Osmanlı Ordusunu Ayakta Tutan 3 Unsur

Eski 09-02-2009   #1
GöKKuŞaĞı
Varsayılan

Osmanlı Ordusunu Ayakta Tutan 3 Unsur





Osmanlı ordusunu yakından tanıma fırsatı bulmuş yabancılar, sefirler ve komutanlar, yenilmezliğin nedenini üç unsura bağlamışlar, bu özelliklere dikkat çekmişler

Düşmanlarının bile hayran olduğu ordu!

Adı, tarihteki büyük kumandanlar arasında anılan Napolyon Bonapart'a, Saint Helena adasında hapiste bulunduğu sırada "Kimler büyük adamdır?" diye sormaları üzerine, o, Fatih Sultan Mehmed'i kastederek: "Büyüklükte ben onun çırağı bile olamam 'Neden?' derseniz, bana pek acı gelen bir gerçeği açıklamam icap eder ki, o da şudur: Ben kılıçla fethettiğim yerleri, hayatta iken geri vermiş bir bedbahtım O ise, fethettiği yerleri nesilden nesile intikal ettirmenin sırrına ermiş bir bahtiyardır" demiştir

13 yüzyılın sonlarında tarih sahnesine çıkan Osmanlı Devleti'nin sınırları, 16 ve 17 asırlarda en geniş hâline ulaşmıştı Batı cephesi Trieste ile Viyana'da, kuzey cephesi Polonya'nın bitişiğindeydi Karadeniz ile Azak Denizi birer Osmanlı gölü hâline gelmişti 1475'ten 1768'e kadar Osmanlı İmparatorluğu ile ona bağlı devletlerden başka hiçbir devletin bu denizlerde kıyısı yoktur

Kafkasya'nın batısı gibi, Asya'nın batısında Dicle ve Fırat nehirlerinin yatakları da İran Körfezi'ne kadar Osmanlı idaresi altındaydı Osmanlı, Suriye'yi de en geniş coğrafî mânâsıyla elinde tutuyordu

Arabistan'ın batısı bütünüyle en güneydeki Yemen'i içine alacak şekilde Osmanlı idaresindeydi ki, bu da Osmanlı'ya Hint Okyanusu'nda hâkimiyet sağlıyordu Aynı şekilde, Kuzey Afrika da Mısır'dan en batıdaki Fas'ın doğu sınırına kadar Osmanlı toprağıydı Böylesine büyük bir devletin uzun ömürlü olmasında, kaynağını mânevî değerlerden alan bazı hususlar vardır ki, bunların bilinmesi yeni yetişmekte olan nesillere ufuk açacaktır

• Osmanlı ordusunu ayakta tutan üç unsur neydi?

İtaat, intizam ve temizlik

Osmanlı ordusunun muvaffakiyete ulaşmasında en mühim hususiyet; âmirlere itaat, nizam ve temizlik kısaca iç ve dış disiplindir Osmanlı ordusunu yakından tanıma fırsatı bulmuş yabancılar, sefirler ve komutanlar, onun bu hususiyetine dikkatleri çekmişlerdir Meselâ, Avusturya'nın İstanbul Büyükelçisi Busbecq, Kanunî'nin Amasya ordugâhını şöyle tasvir eder:

"Bu muazzam kalabalık içinde medhe değer görünen nokta, sessizlik ve disiplindir Hiçbir bağrışma ve uğultu yoktur Hâlbuki alelâde kalabalıklarda böyle şeyler eksik olmaz Herkes kendisine tayin edilen noktada rahatça duruyordu Paşalar, sancak ve alay beyleri, yüzbaşılar ve daha küçük Türk subayları yerlerine oturmuşlardı Alelâde neferler ayakta idi

En çok göze çarpan topluluk, sayıları birkaç bine erişen yeniçerilerdi Bunlar, diğer birliklerden ayrı bir yerde uzun bir saf hâlinde duruyorlardı O kadar sessizdiler ki, benden çok uzakta bulunmadıkları hâlde, acaba canlı insanlar mıdır, yoksa birer heykel midirler diye tereddüt ediyordum Bu mevkiden ayrıldığım zaman, hoş bir manzara göründü Sultan'ın hassa alayı, atlar üzerinde, yerlerine dönüyordu Atlar gayet güzel ve yüksek olmalarının yanında, gayet bakımlı ve süslü idi"

Georg von Mühlenbach başka bir yazısında Osmanlı ordusu ile alâkalı şunları söyler:

"Orduda düzen tek kelimeyle fevkalâdedir Fikrimce bu nizam, içki yasağı ile sağlanmaktadır İçki yasağı, Türk askerini itaatkâr, uyanık ve kanaatkâr yapmıştır Ordugâhta en küçük bir gürültü ve münakaşa duymak mümkün değildir Halk, ordularının geçişi sırasında en ufak bir endişe hissetmez Ordu, geçtiği yerde her şeyi peşin para ile satın alır; hanlarda geceleyen asker, parasını öder

Türk ordugâhına, kızlarına tecavüz edildiği için şikâyete gelen anneler görmek mümkün değildir Malının asker tarafından yağma edildiğini, hoş olmayan herhangi bir muameleye muhatap olduğunu söyleyerek şikâyete gelen de yoktur Zîrâ böyle şeyler olmaz

Bu anlayış, Türk ordusunu muzaffer kılmış ve devletini muntazam şekilde büyütmüştür Biz Hristiyanların ordularında ise şarap, Türk ordusunda görülenlerin tamamen aksini husule getirir

Türkler bunu çok iyi bilmekte ve değerlendirmektedir Ordugâhlarına şarap girmemesi için her türlü tedbiri alırlar İki üç gün önce bir konağa vasıl olduk, bu konakta meyhaneler vardı, ordu orada bulunduğu müddetçe meyhaneler kapatıldığı gibi, her türlü şarap alışverişi de yasak edildi"

Osmanlı ordusunun harp gücünü Mareşal Montecuccoli, birçok Batı diline çevrilerek klâsik olmuş Tabiye isimli kitapta şöyle anlatıyor: "Osmanlı Devleti o derecede kudretli ve kuvvetlidir ki, çok sayıda, mükemmel eğitim görmüş askerlerden müteşekkil ordusu, her an harbe hazırdır İstenildiği anda yürüyüşe geçebilen bu ordu, her zaman emre âmadedir

Ordunun yürüyüşe başladığını daha düşman öğrenmeden Türk ordusu, muharebe sahasına girmiştir 1660 yılında gemilere manda ve öküzleri koşup Tuna yoluyla Belgrat'a, Osiyek'e, Budapeşte'ye Türklerin çektirdikleri gemiler ve taşıdıkları yiyecek ve ağırlıklar tarif edilemez, akıl almaz Gerek ordu yürüyüşünü, gerekse ağırlık naklini Osmanlılar, bütün hileleri kullanarak saklarlar

Düşman casuslarına dâima ters hedef verirler Her seferindeki hileleri de, bir öncekinden farklıdır Nitekim herkesi Venedik seferi yapacaklarına inandırıp birden Transilvanya'da görünen Türk ordusu, şaşkınlık doğurmuştur Malta'ya gideceklerini yayıp Girit'e sefer etmeleri de böyledir Savaştan çok önce vaktiyle tedarik görmek, Romalılarda usul ve kaide idi Osmanlılar, başlangıçlarından itibaren Romalıların bu usul ve kaidesini aynen tatbik etmişlerdir Osmanlı ordusundaki her çeşit san'at erbabı işçinin sayısı, şaşılacak kadar çoktur

Kılavuzları ve casusları da çoktur Ordunun büyük ağırlıkları ve topları bulunduğu için nakliyeye ehemmiyet verilir Diğer milletlerin tahammül edemedikleri, takat getiremedikleri meşakkatlere Türk ordusu alışıktır Çok iyi siper ve tabya yaparlar Ordunun yürüyüşü fevkalâde sür'atlidir Bizde 'Türk'te ayak kurşundan ve el demirdendir' atasözü meşhurdur Türk askeri cesurdur"Aslında Montecuccoli'nin bu sözleri Osmanlı ordusunun, Hz Peygamber'in (sallAllahü aleyhi ve sellem) savaş stratejilerini ehemmiyetle benimseyip tatbik ettiğini göstermektedir

ise, Osmanlı ordusunu ve karargâhını şöyle tasvir eder: "İlk dikkat ettiğim husus, muhtelif teşkilâta mensup Türk askerlerinin, kendi karargâhları içinden hârice çıkmamaları idi Bizim karargâhlarda cereyan eden işleri bilenler, buna inanmakta zorluk çekerler Fakat gerçek şu ki, her tarafta tam bir sükûnet ve sessizlik hüküm sürüyordu Kat'iyen kavga ve münakaşaya tesadüf edilmiyordu

Hiçbir zorlama ve şiddet harekâtı görülmüyordu Sarhoşluktan yahut kafa kızgınlığından ileri gelen yüksek sesler bile yoktu Bundan başka, her taraf tertemizdi Gübre yığınları, süprüntüler görülmüyordu Göze yahut buruna fena gelecek hiçbir şeye tesadüf etmedim Bu gibi şeyleri Türkler yakıyorlar yahut uzağa götürüyorlar Neferler de büyük bir çukur açarak, pislikleri oraya gömüyorlar ve karargâhı tertemiz tutuyorlar Bizim askerimiz arasında olduğu gibi hiçbir tarafta bir sarhoşluk, cünbüş yahut kumar gibi şeylere tesadüf edemezsiniz Türkler kâğıt ve zar oyununu bilmezler"

Fransız yazarı Montaine

Kaynak: Sızıntı Degisi

__________________
Bıçak soksan gölgeme, Sıcacık kanım damlar
Girde bak bir ülkeme: Başsız başsız adamlar
NFK





GaLiBa Bu GeCe YaĞMuRDa GöKKuŞaĞı MiSali
GüLeRKeN aĞLaMaNıN ZaMaNı
Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »
Konu Araçları Bu Konuda Ara
Bu Konuda Ara:

Gelişmiş Arama
Görünüm Modları


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.