kesim İkinci Dünya savaşı'nın sona ermesinden bu yana üçüncü kesim, birinci kesimin (tarım) ve bazı sanayi kollarının zararına hızla gelişti Toptan ve perakende ticaret, ulaşım, yönetim ve hizmetler dallarında etkin nüfusun büyük bölümü çalışır

Ticaret, daha çok, irili ufaklı mağaza zincirleriyle yürütülür; önceleri bu mağazaların New York, Chicago ve Los Angeles'ta bulunan yönetim merkezleri, daha sonra, yeniden dağıtım görevini üstlenen bölgesel anakentlere (Atlanta, Dal-las, Denver) kaydı Hükümet ve yönetim örgütünün çeşitli kademelerinde 15 milyon kadar kişi çalışır İki hizmet dalı son derece gelişmiştir: mali işler (bankalar, sigorta şirketleri), üstün nitelikli üçüncü kesim (laboratuvarlar, üniversiteler, Atlas okyanusu kıyısında ve Kalifomiya'daki teknoloji enstitüleri) Kara ve hava ulaşımı, petrol fiyatlarındaki artışa karşın, en çok kullanılan ulaşım yollarıdır: kısa mesafeli iş yolculukları, turizm, uzun mesafeli kamyon taşımacılığı, 6 milyon km'lik karayolu ve otoyoldan yararlanır Atlas okyanusu kıyısındaki megalopolise, Chicago, Kaliforniya, Texas ve Florida'ya yönelik havayolları ağı son derece yoğundur Demiryollarına, geleneksel yük taşımacılığının ancak küçük (dökme ürünler, tahıllar)

bır bölümü kalmıştır: trenle yolcu taşımacılığının yeniden canlandırılmasına da çalışılmaktadır (Boston-VVashington arasında bir hızlı tren çalışmaya başlamıştır) Akarsu ve göl ulaşımında, Mississippi sisteminden (300 milyon ton), özellikle de birbirleriyle ya da yabancı ülkelerle toplam 200 milyon tonu aşkın mal taşınmasını sağlayan Chicago, Detroit, Cleve-land, Buffalo, Duluth limanlarının bağlı olduğu Büyük göller'den yararlanılır •Dış ticaret ABD'nin ithalat ve ihracatında yer alan işlenmiş ürünler, yüksek teknoloji ürünleri, besin maddeleri ve hammaddeler son derece çeşitlidir Amerikalılar, tropikal besin ürünleri (Orta Amerika'dan ve Güney Amerika'dan kahve, çay, muz), maden filizleri (Kanada, Şili, Jamaika, Brezilya, Afrika'dan demir, bakır, boksit), Kanada'dan kereste ve kâğıt hamuru, Ortadoğu'dan petrol, Japonya'dan otomobil, Avrupa'dan işlenmiş ürünler satın alır, Avrupa'ya, Çin'e ve Japonya'ya (önemli bir pazar olan SSCB ile ticaret, siyasal koşullardaki değişikliklere bağlıdır) farım ürünleri, Avrupa'ya, Japonya'ya ve Kanada'ya metalürji ürünleri, otomobil, uçak, makine satar

Ticaret bilançosu 1970'ten bu yana sık sık açık vermiş, ama yurt dışından elde edilen gelirler, ödemeler dengesinin fazlalık göstermesini ya da çok az açık vermesini sağlamıştır Bu dış ticaretin bir bölümü ABD deniz ticaret fi-losuyla (17,5 milyon gros tonaj) yapılır Ülkenin başlıca limanları New Orleans, HoustonBaton Rouge,Philadelphia,New York, Los Angeles-Long Beach limanları, Kaliforniya körfezindeki petrol limanları ve Tampa limanıdır

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Amerika Birleşik Devletleri (ABD)

Eski 06-02-2010   #5
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : Amerika Birleşik Devletleri (ABD)



TARİH

'Avrupalılar'ın ülkeyi keşli Gerek Mexico körfezine ulaşan gemiciler (Ponce de Leön'un 1513'te Florida'ya varması; Hernando de Soto'nun 1541'de Mississippi' yi keşfi), gerek Meksika'dan büyük ovalara (Francisco Vâsquez de Coronado Ar-kansas'a ulaştı [1540-1542]) ve Pasifik kıyılarına (Francisco de Ulloa 1539'da Aşağı Kaliforniya'ya vardı) doğru yola çıkan kâşifler, önce Güney'i keşfettiler Doğu kıyısını önce Fransızlar (Fransa hükümeti hesabına çalışan italyan kaptan Giovanni da Verrazano, 1524'te New York koyunu buldu; Ribault, 1562-1565 arasında, Florida'da bir sömürge işletmesi kurmayı denedi), sonra İngilizler keşfettiler (1564'te Hawkins, 1584'te Barlow, 1585 -1589 arasında Virginia'da kısa ömürlü bir sömürge işletmesi kuran sir Walter Raleigh) XVI yy'da, Kanada'daki fransız karakolları ile Florlda'daki İspanyol karakolları arasındaki ve o sıralarda herkesin peşinden koştuğu zenginliklerden yoksun görünen gelecek Birllk'in topraklarında, hemen hemen hiç avrupalı yoktu Burada yaşayanlar, bu uçsuz bucaksız topraklarda yer yer kümelenen birçok kızılderili kabllesiydl

XVII yy'da, Avrupalılar Amerika'nın doğu kıyısına yerleşirken kürk elde etmek ve Kızılderililer'i hıristiyanlaştırmak amacıyla Kanada'dan buraya birçok sefer düzenlendi: Nicolet, Michigan gölüne (1634), rahip Allouez, Superior gölüne (1665), Louis Joliet, Mississippi ile Arkan-sas'ın kavuştuğu noktaya (1673), Caveller de la Salle, Mississippi nehrinin ağzına (1682) ulaştılar Böylece, Fransız Louisia-na'sı kurulmuş oldu
XVIII yy'da La Harpe'ın Red River ve Arkansas'a (1719-1722), Dutisné ile Vé-niard de Bourgmont'un da Platte ırmağı İle aşağı Mlssouri'ye doğru (1719-1724) düzenlediği seferlerle ülkenin keşfi, Mis-sissippi'nin batısına doğru gelişti; Missouri ırmağının kaynağına doğru ilerlenme-siyle, la Vérendrye ve oğullarının kuzeyden yola çıkarak keşfettikleri (1742-43) ülkelerle bugünkü Güney Dakota'da bağlantı sağlanabildi

O sırada, ispanyollar da Büyük okyanus kıyısını keşfederek San Francisco'ya (kuruluşu 1776) ulaşıyorlardı
Sömürgelerin kuruluşu XVII yy'da ingiltere'deki iktisadi ve toplumsal gelişmeler ile siyasal ve dinsel kargaşalıklar üzerine, pek çok kişi Amerika'ya göç etti (toplam 250 000 avrupalı): bunlar, iflas etmiş zanaatçılar ve küçük mülk sahipleri, anglikan kilisesinin göçe zorladığı değişik inançta kişiler; "yuvarlak kafalar"ca kovulan "süvariler", Charles ll'nin ülke dışına çıkardığı püritenler, tahtı ele geçiren gasıp William lll'ün sınır dışı ettiği Jaco-bite'ler, vb idi
Gelenler yalnız ingilizler değildi Ülkeye yavaş yavaş Polonyalılar, Almanlar, Hollandalılar ve iskandlnavlar da yerleşiyordu 1619'da ilk zenci konvoyu geldi: zenci köle tüccarlarının Gine'den ve Batı Hint adalarından düzenli biçimde getirip sattıkları zencilerin sayısı, 1760'ta 400 000'i bulacaktı

1607-1733 arasında doğan 13 ingiliz sömürgesinden bazıları ticaret şirketlerince kurulmuştu: 1607'de Jamestown kentini kuran 105 göçmenin James ırmağının kaynağına doğru ilerlemeleri sonucunda Londra şirketi Virginla'yı kurdu; Plymouth şirketi, bir grup din ayrılıkçısının (Pilgrim Fathers) Mayilover gemisiyle okyanusu aşıp Cod burnuna çıkması sonucu Massachusetts sömürgesini kurdu (1620); önceleri şirketleri temsil eden valilerce yönetilen bu sömürgeler, daha sonra krallık sömürgelerine dönüştü Kimi sömürgelerse, 1664'te Hollanda'ya bağlı toprakların (Nieuw Amsterdam, New York oldu) parçalanmasından doğdu New York (buraya 1623'ten başlayarak Hollandalılar yerleşti), Delaware (Hollandalılar 1638'de burayı isveçlller'e bırakmak zorunda kaldı) ve New Jersey (1664) sömürgeleri böylece doğdu

Kimi sömürgeler, mülk olarak özel kişilere verildi: örneğin 1623'te ilk İngiliz sömürge işletmesinin kurulduğu New Hampshire, J Mason'a; Maryland orayı sömürgeleş-tiren katollk Calvert'e (1632); Kuzey Carolina ve Güney Carolina, bir krallık fer-manıyla (1663) Charles ll'nin 8 gözdesine; Pennsylvania, Charles II tarafından, bir para borcuna karşılık olarak ve ülkeyi karıştıran quaker'lardan kurtulmak için William Penn'e (1681); Georgia, George II tarafından J Oglethorpe'a verildi; Georgia sömürgesinde 1733'te Savannah kuruldu Kimi sömürgeler de, Mas-sachusetts'den ayrılarak kuruldu; bu kentteki uzlaşma karşıtı olanlar Boston' un baskıcı teokrasisinden kaçarak, 1635'te, Thomas Hooker'ın önderliğinden Connecticut'ı (krallık fermanı, 1662), 1636'da Roger Williams önderliğinde Rhode island'ı kurdular (krallık fermanı, 1663)

Ama kuruluşları nasıl olursa olsun, tüm sömürgelerin siyasal evrimi aynıydı Bir yandan, Londra'da imparatorluk kurma hazırlıkları ilerledikçe (1660, 1663, 1673, 1696 denizcilik yasaları), krallık, gerek sömürgelerin doğrudan tahta bağlanması (1679'da New Hampshire; 1688 devrimi'nden sonra Maryland; 1702'de New Jersey; 1719'da Güney Carolina), gerek yerel meclislerin kararlarının kral tarafından veto edilmesi (kimi sömürgelerin fermanlarının yürürlükten kaldırılması), gerekse de sağlam bir maliye ve gümrük örgütü kurulması yoluyla otoritesini kabul ettirmeye çalıştı Öte yandan, bir "merkezden uzaklaşma" evrimi sonucu, sömürgeler siyasal bağımsızlıklar elde ettiler: Virginia'nın "Burjuvalar meclisi" (1619), Massachusetts'in "General Court"u, Connecticut'ın "Temel hükümler"i, Rhode island'ın "Ferman"ı, New Hampshire'ın "Christian Laws"ı, New Jersey'ln
"Concession"!,Pennsylvania'nın"Frame of Government"! Sömürgelerin yönetimi bu iki eğilim arasında bir uzlaşma olarak ortaya çıktı: kralı temsil eden bir kurulun başında bulunan bir vali (sömürge meclisinden çoğu zaman maaş alır ve bazen de bu meclis tarafından seçilir); onun karşısında, sömürgeciler tarafından seçilen ve bütçeyi kabul edip kurulun tasarılarını onaylayan bir meclis Sömürgelerde bu iki güçten biri ağır basar, meclisin temsil gücü de değişirdi (Virginia'da meclis vergi ödeyenlerce seçilirdi; Pennsylvania'da bu seçim daha demokratikti) Ama her iki durumda da, güçlerin İkiliği, çatışmalara yol açıyordu

Bağımsızlık öncesi gelişmeler î Üç sömürge grubu Kuzeyde, New England' da (New Hampshire, Massachusetts, Rhode island, Connecticut), 1700'de 94 000, 1763'te 495 000 kişi (19 000'i köle) yaşamaktaydı Çeşitli işler aşağı yukarı Avrupa'daki gibi bir arada ve uyumlu biçimde yürütülüyordu: küçük çiftliklerde çeşitli tarım ve hayvancılık, çağlayanlar boyunca orman işletmeciliği; gemi yapımı; Fransız Antilleri ile kereste, rom ve melas kaçakçılığı (Portsmouth ve Newport bu kaçakçılıkla geçiniyordu) Büyük kentler ve üniversiteler ülkesi olan burjuva, kapitalist ve koyu püriten nitelikte Kuzey bölgeleri her türlü yeni düşünce akımlarına açıktı

Güney'de (Maryland, Virginia, Kuzey Carolina, Güney Carolina, Georgia) 1700'de 108 000 olan nüfus, 1763'te 735 000'e (281 OOO'I zenci ticaretiyle takviye edilen köle topluluğu) yükseldi Yalnızca Virginia'da, 550 000 kişi yaşamaktaydı Çok büyük mülklerde (Virginia'da 2 000 ile 70 000 ha arası) köleler, tütün (Maryland, Virginia), pirinç ve indigo (Güney Carolina, Georgia), tütün ve pirinç (Kuzey Carolina) tarımında çalışıyorlardı Zengin toprak sahipleri aristokrasinin egemen olduğu Güney'de kent ve liman sayısı azdı ve sanayi gelişmemişti Tüm siyasal mevkileri ele geçiren bu tarım işletmecileri, güç koşullarda çalışmaktan yılmayan, İyi yiyip içmekten ve eğlenceden hoşlanan, anglikan mezhebine bağlı kişilerdi ve bu yüzden püritenler tarafından küçümseniyorlardı; bunlar kültürlü, gösterişe ve eğlenceye düşkün kimselerdi ve kendilerine yeniklasik üslupta konutlar yaptırmaya meraklıydılar

Merkezde ise (New York, New Jersey, Delaware, Pennsylvania) 1700'de 53 000 olan nüfus, 1763'te 410 000'i (23 000'i köle) bulmuş, ırk karışması daha o dönemde yöresel bir özellik haline gelmişti: halkın üçte ikisi fransız (huguenot'lar) alman ve isveçliydi Büyük kentlerin bulunduğu bu bölge (örneğin Philadelphia, öteki iki bölge arasında bir bağlantı görevi yapıyordu

2 Kızılderili ve fransız-ispanyol tehditlerine karşı ortak direniş Kızılderililer e karşı XVII yy'daki sistemli yok etme çabalarına (1636-37'de Pequot Kızılderilileri' ne karşı Connecticut ve Massachusetts savaşı, 1675-76 savaşı) karşın, kızılderili tehdidi devam ediyordu; bunda, kürk satıcısı iroquois Kızılderilileri ile ilişki içindeki ingiliz tüccarlarının rekabetini kırmak isteyen Kanadalılar'ın kışkırtmalarının da büyük payı vardı
ispanya Veraset savaşı sırasında, Küba'dan, Kuzey ve Güney Carolina'ya yapılan fransız ve ispanyol seferleri ile Fransızların ve Kızılderililerin New England'a yaptıkları akınlar (1704-1708) arasında kalan sömürgeler direnişlerini sürdürdüler; ama Utrecht antlaşması, Allegheny ırmağının ötesine geçmek isteyen ingiliz tüccarları İle topraklarını ve Louisiana ile serbest ulaşımı korumak isteyen montrö-alli tomruk satıcıları arasındaki anlaşmazlığa hiçbir çözüm getirmedi 1744'e kadar, İki yan da Büyük göller bölgesinde ve Ohio'da kaleler yaptılar ve birbirlerine karşı giriştikleri kıyımlarda Kızılderililer'] kullandılar Avusturya Veraset savaşı sırasında hâlâ yerel özelliğini koruyan silahlı çatışmalar, 1748 barışından sonra da sürüp gitti (1754 temmuzunda, George Washington ile virginialı milislerin Fort -Duquesne'e karşı savundukları Fort Ne-ceassity'de teslim olmaları), ingiltere yararına sonuçlanan (1763 Paris antlaşması) Yedi Yıl savaşı, Kuzey Amerika'daki ingiliz sömürgelerinin Apalaş dağları hattının ötesine, Ohio'ya ve Mississippi ırmağına kadar yayılmasını sağladı; aynı dönemde Mississippi ırmağının sağ kıyısı da, Florida'nın ingiltere'ye bırakılmasına karşılık, Fransa tarafından ispanya'ya devredildi

Sömürgeler Fransa'dan kurtulunca, bu kez de karşılarında anavatanı buldular; gerçekten de ingiltere, baskı yanlısı George lll'ün zorlamasıyla, 1763'tekl zaferinden yararlanmak ve 1696'dan beri Board of Trade aracılığıyla sürdürdüğü sömürge tekelciliği siyasetini daha etkili hale getirmek istiyordu

Bu amaçla birçok önlem alındı: Gren-ville şeker yasasına (Sugar Act, 1764) işlerlik kazandırmak için, wirts of assistan-ce'larla kendilerine arama yetkisi verilen gümrük görevlileri aracılığıyla kaçakçılığa karşı daha etkin mücadele; resmi işlemler ve gazetelere konan yeni harçlar (1765 Stamp Act'ı, yani pul yasası); 10 000 kişilik bir askeri birliğin kurulması; meclislerin keyfine bağımlı olmaktan kurtarmak için valilere belli bir aylık bağlanması Bu önlemlerin İlki Amerika'daki sömürge halkına yeni yükler getirmekle birlikte, krallığın yetkilerini aşmıyordu; ama öbür önlemler, kuramsal açıdan imparatorluğu temsil etmekle birlikte içinde hiçbir amerlkalının yer almadığı bir parlamentonun sözde yasal onayıyla, vergilerin ancak sömürgelerin rızasıyla konulabileceği önkoşulunu çiğnemekteydi Amerika'daki sömürge halkına yeni yükler getirmekle birlikte, krallığın yetkilerini aşmıyordu: ama öbür önlemler, kuramsal açıdan imparatorluğu temsil etmekle birlikte içinde hiçbir amerlkalının yer almadığı bir parlamentonun sözde yasal onayıyla, vergilerin ancak sömürgelerin rızasıyla konulabileceği önkoşulunu çiğnemekteydi

Amerika'daki ingiliz "uyruk'iarı, George lll'ün önlemlerine, yasal haklarını savunarak (Virginia meclisinin 30 mayıs 1765 "Kararlar"ı), ingiliz ürünlerini boykot ederek, noterlik belgelerini yakarak (New York,Philadelphia, Boston) ve New York'ta toplanan bir kongre sonunda krala bir dilekçe sunarak karşılık verdiler: bunun üzerine Grenville yasası ve pul yasası yürürlükten kaldırıldı (mart 1766); bununla birlikte bu geri adımı gizlemek isteyen ingiliz hükümeti, Declaratory Act ile, sömürge yasaları üzerinde tam yetkisi olduğunu ilan etti Townshend yasalarıyla (mayıs 1767) hükümetin bir aizi ürüne daha ağır vergiler koydurması, daha şiddetli bir direnmeye yol açtı (Boston kıyımı, 5 mart 1770) Bunun üzerine hükümet, sözkonu-su vergileri kaldırmak zorunda kaldı İngiliz Doğu Hindistan şirketi, Amerika'da çay satışı tekelini elde edince (1773), New England'daki kaçakçı tüccarlar, çay yüklü gemilerin yola çıkmasını engellediler ya da çayları imha ettiler vb ingiltere krallığı özellikle Boston ve Massachusetts'i hedef alan beş baskı yasası (the intolerable Acts) çıkardı; ayrıca New England'ın zararına (Québec yasası) kanadalı kato-liklere Ohio bölgesi üzerinde haklar tanıdı Philadelphia'da toplanan ilk kıta kongresi (5 eylül-21 ekim 1774), krala ve Kanada halkına seslenen bir dizi dilekçeyle amerikalı vergi yükümlülerinin hakları üstüne bir bildiri kaleme alırken, radikal muhalefet, sömürgelerde milisleri ve silahlı birlikleri örgütlediler General Gage yönetimindeki ingiliz birliğinin Lexington'da yok edilmesi ve 16 000 milisin Boston'u ablukaya alması (20 nisan 1775), Bağımsızlık savaşı'nı (1775-1783) başlattı
4 temmuz 1776 tarihli Bağımsızlık bildirisi yayımlandı ve savaş ingiliz ordularının yenilgisiyle sonuçlandı

amerikan ulusunun doğuşu ve 1865'e kadarki evrimi
Paris barış antlaşması ile (3 eylül 1783), Amerika Birleşik Devletleri federal cum-huriyeti'nin varlığı tanındı • Siyasal yaşam 10 mayıs 1775'te toplanan İkinci Kıta kongresi'nin çağrısına uyan birçok devlet, kurumlarını daha demokratik bir doğrultuda yenilediler Daha savaşın ortasında, 1781 'de yürürlüğe girecek olan"Konfederasyon hükümleri'y-le bir konfederasyon hükümeti denemesine girişilmişti; ama her devletin elçilerinden oluşan Kongre'nin ne yürütme ne de yasama yetkisi vardı; devletler arasındaki ticareti düzenleme konusunda hiçbir şey öngörülmemişti; Kongre'nin özel bir mali kaynağı da yoktu

Bu tarihte federal devlet sayısız güçlüklerle karşı karşıyaydı; asker ücretlerinin ödenmesi; bazı devletlerde kâğıt para enflasyonu; ödünç para bulabilmek için Jefferson'ın Paris'e, Jay'in Madrid'e yaptıkları yolculuklarının başarısızlıkla sonuçlanması; devletlerin gümrük tarifeleri getirerek Kongre'ye gelir sağlamaya sürekli karşı çıkmaları Apalaş dağlarının B'sın-da, 1763'ten başlayarak sömürgelilerin yerleştirildiği Ohio vadisi ve ötesinde (1778'de Louisville'in, 1789-90'da Cincin-nati'nln kurulması) toprak rejimi nasıl olacaktı? Devletlerin, dolayısıyla kimi oligarşilerin denetimine mi bırakılacak,yoksa Kongre'nin yetkisi altında, savaş sonucu yoksullaşmış kuzey-doğu bölgesi halkının yararı mı gözetilecekti? Sonunda, 1785 kararnamesinden sonra çıkarılan 13 temmuz 1787 kararnamesi (Kuzey-Doğu kararnamesi), ingiltere'nin Versailles antlaşmasıyla (1783) bıraktığı ve yaklaşık 100 000 amerikalının yerleştiği Mlssisslp-pi'nln doğusunda kalan toprakların, federal devletin malı sayılması ve federal, sonra bağımsız bölgelere geometrik olarak bölünmesi kararlaştırıldı Her bölge nüfusu 60 000'i bulunca, devlet (eyalet) statüsüne kavuşabileceklerdi:^ karardan ilk yararlanan bölge Vermont(1791), son yararlanan ise Hawaii (1959) oldu Fakat bu gelişmeler sırasında, Cherokee Kızılderilileri (1774-1776), iroquois'ler (1778 -1779), Mississippi ırmağında ulaşım serbestliği konusunda da İspanyollar ile çatışmalar oldu

Yeni kurumlara duyulan ihtiyaç, Annapolis meclisinin toplanmasına yol açtı (eylül 1786); burada Philadelphia meclisinin seçimi kararlaştırıldı Devletlerin yasama meclislerince seçilmiş 65 üye arasından belirlenen 55 üye, bugün de yürürlükte olan ABD Federel anayasası'nı hazırladı (17 eylül 1787) Bir uzlaşma ürünü olan bu anayasa, bağımsız ama egemen olmayan devletlerden oluşan bir amerikan ulusunun varlığını belirliyor, özerkliklere saygı çerçevesinde ortak savunmayı ve genel çıkarların korunmasını amaçlıyordu Güçlerin ayrılığı çok kesindi; ama iki meclisli bir Kongre'nin yanı sıra, yasaları uygulamakla görevli bir başkanlık ve bir yüksek mahkeme örgörülmüştü

Devletler, federasyondan yana olanlarla olmayanların çekiştikleri halk meclislerinde, 1787'den 1790'a kadar, yeni anayasayı oylayıp kabul ettiler George Washington ABD başkanlığına getirildi ve 30 nisan 1789'da göreve başladı Ama hemen ardından anayasanın yorumlanması konusunda federalcilerle cumhuriyetçiler arasında anlaşmazlıklar çıktı 1789 -1801 arasında iktidarda kalan federalci-ler, güçlü bir federal hükümeti savunuyorlardı; başlarında George Washington'un hazine bakanı Alexander Hamilton vardı Oligarşiye dayalı ingiliz sistemini çok beğenen ve kuzey-doğu bölgesinin armatör, tüccar ve esnafından destek alan fe-deralciler, merkezi gücü pekiştirdiler: bir devlet bankası kuruldu (1791), istikrarlı bir para (dolar) ve gümrükler sayesinde düzenli gelir kaynakları elde edildi Başlangıçta yansız bir dış siyasetten yana olan (Yansızlık bildirisi, 22 nisan 1793; kendisine yönelen eleştirilerden rahatsız olarak seçimlere katılmayan George Washington' ın "Veba bildirisi" 1796) ve ingiltere ile bir ticaret antlaşması İmzalayan (Jay antlaşması, 1794) federalciler, giderek Fran-sa'daki Directoire hükümetiyle ilişkilerini kestiler (1798); Fransız devriml'ne düşmanlıkları, yardımlarıyla ABD'nin bağımsızlığında belirleyici rol oynayan Louis XVI'nin giyotine gönderilmesi sonucu daha da artmıştı Ama bu siyasetleri, küçük toprak sahipleri, küçük devletlerin yurttaşları ve ayrıcalıklarını korumak isteyen güneyli tarım işletmecilerinden oluşan cumhuriyetçilerin siyasetiyle çelişiyordu


Jacobin'lerin İdeolojisini ve terimlerini benimsemiş olan cumhuriyetçiler, 1801'de John Adams'ın yerine, konfederasyonun kurucularından olan Washington'un eski dışişleri bakanı (1793'te istifa etmişti) Thomas Jefferson'ın seçilmesini sağladılar, iktidarı bir kez ele geçiren cumhuriyetçiler hızla ilerlediler ve siyasetleri, ister istemez, merkezi hükümetin güçlendirilmesi yönünde gelişti Böylece federalcilerle aralarındaki görüş ayrılıkları ortadan kalktı; zaten bu tarihten sonra Amerikalıların bütün İlgisi Jefferson'ın isteğine rağmen (ingiltere ve Fransa ile her türlü alışverişi yasaklayan non-intercourse yasası), İkinci Bağımsızlık savaşma yönelecekti Bu savaşın çıkmasına, Indiana'da, kızıl-derili reisi Tecumseh'in ayaklanmasını (1810-11) paraca destekleyen ingilizler neden oldu; ayrıca ingiliz amiralliği büyük bir hata işlemiş ve ziyaret hakkı bahanesiyle (Napoléon l'e karşı konulan abluka çerçevesinde savaş kaçağı ile mücadele) birtakım amerikan gemilerine ve tayfalarına el koymuştu Bu çatışma, Washington'un alınıp ateşe verilmesinin (1814) uyandırdığı endişe, Gand antlaşmasıyla (1814) kesinleşen nihai zafer ve general Jackson'ın New Orleans'ta elde ettiği başarı (ocak 1815) milli gururun coşkusu İçinde partilerarası anlaşmazlıkların unutulmasına yol açtı Böylece, Jefferson'ın yerine geçip onun çizgisini izleyen ve onun gibi virginialı olan James Madison (1809-1817) ve James Monroe'nun (1817-1825) başkanlık dönemlerinde, "iyi duygular çağı" (Era of good feelings) başladı Genç ispanyol-amerikan devletleriyle İlişkilerini bozmaksızın, Amerika kıtasının siyasal ve iktisadi denetim tekelini ele geçirmek isteyen ve bu kıta devletlerine karşı Avrupa'da bir "Kutsal ittifak" kurulmasından çekinen ABD, sert Monroe bildirisiyle ("Amerika Amerikalılar' indir", 2 aralık 1823), yansızlık isteğini ve Avrupa'nın her türlü müdahalesine karşı olduğunu yeniden ortaya koydu

Bu genişleme 1803 e kadar, kuzeyde İngiliz Kanada'sı, batıda Louisiana ve güneyde Florida1 nın varlığı yüzünden engellenmişti Ama ispanya'nın Louisiana'yı Fransa'ya geri vermesinden (San ildefon-so antlaşması, 1 ekim 1800) ve Fransa' nın Louisiana'yı elinde tutmasının olanaksızlığından yararlanan Jefferson, bu toprağı, Fransa'dan 15 milyon dolara satın aldı (30 nisan 1803); böylece ABD'nin yüzölçümü iki kat arttı Louisiana'nın satın alınması, on üç yeni eyalet kurulmasını sağladı ve bunların Kanada ile sınırı, Superior gölü ile Kayalık dağlar arasından geçen 49 paralel olarak belirlendi (1818) Ote yandan, Batı Florida'yı daha 1810'da ele geçiren ABD, general Jackson'ın Alabama ve Georgia sınırlarında Seminol-ler'e karşı sürdürdüğü savaşı kazanmasından (1818) sonra, ispanya kralı Fernando Vll'yi , Florida'nın geri kalan bölümünden çekilmeye, Oregon'dan vazgeçmeye (bu konu, kesin çözüme ulaştığı 1846'ya kadar tartışıldı) ve Meksika'nın kuzey sınırını belirlemeye zorladı

Böylece Meksika körfezine ve Mississippi ağızlarına ulaşan ABD, İspanyol sömürge gücünün mirasına konan Meksika aleyhine toprak genişlemesini sürdürdü: Meksika'da köleliğe karşı 1829 yasasının hedef aldığı sömürgelller tarafından 1835-36'da kurulan Texas cumhuriyetinin tanınması (1837), sonra da ilhakı (1845); iç karışıklıklar doğmasından çekinen Kongre'nin ölçülü davranışlarına karşın, aşırı atak ilhakçıların Meksika'ya karşı savaş açtırmaları (1846-1848); sonunda Meksika'nın 15 milyon dolar karşılığında Texas, New Mexico (Arizona ve Colorado ile birlikte) ve Kaliforniya'yı ABD'ye bırakması (Guadelupe Hidalgo antlaşması, 2 şubat 1848); New Mexlco'nun güneyindeki bir sınır değişikliğiyle, ABD'nin güney sınırlarının kesin olarak saptanması (Gadsden antlaşması, 1853)

ABD, güney ve güney-batı'ya doğru toprak genişlemesini tamamladığı sırada, Kanada ile sınırlarının, önce Atlas okyanusu ile Saint Lawrence ırmağı arasında (1842), sonra da Kayalık dağlar ile Büyük Okyanus arasında (1846) belirlenmesini sağladı; böylelikle Oregon da federal topğin Lincoln'un babası) ilk sömürgelılerın yerlerini aldılar

Öncüler, daha önce Mississippi nehrinin batısına sürülmelerine karar verilmiş olan (1830) Kızılderililer'in yeni akınlarını durdurarak dalga dalga (sırasıyla avcılar, hayvan yetiştiricileri, tarla açıcılar ve çiftçiler) Prairie bölgesinin fethine giriştiler; böylece 1865'te 98° meridyene ulaşan öncülerin sınır çizgisi, yüzyılın sonunda, Büyük okyanus kıyısındaki limanlar çevresinde gelişen yerleşme bölgelerine vardı Bu ilerleme, kimi doğal eksenlere uygun olarak gerçekleştirildi: Apalaş dağlarındaki geçitler; tahtaları sonradan kulübe yapmakta kullanılan altı düz gemilerle (flatboats) Mississippi'ye kadar İnilen Ohlo vadisi; avcıların, hatta bizonların açmış oldukları, daha batıda sığırların ya da atların çektiği üstü bez kaplı arabalarca takip edilen avcı, hatta kimi zaman bizon izleri, izlerin kesiştiği noktalarda, ırmakların geçit yerlerinde, ilk gelenlerin orman içlerinde açtıkları boşluklarda küçük yerleşim alanları doğdu; bunlar hem yerleşik birer tarım alanı, hem de Batı'ya doğru yeni bir ilerlemenin hareket noktalarıydı

Bu ilerlemenin çerçevesi zaten, daha önce, Kuzey-Batı kararnamesiyle belirlenmişti (1787)
Bu kararname uyarınca, eyalet yönetimleri tarafından yerleşenlere bırakılan ve beş dönümü ortalama bir dolara satılan topraklar kadastrodan geçirildi; her biri aynı büyüklük ve aynı biçimde parsellere ayrılarak numaralandı; böylece ABD' nin kırsal kesim topraklarının çok tipik geometrik bölümlemesi oluştu, ilk yerleşene toprağı satın almada öncelik hakkı tanındı; bunun için yeterli parası yoksa, satın alacak kişiden bir değerlendirme tazminatı isteyebilmesi sağlandı

Bununla birlikte öncüler, ikmal olanaklarından yoksun yeni topraklar ya da eyaletler ile Federasyon arasında yeterince sağlam bağlantıları olmayan İlkel ve doğal yollardan İlerlediler Oysa Birlik'in geleceği, eyaletler arası bütünlüğe, bu da, modern ulaşım yollarının gelişmesine bağlıydı Bu zorunluluk, Fulton'ın elde ettiği tekel sayesinde buharlı gemi seferle-rinin (Hudson, 1807;0hio ve Mississippi, 1811), kanal(1825'te açılan Erie kanalı), karayolu ve demiryolu (1840'ta 7 000 km; 1860'ta 48 000 km; 1874'te 127 000 km) ulaşımlarının gelişmesini sağladı Ulaşım yollarının tümü, üç rakip kentten (Baltimore, Philadelphia, özellikle de Erie kanalından yararlanan New York) başlayarak doğudan batıya uzanıyordu Bu iç gelişme üç sonuç doğurdu En başta Güney - Kuzey ikiliğine dayanan geleneksel siyasal dengeyi değiştirdi Birlik içinde "Eski Gü-ney"in etkisi azalırken (1810'da nüfusun % 37,5'u; 1840'ta °/o 23'ü), tarımda üstünlüğünü yitiren ve yalnız hayvancılıkla ayakta kalan Kuzey, Birlik'in en kalabalık bölgesi haline geldi (1840'ta nüfusun % 39'u), hızla sanayileşti (New England'da tekstil sanayisi, New York ve Pennsylvania eyaletlerinde 1850'den sonra metalürji) ve bir işçi sınıfının ortaya çıkmasıyla doğan sorunlara rağmen, gücünü bu sanayi gelişmesinden aldı

Birliğin her alanda birbirine karşıt olan bu İki "bölüm"ü arasında, 1848'den başlayarak McCor-mick hasat makineleriyle donatılan ve 1860'ta büyük bir buğday (°/o 60), mısır (0/0 48), sığır (Iowa, Illinois),domuz (illino-is) ve viski (Cincinnati) üreticisi haline gelen Batı ortaya çıktı (1840'ta nüfusun °/o 37'si) Bu dinamik bölgenin merkezi Chicago idi (1837'de 8 000, 1860'ta 110 000 nüf) Ama bölgenin iktisadi dengesi kararsızdı ve çoğu zaman borç içinde olan çiftçiler, oylarıyla geleneksel çoğunlukların devrilmesinde önemli rol oynuyorlardı Yalnız "Far West" (Uzak Batı), 1850-1860 arasında nüfusunu 400 000'e çıkaran "altına hücum"a rağmen, ülkenin siyasal yaşamına hâlâ katılamamıştı (Kaliforniya'da tarımın, Oregon'da yerleşimin yeni başlaması)

Devlet bankasından borç alan ve ku-zey-doğu bölgesine borç veren Batı'nın öncüleri, 1824 seçimlerinde oylarını yeni kurulan Demokrat parti'nin başkanı general Jackson'a vererek siyasal alanda da etkili oldular Yeni parti, federalcilerin ve cumhuriyetçilerin programları arasındaki benzerlikten düş kırıklığına uğrayan Cumhuriyetçi parti sol kanadının en atak üyelerince kurulmuştu Salt çoğunluğu bir türlü elde edemedikleri için adaylarını Beyaz saray'a sokamayan (başkanlığa John Qu-incy Adams seçildi ve 1825-1829 arasında görevde kaldı) Batı halkı, 1828 seçimlerinde yine aynı partiyi destekleyerek bu kez başarıya ulaştı ve Andrew Jack-son'u sekiz yıllığına(1829-1837) başkanlığa getirdiği gibi, başkanlığın kırk yıl (1841-1845 arasında, William Henry Harrison ve John Tyler'in başkanlıkları altındaki Whig ara yönetimi dışında) demokratlarda kalmasını sağladılar Bu dönemde "caucus" sistemi kaldırıldı; spoils -system (devlet görevlerinin iktidara gelen partinin üyelerine verilmesi) ülkenin her yanında uygulandı; Federel banka kapatılarak (1836) kurumlar hızla demokratlaş-tırıldı Batı'ya ilerlemenin sonuncu ve en büyük etkisi, Güney ile Kuzey arasındaki rekabetin artması oldu

Tarıma ağırlık veren Güney, büyük bir pamuk üreticisi, dolayısıyla da kölelik ve serbest mübadele yanlısıydı Buna karşılık Kuzey, korumacı (1816-1824 arasının gümrük tarifeleri), köleliğe karşı, içki yasağından yana ve püriten inancı gereği feministti Kuzey, Henry Clay'in çabalarıyla, tarım üretimi henüz çok yeni olduğu için gümrük tarifelerine gereksinim duyan Batı'nın desteğini de sağlamıştı Batı'ya yayılma hareketi, yeni eyaletlerin kurulmasına yol açarak, 1787 tarihli Kuzey-Batı kararnamesinden ve köleliğin kaldırılmasından (1808) zaten zarar görmüş olan Güney'in, Birlik içinde yalnız kalmasına da neden oluyordu Henry Clay, ABD'yi iki kez parçalanmaktan kurtardı Birincisinde, Missouri antlaşması sayesinde,kölelik karşıtı Maine İle kölelik yanlısı Missouri, Birlik'e kabul edildi (katılımlar, iki karşıt eyaletin Birlik'e birlikte alınması biçiminde oluyordu), Mississippi nehrinin batısında ve 36° 35' enleminin kuzeyinde kölelik yasaklandı (1820) Clay, ABD'nin birliğini ikinci kez 1850'de korudu: Kaliforniya özgür bir eyalet olarak tanındı; Utah ve New Mexico'da seçim özgürlüğü sağlandı; Kuzey'e sığınan kölelere karşı sert yasalar çıkarıldı

Ama Güney, bu ödünü yeterli bulmadı ve Jackson'ın eski yardımcısı Calhoun, senatör Douglasin önerdiği ve eyaletlere kölelik yanlısı ya da karşıtı olma özgürlüğünü veren yeni bir ödüne (Kansas-Nebraska Act, 1854) rağmen, barışçı yoldan bir ayrılma tasarısı hazırladı Bu çözüm, Kansas'ta patlak veren bir dramla sonuçlandı: önce güneyli, sonra kuzeyli sömürgenler, yeni eyalet haline gelen bu bölgeye akın ederek, birinciler kölelik yanlısı, ikincllerse kölelik karşıtı birer anayasa hazırladılar: bu gelişmeler bir iç savaşla sonuçlandı (1854-1856) ve kesin biçimde köleliğe karşı yeni bir örgütün, Cumhuriyetçi parti'nin kurulmasına ortam hazırladı (1854)

• iç savaş Güney, eyalet sayısı bakımından Kuzey'e göre güçsüzdü, ama kendi adaylarını, özellikle de Franklin Pierce (1853-1857) ve James Buchanani (1857 -1861) başkanlığa seçtirerek iktidar üstünde kurduğu siyasal denetimle bir denge kurmayı başarmıştı Bu yüzden de, Missouri antlaşması (1820) ve onu izleyen 1850 antlaşmasıyla kölelikten yana eyaletlerin çoğalmasını engelleyen sınırlamalardan kaygıya kapılmamıştı Ama yavaş yavaş ayrılığa elverişli bir hava oluştu; üstelik, siyasete yeni atılan gençler arasında, siyasal görüş ayrılıkları bir yana, Bağımsızlık savaşı'nda örülen bağlar da yoktu Jefferson Davis'in çevresinde toplanan, Güneyliler'e başkanlık yolu kapatıldığı takdirde köleciliğin yaygınlaştırılmasını ve ayrılığı destekleyeceklerini söyleyen "Ateş yiyiciler"in karşısına, Birlik'in gerekirse silah zoruyla korunmasından yana olan Sumnes, Seward, Chase,vbgibi freesoiler'\ar dikildi

Bu gergin ortamda, birçok olay patlak verdi: Kansas'takı kanlı çatışma (1854); özellikle demiryolu şirketlerini etkileyen ve gümrük korumacılığının güçlendirilmesi gereksinimini ortaya koyan 1857 mali bunalımı; Dred Scott (Kuzey'e sığınan ve Yüksek mahkeme'nin kararıyla [1857] yeniden köleliğe döndürülen zenci) ve Johrr Brown davaları (Kuzeylilerin,virginialı zencileri silahlandırma ya çalıştığı için astıkları kuzeyli rahip,
1859) Bu davalar sonunda Demokrat parti, başkanı Douglasin girişimiyle ikiye bölündü Bölünme, Güneyliler için çok ciddi sonuçlar doğurdu; çünkü 1854'te Free-Soilers İle Whig partisi'nin birleşmesiyle kurulan Cumhuriyetçi parti, kamuoyunda etkisini artırmış ve 1860'ta, adayı Abraham Lincolni başkan seçtirmeyi başarmıştı

Lincoln oyların ancak °/o 40inı almış, ama seçimlere iki adayla katılan demokratları yenerek başkan seçilmişti Bu sonuçtan hoşnut kalmayan Güneyliler, Güney Carolina'nın çağrısıyla (20 aralık1860) hemen Birlik'ten ayrıldılar ve Amerika konfedere devletleri'ni kurdular (şubat 1861) Başkanlığına çok geçmeden Jefferson Davis'in getirildiği bu yeni birlik, başkent olarak Richmond'u (Virginia) seçti Sayıca düşük olan Güneyliler, aralarındaki uyumla üstünlük sağlamayı umdular; gerçekten, ikisi de zenci köle çalıştıran büyük ve küçük toprak sahipleri arasında ve köle çalıştırılması ücretlerin yükselmesini önlediği için zencilere büsbütün düşman olan yoksul beyazlar arasında çıkar birliği vardı Ayrıca, komuta üstünlüğünü ellerinde tutmaları (ordu subaylarının büyük bölümü, özellikle de başkomutan Lee, ayrılıkçılara katılmıştı) Güneyliler'e kısa sürede başarıya ulaşma umudu verdi Buna karşılık, savaşın uzaması, Kuzeylilerin büyük bir ordu kurmalarına (850 000'e karşı 2 000 000 kişi), başlangıçta pek iyi olmayan komutanların yerine çok yetenekli komutanlar (Grant, Sherman) getirmelerine ve kuzey -doğu bölgesinin çok büyük ekonomik ve mali gücünü tüm kaynaklarıyla seferber etmelerine olanak verdi

Güneylilerin Charleston önündeki Sumter kalesinden açtıkları top ateşiyle başlayan (12 nisan 1861) iç savaş, dünya tarihinde ilk kez, asker sayıları milyona yaklaşan ya da milyonu aşan orduları karşı karşıya getiriyordu

Kuzeyliler, başlangıçtaki başarısızlıklarından sonra, 1863'te üstünlüğü ele geçirdiler ve savaş, Güneylilerin başkomutanı Lee'nin ateşkes isteğiyle sona erdi (9 nisan) Amerikan iç savaşı, 617 000 kişinin ölümüne, Güneyin yerle bir olmasına ve özellikle Güney için tehlikeli bir enflasyonun doğmasına yol açtı Ayrıca, ABD'nin uluslararası diplomatik ve iktisadi durumunu bir süre için sarstı; Napoléon III, Meksika'da, katolik bir latin imparatorluğu kurmayı denedi: amaç, pamuk üreticisi Meksika'nın, Orta Amerika'da, anglosakson ve protestan Kuzey Amerika devleti karşısında bir ağırlık oluşturması ve Avrupa'yı ABD'nin pamuk tekelinden kurtarmasıydı (Meksika savaşı, 1861 -1867) Aslında, güneyli plantasyon sahipleri, sözkonusu tekeli bir daha asla tam olarak kuramadılar: çünkü Avrupalı tekstil sanayicileri, Meksika savaşı sırasında pamuksuz kalınca başka üretici ülkelerle ilişki kurmuşlar, daha sonra da bu yeni bağlantıları sürdürmüşlerdi
1865-1914 arasında ABD

Yeniden kuruluş (1865-1877) iç savaş' ın ilk sonucu, Lincolnin duraksamalarına ve kuzeyli bazı demokratların (copperheads: bir yılanın adından "bakır kafalılar") muhalefetine karşın, köleliğin kaldırılmasıydı 22 eylül 1862'de hazırlanmaya başlanan, 1 ocak 1863'te uygulamaya konan bu önlem, 13 anayasa değişikliği önergesinin oylanıp kabul edilmesiyle 31 ocak 1865'te yasallaştı Ancak Lincoln, zaferden beş gün sonra öldürüldü (14 nisan 1865) ve yerine geçen ayrılık karşıtı güneyli demokrat Andrew Johnson (1816 -1869), ordunun ve Kongre'nin karşı çıkması üzerine, Lincolnin "yeniden kuruluş" tasarısını kabul ettiremedi Lincoln, 8 aralık 1863 tarihli söylevinde, anayasaya ve kölelere özgürlük veren kararnamelere saygı andı içecek tüm Güneylileri bağışlayacağını açıklamış ve aralarından yalnızca °/o 10'u bu yemini ettiği takdirde Güney'e bir hükümet seçme hakkını tanımaya söz vermişti 1865 aralığında, bu koşulları yerine getiren on güney eyaleti hükümete kavuştu; yalnız Texas hiçbir koşulu kabul etmedi

Ama Cumhuriyetçiler' in en uzlaşmaz kanadını oluşturan radikaller, maden sanayicisi Thadeus Stevens ile bankacı Jay Cooke'un yönetimi altında, çok daha sert koşulları çok daha ağırlaştırmak (mutlak ırk eşitliği) istediler; çünkü, her ikisi de tarımcı olan Güney ile Batı'nın birleşerek, iktisadi çıkarlarına (Kuzey ile Doğu'daki sanayi gelişimi için zorunlu olan yüksek gümrük tarifelerinin korunması) zarar vermelerinden korkuyorlardı Kongre'de denetimi ele geçiren radikaller, "yeniden kuruluşu" baskıcı bir doğrultuya sokan dört önlem aldırdılar: 1865 martında, el konulan toprakları 200'er dönümlük parseller halinde zencilere kiralamak, hatta satmakla görevli freedmen's bureau'nun (azat edilmiş köleler bürosu) kurulması; konfedere devletlerin borcunu İptal eden, bunların Kongre'deki temsil oranını kendi ülkelerindeki oy hakkından yoksun yurttaşlar oranında düşüren ve ayaklanmaya katılmış devlet görevlilerinin siyasal haklarını kaldıran 14 anayasa değişikliği önergesinin oylanması (13 haziran 1866); John-sonin 1865'te yeniden kurduğu Güney hükümetlerinin dağılmasını öngören, topraklarının yönetimini geçici ama belirsiz bir süre için başkan Johnson'a değil general Grant'e bağlı beş askeri komutana veren ve Kongre'de temsil edilebilmeleri 518 İÇİ" her eyaletin 14 anayasa değişikliği ni ve zencilerin oy kullanma hakkını tanımasını zorunlu kılan ReconstructionAcfm (2 mart 1867) kabul edilmesi; oy kullanma hakkının uygulanmasında her türlü ırk ayrımını yasaklayan 15 değişiklik öner-gesi'nin kabülü (1869)

Bu son önergeyi imzalamaya yalnızca Georgia karşı çıktı Bunun üzerine, ikinci "yeniden kuruluş"-un tamamlanmasından sonra (1869-70), yalnız bu eyalet İçin bir üçüncü kuruluş gerçekleştirmek gerekti (ocak 1871) Söz-konusu dört önlemin eksiksiz olarak uygulamaya konulacağı sırada, programlarına karşı çıkan (mart 1868) başkan John-son'ı suçlamaya kalkışan radikaller, iç savaş kahramanı general Grant'i cumhurbaşkanı seçtiler (1869-1877) Yine bu önlemler, çok geçmeden Güneyliler arasında hoşnutsuzluğa yol açtı 14 anayasa değişikliği tüm güneyli siyasetçileri görevden uzaklaştırdığı için, ayaklanmaya en son katılmış eyaletlerde İktidar, carpet-bagger'lar (Batı'nın öncülerlyle aynı nitelikteki kuzeyli serüvenciler), scalawag'\ar (zencilerin davasından yana olan ve plantasyon sahiplerinin egemenliğine karşı çıkan Güneyliler) ve zencilerin eline geçti

Bunlar hepsi de plantasyon sahiplerinin yeniden iktidara gelmelerine karşıydılar Plantasyon sahipleri İse bu engellemeye tepki olarak gizli dernekler kurdular (Beyaz kamelya şövalyeleri, 1866'da kurulan Ku Klux Klan) ve bu dernek üyeleri carpetbagger'lar ve scalawag'lara saldırılar düzenledikleri gibi zencileri yıldırmak için ürkütme, tehdit ve linç gibi yollara başvurdular Ku Klux Klan'ın 1871'de resmen dağıtılmasına karşın, büyük bölümü affedilen (1872 yasası) Güneyliler sözkonusu yöntemlerle 1874'ten başlayarak kendi parlamentolarının denetimini ele geçirdiler 1883-1890 yılları arasında anayasayı ve yapılan değişiklikleri çlğne-meksizin, zencilerin oy kullanmasını engelleyen olağanüstü yasalar çıkararak (oy kullanabilmek İçin ABD yurttaşı bir büyükbabası, 1861'den önce oy kullanmış bir babası olmak ya da okuma yazmayı, anayasayı yorumlamayı bilmek) İktidarı kesin olarak ellerinde tutmayı başardılar; bu arada, toplu taşıma araçlarında, okullarda, tiyatrolarda, vb ırk ayrımına yönelik uygulamalar başladı ABD'nin iç gelişmesi(1877-1914) iç savaş amerikan ekonomisini çok bozmuştu Pamuk plantasyonları yakılıp yıkılmıştı Savaş borcu son derece ağırdı Hem, parası 1865'te değerinin °/o 98,4'ünü yitiren Güney'de, hem de greenbacks denilen tedavülü zorunlu kâğıt paralar çıkaran Kuzey'de, çok ağır bir enflasyon bunalımı vardı Pamuk plantasyonlarının yeniden üretken bir duruma getirilmeleri uzun bir zaman ve çabayı gerektiren güç bir işti Bu iş de ancak toprakların parçalara ayrılmasıyla ve eski kölelerin çalıştırılmasıyla başarılabilirdi

Eski kölelere ortakçılığa benzer bir statü tanınmıştı Savaş borcu, kısa vadeli borç senetlerinin, uzun vadeli hazine bonolarına dönüştürülmesi sayesinde, hızla tasfiye edildi Gümrük tarifelerinin yükseltilmesi sayesinde ödenen hazine bonoları faizleri,greenbacks olarak değil, madeni para olarak ödendi Kâğıt paralar gerçekte tedavülden ancak 1879'da çekilebildi Bu artan kâğıt para dolaşımı, batılı tarımcılara, borçlarını değeri düşmüş bir parayla ödeme olanağını da sağladı Kuzeyli ve doğulu sanayicilerin çıkarları doğrultusunda davranan ve 1873'te, yani Avrupa'daki ekonomik bunalımın, Philadelphia'daki Jay Cooke bankası İle 5 000 ticaret şirketinin iflasına yol açarak, tam da ABD' ye sıçradığı bir sırada (menkul krediler olayı), greenback'lerin altına çevrilebilirliğini sağlayan ve gümüşün para işlevi görmesine son veren radikaller, yalnız bunalım ve yeni göçmenlerin rekabeti sonucu işsiz kalan kuzeyli işçileri değil, ama çift maden standardına gitgide alışan birçok batılı çiftçiyi de demokrat muhalefet saflarına itiyordu Cumhuriyetçi aday Ha-yes'in güçlükle başkan seçilmesinden (1876) sonra, bu çiftçilerin kısmen de olsa hoşnut edilmeleri yoluna gidildi (1878 ocağında çıkarılan Bland-Allison Act)

Cumhuriyetçilerin karşılaştıkları ve büyük ölçüde hükümet çevrelerinde hüküm süren şaşkınlık ve karışıklıktan (Grant'in özel sekreterinin adının karıştığı viski rezaleti [1875]) kaynaklanan güçlüklere karşın, ekonomi hızlı bir gelişme gösterdi Bunun nedeni her şeyden önce doğal artış ve iç göç sonucu nüfuslanmanın hızlanmasıy-dı 80 dönümlük bir toprağın o toprağı en az beş yıl işleyene verilmesini öngören Homeslead Act (1862) iç göçü kamçılıyordu Bu yüzden 1870-1880 arasında ülkeye 3 milyon, 1880-1890 arasında 5 milyon, 1890-1900 arasında 8 milyon, 1900 -1910 arasında 8 800 000 ve 1910-1914 arasında da 4 200 000 göçmen geldi Bunların onda dokuzu avrupalıydı Yıllık göçmen sayısı, 1905'ten başlayarak, 1 milyonun üzerindeydi Bunun sonucu ABD nüfusu 1870'te 38 milyona, 1880'de 50 milyona, 1900'de 76 milyona, 1914'te 95 milyona yükseldi Bu ekonomik gelişmenin öteki nedeniyse, iç savaş sırasında Kuzey'in ve Doğu'nun sanayi üretim kapasitelerinde görülen artıştı Ağır metalürji, çıkarım ve hazırlama sanayilerln-deki gelişmeler, oldukça yoğun bir demiryolu ağının (1869-1872 arasında 40 000 km yeni yol) daha hızlı kurulmasına, ayrıca 1883'ten önce, kıtayı baştan başa geçen dört karayolunun yapılması İle 30 000 km'iik su yolunun gerekil donanım ve gereçlerinin sağlanmasına olanak verdi Bunun sonucu ABD'nin iç nüfuslanması hızlandı ve Kayalık dağlarda (değerli madenler) bile yeni eyaletler kuruldu: sınır ortadan kalktı ve soykırımdan kurtulabilen birkaç kızılderlll kabile Oklahoma'da yerleştirildi

Tarım, iç fethin tamamlanmasından geniş ölçüde yararlandı: 1870-1880 arasında 800 000 km2 kadar toprak tarıma açılarak, yüzyılın sonunda, 4 milyon hektarı aşkın bir toprak sulamayla işlendi Kamu yetkililerinin desteklediği tarımcılar, ayrıca sanayi tekniklerindeki gelişmelerden de yararlandılar (özellikle 1880'den sonra çok hızlı makineleşme; 1882'den başlayarak, hayvancılık ürünlerinin değerlendirilmesi olanağını sağlayan frigorifik gemilerin, 1890'dan başlayarak da frigorifik vagonların yapılması) Bunun üzerine, dünya tahıl üretiminin °/o 30'unu (1880) ve pamuk üretiminin % 60'ını (1890) sağlayan amerikan tarımının maliyet fiyatları düşerek kârları arttı Bununla birlikte bu tarım, hem uluslararası konjonktür (Avru-pa'daki aşırı üretim ve ekonomik bunalımlar), hem de iç konjonktürden (bankaların ve demiryolu şirketlerinin çok önemli işlevleri) son derece etkileniyordu (bankalar ve demiryolu şirketleri, krediler ve özellikle, 1887 tarihli Interstate Commerce Act tarafından yasaklanmasına karşın, düzenledikleri ayrım gözetici tarifeler aracıyla, tarım dünyası üzerinde tehlikeli bir baskıda bulunabiliyorlardı; Grangers hareketinin yayılması da tarım dünyasının bu baskı karşısında duyduğu hoşnutsuzluktan kaynaklandı)

Tarımsal üretim, hızlı artış temposuna karşın, 1890'dan başlayarak, değer bakımından sanayi üretiminin gerisinde kaldı Enerji hammaddelerinin bolluğu (1880' de 63 milyon, 1890'da 269 milyon ton kömür; 1880'de 26 milyon, 1900'de 63 milyon varil petrol ve Superior gölü bölgesindeki demir ve bakır filizleri vb) sanayi üretimini kamçılıyordu Çok ileri bir makineleşme, işgücü maliyetini büyük ölçüde düşüren üretim yöntemlerinin benimsenmesi ve Amerikalıların yaratıcı dehası (1860-1890 arasında 440 000 berat), bu hammaddelerin hızla tüketim mallarına dönüştürülmesini kolaylaştırdı Bazı sanayi kolları büyük bir hızla gelişti: telefon, fotoğraf makinesi ve otomobil, Bell'in, Eastman'ın ve Ford'un adlarını halka yayarken, hızlı nüfus artışı da yeni pazarlar sağlıyordu Bununla birlikte, bu türlü sonuçlara ancak sanayinin bölgesel uzmanlaşması (metalürjinin % 50'si Pennsylvania' da, kadın hazır giyim sanayisinin % 70'i New York eyaletinde) ve sermayelerin self-made menlerin kurdukları tröstlerde toplanması yoluyla erişilebiliyordu

Bu kendi kendilerini yetiştiren adamların en ünlüleri demiryolcular (Jay Gould, Cornelius Vanderbilt), petrolcüler (John Rockefeller) , çelikçilerdi (Andrew Carnegie ile bankacı John Pierpont Morgan) Ekonomik ve siyasal yaşamı egemenlikleri altına alan kapitalist çevrelerin bu gücü de, doğal olarak İşçilerin, 1870'ten başlayarak önce yerel trade-union'larda, sonra geniş sendikal birliklerde toplanmalarına yol açtı 1869'da gizli olarak kurulan 1878'de yasallaşan Knights of Labor (Emek şövalyeleri derneği) ile, Samuel Gompers'in American Federation of La-bor'u (AFL), bu sendikal birliklerin en ünlüleriydi Gompers'in federasyonu, 1886 yılında, 1881'de kurulan Federation of Organized Trade and Labor Unions of the United States of America and Cana-da'nın yerini almıştı
Siyasal iktidarın kullanımı (1877-1896) Bütün bu dönem boyunca, Cumhuriyetçi parti, çok az bir çoğunluğa ve başkanlarının kişilikten yoksun olmalarına karşın, (belki Beyaz saray'a yerleşmesinden birkaç ay sonra [1881 yazında] öldürülen Garfield dışında) hep iktidarda kaldı Gümrük alanında sıkı bir korumacılık uyguladı (giyecekler, yünlü kumaşlar ve pamuklular üzerindeki gümrük vergilerini °/o 40'a yükselten 1883 tarifesi; bu vergileri % 50'ye yükselten 1890 McKinley tarifesi ile bu ayni vergileri °/o 55'e yükseltirken, 1894'te demokratların % 40 olarak saptadıkları işlenmemiş şeker üzerindeki gümrük vergilerini de iki katına çıkaran 1897 Dingley tarifesi) Ayrıca, tek maden standardına bağlı olan cumhuriyetçiler, batı bölgesinin desteğini yitirmemek için, her ay hazine adına gümüş külçelerin satın alınmasını kararlaştırdılar (Sherman Silver Purchase Act, 1890)

Üstelik, seçmenleri kazanmak için, büyük bir bütçe bakiyesinden yararlanan başkan Harrison, eski kuzeyli savaşçılara ya da dullarına yüksek emekli aylıkları bağlatan bir yasa çıkardı (haziran 1890) Dullar için eşlerinin ölüm nedenlerini doğrulamak gerekmiyordu Son olarak, "kayırma sistemi" (spoils-system) uygulaması ile tröstlerin güçlendirilmesinin yol açtıkları eleştirilere bir karşılık olarak, cumhuriyetçi kongre memurları sınavla alınan yeni bir kadro kurmaya (ocak 1883) ve tröstlerin eyaletler arası ticareti engellemelerini yasaklamaya karar verdi (senatör Sher-man'ın Anti-Trust Act'ı, temmuz 1890) Güneylller'in yenilgisi (1865), sonra da 1871'de ortaya çıkan Tammany Hall rezaleti (rüşvet, nüfuz ticareti, vb) nedenleriyle saygınlığını yitiren Demokrat parti, ayrıca iktidarı ele geçiremeyecek kadar da bölünmüştü, iktidarı ele geçirebilmesi İçin, güneyli zengin büyük tarım işletmecileri ve kölelik yandaşlarının, batılı çiftçilerin, ücret düşüklüğünden ya da işsizlikten yakınan kuzeyli işçi ve sendikacıların oylarını toplamayı sağlayacak olağanüstü koşulların gerçekleşmesi gerekiyordu Kendilerini demokratlardan doğal olarak ayıran uçurumun bilincinde olan batılı çift-çllerse, Grangers hareketinin Knights of Labor ile birleşerek, Halk partisi'ni kuruyorlardı 1892'de başkanlık için bir aday gösteren Halk partisi, 1896'da, kendi programının bir bölümü (gümüş para basılabllmesl, tröstlerin denetlenmesi, müterakki gelir vergisi) demokratlarca benimsendiği için, başkan yardımcılığı için ancak bir tek aday gösterebildi Sonunda, bu olağanüstü koşullar ancak 1884'te ve 1892'de bir araya geldi ve Cleveland İki kez başkan seçildi Ama Cleveland, partici bir siyaset izlemeye yanaşmadı

Toplumsal alanda, 1885 grevlerini federal bir komisyonun kurulmasıyla bir sonuca vardırmaya çalışırken, Chicago'daki Pullmann fabrikalarında patlak veren grevi (1894) zora başvurarak bastırdı Bu kararların ikisi de Demokrat parti öğretisine aykırıydı Mali alanda, enflasyonu durdurabilmek için, gümüş satın alımlarıyla ilgili 1890 yasasını kaldırtmakta (1893), bankalara bir çağrıda bulunarak altın rezervini yeniden oluşturmakta (1895) ve 4 000 doları aşan gelirler üzerine °/o 2'lik bir vergi koydurtmakta (Yüksek mahkeme tarafından bu reddedilmiştir) tereddüt etmedi Son olarak, demiryolu şirketlerinin uyguladıkları ayrım gözetici tarifeler konusunda genel bir soruşturma açtırdı, ama demokrat kongrenin Willson-Gorman tarifesini kabul etmesini de önleyemedi (1894) Bu tarife, gümrük vergilerini genel olarak indirmekle birlikte, güneyci büyük tarımcıları hoşnut etmek için, şeker üzerine yeni gümrük vergileri koyuyordu Bu önlem Cleveland'ın halkça tutulmayan siyaseti sonucu zaten birçok desteğini yitirmiş bulunan Demokrat parti'yi, büsbütün gözden düşürdü • Amerikan emperyalizmi Josiah Strong ve J Burgess'in kampanyaları (1890), A Mahan tarafından deniz gücünün tarihteki önemli işlevinin vurgulanması (1890), yüzyılın sonuna doğru, ABD mamuller dışsa-tımcısı durumuna geldiği bir sırada, kesin bir yankı buldu

Öğreti bakımından sömürgeciliğe karşı olan ABD, demokrat cumhurbaşkanı Wilson döneminde bile, ekonomik kökenli bir emperyalizme başvuruyordu ("dolar diplomasisi"), iç sa-vaş'tan önceki bazı olaylar, amerikan emperyalizminin bu özel niteliğini açığa vuruyordu: Çin'de yapılan yatırımlar (Wanghia antlaşması, 1844); Edo (Tokyo) körfezinde kuvvet gösterisi (1853) ve komodor Perry'nin, japon limanlarını ABD ticaretine açan japon-amerikan antlaşmasını imzalaması (1854); Küba'ya ilişkin ve Ostende bildirisiyle (1854) açığa vurulan tasarılar Bununla birlikte, 1867'den başlayarak, Alaska'nın Rusya'dan satın alınması ve 1878'de Samoa adalarına yerleşilmesinle, bir toprak genişletme isteği de kendini açıkça gösteriyordu Samoa adaları, 1889'da ingiltere ve Almanya ile, sonra yalnız Almanya ile paylaşıldı (1898) 1897'den başlayarak, McKinley'in donanma bakan yardımcısı Theodore Roose-velt'in öncülüğünde, bir toprak genişletme siyaseti izlendi: Küba'nın bağımsızlığının tanınması, Guam ile Porto Riko' nun ilhakı ve Filipinler'in de 20 milyon dolar karşılığında ABD topraklarına katılmasıyla sonuçlanan İspanyol-Amerikan savaşı (Paris antlaşması, 10 aralık 1898); Küba'nın vesayet altına alınması (Platt değişiklik önerisinin kabulü, haziran 1901); San Domingo üzerinde ekonomik denetim kurulması (1905); Haiti'nin işgali (1915); Antiller denizi'ndeki Virgin adala-rı'nın Danimarka'dan satın alınması (1917) ve ABD'nin böylece Meksika körfezinin kesin denetimini ele geçirmesi; kanal bölgesini işgal edebilmek için, Kolombiya'dan ayrılmak isteyen Panama'nın (1903) desteklenmesi (kanal denizciliğe 1914'te açıldı); Meksika'ya askeri müdahale (1914); Güney Amerika'da hakemlik siyaseti (Roosevelt'in 1904'te saptadığı big stick siyaseti: ABD, Latin amerika cumhuriyetlerinde düzenin korunması görevini üstlenecek, ama buna karşılık Avrupa devletleri Amerika kıtasının işlerine karışmayacaklardı); Büyük okyanus'taki yeni ABD topraklarını tanıması ve Man-çurya'da kazandığı zaferden sonra aşırılıktan kaçınması için Japonya'ya baskı yapılması (Portsmouth antlaşması, 1905); Fas olaylarına ilgi gösterilmesi El Cezire konferansı, 1906) ve Lahey barış konferansına katılma (1907)
iç siyaset alanında ilkin, Çinlller'in ABD'ye göçmesi 1882'den beri yasaklanmış olmasına karşın, hâlâ hoşgörü gösterilen japon iç göçüne karşı Kaliforniya'da patlak veren olaylar göze çarpıyordu Ama başkan Theodore Roosevelt'in kişiliğiyle belirlenen bu dönemin en önemli olayı, federal hükümetin yetkilerinin genişletilmesi oldu Bu yeni yetkiler doğrultusunda, federal hükümet, tarımsal (orman rezervlerinin ve gelecekteki sulama işleri için su rezervlerinin oluşturulması, 1902), toplumsal (1902 grevi sırasında kömür madenlerinin işletilmesi görevinin askeri yetkililerce üstlenilmesi) ve ekonomik (yirmi beş tröste karşı adli önlemler) alanlarda çeşitli müdahalelerde bulundu

Ama yerine geçep Taft, gümrük himayeciliğini pekiştiren Payne-AIdrich tarifesini onaylayınca (1909), senatör La Fol-lette'nin yönettiği cumhuriyetçi insurgent' ler azınlığını karşısında buldu Bu azınlığın başına geçen Theodore Roosevelt, 5 ağustos 1912'de, programı son derece reformcu, yeni bir ilerici parti kurdu ve bu program sayesinde Taft'tan daha çok oy almayı başardıysa da, başkanlığı yeniden ele geçiremedi Başkanlığa, cumhuriyetçiler içindeki bölünmeden yararlanan demokrat Wilson geçti Wilson, gelir vergisi konması, senatörlerin genel oy sistemiyle seçilmesi ve kadınlara oy hakkı tanınması yetkisini veren 16 (1913), 17 (1913) ve 19 (1919) değişiklik önergelerini kabul ettirdi Böylece de ilerici program gerçekleşmiş oldu

Birinci Dünya savaşı'ndan İkinci Dünya savaşı'na (1914-1945)
Birinci Dünya savaşı arifesinde, ABD dünyanın başlıca iktisadi güçlerinden biri haline geldi Nüfus öyle hızlı artmaktaydı ki, melting pot'un normal biçimde iş göremeyeceğinden kaygılanan Kongre, özellikle ülke bütünlüğünü sarsma tehlikesi gösteren Latinler ve Slavlar'ın göçünü önlemek için, okuryazar olmayanların ABD'ye girmesini yasaklama kararı aldı 1914 ağustosunda Birinci Dünya savaşı patlak verdiğinde federal hükümet, Monroe doktrininde yer alan eski yansızlık geleneğine bağlı kalarak savaşa katılmayı aklından bile geçirmiyordu


Birinci Dünya savaşı'nda ABD Avrupa sermayelerinin geri çekilmesi ve Almanya'ya yapılan satışların azalması (abluka), ülkede kaygı yarattı; amerikan bankalarına kredi açma yetkisi tanındı (24 ekim 1914): savaşan taraflardan yalnız biriyle alışveriş etmek durumunda kaldığına göre ABD'nin yansızlığı da fiilen bozulmuş oluyordu; 1914-1916 arasında, ülkenin dışsatımı yaklaşık iki kat, dış ticaret fazla-sıysa dört kat arttı Bu, Avrupa'nın gerilemesini haber veren, benzeri görülmemiş bir "patlama"ydı
Wilson, yeniden başkan seçilir seçilmez, müttefik kıyılarının ablukaya alındığını ve Almanya'nın denizaltı savaşını sınırsız olarak sürdürmekte kararlı olduğunu belirten bir alman notası aldı (31 ocak 1917) ABD, yansızlık haklarına karşı bir tecavüz saydığı bu duruma, Almanya İle diplomatik ilişkilerini keserek ve ticaret gemilerini silahlandırarak (26 şubat) karşılık verdi Zimmermann'ın telgrafından (19 ocak 1917) ve Vigilentia buharlı gemisinin torpillenmesinden (19 mart 1917) sonra, Kongre, Almanya'ya savaş ilan etti (6 nisan 1917) Denizaltı savaşıyla bitkin düşen müttefikler böylece, ABD'nin donanmasının, sonra da ordusunun (18 mayısta zorunlu askerlik hizmetinin konması sayesinde bu ordunun mevcudu 1918'de bir milyonu buldu) paha biçilmez desteğini kazanmış oldular (- Yalnızlığa dönüş (1919) Eylül 1914 tarihli Londra antlaşması'na katılmakla ABD, savaşta müttefiklerinden ayrı bir amaç güttüğünü ortaya koyuyordu, istediği, liberal bir Almanya'nın değil, Prusya militarizminin yok edilmesiydi Wilson' un "on dört madde"si (8 ocak 1918), gizli diplomasiye, silahlanmaya, iktisadi engellere karşı çıkan ve ulusallık hakkını ve Milletler cemiyeti tarafından garanti edilecek uluslararası eşitliği savunan ABD'nin barış isteğini dile getiriyordu

Ama başkan, Cumhuriyetçi parti'nin altmış dördüncü kongresine Milletler cemiyeti "Covenant"ını da kapsayan Versailles antlaşması'nı onaylatmak isteyince, Avrupa ülkelerinin işlerine karışılmasını istemeyen cumhuriyetçi muhalefet, Milletler cemiyeti paktının 10 maddesine (üye devletlerin siyasal bağımsızlığının ve toprak egemenliğinin güvence altına alınması) karşı çıkarak antlaşmanın Senato'ca onaylanmasını engelledi (19 kasım 1919)

Böylece Milletler cemiyeti'nin dışında kalan ABD, savaştan sonra yapılan büyük uluslararası konferanslara (Washington, 1921; Londra, 1930) gözlemci göndermekle yetindi ve Almanya ile ayrı bir barış antlaşması imzalamak zorunda kaldı (1921)
Refah içinde yalnızlık (1919-1929) Bağnaz milliyetçi çevrelerin baskısıyla ABD, Avrupa'dan gelen göçmenlere (1924 kotalarıyla daha da ağırlaştırılan 1921 yasası), hatta anarşizm (Sacco ve Vanzetti'nin idam edilmeleri, 1927) ve komünizme yatkın saydığı Avrupa düşüncesine sınırlarını kapadı; katollkllğe ve uzlaşmacı püri-tenliğe karşı düşmanlık gitgide arttı (1919'da içki yasağı yasasının çıkarılması), korumacılık geleneği alabildiğine güçlendi "Great Old Party" (cumhuriyetçi), 1921'den 1933'e kadar Beyaz Saray'da kaldı 1920-1929 arasında çelik üretimi % 70, kimyasal maddeler üretimi °/o 94, petrol üretimi % 156, otomobil üretimi °/o 255 oranında arttı; ulusal gelir 56,5 milyar dolardan 87 milyar dolara yükseldi Ama çiftçilere değer verilmez olmuştu 1920'den sonra Avrupa, gereksiniminin büyük bölümünü kendi karşılamaya başladı ve ABD'de tarım ürünlerinin fiyatları düştü Gümrük resimleri dışsatımı engelliyordu Borçlarını vadesinde ödeyemeyen, vergiler altında bunalan çiftçiler, 5 milyon hektar toprağı işleyemediler Hükümet, iktisadi yaşamda düzenleyici rol oynamaya yanaşmadı, borsa spekülasyonunun gelişmesine göz yumdu, daha çok para basılması isteklerine, altın standardı kuralıyla karşı çıktı ve gümrük engellerini daha da artırarak, sanayiyi dış pazarlardan yoksun bıraktı

Dışta, bir yandan 1924'e kadar San Domingo'da, 1933'e kadar Nikaragua' da asker bulundurulması, öte yandan Güney Amerika'daki anlaşmazlıkları çözme yetkisinin bir karma komisyona verilmesi "Gondra antlaşması" (1923), hükümetin resmi yalnızlık siyasetinin göreceli olduğunu gösteriyordu; zaten sözkonusu resmi tutum, ABD'nin savaştan sonraki mali pazarlıklara katılmasını da (Dawes ve Young planları) engellemedi

1929 bunalımı ve sonuçları 1929 yılı sonunda, pazarın doymasına yol açan aşırı üretimin ve kurları yapay olarak yükselten aşırı borsa spekülasyonunun neden olduğu, eşi görülmemiş bir iktisadi bunalım patlak verdi 24 ekim 1929'dan başlayarak Wall Street'in iflası, kurların çökmesiyle bunalımı başlattı; bunalım hemen, üretim endeksi 1929-1932 arasında 120'den 57'ye düşen sanayiye (satın alımların azalması) ve tarıma (1930'da üretimin açık vermesi) yansıdı, işsizliğin çoğalması (1933'te 13 milyon işsiz), küçük hisse sahiplerinin iflası ve bütün karışıklık dönemlerinde gözlenen aşırılıklar, seçmenleri iktidardaki partiyi değiştirmeye yöneltti ve demokrat F D Roosevelt'e 7 milyon oyluk bir çoğunluk sağladı (8 kasım 1932) Brain Trust adı verilen bir genç aydın teknisyenler topluluğunun (dışişlerinde Corded Hull, içişlerinde Harold ic-kes, tarımda Henry Wallace, maliyede Morgenthau) ve maliyeci Bernard Ba-ruch'un danışmanlığıyla Roosevelt, iktisadı bütünüyle yeniden örgütlemeye girişti; böylece New Deal dönemi başlamış oldu

Roosevelt, bankaların yeniden çalışmaya başlamasına olanak veren bir ulusal moratoryum ilan etti (mart 1933), altın standardından vazgeçti (nisan 1933); gümüş satın aldı ve doların değerini °/o 40 oranında düşürdü Böylece, iktisadi durum düzeldi ve dışalım malları akını önlendi Devlet tarafından düzenlenen bir çalışma programıyla işsizliğin ortadan kaldırılması amaçlanırken, Federal Emergency Relief ^cf ile işsizlere para yardımı yapılmaya başlandı Agricultural Adjustment Act (AAA) [12 mayıs] tarım kredilerini düzenleyerek buğday ekim alanlarının azaltılmasıyla tarım ürün fiyatlarının yeniden yükseltilmesini amaçladı Bir lonca disiplini getirmeyi hedefleyen National industrial Recovery Act (16 haziran) ise, patronları, ücretleri yükseltip azami çalışma saatlerini belirleyerek iş çeşitlerini çoğaltmaya, böylece işçilerin durumunu düzeltmeye davet etti Önce işçilerin ve işveren çevrelerinin, sonra da Yüksek mah-keme'nin (New Deal kararlarını, anayasa güvencesindeki özgürlüklere aykırı bularak iptal etti [1935-36]) muhalefetine karşın, Roosevelt bildiğinden şaşmadı ve ülke halkının desteğini sağlayarak 1936'da yeniden başkan seçildi

Yalnızlıktan ikinci Dünya savaşı'na (1933-1941) ABD, dünya olaylarında daha büyük bir rol oynamaya başladı; dolar ve büyük değnek (big stick) siyasetinden vazgeçerek, Nikaragua'yı (1933) ve Haiti'yi (1934) terk etti, Filipinler'e bağımsızlık vaat etti (1934), Küba'ya sürekli müdahale hakkından vazgeçti Gerçi, totalitarizm tehdidi altındaki Avrupa'dan uzak durma siyasetinden (Neutrality Act, ağustos 1935) vazgeçmedi ama Roosevelt'in diktatörlükleri kınamasına rağmen (Chicago söylevi, ekim 1937), parası peşin ödenmek ve yük alıcı tarafından taşınmak (cash and carry) koşuluyla, Avrupa'ya silah satmayı da kararlaştırdı (30 nisan 1937) [Bu kararın daha çok demokrasilere yararı olduğu da bir gerçektir]

ikinci Dünya savaşı Roosevelt ile Churchill'in buluşmasına (ağustos 1941) yol açan (Atlantik Paktı [14 ağustos] bu buluşmanın meyvesidir) Almanlar'ın yıldırım zaferinden ve Japonlar'in Pearl Harbor gibi (7 aralık 1941) özellikle de Büyük okyanus'taki ABD üslerine yaptığı saldırıdan sonra, ABD daldığı uykudan ancak uyanabildi, ingiltere'ye 50 destroyer satmış olan ABD, ödünç verme-kiralama yasası'nı yürürlüğe koydu (mart 1941) ve Hitler'e karşı savaşan ulusların cephaneliği haline geldi

1940 kasımında üçüncü kez seçilen Roosevelt, bütün diktatörlere karşı savaşmak niyetindeydi, ingiltere'nin isteği üzerine, Avrupa'daki savaşa öncelik tanımaya karar verdi Müttefiklerin başarısızlık döneminden sonra (1942), amerikan savaş makinesi, çarçabuk kurulan ABD ordusunu ve müttefik ordularını, gittikçe artan bir hızla silahlandırmaya koyuldu; yüzlercesi birden kurulan fabrikalar, günde 24 saat çalışarak, Kuzey Afrika'da (1942 çıkarması), İtalya'da (1943), daha sonra da Fransa'da (Normandiya çıkarması, 6 haziran 1944), düşman koşulsuz teslim oluncaya kadar (8 mayıs 1945) başarıyla çarpışan ordulara gerekli araç ve gereci sağladı Gerek askeri harekâtı eşgüdüme kavuşturmak, gerek Avrupa'nın yeni siyasi örgütlenmesinin temellerini atmak için Ciang Cieşı (Çankayşek) ve Churchill ile Kahire'de, Churchill, de Gaulle ve Gi-raud ile Casablanca'da(ocak1943),Stalin ve Churchill ile Tahran(kasım-arahkl 943), sonra da Yalta'da (şubat 1945) buluşan Roosevelt, büyük bir coşkuyla dördüncü kez başkan seçildi ve Almanya'nın kayıtsız şartsız tesliminden birkaç hafta, Japonya'nın tesliminden de (2 eylül 1945) birkaç ay önce,12 nisan 1945'te öldü


İkinci Oiinya savaşı'ndan bu yana ABD


ABD'nin liderliği(1945-1960) F D Roosevelt'in yerine geçen Truman, savaşı sona erdirmek (atom bombasının kullanılması) ve Mihver devletlerin çökmesinin yol açtığı sorunlara göğüs germek için ağır sorumluluklar yüklenmek zorunda kaldı; Almanya ve Japonya'nın işgali, dünya siyasetinin demokratik ilkelere göre yeniden düzenlenmesi (Birleşmiş milletler örgütü'nün temellerini atan San Francisco antlaşması, 26 haziran 1945), uluslararası komünizmin gelişmesini önlemek için, savaştan yenik çıkan ülkelerin, hatta müttefiklerin yeni bir ekonomik düzene kavuşturulması Truman'ın vaat ettiği (12 mart 1947'deki demeci) ve "import Export" bankasının verdiği borçlarla, özellikle de Marshall planıyla (Harvard demeci, 5 haziran 1947) gerçekleştirilen iktisadi yardım, Batı Avrupa'nın barış dönemi iktisadına dönmesini kolaylaştırdı

Ama soğuk savaşı ve yeni halk demokrasilerinin kurulmasını (Prag darbesi, 1948; Berlin ablukası, 1948) önleyemeyen ABD, temel öğesi olmayı üstlendiği bir askeri ittifaklar sistemi kurarak (4 nisan 1949'da Kuzey Atlantik paktı'nın [NATO] kurulması ve Avrupa'ya asker gönderilerek paktın güçlendirilmesi) komünist olmayan ülkelerin savunmasını düzenlemeye karar verdi Asya'da uğradığı başarısızlıklar karşısında (Çin'de 1949'da komünist rejimin kurulması; Kore savaşı; 1950-1953) Avustralya ve Yeni Zelanda ile Pasifik paktı (ANZUS, eylül 1951), Güney-doğu Asya (SEATO, 8 eylül 1954) ve doğu ülkeleriyle (barış antlaşmasının öngördüğü ABD-Japonya güvenlik paktı, 8 eylül 1951) yeni antlaşmalar yapmaya, hatta Bağdat paktı (1957) ülkelerini desteklemeye başladı

Böylece, komünist dünyayı kuşatan bir ittifaklar zinciri oluşturuldu; komünist dünya çevresinde kurulan askeri üsler (100'ü aşkın), Strategic Air Command's bağlı atom bombası taşıyan uçakların hemen hemen aralıksız yirmi dört saat boyunca sağladıkları hava örtüsü, VI filonun sürekli Akdeniz'de, VII filonun da Formoza boğazında dolaşması, çıbanbaşı noktaların korunmasını sağladı Bu pahalı savaş mekanizması iç karışıklıkları önleyemeyeceğinden ABD, ayrıca, az gelişmiş ülkelere önemli mali yardımlarda bulunmak (Truman dok-trini'nin IV maddesi) ve dostluklarına sürekli güvenememesine karşın (Latin Ame-rika'daki, özellikle de Ortadoğu'daki bazı ülkeler), sovyet etkisini dengeleyebilmek için bu yardımı sürdürmek zorunda kaldı

Komünizm korkusunun maccarthycili-ğe vardığı ve gelen göçmenlerin sıkıca denetlendiği ABD'de, 1953-1961 yılları arasında başkanlık yapan Eisenhower'in dışişleri bakanı John Foster Dulles'un "sert" dış siyaseti benimsendi Ama bu siyaset başarısızlıkla sonuçlandı ve ABD, Kore (1953) ile Vietnam'ın (1954) ikiye ayrılmasını kabul etmek zorunda kaldı Sta-lin'in ölümü (1953) ve Hruşçev'in işbaşına gelmesiyle bir ölçüde yumuşama sağlandıysa da, "barış içinde bir arada yaşama" siyaseti sağlam değildi ve mayıs 1960'ta toplanan Paris konferansı başarısızlıkla sonuçlandı

Demokratlar iktidarda (1960-1968) Demokrat parti'nin, adayları John Fitzgerald Kennedy'nin 8 kasım 1960'ta başkanlığa seçilmesiyle kazandığı zorlu ama kesin zafer Cumhuriyetçi parti için dört açıdan oldukça elverişsiz koşulların bir araya gelmesiyle açıklanabilir: iktisadi koşullar (1960-61 iktisadi duraklaması), siyasal koşullar (Güney'de ırk ayrımı; 1956'dan başlayarak bir ölçüde Süveyş olayının neden olduğu Batı blokundaki bunalım), askeri koşullar (amerikan uzay sanayisinin sovyet uzay sanayisinden geri kalması) ve anayasal koşullar (1951 'de yapılan ve general Eisenhower'in üçüncü kez başkan seçilmesini yasaklayan anayasa değişikliği) Ayrıca, Kennedy'nin katolik olması ve başkan yardımcısı adaylığına, texasli Lyndon Baines Johnson'ın gösterilmesi, ona katolik oylarının °/o 80'ini, Güney'li oyların büyük çoğunluğunu ve tüm Demokrat parti kadrolarının oylarını kazandırmasını sağlamıştı

Bütün bunlara karşın, ancak küçük bir farkla (113 000 oy, bir başka deyişle 68 832 000 seçmenin oylarının % 0,15'i) iktidara gelebilen Kennedy, yetkisini pe-kiştirebilmek için üniversite öğretim üyelerinin oluşturduğu gençleştirilmiş bir yönetim kadrosunun yardımıyla gözüpek ve sert bir siyaset izledi

Bu tutum Kennedy'nin, ABD halkına, ülkeye gelen ilk öncülerin anlayışını yeniden kazandırmayı amaç edinen ve ana çizgilerini 13 temmuz 1960'ta Demokrat parti'nin başkan adaylığına seçildikten sonraki söylevinde açıkladığı programda ortaya kondu: "Yeni sınır" olarak nitelenen bu anlayışa göre açlık, bilgisizlik, adaletsizlik ve bunların doğal sonucu olan savaş, hem ABD toprakları içinde (yoksulluk ve sefalet bütünüyle ortadan kalkmamıştı) hem de ABD dışında (dünyadaki insanların 2/3'si yetersiz beslenmekteydi) verilecek mücadeleyle "yeni sınır"ın dışına atılmalıydı Bu düşünceler, başkan John Fitzgerald Kennedy'nin Dallas'ta öldürülmesinden sonra, 22 kasım 1963'te ABD başkanı olan Lyndon Baines Johnson'ın ortaya attığı "Büyük toplum" programında da önemli ölçüde yer aldı L B Johnson, 3 kasım 1964 seçimlerini cumhuriyetçi aday Barry Goldwater'a karşı büyük bir çoğunlukla (oyların % 39'una karşı o/o 61 'i) kazandı

Sözkonusu programın gerçekleştirilebilmesi için öncelikle iktisadi durgunluğa son vermek ve kalkınmayı yeniden başlatmak gerekiyordu Kennedy, cumhuriyetçilerin tersine, yatırımları ve tüketimi yeniden canlandırmak için para ayarlamaları üzerinde değil, vergi ve bütçe reformları üzerinde durdu, iktisadi durgunluğu gidermek için 1962'deki Revenue Act ve 1964 şubatında çıkarılan buna ek bir yasayla şirketlere amortisman, yatırım ve bilimsel-deneysel araştırmalar için vergi indirimi sağlandı Kalkınma konusundaysa, Kongre'nin karşı çıkmasından ötürü Kennedy'nin ancak ekim 1963'te öne-rebildiği ve Johnson'ın da 1964 başında kabul ettirebildiği bir yasayla, gelir vergisi ve kurumlar vergisinde indirimler yapıldı Böylece daha 1964 aralığında tüketim harcamaları 13 milyar dolar ve özel yatırımlar 5 milyar dolar arttı

Öte yandan, federal hükümet harcamaları önemli ölçüde artırılarak bütçe yoluyla tüketimin yeniden canlandırılmasına çalışıldı: öncelikle, salt askeri amaç taşıyan klasik silahlanma alanında ve özellikle NASA öncülüğünde yürütülen uzay çalışmalarında harcamalar artırıldı 1965'ten başlayarak milli savunma giderlerine önemli ölçüde sosyal giderler eklendi
Sonunda bu önlemlere koşut olarak sürdürülen bir para siyasetiyle, yurt dışına sermaye ihracı durduruldu (üç aylık hazine bonolarının kısa vadeli faiz oranları 1961 'de % 2,3 iken, 1964'te % 3,5'a yükseltildi) Bu siyasetle, bankaların ihtiyat oranları düşürülerek (bu oranlar vadeli mevduatlarda eylül 1960'ta % 5'e, ekim 1962'de °/o 4'e indirildi) sözkonusu sermayeler amerikan girişimcilerinin emrine veriliyordu; ayrıca hükümet "Open Market" yoluyla Federal Reserve Board'a 1960'ta 1 850 milyar dolarlık, 1961'den -1964'e (dahil) kadar da 8 milyar dolarlık devlet fonu satın aldırarak kullanılabilir nakit parayı daha da artırdı Bu siyaset, ülkenin istikrarlı bir gelişme göstermesini sağladı


Toplumun en yoksul tabakalarının sıkıntılarına çözüm bulabilmek için, Demokrat parti hükümeti üçlü bir siyaset uyguladı: fiyatların istikrarını sağlamak, arzı talebe uydurmak, dışsatımı desteklemek Bu yasalar bütünü, 20 ağustos 1964'te çıkarılan Economic Opportunity Act ile tamamlandı ("yoksulluğa karşı yasa")
Sürekli ciddileşen ve 1957'de baptist
rahip Martin Luther King'in kurduğu Southern Christian Leadership Conference (SCLC) gibi çeşitli akımların doğmasına yol açan zenci sorununu hiç değilse bir ölçüde çözebilmek için, Kongre'nin kabul ettiği, başkanın da 2 temmuz 1964'te onayladığı medeni haklar yasasıyla, seçimlerde, kamu kuruluşlarında ve iş alanlarında her türlü ırk ayrımcılığı yasaklandı; buna uymayan eyaletlerin federal hükümet kredilerinin kendiliğinden kesilmesi karara bağlandı Ne var ki, bu yasa, zencilerin, Elijah Muhammadin önderlik ettiği Black Muslims'in ve Malcolm X'in 21 şubat 1965'te öldürülmesinden kısa süre önce 1964'te kurdukları Afrika-Amerika birliği örgütü'nün yaymaya çalıştığı ayrılıkçı düşünceleri gitgide daha çok benimsemelerini engelleyemedi Bu ayrılıkçı akımların eylemleri, zencilerin giderek yoksullaşmasıyla pekişti ve 1966'da Sto-kely Carmlchaelin ortaya attığı "black power" sloganıyla şiddete yöneldi Hartem (temmuz 1964) ve Los Angeles'taki Watts (ağustos 1965) ayaklanmalarıyla başlayan, Detroit ve Michigan ayaklanmalarına (temmuz 1967) dek giderek ciddileşen olayların yol açtığı gerginlik, ulusal birliği sarsacak düzeye vardı Tüm bunların üzerine Martin Luther King'in Memphis'te öldürülmesi (nisan 1968) ABD'nin birçok kentinde şiddet olaylarına yol açtı Ama suikast, konut konusunda ırk ayrımını yasaklayan bir yasanın kabul edilmesine ve okullarda ırk ayrımıyla savaşmak için önlemler alınmasına yol açtı


Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Amerika Birleşik Devletleri (ABD)

Eski 06-02-2010   #6
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : Amerika Birleşik Devletleri (ABD)



Günden güne artan bir askeri güce dayanan ABD diplomasisi, "barış içinde bir arada yaşama" ilkesini (Kennedy ile Hruşçev'in haziran 1961'de Viyana buluşmasında gerçekten anlaşma sağladıkları tek nokta) zedelemeden, uluslararası komünizmin gelişmesini durdurmaya çalıştı Gerçi hükümetin onayıyla Fidel Castro rejimini devirmeye kalkışan (Domuzlar körfezi çıkarması, 17 nisan 1961) 2 000 kübalı mültecinin kurtarılamaması Demokrat yönetim için büyük bir darbe oldu Ancak bu hükümet Hruşçev'in nükleer deneme tehdidini artırmasına karşın (3 ağustos 1961 'de Sovyet, mayıs 1962' de amerikan denemeleri yeniden başladı) dünya güçler dengesinin ne biçimde olursa olsun yeniden gözden geçirilmesine, Kennedy'nin etkisiyle karşı çıktı SSCB'nin Doğu Almanya'ya sınırlarını kapatmak (13 ağustos 1961) ve hemen ardından Berlin duvarı'nı yapmak için izin verdiği sırada Kennedy, patlama noktasına gelmiş bu gergin ortamda batılıların, Reichin eski başkentine serbestçe girip çıkma özgürlüğünü korumayı başardı Ekim 1962'de ise SSCB'yi daha büyük bir yenilgiye uğrattı Küba'ya ABD topraklarına yönelik nükleer başlıklı sovyet füzeleri yerleştirilmesinin (temmuz-ekim 1962) yol açtığı bunalım sonucunda, Hruşçev'i toplu imha silahlarını adadan çekmeye zorladı (28 ekim)

ABD'nin dünya iktisat siyasetinin ikinci önemli etkeni, ülkenin aşırı üretim ve işsizlik tehlikesinden kaçınabilmesi için kendine dış pazarlar bulmak zorunluluğuydu Bu siyaset üç temele dayandırıldı: yabancı ülkelere yardım, dışsatımın geliştirilmesi ve yabanc ülkelerdeki yatırımların artırılması

Ne var ki, dünyada yaygınlaşan ABD düşmanlığı Japonya'da 1960'ta güvenlik antlaşmasının yenilenmesi sırasında kendini göstermiş, hemen Latin Amerika' ya (başkan yardımcısı Nixonin 1958'de yaptığı olaylı gezi), sonra da Avrupa'ya (başkan yardımcısı Humphrey'nın 1967 nisanındaki gezisinde aleyhte gösterilerle karşılanması) sıçramıştı Bu düşmanlığın temel nedenlerinden biri, ABD'nin giderek artan sayıda asker bulundurduğu Vietnam'dı Bu ülkedeki savaşta tam anlamıyla kapana sıkışan ve sonuçta kamuoyu ikiye bölünen (güvercinler ve şahinler karşıtlığı) ABD, Çinin yayılmasını önleyebilmek için, Güney-doğu Asya'daki tüm ülkelere (Tayland, Laos), giderek daha açık biçimde müdahale etmeye başladı Bu yüzden Avrupa'daki güçlerini azaltmak zorunda kaldı (160 askeri üssün kapatılması); 1967'deki üçüncü Arap-is-rail savaşı'ndan sonra SSCB'nin Yakındoğu'ya yerleşmesini engelleyemedi; batı dünyası ve NATO'daki liderliği tartışma konusu edilmeye başladı; Vietnam savaşına karşı hoşnutsuzluğun yaygınlaşması ve zenci ayaklanmasıyla ülke bütünlüğünün sarsılması tehlikesi doğdu; ülke, iktisadi ödemeler dengesindeki açıktan ötürü sıkıntıya düştü Böylece ABD, ulaştığı olağanüstü iktisadi refaha karşın, çok ciddi sorunlarla karşılaştı 31 mart 1968'de cumhurbaşkanı Johnson yeniden adaylığını koymayacağını ve Kuzey Vietnam ile, savaşın hızını azaltma amacıyla görüşmelere girişmek istediğini açıkladı: öngö-rüşmeler gerçekten de mayıs ayında Paris'te başladı

Başkanlık seçimlerinde aday olabilmek için Demokrat parti'de Eugen McCarthy, Robert Kennedy ve H H Humphrey, Cumhuriyetçi parti'de de Richard Nixon ile Nelson Rockefeller çekişiyorlardı, ama R Kennedy'nin 6 haziran 1968'de öldürülmesi, başkanlık seçimi tahminlerini altüst etti • Richard Nixon'ın başkanlık dönemleri (1968-1972, 1972-1974) 5 kasım 1968'de yapılan seçimleri, Cumhuriyetçi parti'den Richard Nixon, 73 milyon oy üzerinden, Demokrat parti adayı H Humphrey'den ancak 500 000 kadar fazla oy alarak kazandı Cumhuriyetçilerin seçimleri, oyların % 43,40'ını alarak kazanmalarına karşın, Demokratlar her iki mecliste de çoğunluğu korudular Yeni başkanın karşısına hemen zenci sorunu çıktı Black Panthers örgütünün çıkardığı karışıklıklara karşı koymakla birlikte, mart 1969'da azınlıkların ticari etkinliklerini desteklemeyi amaçlayan Office of Mi-nority Business Enterprise'\ da kurdurdu ABD halkı içinde yoksul kesimlerin günden güne büyümesi karşısında, en yoksul Amerikalılara bedava besin yardımı programını yaygın biçimde uyguladı

Ama, ekonomik güçlükler bu siyasetin başarıyla uygulanmasını engelledi Nixon, başkan seçilir seçilmez, enflasyonla mücadele etmek zorunda kaldı Enflasyondan doğacak bir bunalımı engellemek için, işçilere karşı bir güç denemesine girişti Bunun sonucunda işsizlik oranı arttı; 1970 eylülünde % 5,5 iken 1971 mayısında °/o 6,2'ye yükseldi Başkan, bu sorunlara bir çözüm bulabilmek için, 1971 ' de iktisadi genişlemeye yönelik bir bütçe önerdi Her türlü fiyat ve ücret sınırlandırmasına ve uluslararası ticarete zararlı olabilecek her türlü devlet korumacılığına, Kongre'nin ısrarına rağmen karşı çıktı
Vietnam savaşı'nın gerektirdiği askeri bütçe, ABD'nin iktisadi sıkıntılarını daha da artırıyorduVietnam savaşı na kısa sürede son vereceği umuduyla seçilmiş olan Nixon, 1969 mayısında, iki temel İlkeye dayalı tutumunu açıkladı: Güney Vietnam'da savaşa katılan tüm yabancı birliklerin ülkeden çekilmeleri ve Güney Vietnam halkının kendi geleceğini belirleme hakkının tanınması Aslında başkan Nixon, çatışmanın "vietnamlaştırılmasına", yani Güney Vietnam ordusunun, savunmasını tek başına ve amerikan hava kuvvetlerinin stratejik yardımıyla yapması için güçlendirilmesine bel bağlamıştı

1972 martında Hanoi ve Ulusal Kurtuluş cephesi kuvvetlerinin büyük bir saldırıya geçerek Güney Vietnam kuvvetlerini ağır bir yenilgiye uğratmaları, Nixonin ö-nerdiği " vietnamlaştırma" ilkesinin iflas ettiğini açıkça ortaya koydu Nixon Haip-hong limanının mayınlanması ve mayıs ayında Kuzey Vietnam'ın ablukaya alınmasıyla buna karşılık verdi Başkan, seçimlere birkaç ay kala, çıkmazdan kurtulmayı başardı Vietnam'daki yedek güçlerin çekileceğini açıkladı ve 1968 aralığında ulusal güvenlik özel danışmanlığına atanan Henry Kissingerin aracılığıyla, Kuzey Vietnam ile görüşmeleri yeniden başlattı 1972 ekiminde ateşkes antlaşması imzalanmak üzereyken, 18 aralıkta ABD bombardıman uçaklarının saldırıları yeniden başladı Görüşmelerin kesilmesinden ve 30 aralıkta hava saldırılarının durdurulmasından sonra, 8 ocak 1973'te yeniden başlatılan görüşmeler, 27 ocakta Paris'te bir ateşkes antlaşmasının İmzalanmasıyla sonuçlandı 15 ağustos 1973'te ABD Kamboçya'ya hava saldırılarını durdurdu

Nixonin dış siyasetinin en gösterişli olayı, Çin ile yakınlaşma oldu 1969 şubatında, iki ülke arasındaki diyalog yeniden kuruldu Aynı yılın aralık ayında, ABD 1950'den beri Çin Halk Cumhuriyeti ile ticareti güçleştiren bazı önlemleri yumuşattı 1971 martında, dışişleri bakanlığı, ABD yurttaşlarının Çin'e seyahatleriyle ilgili kısıtlamaların kaldırıldığını açıkladı Ağustos ayında, dışişleri bakanı William Rogers, ABD'nin Çin Halk Cumhuriyeti'nin Birleşmiş Milletler'e alınmasına karşı çıkmayacağını bildirdi 1972 şubatında Pe-kin'de, Nixon ile Mao Zidong (Mao Zedong) arasında bir zirve toplantısı yapıldı
ABD siyasetindeki bu yeni yönelim, ABD'nin öteki devletlerle, özellikte de SSCB İle olan ilişkilerine de yansıdı Nixon, 1972 mayısında Moskova'ya gitti, iki ülke arasında uzay araştırmaları ve bilimsel - teknik araştırmalar konusunda işbirliğini öngören birer antlaşma İmzalandı Brejnev'in ABD'ye seyahati (haziran1973), nükleer savaşın önlenmesi konusunda anlaşmaya varılmasıyla sonuçlandı 1974 eylülünde, ABD ile Alman Demokratik Cumhuriyeti arasında diplomatik ilişkiler kuruldu

15 mayıs 1972'de, yirmi yedi yıllık ABD işgalinden sonra, Okinava ile Ryukyu adaları Japonya'ya geri verildi (Japonya 1969'dan beri bu adaların geri verilmesini istemekteydi) Ama Japonya - ABD ilişkilerini olumsuz yönde etkileyen iktisadi uyuşmazlıklar 1971 'de imparator Hiro-hito ile Nixonin Alaska'da buluşmalarına rağmen ortadan kalkmadı
1972 başkanlık seçimlerinde, cumhuriyetçilerin adayı R Nixon, 7 kasım 1972 günü, senatör George McGovern'a karşı, oyların °/o 60'tan çoğunu alarak yeniden seçildi Ama Cumhuriyetçi parti, her iki mecliste de azınlıkta kalmaktan kurtulamadı ve hatta Senato'da iki sandalye daha kaybetti


Fakat 1973 mayısında, Beyaz saray ile yakından ilişkili önemli hükümet görevlilerinin de bulaştığı Watergate skandali patlak verdi 1973 ekiminde de nüfuz suiistimali ve rüşvetçilikle suçlanan Spiro Ag-new istifa etmek zorunda kaldı Yerine, Temsilciler meclisi'nde cumhuriyetçilerin grup başkanı olan Gerald Ford getirildi
Watergate soruşturması, olaydan başkanın sorumlu olduğunu ortaya koyunca, Nixon görevinden ayrıldı (8 ağustos 1974) Yerine geçen Gerald Ford, başkan yardımcılığına Nelson Rockefeller'i atadı • Gerald Ford'un başkanlık dönemi (1974-1977) Ancak bir ara yönetim özelliği taşıyan bu dönemde, yeni başkan, Nixonin göreve atamış olduğu dış siyasetten sorumlu kişileri, özellikle de dışişleri bakanı ve başkanın ulusal güvenlik danışmanı Henry Klssinger'i bu görevlerinde bıraktı Başkan, SSCB ile barış içinde bir arada yaşama siyasetini tehlikeli bularak kaygıya düşen sağ kanat tarafından eleştirildi (1975 nisanında, Güney Vietnam komünistlerin eline düştü, aynı tarihte Kamboçya Kızıl Khmerler yönetimine girdi; Angola ise Sovyetler tarafından desteklenmekteydi) Öte yandan sol kanat, Watergate sorumluları bir davayla kesin olarak saptanmamışken,Ford'un Nix-oni bağışlamış olmasını eleştiriyordu Birçok amerikan yurttaşı da devletin en yüksek makamına,hatta başkan yardımcılığına bile seçimle gelmemiş bir kişinin başkanlığını kabul etmek istemiyordu Aslında cumhuriyetçilerin geriledikleri apaçık görülüyordu,nitekim 1974 kasımındaki temsilciler meclisi seçimleri demokratların zaferiyle sonuçlandı

Jimmy Carter'irı başkanlık dönemi (1977-1981) Bununla birlikte 1976 başkanlık seçimlerini Ford küçük bir farkla kaybetti: kendisi oyların °/o 48'lni alırken, partisi Meclis'te 240 temsilcilik elde etti Ford'un rakibi Jimmy Carter, siyaset sahnesinde yeni bir addı; seçim kampanyasında Washington'daki yolsuzluklar üzerinde durarak ve liberal bir programı savunarak oyların °/o 50'sini topladı ve 297 temsilciyi meclise soktu Carter'ın zaferi, kesin bir değişiklik isteğinin belirtisiydi Ne var ki, Carter'in başkanlık dönemi başarısız sayıldı ve yapılan kamuoyu yoklamalarında halkın güvenini sürekli yitirdiği görüldü Federal hükümetin iktisadi ve toplumsal alanlara el atmasına karşı çıkan, ama temel sorunlarının Washington ya da eyalet hükümetleri tarafından çözülmesini isteyen amerikan yurttaşlarının sayısı günden güne artıyordu

Siyasal partiler bir gerileme dönemine girdiler Etkileri giderek azaldı; bunda televizyonun parti programlarından çok, belirli kişileri yüceltmek için kullanılmasının da bir ölçüde payı vardı Dahası, tek amaçlı dernekler (single-issue groups), adaylara karşıt yönlerde baskı yapıyor ve geleneksel partilerden daha çok ilgi topluyordu Kongre, partilere hiçbir şey borçlu olmayan ya da çok az şey borçlu olan siyasetçilerden oluşmuştu: onlarda kitle haberleşme araçları sayesinde seçilmişlerdi; bu nedenle de kendilerini üyesi oldukları partinin (başkanınki bile olsa) geleneksel çizgisine bağlı hissetmiyorlardı Dolayısıyla yürütme gücü ile yasama gücü arasında bitmek bilmez çekişmeler sürüp gidiyor ve başkanın yasama programı meclisten, ya büyük ölçüde değişmiş olarak çıkıyor ya da bütünüyle ortadan kaldırılıyordu Üstelik başkan, kararsız ve etkisiz bir kişi izlenimi uyandırmaktaydı

Bütün bunlara karşın, Carter, dış siyaset alanında büsbütün de başarısız sayılamazdı Verdiği sözü tutan bir insandı: onun başkanlığı sırasında hiçbir amerikan askeri herhangi bir cepheye gönderilmedi Mısır cumhurbaşkanı Enver Sedat ile israil başbakanı Begin'e Ortadoğu'da barışın yeniden sağlanmasını amaçlayan Camp David antlaşmalarını imzalatmayı (eylül 1978) başardı Ama, öbür arap ülkelerinin görüşmelere katılmasını sağlayamadı Öte yandan, önerdiği yumuşama siyaseti inandırıcı sonuçlar vermedi; insan haklarını dünyanın her yanında savunma konusunda gösterdiği isteğin hiçbir etkisi olmadı Kuşkusuz SSCB ile stratejik silahları sınırlandırma konusundaki görüşmeyi başarıyla yürütmüş ve 1979'da SALT 2 antlaşmasını imzalamıştı Ama bu antlaşma, SSCB'nin Afganistan'a müdahale etmesi (aralık 1979) üzerine onaylanmak İçin Kongre'ye sunulmadı Ayrıca, Tahran'daki ABD büyükelçiliğinde çalışanların rehin alınması olayı (4 kasım 1979), başkanın siyasetindeki zayıf noktaları açıkça ortaya koyuyordu

iç siyasette Carter, 1980 başında, enflasyona karşı gerçek bir mücadele planı önerdiyse de Kongre'de çoğunluk buna karşı çıktı Carter ayrıca, bir vergi reformu yapma, asgari ücreti yeniden ayarlama ve bütçe açığını azaltma konularında verdiği sözleri de tutamadı Enflasyon sürdü ve işsizlik kaygılandırıcı bir düzeye geldi (%7,7 dolaylarında) Bundan en çok etkilenenler zenciler, gençler, kadınlar ve niteliksiz işçiler oldu ABD İktisadının tipik sektörlerinden biri olan otomobil sanayisi, japon ve Avrupa otomobillerinin rekabetiyle karşılaştı; bu sanayi, benzin tasarrufundan ve gelirlerin azalmasından zarar gördü Bununla birlikte, Carter'in başarılı uygulamaları da oldu Petrol tüketimini kısıtlayabildi; çevre koruma konusunda olumlu kararlar aldı; kara ve demiryolu işletmeciliğinde reform yaptı
Her yandan saldırıya uğrayan, kendi partisinden bile beklediği desteği göremeyen Carter, kasım 1980 seçimlerinde, başkanlığı cumhuriyetçi aday Ronald Wilson Reagan'a kaptırdı: başkanlık seçiminde oyların °/o 41 'ini aldı; partisi de ancak 49 temsilcilik kazanabiidi Başkan Reagan ise oyların %51 'ini almış ve meclise 489 temsilci sokmuştu Ayrıca Temsilciler meclisi'nde azınlıkta kalmalarına rağmen Cumhuriyetçiler Senato'da çoğunluğu ele geçirmişlerdi • Başkan Ronald W Reagan George Bush'u yardımcılığına getiren Ronald WReagan, özellikle İktisadi diplomasi alanında, Carter'inkinin tam tersi bir tutum benimsedi

18 şubat 1981'de Kongre'ye sunduğu iktisat programı, vergilerin azaltılmasını (aileler yararına 44,2 milyar dolar, kurumlar yararına 9,7 milyar dolar) ve federal giderlerin kısıtlanmasını (1981-82 bütçe yılı için 41,4 milyar dolar) İçeriyordu Federal giderlerin kısıtlanmasından, savunma bakanlığı dışında bütün bakanlıklar ve yönetim mekanizması etkilendi Ayrıca, en yoksul yurttaşlarla ilgili yedi toplumsal programa da bir kısıtlama yapılmadı Başkan, bu önlemlerin işsizlik oranını düşüreceğine, fiyatların yükselmesini frenleyeceğine ve ABD'yi yeniden yeterli bir büyüme oranına kavuşturacağına inanıyordu
Dışişleri bakanlığına Beyaz saray'ın eski askeri danışmanı ve NATO'nun Avrupa kuvvetleri eski başkomutanı Alexander Haig atandı Haig'in atanması RW Rea-gan'ın SSCB'ye ve müttefiklerine karşı siyasetini sertleştirmek kararında olduğunu gösteriyordu Varşova paktı üyelerinin aşırı silahlanmasından kaygı duyan Reagan, ABD ve müttefikleri için, özellikle Avrupa' daki askeri güçlerini artırma ve SSCB'nin desteklediği (Küba, Nikaragua, Angola, vb) hükümetlere karşı, muhafazakâr hükümetlerin açıkça desteklenmesine dayanan bir siyaset önerdi, israil'in Lübnan'ı işgali (haziran 1982), ABD diplomasisinin Yakındoğu'da etkinliğini artırdı Haig'in istifasından sonra (25 haziran 1982) yerine George Shultz getirildi Bu dönemde ABD, israil'e geleneksel desteğini bir ölçüde azalttı

ingiltere ile Arjantin arasındaki Falkland (Malvlnas) savaşı'nda (2 nisan - 14 haziran 1982) ingiltere'yi destekleyen ABD' nin tutumu tüm Latin Amerika'da tepkiyle karşılandı Orta Amerika'da barış ve güvenliğin tehdit altında olduğunu ileri süren ABD yöneticileri, bu tehdidin odaklarından biri saydıkları Nikaragua'dakl San-dlnista yönetimine karşı, doğrudan savaş dışında, her türlü baskıyı sürdürdüler Ülke içinde yönetime karşı direnen gerillalara (contra'lar) silah yardımı yapıldı; komşu ülke Honduras'ta eğitim kampları kuruldu Antlller'deki Grenada adasında devrimci bir yönetimin hükümeti ele geçirmesine karşı adaya askeri birlikler gönderildi (25 ekim 1983) Afganistan'da yönetime ve sovyet birliklerine karşı savaşan mücahitlere de silah yardımı ulaştırıldı

ABD ile SSCB arasındaki ilişkilerde nükleer başlıklı füzeler ana tartışma konusuydu Füze sayısının iki taraflı olarak sınırlandırılması için görüşmeler sürdürülürken, başkan Reagan, stratejik nükleer başlıklı füzelerin tehdidini ortadan kaldıracak uzun vadeli bir araştırma programı hazırlandığından söz etti (23 mart 1983) "Yıldız* savaşları" ya da "stratejik savunma girişimi" olarak adlandırılan bu program, silahsızlanma tartışmalarına yeni bir boyut kazandırdı Kongre, aynı yıl, her biri on nükleer başlık taşıyabilen kıtalararası MX füzelerinin yapımına İzin verdi (21 temmuz 1983) Yıl sonunda ABD'nin batı Avrupa'ya Pershing ve Cruise füzeleri yerleştirmeye başlaması üzerine SSCB, füze sayılarının azaltılması için yürütülen görüşmelerden çekildi

1984'te yapılan seçimlerde oyların % 59'unu alan Reagan başkanlıkta kaldı Reagan, seçiciler kurulundan 525 oy alırken (°/o 96), Demokrat parti adayı Walter Mondale'e oy veren seçicilerin sayısı 13 oldu Mondale'in yardımcısı olarak aday gösterilen Geraldine Anne Ferraro' nun ilk kadın başkan yardımcısı adayı olması da Demokrat parti'nin oylarını artı-ramadı Reagan'ın başarısı iktisadi durumun düzelmesinden kaynaklanıyordu "Reaganomi" diye adlandırılan iktisat siyaseti, yoksulların sayısını artırmış, işsizlerin oranını yükseltmişti ama Carter'e oy kaybettiren enflasyon gerilemişti ABD seçmeni, dört yıl öncesine oranla durumunu daha iyi buluyordu Yeni seçim döneminde İktisat siyaseti iki temel amaca yöneldi: vergi reformu ve denk bütçe "Çalışan kesimin sırtındaki vergi yükünü azaltmak, ayrıcalıklı azınlığa çıkar sağlayan yasal boşlukları ortadan kaldırmak, vergi yasalarını basitleştirmek" vergi reformunun temeli olacaktı (Reagan'ın 28 mayıs 1985'teki konuşması) İkinci kez başkan seçilmesi dolayısıyla yaptığı konuşmada başkan, açık bütçelerle gelecek kuşakları borç yükümlülüğü altına sokmaya hakları olmadığını, açık bütçe uygulamasının yasalarla engellenmesi gerektiğini söyledi Onun uyarısı doğrultusunda Kongre'den geçirilen Gramm-Rudman yasa değişikliğiyle, bütçe açığının 1991 yılına kadar tümüyle ortadan kaldırılması öngörülüyordu

Orta Amerika'da düzeni koruma girişimleri sürdürüldü Düzeni korumada ABD'nin yanında yer alan ülkelere iktisadi ve askeri yardımlar artırılırken Nikaragua düşman ülke gibi dışlandı Nikaragua'ya yöneltilen saldırıları önlemek için Orta Amerika ülkelerinin kurduğu Conda-dora grubu'nun barışçı girişimleri olumlu bir sonuç getirmedi Nikaragua'daki gerillalara silah yardımını sürdüren ABD, Nikaragua'ya karşı ambargo uygulanması, CIA aracılığıyla limanların mayınlanması gibi girişimleri sürdürdü Sandinlsta yönetimi, ABD'yi Birleşmiş milletler güvenlik konseyi'ne şikâyet etti Uluslararası Adalet divanı'na başvurdu ABD, Güvenlik konseyi'nde vetosunu kullanırken (4 nisan 1985), Adalet divanı kararını da tanımayacağını önceden açıkladı (7 ekim 1985)

ABD, uluslararası terörü desteklediği savıyla Libya'ya karşı da girişimlerde bulundu Nimitzuçak gemisi, Libya'nın kendi karasuları içinde saydığı Sirte körfezinde güç gösterisi yaptı(şubat 1983) Dışişleri bakanı Shultz, ABD'nin Libya'ya karşı askeri harekâta girişmeye hakkı olduğunu ileri sürdü (16 ocak 1985) Sirte körfezinde manevra yapan ABD altıncı filosu gemilerine füzelerle saldırılması üzerine ABD uçakları Llbya'daki radar merkezlerini bombaladılar; iki Libya gemisi batırıldı (24-25 mart 1986) 15 nisan 1986'da ingiltere'deki ABD üslerinden ve Akdeniz'deki uçak gemilerinden kalkan uçaklar Trablusgarp ve Blngazi'ye saldırdılar

Başkan Reagan ikinci kez seçilişi dolayısıyla yaptığı konuşmada (21 ocak 1985), "nükleer bir yıkımın önlenmesi için Sovyetler ile konuşmak umudunda olduğunu" belirtmişti Bu buluşma Cenevre' de gerçekleşti (19-20 kasım 1985) Başkan Reagan ve Sovyet önderi Mikail Gor-baçov silahlanma yarışını durdurmaya kararlı olduklarını, uluslararası ilişkilerin gelişmesini istediklerini açıkladılar Nükleer silahların sınırlandırılması, füze sayısının azaltılmasıyla ilgili olarak iki ülke temsilcileri arasında görüşmeler yeniden başladı iki önder izlanda'nın başkenti Reykjavik'te İkinci kez bir araya geldiler (11-12 ekim 1986) Gorbaçov'un "Yıldız savaşları" programından vazgeçilmesi önerisi, başkan Reagan tarafından kabul edilmedi, iki taraf yalnız orta menzilli nükleer başlıklı füzelerin sayısının sınırlandırılması konusunda anlaştıklarını açıkladılar Demokrat parti sözcüleri Reykjavik zirve toplantısının başarısızlığından Rea-gan'ı sorumlu tuttular

ABD'nin iran ile ilişkileri gelişme gösterdi Gizli yürütülen konuşmalarla anlaşma sağlandığı, iran'a silah yardımı yapıldığı açıklandı (kasım 1986) Başkan Rea-gan silah yardımının, amerikalı rehinelerin serbest bırakılması için yapıldığını ileri sürdü
ABD ile Türkiye arasında siyasal ilişkiler 17 şubat 1927 tarihinde kuruldu Lozan antlaşması'nın imzalanmasından sonra konferansta gözlemci olarak bulunan ABD delegeleri ile Lozan antlaşması ilkelerine uygun olarak yapılan antlaşma ABD Senatosu'nca onaylanmamıştı ABD ile ilişkiler ikinci Dünya savaşı'ndan sonra yoğunluk kazandı Savaş sonunda batının en güçlü ülkesi durumuna gelen ABD, kendine rakip gördüğü Sovyetler Blrliği'nin yayılmasını engelleme gerekçesiyle Türkiye'ye de yardım önerdi Sovyetlerin, Boğazlarin statüsünü değiştirme, boğazda üs edinme girişimleri yanında Doğu Anadolu'da toprak isteminde bulunmaları Türkiye'nin, batının önderi durumundaki ABD'ye yakınlaşmasını kolaylaştırdı Truman doktrini (22 mayıs 1947) ve Marshall yardımı çerçevesinde ABD'den iktisadi ve askeri yardım almaya başlandı Türkiye'nin NATO'ya girmesiyle (17 ekim 1951) iki ülke arasındaki ilişkiler daha da gelişti; ABD ile birçok ikili antlaşma imzalandıKüba bunalımı sırasında (ekim 1962) ABD ile SSCB arasında yapılan füze pazarlığında Küba'da ABD'ye yönelik sovyet füzelerine karşılık Türkiye'deki ABD üslerinde bulunan Sov-yetler'e yönelik Jüpiter füzelerinin karşılıklı sökülmesi kabul edildi Türkiye'nin, çıkacak bir savaş durumunda, toprağındaki füze üsleri nedeniyle ilk hedeflerden biri olabileceğinin anlaşılması kamuoyunda yankılara yol açtı Yine de ABD ile Türkiye arasında, dış politika alanındaki tam uyum, Kıbrıs bunalımına kadar sürdü Kıbrıs'ta Türkleri sindirme ve hatta yok etme amacıyla Rumlarin başlattıkları saldırıların bir soykırıma dönüşmesini önlemek için Türkiye'nin adaya çıkarma girişimi, ABD başkanı Johnson'un, başbakan inönü'ye bir mektubuyla, engellendi

Başkan Johnson bu mektubunda, Türkiye'nin Kıbrıs'a yapacağı bir müdahalede Amerika tarafından temin edilmiş olan askeri malzemenin kullanılmasına ABD' nin muvafakat edemeyeceğini anımsatıyordu (5 haziran 1964) Kamuoyunda tepkiyle karşılanan mektup, ABD ile ilişkileri daha gerçekçi biçimde değerlendirme gereğini gündeme getirdi ABD'nin NATO çerçevesinde kurulmasını önerdiği "Çok taraflı nükleer kuvvet" projesine, Türkiye, katılmayacağını bildirdi Sovyetler ile de ilişkilerin normalleştirilmesi zo-runluğu duyuldu ABD ile yapılmış ikili anlaşmalar yeniden gözden geçirildi ve bir "Ortak savunmayla ilgili işbirliği anlaşması" imzalandı (3 temmuz 1969)


1974 yılında girişilen Kıbrıs barış hare-kâtı'na karşı ABD, Türkiye'nin Kıbrıs'tan çekilmesi için silah ambargosu uyguladı (18 ekim 1974) Türkiye de, ülkedeki ABD üsleriyle ilgili ikili anlaşmaların uygulamasını durdurdu Üslerin yeniden kullanılması için girişimler, pazarlıklar sürdürüldü Ambargo koşullu olarak kaldırılınca (26 eylül 1978), üsler de açıldı Ancak, askeri yardımda Yunanistan ile Türkiye arasında 7/10 oranı korunacaktı ABD ile sıcak ilişkiler, 1980'den sonra, yeniden kuruldu

Alıntı Yaparak Cevapla

Amerika Birleşik Devletleri-United States of America (USA)

Eski 06-02-2010   #7
Şengül Şirin
Varsayılan

Amerika Birleşik Devletleri-United States of America (USA)



ASKERİ TARİH

Bağımsızlık savaşı'na kadar, geleceğin Amerika Birleşik Devletleri topraklarına yerleşmiş sömürgecilerin güvenliği, ingiliz garnizonları tarafından sağlandı Ayrıca, kuruluşlarından hemen sonra, on üç eyalet kendilerini korumak üzere, bölgesel milis örgütleri oluşturdu; bunların çekirdeği olan minute men, sürekli alarm durumunda kaldı 3 temmuz 1775'te, Washington on üç eyaletin milis güçlerinin komutanlığını üstlendi; böylece ilk amerikan ordusu kurulmuş oldu 1776'da genel müfettişliğe atanan prusyalı general von Steubenin yardımıyla 26 000 kişilik sürekli bir askeri güç örgütlendi; milislerin kitle halinde silah altına alınmasıyla büyüyen bu güç, Bağımsızlık savaşı' nı zafere ulaştırdı (1781) Ama, Versailles barışı (1783) ile XIX yy boyunca sürüp gidecek bir gelenek başlatıldı ve kısa sürede ordunun tümü terhis edildi

1791 'de üç alaya indirilen ordu, ingiltere ile savaş sırasında (1812 -1815) 60 000 kişiye çıkarıldı; Meksika savaşı (1846 -1848) arifesinde ordunun asker sayısı 5 000'i geçmiyordu Çatışma, 20 000 kişinin silah altına alınmasına neden oldu; bunlar barış sağlanınca terhis edildiler, iç savaş ile (-amerikan iç savaşı) birlikte (1861 -1865) iki büyük ordu kuruldu: 2 milyon kişiyi seferber eden federaller ordusu ve 850 000 kişiyi bir araya getiren konfedereler ordusu

Bu savaştan sonra, 1866 kararıyla sürekli federal ordu 54 000 kişiye indiril-cfi Bu asker sayısı 1914'e kadar (1898'de ispanya ile savaş dönemi dışında) hemen hemen olduğu gibi korundu 1865'ten 1898'e kadar bu ordu Kaliforniya, Nevada ve Colorado'da yerlilere (SiouxlarApa-çiler, Uteler, vb) karşı uzun savaşlara girişti; bu dönemdeki çarpışmaların sayısı 900'ü geçti 1881'de, Fort Leavenworth askeri okulu kuruldu; burası 1902'de kurmay okulu oldu 1903'te ordunun kurmay heyeti oluşturuldu

1914'te Amerikan Kara kuvvetleri şu güçlerden oluşmaktaydı: Kongre'nin saptadığı sayıda gönüllülerden oluşan sürekli ordu; kura ile silah altına alınarak eyaletlerin emrine verilen ve gereksinimleri onlar tarafından karşılanan 250 000 kişilik ulusal muhafız gücü; son olarak milis gücü; Monroe doktrini uyarınca hazırlanan yasanın ulusal topraklar dışında görevlendirilmesini yasakladığı bu güç, ilkece eli silah tutan bütün erkeklerden oluşuyordu 18 mayıs 1917 tarihli Selective Service Act ile, general Pershing'in Avrupa'ya gönderilecek kuvvetlerini oluşturmak üzere, ulusal muhafız gücü federal hizmete çağrıldı 1918 ateşkesinde amerikan ordusunun cephede 30 tümeni vardı; çarpışmalarda 50 000 kişi yitirilmişti; seferber edilen asker sayısıysa 3 700 000 idi

Kendi kabuğuna çekilen ve artık avru-pa sorunlarına karışmaktan kaçınan ABD 1920'de yeniden geleneksel askeri sistemine döndü 1939'da, ABD ordusunun asker sayısı ancak 500 000 dolayındaydı; bu güç, her zamanki gibi, başkanın emrindeki sürekli ordu (170 000 kişi), eyaletlerin ulusal muhafız gücü (200 000 kişi) ve düzenli yedekler (100 000 kişi) biçiminde dağılmıştı Ülke, her biri, bir muvazzaf tümen, iki ulusal muhafız tümeni ve üç düzenli yedek tümenden oluşan dokuz bölgeye ayrılmıştı

Kamuoyunda güçlü biçimde beliren içe kapanma akımına ek olarak, kara kuvvetlerinin zayıf kalması 1940'ta ABD'nin Müt-teflkler'e etkili yardımda bulunmasını en-gellediyse de, Fransız bozgunu ABD'yi 1945 galipleri arasında baş sıraya getirecek olağanüstü bir askeri atılımın başlangıcı oldu1802'den beri,West Point askeri okulu'ndan yetişmiş muvazzaf subaylarca titizlikle korunan yüksek komutanlık dışında, modern bir ordunun tüm öğelerini aynı anda yaratmak gerekiyordu 16 eylül 1940 tarihli zorunlu askerlik kararnamesiyle beslenen kara ordusu, aralık 1941 'de 1 400 000 kişiye, 1942'de 5 milyon, 1945'te 8 milyon kişiye ulaştı; böylece denizaşırı ülkelerde 90 tümen bulundurma olanağı yaratıldı

Subay sayısı 1939'da 15 000 iken, 1942'de 127 000'e 1945'te 880 000'e ulaştı Geçerliğini sanayi alanında tanıtlamış örgütlenme yöntemlerini bilinçli olarak benimseyen Amerikalılar, ikinci Dünya savaşı'nda, güçlerinin tükenmek bilmez zenginliklerini modern savaşa uyarladılar Bu nedenle, savaş gereçleri üretimi, kendi güçleri kadar, ingiliz ve sovyet müttefiklerinin yararını da gözeten kiralama ve ödünç verme sistemi* (1941) sayesinde en yüksek düzeye çıkarıldı Bu sistemle, özellikle 1943'te Afrika'daki fransız ordusunun yeniden donanımı sağlandı Savaş boyunca ABD fabrikaları 80 000 top, 130 000 zırhlı araç ve 1 300 000 kamyon üretti

Bu güçlerin bir anda ortaya çıkıverme-sini, sonra da denizaşırı ülkelerde kullanılmasını sağlayan koşullar, gereçlerinin ve özellikle hava desteklerinin zenginliği, 1945'ten 1950'ye kadar ABD tekelinde kalan atom bombasının oluşturduğu güç, yüksek komuta kurulunu deneysel olarak yeni bir savaş öğretisi geliştirmeye yöneltti Bu öğreti, manevradan çok güce, asker sayısından çok lojistiğin teknik değerine dayanıyordu Politikasına bağlı kalan ABD, 1945'ten başlayarak hızlı bir terhis işlemini gerçekleştirdi; böylece, 1948'de ABD'nin üç ordusunun toplam asker sayısı 1 500 000 kişiye indirildi Ne var ki, uluslararası durumun ciddiyeti, savunmanın yeniden örgütlenmesini gerektirdi; bu da 1947'deA/aî/ona/Secur7iy/4cf ile gerçekleştirildi

Bu temel metinle, gönüllülerin yeterli olmaması durumunda gerekli sayıda insanın askere çağrılması için yetki verildi National Security Council ve Kurmay başkanları komitesi (Joint Chiefs of Staff) kuruldu; bunlardan birincisi ülkenin askeri siyasetini tanımlayacak, ikincisi ise uygulamaya koyacaktı Son olarak oluşturulan Atomic Energy Commission'a nükleer silahlanmayı hazırlama ve gerçekleştirme görevi verildi ABD bu alanda, on yıl içinde batı dünyasında birinci sırayı aldı Öte yandan, kiralama ve ödünç verme yasasına egemen olan anlayışı yeniden benimseyen ABD, 1948 ve 1949'da, dost ya da müttefik uluslar yararına geniş bir "askeri yardım programı" uygulamaya karar verdi


1948'deki SSCB - ABD gerginliği, NATO*'nun askeri örgütlenmesi (1949), Kore savaşı patlak verdiği sırada (1950) amerikan ordusunun içinde bulunduğu kararsız durum, 1952'deki japon - amerikan anlaşmalarıyla ABD birliklerinin Japonya'da kalışının onaylanması, güçlü bir ordunun yeniden örgütlenmesi yolunda sürekli bir itici güç oluşturdu; böylece 1955'te asker sayısı 1 300 000 kişiye yükseldi

Bununla birlikte, ABD'nin savunma anlayışı köklü bir değişiklik geçirdi; 1955'te John Foster Dulles tarafından formülleş-tirilen kitlesel misilleme doktrininden sonra, 60iı yılların başlarında aşamalı karşılık verme doktrini ortaya çıktı; buna göre, savunmanın önemi saldırının önemiyle orantılı kılındı Savunma bakanı McNama-ra tarafından ortaya atılan bu politika, ABD askeri olanaklarının, klasik, İhtilalci ya da atoma dayalı, yerel ya da genel her tür saldırıya karşı koyacak yeterlikte, tüm özelliklere sahip bir güçler demeti halinde çeşitlendirllmesini hızlandırdı

1964'ten 1973'e kadar Vietnam savaşı, ABD'nin askeri tarihine damgasını bastı: ABD'nin Güney Vietnam'daki çabaları, 1968'de Kuzey Vietnam'ın Têt saldırısı sırasında en yüksek düzeye çıktı; savaş bölgesindeki asker sayısı, 1969'da 543 000 kişiyi buldu Ama ABD halkı bu savaştan usanmıştı; ordu içinde bile barış kampanyaları birbirini izledi, disiplinsizlik ve firar eylemleri çoğaldı, uyuşturucu kullanımı yıkımlara yol açtı Başkan Johnson 1968'de, tırmanmaya son verecek ilk adımı attı

Yerine geçen başkan Nixon, ocak 1969'da uzlaşmazlığa son verme eylemine girişti Paris görüşmelerini sürdürdü; ABD kuvvetlerinin aradan çekilmesini sağlamak için, savaşı iki Vietnam arasındaki bir çatışma biçimine sokmaya çalıştı ve haziranda ilk olarak 25 000 kişilik bir birliğin geri çekileceğini du-yurdu 1970'ten başlayarak ABD kuvvetlerinin yurtlarına geri dönüşü, ayda 12 500 kişilik kesintisiz ve düzenli topluluklar biçiminde gerçekleştirildi Sonuçta, 27 ocak 1973'te Vietnam'da, 21 şubatta da Laos'ta ateşkes antlaşmaları imzalandı ve çarpışmalar tümüyle kesilmemekle birlikte, son ABD birlikleri 29 martta Vietnam'ı terk etti ABD, ateşkesi güvence altına almak amacıyla, Güneydoğu Asya'da, özellikle Tayland'da ve VII filonun kol gezdiği Tonkin körfezinde askeri varlığını korudu Sonuç olarak Çlnhindi'ndeki çatışmanın, ABD ordusuna yaklaşık 56 000 ölü ve 300 000 yaralıya mal olduğu sanılmaktadır

Vietnam'daki yükümlülükten kurtulmasına paralel olarak ABD silahlı kuvvetlerinde toplu bir indirime girişildi; asker sayısı haziran 1968'de 3 547 000 İken, haziran 1970'te 3 milyona, haziran 1973'te 2 391 000'e düşürüldü Bu düşüş özellikle kara ordusunu etkiledi; 1969'da kara kuvvetlerinin asker sayısı 1 512 000 iken, 1974'te bu sayı 801 000 kişiye indi
1 temmuz 1973'ten başlayarak askerlik yoklaması terk edildi ve muvazzaf bir orduya dönüldü


Daha Vietnam savaşı sona ermeden, temmuz 1969'da, Guam'da, başkan Nixon tarafından yeni bir amerikan stratejisi tanımlanmıştı: ABD, müttefiklerine yardım etmeye hazırdı, ama Müttefikler artık kendi savunmalarının sorumluluğunu üstlenmek zorundaydılar Nixon doktrini ilk önce Asya'da uygulandı; Japonya, Güney Kore ve Filipinler'den önemli sayıda askeri birliğin geri çekilmesi gerçekleştirildi Avrupa'da ise bu uygulamaya kısmen gidildi; 1975'te Avrupa'da yaklaşık 241 000 amerikan askeri vardı Bununla birlikte amerikan yönetimi, NATO' da yer alan ortaklarının artan savunma giderlerinin bir bölümünü yüklenmeleri ar zusunu gizlemiyordu, çünkü bu uygulama sözkonusu ülkelere amerikan desteğini o oranda azaltacaktı Ama, Atlantik konseyi tarafından Ottawa'da hazırlanan ve 26 haziran 1974'te Brüksel'de İmzalanan bir bildiriyle ABD, ittifak üyeleri arasındaki dayanışmayı ve amerikan güçlerinin Avrupa'da kalması gereğini yeniden vurguladı

ABD, silahların sınırlandırılması anlaşmalarının tümüne katılarak SSCB'ye karşı bir yumuşama havası geliştirmeye çalıştı 26 mayıs 1972'de SSCB ile füzesa-var savunma sistemlerini ve stratejik füze sayılarını sınırlandıran birinci SALT antlaşmasını imzaladı Bu antlaşma, 1974'te füzesavar savunma sistemini bir tek hatla sınırlayan Moskova antlaşmaları, sonra da, stratejik silahların modernleştirilme hızını kısıtlayan Vladivostok antlaşmalarıyla sağlamlaştırırı Haziran 1979'da SSCB ile ikinci bir anlaşma (salt 2) imzalandı, ama Kongre'nin onayına sunulmadı

iran'daki devrimden kısa süre sonra Afganistan'daki sovyet müdahalesi ve Tahran'da ABD'II diplomatların rehin alınması (20 ocak 1981 'de serbest bırakıldılar) ABD'yi savunma giderlerinin artırılması gereğine gerçekten inandırdı SALT 2 antlaşmalarının onaylanmaması, başkan Carter'in bir "çevik müdahale gücü" oluşturulmasına ilişkin 1980 martında gerçekleşen kararı, 1980-81 askeri bütçesinde, bir önceki bütçeye göre sağlanan belirgin artış, bu yönelişin belirtileriydi Reagan'ın, 4 kasım 1980'de başkanlığa seçilmesiyle sonuçlanan seçim kampanyasında ABD'yi tekrar dünyanın liderliğine getirmek niyetinde olduğu yolunda yaptığı açıklamalar üzerine, zorunlu askerlik hizmetinin tekrar yürürlüğe konması düşünüldü

Kara ordusu Vietnam savaşı'nın doruk noktasında (1968), savaşa hazır amerikan seferi tümenlerinin sayısı (US Navy' ye bağlı 4 Marine Corps tümeni dışında) 17 idi; bunlardan ikisi hava İndirme tümeni ve biri zırhlı hava indirme tümeniydi Bu yeni büyük birlik tümüyle helikopterlerle taşınabllmekteydi; böylece önemli bir harekât yeteneği gösterebiliyordu: benzerleriyle karşılaştırıldığında amerikan zırhlı hava İndirme tümeninde klasik karatümenindekinin yarısı kadar kara taşıt aracı vardı, buna karşılık hava taşıtlarının sayısı dört kat fazlaydı (400 kadar uçak ve helikopter)

ABD'nin Vietnam'dan çekilmesinden ve kara ordusunda 1979-80'de gerçekleştirilen düzenlemeden sonra asker sayısı çok büyük ölçüde azaldı Buna karşılık, tümenlerin güçleri değilse de sayıları, aşağı yukarı aynı kaldı; ama bir hava indirme tümeni dağıtıldı Birliklerin ateş gücü daha da arttı: kara ordusunun kendi nükleer silahları ve hava filoları vardı Öte yandan askerlik yoklamasının terk edilmesi, nitelikli personelin silah altına alınması ve hizmette tutulması bakımından zorluklara yol açtı Bugün personel açığı ya da yetişmiş personel eksikliği, gerek kara, gerek hava ya da deniz kuvvetlerinde kimi birliklerin harekât yeteneğini olumsuz yönde etkilemektedir

Hava kuvvetleri Amerikan Hava kuvvetlerinin ilk askeri merkezi, 1914'te An-napolis'te kuruldu; buradaki pilotlar fran-sız okullarında yetiştirildi 1917'de, birçok gönüllü birliğiyle (La Fayette filosu) savaşa katılan ABD, ardından fransız uçaklarıyla donatılmış pek çok filoyu müttefikler safında savaşa soktu 1918'den 1939'a kadar "büyük genel karargâh"ın hava kuvvetlerinin tümü (bombardıman, avcı, keşif) Air Corps'un kapsamına alındı; ancak gözlem uçakları ve balonculuk, kara kuvvetlerinin komutasında kaldı

Ayrıca hem deniz kuvvetlerinin (Air Navy) hem de deniz ötesi birliklerin hava gücü vardı 1939'da, US Air Force 2 000 savaş uçağına sahipti ABD hava gereçleri, havacılık tekniği alanında en üst düzeydeydi Boeing Forteresses "uçankalele-ri"nin 1938'den başlayarak yaptıkları kıtalararası seferler Büyük Okyanus'taki üslerin ABD için ne kadar önemli olduğunu gösterdi Askeri savaş uçakları (B-17), çarpışma düzeni içinde, bu okyanusu bir hamlede aşabiliyorlardı Avcı uçakları (Curtiss P-37) saatte 650 km'yi aşan bir hıza ulaştılar; deniz kuvvetlerinin Catali-na'ları hiç iniş yapmaksızın 8 000 km'lik uçuşlar gerçekleştirdiler: ABD, havacılık alanında giderek en ön sıraya yerleşti

ABD, 1942'de savaşa, yalnızca kendi kuvvetlerini değil, müttefik kuvvetleri de besleyen bir sanayinin desteğindeki önemli bir hava gücüyle girdi 1943'te, 273 hava grubu savaşmaktaydı (B-29 ve B-17 tipi 100 ağır bombardıman grubu; 34 orta ve hafif bombardıman grubu; 87 avcı grubu, 27 nakliye grubu) Üstün bir bakım sistemiyle birliklerin işlerliği sağlandı Savaşın sonunda, US Air Force'da 2 300 000 asker ve 45 000 savaş uçağı vardı Üretim alanında birinci sırayı alan ABD (savaş boyunca 296 000 uçak yapılmıştı), hava kuvvetlerinin kullanımında stratejik bir öğreti geliştirerek hasımlarına karşı büyük bir üstünlük kurmayı başardı; bu hava kuvvetleri, Avrupa'da olduğu kadar Uzakdoğu'daki savaşta da, ABD'yi kesin sonuca götüren bir unsur haline geldi; ABD'nin zaferi, her şeyden önce bombardıman uçaklarının zaferiydi Savaş sonrasında, Air Force'a gereken İlgiyi göstermeyen (1946'da yapılan 37 000 uçaktan 35 000'i sivil kullanıma ayrıldı) ve Çin'in Kore'ye müdahalesi (1950) karşısında gafil avlanan ABD bir felaketten hava kuvvetleri sayesinde kurtuldu Bu tarihten sonra, hava kuvvetleri sürekli güçlendirildi: 1960'ta, uçak sayısı 20 000'i aştı; bunların % 70'i tepkiliydi ve çoğu nükleer silahla donatılabilecek durumdaydı

Air Force gerçekten de amerikan stratejisinin temel unsurudur: vurucu gücü Strategic Air Command'dtf, 1964'te kurulan bu güç sürekli alarm durumunda tutulan 1 000 bombardıman uçağı (B-52, B-58) ve 1 000 füzeden (İC8M) oluşur

1958'de Atlas'ın (ilk kıtalararası füze), daha sonra Minute man'in (1962'den beri kullanılabilecek duruma girdi) denemesini yapan Air Force oldu • Deniz kuvvetleri ABD'ye subay yetiştiren Annapolis deniz akademisi 1845'te kuruldu Monitor ile Merrimac'ın ünlü savaşı, amiral Farragut'un Mississippi'nln ağzında gerçekleştirdiği harekâtlar, Kuzey donanmasının uyguladığı abluka, bu ablukayı yarmak için güneyli korsanların giriştikleri harekât, deniz kuvvetlerinin en büyük başarılarıydı 1884'te bir deniz harp okulu kuruldu Burada okulun komutanı deniz albayı Mahan'ın stratejik öğretisi uygulandı; Mahan'ın, önce denizcilik bakanı, sonra da ABD başkanı olan, Theodore Roosevelt tarafından benimsenen görüşleri Birinci Dünya savaşı'na kadar amerikan deniz politikasına yön verdi

1898'de, İspanyol-Amerikan savaşı, genç amerikan donanması İçin kendini gösterme fırsatı oldu Küba'nın ablukasına katılmak üzere Büyük okyanus'tan Atlas okyanusu'na gönderilen bir zırhlının seferi ve Magellan boğazı'nı 66 günde geçebilmesi kamuoyuna Panamâ kıstağında bir kanal açılması gereğini gösterdi Küba, Filipinler, Porto Riko, şu ya da bu biçimde ABD'ye bağlı topraklar haline geldi Bu ülkelerin korunması ve ABD ile ilişkileri bir donanmayı gerekli kıldı Bu yeni sorumluluklar bir deniz gücünün doğmasını sağladı Bununla birlikte Birinci Dünya savaşı'nın arifesinde amerikan donanması, ingiliz donanmasının üçte birini ancak aşıyor ve 35 zırhlı (bunlardan 10'u dretnot), 32 kruvazör, 50 destroyer, 23 torpido gemisi ve 39 de-nizaltıdan oluşuyordu; yapım halinde olan yalnızca dört büyük tonajlı gemi vardı

Savaş sırasında amerikan donanması denizaltılara karşı mücadelede önemli rol oynadı; daha sonra 2 milyonu aşkın bir orduyu, önemli bir kayıp vermeden, Fransa'ya taşıdı Bu çabalar donanmaya denizcilik bakanı Franklin Delano Roosevelt sayesinde (Roosevelt, daha sonra ABD'nin başkanı olacaktır) gerçekleşen olağanüstü bir atılım kazandırdı Washington antlaşması (1922) İle ABD büyük savaş ve uçak gemileri bakımından İngiltere ile eşit duruma geldi

1939'da, amerikan donanmasında hizmet gören büyük gemilerin toplam tonilatosu 1 213 790'a, yapım halindekilerinki ise 205 545'e ulaştı; bu tonilato, örneğin ingiliz donanmasının yaklaşık °/o 80'iydi Oysa donanmaya bağlı hava kuvvetlerinde (Air Navy) 1 500 uçak bulunuyordu (Enterprise ya da Saratoga gibi bazı uçak gemilerinde 100'er uçak vardı) 1940'ta, Fransa'nın bozguna uğramasından sonra, ABD henüz savaşa girmemişken, Navy, amerikan sularında ingiliz donanmasına, yarı resmi bir biçimde yardımda bulundu, 7 aralık 1941 'de, Pearl Harbor' da Japonlar'ın baskınına uğrayan amerikan donanması, hemen kendini toparladı; alman denlzaltılarına karşı kazanılan zafere büyük ölçüde katkıda bulunduktan sonra, Kuzey Afrika'ya, Avrupa'ya ve amiral Nimitz'in komutasında Pasifik ada-ları'na yapılan çıkarmalarda büyük bir rol oynadı

1945'te, deniz kuvvetlerinin asker sayısı toplam 3 300 000 kişiydi Savaş boyunca tersaneler 8 milyon tonilatoluk savaş gemisi inşa ettiler 1950'den bu yana amerikan deniz kuvvetleri kurmay başkanlığı, suüstü gemilerinden (Terrier füzesi) ya da denizaltılardan (Polaris ve Regulus füzeleri) atılan özel füzelerde olduğu kadar, atom füzelerinde de (Nautilus, 1954'te sefere çıkan ilk atom denizaltısı) önemli modernleştirme çalışmaları başlattı 1981 'de donanma, özellikle VI filonun kol gezdiği Akdeniz'de, VII filosuyla Büyük okyanus'ta ve 2 carrier task force'un hareket halinde bulunduğu Hint okyanusu'nda amerikan stratejisinin en önemli parçası olmaya devam ediyordu

Bu deniz gücü, yine deniz kuvvetleri kurmay başkanlığına bağlı olan Marine Corps ile sıkı işbirliği içindedir 10 kasım 1775'te, gemilerin korunmasını sağlamak için 4 bölük olarak kurulan Marine Corps, daha sonra sürekli bir güç haline getirildi 1945'te asker sayısı 483 000 kişiye çıkarılan bu güç, ikinci Dünya savaşı'nın tüm harekât alanlarında büyük başarı gösterdi Uygun bir hava gücü (Marine Aviation Force), seçerek adam alma yöntemi, çok özel bir anlaşma deniz piyadesi birliklerin in ("the Old Corps") Amerikan silahlı kuvvetleri'nin en seçkin gücü olmasını sağladı

Alıntı Yaparak Cevapla

Amerika Birleşik Devletleri-United States of America (USA)

Eski 06-02-2010   #8
Şengül Şirin
Varsayılan

Amerika Birleşik Devletleri-United States of America (USA)



KURUMLAR

ABD, federal kurumlarla yerel kurumların bir arada bulunduğu bir federal devlettir
Federal kurumlar ABD anayasası, günümüzde yürürlükte olan yazılı anayasaların ilkidir 1787'de hazırlanan ve 1789'da kabul edilen bu Anayasa, günümüze değin 26 değişikliğe uğradı, ilk değişiklikler Birlik'in üye devletler üstündeki yetkisini azaltırken, sonrakilerin çoğu federal erkin yetkisini güçlendirmeye yönelik oldu
1971'de yapılan 26 değişiklikle, seçme ve seçilme hakkı için gereken yaş sınırı 20'den 18'e indirildi


Başkan Devlet ve hükümet başkanlığı görevlerini bir arada yürüten başkan, dört yıl için seçilir; bir defaya mahsus olmak üzere yeniden seçilebilir (Başlangıçta, bu konuda hiçbir sınırlama öngörülmemişti, ama ilk başkan George Wa-shington'un yalnızca iki kez aday olması,bu geleneğin yerleşmesine yol açtı; Franklin Roosevelt'in bu gelenekten ayrılarak dört kez seçilmesi üzerine,, 1947'de kabul edilen 22 değişiklik, bir başkanın iki dönemden fazla göreve gelebilmesini yasakladı)

Başkan, "başkan seçmenleri"nce belirlenir; her eyalette halk, Washington'daki Kongre'de bulundurduğu temsilci ve senatör sayısı kadar "başkan seçmeni" seçer Başlangıçta her eyalet, seçmenlerini istediği gibi be-lirliyordu XIX yy boyunca, tüm eyaletler giderek ortak bir uygulama benimsediler: başkan seçmenleri, genel oyla ve tek turlu ve üsteli çoğunluk sistemiyle yurttaşlarca seçilir; başkan seçmenleri emredici vekâlet uyarınca oy verirler (bu bir gelenektir, yalnız altı eyalet bunu bir zorunluluk durumuna getirmiştir) Başkanlık seçimleri hemen hemen bütün bir yıl boyunca sürer ve üç evreden oluşur: 1) Başkan adaylarının, her partinin genellikle temmuz ayında toplanan ulusal kongresinde saptanması (kurultay delegeleri her eyalette farklı biçimde belirlenir, ama önseçim sistemi genelleşmektedir); 2) kasımın ikinci pazartesi günü "başkan seçmenleri"nin belirlenmesi; 3) ertesi yılın ocak ayının ikinci pazartesi günü de başkanın seçilmesi

Adayların hiçbiri salt çoğunluğu elde edemezse Temsilciler meclisi, en çok oy alan üç adaydan birini başkan, Senato da en çok oy alan iki adaydan birini başkan yardımcısı seçer Birçok seçimde üç adayın mücadele etmesine karşın, yanlızca iki partinin federal düzeyde iyi işleyen ve güçlü birer örgüt mekanizmasına sahip olmaları nedeniyle, bu kuralın uygulanmasına hiçbir zaman gerek kalmamıştır Aslında, başkan seçmenlerinin emredici vekâlet uyarınca oy verdikleri hesaba katılırsa, başkan ve başkan yardımcısının doğrudan doğruya genel oylamayla seçildiklerini kabul etmek gerekir Ancak, başkan seçmenlerinin sayısı ilk seçmen sayısıyla orantılı olmadığından, ikinci seçmenlerin çoğunluğunun en az oy alan adayı seçtikleri de görülmüştür

Anayasa, ölüm, istifa ya da*görevlerini yerine getirememe durumunda başkanın yerine kimin nasıl getirileceğini saptamıştır (25 değişiklik, 1967) Bu durumlarda, başkanın yerini, görev süresinin sonuna değin, başkan yardımcısı alır, daha sonra da başkanlığa adaylığını koyabilir Başkanın yerini almak üzere göreve çağrılmadığı sürece başkan yardımcısının rolü oldukça siliktir; Senato'ya başkanlık edebilir; ancak, yalnızca eşitlik durumunda oy kullanabilir

Birlik'in siyasetini fiilen yöneten başkandır Bu amaçla, kendi atadığı ve gereğinde görevden aldığı bakanlardan (ABD'de adları "sekreter"dir) oluşan bir kabine kurar; her sekreter (bakan) bir ya da birkaç yardımcısıyla, bir bakanlığı yönetir Başkanın emrinde, sayıları ve önemi Roose-velt'ten beri büyük ölçüde artan özel uzman ve danışmanlardan oluşan Executive Office of the President vardırBakan-lar ve danışmanlar ya siyaset adamı (daha çok eyalet valileri ya da eski valileri, bazen de Kongre üyeleri), ya da teknisyendir (memurlar, kamu görevi için özel işlerini bırakan iş adamları) Yasaları yürütmekle görevli olan başkan, geniş bir düzenleme yetkisine sahiptir; federal yönetimin başı olarak bütün federal görevlileri atar (eskiden kamu görevlilerinin neredeyse tümü, başkanlığı kazanan partiyle birlikte değişiyordu; günümüzdeyse kamu görevlilerinin kazandıkları güvenceler "ganimet sistemi" [spoils system] denilen bu uygulamaya sınır getirdi) Ayrıca başkan, Silahlı kuvvetlerin başkomutanıdır ve Senato'nun denetimi altında Birlik' in dış siyasetini yönetir Kongre'de kabul edilen yasaları veto hakkına sahiptir (başkanın karşı çıktığı yasanın kabulü için her iki meclisin üçte iki çoğunluğunun oyu gereklidir) Her yasama yılının ilk oturumunda "Birlik'in durumu hakkındaki bildirisl"-ni okurken, Kongre'nin çalışma programını da fiilen saptamış olur

Kongre Yasama yetkisi iki meclise bırakılmıştır: Temsilciler meclisi ve Senato Temsilciler, iki yılda bir, her eyaletin nüfusuyla orantılı sayıda seçilir Senatörler, üçte biri iki yılda bir yenilenmek üzere, altı yıllık bir süre için seçilir; her eyalet iki senatörle temsil edilir (Bu eşitlik Birlik'in bir federasyon durumuna gelmesinden önce, daha çok bir konfederasyon olduğu tarihlerden kalmadır) Meclisler ayrı ayrı toplanır, sürekli ve uzmanlaşmış komisyonlar sistemiyle çalışırlar İlke olarak meclislerin arasında eşitlik vardır; ancak, vergi konusunda öncelik Temsilciler mec-lisi'ndedir; iki meclis arasındaki anlaşmazlıkları çözmek amacıyla (Committee of Conference denilen bir karma komisyonca uygulanan) özel bir usul öngörülmüştür Gerçekte ise Senato daha ön plandadır: bir yandan üstün nitelikli üyelerden oluşması, öte yandan da başkanın memur atama kararlarını (genellikle, diplomat atamaları dışında, gerçek bir denetimden çok bir formalite sözkonusudur) ve dış politikasını onaylamak durumunda olması ona bu üstünlüğü kazandırmıştır (Senato'nun Wilson'un katıldığı Varsailles antlaşması'nı onaylamaması, kendi rolüne verdiği önemi gösteren klasik bir örnektir) Anayasa değişikliklerinin her iki meclisin ayrı ayrı üçte iki çoğunluğu tarafından, sonra da eyalet yasama meclisleri toplam sayısının dörtte üçü tarafından kabul edilmesi gerekir Yüksek mah-keme'nin 1937'de verdiği bir karardan beri Kongre yasama yetkisini başkana devredemez

Yerel kurumlar Birlik üyesi her eyalet kendi anayasasını özgürce yapar Çoğu kez doğrudan genel oyla seçilmiş olan bir vali, yerel düzeyde, başkanın federal düzeydeki rolüne eşdeğer bir rol oynar Yasama yetkisi, hemen hemen bütün eyaletlerde, yasama meclisi ya da genel meclis'i oluşturan iki meclise, Senato'ya ve Temsilciler meclisi'ne aittir (Nebraska tek meclislidir) Eyaletlerin çoğunda, pek çok yüksek memur ve yargıç seçim yoluyla iş başına gelir Bazı eyaletlerde referandum ya da halkın yasa önerisi yöntemleri kullanılır; kimi eyaletlerde recall (görevden alma, azil) yöntemi geçerlidir: bu yöntemle yüksek memurlar ve temsilciler kendi seçmenleri tarafından görevden alınır Yerel yetkileri önemli olan valilik kurumu, siyasal yaşamda etkili bir rol oynar Eyaletler, idari olarak Country'\e-re ayrılmıştır

Alıntı Yaparak Cevapla

Amerika Birleşik Devletleri-United States of America (USA)

Eski 06-02-2010   #9
Şengül Şirin
Varsayılan

Amerika Birleşik Devletleri-United States of America (USA)



SAVUNMA

Silahlı kuvvetlerde 1985'te 2 151 600 asker görevliydi Bu güç dört grupta toplanıyordu:
Stratejik kuvvetler:

—Strategic Air Command (Stratejik hava komutanlığı) emrinde: 1 000 Minuteman II ve III tipi kıtalararası balistik füze (ICBM), her biri on nükleer başlık taşıyan 48 tane MX Peacemaker ICBM; ayrıca 151 tane B-52 G ve 90 tane B-52 uzun menzilli, 56 FB III A tipi orta menzilli nükleer bomba taşıyabilen uçak


-Navy- (Deniz kuvvetleri) emrinde: Toplam 640 füze taşıyan, balistik füze fırlata-bilen 37 nükleer denizaltı (SSBN)her biri 24 Trident l/C-4 füzesi taşıyan Ohio sınıfı 6 SSBN, toplam 192 Trident l/C-4 taşıyan Franklin sınıfı 12 ve 288 Poseidon füzesi taşıyan Lafayette sınıfı 18 SSBN Nükleer seyir füzesi taşıyabilen 4 denizaltı (SSGN)

— North American Aerospace Defence Command (Kuzey Amerika havasahası savunma komutanlığı) emrinde: Kanada' nın Hornet F-18 uçaklarıyla birlikte önleme, uyarı görevi yapan 72 tane F-15 Eagle uçak Bu uçaklar, Ballistic Missile Early Warning System'i (balistik füzelere karşı erken uyarı sistemi) içinde, füzelerin fırlatılışını saptayan gözetleme uyduları ve radar tesisleriyle bağlantılı olarak Kuzey Amerika kıtasını kapsayan gözetleme, uyarı ve denetleme şebekesi oluştururlar Başkan Reaganin açıkladığı (23 mart 1983) ve daha çok Yıldız* savaşları olarak bilinen Stratejik savunma girişimi de bu denetleme, uyarı ve önleme sisteminin geliştirilmiş biçimi olarak tanıtılmaktadır

Modernleştirme programlarının hedefi, Minuteman III ve Trident füzelerinin menzilini, gücünü ve duyarlığını artırmak, B-52 uçaklarının fırlattığı seyir füzelerini geliştirmektir Harekât istihbaratı alanında özel çalışmalar yapılmıştır Stratejik hava komutanlığı emrinde çok geliştirilmiş araştırma araçları vardır Bunların en mükemmelleri, AWACS erken uyarı sistemlerini taşıyan dört reaktörlü uçaklarla bağlantılı ve çok yükseklerde (30 km) büyük bir hızla görev yapan SR-71 füze uçakları (Black Bird) ile, gözlenecek alanlar üstünde alçak yörüngede dolaşan (Big Bird) keşif uydularıdır

Kara kuvvetleri (780 800 kişi), 16 tümen (4'ü zırhlı, 6'sı mekanize, 3'ü piyade, 1'i hafif piyade, 1 'i hava indirme, 1 'i paraşüt) ve bazı bağımsız birimlerden oluşur Bunlara ek olarak beş yeni hafif piyade tümeni daha oluşturulmaktadır Rapid Deployment Force (Çevik kuvvetler) adı verilen bu birlikler NATO-Avrupa dışında kullanılacaktır ABD'de üslenmiş birçok tümen, Avrupa'da üslenmiş ve 4 tümen ile 3 tugaydan (toplam 220 000 kişi) oluşan VII orduyu desteklemek amacıyla, olası bir hava taşıma harekâtında yer alabilecektir

Bir tümen Kore'de, bir tümen de Hawai'dedir Kara kuvvetlerinde M-60 tipi 9 000 tank, yeni geliştirilen M-1 tipi 2 833 Abrams tankı, 12 300 hafif zırhlı araç, 4 000'i özdevinimll 6 500 top vardır Kara ordusunun kendi hava kuvveti de bulunur 8 500 helikopter ve uçak gerektiğinde taktik nükleer füze taşıyabilir Redeye, Chaparral, Nike Hercules ve Hawk füzelerinin katkısıyla son model bir uçaksavar sistemi geliştirilmiştir Kara ordusunun elinde kısa menzilli nükleer füzeler, Pershing II ve Tomahawkiar da bulunur Kara ordusunun yedek sayısı 610 000 kişidir Bunların 390 000'i Army National Guard (ikisi zırhlı, biri mekanize olmak üzere 8 tümen ve 22 bağımsız tugay),220 000'i de Army Reserves bünyesinde yer alır

Deniz kuvvetleri (568 000 kişi), savunma bütçesinin en önemli bölümünü kullanır


—Füze taşıyan 91 nükleer saldırı denizal-tısının 22'si denizden denize Harpoon füzeleri fırlatabilen, yüksek performanslı Los Angeles sınıfı denlzaltılardır Bu sınıf de-nlzaltıların sayısının 24'e çıkarılması planlanmıştır
—4'ü nükleer enerjiyle çalışan 11 modern (1955'ten sonra yapılmış) uçak gemisi (89 000 tonluk Enterprise, 91 000 tonluk Nimitz ve Eisenhower nükleer uçak gemileri)
—9'u nükleer enerjiyle çalışan 29 füzea-tar kruvazör
—169 refakat gemisi (68'i denizaltılara karşı füze ve topla donatılmış savaş gemisi, 101'i firkateyn) Bunlara Aegis sınıfı 16 füzeatar kruvazör eklenmesi planlanmıştır
—67 çıkarma ve yüz kadar lojistik destek gemisi
Deniz kuvvetlerinde modern uçaklar da kullanılır: 300 adet F-14 Tomcat, 166 A-6 Intruder, 84 F/A-18 A Hornet ve 82 F-2C elektronik savaş ve ikaz uçağı Her uçak gemisi 70-95 uçak taşıyabilir


Deniz piyadeleri (198 200 kişi) 3 tümen (ikisi ABD'de,biri Büyük okyanus'ta)olarak örgütlenmiştir Her tümenin kendi hava desteği vardır 92 F-18 Hornet, 69 A -6 Intruder vedikey kalkış yapabilen 52 tane AV-8A/C Harrier uçağı deniz piyadelerinin hava gücünü oluşturur Bundan başka amfibi araç ve helikopter taşıyıcıları vardır Acil müdahale kavramı içinde daha etkili bir rol oynayabilmeleri için deniz piyadeleri yeniden düzenlenmektedir Deniz piyade yedekleri 35 000 kişidir
Kıyı koruma kuvveti (37 000 kişi), 40 muhrip, 7 buzkıran, yaklaşık 80 karakol gemisi ve 120 helikopterden oluşur

Hava kuvvetleri'rıde (603 900 kişi), yaklaşık 7 000 savaş uçağı görevdedir Hava kuvvetleri, Stratejik hava komutanlığı ve Kuzey Amerika havasahası savunma komutanlığı'ndan başka, biri ABD'de, öteki ikisi Avrupa ve Büyük okyanus'ta, üç büyük taktik komutanlığa ayrılmıştır Bunlara bir dördüncüsü eklenir: 350'den fazla büyük nakliye uçağı (G-5A Galaxy) olan Military Airlift Command (MAC) Amerikan stratejisinin temeli olan kara kuvvetlerinin yer değiştirme yeteneği, bu uçaklara dayanır Modern uçaklar içinde F-15 Eagle ve F-16 Falcon avcı bombardıman uçakları çoğunluktadır Daha eski modeller arasında F-4 Phantom avcı bombardıman/keşif uçakları ve kara kuvvetlerini desteklemede kullanılan A-10 A Thunderbolt hava kuvvetlerinin yararlandığı uçaklar arasındadır
Hava kuvvetleri yedek güçleri, Air National Guard ve Air Force Reserve arasında dağılmış 154 000 kişi ve 900 savaş uçağından oluşur

EĞİTİM

ABD'de her eyalet, eğitim konusunda özgünlüğünü korur; bu nedenle, eğitim sisteminde tek tip uygulama yoktur Zorunlu öğrenim çağı, eyaletlere göre 6 İle 16 ya da 18 yaş arasında değişir Bölge özelliklerinin, finansman, pedagoji, eğitim programları ve düzeyleri konusunda da geçerli olduğu görülür: resmi ya da özel, dinsel ya da laik, teknik, klasik ya da çok yönlü eğitim veren, özgürce girilen ya da öğrenci seçen her öğretim kurumu, niteliği ne olursa olsun, bulunduğu eyaletteki resmi eğitim programına uymak zorundadır

Gerçekte, ABD'de özel okul sayısı, resmi okul sayısının çok üstündedir Bu durumda, federal hükümet, maddi katkılar yoluyla (donatım fonları, toplu okul taşımacılığı, uzmanlık eğitimi) ya da pedagoji alanına doğrudan ağırlığını koymasıyla (bilgi düzeyinin denetlenmesi, temelde, kişiliğin oluşması ve ABD vatandaşının kuramsal bilgiler edinmekten çok, günlük yaşama hazırlanmasına yönelik bir öğretim anlayışı çerçevesinde), başarıda fırsat eşitliğini gözeterek öğretimde bütünlüğü korumaya çalışır ABD'de belli başlı üç öğretim düzeyi vardır

—Anaokullarında (nursery schools) ve çocuk bahçelerinde (kindergartens), zorunlu olmayan okulöncesi eğitimden sonra, İlkokula (primary ya daelementary scho-ol) giren 6-12 yaş arasındaki çocuklar, 2 yıl da ortaokulda (intermediate, junior high schoo!) okuduktan sonra ilköğretimlerini tamamlarlar Bu sistem, genel öğretim niteliğini taşımakla birlikte, program seçiminde her öğrenciye büyük özgürlük tanır: her öğrenci, ders konularına göre belirli düzeylerdeki kümelere katılarak ilerler; sınıfta kalma yoktur —Ortaöğretim (high school, senior high school) çok yönlüdür; öğrencilerin, ABD' de düzeyi çok yüksek olan teknik ve meslek eğitimine ya da klasik eğitime yöneltilmesini amaçlar

Öğretim programları, zorunlu derslerin yanı sıra, çok sayıda seçmeli dersi içerir; spor ve sanatsal etkinliklere geniş bir yer ayrılmıştır 17,18 yaşlarında tamamlanan ortaöğrenim, high school diploma ya da bir mezuniyet belgesiyle noktalanır

—Yükseköğretim,öğrencilere çeşitli alan: lara yönelme, meslek edinme olanakları sağlar; junior college'\erde genel eğitim 2 yılda tamamlanır, ancak üniversite diploması verilmez
Uzmanlık kazandıran ya da kazandırmayan çeşitli öğretim kurumlarında (collège of liberal arts, professionnal schools, vb), ilke olarak, İki yıllık genel öğretimden sonra, biri temel, diğeri ise tamamlayıcı nitelikte ikincil bir konu üzerinde yine 2 yıllık bir inceleme programı yürütülür Bu öğrenim sonunda mezuniyet, yani bache-lor's degree (BA [bachelor of arts], BSc [bachelor of science]) e İde edilir

Öğrencilerini büyük titizlikle seçen üstün düzeydeki teknoloji enstitüleri (tech-nical institutes), kendi diplomalarını verirler


Kolejlere, meslek okullarına (tıp, işletme vb) ve yüksek teknik okullara ayrılan çok yönlü üniversiteler, master (MA [master of arts], MŞc [master of science]) ya da dok-tora(PhD [doctor of philosophy])aşama-sına kadar öğrenim olanağı sağlar

Büyük bir idari ve pedagojik özerkliği olan yükseköğretim, genellikle paralıdır Bu durumda birçok öğrenci bir gelir kaynağı (burs, yarım gün çalışma vb) bulmak zorunda kalır Her üniversite tam anlamıyla bir toplu yaşam merkezidir (kam-püs) Her eyalette en az bir eyalet üniversitesi vardır: başkanı ve yönetim kurulu üyeleri, eyalet valisi tarafından atanır Öğrencilerin bilgilerinin sürekli olarak denetlenmesi (yoklama ve sınavlar) sonucunda elde edilen kredilerin belirli bir toplamı bulmasıyla, diploma elde edilir __
________________

Alıntı Yaparak Cevapla

Amerika Birleşik Devletleri-United States of America (USA)

Eski 06-02-2010   #10
Şengül Şirin
Varsayılan

Amerika Birleşik Devletleri-United States of America (USA)



EDEBİYAT

Değişik türlerin tarihsel gelişiminin ötesinde, amerikan edebiyatını başka edebiyatlardan ayıran birtakım temel veriler vardır: özgün bir gelişme (yeni bir dünyaya yerleşme); sömürgeleşme ve sınırların genişlemesinden ileri gelen yeni bir mekân deneyimi; edebiyata ve dağılımına özel bir statü getiren slyasal-toplumsal bir örgütlenme (demokrasi ve federalizm); ingiltere ile Avrupa arasında hem sürekli hem de tartışmalara açık bir ilişki; Protestanlığın ve calvinci göçmenlerin katı ahlak anlayışlarından izler taşıyan bir dünya görüşü; paleface (soluk beniz: beyaz adam) ile redskin'i (kızılderili), düşünce adamıyla eylem adamını yan yana getiren ve entelektüel girişimle bir tür anti-en-telektüalizm arasında ayrım yapmayan bir kültür parçalanması; hem pragmacı hem de ütopyacı bir düşünce ile, kıtanın ıssızlığından kaynaklanan bir özgürlüğe ve aynı zamanda da deneyciliğe yönelen bir düşgücü arasındaki ikilik

Sömürge döneminin (1607-1774) İlk yazılı yapıtları, John Smith (1579-1631), Roger Williams (1603'e doğr-1683), John Eliot(1604-1690)gibi İngiltere'den göç etmiş olanların yazdıkları, sömürgeleştirmeyle ilgili anı ve anlatılardır Basımı yapılan ilk kitap, Bay Psalm Book'tu (1640) Kadın şair Ann Dudley Bradstre-et (1612-1672) ve Day of Doom' un (1662) yazarı Michael Wigglesworth, dini konuları işlediler Amerika kıtasında doğmuş ilk yazar kuşağından Cotton Mather (1663 -1728), Jonathan Edwards (1703 -1758), John Wise (1652-1725), püriten inanca yürekten bağlı ahlakçılar ve düşünürlerdi Benjamin Franklin (1706-1790), yazılarından çok, kişisel saygınlığıyla ulusal bilincin oluşumuna ve düşünsel yaşamın genişlemesine katkıda bulundu


Bağımsızlık mücadelesi döneminde (1764-1788), edebiyatta siyaset ve yurtseverlikle İlgili konular büyük önem kazandı James Otis (1725-1783), Samuel Adams (1722-1803), John Adams (1735 -1826), Thomas Paine (1737-1809) ve Philip Freneau'nun yanı sıra George Washington, Thomas Jefferson, Alexander Hamilton ve James Madison gibi amerikan bağımsızlığının büyük önderlerini de (1752-1832) saymak gerekir Joel Barlow (1754-1812), amerlka kıtasının ilk destanı olan ve 1787'de yazmaya başladığı The Vision of Colombus'a son ve kesin biçimini (The Columbiad) 1807'de verdi Joseph Hopkinson (1770-1842), Hail Columbia' adlı İlk ulusal ezgiyi 1798'de besteledi

XIX yy'ın İlk yarısında,Washington Irving (1783-1859) ve serüven öykülerinde Amerika kıtasını dekor olarak kullanan ilk sanatçı Fenimore Cooper (1789-1851 ) ile birlikte ulusal bir edebiyat doğdu William Cullen Bryant (1794-1878) ve Richard Henry Dana (1787-1879) ilk önemli şairlerdir

Ralph Waldo Emerson'ın (1803-1882) pratik idealizmi, ünlerinin doruğuna 1850'lerde ulaşan yazar kuşağı üzerinde belirleyici bir etki yarattı James Russell Lowell'in (1819-1891) önemli temsilcilerinden biri olduğu "aşkıncılık" akımının kökeninde de bu düşünce vardı Wal-den'ıh (1854) yazarı Henry David Tho-reau'nun (1817-1862) biraz ütopyacı kalan bireyciliğiyse, daha büyük bir okur kitlesine ulaştı Bu kuşağın, H W Longfellow (1807-1882), John Greenleaf Whlttier (1807-1892), Oliver Wendell Holmes (1809-1894) gibi şairleri, yapıtlarına ahlakçı ve duygusal bir hava getirdiler Emerson'ın, özellikle de Kuzgun'un (The Raven) şairi Edgar Allan Poe'nun şiirleri daha özgündür Ama, Poe Avrupa'daki ününü Olağandışı öyküler1 e (Tales of the grotesque and arabesque) borçludur Kızıl damga'nın (The Scarlet Letter, 1850) yazarı Nathaniel Hawthorne (1804-1864) ve Beyaz balina'ntn (Moby Dick, 1851) yazarı Herman Melville (1819-1891), romanlarında, amerikan edebiyatının birçok yapıtını etkileyecek olan kötümserlik temasını, daha o yıllarda işlediler

XIX yy'ın ikinci yarısında, yapıtlarıyla ABD edebiyatının kendine özgü niteliklerine kavuştuğunu kanıtlayan yazarlar ortaya çıktı Walt Whitman (1819-1892), Çimen yaprakları (Leaves of Grass, 1855) ile tüm uyak ve ritim geleneklerini dışlayan bir şiir yarattı Emily Dickinson (1830-1886), özlü ve güzel imgelerle be-zediğl, "imgecillğin" habercisi kısa şiirler yazdı Bu dönem, roman açısından daha da zengindi: H Beecher-Stowe'un Tom amcanın kulübesi (Uncle Tom's Cabin), başarısını, savunduğu davanın yüceliğine borçluydu; Bret Harte (1836 -1902), öncülerin ve yerel motiflerin ro-mancısıydı Mark Twain (1835-1910) ise, gerçekçiliği sürekli bir biçimde mizahla bezeyen büyük bir halk yazarıydı William Hickling Prescott (1796 -1859) ve George Bancroft (1800-1891) adlı tarihçiler, yapıtlarında ulusal geçmişi incelediler

Amerikan edebiyatı, 1880'den başlayarak, romana daha çok yöneldi ABD'Iİ romancılar, gerçekçilikleriyle Avrupa romanını etkileyen yapıtlar verdiler Yaşamın karmaşıklığını görüntülemeye çabalayan uzun ve tıkız anlatıların yanı sıra, yalınlığı ve kısalığıyla insanlık durumunun en hüzünlü yanlarını aydınlatan öyküler ortaya çıktı W D Howells (1837-1920) ve özellikle Ambrose Bierce (1842-1914), Stephen Crane (1871-1900) ve Frank Norris (1870-1902), amerikan romanının bu yeni çağının habercileridir Henry James (1843-1916) yaşadığı dönemin toplumunun zekice bir eleştirisini yaptıysa da, psikolojik inceliklere ağırlık vermesi onu, Theodore Dreiserin (1871-1945) başını çektiği gerçekçi akımdan uzaklaştırdı Dreiser, insanlık suçu İle (An American Tragedy, 1925) kuşaklar boyu, ülkesinin en usta romancısı olarak kendini kabul ettirdi Gerçekçilik, kendine en uygun gelişme ortamını, Birinci Dünya savaşı'nın hemen ertesinde buldu:

ABD'nin birdenbire artan siyasal ve iktisadi gücü, tepki olarak, yazarlar arasında bir kötümserlik ve nihilizm dalgası, yerleşik değerlere getirilen sert bir eleştiri ortamı yarattı ve bir şiddet ve kabalık kasırgasına yol açtı Wi-nesburg, Ohio'nun (1919) yazarı Sherwood Anderson (1876-1941), Upton Sinclair (1878-1968), Babbitt'in (1922) yazarı Sinclair Lewis (1885-1951), "cazça-ğı"nın romancısı Scott Fitzgerald (1896-1940), dönemlerinin acımasız tanıklarıdır Gertrude Stein'in (1874-1946) "yitik* kuşak" (los generation) diye adlandırdığı-bir sonraki kuşak, insan varoluşunun anlaşılmaz bir saçmalığa kayan umutsuz görünümünü daha da vurguladı

John Dos Passos (1896-1970), William Faulkner (1897-1962), Ernest Hemingway (1899-1961), bu "kara" edebiyatın en saygın yaratıcılarıydı Onların yanı sıra, Thornton Wilder (1897-1975), Thomas Wolfe (1900-1938), John Steinbeck (1902-1968), Erskine Caldwell (doğm 1903), James T Farrell (1904-1979), William Saroyan (1908-1981), Carson McCul-lers (1917-1967), Truman Capote (1924 -1984) gibi daha genç yazarlar da roman dünyasını zenginleştlrdiler Yine de, "kara" roman, amerikan romanının tek temsilcisi değildi Edith Warton (1862 -1937), Ellen Glasgow (1874-1945), Wills Cather (1876-1947), her ne kadar yaşadıkları toplumun kötümser bir görünümünü sergiledilerse de kurgu, üslup, ruhsal çözümleme bakımından geleneğe daha bağlı kaldılar Pearl Buck (1892-1973), Louis Bromfield (1896-1956), Margaret Mitchell (1900-1949), okurlarının romanesk dünyalarını besleyen yapıtlarıyla uluslararası bir üne ulaştılar Richard Wright (1909-1960) ve Kökler'in (Roots, 1976) yazarı Alex Haley gibi zenci yazarlarsa güney eyaletlerindeki ırk sorunlarına tanıklık ettiler

XX yy'da amerikan şiiri, E A Robinson (1869-1935), Edgar Lee Masters (1869-1950), Vachel Lindsay (1879-1931) gibi, en önemli temsilcisi Robert Frost (1874-1963) olan gerçek ve dolambaçsız bir şiiri yücelten şairlerle sesini duyurdu Carl Sandburg (1878-1967), daha çok Whitmanin yolunda yürüdü, imgeciler* grubunu yönlendirense, sonraları Hart Crane (1899-1932) gibi daha dolambaçlı biçimlere yönelen Ezra Pound oldu (1885-1972) Bunların arasında Robinson Jeffers (1887-1962), yalnızlığı ve trajik dünya görüşüyle ilgiyi çekti Daha sonra ingiliz uyruğuna geçen akılcı şair T S Eliot (1888-1965), genç amerikan şiiriyle geleneksel edebiyat arasındaki bağları yeniledi


Tiyatro alanında, XIX yy'da pek az özgün yapıt verildi Birinci Dünya savaşı'n-dan sonra kendini kabul ettiren, bir Eugene O'Neill (1888-1953) vardı 1945'ten sonra da, ancak iki oyun yazarı sivrilebil-di: Tennessee Williams (1914-1983) ve Arthur Miller (doğm 1915)
Günümüz amerikan yazarları, amerikan romanının altın çağı sonunda yazmaya başladılar Günlük yaşamın ya da edebiyat yaşamının verileri karşısındaki davranışları ile birbirlerinden ayrılmakla birlikte, genel olarak bireysel ve ulusal kimliklerini çözümlemeye yönelmeleri ve kendilerini aldatmaktan kaçınmaları bakımından birleştiler Akla hemen gelen ilk davranış, savaşın, acımasız ve düş kırıcı mekanizmasını ortaya koyduğu topluma karşı çıkmaktı James Jones (1921-1977) ve Norman Mailer (doğm 1923), ayrıcalıklı subayla basit eri ayırt eden; ezilmiş zencileri, hem birlikte dövüşmek için askere alan hem de sonradan daha büyük bir katılıkla dışlayan bu hiyerarşik toplumu suçladılar Ama bireyin savaş makinesi tarafından ezilmesi, kendini alabildiğine çoğalan gereksiz malların üretimine adamış bir uygar toplumun yabancılaşma imgesinden başka bir şey değildi

Tiyatro alanında Arthur Miller, ahlak anlayışı iş ve eylemin yüoeltilmesine dayanan bu toplumu eleştirdi Bu bolluk uygarlığı, ayrıca, James Agee (1909-1955), Karl Shapiro (doğm 1913), Randall Jarell (1914-1965), Peter Viereck (doğm 1916) gibi şairleri de İsyan ettirdi Bu isyan, kimi yazarları eleştirdikleri, ama kabullenmeden de edemedikleri bir topluma bulaşmamaya yöneltti Bu tavır, Richard Eberhard (doğm 1904), Robert Lowell (1917-1977) ve Richard Wilbur ile (doğm 1921) güzellik ve enerjiyi uzlaştırmaya çalışan bir şiire dönüşürken, Frederick Buechner'in (doğm 1926) "university novel'inda (üniversite romanı), Philip Roth'un (doğm 1933) özlem dolu öykülerinde, ya da Irwin Shaw (1913-1984), John Updike (doğm 1932), J D Salinger (doğm 1919) gibi, New Yorker türü dergilerin öykü yazarlarının zarif hicvinde, özellikle hissedilen bir narsisizm ve estetikçilikle birleşti William Inge (1913-1973) ve Robert Andersonin (doğm 1917) duygusal ve yavan oyunlarında da bu eğilim görülür

Birçok yazar da, insanlarla aralarında sık sık kopan bağlan güçlendirmeye çalışmak ve başkalarının dramlarına yabancı kalmamakla birlikte, çocukluklarının ve saflıklarının dünyasını aramaya koyuldular William Goyen (1915-1983), JF Powers (doğm 1917), James Purdy (doğm 1923), Flannery O'Connor (1925-1964) ve William Styron (doğm 1925), grotesk ya da trajik kahramanlarıyla bu gruba giren yazarlar arasındadır Toplumun ortaya koyduğu sorunlardan çok, kendi kişiliklerinin gelişmesiyle uğraşan ve fizik ve edebi mutluluğa erişmeye çalışan genç amerikan yazarları, bu tavırla yetinmedi Beat* generation yolculukta, uyuşturucuda, doğu felsefelerinde yeni bir bireysel mistiğin öğelerini aradı Charles Olsonin (1910-1970) "ileriye dönük" şiiri; Lawrence Ferlinghetti (doğm 1919), William Burroughs (doğm 1914) ve Allen Ginsberg' in (doğm 1926) acımasız hayal dünyası; Jack Kerouacin (1922-1969) bir türlü ulaşamadıkları bir hedef peşinde koşan kahramanları, bu temalarla beslendi Çağdaş yazarlar insanın çelişkili, ama seçim yapabilen bir varlık olarak ele alındığı bir çeşit senteze varmak istediler Bu eğilim, W Snodgrass (doğm 1926) gibi şairlerde pek açığa vurulmaz; ama Murray Schis-gal (doğm 1926) ve özellikle Edward Al-bee'nin (doğm 1928) oyunlarıcıda etkin bir biçimde dile gelir; John Cheever (1912-1982), Herbert Gold (doğm 1924), Joseph Heller (doğm 1923), Bruce Jay Friedman (doğm 1930) ve JP Donle-avy'nin (doğm 1926) komik ya da hlclvli anlatılarını besler; Wright Morris (doğm 1910), Ralph Ellison (doğm 1914), Bernard Malamud (doğm 1914) ve James Baldwin'in (doğm 1924) trajedilerinde anlatının özü olur; en belirgin ifadesini de insan sevgisiyle sağlıklı değerlendirmeyi, saçmanın bilinciyle özgürlük arzusunu birleştiren Saul Bellow'da (doğm 1915) bulur

Ama yeni edebiyat, bütün insani olanakların deneneceği bir alan olmak istedi ve bu deneyimi de dili çeşitli biçimlerde çarpıtarak sürdürmek istedi; Kenneth Koch (doğm 1925), Frank O'Hara (1926-1966), Barbara Guest (doğm 1920) gibi şairlerde bilinçli olarak gerçekleştirilen bu çarpıtmalar, Charles Olson' un Robert Durcan (doğm 1919), Robert Creeley (doğm 1926) ve Jack Spelcer (1925-1965) gibi öğrencilerinde daha içten ve kendiliğindendi Bununla birlikte, antiromana ya da yeni Avrupa romanına pek açık olmayan yazarlar, geleneksel kahramanlara ve entrikanın asıl ritmine bağlı kaldılar Burroughs'un "collage", montaj, biçim ve sözcük oyunlarında etkisi görülen

gerçeküstücülük, John Haw-kes'un (doğm 1925), en sıradan nesnelerin ve hareketlerin bile tehdit edici bir görünüme büründüğü öykülerini; özellikle duyuların ve yazının çarpıklığını karma bir deneyim olarak ele alan ve kendini Bre-ton'un "en hasta" izleyicisi olarak gören Anais Nin'in (1903-1977) şiirsel romanlarını; ve daha pikaresk bir düşgücüne sahip olan Margaret Youngin yapıtlarını derinden etkiledi Susan Sontag (doğm 1933) ve Peter israel'de düşle gerçek arasındaki sınır belirsiz kalırken, John Barth (doğm 1930) ve Thomas Pynchon ile (doğm 1937) daha alaycı; Ursula Mo-llnaro ile daha felsefi bir düzeye, bir çeşit alegori dünyasına girildi

Daha cesur olanlardan Richard Horn "ansiklopedik" mizahıyla biçimsel sergilemelere, Thomas Wolfe ise söz cambazlığına önem verdi
XIX yy'da Amerika, bir yazar için, son şeklini bulmuş bir nesne, yani ilgiye ve kullanıma değer bir konu değildi Buna karşılık, XX yy'ın yazarı, sözcüklerin gerçek anlamlarından kaydırıldığı ve her şeyin saptırıldığı kuşkusundan kurtulamadı Bu düşkırıklığı, Birinci Dünya savaşı'yla başladı ve onu dile getiren William Carlos Williamsin (1883-1963) ardından, dünyayla doğrudan ilişkiye ya da tam tersine, hesaplı bir simgesel kaydırmaya (örneğin Norman Mailerin Why are wein Vietnam'ında Vietnam ile ilgili tek bir sözcüğe yer verilmez) dayanan başlıbaşına bir öğreti ortaya çıktı Bugünkü amerikan yazarı hakkında en iyi fikir verebilecek olan, Donald Barthelme'dir (doğm 1932) Bu yazar söylemlerin, nesnelerin, imgelerin çokluğu arasında kaybolan, bunların her birini ayrı ayrı yakalamaya çalışan ve sonunda her birinden yeni bir düzenlemeye gidilebileceği görüşüne varan bir çeşit cücedir

FELSEFE


ingiliz filozofu John Locke,amerikan felsefesinin de babası olarak kabul edilebilir Bu felsefe, Locke'un deneyciliğini, gi-dlmli düşünme ile sezgisel düşünme arasındaki ayrımını ve doğuştancılığa karşı çıkışını devraldı XVIII yy boyunca ABD' de felsefe, dinin ve hukukun hizmetindey-di Jonathan Edwards (1703-1758), cal-vinci dinbilimin ve Locke düşüncesinin sınırları içinde kaldı Locke'un, üzerinde önemle durduğu beş duyuyu aşan gönül dinini savundu; özgür eylemin anlamını saptamaya çalıştı Felsefesi, hukukun temelleri ve politika üzerinde odaklaşan James Wilson (1742-1798), temel ahlak ilkelerinin kurulmasında duyguya büyük önem vererek, Locke'da yer alan doğa yasası kavramına yeni bir biçim kazandırdı ABD'ye özgü ilk felsefe akımı, aşkın-cılıktır; bu akımda duygunun zaferi görülür

Bu anlayışın karşısına da, Coleridge' in izinden gidilerek akıl ve anlık konur R W Emerson (1803-1882), profesyonel bir ahlakçı, idealist bir bilgikuramcısı ve kendini bilgeliğe adamış bir düşünürdür Ona göre, tanrısal bir ruh bütün insanları harekete getirir, canlandırır ve tüm insanlarda tinsel sezgi yeteneği vardır Theodore Parker (1810-1860), saptanmış olgudan başka şeye önem vermeyen görüşe karşı çıkar H DThoreau(1817-1862) ise, bir yandan ruh ve madde arasındaki ayrılığı yadsımaya, öte yandan da kârdan başka şey düşünmeyen uygarlığın tehdit ettiği anlamlı ve nitelikli yaşamın korunmasına dayanan bir yaşama sanatı geliştirir

XIX yy biliminin ve özellikle de Darwin ve Spencer'ln etkisi, John Fiske (1842 -1901), Chauncey Wright (1830-1875) ve JB Stallo (1823-1900) gibi düşünürlerde kendini gösterdi Bilimsel yöntemlere ve temel kavramlara ilgi arttı Pragmacılığın kurucusu Charles Peirce (1839-1914), mantık kuramıyla dikkati çekti ve kavramları açıklığa kavuşturmak kaygısıyla, her kavramın pratik sonuçlarına göre sınanmasını istedi Bu kuramın en önemli sonuçlarından biri, geleneksel metafiziğin bir boşsöz olduğunu öne sürmesidir Felsefeden geriye kalan ise, bilimlerin gözlem yöntemleriyle İncelenmeye elverişli olan bir dizi sorundur Bu yalınlaştırılmış öğreti, içgüdüsel inançlarımızın hepsini kabul ediyor, gerçekçiliğin doğruluğu üzerinde ısrarla duruyor ve ahlak alanında güçlü uygulamalar buluyordu

William James (1842-1910) metafizik ilkelerin, duygu üstünde temellendirildikleri ölçüde, bilimsel ya da matematiksel İnançlardan çok, ahlaksal ve estetik İlkelere benzediklerini İleri sürdü Bu görüş onu, önce belirlenemezclllği savunmaya yöneltmiş; sonra da, bütün İnançların, duyumları ve duyguları düzenleyebilme gücüne göre değerlendirilmiş bir kanılar topluluğunun öğeleri olabildikleri ölçüde, metafizik, tanrıblllm ve ahlaktaki inançların, matematik, mantık ve doğa bilimlerindeki İnançlardan kesin olarak ayrılmadıklarını söylemeye vardırmıştı Josiah Royce (1855-1916), T H Green ve FH Brad-ley'ln etkisi altında mutlak idealizmi temsil etti

Öne sürülen her bilimsel önermede, her şeyi bilen bir Tinin (Ruhun) varlığının bir koyut (postulat) olarak konmuş olduğunu kabul eden öğretiyi savundu ve bu koyutun doğru olduğunun mantıksal bakımdan tanıtlanablleceğini öne sürdü Bu koyutu yadsımak, onun varlığını kabul etmekle aynı kapıya çıkıyordu Doğalcılık da, İkiciliğe ve kuralcılığa baş kaldırmayı dile getirdi Bu durumu George San-tayana (1863-1952) savundu John De-wey (1859-1952), amerikan geleneğinin büyük bölümüne karşı çıkan bir düşünür gibi görünürse de, aslında bu geleneğin son temsilcisidir Kendinden önce gelenlerin tanrıcılığını yadsıdığı ölçüde, bir baş-kaldırandır Ama bir filozofun geniş bir ilgiler yelpazesine sahip olması gerektlğini, uygarlığın çeşitli yanlarına dikkatle eğilmek zorunda olduğunu ve sokaktaki ada-mınkine yakın teknik uğraşlarla ilgilenmesi gerektiğini düşündüğü İçin de,geleneğin devam ettiriçisidir A N Whitehead (1861-1947), ingiltere'deki matematikçi-liğinden sonra, ABD'de bir süreç metafiziği geliştirdi Buna göre evren, kendini tümüyle süreçte gösterir ve bir formülle de, dogmatik bir genellemeyle de sınırlandırılamaz

Çağdaş amerikan düşüncesi, farklı akımların yan yana yer almasıyla dikkati çeker Bu akımların başlıca temsilcileri, Viyana çevresi eski üyesi mantıkçı Rudolf Carnap (1891-1970), yeni solun düşünce ustası Herbert Marcuse (1898-1979); mantıkçı WVOQulne (doğm1908) ve Wittgenstein'in öğrencisi Norman Mal-colm'dur (doğm 1911)

Alıntı Yaparak Cevapla

Amerika Birleşik Devletleri-United States of America (USA)

Eski 06-02-2010   #11
Şengül Şirin
Varsayılan

Amerika Birleşik Devletleri-United States of America (USA)



GÜZEL SANATLAR

mimarlık


XVII ve XVIII yy'larda Kuzey Amerika'da ve genelde bütün Yeni Dünya'da mimarlığa, gerek tuğladan yapılmış kent yapılarında gerek ahşap konutlarda "sömürge" etkisi ağır basıyordu Bağımsızlığın İlanıyla, ingillz-hollanda kökenlerine bağlı bu "georgian" üslup yerini, gereçler aynı kalsa da, Jefferson'un da katkılarıyla latin ağırlıklı bir yenlklasikçiliğe bıraktı Meslekte köklü geleneklerin bulunmaması gelişimin hızlı olmasını sağladı ve Amerika'ya özgü yöntemlere ulaşıldı Böylece, kesilerek birbirine çivilenen ahşap levhalarla yapılan konutlar,XIX yy'ın ikinci yarısında evlerin dörtte üçünü oluşturdu ve XX yy boyunca gelişti

Ticaret yapıları da, özel kurallara boyun eğdi: gerek hazır giyim sanayisinin hüküm sürdüğü büyük mağazalarda, gerek büro yapılarında düşey taşıma sistemlerinin mekanikleşmesi çok katlı bina yapımına olanak verdi Bu binalarda, önceleri dökme demir strüktür kullanılmakta, tuğla duvarlar yalnızca dış kabuk oluşturmaktaydı Dökme demir, Saint Louis'de cephelere değin yansıdı; James Bogar-dus ile New York'a ulaştı Sonra, demir -çelik sanayisinin dev atılımları, demiryolları ve Kuzey-Güney savaşlarının da etkisiyle metal iskelet gelişti Gökdelen (-> yüksek BİNA) New York ve Chicago kentlerine özgü bir yapı oldu Mühendis WLB Jenney'ln taşıyıcı sisteme getirdiği yeniliklerden başka, "Chicago* okulumun da büyük etkisiyle işlevselci yeni kavramlar oluştu

Bu arada, mimarlar ya düzensiz bir biçimde tarihsel üsluplardan esinlenmiş ya da Paris Güzel sanatla: okulu'nda kendilerini yetiştirmişlerdi (1850-1914 yılları arasında amerikalı öğ rencller, genel mevcudun % 6'sını oluşturuyordu) 1876 yılındaki Philadelphia Sergisi'yle bir bilinçlenme havası esti Ri-chardsonBurnham ve Root, özellikle de Sulllvan (birincisi önce Boston'da, ama dördü birlikte özellikle Chicago'da) mühendislerin tuttuğu yola ters düşmemek için, oldukça katı, özgün bir yol aradılar Ancak Root, Chicago Sergisi'nde (1893) bir süre daha Paris akademlzmine boyun eğecek bir klasikçiliğl yeğler göründü Pennsylvania Statlon binası (New York, 1906) McKim, Mead ve White adlı mimar-larca roma hamamları tarzında inşa edilirken, Washington'daki Lincoln Memorial (Henry Bacon, 1911) tapınak gibi yapıldı CassGilbert İse, 1913 yılında New York'ta yaptığı gökdeleni Woolworth Bullding'de eski gotik temaları yeğledi Ne var ki,"Art nouveau"blr eğilim,öncelikle Sullivan'ın görkemli bezemeleriyle (1886'da Chicago oditoryumu'nda, 1899' da Carson, Pirie and Scott Store binasında, vb),

çok geçmeden de ortağı FL Wright'in ilk yapıtlarıyla ("kır evleri", yönetim yapıları) kendini duyurdu Wright' ın kendi ülkesinde yankı uyandırmayan işlevselci görüşü, hollandalı Berlage, finlan-diyalı Eliel Saarinen ve avusturyalı RJ Neutra gibi mimarların çabalarıyla, Avrupa'da da kabul gördüSaarinen ve Neutra 1923'ten sonra ABD'ye yerleştiler Bu yeni görüş, "Deutscher Werkbund"u bile zenginleştirecek, Bauhaus*'da değiştirildikten yirmi yıl sonra Gropius, Mies Van der Rohe ve Breuer önderliğinde, -yaratıcısı Wright tekrar parlarken- anavatanı ABD'ye geri dönecektir Gerçekten de Wright, 1936'da "Şelale evi"nde gerçekleştirdiği çıkmalar ve Johnson şirketinin bürolarındaki (Raclne, Wisconsin) mantar döşemelerle betonarmeyi egemenliği altına aldı; yaratıcılığı, taşıyıcı yapı alanını aşıp biçimleri de düzenledi ve yeni konut türleri sundu Wright'in çok çeşitli ve kişisel olan yapıtları, akademik formüller bulunmadığı için soyut bir geometriyi kabul eden devrin sanayici ve yöneticilerine cevap veremezdi

1930'dan başlayarak bu eğilim Raymond Hood'un New York'taki Daily News Building ile Shreve, Lamb ve Harmon'un Empire State Building yapılarında kendini gösterdi, iki yıl sonra, Wllllam Lescaze ve George Howe germen anlayışına göre yorumla-dıkları"uluslararasıüslup"u Philadelphia' ya götürerek, 1937'de kuramcılarında gelişini hazırladılar Cambridge'de, Harvard üniversitesinin mimarlık okulu Gropius ve Breuer'i; illinois teknoloji enstitüsü (IIT, Chicago) Mies Van der Rohe'yi kabul etti Bu mimarların Ph Johnson ya da P Rudolph gibi öğrencilere verdikleri dersler ve gerçekleştirdikleri yapılar savaş sonrası mimarlıkta söz sahibi olmalarını sağladı Özellikle Mies'in yapıtları yeni bir klasikçillğin simgesi oldu Onun Farnş-worth evi (1945) ya da Johnson'un New Canaan'da yaptığı ev (1949), R Neutra' nın milyarderler için yaptığı konutlar yanında daha az işlevsel gibi görünebilir; ancak Chicago ve New York'taki kuleleri, kendini gizlemeyen bir meydan okuma isteğini çok güzel ortaya koyar


Hatta, Harrison ve Abramovitz (New York'ta BM binası, 1947; Pittsburgh'da Alcoa Building, 1953) ya da Skidmore, Owlngs ve Merrill (SOM) [New York'ta Lever House ve Lincoln Center, ikincisi ilk firmayla İşbirliğinin ürününü] gibi güçlü firmalar "resmi" üslup diye adlandırılabilecek bu uygulamaların özentili örneklerini Avrupa'ya değin götürdüler Ancak, cam ve metalin soğukluğu tartışılmaya başlamıştı bile; finlandiyalılar buna karşı betonu ve tuğlanın ya da ahşabın sıcaklığını sundular A Aalto, Massachusetts teknoloji enstitüsü (MİT, Cambridge, 1947) için gerçekleştirdiği yatakhanede, organik karmaşıklığı yeniden gündeme getirdi

Eero Saarinen, Warren'daki General Motors binasında (1950) Mies'in arıtmacı anlayışına özen göstermekle birlikte, Yale buz pateni binasında ya da New York ve Washington havalimanlarında eğrisel biçimleri ustalıkla kullandı Yakın kökenli olan baltıklı LI Kahn betonun, tuğla ve ahşabın olanaklarına dayalı cesur bir bireşimle, Wrightin açtığı yola daha da yaklaştı Yaşlı ustası New York'taki Guggenheim Museum'un (1956) kesintisiz mekânı gibi sayısız yeniliklerle bu yolu daha da pekiştirdi 1955'ten başlayarak dersler verdiği Philadelphia'da Kahn, Richard Medical Research Building (1958-1960) binasında, on yıl sonra Bangladeş'te geliştireceği organik İlkelerini ortaya koyma fırsatını buldu
Kent yerleşmelerinde yeni biçim denemeleri konut kuleleri yarattıysa da (Chicago'da Mies'in Lake Shore Drive yapıları ya da Bertrand Goldberg'in "mısır başaklan" gibi) bir yüzyıldan beri çokkatlı büroları bir araya toplayan ve konutları merkez dışına dağıtan bölgeleme anlayışı kural olarak kaldı


Bu anlayış, genel kabul görmüş temalar çerçevesindeki uygulamaları özendirirken, kendini seve seve süslemeciliğin çekiciliğine kaptırdı 50'li yılların blllursu arılığı, SOM firmasının Chicago'daki kulelerinde (Sears Roebuckh and Co) ağırlığını korudu; bununla birlikte, girinti-çıkıntı yapma eğilimi de görüldü (John Hancock Centerin rüzgâr bağlantıları, 1969) Ama, fanteziyi daha ileri götürmeyi düşleyenler de vardı: 1958'den sonra Detroit'te Minoru Yama-saki, işi, prizmalarını metal hatta beton bir ağla giydirmeye değin vardırdı Edward Durell Stone daha da ileri gitti: New York' taki Museum of Modern Art'ın cephesini tümüyle kapladı (1958) Aynı yıl Brüksel fuarı için yaptığı ABD pavyonunda saydamlığa karşın, karşılama salonu için be-
nimsenen ölçek, taşıyıcı sistemin ölçeğini unutturuyordu Oldukça özel bu durumda, karşıtlık, RB Fuller'in 1967'deki Montreal sergisi için yaptığı "küre"de olduğu gibi, ağ biçiminde bir örtü-strüktür kullanılarak çözülebilmekteydi

60iı yılların sonundan beri, karma bir eğilim gelişmektedir (Charles W Moore' un yaratıcı düzenlemeleri; Michael Gra-ves ya da Peter Eisenmanin konutları; Ph Johnson'un, New York'ta AT and T Building kulesi, 1978-1981) Bazen postmodern olarak nltelendirilse de bu karma eğilim, yüzyıl başındaki bireşim anlayışına bir geri dönüştür; "yerli" geleneklere çok yer vererek, yeni bir seçmeciliğin yolunu açmıştır

Pragmacı ve püriten biranlayışınege-men olduğu ABD'de, resim sanatının tutunması büyük merkezlerde (Boston, Philadelphia New York) bile güç oldu Tüm XVIII yy'da, bir tek tür,yani portre,ağır bastı Başlangıçta, sanatçılar genellikle göçmenlerdi: iskoç John Smybert (1688 -1751), isveçli Gustavus Hesselius(1682 -1755), ingiliz Joseph Blackburn (1730'a doğr - 1774'ten sonr) vb Yeniklasikçi-lik döneminde, JS Copley, B West gibi amerikalı ressamlar, tarihsel konulara yöneldiler Avrupa'daki çalışmaları (Roma ve Londra) sayesinde uluslararası ün kazandılar West, Londra'da çok sayıda öğrenci yetiştirdi; bunlar arasında John Trumbull (1756-1843), Washington'daki Capitol için bir tarihsel dizi, W Allston ise romantik esinli yapıtlar verdi Yine West atölyesinde yetişen Ch W Peale, G Stuart ve Matthew Pratt (1734-1805), her şeyden önce portre ressamıydılar; aynı türde çalışan Ralph Earl (1751-1801), Copley'in geleneğini sürdürdüRessamların büyük bir bölümü gezgindi Genellikle kendi kendini yetiştiren bu sanatçılar, ayaküstü portreler, doğa görünümleri ve tabela resimleri yaptılar ("amerikan primitifleri") Manzaralar ve gündelik yaşamdan sahneler, başlangıçta, halka yönelik gravürlerin konusuydu

Ama 1830'a doğru, manzara ressamlarının sayısı arttı Lirik ve romantik akıma bağlı sanatçılar, yüce gerçekler arayışı içinde, geniş alanları ve vahşi doğayı resmettiler Bu akımı, önceleri "Hudson okulu" (Th Cole, Th Doughty, AB Du-rand), daha sonra gezgin ressamlar temsil etti ikinci gruptakiler, konularını gezdikleri yörelerden seçerek, etkileyici yapıtlar verdiler: Far West'te A Bıerstadt ve Thomas Moran (1837-1926), Andlar'da FE Church "Işıkçılık" olarak nitelenen ve yüzyılın ortasında doğan bir başka akım, atmosfer etkilerinin incelikle işlendiği, sakin yerleşim alanlarını görüntüleyen uzun yatay resimlerle dikkati çekti Bu akımın en iyi temsilcileri, MJ Haede ve George H Durrie (Durrie [1820-1863], Currier ve ivesin gravürleriyle halkın beğenisini kazandı) ile Durandin öğrencileri olan JFKensett ve Thomas Whittredge' di (1820-1910)


Fitz Hugh Lane (1804 -1865) daha çok, en küçük ayrıntıların bile verildiği deniz manzaralarıyla tanındı Sa-muel B Morse ise, yetenekli bir ressam olmasına karşın, kendini bilimsel araştırmalara verdi

Gündelik yaşamı görüntüleyen resimler, George Caleb Bingham (1811-1879), William Sidney Mount (1807-1868), Richard Woodville (1825-1855) gibi sanatçılarla gelişme gösterdi; bunların sanatı, E Hicks gibi "primitiflere yakındır Bu ressamların tümü, o dönem ABD'sinin gündelik yaşamını sadık bir biçimde yansıttılar Yapıtları daha çok belgesel bir değer taşıyan çok sayıda gezgin ressam arasında, Kızılderililer üzerine uzmanlaşan Cat-lin ve özellikle,ülkedeki kuşları ve dört-ayaklı hayvanları resmeden Audubon dikkati çektiler
Sanatçılar genellikle Avrupa'da eğitim görmeyi sürdürdüler Ancak, gözde eğitim merkezleri Roma ve Londra, yerlerini Düsseldorf (Emmanuel Leutze, 1816 -1868) ve Münih'e (Frank Duveneck, 1848-1919) bıraktı Daha sonra, başlıca eğitim merkezi Paris oldu Gerçekçi akım üç büyük sanatçı tarafından temsil edildi: Eastman Johnson (1824-1906), Th Eakins ve W Homer Bunların meslek yaşamı büyük ölçüde ABD'de geçti Buna karşılık Whistler, M Cassatt, J Sargent gibi birçok "göçmen sanatçı" Avrupa'da çalıştı ve izlenimcilik akımına katıldı Buna koşut olarak başka eğilimler de gelişti: göz aldatmacasına dayandığı için çok gerçekçi bulunan bir eğilim, Raphaelle Peale'ln denemeleriyle başladı; William Harnett (1848-1892), John Frederick Peto (1854-1907), John Haberle (1856-1933) ve onlara öykünen pek çok ressamla büyük bir yetkinliğe ulaştı Buna karşılık, W M Hunt ve John La Farge (1835-1910) gibi büyük duvar kompozisyoncuları ya da Elihu Vedder (1836-1923), William Rimmer (1816-1879), A P Ryder, vb gibi bağımsız ve özgün sanatçılar, oldukça seçmeci bir yeniromantlzm akımı içinde yer aldılar

Paris'in ve izlenimciliğin etkisi, yüzyıl sa nunda, özellikle Theodore Robinson (1852-1896), John Henry Twachtmar (1853-1902), Julian Alden Weir (1852 -1919) gibi sanatçılarda gitgide daha be-lirginleşti Ch Hassam ve W M Chase gibi en yetenekli ressamlar koyu tonlara ağırlık tanıyan bir gerçekçilikle işe başladıktan sonra, aydınlık renklere yöneldiler 1900'e doğru, tepki olarak, bir gerçekçiliğe dönüş hareketi başladı Robert Henrl'nin çevresinde, William Glackens (1870-1938), Everett Shinn (1876-1953), George Lüks (1867-1933), J Sloan, G Bellows gibi, dergiler ve günlük gazeteler için çalışan bir profesyonel kitap ressamları grubu oluştu Manet, Hals ve Da-umier'den etkilenen bu grup, kent yaşamından kesitler (tiyatro, yoksul mahalleler) sundu National Academy'nin muhalefeti karşısında bu grup, "Sekizler" adı verilen bir Bağımsızlar sergisi düzenledi (1908) Sloan bu sergiye katılmadı; ama Ernest Lawson (1873-1939) adlı bir izlenimci, Artur B Davies (1862-1918) ve na-bl'ler grubu ve Vuillard'a yakın olan Pren-dergast, Sekizler İçinde yer aldılar Halktan büyük tepki gören bu gerçekçi ressam grubuna, "Ash Can School" (Çöp tenekesi okulu) adı verildi


Avrupa'ya ve özellikle Paris'e gidenler çoğalmıştı ABD'II sanatçıların büyük çoğunluğu bu kentte yetişti (özellikle Matisse atölyesi bu bakımdan büyük rol oynadı) 1905'te New York'ta fotoğrafçı Alfred Stieglitz, yalnızca öncü sanatçıların yapıtlarının sergilendiği "291 " adlı galeriyi açtı 1913, New York'ta açılan Armory Show sergisiyle önemli bir yıl oldu Arthur B Davies, yaptığı seçimde Avrupa'nın en ileri akımlarına da yer verdi Bu, skandal yaratan bir başarı oldu; aynı zamanda da modern sanatın ABD'ye yerleşmesini sağladı Kent yaşamına ilişkin temalar yeni bir anlayışla işlenmeye başladı: John Marin, Max Weber, Joseph Stella ve Stuart Davis, bu temalara Cézanne'in, kübizmin ve fütürizmin etkisinde kalarak yaklaştılar Soyut sanat, AG Dove İle ve De-launay'den ve "orpheus'çuluk"tan esinlenen "synchromism" akımıyla ortaya çıktı Akımın başlıca temsilcileri, M Russell, Patrick Henry Bruce (1881-1937) ve Macdonald - Wright'di (1890-1973), Dadacılık", Stieglitz ile ve Walter Conrad Arensberg'ln koruyuculuğu altında bir süre New York'ta etkili oldu Plcabia 1913'te, Duchamps 1915'te bu kente geldiler; ama dada'nın yıkıcılık anlayışına bağlı kalan tek sanatçı Man Ray'dı

Savaş sonrası ABD'sinde, avrupalı sanatçıların serüvenci deneylerine tepki olarak, yeni akımlar doğdu ve tekbaşınalığa açık bir geri dönüş başladı Cézanne ve kübizm ile bağlarını koruyan precisio-nism, özellikle Ch Demuth ve Niles Spencer tarafından temsil edildi; oysa Ch She-eler, fotoğraf çalışmalarına yakın bir anlayışla sanayi manzaraları çizdi M Hartley ya da G O'Keeffe'nin resimleri gibi çok özgün çalışmalar, kendi anlayışları içinde gelişme gösterdiler Dünya iktisadi bunalımının yol açtığı sıkıntılarla geçen 30'lu yıllarda, "bölgecilik" anlayışına bağlı bir ulusal gerçekçilik eğilimi gelişti (Thomas Hart Benton [1889-1975], Grant Wood [1891-1942], Charles Burchfield [1893-1967], Reginald Marsh [1898 -1954], vb); boğuntu ve yalnızlığın ressamı Hopper'in titiz ve güçlü sanatı bu eğilimin ürünüydü,

iktisadi bunalım, toplumsal ve eleştirel gerçekçiliğe (Ben Shahn) ya da bir "büyülü gerçekçiliğe" (ivan Le Lorraine Albright [doğm 1897], Peter Blume) temel oluştururken, Milton Avery'nin (1893-1965) basitleştirilmiş ve renkli figüratif resimleri ve özellikle de, anlaşılmadıkları ve küçümsendikleri için 1936'da "American Abstract Artists"de birleşen ressamların soyut resimleri, her tür "bağımlılığı" reddetmeleriyle dikkati çekti Hükümet, sanatçıların işsizlik sorununu örtbas etmek için, 1934'te, Work Progress Administration kurumuna, kamu binalarının süslenmesini (duvar süsleme-
leri, büyük boyutlu resimler) amaçlayan sipariş programını (Federal Arts Project) ilan ettirdi Bu dönemde birçok genç ressam için avrupalı sanatçıların desteği, belirleyici oldu: Hélion ve Léger 1930'larda ABD'de kaldılar; nazizmden ve savaştan kaçan H Hofmann, Albers, Mondrian ABD' ye sığındılar; onları kısa süre sonra gerçeküstücüler (Ernst, Mason, Matta, Tanguy) izledi

Picasso'nun getirdiği yeniliklerin ve kübizmin yanı sıra, gerçeküstücülük, 1940' lar boyunca soyut anlatımcılığın* oluşumunda temel bir rol oynadı; buna karşılık Gorky, Pollock, De Kooning, Monther-wetl, Adolf Gottlieb yeni resme tam bir amerikan kimliği kazandırdılar; onların çizgisi Kline, Guston, Bradley Walker Tom-lin, Jack Tworkov, vb gibi sanatçılarca sürdürüldü Bu taşkın ve içten gelen, ama derli toplu sanatın karşısında, renkli yüzeylerin yarattığı etkiye dayanan daha durağan araştırmalar yer aldı;

B Newman, Rothko, A Reinhardt ve Clyfford Still'in temsil ettiği bu anlayıştan, 1960'ların "yeni soyutlama" akımı doğdu Sanat piyasasından destek gören bu resim okulu, amerikan resmine kısa sürede uluslararası bir üstünlük kazandırdı 1950'lerin sonlarında, ikinci bir soyut anlatımcılar kuşağı (Joan Mitchell, Alfred Leslie, vb) ve daha yenilikçi araştırmalar (kimi zaman "soyut izlenimciler" olarak nitelenen S Francis ve H Frankenthaler) ortaya çıktı; öte yandan soyut anlatımcılığın çoğu kez trajiğe varan aşırı öznelciliğine ve coşkusuna tepki olarak, yeni soyutlama ve pop art gibi iki ayrı akım doğdu

Newman, Reinhardt ve Rothko'nun kromatik soyutlaması kadar, Matisse'in dekupe guvaşlarının ve Albers'in çalışmalarının da etkisinde kalan yeni soyutlama akımı (ya da post painterly abstraction), resim nesnesi sorunsalını görsel gerçeklik açısından ele aldı ve rengin temel önem taşıdığı bir sanat (M Louis ve K Nolandin color field painting' i), tutarlı ve nesnel (E Kelly, Al Held, vb'nin harded-ge'i), hatta "nesnesel"(F Stella'nın dekupe şasileri) bir sanat geliştirdi

Bunun en belirgin örnekleri, 1960'ların sonlarında minimal* artin "ilksel yapılar'inda görüldü Ama, aynı dönemde, bireyin ve yaşamın, kentlerdeki gündelik görünümler içinde yeniden ele alınması ve dadacı bir anlayışın yeniden canlandırılması, Hap-peningierin ve Rauschenberg, J Johns, Oldenburg ve Dine gibi sanatçıların ve pop* art'ı 1960'ların sanat yaşamının gözde akımı haline getiren ressamların (Warhol, Rosenquist, Lichtenstein, Wesselmann, vb) biçim araştırmalarının temelini oluşturdu
Çağdaş resim ve yeni anlatım araçları Yeni soyutlama ve "minimal art" ile başlayan, sanat yapıtı üzerinde düşünme, yine de, pop art'tan daha verimli sonuçlar verdi ve yeni öncü akımları besledi

Soyutlama, renk ve malzeme kullanımında "minimalcilik-sonrası" anlayışı benimseyen (Briçe Marden, Robert Mangold, Agnes Martin, vb) ya da daha anlatımcı bir anlayışa yönelen araştırmaları zenginleştirdi (David Diao, Richard Diebenkorn, John Seery, Ronnie Lanfield, Sam Gilll-an, Alan Shields, vb); buna karşılık kavramsal* sanat (Joseph Kosuth, Douglas Huebler, Lawrence Weiner, vb), düşüncenin, sanat nesnesinden daha önemli olduğunu savundu Yoksul sanat, antl form sanatı ve process art (R Serra, R Morris, Keith Sonnier, Bruce Nauman, Mel Bochner, vb), sanatsal yüceliğe önem vermeksizin malzemeyi temel aldılar ve denge bağıntılarını (malzeme, uzam, zaman, düşünce) araştırdılar; V Acconci ya da D Oppenheim'ın body art'ı, Walter de Maria,Michael Heizer ya da Robert Smithson'ın landartı, insan vücudunu ve doğayı yeni araştırma alanları olarak ele aldı ve fotoğraf, film ve özellikle de video*'nun sanatsal işlevinin gelişmesine katkıda bulundu Bunlar arasında video, 1970'lerde çok büyük bir atılım gösterdi (Nam June Paik, vb) Sanat yapıtının kendisine, oluşumuna ve doğasına ilişkin bu irdelemeler, "amerikan gerçekliğini" ya sanattan koparttı ya da onu, alabildiğine öznel, hatta romantik bir yaratma sürecine bağlı kıldı Ne var ki, bunlara tepki olarak 1970'lerdeki hiper-realizm * ile (Richard Estes, Chuck Close,vb), gerçekçiliğe dönüş hareketi başladı Bunun yanı sıra doğaya ve canlı modele bakarak çalışma da yeniden yaygınlaştı (Dine, vb) Hatta 1970'lerin sonlarında, süslemeci ve zengin renkli kompozisyonlara dönüldü (Joyce Kozloff, Robert Kushner, Miriam Shapiro, vb'nin pattern painting'ı)

heykel

Sipariş üzerine çalışan heykelcilerle gelişen bu sanat, amerikan toplumunda, resimden daha kolay tutunmasına karşın, kendine özgü bir anlatım özgürlüğüne daha geç ulaştı
ABD'de heykel, ağaç işçiliğine dayanan ve tabelalar, gemi pruvaları için betiler, mimarlık süslemeleri veren yerel bir el sanatı olarak gelişti Bu türün en belirgin temsilcisi William Rusch (1756-1833) oldu

Bağımsızlık savaşı sonrasında, ulusal kahramanların birçok heykeli yapıldı Avrupalı sanatçılar (Houdon, Canova) ABD'ye çağrıldı Bu sanatçılar mermer üzerinde çalıştılar ve amerikan heykelciliğine yeniklasik katı bir anlayışı benimsettiler Bu eğilim, XIX yy boyunca, ameri-kalı sanatçılar Horatio Greenough (1805 -1852),Hiram Powers (1805-1873) ve Yunanlı köle adlı heykeli, Erastus Dow Palmer (1817-1904) ve Tutsak beyaz kadın adlı yapıtı ve Pheidias'la kıyaslanan Thomas Crawford (1813-1857) ile güçlendi Amerikalı heykelciler Roma ya da Floran-sa'ya (Carrara yakınları) yerleştiler ve maketlerinin yapımında oradaki taslakçılar-dan yararlandılar (William Rinehart, 1825 -1874) Büst, resimdeki portre gibi,uzun süre, en aranan heykel türü oldu Resmi anıtlarda en gözde malzeme tunçtu Henry Kirk Brown (1814-1886) ve Clark Mills (1810 ya da 1815-1883) ABD'de, at üstünde insan konulu ilk heykelleri yaptılar ve kendi dökümevlerini kurdular

iç savaş'tan sonra, Paris atölyeleri (Jo-uffroy, Frémiet, Mercie, Chapu atölyeleri) çok sayıda amerikalı heykelciyi kabul etti Bu sanatçılar, Paris'te dönemin egemen akımı olan seçmeci akademizmi benimsediler: Augustus Saint-Gaudens (1848-1907), Chester French (1850 -1931), Frederick MacMonnies (1863 -1937), Paul Wayland Bartlett (1865 -1925) Buna karşılık,George Grey Barnaro (1863-1938), Hooın ın etkısınae kaldı Gerçekçi akım, özellikle, halkın çok tuttuğu alçı ya da tunç heykelciklerle dikkati çekti John Rogers'ın (1829-1904) heykel grupları gündelik yaşamı konu edindi; Frederic Remington (1861-1909) ve Alexander Proctor (1862-1950) ise Kızılderili ve kovboy heykelleri yaptılar
Armory Show ile modern heykel ortaya çıkmaya başladı: Morton Schamberg' in (1882-1918) assemblage'ları, Man Ray'in nesneleri, John Storrs'un (1885 -1956) soyut biçimleri G Lachaise ve Elie Nadelman (1885-1946), üsluplaştırılmış insan heykellerine dönüş yaptılar; bu anlayış Paul Manship'te (1885-1966) alabildiğine belirgin bir "Arts déco" havası kazandı William Zorach (1887-1966) anıtsal bir üslup içinde doğrudan yontma uygulamasına girişti

Ancak, amerikalı bir heykel sanatçısının uluslararası üne ulaştığını görmek için Calder'in "mobil"lerini beklemek gerekti (1932) Yine 1930'larda, David Smith gibi önemli bir sanatçı ortaya çıktı Önceleri kübist ve gerçeküstûcü çalışmalar yapan Smith, 1950'lerden başlayarak, daha sonra minimal sanatın sistemleştirece-ği belli bir katılık anlaşıyına ulaştı Aynı dönemin yapıtlarında, gerçeküstûcü ve soyut anlatımcı etkilerin iç içe geçtiği bir ba-rokçuluk dikkati çekti Bu anlayışla maden üzerinde ürün veren heykelciler arasında Th Roszak, Reuben Nakian (doğm 1897), Seymour Lipton (doğm 1903), Herbert Ferber (doğm 1906), ibram Las-saw (doğm 1913), David Hare (doğm 1917) yer aldılar J Chamberlaln'in dövülmüş sacları ya da Mark Di Suvero'nun (doğm 1933) kirişleri, gerçek anlamıyla soyut anlatımcılığa daha yakın örneklerdi I Noguchi'nin stlllzasyonu,Richard Llp; pold'un (doğm 1915) çizgisel oyunları, L Nevelson ya da Gabriel Kohn'un (doğm 1910) konstrükslyonları ve George Rickey'in (doğm 1907) mobillerlnde ise daha yalın bir soyutlama gözlendi

Daha önce Nevelson ya da Dİ Suvero' da dikkati çeken assemblage sanatı, 50'li ve 60'lı yıllarda yaygınlaştı İster sanayi artıkları (R Stankiewlcz) ya da kalıplanmış alçıdan biçimlerin kullanımıyla (P Agos-tini) belirginleşsln, ister gerçeküstücü bir çevre boyutlarına ulaşsın (Bruce Conner [doğm 1933] ve Kienholz; bu İki sanatçı, Kaliforniya'da doğan ve funk art adı verilen akıma yakınlık duydu), assemblage, pop art'ın İşlediği kentsel ve günlük temaları paylaştı

Pop art'a özgü bu temalar G Segal'in kalıba dökülmüş insan heykellerinde bunalımlı bir görünüme bürünürken, Oldenberg'ln nesnelerinde alaycı bir yorum kazandı Ama, yeni soyutlama (George Sugarman, Kelly) ve minimal* sanat (D Judd, R Morris, T Smith, C André, Larry Bell, Dan Flavin) akımlarıyla, sorunlar değişti ve üçboyut-luluk, bir yüzey-madde-uzam ilişkisine indirgendi; land-art'ta olduğu gibi, heykelin kendisi tartışma konusu yapıldı Bunun karşısında, Duane Hanson ve John De Andrea'nın hiperrealist heykellerine, en soğuk biçimiyle nesnel bir gerçekçilik egemen oldu

Alıntı Yaparak Cevapla

Amerika Birleşik Devletleri-United States of America (USA)

Eski 06-02-2010   #12
Şengül Şirin
Varsayılan

Amerika Birleşik Devletleri-United States of America (USA)



MÜZİK

Kökenleri geçmişin karanlıklarında kaybolmuş kızılderlll şarkı ve dansları bir yana bırakılırsa, amerikan müziğinin ilk örnekleri, Afrika'dan, gêtlrilenvllk zenci kölelerin Vlrginia'ya ayak bastıkları XVII yy başlarında, Yeni ingiltere'ye pürltenler tarafından sokulan mezmurlar ve şarkılardır Kısa bir sürede, bütün kolonilerde müzik yaşamı başladı: ilk şan (1733) ve org resitalleri (1737), ilk opera gösterileri (1735) Charleston'da, ilk senfonik konserler (1735-1743) New York ve Bethlehem' de düzenlendi Çok sayıda avrupalı mü-zikçlnin ülkeyi dolaşmaya başladığı sırada, Amerika doğumlu İlk besteciler, şarkıları (Francis Hopklnson, 1737-1791 ) ya da "füg biçiminde havalar"ıyla (William Billings, 1746-1800) kendilerini tanıttılar Ama, ciddi müzik eğitiminin ve düzenli etkinlik gösteren derneklerin yanı sıra, amatörlükten kurtulmuş özgün bir anlatımın doğması için XIX yy'ın ortalarını beklemek gerekti Kızılderili temalarını ilk kez kullanan Anthony Philip Heinrich (1781 -1861),Lowell Mason(1792-1872), John Knowles Paine (1839-1906) ve Boston okulundaki öğrencileri, Arthur Foote (1853-1937), Horatio Parker (1863-1919), George W Chadwick (1854-1931), Daniel Gregory Mason (1873-1953) ve Edward Burllngame Hill (1872-1960), müzik alanındaki bu atılımın başlıca temsilcileridir Edward Mac-Dowell (1861-1908) ise, kuşağının, amerikan folklorundan esinlenen en özgün sanatçısıdır Yüzyılın sonuna değin Avrupa'ya bağımlı olan amerikan müziği, sırayla romantizm sonrası germen müziğinin, konservatuvar müdürü olarak New York'ta verlesen ulusal bir müziğin destekleyicisi olan Dvorâk'ın ve fransız izlenimcilerinin etkisinde kaldı Alsace kökenli Charles Martin Loeffler (1861-1935), John Alden Carpenter (1876-1951 ) ve Charles Tomlinson Griffes (1884-1920) özellikle fransız izlenimcilerinin etkisinde kalırken, Cari Rugg-les (1876-1971) onlkitonculuğa yöneldi; Charles ives (1874-1954) ise, özgün çok-eksenlillk, eksensizlik ve polimetri formülleriyle geleneksel teknikleri altüst etti

Daha sonraki besteciler, özgün bir amerikan anlatımını ve formülünü araştırırken, seçmeciliği de elden bırakmadılar ve deneysel müziğe yöneldiler (Cowell, Virgil Thomson, Roger Sessions, Leo Ornstein, Leo Sowerby) XX yy'ın ortalarına doğru, George Gershwin'e (1898 -1937) ününü sağlayan ve Aaron Copland (doğm 1900), Walter Piston (1894 -1976)ya da George Antheil(1900-1959) gibi bestecilerin de benimsediği cazla "klasik" müzik yapısını kaynaştırma denemeleri, uzun bir süre, cazın giderek ağır basacağı izlenimini uyandıran başarılı sonuçlar verdi Ne var ki, cazın etkisi, ABD'de yerleşmiş olsun ya da olmasın, Ernest Bloch, Nadia Boulanger, Ernst Krenek, Vincent d'indy, Béla Bartök ya da Paul Hindemith gibi büyük avrupalı eğitmenlerin ünü ve Stravinskiy, Schön-berg, Honegger, Ollvier Messiaen gibi birçok bestecinin Avrupa'dan getirdikleri teknikler karşısında geriledi

1920'den bu yana amerikan müziğinde bütün üsluplara rastlanabilir: Howard Hanson (doğm 1896), Paul Creston (doğm 1906), Norman Dello Joio(doğm 1913), David Diamond (doğm 1915) ve Peter Mennln'in (doğm 1923) yeniklaslkçiliğl; William Schuman (doğm 1910), Randall Thompson (doğm 1899) ya da Nlkolay Nabokov'un (1903-1978) yeniromantizml; Elliott Carter'in (doğm 1908) eksenliliği; Ross Lee Flnney (doğm 1906), Wallingford Rlegger (1885-1961), daha sonra Harold Shapero (doğm 1920), Ben Weber (doğm 1916), Gunther Schuller (doğm 1921) ve Eugene Kurtz'un (doğm 1923) onlkitonculuğu; Otto Luening (doğm 1900), Vladimir Ussachevsky (doğm 1911), Percy Grainger (1882-1961), Leslie Basset (doğm 1923), Douglas Leedy (doğm 1938), Richard Grayson (doğm 1941), David Cope (doğm 1941), David Bruce Berry (doğm 1947) ve John Adams' ın (doğm 1947) elektronik müziği ve John Cage'in (doğm 1912) uzun süre önderliğini yaptığı öncü müzik Bestecilerin çoğu, seçmeci olduklarını açıkça belirtirler (Samuel Barber, Henry Brant [doğm 1913], Leonard Bernstein, vb) ve bu sanatçıların değişik anlayıştaki yapıtlarını dinleyiciler aynı ilgi ve dikkatle İzler Fransız kökenli Edgar Varèse (1883 -1965), Milton Babbitt (doğm 1916), Lukas Fos6 (doğm 1922), Morton Feldman (doğm 1926), Earle Brown (doğm 1926) ya da Christian Wolff (doğm 1934) gibi en ünlü deneysel müzik bestecileri, seçmecilik adına yerlerini kendilerinden sonraki kuşağa bırakmışlardır: David Tudor (doğm 1926), Robert Ashley (doğm 1930), Terry Riley (doğm, 1935), Gordon Mumma (doğm 1935), Robert Leonard Moran (doğm 1937), Richard Higgins (doğm 1938), DaryJohn Mizelle (doğm 1940), Daniel Lentz(doğm 1942), Charles Amlrkhanian (doğm 1945), John Beaulleu (doğm 1948) ya da Beth Anderson (doğm 1950)

Herhangi bir biçim arayışının dışında kalan ve özellikle geniş bir İzleyici kitlesine ulaşmayı amaçlayan amerikan müzikli güldürülerinin yaratıcıları, Victor Herbert (1859-1924) ile Reginald De Koven'dlr (1859-1920) Rudolf Friml (1879-1972) ve Sigmund Romberg'in (1887-1951) ardından Jerome Kern (1885-1945), irvlng Berlin ve Cole Porter bu türü geliştirdiler Evrensel bir dinleyici kitlesine pek ulaşmış sayılmasalar bile, amerikalı opera
Louis Gruenberg'in Emperor Jones'u (1931), George Greshwln'in Porgy and Bess'i (1935), Gian Carlo Menotfi'nin Medium (1946), Telefon (1947) ve Konsolos' u (The Consul, 1950) Ayrıca, müzik etkinliklerini canlı tutmak, özellikle de büyük orkestraları kurmak (Philadelphia, Chicago, New York, Boston) İçin geniş olanaklardan yararlanıldığını da belirtmek gerekir

SİNEMA

1877'de, Muybrldge, birçok aygıtı art arda çalıştırarak durağan fotoğrafları hareketli olarak göstermeyi başardı Edl-son'ın 1887'de başlayan ve önceleri fonografı örnek alan çalışmaları, 1894'te "kinetoskop"u ortaya çıkardı Bu aygıt, Black Maria stüdyosu'nda Buffalo Bill ya da dansöz Amy Muller gibi ünlüleri görüntülemeye olanak verdi Bu filmler perdeye yansıtılmıyor, gözü bir merceğe dayayarak seyrediliyordu Edison tarafından piyasaya sürülen Armat'nın "vitaskop"u, 1896'da New York'ta ilk film gösterisinin yapılmasını sağladı Küçük gösterim salonları "klnetograflar"ı kullanmayı sürdürürken, İlk sinema salonları da sayıca arttı 1905'te, 5 sente gösteri yapan "Nlc-kelodeon'îar açılmaya başladı

Önceleri New York çevresinde gelişen sinema sanayisi, 1910'dan başlayarak, haftada 26 milyon seyirci çekti Patent çekişmeleri yüzünden güç durumlara düşen bu sanayi dalı, sonunda, bazen birtakım yabancı film aşırmaları da yaparak (bunun başlıca kurbanı, Meliès'ti) Avrupa sinemalarının rekabetinden kurtuldu O günden sonra, amerikan sinemasını refaha ulaştıracak iki ana koşul gerçekleşmiş oluyordu: birincisi, kentleşmeye ve göçmenlerin bu sözsüz gösteriye gösterdiği ilgiye bağlı olarak artan seyirci sayısı; ikincisi, film yapımevlerlnin çıkar kaygısı kadar, amerikan seyircisinin Edison yapımevl'yle çalışan Edwin S Porter, filmlerinde yerel kahramanları yüceltti (The life of an American Fireman, 1903); şiddet eylemini (The Great Train Robbery, 1903) ve çapkınlık öğesini sinemada İlk kez kullandı (The Gay Shoe Clerk, 1903); anlatı kurgusu ve gösterişli sahnelerin basit biçimde bir araya getirilişinden özgürce yararlandı Edison'ın başlıca rakibi, Biograph yapımevi oldu; burası İçin yaptığı filmlerde David Wark Griffith, dram duygusunu, görüntü beğenisini ve yenilikçi yeteneğini ortaya koydu (1908-1913) Onun yönetiminde oyuncular (Glsh kız kardeşler, Mary Plckford, Mae Marsh, Henry B Walthall, Lionel Barrymore) beyazperdenin isteklerine uyarlanan yeni bir sanatı keşfettiler Amerikan sineması, o dönemde, büyük anlatı kalıplarını (kaygılı bekleyiş, kaçıp -kovalama, savaş) ve başlıca simgesel dekor ve kahramanlarını (Batı, Güney, ayaktakımı, masum genç kız) yarattı Bu dönemin filmleri, kısa olmalarına karşın, türlerin oluşmasını sağladı: hareket filmleri, melodram, tarihsel film ve western

1908'de bir kartelde toplanan yapımcılar, kendi başına çalışan rakiplerle çatıştılar ve sinema salonlarını denetim altına almayı başaramadılar 1912'de kurulan Keystone yapımevi "bürlesk" tipi güldürülere ağırlık verdi Adolph Zukor ve William Fox gibi sinema salon İşletmecileri, film yapımına başladılar Birinci Dünya savaşı'nın, Avrupa sinemasının rekabet gücünü ortadan kaldırmasıyla yeniden güçlenen amerikan sinema sanayisi, dikey bir yoğunlaşmaya ulaştı Jesse Lasky'nin Paramount yapımevi, Zukor'ın Famous Players'i ile birleşti (1915) 1924'te kurulan Metro-Goldwyn-Mayer, Loew'stiyatro salonları zincirini ele geçirdi Cari Laemmle'ın Universal'ini örnek alan bu güçlü yapımevlerl, kısa sürede tiler Film çekimlerinin büyük bölümü burada yapılmaya başladı Hollywood büyükleri, bağımsız sinema salonu sahiplerine yalnız kendi filmlerini oynatmayı kabul ettirdiler ve orta sınıftan seyirciyi artırmaya çalıştılar Böylece, uzun metrajlı filmler yaygınlaştı ve sinemalar gitgide büyük ve lüks salonlar haline geldi

Triangle yapımevi'yle çalıştığı kısa sürede bürlesk uzmanı Griffith, Mack Sen-nett ve Reginald Barkerin The Italian (1915) filmi ile William S Hart westernle-rinln yapımcısı Thomas ince, Maurice Tourneur ile birlikte, bu yeni anlatım aracının sanatsal gelişimine büyük katkılarda bulundular Bir milletin doğuşu (Birth of a Nation) [1915], Hoşgörüsüzlük (intolerance) [1916], Broken Blossoms (1919), Way Down East (1920) ve Orphans of the Storm (1921) gibi filmler, Griffith'in görsel ve anlatısal buluşlarını olduğu kadar, büyük dekorlarını, güç koşullarda gerçekleştirilmiş çekimlerini ve amerikan sinemasının başarı simgeleri olan yıldız oyuncuları da tüm dünyada üne ulaştırdı

"Yıldız sistemi", yavaş yavaş her türün kendine göre bir "yıldız'inın oluşmasına yol açtı: seyirci için Charles Chaplin, Fatty Arbuckle, Buster Keaton ya da Harold Lloyd, komik tipler olarak kalırken, The-da Bara ve daha sonra Rudolph Valentino, kadın ve erkek çekiciliğinin simgeleri, William S Hart, Douglas Fairbanks ya da "Broncho Billy" Anderson, serüven kahramanları, Sessue Hayakawa ve daha sonra Lon Chaney de korkutucu kahramanlar oldular Sağlam parasal temellere dayanan Hollywood klasikçiliği doğmuştu artık Bu katılıktan kurtulmak için Griffith, Chaplin, Fairbanks ve Mary Pickford, 1919'da United Artists (Birleşik sanatçılar) yapımevi'ni kurdular ve kendi filmlerini yaptılar

1920ierde sinema sanayisi en az 6 ya-pımevinin egemenliği altına girdi: Paramount, Metro-Goldwyn-Mayer, Fox, First National, Warner Bros ve RKO Haftada 100 milyonun üstünde amerikalı seyirciye yılda 700 dolayında film sunuldu Bir tek yapımevinin kârı, çoğu kez 5 milyon doları aşıyordu Cecil B De Mille'in destanlarından Chaplin'in yapıtlarına varıncaya dek, değişik amaçlar ve nitelik düzeyleri gözleniyordu: ama her zaman, seyirciyi büyülemeyl ön planda tutan açık seçik anlatımlı, hareketli, basit yapıtlar söz-konusuydu James Cruze, Herbert Bre-non, Rex ingram ve Fred Niblo bu dönemin yetenekli yönetmenleri arasında yer aldı Griffith ve Chaplin'in dışında en özgün dehalar arasında, sert bir natüraliz-me yönelen Stroheim, giderek alaycı ve cinsel nitelikli imalara daha çok yer veren Lubitsch, plastik değerlere büyük önem veren Clarence Brown, güldürüsünü düşsel bir evrene oturtan Harry Langdon dikkati çekti Bu yeni eğilimler, Hollywood' un yaşama biçimindeki aşırı özgürlük, amerikalı seyirci kitlelerini kaygılandırdı; bu tepkiler kimi skandallar sırasında, kimi zaman sert bir biçimde açığa çıktı Ford'un westernleri, Dwanin güldürüleri ya da Keatonin "bürlesk" filmleri zararsız sayıldılarsa da, Chaplin'in (Yumurcak [The Kid] 1921; Parisli kadın [A Woman of Paris] 1923; Altına Hücum [The Gold Rush] 1925), Stroheimin (Greed, 1924) ve Vidor'ın filmleri (Büyük resmigeçit [The Big Parade] 1925; The Crowd, 1928) için aynı şey sözkonusu olmadı; bu yapıtlar seyirciye yeni ahlaksal ve siyasal düşünceler sundular Öte yandan Hollywood, estetik değerler üzerindeki ödünvermez tutumlarıyla ün yapmış büyük yabancı yönetmenleri kendine bağlayarak seyircisinden kopma tehlikesiyle yüz yüze geldi Bunlar arasında, duyarlı ve akıcı üslubuyla Murnau, anlatımcılık mirasıyla Leni, şi-irselliğiyle Sjöström ve açık seçikliğiyle Stiller, Hollywood'un çeşitlilikten uzak, tek tip anlatım diline değişik örnekler kazandırdılar Aynı biçimde, Borzage simgeci bakışı, Sternberg de resimsel duyarlılığıyla filmlerinin natüralist görünümlerini ince bir biçimde yalanladılar

Kimi yönetmenlerin başarısına ve yeni Hollywood ahlakını temsil eden Greta Garbo'nun ulaştığı büyük zafere karşın, 1920'lerin sonlarına doğru, amerikalı yönetmenlerle onlara duyduğu güveni yitirmiş seyircinin arası açıldı Öte yandan radyonun rekabeti, bir bölüm seyircinin evine kapanması tehlikesini doğurmuştu Tüm bu nedenler sesli filme geçişi çabuk-laştırdı The Jazz Singer (1927) filmi, bir şarkının ortasında Al Jolson tarafından söylenmiş birkaç sözü içeriyor, buna karşılık yeni bir dönemi başlatıyordu Burada, tekniğin zaferi, yalnızca ilerlemeye susamış bir seyirciyi doyurmuş olmakla kalmıyor, aynı zamanda film kişiliklerinin çok daha yalın ve dolaysız biçimde yansıtıla-bilmesini sağlıyordu Böylece James Cagney, Gary Cooper, Spencer Tracy, John Wayne, James Stewart ve Henry Fonda gibi çok tutulan yeni erkek oyuncularla Joan Crawford, Ginger Rogers ve Bette Davis gibi daha etkili genç kadın oyuncular ortaya çıktı

Michael Curtis, Howard Hawks, William Wellman ve Raoul Walsh gibi yönetmenlerin etkisiyle Hollywood, gerçekten çok hızlı biçimde, sesli filme uygun düşecek bir sinema dili yarattı Yeni anlatımın belirgin özellikleri, konuşmaların kısalığı, film kişiliklerinin çarçabuk ve açık seçik çizilmesi ve öykünün canlılığıydı Bu ortalama anlatım, çok çeşitli türler içinde, 1960 yıllarına değin, amerikan sinemasının tipik dil özelliği olarak sürdü Warner Bros yapımevi ve polisiye filmler, bu yeni dilin oluşturulmasında özel bir rol oynadı Aileyi konu edinen şarkılı melodramların ardından, 20'li yılların sonundan başlayarak, güldürü ve müzikli güldürüler, konuşmaları azaltmaya ve oyuncuların oyun temposuna canlılık kazandırmaya katkıda bulundular

Sanatsal alandaki bunalımlar, film sanayisinin yapısında büyük değişikliklere yol açmadı Böyle olmakla birlikte, First National, sesli filmin öncüsü ve bu işten kâr eden başlıca yapımevi olan Warner Bros tarafından ele geçirildi Daha küçük bir yapımevi olan Harry Cohn'un Columbia's!, kısa sürede, özellikle de Frank Capra güldürüleri sayesinde büyükler arasına girdi Buna karşılık, 1930'ların başında sinema, ABD eyaletlerindeki birbirine benzemez ve çok sayıdaki yerel sansür kurallarının yarattığı güçlüklerden ayrılabilmek için, bir otosansür uyguladı Bu uygulama Hollywood'u, cinselliği anlaşılmaz bir biçimde yansıtmaya zorladı Bununla birlikte bu sert kurallar, Hollywood' un hayalgücüne büyük katkılarda bulundu; belli çağrışımlar yaratan tipler ve görüntüler bakımından çok zengin bir dünya ortaya çıkardı Bu uygulama, ancak 1950'lerin sonlarında eleştirilmeye başlanacak ve sonraki on yılda ortadan kalkacaktı Öte yandan, üretimi canlandıran iki filmlik programlar, çoğu kez küçük yapı-mevleri (Republic, Monogram) tarafından yaygınlaştırılmaya başladı; bunlar B kategorisi sayılan küçük bütçeli filmler yaptılar Anthony Mann, Budd Boetticher, Don Siegel gibi yönetmenler, bu filmlerle deneyim kazandılar Ayrıca sesli amerikan sinemasının, ingiliz dilinin yaygınlığı sayesinde, benzersiz bir dış pazardan da yararlandığını belirtmek gerekir

Sesli filmin başlarından İkinci Dünya savaşı sonuna dek, Hollywood büyük bir zenginlik elde etti Kuşkusuz, sesli çekimde kullanılan mikrofonlar, önceleri kamerayı hareketsizleştlrmişti; ama Lubitsch ve Mamoulianin çabalarıyla bu durum giderek değişti Artık, seyirci şarkılardan bıkmıştı; ama Busby Berkeley'in büyük ko-regrafileri ve Fred Astaire'in dansları, seyirciyi müzikli güldürüyle yeniden barıştırdı; bu tür, yapımcı Arthur Freed ile Vincente Minnelli, Gene Kelly, Stanley Donen, Charles Walters gibi yönetmenler sayesinde 1950'lerin ortalarına değin başarısını sürdürdü Kuşkusuz, "western", sesli filme pek iyi uyarlanmış görünmüyordu; ama John Ford, Cehennemden dönüş (Stagecoach) [1939] ile bu türü eski parlaklığına kavuşturdu Yeni tip bir güldürü (Capra, McCarey, Cukor, Hawks), toplumsal yaşamda gönül ilişkilerinin güçlüğünü alaya aldı; bu tür filmler, Gary Grant ya da Katharine Hepburn gibi oyuncuların canlı kompozisyonlarıyla büyük ilgi gördü Öte yandan, Marx Kardeşler ya da Laurel-Hardy ikilisi (Jerry Lewis' den önce) sessiz dönemin yalnız güldürmeye yönelik komedi anlayışını başka biçimlerde sürdürdüler


Darryl Zanuck, irving Thalberg ya da David Selznick gibi becerikli yapımcıların yönetimindeki bu sistem, hiç kuşkusuz, bireysel anlatımlara ve sanatsal buluşlara pek uygun değildi Bunun başlıca İstisnası, Orson Welles'in Yurttaş Kane'i (Citizen Kane) [1941] oldu Ama aynı sistem, Hollywood'a, seyirci düşüşüyle yaşanan bunalımı (1931-1935) aşma, savaş öncesi ve sırasında anti-nazi propaganda çabalarına etkin biçimde katılma olanağı verdi Avrupa'nın yüz yüze geldiği yıkımlar, zaten önemli sinemacıların ABD'ye gelmelerine yol açmıştı Fritz Lang, Jean Renoir,Max Ophuls,Billy Wilder, Alfred Hitchcock, Otto Preminger ve Douglas Sirk, bu yeni çevreyle az çok bütünleşebildi-ler O dönem ABD sinemasının en önemli temsilcileriyse John Ford, Howard Hawks, Vincente Minnelli, George Cukor, Allan Dwan, Jacques Tourneur ve William Wyler'di Sternberg, Welles ve Vidor ise darkafalılığın kurbanı oldular Türlere ve yıldızlara dayalı sistem varlığını sürdürdü: Humphrey Bogart'lı polisiyeler, Errol Flynn'lı serüven filmleri, Judy Garlandiı şarkılı filmler
Ama savaştan sonra seyirci sayısı birdenbire düştü

Nedeni, televizyonun yay-gınlaşmasıydı: 1920'lerin sonundan 1940'ların ortalarına dek, haftalık seyirci sayısı 80 milyon dolayındaydı; bu sayı 1950'de 60 milyona, 1960'ta 45 milyona, 1970'te 20 milyonun altına indi Aynı durum, dış pazarlarda da görüldü Bu dönemde sinema çalışanları gitgide daha çok hak isteminde bulundular 1980'lerin hemen başında uzun süren bir oyuncular grevi yaşandı Komünizm düşmanı bir engizisyonun ikiye böldüğü (1947-1952) Hollywood, bir inanç bunalımına girdi Sinema sanayisi, kârlılığını, ancak üretimi düşürerek koruyabildi: savaş sırasında yılda 500 dolayında olan uzun film sayısı, 1954' te 300'e, 1959'da 200'ün altına ve 1975'te 160 dolayına düştü 1960'lar ve 1970'lerde, Elizabeth Taylor ve Charlton Heston gibi büyük yıldızlara dayalı pahalı üstünyapımlar ön plana geçti Bunlar kimi zaman para getirirken (Wylerin Ben -Hur'u [1959]; G Lucasin Yıldız savaşları [Star Wars] 1977), kimi zaman da büyük zararlara yol açtı (J Mankiewicz'in Kleopat-ra'sı [Cleopatra] 1963; M Cimino'nun Cennetin kapısı [Heaven's Gate] 1980)

Parasal bakımdan bu güçlükler, önce bir yatırım ve gelir kaynağı çeşitliliğine, sonra teknik ve sanatsal gereçlerin elden çıkarılmasına neden oldu Hollywood ya-pımevleri, giderek özgüllüklerini yitirdiler Yapımevleri, sinema salonu işletmeciliği yapmalarını engelleyen yasanın da zorlamasıyla (1949-1954), filmlerini televizyona kiralamayı ve çoğu kez de TV için film yapmayı kabul ettiler Ancak bu yapımevleri 1960'larda, sinema dışı sermaye gruplarınca satın alındı

Bu kalkınma çabaları sonunda, sinemada çeşitli yenilikler doğdu: "drive-in"ler (otomobil içinde film izlenen dev açıkha-va sinemaları), bağımsız film yapımlarının artışı, renkli filmin yaygınlaşması, sinemaskop tekniği (1953), 70 mm'likfilm kullanımı (1959), ses (Dolby, 1975) ve görüntüleme alanlarında kaydedilen önemli ilerlemeler (Steadycam, 1977) Sanat kaygısı ağır basan ve daha gerçekçi filmler yapan yeni bir yönetmen kuşağı ortaya çıktı: Mankiewicz, Huston, Ray, Fuller, Penn, R Brooks, Kazan gibi adlar sinema dilini çağdaşlaştırmayı amaçladılar Bunun için ruhçözûmlemesine yönelerek işledikleri kişiliklerin gerçeklik duygusunu artırmaya çalıştılar; televizyonun çocuksu programlarından usanan seyircileri yeniden sinemaya çekmek için, siyasal konulara eleştirel bir bakış getirdiler Marlon Brando, Paul Newman, Marilyn Monroe gibi sanatçılar o dönemde, beyazperdede derinlikli oyun biçimleriyle dikkati çektiler Yine de onların sanatsal başarıları, gişe sorunlarını çözmeye yetmedi

1970'lerde yeniden başlamış görünen canlanmaya karşın, amerikan sineması genelde zayıf kaldı Ama bu durum, yeni yönetmenlerin parlak başlangıçlar yapmalarını engellemedi: Robert Altman, Bob Rafelson, John Boorman, Francis Ford Coppola, Stanley Kubrick, Jerry Schatzberg, Steven Spielberg ve Martin Scorsese, 1950 koşullarında gerçekleştirilmesi olanaksız, kendilerine özgü yapıtlar ortaya koydular Öte yandan geleneği sürdüren Sydney Pollack oldu

Savaş sonrası dönemde, çoğu new yorklu bağımsız yönetmenler de (Lea-cock, Shirley Clarke, Wiseman, De Antonio) Flaherty tarafından kurulan belgesel-ci geleneği sürdürdüler ya da "öncü" sinemayı geliştirdiler (Maya Deren, Andy Warhol) Woody Allen ve John Cassavetes gibi başka new yorklularsa Hollywood üslubuna bağlı kaldılar

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.