Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Psikoloji / Sosyoloji / Felsefe

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
harf, kırk, kölesi, olurum, yıl, öğretenin

Bana Bir Harf Öğretenin Kırk Yıl Kölesi Olurum...

Eski 11-11-2007   #1
Guiltyy
Varsayılan

Bana Bir Harf Öğretenin Kırk Yıl Kölesi Olurum...



Bilindiği üzre Hz Ali (ra) ilim şehrinin kapısıdır Ona bu vasfı kayınpederi olan peygamber (sav) bizzat kendisi vermiştir

Yine bilindiği üzre (en azından meraklıları bilirler) Hz Ali'ye halifelikle ilgili olarak ciddi sıkıntılar yaşatılmıştır Kendisi halifelik makamına tastamam layık olduğu halde, Hz Osman (ra) den sonra, anca 4 sırada halife olabilmiş ve maalesef ki tastamam bir halifelik icra etmesine de izin verilmemiş, sürekli problemler çıkarılmıştır

(bu yazının devamını okuyan arkadaşlar Hz Ali (ra) ı yüceltmek yada diğer sahabeleri -haşa- alçaltmak gibi bir gayem olmadığını anlayacaklardır)

Hulefay-ı Raşidin dönemi incelendiğinde görülecektir ki, Hz Ali (ra) mahzun kalmış bir sahabedir ve yine görülecektir ki mahzunluğuna rağmen dimdik durmasını hep bilen bir yapısı vardır (yine meraklıları için üstad necip fazıl'ın "hz ali" adlı kitabı tarafımdan tavsiye edilir acizane)

Peki bunca teferruat niye? Niye başlıkta yazılana direk dalmadık da, bunları aktarma ihtiyacı hissettik?

Bu aktardıklarımız Hz Ali (ra) ın ruh halini anlamız içindi ruh halini anlamamız içindi diyorum, çünkü bir insanın sarfetmiş olduğu bir söz, onun halet-i ruhiyesinden ayrı değerlendirmeye tabi tutalamaz

Şimdi gelelim başlığa Hz Ali (ra) bu sözüyle şöle demek istemiş olamaz mı? (toplumda algılandığından biraz farklı olacak, kendinizi hazırlayın) "Ben ki Aliyim, ilim şehrinin kapısıyım Ben ki peygamberin dizi dibinde büyüdüm, ben ki O'nun ehl-i beytindenim Yine de bana halifeliğimle ve verdiğim hükümlerle alakalı problem çıkarmaya çalışacaksanız, ahanda şuraya yazıyorum, bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum!"

(yazımı felsefe bölümüne yazmış olmamın amacı algılayışların farklı olabileceği ile alakalı idi )


İmam Ali’nin (ra) İlmi


Ali (as)’ın yüksek ilmî bir makama sahip oluşu ve Peygamber'in tüm ashabı içinde herkesten daha bilgin olduğu ispatlanması zor olan öylesine belirsiz bir konu değildir Aksine oldukça açık ve bilinen bir husustur Ama buna rağmen bu husustaki vesvese ve şüpheleri yok etmek için aşağıdaki üç metottan biri izlenebilir:

1 Metod:
İlk etapta Ali (as)’ın Peygamber (saa)’e eşsiz yakınlığına ve özel konumuna işaret etmek gerekir Ayrıca Hz Ali (as)’ın büyük ilmî şahsiyetinin Peygamber (saa)’in tarafından aracısız ve direkt öğretimleri vasıtasıyla oluştuğu gerçeğini de beyan etmek gerekir Hz Ali (as) daha çocuk yaşta iken, risalet beşiğinde terbiye oldu Nitekim bizzat kendisi Kasıa adlı hutbesinde bu gerçeği şöyle beyan etmektedir: “Resulullah’a ne kadar yakın olduğumu, yanında nasıl bir yere ulaştığımı bilirsiniz Çocukluğumda beni bağrına basar, yatağında yatırır Lokmayı çiğnedikten sonra bana verirdi Ne söylediğimde bir yalan, ne yaptığımda bir kötülük bulmuştur Allah, sütten kesildiği andan itibaren meleklerin büyüklerinden birini ona arkadaş etmişti; O melek, O'na gece gündüz yüceliklerin yolunu, âlemin güzel ahlakını öğretirdi Ben de yavrusu devenin ardından nasıl giderse O'nu öylece takip ederdim; her gün huylarından birini öğretir, ona uymamı isterdi Her yıl Hira dağına çekilirdi; O'nu ben görürdüm; benden başkası da görmezdi O gün İslam Resulullah ve Hatice’nin evinden başka hiçbir evde yoktu; ben de onların üçüncüsüydüm Vahyin ve risaletin nurunu görür, nübüvvetinin kokusunu duyardım

O’na vahiy geldiği zaman, şeytanın feryadını duydum da “Ya Resulullah! Bu feryat nedir?”dedim “Bu kendisine kulluk edilmesinden ümidi kesen şeytandır Benim duyduğumu duyuyor; gördüğümü görüyorsun Ancak sen nebi değilsin; vezirsin ve hayır üzeresin” dedi” [1]

Evet böylece bu mektebe layık öğrencinin yüce şahsiyeti şekillendi; ve o hayatının bütün aşamalarında Peygamber'le omuz omuza ve onun yanında yer aldı Peygamber (saa)’in ilim ve sırlarının büyük hazinesinden istifade etti Bu seçkin öğrenci, öğrenmek için her fırsatı değerlendirmekte idi Peygamberin de ona öğretmeye olan özel ilgisini yine Hz Ali’nin (as) şu sözlerinden anlamak mümkündür:

“Ben Peygamber'e bir şey sorunca beni bilgilendiriyordu Ben sessiz kalınca da O konuşmaya başlıyordu” [2]

“Her gün iki defa, sabah ve akşam olmak üzere -özel olarak- Peygamber'in huzuruna varıyordum” [3]

“Allah’a yemin olsun ki, inen bütün ayetlerin ne hakkında, nerede ve kimin hakkında nazil olduğunu biliyorum Allah bana düşünen, sorgulayan bir kalp ve açık bir dil vermiştir” [4]

“Ashab, Resulullah’dan her şeyi soran ve açıklama isteyen bir konumda değildi Öyle ki bir Arap Bedevi’nin gelip Peygamber'e sormasını ve bu vesileyle ilgili konunun açıklamasını duymalarını istiyorlardı Ama ben öyle değildim Aklıma gelen her şeyi Peygamber'e soruyordum ve duyduğum her şeyi de ezberliyordum [5]

Necva hadisleri de Hz Ali (as)’ın Peygamber (saa) ile yaptığı uzun sır konuşmalarını beyan etmektedir Tirmizi, Menakıb-ı Ali bâbında şöyle rivayet etmektedir: “Resulullah (saa) Taif günü Ali (as)’ı yanına çağırdı; ve kulağına eğilip uzun süre bir şeyler söyledi Bazıları, “Bu gizli konuşmanız ne kadar da uzun sürdü?” diye sorunca, Peygamber şöyle buyurdu: “Bunu kendi başıma yapmış değilim; Allah böyle istediği için yaptım” [6]

Ali (as) Peygamber (saa)’den ilim öğrenme hususunda bir an olsun boş durmuyordu Necva ayeti [7] nazil olduğunda Hz Ali (as)’ın bir dinarı vardı Bu dinarı on dirheme çevirdi; ve Peygamber'den on ilmî mesele sordu Her defasında bir dirhemini sadaka olarak verdi Sonunda da bu ayet nesh oldu Bu ayet nesh olmadığı müddetçe Ali dışında hiç kimse bu ayete amel etmemiştir Hz Ali sürekli öğrenme aşkı ile yanıyor ve şöyle buyuruyordu: “Allah’ın Resulü bana her birisinden bin kapı açılan tam bin ilim kapısı öğretti” [8]

Peygamber (saa) ömrünün son anlarında da Ali’yi yanına çağırarak başını kucağına koydu ve hayata veda edinceye kadar da kendisiyle gizlice konuşmalarını sürdürdü [9]

Bütün bu beyan ettiğimiz hususlar Ali (as) dışında sahabeden hiç kimse için mümkün olmamıştır; ve bunlar ebedi olarak da sadece Hz Ali (as)’a özgü olarak kalmıştır

2 Metod:
Hadis kaynaklarında Hz Ali (as)’ın ilmî üstünlüğünü beyan eden sayısız nas ve hadislerle karşılaşmaktayız

Peygamber (saa) onu ilim şehrinin kapısı; insanların en bilgini; ahkâm ilminin en âlimi ve ümmete sünneti açıklayan kimse olarak tanıtmaktadır Aşağıda bu konuyu açıklığa kavuşturan bazı hadislere işaret edelim Peygamber şöyle buyurmuştur:

-Ben ilim şehriyim; Ali ise kapısıdır İlmi isteyen kimse kapıdan girmelidir [10]

-Ben hikmet eviyim; Ali ise kapısıdır [11]

-Ali benim ilmimin kapısıdır; ve benden sonra uğruna gönderildiğim şeyi beyan eden kimsedir [12]

-Ey Ali, sen benden sonra ümmetin ihtilafa düşeceği hususları beyan edecek kimsesin [13]

-Peygamber (saa), Fatıma (as)’a şöyle hitap etmiştir: “Eşin (Hz Ali), ümmetin en hayırlısı, ilim açısından en bilgini, hilim ve sabır açısından en üstünü ve İslam’ı kabul açısından insanların ilkidir” [14]

-Ali, ilmimin kapısıdır [15]

-En iyi hüküm vereniniz Ali’dir [16]

Bütün bu hadisler bize ümmetin en bilgininin Ali (as) olduğunu açık bir şekilde göstermektedir

3 Metod:
Peygamber (saa)’in vefatından sonra gelişen olaylar içinde fırsatçı bir teşebbüs neticesinde vesayet ve hilafet hakkı Ali (as) ve hanedanından alınmış, ama ümmetin onun bitmeyen ilim sermayesine olan ihtiyacı devam etmiştir Bu ışık saçan güneş hiç bir zaman parıldamaktan ve ışık saçmaktan geri kalmamıştır Tarihin de tanıklık ettiği gibi ilk üç halife hüküm, siyaset ve savaş stratejileri hususunda ona ihtiyaç duymuşlardır Özellikle ikinci halife sürekli “İçinde Ali’nin olmadığı bir sorunla karşılaşmaktan Allah’a sığınırım” [17]

“Eğer Ali olmasaydı şüphesiz ki rezil rüsva olurdum

“Eğer Ali olmasaydı helak olmuştum” sözlerini tekrarlamıştır

Ashabın bir çok bilginleri kendilerini Hz Ali (as)’ın sonsuz ilminin öğrencisi kabul ediyorlardı İbn-i Abbas şöyle diyordu: “Benim ve ashabın ilminin, Ali (as)’ın ilmi karşısındaki konumu bir damlanın yedi deniz karşısındaki konumu gibidir” [18]

Ayrıca şöyle diyordu: “Allah’a andolsun ki, ilmin onda dokuzu Ali’ye verilmiştir Geri kalan onda biri hususunda da Ali insanlarla ortaktır” [19]

Abdullah bin Mesut şöyle diyordu: “Şüphesiz ki Kur’an yedi harf üzere nazil olmuştur Her harfin bir zahiri ve bir de batını vardır Kur’an’ın zahir ve batın ilmi ise Ali’nin yanındadır” [20]

Yine şöyle diyordu: “Ali, Peygamber (saa)’den sonra insanların en bilginidir Onu sürekli akan bir deniz gibi gördüm” [21]

Said bin Museyyib ise şöyle diyordu: “Ali’den başka insanlardan hiç kimse “istediğinizi bana sorun” diyememiştir

Ebu Tufeyl ise şöyle demiştir: “Ali (as)’ın halka şöyle hitap ettiğine ben de şahidim: “Bana istediğinizi sorunuz, Allah’a andolsun ki kıyamete kadar olacak her neyi sorarsanız cevaplarım Bana Allah’ın kitabını sorunuz, Allah’a and olsun ki bütün ayetlerin tek tek, gece mi veya gündüz mü, çölde mi ya da dağda mı nazil olduğunu bilirim” [22]




[1] - Nehc’ül-Belağa 190 Hutbe (Kasıa Hutbesi)

[2] - Tabakat-i İbn-i Sa’d

[3] - Sünen-i Nesai c1,s178

[4] - Tabakat-i İbn-i Sa’d

[5] - Nehc’ül-Belağa 210

[6] - Tirmizi, Menakib-i Ali bâbı; Tarih-i Bağdat 7/402

[7] - “Peygamber ile gizli bir şey konuşacağınız zaman bu konuşmanızdan önce bir sadaka veriniz” (Mücadele/12)

[8] - Tefsir-i Razi ve Kenz’ul-Ummal 6/392-405

[9] - Müstedrek-i Hâkim 3/138 Hesais’un-Nesai 40 ve Müsned-i Ahmed 6/300

[10] - El- Cami’us-Sağir 1/415, Sevaik’ul Muhrika 73 Tehzib’ut-Tehzib 6/320 ve Müstedrek-i Hâkim 3/126

[11] - El- Cami’us-Sağir 1/415 “İlim şehri” hadisi, Sıhah, Sünen ve Müsned kitap yazarlarının mütevatir olarak rivayet ettikleri hadislerden biridir Allâme Eminî (ra) el- Gadir kitabının altıncı cildinde bu hadisi nakleden 143 Ehli Sünnet muhaddisinin adını zikretmektedir Bu cümleden Hâkim, Müstedrek’de; Abdurrezzak, Musennef’de; Ahmed bin Hanbel, Menakib’de; Tirmizi, Sahih’de; İbn-i Cerir, Tehzib’ul Asar’da; Taberani, Mu’cem’ul Kebir’de; Hatib, Tarih-i Bağdat’da; İbn-i Abdulbir İsti’ab’da; Hatip Harezmi, Menakıb’de; İbn-i Esir, Cami’ul-Usul’da; Cezeri, Usd’ul-Gabe’de; Suyuti, Cami’us-Sağir’de; Muttaki Hindi, Kenz’ul-Ummal’da; İbn-i Esakir, Tarih-i Dimeşk’te…burada adını zikretmediğimiz daha bir çok muhaddis de bu hadisi kitaplarında beyan etmiş sahih veya hasen olarak kabul etmişlerdir

[12] - Kenz’ul-Ummal 11/614

[13] - Müstedrek-i Hakim 3/122

[14] - Kenz’ul-Ummal 11/605, Cem’ul-Cevami’, Suyuti, 6/398; İstiab 3/1099; Mecme’uz Zevaid 9/101 ve 114; Siyer-i Halebiyye 1/285

[15] - Cami’us-Sağir, 2/177

[16] - İstiab 3/38

[17] - Ensab’ul-Eşraf 100

[18] - İstiab 3/1104

[19] - age

[20] - Usd’ul-Gabe 4/22

[21] - Ensab’ul Eşraf

[22] - Tefsir-i Taberi 26/16; Tabakat: 338 ve Feth'ul-Bari 10/221

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Bana Bir Harf Öğretenin Kırk Yıl Kölesi Olurum...

Eski 11-14-2007   #2
gülgüzeli
Varsayılan

Cevap : Bana Bir Harf Öğretenin Kırk Yıl Kölesi Olurum...



emeğine sağlık
__________________
Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.