Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Kültür - San'at & Eğitim > Ülke & Şehirler > Türkiye > Karadeniz Bölgesi

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
bilgi, çorum, hakkında

Çorum Hakkında Bilgi

Eski 08-10-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Çorum Hakkında Bilgi



Çorum

Çorum İli, tarihin derinliklerinden günümüze dikkate değer izler taşıyan bir bölgedir Her tarafında en eski tarihlerden bugüne kadar gelmiş değişik medeniyetlere ait kalıntılara rastlanır Hititler Anadolu egemenliğine bu bölgeden başlamışlardır
Bölgede bu uygarlık kalıntıları bitişik veya üst üste bulunmaktadır Bir Hitit höyüğü yanında bir Frig, Roma, Bizans devri mezarı veya taban mozaikleri, diğer yanda Selçuklu Kervansarayına ait yıkıntı yerleri ve onun yanında Osmanlı eserlerine rastlamak mümkündür
Çok sayıda tarih öncesi devrin en belirgin özelliğini taşıyan tabii ve yapma mağaralar mevcuttur Yazılı tarih öncesi ve sonrası uygarlıkların kalıntıları, yapılan kazılarla gün ışığına çıkmakta ve Çorum bölgesinin uygarlık tarihinde eski bir medeniyet merkezi olduğunu göstermektedir
ÇORUM ADININ KÖKENİ-
Çorum adının kaynakları ile ilgili muhtelif rivayetler ve bilgiler vardır
a- Bizans Kaynaklarına Göre
Anadolu’nun Türkleşmeye başladığı 1071 Malazgirt Meydan Savaşından çok önce Türk boyları yavaş yavaş Anadolu’ya sızmaya ve yerleşmeye başlamışlardır Bu tarihte Bizans’a bağlı olan Çorum, Nikonya (Yankoniye) adını taşımaktaydı
b- Danişmendname’ ye Göre
Melik Ahmet Danişmend çetin savaşlardan sonra Bizans’ın elinden Çorum bölgesini alırHalk müslüman olup bağlılık gösterir Ancak bu tutumları, Melik Ahmed’ i ve ileri gelen komutanları bir ziyafette zehirlemek istemelerinden dolayı bir tuzaktır Bu kötü niyetlerini ve şehrin bir depremle tamamen yıkılacağını Melik Ahmet bir gece rüyasında görür Melik Ahmet bu rüyanın verdiği endişe ile uyanırken şehir sallanmaya başlar Askerlerini ve arkadaşlarını derhal kaleden çıkarır
Kaledeki Bizanslılar müslümanların çekilişinden memnun kalarak kaleyi tekrar kapatarak savaş hazırlığına başlarlar ve yeniden dinlerine dönerler Fakat deprem yeniden şiddetlenerek kale ve şehir tamamen harabeye döner Bizanslılara bu saldırılarından dolayı, suçlu anlamına gelen “Cürümlü” adı verilir, zamanla bu “Çorumlu” olur
c- Evliya Çelebi Seyahatnamesine Göre
Evliya Çelebi Seyahatnamesinin IICildi 407sahifesinde bölgenin havasının astım hastalarına iyi gelmesi nedeniyle, Selçuklu Sultanı Kılıç Arslan hasta oğlu Yakup Mirza’ yı ve yüzlerce çorluyu (bakımsız, zayıf, hastaları) buraya göndermiş ve bunlar sağlıklarına kavuşmuşlardır Bundan dolayı şehre Çorum denilmiştir
d- Çorum’un çevresinin dağlarla çevrili oldukça geniş bir ova olmasından dolayı (Çevrim) denildiği, halk ağzında Çorum’a dönüştüğü söylenmektedir
e- Çorum (önceleri bazen Çorumlu) Türklerin bölgeye gelmesiyle bu adı almıştır Çorum veya Çorumlu adının Oğuz boylarından Alayunt’lu boyunun bir oymağına ait olduğu belirtilmektedir
İSLAM ÖNCESİ ÇORUM-
Çorum bölgesi, tarihi ve kültürel açıdan günümüzden 7000 yıl öncesine kadar uzanan bir geçmişe sahiptir Bölgede sırasıyla Kalkolitik (Taş), Eski Tunç Çağı, Asur Ticaret Kolonileri, Hitit, Frig, Helenistik, Galat, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine ait eserlere rastlanmaktadır
Paleolitik (Yontma Taş) ve Neolitik (Cilalı Taş) Devirler
Çorum bölgesinde yapılan arkeolojik kazılarda az sayıda bulunan bazı taş aletler, bu bölgede Yontma Taş (Paleolitik) ve Cilalı Taş Devrinin (Neolitik) yaşandığına ilişkin kanaat oluşturmakla beraber, bu devirlere ait yerleşmeler konusunda kesin bir sonuç elde edilememiştir
Kalkolitik Devir (Taş Çağı) MÖ 5000-3000
Çorum ve çevresinde ilk yerleşim MÖ 5000 yıllarına, Kalkolitik dönemin 4 aşamasına rastlar Yörede kazısı yapılan merkezlerin hemen hepsinde, Kalkolitik çağa ait kaplar ve bakırdan yapılma malzemeler bulunmuştur Ayrıca yörede diğer maden yataklarının bulunması, teknolojik evrimi çabuklaştırmış ve bölgede zengin etnik grupların ve krallıkların ortaya çıkmasında etkili olmuştur Bu devir eserlerine Alacahöyük, Büyük Güllücek, Boğazköy, Eskiyapar ve Kuşsaray’ da rastlanmıştır Yerleşimler bu dönemden itibaren devamlılık göstermiştir En önemli Kalkolitik yerleşme, Alaca’nın Büyükgüllücek köyünde yapılan kazılarda ortaya çıkmıştır
Bu dönem mimarisinde Orta Anadolu için tipik 2-3-4 odalı evler, elde yapılmış siyah, gri, kırmızı renkli seramikler, bu devir için karakteristiktir Bu dönemde damga mühür kullanımı yaygınlaşmış, idollerin (şematik insan tasvirleri) sayısı artmıştır
Tunç Çağı (Maden Devri) MÖ 3000-1000
Çorum İlinin tarihinde en önemli dönem Tunç Çağıdır Bakır ve kalayın karıştırılmasıyla elde edilen “tunç” döneme de ismini vermiştir MÖ 3000-1000 yıllarına kadar süren bu dönem üçe ayrılır
a) Eski Tunç Devri (MÖ 3000-2000)
Çorum ve çevresinde MÖ 3000 yıllarında etrafı surlarla çevrili pek çok şehir devletinin varlığı, yapılan arkeolojik kazılarla belirlenmiştir Başlangıçta nadir eşyanın yapımında kullanılan Tunç, henüz yaygınlaşmamıştır Eski Tunç I evresine bazen Bakır Devri de denmektedir Bu dönem 500 yıl kadar sürmüştür Bu sürenin sonunda Tunç eşyalarının yapımı ve kullanımı yaygınlaşmaya ve halka mal olmaya başlar Bu döneme de Eski Tunç II Dönemi denir ve MÖ 2500-2300 yılları arasında yaşanmıştır Alacahöyük, bu dönemin en zengin şehirlerinden biri olarak karşımıza çıkar Eski Tunç III Döneminde (2300-2000) Anadolu, çok sayıda şehir devletlerinden oluşan, oldukça renkli etnik bir görünüm sunan, kavimler topluluğu halindedir Alacahöyük beldesinde yapılan kazılar sonunda elde edilen eserler, Tunç Çağı’nın III Dönemine aittir
Anadolu’da bu devirde zengin şehir devletleri kuran kavim Hattiler’ dir Hattiler Anadolu’ da ismi bilinen en eski yerli kavim olarak karşımıza çıkmaktadır
b) Orta Tunç Devri
Anadolu’da Asur Ticaret Kolonilerinin ve Eski Hitit Devletinin ortaya çıktığı dönemdir Eski Tunç çağından yazının kullanılmaya başlanmasıyla ayrılır
Asur Ticaret Kolonileri Çağı (MÖ 1950-1850)
MÖ II bin yılı başlarında Anadolu zengin ve bayındır bir yerleşim yeriydi Anadolu’nun bu durumunu bilen Mezopotamyalılar Asur Devletinin önderliğinde Anadolu’yla ticaretlerini geliştirdiler Asurlular dokuz Anadolu kentinin yanına Pazar şehri “Karum” kurdular Boğazköy de (Boğazkale) “Hattuş-Karum” adıyla kurulan şehir, bu ticaret merkezlerinden biriydi Asur’ a bağlı olan bu Karumlar ticaret ve yol güvenliği için yerel yöneticilere vergi veriyorlardı
Bu ticaret ilişkileri Anadolu’yu kültürel, ekonomik ve politik yönden etkilemiştir MÖ 2000 yıllarında Anadolu yazıyı tanımıştır
Bu çağın önemli eserleri silindir ve damga, mühürler, tabletler, insan ve hayvan heykelcikleri ile hayvan biçimli içki kaplarıdır (riton) Çanak-çömlek yapımı, çarkın kullanılmasıyla büyük gelişme göstermiştir Anadolu’da yaşamakta olan sanat, yerli gelenek ve görenekler Mezopotamya’ dan gelen etkilerle gelişmiş, yeni bir boyut kazanarak daha sonraki Hitit sanatının temelleri atılmıştır
Hitit Çağı (MÖ 1650-1200)-
Asur Ticaret Kolonileri dönemi, sosyal ve siyasal yeni görüşlerin ortaya çıkmasını sağlamıştır Yerel Prenslerle yönetilen Anadolu’da, Mezopotamya’daki gibi merkezi devlet fikri gelişmiş ve sonucunda iç mücadeleler başlamıştır Hint-Avrupalı bir kavim olan Hititler, MÖ3000 yıllarının sonunda küçük gruplar halinde Kafkaslar üzerinden Anadolu’ ya girerek yerli halk Hatti nüfusu ile karıştılar
Hititler, Asurluların Anadolu’ dan çıkma zorunda kalmasıyla devlet idaresini ellerine almışlardır Anadolu’nun yerli halkıyla kaynaşıp Hitit Devleti’ni kurmuşlardır Bu devletin kurucusu Labarna‘dır Başkenti ise Hattuşa’ dır (Boğazkale)
Hitit tarihi MÖ 1650-1450 eski krallık ve MÖ 1450-1200 Hitit İmparatorluk Devri olmak üzere iki safhada incelenir Hitit Devletinin kuruluşundan itibaren, sanattaki Mezopotamyalı unsurlar kaybolarak, Anadolu’nun yerli sanatıyla birleşmiştir Sanatta, boyutları büyümüş anıtsal eserler ortaya çıkmıştır Mabetler, saraylar, sosyal yapılar, kaya kabartmaları ve orthostatlarla (bina cephelerinde alt sırada yer alan kabartmalı taşlar) önceki sanattan ayrılır
Hitit Siyasi Tarihi-
MÖ 1800 yılları, Anadolu tarihinin başlangıcı yerli Aglutinant dil grubuna ait Hattiler ve Hint Avrupalı Hititler hakkında ilk bilgilerin edinildiği dönemdir Bu çağ, Hitit kültürünün başlangıç ve gelişme aşamalarının kaynağıdır MÖ 2500-2000 yılları arasında Kuzey Kapadokya ve Orta Karadeniz bölgesinde gelişmiş kültürün temsilcisi Hattiler’ di Şehir devletleri tarafından yönetilen bu bölgenin müstahkem şehirleri, kral mezarları, hazineleri, Hatti kültürünün simgeleridir MÖ 2000 yılları sonlarında büyük savaşlar sonucunda çıkan yangınlarla sona eren bu çağı, Asur Ticaret Kolonileri dönemi izler Yazılı kaynaklardan Hititlerin, Anadolu’ya MÖ 3 binin son yıllarında, 2 binin başında küçük gruplar halinde, girmeye başladıkları ihtimali çıkmaktadır Hititlerin Anadolu’ya kuzey Karadeniz üzerinden veya kuzeydoğudan, Kafkaslar üzerinden geldikleri ve Kızılırmak kavisinin kuzey kesimine yerleşmiş oldukları değerlendirilmektedir
Birbirini izleyen akınlarla Orta Anadolu içlerine yayılan Hititler, zamanla etki alanlarını genişletmişler, Hattili Prenslerin arazilerine hakim olmuşlardır
Asur Ticaret Kolonilerinin geç evresinde (MÖ 1800-1730) Kuşşara Kralı Pithana ve oğlu Anitta tarih sahnesine çıktılar Onlar Hitit diline Naşili adını veren Kaniş/Neşa’yi zaptedip krallığın ilk merkezi yaptılar MÖ 1700’lerde Kuşşara kralı Anitta, Hattuş Krali Pijusti’yi yenip şehrini tahrip ettiğini anlatmaktadır “Geceleyin yaptığım bir saldırı ile şehri aldım Yerine yaban otu ektim Benden sonra her kim kral olur ve Hattuş’u yeniden iskan ederse gökyüzünün Fırtına Tanrısı’nın laneti üzerinde olsun
Hattuşa MÖ 17 yy’ ın ikinci yarısında, Hitit Kralı I Hattuşili tarafından başkent olarak seçilir Eski Hitit Devleti’nin kurucusu I Hattuşili Kızılırmak kavisi içindeki çekirdek ülkede birliği sağladıktan sonra, Kuzey Suriye ve Yukarı Fırat Bölgesi’nde Hurri Ülkesine karşı yönettiği akınlarla, kendisini izleyecek Hitit Krallarına bir Dünya devleti olma amacının işaretini veriyordu Murşili istilalara güneyde devam ederek ve Suriye’deki şehir devletlerini devreden çıkartarak, Mezopotamya ticaret yollarını kontrol altına aldı Halep ele geçirildi ve ordu Babil’e kadar ilerleyerek Hammurabi hanedanlığına son verdi
Ancak, Murşili’nin Hantili tarafından öldürülmesi bir karışıklık dönemi getirir Hantili idareyi ele aldıysa da o da öldürüldü Hantili’den sonra tahta geçen Zidanta ve I Huzziya’da Hantili ile aynı kaderi paylaşarak öldürüldüler
Bu dönemde Hitit devleti, Torosların güneyindeki ülkeleri, Güney ve Güneydoğu Anadolu’daki diğer bölgeleri yeniden Mitanni Krallığı’na kaptırdı
Telipinu tahta geçince, saraydaki kan davalarını durdurmayı başardı Önceki kralların uzak bölgelere yaptıkları seferleri durdurarak, Anadolu’yu kendi içinde tutarlı bir idari teşkilat altına almaya çalıştı Bu amaçla eyalet sistemini kurdu Telipinu fermanı olarak bilinen fermanı yayınlayarak, taht verasetini belli kurallara bağladı
Geleneksel Hitit tarihi çağ ayrımına göre, Telipinu devrini “Orta Krallık” adı verilen dönem izler

Aynı zamanda I Tuthaliya Hititlerin amansız düşmanı Kaşkalar’ la da başetmek zorunda kalmıştır Metinlerde Tuthaliya zamanında, Fırat’ın yukarı yatağında kalan bölgelere ve Kuzey Mezopotamya’da Hurrilere karşı yapılan askeri harekatlardan söz edilmektedir Bu başarılarla I Tuthaliya’nın Hatti ülkesinde krallığın gücünü yeniden sağladığı anlaşılmaktadır Ancak I Tuthaliya’nın hükümdarlık alanı genelde Anadolu ile sınırlı kalmıştır
I Şuppiluliuma tahta geçince, öncelikle Anadolu’ daki hakimiyetini sağlamlaştırmıştır Daha sonra Suriye ve Kuzey Mezopotamya’ nin bazı bölgelerini Hitit Krallığı’ na katmıştır Kaşka’ larla savaşmış, Ugarit Kralı II Nigmedu ile bir anlaşma yapmıştır Şuppiluliuma Mısır’ da Tutankhamon’ un ölümünden sonra çıkan çatışmaları fırsat bilmiş, Kargamış’ ı alarak Mitanni Krallığı’ na son vermiştir
IIMurşili’nin, Anadolu’nun kuzeyindeki ve batısındaki seferleri, Hitit çekirdek ülkesinde vebanın hüküm sürdüğü ve giderek artan Asur etkisiyle Suriye’de huzursuzlukların yaşandığı bir döneme rastlamıştır
Babası Murşili’nin ardından fazla zorluk çekmeden tahta geçen11 Muvattalli, yirmi yıldan fazla ’’Büyük Kral’’ olarak hüküm sürmüştür O’ nun küçük kardeşi Hattuşili, askeri birliklerin başı, saray memuru, kuzey sınırının sürekli huzursuz bölgelerinde ve Hattuşa’da Vali olarak Hükümdara birçok alanda hizmet vermiştir Bu dönemde Muvattalli sarayını, tanrı ve atalarının heykelleri ile birlikte Hattuşa’dan Tarhuntaşşa’ya taşımıştır Muvattalli zamanında Orta Suriye’deki Amurru bölgesi nedeniyle, Hititler’in anlaşmazlığa düştüğü ülke Mısır’dı Bu anlaşmazlık Kadeş Savaşı’ na yol açtı (MÖ 1274)
Günümüzde Mısır’ daki Abydos, Luksor, Abu Simbel’in duvarları ve Ramsesseum’un pylonlarının üzerindeki kabartmalarda, Yakındoğu’nun geçmişindeki en ünlü savaşlardan biri olan Kadeş Savaşı’ nın tasviri görülmektedir Kabartmalara IIRamses’in Hitit Kralı II Muvattalli’yi yenerek elde ettiği zaferin kutlandığı hiyeroglif metinler eşik etmektedir Firavun çok iyi hazırlanarak savaş alanında bizzat bulunmasına rağmen, savaşın asıl galibi Hititler olmuştur Amurru yeniden Hitit yönetimi altına girmiş, ayrılıkçı yerel kral Benteşina ise Anadolu’ya sürülmüş, Kadeş Kalesi Hitit denetiminde kalmıştır
Büyük Kral II Muvattalli öldüğünde, eski bir kurala uyulmuş ve imparatorluğun en güçlü adamı olan kardeşi Hattuşili yerine, oğlu III Murşili/Urhi-Teşup tahta geçmiştir O, başkenti Tarhuntaşşa’dan, yeniden Hattuşa’ya taşımıştır
Bölgede II Muvattalli döneminden ve Kadeş Savaşı’ ndan bu yana II Ramses hüküm sürmekteydi Hattuşili Asur ve Babil Hükümdarları ile olduğu gibi, II Ramses ile de hükümdarlar arasındaki olağan ilişkilerini sürdürmüştür I Şuppiluliuma’ dan beri süregelen savaş durumunu sona erdirmiş ve Mısır ile barış antlaşmasını imzalamıştır Antlaşma Hattuşa’ da ortaya çıkarılan ve günümüzde İstanbul Arkeoloji Müzesinde bulunan kil tabletten anlaşılmaktadır Akadca yazılmıştır Ayrıca Mısır-Karnak Ramesseum’ da da Mısır hiyeroglifi ile kaleme alınmış kopyaları görülmektedir II Ramses ile yapılan barış antlaşması, Hattuşili’ nin hükümdarlık döneminde ulaştığı bir zirvedir Bu başarı kendisinin rakipleri Asur ve Babil ile Ege’ deki rakibi Ahhiyava karşısındaki konumunu güçlendirmiştir
Kurallara uygun olmaksızın tahta çıkmış olmasına rağmen, IIIHattuşili önemli politik başarılar ve uluslararası takdir kazanmıştı; ancak Hattuşa’da tahtına çıkacak kişi ile ilgili düzenlemeyi yapmak da kendisi için önemliydi Önceden seçilen varisten vazgeçilmiş ve yerine Prens IV Tuthaliya seçilmişti Tuthaliya tahta çıktıktan sonra, Tarhuntaşşa Kralı Kurunta ile antlaşma yapmış ve Tarhuntaşşa ülkesinin sınırları yeniden çizilmiştir II Muvattali’nin oğlu olarak hanedandan gelen Krala, imparatorluk hiyerarşisi içinde Karkamış Kralı ile aynı düzeyde yer verilmiştir
Hitit İmparatorluğu’nun bilinen son hükümdarı IV Tuthaliya’ nın oğlu II Şuppiluliuma, başgösteren yiyecek sıkıntısıyla daha da gerginleşen duruma rağmen bazı askeri başarılar elde etmiştir Hattuşa’da bugün Güneykale olarak adlandırılan kesimdeki bir yazıtta, II Şuppiluliuma’ nın askeri birliklerinin Orta ve Güneybatı Anadolu’da başarıyla savaştığından, Tarhuntaşşa’ da da hükümdarın yeniden otorite kurduğundan söz edilir Çivi yazılı belgeler de, Kargamış Kralı ve doğrudan Büyük Kral tarafından denetlenen Alaşiya (Kıbrıs) ülkesiyle antlaşma yapıldığı belirtilir
Hitit İmparatorluğu’nun MÖ 1200’den kısa bir süre sonra yıkılma nedeni halen tam olarak anlaşılamamıştır İmparatorluğun yıkılmasına çeşitli etkenlerin neden olduğu değerlendirilmektedir Son büyük kralın hüküm sürdüğü dönemde, halk içinde huzursuzluklar ve Hitit aristokrasisinde giderek artan çatışmalar başgöstermiştir Hitit Devletinin ayakta olduğu son yıllara tarihlenen yazılı kaynaklar, sefalet içinde olduğu belirtilen Anadolu’ya Suriye ve Mısır’dan büyük miktarlarda tahıl sevk edildiğini kanıtlamaktadır Aynı zamanda Anadolu’daki huzursuzluklar ve Suriye üzerindeki Hitit etkisinin azalması da Hitit İmparatorluğu’nun yıkılmasında neden ya da sonuç olarak değerlendirilmektedir

Hitit Dili
Arkeolojik araştırmalarda Hitit yerleşimlerinde bulunan yazılı belgeler, Anadolu’da aynı dönemde (MÖ 1800’ lü yıllarda) Hint-Avrupa dillerinin en eskisi Hititçe’den başka, yine aynı dil grubuna ait Luvi ve Pala dillerinin, ayrıca Hurrice, Hattice ve Akadca’ nın yazı dili olarak kullanıldığını göstermektedir Çivi yazısı ile yazılan bu dillerde her işaret bir heceyi simgeler Hititlerin kullandığı bir başka yazı türü de Luvi dilinde yazılan ve hiyeroglif denen resim yazısıdır Hititlerin kullandığı ve Mısır hiyeroglifinden tamamen farklı olan bu hiyeroglifte, heceler hatta kelimeler tek bir işaretle temsil edilebiliyordu Hiyeroglif daha çok mühürlerde ve kaya anıtları gibi büyük yazıtlarda tercih edilmekteydi Hititlerde okur yazarlık yalnızca çok küçük bir gruba ait bir beceri olarak kabul edilirdi Çivi yazısını kralların da (LUGALGAL) okuyamadıkları, aldıkları mektupların sonunda yer alan ve yazıcıya hitap ettiği anlaşılan “sesli oku” ibaresinden anlaşılır

Hitit Dini-
Hitit dini çok tanrılı bir dindir; panteonun (tanrılar ailesi) içinde binlerce tanrı ve tanrıça vardır ve bunların pek çoğu diğer kavimlerin dinlerinden alınmıştır
Hititler’ de tanrılar tıpkı insanlar gibidir Fiziki şekilleri insan gibi olduğu kadar, ruhen de onlarla aynı olup, insanlar gibi yerler, içerler, kendilerine iyi bakıldığı sürece insanlara iyilik ederler; ancak ihmal edildikleri zaman hemen intikam almaya, insanları en acımasız yöntemlerle cezalandırmaya hazırdırlar Bir Hitit metni insanlarla tanrıları birbirleriyle kıyaslamakta ve tanrı- insan ilişkilerini bey - hizmetçi ilişkilerine benzetmektedir
Hitit devletinin panteonu Anadolu ve Suriye şehirlerinin çeşitli yerel panteonlarının zamanla bir araya getirilip birleştirilmesinden oluşmuştur
Hitit devletinin başlangıcından itibaren baş tanrı, fırtına tanrısıdır (Teşup) Kozmik dönemi (kainatı) sağlayan, krallığı ve ülkenin düzenini koruyan fırtına tanrısıdır Kral, efendisi adına ülkeyi yönetir

Hitit İmparatorluğu’nun Yapısı
Siyasal yapısı itibariyle Hitit Devleti, Kral ve üyeleri kraliyet ailesinden gelen kişilerden oluşan politik bir kurumdu Yönetimin politik organı Panku’dur (İmparatorluk Meclisi) Herhangi bir politik sorun olduğunda Panku Kral tarafından toplantıya çağırılmaktaydı
Hitit Kraliyet ailesi, dışarıya karşı kapalı bir topluluk değildi Krallık kalıtsaldı, ancak, Kral olabilecek birinci ve ikinci dereceden erkek olmaması durumunda, birinci dereceden bir prensesin eşi de Kral olabilirdi Kral tarafından belirtilen veliahdın Panku’nun onayını aldıktan sonra bağlılık yemini etmesi gerekiyordu Krallık yanında, kurumsallaşmış bir Kraliçelik de vardı Kraliçenin politik hayatta önemli görevler üstlendiği III Hattuşili’nin eşi Puduhepa’nın icraatlarından anlaşılmaktadır Ancak Hitit devlet yapısında Kral, mutlak güçtü

Kadeş Savaşı ve Barış Antlaşması-
MÖ 1274 tarihinde II Ramses ile Muvattalli arasında Kadeş önünde büyük bir meydan savaşı yapılmış ve Kadeş Barış Antlaşması ile sonuçlanmıştır Bu antlaşmaya bağlı olarak II Ramses savaştan önce aldığı yerleri boşaltmış, Kadeş Şehri Hititlere kalmıştır
Kadeş Barış Antlaşması sırasında orduda çıkan bir isyanda, Muvattalli öldürülmüştür Antlaşma, onun yerine geçen III Hattuşili tarafından imzalanmıştır (MÖ1269) Bu antlaşma dünya tarihinde eşitlik ilkesine dayanan en eski antlaşmadır Antlaşma çivi yazısıyla gümüş plakalar üzerine Akadca olarak yazılmıştır Ayrıca Kralın mührünün yanında Kraliçenin mührü de vardır
Bu antlaşmanın gümüş levhalara kazınmış olan asıl metinleri kayıptır Mısır’da tapınakların duvarlarına kazınan antlaşmanın bir nüshası da, Boğazköy (Boğazkale) kazılarında kil tablet olarak bulunmuş olup Istanbul Arkeoloji Müzesinde sergilenmektedir
Kadeş antlaşmasının Hattuşa’da bulunan çivi yazılı tabletinin büyütülmüş kopyası New York’ta Birleşmiş Milletler Binasında asılıdır
Frig Çağı
Hitit Devleti’nin yıkılışından sonra, Anadolu’da 300 yıllık bir karanlık devir yaşanmıştır MÖ 800 yıllarında Asur kaynaklarında “Muşki” olarak geçen Frigler, merkezi Gordion olmak üzere Kızılırmak yayı içindeki bölgede bir devlet kurarak tarih sahnesine çıkmışlardır Frigler’ in Çorum bölgesindeki yerleşme merkezleri Pazarlı, Boğazkale, Alacahöyük ve Eskiyapar’dır Bu çağın önemli bir özelliği de, demirin uygarlığa girmesi ve “Demir Çağına“ Frigler’ le başlanmasıdır MÖ 7 yy’ ın ilk yarısında Kimmerler tarafından yıkılan Frigler; kültür ve sanattaki etkinliklerini MÖ 330’da Büyük İskender’in Anadolu’yu ele geçirmesine kadar devam etmişlerdir
Frig Sonrası
Kimmerlerin Frig devletini yıkmasından sonra Çorum bölgesi İran’da bir devlet kuran Med’lerin, daha sonra da Pers’lerin hakimiyetinde kalmıştır MÖ 276’da Galatlar, Çorum ve çevresinde Hitit ve Frigler’ den sonra en çok iz bırakan devlettir Roma İmparatoru Julius Cesar zamanında bölge, Romalıların eline geçmiş ve MS 395’te Roma İmparatorluğunun ikiye ayrılmasından sonra Çorum ve civarı Bizans İmparatorluğu’nun yönetimine geçmiştir Bu devirde Çorum’un adını Yankoniye olarak görmekteyiz
Çorum Bölgesine Oğuz Boylarının Yerleşmesi ve Türk Egemenliğine Geçiş-
Büyük Selçuklu Hükümdarı Melikşah’ ın Danişmend Beyi olan Ahmet Gazi, Amasya’yı aldıktan sonra Çorum’u da (Nikonya) almak için Çavlı Beyi görevlendirdi Çavlı Bey, emirlerinden Karatekin ve Serkes Ahmet Gazi ile Çorum’a yürüdü ancak, Çorum Tekfuru (yönetici) Nastura’ya Kastamonu’dan yardım geldiği için Çavlı Bey başarılı olamadı Bunun üzerine Melik Ahmet Gazi 30000 kişilik askeriyle Çorum’a geldi Beraberinde Komutanlarından İltekin Gazi’de bulunmaktaydı
Kastamonu’dan Çorum’a yardım için gelen Bizans kuvvetleri bozguna uğratılarak şehir kuşatıldı Melik Ahmet Gazi Nastura’ya, elçisi Yahya’yı şehri teslim etmesi için gönderdi Nastur bu teklifi reddetti Bir haftalık kuşatmadan sonra Nikonya (Çorum) Şehri 1075 yılında alındı
Melik Ahmet Gazi Oğuzlar’ ın Alayunt’lu boyundan Çorumlu oymağının başı bulunan İlyas Beyi Çorum’a yönetici olarak bırakmış, İltekin Gazi ile Osmancık’ı almak üzere Çorum’ dan ayrılmıştır Çankırı yöresinin fethi için Çavlı ve Karatekin Beyleri görevlendirdi Osmancık alındıktan sonra burasını Alayunt boyundan Osman Bey’e verdi Osmancık adını bu beyden almıştır
Kısa zamanda Orta Anadolu’yu Bizans’ın elinden alan Danişmend Beyliği, Çorum ve çevresini Türk boylarına açarak Anadolu’nun Türkleşmesine katkıda bulunmuştur Bu bölgede Oğuz Türkleri yerleştikleri yerlere boylarının ve oymaklarının adlarını vermişlerdir Köy, mahalle, dere, tepe, dağ ve ova gibi bazı yer isimleri Oğuz boylarının adlarını taşımaktadır Bayat, Büget, Kayı, Kınık, Salur, Avşar, Bayındır, Karakeçili, Karaevli, Dodurga verilen boy ve oymak adlarından bazılarıdır
Anadolu'nun Türkleşmesinde Oğuz Boylarına mensup Türkmenler'in büyük rolü olmuştur Bu çerçevede Karadeniz Bölgesi'ne de çok sayıda Oğuz Boylarına mensup Türkmenlerin yerleştiği görülmektedir Bu Türk boyları bölgenin hem fetihlerle, hem de iskanlarla Türkleşmesini sağlamışlardır Prof Dr Faruk SÜMER'in araştırmalarından yapılan tespitlere göre; XVI Yüzyılda, Amasya, Canik (Samsun), Çorum, Karahisar-i Şarki, Kastamonu, Kengiri (Çankırı), Sivas ve Trabzon sancaklarındaki yer adları incelendiğinde, Yirmidört Oğuz Boyunun 21’i yerleşmiştir Bunlar; Kayı, Bayad, Kara-Evlu, Yazır, Döğer, Todurga, Afşar, Kızık, Beğ-Dili, Karkın, Bayındır, Çavundur, Çepni, Salur, Eymür, Ala-Yundlu, Yüreğir, İğdir, Büğdüz, Yıva ve Kınık boylarıdır Bölgede bu boylara ait 268 yer adı bulunmaktadır
Kıyı şeridi başta olmak üzere, Karadeniz Bölgesi'nin Türkleşmesinde özellikle ÇEPNİLER önemli roller oynamışlardır
Anadolu'nun fethinden sonra bölgeye yerleşen Türklerin Çorum bölgesini yurt ve otlak olarak kullandıkları kayıtlardan anlaşılmaktadır
Bölgede en çok köy ve yer adı bırakanlar Bayat, Eymir, Kargın, Yapar ve Çavuldur boylarıdır
Danişmend Beyliği Zamanında Çorum
Danişmend Ahmet Gazi tarafından Bizans’tan alınan Çorum, Danişmend Beyliği’nin Sivas koluna bağlıydı Sonradan merkezleri Niksar olmuştur 1174 yılına kadar bağımsız olan Danişmend Beyliği, Anadolu Selçuklu Sultanı IIKılıç Arslan tarafından yıkılarak toprakları Anadolu Selçuklu Devletine katılmıştır
Danişmendliler zamanında Anadolu’nun büyük bir kısmı Anadolu Selçukluları tarafından ele geçirilmiştir Ancak Haçlı ordularının Ankara’ya yürümesi üzerine, Ankara Emiri olan Fetih Han Çorum Sancağına çekilmek zorunda kalmıştır
Anadolu Selçukluları Zamanında Çorum-
Çorum’un Anadolu Selçuklu Devleti’nin yönetimine katılması IKılıç Arslan zamanında olmuştur Haçlılarla Çorum yakınlarında savaş yapılırken Çorum Beyi olan Obruna’nın Kılıç Arslan’a sığınmış olduğu ve şimdiki kalenin IKılıç Arslan tarafından yaptırıldığı değerlendirilmektedir
Çorum’un I Kılıç Arslan tarafından alınması Danişmendliler ile aralarının açılmasına neden olmuştur
IKılıç Arslan’dan sonra Anadolu Selçukluları zamanında Çorum giderek gelişmiş olup, 1200 yılına ait bir tutanakta Camii Kebir (Ulu Camii) Pazar Camii, Abdi bey Camii Defterdar Camii, Burhan Kethüda Camii ayrıca Süleyman ağa Kütüphanesi’nin bulunduğu görülmektedir
IIGıyasettin Keyhüsrev döneminde (1237-1245) Çorum yönetim bakımından serleşkerlik (Bölge Komutanlığı) şekline dönüşmüştür
Bu zamanda Baba İshak ismindeki bir dervişin, Türkmenler arasında taraftar toplayarak ayaklanması güçlükle bastırıldı Baba İshak’ ın en yakın müridlerinden olan Baba İlyas Çorum’daki Türkmen beylerinden olup, Baba İshak’ın öldürülmesinden sonra Amasya’ ya geçerek şeyhliğine devam etmiş, yerine oğlu Aşık Paşa (Aşık Ali) geçmiş, daha sonra Aşık Ali’nin oğlu Elvan Çelebi şeyhliklerini sürdürmüşlerdir
Moğollar ile Anadolu Selçukluları arasında, 1243 yılında yapılan Kösedağ Savaşında, Anadolu Selçuklu Devletinin yenilmesi sonucu, Anadolu’da yeni bir karışıklık dönemi başlamıştır Bu durum Çorum’u da etkilemiştir Karahisar Temürliye sahip olan “Hüsamettin” bu karışıklıkta Çorum ve Osmancık’a da egemen olmuştur 1276 yılında Kunduz bey’in oğlu Emir Celalettin’in Çorum’daki Moğolları yenerek Çorum ve Amasya’yı almıştır
Osmanlılar Dönemine Kadar Çorum-
İlhanlı Devletine 1308’ de bağlanan Çorum’da, Moğolların Anadolu yöneticisi olan Timurtaşın Mısır’a kaçması üzerine Eretna Bey egemenlik sağlamıştır Eretna Bey’in ölümünden sonra yedi yaşındaki oğlu Mehmet Beyliğe getirilirken Kadı Burhanettin buna vasi olmuştur Kadı Burhanettin Hükümdarlığını ilan ederek Şahgeldi Paşayı yenmiş, Çorum’u almış daha sonra Osmancık’ı da ele geçirmiştir Kadı Burhanettin Osmanlılara karşı Karamanoğulları ve Kastamonu Emirleriyle üçlü anlaşma yapmıştır
Anadolu’da Türk siyasi birliğini kurmak isteğiyle hareket eden Yıldırım Beyazıt, önce Kastamonu Emiri Süleymanı yenerek Kadı Burhanettin’den Osmancık’ın teslimini istedi Bugünkü Kırkdilim yöresinde yapılan savaşı Kadı Burhanettin kazandı (1392) Bir süre sonra Yıldırım Beyazıt kendisine taraftar beylerin yardımlarıyla Çorum, İskilip ve Osmancık’ı ele geçirdi Kadı Burhanettin Sivas’a çekilmek zorunda kaldı
Osmanlı İdaresinde Çorum
Ankara Savaşı sonucunda (1402) Yıldırım Beyazıt’ın kurmuş olduğu siyasi birlik bozulmuştur Timur himayesinde Amasya’da egemenliğini yürüten Çelebi Sultan Mehmet zamanında Çorum, yine Osmanlı yönetiminde kalmıştır Bu durum Cumhuriyet yönetimine kadar devam etmiştir Çelebi Sultan Mehmet Çorum’da Subaşılık (Komutanlık) kurduğu gibi sık sık Çorum’u rahatsız eden Köpekoğlu Sülü ve kardeşi Hüseyin’i öldürtmüş, ayrıca Babaiye tarikatı taraftarlarıyla uğraşmıştır
Osmanlı birliğini sağlayan Çelebi Mehmet, oğlu IIMurat’ı Amasya’ya Vali yapmıştır IIMurat’ın Lalası Biçer oğlu Hamza Bey’in Çorum’a hizmetleri olmuştur XVI yy’ dan itibaren Çorum bölgesi Karayazıcı gibi Celalilerin ayaklandığı bir yer haline gelmiştir

Milli Mücadele Döneminde Çorum -
Çorum’da Milli Mücadele hareketi üç bölüm halinde açıklanabilir
19 Mayıs 1919’ dan Önce Çorum
İttihat ve Terakki Partisinin kökü olan Vatan ve Hürriyet Cemiyetinin kurulmasında Çorum’lu Doktor Mustafa Cantekin’in büyük rolü olmuştur Çorum’da İttihat ve Terakki Partisinin kurulmasında Edebiyat öğretmeni Münüf Kemal, Yüzbaşı Selahattin öncülük etmişlerdir
IDünya Savaşından önce meydana gelen genel karışıklık Çorum’da da görülmüş Hürriyet ve İtilafçılar Avukat Kamil ve Avukat Sabit öncülüğünde faaliyete geçmişlerdir Bu zamanda İttihat ve Terakki Partisi dağılmıştır
19 Mayıs 1919’dan 23 Nisan 1920’ye Kadar Geçen Olaylar
Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’a çıktığı sırada ülkenin içinde bulunduğu karışık ortam Çorum’da da yaşanmaktaydı Bu zamanda Çorum Ankara’ya bağlı bir sancaktır Bu sancağın yönetiminde Ankara Valisi olan Muhiddin Paşa’ya bağlı Samih Fethi bulunmaktaydı Padişah taraftarı olan bu kişiler Milli Mücadele hareketine cephe almışlardı Atatürk, Ali Fuat Cebesoy’u görüşmek üzere Havza’ ya davet etti Ali Fuat Cebesoy, Sungurlu - Çorum - Merzifon yolunu uygun görerek 16-17 Haziran’ da Çorum’a gelmiş ve burada misafir olmuştur Onu takip ederek Çorum’a gelen Ankara Valisi Muhiddin Paşa, Muhtasarrıf Samih Fethiyle görüşerek Ali Fuat Cebesoy’u tutuklamak istemiş ancak başarılı olamamıştır
Atatürk Erzurum Kongresini yaptıktan sonra, kongre yapmak üzere Sivas’a geldiği sırada, Çorum’da bulunan Samih Fethi bir takım engellemeler yapmak istemişse de başarı gösterememiştir Çorum Sancağından Sivas Kongresine katılmak üzere, Mehmet Tevfik Efendiyle Çorum Lisesi Fransızc a Öğretmeni olan Dursun Bey temsilci olarak gönderilmiştir
Cumhuriyetin İlanına Kadar Çorum’da Geçen Olayların Ana Hatları
Gazi Mustafa Kemal’ in her sancaktan beş kişi seçilmesine dair genelgesine uyularak Çorum’dan seçilen beş kişi, ilk TBMM’ ni kurmak üzere Ankara’ya gönderildiler Bu sırada Çorum’a Mutasarrıf Vekili olarak Haymana Kaymakamı Cemal Bey atanmış ve Çorum’a gelişinden bir gün sonra Ankara’da TBMM açılmıştır
Milli Mücadele hareketinin başlangıcı ve en zor zamanında Çorum bir taraftan Çapanoğullarının, öte yandan Pontusçuların tehdidi altında bulunuyordu Çorum halkının Milli Mücadele hareketine bağlılığı sayesinde, Çapanoğulları isyanı daha fazla genişlemeden söndürülmüştür
Çorum Milli Mücadelede en çok şehit veren illerden olup, merkez ve ilçelerinden İstiklal Savaşına katılan 1510 kişi İstiklal Madalyası ile onurlandırılmıştır

Alıntı Yaparak Cevapla

Çorum Hakkında Bilgi

Eski 08-10-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Çorum Hakkında Bilgi



Genel Bilgi


Engebeli ve ovalık bir arazi yapısına sahip olup, Canik Dağlarının batı uzantıları, kuzey ve kuzeydoğuda Yeşilırmak Havzası doğuda, Yozgat’ın Bozok Yaylası güneyde, Kızılırmak Havzası batıda, Ilgaz Dağları’nın doğu uzantıları ile Küre Dağları kuzeybatıda ilin doğal sınırlarını oluşturmaktadır

Bölgenin jeolojik yapısını iki ana kütle (kayaç) grubu oluşturmaktadırBunlardan birincisi “Metamorfik seri” (başkalaşmış kayaçlar), ikincisi ise, “Tortul Kütleler”dir İlin asıl jeolojik karakterini 3 jeolojik zamanın sonları ile 4 jeolojik zamanda meydana gelen oluşumlar meydana getirmektedir Bununla birlikte, jeolojik devirlerden ilkel zaman olarak bilinen Arkean ve Prekambrien devirlerine ait Çorum Merkez İlçe, Alaca, İskilip, Osmancık, Mecitözü ve özellikle Kargı ilçelerinde çeşitli metamorfik (başkalaşım) topraklarına rastlanılmıştır Çorum, Alp-Himalaya Orojenezi (Dağ oluşumu) olarak bilinen sistem içerisinde yer alan Kuzey Anadolu Fay Hattı üzerinde yer almaktadır Kuzey Anadolu Fay Hattı il merkezinin 20 km kuzeyinden geçmektedir

Ortalama yükseltileri 1500 m dolayındadır Ayrıca yükseklikleri 1000-2000 m arasında değişen tepeler, Kızılırmak vadisi kıyılarında, Yeşilırmak’ın Çekerek Suyu kıyılarında uzanırlar Merkez ilçenin kuzeyinde Eğerci Dağ sıraları, Batı yönünde Alagöz ve Kösedağları yer alır Bu iki dağ sıraları arasında Kırkdilim Boğazı bulunmaktadırGüneyde uzanan Dört Tepe silsileleri güneydoğuya doğru uzanarak Mecitözü ve Ortaköy ilçesindeki Karadağ silsileleri ile birleşir Aynı şekilde ilçenin güneyinde ve güney batısında uzanan dağ sıraları, Sungurlu ilçesi içindeki Kartal Dağlarına kadar uzanmaktadır Osmancık ilçesindeki Kızılırmak Vadisi boyunca uzanan Çal ve Ada Dağları; Kargı ilçesi sınırları içinde devam ederek Çorum’un en yüksek dağlarından olan Kös Dağlarındaki Erenler Tepesine (2097 m) ulaşır Bu sıra dağlarının güneyinde İskilip ilçesinin Teke Dağı, Kavak Dağı, Göl ve Deveci Dağları ile Çakarözü Dağlarını meydana getirdiği görülmektedir

Bu ovalardan başlıcaları Çorum Ovası, Bozboğa Ovası, Ovasaray Ovası, Hüseyin Ovası, Dedesli Ovası, Taybı Ovası, Mecitözü Ovası, Osmancık Ovası ve Düvenci Ovasıdır Ayrıca Çorum-Osmancık-Kargı bağlantısını sağlayan Kırkdilim Vadisi, Çorum-Samsun yolu üzerindeki Sıklık Boğazı (7 km uzunluğunda), Hatap Çayı yöresinde Hatap Vadisi (16 km uzunluğunda), Seydim Ovası ile Dedesli Ovasını birleştiren Harami Vadisi ve Dana Boğazı (6,5 km uzunluğunda), Çat Suyu’nun Cemilbey’e geçtiği yerdeki Sacayak Vadisi ve Alaca Suyu’nun Çat Suyu’na karıştığı yerdeki Hışır Vadisi ilin belli başlı vadileridir Çorum’un batı ve orta kesimlerini Kızılırmak ve kolları, doğu kesimini de Yeşilırmak’ın kolları sulamaktadır Delice Irmağı, Budaközü Çayı, Kocadere ve Karaköy Çayı buradan Kızılırmak’a bağlanmaktadır Yeşilırmak’a Efennik Çayı ile Çorum Suyu katılır

Çorum’da Çomar Barajı (1974-1979), Alaca Barajı (1984), Yenihayat Barajı (2000), Ahmetoğlan Göleti (1962), Evci Yeni Kışla Göleti (1970) Seydim-1 ve Seydim-2 Göletleri (1973-1976), Alacahöyük Göleti (1976), Pınarlı Göleti (1977), Geven Göleti (1975) ve Aksu Göleti (1983) bulunmaktadır Denizden 801 m yükseklikteki ilin yüzölçümü 12820 km2 olup, toplam nüfusu 597065’tir

İlin ekonomisi, tarım, hayvancılık, sanayii ve turizme dayalıdır Çorum’da çeşitli bitkisel ürünler yetiştirilmektedir Akdeniz bitkileri dışında Türkiye’deki bütün bitkiler burada yetiştirilmektedir Özellikle buğday, arpa, pirinç, keten, kenevir, şeker pancarı, ay çiçeği, patates, soğan, nohut ve mercimek en çok ekilen ürünlerdir 1970’li yıllardan sonra sebzecilik ve meyvecilikte büyük bir gelişim göstermiştir Bağcılık başta olmak üzere armut, ayva, erik ve ceviz üretim, giderek artmıştır Dağlık yörelerde hayvancılık gelişmiştir Sığır, koyun, tiftik keçisi, kıl keçisi en çok yetiştirilen hayvanlardır Sanayii ürünlerinin temelini un, bulgur, bisküvi, çeltik gibi gıda maddeleri üretimi oluşturmaktadır İl, 1972 yılından sonra kalkınma öncelikli yöreler kapsamına alındığından sanayii gelişmiş, metal eşya ve makine imalatı dallarında yatırımlar yapılmıştır Tuğla ve kiremit fabrikaları bulunmaktadır Dokumacılıkta, iyi kalitede çamaşırlık bez, İran ve Tosya taklidi şal kuşak, yünden yapılmış aba, siyah şalvarlık kumaş, kilim, seccade dokumacılığı ve dericilik de ekonomisinde büyük önem kazanmıştır

Çorum Danişment Ahmet Gazi’nin Türk yönetimine geçişinden kısa bir süre sonra Oğuzların Alayuntlu boyundan Çorumlu Oymağının başı olan İlyas Bey’in yönetimine bırakılmıştı Bundan sonra da Çorumlu (Çorumlunun yaylağı-kışlağı) ismiyle anılmaya başlamıştır Bu isim, XVIyüzyıla kadar kullanılmış, bu tarihten sonra “lu” eki kaldırılarak “Çorum” biçimini almıştır

Bölge sırasıyla Kalkolitik (Taş), Eski Tunç Çağı, Asur Ticaret Kolonileri, Hitit, Frig, Helenistik, Galat, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlıların egemenliği altında kalmıştır

Çorum bölgesinde yapılan arkeolojik kazılarda bulunan bazı taş aletler, bu bölgede Paleolitik ve Neolitik Çağda yaşandığını göstermekle birlikte bu devirlere ait yerleşmeler konusunda kesin bir sonuç elde edilememiştir Arkeolojik verilere göre, Çorum ve çevresinde ilk yerleşim MÖ 5000 yıllarına, Kalkolitik dönemin 4devresinde başlamıştır Yörede yapılan kazıların hemen hepsinde, Kalkolitik Çağa ait çanak-çömlekler ve maden eserler bulunmuştur Yörede maden yataklarının bulunması, teknolojik evrimi çabuklaştırmış ve bölgede zengin etnik grupların ve krallıkların ortaya çıkmasına neden olmuştur Bu dönemlere ait eserlere, Alacahöyük, Büyük Güllücek, Boğazköy, Eskiyapar ve Kuşsaray’ da rastlanmıştır Çorum’da yerleşimler bu dönemden sonra süreklilik göstermiştir Bunların arasında en önemli Kalkolitik yerleşme, Alaca’nın Büyükgüllücek Köyü’nde yapılan kazılarda ortaya çıkmıştır Tarih öncesi çağlarının Çorum’da en önemli dönemi Tunç Çağı’dır Bakır ve kalayın karıştırılması ile elde edilen tunç, bu döneme ismini vermiştir; MÖ3000 ile 2000 yılları arasında devam etmiştir Tunç Çağı kendi arasında Eski Tunç Çağı, Orta Tunç Çağı ve Geç Tunç Çağı (Asur Koloniler Çağı) olmak üzere üç ayrı döneme ayrılmıştır Bu dönemlerde Çorum ve çevresinde etrafı surlarla çevrili şehir devletlerinin olduğunu, yörede yapılan kazılarda ortaya çıkan yapılar göstermiştir Asur Koloni Çağı’nda yerel krallıklarla Mezopotamya’dan gelen Asurlular arasında tarihte ilk kez Anadolu’da sıkı bir ticaret bağlantısı kurulmuştur Ayrıca yörede MÖ1300 yıllarında Hattiler yerleşmiş ve onları Hititler izlemiştir

2000 başlarında Orta Asya’dan ve Kafkaslar üzerinden Anadolu’ya giren, önceleri yerli halkın yanında paralı asker olarak görev yapan Hititler, Hint-Avrupalı dilini konuşmakta ve İndo-Germen ırklar grubuna girmektedir Asurlu tüccarlar MÖ1850’de Anadolu’dan çıkmak zorunda kaldıktan sonra, politik egemenliği ellerine almışlar, şehir devletlerini birleştirerek veya ortadan kaldırarak Anadolu’daki ilk organize devleti kurmuşlardır Eski Hitit Çağı olarak bilinen bu dönemin ilk Hitit Kralı Anitta’dır Hitit devletinin ilk kurucusu labarna, MÖ1680’de Hititlerin başkentini Neşa’dan Hattuşaş’a taşımıştır1650’de Onun yerine geçen IHattuşili devletin sınırlarını Halep’e kadar genişletmiştir Onun oğlu IMurşili ise Eski Babil devletine son vermiş ve Hititlerin sınırlarını daha da genişletmiştir Bu kralın ölümünden sonra iç karışıklıklar baş göstermiş, devlet zayıflamış, Telipinu karışıklıkları ve taht kavgalarına son verememiş, 1550’de ölümünden sonra Hititlerin karanlık dönemi başlamıştır Bu dönemden sonra IŞuppililuma ( MÖ1375-1335) Anadolu’da ve Suriye’de bir çok seferler yaparak imparatorluğunun sınırlarını genişletmiştir1335’te kral olan IIMurşili Kaşkalıları sindirmiş, daha sonra batıya yönelerek Arzavalıları yenilgiye uğratmıştır Muvattali ise, Mısırlılarla Kadeş Savaşı’nı yapmış, kendisinden sonra tahta geçen IIIHattuşili zamanında (MÖ1275-1250) Mısır’la Kadeş Antlaşması (1269) yapılmıştır Bu antlaşmanın gümüş levhalara kazınmış olan asıl metinleri kayıptır Mısır’da tapınakların duvarlarına kazınan antlaşmanın bir nüshası da, Boğazköy (Boğazkale) kazılarında kil tablet olarak bulunmuş olup, İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde sergilenmektedir
Hititlerin son büyük krallarından IVTuthalia (1250-1220) başkent Hattuşaş’ı yenilemiş, Boğazköy’ün 2 km doğusundaki Yazılıkaya’da açık hava mabedini yaptırmıştır Bu çağın önemli Hitit şehirleri Boğazköy (Hattuşaş), Alacahöyük, Eskiyapar, Pazarlı, Kuşsaray ve Ortaköy’dür

1200 yıllarında Yunanistan’dan Anadolu’ya yapılan kavimler göçü, zayıflamış bulunan Hitit devletinin yıkılmasına da neden olmuştur Bundan sonra Hititler Çorum bölgesinden Kızılırmak kavisi içerisinden çekilmişlerdirVIII yüzyılda Anadolu’daki bu karışık dönemde Frigler Hitit bölgelerine yerleşmişler, yıkılan Hitit şehirleri üzerine kendi şehirlerini kurmuşlardır Çorum bölgesindeki Hitit şehirleri bir bakıma Frig şehirlerine dönüşmüştürVIyüzyılın ilk yarısında Anadolu’ya gelen Kimmerler, Frigleri ortadan kaldırmıştır Kimmer istilasından sonra, Çorum ve çevresinde İran’da devlet kurmuş olan Medler hakim olmuştur Bu bölgeler Büyük İskender’in Anadolu’ya gelişine kadar Perslerin egemenliği altında kalmıştır276’da Trakya üzerinden gelen Galatlar Çorum bölgesini de içeren Anadolu’yu da yönetimleri altına almışlardır Çorum ilindeki İskilip, Osmancık, Alacahöyük, Boğazköy, Eskiyapar ve Avkat Köyü Galatların önemli merkezleri olmuştur Roma döneminde Çorum bölgesi de Roma hakimiyetine girmiştir Aynı zamanda Romalılar Anadolu’da ilk defa sistemli yol şebekesini kurmuşlardır Bu yollardan Ankara’dan Amasya’ya, Sinop’tan Tavium-Zile’ye geçen yollar Çorum’dan ayrılmıştır Roma İmparatorluğu’nun ikiye ayrılması ile Doğu Roma’ya (Bizans) kalan Çorum’a bu dönemde Yankonia veya Nikonya ismi verilmiştir

Çorum ve çevresinin bu konudaki fethi ile ilgili iki ayrı görüş bulunmaktadır Bunlardan birisine göre, Çorum ve çevresi Danişment Ahmet gazi tarafından 1075 yılında fethedilmiştir İkinci görüşe göre de, Melikşah’ın ileri gelenlerinden Emir Tutak ve Emir Artuk’un Çorum’u fethettikleri, Onların yeni fetihler için Bağdat’a tayin edildiği, yerlerine de Ahmet Gazi’nin getirildiğidir

Danişmentliler Anadolu Selçukluları’na bağlı olarak Sivas, Tokat, Ankara, Çankırı, Kastamonu, Yozgat ve Çorum’da hüküm sürmüşlerdir Danişment egemenliğinin en önemli olayları haçlı Seferlerine karşı mücadeleleridir Danişment Beyliği IIKılıçarsalan tarafından 1178’de Anadolu Selçukluları’na bağlanmıştır Anadolu Selçuklu hükümdarı IIGıyaseddin Keyhüsrev zamanında Çorum’un Serleşkerlik (Bölge Komutanlığı ve Sancak Beyliği) olduğu ve başında da Haturiddin Zekeriya isimli bir komutanın olduğu bilinmektedir Anadolu Selçukluları Kösedağ Savaşı’nda (1243) Moğollara yenildikten sonra, Anadolu’da karışık bir dönem başlamıştır Kunduz Bey’in oğlu Emir Celaleddin 1276’da Çorum’da Moğolları yenerek bölgede onların egemenliğine son vermiştir Anadolu Selçuklu devleti 1308’de yıkıldıktan sonra, Anadolu’da bir takım beylikler kurulmuş, bunlardan Eretna Beyliği Çorum bölgesini egemenliği altına almıştır Çorum daha sonra, Kadı Burhaneddin Ahmet Devletinin yönetimine girmiştir Yıldırım Beyazıt Anadolu Birliğini kurmaya çalışırken 1398’de Amasya, Osmancık ve İskilip’ten sonra Çorum’u da ele geçirmiştir Çorum, bu tarihten itibaren Cumhuriyete kadar Osmanlı yönetiminde kalmıştır Ankara Savaşı’ndan sonra Timur’un himayesinde Amasya’da egemenliğini sürdüren Sultan Çelebi Mehmet Çorum’da bir Subaşılık kurarak tüm bölgenin yönetimini buradan yapmıştır

1509’daki Şahkulu Ayaklanması Çorum’da başlamış, bunu Celali ve Suhte ayaklanmaları izlemiştir XVIIyüzyılda Karayazıcı Ayaklanmasının ardından Çapanoğulları, XVIII Ve XIXyüzyıllarda bölgeye hakim olmuşlardır

XIXyüzyılda Çorum Ankara Vilayetinin Yozgat Sancağına bağlı kaza merkezi olmuşturBöylece daha önce sancak iken kazaya dönüştürülmüş, 1894’te yeniden sancak yapılmıştır Milli Mücadele sırasında Çapanoğlu ayaklanmalarına (Haziran 1920) sahne olan, zaman zaman Pontuslu Rumların saldırılarına uğrayan Çorum, Cumhuriyetin ilanından sonra 1924’te il yapılmıştır

Çorum’da Boğazköy (Hattuşaş), Alacahöyük, Eskiyapar, Pazarlı, Kuşsaray ve Ortaköy gibi Hitit ve Frig yerleşim yerleri dışında, Çorum Kalesi, İskilip Kalesi, Osmancık Kalesi, Hacı Hamza Kalesi, Baltacı Mehmet Paşa Çeşmesi, Elvan çelebi Cami ve Türbesi, Ulu Cami, Hamit Camisi, Han Camisi, Şeyh Muhiddin Yavşi Camisi, İmaret Camisi (Koca Mehmet Paşa Camisi), Hıdırlık Camisi, Kubbeli ve Kulaksız camileri, Koyun Baba Türbesi, Koyun Baba Köprüsü, Veli Paşa Hanı, Güpür Hamamı, Paşa Hamamı, Ali Paşa Hamamı, Saat Kulesi ve Çorum sivil mimari örnekleri günümüze gelebilen eserler arasındadır

Alıntı Yaparak Cevapla

Çorum Hakkında Bilgi

Eski 08-10-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Çorum Hakkında Bilgi



Çorum Gezgin Gözüyle

Hitit devletinin eski çekirdek bölgesinin merkezinde bulunan Boğazköy ( Hattusa ) örenyeri Budaközü Çayı vadisinin güney ucunda , ovadan 300 m Yükseklikteki sayısız kaya kütleleri ve dağ yamaçlarının bölünmesiyle çevrili olarak kuzey ve batıda derin yamaçlarla sınırlandırılmıştır Şehir kuzeye doğru açık olup, kuzey kısmı dışında diğer kısımları surla çevrilidir Arkeolojik kazılarda gün ışığına çıkarılarak restore edilen ve artık bir açık hava müzesi niteliğinde ziyaret edilebilen kalıntılar, Boğazköy Tarihi Milli Parkı’nın da odak noktasını oluşturmaktadır Hattuşa 1986 yılında, UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası Listesine alınmıştır Ayrıca burada bulunan çivi yazılı tablet arşivleri de 2001 yılından itibaren UNESCO’nun “Dünya Belleği Listesinde” yer almaktadır Hattuşa’nın keşfi 1834 yılında Fransız mimar Charles Texier tarafından gezilmiş ve dünyaya tanıtılmıştır Bu buluş aslında yalnızca Hattuşa’nın keşfi değil , tamamen unutulmuş olan Hititlerin keşfi olarak da tanımlanabilir 1893-94’de Ernest Chantre’nin birkaç sondaj yapmasına ve ilk çivi yazılı tabletleri yayınlamasına kadarki dönemde pek çok bilim adamı ve gezgin Hattuşa’yı ziyaret eder Muze-i Humayun müdürü Osman HAmdi Bey, 1906’da müzesi adına Makridi’nin sorumluluğunda Boğazköy kazılarını başlatmış, zamanın çivi yazısı uzmanı Assiriyolog Hugo Winckler’i de kazı heyetine alarak , burasının Hitit Başkenti Hattuşa olduğunu tespit etmişlerdir 1931-1939 yılları arasında ve 2Dünya savaşı nedeniyle verilen aradan sonra 1952’de yeniden başlatılan kazılar kesintisiz olarak Alman Arkeoloji Enstitüsü tarafından sürdürülmektedir Antik Kapadokya bölgesinin kuzey sınırına yakın bir yerde bulunan ve arkeolojik kazılarla gün ışığına çıkartılıp restore edilen ve açık hava müzesi niteliğindeki ziyaret edilebilen Hititlerin başkenti Hattuşa-Boğazköy’deki kalıntılar, Boğazköy Tarihi Milli Park’ın temelini Yüz yıldır sürdürülen kazı ve araştırmalar Hattuşa-Boğazköy çevresindeki en erken yerleşmenin Kalkolotik çağda (MÖ 6000) olduğunu ortaya koymuştur Eski Tunç Çağı’nda da sürekli yerleşmenin görüldüğü Hattuşa’da bu dönemi Asur Ticaret Koloni devri izler Yazılı belgelere göre MÖ 2 binin başlarında Kuşar’lı Anitta Hattuşa Kralı Pijusti’yi yenip şehri tahrip eder ve şehri lanetler Anitta’nın lanetine rağmen şehir MÖ 1600/1650 yıllarında Hitit Kralı 1 Hattuşili tarafından başkent olarak seçilir Hititlerin MÖ1200’de şehri çeşitli nedenlerle terk etmesiyle burada Erken Demir Çağı (Karanlık Çağ) başlar Bu dönemi MÖ 9yüzyılda Frig Çağı daha sonra Helenistik, Galat ve Roma/Bizans çağları takip eder
BOĞAZKALE-YAZILIKAYA: Boğazkale, Hattuşa'nın 15 km kuzeydoğusunda yer almaktadır Hattuşa’nın en büyük ve etkileyici olan kutsal mekanı, şehrin biraz dışında yer alan, yüksek kayalar arasına saklanmış Yazılıkaya tapınağıdır Özellikle ilkbahardaki yeni yıl kutlamalarında kullanıldığı sanılan bu Açıkhava tapınağında, ülkenin önemli Tanrı ve tanrıçaları alay halinde kayalara kabartma olarak işlenmiştir Yazılıkaya Açıkhava tapınağında tabii kayalığa yapılmış olan, A odası olarak adlandırılan büyük galeri ile, B odası olarak adlandırılan küçük galeri yer almaktadır Büyük galeri’nin ( A Odası ) batı duvarı Tanrı kabartmalarıyla, doğu duvarı ise tanrıça kabartmalarıyla bezelidir Ayrı bir girişi bulunan Küçük Galeriyi ( B Odası ) girişin iki yanında bulunan aslan başlı , insan gövdeli cinler korumaktadır B odasının batı duvarında sağa doğru ilerleyen 12 tanrı, doğu duvarında ise Kılıç Tanrısı ile Tanrı Şarruma ve himayesindeki Kral IVTudhalia yer almaktadır
ALACAHÖYÜK: Çorum’un 45 km güneyinde, Alaca İlçesinin 17 km kuzeybatısında yer almakta olup, Boğazköy’e 34, Ankara’ya ise 210 km uzaklıktaki Alacahöyük Köyü yerleşim alanı içerisindedir Höyük, bilim alemine ilk kez 1835 yılında WCHAMİLTON tarafından tanıtılmış olup, bu yıllardan itibaren Orta Anadolu’yu ziyaret eden bilginlerin uğrak yeri olmuştur Eski Tunç ve Hitit Çağında çok önemli bir kült ve sanat merkezi olan Alacahöyük’te 4 uygarlık çağı bulunmaktadır Geç Kalkolotik çağını Eski Tunç, Hitit, Frig, Roma ve Bizans dönemleri takip eder Örenyerinde Hitit İmparatorluk dönemine ait Sfenksli Kapı, şehrin batısındaki Poternli Kapı ve mimari eserler ile Hatti uygarlığının aydınlanmasına çok katkıları olan Alacahöyük Eski Tunç Çağı haneden mezarları ile yerel müzesi, Boğazköy ve Yazılıkaya’yı ziyaret edenler için aynı gün gezilebilecek önemli bir örenyeridir Hitit İmparatorluk dönemine tarihlenen kalker temel üzerine andezit bloklarla inşa edilmiş iki kule arasında yer alan Sfenksli Kapı’nın genişliği 10 metredir O, bir yolla bağlandığı büyük mabedin anıtsal geçididir Dış girişin iki yanındaki büyük söğe bloklarının dış yüzleri Sfenks protomları ile süslüdür Kulelerin dış ve iç yüzlerinde yer alan kabartmalar Fırtına Tanrısı onuruna kutlanan bir kült festivalini yansıtmaktadır Alacahöyük kazıları , Orta Anadolu’nun kuzey bölgesinin kesintisiz stratiğrafisini veren tek merkez olması ve özellikle 13 kral mezarı ile eski Tunç dönemine, monimental mimari kalıntılarıyla Hitit dönemine ışık tutması açısından dünya arkeoloji literatüründe önemli bir yere sahiptir
ORTAKÖY-ŞAPİNUVA: Çorum’un 53 km güneydoğusunda yer alan Ortaköy ilçesinin , 3 km güneyindedir Ortaköy Hitit şehri ,Yeşilırmak Nehrinin üzerinde bulunduğu ve Kelkit’ten başlayan Koyulhisar-Reşadiye-Niksar üzerinden Amasya’ya doğru gelişen vadinin hemen sonunda yer almaktadırŞehir derince bir vadinin kuzey yamaçlarındaki bir plato üzerine kurulmuştur 1990 yılında Prof DrAygül Süel ve DrMustafa Süel başkanlığında kazı çalışmaları başlatılmıştır1994 yılında Ortaköy’ün Hitit Çağı’ndaki adının Şapinuwa olduğu tesbit edilmiştir Bu önemli Hitit şehri Hitit Devleti’nin başkentlerinden biridir Yapılan çalışmalarda monumental yapılar günışığına çıkarılmıştırBu binalarda şu ana kadar sayıları dört bini aşan Hitit çivi yazılı tablet arşivleri ele geçirilmiştir Bunların çoğunu Hititçe metinler oluşturur İçerik olarak birbirleriyle ilişkileri, paleografileri ve buluntu durumlarına göre, Ortaköy –Şapinuva tabletlerinin büyük bir kısmının aynı döneme ait oldukları, Boğazköy ve Maşat Höyük belgeleri ile olan ilişkileri nedeniyle de bu tabletlerin Orta Hitit döneminin sonlarına tarihlendiği açıklanmıştır
Yapılan çalışmalar sonucunda Höyükte kesintisiz bir iskanın varlığı tespit edilmiş olup,Höyükte eski Tunç,Hitit,Frig,Roma ve iki safhalı Helenistik döneme rastlanmıştır Höyükün Kuzeydoğu ve Batı kesimlerinde Hitit İmparatorluk çağı şehir surunun temelleri bulunmuş,dikdörtgen planlı,avluları taş döşeli binalar Boğazköy ve Alacahöyükteki binalardan farksız olarak ,Hitit üslubunda inşaa edilmişlerdirHöyükün Güneydoğu kesiminde geniş bir alana yayılan eski Hitit dönemi mahallesinin yanmış evlerinden çok sayıda toprak eserler elde edilmiştirYine bu alanlarda bulunan kabartmalı kült vazoları burasının dini bir merkez olduğu görüşünü kuvvetlendirmiştirHöyükte Hitit tabakaları altında yer alan eski Tunç çağı tabakalarında yapılan çalışmalarda ,bir evin tabanı altında altın ve gümüş objelerden oluşan bir defineye rastlanılmıştırGümüş vazolar,Suriye şişesi,gümüş merasim baltası ,değişik tiplerde altın iğne,boncuk,küpe ve bileziklerden oluşan define,bir taraftan Alacahöyük,Kültepe,diğer taraftan Truva ,Poliochni ve Kuzey Suriye-Mezopotamya buluntularıyla benzer olup bu buluntular Ankara Medeniyetler Müzesinde sergilenmektedir
YÖRÜKLÜ (HÜSEYİNDEDE TEPESİ: Sungurlu ilçesi,Yörüklü kasabası Hüseyindede tepesi olarak adlandırılan mevkiide bulunmaktadırYapılan çalışmalar sonucunda Eski Hitit dönemine ait iki ayrı kabartmalı vazo parçalarına yine aynı döneme ait olan tek mekanlı bir odada rastlanmıştırElde edilen parçaların restorasyon çalışmaları sonucunda birisinin inandık vazosu tipinde olduğu,diğerinin ise daha küçük ve boyun üzerinde tek filiz halinde Hitit dini törenlerini anlatan bir tasvir bantının olduğu tespit edilmiştirBu tasvir bantı üzerindeki en önemli sahneyi ise boğa üzerinde takla atan bir akrobat oluşturmaktadırİnandık vazosu tipinde olan ve üzerinde 4 tasvir bantı olan büyük vazonun ağız kenarında küçük bir tekne ve başları içe bakan dört boğa başı yer almaktadırTasvir bantlarında konular yine Hitit dini törenlerini anlatmaktadırBu kabartmalı vazoların yanı sıra yapılan çalışmalarda Eski Hitit dönemine ait olan (formlarını daha önceden bilinen) Matara biçimli kap ve yuvarlak ağızlı yüksek boyunlu testiler de elde edilmiştir 1998 yılındaki çalışmalarda ise teraslama tekniğinde yapıldığı ortaya çıkan Eski Hitit Dönemine ait mimari takip edilmiş olup, ileri ki dönemlerde kazı çalışmalarına devam edilecektir
LAÇİN KAPILIKAYA ANITSAL KAYA MEZARI: Çorum’un yaklaşık 27 km kuzeyinde, Kırkdilim Komutan İKEZİOS’a ait hellenistik dönem kaya mezarı olup, MÖ IIyüzyıla tarihlenmektedir Çay seviyesinden 65 m Yükseklikteki kaya mezarının yamuk biçimli bir podyum zemini vardırBu podyumdan 8 basamaklı merdivenle ikinci platformda, oradan da 12 basamaklı merdivenle mezar önündeki podyuma geçilmektedir Mezar odasının kapısı üzerinde “İKEZİOS”yazısı okunmaktadır Mezar odası kareplanlı olup , girişin sağ ve solunda niş şeklinde oyulmuş ölü şekilleri vardır
İSKİLİP KAYA MEZARI: İskilip merkezinde bulunan Osmanlı dönemine ait 100 m yükseklikteki tabi bir kaya üzerine inşa edilmiş, kalenin güney ve güneydoğu eteğinde Roma dönemine ait kaya mezarları bulunmaktadır Güneydoğusunda bulunan kaya mezarının iki sütunlu dikdörtgen bir girişi vardırYuvarlak sütun gövdeleri yukarı doğru inmektedir Başlıklarda bulunan bilezikler üzerinde oturmuş birer aslan bulunmaktadır Sütun başlıkları üzerindeki üçgen alınlık içerisinde ise yatar durumda karşılıklı kanatlı iki aslan figürü bulunmaktadır Kabartmalardan birinin elinde kılıç, diğerinin elinde kadeh mevcuttur Mezar odası içerisinde iki adet ölü sekisi bulunmaktadır

Alıntı Yaparak Cevapla

Çorum Hakkında Bilgi

Eski 08-10-2012   #4
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Çorum Hakkında Bilgi



Çorum Sözlü Tarih

Koyun baba söylencesi

Koyun babanın asıl adı Seyit Ali’dirPeygamber soyundan geldiği söylenirBursa’da bir süre çobanlık yaparAğayla her ikiz kuzudan birini almak üzere anlaşırBir süre sonra kırk kuzusu olurBunları alarak Osmancık’a yerleşirHer yirmidört saatte bir ,koyun gşbş mekediğinden adı "koyun baba"kalırKoyun baba nın ermiş olduĞuna inanılır ve bir çok kerameti anltılır:
Koyun baba’nın üç köpeğivardırbulara kara,sarı,Ala kadı adu-ı verilirBağdat kadısı buna duyar ve Padişah’a şikayet ederPadişah Koyun Baba’yı çağırır ve nedenini sorar
Koyun Baba:
-Kadılar haram helal bilmezler benim köpeklerim bilirİsterseniz deneyelim derPadişah kabul eder ve 20 si helal 20 si haram 40 kap yemek getirilmesini isterİstenenler gelince köpekler çağırılır ve yemeklerin helal olanını yer haram olanını bırakırlarPadişah çok şaşırır ve Koyun Baba’nın gönlünü yapmak ister ve isteğini sorarKoyun Baba :
-Hazineden birşey istememSarıalan ve Saltukalan’ı köpeklerime yıllık verirseniz yeterDileği yerine getirilirKoyun Baba kendisini Padişah’a şikayet eden Bağdat Kadısına şöyle bir bakar ve Kadı ölür

Koyun baba söylencesi

Fatih Otlukbeli seferine giderken Koyun Baba’ya uğrarHayır Duasını alırSavaşta düşmanını yenen Fatih Vezirini göndererek Koyun Baba’nın bir isteği olup olmadığını sorarKoyun Baba:
-Eğer bir hayır yapmak istiyorsa Kızılırmak üzerine bir köprü yaptırsın kışlık ve yaylak yerlerimizi koyunlarımızı vergiden bağışlasın ki daha iyi ağırlayabilelim derİstekleri yerine getirilir ama köprü yapılamadan Fatih ölürBabasının ölüm haberini alan llBayezid,Amasyadan yola çıkar,Osmancık’a geldiğinde Irmak kıyısında sürüsünü yayan Koyun Baba’yı görürKendisini karşıya geçirmesini isterKoyun Baba:
-Olur ama bu ırmağa bir köprü yaparsa derŞehzade söz verirKoyun baba gözlerini kapamasını ve aç demeden açmamasını söylerŞehzade denileni yapar ve gözlerini açtığında İstanbul’da dırKoyun Baba da görünmez olmuşturllBayezid tahta geçtikten sonra bir gece rüyasında Koyun Baba’yı görürKoyun Baba köprüyü yaptırmasını istemektedirErtesi gece yine aynı düşü görürBunun üzerine gerekli, malzemeyi gönderip köprü yapımını başlatırKoyun Baba’nın da geyiklerle taş taşıttığı söylenirKöprünün adı bu söylenceden gelmektedir


Başka bir söylenceye göre göre Osmancıkta bir ejderha köylülerin koyunlarını yemektedir zamanla köylüleri de yemeye başlar halk Koyun Baba dan yardım ister o da o yılan Kızılırmağa su içmeye indiğinde taş olsun der ve yılan Kızılırmaktan su içerken taş olur

Değirmen Söylencesi

Bir zamanlar Meydan Çayı üzerinde İskilip halkının ekmeklik ununu sağlayan bir değirmen vardırDeğirmenci Ermeni yada Rum durZaman zaman unu pahalılandırdığı için yöredekiler kendisine çok kızarlarDeğirmen yıkılır yerine bir gecede sebze bahçesi yapılırDeğirmenci canını zor kurtarırDavacılar,halk kadıya başvururOrada değirmen değil sebze bahçesi olduğunu ileri sürerEn yaşlı üç kişiyi de tanık gösterirKadı olay yerine gelip üç tanığı çağırır
Mal sahibi değirmenin yöredekilerce yıkılıp yerine sebze bahçesi yapıldığını öne sürertanıklar :
-Burada değirmen yoktu,olsaydı bir izine rastlanırdıBiz bildik bileli burası sebze bahçesidir,derlerKadı yemin edip etmeyeceklerini sorarOnlarda:
-Başımızdaki şu cana yemin ederiz ki bastığımız toprak ceddimizdir,derlerKadı değirmene ne olduğunu sorunca da :
-Olumuşu da olcağı da budur,derlerbunu üzerine değirmen davası düşer
Söylence ye göre üç yaşlı adam yalan yere yemin etmiştirSarıklarının arasına ölü bir serçe yavrusu,ayakkabılarının içine kendi tarlalarındantoprak ,sağ göğüslerine olmuş,sol göğüslerine de olmamış bir armut koymuşlarıdır"başımızdaki şu can derken, serçeyi,bastığımız topraklar ceddimizin "derken ayakkabılarının içindeki toprağı "olumuşu " derken sağ göğüslerindeki olgun armudu"olacağı budur" derken ham armutu kasdetmiştir

Alıntı Yaparak Cevapla

Çorum Hakkında Bilgi

Eski 08-10-2012   #5
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Çorum Hakkında Bilgi



Çorum Cami ve Mescitleri


Çorum Ulu Camisi (Murad-ı Rabi Camisi) (Merkez)

Bununla beraber Selçuklu Sultanı Alaeddin Keykubat’ın azatlı kölesi Hayrettin Hazır tarafından yaptırıldığı kaynaklardan öğrenilmektedir Bununla beraber ağaç işçiliği yönünden son derece önemli bir eser olan minberine dayanılarak Selçuklu döneminin sonlarında yapıldığı ileri sürülmüştür XIII yüzyıl sonları ile XIVyüzyılın başlarına tarihlendirilmiştir Ancak bu minberin cami ile bağlantılı olup olmadığı da tartışmalıdır Minberin yapımından daha sonra camiye getirildiği de ileri sürülmüştür Ancak minberin nereden getirildiği de bilinmemektedir Büyük olasılıkla bir diğer Selçuklu Camisi için yaptırılmış ve sonra da Çorum Ulu Camisi’ne konulmuştur

Sultan IIBeyazıd zamanındaki bir depremle hasara uğramıştır Daha sonra Sultan IIIMurad ve Sultan IIISelim zamanında değişikliğe uğramıştır Mimar Sinan tarafından onarıldığı, Mimar Sinan’ın Teskiret-ül Ebniye isimli eserinde yazılıdır Sultan IVMurad zamanında yapılan onarımdan sonra “Sultan Muradi Rabi Camisi” olarak isimlendirilmiştir Bunu XIX yüzyılda yapılar daha geniş bir onarım izlemiştir

Cami ilk yapımında ağaç sütunların taşıdığı toprak damlı dikdörtgen planlı idi Sultan IVMurad zamanında yapılan onarımla yapının mimari planı tamamen değiştirilmiş ve Osmanlı mimarisindeki çok kubbeli ulu cami plan tipine dönüştürülmüştür Evliya Çelebi bu onarımı “Çarşı içinde Mimar Sinan Ağakari (yapısı) olup cemaati çoktur” şeklinde belirtmektedir İbadet mekanının üzeri sütunların taşıdığı dokuz kubbe ile örtülmüştür Sultan IIISelim zamanında onarımla ibadet mekanı kareye dönüştürülmüş ve üzeri köşelerdeki üçer sütuna dayalı piramidal konik bir kubbe ile örtülmüştür

Çorum halkı Bozok ve Çankırı Mutasarrıfı Çapanoğlu Abdülcabbarzade Süleyman Bey’den yardım istemiştir Bunun üzerine Abdülcabbarzade caminin eskiden olduğu gibi dokuz kubbeli olarak onarımını başlatmıştır Onarım sürerken Abdülcabbarzade Süleyman Bey ölmüş, oğlu Abdülfettah Bey caminin günümüze ulaşan ahşap, ortadaki büyük tek kubbesini yaparak son cemaat yerine de tek katlı bir ekleme yapmış ve 1810 yılında onarımı tamamlamıştır

Caminin yapımında blok taşlar kullanılmış, bunların arasında üzerinde yazılar bulunan taşlar arasında Roma devrine ait taşlara da rastlanmıştır İki sütunlu bir girişten sonra beş kubbeli bir son cemaat yeri bulunmaktadır Bunun dışında kalan bölümler ahşap çatılıdır Mihrap mermerden olup barok üsluptadır Son cemaat yerinin iki tarafında birer şerefeli iki minare bulunmaktadır Caminin mihrabı mermer kaplamalıdır Ahşap minberi üzerindeki kitabeden1306 tarihinde yapıldığı anlaşılmaktadır Bu kitabeden de minberi Ahmet bin Davut isimli bir kişinin yaptırdığı öğrenilmektedir Ayrıca bu minberin Ankaralı bin Ebubekir ve Davud bin Abdullah isimli iki ağaç ustasının isimleri yazılıdır Çatma kündekari tekniğinde, geometrik bezemeli bu minber Selçuklu ağaç işçiliğinin en güzel örnekleri arasındadır Yıldızlı ve içice geçmiş çokgen geometrik kompozisyonların içleri rumilerle doldurulmuştur Buna benzer bir diğer minber de Çorum da, günümüze ulaşamayan Beyler Camisi’nden Hamid Muzaffer Paşa Camisine getirilmiştir

Hamid Muzaffer Paşa Camisi (Merkez)

Çorum Çarşısı içerisinde, Çöplü Mahallesinde bulunan Hamid Muzaffer Paşa Camisi, XVI yüzyılın ortalarında Hüseyin oğlu Rüstem Bey tarafından yaptırılmıştır

Cami dikdörtgen planlı olup üzeri düz toprak bir damla örtülmüştür Caminin en büyük özelliği içerisinde bulunan ahşap minberidir Bu minber günümüze ulaşamayan Çorum’daki Beyler Camisi’nden buraya getirilmiştir Üzerindeki kitabesinden Muzafferüddin Beyler Çelebi’nin eseri olduğu anlaşılmaktadır Minberin diğer Selçuklu ve Beylikler dönemi minberlerinden ayrılan en büyük özelliği korkuluklarındaki şebekeyi andıran kasetleridir Burada dinsel konulu bir kitabeli bir friz çepeçevre minberin etrafında dolaşmaktadır Bunun dışında kalan geometrik bölümlerin daha sonraki yıllarda buraya konulduğu sanılmaktadır


Hıdırlık Camisi (Merkez)

Muhammedi’n yakınlarından , aynı zamanda sancaktarı Süheyb-i Rumi’nin anısına Sultan IIAbdülhamid zamanında Yedi Sekiz Hasan Paşa’nın isteği üzerine Hıdır oğlu Hayrettin tarafından l889’da yaptırılmıştırDaha önce burada bulunan caminin ne zaman ve kimin tarafından yaptırıldığı bilinmemektedirİlk yapı bir deprem sonucu yıkılmıştır

Cami, geniş bir avlunun ortasında moloz taş ve tuğladan yapılmıştır Kare planlı olup üzeri içten kubbe dıştan çatı ile örtülüdür İbadet mekanı alt ve üst sırada yuvarlak kemerli üçer pencere ile aydınlatılmıştır Kuzey yönündeki girişin önünde dışa kapalı çatı ile örtülü, dört bölümlü bir son cemaat yeri bulunmaktadır Caminin avlusunda konik kubbeli ve sütunlu şadırvanı bulunmaktadır


Han Camisi (Merkez)

Çorum Tepecik Mahallesi’ndeki Han Camisi, l580 yılında yaptırılmıştır Moloz taştan yapılan cami kare planlı olup üzeri kubbe ile örtülüdür Önünde dört bölümlü bir son cemaat yeri bulunmaktadır Avlusunda konik kubbeli ve sütunlu bir şadırvanı vardır


Kubbeli Cami (Merkez)

Çorum, Yavru Turna Mahallesi’nde bulunan bu caminin kitabesi günümüze gelemediğinden ne zaman yapıldığı, banisinin kim olduğu bilinmemektedir Yalnızca 1883 tarihinde onarıldığını gösteren bir onarım kitabesi vardır Kare planlı caminin üzeri kubbe ile örtülmüştür Duvarları sarı köfeki taşındandır


Kulaksız Camisi (Merkez

Çorum, Yavru Turna Mahallesi’nde bulunan Kulaksız Camisi’nin ne zaman ve kimin tarafından yaptırıldığı bilinmemektedir Kitabesi günümüze ulaşamamıştır XIXyüzyılın ortalarında onarılmış ve özelliğini yitirmiştir Bununla beraber Osmanlı mimarisinde ağaç direklerin taşıdığı, içerisi sahınlara ayrılmış ulu cami plan tipindedir Orta mekanın üzeri ahşap bir kubbe ile örtülmüştür


Elvan Çelebi Camisi (Mecitözü)

Bu köye ismini vermiş bulunan Elvan Çelebi Aşık Paşa’nın oğludur Büyük dedesi de Baba İshak’ın hocası Baba İlyas’dır Baba İshak isyanını bastıran Selçuklu Sultanı IIGıyaseddin Keyhüsrev, bu arada Baba İlyas’ı da öldürmüştür Bundan sonra bu aile Mısır’a kaçmış, daha sonra Çorum’a yerleşmiştir Elvan Çelebi bugünkü köyü, camiyi, yanına da kendi türbesini, hamam ve bir tarafına da dergah yaptırmıştır

Cami kaba yontma taştan kare planlı olarak 1555 yılında yapılmıştırÜzeri ahşap bir çatı ile örtülmüştür Cami 1750 yılında onarılmış olup, bundan ötürü de içerisinde barok etkiler, özellikle tavanda görülmektedir



Şeyh Muhiddin Yavsi Camisi (İskilip)

ŞeyhMuhiddin Yavşi’nin babası Osmanlı matematikçisi astronomu Ali Kuşcu’nun kardeşi Mustafa’dır

XV Yüzyıla tarihlenen cami, sonraki yıllarda, Ebussuud Efendi tarafından ibadet mekanının yanına eklenen bir bölümle ibadet mekanı genişletilmiştir Bu bölümün de üzeri kubbe ile örtülmüştür Böylece cami kasnaklı iki kubbeli bir görünüme ulaşmıştır

Yapı kesme taş ve tuğladan yapılmıştır Yanına taş kaide üzerine yuvarlak gövdeli tek şerefeli bir minare eklemiştir Caminin yanında iki de küçük türbe bulunmaktadır




Ulu (Büyük) Cami (İskilip)

Çorum İskilip’te bulunan Ulu Camiyi 1839 yılında Mimar Çöcükçüolu Hasan Usta yaptırmıştır

Caminin yapımında Çorum Ulu Camisi örnek alınarak, Osmanlı mimarisindeki ulu cami plan tiplerine uygun olarak yaptırılmıştır Kesme taş ve tuğladan yapılan cami dikdörtgen planlıdır ve üzeri ahşap kubbe ile örtülmüştür Caminin içerisindeki mihrabı çinilerle kaplıdır Yanında kare taş kaide üzerine oturtulmuş, yuvarlak gövdeli tek şerefeli bir minaresi bulunmaktadır


Tabakhane Camisi (İskilip)

İskilip’te Tabakhane Camisi’ni XVyüzyılda Şeyh Habib yaptırmıştır Caminin ilk yapımı sonraki dönemlerde yapılan onarımlarla özgün biçimini kaybetmiştir

Kareye yakın dikdörtgen planlı caminin üzeri ahşap bir kubbe ile örtülüdür Giriş kapısı mermer ve taş söveli olup, orijinal şeklinden günümüze gelebilen tek elemandır


Yeni Cami (İskilip)

İskilip’teki Yeni Cami’yi XVIIIyüzyılda Kazasker Cafer Efendi yaptırmıştır Camide taş ve tuğla duvarlar da kullanılmıştır Kare planlı olup üzeri kubbe ile örtülmüştür Mihrap ve minberinde belirgin bir özelliği bulunmamaktadır Caminin yanındaki kare taş kaide üzerine yuvarlak gövdeli tek şerefeli tuğla minaresi oturtulmuştur


Hanönü Camisi (İskilip)

İskilip Hanönü Camisi’nin kitabesi günümüze ulaşamadığından ne zaman ve kimin tarafından yaptırıldığı bilinmemektedir Ayrıca vakıf kayıtlarında da cami ile ilgili bir kayda rastlanamamıştır

Cami kare planlı kesme taş ve tuğladan yapılmıştır Üzeri ahşap bir çatı ile örtülmüştür Caminin iç mekanındaki ağaç işçiliği ve tavanı oldukça ilgi çekicidir Yanında kare kaide üzerine oturtulmuş, tek şerefeli yuvarlak gövdeli bir minaresi bulunmaktadır


Evlik Köyü Camisi (İskilip)

İskilip, Evlik Köyü’nde bulunan bu camiyi Akşemsettin’in oğlu yaptırmıştır XV yüzyıla tarihlenen cami günümüze orijinal görünümünden oldukça uzak olarak gelebilmiştir Kare planlı olup, üzeri sonradan ahşap bir çatı ile örtülmüştür Yanında taş kaide üzerine yuvarlak gövdeli minaresi eklenmiştir


İmaret Camisi (Osmancık)

Beyazıt’ın Başveziri Koca Mehmet Paşa 1430-1431’de yaptırmıştır Aşıkpaşazade Tarihinde Mehmet Paşa’nın Osmancık’da bir imaret yaptırdığını belirtmiştir Caminin giriş kapısı üzerindeki iki satırlı sülüs yazılı kitabesinden Koca Mehmet Paşa’nın bu camiyi imaret olarak yaptırdığı yazılıdırBu caminin yanında medrese,kütüphane bulunduğu kaynaklardan öğreniliyorsa da bunlar günümüze ulaşamamıştır

İmaret Camisi, Erken Osmanlı mimarisindeki yan mekanlı, zaviyeli veya ters T plan tipinde yapılmıştır Bu plan tipinin geliştirilmiş bir örneğidir Anıtsal ve özgünlüğünü koruyan, mermer söveli stalaktit dizili giriş kapısından sonra birbirini art arda izleyen iki kubbeli bir mekana girilmektedir Girişteki mekanın yanında yine üzerleri kubbeli iki yan mekan bulunmaktadır Giriş kapısı tek parça ceviz ağacından yapılmış olup geometrik geçmeler ve Rumilerle bezenmiştir


Akşemseddin Mesçit ve Medresesi (Osmancık)

Osmancık’ta, Akşemseddin XVyüzyılda mescit ve medreseyi bir arada yaptırmıştır Medresenin günümüze yalnızca dershane bölümü ulaşabilmiştir Dershanenin üzeri tromplu bir kubbe ile örtülmüş olup kesme taştan yapılmıştır Yanındaki iki medrese odası mescit olarak kullanılmaktadır


Büyük Cami (Osmancık)

Osmancık’ta Emiri Beyler Çelebi 1213’de yaptırdığı bu cami Selçuklu mimari üslubunu yansıtan bir eserdir Kesme taş ve yer yer tuğladan yapılan cami orijinal görünümünden uzaklaşmıştır Cami kareye yakın planlı olup üzeri kubbe ile örtülüdür


Mihri Hatun Camisi (Kargı)

Çorum, Kargı ilçesi Karakire Köyü’nde bulunan bu camiyi Sultan IVMurad burada hastalanarak ölen eşi Mihri Hatun adına yaptırmıştır

Cami 1943 depreminde yıkılmış ve daha sonra yeniden yapılmıştır Bu bakımdan eski caminin orijinal durumu ile ilgili bilgilerimiz çok yetersizdir Yalnızca minaresi orijinal durumunu korumuştur Minare düzgün blok taşlardan yapılmıştır Buna dayanarak caminin de kesme taştan yapıldığını ve üzerinin de kubbe ile örtülü olduğunu söyleyebiliriz


Oğuz Köyü Camisi (Kargı)

Ancak yapı üslubundan XVIyüzyılda yapıldığı sanılmaktadır

Osmanlı mimarisindeki tek kubbeli camile gurubundan olup önünde bir son cemaat yeri vardır İbadet mekanı üç tonozlu yarım kubbenin desteklediği merkezi bir kubbe ile örtülmüştür Günümüzde orijinalliğinden oldukça uzaklaşmıştır





Sinan Paşa Külliyesi (Kargı)

Çorum, Kargı ilçesinde bulunan Sinan Paşa Külliyesini kitabesinden öğrenildiğine göre; Sultan IIBeyazıt döneminde Sinan Paşa 1506-l507 tarihinde yaptırmıştırYapı topluluğu cami, medrese, sıbyan mektebi, hamam ve handan meydana gelmiştir

Cami Osmanlı mimarisindeki merkezi planlı camiler gurubundandır Bu caminin bir diğer özelliği de bu tür plan denemesinin Anadolu’da ilk kez burada denenmiş olmasından kaynaklanmaktadır İbadet mekanını örten merkezi kubbeyi dört ince sütun taşımaktadır Ana kubbe yanlarda yarım kubbeler, köşelerde dört küçük kubbe ile desteklenmiştir

Cami kesme ve moloz taştan yapılmıştır Minare kaidesi kesme taştan gövdesi yuvarlak tuğladan tek şerefelidir Cami avlusunu çeviren medrese günümüze gelememiştir

Ulu Cami (Sungurlu)



Geniş bir avlu ortasındaki caminin duvar örgüsünde kaba yontma taş kullanılmıştır İbadet mekanını ortadaki yüksek kasnak üzerine oturmuş bir ana kubbe ile onun yanındaki üç küçük kubbe örtmektedir Caminin önünde son cemaat yeri bulunmaktadır Yanındaki kare taş kaideli, tek şerefeli minaresi yuvarlak gövdeli ve tuğladandır

Cami Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından 1984 ve 1994 yıllarında onarılmıştır







Ergülü Baba Camisi (Sungurlu)



Kare planlı caminin üzeri duvarlar üzerine oturan sekiz köşeli kasnaklı bir kubbe ile örtülmüştür Önünde son cemaat yeri bulunmaktadır Düzgün kesme taştan yapılmış olan caminin duvarları dışa taşkın silmelerle üçe bölünmüştür caminin içerisi iki sıra halinde, her kenarda ikişer yuvarlak kemerli pencere ile aydınlatılmıştır Minaresi kesme taştan olup, gövdesi yuvarlak ve tek şerefelidir

Cami Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından 1999’da onarılmıştır Cami orijinal durumundan oldukça uzaklaşmıştır Onarım sonucunda caminin yüksekliği daha da artmıştır Ergülü Baba’nın düzenlediği vakfiyesinin başında da Kanuni Sultan Süleyman’ın tuğrası bulunmaktadır




Hilmi Efendi Camisi (Sungurlu)

Çorum Sungurlu ilçesinde, İsmet Paşa Mahallesi’nde bulunan bu camiyi Hilmi Efendi 1960 yılında yaptırmıştır

Dikdörtgen planlı, ahşap çatılı olan caminin mimari yönden herhangi bir özelliği bulunmamaktadır Vakıflar Genel Müdürlüğü’nce 1997 yılında onarılmıştır


Kavşut Camisi (Sungurlu)


1202 yılında yapılan bu cami dikdörtgen planlı olup, üzeri ahşap direklerin taşıdığı bir çatı ile örtülüdür Ön kısmına ahşap direklerin desteklediği çatılı bir son cemaat yeri eklenmiştir Son cemaat yeri ile caminin ibadet mekanını aynı ahşap çatı örtmektedir İbadet mekanı kenarlardaki birer dikdörtgen pencere ile aydınlatılmıştır
Caminin mihrap ve minberinin mimari yönden bir özelliği bulunmamaktadır Taş minaresi yakın tarihlerde yapılmış olup, cami ile uyumlu değildir Caminin Selçuklu dönemine ait kündekâri tekniği ile yapılmış olan orijinal minberi ve minber kapısı günümüze gelememiştir

Alıntı Yaparak Cevapla

Çorum Hakkında Bilgi

Eski 08-10-2012   #6
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Çorum Hakkında Bilgi



Çorum Hamamları


Güpür Hamamı (Merkez)

Çorum Ulu Camisi’nin karşısında, kent merkezinde olan Güpür Hamamının ne zaman ve kimin tarafından yapıldığını belirten bir kitabesi günümüze gelememiştir Bununla beraber yapı üslubundan XVyüzyılın sonları ile XVIyüzyılın başında yapıldığı sanılmaktadır

Osmanlı mimarisindeki çifte hamam plan düzeninde yapılan hamam, uzunlamasına gelişen bir plan şemasına sahiptir Kadınlar ve erkekler kısmından meydana gelmiştir Hamamı oluşturan soğukluk,sıcaklık ve halvet bölümleri peş peşe sıralanmışlardır Her bölümün üzeri kasnaklı birer kubbe ile örtülmüştür


Paşa Hamamı (Taceddin Hamamı) (Merkez)



Osmanlı Hamam mimarisi içerisinde çifte hamam plan düzeninde yapılmıştır Kadınlar ve erkekler kısımları birbirlerine simetriktir Hamam günümüze özgün biçimini koruyarak gelmiştir Soğukluk, sıcaklık ve halvet bölümlerinden oluşmakta olup her bölümün üzeri kiremit kaplı kubbelerle örtülmüştür Hamamın duvarları kaba yontma taş ve moloz taşla örülmüştür



Ali Paşa Hamamı (Merkez)

Çorum, Kunduzhan Mahallesi’nde, Çarşı içerisinde olan bu hamamı Erzurum Beylerbeyi Ali Paşa l573’de yaptırmıştır Çorum hamamlarının en büyüklerinden olan bu hamam aynı zamanda Yeni Hamam olarak da tanınmaktadır

Osmanlı mimarisindeki çifte hamam plan düzeninde olun bu hamamda kadınlar ve erkekler kısmından meydana gelmiştir Hamamın bölümlerini oluşturan soğukluk, sıcaklık ve halvet bölümleri kasnaklar üzerine oturmuş kubbelerle örtülmüştür


Mihri Hatun Hamamı (İskilip)

Çorum, İskilip ilçesinde bulunan Mihri Hatun Hamamı, aynı yerdeki Mihri Hatun Camisi ile beraber yapılmıştırXVIIyüzyıl eseri olan bu Hamamı Sultan IVMurat’ın eşi Mihri Hatun’un İskilip’te ölmesi üzerine yaptırılmıştır

Kalın duvarları olan bu hamam yıkık halde günümüze gelebilmiştir Kalıntılarından çifte hamam plan düzeninde olduğu anlaşılmaktadır


Sinan Paşa Hamamı (İskilip)

Çorum, İskilip’te Sultan IIBayezid’ın veziri Sinan Paşa cami, sıbyan mektebi ve han ile birlikte bir de hamam yaptırmıştır

Hamam soğukluk,sıcaklık ve halvet bölümlerinde oluşmaktadır XXyüzyılın ikinci yarısında harap bir duruma gelen hamam 1956 yılında yeniden onarılmıştır Orijinal durulunda kubbeli olan hamamın bölümlerinden soğukluğun üzeri tavanla örtülmüştür Soğukluktan sivri kemerli bir kapı ile sıcaklığa geçilmektedir Bu bölümlerin üzeri kasnaklı birer kubbe ile örtülmüştür


Koca Mehmet Paşa Hamamı (Mecitözü)

Çorum, Mecitözü ilçesinde Koca Mehmet Paşa tarafından çifte hamam olarak cami ile birlikte yaptırılmıştır

Osmanlı hamam mimarisindeki çifte hamam plan düzenine göre yapılmıştır Soğukluk, sıcaklık ve halvet bölümlerinden meydana gelmiştir Soğukluğun üzeri iki küçük kubbe ile örtülmüştür Sıcaklık bölümünün etrafına eyvanlar yerleştirilmiş, üzeri de kubbe ile örtülmüştür


Hacı Hamza Hamamı (İskilip)

Çorum İskilip ilçesinde bulunan Hacı hamza hamamı Sinan Paşa tarafından 1514 yılında yaptırılmıştır

Osmanlı hamam mimarisinin erken örneklerinden olan bu hamamın iki kapılı bir girişi bulunmaktadır Kaba yontma taştan yapılan hamam soyunmalık, sıcaklık ve halvet bölümlerinden oluşmaktadır Her bölümün üzeri kasnaklı birer kubbe ile örtülüdür


Beke Kaplıca Hamamı (Mecitözü)

Çorum Mecitözü ilçesinin Figani Köyü yakınında bulunan Beke Hamamı, aslında Beke Kaplıcasının hamamıdır

Kaba yontma taştan yapılan hamamın üzeri kubbe ile örtülüdür Hamamın içerisinde bir havuz bulunmaktadır Beke Kaplıcalarının suyunun idrar arttırıcı etkisinden ötürü vücutta toplanan metabolizma artıklarının dışarıya atılması ve vücut taşlarının düşürülmesinde etkilidir

Alıntı Yaparak Cevapla

Çorum Hakkında Bilgi

Eski 08-10-2012   #7
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Çorum Hakkında Bilgi



Çorum Medreseleri


Alaca Hüseyin Gazi Medresesi (Alaca)

Çorum, Alaca ilçesinin 3 km güneyinde bulunan Alaca Hüseyin Gazi Medresesi’ni XIII Yüzyılda Selçuklulardan Alaca Hüseyin Paşa yaptırmıştır

Medresenin diğer medreselerden farklı orijinal bir plan düzenlemesi vardır Birbirine geçme iki bölüm halinde düzenlenmiş olan yapının doğusunda beyaz ve siyah mermerden 480 m yüksekliğinde görkemli bir kapısı bulunmaktadır Basit bir bordürün çerçevelediği portal nişi derin, altı sıra stalaktit bezelidir XIIIyüzyıl Selçuklu portalinden giriş holüne geçilmektedir Dikdörtgen planlı bu holün kuzeyinde iki kademeli olarak dışarıya çıkıntı yapan bir yan bölüm görülmektedir Kuzey duvarında bulunan ocak bu yerin aşevi olduğuna işaret etmektedir Buradan geçilen medrese avlusu 330 x 435 m ölçüsünde olup çevresine tonozlu odalar sıralanmıştır Avlu çevresindeki izlerden medrese odalarını önünde bir revak olduğu anlaşılmaktadır Ayrıca avlunun bir kenarında Alaca Hüseyin Paşa’nın türbesi bulunmaktadır

Medrese günümüze harap bir durumda gelebilmiştir


Kalehisar Medresesi ( Behramşah Medresesi) (Alaca)

Çorum Alaca ilçesi, Mahmudiye Köyü’nün 2-3 km güneyinde Kaletepe Mevkiinde bulunan bu medresenin bir külliyeye ait bölümlerden olduğu sanılmaktadır Yapım tarihi belli olmamakla beraber, mimari üslubundan XIIIyüzyıl Selçuklu yapısı olduğu anlaşılmaktadır

Kuzey-güney doğrultusunda kareye yakın dikdörtgen planlı olan medresenin uzun giriş eyvanından sonra üstü açık bir avluya geçilmektedir Bu giriş eyvanının her iki yanında birer dershane odası, giriş ekseninde ise medresenin ana eyvanı, onun yanında da birer odası yer almaktadır Ayrıca avlunun iki tarafında üçer odalı medrese hücreleri bulunmaktadır Bu hücrelerin önündeki revaklara ait kalıntılar görülmektedir Günümüze harap bir durumda gelebilen medresenin portaline ait herhangi bir iz bulunmamaktadır

Alıntı Yaparak Cevapla

Çorum Hakkında Bilgi

Eski 08-10-2012   #8
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Çorum Hakkında Bilgi



Çorum Sıbyan Mektebi ve Okulları


Sinan Paşa Sıbyan Mektebi (Taş Mektep) (Kargı)

Corum, Kargı ilçesinde, Sultan IIBeyazıt döneminde, l506-l507 yıllarında yapılmış olan Sinan Paşa Külliyesinin sıbyan mektebi tek bölümlü bir yapıdır Basık kemerli bir kapıdan içerisine girilen sıbyan mektebi kare planlı,tonoz örtülü bir yapıdır Kesme ve moloz taştan duvar tekniği ile örülmüştür


Eski Sıhhat Mektebi (Merkez)



Yöresel sarı renkli kum taşından olan bina dikdörtgen planlıdır ve doğu-batı yönünde uzanmaktadır Yapının dış cephe köşelerinde kat yüksekliklerini belirten bölümler ile pencere araları kum taşından,bunu dışında kalan duvarlar ise harçlı kırma taş örgülüdürAyrıca yapının ön cephesine iki,arka cephesine de beş çıkma eklenmiştir

Üzerindeki kitabesinde:
“l332 Kanunu Evvel l335 Sefer 21 Emraz-i Umumiye Hastahanesi Çorum Sancağının hakimiyetinden ahalisinin ve Evkaf-ı Hümayun Nezarete celilesinin izmar ve muavenetiyle inşa olunmuştur” yazılıdır

Bu yapı Ziraat Mektebi, Sanat Okulu, Ticaret Lisesi, Makine Meslek Yüksek Okulu ve Atatürk Lisesi olarak kullanılmış, l986 yılında Milli Eğitim Bakanlığından Kültür Bakanlığı’na devredilmiştir Bodrumu ile birlikte üç katlı olan bu yapı l998 yılında yangın geçirmiş ve onarılmıştır Bundan sonra Çorum Müzesi olarak kullanılmıştır


İstiklal İlkokulu (Merkez)

Kaynaklardan öğrenildiğine göre bu okulun yerinde h1326 (1908) yılında yapılmış bir medrese ve kütüphane bulunmakta idi

Yapı Neolitik Devir üslubunda; kare planlı bodrumla birlikte üç katlıdır Yapı malzemesi sarı renkli kumtaşı ve kesme taştan yapılmıştır Okulun dış cephelerinde, kat silmelerinde, kapı ve pencere sövelerinde sarı renkte kumtaşı kullanılmıştır

Yapının iki girişi bulunmakta olup, bu girişlerden bir tanesi dışarıya çıkıntılıdır Okulun üzeri kırma çatı ile örtülmüştür Alt katlarda yuvarlak, üst katta da dikdörtgen çerçeveli, her kenarda ikişer penceresi bulunmaktadır

Alıntı Yaparak Cevapla

Çorum Hakkında Bilgi

Eski 08-10-2012   #9
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Çorum Hakkında Bilgi



Çorum Köprüleri


Hitit Köprüsü (Sungurlu)

Çorum, Sungurlu ilçesindeki bu köprüyü ilk defa Prof Dr NNaumann tarafından bulunmuş ve MÖ XIIIyüzyıla Hitit dönemine tarihlendirilmiştir

Anadolu’da ilk köprü denemesi olarak bilinen bu köprü Ambarlıkaya’da 850 m genişliğinde, 14 m derinliğinde bir uçurum üzerine yapılmıştır Köprünün zıvana delikleri ile geniş basamakları görülmektedir


Koyun Baba Köprüsü (Osmancık

Beyazıt zamanında yapılmıştır Köprünün yapımına l484’de başlanmış ve l489’da tamamlanmıştır Köprünün karşısındaki kalede duvarına bitişik, Arapça köprü kitabesi bulunmaktadır:

”Yardımından dolayı Allah’a Hamd ve doğru yolun kılavuzu Muhammed ve onun yüce ailesine ve halkı doğru yola yönelten ashabına salat olsun Dünya, ibret sahiplerinin nazarında hayır ve geçit köprüsüdür Yaratıklar için sürekli hayat ve sevinç imkansızdır Ne mutlu o başlangıç ve sonu düşünen kimseye ki, ahiret yolcuğuna devir için sevap edine Sürüp giden sadaka ise, ne güzel sevaptır Sadır ola bu yüce emir, bütün ülkelerde sürekli geçerli olsun Ulu, adaletli, bilgin sultan ve yiğit, yüce hakan, milletlerin yönetimini elinde tutan, Arap ve acem sultanlarının sultanı, gazi ve mücahitlerin efendisi, kafir ve müşrikleri kahreden, krallar sultanı ve denizler hakanı, ihsan ve kudret sahibi Allah’ın desteklediği “Sultan Ebül-Fetih Beyazıt bin Mehmet Han” Allah onun saltanatını gece ve gündüzler birbirini izledikçe sürdürsün Kıyamet gününde sevaba ermek, üzerinden geçenlere ibret olmak, umum tarafından faydalanılmak amacıyla sürekli bir hayır olan bu değerli köprünün sağlam olarak yapılmasını emreyledi Bu hayırlı eserin tesisi, 889 senesinin Şaban ayında başlandı ve 894 senesinde tamam oldu”

Köprü ismini Anadolu’nun tanınmış velilerinden Koyun Baba’dan almıştır Koyun Baba ile ilgili yörede yaygın bir söylenti vardır Koyun Baba bir gün Kargıya gitmiş, oradaki bir çeşmenin yanında otururken yaşlı bir kadın elindeki su güğümü ile gelerek su doldurmaya başlamıştır Bunu gören Koyun Baba senin oğlun yok mu? Suyu neden sen taşıyorsun diye sormuştur Kadın, vardı ama öldü diye soruyu yanıtlamıştır Bunun üzerine Koyun Baba iki çocuğun olursa birini bana verirmişsin diye sormuştur Bunun üzerine kadın ben yüz yirmi yaşındayım yanıtını vermiştir Koyun Baba’da Allah her şeye kadirdir dedikten sonra ve kadına bir elma uzatmıştır Bu elmayı kocanız ile beraber yiyin iki çocuğunuz olacaktır demiştir Ama bu çocuklardan biri benim olacak diye sözlerine eklemiştir Kadın elmayı almış evinde kocası ile beraber yedikten bir süre sonra hamile kalmış ve iki oğlan çocuk doğurmuştur Bundan sonra hemen Koyun Baba’ya gitmişler; Koyun Baba’da çocuklardan birine Ahmet diğerine de Mehmet ismini takmış ve Ahmet’i alarak kendisine kardeş edinmiştir Bu çocuğa Koyun Baba’nın kardeşi olduğu için Ahi Baba denilmiştir

Koyun Baba Köprüsü’nün yapılması ile ilgili bir başka öykü daha bulunmaktadır Buna göre; Fatih Sultan Mehmet Otlukbeli Savaşı’na giderken Koyun Baba’ya uğramış, Onun hayır duasını almak istemiştir Savaş dönüşünde vezirini göndererek Koyun Baba’nın bir dileği olup olmadığını sordurmuştur Koyun Baba’da eğer hayır yapmak istiyorsan Kızılırmak üzerine bir köprü yaptır demiştir Ancak köprü yapılmadan Fatih Sultan Mehmet ölmüştür Babasının ölüm haberini alan Beyazıt Osmancık’a geldiğinde Koyun Baba’yı görmüş ve kendisini karşıya geçirmesini istemiştir Koyun Baba’da olur ama buraya bir köprü yaparsan demiştir O zaman gözlerini kapa demiştir Şehzade Beyazıt gözlerini kapamış, açtığında da kendisini İstanbul’da bulmuştur Bundan sonra da köprüyü yaptırmıştır

Koyun Baba Köprüsü kaleye yakın yerinde ayağın karşısında kitabesi bulunmaktadır Köprü 250 m uzunluğunda, 750 m genişliğindedir Yöresel sarı renkte dikdörtgen blok taşlardan yapılmıştır Sivriye yakın yuvarlak kemerli 19 gözden meydana gelmiştir Ancak bunlardan 15’i görülebilmektedir En yüksek gözün yüksekliği de 25 mdir

Alıntı Yaparak Cevapla

Çorum Hakkında Bilgi

Eski 08-10-2012   #10
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Çorum Hakkında Bilgi



Çorum Kaya Mezarları


Kapılıkaya Anıtsal Kaya Mezarı

Çorum-Osmancık yolu üzerinde, Çorum’a 27 km uzaklıkta Kırkdilim Mevkiinde derin vadilerin bulunduğu engebeli bir arazideki kaya bloğunun kuzeybatı köşesinde yer almaktadır Vadinin dibindeki çaydan yüksekliği 65 mdir

Bu mezar, Helenistik döneme tarihlendirilmekte olup, komutan İkezios’a aittirIIyüzyıla tarihlenen bu kaya mezarının bir podyum zemini vardır Bu podyumdan sekiz basamaklı bir merdivenle ikinci bir platforma, oradan da 12 basamaklı merdivenle mezarın girişine ulaşılmaktadır Girişin sağ ve solunda niş içerisinde ölü tasvirleri bulunmaktadır Mezar odası kare planlıdır


İskilip Kaya Mezarı (İskilip)

Bunlardan güneydoğudaki kaya mezarının iki sütunlu dikdörtgen bir girişi vardır Buradaki sütunların başlıklarında birer aslan figürü oturmuş olarak tasvir edilmiştir Ayrıca sütunların arasındaki üçgen alınlık içerisinde de karşılıklı yatar durumda kanatlı iki aslan figürü daha vardır

Mezar odası kare planlı olup, içerisinde iki tane ölü klinası bulunmaktadır

Alıntı Yaparak Cevapla

Çorum Hakkında Bilgi

Eski 08-10-2012   #11
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Çorum Hakkında Bilgi



Çorum Kaleleri


Boğazköy Kalesi (Sungurlu)

Hitit devletinin başkenti olan Boğazköy de (Hattuşaş) yapılan bilimsel çalışmaların ilki l906-l916 yıllarında Hugo Wincker ve Theodor Makri tarafından yürütülmüştür Ardından l93l-l939 yıllarında Alman Arkeoloji Enstitüsü adına Kurt Bittel kazı yapmıştır Burada da sürdürülen kazı çalışmalarında Hatti, Hitit, Frig, Galat, Roma ve Bizans dönemlerine ait kalıntılarla karşılaşılmıştır 1980’den sonra kazıları Alman Arkeoloji Enstitüsü ve Alman Doğu İncelemeleri Kurumu adına DrPeter Neve yürütmektedir

Hitit Dönemine ait olan Büyük Kale (Kral Kalesi) MÖ XIIIyüzyıla tarihlendirilmiştir Bu dönem Büyük Hitit Krallığı dönemi olup, bu kale aynı zamanda Hattuşaş yerleşiminin çekirdeğini oluşturmaktadır Kale 140x 250 m ölçüsünde geniş bir alana yayılmıştır Buradaki en önemli kalıntı ise Kral Sarayı ile iki katlı Arşiv yapısıdır Bu bölgede l936 yılından itibaren 4000’den fazla kitabe ele geçirilmiştir Bu yerleşim 6 km uzunluğunda bir surla çevrilmiştir


Kaletepe (Merkez)

Çorum Kuşsaray’ın güneybatısında bulunan Kaletepe Hitit döneminde yapılmıştır Oldukça korunaklı olan kalenin duvar kalıntıları günümüze gelebilmiştir Kalenin boğa başlı kabartmalı kapısı Çorum Müzesi’ndedir


Çorum Kalesi (Merkez)

Bununla beraber Danişmentliler veya Selçuklular zamanında yapıldığı bazı kaynaklarda yazılı ise de, büyük olasılıkla Bizans döneminde yöreye hakim bir tepede yapılmıştır

XVIyüzyılda Çorum’a gelen Evliya Çelebi, şehrin kıble yönünde bulunan kalenin Sultan Kılıçarslan tarafından yapıldığını söyledikten sonra kale içerisinde birkaç evin bulunduğunu da belirtmiştir WFAinsworth 1842 yılında Çorum’a gelmiş, kalenin eski malzeme ile yapılmış olduğunu belirttikten sonra duvarlarının farklı zamanlarda yenilendiğini ileri sürmüştür Bundan sonra da kale yenilenirken eski planının korunduğunu, duvarlarında çok sayıda antik mermer sütunlar, Bizans dönemi mezar taşları, heykeller ve yazıtların da devşirme olarak kullanıldığını belirtmiştir Aynı yıl Çorum’dan geçen gezgin WJHamilton şehrin güneydoğusundaki tepede bulunan kalenin Kanuni Sultan Süleyman tarafından yapıldığının halk arasında söylendiğini kaydetmiştir Ayrıca kalenin tanımını yaparak kare planlı ve yuvarlak kuleleri olduğunu, duvarlarında yapı malzemesi olarak çok sayıda kitabenin kullanıldığını, bunların arasında da Bizans dönemine ait devşirme malzemenin yer aldığını belirtmiştir Bizans dönemine ait kalede çok sayıda mimari parçanın kullanılmış olmasından ötürü çevrede Erken Hıristiyan dönemine ait bir kentin olabileceğini de ileri sürmüştür Bu arada halktan bu parçaların yakındaki Karahisar kalıntılarından getirildiğini de öğrenmiştir

40 m;yüksekliği de 735 mdir Kale 8000 x8000 m ölçüsünde kare planlıdır Sur duvarlarının köşelerine ve ve kapı üstlerine burçlar yerleştirilmiştir Düzgün kesme taşa ve kaba yontma taştan yapılmıştır Bunların arasında Roma dönemine ait devşirme parçalar da kullanılmıştır Bu taşların bazıları üzerinde Grekçe yazılara rastlanmıştır

Kale Selçuklu mimari özelliklerini yansıtmakta olup kale ile ilgili yazılı kaynaklarda bazı bilgiler bulunmaktadır Buna göre 1571 tarihli yazılı belgeler ile kaleye su getirilmesini öngören bir belgede “Sultan Süleyman hayratıdır” diye bir ibareye rastlanmıştır
Osmanlı döneminde kale içerisine yerleşim olmuş ve bu arada da içerisine bir mescit yapılmıştır


İskilip Kalesi (İskilip)

yüksekliğinde doğal bir kayanın üzerine yapılmıştır Hititler döneminden kalan kalenin yapımında moloz taşlar kullanılmıştır Hitit döneminden sonra da kale değişik dönemlerde kullanılmıştır

Güney yönündeki kapıdan içerisine girilen kalenin güneyinde kayalara oyulmuş mezarlar bulunmaktadır Yukarıya doğru daralacak biçimde yapılan kalenin dört yanına burçlar yerleştirilmiştir Osmanlı döneminde yerleşime sahne olmuş, içerisine bir mahalle bir mescit yapılmıştır




Osmancık Kalesi (Kandıber Kalesi) (Osmancık)

yüksekliğinde doğal bir kayanın üzerinde yapılmıştır Kandıber Kalesi ismi ile de tanınan kalenin ne zaman ve kimler tarafından yapıldığı kesin olmamakla beraber Selçuklular zamanına ait olduğu sanılmaktadır Bununla beraber kale değişik dönemlerde birkaç kez onarılmış, özelliğini yitirmiştir

Bu kale aynı zamanda İstanbul’dan Amasya’ya kadar uzanan ticaret yolu üzerinde olup, karakol kalesi niteliğindedir Kalenin güneyindeki Roma dönemi kaya mezarları Romalıların burada yaşadığına işaret etmektedir

Kare planlı kalenin yapımında horasan harçlı moloz taş kullanılmıştır Ayrıca içerisinde kayalara oyularak yapılmış hamama ait kalıntılarla da karşılaşılmıştırGünümüze oldukça harap durumda gelmiştir


Hacı Hamza Kalesi (Kargı)

Çorum, Kargı ilçesindeki bu kale aynı zamanda ilçenin ilk kurulduğu yerdir Bu yerleşimin çevresi surlarla çevrili bulunuyordu Hacı Hamza Kalesi ve içerisine aldığı yerleşim alanı XVIyüzyıla tarihlendirilmektedir

Alıntı Yaparak Cevapla

Çorum Hakkında Bilgi

Eski 08-10-2012   #12
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Çorum Hakkında Bilgi



Çorum Saat Kuleleri


Çorum Saat Kulesi (Merkez)



DoçDr Hakkı Acun’dan transkripsiyonu öğrenilen kitabeyi Hattat Mehmet Nuri (1868-1951) yazmıştır:

Şehinşah-ı zaman Abdülhamid Han-ı keremkarın
Ferman-ı kiramından Hasan Paşayı bihemta
Bütün evkatını vakf eyledi ihya-ı hayrata
Muvaffak eylesun her dem anı amaline Mevla
Bu saat kulesi ez cümle hayrat-ı güzininden
Yapıldı yumn-ü evferle bu şehri eyledi ihya
Çıkup bir vakt-i eşrefde yazıldı babına tarih
Bu mikat-i celili yaptı bak Lütfi Hasan Paşa
l312(1896)

Çorum Saat Kulesi yöresel sarı kesme taştan yapılmıştır İlk bakıştı minare izlenimini veren Saat Kulesi 2750 m yüksekliğindedir Sekizgen kaide üzerine oturan kulenin 24 köşeli gövdesi yükselmektedir Gövde 530 m çapındadırBunun üzerinde 81 basamaklı bir merdivenle kulenin şerefeye benzer balkonuna çıkılmaktadır Gövdenin üzerinde dört bir tarafında birer saat kadranı bulunmaktadır Saat kadranlarından sonra dört köşeli, her kenarında birer eşkenar üçgen şeklinde penceresi olan bölüm ve kubbe gelmektedir Kulu l976 yılında onarılmıştır


Sungurlu Saat Kulesi (Sungurlu)

Bu saat kulesi, Yozgat Saat Kulesini yapan Yozgatlı Şakir Usta’nin eseridir

Kesme taştan yapılmış olan Saat Kulesi kare prizma gövdelidir Gövdesi dışarıya taşkın silmelerle sekiz kata ayrılmıştır İkinci kat dışında her katta yuvarlak kemerli küçük pencereler bulunmaktadırKulenin en üstüne dalgalı saçağı olan ahşap bir köşk eklenmiştir Köşkün altına da dört yönde yuvarlak kadranlı saatler yerleştirilmiştir Bu saatlerin mekanizmasını Çorumlu İbrahim Usta yapmıştır Saat çanının ise Amasya’da görev yapan bir Alman konsolosunun hediyesi olduğu söylenmektedir

Alıntı Yaparak Cevapla

Çorum Hakkında Bilgi

Eski 08-10-2012   #13
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Çorum Hakkında Bilgi



Çorum Müzeleri


Cumhuriyetin ilanından sonra Atatürk’ün l933 yılındaki isteği doğrultusunda Çorum’da arkeoloji kazıları başlamıştır Çorum Alacahöyük’de Von Der Hosten; Boğazköy’de K,Bittel kazı çalışmalarını sürdürmüşlerdir Ardından Türk Tarih Kurumu adına DrHamit Zübeyr Koşay ile ProfDrRemzi Oğuz Arık Alacahöyük kazılarını sürdürmüşlerdir Bu kazılardan çıkan sonuçlar ve ele geçen buluntulardan ötürü Çorum’da müze kurulması öncelik kazanmıştır


Çorum Müzesi (Merkez)

Çorum’da dağınık halde bulunan eserler ve Alacahöyük, Alişar Höyük, Pazarlı, Kuşsaray, Eskiyapar, Ortaköy ve Boğazköy’de bulunan eserlerin bir bölümü burada bir araya getirilmiştir Yörede arkeoloji kazılarının yoğunlaşması, eserlerin sayıca artması sonucunda Müze Binası ihtiyacı karşılayamamış ve yeni bir müzenin yapımına başlanmıştır

Çorum Müzesi yeni bir düzenleme ile 13 Ekim l968 yılında açılmıştır Tek katlı binada birbirleri ile bağlantılı dört teşhir salonu, yönetim odaları ve fotoğraf stüdyosu bulunmaktadır Müzede Kalkolatik Çağdan pişmiş toprak eserler, Tunç Çağına ait keramikler, idoller, Mızrak uçları, bronz hançerler, çeşitli tiplerde taş ve bronz el baltaları, Alişar’dan gelen kap kacaklar, bulunmaktadır Ayrıca Hitit ve Frig dönemlerine ait rhitonlar, vazolar, mühürler de onları Bunların yanı sıra Helenistik, Roma ve Bizans dönemlerine ait sikkeler, keramikler, cam eserler heykeller ve steller de bulunmaktadır

Çorum Müzesinde Selçuklu ve Osmanlı eserlerine de yer verilmiştir Müzenin Etnoğrafik eserler bölümünde Çorum yöresinin silahları, ahşap ve madeni eserleri, el yazmaları, kilimler ve yöresel kıyafetlerde teşhir edilmektedir


Gülabi Bey Mahallesi Müze SokNo 21
Tel (0364) 2131568
Faks (0364) 2243025



Boğazköy Müzesi (Boğazkale)

uzaklıktaki Boğazköy Müzesi 12 Eylül l966 yılında açılmıştır Daha önce bu müze Hattuşaş kazılarından çıkan ve çevreden toplanan eserlerin bulunduğu bir depo konumunda idi

Boğazköy kazılarında çıkan eserlerin ve Hitit dönemi buluntularının ağırlıklı olduğu müzede Kalkolatik, Eski Tunç, Frig, Roma ve Bizans eserleri bulunmaktadır Bunların başında Yazılıkaya’dan getirilen Tanrıça İştar kabartması, tanrı kabartması, Hitit Kralı IV Tuthalia’nın kabartması, hiyeroglif yazılı taş steller bulunmaktadır Bunların yanı sıra Kalkolatik, Eski Tunç ve Asur Ticaret Kolonileri çağlarına ait pişmiş toprak eserler, camlar, Frig dönemi boyalı keramikleri, Hitit tabletleri, mühürler, baskılar, bullalar ve bir Bizans kilisesine ait bronz malzemeler sergilenmektedir

Boğazköy
Tel (0364) 2131568
Faks (0364) 2243025


Alacahöyük Müzesi (Alaca)

uzaklıktadır Müze l940 yılında açılmış ,l982 yılında da yeni yapılan binasına taşınmıştır

Müzede özellikle Alacahöyük ve Pazarlı’dan çıkan eserler sergilenmektedir Kalkolatik döneme ait el yapımı keramikler, Eski Tunç Çağı’na ait pişmiş toprak eserler, Hitit döneminin pişmiş topraktan gaga ağızlı testileri, tabaklar, çanaklar sergilenmektedir Bunları Eski Tunç ve Hitit çağlarına ait bronz iğneler, kemikten süs eşyaları, hayvan figürinleri, çivi yazılı tabletler, Frig toprak kabartmalı duvar levhaları, boyalı kaplar, rhitonlar, kilimler, ahşap tarım aletleri, dokuma tezgahları ile Osmanlı döneminin etnoğrafik yöresel malzemeleri tamamlamaktadır

Alaca Alacahöyük Köyü
Tel: (0364) 2243025

Alıntı Yaparak Cevapla

Çorum Hakkında Bilgi

Eski 08-10-2012   #14
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Çorum Hakkında Bilgi



Çorum Kaplıcaları


Hamamlıçay Kaplıcası (Merkez)

Çorum il merkezine 12 km uzaklıktaki Hamamlıçay Kaplıcasının kadınlar ve erkekler için ayrı yüzme havuzları vardır Romatizma, cilt hastalıklarına ve böbrek taşı düşürülmesine iyi gelen kaplıcanın 42 C su sıcaklığı vardır


Beke Kaplıcası (Mecitözü)

Çorum Mecitözü ilçesinin Figani Köyü yakınında bulunan Beke Kaplıcasının suyunun idrar arttırıcı etkisinden ötürü vücutta toplanan metabolizma artıklarının dışarıya atılması ve vücut taşlarının düşürülmesinde etkilidir

Ayrıca Çorum’a 15 km uzaklıkta Çayköy’de de şifalı suları olan kaplıca vardır

Alıntı Yaparak Cevapla

Çorum Hakkında Bilgi

Eski 08-10-2012   #15
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Çorum Hakkında Bilgi



Çorum Türbeleri


Koyun Baba Türbesi (Osmancık)

Bayezit zamanında yaptırılmıştır Türbenin bulunduğu alan yüksek bir tepenin üzerinde olup çevreye hakim bir alandadır Burada türbenin yanı sıra tekke, imaret, kervansaray da yapılmış ancak bunlardan yalnızca türbe günümüze gelebilmiştir

Türbe sekizgen planlı olup, üzerin duvarlara oturmuş konik bir çatı ile örtülmüştür Piramidal külah içeriden kubbe şeklindedir Türk ağaç işçiliğinin en güzel örnekleri arasında sayılan kapısı Çorum müzesine kaldırılmıştır



Hüseyin Gazi Türbesi (Alaca)

yüzyıla tarihlendirilen Hüseyin Gazi yapı topluluğunun türbesi, kaba moloz taştan yapılmıştır Yapı değişik dönemlerde yapılan onarımlar sonucu mimari özelliğini yitirmiştir

Türbe, buradaki Hüseyin gazi yapı topluluğunun avlusunda yer almaktadır Dikdörtgen planlı olup, üzeri çapraz tonozla örtülüdür Dışarıdan görülen kubbenin sonradan yapıldığı sanılmaktadır Türbeye yuvarlak kemerli bir kapıdan girilmektedir Kapı kemerinin üzerine renkli mermerlerden yapılmış 12 köşeli bir yıldız motifi ile dört sıra halinde kitabesi yerleştirilmiştir Türbe içerisinde bir sanduka vardır Mezarın baş kısmında 12 dilimli bir mezar taşı bulunmaktadır




Elvan Çelebi Türbesi (Mecitözü)

Elvan çelebi Aşık Paşa’nın oğlu olup, büyük dedesi de Baba İshak’ın hocası Baba İlyas’tır Baba İshak isyanını bastıran Selçuklu Sultanı IIGıyaseddin Keyhüsrev, bu arada Baba İlyas’ı da öldürmüştür Bundan sonra bu aile Mısır’a kaçmış, daha sonra Çorum’a yerleşmiştir Elvan Çelebi bugünkü köyü, camiyi, yanına da kendi türbesini, hamam ve bir tarafına da dergah yaptırmıştır

Camiye bitişik olan türbe kaba yontma taştan yapılmış, üzeri kubbe ile örtülmüştür


Ergülü Baba Türbesi (Sungurlu)

Çorum Sungurlu ilçesinin batısında, Yörüklü Köyü’nde bulunan türbe Ergülü Baba’ya ait olup, mimari yönden bir özelliği bulunmamaktadır Halk arasındaki yaygın bir inanca göre, çocuğu olmayanlar bu türbeyi ziyaret eder, ziyaretten sonra çocukları olursa ismini Ergülü koyarlar


Demirşeyh Türbesi (Sungurlu)

Bu bakımdan ne zaman yapıldığı konusunda herhangi bir bilgi bulunmamaktadır

Halk arasında yaygın bir inanışa göre bu türbe Malazgirt Savaşı’ndan sonra yapılmıştır Ancak bu yapının günümüze gelebilen mimarisi Selçuklu yapısından çok, Osmanlı türbe mimarisine benzemektedir

Türbe moloz taştan örülmüş, kare planlı ve üzeri kubbe ile örtülüdür Kubbe kare gövdeden trompların yardımı ile duvarlar üzerine oturtulmuştur Kubbe ve kemer örgülerinde tuğlalar kullanılmıştır Değişik zamanlarda yapılan onarımlarla türbe orijinalliğinden uzaklaşmıştır

Türbe içerisinde sade bir mezar bulunmaktadır Türbenin üzerinde bir göktaşı vardır Demirşeyh isminin de bu taştan geldiği sanılmaktadır Demirşeyh Türbesi 1977 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü’nce onarılmıştır


Nöbeti Baba Türbesi (Sungurlu)

Nöbeti Baba’nın kim olduğu bilinmemekle beraber, halk arasındaki yaygın bir söylentiye göre; alim bir kişi olup, nöbet tutarken şehit olmuştur Yöre halkı bu türbenin etrafındaki düz alanda toplanarak yağmur duasına çıkarlar, burada namaz kılınıp, kurbanlar kesildikten sonra duaya katılanlara sunulur

Türbe mimari yönden bir özellik taşımamaktadır Kaba yontma taştan kare planlı olarak yapılmış, üzeri de kubbe ile örtülmüştür Türbenin yuvarlak kemerli bir giriş kapısı vardır bunun dışında duvarlarında pencereler bulunmamaktadır

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.