Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Kültür - San'at & Eğitim > Ülke & Şehirler > Türkiye > Karadeniz Bölgesi

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
bilgi, hakkında, tokat

Tokat Hakkında Bilgi

Eski 08-10-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tokat Hakkında Bilgi



Tokat Genel Bilgi


Yeşilırmak vadisi üzerinde yer alan il topraklarını Kuzey Anadolu Dağlarının uzantıları engebelendirir İl topraklarının kuzeyini Canik dağları (Killiktepe 1546 m), doğu kesimini Köse Dağları ve Asmalıdağ, güneyini doruğu il sınırları dışında kalan deveci Dağları ile Çamlıbel Dağı, batısını Buzluk ve Sakarat dağları, iç kesimini de Yaylacık Dağı (Büyük Yaykıl Tepesi’nde 1622 m) ile Mamo Dağı (İmamgazi Tepesi’nde 1792 m) engebelendirmektedir İlin en yüksek noktası güneydoğusunda Asmalıdağ’ın 2416 mye ulaşan doruğudur Dağların yüksek kesimleri kayın ve sarıçam ormanları ile kaplıdır

Çoruh-Kelkit Vadi oluğunun batı bölümünü oluşturan Kelkit Irmağı Vadisi tabanının genişlediği kesimlerde yer alan ve birer çöküntü alanı olan Niksar ve Erbaa ovaları, Taşova’nın güneydoğu bölümü, Yeşilırmak Vadisinde Tokat ile Turhal arasında uzanan Kazova ile güney kesimindeki Artova Ovası ilin belli başlı düzlükleridir Zile, Omala ovaları ile Topçam, Batmantaş, Muhat, Dumanlı, Seleman, Bozçalı, Kızılcaören Çamiçi yaylaları da ilin diğer düzlükleridir

İl topraklarını Kelkit Irmağı ile Yeşilırmak sulamaktadır İl sınırlarından kaynaklanan tüm akarsular Karadeniz’e ulaşır Bu suların büyük bir bölümünü toplayan kelkit Irmağı ile Yeşilırmak Erbaa Ovasının kuzeybatı kesiminde birleşirler Yeşilırmak’a katılan başlıca kollar Çekerek ve Karakuş Çaylarıdır Yeşilırmak’ın başlangıç kolu olan Tozanlı Çayı batı ve kuzeyde doğal sınırı oluşturur Sakarat Dağı’nın doğu uzantıları ve Köse Dağları, kelkit Irmağı ile Yeşilırmak’ın il sınırları içerisinde kalan bölümlerinin su toplama alanlarını birbirinden ayırır İlin kuzey kesiminden kaynaklanan Yıldız Çayı Kızılırmak’ın kollarındandır

Hasan Uğurlu Baraj Gölünün bir bölümü de Tokat ili sınırları içerisindedir Deniz seviyesinden 623 m yükseklikteki İlin yüzölçümü 9958 olup, 2000 Yılı Genel Nüfus Sayım sonuçlarına göre; toplam nüfusu 828027’dir

Tokat ili Karadeniz kıyısı ile İç Anadolu arasında geçit alanı durumunda olup, bölgede değişik yörelerde değişik iklim hüküm sürmektedir Kelkit Vadisinde kışlar ılık ve yazlar sıcak geçerken, Reşadiye’nin güneyinde Akdeniz Bölgesi iklimini andıran bir iklim görülmektedir Tozanlı vadisinde kışlar ılık, yazlar serin geçerken, Çekerek bölümünde, yayla karakteri sert kışlar, serin yazlar görülür

Tokat’ın doğal bitki örtüsü genelde step görünümündedir Ormanlarla kaplı dağların yüksek kesimlerinde yaylalar yer almakta olup, dağların hemen hemen hepsi ormanlarla kaplıdır

Tokat, Kuzey Anadolu Kırık Fay hattı üzerinde yer almasından ötürü Birinci derecede deprem bölgesinin sınırları içerisindedir Bundan dolayı 1942 yılında meydana gelen Niksar-Erbaa depremi Tokat yöresinde büyük can kaybı ve yıkıma neden olmuştur

İlin ekonomisi tarım, hayvancılık, endüstri ve ticarete dayalıdır Yetiştirilen tarımsal ürünlerin başında buğday, arpa, mısır, baklagiller, tütün, şekerpancarı, ayçiçeği, patates, soğan, üzüm, mısır, karpuz, tütün ve diğer sebzeler gelmektedir Hayvancılıkta büyük ve küçükbaş hayvan yetiştirilmekte olup, ovalık alanlarda sığır ve manda, yaylaların bulunduğu dağlık kesimlerde de koyun ve kıl keçisi, Zile yöresinde de Ankara keçisi yetiştirilir Ayrıca süt hayvancılığını geliştirmek amacı ile her türlü ıslah çalışmaları yapılmaktadır Montofon ırkının yanında Holstein ırkı ile Kelkit vadisinde önemli miktarda Newjersy melezi yetiştirilmektedir Koyunculukta Karagül koyunlarının yetiştirilmesi için üreticiler teşvik edilmektedir Tavukçuluk ve arıcılığın yanı sıra göllerde az miktarda balıkçılık yapılmaktadır

1973-1980 arasında kalkınmada öncelikli iller kapsamına alınan Tokat ilinde sanayii pek fazla gelişmemiştir İlde sanayii kuruluşu olarak; Tekel İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Tokat Sigara fabrikası ile un, süt ürünleri, yem, şarap, konserve, tuğla ve kiremit, orman ürünleri, tarım alet ve makineleri üreten fabrikalar bulunmaktadır Küçük sanayii kuruluşu olarak da metal eşya üreten, dokumacılıkla uğraşan, orman ürünlerini işleyen, çeşitli araçların onarım ve bakımını yapan atölyeler bulunmaktadır

İl topraklarında çimento hammaddesi, Reşadiye’de betonit, Turhal yöresinde de antimon, kireçtaşı ve traverten içeren cevher yatakları vardır

Tokat ve çevresinde, özellikle Maşathöyük ve Horoztepe’de yapılan arkeolojik kazılarda ele geçen buluntular yörenin Kalkolitik Çağdan (MÖ5500-3500) beri yerleşim alanı olduğunu göstermiştir XVIIyüzyılda Hititlerin egemenliği altında kalan yöre, MÖXV ve VIIIyüzyıllar arasında Kaşkalar tarafından istilaya uğramış ve yakılıp yıkılmıştır Ege göç kavimleriyle Batı Anadolu’yu istila eden Frigler Tokat yöresindeki Çekerek, Tozanlı, Kelkit Çayı boylarında kurulu Hitit kentlerini işgal etmişlerdir Maşathöyük’te Frig dönemine ait yapılar ve çeşitli buluntular ele geçmiştir Karadeniz’den gelen Kimmerlerin Frig egemenliğine son vermesi ile Yöreye MÖVIyüzyılda Medler, daha sonra da Perslerin hakim olmuşlardır Pers yönetimi sırasında Büyük Kapadokya Satraplığı’nın sınırları içerisinde kalmıştır Bu dönemde yöredeki başlıca yerleşme, dinsel ve ticari açıdan büyük önem taşıyan Komana idi

Daha sonra Kapadokya’nın kuzeyindeki Pontus Kapadokiası’na bağlanan yöre MÖIVyüzyıl sonlarında Makedonyalıların egemenliği altına girmiştirBüyük İskender’in ölümünden sonra, komutanları arasındaki anlaşmazlıktan doğan karışıklık sırasında Pers kökenli IMithradetes, MÖIVyüzyıl başlarında yöreyi de içerisine alan topraklarda Pontus Krallığını kurmuştur Giderek güçlenen Pontus Kralları Niksar, Turhal ve Zile’de Gazafilaklia denen güçlü kaleler, Komana ve Erbaa’da da tapınak, saray ve villalar yapmışlardır

Karadeniz kıyılarında güçlenen, zamanla Anadolu’nun büyük bir bölümünü egemenlik içine alan Pontus Krallığı, Anadolu’yu istila eden Roma ordularına karşı uzun yıllar süren savaşmışlar, bu savaşlar sonucunda da MÖIyüzyılda yöre kesin olarak Romalıların eline geçmiştir Pontus’un güçlü direnişini kırmak için Roma, en güçlü generallerini Küçük Asya’ya göndermiş, Amiral Triarius, Sulla, VFlaccus, Lucullus ve Pompeius büyük mücadeleler vermişlerdir 47’de J Sezar Zile’ye gelmiş ve Roma’ya başkaldıran Pontus asıllı Basforos kralı IIPharnake’nin orduları ile Altıağaç mevkiinde karşılaşmış ve büyük zafer kazanmıştır Sezar “Veni, Vidi, Vici” (Geldim, gördüm, yendim) diyerek Roma’ya bildirmiştir 400 yıl süren Roma egemenliği sırasında Tokat ve yöresinde ticaret, bayındırlık ve ulaşım gelişmiş, kentler imar edilmiş, Komana, Niksar, Zile ve Sulusaray’ın önemi artmıştır

yüzyıldan sonra Arap akınlarına uğramış, Bizanslılar ile Araplar arasında birkaç kez el değiştirmiştir

Malazgirt Savaşı’ndan (1071) sonra Kutalmışoğlu Süleyman Şah ve Gümüştekin Ahmet Gazi’nin orduları Anadolu’nun büyük bölümünü ele geçirerek bağımsız beylikler kurmuşlardır Büyük Selçuklu İmparatoru Sultan Melik Şah’ın komutanlarından Gümüştekin Ahmet Gazi, Önce Sivas’ı ve 1095 yılında da Niksar’ı başkent yapmış, daha sonra Tokat, Zile, Turhal, Zonusa’yı birliğine katmıştır Anadolu Selçuklu devletinden ayrı, bağımsız bir devlet kuran Danismendoğuları daha sonra Kayseri ve Malatya’yı da alarak güçlenmişler, güneye inerek Antakya Bohemont Prensliğine, Akdeniz’de de Klikya krallığına son vermişlerdir

1240’ta çıkan Baba İshak Ayaklanmasından etkilenen yöre Kösedağ Savaşı’nın (1243) ardından Moğolların egemenliği altına girmiştir İlhanlı yönetimi sırasında Anadolu Selçuklularının hanedan çekişmelerine sahne olmuş ve Moğollar tarafından yağmalanmıştırDaha sonra doğrudan İlhanlı yönetimine giren yöre 1340’ta Eretna Beyliği’ne, 1388’de Kadı Burhaneddin devleti’nin yönetimine girmiştir Ardından Akkoyunluların eline geçen yöre, 1399’da Osmanlı topraklarına katılmıştır XVyüzyıl başlarında bir süre Timur’un yönetimi altında kalmış, 1413’te yeniden Osmanlı topraklarına katılmıştır

XVI ve XVIIyüzyıllarda çıkan Celali Ayaklanmalarından büyük zarar görmüştür Eski ismi Dar Ün-Nasr olan yöre, XIXyüzyıl sonlarında Sivas Vilayetine bağlı Tokat sancağının yönetimi içerisinde idi

1920’de müstakil Liva olmuştur 1920’de Zile Ayaklanmasından etkilenmiş, aynı yılın sonlarında silahlı Pontus çetelerinin giriştiği eylemler, 1921’de Nurettin Paşa komutasındaki bir ordu tarafından ve yöre halkının bir bölümünü oluşturan Rumların Anadolu’daki başka bölgelere yerleştirilmesi ile bastırılmıştır Cumhuriyetin ilanından sonra, 1923 yılında İl konumuna getirilmiştir

Tokat’a günümüze gelebilen tarihi eserler arasında; Komana antik kenti kalıntıları, Tokat Kalesi, Sulusaray, Maşathöyük, Gök Medrese, Yağıbasan Medresesi (XIIyüzyıl), Hatuniye Medresesi (1485), Garipler Camisi, Sümbül Baba Zaviyesi (1292), Hamza Bey Camisi (1412), Meydan Camisi (1485), Behzat Camisi (XVIyüzyıl), Tokat Ulu Camisi (1679), Ali Paşa Camisi (XVIyüzyıl), Takyeciler Cami, Sefer Beşe Mescidi (1251), Alacamescit (1310, ikinci yapımı 1505), Ebu’-Kasım Türbesi (1234), Halef Sultan Türbesi (1292), Vezir Ahmet Paşa Türbesi (1288), Nureddin İnb Sen Timur Türbesi (1314), Abdülmuttalip Türbesi (1317), Niksar Çöreğibüyük Tekkesi (XIVyüzyıl), Mevlevihane, Pervane Hamamı (XIIIyüzyıl), Mustafa Hamamı, Yörgüç Paşa Hamamı (1613), Taşhan, Suluhan, Paşahan, Yazmacılar Hanı, Bedesten, Behzat Çarşısı, Sulu Sokak Çarşısı, Tokat Köprüsü (1250) Saat Kulesi (1902) ile Türk sivil mimari örneklerinden başta Latifoğlu Konağı, Madımağın Çelal’in evi olmak üzere Tokat evleri ve konakları bulunmaktadır

Ayrıca, Ballıca Mağarası, Sulusaray ve Reşadiye Kaplıcaları ilin doğal oluşumları olup, kaplıcalar turizm açısından önem taşımaktadır Gıj Gıj Tepesi, Gümenek, Topçam Tekmezar, Batmantaş Yaylası, Alan yaylası, Gözova Regülatörü, Gökçeyol Göleti, Almus Orman evleri, Almus Belediye Parkı, Çatak Yaylası, Niksar Çamiçi Yaylası, Ayvaz Parkı, Erbaa Düden Gölü, Reşadiye Zinav Gölü, Kurt Gölü, Selemen Yaylası, Zile-Şeyh Ahmet, Esvap Çayı, Başçiftlik Düden Yaylası, Artova Alçakgedik ilin başlıca mesire yerleridir

Alıntı Yaparak Cevapla

Tokat Hakkında Bilgi

Eski 08-10-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tokat Hakkında Bilgi



Tokat Gezgin Gözüyle


Ö3000'de Eski Tunç Çağı, MÖ 2000'de Hitit çağı, MÖ 1000'de Frig Çağını yaşayan 3 dönem mevcuttur Masat Höyükte Kayseri'de Hitit imparatorluğuna bağlı bir uç beyinin sarayı bulunmuştur Pişmiş toprak, metal ve cam eserlerin yanında Hitit Hiyeroglif (Resim Yazısı) yazısı ile yazılmış tablet en önemli eserdir
Sulusaray (Sebastapolis): Sulusaray Tokat'ın 68 Km güneybatısında bulunmaktadır Höyüğün MÖ 3000 yılında Eski Tunç, MÖ 2000 yılında Hitit, MÖ 1000 yılında Frigler zamanında iskan edilmiş olduğu, kazılarda ortaya çıkan pişmiş toprak eserlerle tespit edilmiş olup, çıkan bu eserler Tokat Müzesinde sergilenmektedir Ayrıca Antik kentte yapılan çalışmalarda antik kentin sur duvarları, bir kilise kalıntısı, bir hamam ayrıca tabanı mozaiklerle kaplı olan sağlık merkezinin varlığı tespit edilmiştir Bu mozaikler Sulusaray'da kapalı bir salonda teşhir edilmektedir Diğer arkeolojik alanlar ve antik yerleşim yerleri arasında, Horoztepe, Niksar, Tufantepe, Komana Pontika sayılabilir

Alıntı Yaparak Cevapla

Tokat Hakkında Bilgi

Eski 08-10-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tokat Hakkında Bilgi



Tokat Sözlü Tarih

Kırk kızlar türbesi Söylencesi
Bir zamanlar Niksarda dünya malına düşkün,zalim bir vali yaşamaktadırNiksar halkı zulümden bezmiş,yoksulluk içinde yaşam sürmeye çalışmaktadırvalinin iyi yürekli güzel kızı da babasının zulmüne dayanamazKırk kız arkadaşıyla bir çete kurarErkek elbiseleri giyip sık sık valinin sarayını basıp ele geçirdiklerini yoksul halka dağıtırlarmışValinin en akıllı adamları,en güçlü askerleri çeteyi yaklayamazÇünkü kız babasının planlarını önceden haber almakta,hazırlanan tuzaklara düşmemektedirAradan uzun bir zaman geçerkızın dadısı işi anlar,koşup valiye duyururValide kırık kızla birlikte kızını yakalatır,başlarını vurdurur Büyük bir gömüt kazdırılır ve hepsi buraya gömdürülür daha sonra halk bu gömütün üstüne bir türbe yaptırır

Kesikbaş türbesi yanındaki Köprüye ilişkin söylence:
Kesik baş türbesinin yanında bir köprü vardırÖnce ağaçtan yapılan bu köprüyü sular alıp götürürBunun üzerine taştan sağlam bir köprü yapılmasına karar verilirAma kimse taş ve kum taşımak istememektedir
Günün birinde Turhal'a bir derviş gelirIrmaktan geçmek ister,ama köprü yoktur"Neden köprünüz yok " diye sorar"Ağaçtan yapıyoruz sular götürüyor,taştan yapmaya karar verdik,kimse taş getirmiyorBu yüzden kent köprüsüz kaldı" cevabını verir
Derviş bastonunu Kocatepe'ye doğru uzatınca yamaçtan taşlar sökülmeye başlarBunlar yuvarlana yuvarlana gelip üst üste yığılırSağlam bir köprü ortaya çıkarDerviş herkesin şaşkın bakışları arasında köprüden geçerTurhal'a şöyle bir bakıp :"İki taşı üst üste koyamayan Turhallılar,bundan böyle mal üstüne mal koymasın," deryiter
İnanışa göre Turhal'da o günden sonra kimse zengin olmamıştırZenginleri ya yabancıdır yada başka yerde zengin olmuştur
Şeyh Bedrettin söylencesi:Vaktiyle Kelkit Irmağı yatağını değiştirerek Dedem bahçesi kıyısına varırGömütlüğün de sular altında kalacağını gören halk buraya bir set başlarÇAlışma sürerken ak saçlıu bir derviş çıka gelirNe yaptıklarını sorar"görmezmisin ırmak neredeyse gömütlüğü götürecekHem burada ünlü bir evliya yatıyor,onunu gömütünün sular altında kalmasına gönlümüz razı olmaz"derlerYaşlı adam gülümser:"Hiç telaş etmeyin,bırakın kendini kurtarmayaan evliyayı sel götürsün ,"der ve uzaklaşır
Ertesi gün çalışmak için gelenler Kelkit Vadisi'nin yatağına çekildiğini gömütlüğünde kurtulduğunu görürler

Alıntı Yaparak Cevapla

Tokat Hakkında Bilgi

Eski 08-10-2012   #4
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tokat Hakkında Bilgi



Tokat Cami ve Mescitleri


Ali Paşa Camisi (Merkez)

Camiyi Sultan II Selim zamanında Ali Paşa 1572 yılında yaptırmıştır Caminin kitabesi bulunmamaktadır

Camiyi yaptıran Ali Paşa Kanuni Sultan Süleyman’ın oğlu Şehzade Beyazıt’ın damadıdır Şehzade Beyazıt Amasya’da Vali olarak bulunurken babasına karşı ayaklanmış, başarısız olunca da İran’a kaçmış ve orada öldürülmüştür Bu olaydan sonra damat Ali Paşa Tokat’ta yaşamaya zorunlu bırakılmış ve bu sırada da kendi ismini taşıyan bu camiyi yaptırmıştır Ali Paşa’nın, eşi ile oğlunun türbesi olmak üzere iki türbe caminin avlusunda bulunmaktadır

Ali Paşa Camisi XVI Yüzyıl Osmanlı yapı üslubunun tüm özelliklerini taşımaktadır Kesme taştan kare planlı olup, üzeri pandantifli, sekizgen kasnaklı merkezi bir kubbe ile örtülmüştür Ön kısmında sekiz sütunlu, yedi bölüm halinde üzerleri kubbeli son cemaat yeri bulunmaktadır Son cemaat yerini meydana getiren sütunlar birbirlerine hafif sivri kemerlerle bağlanmıştır Son cemaat yerinden ibadet mekânına açılan portal mermerden son derece özenle işlenmiştir Stalaktitli olan portalin iki yanında Selçuklu üslubunda nişler ve taş rölyefler bulunmaktadır Giriş kapısının üzerinde kitabe bulunmamaktadır Bunun da nedeni Osmanlı geleneğinde sürgün olanlar yaptırdıkları eserlere kitabe koyduramazlardı

İbadet mekânının içerisi altlı üstlü iki yan kenarda üçer, mihrabın sağ ve solunda birer, son cemaat yerinde de birer pencere ile aydınlatılmıştır Ayrıca mihrap duvarı dışında kalan üç duvara mahfiller yerleştirilmiştir Bu mahfillerden kuzey yönündekiler ayrı birer oda şeklindedir Kesme taş kemerli olan bu mahfillerin üzerine de kadınlar mahfili yerleştirilmiştir Mihrap yuvarlak bir niş şeklinde olup, stalaktitli olarak sonuçlanır Minber de sarı ve mavi mermerden yapılmıştır İbadet mekânı XIX Yüzyıla özgü çiçek motifleri ile bezenmiştir Büyük olasılıkla bu bezeme 1939 depreminden sonra, caminin onarımı sırasında yapılmıştır

Caminin minaresi kesme taş kaide üzerine yuvarlak gövdeli ve tek şerefelidir Doğu yönünde basamaklı bir payandanın bulunmasının nedeni anlaşılamamakla beraber buraya ikinci bir minare yapılmak istendiği ve sonradan vaz geçildiği sanılmaktadır


Hatuniye (Meydan) Camisi (Merkez)

Beyazıt annesi Gülbahar hatun için 1484 yılında cami, medrese, imaret ve sonradan da bunlara eklenen hazire ile birlikte bir yapı topluluğu olarak yaptırmıştır Sultan II Beyazıt aynı zamanda bu yapı topluluğu ile ilgili olarak 21 Zilhicce 898 (4 Eylül 1493) tarihli bir de vakfiye düzenlemiştir Bu vakfiyede de yapı topluluğunun cami, medrese, matbah (mutfak), mahzen, kiler, yemekhane, odunluk, ahır ve helâdan meydana geldiğini belirtmiştir Yapı topluluğundan cami 1939 ve 1493 yıllarında depremden hasar görmüş, 1953 ve 1955 yıllarında da onarılmıştır

Külliyenin merkezini oluşturan cami, halk arasında “Meydan”, “Zincirli”, “Hatuniye” ve Gülbahar Hatun” isimleri ile de tanınmıştır Evliya Çelebi bu camiden, Pazar Meydanındaki Zincirli Cami olarak söz etmiştir

Cami plan şekli olarak da zaviyeli, ters T, tabhaneli camiler grubundandır Kesme taştan yapılan bu caminin son cemaat yeri yuvarlak kemerlerle birbirine bağlanmış altı yuvarlak sütunun oluşturduğu beş bölümlüdür Her bölümün üzeri de birer kubbe ile örtülüdür İbadet mekânının giriş kapısı üzerinde h890 (1484) tarihli caminin yapım kitabesi bulunmaktadır Giriş kapısı mukarnas kavsaralı olup silmelerle hareketlendirilmiştir Dikdörtgen söveli kapının mermerden kilit taşları iki renklidir Giriş nişinin iki yanına birer mihrabiye yerleştirilmiştir

Son cemaat yerinden içerisine girilen ibadet mekânı kare planlı olup, üzeri dört kemerle taşınan sekizgen kasnaklı bir kubbe ile örtülmüştür Kubbeye pandantiflerle geçilmektedir İbadet mekânının doğu ve batısındaki küçük kapılarla yan kanatlara geçilmektedir Yan bölümlerin içerisinde ocak ve duvar nişleri bulunmaktadır ve üzerleri kubbe ile örtülüdür

Mihrap mermerden, minber ise ahşaptan yapılmıştır Girişin yanından çıkılan bir merdivenle de ikinci kattaki kadınlar mahfiline ulaşılmaktadır Caminin kesme taştan sekiz cepheli kaide üzerinde, çokgen gövdeli, altı stalaktitli tek şerefeli minaresi bulunmaktadır

Caminin avlusunda bir de şadırvan bulunmaktadır


Hamza Bey Mescidi (Merkez)

Tokat il merkezindeki bu mescidi, Çelebi Sultan Mehmet’in Osmanlı tahtına çıkmadan önce Amasya ve Tokat’ta hüküm sürdüğü yıllarda lalası ve komutanı olan Bicaroğlu Emir Hamza 1411 yılında yaptırmıştır

Mescit moloz taş ve tuğladan yapılmış, dikdörtgen planlı bir yapı idi Bir süre zaviye olarak da kullanılmıştır Değişik zamanlarda yapılan onarımlarla özgünlüğünü yitirmiş, XIX Yüzyılda da barok üslupta yenilenmiştir Bu arada ön cephesine ahşap bir yapıyı andıran iki katlı bir son cemaat yeri eklenmiştir

Günümüzde bu yapı yıkılmıştır Yalnızca yanındaki minaresi korunabilmiştir Minare kesme taş kaide üzerine yuvarlak gövdelidir


İvaz Paşa Camisi (Merkez)

Tokat İvaz Paşa Mahallesi’nde, Sulu Sokağın sonunda bulunan bu caminin kitabesi bulunmadığından yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır Bununla beraber, İvaz Paşa’nın h 810 (1407) tarihli vakfiyesinden XV Yüzyılın ilk yarısında yapıldığı anlaşılmaktadır

Cami moloz taştan, kare planlı küçük bir yapıdır Değişik zamanlarda onarılmış ve özelliğinden büyük ölçüde uzaklaşmıştır


Hacı Turhan Mescidi (Merkez)

Tokat il merkezinde, Akkoyunlu Uzun Hasan’ın Tokat’ı yakmasından sonra Artukoğullarından Hacı Turhan tarafından 1471 yılında yaptırılmıştır

Mescit kesme taştan kare planlı olup, üzeri tromplu sekizgen kasnaklı bir kubbe ile örtülmüştür Mescidin girişi batı yönündedir Girişin üzerinde h876 (1471) tarihli kitabesi bulunmaktadır Değişik zamanlarda yapılan onarımlarla özelliğinden kısmen uzaklaşan bu yapının çevresi 1945 yılında açılarak mescit ortaya çıkarılmıştır


Alaca Mescit (Merkez)

Tokat Rüstem Çelebi Mahallesi’nde bulunan bu mescit İlhanlı sultanı Gazan Han ile Selçukluların ortak yönetim döneminde yaptırılmıştır Bu yapının 1301 yılında yapıldığı kaynaklarda belirtilmektedir Sonraki yıllarda büyük bir yıkıma uğramış, minaresi dışında kalan bölümleri Abdurrahman bin-i Ali Edâ’ya izafeten Abdülaziz bin İbrahim tarafından 1505 yılında yaptırılmıştır Bunu belirten sülüs yazılı kitabesi giriş kapısının üzerinde bulunmaktadır Mescidin Selçuklular ve Osmanlılar zamanında yapımını belirten iki ayrı kitabesi bulunmaktadır

Abdurrahman Ahi, Osmanlılarla Şah İsmail arasında süregelen savaşlar sırasında şehit düşmüştür Aslen de Tokatlıdır

Günümüze gelen cami, kesme taştan kare planlı olarak yapılmıştır Cephe görünümünde taş dizilerini tuğla dizileri izlemiş ve böylece taş ve tuğladan alternatifli bir görünüm sağlanmıştır İbadet mekânının üzeri tromplu bir kubbe ile örtülmüştür Mescidin ilk yapısından bugüne kadar gelebilen minaresi taş kaideli, yuvarlak tuğla gövdeli ve tek şerefelidir Gövde üzerinde tuğla dizileri ile baklava motifleri meydana getirilerek dikkat çekici bir görünüm sağlanmıştır


Kazancılar Mescidi (Merkez)

Tokat il merkezinde, Sulu Sokak’ta bulunan bu yapının üzerinde kitabesi bulunmakla beraber, kitabede banisinin ismi belirtilmemiştir Yapı üslubundan caminin XV Yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır

Günümüze harap bir halde gelen mescit moloz taştan kare planlı olup, üzeri tuğla bir kubbe ile örtülmüştür


Behzat Camisi (Merkez)

Tokat il merkezinde, Behzat Caddesi’nde, Behzat Çarşısı’nda ve Behzat Çayı yanında bulunan bu camiyi Kanuni Sultan Süleyman döneminde Fakihoğlu Hacı Behzat 1535 yılında yaptırmıştır Sultan II Abdülhamit zamanında ise 1881’de camiye ikinci bir kubbe ve bazı ek yapılar daha eklenmiştir Cami 1939 depreminde zarar görmüş ve Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından onarılmıştır Cami üzerinde sülüs yazı ile 1535 tarihli Hoca Behzat tarafından yapıldığını belirten bir kitabe bulunmaktadır Bunun yanı sıra 1908 yılındaki sel baskınında zarar gördüğünü ve onarıldığını belirten ikinci bir kitabesi daha bulunmaktadır

Cami kesme taştan kare planlı, küçük bir yapı olup, üzeri tromplu bir kubbe ile örtülmüştür Ön kısmındaki iki katlı son cemaat yeri Sultan II Abdülhamit zamanında eklenmiştir Yanındaki minaresi kesme taş kaide üzerine yuvarlak gövdeli ve tek şerefelidir

Caminin banisi Hoca Behzat’ın mezarı da yanında bulunmaktadır


Ulu Cami (Merkez)

Bugünkü Cami h1090 (1678) yılında yaptırılmıştır Bunu belirten kitabesinde de “Çün bu cami oldu Cedid” yazılıdır Bu da caminin yenilendiğini göstermektedir İbadet mekânında ve kuzey revaklarında kesme taş mimari parçalar ile son cemaat yerindeki devşirme Bizans sütunları da caminin ilk yapılışının daha eskiye indiğini göstermektedir Bilinmeyen bir nedenle yıkılan ilk cami 1678 yılında yenilenmiştir

IDünya Savaşı’nda cami içerisine askerler yerleştirilmiş, daha sonra da kendi haline bırakılarak terk edilmiştir Vakıflar Genel Müdürlüğü 1950 yılından sonra camiyi yeni baştan onarmış ve bugünkü durumuna getirmiştir

Cami kesme ve moloz taştan dikdörtgen planlı olarak yapılmıştır Üzeri kiremitli ahşap bir çatı ile örtülmüştür Caminin iç mekânında XVI ve XVII Yüzyıla tarihlenen İznik çini motiflerine benzer kalem işleri yapılmıştır Yanında kesme taş kaideli, tek şerefeli minaresi bulunmaktadır


Takyeciler Camisi (Merkez)

Ancak, köşe duvarında Sultan Abdülaziz zamanında, 1871 tarihinde onarıldığını belirten bir kitabe bulunmaktadır Buna dayanılarak da caminin daha erken bir tarihte yapıldığı anlaşılmaktadır

Cami moloz taş ve kesme taştan dikdörtgen planlı olarak yapılmıştır İbadet mekânı sekiz taş payenin taşıdığı kasnaklı, dokuz kubbe ile örtülmüştür İçerideki payeler birbirlerine ve duvarlara yuvarlak kemerlerle bağlanmıştır İbadet mekânı iki sıra halinde yuvarlak kemerli pencerelerle aydınlatılmıştır Mihrap ve minberi oldukça sadedir Cami içerisindeki bezemeler 1871 yılında yapılan onarım sırasında yapılmış barok örneklerdir

Caminin yanındaki kesme taştan minaresinin yüksekliği oldukça kısa olup, ilk yapıdan kaldığı sanılmaktadır


Silahtar Ömer Paşa Camisi (Erbaa)

Yapı üslubundan XVIII Yüzyılda yapıldığı anlaşılmaktadır

Kesme taş ve tuğladan dikdörtgen planlı olarak yapılmış, üzeri kiremit çatı ile örtülmüştür Cephe ile birlikte doğu ve batı yanları ahşap kolon ve kemerli revaklarla çevrili olan sivri kemerli son cemaat yeri oldukça geniş tutulmuştur Giriş kapısı çok gösterişli olup, çift renkli kesme taştan yuvarlak kemerlidir

Caminin ibadet mekânındaki dört ahşap sütunun taşıdığı ahşap tavan, minber ve yuvarlak mihrap Selçuklu motifleri ile bezenmiştir Tavan çıta ve boyalarla bezenmiş tekne tavan şeklindedir Ayrıca burada Selçukluların çok sık kullandığı altıgenler, dikey ve sarkıt rölyefler, çiçek, palmet, rumi ve yaprak motifleri ile dikkat çekmektedir Bu caminin bir özelliği de XIII Yüzyıl Selçuklu motiflerinin XVIII Yüzyılda bu camide uygulanmış oluşudur

Caminin yanındaki minaresi kesme taş kaide üzerine yuvarlak gövdeli ve tek şerefelidir


Ulu Cami (Niksar)

Anadolu’daki Ulu Camilerin en eski örneklerinden biridir

Cami kesme taştan kuzey-güney doğrultusunda dikdörtgen planlıdır Kuzey cephesinde girişi bulunmaktadır Portal tüm cephe boyunca yüksek olup, iki enli bordür ile üç yandan çepeçevre kuşatılmıştır Bu bordürler ortada daralan sekiz kenarlı zencerekler, ikinci bordürde gamalı haçlar, üçüncü bordürde de altıgen geçmeler halindedir Giriş kemeri basık yuvarlak olup, üzerindeki kitabe yeri boştur Bazı kaynaklarda burada olduğu söylenen II Abdülhamit’in tuğrası günümüze gelememiştir

İbadet mekânı kare kesitli, 24 ayak ile mihraba dik beş sahna ayrılmıştır Bu sahınlardan ortadaki diğerlerine göre biraz daha yüksek ve geniştir Mihrabın önü ve orta sahnın kuzeyden itibaren üçüncüsü kubbe ile diğerleri de çapraz tonozla örtülmüştür İbadet mekânının doğu cephesi, kuzey köşesi batıya doğru hafif bir kırılma yaparak kuzeydeki duvar ile birleşmiştir Ayrıca dış cephesi altı büyük payanda ile desteklenmiştir İbadet mekânı altı küçük pencere ile aydınlatılmıştır Pencereler ikili düzen halinde olup, üsttekiler küçük ve dikdörtgen, alttakiler yine dikdörtgen sövelidir Güney cephesinde mihrabın bulunduğu kısım beden duvarları yüksekliğinde, dışarıya doğru dikdörtgen bir çıkıntı yapmaktadır Bu çıkıntının iki yanında da yine birer büyük payanda bulunmaktadır Bu payandalardan kubbeye geçiş pandantiflerle sağlanmıştır Pandantifler ve kubbe göbeğinde XIX Yüzyılın karakteristik bitki motifli kalem işleri görülmektedir

Mihrap önü kubbesi dıştan onikigen kasnaklı olup, üzeri külah ile örtülmüştür Mihrap üç enli bordür ile kuşatılmıştır Bu bordürlerde on iki köşeli yıldızlar, altıgen geçmeler bulunmaktadır Mihrap nişi beş kenarlı olup on iki köşeli yılzı geçmeleri ile doldurulmuştur Üzeri mukarnaslı olarak sona ermektedir Caminin portal dışındaki bütün cephesi sıvalıdır

İbadet mekânının batı cephesinin ortasında çokgen planlı minare kaidesi, bunun üzerinde de kesme taştan silindirik gövdeli tuğla minare bulunmaktadır Bu minare 1967–1970 yıllarında onarılmıştır


Çöreğibüyük Cami (Niksar)

Giriş portaline dayanılarak caminin XIV yüzyılda yapıldığı ileri sürülmüştür Yapımından sonra uzun süre dergâh olarak kullanılmıştır 1939 ve 1942 depremlerinde tamamen yıkılmış yalnızca portal kısmı ayakta kalabilmiştir Yıkılan bölümler 1957 yılında restore edilmiştir

Günümüze gelemeyen kitabenin yerinde ön ayaklarını kıvırarak oturmuş, başını geriye çevirmiş bir geyik figürü işlenmiştir

Niksar’daki planı bilinen ilk zaviye olmasıyla da önem kazanan bu yapı ortada bir avlu olmak üzere üç eyvan ve köşe odalarından meydana gelmiştir Bu plan şekli Gazneli Karahanlı ve Büyük Selçuklu devirlerinden beri uygulanan bir yapı tipidir Giriş portali beden duvarı boyunca yükselmektedir Portalin üç yanını kuşatan dört bordürlü palmet motifli bir kuşak çevirmektedir Bundan sonraki giriş geçmeli taşlarla örülmüş basık kemerlidir Kemerlerin köşelerine birer tane altı köşeli yıldızlar yerleştirilmiştir

Bugünkü cami, dikdörtgen planlı olup, üzeri ahşap bir çatı ile örtülmüştür Mihrap yuvarlak bir niş şeklindedir Barok üslupta motiflerle bezenmiştir Yanındaki minaresi kesme taş kaide üzerine yuvarlak gövdeli ve tek şerefelidir Cami günümüzde ibadete açıktır


Cin Camisi (Niksar)

Tokat ili Niksar ilçesinde, kale surları içerisinde, meyilli bir arazideki caminin kitabesinden öğrenildiğine göre, Melik Sâlâr Aydoğdu tarafından h 555 (1160) yılında yaptırılmıştır

Kitabesinin mealen anlamı şöyledir:

“Bu mübarek mescidin yapılmasını, Melik Sâlâr Aydoğdu, Allahın rızasını kazanmak için şanı yüce olan Allahın sayesinde beş yüz elli beş senesinde emretmiştir

Cami moloz taştan dikdörtgen planlı olup, üzeri beşik tonozla örtülüdür Kuzey duvarı tamamen yanındaki tepeye yaslanmış olan caminin doğu cephesi dışa kapalıdır Güney cephesinin ortasındaki yuvarlak mihrap çıkıntısı ve bunun iki yanında da dikdörtgen söveli birer pencere bulunmaktadır Bu pencerelerin üzerine birer küçük mazgal pencere daha açılmıştır Caminin iç mekânında bezeme unsuru bulunmamaktadır

Vakıflar Genel Müdürlüğü 1970 yılında uzun süre terk edilmiş olan caminin içerisini temizlemiş ve onarmıştır


Kubbe Camisi (Zile)

Tokat ili Zile ilçesi Kubbe Camii sokağında bulunan bu cami Danişmendli Melik Ahmet Gazi tarafından antik bir yapıdan camiye dönüştürülmüştür

Dikdörtgen planlı bu yapının üzeri kubbe ile örtülü olmasına rağmen sonradan yıkılmış ve yerine ahşap bir tavan yapılmıştır Kesme taştan küçük bir yapıdır Mihrap ve minberinin herhangi bir özelliği bulunmamaktadır


Ulu Cami (Zile)

Gıyaseddin Keyhüsrev zamanında Mehmet Zalüli bin Ebu Ali 1267 yılında yaptırmıştır Daha sonra harap olan camiyi Nasuh Paşa XVII Yüzyılda onarmıştır XX yüzyılın başında depremden hasar gören bu cami yıkılmış ve 1909 yılında Zile Kaymakamı Necmettin Bey’in önderliğinde halk tarafından yeniden yapılmıştır

Günümüze gelen Ulu Cami kesme taştan kare planlı olup, üzeri sekizgen kasnaklı bir kubbe ile örtülmüştür Kubbeye geçiş duvarlardaki pandantiflerle sağlanmıştır Caminin önünde yuvarlak kemerlerle birbirine bağlanmış dört sütunlu üç kubbeli son cemaat yeri bulunmaktadır Son cemaat yerinden ibadet mekânına giriş kapısı Selçuklu üslubunda mermerden beş sıra stalaktitlidir Portal mermer dikdörtgen bir çerçeve içerisine alınmıştır Giriş kapısının iki yanına mavi mermerden sütunçeler yerleştirilmiştir Büyük olasılıkla da bu kapı ilk yapıldığı dönemden günümüze gelmiştir XX yüzyılda yuvarlak kemerli girişe ahşap bir kapı konulmuştur Bunun dışında caminin tüm bölümlerinde Neo-klasik devrin özellikleri görülmektedir İbadet mekânı altlı üstlü ince uzun sivri kemerli pencerelerle aydınlatılmıştır

Caminin yanında taş kaide üzerine, üzeri silmeli, kesme taştan, tek şerefeli minaresi bulunmaktadır Minarenin üzeri yuvarlak bir kubbe ile örtülmüştür


Beyazıt Bestami Camisi (Zile)

Tokat ili Zile İlçesi, Ali Kadı Mahallesi’nde bulunan bu caminin 1206 ve 1305 tarihli iki ayrı kitabesi bulunmaktadır Büyük olasılıkla Ertena döneminde burada yapılmış olan bir külliyeden arta kalan bu yapının Beyazıt Bestami tarafından yaptırıldığı sanılmaktadır Nitekim caminin içerisinde bulunan türbede Beyazıt Bestami’nin torunları gömülüdür

Cami dikdörtgen planlı olup, ibadet mekânı oldukça yüksek kasnaklı kiremit çatılı bir kubbe ile örtülmüştür Yanındaki minare taş kaide üzerine tek şerefeli, kısa boylu ve yuvarlak gövdelidir XIX yüzyılda yapılmış ahşap minare özelliklerini taşımaktadır


Hoca İshak Camisi (Zile)

Tokat ili Zile ilçesi, Küçük Minare Mahallesi’nde bulunan bu camiyi Fatih Sultan Mehmet döneminde Hacı Ali oğlu Hacı İsmail 1475 yılında yaptırmıştır Depremden zarar gören bu cami, sonraki dönemlerde yenilenmiş ve orijinalliğinden uzaklaşmıştır

Kesme taştan kare kaideli caminin üzeri yüksek kasnaklı bir kubbe ile örtülmüştür Kubbenin üzeri kiremit kaplıdır Mihrap ve minberi geç dönemde yapılmış olup, herhangi bir özellik taşımamaktadır

Minaresi 1939 depreminde yıkılmış ve yenilenmiştir Taş kaide üzerine tek şerefelidir


Boyacı Hasan Ağa Camisi (Zile)

Tokat ili Zile ilçesi, Sakiler Mahallesi’nde bulunan bu camiyi Sultan II Beyazıt zamanında Sultan Hoca oğlu Ali 1479 yılında yaptırmıştır Kitabesi günümüze gelememiştir Ancak yanında aynı kişi tarafından yaptırılan bir okul bulunmakta olup, bu okulun kitabesinde de cami ile birlikte 1479 yılında yaptırıldığı yazılıdır

Cami kesme ve moloz taştan kare planlı olarak yapılmıştır İbadet mekânının üzerini tromplu, sekizgen kasnaklı bir kubbe örtmektedir Caminin önünde yuvarlak kemerlerle birbirine bağlı, dört sütunun taşıdığı kubbeli üç bölümlü son cemaat yeri bulunmaktadır Mihrabı yarım yuvarlak niş şeklinde olup, stalaktitlidir ve ilk yapıldığı döneme aittir

Yanındaki minaresi taş kaide üzerine tuğladan yuvarlak gövdelidir Bu minare 1939 depreminden sonra yıkılan minarenin yerine yapılmıştır


Elbaş Camisi (Zile)

Tokat ili Zile ilçesinin doğusunda, Turhal yolu üzerinde bulunan bu camiyi Zile eşrafından Elbaşoğlu Seyit Ahmet 1796 yılında yaptırmıştır
Cami kesme ve moloz taştan kare planlı olarak yapılmıştır Üzeri kiremitli çatı ile örtülmüştür XIX yüzyılda caminin iç mekânı yenilenmiştir Tavan çıtalarla bezenmiştir Orijinal barok üsluptaki portali önüne sonradan yapılan ilave bölümlerin içerisinde kalmıştır İbadet mekânının içerisi ahşap üzerine sülüs yazılı ayetlerle çepeçevre kuşatılmıştır

Caminin yanındaki minaresi taş kaideli, yuvarlak gövdeli ve tek şerefelidir

Alıntı Yaparak Cevapla

Tokat Hakkında Bilgi

Eski 08-10-2012   #5
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tokat Hakkında Bilgi



Tokat Türbeleri


Vezir Ahmet Paşa Türbesi (Merkez)



Türbe moloz taştan kare planlı olarak yaptırılmıştır Üzeri kubbeli olan türbenin kesme taştan yuvarlak kemerli bir kapısı bulunmaktadır Bu yapı yanındaki mescit ile birlikte 1925 yılında onarılmıştır 1939 yılındaki deprem sırasında harap olmuştur









Şeyh Meknun Türbesi (Merkez)

yüzyılda yanındaki imaret ile birlikte Mesut bin Keykavus tarafından yaptırılmıştır Türbe içerisindeki mezarın kitabesi bulunmamaktadır Bu bakımdan türbede gömülü kişinin kimliği kesinlik kazanamamıştır Halk arasında Şeyh Meknun’a ait olduğu söylenmektedir

Türbe moloz taştan yapılmış, kareye yakın dikdörtgen planlıdır Uzun süre harap bir durumda olan türbe, yakın tarihlerde imaret ile birlikte onarılmıştır Bu onarım sırasında mimari yönden özelliğini yitirmiştir








Sümbül Baba Türbesi (Merkez)

Bu zaviyeyi ve yanındaki türbeyi Muinüddin Pervane’nin kızı Safiyeddin’in bağışlanmış kölesi olan Hacı Sümbül 1492 tarihinde yaptırmıştır

Evliya Çelebi Sümbül Baba’nın Hacı Bayram-ı Veli’nin öğrencisi, Hacı Bektaş-i Veli’nin halifesi olduğunu belirtmiştir

Türbe ve yanındaki zaviye günümüze iyi bir durumda gelebilmiştir Kesme ve moloz taştan yapılan türbe, kare planlı olup, üzeri kubbe ile örtülüdür





Sefer Beşe Türbesi (Merkez)

Halk arasında Kömlekli Baba ismi ile anılan bu türbede kimlerin gömülü olduğu kitabesi bulunmadığından anlaşılamamıştır Bazı iddialara göre de türbenin Sefer Baba’ya ait olduğu söylenmektedir

Türbe kesme taştan yapılmış olup, kare planlıdır Üzeri piramidal bir külah ile örtülmüştür













Ali Tusi Türbesi (Merkez)

Ali Tusi, Alâeddin Keykubat, Gıyaseddin Keyhüsrev ve İzeddin Keykavus’un hükümdarlığı sırasında yaşamış bir devlet adamıdır

Türbe kesme ve moloz taştan yapılmış olup, kare planlıdır Üzeri tromplu içten kubbe dıştan da konik bir külah ile örtülmüştür Sonraki yıllarda yıkılan bu külahın yerine ahşap bir çatı yapılmıştır Türbenin iki kenarında sivri alınlıklı dikdörtgen çerçeve içerisine alınmış, bir kenarda yan yana iki, diğer kenarda da tek penceresi bulunmaktadır Bu pencereler mozaik çini alınlıklıdır Bu alınlıklarda türkuaz, mor ve lacivert renkli çini desenleri görülmektedir Ayrıca pencerelerin üst bölümünde sarı zemin üzerine mavi renkte kufi yazı ile Kuran’dan alınmış iki ayet yazılıdır

Türbe içerisinde Ali Tusi’nin ve üç yakınının sandukaları bulunmaktadır








Burgaç Hatun Türbesi (Merkez)

Bununla beraber halk arasında Burgaç Hatun Türbesi olarak anılmaktadır Yapı üslubundan XIII yüzyıla tarihlendirilmektedir

Türbe moloz taş ve tuğladan altıgen planlı olup, üzeri tuğla ile örtülüdür Kenarların üzerine yuvarlak tuğla kemerler ve bunların ortasına da uzun, yuvarlak kemerli birer pencere açılmıştır Bu kemerlerdeki tuğla kakmalar dikkati çekmektedir

Günümüzde harap bir durumdadır






Erenler Türbesi (Merkez)

Tokat il merkezi dışında, güneydoğudaki bir tepe üzerinde bulunan Erenler Mezarlığındaki bu türbenin kime ait olduğu bilinmemektedir Mimari yapısından türbenin XIII-XIV yüzyıllarda yapıldığı sanılmaktadır

Türbe kesme taştan, kare planlı olarak yapılmış, üzeri tuğladan bir kubbe ile örtülmüştür Türbenin dört yanına sivri kemerli, dört açıklık yapılmış, dört yönden açık bir baldakin durumundadır Bu açıklıkların kemer taşları yıldızlı rölyefli bordürlerle bezenmiştir


Sevdakar Türbesi (Merkez)

Tokat Dokuz Başlar semtinde bulunan bu türbenin kitabesi günümüze gelemediğinden ne zaman ve kimin tarafından yaptırıldığı bilinmemektedir Yapı üslubundan XIII Yüzyılda Selçuklu döneminde yapıldığı sanılmaktadır

Türbe moloz taş ve tuğladan kare planlı olarak yapılmış, üzeri de tuğladan bir kubbe ile örtülmüştür Duvarlardaki kalıntılara dayanılarak türbenin çini mozaik ile kaplı olduğu anlaşılmaktadır Günümüzde harap olan türbenin içerisinde dağınık şekilde mezarlar bulunmaktadır


Sentimur Türbesi (Merkez)

Türbe içerisinde üç kitabe bulunmaktadır Bunlardan doğu cephesindeki kemerde h713 (1313) yılında yapıldığı yazılıdır Bunun altındaki pencere üzerinde Firdevsi’den alınmış bir beyit yazılıdır Güney yönündeki pencere üzerinde de “Küllü nefsin zaikatül mevt” yazılıdır

Türbe kesme taştan kare planlı olarak yapılmış, üzeri içten tromplu kubbe, dıştan tuğladan sekizgen cepheli konik bir külah ile örtülmüştür Türbenin üç kenarında birer pencere bulunmaktadır Bu pencerelerin etrafı palmet motifleri ve Selçuklu sülüs yazıları ile bezelidir Bu bezemeler renkli taşlar üzerine yapılmıştır Türbenin giriş kapısı yuvarlak bir niş içerisinde, yuvarlak kemerlidir Kare kaideden üst örtüye geçiş yüksek bir kasnak şeklinde olup, buradaki dörtkenarın üzerine tuğladan yuvarlak sağır kemerler oturtulmuştur

Türbe, 1935 yılında restore edilmiş, çevresi park haline getirilmiş olup, günümüzde iyi bir durumdadır





Acepşir Türbesi (Merkez)

Tokat İvaz Paşa Mahallesi’nde bulunan bu türbenin kitabesi kırık olduğundan kime ait olduğu okunamamıştır Ancak, Ebu Sait zamanında, 1318 yılında yapıldığı yazılıdır Bu türbe halk arasında Başağrısı Tekkesi ismi ile de tanınmaktadır Bunun da nedeni, türbe içerisinde bulunan bir şamdana başı ağrıyanların başlarını sürdüklerinde iyileştiklerine inanılmasıdır

Türbe moloz taştan kare planlı bir yapı olup, üzeri kubbe ile örtülüdür


Pir Ahmet Bey Türbesi (Merkez)

Tokat Meydan Mahallesi’nde, Meydan Camisi’nin güneyinde bulunan bu türbenin Ertena Beylerinden Ali Bey’in oğlu Pir Ahmet Bey ve ailesine ait olduğu sanılmaktadır Halk arasında Horozoğlu Türbesi de denilen türbenin, Şehzade Mehmet Çelebi’nin kardeşi Süleyman Çelebi ile yaptığı savaş sırasında ölen komutanlarından Horozoğlu Ahmet Bey’e ait olduğu da iddia edilmiştir

Türbe kesme ve moloz taştan yapılmıştır Türbe içerisinde biri ahşap, on ikisi mermer sanduka bulunmaktadır Türbe 1939 depreminde hasar görmüş ve bu sandukalar müzeye götürülmüştür Türbe günümüzde harap durumdadır


Kemer Ali Paşa Türbesi (Merkez)

Tokat il merkezinde, Cumhuriyet Meydanı’ndaki Ali Paşa Camisi’nin avlusunda bulunan bu türbe 1572 tarihinde yapılmıştır

Kesme taş ve tuğladan kare planlı olan türbenin üzeri kubbe ile örtülüdür Türbe içerisinde Kemer Ali Paşa, eşi ve oğlu Mustafa’ya ait üç sanduka bulunmaktadır Bunlardan Kemer Ali Paşa’nın h980 (1572) tarihli mezar taşında kitabe bulunmaktadır

Kitabe:
“Aleme bâki kalalı Bünyad
Kıldı dinârı Ademi üstad
Geldi gitti nice bin mahlûk
Bâkidir ancak kâinât âbad
Müddeti ömrü erdi paşanın
Oldu tarihi nühsadı heştad 980”


Melik Ahmet Gazi Türbesi (Niksar)

Türbenin Sultan Alparslan’ın emirlerinden Melik Danişmend Gazi’ye ait olduğuna dair bir belgeye de rastlanmamıştır Giriş kapısı üzerinde bulunan ve İsmail Hakkı Uzunçarşılı’nın sözünü ettiği, günümüze de gelemeyen kitabede de bununla ilgili bir bilgi bulunmamaktadır Osman Turan herhangi bir kaynak göstermemekle beraber, Danişmend Gazi Türbesi’ni Yağıbasan’ın yaptırdığını yazmıştır Ancak bu bilgiler de yeterli değildir

Türbe Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından 1987 yılında restore edilmiş ancak, mumyalık kısmına rastlanmamıştır

Türbe kesme taştan, kareye yakın dikdörtgen planlıdır Türbenin doğu ve batı cepheleri tamamen dışa kapalıdır Yalnızca güney cephesinin ortasına mihrabın üst kısmında yuvarlak kemerli küçük bir pencere açılmıştır Giriş kapısının iki yanına dikdörtgen söveli iki pencere açılmıştır Bunlar sivri kemerli alınlıklıdır Kuzey cephesinin önünde kaynaklarda üç kubbeli bir revağın olduğu söylenirse de bunlar günümüze ulaşamamıştır Türbenin üzeri Türk üçgenleri ile kubbeli olarak yapılmıştır Ancak bu kubbe 1930 depreminde yıkılmıştır Son restorasyon sırasında da alaturka kiremitli ahşap çatı ile örtülmüştür

Türbenin içerisindeki çiçek bezemeli ayet ne yazık ki bilinçsizce boyanmıştır Türbenin avlu ve bahçesinde Roma, Bizans ve Türk dönemlerine tarihlenen mezar taşları bulunmaktadır


Kulak (Emir Arslan Doğmuş) Kümbeti (Niksar)

Mimarı bilinmemektedir Türbenin kufi yazılı kitabesinde;

“Büyük hacip Esedü’d-Tin Arslan Doğmuş bin Abdullah Allah Ona rahmet etsin” yazılıdır

Türbe, kesme taştan sekizgen planlıdır Bu plan düzeni iç ve dışarıda aynen uygulanmıştır Kümbet içten tromplu kubbe, dıştan da büyük olasılıkla piramidal bir külah ile örtülü idi Türbenin üst örtüsü yıkılmış ve günümüze gelememiştir Türbenin giriş kapısı dışındaki cephelerine yuvarlak kemerli birer pencere yerleştirilmiştir Kümbetin en üst noktasında bir silme çepeçevre dolaşmaktadır Ancak, kubbe eteğinde bununla ilgili çok az bir taş örgü günümüze ulaşabilmiştir Türbenin güneybatı duvarında yarım daire şeklinde mihrap nişi bulunmaktadır

Türbe içerisindeki iki sanduka günümüze gelememiştir Alt kısmında bir de mumyalığı bulunmaktadır Günümüzde harap bir durumdadır





Hacı Çıkrık (Atabey Şahinşah) Türbesi (Niksar)

Tokat ili Niksar ilçesi Benfgiler Mahallesi’nde, Çöreğibüyük Tekkesi’nin yakınında bulunan bu türbe, sanduka kaidesindeki bir kitabeden anlaşıldığına göre; IIKılıç Arslan’ın komutanlarından Bedrüddin Atabeg Ebu Mansur Şahinşah bin Arslan Doğmuş tarafından h578 (1182–1183) yılında yaptırılmıştır

Türbe dikdörtgene yakın bir plan düzeni göstermektedir Ancak, bu türbenin daha önce bir medreseye ait olduğu ve sonradan eyvan kısmının türbeye dönüştürüldüğü sanılmaktadır Kesme ve moloz taştan yapılmış olan bugünkü türbe, günümüzde harap bir durumdadır

Türbe içerisinde üç sanduka bulunmaktadır Bu sandukalar bir seki üzerinde olup, üzerleri yarım silindir şeklinde iki ayrı parça taştan meydana gelmiştir Bu sekilerin doğu ve batı yüzeylerinde üçer satırlık kitabeler bulunmaktadır Yalnızca güney yüzünde kitabe yoktur

Kitabelerin mealen anlamı:
“Bu mübarek türbenin yapılmasını beş yüz yetmiş sekiz senesinde adil ve âlim ve şanı büyük emir İsfehsâlâr Bedreddin Atabeg Ebu Mansur Şahinşah bin Arslan Doğmuş es-sultanı emretti”

Türbe günümüzde harap bir durumdadır


Doğan Şah Alp Türbesi (Niksar)

Tokat ili Niksar ilçesi Melik Gazi Mezarlığının girişinde yer alan bu türbe içerisinde bulunan lahit üzerindeki kitabesinden öğrenildiğine göre, Doğan Şah Alp bin Savcı’ya aittir Türbenin yapım tarihi bilinmemektedir Ancak, türbe içerisindeki lahtin Atabeg Şahinşah Türbesi ile aynı üslupta yapılmış olması bu türbenin de XII Yüzyılın ikinci yarısına ait olduğunu göstermektedir

Kitabenin okunabilir kısımlarının mealen anlamı:
“Bu, murabıt, mücahid, büyük emir, İsfehsâlâr Sıracüddin Doğan Şah Alp bin Savcının kabridir Allah Ona rahmet etsin

Türbe moloz taştan, doğu-batı doğrultusunda dikdörtgen planlıdır Üzeri beşik bir tonozla örtülmüştür Türbenin bir eyvana ait olduğu sanılmaktadır Bu eyvanın giriş kısmına bir lahit yerleştirilmiştir


Kırk Kızlar Kümbeti (Niksar)

Kümbetin yapım tarihi ve banisi bilinmemektedir Yapı üslubundan XIII Yüzyılın ilk yarısına ait olduğu anlaşılmaktadır

Kümbet kesme taş ve tuğladan, içeriden ve dışarıdan sekizgen planlı olarak yapılmıştır Üzerini içeriden tromplu kubbe, dışarıdan da piramidal bir külah örtmüştür Kümbetin altında mumyalık kısmı bulunmaktadır Kuzeydoğu cephesinden kümbetin içerisine girilmektedir

Türbe içerisindeki türkuaz sırlı tuğla ile örgülü kufi yazıyla yazılı bir kitabede; “Amel-i Ahmed bin Ebubekr el Marendi” yazısı bulunmaktadır Bu da kümbeti yapan mimarın ismidir Kümbetin kuzeybatısındaki pencere alınlığında çini mozaik tekniğinde yapılmış on iki köşeli yıldız şekillerinden ibaret bir bezeme görülmektedir

Türbe günümüze harap bir durumda gelmiş olup, üst kısmı yıkılmıştır






Sungur Bey Türbesi (Niksar)

Tokat ili Niksar ilçesi, Cami-i Kebir Mahallesi Halil Efendi Sokağı’nda bir evin bahçesi içerisinde kalmış olan bu kümbetin Sungur Bey’e ait olduğuna dair bir bilgiye rastlanmamıştır Yalnızca Michael Meinecke, Danişmend Gazi’nin oğlu İsmail’in burada gömülü olduğuna ilişkin bir halk söylentisini belirtmiştir İsmail Hakkı Uzunçarşılı ise, İsmail Bey’in oğlu Sungur Bey’in burada gömülü olduğunu belirtmiştir Bu konuda araştırma yapan Halit Çal’a göre çini tekniği itibarı ile bu türbenin XII Yüzyılda yapılmış olması, yani İsmail Bey’e veya oğlu Sungur Bey’e ait olmasının çok uzak bir ihtimal olduğunu ileri sürmüştür Ayrıca Sungur Bey’in mezarının Amasya’da bulunduğunu kaydetmiştir

Türbeden günümüze yalnızca mumyalık kısmı gelebilmiştir Türbe meyilli bir arazide yapıldığından mumyalığın batı cephesi yol zeminindedir Doğu duvarı ise tamamen toprağa gömülüdür

Türbe Sungur Bey Zaviyesi’ne bitişik olarak yapılmıştır Türbenin çini ile kaplı olduğu kaynaklardan öğrenilmektedir Bu kaynaklarda iç mekânının mozaik kakma tekniğinde yıldız ve üçgen şekillerinde, patlıcan moru renginde sırlı tuğlalarla bezendiği günümüze gelebilen kalıntılarından anlaşılmaktadır

Türbenin ne zaman ve kimin tarafından yaptırıldığı konusunda bilgi bulunmamaktadır Günümüze gelebilen mumyalık kare planlı olup, üzeri basık bir kubbe ile örtülmüştür Batı duvarındaki küçük bir pencere ile de mumyalık aydınlatılmıştır Türbenin yapımında moloz taş, kubbeye geçiş ve kubbe tuğladan yapılmıştır

Türbe 1939 yılında bir deprem sonucunda harap olmuş, belediye tarafından yıktırılmış, batı duvarının bir kısmı ile kuzey ve doğu duvarları tamamen yenilenmiştir


Akyapı Kümbeti (Niksar)

Ancak, yapı üslubundan XIII Yüzyılda, Selçuklu döneminde yapıldığı sanılmaktadır

Türbe kesme taş ve moloz taştan kare planlı olarak yapılmış, üzeri kubbe ile örtülmüştür Bu kubbe doğrudan doğruya duvarlar üzerine oturtulmuştur Güney cephesinde dikdörtgen söveli tek bir penceresi vardır Türbe içerisine doğu cephesinin ortasındaki sivri kemerli bir kapıdan girilmektedir Giriş kapısının iki yanında birer niş bulunmaktadır

Türbe içerisindeki sanduka günümüze gelememiştir Mumyalık kısmı da bulunmamaktadır Depremden hasar gören bu türbenin kuzey yarısı tamamen yıkılmış, 1987 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından onarılmıştır


Yağıbasan Türbesi (Niksar)

Tokat ili, Niksar ilçesinde, Niksar kalesi içerisinde bulunan Yağıbasan Medresesi’nin batısındaki bu türbe 1939 depreminde tamamen yıkılmıştır Bu türbenin XII Yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır

Albert Gabriel’in daha önce yayınlamış olduğu eserdeki fotoğraftan türbenin sekizgen planlı moloz taş duvarlar üzerine kesme taş kaplı olduğu görülmektedir Türbenin üzeri kubbe ile örtülü idi Her cephesinde yuvarlak kemerli birer penceresi bulunuyordu


İmam Melikiddin Türbesi (Zile)

Tokat ili Zile ilçe merkezindeki zaviye ve medresenin yanında bulunan bu türbe Melik Ahmet Gazi’nin şeyhülislamı İmam Melikiddin’e aittir Yanındaki medrese ve zaviye ile birlikte yaptırılmıştır Halk arasında bu türbeye Davunlu Dede ismi de verilmiştir

Kesme taş ve tuğladan yapılan türbe XII Yüzyılın ilk yıllarına tarihlendirilmektedir Türbe mimari özelliğinden tamamıyla uzaklaşmıştır


Şeyh Fakih Türbesi (Zile)

Tokat ili, Zile ilçesi Ali Kadı Mahallesi’nde bulunan bu türbe Nizameddin Yağıbasan zamanında yaptırılan medrese ve zaviye ile birlikte aynı tarihte yapılmıştır Türbe içerisinde 1106 ve 1305 tarihli iki kitabeye rastlanmışsa da bu kitabelerin hangi yapıya ait olduğu anlaşılamamıştır


Beyazıt Bestami Türbesi (Zile)

Tokat ili, Zile ilçesi Ali Kadı Mahallesi’nde bulunan bu türbe Ertena Beyliği zamanında yaptırılmış olan caminin yanındadır Türbe ve cami değişik zamanlarda yapılan onarımlarla özelliğini tamamen yitirmiştir

Alıntı Yaparak Cevapla

Tokat Hakkında Bilgi

Eski 08-10-2012   #6
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tokat Hakkında Bilgi



Tokat Medreseleri


Gök Medrese (Merkez)

Yapım tarihi tartışmalı olan medresenin kitabesi günümüze gelememesine rağmen Selçuklu veziri Muinüddin Pervane tarafından 1270’ten sonra yaptırıldığı sanılmaktadır

Medrese Selçuklu mimarisinin en tanınmış eserlerinden biri olup, ismini çinilerinin firuze renginden almıştır Muinüddin Pervane’nin ölümünden sonra medreseyi İlhanlılar, Ertena Beyliği ve Osmanlılar kullanmışlardır Osmanlı döneminde Bimarhane (Aşevi) olarak kullanıldığına da kaynaklarda rastlanmaktadır Bazı kaynaklarda ismine Pervane Medresesi, Kırkkızlar Medresesi, Darüşşifa ve Bimarhane Tekkesi de denilmektedir Evliya Çelebi bu medreseden şöyle söz etmiştir:

“Gök Medrese eski sultanlar yapısı olup, sağlam, kâgir, yapısı güzel bir medresedir Fakat Vani adlı birisi şeyh zümresinden geçinip bu ilim yeri eski medreseyi padişah emriyle tekke yapmıştır

XIII yüzyıl Selçuklu medreseleri plan düzeninde, iki katlı eyvanlı ve avlulu olarak yapılmıştır Yapımında kesme taş ve yer yer de tuğla kullanılmıştır Muinüddin Pervane, medresenin avlusuna önem vermiş, batı yönündeki ana eyvanın karşısındaki duvarlar, her iki kattaki revak alınlıkları, ikinci kat sütunları türkuaz mavisi ve mor renkli mozaik kakma tekniğinde çinilerle bezenmiştir Bu çini mozaikler bitkisel motifli olup, beşgen yıldızlar ve yedigenler halindedir Bunların arasına da yer yer kufi yazı ile Ayat-el Kürsi yazılmıştır

Cephesi taş örgülü olan medresenin ortasına gelecek yere kesme taştan, stalaktitli bir portal yerleştirilmiştir Bu portelin çevresi bitkisel ve geometrik motifli bir bordürle çevrelenmiştir Bu portal röliyeflerinin en dikkat çeken yanı avludaki eyvanın çini motiflerinin burada aynen uygulanmış oluşudur Ayrıca palmetler, dragon veya kartal figürleri ile de görkemli bir görünüşe sahiptir Mukarnaslı girişin iki yanına da birer pencere yerleştirilmiştir Buradaki kitabe yeri boş bırakılmıştır Portelin avluya bakan cephesi gök mavisi ve patlıcan moru renginden oluşan geometrik, bitkisel ve kufi yazılı bezeme ve çinilerle kaplanmıştır Buradaki çinileri mavi renginden ötürü de medreseye Gök Medrese ismi verilmiştir

Revakların arkasında hücreler bulunmaktadır Revaklardaki sütunların büyük bir kısmı devşirme olup, çevredeki Roma ve Bizans yapılarından getirilmiştir Medresenin ikinci katının avluya bakan revakları çini bordürlü ve sivri kemerlidir Giriş kapısının karşısındaki ana eyvan sivri kemerli olup, çevresi mavi ve patlıcan moru çinilerle bezenmiştir Bu çinilerin bir bölümü günümüze kadar gelebilmiştir

Medresenin birinci katında 17, ikinci katında da 15 oda bulunmaktadır Bu odaların kapıları sivri kemerli olup, zeminleri pişmiş topraktan altıgen levhalarla kaplanmıştır

Ana eyvanın kuzeyinde medreseyi yaptıran Muinüddin Pervane’nin türbesi bulunmaktadır Bu türbede ailesi ile birlikte Pervane Muinüddin Süleyman’a ait 20 sanduka bulunmaktadır

Evliya Çelebi avlunun ortasında dört köşe bir havuzun bulunduğunu söylemektedir Ancak, günümüze gelen havuz daha geç dönemde buraya yapılmıştır

XIX yüzyıla kadar hastane ve medrese olarak kullanılan bu yapı daha sonra terk edilmiş, avlusu da mezarlığa dönüştürülmüştür 1928 yılında buraya gelen Albert Gabriel yapının metruk olduğunu ve göçmenlerin buraya yerleştirildiğini belirtmiştir Tokat Müzesi’nin ilk nüvesinin atıldığı 1926 yılında burası bir müze deposu haline getirilmiştir Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün 1976 yılında başlattığı restorasyon sonrasında 1982 yılında Tokat Müzesi olarak hizmete açılmıştır


Hatuniye Medresesi (Merkez)

Tokat Meydan Mahallesi’nde bulunan bu medrese, Sultan II Beyazıt’ın annesi Gülbahar Hatun adına 1485 yılında yaptırılmıştır

Medrese kesme taş ve moloz taştan yapılmış, 1939–1942 depremlerinde hasar görerek yıkılmış, günümüze gelememiştir


Çukur (Yağbasan) Medrese (Merkez)

İzzeddin Keykavus’un tahta çıkışı nedeniyle 1247 yılında onarılmıştır Yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır Bununla beraber, Danişmendliler tarafından XII Yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır

Medrese moloz taştan dikdörtgen planlı olup, en büyük özelliği de üzerini örten 14 m çapındaki tromplu kubbedir Bu kubbenin 10 m ye yakın kısmının üzeri açıktır Bu tür üzeri açık kubbeli medreseye Niksar ve Bosra’da rastlanmaktadır Medresenin basit bir girişinden sonra girilen avlusunun iki yanında eyvanlar ve tonozlu odalar bulunmaktadır

Osmanlı döneminde göçmenler buraya yerleştirilmiş, 1939 yılı depreminde büyük hasar görmüş, kubbe ve tonozları çökmüştür Günümüzde kısmen toprağa gömülü bir haldedir




Hisariye Medresesi (Merkez)

Tokat il merkezinde, Takyeciler Camisi’nin yanında bulunan bu medrese Emir Yahşi Bey’in oğlu Emir Hisar tarafından 1411 yılında yaptırılmıştır

Günümüze harap bir halde gelen medrese kesme taştan dikdörtgen planlı ve avlulu planlıdır Medresenin kitabesi ve portalindeki kabartma süsler yerlerinden sökülerek 1953 yılında Tokat Müzesi’ne götürülmüştür


Yağıbasan Medresesi (Niksar)

Giriş kapısı üzerindeki kitabenin mealen anlamı şöyledir:

“Bu mübarek bina, el melik el âlem, el adil ebu-l Muzaffer Yağıbasan bin Melik Gazi bin Melik Danişment’in emri ile h552 senesinde yapılmıştır

Bu kitabe İbrahim Hakkı Uzunçarşılı tarafından Melik Gazi Türbesinde bulunmuştur

Yağıbasan Medresesi Anadolu’nun ilk kapalı avlulu medrese planındadır Aynı zamanda Suriye Bosra’daki Gümüştekin Medresesi’nden (1135–1136) sonra yapılmış ikinci örnektir

Medrese moloz taştan yapılmış, kapalı avlulu, revaksız ve iki eyvanlı plan tipindedir Kale içerisinde bulunmasından ötürü kısmen iç kalenin surlarından faydalanılmıştır Bu bakımdan tam muntazam olmayan dikdörtgen bir planı vardır Günümüzde ortadaki avlunun yalnızca güney kısmı ayakta duran bir kubbe ile örtülmüştür Kubbenin aslı tamamen kapalı olmayıp, üst kısmının Tokat Çukur Medrese gibi açık olduğu sanılmaktadır

Avludaki iki eyvandan doğudaki tam giriş ekseninde değildir Kuzeydeki eyvanın yanlarında birer tane küçük, köşelerde de kuzeye doğru çıkıntılı daha büyük ölçüde dikdörtgen planlı bir mekân bulunmaktadır Avlunun batısında ise yan yana üç hücresi vardır Güneyde ise altı hücrenin olduğu sanılmaktadır

Medresenin portal ve kaplama taşları sökülmüş ve bina 1939–1942 depremlerinde büyük hasara uğramıştır

Alıntı Yaparak Cevapla

Tokat Hakkında Bilgi

Eski 08-10-2012   #7
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tokat Hakkında Bilgi



Tokat Çeşmeleri


Tokat’ta çok sayıda çeşme olduğu kaynaklarda belirtilmektedir Ancak bunların büyük bir kısmı günümüze gelememiştir Evliya Çelebi de bu çeşmelerden bazılarına değinmiştir:
”…Muhammed Ecib içinden (Oğul Bey Çeşmesi), soğuk güzel suyu vardır Musluklu değildir (Soğukpınar, Çerbikpınar, Pazarcık Pınarı), başı, önce Osman Efendi evinden çıkan bir ab-ı hayattır Mevlevihane Çeşmesi: Tarihi çeşme-i ab-ı hayat buldular Sene 1056” dedikten sonra, bunlardan başka “…daha yüzlerce çeşme vardır ki tarih ve diğer şeyleri ile yazsak söz uzar” demektedir Buradan da Tokat’ta çok sayıda çeşme olduğunu öğreniyoruz

Tokat çeşmelerinin en tanınmışları Oğul Bey Çeşmesi, Soğukpınar Çeşmesi, Çerbikpınar Çeşmesi, Pazarcık Çeşmesi, Mevlevihane Çeşmesi, Acemşir Çeşmesi, Alaca Çeşmesi, Şeyh Şehabettin Çeşmesi, Uzunseki Çeşmesi, Kasaphane Çeşmesi ve Musa Bey Çeşmesi’dir


Alaca Çeşme (Merkez)

Tokat il merkezinde bulunan bu çeşmeyi Karaarslan isimli bir kişi 1282 yılında yaptırmıştır Çeşme moloz taştan, yuvarlak kemerlidir Üzerinde kitabesi, niş içerisinde de musluk ve yalak taşı bulunuyordu Bu çeşme günümüze gelememiştir


Şeyh Şehabettin Çeşmesi (Merkez)

Tokat il merkezinde bulunan bu çeşmeyi Şeyh Şehabettin 1304 yılında yaptırmıştır Moloz taştan, yuvarlak kemerli ve üzerinde kitabesi bulunan bir çeşme idi Çeşme günümüze gelememiştir


Uzun Seki Çeşmesi (Merkez)

Tokat il merkezinde bulunan bu çeşmeyi İlyasoğlu Solak Ali isimli bir kişi 1495 tarihinde yaptırmıştır Moloz taştan yapılmış olan bu çeşme yuvarlak nişli idi Üzerinde kitabesi bulunuyordu Bu çeşme de günümüze gelememiştir


Acepşir Çeşmesi (Merkez)

Tokat il merkezinde bulunan bu çeşmeyi Hacı Mahmut bin-i Hacı Ahmet 1586 yılında yaptırmıştır Moloz taştan, yuvarlak nişli olan çeşmenin nişi içerisinde ayna taşı ve yalak taşı bulunuyordu Bu çeşme de günümüze gelememiştir


Musa Çeşmesi (Merkez)

Tokat il merkezinde Musa Bey’in yaptırmış olduğu bu çeşme 1595 tarihli idi Moloz taştan yuvarlak nişli bir çeşme olup, günümüze gelememiştir


Eski Kasaphane Çeşmesi (Merkez)

Tokat Eski Kasaphane Mahallesi’nde bulunan bu çeşmeyi Sefer Paşa 1653 yılında yaptırmıştır Moloz taştan ve kesme taştan yapılan bu çeşme de günümüze gelememiştir


Takyeciler Çeşmesi (Merkez)

Tokat Takyeciler Mahallesi’nde, Takyeciler Camisi’nin yanında bulunan bu çeşme kesme taştan, duvara bitişik olarak yapılmıştır Kesme taştan cephesinin içerisine tuğladan sivri bir kemer yerleştirilmiş bunun içerisine musluk, altına da yalak taşı konulmuştur


Lülecizade Kardeşler Çeşmesi (Niksar)

Çeşmenin üzerindeki kitabesinden Lülecizâde kardeşler tarafından 1921 yılında yaptırıldığı öğrenilmektedir

Kitabe:

“Merhaba ey yolcu kardaşlar size hep merhaba
Okuyun bir Fatiha ruhumuz bulsun sefa
Ziya, Nazif, Asaf, Fahri, Sıdkı şehittir dünyadan şimdi oldular cüdâ
Şûyu bulan Sâlih kardeş razı olsun evvel Hüdâ
Din yolunda can virmişiz canımız olsun feda
İçin suyı beşimizin ruhu bulsun gıda
İşbu çeşme sene bin üç yüz kırkda buldı nema
İçin afiyetle gidin selametle
Lülecizâde biraderler 1340 (1921)”

Çeşmenin üzerindeki lahit kapağının bir köşesinde sürüsünü otlatan bir çoban, diğer kenarında da bir ineği sağan kadın tasvir edilmiştir


Kaleiçi Çeşmesi (Niksar)

Tokat ili Niksar ilçesinde dış kale içerisinde bulunan Ulu Cami’nin karşısındaki kapının içerisinde bulunan bu çeşmenin kitabesi günümüze gelmişse de yazıları silindiğinden tam olarak okunamamıştır Bu nedenle de banisi bilinmemektedir Ancak okunabilen h1087 tarihinden 1676 yılında yaptırıldığı öğrenilmektedir

Çeşme kesme taştan, sivri kemerlidir


Hoca Sultan Çeşmesi (Niksar)

Tokat ili, Niksar ilçesi Kılıçarslan Mahallesi’nde, Hoca Sultan Camisi yanında bulunan bu çeşme, bir evin bahçe duvarına bitişik olarak Hacı Hasan Ağa tarafından 1897 yılında yaptırılmıştır Çeşme üzerindeki kitabeyi Abdülkadir Gürer okumuş ve Halit Çal da ondan naklen almıştır

Kitabe:

“Ma’şa’allah bû şû âb-ı zülâldür
Azizim afiyetle iç helaldür
Hacı Hasan Ağa bu hayrı…
İdüb makşad rızây-ı Zülcelâldür
Yapıldığı zaman işde busâldur sene 1315 (1897)”

Çeşme kesme taştan sivri kemerli bir niş içerisinde ayna taşı ve musluğu bunun altında da yalak taşı bulunmaktadır


Arasta Çeşmesi (Niksar)

Tokat ili Niksar ilçesinde, Arasta Çarşısında bulunan bu çeşmenin banisi bilinmemektedir Kitabesinden 1903 yılında yapıldığı anlaşılmaktadır

Kitabe:

“Gelin bu çeşmeden içelim âb-ı
Sa’y idenler içsün cennet şarabı sene 1321 (1903)”

Çeşme moloz taştan yuvarlak bir niş içerisindedir


Ulu Cami Çeşmesi (Niksar)

Tokat ili Niksar ilçesinde, ilçe merkezinin doğusunda, Fatih Sultan Mehmet Caddesi’nin sonunda Ulu Cami’nin önünde bulunan bu çeşmenin banisi bilinmemektedir Çeşme üzerindeki bir yazıdan h1331–1332 (1912–1913) tarihinde yapıldığı anlaşılmaktadır

Çeşme moloz taştan, sivri kemerli olarak yapılmış, kemerler duvarlara bitişik iki sütun üzerine oturtulmuştur Ayna taşı ve yalağı bulunan çeşmenin üst köşesinde birer güçle motifi bulunmaktadır


Çarşı (Narlı Çeşme) Çeşmesi (Niksar)

Tokat ili Niksar ilçesi Eski Hükümet Konağı’nın önündeki cadde üzerinde bulunan çeşmenin kitabesi günümüze gelememiştir Ancak, üzerindeki motiflerden XIII Yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır Günümüze gelebilen çeşmenin XIX Yüzyılda eski ayna taşından yararlanılarak yenilendiği sanılmaktadır

Oldukça düzgün kesme taştan yapılan çeşmenin ayna taşı dikdörtgen bir çerçeve içerisine alınmıştır Ayna bir nar ağacı ile bezenmiştir İki yanında simetrik bordürler bulunmaktadır Bu bordürlerde selvi, balık ve tavus kuşu motifleri bulunmaktadır Bu motiflerin benzerleri XIII Yüzyıl Selçuklu sanatında kullanılmıştır

Alıntı Yaparak Cevapla

Tokat Hakkında Bilgi

Eski 08-10-2012   #8
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tokat Hakkında Bilgi



Tokat Hamamları


Pervane Hamamı (Merkez)

Bununla beraber Pervane Darüşşifası ile birlikte Selçuklu Veziri Muinüddin Pervane tarafından 1275 yılında yapıldığı sanılmaktadır

Günümüzde toprak zemininin altında kalmış olan bu hamamın kadın ve erkekler kısımlarının birbirine simetrik iki ayrı bölüm olarak yapıldığı anlaşılmaktadır Belediye tarafından 1951’de yapılan restorasyon sonucu özelliğini tümü ile yitirmiştir

Günümüze gelen orijinal kalıntılarından kesme taştan yapıldığı, soyunmalık, ılıklık ve sıcaklık bölümlerinden meydana geldiği anlaşılmaktadır



Mustafa Ağa Hamamı (Merkez)

Tokat Sulu Sokak’ta, Takyeciler Camisi’nin kuzeyinde bulunan bu hamamın kitabesi günümüze gelemediğinden yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır Bununla beraber yapı üslubundan Selçuklu döneminde, XIII Yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır

Hamam çifte hamam plan düzeninde, kadın ve erkekler bölümleri ayrı ayrı olmak üzere moloz taştan yapılmıştır Hamam soyunmalık, ılıklık ve sıcaklık bölümlerinden meydana gelmiştir Soyunmalık ve ılıklığın üzeri birer tuğla kubbe ile örtülüdür

Günümüzde onarılmış, özelliğinden büyük ölçüde uzaklaşmış olup, halen kullanılmaktadır


Sultan Hamamı (Merkez)

Restorasyonlar sonucunda orijinalliğini tümü ile yitirmiştir Hamamın XIII Yüzyılda Selçuklu döneminde yapıldığı sanılmaktadır

Kesme ve moloz taştan yapılan hamam soğukluk, ılıklık ve sıcaklık bölümlerinden meydana gelmiştir Bu bölümlerin üzeri tuğla kubbelerle örtülmüştür Günümüzde halen kullanılmaktadır







Yörgüç Paşa Hamamı (Merkez)

Tokat İvaz Paşa Mahallesi’nde, Paşa Hanı’nın yakınında, dört yol kavşağında bulunan hamam Sultan IIMurat zamanında, padişahın lalası Yörgüç Paşa tarafından 1437 yılında yaptırılmıştır

Moloz taştan yapılan hamam soğukluk, ılıklık ve sıcaklık bölümlerinden meydana gelmiştir Bu bölümlerin üzeri içten tromplu, tuğla kubbe ile örtülmüştür Soğukluk kısmında kubbe dışında kalan bölümler kırma çatı ile örtülmüştür

Hamam Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından 1948 yılında restore edilmiş olup, orijinalliğinden büyük ölçüde uzaklaşmıştır Günümüzde halen kullanılmaktadır


Ali Paşa Hamamı (Merkez)

Vakıflar Genel Müdürlüğü’nce 1866 yılında onarılmış ve işletmeye açılmıştır

Osmanlı Hamam mimarisindeki çifte hamam plan düzeninde yapılan hamam kesme taştan yapılmıştır Kadınlar ve erkekler bölümleri birbirlerine bitişik iki ayrı yapı halindedir Kuzey yönündeki kadınlar bölümü soyunmalık, ılıklık ve sıcaklıktan meydana gelmiştir Bunlardan kadınlar bölümünün soyunmalığı kare planlı ve üzeri kubbe ile örtülüdür Kubbe altına bir şadırvan yerleştirilmiştir Sıcaklık haç planlı ve dört eyvanlı olup, üzeri kubbe ile örtülüdür Eyvanlar beşik tonozla örtülmüştür

Erkekler bölümü ise yine aynı şekilde yapılmış olmasına rağmen soyunmalık bölümü biraz farklı olup, güneyine beşik tonozlu bir bölüm eklenmiştir Sıcaklık bölümü haç planlı olup, göbek taşının üzeri kubbe ile örtülüdür Dört yanda eyvanlar ve kubbeli halvet odacıkları bulunmaktadır


Büyük Hamam (Niksar)

Tokat ili Niksar ilçesi, Kaleiçi Mahallesi, Fatih Sultan Mehmet Caddesi’nde bulunan bu hamamın banisi ve yapım tarihi bilinmemektedir Bunu belirten kitabesi de günümüze gelememiştir Yapı üslubundan XIV-XVyüzyıllarda yapıldığı sanılmaktadır

Hamam soğukluk, ılıklık ve sıcaklık bölümlerinden meydana gelmiştir Moloz taştan yapılan hamamın üzeri kubbe ile örtülmüştür Batı-doğu doğrultusunda dikdörtgen planlıdır Soğukluk ve güneyindeki ılıklık sekizgen planlı olup, her ikisi de ayrı ayrı birer kubbe ile örtülüdür Ilıklığın kuzeydoğusundaki bir kapıdan sıcaklığa geçilmektedir Sıcaklık kuzey, güney ve doğu yönlerinde birer eyvan ve doğu eyvanının iki yanında da halvet hücreleri bulunmaktadır Bu bölümün üzeri pandantifli bir kubbe ile örtülüdür Halvetler de küçük tromplu kubbelerle örtülüdür

Halvet hücrelerinin kurnaları yekpare taştan oyulmuştur Bunlardan kuzey duvarındaki kurnanın üç kenarı figürlüdür Burada üst tarafı çıplak peştamallı bir insan resmedilmiştir Kurnanın batı yüzünde ise hayvan mücadele sahneleri görülmektedir Burada gagası ile ördeğe benzer bir hayvan ile yırtıcı bir kuş tasvir edilmiştir Kurnaların doğu yüzlerinde ise kâse üzerinde profilden iki tavus kuşu görülmektedir


Çavuş Hamamı (Niksar)

Tokat ili Niksar ilçesi, Taşra Mahallesi, Çavuş hamamı Sokağı’nda bulunan bu hamamın kitabesi bulunmadığından yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır Yapı üslubundan XV yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır

Hamam moloz taştan, doğu-batı doğrultusunda dikdörtgen planlı olarak yapılmıştır Soyunmalık, ılıklık ve sıcaklık bölümlerinden meydana gelmiştir Soyunmalık kısmı yenilenmiş ve orijinalliğinden uzaklaşmıştır Soğukluk sivri beşik tonozlu bir eyvanla kareye dönüştürülmüştür ve bunun üzeri de pandantifli kubbe ile örtülmüştür Enine dikdörtgen planlı olan sıcaklık kuzey ve güney yönündeki iki sivri beşik tonoz ve ortası da pandantifli bir kubbe ile örtülüdür

Hamam değişik zamanlarda yapılan onarımlarla yenilenmiş olmasına rağmen yekpare taştan oyulmuş olan kurnaları orijinalliğini korumuştur


Yeni Hamam (Niksar)

Tokat ili Niksar ilçesi, Keşfi Meydanı’nda Keşfi Osman Efendi Camisi’nin karşısında bulunan bu hamam Ünye Hamamı ismi ile de tanınmıştır Kitabesi bulunmadığından yapım tarihi ve banisi bilinmemektedir Ancak Vakıf kayıtlarında 1574 tarihli Yeni Hamam’dan söz edilmektedir Kayıtlardaki bu hamamın aynı hamam olduğu sanılmaktadır Hamam 1975 yılında onarılmış ve özelliğinden uzaklaşmıştır Bu onarım sırasında soğukluk ve sıcaklığın halvet hücrelerinin kubbeleri delinerek betonarme ayaklar dikilmiştir Hamamın üzerine de bir otel yapılmıştır

Hamam sıvalı olduğundan yapı malzemesi anlaşılamamıştır Bununla beraber diğer hamamlar dikkate alındığında moloz taş örgülü olduğu sanılmaktadır Hamam dikdörtgen planlı olup, onarımlar nedeni ile de planı oldukça değiştirilmiştir Yalnızca sıcaklık kısmının ortada kubbe, iki yanda da beşik tonozlu iki bölümden meydana geldiği anlaşılmaktadır

Soğukluk ve aynı eksen üzerindeki ılıklık ilk yapılışında sekizgen planlı iken, sonradan daire şekline dönüştürülmüştür


Çifte Hamam (Zile)

Tokat ili Zile ilçesi, Sakiler Mahallesi’nde bulunan bu hamam Taceddin İbrahim Paşa tarafından 1656–1657 yıllarında yaptırılmıştır

Moloz taştan yapılan hamam, soğukluk, ılıklık ve sıcaklık bölümlerinden meydana gelmiştir Soğukluk kısmı kare planlı olup, üzeri kubbe ile örtülüdür Ilıklık kısmı ise sivri kemerli tonozlu kare planlıdır Sıcaklık yüksek sekizgen kasnaklı bir kubbe ile örtülü olup, kare planlıdır Köşe hücreleri ve ortasında da göbek taşı bulunmaktadır

Alıntı Yaparak Cevapla

Tokat Hakkında Bilgi

Eski 08-10-2012   #9
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tokat Hakkında Bilgi



Tokat Köprüleri


Hıdırlık Köprüsü (Merkez)

Kitabesinden öğrenildiğine göre; Selçuklu döneminde Pervane Seyfeddin Hamit tarafından 1250 tarihinde yaptırılmıştır Beş satırlı olan bu kitabe üst üste konulmuş iki mermer üzerine son derece girift bir Selçuklu sülüsü ile yazılmıştır Bunlardan üstteki üç satırlık kitabe daha büyük, iki satırlık ikinci kitabe ise daha küçüktür Köprünün mimarı İbn El Hâkim ismi ile tanınan Ebu’l Ferecoğlu Bahaddin Mehmet’tir

Bu köprünün Selçuklu tarihinde önemli bir yeri vardır Selçuklu hükümdarı IIGıyaseddin Keyhüsrev h644 (1246) yılında öldüğü zaman İzettin Keykavus, Rükneddin Kılıçaslan ve Alaeddin Keykubat isimli üç oğlu birbirleri ile saltanat kavgasına düşmüşlerdir Bunun üzerine devletin parçalanmaması için Emin Karatay başta olmak üzere Selçuklu devletinin ileri gelenleri araya girmiş ve üç kardeşi anlaştırmıştır Bunun sonucu olarak da bu üç kardeş h647 (1249) yılından h655 (1257) yılına kadar devleti birlikte yönetmişlerdir Bu köprünün yapımı da üç kardeşin birlikte hükümdarlık yaptıkları döneme, h648 (1250) yılına rastlamaktadır Bu üç kardeşin ilk defa birlikte yazdırdıkları bir kitabe de bu köprüde bulunmaktadır

Kesme taştan beş sivri gözlü olan köprü, 117 m uzunluğunda, 650 m genişliğindedir En büyük kemer açıklığı on metredir Köprü kemerlerinin çevresine ince bir tahfif kemeri yerleştirilmiş olup, bu kemer tempan duvarları ile aynı yüzeydedir Aynı zamanda bu kemerler geniş ayaklar üzerine oturtulmuştur Önlerinde memba tarafında üçgen, mansap tarafında da yuvarlak selyaranlar bulunmaktadır


Karaltan Köprüsü (Merkez)

Tokat il merkezinde, Dökme Tepe-Pazar Yolu’nda, Yeşilırmak’ın üzerinde bulunan bu köprünün kitabesi günümüze gelemediğinden yapım tarihi bilinmemektedir Ancak yapı üslubundan Osmanlı döneminde yapıldığı anlaşılmaktadır Büyük olasılıkla da XVI Yüzyıl eseridir İlk yapımından sonra duvarlarından bir bölümü yıkılmış ve onarılmıştır

Köprü kesme taştan dört gözlü olarak yapılmıştır Köprünün uzunluğu 7550 m dir Sivri kemerli gözler tempan duvarlarına göre daha içeride yapılmıştır Ortadaki büyük kemerin üzerinde korniş taşı bulunmaktadır Onun da üzerine iki sıra halinde kesme taş bir korkuluk yerleştirilmiştir Ayaklarının önüne yuvarlak külahlı selyaranlar oturtulmuştur


Leylekli (Yılanlı) Köprü (Niksar)

Ancak yapı üslubundan Roma veya Bizans döneminde yapıldığı sanılmaktadır Köprü Osmanlı döneminde kullanılmış ve yapılan eklerle de bugünkü şeklini almıştır

Köprünün kemer kısmının ağzındaki bir kabartmada ağzında yılan tutan bir leylek görülmektedir Bu nedenle de köprüye Leylekli veya Yılanlı Köprü ismi verilmiştir

Köprü kesme taştan yuvarlak tek gözlü olarak yapılmıştır






Talazan Köprüsü (Niksar)

Kitabesi günümüze gelemediğinden yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır Bununla beraber yapı üslubundan ve bazı kaynaklarda da XIII yüzyılın ilk yarısında yapıldığı ileri sürülmüştür

Köprü kesme ve moloz taştan yapılmış, yedi sivri kemerli gözlü, iki yana meyilli olarak yapılmıştır Duvar örgüleri arasındaki taş işçiliğinin farklılığından ötürü de değişik zamanlarda onarıldığı anlaşılmaktadır Köprünün ortasındaki en büyük olan kemer gözü yıkılmış ve bu aradaki boşluk düz bir demir köprü ile birleştirilmiştir





Hamidiye Köprüsü (Niksar)



Kesme taştan yapılan köprü yıkılmış ve günümüze yalnızca ayakları gelebilmiştir












Sulusaray Köprüsü (Sulusaray)

Tokat ili Sulusaray ilçesinde bulunan bu köprü günümüze harap bir durumda gelmiştir Kitabesi bulunmadığından yapım tarihi de bilinmemektedir Yapı üslubundan Roma dönemine ait olduğu sanılmaktadır

Kesme ve moloz taştan yapılmış olan köprü günümüzde kullanılmamaktadır


Turhal Köprüsü (Turhal)



Kesme taştan yapılan köprü, yuvarlak kemerli tek gözlüdür Köprü yakın tarihlerde yapılan onarımlarla yenilenmiş olup, özgünlüğünden kısmen uzaklaşmıştır

Günümüzde halen kullanılmaktadır

Alıntı Yaparak Cevapla

Tokat Hakkında Bilgi

Eski 08-10-2012   #10
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tokat Hakkında Bilgi



Tokat Kaleleri


Tokat Kalesi (Merkez)

Bununla beraber, MSV-VI Yüzyıllarda bu kalenin bilindiği kaynaklardan öğrenilmektedir Bu dönemde kale Eudoksia veya Dokeia olarak tanınıyordu Danişmentli Melik Ahmet Gazi tarafından 1074 yılında ele geçirilmiş, daha sonra Selçuklu ve Osmanlı egemenliğine girmiştir

Osmanlı tarihçileri bu kaleden birinci derecede “müstahkem mevkii” olarak söz etmişlerdir Timur ve Şah İsmail’in akınları sırasında da bu kale ele geçirilememiştir Ayrıca kalenin Çardak-ı Bedevi denilen zindanında Bizans İmparatoru ADiogenis başta olmak üzere birçok ünlü kişinin tutsak olduğu da yine kaynaklardan öğrenilmektedir Evliya Çelebi 1656 yılında Tokat’a gelmiş ve bu kaleden söz etmiştir:

“Kale yüksek bir tepe üzerinde, kesme taş ile yapılmış olup o kadar büyük değildir Etrafı burçlar ve kuleler ile süslenmiş olup, etrafında hendek yoktur Korkusuz bir surdur ki Samanyolu gibi göğe baş uzatmıştır Dört tarafı çok sarp olduğundan asla hendek olacak yeri yoktur Bütün etrafı şahin, kartal ve zağanos yuvaları, çeşitli rengârenk kayalardır Batıya bakan bir kapısı vardır Kalenin içinde dizdar evi, kethüda, imam, müezzin ve kale mehterhaneleri, cephane odaları, zahire ambarları, su sarnıçları, ceylan yolu adlı suyolları vardır ki tam 362 basamak taş merdivenle nehre inilir Batı tarafındaki ayar kayası bu kaleye havaledir Yıldırım Han Camii var diğerlerden bir şey yok Göğe kadar yükselmiş bir kale olmakla değme adam bir saatte çıkamadığından gece gündüz kapısı kapalıdır Bekçileri daima bekleyip, silahla hazır dururlar Çünkü aşağı şehir ahalisinin bütün kıymetli malları kalede muhafaza olunur Tokat’ın bütün suçlu ve katilleri burada mahpustur ki Kudüs-ü Şerif zindanında ve Acemlerin Kahkaha Kalesine benzer

Kale, kesme taş ve moloz taştan yapılmıştır Selçuklu ve Osmanlı döneminde onarılmış, yeni yapılar eklenmiş, savunma ve gözetleme kuleleri yapılmıştır Kale iç ve dış duvarlar olmak üzere iki sıra surla korunmuştur Doğu-batı yönünde iki kaya grubu üzerinde yer alan kalenin takviye kuleleri ile burçları bulunuyordu Ancak depremler kuzey ve güney yöndeki duvarları bütünüyle yıkmıştır Yalnızca baş burç ile ayar kayası üzerindeki duvarlar sağlam kalabilmiştir

Kaleye kuzey yönündeki kayalara oyulmuş bir oyuktan girilmektedir İçeride erzak depoları, sarnıç, cephanelik, korunma amaçlı yapılar, emanet odaları ve bir de cami bulunuyordu Ancak günümüze bunlarla ilgili temel kalıntıları ve bazı tonozlar gelebilmiştir Dışarı ile bağlantıyı sağlayan basamaklı tünelin ağzı batı yönünde olup, günümüzde iyi durumdadır

Kalenin güney batısında kaya mezarlarına rastlanmıştır Büyük ihtimalle bu mezarlar Galatlara aittir
Akıncı Kalesi (Almus)

Tokat ili Almus ilçesi, Akarçay yakınında Tozanlı ve Kelkit vadilerine hâkim tepeler üzerinde kurulmuştur Garnizon kalesi niteliğindeki bu kaleden hemen hemen hiçbir kalıntı günümüze gelememiştir Yapım tarihini belirten kitabesi bulunmamakta olup, kaynaklarda da herhangi bir belgeye rastlanmamıştır Günümüze gelebilen kalıntılar kalenin moloz taştan yapıldığını göstermektedir


Niksar Kalesi (Niksar)

Yapım tarihini belirten bir kitabesi bulunmamaktadır Bununla beraber, bu kalenin Roma döneminde yapıldığı, Bizans, Danişmentli ve Selçuklu dönemlerinde yapılan eklerle genişletilerek kullanıldığı bilinmektedir Ancak kaleden günümüze gelebilen duvarların hangi döneme ait olduklarını söylemek oldukça güçtür Bu arada bazı bölümlerinin Pontus döneminde yapıldığı da sanılmaktadır

Dış kalenin burçlarından biri üzerinde bulunan ve sonradan da Melik Gazi Türbesi’ne götürülen bir kitabede Selçuklu Sultanı Süleyman Şah’ın 1179 tarihinde yaptığı onarım belirtilmektedir Bu kitabenin mealen anlamı şöyledir:

“Bu imareti, El-Melikü’l-Kahir Rüknü’d-Devleti ve’d-Din Abû’l Muzaffer Süleyman Şah bin Kılıç Arslan –Allah o’nun yardımı ile aziz kılsın-‘ın emri ile (beş yüz) yetmiş dört yılı Zi’l-Hiccesinde Cemaleddin yapmıştır

Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nde bu kalenin doğu, batı ve güneyinde üç kapısı olduğunu, kale içerisinde ılıca, kuyu, 300 ev, ambar, cephanelik ve kiliseden bozma bir cami olduğunu belirtmiştir XIX yüzyıl kaynaklarında kalenin yedi kapısı olduğuna değinilmiştir Günümüzde bunlardan altı tanesinin yeri bellidir AGabriel kalenin birçok bölümünün XVIII yüzyılda yapıldığını belirtmiştir

Kale iç, orta ve dış olmak üzere üç bölümden meydana gelmiştir İç kalenin kuzeyi büyük ölçüde iyi bir durumda günümüze gelebilmiştir Orta ve dış kalenin doğu kısımdaki bölümleri ayakta kalabilmiş, batısı yıkılmıştır Ancak sağlam kalan duvarlar ise bugün evlerin arasında sıkışıp kalmıştır Kalenin ve sur duvarlarının yapımında moloz ve kesme taşlar kullanılmıştır Köşelerdeki bağlantılar ise tamamen kesme taştandır Kalenin Çanakçı Deresi yönündeki eğimli yamacında üç sıra halindeki dayanak duvarları görülmektedir Maduru Deresi’ne inen dik yamaçta ise yalnızca iç kalenin duvarları ayaktadır Bu duvarlar yuvarlak ve dört köşe burçlarla sağlamlaştırılmış ve zaman zaman da onarılmıştır


Zile Kalesi (Zile)

Günümüzde kale içerisinde çevreye dağılmış durumda Roma ve Bizans dönemine ait mimari parçalar ve kitabeler bulunmaktadır Bunlara dayanılarak kalenin Roma döneminde MSIyüzyılda yapıldığı sanılmaktadır Bundan önce Seleukoslu Mithriadates’in burada bir şato yaptırdığı, bu şatonun yeraltı geçitleri ve askeri amaçlı yapılar olduğu bazı kaynaklarda yazılıdır

Kalenin h737 (1336) tarihli bir kitabeden; Ertena Beyi Alâeddin Bey zamanında onarıldığı ve buraya bazı ekler ile bir de zaviye yapıldığı anlaşılmaktadır

Kale kesme ve moloz taştan yapılmış, duvarları yuvarlak burçlar ile güçlendirilmiştir Ziya Paşa 1875 yılında buraya geldiğinde kale içerisinde askerlik şubesi ve bir de okul yaptırmıştır Ayrıca kalenin yuvarlak kemerli bir niş içerisindeki yine yuvarlak kemerli kapısının bulunduğu yerdeki kuleyi Saat Kulesine dönüştürmüştür


Turhal Kalesi (Turhal)



Kaleden günümüze çok az bir kalıntı gelebilmiştir Bunlar iki burç kalıntısı ile yeraltı geçitleridir Bunun dışında kaleye ait yapı malzemeleri kale eteğinde kurulan şehir için sökülmüştür

Alıntı Yaparak Cevapla

Tokat Hakkında Bilgi

Eski 08-10-2012   #11
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tokat Hakkında Bilgi



Tokat Müzeleri


Tokat Müzesi (Merkez)

Emekli öğretmen Halis Turgut Cinlioğlu Tokat çevresinden topladığı eserleri Gökmedrese’de bir araya getirmiş ve böylece Tokat’ta ilk müzenin kuruluş çalışmaları başlamıştır

Eserlerin toplandığı Gökmedrese, Muinüddin Pervane Bey tarafından 1277 yılında yaptırılmıştır Selçuklu dönemine tarihlenen bu yapı Kırkkızlar Medresesi ismi ile de tanınmış, uzun süre medrese daha sonra da darüşşifa olarak hizmet vermiştir Gökmedrese açık avlulu, iki katlı, iki eyvanlı ve revaklı bir yapıdır Çinili taş porteli ile Anadolu Selçuklularının yapmış olduğu en güzel örneklerden birisidir Medresenin ana eyvanının bulunduğu kuzey mekânda da Pervane Muinüddin Süleyman’a ait mezarlık bulunmaktadır Halk arasında Kırkkızlar Türbesi olarak tanınan bu yerde 20 sanduka bulunmakta olup, bunlar müzeye ayrı bir görünüm kazandırmaktadır

Müze 1974 yılına kadar hizmet vermiş, Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğünce başlatılan onarım çalışmaları nedeniyle müze bir süre kapatılmıştır Bundan sonra çevredeki bazı evler kamulaştırılmış, çevrenin düzenleme ve tanzimi yapıldıktan sonra müze 22 Ocak 1983’te ziyarete açılmıştır

Müzenin alt ve üst katındaki odalarda eserler kronolojik olarak sergilenmiştir Meşat Höyük, Ulutepe, Niksar başta olmak üzere çevreden çıkarılan arkeolojik eserler ve yöresel etnoğrafik malzemeler müzenin ana eserlerini oluşturmaktadır3000 yılına tarihlenen Eski Tunç Çağı’ndan başlayarak, Hitit, Frig, Helenistik, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine ait eserler müzede ayrı bölümler halinde teşhir edilmiştir Bunların yanı sıra yörede yapılan kurtarma kazıları sonucunda ele geçen eserlerle de koleksiyonlar her geçen gün biraz daha zenginleşmektedir

Müzenin bu bölümündeki kubbeli mekânda ise Osmanlı dönemine ait yazma eserler ve yazı takımları teşhir edilmektedir Medresenin güney eyvanındaki mescidin olduğu yerde ise halı, kilim, heybe, Tokat yazmaları gibi yöresel dokumalar sergilenmektedir Bundan sonraki mekânlarda geleneksel erkek giysileri, kadın giysileri, takılar, aydınlatma araçları, hamam eşyaları gibi etnografik eserlere yer verilmiştir Bunları ev dokuma tezgâhı, el yazmaları, kalıpları, XIX yüzyıla ait barut kapları ile bakır kaplar, özellikle Tokat bakırcılık sanatının örnekleri ve kapı tokmakları tamamlamaktadır

Müzenin üst katının bir bölümü idari hizmetlere ayrılmış, güney revaka açılan odalarda ise sikkeler, altın süs eşyaları, Ulutepe kurtarma kazısı buluntuları, Roma dönemine ait pişmiş toprak, metal ve cam eserler ile Bizans dönemine ait eserler sergilenmektedir

Müzenin avlusunda ise; Helenistik, Roma, Bizans, Anadolu Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine ait büyük boyutlu taş eserler teşhir edilmektedir Bunların başında mimari parçalar, sütunlar, heykeller, kitabeler, steller, Roma dönemine ait öküz başlı stel, Selçuklu mermer fıskiyesi ve mezar taşları gelmektedir Bahçe girişinin sağ ve solundaki revakların önünde Osmanlı ve Selçuklu mezar taşlarının yanı sıra sağ köşede de mermer bir çeşme bulunmaktadır Eski bir Osmanlı konağından getirilmiş olan bu çeşme, Osmanlı taş işçiliğinin güzel bir örneğidir


Gazi Osman Paşa Bulvarı
Tel (0356) 214 52 61
Fax: (0356) 214 15 09


Latifoğlu Konağı (Merkez)

yüzyılın sivil mimari örneklerindendir

Konak L şeklinde bir plan düzenine göre iki katlı olarak yapılmıştır Ahşap karkas ve arası kerpiç dolgulu olan konağın üzeri alaturka kiremitli kırma bir çatı ile örtülmüştür Önündeki taş döşeli avlusunda da bir havuzu bulunmaktadır Konağın zemin katında soğukluk, ılıklık, sıcaklık bölümlerinden oluşan kare planlı bir hamamı bulunmaktadır Ayrıca bu hamamın yanında ocaklı oturma odaları ve mutfağa yer verilmiştir

Üst katta harem, selamlık ve yatak odaları bulunmaktadır Bu konak kalem işi ve alçı süslemeleri ile zengin bir görünüme sahiptir Özellikle dolap ve yüklük kapakları, kapılar ahşap oymalarla bezenmiş, havuz başı odasının duvarları ise çiçek motifli ve İstanbul manzaralı panolarla bezenmiştir Üst kattaki paşa odasının Barok tavan göbeği sözcüğün tam anlamı ile ahşap bir dantelâ gibi işlenmiştir Ayrıca ocak davlumbazları, tepe pencereleri, alçı bezemeler ve alçı vitraylar da onları tamamlamaktadır

Osmanlı sanatının en güzel örneklerinden olan ocak davlumbazları, tepe pencereleri burada bulunmaktadır Özellikle paşa odasının ocak davlumbazı üzerindeki akantus yaprakları, havuz başı odasında bulunan ocak üzerindeki alçı üzerine yapılan karanfil, lale gibi çiçek motifleri dönemin bezeme sanatını yansıtmaktadır Tepe pencerelerindeki alçı vitraylardaki Mühr-ü Süleyman motifleri de Osmanlı sanatında sık kullanılmış bir motif olup, burada da uygulanmıştır

Latifoğlu Konağı Kültür Bakanlığı tarafından 1990 yılında restore edilmiş, tanzim ve teşhiri yapıldıktan sonra Müze-Ev olarak ziyarete açılmıştır Konağın mimari yapısının ve bezemelerinin yanı sıra içerisinde etnoğrafik malzemeler teşhir edilmektedir Bunların başında yöresel takılar, ateşli ve kesici silahlar, porselenler, el işleri gelmektedir


Gazi Osman Paşa Bulvarı
Tel: (0356) 214 36 84
Faks: (0356) 214 15 09


Mozaik Müzesi (Sulusaray)

Ayrıca burada Roma dönemine tarihlenen mozaikler de bulunmuştur

Sulusaray’da müze olmaması nedeniyle ortaya çıkan bu eserler, Tokat Müze Müdürlüğü’nün yapmış olduğu bir binada, depo niteliğinde koruma altına alınmıştır Sulusaray bir açık hava müzesi niteliğindedir Bu konuda bir müze kurma çalışmaları sürdürülmektedir

Alıntı Yaparak Cevapla

Tokat Hakkında Bilgi

Eski 08-10-2012   #12
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tokat Hakkında Bilgi



Tokat Saat Kuleleri


Tokat Saat Kulesi (Merkez)

Sultan II Abdülhamit’in tahta çıkışının 25 yıldönümünde Anadolu’daki diğer bazı saat kuleleri ile birlikte bu saat kulesi de yapılmıştır Giriş kapısı üzerindeki mermer levha üzerinde yalnızca h1317 (1901–1902) tarihi yazılıdır

Saat Kulesi kesme taştan, 33 m yüksekliğindedir Kare kaide üzerinde sekizgen gövdelidir Bu gövdenin üzerindeki dışarıya doğru çıkıntılı silmelerle gövde üçe bölünmüştür Bunun üzerinde de yine sekizgen, ancak daha dar biçimde üzeri kubbeli balkon çevresine dört yöne bakan yuvarlak saat kadranları yerleştirilmiştir

Kulenin girişi güney yönünde olup, aynı zamanda buraya dışarıya çıkıntılı, üzeri üçgen silme çatılı bir muvakkithane yerleştirilmiştir









Zile Saat Kulesi (Zile)

Ziya Paşa Zile’de yaptırdığı bazı yapıların yanı sıra kale kapısı üzerindeki kuleyi saat kulesine dönüştürmüştür Büyük olasılıkla bu kule kale içerisindeki Eski Cami’nin minaresidir

Kule, yuvarlak gövdeli bodur ve tuğladan yapılmıştır Üzerinde sekizgen cepheli saat kadranlarının yer aldığı kısım bulunmaktadır Bu bölüm ahşaptan yapılmıştır

Anadolu Saat Kuleleri hakkında araştırma yapan DoçDrHakkı Acun bu saat kulesinin kitabesinin Tokat Müzesi’nde olduğu söylentisinden yola çıkarak, kitabeyi müzede araştırmış ancak bulamamıştır Kulenin saat kadranları günümüze gelememiştir

Alıntı Yaparak Cevapla

Tokat Hakkında Bilgi

Eski 08-10-2012   #13
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tokat Hakkında Bilgi



Tokat Hanları


XVII yüzyılda Tokat’a gelen Evliya Çelebi on üç büyük handan söz etmiştir Bunun dışında da başka hanlar olduğunu, ancak bunların o kadar ünlü olmadığını ileri sürmüştür Tokat’ta han sayısının fazla oluşu ekonomik yönden şehrin ileri bir düzeyde olduğunu da göstermektedir Bu hanlardan yedi tanesi günümüze gelemeyerek yıkılmıştır Büyük olasılıkla da bu hanlar depremler sonucu ortadan kalmıştır


Taş Han (Merkez)

Kimin tarafından yaptırıldığı bilinmemekle beraber Vakıf kayıtlarında 1631 yılında yapıldığı belirtilmiştir XIX yüzyılda Evkaf Nezareti tarafından satılmış, sonra yeniden Evkaf Nezaretinin mülkiyetine geçmiş, daha sonra da Adliye Vekâletine satılmıştır Han bir süre de et ve sebze hali olarak kullanılmıştır XX yüzyılın sonlarında da Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından restore edilmiş, Vakıf Öğrenci Yurdu olarak kullanılmaktadır

Han, kesme taş ve tuğladan, kuzey-güney doğrultusunda dikdörtgen ve iki katlı olarak yapılmıştır Hanın ortasında büyük bir avlu bulunmaktadır Ayrıca girişte bir mescit ile 32 odaya yer verilmiştir Hanın ikinci katında avluya bakan revakların arkasında odalar sıralanmıştır Hanın toplam oda sayısı 112’dir Doğu yönündeki birinci katta revak bulunmamaktadır

Depremlerden ötürü zarar gören han, zaman zaman onarılmış avlu revaklarının, kemerlerin araları duvar örülerek kapatılmış ve bu nedenle de orijinalliğinden büyük ölçüde uzaklaşmıştır 1939 yılındaki depremde doğu yönündeki revak ve avludaki sundurmaların bir bölümü de yıkılmıştır

Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün yaptığı onarım sırasında buradaki sundurmalar kaldırılmış, üst kat revakları camlı ve kapalı mekânlar haline dönüştürülmüştür Hanın cephe görünümünde alt katta yuvarlak kemerli bölümler ve yuvarlak kemerli giriş kapısı, ikinci katta da dikdörtgen pencereler bulunmaktadır


Sulu Han (Merkez)

Bulunduğu sokaktan ötürü Sulu han ismi ile tanınmıştır Değişik zamanlarda yapılan onarımlar ve depremler nedeniyle de orijinalliğini büyük ölçüde yitirmiştir Büyük olasılıkla han XIX Yüzyılda yapılmıştır 1930 yılına kadar cezaevi olarak kullanılmış, 1957 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından restore edilerek öğrenci yurduna dönüştürülmüştür

Han kesme taş ve tuğladan iki katlı olarak yapılmıştır Dikdörtgen planlı olup, kuzey ve güneydeki dış duvarları dışa kapalıdır Giriş kapısı yuvarlak kemerlidir Avlu etrafında revak ve arkasında odalar sıralanmıştır



Yağcıoğlu Hanı (Merkez)

Tokat il merkezi, Sulu Sokak’ta bulunan bu hanın yapım tarihi ve banisi bilinmemektedir Han ile ilgili kitabe günümüze gelememiş, kaynaklarda da onunla ilgili yeterli bir bilgiye rastlanmamaktadır

Han moloz taş ve tuğladan iki katlı olarak dikdörtgen planlı olarak yapılmıştır Mimari üslubu Taş Han ile benzerlik göstermektedir Avlu etrafında revak ve odalardan meydana gelmiştir Hanın giriş kapısı kısa kenarındadır Han 1935 yılına kadar iyi bir durumda bulunuyordu 1939 depreminde hasar görmüştür 1935 yılında Tokat İtfaiyesi bu hanı kullanmış, 1985 yılında da yıktırılmıştır


Develik (Deveciler) Han (Merkez)

Ayrıca Vakıf kayıtlarında da yapımı ile ilgili bir bilgiye rastlanmamıştır Bununla beraber mimari üslubundan XV-XVI Yüzyıllarda yapıldığı sanılmaktadır

Han, kesme taş, moloz taş ve tuğladan iki katlı, dikdörtgen planlı olarak yapılmıştır Ortadaki dikdörtgen avlunun etrafında hanın odaları sıralanmıştır Yakın tarihlere kadar kalın çevre duvarları ayakta duran hanın diğer bölümleri depremlerden ötürü yıkılmıştır

Günümüzde han harap bir durumdadır Yalnızca kuzey cephesindeki giriş portali, demir kapısı iyi bir durumdadır




Paşa Han (Merkez)

Tokat il merkezinde, İvaz Paşa Mahallesi’nde, Sulu Sokak’ın sonunda bulunan bu han Sultan IMahmut döneminde Zararlızade Mehmet Paşa tarafından 1752 yılında yaptırılmıştır

Paşa Hanı kesme taştan yapılmış, dikdörtgen planlı bir yapıdır Yuvarlak kemerli giriş portalinden dikdörtgen planlı bir avluya girilmektedir Avlu içerisinde herhangi bir kalıntı günümüze gelemediğinden hanın planı hakkında bilgi yoktur Bugün şahıs mülkiyetinde bulunan hanın portali camekânla kapatılmış ve ticarethane haline dönüştürülmüştür Bu portal üzerinde iki hayvan figürü kabartma olarak işlenmiştir Bunlar zincirle selvi ağacına bağlanmış iki kaplan figürüdür


Sulu Sokak’taki Han (Merkez)

Tokat Gazi Osman Paşa Caddesi ile Sulu Sokak’ın başında bulunan bu hanın yapım tarihi ve banisi ile ilgili bilgi bulunmamaktadır Günümüze kısmen kapısı korunarak gelebilmiştir İç yapıları yıkılmış, depo olarak kullanılmaktadır

Alıntı Yaparak Cevapla

Tokat Hakkında Bilgi

Eski 08-10-2012   #14
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tokat Hakkında Bilgi



Tokat Mevlevihanesi ve Dergâhları


Tokat Mevlevihanesi (Merkez)

Yüzyılın ilk yarısında Sultan III Ahmet’in veziri Sülün Muslu Paşa yaptırmıştır

Evliya Çelebi bu Mevlevihane’den söz etmiştir:

“Mevlevihane gayet mamur olup yapanı merhum Süglün Muslu Paşa’dır ki Sultan Ahmet Han vezirlerinden olup, sadrazam olamamıştır Amma iri vücutlu, cömert bir zat olmakla Mevlana’nın ruhunu şad ve Mevlevi tariki fukarasının gönlünü hoş etmek için bir Mevlevihane yaptırmıştır ki, benzeri hiçbir memlekette yoktur Meğer İstanbul’daki Beşiktaş Mevlevihanesi ola Amma bunun vakıfları ondan pek fazla olmakla gayet mamurdur Semahane etrafında sema yapan fukaranın odalarının bütün pencereleri dört taraftaki çiçekli ve çimenli yerlere bakar Haftada iki gün mukabele olarak Mevlana ayini yapılır Güya ki Hüseyin Baykara fasılları olur Bilhassa Sızıltızâdeler adındaki neyzenleri vardır ki her biri kendi sanatının tekidir Gece ve gündüz bütün fukara ve ahbaplara nimeti boldur

Mevlevihane 3000 m2’lik bir alan üzerinde kurulmuş, şeyh dairesi, derviş hücreleri ve semahaneden meydana gelmiştir İkinci kattaki semahanenin girişi önüne ahşap sütunlu bir revak yerleştirilmiştir Semahanenin tavan göbeği dönemine ait güzel bir ağaç işçiliği göstermektedir Semahanenin çevresindeki ahşap sütunlar üzerini örten kubbeyi taşımaktadır Doğu tarafına da kadınlar mahfili yerleştirilmiştir Mevlevihane son zamanlarda yapılan onarımlarla orijinalliğinden kısmen uzaklaşmıştır


Halef Sultan Zaviyesi (Merkez)

Tokat Meydan Mahallesi’nde, Emniyet Müdürlüğü’nün arkasında, Gazi Osman Paşa Lisesi’nin yanında bulunan bu zaviyenin giriş kapısı üzerindeki kitabesinden öğrenildiğine göre; Sultan II Gıyaseddin Mesud zamanında, Selçuklu döneminde yaptırılmıştır Osmanlı döneminde de dergâh ve türbe olarak kullanılmıştır

Kitabe:

“Kâl Allahu tebâreke ve teâlâ selâmun âleykum tıptüm Fethullaha hâlidin ve kal el-Nebi aleyh’is selâm izâmete ibni âdem

İnkatâ’a amlahu ilâ’am sâlisin veledi Salih yed’uluhu ev ilmi yentefiu bihu ev sadakatu cariyetun Emere bi imâreti haza el-bukât Aş-şerifeti el-müsema

Dârül-ilmi ve’l ameli fi eyyam devlet is-Sultan el-azâm Gıyas el dünya ve el-din Ebu’l-feth Mes’ud bin Keykavus Halle de Allahu Mülkâhu ve eyyame devletu Meliket el-mu’zzamad hamided’ül-havakin

Azamet el-dünya ve el-din Selçuki huvând binti Kılıarslan eyyadel lahe devlet eha el-Ab du el-zaif el-muhtaç ilâ rahmeti lahi Halef bin Süleyman tekabel Allahu minhu fi seneti ahade ve tis’in ve sittemie

Bu kitabeden de anlaşılacağı üzere Halef Sultan Zaviyesi 1291-1292 yıllarında IIGıyaseddin Mesud ve Selçuki Havand tarafından mimar Halef bin Süleyman’a yaptırılmıştır

Moloz taştan, dış cephe köşeleri kesme taştan, kareye yakın dikdörtgen planlı yapılan zaviye mescit, türbe ve derviş hücrelerinden meydana gelmiştir Bu bölümlerin üzerini örten kubbeler tuğla ile örülmüştür Giriş kapısından iki kubbeli odaya geçilmektedir Albert Gabriel bunlardan büyük olanının toplantı odası, diğerinin de dervişlere ait olduğunu ileri sürmüştür

Zaviyenin güney ve doğu cephelerindeki giriş kapıları dışarıya doğru çıkıntılıdır Bu çıkıntılar aynı zamanda mekânları genişletmek için uygulanmıştır İlk yapım planını günümüze kadar koruyan zaviyenin batı cephesinin kuzeyinde kırmızı ve beyaz renkli taşlardan yapılmış bir taç kapı daha bulunmaktadır Zaviyenin asıl giriş kapısı yuvarlak kemerli ve iki renkli yedi taş bloğunun birbirine geçmesi ile oluşturulmuştur

Zaviyenin batı cephesinde ikisi büyük biri küçük üç penceresi bulunmaktadır Bu pencerelerden biri mescide, ikisi de türbeye açılmaktadır Mescide açılan pencerenin üzeri sivri kemerlidir Bu kemerin üzerine Selçuklu sülüsü ile bir Ayeti Kerime yazılmıştır:

“Kal Allahu tebâreke ve Teala ve İnne el-mesâcide
Lil-lahi fela ted’ü ama Allahü ahad

Türbeye penceresi de mescit penceresinin bir benzeridir Üzerindeki mermer kitabeye Besmele ile Ayet’el Kürsi yazılmıştır

Zaviyenin giriş kapısından sonra dikdörtgen bir giriş holü bulunmaktadır Bu odadan dört ayrı odaya geçilmektedir Bunlardan biri semahanedir Giriş holünün güneyinde kare planlı mescit bulunmaktadır ve yanında da türbe vardır Türbe mescitten daha büyük ölçüde olup, duvarları ve pencerelerinin dış yüzlerine Besmele ve Ayet’el Kürsi’ler yazılmıştır

Zaviyenin semahanesi yapının en büyük mekânı olup, bütün yapıların merkezi konumundadır Üzeri beşik tonoz ve buna bitişik kare bir mekân kubbelidir Böylece iki mekânın birleştirilmesi ile geniş bir mekân elde edilmiştir

Yapı 1949 yılında sel baskını sırasında harap olmuş ve uzun süre moloz ve toprak altında kalmıştır Büyük kubbesi kısmen yıkılmış olup, portali iyi bir durumda günümüze gelebilmiştir



Sümbül Baba Zaviyesi (Merkez)

Tokat Gazi Osman Paşa Caddesi’nde bulunan bu dergâh, Muinüddin Pervane’nin kızı Safiyeddin’in bağışladığı bir köle olan Hacı Sümbül tarafından 1292 yılında yaptırılmıştır Bunu belirten Selçuklu sülüsü ile yazılı kitabesinde Sultan II Mesut zamanında yapılan bu dergâhın mescit ve türbe bölümlerinin olduğu da belirtilmiştir

Evliya Çelebi, Sümbül Baba’nın Hacı Bayram-ı Veli’nin öğrencisi ve Hacı Bektaş-ı Veli’nin de halifesi olduğunu yazmıştır

Kesme ve moloz taştan yapılan bu dergâh Selçuklu mimarisinde çok az görülen simetrik olmayan bir yapı örneğidir Giriş kapısı son derece gösterişlidir Mavi renkli mermerlerden yapılmış, stalaktitli bir bordür portalin çevresini kuşatmaktadır Bu bordür içerisinde kenger yaprakları ve çeşitli rölyefler dikkati çekmektedir Bu kapıdan biri kubbeli ders verilen mekân olmak üzere iki bölüme girilmektedir Ayrıca dergâh içerisinde üzeri kubbeli Sümbül Baba’nın türbesi bulunmaktadır

Günümüze portal dışında oldukça harap durumda gelmiştir


Abdülmuttalip Zaviyesi (Merkez)

Tokat Mahmut Paşa Mahallesi’nde, Soğukpınar yolu üzerindeki bu zaviye, İlhanlı dönemi hükümdarlarından Abu Sait zamanında Abdullah bin-i Muhyi tarafından 1318 yılında yaptırılmıştır Bu nedenle de zaviye Ahi Muhyettin ismi ile de tanınmaktadır

Giriş kapısı üzerinde mermerden yapılmış üç satırlık iki kitabesi bulunmaktadır Bunlardan birisinde Ahi Muhyeddin’in sağ olduğu, ikinci kitabede ise aynı yıl içerisinde öldüğü anlaşılmaktadır

Zaviye moloz ve kesme taştan yapılmış olup, üzeri kubbe ile örtülmüştür


Çöreğibüyük Tekkesi (Niksar)

Giriş portaline dayanılarak bu yapının XIV yüzyılda yapıldığı ileri sürülmüştür

Günümüzde cami olarak kullanılan bu dergâh 1857 yılında portal dışında tamamen yenilenmiştir

Niksar’daki planı bilinen ilk zaviye olmasıyla da önem kazanan bu yapı ortada bir avlu olmak üzere üç eyvan ve köşe odalarından meydana gelmiştir Bu plan şekli Gazneli Karahanlı ve Büyük Selçuklu devirlerinden beri uygulanan bir yapı tipidir Giriş portali beden duvarı boyunca yükselmektedir Portalin üç yanını kuşatan dört bordürlü palmet motifli bir kuşak çevirmektedir Bundan sonraki giriş geçmeli taşlarla örülmüş basık kemerlidir Kemerlerin köşelerine birer tane altı köşeli yıldızlar yerleştirilmiştir

Günümüze gelemeyen kitabenin yerinde ön ayaklarını kıvırarak oturmuş, başını geriye çevirmiş bir geyik figürü işlenmiştir

Bunun dışında Niksar’da günümüze gelebilen başka dergâh bulunmamaktadır Ancak Niksar’da Ahi Pehlivan, Ahi Nehçuvan, Ahi Şahin, Haneman, Hankâh, Kalenderhane, Melik Danişmend Gazi, Mevlevihane, Nuraddin Halife, Sunguriye ve Şeyh Yakup Zaviyelerinin olduğu kaynaklardan öğrenilmektedir

Alıntı Yaparak Cevapla

Tokat Hakkında Bilgi

Eski 08-10-2012   #15
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tokat Hakkında Bilgi



Tokat Hatuniye Külliyesi


Beyazıt annesi Gülbahar hatun için 1484 yılında cami, medrese, imaret ve sonradan da bunlara eklenen hazire ile birlikte bir yapı topluluğu olarak yaptırmıştır Tokat’ın Osmanlı dönemine ait en erken tarihli yapısı olduğu kadar il merkezinde en geniş alanı kaplayan bir yapı topluluğudur XVII Yüzyılda bir ticaret ve konaklama merkezi olan Tokat’ta bu yapı topluluğu aynı zamanda sosyal bir merkez olması ile de önem kazanmıştır

Sultan II Beyazıt aynı zamanda bu yapı topluluğu ile ilgili olarak 21 Zilhicce 898 (4 Eylül 1493) tarihli bir de vakfiye düzenlemiştir Bu vakfiyede de yapı topluluğunun cami, medrese, matbah (mutfak), mahzen, kiler, yemekhane, odunluk, ahır ve helâdan meydana geldiğini belirtmiştir Yapı topluluğundan cami 1939 ve 1493 yıllarında depremden hasar görmüş, 1953 ve 1955 yıllarında da onarılmıştır

Cami:
Külliyenin merkezini oluşturan cami, halk arasında “Meydan”, “Zincirli”, “Hatuniye” ve Gülbahar Hatun” isimleri ile de tanınmıştır Evliya Çelebi bu camiden, Pazar Meydanındaki Zincirli Cami olarak söz etmiştir

Cami plan şekli olarak da zaviyeli, ters T, tabhaneli camiler grubundandır Kesme taştan yapılan bu caminin son cemaat yeri yuvarlak kemerlerle birbirine bağlanmış altı yuvarlak sütunun oluşturduğu beş bölümlüdür Her bölümün üzeri de birer kubbe ile örtülüdür İbadet mekânının giriş kapısı üzerinde h890 (1484) tarihli caminin yapım kitabesi bulunmaktadır Giriş kapısı mukarnas kavsaralı olup silmelerle hareketlendirilmiştir Dikdörtgen söveli kapının mermerden kilit taşları iki renklidir Giriş nişinin iki yanına birer mihrabiye yerleştirilmiştir

Kubbeye pandantiflerle geçilmektedir İbadet mekânının doğu ve batısındaki küçük kapılarla yan kanatlara geçilmektedir Yan bölümlerin içerisinde ocak ve duvar nişleri bulunmaktadır ve üzerleri kubbe ile örtülüdür

Mihrap mermerden, minber ise ahşaptan yapılmıştır Girişin yanından çıkılan bir merdivenle de ikinci kattaki kadınlar mahfiline ulaşılmaktadır Caminin kesme taştan sekiz cepheli kaide üzerinde, çokgen gövdeli, altı stalaktitli tek şerefeli minaresi bulunmaktadır

Caminin avlusunda bir de şadırvan bulunmaktadır

Medrese:
Yapı topluluğunun medresesi günümüze ulaşamamıştır Kaynaklarda bu medreseden “Hatuniye”, “Sultan”, “Gülbahar” ve Meydan” medresesi olarak söz edilmektedir Tokat’ın en önemli medreselerinden biri olup, Evliya Çelebi bu medreseden “…kubbenin ortası açık olup, yerde bir dikdörtgen havuzu vardır” diye söz etmiştir

Medresenin caminin kuzeyinde “U” şeklinde planı vardı Avlu etrafında revakların arkasında medrese hücreleri sıralanmıştı Bu yapı kesme taştan ve tek katlı olarak yapılmıştı

İmaret:
Hatuniye Camisi’nin doğusunda bulunan imaret, yapı topluluğu ile birlikte 1484 yılında yapılmıştır Günümüze yalnızca temel kalıntılarının bir kısmı gelebilmiştir Ancak bu kalıntılardan da tam planını çıkarmak mümkün olamamıştır

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.