Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Psikoloji / Sosyoloji / Felsefe

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
alanı, biyografi, biyografisi, filozof, filozoflar, paylaşım

Filozoflar ( Biyografi ) '' Filozof Biyografisi Paylaşım Alanı ''

Eski 08-23-2012   #31
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Filozoflar ( Biyografi ) '' Filozof Biyografisi Paylaşım Alanı ''



İskenderiyeli Philon

[Yahudi Philon] (MÖ 15/10 - MS 45/50) Yahudi filozofu Helenstik Yahudiliğin en önemli temsilcilerinden biri olan Philon, vahye dayalı iman ile felsefi düşünce arasında bir birleşim deneyen ilk düşünür olarak felsefe tarihinde önemli bir yeri vardır Yahudi tarihçi İosephos (MS I yüzyıl) Philon'un soylu bir aileden geldiğini söyler İskenderiye'deki diğer Yahudiler gibi Philon'da bir Yunan gymnasion'unda öğrenim görmüş olmalıdır Tümünü Yunanca kaleme aldığı yapıtlarında çok sayıda Yunan yazarından, özellikle manzum oyun ve destan şairlerinden söz eder; Yunan retorik okullarının tekniklerini kullanır ve gymnasionları över

Öte yandan yapıtları, kendini tam anlamıyla dindar bir Yahudi saydığını gösteren ipuçları içerir 39 ya da 40 yaşlarında İskenderiye'de Yahudilere karşı düzenlenen bir soykırımdan sonra, Ptolemaios döneminde güvence altına alınan ve İmparator Augustus'un onayladığı Yahudi haklarını geri vermesini istemek için İmparator Caligula'ya giden bir heyete başkanlık eder

Philon'un felsefi görüşleri özelikle Platon, Aristoteles, Yeni Pythagorasçılar, Kinikler ve Stoacılar'ın etkisi altında gelişmiştir Temel felsefi yaklaşımı Platon'a yakındır Ama, kozmoloji ve etik gibi konularda özellikle Aristoteles'e çok şey borçludur Öte yandan Yeni Pythagorasçılar'dan, sayıların özellikle de yedi sayısının mistik anlamı ve ölümsüzlüğe hazırlık olarak öz disiplinli bir yaşam sürdürmekle ilgili görüşlerini almıştır Kinikler de eleştiri yöntemleriyle, Philon'un görüşlerini açıklama biçimi üzerinde etkili olmuştur

Başka okullara oranla Stoacılar'ın terminolojisini daha sık kullanmakla birlikte; bu okulun düşüncelerini de eleştirdi tanrının varlığının bilinebilirliği ile özünün bilinemezliği arasındaki ayrımı ilk kez vurguladı O dönemde geçerli olan Yunan felsefi düşüncesinin, doğanın değişmez yasalarına bağımlı evrensel kayra anlayışına karşı, doğa yasalarını geçersiz kılabilen bireysel kayra anlayışını savundu

Platonculuğun maddenin öncesizliği kuramını reddetmedi, ama bu maddenin de yaratılmış olduğunu ileri sürdü Yahudi ilahiyatına ilişkin görüşlerini de Platon'un idea öğretisiyle özgün bir biçimde uzlaştırdı İdeaların Tanrının öncesiz ve sonrasız düşünceleri olduğunu, Tanrının bunları dünyayı yaratmadan önce gerçek varlıklar olarak yarattığını öne sürdü


Alıntı Yaparak Cevapla

Filozoflar ( Biyografi ) '' Filozof Biyografisi Paylaşım Alanı ''

Eski 08-23-2012   #32
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Filozoflar ( Biyografi ) '' Filozof Biyografisi Paylaşım Alanı ''



Platon (Eflatun)
Yunan filozofudur Sokrates'in öğrencilerindendir Sokrates ölüm cezasına çarpılınca (MÖ 399) Atina'dan ayrılan Platon (MÖ 429-347), Mısır ve Güney İtalya'ya yolculuklar yaptıktan sonra Dionysos I'in kayınbiraderi Dion tarafından Syrakusai'e çağrıldı Bir süre sonra Atina'da kendi felsefe okulunu (Akademia) kurup Dionysos I'in ölümünden (MÖ 367) sonra yeniden Syrakusai'e giderek, Dionysos II'yi bir "düşünür-kral" olarak yetiştirmeye çalıştı

MÖ 361'de üçüncü kez Syrakusai'e gidip genç kralla antlaşmazlığa düştüğü için kısa bir süre cezaevine kapatıldıktan sonra Atina'ya döndü Ölürken akademisini yeğenine bıraktı

Platon'un yapıtları 35 söyleşiden (diyaloglar) oluşur Platon, matematik prensiplere hayrandı O, diğer konuların da matematik prensiplere dayandırılmasını istiyor, matematiğin bir kesinlik ölçüsü olduğuna inanıyordu Matematik, felsefe için bir giriş idi O bakımdan Platon, Akademia'nın kapısına "Geometri bilmeyen buradan içeri girmesin" diye yazdırmıştır

Platon felsefesi, akılcılık ve spiritüalizmin temalarından esinlenerek bu iki felsefe akımının bir tür bileşimini oluşturmuştur Gerçeği araştırmak için Sokrates'in soru yanıt yöntemini felsefenin bütün alanlarına yayan Platon'a göre, anlaşılabilir bir dünyada idealar, gerçek varlığı oluşturur; sezgilenen her şey, bu ideaların birer eksik ve değişken yansımasıdır

Platon, gerçekliği iki bölüme ayırmıştır Birinci bölüm, duyular dünyasıdır Bu dünya hakkındaki yaklaşık ve mükemmel olmayan bilgilerimizi, beş duyumuzu kullanarak edinebiliriz Duyular dünyasındaki her şey için "her şeyin değiştiği" ve hiç bir şeyin sonsuza dek var olmadığı gerçeği geçerlidir Duyular dünyasında hiç bir şey var değildir; burada bir şeyler ortaya çıkar ve sonra ortadan kaybolur İkinci bölüm idealar dünyasıdır Aklımızı kullanarak bu dünya hakkında kesin bilgilere ulaşabiliriz İdealar dünyası, duyularla algılanamaz Buna karşılık idealar (ya da biçimler) mutlak ve değişmezdir

Platon, insanların ikiye ayrılmış yaratıklar olduğunu düşünür "Değişen" bir vücudumuz vardır Vücudumuz, duyular dünyasına bağımlıdır ve bu dünyadaki diğer şeylerin kaderini paylaşır Tüm duyularımız vücudumuza bağlıdır ve dolayısıyla güvenilmezdir Ancak bizim bir de ölümsüz bir ruhumuz vardır ki bu ruh, aklın yuvasıdır Ruh, maddesel olmadığı için idealar dünyasına girebilir Platon daha da ileriye giderek, ruhun bir vücuda yerleşmeden önce de var olduğunu ve ruhun önce idealar dünyasında var olduğunu söylüyordu

Platon'a göre anlaşılabilir dünyayı topluca kavramayı sağlayan yüce bilgi, diyalektiktir İdealar, birbirinden ayrı gerçeklikler değil, aynı ile başkanın, bir ile çokun, son ile sonsuzun karışmasından oluşan karışımlardır Dolayısıyla, idea ve anlaşılabilir gerçek de birer karışımdır

Platon'a göre insan vücudu üçe ayrılır: baş, göğüs ve karın Bu bölümlerin her biri ruhsal bir erdeme karşılık gelir Baş akla, göğüs isteme, karın da haz ya da arzuya karşılık gelir Bu üç ruhsal yeti, bir ideale ya da bir değere bağlanabilir Akıl, bilgeliğe ulaşmaya çalışır; istek cesaret gösterir; arzu da insanın ölçülü olması için denetlenir İnsanın bu üç bölümü bir bütün içerisinde hareket etmeye başladığı zaman uyumlu ya da "bütünlüklü" bir insan ortaya çıkar

Platon, "Devlet" adlı diyaloğunda "ideal devlet"i anlatır Burada anlatılan örnek bir devlet ya da "ütopik" bir devlettir Platon, bu devletin filozoflar tarafından yönetilmesi gerektiğini söyler Platon, tıpkı bir insan vücudu gibi yaratılmış bir devlet düşünür Bu devlet aynı şekilde üçe bölünmüştür Vücudun "başı", "göğsü" ve "karnı" olduğu gibi devletin de yöneticileri, bekçileri (veya askerleri) ve ticaretle uğraşanları (bunlara zanaatkârlar ve köylülerde dahildir) vardır Ona göre sağlıklı ve uyumlu bir insan nasıl dengeli ve ılımlı ise, "adil" bir devlet de herkesin bütün içindeki yerini bilmesiyle ortaya çıkar

Platon'un felsefesinde genel olarak geçerli olduğu gibi, onun devlet felsefesi de rasyonalizmden etkilenir İyi bir devlet yaratmanın yolu, bu devletin mantıkla yönetilmesinden geçer Başın vücudu yönetmesi gibi toplumu yönetenler de filozoflar olmalıdır

Platon, kadınların da erkekler gibi yönetici olabileceklerini söylüyordu Bunun da nedeni, yöneticilerin siteyi yönetmesinin tam da akılla mümkün olmasıydı Kadınlar da erkekler gibi aynı mantığa sahipti Kadınları yetiştirmeyen bir devletin yalnızca sağ kolunu çalıştırıp güçlendiren bir insana benzediğini söyler

Platon, aile ve özel mülkiyeti de reddediyor, bunların devleti yönetenler ve koruyanlar tarafından idare edilmesini savunuyordu Görüşleriyle Plotinus'u ve Hıristiyan din bilimcileri etkilemiş olan Platon'un başlıca söyleşileri arasında Devlet, Şölen, Phaidon, Gorgias, Protagoras sayılabilir

Alıntı Yaparak Cevapla

Filozoflar ( Biyografi ) '' Filozof Biyografisi Paylaşım Alanı ''

Eski 08-23-2012   #33
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Filozoflar ( Biyografi ) '' Filozof Biyografisi Paylaşım Alanı ''



Seneca
(MÖ 4 - MS 65) Romalı filozof, devlet adamı, hatip ve tragedya yazarı MS I yüzyılın ortalarında Roma'nın en önde gelen düşünce adamı ve Neron'un saltanatının ilk döneminde imparatorluk politikasına yol veren kişilerden biriydi İspanya'nın Cordoba kentinde doğan Seneca varlıklı bir ailenin oğluydu Babası Lucius Annaeus Seneca (Yaşlı) Roma'nın ünlü retorik öğretmenlerinden biriydi Lucius çocukken Roma'ya gönderilerek orada hitabet eğitimi aldı ve Stoacılık ile çileci Yeni Pythagorasçılığı kaynaştıran Sextii okulunda felsefe okudu

MS 41 yılında imparator Cladius Seneca'yı Korsika'ya sürgüne yolladı Seneca orada, doğa bilimleri ve felsefe üzerine çalıştı ve Consalationes (Avutmalar) başlıklı üç inceleme yazdı 49 yılında imparatorun karısı Agrippa'nın etkisiyle Roma'ya geri çağrıldı Burada varlıklı bir kadınla evlenerek güçlü bir çevre edindi Ayrıca, geleceğin imparatoru Nero'nun özel öğretmeni oldu 54 yılında Claudius'un öldürülmesi Seneca ve Burrus'u güçlendirdi Nero'nun Seneca tarafından hazırlanan halk önündeki ilk konuşması, Senato'ya bağımsız karar verme yetkisi tanıyor ve azatlı kölelerin etkisine son vermeyi vaat ediyordu

Seneca ve Burrus taşralı olmalarına karşın Roma'nın karşı karşıya olduğu sorunları iyi kavramışlardı Bu sorunları çözmek amacıyla bir dizi mali ve adli reformlar başlattılar, kölelere karşı da daha insani bir politika geliştirdiler Burus'un 62 yılında ölmesinden sonra Seneca da görevden çekildi 65 yılında düşmanları Seneca'yı Gaius Calpurnius Piso'nun Nero'ya karşı düzenlediği komploya katılmakla suçladılar Bunun üzerine Seneca Nero'nun buyruğuna uyarak kendini öldürdü

Seneca'nın günümüze ulaşan yapıtları arasında Apocolocyntosis divi Claudi'nin (Seçme Epigramlar ve İmparator Claudius'un Kabaklaşması) ayrı bir yeri vardır Zekice yazılmış yapıt, imparator Claudius'un tanrılaştırılması üzerine acımasız bir siyasl yergidir Seneca'nın felsefi yapıtları ise, MÖ II yüzyılda Rodoslu Panaitios tarafından Roma'ya uyarlanan ve MÖ I yüzyılda Poseidonios'un geliştirdiği

Orta Stoacılığın eklektik yorumlarını içerir Doğa bilimlerini konu alan Naturales Quaestiones de (Doğa İncelemleri) Poseidonios'un düşüncelerine dayanır Seneca'nın yapıtları arasında en iyi yazılmış ve ikna gücü en yüksek olanı, şair Lucilius'a hitaben yazılan Epistulae morales ad Lucilium'dur (Lucilius'a Ahlaki Mektuplar; 63-65) Seneca'nın monarşi ve görevleri üzerine görüşlerinin Antonius Pius (138-161), Marcus Aurelius (161-180) ve Commodus (177-192) dönemlerinin insancıl ve liberal havasına katkıda bulunduğu söylenebilir

Bu arada, Stoacılığın yayılması ve Seneca'nın görüşleriyla Hıristiyanlık arasında yakınlılar bulunması da Seneca'nın felsefesinin sonraki yıllarda canlı kalmasında etkili olmuş ve Seneca'nın yapıtları çeşitli antolojilere alınarak ortaçağ Latin kültürünün bir parçası haline gelmiştir Seneca'nın günümüze ulaşan 40 kitabı özgün olmayan, ama çok yönlü zihnin ürünleridir Bireysel, keskin, kısa ve özlü bir üslup taşıyan ve büyük bir dil ustalığının ürünleri olan bu yapıtlar 16-18 yüzyıllarda hem içerik, hem de üslup olarak yerel dillerde gelişen edebiyatlara, özellikle de denemelere, vaaz ve ahlak yazılarına örnek olmuş, Calvin, Montaigne ve Rousseae gibi yazarları etkilemiştir

Alıntı Yaparak Cevapla

Filozoflar ( Biyografi ) '' Filozof Biyografisi Paylaşım Alanı ''

Eski 08-23-2012   #34
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Filozoflar ( Biyografi ) '' Filozof Biyografisi Paylaşım Alanı ''



Sokrat (Sokrates)
(MÖ 469 - 399) Yunan filozofu Sokrates, Atina'da doğmuş olan ilk Yunan filozofudur Tek bir kelime yazmamış olmasına rağmen, Avrupa düşünce tarihine çok büyük etkisi olmuş kişilerden biridir Heykelci Sophroniskos'un oğlu olan, babası gibi heykelcilik öğrenip çok geçmeden kendini felsefeye adayan Sokrates, bir çok savaşta başarıyla savaştı

Siyasette de hızla yükselip meclis başkanlığı yaparken Argireuses adalarındaki savaşı yasaya aykırı olarak yargılatmak isteyen bir önergeye karşı çıktı Peloponnesos savaşları döneminde ve Atina'nın MÖ 404 yılında uğradığı bozgunu izleyen kargaşa yıllarında demokratlarda düşmanlık uyandıran genç soyluların arasına katılması üzerine, Meletos, Anytos ve Lykon'un açtıkları davada, yeni tanrılar getirerek gençleri baştan çıkarmakla suçlanıp ölüm cezasına çarpıldı Dostu Kriton'un kaçma önerisini geri çevirip dostlarının arasında, ruhun ölümsüzlüğü üzerine bir konuşma yaptıktan sonra baldıran zehri içerek intihar etti

Derslerini sözlü olarak verip hiç bir şey yazmadığı için felsefesi özellikle Platon'un, Ksenephon'un ve Aristoteles'in anlattıklarından tanınan Sokrates, "kendi kendini tanı" özdeyişinin felsefesinin temel kuralı olduğuna inanmış, "hiç bir şey bilmediğinden başka şey bilmediğini" söyleyip kişiyi bir tümevarım yöntemiyle peş peşe sorular sorarak ahlak kavramalarını tanımayı sağlayan tanımlar bulmaya yöneltmeyi amaç almış, her kişinin yaratılırken iyi yaratıldığını, kimsenin bile bile kötü olmadığını, her kötülüğün bilgi sanılan bir bilgisizlikten ileri geldiğini savunmuştur Sokrates "doğruyu bilen doğru davranır" diyor, doğru bilginin doğru eylemi gerçekleştireceğine inanıyordu

Sokrates'in uğraşındaki temel öğe, onun kimseye bir şey öğretme peşinde olmayışıdır O, tersine, konuştuğu insandan bir şeyler öğrenmek istediğini dile getirmiştir Zamanının çoğunu sokaklarda ve meydanlarda karşılaştığı insanlarla konuşarak geçirdiğini biliyoruz Kırlardaki ağaçlar bana bir şey öğretemez, demişti O genellikle konuşmanın başında soru sorardı Böylece hiç bir şey bilmiyormuş gibi yapardı

Konuşma sırasında genellikle karşısındaki kişinin kendi düşünce biçimindeki zayıflıkları görmesini sağlardı Sonunda konuştuğu kişinin bir köşeye sıkıştığı ve neyin doğru neyin yanlış olduğunu kendine itiraf etmek zorunda kaldığı olurdu Sokrates hiç bir şey bilmiyormuş gibi yaparak, insanları mantığını kullanmaya zorlardı Cahili "oynardı"- ya da olduğundan daha aptalmış gibi görünürdü Buna "Sokrates'ci İroni" denir

"Atina uyuşuk bir at Ben de onu uyandırıp canlandırmaya çalışan bir at sineğiyim," diyordu Sokrates hep içinde "tanrısal bir ses" olduğunu söylüyordu Romalı filozof Cicero şöyle diyordu: "(O) felsefeyi gökyüzünden Dünya'ya indirip şehirlerde barındırdı Felsefeyi evlere sokup insanları hayat ve töreler, iyilik ve kötülük üzerine düşünmeye zorladı"

Sokrates, Sofistler ile aynı dönemde yaşamış olmasına rağmen onlardan önemli bir noktada ayrılıyordu O kendini bir "Sofist", yani eğitimli ve bilge bir kişi olarak adlandırmıyordu Sofistlerin aksine, öğrettikleri için para almıyordu Hayır, Sokrates kendine kelimenin tam anlamı ile "filozof" diyordu "Philosophos"un kelime anlamı "bilgeliğe ulaşmaya çalışan kişi"dir Sokrates tek bir şey bildiğini söylüyordu, bu da hiç bir şey bilmediğiydi! Sokrates bilgimizin temelinin insan mantığı olduğuna inanıyordu ve İnsan mantığına bu denli güvenişi açısından kesin bir Akılcı idi

Alıntı Yaparak Cevapla

Filozoflar ( Biyografi ) '' Filozof Biyografisi Paylaşım Alanı ''

Eski 08-23-2012   #35
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Filozoflar ( Biyografi ) '' Filozof Biyografisi Paylaşım Alanı ''



Konfüçyüs
Çinli filozof (MÖ 551-479) Cizvit misyonerlerin, adını «Konfüçyüs» olarak Latinleştirdikleri Kung Fu Dzı, Çin kültürünü derinden etkilemiş bir felsefe ve politika öğretisinin yaratıcısıdır

«İyi insanlar» yetiştirmeyi amaçlayan bir küçük okulun kurucusuydu, felsefe öğretiyordu Ona göre erdem, soyaçekim yoluyla aktarılan bir nitelik değil, kişisel bir çabanın ürünüdür Bunun için, dürüst olmalı, çevresiyle ahenk içinde yaşamalı ve başkalarına güven göstermelidir Hareketlerine, davranışlarına ve duygularına hâkim olmak, atalarına saygı göstermek ve toplumun kurallarına uymak da gereklidir

Ahlâk Kuralları

Topraklarında düzenin kurulmasını arzulayan imparatorlar tarafından benimsenen Konfüçyüs ahlâkı, sonradan, gelenekçilikle eş anlam kazandı Bu niteliğiyle çoğu zaman törelere önem vermeyen bir öğreti sayılan Taoculuğa karşı çıkartıldı Gerçekte ise, bu iki düşünce, birbirleriyle çelişkili değil, birbirinin tamamlayıcısıdır: yüzyıllar boyunca Konfüçyüsçülük Çinlilerin toplum yaşamını yönetti, Taoculuk ise kişisel kaygılarına (özellikle dinsel) yön verdi

Çin Komünizmi ve Konfüçyüs

XX yy başlarından itibaren Çin devrimcileri, Konfüçyüsçülük ile de, onun tutucu yönleriyle de mücadeleye giriştiler Gene de, çağdaş Çin toplumunda devletin önemi ve ahlâkın oynadığı rol hakkındaki inançlar, bu eski ustanın felsefesini garip bir biçimde andırmaktadır Bu yüzden, 1974 başlarında, bir devrimci eleştiri akımı, Çin halkının düşüncesinden Konfüçyüsçülüğü kesinlikle silip atmağa girişti



Konfüçyüs ve öğrencileri, XIV yy Kore resmi Kendi evinde açtığı okulda eğitici ve sonradan Çin imparatorunun adalet bakanı ve danışmanı olarak Konfüçyüs, toplumsal ve siyasal reform düşüncelerini uygulama alanına koymağa çalıştı Deyişlerinden birine göre: «Eğer insan kendini yönetmeyi biliyorsa, devleti yönetmekte de hiç bir güçlükle karşılaşmaz demektir»

Alıntı Yaparak Cevapla

Filozoflar ( Biyografi ) '' Filozof Biyografisi Paylaşım Alanı ''

Eski 08-23-2012   #36
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Filozoflar ( Biyografi ) '' Filozof Biyografisi Paylaşım Alanı ''



Farabi

Ünlü Türk filozofu ve bilginidir (870-950) Türkistan'da Farab bölgesinde doğan Farabi'nin asıl adı Ebu Nasr Muhammet'tir Doğum yerinden dolayı Farabi adıyla anılır İlköğrenimini doğduğu yerde yapan Farabi yükseköğrenim görmek için Bağdat'a gitti

Zamanının ünlü bilginlerinden, bu arada bazı Hıristiyan filozoflarından mantık ve dilbilgisi dersleri aldı Elbette bunlardan önce ve bunlarla birlikte Arapça'yı da çok iyi öğrendi Eski Yunan filozoflarını, bu arada Aristoteles'i inceledi Zamanında yaygın bir ünü olmayan Farabi, ölümünden sonra batıda Ortaçağ Hıristiyan filozoflarının ilgisini çekti

Farabi daha çok metafizik üzerinde çalıştı, felsefeyle İslâm dini arasındaki ayrılıkları, uyuşmazlıkları, çelişmeleri mantık ilkelerine dayanarak gidermek amacı güttü Dini değişmez bir öz olarak aldı ve Aristoteles mantığının verilerini göz önünde tutarak, İslâm dinine felsefi bir nitelik kazandırmağa çalıştı Bu yüzden doğuda İslâm felsefesinin kurucusu sayılır Ona göre, dinle felsefe birbirinden ayrılamaz, felsefe dinin yardımcısıdır; din konuları dışında ve dine karşı bir felsefe olamaz

Bağdat'ta karışıklıklar çıkması üzerine Şam'a giden Farabi, orada 80 yaşında öldü Yüzden fazla eser yazan bilgin, kendinden sonra gelen İbni Sina ve İbni Rüşt gibi ünlü bilginleri büyük ölçüde etkilemiştir

Farabi'nin Aristotelesçi Ortaçağ filozofları üzerindeki etkisi, İbni Rüşt'e duyulan ilgiden ileri gelmiştir Batı kaynaklarında Latince bir adla (Alpharabius) anılan Farabi, kendinden önce ve sonra gelen İslâm filozofları arasında batının en çok başvurduğu kaynaklardan biridir Son zamanlarda, hemen bütün batı dillerinde, büyük Türk-İslâm filozofu üstüne araştırmalar, incelemeler yayımlandı

Başlıca eserleri: El-Medinetül Fazıla (Erdemli Toplum), El-Maani el-Akl (Aklın Anlamları), El-İhsa-ül-Ulûm (Bilimlerin Sayımı), Füsus-ül-Hikem (Hikmetlerin Özleri)

Alıntı Yaparak Cevapla

Filozoflar ( Biyografi ) '' Filozof Biyografisi Paylaşım Alanı ''

Eski 08-23-2012   #37
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Filozoflar ( Biyografi ) '' Filozof Biyografisi Paylaşım Alanı ''



Pisagor (Pythagoras)
(MÖ 570 - 496) Bizi Orphik dininin Tanrılar ve ruh konusundaki görüşlerinden çok, zamanındaki felsefe akımları üzerinde yaptığı etkiler ilgilendirir Bu etkileme gerçekten derin olmuştur Bu etkiyi, en belirgin biçimde, özellikle Pisagor (Pythagoras)'da buluruz Pisagor'un yaşamı ve kişiliği konusunda pek az şey biliyoruz

Bilgilerimiz yarı efsane biçimindedir Gerçi bugün elimizde Pisagor'un adını taşıyan bazı yapıtlar bulunmaktadır Fakat bunlar, Pisagor'un yapıtları olmayıp, özellikle MS aynı görüşü izleyenlerce yazılmış yapıtlardır Pisagor ile ilgili kesin birşey bilemeyişimiz, kişiliğinin gerek kendi sağlığında ve gerekse öldükten sonra bir efsane biçimine dönüşmüş olmasındandır

Nitekim onun ölümünden uzun zaman sonra, Milattan sonraki yüzyıllarda Pisagor'un kişiliği ve düşünceleri yeniden güncelleştirilerek dinî bir akımın temeli yapılmıştır

Pisagor'un yaşamıyla ilgili kesin bilgilerimiz şunlardır: Pisagor Sisam adasında doğmuştur Genç yaşında güney İtalya'ya göç etmiştir O sıralarda güney İtalya'da bakımlı ve zengin Yunan kolonileri bulunuyordu Pisagor güney İtalya kentlerinden bir koloni olan Kroton'da yerleşmiş ve burada tarikatını kurmuştur

Onun okulu Milet okuluna benzetilemez, onun kurmuş olduğu okul daha çok bir tarikattır, bir din cemaatidir Bu cemaat taraftarları belli bir yaşam biçimini garanti ederler Bunlar et yemez, keten elbise giyer ve kurban kanı sunmazlar, yani hayvan öldürmekten kaçınırlar Bu yasak, ruh göçü kuralı ile ilgilidir

Nedeni ise, kesilen hayvanın bu kılığa girmiş bir akraba ruhu olasılığı taşımasıdır Böylece bilmeyerek bir akrabanın kanına girilmemiş olunur Bununla birlikte cemaat üyelerinin kesinlikle dikkat etmeleri gereken birtakım ahlâk kuralları vardır Sözgelişi somut nazlardan olabildiğince kaçınmak, temiz ve namuslu bir yaşam sürmek, somut gereksinimlerden sakınarak ruhun bedene olan bağımlılığını önlemek gibi

Alıntı Yaparak Cevapla

Filozoflar ( Biyografi ) '' Filozof Biyografisi Paylaşım Alanı ''

Eski 08-23-2012   #38
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Filozoflar ( Biyografi ) '' Filozof Biyografisi Paylaşım Alanı ''



Heredot
(MÖ 484-424) Antik felsefenin ilk dönemi, her şeyden önce, bir doğa felsefesidir Bu dönemin felsefesi, öncelikle, nesneler evrenini tanımak ister Bunun için olacak, bu dönemde sorulan başlıca sorular şunlardır: Bu evrenin yapısı nasıldır? Bu nesneler evreninde ne tür olaylar ortaya çıkar?

Bu olayların ortaya çıkısını etkileyen şeyler nelerdir? Olayları doğuran sebepler, güçler nelerdir? Bu dönemde felsefe, insana ve onun tarihine ait konularla geçici olarak ilgilenilmiştir Nitekim Demokrit'ten kalan yazılardan yalnızca birinde insanlık tarihi konusu ele alınmıştır

Eski Yunan'da tarih ile ilgilenme çok eskilere kadar gider Yunan tarihçilerinin gerçek babası Heredot'tur Çeşitli geziler yapan Heredot, gittiği yerlerin insanları ve tarihleri ile ilgilenmiştir O, daha çok bir öykücüdür Dolaştığı yerlerde gördüklerini, kendisine anlatılanları aktarır ve bu yerlerin insanlarını, onların özelliklerini, tarihlerini tasvir eder Heredot'a bugüne kadar bir eleştiri yapılmamıştır, çünkü o yalnızca aktarmıştır

Alıntı Yaparak Cevapla

Filozoflar ( Biyografi ) '' Filozof Biyografisi Paylaşım Alanı ''

Eski 08-23-2012   #39
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Filozoflar ( Biyografi ) '' Filozof Biyografisi Paylaşım Alanı ''



Denis Diderot

Denis Diderot (5 Ekim, 1713 - 31 Temmuz, 1784), Fransız yazar ve filozoftu

Fransa'nın Champagne ilinin Langres kasabasında doğan Diderot, Aydınlanma Çağı'nın en önemli kişiliklerinden biri ve ünlü Ansiklopedi'nin (1772) baş editörüydü Onun önderliğinde Aydınlanma döneminde Batı Avrupa'da ülkeler arasında çekişmeler olsa da bilgi akışı yeni aydınların toplumlara kazandırılmasını sağlamıştır Ansiklopedi'nin 8-18 ciltleri, 1-7 ciltlerindeki bilgiler üzerine kiliseden aldığı tepki ile yasadışı olarak olarak basılmış, Filozofça Düşünceler isimli yapıtı da mahkeme kararınca yakılmıştır

Edebiyat alanında da birçok katkısı bulunan Diderot'nun başlıca özelliği romanları şekil ve içeriğinin yanı sıra, felsefi olarak da incelemesiydi Romantizm akımının öncüsü ve humanist olan Diderot; zengin kiliseler kontrolünde bir endüstri olarak gördüğü Hristiyanlık dinini reddetmiş ve birçok aşırı dincinin saldırılarına uğramıştır

Diderot 1784 yılında Fransa'da ölmüş, Saint-Roche Kilisesi'ne gömülmüştür

Kitapları

* Essai sur le mérite et la vertu (Haketme ve yeti üzerine), Shaftesbury tarafından yazılmış Diderot tarafından Fransızca'ya çevrilmiş ve notlandırılmıştır (1745)
* Pensées philosophiques (Felsefi Düşünceler, deneme (1746)
* La promenade du sceptique (Kuşkucu gezintiler), (1747)
* Les bijoux indiscrets, roman (1748)
* Lettre sur les aveugles à l'usage de ceux qui voient (Görenler için körler hakkında mektup), (1749)
* L'Encyclopédie (Ansiklopedi), (1750-1765)
* Lettre sur les sourds et muets (Sağır ve dilsizler hakkında mektup), (1751)
* Pensées sur l'interprétation de la nature (Doğanın yorumlanması üzerine düşünceler), deneme (1751)
* Le fils naturel (Doğanın çocuğu),(1757)
* Entretien sur le fils naturel (Doğanın çocuğu hakkında konuşma), (1757)
* Salons, critique d'art (Salonlar, sanat eleştirisi), (1759-1781)
* La Religieuse (Dindar kadın), roman (1760)
* Le neveu de Rameau (Rameau'nun yeğeni, diyalog (1761 ?)
* Lettre sur le commerce des livres (Kitapların ticareti hakkında mektup)(1763)
* Mystification ou l’histoire des portraits (Mistifikasyon ya da portreler tarihi), (1768)
* Entretien entre D'Alembert et Diderot (Diderot'yla D'Alembert'in tartışması) (1769)
* Le rêve de D'Alembert (D'Alembert'in rüyası), dialogue (1769)
* Suite de l'entretien entre D'Alembert et Diderot (D'Alembert Diderot tartışmasının devamı), (1769)
* Paradoxe sur le comédien (Oyuncu hakkındaki paradoks), (1769 ?)
* Apologie de l'abbé Galiani (Peder Galiani'nin övgüsü) (1770)
* Principes philosophiques sur la matière et le mouvement (Madde ve hareket hakkında felsefi ilkeler), deneme (1770)
* Entretien d'un père avec ses enfants (Bir babanın çocuklarıyla konuşması)(1771)
* Jacques le fataliste et son maître (Kaderci Jacques ve Efendisi), roman (1771-1778)
* Supplément au voyage de Bougainville (Bogainville seyahatine ek), (1772)
* Histoire philosophique et politique des deux Indes (İki Hindistan'ın felsefi ve politik tarihi), Raynal'le birlikte (1772-1781)
* Voyage en Hollande (Hollanda seyahati),(1773)
* Eléments de physiologie (Fizyolojinin temelleri), (1773-1774)
* Réfutation d'Helvétius (Helvetius'a reddiye), (1774)
* Observations sur le Nakaz (Nakaz üzerine gözlemler),(1774)
* Essai sur les règnes de Claude et de Néron (Claudius ve Neron'un iktidar dönemleri hakkında), (1778)
* Lettre apologétique de l'abbé Raynal à Monsieur Grimm (Peder Raynal'ın Bay Grimm hakkında övgü mektubu)(1781)
* Aux insurgents d'Amérique (Amerika isyancılarına) (1782)
* Salons (Salonlar)

Alıntı Yaparak Cevapla

Filozoflar ( Biyografi ) '' Filozof Biyografisi Paylaşım Alanı ''

Eski 08-23-2012   #40
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Filozoflar ( Biyografi ) '' Filozof Biyografisi Paylaşım Alanı ''



Montesquieu

Charles-Louis de Secondat, Baron de La Brède et de Montesquieu (18 Ocak, 1689 – 10 Şubat, 1755), daha çok bilinen adıyla Montesquieu, bir Fransız politik düşünürüdür

Kuvvetler ayrımı esasını ortaya atmıştır 20 yıl üzerinde çalıştığı De l'esprit des lois adlı kitabında yasama, yürütme ve yargı'yı birbirlerinden ayırmanın önemini vurgulamıştır

Charles-Louis de Secondat Montesquieu 1689-1755 yılları arasında yaşamış Fransız filozofu Bir siyaset sosyolojisi geliştiren Montesquieu, esas ününü toplum, hukuk ve yönetim tarzı konusunda gerçekleştirdiği karşılaştırmalı araştırmadan almıştır Siyaset ve hukuk konusunda tümevarımsal ve deneysel bir yaklaşımı benimseyen filozof, olguları kaydetmek yerine anlamayı, fenomenleri konu alan karşılaştırmalı bir soruşturmayı, tarihsel gelişmenin ilkelerine ilişkin sistematik bir araştırmanın temeli yapmayı itmiştir Siyaset konusuna, şu halde bir tarih filozofu olarak yaklaşan Montesquieu, farklı politik toplumlardaki farklı pozitif hukuk sistemlerinin çok çeşitli faktörlere, örneğin, halkın karakterine, ekonomik koşullarla iklime, vs, göreli olduğunu söylemiştir O, işte bütün bu temel koşullara, "yasaların ruhu" adını vermiştir Montesquieu bu bağlamda, üç tür yönetim tarzını birbirinden ayırmış ve bu devletlere uygun düşen yönetici ilke, iklim ve topraktan söz etmiştir Buna göre, despotizm büyük devletlere, sıcak iklimlere uygun düşer ve korkuya dayanır Britanya örneğinde olduğu gibi, ne soğuk ve ne de sıcak olan bir iklimin hüküm sürdüğü, orta büyüklükteki devletlere uygun düşen yönetim biçimi, monarşidir; söz konusu yönetim biçimi, şan ve şerefe dayanır Buna karşın, soğuk iklimlere ve küçük devletlere uygun düşen rejim, demokrasidir;demokrasinin yönetici ilkesinin erdem olduğunu öne süren Montesquieu, tüm insanlar için geçerli olan tek bir doğa yasası ve evrensel bir insan doğası olduğunu kabul eden akılcılığa şiddetle karşı çıkmış ve kuvvetler ayrılığı prensibini ortaya atmıştır

Alıntı Yaparak Cevapla

Filozoflar ( Biyografi ) '' Filozof Biyografisi Paylaşım Alanı ''

Eski 08-23-2012   #41
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Filozoflar ( Biyografi ) '' Filozof Biyografisi Paylaşım Alanı ''



Jean-Jacques Rousseau

Jean-Jacques Rousseau (Cenevre 28 Haziran, 1712 - Ermononville, Val-d'Oise 2 Temmuz, 1778) Fransız yazar, düşünür, filozof, politika ve müzik teorisyeni Bir sanatçinın oğludur,on yaşında eğitimine bir din adamının yanında başlayan Rousseau,daha sonra sonra bir gravürcü ustasının yanında çalışmıştır 1728-1738 yılları arasında değişik işler yaparak ,uşak ,sekreter,müzik hocası, tercüman olarak fransa ,italya ve isviçrede dolaşmıştır 1749 da Ansiklopedinin müzik bölümünü kaleme almıştır

İnsan doğasına ilişkin çözümlemesiyle, insanın uygarlık tarafından değiştirilmemiş doğal halinin birçok açıdan daha üstün olduğu fikri ve modern demokrasi anlayışına temel oluşturan toplumsal sözleşme öğretisiyle ün kazanmış olan ünlü Fransız düşünürdür Kendisi filozof sıfatını her zaman reddetmiştir

Başlıca Eserleri

* Discours sur les Sciences et les Arts (Bilimler ve Sanatlar Üzerine Konuşma),
* Discours sur l’Origin et les Fondements de l’Ingalité parmi les hommes (İnsanlar Arasındaki Eşitsizliğin Temeli ve Kökenleri),

Bu çalışmasını 1755 yılında Dijon akademisinin açtığı bir yarışma üzerine kendisininde "İtiraflar" da belirttiği üzere kazanma umudu ve amacı olmadan bu yapıtı kaleme almıştırBurada insanlar arasındaki eşitsizliğin kaynağından bahsetmeden önce insan ile hayvan arasındaki farklılıklar üzerinde durur ve bu temel farkları insanın şu özellikleriyle belirler: imagination(insanın hayal kurma yeteneği yani kendisini kendisinin dışında kurgulayabilme yeteneği, acıma duygusuBu yapıtında ayrıca dilin kökeni üzerine tartışır

* émile au de l’éducation (Emile ya da Eğiti*me Dair),nouvelle heloise
* Du Contrat Social (Toplum Söz*leşmesi),
* Les Confessions (İtiraflar)
* Lettre a D'Alembert sur les spectacles (Tiyatro Oyunları üstüne d'Alembert'e mektup)
* Julie ou la Nouvelle Héloise (Julie ya da yeni Heloise)
* Les Rêveries du promeneur solitaire (Yalnız Gezenin Düşleri)

Alıntı Yaparak Cevapla

Filozoflar ( Biyografi ) '' Filozof Biyografisi Paylaşım Alanı ''

Eski 08-23-2012   #42
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Filozoflar ( Biyografi ) '' Filozof Biyografisi Paylaşım Alanı ''



Gottfried Leibniz

Leibniz, Gottfried Wilhelm (1646-1716) Ünlü bir Alman filozofu, bilim dünyasının en önemli sistemci düşünürlerinden biridir Matematik, metafizik ve mantık alanlarında ileri sürdüğü yeni düşünce ve görüşleriyle tanınır

Leibniz, Leipzig'de doğdu Babası buradaki üniversitede ahlak felsefesi dersleri veriyordu Leibniz babasının ölümünden sonra okuldan çıkarak kendi kendini yetiştirmeye başladı Tarihe karşı büyük bir ilgi duyuyordu 8 yaşına geldiği zaman Latince'yi öğrenmişti 12 yaşında ise Yunanca öğrenmeye başladı Bir yandan da mantık bilimiyle ilgili kitaplar okuyordu 15 yaşında Leipzig Üniversitesi'ne girdi Almanya'da felsefe tarihinin kurucusu sayılan Jakob Thomasius'tan felsefe okudu 1663'te Jena'ya giderek buradaki ünlü matematik bilginlerinden ders aldı

Leibniz, 25 yaşına geldiği sırada yayınlanmış birçok önemli eseri vardı Bir ara politika ile ilgilendi, bu konuda da bazı eserler verdi

Politika çalışmaları hiçbir zaman Leibniz'in felsefe ve matematik alanlarındaki çalışmalarına engel olmadı Leibniz 1672 yılında, 26 yaşında ileri modern matematik çalışmalarına başladı Bundan 3 yıl sonra Isaac Newton'dan bağımsız olarak Calculus'un temel teoremini keşfetti (Fundemental Theorem of Calculus) Pek çok yıl Leibniz ve Isaac Newton taraftarları arasında kimin Calculus'u keşfettiğine dair bir tartışma olsa da şuan Leibniz ve Isaac Newton Calculus'un babaları olarak kabul edilmektedir

1700'de görevini bırakarak Viyana'ya gitti, 1714'de kadar bu şehirde yaşadı 1700'de bir davet üzerine, Berlin'e gitti Berlin Üniversitesi'nin kurulmasını sağlayarak üniversitenin ilk müdürü oldu

1711'de görevini bırakarak Viyana'ya gitti, 1714'e kadar bu şehirde yaşadı 1712'de Leibniz'e baron payesi verildiyse de dört yıl sonra Hannover'de öldüğü zaman fakir bir adam gibi gömüldü Onun arkasından ağlayan tek adam olan, arkadaşı J G von Erckhart, sonradan yazdığı hatıralarında bu cenazeyi, 'ülkesinin şerefini temsel eden bu adam, bir dilenci gibi toprağa verildi' cümlesiyle anlatmıştır


Leibniz'in Felsefesi

Leibniz, 17yüzyıl filozoflarının çoğu gibi, felsefesinde Descartes'in töz kavramından hareket eder Leibniz'e göre dünyanın, varlıkların temelinde 'monad'lar (tek tek varlıklar, bölünmez özler) vardır Monadlar kendi kendilerine hareket edebilen, algılayabilen temel varlıklardır Yalnız monadların özü 'kuvvet' olduğu için, ne bir şekli ne hacmi, ne parçaları vardır Monadları özü 'edim' (faaliyet) olan ruhsal noktalar gibi düşünmek gerekir Bundan dolayı monadlar, kendi kendilerine harekete geçerler Onları, Demokritos'un, maddecilerin atomlarından ayıran husus, maddesel olamamaları, kendi kendine hareket edebilmeleridir Monadların herbirinin edimi, geçmişin sonucu geleceğin belirleyicisidir

Leibniz'e göre monadlar önceden belirlenmiş bir düzen içinde bulunurlar Buna önceden düzen kuramı denir

Leibniz düşünce sistemine göre düşünce ilkeleri, genel fikirler, insan zihninde bir istihdat olarak bulunur, tecrübeyle gelişir Leibniz 'Theodizee' adındaki eserinde, içinde yaşadımız dünyanın, dünyaların en düzenlisi, en mükemmeli olduğunu söylemiştir Leibniz'in bu görüşü Voltaire'in 'Candide' adındaki uzun hikayesinde gülünç hale getirilmek istenmiştir


Başlıca Eserleri

* Metafizik konuşmalar
* İnsan zihni üzerine yeni denemeler
* Theodizee
* Monadenlehre

Alıntı Yaparak Cevapla

Filozoflar ( Biyografi ) '' Filozof Biyografisi Paylaşım Alanı ''

Eski 08-23-2012   #43
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Filozoflar ( Biyografi ) '' Filozof Biyografisi Paylaşım Alanı ''



Mihail Bakunin

Mikhail Aleksandroviç Bakunin (Михаил Александрович Бакунин) (30 Mayıs 1814 – 13 Haziran 1876) tanınmış bir Rus anarşittir Anarşist düşünürlerin ilk kuşağının temsilcilerindendir ve “anarşizmin babaları” olarak anılan düşünürlerden biridir

Yaşamı

Bakunin Moskova’nın kuzeybatısında, Torzok ve Kuvşinovo arasındaki Piramukhino köyündeki aristokrat bir ailenin çocuğudur 14 yaşındayken Topçuluk Üniversitesinde askeri eğitim aldığı St Petersburg’a gitti Eğitimi 1832 yılında tamamlandı ve Rusya İmparatorluk Muhafız Alayı’na düşük rütbeli bir subay olarak atandı ve Minsk’e, Gardinas’a, Litvanya’ya (artık Belarus) gönderildi Babası Bakunin’in askeri ya da sivil göreve devam etmesini istiyorduysa da, o 1835 yılında ikisini de terk ederek, felsefe okumayı umut ettiği Moskova’ya geçti

Bakunin Moskova’da eski üniversitelilerden oluşan bir grupla arkadaşlık kurdu ve ardından sistematik bir idealist felsefe çalışmasına başladı Özellikle de Schelling, Fichte ve Hegel’e yoğunlaştı Başından beri o ve arkadaşları çalışmalarını, o dönem modern bilimin başkenti sayılan Berlin’e bir seyahat yaparak tamamlamak istiyorlardı Bakunin’in ailesi bu yolculuğun masraflarını karşılamayı reddetti; ama sonunda yumuşadılar ve 1840 yılında yolculuğa çıktı

O sıralar Bakunin’in planı üniversitede profesör olmaktı (arkadaşlarının deyimiyle “doğruluğun rahibi”) Fakat daha sonra “Sol Hegelciler” adı verilen radikal öğrencilerle karşılaştı ve onlara katıldı Berlin’deki sosyalist harekete dahil oldu Buradan Proudhon ve George Sand’le karşılaşacağı, Polonyalı sürgünlerin lideriyle tanıştırılacağı Paris’e geçti Paris’ten İsviçre’ye seyahat etti Burada bir süre kalarak sosyalist hareketlerde etkin olarak bulundu

İsviçre’deyken, Bakunin Rusya hükümeti tarafından Rusya’ya çağrıldı ve çağrıyı reddetmesi üzerine mallarına el konuldu 1848 yılında Paris’e döndüğünde, Rusya’ya karşı ateşli bir saldırı başlattı ve bu Bakunin’in Fransa’dan sürülmesine neden oldu 1848’in devrimci hareketleri kendisine demokratik ajitasyon yapan köktenci bir kampanyaya katılma fırsatını verdi ve 1849 Mayısındaki Dresden ayaklanmasına katılması nedeniyle tutuklandı ve ölüm cezasına çarptırıldı Bununla birlikte idam hükmü ömür boyu hapse çevrildi ve Rus yetkililere teslim edildi Hapsedildi ve 1855 yılında doğu Sibirya’ya gönderildi

Bakunin Amur bölgesine gitmek için izin talep etti ve buradan kaçmayı başararak Japonya’ya, ardından da 1861 yılında Amerika Birleşik devletlerinden İngiltere’ye geçti Geri kalan yaşamını batı Avrupa’da, özellikle de İsviçre’de sürgünde geçirdi 1869 yılında Sosyal Demokratik Birliği kurdu Bununla birlikte Birinci Enternasyonal’in uluslar arası bir organizasyon olduğu ve yalnızca ulusal organizasyonların üyeliğe kabul edildiği bahanesiyle Bakunin’in kurduğu birlik Birinci Enternasyonal’e alınmadı Oluşturulduğu yıl dağılan bu birliği oluşturan çeşitli gruplar daha sonra Enternasyonal’e ayrı ayrı katıldılar

1870 yılında Bakunin Lyons’taki başarısız bir ayaklanmaya önderlik etti Ayaklanma daha sonra Paris Komünü için örnek teşkil etti Karl Marx ve Friedrich Engels daha sonra bu komünü onayladılar ve onu proletarya diktatörlüğünün bir örneği olarak tanımladılar; bununla birlikte Marx Lyons’taki ayaklanmanın erken ve maceracı bir ayaklanma olduğu görüşündeydi Çünkü başarısızlıkla sonuçlanmıştı Aynı zamanda da Bakunin'in etkinliğinde olması böyle bir değerlendirmeyi getirebilirdi

Bakunin’in 1872’deki Lahey Kongresi’nde Marx’ın üstün gelmesiyle Enternasyonal’den tasfiye edilmesi, Marksist düşüncenin devletin nihai çözülmesinden önce kurulmasını öngördüğü işçi devleti görüşü ile Bakunin’in böyle bir ara basamağa gerek olmadığına dair görüşü arasındaki uyuşmazlığın açık bir temsili oldu Marx’ın (dehasını kabul ederek) yaptığı sınıf çözümlemesini ve kapitalizme ilişkin öne sürdüğü ekonomik teorilerini kabul etmekle birlikte, Devlet ve Otorite hakkındaki görüşlerini de son derece aciz, yetersiz buluyordu Marx’ın küstah ve kibirli olduğunu ve yöntemlerinin komünist devrimi tehlikeye atacağını düşünüyordu Bakunin Yahudi kökenli olduğu için Marx’a saldırarak anti-semitist olduğunu da açığa vurdu diyenlerde vardır Fakat ilginç olan Marx'ın redaktörlüğünü yaptığı Neue Rheinische Zeitung'da Bakunin'in Rus ajanı olduğunu iddia eden bir haberin ciddi imiş gibi yayınlanması ve Avrupada tüm burjuva basınının ve bunlara hakim yahudi kökenlilerin bu sözde haberi sık sık tekrarlamaları karşısında Bakunin anti-semitist sayılabilecek ifadeler de kullanmıştır Bu haber özellikle Marx'a çok yakın Utin (daha sonra çardan özür dilemiş ve rusyada yaşamasına izin verilmiştir) tarafından sürekli gündemde tutulmuştur

Bakunin 1873 yılında Lugano’da bir köşeye çekildi ve 13 Haziran 1876’da Bern’de öldü


Özdeyişlerde Mihail Bakunin ile ilgili bilgi bulunmaktadır


Politik Görüşleri
Bakunin hangi isim ya da biçim altında olursa olsun, Tanrı da dahil olmak üzere tüm dış otorite sistemlerini reddediyordu Tanrı ve Devlet (ölümünden sonra 1882 yılında basıldı) adlı eserinde şöyle yazıyordu:

“İnsanın özgüleşmesi yalnızca buna bağlıdır, çünkü o doğanın yasalarına itaat eder; onlar insana dışarıdan insani ya da ilahi, kolektif ya da bireysel her ne olursa olsun herhangi bir yabancı irade tarafından empoze edildiği için değil, kendisi onları böyle kavradığı için

Böylece doğa kanunlarının farkına her insan kendisi varır Bakunin’in akıl yürütmesi sonunda bu kanunların kendi doğasının kanunları olduğu için, bireyin bunlara uymaktan başka çaresinin olmadığı ve bu nedenle politik organizasyonların, yönetimlerin ve yasaların derhal yok olacağı düşüncesine varır

Bakunin aynı şekilde herhangi bir imtiyazlı konumu ya da sınıfı reddetmiştir Çünkü “bu ayrıcalığın acayipliğidir ve her ayrıcalıklı konum insanın kalbini ve zihnini öldürür Ayrıcalıklı insan, politik ya da ekonomik fark etmez, zihnen ve kalben bozulmuş insandır

Bakunin’in devrimci programını gerçekleştirme yöntemleri de onun prensiplerinden daha az anlamlı değildir Bakunin’in tanımladığı gibi, bir devrimci özel bir ilgi ya da duyguya izin vermeyen, din, vatanseverlik ya da ahlak konusunda, onu kelimenin her anlamıyla varolan toplumu altüst etme görevinden saptıracak hiçbir şüphe taşımayan, sadık bir insan olmalıdır

Mikhail Bakunin ve Karl Marx arasındaki anlaşmazlık anarşizm ve Marksizm arasındaki farklılığa ışık tutar: Anarşistler ve Marksistler aynı ortak hedefi (sosyal sınıfların ve devletin olmadığı özgür, eşit bir toplumun yaratılması) paylaşmakla birlikte, bu hedefe nasıl ulaşılacağı konusunda büyük anlaşmazlıklar yaşarlar Anarşistler sınıfsız, devletsiz topluma devlet aygıtı yoluyla değil emekçilerin özyönetim organları aracılığıyla ve proleterya diktatörlüğü gibi bir geçiş aşaması olmadan geçilmesi gerekliliğine inanırlar Anarşistlere göre iktidar yozlaştırır Marksistler böyle bir şeyin imkansız olduğuna ve anarşistlerin çok idealist olduğuna inanırlar Devlet aygıtını yok etmeyi değil ele geçirmeyi amaçlarlar Marksistler sınıfsız ve devletsiz topluma, devlet aygıtının ve planlı ekonominin olduğu sosyalizm adı verilen kademeli bir geçiş ön görürler

Anti-Semitizm

Bakunin’in birçok anti-semitik basmakalıp sözü tekrar ettiği bilinir Örneğin Yahudileri şöyle tanımlar: “sömürgeci bir mezhep, asalak insanlar, yalnızca ulusal sınırların ötesinde değil, aynı zamanda tüm politik görüş farklılıklarının ötesinde sıkıca ve samimiyetle birbirine bağlanmış homurdanan tek bir parazit… [Yahudilerin] ulusal karakterlerinin temel özelliğini oluşturan ticari hırsları vardır” Bununla birlikte Samiler hakkında mı yoksa pratikteki Yahudilikten mi bahsettiği açık değildir Ama Bakunin’in yaşamı boyunca tüm dinleri eleştirdiği, onun zamanında Hıristiyanlık ve Yahudiliğin Avrupa’da çok baskın olduğu dikkate alınmalıdır Bakunin’in anti-semitizmi çoğunlukla olduğu gibi, Yahudilerin Avrupa kapitalizminin ve politikasının yönlendiricisi olduğu görüşüne dayanır Karl Marx’la yaptığı bir polemiğin bir kısmını oluşturan şu sözü, Bakunin’in Avrupa’daki Musevileri nasıl algıladığını gösterir:

“Bu Yahudi dünyası bugün çoğunlukla Marx’ın ve Rothschild’in komutası altındadır Ben eminim ki bir taraftan Rothschildler Marx’ın faziletlerini takdir ediyorlar, diğer taraftan da Marx Rothschildler’e karşı içgüdüsel bir yakınlık ve büyük saygı besliyor Bu tuhaf görünebilir Komünizm ve yüksek finans arasında nasıl bir ortak nokta olabilir? Ho ho! Marx’ın komünizmi güçlü bir devlet merkeziyetçiliği istiyor ve bunun olduğu yerde – insanların emeği üzerine spekülasyonlar yapan – parazit Yahudi milleti daima varoluşunun anlamını bulacaktır…” Polemique contre les Juifs, 1872

Alıntı Yaparak Cevapla

Filozoflar ( Biyografi ) '' Filozof Biyografisi Paylaşım Alanı ''

Eski 08-23-2012   #44
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Filozoflar ( Biyografi ) '' Filozof Biyografisi Paylaşım Alanı ''



Jeremy Bentham

Jeremy Bentham (15 Şubat, 1748 – 6 Haziran, 1832) İngiliz filozof, hukukçu ve toplum reformcusu Faydacılığın kurucusu olarak da biliniyor Hayvan haklarının ilk savunucularındandır ve liberalizmin gelişiminde büyük katkıda bulunmuştur

Panopticon tasarımı
1791'de az sayıda gardiyanın çok sayıda mahpusu gözetlemesini sağlamak üzere “denetim evi” anlamında panopticon adını verdiği daire planlı bir yapı tasarladı Bu tasarım birkaç katlık tek odalı hücrelerden oluşan bir halka üzerine kuruluydu Her hücre bu halkanın iç kısmına açıktı ve halkanın dış cephesindeki duvarda birer pencere vardı Halkanın ortasında mahpuslardan tamamen saklanmış konumdaki gözlemcilerin kaldığı bir nöbet kulesi yer almaktaydı Panopticon'un temelinde yatan ilke, tek odalı hücrenin içindeki sakine saklanacak hiçbir yer bırakmaması, buna karşılık dış cephedeki duvarın penceresinden gelen dış ışığın kuledeki nöbetçilere mahpusun her hareketinin iyi aydınlatılmış bir siluetini izleme olanağını sağlamasıydı Bentham'ın yaklaşımına göre, gözlemlenen her yanlış davranışının ceza getireceğini bilen, ama davranışlarının aslında ne zaman gözlemlendiğini bilmeyen mahpusun aklını başına toplayarak her zaman izleniyormuşçasına davranmaktan başka seçeneği yoktu Böylece mahpus bizzat kendi hareketlerini kollamak durumunda kalacaktı

Alıntı Yaparak Cevapla

Filozoflar ( Biyografi ) '' Filozof Biyografisi Paylaşım Alanı ''

Eski 08-23-2012   #45
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Filozoflar ( Biyografi ) '' Filozof Biyografisi Paylaşım Alanı ''



Mary Wollstonecraft

Mary Wollstonecraft (İngiltere, 1759 - 1797) İngiliz yazar

Mary Wollstonecraft altı çocuklu bir ailenin ikinci çocuğu olarak 1759'da Londra'da doğdu Dokumacıyken çiftçiliğe yönelen ama başarılı olamayan babası, şiddet düşkünü bir adamdı ve sonunda da alkole sığınmıştı Kız çocukları okula gönderilmediği için okuma yazmayı yaşlı bir kâhyadan öğrenen Mary, o dönemde kız çocuklarının geçimlerini sağlamaları için tek geçerli yol olan evlenmeye sıcak bakmadığı için evden ayrıldı

O zamanlar kadınlara açık olan meslek ya da uğraşların hemen hepsine el attı: zengin kişilere çeşitli gezi ve etkinliklerinde ücret karşılığı refakat etme, mürebbiyelik, öğretmenlik, okul müdireliği, toplumsal eleştiri ve roman yazarlığı Çocuk bakıcılığı yaptığı dönemde yazdığı Mary adlı uzun hikaye ve Kız Çocukların Eğitimi adlı kitabı ünlü yayınevi Fleet - Street tarafından basılır Yayıncı Joseph Johnson, fikirlerinden ve özgürlük anlayışından etkilendiği Wollstonecraft'ı yayınevinde editör olarak işe alır Kendi kendine Fransızca, Almanca ve İtalyanca öğrenen Wollstonecraft genelde tercüme yapmaktaydı

1790'da otuzbir yaşında iken birden bire üne kavuştu Fransız Devrimine karşı olan felsefeci ve politikacı Edmund Burke'e karşı "İnsan Haklarının Korunması" başlıklı bir yazı yayımladı ve bu olay sonrasında kendisine Jüponlu Sırtlan lakabı takıldı

İki yıl sonra, 1792'de Fransız devlet adamı Talleyrand'a ithaf ettiği Kadın Haklarının Savunması adlı kitabını yayınladı Altı haftada yazdığı bu kitabında İnsan Hakları Bildirgesi'ni temel almakta, görüş ve düşünceleriyle Fransız devriminin görev ve amacına hizmet etmektedir

"Kadının ufkunu genişleterek güçlendirin aklını; körü körüne itaat sona erecektir; ancak, iktidar her zaman körü körüne itaate ihtiyaç duyduğundandır ki zorbalar ve şehvet düşkünleri, haklı olarak karanlıkta tutmaya çalışırlar kadını; çünkü bunlardan birincisinin tek istediği bir köledir, ikincisinin istediği ise elinde tutacağı bir oyuncak"

Daha önce de böyle düşünen pek çok kadın olsa da bu ve daha pek çok görüşü Kadın Hakları'nın savunulmasında bu kadar açık ve dolaysız bir şekilde ve daha da önemlisi yüksek sesle söyleme cesaretini ilk defa Wollstonecraft göstermiştir

1795'de yayımcısı aracılığıyla tanıştığı ve dönemin çok satan kitaplarından olan "Siyasi Adalet"in yazarı William Godwin'le evlendi ve otuzdokuz yaşında, ikinci kızının ( Frankestein'nin yazarı Mary Shelley) doğumundan on gün sonra öldü

Kitaplarından bazıları şunlardır;

* Kız çocuklarının Eğitimi Hakkında Düşünceler
* Kadın Haklarının Savunulması
* Fransız devrimi Hakkında tarihsel ve Ahlaksal Görüşler

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.