Kastamonu Hakkında Bilgi |
08-10-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Kastamonu Hakkında BilgiKastamonu Genel Bilgi Kastamonu, kuzeyde Karadeniz kıyısına dik biçimde uzanan Küre (İsfendiyar) Dağları, güneyde Ilgaz Dağı ve bunların arasındaki dalgalı düzlüklerden oluşmaktadır Ayrıca ilin güneyini Köroğlu Dağlarının uzantıları engebelendirir Küre Dağları duvarı andıran görünümleriyle, kıyı ile iç kesimleri birbirinden ayırmaktadır Yaralıgöz Dağının Türbekaya Tepesi’nde (2019 m) Küre Dağları en yüksek noktasına ulaşır Ilgaz Dağı’nın en yüksek noktası da Büyükhacet (2587 m) ve Küçükhacet (2546 m) Tepeleridir Gökırmak Vadisindeki küçük ovalar, Devres Çayı vadisindeki Tosya ve Devrekâni ovaları belli başlı düzlüklerdir Aynı zamanda bu ovalar step görünümündedir İl topraklarını Gökırmak, Araç, Devrekâni ve Devres çayları sulamaktadır Daday’ın güneybatısındaki Eğriceova Dağından kaynaklanan Gökırmak’a Karaçomak Deresi katılmış ve bu dere üzerinde Karaçomak Barajı kurulmuştur Gökırmak ile Devres Çayı il sınırları dışından Kızılırmak’a katılır ve sularını Karadeniz’e akıtır İlin orta kesiminden çıkan Devrekâni Çayı ise Cide’nin batısından Karadeniz’e dökülür Kastamonu orman örtüsü bakımından Türkiye’nin en zengin bölgelerinden biridir Küre Dağlarının Karadeniz’e bakan yamaçları ve Ilgaz yoğun bir bitki ve orman örtüsü ile kaplıdır İnebolu-Cide yöreleri kayın, meşe, gürgen, kayacık, kestane ve göknar ağaçları ile kaplıdır Ilgaz Dağları ile Devres Vadisi arasında kalan alanlar sarıçam, karaçam ve göknar ormanları ile kaplıdır Devrekâni-Azdavay arasında ise kayın, meşe, göknar, karaçam ve sarıçam ormanları bulunmaktadır Ayrıca bu ormanlar yabani hayvanları da barındırmaktadır olan Kastamonu’nun yüzölçümü 13108 km2 olup, toplam nüfusu 103340’tır Kastamonu’da Karasal iklim hüküm sürmekte olup, kışları sert, soğuk ve yağışlı, yazları serin geçer İlin ekonomisi tarım, hayvancılık, ormancılık, sanayi ve turizme dayalıdır Tarıma elverişli alanların az olmasına karşılık, dar kıyı şeridinde fındık, Antepfıstığı, zeytin, mandalina, meyve ve sebze yetiştirilir İç kesimlerde şeker pancarı, buğday, arpa, elma, patates, mısır, domates, hayvan yemi, çavdar, kendir yetiştirilmektedir Büyük ve küçükbaş hayvan besiciliği yapılmakta olup, sığır, koyun, Ankara keçisi ve manda yetiştirilir Tavukçuluk yapılır Kıyı kesimlerinde de balıkçılık yapılmaktadır Ayrıca ilde, küçük sanayi, orman ürünlerinin işlenmesi, dokumacılık, bakırcılık ve geleneksel el sanatları gelişmiştir Ilgaz Dağı Milli Parkı, Tosya Kartdağı, Ballıdağ, Elekdağ’da yabani hayvan, özellikle geyik ve karacalar için koruma ve üretme alanları kurulmuştur Ayrıca Ilgaz başta olmak üzere Azdavay, Cide, Çiftlik, Tosya gibi orman alanlarında dinlenme yerleri ve mesireler bulunmakta olup, bunların il turizmine büyük katkısı vardır Ayrıca Ilgaz Dağı’ndaki Kış Sporları Tesisleri ilin ekonomisinde önemli yer tutmaktadır Kastamonu ve yöresinde yapılan arkeoloji ve yüzey araştırmaları, Paleolitik Çağdan itibaren yörede bir yerleşim olduğunu göstermiştir Gölköy’de ele geçen buluntular Orta Paleolitik Çağda bir yerleşim olduğuna işaret etmektedir Kastamonu’da İlkçağda yerleşim olduğunu anıtsal kaya mezarlarından anlaşılmaktadır Kaya mezarlarının 3 tanesi, İsmail Bey Camisi bitişiğindeki Şehinşah Kayası denilen kaya bloğunun çeşitli yüzlerine oyulmuştur Ayrıca kentin diğer ucunda, güneybatısında, Oyulmuş Kaya denilen bir kaya mezarı daha bulunmaktadır Bunun anıtsal ön yüzü, bir tapınağın ön yüzüne benzetilmişse de sütunları zamanla aşınmıştır Bu kaya mezarları, MÖ700 dolaylarına tarihlendirilmiştir İl sınırları içerisinde Pompeipolis (Taşköprü), Kytoron, Aigialos ve Abonou-ionopolis (İnebolu) antik kentleri bulunmaktadır Kastamonu yöresi, MÖXVIIIyüzyılda Gas’ların yurdu olarak isimlendirilmiş ve onları Hititler izlemiştir Hititlerden sonra Frigyalılar, Kimmerler ve Lydialıların egemen olduğu bölge, MÖIVyüzyılda Perslerin eline geçmiştir MÖIVyüzyılda Büyük İskender Anadolu’nun büyük bir bölümü ile Kastamonu yöresini’de egemenliği altına almıştır İskender’in ölümünden sonra yöreyi ele geçiren Pontus Krallığı MÖIyüzyılda Romalılar tarafından ortadan kaldırılmıştır Uzun süre Roma İmparatorluğu sınırları içinde kalan Kastamonu, MS395 yılında İmparatorluğun bölünmesiyle Doğu Roma İmparatorluğu (Bizans) toprakları içerisinde kalmıştır Romalıların bu yörede kurduğu Paflagonia isimli eyaletin merkezi olan Pompeipolis Höyüğü bugünkü Taşköprü ilçesinde bulunmaktadır Bizans hanedanı Komenoslar tarafından yapılan ve Kastamonu şehrinin tarihsel çekirdeğini oluşturan Kastamonu kalesi XIIyüzyıla tarihlendirilmiştir Kastamonu’nun Anadolu Selçukluları egemenliğine geçmesi Süleyman Şah zamanında olmuştur Komutanlarından Emir Karatekin 1075 yılında Çankırı ve Sinop’un yanı sıra Kastamonu’yu da Bizanslılardan alarak Selçuklulara bağlamıştır Haçlı Seferleri sırasında 1096’da Selçuklular Anadolu’nun iç bölgelerine çekilmek zorunda kalmışlar ve Kastamonu çevresi yeniden Bizans hakimiyetine geçmiştir Ahmet Gazinin Oğlu Gümüş Tekin zamanında, 1105 yılında Danişmentlilerin eline geçen yöre, 100 yıla yakın bir süre Danişmentlilerin idaresinde kalmıştır IKılıçarslan’ın oğullarından Melik Arap 1126’da Kastamonu yöresini yeniden ele geçirmişse de yöre Bizanslılar ile Selçuklular arasında sürekli el değiştirmiştir Selçuklu Sultanı İzzettin Mesut’un 1155’te ölümü üzerine oğullarından Şahinşah yöreye Melik olmuştur Alaeddin Keykubat zamanında Kastamonu bir uç merkezi haline getirilmiştir Selçuklular Sinop’ta bir tersane kurmuş ve bunun sonucu olarak da Kastamonu Kuzey Anadolu’nun önemli bir vilayeti konumuna gelmiştir Ankara Savaşı’ndan (1402) sonra Sinop’ta yaşayan İsfendiyar Bey yöreye hakim olmuştur Osmanlı birliğini yeniden kurmayı başaran Çelebi Sultan Mehmet İsfendiyar Bey’i kendisine bağlamış ve Candaroğullarının Osmanlılara katılmasını sağlamıştır Bunun ardından 1461’de Fatih Sultan Mehmet zamanında yöre, kesin olarak Osmanlı toprakları içerisine alınmıştır XVI-XVIIyüzyıllarda Kastamonu yöresi Celalî Ayaklanmalarından etkilenmiştir IDünya Savaşı sonrasında işgale uğramayan Kastamonu’da Müdafa-i Hukuk Cemiyeti ve Kastamonu Müdafa-i Hukuk Hanımlar Cemiyeti adı altında örgütler kurulmuştur Kurtuluş Savaşı sırasında İstanbul’dan ve diğer yerlerden kaçırılan silah ve mühimmat, Ankara’ya ulaştırılmak üzere İnebolu iskelesine getirilmiştir Kastamonu’nun belli başlı tarihi eserleri; Kastamonu Kalesi, Atabey Camisi (1273), İbn Neccar Camisi (1353), İsmail Bey Külliyesi, Nasrullah Camisi (1506), Yakup Ağa Külliyesi (1547), Sinan Bey Camisi (1571), Şeyh Şaban-ı Veli Camisi (1580), Duruçay Köyü’nde Halil Bey Camisi (1363), Kasaba Köyü’nde Mahmut Bey Camisi (1366), Karanlık Evliya Türbesi, Atabey Türbesi, Müfessir Alaaddin Türbesi, Terziköyü’nde Adil Bey Türbesi, Hatun Sultan Türbesi, Şeyh Şaban-ı Veli Türbesi, Pervaneoğlu Ali Şifahanesi (1272), Münire Medresesi, Deve Hanı, İsmail Bey Hanı, Durağan Hanı, Elmayakası Köyü’nde Atabey Hanı, Urgan Hanı, Arabapazarı’nda Çifte Hamam, Nasrullah Köprüsü (1506), Saat Kulesi (1891), Mimar Kemalettin üslubunda yapılmış Vilayet binası, Lise ve Müze binaları, Kastamonu sivil mimarisi örneklerinden ahşap evler, Burhan Küçük evi, Daday Köpekçioğlu Konağı, Balabanlar Konağı ve köylerdeki geleneksel mimariyi yansıtan evler dikkati çekmektedir Ayrıca ilde mağara ve mesire yerleri bulunmaktadır |
Kastamonu Hakkında Bilgi |
08-10-2012 | #2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Kastamonu Hakkında BilgiKastamonu Gezgin Gözüyle TERMAL TURİZM: Araç İlçesi, Mesudiye Mahâllesinde bulunan "GİCİRİK SUYU" nun ekzamalar için tedavi edici olduğu bilinmektedirİl Merkezi Duruçay Köyünde "ACI SU" adıyla bilinen tabiî soda suyu çıkmaktadırPınrbaşı - Ilıca Köyündeki Roma Dönemi "ayazma" kullanım harici durumdadırAraç Boyalı Nahiyesi, Mendik Köyündeki "Çamur" eklem ağrılarına tedavi edicidirAraç Sıra Gömü yaylasın da "SARILIK Kastamonu, tarihin nefes aldığı şehir Tarih öncesinden Selçuklular , Çobanoğuları , Candaroğulları , Osmanlılar Hep bu şehirde mimari anıtları ile birlikte Kastamonu Batı Karadeniz Bölgesinde Ilgazların Kuzey yamaçlarında yer alan Karaçomak vadisinde kurulmuş eski bir yerleşim yeridir Şehri hangi tarihlerde kurulduğu kesin olarak belli değildirAncak İlkçağ ile Ortaçağ’ın başındaki kaynaklarda adından söz edilmektedir Kültürel zenginliği ve doğal güzellikleri ile ünlü , Orta Karadeniz Bölgesinin incisi Kastamonu , İlkçağdan bu yana bölgenin kültürel başkenti olma özelliğini korumuşturÖnce Paflagonya’nın sonrada Çobanoğulları’nın ve Candaroğulları Beylikleri’nin yönetim merkeziydiOsmanlı Döneminde bir ara sınırları İstanbul’a kadar genişlemiştiŞehzadelerin valilik yaparak tecrübe kazandıkları bir vilayetti Şapka ve Kıyafet İnkilabı Yüce Atatürk Şapka ve Kıyafet İnkilabı’nı 1925 yılında kentimizde başlatarak yapılan hizmeti , fedakarlığı değerlendirmiştir Kastamonu Cumhuriyetimizin kuruluşu sırasında bir yandan İnebolu-Ankara cephane , asker ulaşım hattının bütün sorumluluğunu üstlenmiş , diğer yandan da Konya ve Ankara’yla birlikte en çok şehit veren illerimiz arasında 3olarak il yer almıştırBu nedenle İstiklal Savaşımızın en büyük Anıtı Kastamonu’da yaptırılmıştır Araç ile ulaşılabilen Sorkun Yaylasından sonra dik ve kayalık bir orman içi patikadan 1,5 saat yürüyerek mağaraya ulaşılır Doğal kemerli bir girişe sahip mağaranın girişinde geç Roma ya da erken Bizans dönemine a Mağara, girişten sonra iki kola ayrılır Sağdaki düz yol üzerinde bir su sarnıcı vardır Sarkıtlarla dolu odaların bulunduğu bu bölüme "avizeli salon" adı verilmiştir Sol koldan gidildiğinde, ağızdan 250 m derinliğe kadar inilebilir Bu nedenle, dünyanın en derin dördüncü mağarası olduğu söylenmektedir Tapınak ve mezarların bulunduğu bu bölümlere inebilmek için teknik malzeme gerekir Varla Kalyonu - Pınarbaşı Kanyon, Pınarbaşı ilçe merkezinin 26 km kuzeyindeki Muratbaşı Köyünde Devrekani Çayı ile Kanlıçay'ın birleştiği yerde başlar Köyden, kanyona orman içindeki 1,5 km'lik bir patika ile ulaşılır Cide yönüne (kuzeye) doğru yaklaşık 20 km devam eden kanyon duvarlarının yüksekliği 800-1,200 arasında değişir Bu sarp kayalıklar, kartal, akbaba, şahin, doğan, atmaca gibi yırtıcı kuşlara evsahipliği yapar Doğal tuzaklar ve tehlikeler ile dolu kanyonun Kastamonu Çankırı arasında yer alan Ilgaz Dağları Kuzeydoğu'dan Güneybatı'ya doğru uzanan ve temelini paleozonik dönem kayalarının oluşturduğu bir dağ sırası Yapısında bulunan serpantinler, şistler ve volkanik kayaçlarla dikkat çeken Ilgaz Dağları, Orta Anadolu ile Kuzey Anadolu arasında bir köprü oluşturuyor En yüksek tepesi olan Hacet Tepesi 2587 metre, Küçük Hacet Tepesi ise 2313 metre Bölgede Karaçami Sarıçam, Göknar ve Kayın ormanlarından oluşan alanın 1088 hektarlık kısmı 1976'da Milli Park ilan edilmiş Milli Park büyün yıl akışlı akarsuları ile zengin bir bitki örtüsü içeriyor Ilgaz'dan akan küçük dereler birleşerek Kuzeyde Ilgaz Çayı ve Aras Çayı adını alıyor Ormanlık alanlarda karaca, geyik, tavşan, yaban domuzu, ayı, tilki gibi pek çok yaban hayvanı içinde önemli bir yaşam oluşturuyor Kayak sporunu sevenlerin yanısıra Ilgaz Dağı, doğasıyla ziyaretçilerine dört mevsim ayrı güzellikler sunuyorGiriş yazısına şöyle bir göz atıldığında o güzelim Ilgaz Dağları'nın coğrafi özelliklerini Oysa ilkokul sıralarında mırıldanmaya başladığımız o şarkıdaki "yalçın kayalıklı Ilgaz Dağı" göklere yükselen başıyla nasıl da yüce, nasılda alımlıdır gözümüzde Bazen güzellikler sözcüklere döküldüğünde ifade zorluğu çekilir ya, Ilgaz dağlarını anlatmak içinde uygun kelimeler gerçekten güç Çünkü, anlatılacak o kadar çok şey var ki en iyisi baştan başlamak Kar sever misiniz? O bembeyaz aydınlığı, o buz gibi serin ama mis gibi tertemiz havayı kim sevmez O zaman Ilgaz Dağı doğru adresKastamonu-Çankırı İl sınırları üzerinde mevcut olan ve 1976 yılında tesis edilmiş olan Ilgaz Dağı Milli Parkı'nın, Kastamonu İli sınırları içinde, Ilgaz Kış Sporları Turizm Merkezi yer almaktadır Kastamonu'ya 40, Ankara'ya 200km uzaklıkta olan Kış Sporları Turizm Merkez içerisinde, ikisi özel sektöre, 1'i kamuya ait toplam üç adet tesis yaklaşık 400 yatak kapasitesiyle turizme hizmet vermektedir Ayrıca, 800mt Ve 1500 mt Uzunluğunda iki adet kayak pisti ile telesiyej ve teleski çalışmaktadır Çevre Düzeni Plânı tamamlanan ve onaylanan Kış Sporları Turizm Merkezi önümüzdeki yıllarda gerek kullanım, gerek tesisler yönünden gelişmeler gösterecektir Ayrıca, Ağlı İlçesi, Sinan Mahâllesinde 400 yıllık geleneksel "Kış Sporları ve Kayık Yarışması" Şubat ayında yeniden yapılmaya başlamıştır Gideros Koyu (Cide) Kastamonu İl Merkezi ve İlçelerinde Konak ve evler ayrı bir özellik göstermektedir Mimari karekterleri ve süsleme özellikleri yönünden bölgeye has durumdadır Bilhassa son yıllarda yurt içi ve yurt dışından gelen misafirlerce ilgi ile takip edilmektedir Kastamonu Valiliğince başlanan ve yürütülen proje kapsamında; Kastamonu Konakları-Evleri onarılıp restore edilerek, çeşitli turizm hizmetlerine kazandırılmaktadır Ormanın yoğun olduğu köylerde, bilhassa yaylalarda çam hatılların düzgün-üst üste getirilmesiyle şekillenen "çantı ev" tabir edilen binalar, ambarlar, gibi yapılan yoğun olarak bulunmakta olup, yayla ile birlikte önemli bir turizm kaynağı alanı teşkil etmektedir Araç, Taşköprü, Küre, İnebolu, Abana İlçelerimizde Kentsel Sit kapsamın da bulunmaktadır Taşköprü İlçesinde Zımbıllı Tepesi (Pompeiopolis) Antik Kenti ile (26) saha arkeolojik sit kapsamındadır İnebolu İlçesinde Abeş Kalesi ile Geriş Tepesi yine arkeolojik sittir Çatalzeytin İlçesinde Ginolu Mevkii ile Cide İlçesinde Gideros Mevkiîleri; arkeolojik ve doğal sit olarak koruma altındadırlar Kastamonu İpek yolu güzergahı üzerinde yer almaktadır İlimiz Merkez ve yol boylarındaki hanların ve kervansarayların çok olması hem bu durumu, hem de eski bir ticaret merkezi olduğunu göstermektedir |
Kastamonu Hakkında Bilgi |
08-10-2012 | #3 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Kastamonu Hakkında BilgiKastamonu Cami ve Mescitleri Atabey (Kırk Direkli Cami) Camisi (Merkez) Kastamonu Atabey Mahallesi’nde, şehrin merkezinde ve kalenin yanında bulunan Atabey Camisi’ni kitabesinden öğrenildiğine göre, Çobanoğulları zamanında Atabey Muzafferüddin Yavlak Aslan 1273 yılında yaptırmıştır Kastamonu’nun en eski camisi olan bu yapı 1800 ve 1871 yıllarında onarılmıştır Cami kesme ve moloz taştan yapılmış, ibadet mekanını kırk ahşap direğin taşıdığı bir tahta tavan ile örtülmüştür Bundan ötürü de halk arasında Kırk Direkli Cami olarak tanınmıştır Giriş kapısı taştan yapılmıştır Cami yanındaki minaresi kesme taştan olup tek şerefelidir Caminin yanında Kastamonu Atabeyi Muzafferüddin’in türbesi bulunmaktadır İbn-i Neccar Camisi (Merkez) Kastamonu İbn-i Neccar Mahallesi’nde Kastamonu Kalesi’nin hemen altında bulunan bu camiyi Candaroğlu Adil Bey 1353 yılında yaptırmıştır Girişin sol tarafında bulunan üç satırlık Selçuklu nesihi ile yazılmış kitabesinde ismi geçen, caminin banisi İbn Neccar Hacı Nusret Bin Murat’ın kim olduğu konusunda bir bilgi bulunmamaktadır İbn-i Neccar Camisi Beylikler Dönemi ile Erken Osmanlı dönemi mimarisini birleştiren bir mimari yapıya sahip olup, sade bir görünümdedir Kesme taştan yapılmış olan dış duvarları son derece itinalı bir işçilik göstermektedir İbadet mekanı 950x950 m ölçüsünde kare planlı, üzeri 950 m yüksekliğinde, 550 m çapında sekizgen kasnaklı bir kubbe ile örtülüdür Kubbeye geçiş basit tromplarla sağlanmıştır Mihrabı alçıdan, minberi de ahşaptan yapılmıştır İç mekanda bezeme olarak pencere kenarlarında ve kubbe eteğinde kalem işleri bulunmaktadır Caminin en önemli noktası 210x070 m ölçüsünde ahşap kapı kanatlarıdır Ağaç işçiliğinin en güzel örneklerinden biri olan bu kapılar Rûmi motifli bordürlerle panolara ayrılmıştır Ortalarına da şemse motifleri yerleştirilmiştir Ayrıca kapıların üzerinde Cin Suresinin 18Ayeti oyma sureti ile işlenmiştir Bu kapı kanatlarının Ankaralı Nakkaş Mahmut oğlu Abdullah tarafından yapıldığı ve caminin bitiminden dört yıl sonra, 1357’de buraya yerleştirilmiştir Caminin 1943 depreminde son cemaat yeri ile minaresi yıkılmış, 1968 yılında yenilenmiştir Minaresi kare kaideli olup, yuvarlak gövdeli ve tek şerefelidir Musa Fakih Camisi (Merkez) Kastamonu’da bulunan Musa Fakih Camisi, Kastamonu’da yaşayan Musa Fakih isimli bir kişi tarafından 1748 yılında yapılmıştır Cami Kastamonu camilerinde olduğu gibi yerel malzemeler kullanılmış ve bunlar uyumlu biçimde bir araya getirilmiştir Kareye yakın dikdörtgen planlı olan caminin üzeri ahşap bir çatı ile örtülmüştür Caminin planı basit olmasına rağmen yapımında ahşap yerinde ve uygun biçimde kullanılmıştır Özellikle sütun başlıklarında, döşeme kirişlerinde, korkuluk parmaklıklarında XVIIIyüzyılın bezemesi açıkça görülmektedir Caminin en çok dikkat çeken yanı tavanı olup, ortasında bir göbek, bunun çevresinde de devrin nakışlarını gösteren kalem işleri bulunmaktadır Bu kalem işlerinin usta bir sanatkar tarafından yapıldığı anlaşılmaktadır Caminin minberi son derece ölçülü, detaylı ve bezemelidir Bütünüyle ahşaptan yapılmış olan minberin kapısı üzerindeki oymalar itinalı bir kompozisyon ortaya koymuştur Caminin yanında bulunan minaresi kare kaide üzerine yivli, yuvarlak gövdeli olup, tek şerefesinin üzeri uzun bir külahla örtülmüş ve şerefeyi balkon konumuna getirmiştir Mahmut Bey Camisi (Merkez) kuzeybatısında Kasaba Köyü’ndeki Mahmut Bey Camisi, giriş kapısı üzerindeki kitabesinden 1366 yılında Candaroğlu Adil Bey’in oğlu Mahmut Bey tarafından yaptırılmıştır Cami plan ve kütlesel yapı olarak küçük, sade ancak, süsleme sanatı yönünden son derece zengin bir mimariye sahiptir Beylikler döneminin ahşap direkli camileri arasında en ilgi çekici örneklerinden birisidir Selçuklu ve Beylikler dönemi mimarisinin ahşap camiler grubundan bir örnek olup, günümüze iyi bir durumda gelebilmiştir Cami dışa açık bir son cemaat yeri ile dikdörtgen ibadet mekanından meydana gelmiştir İbadet mekanı 900x1200 m ölçüsündedir Caminin içerisindeki dört ağaç sütun iç mekanı üç sahna ayırmıştır Bu sütunların taşıdığı tavan, üst üste bindirme tekniği ile ahşap hatıllardan oluşturulmuştur Caminin üstü ahşap çatılı ve kiremit örtülüdür Duvarları harç ve taşla örülmüştür İbadet mekanı altta beş, üstte de yedi olmak üzere toplam on yedi pencere ile aydınlatılmıştır Bunlar ahşap sanatının son derece değerli örneklerindendir Mermer söveli giriş kapısının içerisindeki ahşap kapı kanatları üzerinde kûfi yazılı motifler ve bitkisel bezemeler dikkati çekmektedir Bu kapının İbn-i Neccar Camisi kapısı ile benzerliği dikkate alınacak olursa her ikisinin de aynı sanatçı tarafından yapıldığı sanılmaktadır Bu caminin yapımında üç nakkaşın ayrı ayrı çalıştığı düşünülmektedir Değişik bezeme örnekleri de bunu açıkça göstermektedir Bezemelerde çivit mavisi, gök mavisi ve sarının tonları ile siyah, beyaz ve kırmızı renkler kullanılmıştır Bunların arasında da rûmi ve geometrik motifler başta olmak üzere bitkisel motiflere geniş yer verilmiştir Nakkaş mahmud oğlu Abdullah caminin kapısını yapan sanatçıdır Bu ahşap ustası Ankaralı olup, devrinin en tanınmış ustalarındandır Günümüze çok az parçası gelen minberin de aynı sanatçının elinden çıktığı sanılmaktadır Caminin bitkisel motifleri Arkeolog Mahmut Akok tarafından yeni baştan düzenlenmiş ve onun çizimlerine göre de bu bölümler restore edilmiştir Mihrap sekizgen niş şeklinde olup, üzeri mukarnas bir süsleme ile sonuçlanmaktadır Aynı zamanda mihrabın üzeri yarım bir kubbe ile örtülüdür Caminin ilk yapımında ahşap olan minaresi sonraki dönemde yıkılmış ve yerine yontma taştan tek şerefeli bir minare yapılmıştır Caminin son cemaat yeri ve yanındaki mezarlık günümüze gelememiştir Sinan Bey Camisi (Merkez) Kastamonu Çelebi Mahallesi’nde bulunan bu camiyi, Osmanlı döneminde, 1571’de Sinan Bey yaptırmıştır Cami kesme taştan, kare planlıdır İbadet mekanının üzerini tromplu, sekizgen kasnak üzerine oturmuş bir kubbe örtmektedir Minber ve kumtaşından alçı sıvalı mihrabı oldukça basit olmasına rağmen cami, ahşap kapıları üzerindeki kabartma ve oymalarla dikkati çekmektedir Topçuoğlu Camisi (Merkez) Kastamonu Topçuoğlu Mahallesi, Topçuoğlu Sokağı’nda bulunan bu caminin kitabesi bulunmadığından yapım tarihi bilinmemektedir Mimari yapısından XVyüzyılın ikinci yarısında yapıldığı anlaşılmaktadır Şer’iyye Sicilleri’nde de 1845-1846 yıllarında onarıldığı yazılıdır Kesme ve moloz taştan yapılmış olan cami kare planlı, 975x975 m ölçüsündedir İbadet mekanının üzeri merkezi bir kubbe ile örtülmüştür İbadet mekanının önünde üç kubbeli bir son cemaat yeri bulunmaktadır Caminin duvarları kubbe ve minare kaidesi XVyüzyıl, mihrap ve pencereleri ise XIXyüzyıl üslubunda yapılmıştır Nasrullah Camisi (Merkez) Kayseri Hepkebirler Mahallesi’nde bulunan bu cami Ulu Cami plan tipinde bir yapıdır Kitabesinden öğrenildiğine göre; Nasrullah el-kadı bin Yakub tarafından 1506-1507 yılında yaptırılmıştır Kitabe: ”Emere bi binai haze’l mescid il-mübareki fi eyyami devlet is-sultan il-âzam ve’l hakan il-muazzam es sultan ibn İs sultan Bayezid bin Muhammed han hallede’llahü mülkeh iftihar ül-kudati ve’l hükkâm iş şerîiri mübin ve’l ahkâm el kadı Nasrullah Bin Yakub ahsene’llâhü avakıbeha âmin çünki tarih oldu işbu câmi’a (hayr-i münib) sahibine iki âlem hayrını ver ya mücib 912” Cami ilk yapılışında altı kubbeli olup, 1746 yılında Kastamonulu Reis’ül Küttab Hacı Mustafa Efendi tarafından onarılmış ve mihrap yönünde üç kubbeli bir bölüm, batısına da aynalı tonozlu bölümlerden oluşan bir son cemaat yeri eklenmiştir Bunun ardından Kastamonu Valisi Naşit Paşa da 1875 yılında camiyi onarmış ve bunu belirten iki kitabe camiye eklenmiştir Bugünkü planına göre, yedi bölümlü bir son cemaat yeri bulunmaktadır Son cemaat yerinin orta bölümü diğerlerinden daha yüksekçe olup, kubbe ile örtülüdür Diğer bölümler tonozludur Caminin ibadet mekanı altı paye ile üç sahına ayrılmıştır Bu bölümlerin üzeri kubbelidir Ayrıca girişin sağında tonozlu üç küçük bölüm bulunmaktadır Yakup Ağa Camisi (Merkez) Kastamonu Hepkebirler Mahallesi, Kefeli Sokak’ta bulunan Yakup Ağa Camisi, Vakfiyesinden öğrenildiğine göre 1557-1558 yıllarında Yavuz Sultan Selim’in hocası olan Halim Çelebi tarafından yaptırılmıştır Cami 1150x1150 m ölçüsünde kare planlı olup, üzeri pandantiflerin taşıdığı merkezi bir kubbe ile örtülmüştür Caminin önünde 1454x480 m ölçüsünde, üç kubbeli bir son cemaat yeri bulunmaktadır Mihrap dışarıya taşkın üçgen bir niş şeklindedir Kuzeybatı köşesindeki minaresi 1952 yılından sonra yenilenmiştir Şucaüddin (Şaban Veli) Camisi (Merkez) Kastamonu Hisarardı Mahallesi, Gümüşlüce Caddesi üzerinde bulunan bu cami, Şaban-ı Veli tarafından 1580-1581 yılında yaptırılmıştır Bu caminin bulunduğu yerde 1459-1460 yılında öldüğü söylenen Şeyh Sünneti Efendi’nin küçük bir mescidi bulunuyordu Cami dikdörtgen planlı olup, basit bir yapıdır Yapılan onarımlarla özelliğini yitirmiştir Kubbeli Mescit (Merkez) Kastamonu Atabey Gazi Mahallesi, İbn-i Neccar Caddesi üzerinde bulunan bu caminin kitabesi bulunmadığından yapım tarihi bilinmemektedir Mimari yapısından XVIyüzyılda yapıldığı anlaşılmaktadır Mescit 1704-1705 tarihlerinde onarılmıştır Kareye yakın kâgir bir yapı olan mescidin üzeri tromplu bir kubbe ile örtülmüştür Girişin batısında ve mihrabın iki yanındaki birer pencere ile içerisi aydınlatılmıştır Kırkçeşme Şeyh Mustafa Camisi (Merkez) Kastamonu Kırkçeşme Mahallesi, Selçuk Sokak’ta bulunan bu camiyi Üsküdarlı Şeyh Aziz Mahmut Hüdai’nin halifelerinden Şeyh Mustafa Efendi 1650-1651 yılında yaptırmıştır Cami 1577x1240 m ölçüsünde dikdörtgen planlı olup, kâgir bir yapıdır Üzeri ahşap çatı ile örtülüdür Girişin iki yanında birer, mihrabın solunda bir, batı duvarında da iki pencere ile aydınlatılmıştır Yapılan onarımlarla özelliğini büyük ölçüde yitirmiştir Vakıflar Genel Müdürlüğü arşivindeki bir belgeden mescidin doğu duvarında bir dergâh binası olduğu anlaşılmaktadır Alaca Mescit (Merkez) Kastamonu Hepkebirler Mahallesi, Mahkemealtı yolu üzerinde bulunan bu mescidin yapım tarihi bilinmemektedir Giriş kapısı üzerindeki kitabede mescidin 1754-1755 yıllarında yeni baştan yapılırcasına onarıldığı anlaşılmaktadır Mescit, 860x660 m ölçüsünde kâgir duvarlı bir yapı olup, ibadet mekanının üzeri sekizgen kasnaklı kiremit kaplı bir kubbe ile örtülmüştür Önündeki son cemaat yeri ise üç bölümlü ve tonozla örtülüdür Ferhat Paşa Camisi (Merkez) Kastamonu Cebrail Mahallesi’nde bulunan bu camiyi Ferhat Paşa, 1559 yılında yaptırmıştır Kesme taş ve moloz taştan duvarları örülen cami dikdörtgen planlıdır İlk yapılışında yedi basamakla çıkılan son cemaat yeri yıkılmış ve günümüze gelememiştir Mihrap ve minberi mermerden yapılmıştır Caminin üzeri ahşap bir çatı ile örtülüdür Yanında taş kaide üzerinde, yuvarlak gövdeli, tek şerefeli minaresi bulunmaktadır Halil Bey Camisi (Merkez) Kastamonu Merkez ilçesi Kemali Köyü’nde bulunan Halil Bey Camisi, kitabesinden öğrenildiğine göre 1363 yılında Emir İsmail’in oğlu Halil Bey tarafından yaptırılmıştır Anadolu Selçuklu mimarisi üslubundaki bu cami dikdörtgen planlı olup, girişinde iki sütunlu, üç bölümlü bir son cemaat yeri bulunmaktadır Bu sütunların daha önceki bir yapıya ait olduğu sanılmaktadır Cami moloz taştan yapılmıştır Üzeri ahşap çatı ile örtülüdür Alçı mihrabı ve minberi oldukça sade, daha geç devirlerde yapıldığı sanılmaktadır Caminin yanında ahşap bir minaresi bulunmaktadır Kötürüm Beyazıt Camisi (Araç) yüzyılda yapılmıştır Caminin banisi olan Kötürüm Beyazıt’ın kim olduğu bilinmemektedir Kesme taştan yapılan caminin üzeri ahşap bir çatı ile örtülmüştür Mihrap ve minberi oldukça basittir Yanında taş kaide üzerinde yuvarlak gövdeli minaresi bulunmaktadır Küre-i Hadid Camisi (Araç) Kastamonu Araç ilçesine 20 km uzaklıkta, Küre-i Hadid Köyü’nde bulunan bu caminin kitabesinden 1451 yılında Candaroğlu İsmail Bey tarafından yaptırıldığı anlaşılmaktadır Cami moloz taştan, dikdörtgen planlı olarak yapılmış, üzeri iki ahşap direğin desteklediği ahşap bir tavan ve çatı ile örtülmüştür Buradaki tavan sistemi de Mahmut Bey Camisi’nde olduğu gibi Bindirme Tekniğinde yapılmıştır Yapılan onarımlarla kısmen özelliğini kaybetmiştir Yanında kare taş kaide üzerinde yuvarlak gövdeli tek şerefeli minaresi bulunmaktadır İsmail Bey Camisi (Devrekani) Kitabesi bulunmadığından yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır Cami, moloz taştan yapılmış, üzeri ahşap kiremitli bir çatı ile örtülmüştürİbadet mekanı 1850x1150 m ölçüsündedir Sonraki yıllarda bu bölüm genişletilmiştir Alçı mihrap ve minber oldukça basittir Minber ahşaptan yapılmıştır Taş kaide üzerine yuvarlak gövdeli tuğla minaresi bulunmaktadır Yakın tarihlerde bu camiye ikinci bir minare daha eklenmiştir Caminin mimari yönden herhangi bir özelliği bulunmamaktadır Çayırcık Camisi (Devrekani) Kastamonu Devrekani ilçesine 1 km uzaklıkta, Çayırlık Mahallesi’ndeki bu camiyi kitabesinden öğrenildiğine göre Candaroğullarından İsmail Bey 1455 yılında yaptırmıştır Cami moloz taştan yapılmış, 1000x600 m ölçüsünde dikdörtgen planlı olup, üzeri ahşap kiremitli bir çatı ile örtülmüştür Alçı mihrabı oldukça basittir Yakın tarihlerde caminin önüne bir de son cemaat yeri eklenmiştir Taş kaideli tuğla minaresi sonradan eklenmiştir Caminin mimari yönden bir özelliği bulunmamaktadır İnciğez Camisi (Devrekani) Kastamonu Devrekani ilçesine 15 km uzaklıkta İnciğez Köyü’nde bulunan bu cami kitabesinden öğrenildiğine göre, Candaroğlu İsmail Bey zamanında, 1454 yılında yapılmıştır Cami moloz taştan yapılmış, 750x1000 m ölçüsünde dikdörtgen planlı olup, üzeri ahşap bir çatı ile örtülüdür Caminin iç mekanında, minber ve mihrabında bir özellik bulunmamaktadır Mimari yönden de bir özelliği yoktur Kadı Çelebi Camisi (Devrekani) Kastamonu Devrekani ilçesinde, Devrekani-Şenlik yolu üzerinde Bozkocatepe Köyü’nde bulunan bu cami kitabesinden öğrenildiğine göre Kadı Çelebi oğlu Ömer tarafından 1577’de yaptırılmıştır Cami moloz taştan yapılmış, üzeri ahşap çatı ile örtülmüştür Minber ve mihrabı oldukça basit olup herhangi bir özelliği yoktur Caminin giriş kapısı ve üzerindeki kitabesi dışında mimari bir özellik taşımamaktadır Balabanlar Camisi (Devrekani) Kastamonu Devrekani ilçesine 5 km uzaklıktaki Balabanlar Köyü’nde bulunan bu cami kitabesinden öğrenildiğine göre, 1904 yılında onarım görmüştür Caminin 1867 yılında yapıldığı sanılmaktadır Banisi bilinmemektedir Mimari yönden bir özelliği bulunmayan cami moloz taştan yapılmış, üzeri de çatı ile örtülmüştür Kıvraç Camisi (Devrekani) Kastamonu Devrekani ilçesine 7 km uzaklıkta Kırvaç (Yazıbelen) Köyü’nde bulunan bu caminin Reisül Küttab Hacı Mustafa Efendi tarafından, Küre Emini İbrahim Ağa’nın yarımı ile 1746’da onarıldığı kitabesinden anlaşılmaktadır Caminin yapım tarihi ve banisi konusunda herhangi bir bilgi bulunmamaktadır Moloz taştan yapılmış olan caminin mimari yönden bir özelliği yoktur Hoca Şemseddin Camisi (Küre) Kastamonu Küre ilçesinde, Cami-i Kebir mahallesi’nde bulunan bu camiyi Hoca Şemseddin Efendi 1473 yılında yaptırmıştır Kastamonu’da özgünlüğünü korumuş Osmanlı dönemi camilerindendir Cami kesme taş ve moloz taştan yapılmış olup, dikdörtgen planlıdır İbadet mekanının önünde üç kubbeli bir son cemaat yeri bulunmaktadır Minaresi kesme taştan, şerefe altı mukarnaslarla bezenmiştir Kasım Bey Camisi (Taşköprü) Kastamonu Taşköprü ilçesi, Çaycevher Köyü’nde bulunan bu camiyi giriş kapısı üzerindeki kitabesinden öğrenildiğine göre Kasım Bey 1535 yılında yaptırmıştır Kapı üzerindeki ikinci kitabede de harap olan caminin Seyit Ahmet ve diğer hayır sahipleri tarafından onarıldığı yazılıdır Moloz taştan yapılmış olan bu cami Anadolu Selçukluları ile Beylikler dönemi mimarisini yansıtmaktadır Dikdörtgen planlı olup, üzeri ahşap bir çatı ile örtülüdür Son cemaat yeri ahşaptandır Yanında taş kaide üzerindeki ahşap minaresi yuvarlak gövdeli, tek şerefelidir Abdurrahman Paşa Camisi (Tosya) Kastamonu Tosya ilçe merkezinde bulunan bu camiyi, Maraşlı Abdurrahman Paşa 1584 yılında yaptırmıştır Cami 1917 yılında onarılmış, 1943 yılında depremde hasar görmüş ve yeniden onarılmıştır Bu onarım sırasında ibadet mekanındaki kalem işleri ve caminin kuzeybatısında bulunan çokgen gövdeli minaresi yeniden yapılmıştır Yeni Cami olarak da tanınan Abdurrahman Paşa Camisi çevreye hakim bir konumda olup, 245915 m2’lik bir alan üzerinde olup, cami 732 m2’lik bölümde inşa edilmiştir Mimar Sinan’ın merkezi planlı yapılar grubu içerisinde bulunmaktadır Cami kesme taş ve tuğladan yapılmıştır Duvar örgüsünde kesme taş ve tuğlalar özgün bir biçimde ve dengeli olarak kullanılmıştır Dikdörtgen planlı caminin ibadet mekanını dört yarım kubbenin desteklediği merkezi bir kubbe örtmüştür Bu kubbe dört paye üzerine oturmaktadır Simetrik plan düzeninde olmayan caminin kuzey köşelerine küçük kubbeler yerleştirilmiş, ancak güney kısmında bu kubbelere yer verilmemiştir Caminin mihrabı beş kenarlı olup, ön kısmı yarım kubbe ile örtülmüş ve dışarıya doğru da çıkıntılıdır Mihrabın sağ ve solunda dört adet mermer sütun bulunmaktadır Bu sütunların buraya konulmasının nedeni ise, herhangi bir kaymada terazi görevini göstererek sıkışmakta ve dönme özelliğini kaybetmesidir İbadet mekanı çok sayıdaki pencerelerle aydınlatılmıştır Son cemaat yeri üzeri kubbeli, beş bölüm halindedir Bu bölümler sivri kemerlerle altı sütunun birbirine bağlanmasından meydana gelmiştir Caminin içerisi ve dışındaki taş işçiliğinde mukarnasların sık sık kullanıldığı görülmektedir Cami günümüze iyi bir durumda gelebilmiştir Şeyh Hüsamettin Camisi (Taşköprü) Kastamonu Taşköprü ilçesi, Tekke Mahallesi’nde bulunan Şeyh Hüsamettin Camisi’nin kitabesi bulunmadığından yapım tarihi ve banisi kesinlik kazanamamıştır Bununla beraber Muzaferiddin Yavlak Aslan tarafından yaptırıldığı rivayet edilmektedir Cami moloz taştan yapılmış, kare planlı olup üzeri kubbe ile örtülmüştür Kubbenin üzeri de kiremit kaplıdır Yanında kare kaideli yuvarlak gövdeli, tek şerefeli minaresi bulunmaktadır Mimari yönden özelliğini yitirmiştir Bey Camisi (Taşköprü) Kastamonu Taşköprü ilçesi Bey Köyü’nde bulunan bu camiyi kitabesinden öğrenildiğine göre Abdullah Bey’in oğlu Emir Efendi 1430 yılında yaptırmıştır Cami moloz taştan yapılmıştır Dikdörtgen planlı ve ahşap çatılıdır Değişik tarihlerde yapılan onarımlar nedeniyle orijinalliğinden oldukça uzaklaşmıştır Mihrap ve minberi de bir özellik göstermemektedir Hacı Ahmet Ağa Camisi (Taşköprü) Kastamonu Taşköprü ilçesi Bey Köyü’nde bulunan bu caminin kitabesi bulunmadığından ne zaman ve kimin tarafından yaptırıldığı bilinmemektedir Bununla beraber, bazı kaynaklarda Hacı Ahmet Ağa tarafından yaptırıldığı yazılıdır Yapı üslubundan caminin XVIIIyüzyılın ikinci yarısında yapıldığı sanılmaktadır Moloz taştan, tuğla kuşakların duvarlarda yer aldığı kareye yakın dikdörtgen planlı olan bu caminin üzeri kubbe ile örtülüdür Kızılkise Camisi (Taşköprü) Kastamonu Taşköprü ilçesi Kızılkise Köyü’nde bulunan bu caminin de kitabesi bulunmamaktadır Aynı zamanda kaynaklarda da yapımı ile ilgili ne zaman yapıldığı konusunda bir bilgi yoktur Büyük olasılıkla XIXyüzyılın sonlarında yapılmış bir camidir Moloz taştan yapılan kare planlı caminin ibadet mekanının üzeri kubbeli, dıştan da çatı ile örtülmüştür Mimari yönden herhangi bir özellik göstermemektedir Taş Camisi (Taşköprü) Kastamonu Taşköprü ilçe merkezinde bulunan bu caminin kitabesi bulunmamakta ve kimin tarafından yaptırıldığı da bilinmemektedir Bununla beraber Kara Mustafa Paşa tarafından yaptırıldığı söyleniyorsa da bunu kanıtlayacak bir belgeye rastlanmamıştırYapı üslubundan XVIIyüzyılda yapıldığı sanılmaktadır Cami 1854 yılında onarılmıştır Moloz taştan yapılmış olan caminin üzeri ahşap tavan ve çatı ile örtülüdür Alçı mihrabı oldukça zengin mukarnaslarla bezenmiştir Onarımlar nedeni ile orijinalliğinden uzaklaşmış olup, bir özellik taşımamaktadır Yazıhamit Camisi (Taşköprü) Kastamonu Taşköprü ilçesi Yazıhamit Köyü’ndeki bu camiyi Abdullah Ağa’nın oğlu Hacı Hamza Ağa 1825 yılında yaptırmıştır Cami 800x800 m ölçüsünde kare planlı olup, üzeri sekizgen kasnaklı bir kubbe ile örtülmüştür Kubbenin üzeri de kiremit kaplanmıştır Caminin mukarnaslı mihrabı oldukça gösterişlidir Minber Kastamonu yöresine özgü ağaç işçiliğinin örneklerinden birisidir Cami günümüze iyi bir durumda gelebilmiştir Ayvalı Cami (Taşköprü) Kastamonu Taşköprü ilçesinin Aşağı Ayvalı Köyü’nde bulunan bu caminin kitabesi bulunmadığından ne zaman ve kimin tarafından yaptırıldığı bilinmemektedir Yalnızca caminin yanındaki türbede gömülü olan Abdi Sofu isimli birinin h1110 (1698) tarihli mezar taşı dikkate alınırsa bu caminin XVIIyüzyılın sonlarında, bu kişi tarafından yaptırıldığı sanılmaktadır Cami moloz taştan yapılmış, kareye yakın dikdörtgen planlıdır Günümüze ulaşan mukarnaslı alçı mihrabı dışında orijinal özelliklerini yitirmiştir |
Kastamonu Hakkında Bilgi |
08-10-2012 | #4 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Kastamonu Hakkında BilgiKastamonu Darüşşifası Kastamonu Küpeceğiz Mahallesi’nde, Yılanlı Sokak’ta bulunan bu Darüşşifa, yedi dizelik kitabesinden öğrenildiğine göre; Çobanoğulları döneminde Muinüddin Süleyman Pervane’nin oğlu Ali, 1271’de yaptırmıştır Bu kitabenin altında üç yönlü bir başka kitabede de mimarının da Kayserili Sadi olduğu yazılıdır Darüşşifa Kastamonu’nun en eski yapılarından birisidir Sultan IIMahmud döneminde bir yangın geçirmiş, bunun ardından onarılmıştır Sultan IIAbdülhamit zamanında, 1891’de yeniden onarılmıştır Bu darüşşifa batı duvarındaki beyaz mermer üzerine işlenmiş yılan motiflerinden ötürü halk arasında Yılanlı Darüşşifa olarak tanınmıştır Abdülkadir Geylani’nin oğlu Abdülfettah-ı Veli tarafından Kadiri Dergâhı haline dönüştürülmüştür Günümüzde harap bir durumda olan yapının 1271 tarihli portali ve sağ ön duvarı ayakta kalmıştır XIIIyüzyıl Selçuklu taş süsleme özelliklerini gösteren bu kapı üzerinde kitabesi bulunmaktadır Portal yanlarda ve ortada geometrik geçmeli, iki yanında da biri geniş biri dar olmak üzere Rumilerden meydana gelen şeritler bulunmaktadır Ayrıca portalin yan nişleri geometrik motifler ve rozetlerle bezelidir Giriş portalinin üzerine bir ev yapılmış, arkasına da Şifahane’nin camisi yerleştirilmiştir |
Kastamonu Hakkında Bilgi |
08-10-2012 | #5 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Kastamonu Hakkında BilgiKastamonu Türbeleri İsmail Bey Türbesi (Merkez) Kastamonu il merkezinde, İsmail Bey Mahallesi’nde, Şeyhinşah kayası diye tanınan tepe üzerindeki Candaroğulları’nın sonuncusu İsmail Bey’in (1443-1460) Türbesi, yaptırmış olduğu külliyenin bir bölümünü oluşturmaktadır Türbe 1460 yılından önce yapılmıştır Kitabesi bulunmamaktadır Caminin kuzeybatısında bulunan türbeyi, Candaroğlu İsmail Bey kendisi ve yakınları için yaptırmıştır Ancak, Fatih Sultan Mehmet tarafından Filibe’ye gönderildiğinden buraya gömülememiştir Bu nedenle de kapısı üzerindeki kitabe yeri boş bırakılmıştır Türbe kesme taştan 980x980 m ölçüsünde kare planlıdır Üzeri sekizgen kasnaklı bir kubbe ile örtülmüştür Silmeler ile dikdörtgen çerçeve içerisine alınan giriş kapısının köşeleri duvara yapışık küçük sütunlarla yumuşatılmıştır Giriş kapısı basık kemerlidir Türbe duvarlarında birer dört köşe pencere ile kubbe kasnağında da dört küçük mazgal penceresi bulunmaktadır Türbe içerisinde on bir mezar bulunmaktadır Bunlardan beşi, Seyyid Alaaddin, Mevlana Safiyuddin, Emir İshak Bey, Aşre Hatun ve Azade Hatun’a aittir Diğer mezarların kitabeleri bulunmamaktadır Atabey Muzaffereddin Gazi Türbesi (Merkez) Kastamonu Atabey Mahallesi’nde, Çobanoğulları döneminde 1273’te yapılan Atabey Camisi’nin yanında bulunan türbenin yapım tarihi kesin olarak bilinmemektedir Türbe moloz taştan ve tuğladan yapılmış olup, dıştan silindirik, içten de sekizgen planlıdır Üzerini örten ahşap kubbesi kurşunla kaplıdır Türbe içerisinde Kastamonu Fatihi Muzafferiddin Atabey’den başka kızı ile Kırkkızlardan bir şehidin mezarı bulunmaktadır Karanlık Evliya Türbesi (Merkez) Kastamonu İbn-i Neccar Mahallesi’nde bulunan bu türbenin Çobanoğulları dönemi hükümdarlarından Hüsameddin Çoban’a ait olduğu sanılmaktadır Kitabesi bulunmamaktadır Kastamonu’nun en eski türbelerinden olan bu türbe, kesme taştan sekizgen planlı ve iki katlı yapılmıştır Türbe içten çift cidarlı kubbe ile, dıştan da sekizgen piramidal bir külah ile örtülmüştür Hepkebirler Türbesi (Merkez) Kastamonu’da bulunan Hepkebirler Türbesi’nin ne zaman yapıldığı ve kime ait olduğu kesinlik kazanamamıştır Türbe içerisinde gömülü olan şahsın, Eyüp El Ensari (Eyüp Sultan) ile İstanbul’un fethine katılmak için yola çıkan Kays-ül Hemadani Asgar olduğu söylenmektedir Türbenin mimari yönden herhangi bir özelliği bulunmamaktadır Dikdörtgen planlı kesme taştan yapılmış olan türbenin üzeri çatı ile örtülüdür Aşıklı Sultan Türbesi (Merkez) Kastamonu Kalesi’nin yakınında bulunan bu türbenin, Kastamonu’nun fethi sırasında şehit düşerek aynı yere gömülen bir kumandana ait olduğu sanılmaktadır Bu türbe bazı araştırmacılar tarafından Eyvan Türbe olarak nitelendirilmiştir Büyük olasılıkla da bu türbe bir medreseden günümüze gelebilen bir bölümdür Türbe iki katlı olup, mimari üslubundan XII-XIIIyüzyıl Selçuklu yapısı olduğu sanılmaktadır Kesme taştan yapılmış olan türbenin mumyalık kısmında beş kişi gömülüdür Müfessir Alaüddin Türbesi (Merkez) Kastamonu Kale Kapısı Semtinde, bir tepe üzerinde bulunan bu türbenin, Candaroğlu Hükümdarı Şemsettin Yaman Candar tarafından 1289 yılında yaptırıldığı vakıf kayıtlarından öğrenilmektedir Müfessir Alaüddin, Belh veya Buhara’dan gelmiş bir tefsir alimi olarak tanınmaktadır Müfessir Alaüddin’in Farsça bir tefsir kitabında doğru olmayan hadisleri incelemiş ve onları reddetmiştir Türbe moloz taştan yapılmış, üzeri de ahşap bir kiremitli çatı ile örtülmüştür Adil Bey Türbesi (Merkez) Kastamonu Terzi Köyü’nde bulunan Adil Bey Türbesi’nin yapım tarihi bilinmemektedir Bununla beraber Candaroğlu Adil Bey’in 1345-1361 yıllarında hükümdarlık yaptığı göz önüne alınırsa, türbenin de 1361’deki ölümünden sonra yapıldığı sanılmaktadır Türbe kesme taştan iki katlı bir yapıdır Duvar örgüleri arasında yer yer tuğla dizileri bulunmaktadır Alt katı kare planlı, üst katı dıştan yedi köşeli, içten de silindirik gövdelidir Türbenin üzeri içten kubbe, dıştan da sivri bir külah ile örtülmüştür Hatun Sultan Türbesi (Merkez) Kastamonu Kırkçeşme Mahallesi’nde bulunan bu türbe, Sultan Çelebi Mehmet’in kızı Hatun Sultan için 1436 yılında yapılmıştır Hatun Sultan aynı zamanda Fatih Sultan Mehmet’in halası, Candaroğlu İbrahim bey’in de eşidir Türbe, kesme ve moloz taştan kare planlı olarak yapılmış, üzeri de basık bir kubbe ile örtülmüştür Şeyh Mehmet Efendi Türbesi (Merkez) Kastamonu il merkezine 18 km uzaklıktaki Hacı Veli Köyü’nde, Şeyh Mahallesi’ndeki bu türbe, Şeyh Şaban-ı Veli’nin halifesine aittir Türbe 1662 yılında yapılmıştır Kesme taş ve tuğladan yapılan türbede Şeyh Mehmet Efendi ile eşi ve oğlu gömülüdür Türbenin yanında cami ve bir de imaret olduğu sanılmaktadır Şeyh Mustafa Türbesi (Merkez) Kastamonu Kırkçeşme Mahallesi’nde, Selçuk Sokak ile Kırkçeşme Caddesi’nin kesiştiği köşede bulunan türbe, 1091x925 m ölçüsünde moloz taştan yapılmış ahşap çatılıdır Zamanla harap olmuş ve yıkılmıştır Türbe içerisinde Şeyh Mustafa’nın yanı sıra 14 sanduka daha bulunmaktadır Benli Sultan Türbesi (Merkez) Kastamonu il merkezine 18 km uzaklıktaki Ahlatköyü’nde (Lat Köyü) Benli Sultan Mahallesi’nde bulunan bu türbe, Yavuz Sultan Selim döneminde yaşamış Mutasavvıf Benli Sultan için yaptırılmıştır Türbe moloz taştan yapılmış olup, duvar örgüsünde yer yer tuğlaya rastlanmaktadır Türbe kare planlı olup, üzeri kubbe ile örtülüdür Şeyh Şaban-ı Veli Türbesi (Merkez) Kastamonu Mustafa Fakih Mahallesi’nde bulunan bu türbe Şeyh Şaban-ı Veli Camisi yanındadır Şeyh Şaban-ı Veli Sultan IIIMurat’ın hocası Şücaüddin Efendi’dir Şeyh Şaban-ı Veli Kastamonu’da Halveti Dergahını kurmuştur Türbenin yapımına 1576’da başlanmış, 1612’de Derviş Ömer tarafından tamamlanmıştır Türbe, moloz taştan kare planlı bir yapı olup üzeri sekizgen kasnaklı bir kubbe ile örtülmüştür Türbe içerisinde 16 sanduka varsa da Şeyh Şaban-ı Veli dışındakilerin kim oldukları bilinmemektedir Abdal Hasan Türbesi (Taşköprü) Kastamonu Taşköprü' ilçesinin güneyinde Abdal hasan Köyü’nde bulunan bu türbede gömülü olan Abdal Hasan’ın kim olduğu bilinmemektedir Eski tapu kayıtlarında bu köyün ismi Totaş olarak geçmekte, buradaki dergahın şeyhlerinden birinin Muhammed Veledi Veli Dede, diğerinin de Muzaffer bin Seydi olduğu yazılıdır Ayrıca bu tapu kayıtlarında Sultan Beyazıt döneminde burada bir zaviye yapıldığı da belirtilmiştir Ancak bu padişahın Yıldırım Beyazıt mı yoksa Sultan IIBeyazıt mı olduğuna açıklık getirilmemiştir Türbe moloz taştan yapılmış duvar örgüsüne yer yer tuğla hatıllar yerleştirilmiştir Türbe 500x500 m ölçüsünde kare planlı olup, üzeri çatı ile örtülüdür Basit bir girişi olan türbe kapısının solunda bir onarım kitabesi bulunmaktadır: “Feth-i bab et gir içeru Kıl namazı et tazarru Rabbine eyle niyazı” Şeyh Musa Türbesi (Taşköprü) Kastamonu Taşköprü ilçesinin kuzeyinde, Kornapa Köyü’nde bulunan Şeyh Musa Türbesi’nin ne zaman yapıldığı kesinlik kazanamamıştır Giriş kapısının sağındaki kitabede Kuran’dan alınma bir ayet yazılıdır Bu ayetten sonra “Şekur Oğlu Zâde Emin Ağa 1250 (1834)” yazılıdır Ancak bu ismin ne amaçla ve türbeyle bağlantısının ne olduğu anlaşılamamıştır Ayrıca türbe içerisindeki mihrapta bir başka kitabe daha bulunmaktadır Bu kitabede, ”Nasrun minallahi ve fethun karib ve başşir El-mü'minine ya Muhammed, Vakafe Haz El-ayn Detlu Hatun ahade aşare semanimiye” yazılıdır Ancak bu kitabe buraya ait olmayıp, 1408 yılında yapılmış bir çeşme kitabesidir Bu kitabe sonradan çeşmeden alınarak buraya konulmuştur Türbe moloz taştan yapılmış olup, üzeri harçla sıvanmıştır Mimari yönden herhangi bir özellik taşımamaktadır Yavaşça Sultan Türbesi (Taşköprü) Kastamonu Taşköprü ilçesi, Akdoğan Tekkesi Köyü’nde bulunan bu türbenin, Horasan erenlerinden İsa Bey Zâde’ye (Yavaşça Sultan) ait olduğu kitabesinden öğrenilmektedir Yavaşça Sultan 1484 yılında ölmüştür Türbenin de aynı tarihte yapıldığı sanılmaktadır Türbe moloz taştan yapılmış, üzeri ahşap bir çatı ile örtülmüştür Mimari yönden son derece basit bir yapıdır Türbe içerisinde Yavaşça Sultan’ın mezarından başka bir sanduka daha bulunmakta olup, bunun kime ait olduğu bilinmemektedir Yumacık Köyü Türbesi (Azdavay) Kastamonu Azdavay ilçesi, Yumacık Köyü’nde bulunan türbenin Sultan Abdülmecit’in eşine ait olduğu ileri sürülmektedir Türbe 1905-1907 yılları arasında Muhammet Sami Ahireddin Efendi tarafından onarılmıştır Türbe moloz taştan yapılmış olup, orijinalliğinden oldukça uzaklaşmıştır Haracoğlu Türbesi (İhsangazi) Türbenin ne zaman ve kimin tarafından yaptırıldığı bilinmemektedir Ayrıca Şeyh Sadettin Haraci’nin burada yaptırdığı dergah ve diğer yapılardan günümüze hiçbir iz gelememiştir Türbe taş duvarlı bir bahçe içerisinde, tuğladan çokgen planlı yapılmış, üzeri çatı ile örtülmüştür Mimari yönden bir özelliği bulunmayan bu türbe yakın tarihlerde yeniden yapılmıştır Kurt Şeyh Türbesi (Devrekani) Kastamonu Devrekâni ilçesi Kurt Şeyh Mahallesi, Tekke Sokak’ta bulunan bu türbe Nakşibendi tarikatının kurucularından Kurt Şeyh ismi ile tanınan İbni Esşeyh Kurt Dede’ye aittir Kastamonu Valiliği’ndeki bu şeyh ile ilgili bir belgede 1028 (1618) tarihi bulunmaktadır Buna dayanılarak türbenin XVIIyüzyılın sonlarına doğru yapıldığı sanılmaktadır Moloz taştan yapılan türbe değişik dönemlerde onarım görmüş ve mimari yönden özelliğini yitirmiştir |
Kastamonu Hakkında Bilgi |
08-10-2012 | #6 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Kastamonu Hakkında BilgiKastamonu Medreseleri Münire Medresesi (Merkez) Medreseyi Reis-ül Küttap Hacı Mustafa Efendi 1746 yılında yaptırmıştır Medrese kesme taştan yapılmış olan bu medrese at nalı şeklindeki avlu etrafında sıralanmış 23 odadan meydana gelmiştir İki katlı medresenin üzeri çatı ile örtülüdür Odaların içerisinde ocak, baca ve avluya açılan birer kapısı vardır Odaların üzeri tuğla tonozla örtülüdür Günümüzde medresenin alt katına dükkanlar sıralanmıştır İkinci katta yuvarlak kemerli odalar bulunmaktadır Önü revaklı ve kubbeli olan bu medrese yakın tarihlerde onarılmış ve turizm amaçlı El Sanatları Çarşısına dönüştürülmüştür İsmail Bey Medresesi (Merkez) Kastamonu İsmail Bey Mahallesi’nde, şeyhin Şah Kayası denilen mevkiinde bulunan İsmail Bey Külliyesi’nin bir bölümünü oluşturan medrese, kitabesinden öğrenildiğine göre Candaroğlu Beylerinden İsmail Bey (1443-1461) tarafından 1457 yılında yaptırılmıştır İsmail Bey Camisi’nin kuzeyinde bulunan medrese kesme ve moloz taştan yapılmış olup, tek katlı, iki eyvanlı, açık avlulu medrese plan tipindedir Avlunun güneyinde bulunan eyvanın üzeri kubbe ile örtülüdür Ortasında havuzu bulunan avlu çevresinde 10 oda ve bir de dershane bulunmaktadır Avlunun güneyindeki dershane kesme ve moloz taştan yapılmıştır Üzerini sekiz köşeli kasnağın taşıdığı bir kubbe örtmektedir Medrese hücreleri moloz taştan yapılmış olup, içlerinde birer ocak nişi bulunmaktadır Yakup Ağa Medresesi (Merkez) Kastamonu Alacamescit Mahallesi’nde bulunan bu medrese, Yakup Ağa Külliyesinin bir bölümünü oluşturmaktadır Kitebseinden öğrenildiğine göre külliyeyi Kanuni Sultan Süleyman’ın Kilercibaşısı Yakup Ağa 1547 yılında yaptırmıştır Medrese Osmanlı medreseleri arasında belirli bir plan tipine uymamakta, kendine özgü bir yapıdır Kesme taştan yapılmış olan medrese bir avlu etrafında sıralanmış odalardan meydana gelmiştir Medresenin girişinde üzerleri kubbeli dört oda, güneyinde de tonoz örtülü sekiz oda bulunmaktadır Revakların sütun kaideleri oldukça basit olup, sütunlar demir çemberlerle sağlamlaştırılmıştır Bunların arasında ekleme sütunlar da bulunmaktadır Medrese hücreleri kubbeli olup, içlerinde ayrı ayrı ocakları bulunduğu gibi, alçı süslemeler de görülmektedir |
Kastamonu Hakkında Bilgi |
08-10-2012 | #7 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Kastamonu Hakkında BilgiKastamonu Hanları İsmail Bey Hanı (Kurşunlu Hanı) (Merkez) İsmail Bey Hanı’nın dış duvarları moloz taştan, iç duvarları da düzgün kesme taştan yapılmıştır Kare planlı olan hanın alt katında 14 oda ve ahır, üst katında revaklı bir koridorun çevresinde 29 odası bulunmaktadır Kare planlı, 1900x1900 m ölçüsündeki orta avlu, 48 payenin birbirine bağlanmış tuğla kemerler ve revaklarla çevrilmiştir Hanın dışında 11 dükkan bulunmaktadır Vakıflar Genel Müdürlüğü 1972 yılında restore etmiştir Deve Hanı (Merkez) Kastamonu İsmail Bey mahallesi, Şeyhinşah Tepesi’ndeki İsmail Bey Külliyesi’nin bir bölümünü oluşturmaktadır İsmail Bey’in vakfiyesinden öğrenildiğine göre, Candaroğlu İsmail Bey (1443-1460) tarafından XVyüzyılın ortasında yaptırılmıştır Bu han Candaroğlu İbrahim Bey tarafından gelir sağlamak amacı ile yapılmıştır Deve Hanı’nın ön yüzü kesme taştan yan duvarları moloz taştan ve tuğladan yapılmıştırHanın giriş kapısı basık kemerlidir Yapının ön yüzündeki giriş kapısından sonra yüksek tonozlu birer bekçi hücresi ve kare planlı avlusunun yanında da ahırlar bulunmaktadır Avlunun iki yanda yolcuların kaldığı odalar vardır Restorasyonu yapılan bu han 1999 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından turizm amaçlı olarak işletilmek üzere özel kuruluşlara tahsis edilmiştir Urgan Hanı (Aşir Efendi Hanı) (Merkez) Kastamonu il merkezinde Nasrullah Camisi’nin yanında bulunan Urgan Hanı’nın yapımına Reisül Küttab Hacı Mustafa Efendi başlamış, oğlu Aşir Efendi tarafından1748 yılında tamamlanmıştır Dikdörtgen planlı olan han, kesme ve moloz taştan yapılmıştır Dikdörtgen planlı bir yapıdır Avlu çevresinde revakların arkasında odalar sıralanmıştırBu odalar başlangıçta ahır olarak yapılmıştır Hanın ilgi çekici bir girişi bulunmaktadır Giriş kapısının çevresi ve cephe taş ve tuğla süslemelerle bezenmiştir Girişin sağ ve solundaki iki ayrı merdivenle üst kata çıkılmaktadır Üst kat alt katın plan olarak benzeri olup burada da 29 oda bulunmaktadır Bu hanın banisi olan Reisül Küttab Hacı Mustafa Efendi aynı zamanda Topçuoğlu Mahallesi’ndeki Turşucu Hanı’nı da yaptırmıştır Ancak bu handan günümüze herhangi bir iz gelememiştir Hacı Mustafa Efendi Kastamonu’da bir çok onarımlar yaptırmış, bu arada da Nasrullah camisi’ni onarmış, caminin güneyine bir medrese ile bahçesine de bir kütüphane eklemiştir Yanık Hanı (Kendir Kapanı) (Merkez) Kastamonu belediye Caddesi üzerinde bulunan Yanık Han, Yanıkoğlu Hacı İsmail Ağa tarafından 1730 yılında yaptırılmıştır Yanık Han dıştan moloz taştan, dikdörtgen planlıdır Üç katlı bir yapı olan hanın avlusu etrafında zemin ile beraber üç katı da ahşap koridorlar kuşatmaktadır Bunların arkasına da odalar sıralanmıştır Hanın iç yapısı bütünüyle ahşaptandır Yanık Han’ın bir özelliği de güneyindeki giriş kapısı üzerine bir köşk mescidinin yerleştirilmiş oluşudur Hanönü Hanı (Hanönü) Kastamonu Hanönü ilçesinde bulunan bu hanın kitabesi bulunmadığından ne zaman ve kimin tarafından yaptırıldığı bilinmemektedir Bu hanı Chankykoff 1848’de görmüş ve bunun bir kervansaray olduğunu ileri sürmüştür Han, kesme moloz taş ve tuğladan 2050x1100 m ölçüsünde dikdörtgen planlıdır Hanın yüksekliği 35 m olup, duvar kalınlığı da 1 mdir Hanın 3,5x1,5 m ölçüsündeki giriş kısmı tamamen yıkılmıştır Buradan yuvarlak kemerli bir kapı ile içerisine girilen dikdörtgen planlı avlu içerisinde iki sıra halinde dört paye bulunmaktadır Bu payeler hanın içerisini üç bölüme ayırmıştır Dört köşe olan bu payelerin alt sıraları kesme taştan üstü de enli tuğladan yapılmıştır Hanın üst örtüsü içten ayna tonozlarla sağlanmıştır İç mekanın aydınlatılması mazgal tipi pencerelerle sağlanmıştır Bununla beraber hanın içerisi oldukça karanlıktır Günümüze han harap bir durumda gelmiş olmasına rağmen bir çok bölümün orijinalliğinden uzaklaştığı da dikkati çekmektedir Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından restore edilerek kütüphane ve müze olarak hizmete açılacaktır Alem Hanı (Merkez) Kastamonu Çelebi Mahallesi’nde Sinan Bey Camisi vakfından olan Alem Hanı XVIyüzyılın sonlarında Sinan Bey tarafından yaptırılmıştır Dikdörtgen planlı olan han, kesme taş ve moloz taştan yapılmıştır Girişin iki yanındaki ahşap merdivenlerle üst kata çıkılmaktadır Alt katta avlu çevresinde odalar sıralanmıştır Üst katta 25 oda bulunmaktadır Atabey Hanı (Merkez) Kastamonu Akaya Bucağı, Elmayakası Köyü’nde bulunan bu hanı Çobanoğullarından Muzafferüddin Yavlak Aslan yaptırmıştır Han XIIIyüzyılın ikinci yarısına tarihlendirilmektedir Han moloz taştan yapılmış olup, günümüze yalnızca yuvarlak kemerli kapısı gelebilmiştir |
Kastamonu Hakkında Bilgi |
08-10-2012 | #8 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Kastamonu Hakkında BilgiKastamonu Kervansarayları Kastamonu il sınırları içerisinde kervansaray olarak yapılmış yapılara rastlanmamaktadır Yalnızca Taşköprü ilçesi Gökçeağaç bucağında bulunan yapının Bizans kilisesinden kervansaraya dönüştürüldüğü ileri sürülmektedir Bu yapı moloz taştan yapılmış olup, kare planlıdır Üst örtüsünü dört büyük paye desteklemektedir Günümüze harap bir durumda gelen bu yapının yalnızca yuvarlak kemerli kapısı gelebilmiştir Bunun dışında yapı ile ilgili başka bilgi edinilememiştir |
Kastamonu Hakkında Bilgi |
08-10-2012 | #9 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Kastamonu Hakkında BilgiKastamonu Köprüleri Nasrullah Köprüsü (Merkez) Kastamonu il merkezinde, Nasrullah Camisi’nin yakınında, Karaçomak Deresi üzerinde bulunmaktadır Köprü Nasrullah Camisi ile birlikte 1501 yılında yapılmıştır Nasrullah Kadı’nın hayratıdır Kesme taştan yapılan köprü beş gözlüdür Uzunluğu 4000 m, eni 400 mdir Kemer gözlerinin en büyük açıklığı 12 m, yanlardaki gözler ise 8,5 mdir Zamanla cami tarafındaki bir gözü ile onun karşısındaki iki gözü iptal edilmiş ve bugün iki gözlü olarak kalmıştır Köprü çeşitli zamanlarda onarılmış, ilk defa Dursun Usta tarafından onarıldığı Şer’iye Sicillerinden öğrenilmektedir Daha sonra 1703 tarihinde bir kez daha onarılmıştır Son olarak da 1946 yılında onarılmış ve köprünün iki başına merdivenler yapılmıştır Dedeler (Meyyit Köprüsü) (Merkez) Kastamonu Sinan Bey Camisi’nin önünde bulunan betonarme köprünün olduğu yerde Dedeler Köprüsü’nün bulunduğu kaynaklardan öğrenilmektedir 1761-1762 yılına ait bir Şer’iyye Sicili’nde 1761-1762 yılında bir köprü olduğu yazılıdır Köprü günümüze gelememiştir Sığır Pazarı Köprüsü (Merkez) Kastamonu Halkevi Binasının önünde bulunan bu köprünün, 1900 yıllarından önce ahşap olarak yapıldığı eski fotoğraflarından anlaşılmaktadır Bu köprü XXyüzyılın ilk yarısında kesme taştan yenilenmiştir Taş Köprü (Taşköprü) Kitabesi bulunmadığından kimin tarafından yaptırıldığı kesinlik kazanamamıştır Gökırmak üzerindeki bu köprünün uzunluğu 10125 m, eni 600 m olup, altı kemerlidir En büyük kemer açıklığı ise 980 mdir Köprünün ilk yapımında iri kesme taşlar kullanılmış, sonradan yapılan onarımlarla köprünün orijinalliği zedelenmiştir Yuvarlak kemerlerin altında üçgen şeklinde selyaranlar bulunmaktadır Bu selyaranların köprünün bütünü ile bağdaşmadığından sonradan yapıldığı sanılmaktadır Köprünün orijinal korkulukları yıkılmış, yerlerine demir korkuluklar konulmuşsa da 1968 yılında Karayollarının yaptığı onarım sırasında bunlar da kaldırılmış, yerlerine tek sıra halinde büyük blok taşlardan korkuluklar yerleştirilmiştir Bu onarım sırasında tabliyeler orijinalinden daha genişletilmiştir Günümüzde halen kullanılan köprünün üzeri asfaltlanmıştır Tavşanlı Köyü Köprüsü (Araç) Kastamonu Araç ilçesi, Tavşanlı Köyü’nde Soğanlı Suyu üzerinde bulunan bu köprünün ne zaman ve kimin tarafından yaptırıldığı bilinmemektedir Bununla beraber Şer’i Sicillerden Tavşanlı Köyü’nden altı kişinin bu köprünün 1716’da onarımına memur edildiği öğrenilmektedir Bu durumda köprünün XVIIIyüzyıldan önce yapıldığı sanılmaktadır Moloz taştan yapılmış, tek gözlü bir köprüdür |
Kastamonu Hakkında Bilgi |
08-10-2012 | #10 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Kastamonu Hakkında BilgiKastamonu Kaleleri Kastamonu Kalesi (Merkez) yüksekliğindeki kayalık bir tepede bulunan Kastamonu Kalesi Bizans İmparatoru Komnenos döneminde, XIIyüzyılın sonlarında yaptırılmıştır Kalenin şehri kuşatan ve vadiye kadar inen dış surları günümüze gelememiştir Yalnızca dış sur duvarlarına ait bir kule parçası bugün ayaktadır İç Kale Bizans döneminde yapılmış olmasına rağmen günümüze gelen bölümler Candaroğulları zamanında yapılmıştır Osmanlı döneminde onarılan bu kale 27 Kasım 1943 depreminde büyük zarar görmüştür Kale 115 m uzunluğunda, 30-50 m genişliğinde, dikdörtgen planlıdır İlk yapılışında 15 büyük burç ve kule ile güçlendirilmiştir Yapımında taş, kireç ve ağaç hatıllar kullanılmıştır Kapı söveleri, tonozları ve kemerleri kesme taştan yapılmıştır Yuvarlak burç ise, kiremit ile örtülmüştür Kalenin birinci ve ikinci kapıları basık kemerlidir Burada sivri kemerli tonozlar bulunmaktadır Kaleye kuzeydoğudaki dik bir yoldan çıkılmaktadır Buradaki dikdörtgen bir burcun koruduğu kapının 50 m kuzeyinde ikinci bir kapı daha bulunmaktadır İki kapı arasındaki yol, burçlarla korunmuştur Kale içerisinde çeşitli yapıların kalıntıları bulunmaktadır Kızlar Kalesi (Taşköprü) Kastamonu Taşköprü ilçesinde, bir tepe üzerinde bulunan Kızlar Kalesi’nin kitabesi bulunmamakla beraber, yapı üslubundan Roma döneminde, MSI-IIyüzyıllarda yapıldığı sanılmaktadır Kale moloz taş ve tuğladan yapılmıştır Sur duvarları yer yer burçlarla kuvvetlendirilmiştir Kalenin üzerinde 100x40 m ölçüsünde bir düzlük bulunmaktadır Kale içerisindeki yapılanmadan günümüze herhangi bir kalıntı gelememiştir Mazhar Oluğu Kalesi (Taşköprü) Kastamonu Taşköprü ilçesi, Mazhar Oluğu ve Alisaray köyleri arasında bir tepenin üzerinde bulunan bu kalenin ne zaman ve kimin tarafından yapıldığı bilinmemektedir Moloz taştan yapılan kale, günümüze yıkılmış olarak gelmiştir Kalıntılarından herhangi bir bilgi edinilememektedir Yalnızca kalenin tepesinde 2500x300 m ölçüsünde bir düzlük olduğu görülmektedir Kalenin güneyinde yer altında bir yol olduğu söyleniyorsa da bununla ilgili herhangi bir araştırma yapılmamış ve bu yolun üzeri de kapanmıştır Arma Kalesi (Azdavay) Kastamonu Azdavay ilçesinin kuzeybatısındaki Ilıca Köyü’nün Arma mahallesi’nde, doğal bir kaya üzerinde bulunan bu kalenin yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır Bununla birlikte MS I-IIyüzyıllar arasında yapıldığı sanılmaktadırKalenin bulunduğu kayanın kuzey ve doğusu son derece dik bir yamaçtadır Zeminden 50 m yükseklikteki bu kaleye taş bir merdivenle çıkılmaktadır 1 m uzunluğundaki merdivenin kenarında demir bir korkuluk olduğu bölgede yaşayanlar tarafından söylenmekte, ancak bu korkuluktan günümüze herhangi bi iz gelememiştir Kesme taş ve moloz taştan yapılan kale üç kademe halindedir Birinci kademe kayanın kuzeyinde olup, büyük olasılıkla burası bir gözetleme yeridir İkinci kademeye merdivenle ulaşılmaktadır Üçüncü kademe ise kayanın güneyinde, aynı zamanda burada bir de tünel bulunmaktadır Sivri Kaya Kalesi (Azdavay) Kastamonu Azdavay ilçesinin kuzeybatısında, Kayabaşı Köyü’nün altında bulunan sivri kayaya halk arasında kale ismi yakıştırılmıştır Bu kayanın üzerinde herhangi bir kalıntıya rastlanmamakla beraber altındaki düzlükte 300x250 m ölçüsünde bir yapı kalıntısı ile karşılaşılmıştır Kaynaklarda bununla ilgili herhangi bir bilgi bulunmamaktadır Asar Kalesi (Azdavay) Kastamonu Azdavay ilçesi, Demirtaş Köyü, Azdavay Çayı ile Kanlı Çay’ın birleştiği noktadaki sarp bir kaya üzerinde bulunan bu kalenin ne zaman yapıldığı bilinmemektedir Kayanın üzerinde moloz taştan yapılmış, 300 m eninde, 100 m derinliğinde bir su mahzeni bulunmaktadır Ayrıca aşağıdaki dereye bakan yüzde de moloz taştan yapılmış büyük bir sur duvarı ve bu duvarın ortasında da mazgal deliği bulunmaktadır Kaya üzerinde 1000x1000 m ölçüsünde kare biçiminde bir yapı kalıntısı ile karşılaşılmıştır Burada kayaların oyulması suretiyle yapılmış, üzerleri moloz taş ile örtülü 0,50 cm ve 0,80 cm yüksekliğinde bir dehliz bulunmaktadır Kesin olmamakla beraber bu kalenin Osmanlı döneminde yapıldığı sanılmaktadır Doğanlar (Doğdular) Kalesi (Küre) Kastamonu Küre ilçesindeki Doğanlar Kalesinin ne zaman yapıldığı kesinlik kazanamamıştır Bununla beraber yapı üslubundan MÖ1100-700 yıllarında Roma döneminde yapıldığı sanılmaktadır Kale günümüze oldukça harap durumda gelen bu kalenin kalıntılarından üç ayrı bölümden meydana geldiği anlaşılmaktadır Kalenin 120 basamakla çıkılan gözetleme kulesinin iki yanına da iki bölüm eklenmiştir Moloz taş ve kesme taştan yapılmıştır Gavur Kayası Kalesi (Tosya) Kastamonu Tosya ilçesinde Devrez çayı’nın kenarında doğal ve sarp bir kayalığın kale olduğu ileri sürülmüştür Bu kayaya kuzeybatısından çıkılmakta olup, burada bazı temel kalıntıları, bir kaya mezarı ve bir tünel bulunmaktadır Ayrıca kalenin doğusunda iki köprü ayağının bulunuşu da buradan önemli bir yolun geçtiğine işaret etmektedir Büyük olasılıkla kale olarak nitelenen bu yerin köprüyü koruyan bir karakol olduğu sanılmaktadır Emirler Şehri Kalesi (Tosya) Kastamonu Tosya ilçesinde, Sofular ile Kuşçular Köyü arasında bulunan bu kalenin ne zaman yapıldığı bilinmemektedir Yalnızca XVIIyüzyıl başlarında gezgin Polonyalı Simeon buradan geçmiş ve şehrin doğuya bakan yüksek yamacında bir paşanın oturduğu kale ile bir kervansaray olduğunu anılarında yazmıştır Günümüze bu kalden sadece sur kalıntıları gelmiş olup, bu kalıntılar kale hakkında bilgi vermekten çok uzaktır |
Kastamonu Hakkında Bilgi |
08-10-2012 | #11 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Kastamonu Hakkında BilgiKastamonu Saat Kulesi Saat Kulesi kare bir kaide üzerinde 12 m yüksekliğindedir Açık sarı ve açık yeşil renkte kesme taştan yapılmıştır Yuvarlak kemerli bir kapı ile içerisine girilen kule, içten iki katlıdır Dört yöne de yuvarlak ve geniş pencereler açılmıştır Katlar arası dışarıya taşkın silmelerle belirlenmiştir Kulenin ikinci katında bulunan saatin malzemeleri ve onun üzerinde de çanı bulunmaktadır Kulenin üzeri piramidal bir külahla örtülmüştür |
Kastamonu Hakkında Bilgi |
08-10-2012 | #12 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Kastamonu Hakkında BilgiKastamonu Kaya Mezarları ve Tünelleri Kastamonu Antik Çağ’ın Paphlagonia Bölgesi sınırları içerisinde bulunmaktadır Bu bölgede Antik Çağ’dan kalmış kaya mezarları bulunmaktadır Kastamonu Valiliği bu kaya mezarlarının turizm yönünden önem kazanabilmesi için bazılarının çevresindeki yapıları kamulaştırarak çevre düzenlemesi yapmıştır Ev Kaya Mezarı (Merkez) Kastamonu’nun en eski kaya mezarı olan bu yapı bugünkü Endüstri Meslek Lisesi yanındaki doğal kaya bloğu üzerinde, zeminden 8 m yükseklikte oyulmuştur MÖVIIyüzyılın başlarına tarihlendirilen bu mezar anıtı Paphlagonialılar tarafından yapılmıştır Mezarın üç ayrı girişi olup, içerisinde de üç ayrı mezar odası bulunmaktadır Şehinşah Kaya Mezarı (Merkez) Bu mezarların MSIIyüzyılda, Roma döneminde yapılmış oldukları sanılmaktadır Birbirine benzeyen mezar odaları oldukça dar ve kabartmalarla süslü bir girişten sonra derinliği çok fazla olmayan mezar odasına girilmektedir Günümüze iyi bir durumda gelebilmişlerdir Sarı Yolu Kaya Mezarı (Azdavay) Kastamonu Azdavay ilçesi Sümenler Köyü’nde Sarı Yeri veya Sarı Yolu denilen oldukça sarp bir kayalıkta mezarlar bulunmuştur Üç küçük odadan oluşan bu mezarın ismine kaynaklarda rastlanmamış ve yapım tarihi de kesinlik kazanamamıştır Toprak İni Mezarları (Azdavay) Kastamonu Azdavay ilçesi Kamana ve Hamitli köyleri arasındaki Sorkun Yaylası’nda bazı mezarları bulunmaktadır Bu mezarlar harç ve tuğla ile yapılmıştır Büyük olasılıkla da Roma ve Bizans dönemlerine ait oldukları sanılmaktadır Kız Kayası (Azdavay) Kastamonu Azdavay ilçesi, Çengel ve Ekremli köyleri arasındaki Zarı Ovası’na hakim kayalar üzerinde bulunan bu kalıntı bazı kaynaklarda mabet olarak geçmiştir Bu nedenle de kaynaklarda Mihrap Kayası olarak yer almıştır Kayanın 12 m yukarısında, 2 m yüksekliğinde, 1 m enindeki bu mezarın alınlığı üçgen şeklindedir Sütun ve başlıkları ile bu alınlık taşınır olarak kayalara oyulmuştur Alınlığın ortasında yarım metre çapında bir daire bulunmaktadır Delikli Kaya (Azdavay) Kastamonu Azdavay ilçesinin doğusunda, Sabuncular Köyü Sada Mahallesi’nde küçük bir kaya mezarı bulunmaktadır Delikli Kaya denilen bu mezar, yuvarlak kapılı tavanı kubbe şeklinde oyulmuştur Bu mezar odasının yüksekliği 150 mdir Hacat Kayası (Azdavay) Kastamonu Azdavay ilçesinin batısındaki Sümenler Köyü’nde Kayadibi Mahallesi’nin yaklaşık 100 m kuzeyindeki Hacat Kayası’nda bir kaya mezarı bulunmaktadır Mezarın kemerli bir giriş kapısı olup, içerisinde 130 m eninde ölü çukuru vardır Bunun sol tarafında ve karşısında birer oda daha bulunmaktadır Bu bölümlerin üzerindeki kayalar kubbe şeklinde oyulmuş ve mezar haline getirilmiştir Fıstık Kayası (Azdavay) Kastamonu Azdavay ilçesinde Demirtaş Köyü altındaki Asar Kalesi ile Ören Kayası arasında kayalara oyulmuş mezarlar bulunmaktadır Dışarıdan birer oyuk olarak görülen bu mezarlar hakkında yeterli bilgi bulunmamaktadır Ruşen Kayası (Azdavay) Kastamonu Azdavay ilçesi Höyük Veren Köyü’nde, Ruşen Mahallesi’nde kayalara oyulmuş bir mezar bulunmaktadır Bu mezarın hangi dönemde yapıldığı bilinmemektedir Mezarın içerisi kubbe şeklinde olup, buraya bir de ölü sediri (kline) yerleştirilmiştir Türbe Kayası (Azdavay) Kastamonu Azdavay ilçesi Uzla Köyü’nde, Ülde Mahallesi yakınında kayalara oyulmuş altı mezar odası bulunmaktadır Bu mezarların yapım tarihi konusunda herhangi bir bilgi bulunmamaktadır Bunlar kayalara oyulmak sureti ile yapılmış olup, bezemesiz ve birer oyuk halindedirler Kaya Tünelleri (Azdavay) Kastamonu Azdavay ilçesinin batısındaki Ilıca Köyü, Arma Mahallesi’nde büyükçe bir kayanın içerisinde bir tünel bulunmaktadır Bu tünel kayanın içerisinde at nalı şeklinde uzanmaktadır Ancak içerisi zamanla moloz ve kayalarla dolduğundan bu tünel ile ilgili yeterli bilgi edinilememektedir Mercimeklik Kayası (Azdavay) Kastamonu Azdavay ilçesi Sarnıç Köyü, Sarnıç Mahallesi’nin 1 km kadar güneyinde bulunan Mercimek Kayası’nda yapılan kazılarda Bizans dönemine ait keramik parçaları ile karşılaşılmıştır Ayrıca kaya üzerinde yapılan araştırmalarda Bizans dönemine tarihlenen madeni bir haç ortaya çıkarılmıştır Tabaklı Kayası (Azdavay) Kastamonu Azdavay ilçesi Maksut Köyü’nün tabaklı Mahallesi’nde bulunan 40 m yüksekliğindeki kaya üzerinde, merdivenlerle çıkılan oyuklar bulunmaktadır Ağıl Kayası (Azdavay) Kastamonu Azdavay ilçesi, Kayabaşı Köyü’nün güneyindeki kayalar üzerinde, önünde kapılar bulunan bir mezar ile karşılaşılmıştır Kayaya oyulmuş dört basamakla çıkılan girişin önündeki madeni kapılar günümüze gelememiştir Sipahiler Kaya Mezarları (İhsangazi) yüksekliğinde tepe üzerinde kaya mezarları bulunmaktadır Bu kaya mezarlarının MSV-VIyüzyıllarda yapıldığı sanılmaktadır Kaçak kazılar nedeni ile duvarları tahrip olan bu kaya mezarı birbirlerinden ayrı iki kat halindedir Katlar arasında da bir bağlantı bulunmamaktadır Buradaki mezar odasında yuvarlak bir pencere vadiye bakmaktadır Mezarın altında ikinci bir bölüm bulunmaktadır Bu mezarın içerisinde de duvarların oyulması ile cesetlerin konulduğu yerler açılmıştır İncigez Kaya Mezarı (İhsangazi) Kastamonu İhsangazi ilçesi ile İncigez yolunun sağında, bir tarlada bulunan kaya içerisine oyulmuş bir mezar bulunmaktadır Bu mezarın yapım tarihi tesbit edilememiştir Tek odadan oluşan küçük bir kaya mezarıdır Kalekapısı Kaya Mezarı (Taşköprü) uzaklıkta bulunan Donalar (Süleyman) Köyü’nde bulunan kaya mezarı ilk kez ProfRLeonhard tarafından bulunmuştur Daha sonra bu mezarı Kastamonu Müzesi Müdürü Ahmet Gökoğlu incelemiş ve yayınlamıştır Mezar anıtı Gökırmak Çayı’nın ovaya ulaştığı yerdeki yüksek bir kaya kütlesi üzerindedir Kaya mezarı birisi yatay, diğer ikisi de meyilli olarak üç kirişin birleşmesinden meydana gelmesinden oluşan bir cephe görünümüne sahiptir Mezar yerden 8 m yüksekliğinde oyulmuştur Mezarın girişi 4,5 m uzunluğunda, 2 m eninde ve 310 m yüksekliğindedir Girişte iki sütun bulunmakta olup bu sütunların birbirleri ile ve duvarlarla açıklıkları birbirinin eşidir Bu sütunlar dört köşe bir kaide üzerinde yuvarlak silmelidir Sütun gövdesi de yuvarlaktır Bunlardan soldakinin üzerine bir haç motifi ile Tanrı yazısı Grekçe yazılmıştır Sütun başlıkları Paphlagonia’daki diğer kaya mezarlarında olduğu gibi dikdörtgen olmayıp, kare şeklindeki tablalar üzerine çökmüş boğalardan meydana gelmiştir Buna benzer kaya mezarlarına Boyabat’ın Direklikaya Mezarında da rastlanmaktadır Buradaki boğaların ön yüzleri dışarıya, arkaları da mezara doğru çevrilmiştir Giriş yerinin duvarları ve tavanı son derece muntazam oyulmuştur Bu girişten sol taraftaki mezar odasına geçilmektedir Bu oda 460x230 m ölçüsünde olup, yüksekliği de 180 mdir Oda içerisinde ölü sediri (kline) bulunmaktadır Bu odadan 120x045 m ölçüsünde bir kapıdan sağ taraftaki odaya geçilmektedir Bu oda da 380x270 m ölçüsünde olup, yüksekliği 180 mdir Odanın duvarları düz, tavanı ise düzdür Girişe bakan duvarda bir de pencere bulunmaktadır Bu kaya mezarının en önemli noktası da alınlığın tepesinde bulunan kartal, bunun altında iki aslan, onların altında da karşılıklı iki aslan figürüdür Ayrıca köşelere de griffonlar (Mitolojik aslan vücutlu, kuş başlı, kanatlı yaratıklar) yerleştirilmiştir Burada bir de hörgüçlü bir öküz kabartması bulunmaktadır Bu kaya mezarındaki hayvan gruplarının değişik zamanlarda buraya konulduğu düşünülmektedir Kaya mezarının MÖVIIyüzyılda yapıldığı, kabarmaların ise MÖIVyüzyılın başlarında buraya yerleştirildiği ileri sürülmektedir Urgancı Kaya Mezarı (Taşköprü) Kastamonu Taşköprü ilçesi, Urgancı Köyü’nün yukarısındaki kayalık alanda bir kaya mezarı bulunmaktadır Bu mezarın da Paphlagonialılar zamanında yapıldığı sanılmaktadır Günümüze gelememekle beraber, mezar girişinde iki sütun bulunduğu kalıntılarından anlaşılmaktadır Sütunların üzerindeki alınlık zamanla aşınmış olup, burada herhangi bir kalıntı olup olmadığı anlaşılamamıştırGirişin arkasındaki mezar odasında üç tane ölü sediri (kline) bulunmaktadır Aygır Kalesi Kaya Mezarı (Taşköprü) Kastamonu Taşköprü ilçesi, Ağcıkişi Mahallesi’nde Aygır Kayası denilen kayalar üzerinde bulunan bu mezarın Paphlagonialılar tarafından MÖVIyüzyılda yapıldığı sanılmaktadır Kaya mezarının giriş kısmının sağ tarafı zamanla yıkılmış, sütunların bir kısmı aşağıya devrilmiştir Sütunların taşıdığı cephedeki üçgen alınlık da zamanla yok olmuştur Ancak buradaki silmelerden bütün mezar cephesinin çerçeve içerisine alındığı izlerden anlaşılmaktadır Giriş kısmının tavan ve duvarları düz olup, burada yer yer yuvarlak silmelerin izleri görülmektedir Mezar odasında ölü sediri (kline) bulunmaktadır Direkli Kaya Mezarı (Taşköprü) Kastamonu Taşköprü ilçesi Alasökü Köyü, Eşek Deresi Mevkiinde, 8 m yüksekliğinde bir kayaya oyulmuş olan bu mezarın önünde tek sütunlu bir giriş bulunmaktadır Dört köşe kaide üzerindeki bu sütun yukarıya doğru genişlemektedir Mezar odası kare şeklinde olup, üzeri tonozludur Mezar odasının girişinin sağında bir ölü sediri (kline) bulunmaktadır Mezar odasının MSIyüzyılda Romalılar tarafından yapıldığı sanılmaktadır Bademci Kaya Mezarı (Taşköprü) Kastamonu Taşköprü Bademci Köyü’nün üst tarafındaki kayalıklara yerden 30 m yükseklikte bir kaya mezarı yapılmıştır Roma döneminde yapıldığı sanılan bu mezarda, girişten sonra 1,5x1,5 m ölçüsünde bir mezar odası bulunmaktadır Hobu Kayası Mezarı (Taşköprü) Kastamonu Taşköprü ilçesi Çaycevher Köyü’nde kayalar üzerindeki bu mezarın MSI-IIyüzyılda, Roma döneminde yapıldığı sanılmaktadır Dikdörtgen şeklindeki mezarın girişi zamanla bozulmuştur Mezar odası 165x180 m ölçüsünde olup, yüksekliği 185 mdir Mezarın üstü beşik tonoz şeklinde kayalara oyulmuştur İçeride ölü sediri (kline) bulunmaktadır Kaya Tünelleri (Taşköprü) Bu tünel 220 m genişliğinde, 200 m yüksekliğindedir Girişten sonra kaya içerisine doğru uzanmaktadır Üzeri tonozlu olan bu tünele çıkan merdivenler zamanla aşınmıştır Bu tünelin doğusundaki diğer tünelin içerisi toprak ile dolduğundan bu konuda yeterli bilgi bulunmamaktadır Kale Kapısı denilen kayanın karşısındaki kayalıklarda bulunan üçüncü tünel bulunmaktadır Ayrıca Kornapa Köyü’nün kuzeyindeki kayalara da yine at nalı şeklinde girişi olan 2 m eninde 3 m yüksekliğinde Kılıç Kaya Tüneli vardır Bu tünel kayaların içerisine doğru kıvrımlar yaparak uzanmaktadır |
Kastamonu Hakkında Bilgi |
08-10-2012 | #13 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Kastamonu Hakkında BilgiKastamonu Doğal Güzellikleri Ilgaz Dağı Milli Parkı uzaklıkta bulunan Ilgaz Dağı Milli Parkı volkanik bir arazi yapısı içerisindedir Buradaki arazi genellikle serpantiler, şistler ve volkanik kayaçlardan oluşmuştur Anadolu’nun en uzun ve en hareketli kırık hattı olan Kuzey Anadolu Hattı Ilgaz Dağı’nın güney eteklerinden geçmektedir Milli Park içerisinde değişik karakterde vadiler, sırtlar ve doruklar bulunmaktadır Jeomorfolojik bir yapıya sahip olan bu alan karaçam, kızılçam, köknar gibi ağaç türlerinden oluşmuş bir bitki örtüsü ile kaplıdır Dünyada ender bulunan çeşitli çiçek türleri de burada bulunmaktadır Yıl boyunca zengin akışlı akarsular ve bitki örtüsünün bulunduğu bu parkta, karaca, geyik, yaban domuzu, kurt, ayı, tilki gibi hayvanlar yaşamaktadır Milli park sınırları içindeki Baldıran Vadisinde Karasu Deresi üzerinde alabalık üretme istasyonları ve avlanma göletleri vardır Milli Park aynı zamanda kış sporları için de elverişli olup, Ilgaz Kış Sporları Turizm Merkezinde 800 m uzunluğunda kayak pisti ile 1500 m uzunluğunda iki adet telesiyej ve teleksi tesisi bulunmaktadır Küre Dağları Milli Parkı 000 hektarlık bir alanı kapsamaktadır Küre Dağları Milli Parkı zengin flora ve faunaya sahiptir Bu milli parkın büyük bir bölümü Kastamonu il sınırları içerisindedir Parkta geyik, karaca, ayı, kurt, tilki, çakal, tavşan, yaban domuzu, ötücü kuşlar ve yırtıcı kuşlar ile sürüngenler bulunmaktadır Milli Park sınırları içerisinde Valla Kanyonu, Aydos Kanyonu, ve Ilgarini Mağarası,Mantar Mağarası, Kuyluş, Ejderha Ağzı Mağarası, Ilıca Köyünde Ilıca Şelalesi ve Horma Kanyonu turizm açısından önemli yerlerdir Bu mağara 160- 220 milyon yıllık zaman içerisinde oluşmuştur Mağaranın 858 m uzunluğu, 250 m derinliği bulunmakta olup, içerisi sarkıt ve dikitlerle kaplıdır Mağara Geç Roma ve erken Bizans döneminde, yerleşim ve dini amaçlı olarak kullanılmıştır Buna işaret eden lahitler, su sarnıcı ve şapel kalıntıları görülmektedir Bu mağaranın çevresinde 60’a yakın mağara bulunmaktadır Kastamonu Azdavay ilçesi Karakuşlu Köyü’nde, orman içerisinde bulunan Medil Mağarasının eski dönemlerde bir yerleşim olduğunu gösteren yapı kalıntıları bulunmaktadır Bu kalıntıların temellerinde ve duvarlarda moloz taş kullanılmıştır Burada yeterince araştırma yapılmadığından yeterli bilgi bulunmamaktadır Azdavay’ın Demirtaş Köyü altında, Azdavay çayı vadisinin üzerindeki Ören Kayası Mağarası, Ilgarini Mağarasında olduğu gibi girişi doğal kemerlidir Girişten sonra içeride küçük ölçüde odalar bulunmaktadır Ayrıca burada insana benzer bir büst ile kartalı andıran şekiller bulunmaktadır Buradaki oyuklar moloz taş ve harçla yapılan duvarlarla bölümlere ayrılmıştır Bunların başında Araç’ta Munay, Fındıklı, Başköy, Sıragömü ve İki Ornaz, Kirazlı Yaylaları; Azdavay’da Pınarbaşı Suğla Yaylası; Çatalzeytin, Daday, Devrekani’de Alaman Dağı Mevkii, Yaralıgöz Mevkii, Belovacık Köyü, Balıklı Göl; ve Bozkurt ilçesinde ise Gürcü Yaylası, Mamatlar Yaylası, Göynük Dağı, Sarıcaörük Yaylası, Bakacaoğlu Yaylası, Asarbaşı Yaylası, Karacaoğlan Yaylası ve Cide Pınarbaşı Yaylası ve Ilıca Şelalesi gelmektedir Kastamonu Kaplıca ve İçmeleri Kastamonu’da sağlık yönünden önemli içme ve kaplıcalar bulunmaktadır Bunların başında İl Merkezinde Duruca Köyünde “Acı Su”; Araç ilçesi Mesudiye Mahallesi’nde bulunan “Giricik Suyu”; Araç ilçesi Mendik Köyü’nde Çamur banyosu; Araç Sıra Gömü Yaylasında “Sarılık Suyu”; Araç Yuvalca yaylasında “Fatmanın Oluğu” Pınarbaşı, Ilıca Köyündeki Roma Dönemi “Ayazma” gelmektedir Bu içme ve kaplıcaların deri hastalıkları, sarılık, sinir, mide ve bağırsak, romatizma hastalıklarını tedavi edici özellikleri bulunmaktadır |
Kastamonu Hakkında Bilgi |
08-10-2012 | #14 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Kastamonu Hakkında BilgiKastamonu Müzeleri Arkeoloji Müzesi (Merkez) Müze Kastamonu Cumhuriyet Caddesi’nde Mimar Kemalettin Bey tarafından planları çizilen İttihat ve Terakki Cemiyeti binası (1914-1917) olarak yapılan binada kurulmuştur Bu yapı daha sonra Kurtuluş Savaşı’nda Kastamonu Gençlik Teşkilatı, Türk Ocağı, CHP Parti binası ve İstiklal Mahkemesi binası olarak da kullanılmıştır Ayrıca Atatürk’ün Kastamonu’ya 1925 yılında yaptığı ziyaret sırasında “Şapka ve Kıyafet İnkılabı” ile ilgili tarihi söylevini de burada vermiştir Kastamonu Arkeoloji Müzesi 1952 yılında yapılan tadilat ve düzenlemelerden sonra ziyarete açılmış ve müdürlük haline getirilmiştir 1980 yılında yeni bir onarım geçiren Kastamonu Müzesi yeni düzenlemelerden sonra 23 Ağustos 1981 tarihinde yeniden ziyarete açılmıştır Müzede, Kastamonu, yakınındaki Çankırı ve çevredeki diğer yerlerden toplanan Hitit, Frig, Helenistik, Roma ve Bizans dönemlerine ait çeşitli eserler bulunmaktadır Ayrıca Candaroğlu Beyliği ve Osmanlı dönemine ait eserlerin yanı sıra yöresel malzemeye de müzede yer verilmiştir Müzenin belli başlı eserleri arasında pişmiş toprak tabak çanaklar, figürinler, heykeller, cam eserler, mezar stelleri ve lahitler bulunmaktadır Müzenin küçük bir bölümü Atatürk’e ayrılmış, 1925 yılında Atatürk’ün Kastamonu gezisinde kullandığı çeşitli eşya ve araçlar burada bir araya getirilmiştir Müze bahçesinde Roma dönemine ait mimari parçalar, aslan ve boğa heykelleri ile Osmanlı dönemi mezar taşları sergilenmektedir Cumhuriyet Caddesi Tel : (0366) 214 10 70 Faks (0366) 214 54 56 Liva Paşa Konağı Etnografya Müzesi (Merkez) yüzyıl Osmanlı mimarisinin en güzel örneklerinden biridir 1879-1881 yıllarında Mirliva Sadık Paşa tarafından yaptırılmıştır Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından 1978 yılında kamulaştırılmış, onarım ve restorasyonu yapıldıktan sonra 1997 yılında müze olarak ziyarete açılmıştır Konak harem ve selamlık bölümlerinden meydana gelmiş, üç katlı ve bir de bodrumu olan bir yapıdır Kesme taş, kerpiç ve tuğladan ahşap karkaslı olarak yapılmıştır Çok sayıdaki simetrik pencere ile cephelerde hareketli bir görünüm sağlanmıştır Simetrik plan düzenindeki iç sofalı bir plan gösteren bu konağın üst katlarında çıkma ve odalar bulunmaktadır Müzede, Kastamonu’nun günlük yaşamına ait el sanatları, çeşitli etnoğrafik eserler, bakır mutfak eşyaları, düz dokumalar ve yöresel giysiler sergilenmektedir Hepkebirler Mahallesi, Sakarya Caddesi, No: 5 Tel : (0366) 214 01 49 75 Yıl Cumhuriyet Müze-Evi (Merkez) yılı kutlama çalışmaları kapsamında, 75Yıl Kutlama Komitesince satın alınan binanın bakım ve onarımı yapıldıktan sonra “75Yıl Cumhuriyet Müze-Evi” olarak 29 Ekim 1998’de ziyarete açılmıştır Kastamonu’nun tanıtımı amacı ile Turizm Bakanlığı’na tahsis edilen evin içerisi yöresel malzemelerle döşenmiş ve buraya bağışı yapılan etnoğrafik malzeme teşhir edilmiştir Burada, Kastamonu ile ilgili genel ve turizm kaynaklı yayınlar ve diğer turizm yayınlarını kapsayan bir ihtisas kütüphanesi kurulmuştur Ayrıca Atatürk’ün Kastamonu gezisi, Şapka ve Kıyafet İnkılâbı’na ait fotoğraflar ile objeler de burada sergilenmektedir Hepkebirler Mahallesi, Saylav Sokak No:4 Tel : (0366) 214 41 61 Yüce Bıyıklar Evi (El Sanatları Müzesi) (Merkez) Müzede Kastamonu ve yöresine ait geleneksel el sanatlarının örnekleri sergilenmektedir Ayrıca günlük yaşantı ile ilgili köşelerin düzenlenme çalışmaları devam etmektedir Evin bahçesindeki sundurmaların altında da Kastamonu çiftçi tarım araçları sergilenmektedir |
Kastamonu Hakkında Bilgi |
08-10-2012 | #15 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Kastamonu Hakkında BilgiKastamonu Külliyeleri İsmail Bey Külliyesi (Merkez) Vakfiyesinde ayrıca kütüphane, ambar, mutfak ve fırın gibi yapıların da bulunduğu belirtilmektedir Külliye Candaroğulları beylerinden Kemaleddin İsmail Bey (1443-1461) adına XVyüzyılda yapılmıştır Külliyeyi oluşturan yapılar caminin konumuna göre yerleştirilmiştir Cami, imaret, medrese ve han birbirlerine duvarla bağlanan bir avlu oluşturmaktadır Türbe de bu avlunun içerisindedir Külliyenin hamamı avlu dışında ve külliyenin batısında ayrı bir arsa üzerinde yapılmıştır Cami: Selçuklu nesihi ile yazılmış kitabesinden öğrenildiğine göre 1454 yılında İsmail Bey tarafından yaptırılmıştır Cami Erken Osmanlı mimarisinde görülen zaviyeli veya tabhaneli plan tipindedir Peş peşe aynı yükseklikte iki büyük kubbe ve öndeki kubbenin iki yanında ibadet mekanına birer küçük kapı ile açılan tonozlu mekanlardan meydana gelmiştir Mihrap önündeki kubbeli bölüm diğerine göre daha küçüktür Yan mekanlardan doğudaki, önündeki kubbeli mekanın genişliğine yakın ölçüdedir Batıdaki yan mekan ise güneye doğru biraz daha uzatılmış, birbirinden duvarla ayrılan iki bölümden meydana gelmiştir Bunların da üzeri sivri kemerlerle örtülüdür İbadet mekanını örten kubbeler sekizgen tuğla kasnaklar üzerine oturtulmuştur Caminin önünde beş kubbeli bir son cemaat yeri bulunmaktadır Bu kubbeler dört sütunla iki paye üzerine sivri kemerlerle oturtulmuştur Son cemaat yerinden ibadet mekanına giriş kapısının köşeleri duvara dayalı sütunlarla hareketlendirilmiş, kapının alınlığına da üç satırlı Arapça bir kitabe yerleştirilmiştir İbadet mekanındaki peş peşe iki kubbeli mekan arasında zemin kotu farkı bulunmaktadır Bu bölümler 935x935 m ölçüsündedir Kubbeye geçişler de mukarnas dolgulu trompların yardımı iledir Mihrap oldukça sade ve alçıdan yapılmıştır Yine alçıdan yapılmış olan minberde de bezeme görülmemektedir Caminin kuzeybatı köşesinde yer alan kesme taş minarenin gövdesi altta sekizgen, üstte de onaltıgen olarak yükselmektedir Tek şerefeli minarenin petek kısmı silindirik olup, üzeri basık bir külahla örtülmüştür İmaret: Caminin doğu ve batı yönüne, camiye bitişik olarak yapılan imaret ayrı bölümlerden meydana gelmiştir Bunlardan doğudaki büyük tonozlu bölüm külliyenin vakfiyesinde de belirtildiği gibi, misafirlerin yatması için yapılmıştır Yapının güney ve doğu duvarlarında alt sırada birer pencere, güneyinde üst sırada bir mazgal bulunmaktadır Kuzeybatı köşesindeki basık kemerli kapı ile de sofayla bağlantısı sağlanmıştır İmaretin batı tarafındaki mekan da mutfak, ambar ve fırın olarak iki bölümden meydana gelmiştir Medrese: Medresenin kapısı üzerinde üç satırlı Arapça kitabesinden, Ebcet hesabına göre 1457 tarihi çıkarılmaktadır Avlunun güneyinde yer alan eyvanın üzeri kubbe ile örtülmüştür Batıdaki giriş eyvanı ile avluyu üç yönden çeviren odalar beşik tonozlarla örtülmüştür Avlu çevresindeki on hücrenin içerisinde birer ocak nişleri bulunmakta, ayrıca dışarıya da birer pencere ile açılmaktadır Medrese önündeki ahşap revaklar yıkıldığından günümüze gelememiştir Sıbyan Mektebi: Candaroğlu İsmail Bey’in türbesinin kuzeybatısında bulunan sıbyan mektebi 1450x1450 m ölçüsünde ayrı bir avlu içerisinde yapılmıştır Avlu kapısı üzerinde 1514 tarihli bir kitabe bulunmaktadır Bu tarihe dayanan bazı araştırmacılar sıbyan mektebinin Osmanlı döneminde yapıldığını ileri sürmektedirler Sıbyan mektebi iki sıra kesme taş, iki sıra tuğlanın örülmesi ile meydana gelmiş bir duvar yapısına sahiptir Kare planlı, kubbeli olan sıbyan mektebinde kubbeye geçiş istiridye kabuğu şeklindeki tromplarla sağlanmıştır Sıbyan mektebi 1514, 1766-1767 yıllarında onarılmıştır Bu onarımlar sırasında da orijinalliğinden kısmen uzaklaşmıştır Türbe: Caminin kuzeybatısında bulunan türbeyi, Candaroğlu İsmail Bey kendisi ve yakınları için yaptırmıştır Ancak, Fatih Sultan Mehmet tarafından Filibe’ye gönderildiğinden buraya gömülememiştir Bu nedenle de kapısı üzerindeki kitabe yeri boş bırakılmıştır Türbe kesme taştan 980x980 m ölçüsünde kare planlıdır Üzeri sekizgen kasnaklı bir kubbe ile örtülmüştür Silmeler ile dikdörtgen çerçeve içerisine alınan giriş kapısının köşeleri duvara yapışık küçük sütunlarla yumuşatılmıştır Giriş kapısı basık kemerlidir Türbe duvarlarında birer dört köşe pencere ile kubbe kasnağında da dört küçük mazgal penceresi bulunmaktadır Türbe içerisinde on bir mezar bulunmaktadır Bunlardan beşi, Seyyid Alaaddin, Mevlana Safiyuddin, Emir İshak Bey, Aşre Hatun ve Azade Hatun’a aittir Diğer mezarların kitabeleri bulunmamaktadır Han: İsmail Bey Külliyesinin kuzeyinde yer alan ve halk arasında Deve Hanı olarak isimlendirilen bu hanın kitabesi bulunmamaktadır Ancak vakfiyesi göz önüne alınırsa, bu hanın 1454-1457 yıllarında yapıldığı sanılmaktadır Kesme taş, moloz taş ve tuğladan yapılmış, 1375x2095 m ölçüsünde dikdörtgen planlıdır İki bölümlü olan yapıda her bölümün üzeri örtülüdürGüney cephesinin ortasında basık kemerli bir kapısı olup, burada aydınlık feneri olan bir kubbe ile örtülü mekana geçilmektedir İki yanında zeminden yüksek, kare planlı, üzerleri sivri tonozla örtülü iki ayrı mekan bulunmaktadır Güney yönündeki ocak nişleri ve bacası ile yolculara ayrılmıştır Girişin ekseninden sivri kemerli kapı ile de kuzeydeki dikdörtgen planlı, kapalı ahıra geçilmektedir Hanın 1952 yılında çatısı yenilenmiş, 1990-1992 yıllarında da restore edilmiştir Hamam: İsmail Bey Külliyesi’ne gelir sağlamak için yaptırılmış olan hamamın kitabesi bulunmamaktadır Ancak vakfiyesi dikkate alındığında 1454-1457 yıllarında yapıldığı sanılmaktadır Külliyenin batısında yer alan bu hamam, doğu-batı doğrultusunda arsaya yerleştirilmiştir Kesme taş duvarlı olan hamamın üst örtüsü tuğladandır Hamam soyunmalık, ılıklık ve sıcaklık bölümlerinden meydana gelmiştir Bu üç bölüm de 630x670 m ölçüsünde, içten kubbeli, ahşap tavanlı olup, kiremitli bir çatı ile de üzeri örtülmüştür Soyunmalık kısmı eski ev mimarisini yansıtmaktadır Ilıklığın ortasında küçük bir kubbe, yanlarında da sivri kemerli tonozlar bulunmaktadır Sıcaklık bölümü iki eyvanlıdır Batısına kare planlı ve kubbeli iki halvet hücresi eklenmiştir Bunların arkasına dikdörtgen planlı, tonoz örtülü külhan yerleştirilmiştir Hamam 1990-1993 yıllarında Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından restore edilmiştir Nasrullah Külliyesi (Merkez) Beyazıt döneminde Nasrullah Kadı tarafından 1506 yılında yaptırılmıştır Bu cami büyük olasılıkla daha önce burada bulunan Selçuklu dönemine ait bir ulu caminin yerine yapılmış olmalıdır Bu konuda araştırma yapan YrdDoçZKenan Bilici’ye göre; Selçuklu devrinde yapılmış olan bu cami ya büyük ölçüde tahrip olmuş, ya da bir süre sonra ihtiyaca cevap verememiştir Bunun üzerine XVIyüzyılda arsası üzerine bugünkü yapı yapılmıştır Zamanla yapı topluluğu bazı eklerle genişletilmiştir Külliye içerisinde başta Münire (Bayraklı) Medresesi olmak üzere şadırvan ve köprü bulunmaktadır Tapı topluluğu 1746,1876 yıllarında onarılmış, 1945’te de alçı pencereleri tümüyle değiştirilmiştir Moloz ve kesme taştan yapılan caminin kuzeyinde on sütunlu, yedi kubbeli bir son cemaat yeri bulunmaktadır İbadet mekanı ilk yapıldığı zaman altı kubbe ile örtülü iken, sonradan cami genişletilmiş üç kubbe daha ilave edilerek bugün dokuz kubbesi bulunmaktadır Bu kubbeler pandantiflerin yardımıyla sivri kemerler üzerine oturmuştur Caminin mihrabı oldukça sade, minberi ise Kastamonu’ya özgü ağaç işçiliğinden güzel bir örnektir Üzeri birbirine geçme geometrik motiflerle bezenmiştir XVIIIyüzyılda cami iki büyük onarım geçirmiş, XIXyüzyılda son cemaat yeri yenilenmiştir Caminin kuzeyinde bulunan şadırvanı Kadı Nasrullah yaptırmıştır Kadı Nasrullah’ın aynı zamanda Kastamonu’da Nasrullah Köprüsü ile Araba pazarı’nda bir de çifte hamam yaptırıp bu camiye vakfettiği vakfiyelerinden öğrenilmektedir Şadırvan köşe payeleri ve sütunlar üzerine oturan dikdörtgen bir yapı olup, kasnaklı iki ayrı kubbesi ile dikkati çekmektedir Kesme taştan yapılmış olan bu medrese at nalı şeklindeki avlu etrafında sıralanmış 23 odadan meydana gelmiştir İki katlı medresenin üzeri çatı ile örtülüdür Odaların içerisinde ocak, baca ve avluya açılan birer kapısı vardır Medresenin günümüzde alt katına dükkanlar sıralanmıştır İkinci katta yuvarlak kemerli odalar bulunmaktadır Önü revaklı ve kubbeli olan bu medrese yakın tarihlerde onarılmış ve turizm amaçlı El Sanatları Çarşısına dönüştürülmüştür Yakup Ağa Külliyesi (Merkez) Kastamonu Alaca Mescit Mahallesi’nde bulunan Yakup Ağa Külliyesi’ni Kanuni Sultan Süleyman’ın Kilercibaşısı Yakup Ağa 1547 yılında yaptırmıştır Yapı topluluğu cami, medrese, sıbyan mektebi, imaret ve misafirhaneden meydana gelmiştir Külliyenin camisi, kesme taştan kare planlıdır Üzeri pandantifler üzerine oturmuş, merkezi bir kubbe ile örtülüdür Caminin önünde üç kubbeli bir son cemaat yeri bulunmaktadır Son cemaat yerinden cami içerisine açılan portal dikdörtgen çerçeveli olup, silmelerle sınırlanmış, yuvarlak kemerli ve üzeri stalaktitlidir Kastamonu camileri arasında gösterişli portali olan bir yapıdır Portalin üzerinde de kitabesi bulunmaktadır Caminin kapıları ve pencere kapakları Kastamonu’ya özgü ağaç işi örneklerindendir Caminin yanındaki taş kaide üzerinde yuvarlak gövdeli, tek şerefeli minaresi bulunmaktadır Caminin kuzeyinde bulunan medrese, kesme taştan yapılmış, avlu etrafında sıralanmış odalardan meydana gelmiştir Bu plan üslubu Osmanlı mimarisinde belirli bir tipe uymamaktadır Avluyu çeviren revaklar mermer sütunlu ve yuvarlak kemerlidir Medrese girişinde üzeri kubbeli dört oda, güneyinde de tonoz örtülü sekiz odası bulunmaktadır Şeyh Şaban-ı Veli Külliyesi (Merkez) Kastamonu Mustafa Fakih Mahallesi’nde, Hisarardı Mevkiinde bulunan bu yapı topluluğunu Sultan IIIMurad’ın hocası Şücaiddün Efendi 1575 yılında yaptırmıştır Yapı topluluğu cami, türbe, şadırvan, kütüphane ve bir de ahşap konaktan meydana gelmiştir Yapı topluluğu değişik zamanlarda yapılan eklerle tümüyle özgünlüğünü yitirmiştir Kesme taş ve tuğladan yapılmış olan topluluğun camisi, dikdörtgen planlı, üzeri ahşap çatılıdır Mihrap ve minberi bir özellik göstermemektedir Cami önünde şadırvanı bulunmaktadır Benli Sultan Külliyesi (Merkez) Kastamonu il merkezine 30 km uzaklıkta Ahlatköyü’nde (Lat Köyü) benli Sultan Mahallesi’nde bulunan bu külliyeyi, Yavuz Sultan selim döneminde yaşamış olan Mutasavvıf Benli Sultan 1515-1520 yıllarında yaptırmıştır Yapı topluluğu cami, türbe, medrese, kütüphane ve misafirhaneden meydana gelmiştir Bu yapılardan medrese ile kütüphane günümüze ulaşamamıştır Yapı topluluğu moloz taş ve tuğladan yapılmıştır Cami kare planlı olup, üzeri merkezi bir kubbe ile örtülmüştür Kubbeye geçiş Türk üçgenleri ile sağlanmıştır Önünde son cemaat yeri bulunmaktadır Mihrap ve minberi orijinalliğinden uzaklaşmıştır Caminin yanında taş kaide üzerinde, yuvarlak gövdeli kesme taştan tek şerefeli minaresi bulunmaktadır Caminin önünde bulunan Benli Sultan’ın türbesi kesme taş ve tuğla dizili olup, kare planlı üzeri de kubbe ile örtülüdür Misafirhane özelliğini yitirmiştir |
|