Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Genel Konular

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
peygamberler

Cevap : Peygamberler

Eski 08-06-2008   #16
meLankoLik_asaLet
Varsayılan

Cevap : Peygamberler



Hz HIZIR (as)
Hz Mûsâ döneminde yasamis ve peygamber olmasi kuvvetle muhtemel, hikmet ve ilim sahibi bir sahsiyet
Kur'ân-i Kerîm'de, Hizir (as)'in isminden açikça bahsedilmez Ancak Kehf Sûresi'nin 60-82 âyetlerinde yer alan Hz Mûsâ ile ilgili kissadan "Katimizdan kendisine bir rahmet verdigimiz ve kendisine ilim ögrettigimiz kullarimizdan bir kul" (18/65) diye sözü edilen sahsin Hizir (as) oldugu anlasilmaktadir Çünkü bizzat Peygamber Efendimizden gelen sahîh hadislerde bu sahsin Hizir oldugu açikça belirtilmistir (bk Buhârî, ilm 16, 44, Tefsîru'l-Kur'ân, Tefsîru Sûrati'l-Kehf 2-4; Müslim, Fedâil 170-174)
Bu rivayetlere göre bir gün Hz Mûsâ isrâil ogullari arasinda vaaz ederken ona kendisinden daha hikmet ve ilim sahibi kimsenin olup olmadigi sorulmustu Hz Musâ: "Hayir, yoktur!" diye cevap verince Cenâb-i Hak bir vahiyle Hz Mûsâ'yâ Mecme'u'l-Bahreyn'de (iki denizin kavusum yerinde) kullarindan salih bir kul olan el-Hadir (Hizir)'in kendisinden daha âlim oldugunu bildirdi Bunun üzerine Hz Mûsâ hizmetinde bulunan genç bir delikanli ile Hizir'i bulmak üzere uzun bir yolculuga çikti ikisi, iki denizin birlestigi yere ulasinca, yolculukta yemek üzere azik olarak yanlarina aldiklari baliklarini unutmuslardi ve balik bir delikten kayip denizi boylamisti Hz Mûsâ oradan bir süre uzaklastiktan sonra yemek için delikanlidan baligi çikarmasini istedigi zaman baligin denize dalip kayboldugunu fârkettiler Hz Mûsâ'nin Hizir'i bulmasinin alâmeti, bu baligin kaybolmasi oldugundan derhal oraya geri döndüler ve orada Hizir (as)'i buldular Bundan sonra Hz Mûsâ'nin Hizir ile, Kehf Sûresi 66-82 âyetlerinde anlatilan yolculugu basladi
Hz Mûsâ'nin yolculugunda azik olarak tasidigi baligin Mecme'u'l-Bahreyn'de denize dalip kaybolmasi, bazi rivayetlerde ve çesitli islâm milletlerinin folklorunda, bu arada Türk folklorunda da bu suyun âb-i hayat oldugu, ölüleri bile canlandiran, içenleri ölümsüzlestiren bir hayat iksiri oldugu seklinde izah olunmus, burada baligin canlanip denize dalmasi meselesinde bir peygamberin hayatinin ve Cenâb-i Hakk'in kudretinin söz konusu oldugu unutulmustur Buna bagli olarak, Mecme'u'l-Bahreyn bölgesinde yasayan birisi olarak Hizir (as)'a da ölümsüzlük isnâd edilmis ve kendisine beser üstü güçler ve yetkiler verilmistir
Hizir aleyhisselâma verilen ilmin mahiyetini anlayabilmek için Musa (as) ile olan yolculugunu Kur'ân-i Kerîm kisaca söyle anlatir: Hizir (as), yolculukta karsilasacaklari olaylara Musa peygamberin sabredemeyecegini kendisine hatirlatmis ve O'ndan sabir için söz almistir (el-Kehf,18/66-70) Önce deniz sahilinde, yolculuk için bir gemiye binmislerdi Hizir (as) bir balta ile gemiyi delince kaptan tamir için geri dönmek zorunda kalmistir Musa (as) sabredemeyip söyle demistir: "Gemiyi, yolcularini bogmak için mi deldin? Dogrusu çok kötü bir is yaptin" (el-Kehf; 18/71) Yolculugun sonunda, ilk bakista görünmeyen ve perde arkasi bilgi niteligindeki sebebi Hizir (as) söyle belirtir: "O, deldigim gemi, denizde çalisan birkaç yoksulundu Onu kusurlu yapmak istedim Çünkü gemi yolculuga devam ederse, ileride her saglam gemiye el koyan bir kral (deniz korsanlari) vardir" (el-Kehf, 18/79) Yolculuk sirasinda, diger çocuklarla oynamakta olan bir çocugu öldürdü Musa (as): "Kisas olmadan, masum bir cana nasil kiyarsin? Dogrusu çok kötü bir is yaptim, dedi" (el-Kehf,18/74) Küçük çocugun bu erken yasta vefat ettirilme sebebi Hizir (as) tarafindan söyle açiklandi: "Öldürdügüm erkek çocuga gelince; onun anne ve babasi mü'min kimselerdi ileride onlari isyan ve inkâra sürüklemesinden korktuk istedik ki, Rableri bu ölen çocuk yerine kendilerine ondan daha temiz ve daha merhametli birini versin" (el-Kehf, 18/80,81) Burada Cenâbi Hak'kin, anne-babanin hayirli kimseler olmasi sebebiyle, ileride kendilerini üzecek, büyük sikintilara sokacak bir çocugu erken yasta vefat ettirip, onun yerine daha hayirli bir evladin verilmesinin, gerçekte o aile için " hayir" olduguna isaret ediliyor
Yolculugun üçüncü merhalesi Kur'an'da söyle anlatilir: "Musa ve salih kul yollarina devam ettiler Sonunda bir köye varip, halkindan yiyecek istediler Halk ise onlari misafir etmek istemedi Musa ve salih kul, orada yikilmak üzere olan bir duvar gördüler, Salih kul hemen onu dogrultuverdi Bunun üzerine Musa: "isteseydin buna karsilik bir ücret alirdin, dedi Salih kul söyle dedi: iste bu seninle benim aramizin ayrilmasi demektir Sabredemedigin seylerin içyüzünü sana anlatacagim" (el-Kehf, 18/77,78) Evi, ücretsiz tamir etmesini salih kul (hizir) söyle açiklar: "Bu ev, sehirde iki yetim çocugun idi Duvarin altinda kendilerine ait bir hazine vardi Bunlarin babalari salih bir kimseydi Rabbin, onlarin rüstlerine erip, hazinelerini bizzat kendilerinin çikarmalarini istedi Bu Rabbinden bir rahmettir Ben bunlari kendiligimden degil, Allâh'in emriyle yaptim iste, sabredemedigin seylerin içyüzü budur" (Kehf 18/82)
Bu hikmetlerle dolu yolculuktan, insanlarin günlük hayatta karsilastiklari bir takim olaylarin, bazan büyük felaketlerin bir görünen yüzünün bir de asil perde arkasinin bulundugu anlasilmaktadir Bazan ser olarak görülen olaylarin arkasindan büyük hayirlarin ortaya çiktigi görülmektedir Âyet-i Kerîmelerde söyle buyurulur: "Hosumuza gitmedigi halde, savasmak size farz kilindi Belki de hosumuza gitmeyen bir sey sizin için daha hayirlidir belki hosunuza giden bir sey de sizin için daha kötüdür Allah bilir siz ise bilmezsiniz (el Bakara, 2/216) " Eger karilarinizdan hoslanmiyorsaniz olabilir ki, hosunuza gitmeyen bir seyde Allah, sizin için çok hayir takdir etmistir " (en-Nîsâ, 4/19) Rasûlullah (sas), Hizir (as)'in ilmiyle ilgili olarak, gemi yolculugu sirasindaki bir konusmayi söyle nakleder: "Bir serçe, denizden gagasiyla su alip, gemiye konmustu Hizir (as) bunu Hz Musa'ya göstererek söyle dedi: Allâh'in ilmi yaninda, benim ve senin ilmin, su serçenin denizden eksilttigi su kadar bir seydir" (Buhârî, ilm, 44, (el-Enbiyâ, 27, Tefsîru Sûre 18/2; Müslim, Fezâil, 180; Ahmet b Hanbel, Müsned, II, 311, V, 118; bilgi için bk Ibn Kesîr, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, istanbul 1985, V,172-185)

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Peygamberler

Eski 08-06-2008   #17
meLankoLik_asaLet
Varsayılan

Cevap : Peygamberler



Hz ILYAS (as)
Kur'an-i Kerîm'de ismi geçen peygamberlerden biri Hz Musa (as)'dan sonra gelen nesebi Hz Harun (as)'a dayandigi rivayet edilen bir israilogullari Peygamberi
Hz Musa'dan sonra israilogullarinin çesitli boylari sam civarina yerlesmistir sam bölgesindeki "Bek" sehrine yerlesen ve zamanla Allah'a isyan ederek haddi asan bir Benu israil kabilesine Hz ilyas (as)'in gönderildigi rivayet edilmektedir ilyas (as) Kur'an-i Kerîm'de iki degisik sûrede anilmistir Bir yerde diger Peygamberler ile birlikte ismi geçmistir: "(ibrahim'e) Zekeriya, Yahya, isa ve ilyas'i da bagisladik Hepsi salihlerdendi" (el-Enbiya, 21/85) Diger sûrede ise ilyas (as)'in kissasi özetle anlatilmistir Musa ve Harun (as)'dan bahsedilmis, onlarin Allah'in salih kullari oldugu anlatildiktan sonra ilyas (as)'in kissasina geçilmistir: "Muhakkak ilyas da peygamberlerdendi" (es-Sâffat, 37/123) Bu ayet-i kerime ilyas (as)'in etrafinda Yahudiler ve Hristiyanlar tarafindan olusturulmus olan efsanevî kimligi aralamakta, onun Allah'in diger Peygamberleri gibi bir peygamber oldugunu anlatmaktadir Buhârî, Kitâbu'l-Enbiyâ bölümünde ilyas (as) için bir bab açmis ve onun kissasini anlatan es-Sâffât suresindeki ayetleri bu babda zikretmistir ibn Mes'ûd ve ibn Abbas'in rivayetine göre Hz ilyas ile idris (as) ayni sahistir (Buhârî, Enbiyâ, 4) idris (as) da Nuh (as)'in babasinin dedesidir (Buhâri, Enbiyâ, 5)
Ilyas (as) Peygamber olarak gönderildigi insanlari dine davet etmistir: "(Hz ilyas) milletine: "Allah'a karsi gelmekten sakinmaz misiniz? Yaratanlarin en iyisi olan, sizin de Rabbiniz önceki babalarinizin da Rabbi bulunan Allah'i birakip da Ba'l putuna mi taparsiniz?" demisti (es-Sâffât, 37/124-126)
Ayet-i Kerime'de geçen "Ba'l" o kavmin tapindigi putun ismidir Oturdugu sehirlerinin ismi "Bek" olan bu halkin, tapindiklari puttan dolayi sehirlerinin isminin "Ba'lebek" oldugu rivayet edilmektedir
Rivayete göre Hz ilyas israilogullarina Hizkil (as)'dan sonra gönderilmistir insanlari Allah'a imana çagiran Hz ilyas, kavminin Ba'l putuna tapmamasini emretmistir O bölgenin krali önce iman etmesine ragmen daha sonra irtidat ederek Hz ilyas (as)'i öldürmeye kalkmistir Hz ilyas yedi sene kadar daglarda bayirlarda dolasmis, insanlari Tevrat'in emirlerine davet etmis, iman etmemeleri üzerine, o beldeye üç yil hiç yagmur düsmemistir Daha sonra Hz ilyas'in duasiyla yagmur yagmasina ragmen yine ilyas (as)'a iman etmemislerdir Kendisinden sonraki Benûisrail Peygamberlerinden Kur'an'da ismi zikredilen Elyas'a (as)'i Hz ilyas yetistirmistir Rivayete göre kavminin imansizligina kizan ilyas (as), Allahu Teâlâ'dan kendisini gökyüzüne kaldirmasi için dua etmis, bunun üzerine belirlenen bir yerde yaninda Elyas'a (as) da varken gökten gelen ates gibi bir ata binip havalanmis, nübüvvet simgesi olarak da asagida kalan Elyas'a hirkasini atmis ve semâya refedilmistir
Ancak surasi unutulmamalidir ki bu rivayetler israilogullarinin Tevrat kökenli rivayetleridir isin dogrusunu en iyi Allah bilir (ibn Kesîr, Tefsiru'l Kur'ani'l Azîm, VII, 31) Hz ilyas (as)'in, Hizir (as) ile yilda bir kez bulustuguna inanilir, halk arasinda bu bulusma Hizir ilyas (Hidrellez*) seklinde simgelenmistir

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Peygamberler

Eski 08-06-2008   #18
meLankoLik_asaLet
Varsayılan

Cevap : Peygamberler



Hz ZÜLKIFL (as)
Kur'ân'da adi geçen peygamberlerden biri
Kur'ân'da iki yerde kendisinden bahsedilmektedir: "ismâil, idris ve Zülkifl, hepsi sabredenlerdendi Onlari rahmetimize soktuk süphesiz onlar salih olanlardandi" (el-Enbiyâ, 21/85, 86)
Âyette geçen "Zülkifl" adi degil lakabidir ve "nasib ve kismet sahibi" anlamina gelir Fakat burada dünyevî zenginligi degil, onun üstün kisiligini ve âhiretteki derecesini kastetmek için kullanilmistir Onun gerçek adi hakkinda çok farkli rivayetler vardir Yahudiler O'nun, israilogullarinin esâreti sirasinda peygamber tayin edilen ve vazifesini Habur irmagi yakinlarinda bir bölgede yapan Hereksel oldugunu iddia etmislerdir Âlimlerin bir kismi da onun Eyyub (as)'in kendisinden sonra peygamber olan Bisr adindaki oglu oldugunu söylemislerdir Fakat bu görüslerin hiç biri kesinlik derecesine sahip degildir
Zülkifl (as)'in peygamber olmadigi söyleyenler olmussa da, âlimlerin ekseriyetine göre peygamberdir ve makbul olan görüs de budur (el-Kurtubî, el-Cami'li Ahkâmi'l-Kur'ân, Kahire 1967, XI, 327 vd; el-Alusî, Ruhu'l-Meânî, Beyrut ty, XVII, 82; el-Mevdudî, Tefhimu'l-Kur'ân, istanbul 1991, III, 327)
Yüce Allah Eyyûb (as)'in kissasini arzettikten sonra, peygamberlerinden bazilarini anmis ve onlari övmüstür insanlari tevhide çagiran, Allah'in sevgi ve övgülerini kazanan bu peygamberden biri de, Zülkifl (as)'dir Bu konudaki âyetlerin meâli söyledir:
"Kuvvetli ve basiretli kullariniz ibrahim'i, ishâk'i ve Yâkub'u da an Biz onlari ahiret yurdunu düsünme özelligiyle temizleyip, kendimize halis (kul) yaptik Onlar bizim yanimizda seçkinlerden, hayirlilardandir ismâil'i, Elyesâ'i, Zülkifl'i de an Hepsi de iyilerdendir" (Sad, 38/45, 46, 47, 48)
Taberî'de yer alan bir rivayete göre Zülkifl (as) sam'da otururdu Oradaki halki Allah'a inanmaya, O'na ibadet etmeye ve dürüst bir sekilde yasamaya çagirdi ve orada vefât etti (et-Taberî, Tarih, Misir 1326, I, 167)

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Peygamberler

Eski 08-06-2008   #19
meLankoLik_asaLet
Varsayılan

Cevap : Peygamberler



Hz DAVUD (as)
Kur'ân-i Kerim'de adi geçen israilogullari peygamberlerinden biri
Yahuda kabilesinden isa (Yasa)'nin sekizinci ogludur
insanoglu yoldan çikip da batakliga düstükçe, yüce Allah, onlara peygamberler göndermistir Onlar bu peygamberler vasitasiyla uyarilmistir israilogullarina da peygamberler gönderilmistir Onlar, umumiyetle bu peygamberlere isyan hatta ihanet etmislerdir


Hz Musa'nin vefatindan sonra, yine israilogullari isyanin karanligina daldilar Azginlik yaparak Hz Musa'nin Allah'tan getirdigi akîdeyi terk etmeye basladilar Cenâb-i Allah, onlarin üzerlerine baska bir kabîleyi musallat etti
Hz Musa'nin vefatindan sonra israilogullarinin idaresi Yusa'ya kaldi israilogullarini çölden çikararak onlari dedelerinin ülkesine yerlestirdi Bu ülke, Hz Yakub'un yasadigi Ken'an bölgesi olup, israilogullari için mukaddes ülke sayilir
israilogullari Hz Musa'nin vefatindan sonra Filistin çevresine yerlesmis bulunan Amâlika Kabilesi ile karsi karsiya geldiler israilogullari Amâlika ile yaptiklari bir savastan maglup çiktilar Kendilerini toparlayarak yeniden bu düsman ile çarpismak istediler Yüce Rabbimiz onlarin bu durumunu söylece anlatmaktadir: "israilogullarindan bir cemaat Musa'dan sonra peygamberlerine: "Bize bir hükümdar gönder ki, Allah yolunda savasalim" dediler Peygamber "Size muharebe farz olunursa korkarim ki, savasmazsiniz" dedi Onlar: "-Niçin Allah yolunda savasmayalim? Yurdumuzdan ve evlatlarimizin yanindan çikarildik" dediler Onlara farz kilindiginda, birazi müstesna olmak üzere, savastan yüz çevirdiler " (el-Bakara, 2/246)
"Peygamberleri onlara: Allah, Teâlâ size hükümdar olarak gönderdi dediginde, onlar: O, bize nasil hükümdar olur? Biz hükümdarliga ondan daha layikiz Onun mali da çok degildir dediler Peygamber "Allah onu, sizin üzerinize namaz kildi Ona ilimde ve cisimde fazlalik (üstünlük) verdi Allah, mülkü diledigine verir " (el-Bakara, 2/247)
israilogullari tarafindan kutsal kabul edilen bir sandik vardi Kur'ân-i Kerim'de bu sandiga "Tâbût"* adi verilmektedir Amâlikalilarla yapilan savas sonucunda bu sandik Câlût (Golyat)'in eline geçmisti israilogullari bunun acisini duyuyorlar, fakat Tâlût'un da hükümdarligina itiraz etmekten geri kalmiyorlardi
"Peygamberleri onlara söyle dedi: Onun hükümdarligina alamet; size, içinde Rabbiniz tarafindan sekînet ve Musa ailesi ile Harun ailesinin mirasi bulunan Tâbût'u meleklerin yüklenip getirmesidir Eger siz iman edenlerdenseniz, bunda sizin için ibret ve mûcize vardir " (el-Bakara, 2/248) Tâbût'un israilogullarinin eline geçmesi onlari yüreklendirdi Yeniden toparlanarak Amâlika kabilesi üzerine yürüdüler Tâlût, israilogullarina ögütte bulundu Onlara söylece seslendi: "Allahu Teâlâ sizi bir nehir ile imtihan ediyor O nehirden içen benden degildir Ondan eli ile ancak bir avuç içen bendendir" dedi Onlarin pek azi müstesna, digerleri içti Tâlût ile iman edenler nehri geçtiklerinde: Bugün Câlût ve askerlerine karsi duracak takat bizde yoktur dediler Allah'a kavusacaklarini bilenler Nice az bir topluluk vardir ki, Allah'in izni ile daha çok olana galip gelmistir Allah, sabredenlerle beraberdir ' dediler " (el-Bakara, 2/249)
Amâlika ordularinin basinda Câlût (Golyat) bulunuyordu Câlüt'un ordusuyla karsi karsiya gelen mümin kitle söyle dua etti: "Ya Râb, üzerinize sabir ve sebat ihsan eyle, ayaklarimizi sabit kil ve kâfir kavme karsi bize yardim et " (el-Bakara, 2/250)
Tâlût'un ordusunda Dâvûd (as) bulunuyordu Dâvûd (as), Hz Yakub'un neslinden idi israilogullarindan olan Dâvûd, daha küçük yasta bir delikanli iken, hak davanin amansiz düsmani, zorba ve güçlü ordulara sahip olan Câlût ile yaptigi mücadeleyi kazanmis ve bu savasta Câlût'u sapan tasiyla öldürmüstü Bu olayda Allah'a tevekkül eden müminlerin zalimleri nasil yendigi gösterilmektedir
Câlût, zalim zengin ve korkunç bir hükümdardi Onun açikça belli olan büyük üstünlügü vardi Fakat Allahu Teâlâ, o zaman islerin yalniz zahiriyle meydana gelmeyip, gerçek anlamiyla vukû buldugunu göstermek istedi islerin hakikatini sadece O bilir Her seyin ölçüsü yalniz O'nun elindedir Aslinda insanlara güçlü görünenin zayif, zayif görünenin de Allah'in yardimiyla güçlü oldugu ölçüsü Allahu Teâlâ'ya aittir insanlar ise vazifelerini yerine getirmek, Allah'u Teâlâ' ya verdikleri ahitlerini ifa etmekle yükümlüdürler Bundan sonra Allah'in istedigi seyler istedigi sekilde olur insanlara, kendilerini korkutan zâlimlerin zayif, çok zayif olduklarini, Allah onlarin ölmesini istedigi zaman küçücük delikanlilarin bile maglup edebilecegini göstermek için bu zalim diktatörün ölümünü, daha genç bir bir delikanli iken Hz Dâvûd'un eline verdi Burada Allah'u Teâlâ'nin tahakkukunu istedigi gizli baska hikmetler de vardi Allah, Tâlût'dan sonra mülkü Hz Dâvûd'un almasini ve onun yerine oglu Süleyman (as)'i varis kilmayi istedi Bu sebeple Hz Dâvûd (as)'in gücü, Câlût'u öldürmesiyle gösterilmis oluyordu
"Allah'in izniyle, onlari hemen hezimete ugrattilar Dâvûd da Câlût'u öldürdü Allah ona mülk ve hikmet verdi Dilemekte oldugu seylerden de ona ögretti" (el-Bakara, 2/251)
Câlût'un öldürülmesiyle Amâlikalilar bozguna ugradilar, darmadagin oldular Bu olaydan sonra halk, Hz Dâvûd (as)'a daha çok sevgi ve saygi göstermeye basladi
Tâlût'un ölümünden sonra yerine Dâvûd (as) geçti Ona hem yönetim, hem peygamberlik verildi; "Dâvûd'a daglari ve kuslari boyun egdirdik Onunla beraber tesbih ediyorlardi Biz (bunlari) yapariz" "Ona, sizi savasin siddetinden korumak için zirh yapmayi ögretmistik Ama siz, sükrediyor musunuz ki?" (el-Enbiya, 21/78, 80)
"Andolsun Dâvûd'a tarafimizdan bir üstünlük verdik Ey daglar, onunla beraber tesbih edin ve ey kuslar (siz de) Ve ona demiri yumusattik", "Genis zirhlar yap, dokumasini ölçülü yap ve (hepiniz) iyi isler yapin Çünkü ben, yaptiklarinizi görmekteyim diye vahyettik" (Sebe, 34/10-11) Hz Dâvûd (as) hakkinda Kur'ân-i Kerim'den gelen rivâyetler; Dâvûd'un çok güzel bir sesi oldugunu, kendisine verilen Zebur'u okumaya baslayinca, daglarin ve kuslarin onu dinlemek üzere etrafinda toplandiklarini bildirmektedir Zebur dört büyük semâvî kitaptan birisi olup, yüzelli sûreden ibarettir Bu kitap, ser'î hükümleri tasimadigi için Hz Dâvûd, Hz Musa'nin serîati ile hükmetmistir
Yahudi kaynaklarinda Hz Dâvûd'un, Mizmar denen bir musiki âleti çaldigi kayitlidir Kur'ân'da da: "(Her taraftan) gelen kuslar da ona icabet ederler, hepsi onun nagmesine katilirlardi ", "Onun mülkünü kuvvetlendirmistik Kendisine hikmet ve açik konusma, güzel konusma vermistik " (Sad, 38/19-20) buyuran Allah, ayni sûrenin 21 âyetinde, Hz Dâvûd (as) zamaninda olan bir hâdiseyi de, Hz Muhammed (sas)'e söyle haber vermistir: "Dâvûd'un yanina gelmislerdi de, onlardan korkmustu Korkma dediler, Biz, iki davaciyiz Birimiz ötekinin hakkina saldirdi simdi sen aramizda hak ile hükmet Zulmetme Bizi yolun ortasina (adalete) götür " (Sad, 38/22)
Kur'ân'da anlatildigina göre bunlar iki kardestiler Birisinin doksandokuz koyunu, ötekinin bir tek koyunu vardi Böyle iken doksandokuz koyunu olan öteki kardesinin tek koyununu ister, aralarinda tartisma çikar Tek koyunu olani bu tartismayi kaybeder Hz Dâvûd (as)'a müracaat ederler O, davaci olanlardan birini dinler, ötekini dinlemeden hükmünü verir Bunu da Allah'u Teâlâ'nin kendisini imtihani sanir Ancak bu yaptigi hareket sebebiyle Allah'dan magfiret dileyip secdeye kapanir, tövbe eder Allah, onu affettigini bildirir ve ona su vahyi indirir: "Ey Dâvud, biz seni yeryüzünde (senden öncekilerin yerine) hükümdar yaptik insanlar arasinda adaletle hükmet, keyfine uyma Sonra seni Allah yolundan saptirir Allah'in yolundan sapanlara, Allah'in hesap gününü unuttuklarindan dolayi, çetin bir azap vardir " (Sad, 38/26)
israilogullari, Hz Dâvûd zamaninda en parlak dönemlerini yasamislardir Dâvûd (as) Kudüs'ü fethetmis, kendisine baskent yapmisti
Hz Dâvûd, hem hükümdar, hem peygamberdi Bir nimet olarak bu iki özellik ona verilmisti O, israilogullarini kirk yil yönetti ve Rabbine kavustu Hz Dâvud (as)'in yerine oglu Hz Süleyman (as) geçti ve ona da peygamberlik geldi Hz Dâvûd, bir gün oruç tutar, bir gün yerdi
Abdullah b Amr'dan rivâyetle, Abdullah, her gün gündüzleri oruç tutar, geceleri de (nâfile) namaz kilardi Onun bu durumu Rasûlullah'a bildirildiginde Hz Peygamber onu çagirdi ve söyle buyurdu: "Bir gün oruç tut, bir gün iftar et iste bu Dâvûd (as)'in orucudur"
Bir baska rivayette ise, Rasûlullah (sas) söyle buyurmustur: "Allah'u Teâlâ ya en sevimli oruç, Dâvûd (as)'in orucudur O, bir gün oruç tutar, bir gün iftar ederdi Allah'a en sevimli namaz da Dâvûd namazi idi O, her gecenin yarisinda uyur Üçte birinde (nafile) namaz kilardi Altida birinde de yine uyurdu" (Müslim, Siyam, 183; Nesâî, Siyam, 69)

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Peygamberler

Eski 08-06-2008   #20
meLankoLik_asaLet
Varsayılan

Cevap : Peygamberler



HzYÛNUS (as)
Adi Kur'ân'da geçen peygamberlerden biri
Soyu, Bünyamin vasitasiyla Ya'kûb (as)'a ve onun vasitasiyla de ibrâhim (as)'a dayanmaktadir Bazi alimlerin naklettigine göre, isa (as) annesinin adiyla isa b Meryem diye anildigi gibi, Yûnus (as) da annesinin adiyla Yûnus b Matta diye anilmaktadir (ibn Sa'd, Tabakatü'l-Kübra, Beyrut 1957, I, 55) Buhârî'nin verdigi bilgiye göre ise, bu görüs yanlistir Aslinda Matta, Yûnus (as)'in annesinin degil, babasinin adidir Yani Yûnus (as), Yûnûs b Matta diye anilinca, babasinin adiyla anilmis olur (ez-Zebîdî, Sahihi Buhârî Muhtasari Tecridi Sarih Tercemesi ve serhî, trc: Kamil Miras, Ankara, 1971, IX, 152)
Yûnus (as)'in Ya'kub (as)'in torunlarindan oldugu, Kur'ân'da söyle haber verilistir:
"Nûh'a ve ondan sonra gelen peygamberlere vahyettigimiz gibi, sana da vahyettik Nitekim ibrâhim'e, ismail'e, ishâk'a, Yakub'a, torunlarina, isa'ya, Eyyûb'a, Yûnus'a, Harûn'a, Süleyman'a da vahyetmis ve Davud'a da Zebûr'u vermistik" (en-Nisâ, 4/163)
Bu âyette ifâde edildigi gibi isâ (as), Eyyûb (as), Harun (as) ve Süleyman (as)'da Yunus (as) ile ayni soydan, Yakub (as)'in torunlarindandirlar
Yûnus (as)'in nüfusu yüz bini askin bir sehrin halkina uyarici ve tevhide çagrici bir peygamber olarak gönderildigi, Kur'ân'da söyle geçmektedir:
"Ve onu yüz bin Insana, ya da daha fazla olanlara peygamber gönderdik" (es-Saffat, 37/147)
O'nun peygamber olarak gönderildigi bu yerin Ninova sehri oldugu nakledilmistir Ninova sehri, Dicle nehrinin kiyisinda, simdiki Musul'un yerinde bulunmaktaydi Bu beldenin Insanlari küfrün içinde bulunuyorlardi ve putlara tapmakta idiler Yûnus (as) onlari küfürden ve putperestlikten nehyetmek bir de onlara, küfürlerinden dolayi tevbe etmelerini, Yüce Allah'in varligina ve birbirine inanmalarini emretmek üzere gönderilmisti (ez-Zemahserî, el-Kessâf, Kahire, ty, V, 126; et-Taberî, Tarih, Misir 1326, II, 42)
Yûnus (as)'in adi, Kur'ân'in çesitli yerlerinde geçmekle berâber, Kur'ân'daki sûrelerden birine isim olarak verilmistir Kur'an'in onuncu sûresinin adi, Yûnus sûresidir
Yûnus (as) milletini otuz üç yil Allah'a imân etmeye, küfürden kurtulmaya davet etti, tebligde bulundu ve peygamberlik vazifesini yerine getirdi Ancak sadece iki kisi ona imân etti (ibn Esir, el-Kâmil, Beyrut 1965, I, 360; Sahihi Buhâri ve Tecridi Sarih Tercümesi, IX, 152)
Milletinin bu sekilde küfürde direnmesi ve imâna gelmemesi, Yûnus (as)'in zoruna gitti Yüce Allah onun bu kizginligini ve bunun neticesinde milletini terketmeye kalkismasini söyle haber vermistir:
"Zünnûn (Yûnus)'a gelince, o, öf keli bir halde geçip gitmisti Bizim kendisini asla sikistirmayacagimizi zannetmisti Nihâyet karanliklar içinde; "Senden baska hiç bir ilâh yoktur Seni tenzih ederim Gerçekten ben zalimlerden oldum!" diye niyaz etti" (el-Enbiyâ, 21/87)
Bu âyette Yûnus (as)'dan Zünnûn diye bahsedilmistir Zünnûn, balik sahibi demektir Kur'ân'in baska bir yerinde de, Yûnus (as) bu lakabla anilmistir:
"Sen Rabbinin hükmünü sabirla bekle Balik sahibi (Yunus) gibi olma Hani, o dertli dertli Rabbine niyaz etmisti" (el-Kalem, 68/48)
Hem bu âyette hem de yukaridaki âyette Yûnus (as)'in sabretmemesine, Allah'in emri olmadan milletini terketmeye kalkismasina isâret edilmistir Onun bu hali üzerine, Yüce Allah söyle buyurmustu:
"O halde, peygamberlerden azim sahibi olanlarin sabrettigi gibi sen de sabret" (el-Ahkâf, 46/35)
Allah'in müsaadesi olmadan Yûnus (as)'in ayrilmaya kalkismasi, iyi netice vermemisti Ninova'dan ayrilmak için bir gemiye binmisti Geminin batmaya yüz tutmasi üzerine, hafiflemesi için yolculardan birinin suya atilmasi gerekti Kimin suya atilacagini tesbit için kur'a çekildi ve kur'a Yûnus (as)'a isâbet etti Bu durum kur'ân'da söyle haber verilmistir:
"Gemide onlarla karsilikli Kur'a çektiler de yenilenlerden oldu" (es-Saffat, 37/141)
isin daha acisi, Yûnus (as) denize atildiktan sonra bir balik onu yutmustu Yüce Allah Kur'ân'da onun bu durumunu söyle haber vermistir:
"Yûnus, (Rabbinden izinsiz olarak kavminden ayrildigi için) kendisi kötülüklerken, onu bir balik yuttu" (es-Saffat, 37/142)
Burada Yûnus (as) hatasini anlamis ve nefsini kinamaya baslamisti Baligin karnindaki karanliklarda:
"Senden baska ilâh yoktur Sen eksikliklerden uzaksin, yücesin Ben zalimlerden oldum!" (el-Enbiyâ, 21/87) diye dua etmeye ve Allah'a yalvarmaya basladi Bu sekilde imân ve inançla Allah'a siginmasi neticesinde, Yüce Allah onu affetmisti (el-Maverdî, en-Nuketu ve'l-Uyûnu, Beyrut 1992, III, 465 vd) Yûnus (as)'in duasinin kabul edildigi ve Allah tarafindan bagislandigi, Kur'ân'da söyle dile getirilmistir:
"Biz de onun duasini kabul ettik ve onu tasadan kurtardik iste biz, Insanlari böyle kurtaririz" (el-Enbiyâ, 21/88)
"Eger tesbih edenlerden olmasaydi, (Insanlarin) yeniden diriltilecekleri güne kadar onun karninda kalirdi" (es-Saffat, 37/143, 144)
Gücü her seye yeten Yüce Allah, baligin karnindaki Yûnus (as)'i öldürmedi Bir süre sonra balik onu agzi ile sahile birakmisti Onun kurtulus ve daha sonraki hafi, Kur'ân'da söyle haber verilmistir:
"(Ama baligin karninda bizi andi, tesbih etti), biz de onu hasta bir halde agaçsiz, bos bir yere attik ve üzerine (gölge yapmasi için) kabak türünden bir agaç bitirdik" (es-Saffat, 37/145, 146)
Yûnus (as)'in Allah tarafindan affedilmesi ve büyük bir tehlikeden kurtarilmasi, Kur'ân'in baska bir yerinde dile getirilmistir:
"Sen Rabb'inin hükmüne sabret, balik sahibi (Yûnus) gibi olma Hani o, sikintidan yutkunarak (Allah'a) seslenmisti Eger Rabb'inden ona bir nimet yetismeseydi, yerilerek çiplak bir yere atilirdi Fakat (böyle olmadi), Rabb'i onun duasini kabul etti de onu salihlerden kildi" (el-Kalem, 68/8, 49, 50)
Yûnus (as)'i bu sikintilardan kurtaran Yüce Allah, onun milletine de neticede hidâyeti nasib etti Onlar da sonunda Allah'a imân edip tevhid'e sarildilar Onlarin tevbe edip hakka dönüslerini ifâde eden âyetin meâli söyledir:
"inandilar, biz de onlari bir süreye kadar geçindirdik" (es-Saffat, 37/148)
Yûnus (as)'in milletinin bu sekilde tevbe etmeleri, küfürden dönüp Allah'a inanmalari, Allah tarafindan övülmüs, methedilmistir:
"Keske (azabi gördükten sonra) inanip da, inanmasi kendisine fayda veren bir memleket olsaydi! (Azabi gördükten sonra inanmak, hiç bir memlekete yarar saglamamistir) Yalniz Yûnus'un kavmi, (azab henüz inmeden önce) inaninca, dünya hayatinda onlardan rezillik azabini kaldirmis ve onlari bir süre daha yasatmistik" (Yûnus, 10/98)
Yûnus (as)'in faziletli bir Insan oldugu, Yüce Allah tarafindan söyle haber verilmistir:
"ismâil, el-Yesa', Yunus ve Lut'a da (yol gösterdik) Hepsi iyilerden idiler" (el-En'âm, 6/86)
Hz Muhammed (sav) de onu söyle övmüstür:
"Her kim ben Yûnus b Mattâ'dan hayirliyim derse, yalan söylemistir" (Buhârî, Tefsiru süre 6, 4)
Yûnus (as) da, diger peygamberler gibi, Insanlari küfrün serrinden nehyetmis ve Allah'a imân etmeye davet etmistir inanan Insanlar için, onun hayatindan alinacak çesitli ibretler vardir

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Peygamberler

Eski 08-06-2008   #21
meLankoLik_asaLet
Varsayılan

Cevap : Peygamberler



LOKMAN (LUKMAN) HEKIM
Bir nebî veya velî oldugu ihtilâfli; ancak çogunlugun tercihine göre hakim bir sahsiyet
Kur'ân-i Kerîm'de Lokman adi iki yerde geçer (Lokman, 31/12,13) Kelime, ayni zamanda Mekkî bir surenin adidir Bu sûrenin nüzul sebebi Kureyslilerin Lokman'i Hz Peygamber (sas)'e sormalaridir
Lokman'in adi geçen iki ayetin meâli söyledir: "Andolsun Biz Lokman'a Allah'a sükretmesi için hikmet verdik sükreden kimse ancak kendisi için sükretmis olur Nankörlük eden ise, bilsin ki Allah her seyden müstagnîdir, övülmeye lâyik olandir Lokman, ogluna ögüt vererek "Yavrum, Allah'a es kosma, dogrusu es kosmak büyük zulümdür" demisti " (Lokman, 31/12,13) Lokman'in adi içinde geçmese de onun ogluna ögütleri devam etmektedir Ancak arada iki ayet içinde Yüce Allah, Lokman'in ögüdündeki es kosmayi(sirk) tekit için ana-babaya iyi davranmak; yaradana sükür, ana-babaya tesekkür etmesini bilmekle beraber; eger ana-baba Allah'a es kosmak üzere çocugunu körü körüne zorlarlarsa o çocugun onlara itaat etmemesi, dünya islerinde onlarla güzelce geçinip Allah'a yönelen kimselerin yoluna uymasi gerektigini bildirmektedir (Lokman, 31/14,15) Lokman'in ögütleri söyle devam etmektedir: "Yavrum, isledigin sey bir hardal tanesi agirliginca olsa da, bir kayanin içinde, göklerde veya yerde bulunsa da, Allah onu getirip meydana kor Dogrusu Allah Lâtif'dir, haberdar'dir Yavrum, namazi kil, iyiligi emret, kötülükten vazgeçir ve basina gelene sabret; dogrusu bunlar azmedilmeye deger islerdir Insanlari küçümseyip yüz çevirme, yeryüzünde böbürlenerek yürüme! Allah, kendini begenip böbürlenen kimseyi hiç süphesiz ki sevmez Yürüyüsünde ölçülü ol, sesini de kis! Seslerin en çirkini süphesiz merkeplerin sesidir" (Lokman, 31/16-19)
Lokman suresinde geçen meâli verilen ayetlerden anlasilmaktadir ki, bu zat bir hakimdir Çünkü ona hikmet verilmistir Böyle bir hikmete ulasan kimseye gereken, o hikmete sükürdür Aslinda Yüce Allah'in, sükür de dahil hiç bir seye ihtiyaci yoktur Ancak sükre ihtiyaci olan Insandir Çünkü Allah, sükredince nimetleri artirma vadinde bulunmustur (ibrâhim, 14/7) Lokman, üç kere "yavrum" veya "oglum" diye hitap ederek ogluna ögüt vermistir Bunlardan ilkinde Allah'a es, ortak kosmamasini ögütlemistir Çünkü bu, Allah'in hakkini baskasina vermek, kullarin ve bütün varliklarin yaratanina olan bu haksizlikla onlarin haklarini çignemek, basta Yüce Allah'in ikram ettigi, serefli kildigi Insan olmak üzere bu varliklari esas yaratanindan baska fâni, âciz, güçsüz seylere yönelterek onlari tahkîr etmektir Lokman, ikinci "yavrum" hitabiyle baslayan ögüdünde, Yüce Allah'in hardal tanesi kadar da olsa yapilan bütün iyilik ve kötülükleri gördügünü, bildigini ve onlari ahirette degerlendirecegini anlatmistir Nitekim Yüce Allah, zerre miktar hayir-ser isleyenin karsiligini görecegini bildirmektedir (ez-Zilzâl, 99/7-8) Lokman, yine ogluna hitaben üçüncü ögüdünde onun namazi kilmasini, iyiligi emredip kötülükten vazgeçirmesini, basina gelene sabretmesini, Insanlara böbürlenip kibirlenmemesini, çalim satip ögünmemesini, yürümesinde, konusurken sesinde ölçülü olmasini tavsiye etmistir
Lokman hakkinda hadislerde de bazi bilgiler bulunmaktadir En'âm suresi'nin 82 ayetinin nüzulünde sahabeler: "Ey Allah'in Resulü! Bizim hangimiz nefsine zulmetmez ki?" dediklerinde, Peygamberimiz Bu ayetteki zulüm sizin sandiginiz gibi degildir O zulüm, sirk demektir Lokman'in ogluna nasihat ederken, yavrum, Allah'a sirk kosma Zira sirk en büyük zulümdür dedigini isitmediniz mi?" cevabini vermistir (Sahîh-i Buhârî, Tecrîd-i Sarîh, Tercemesi, IX, 163) Lokman söyle derdi: "Yavrum, ilmi âlimlere karsi böbürlenmek, sefihlerle münazarada bulunmak ve meclislerde gösteris yapmak için ögrenme!" (Ahmed b Hanbel, I,190) Bu anlatim ve devami baska bir rivayette söyle yer almaktadir: "Ginâ göstererek ve cehalete düserek ilmi terketme! Yavrum, meclisleri ihmal etme! Allah'i anan bir topluluk gördügünde onlarla otur Eger âlimsen ilmin isine yarar; cahilsen onlar sana ögretirler Umulur ki Allah onlara rahmetini lütfeder, onlarla beraber sana da ulasir Allah'i anmayan bir lopluluk gördügünde onlarla oturma Eger âlimsen ilminin sana bir yarari olmaz; cahilsen onlar seni saptirirlar Allah onlari azabina düçar kilar, sana da onlarla beraber isabet eder" (Dârimî, Mukaddime, 34) Yine bir hadis-i serifde ilim-hikmet hakkinda söyle denilmektedir: "Hakîm Lokman ogluna su tavsiyede bulunmustur Yavrum âlimlerin yaninda otur ve dizlerinle onlara çok yaklas Çünkü Allah, gökten indirdigi yagmurla ölü topragi dirilttigi gibi, kalbleri hikmet nûruyla diriltir"(Muvatta, ilim, 1) Lokman hakkinda baska bir hadis de söyledir: "Hakim Lokman, söyle derdi: süphesiz Allah bir seyi emânet aldigi zaman onu korur" (Ahmed b Hanbel, II, 87)
Bu hadislerin, meselâ zulüm, hikmet, ilim gibi konularda Kur'ân-i Kerîm'deki Lokman ile ilgili ayetlerle rabitali oldugu görülmektedir
Lokman'in kim oldugu konusunda çesitli görüsler vardir ibn ishak'a göre Lokman'in nesebi [Lokman b Bâur b Nahor b Tarih (Terah: Âzer)] Dördüncü Kusakda Hz ibrahim (as)'in babasi Âzer'e ulasir Vâkidî, Lokman'in isrâilogullari kadisi, Eyle ve Medyen taraflarinda yasayan, Eyle'de ölen bir kimse oldugunu zikreder ikrime'ye göre Lokman bir nebîdir Ancak onun bir hakim oldugunda âlimlerin ittifaki vardir (Sahih-i Buharî Tecrid-i Sarih Tercemesi, IX, 163) Vehb b Münebbih'e göre; Lokman ibn Bâûra, Âzer neslindendir Mukâtil'e göre ise, Hz Eyyub (as)'in kizkardesinin veya teyzesinin oglu idi Uzun müddet yasadi Hz Davud'a yetisti ve ondan ilim aldi Sanat sahibi idi Bir nebî oldugunu söyleyenler de oldu ibn Rüsd, Tehâfüt'ünde söyledigi gibi, her nebî hakîmdir, fakat her hakim nebî degildir Bakara sûresi'nin 269 ayetine göre Yüce Allah hikmeti istedigine verir Kime de hikmet verilmisse ona büyük hayir lütfedilmistir Dolayisiyle o kimsenin ilmen, amelen bunun sükrünü yerine getirmesi gerekir Lokman için de Kur'ân'da böyle söylenmistir (Elmalili Hamdi Yazir, Hak Dini Kur'an Dili, IX, 3842-3843)
Lokman, Islâm'dan önceki Araplarda kendisinden çok bahsedilen bir sahsiyet idi Yahudi ve Hristiyan kutsal kitaplarinda adi geçmez Onun Âd kabilesinden veya Habesli bir köle oldugu da belirtilmistir (SGF Brandon, A Dictionary of Comparative Religion, London 1970, s 414)
Eski Arap geleneginde cahiliyye devri Insanlari bu zata Lukmânü'l-Muammer diyorlardi Onun yedi kartalin ömrü kadar uzun yasadigina inanilirdi Ebû Hâtim es-Sicistâni'nin "Kitâbül-Muammarîn" adli eserinde Lokman, Hizir'dan sonra uzun yasayan ikinci sahsiyet olarak yer alir Yedi kartal ömrü bes yüz altmis yil yapsa da çesitli rivayetlerde onun bin, hatta üç bin-üç bin bes yüz yil yasadigi bile ileri sürülmüstür Lokman'a, Nâbiga'nin siirlerinde bile rastlanir Cahiliyye geleneginde Lokman ayni zamanda bir kahraman ve hakim bir kimse olarak da görülürdü Bir çok macera ona isnat edilmisti Bütün bunlar arasinda Lokman, Âd kabilesinden olmakla bu kabîleye Sodom gibi günahkârligi dolayisiyla kuraklik cezasi verildiginde, onun da dahil oldugu bazi kimseler yagmur için dua etmek üzere Mekke'ye giderler Ancak Âdlilar orada zevk ve safâya dalip esas vazifelerini unuturlar Hatirlatildiginda da birisi siyah bir bulut isteyiverir Âd kabilesinin mahvi bu bulutla olur Aslinda onlarin cezalandirilmalari Hz Hûd'a itaatsizlikleri dolayisiyladir Âd kavmi ile ilgili ayetlerde ve Hûd suresinde Lokman'in adi geçmez (Bernhard Heller, iA, "Lokman ", maddesi)
Lokman, Kur'ân-i Kerîm'de yer aldiktan sonra, Arapça darb-i mesel ve hikmet kitaplarindan Kasasul-Enbiyalara kadar bir çok eserlerde yer aldi Sa'lebî (ö 427/1035) Ârâisul-Mecâlis"inde ondan bahsederken Kur'ân'daki anlatimi baska rivayetlerle genisletir O, Lokman'in kim oldugu konusunda yukaridaki bütün bilgileri verdikten sonra Mücâhid'in onun uzun dudakli siyahî bir köle oldugu yolundaki rivayetlerini de bunlara ekler Ancak bu rivayeti takviye sadedinde Insanlardan Sudan'dan çikmis üç hayirli kimse arasinda, Bilâl (Habesli ?), Hz Ömer (ra)'in kölesi Mühecca' ve Lokman'a (Sudan'in Misir'a yakin Nubya tarafindan) yer veren rivayeti de almaktadir O, Lokman'in Habes'li bir marangoz, bir terzi oldugu konusundaki iddialari da aktardiktan sonra, âlimlerin onun hakim olup nebî olmadiginda ittifak ettiklerini, bu konuda ikrime'nin farkli görüse sahip oldugunu (bazilarina göre Lokman'in nebîlik ile hakimlikten birini tercihte serbest birakildigi, onun hikmeti seçtigini) belirtmektedir O, ayrica Lokman'in nebî olmadigi; Allah'in çok tefekkür, iyi yakin ile takvâ ehli kildigi bir kul oldugu; onun Allah'i, Allah'in da onu sevdigi, ona hikmet lütfettigini açiklayan bir hadis de nakleder (Sa'lebi, Arâisul-Mecâlis, 312)
Sa'lebî, Lokman'in, dünyada sikinti çekenin refahtakinden hayirli oldugunu; dünyayi ahirete tercih edenin dünyada da, ahirette de kaybedecegini; malin sihhat, nimetin nefis temizligi gibi olmadigini; dogru söz, emaneti yerine teslim ve bos yere konusmayi terkin hikmeti dogurdugunu söyledigini nakleder Yine onun nakline göre Lokman ogluna söyle dedi:
"Dünya derin bir denizdir Çoklari onda bogulmustur O denizde senin gemin Allah'dan takvâ olsun Binegin Allah'a imanin ve yolun Allah'a tevekkül olsun Umulur ki kurtulursun; tamamen kurtulacagini da sanmam Yavrum, Insanlar ibadet ve taatte her gün noksanlastiklari halde nasil olur da vadolunduklarindan korkmazlar! Yavrum! Dünyadan yetecek kadar al, ona kapilma, bu ahiretine zarar verir Dünyadan el etek de çekme, yoksa Insanlara yük olursun Oruç tut, bu sehvetini keser Seni namazdan alikoyan orucu tutma, çünkü Allah'in katinda namaz oruçtan daha büyüktür Yavrum! iyiligi ondan anlayana yap Nitekim koç ile kurt arasinda dostluk olmadigi gibi; iyi ile kötü arasinda da dostluk olmaz Çekismeyi seven hakarete ugrar, kötülük olan yerlere giden töhmet altinda kalir, kötülüge yaklasan kendini kurtaramaz ve dilini tutmayan pisman olur Yavrum! iyilerin hizmetinde bulun; fakat kötülerle dostluk kurma Yavrum! Güvenilir kimse ol ki zengin olasin Kalbin günah lekeleriyle dolu oldugu halde Insanlara, Allah'dan korkuyormussun gibi görünme Yavrum, âlimlerle bir arada bulun ve onlarin dizinin dibinden ayrilma; fakat onlarla tartismaya da girme, yoksa sohbetlerinden seni mahrum ederler Onlara bir sey sorarken nazik davran Seni ihmal ettiklerinde onlara bikkinlik verme, yoksa senden usanirlar Yavrum! her seyi arkani dönerek isteme ve yüzün dönük olarak da ondan uzaklasma! Zira bu, basîreti azaltir ve akli zayiflatir Yavrum, küçükken edepli olursan, büyüdügünde faydasini görürsün! Yavrum, yolculuga çiktiginda, onu çekip götürebilecegin bir yerde olmadikça, hayvanindan emin olma; çünkü onun sirti çabuk yagir olur ve bu hakimlerin islerinden degildir Gidecegin yere yaklastiginda da hayvanindan in ve yürü; kendinden önce onu doyur Gecenin ilk saatlerinde yolculuga çikmaktan sakin! Sana gecenin yarisina kadar dinlenip gece yarisindan sonra yola çikmani tavsiye ederim Sefere çikarken yanina kilicini, mest'ini, sarigini, elbiseni, su kabini, igne ve ipligini, biz'ini (saraç ignesi) al! Ayrica yaninda sana ve beraberindekilere yetecek kadar ilâç bulundur Arkadaslarinla, Allah'a isyanin disindaki hususlarda uyum sagla ve onlara vefâ göster! Yavrum, kanaatkâr görünmekten sakin, zira bu tavrin sana gündüzleri söhret, geceleri ise süphe getirir Yavrum, kendini unutup da Insanlara iyiligi emretme! Yoksa senin durumun, Insanlara isik verdigi halde kendisi yanarak tükenen kandile benzer! Yavrum, küçük isleri umursamazlik etme! Çünkü küçük, yarin büyüge dönüsür Yavrum, yalan söylemekten sakin! Çünkü yalan, dînini ifsat eder, Insanlarin yaninda mürüvvetini noksanlastirir ve bu durumda da utanma duygun yok olur; degerin düser, makam ve mevkiin elden gider; küçümsenirsin, konustugun zaman sözün dinlenmez, söyledigine itibar edilemez Bu duruma düsüldügünde de yasamanin zevki kalmaz! Yavrum, kötü huydan, sikinti vermekten, sabirsizliktan sakin! Bu hasletler karsisinda hiç bir arkadasin sana dürüst davranmaz ve seninle aralarinda dâima bir mesafe birakirlar isini sev; sik sik karsilastigin olaylar karsisinda sabret! Insanlara karsi güzel huylu ol! Zira huyu güzel olan, herkese güler yüz gösteren ve bunu yayginlastiran, iyiler yaninda nasîbini alir; ona karsi iyi kimseler sevgi besler, kötüler de ondan uzaklasir Yavrum, gönlünü kederlerle ve kalbini üzüntülerle mesgul etme Aç gözlülükten sakin Takdire riza göster Allah tarafindan sana verilene kanaat et ki hayatin güzellessin, gönlün sürurla dolsun ve hayattan zevk alasin Eger dünya zenginliklerinin senin için bir araya getirilmesini istersen, Insanlarin ellerinde olanlara göz dikme! Zira peygamberleri bulunduklari mertebeye ulastiran sey Insanlarin ellerinde bulunanlara göz dikmemeleridir Yavrum, dünya hayati kisadir Senin oradaki ömrün ise daha da kisadir Bu kisa ömrün de daha az bir kismi geride kalmistir Yavrum, iyiligi ehline yap, ehil olmayana iyilik yapma; yoksa o, dünyada bosa gider, ahirette de sevabindan mahrum olursun iktisatli ol, savurgan olma; cimrilik derecesinde mala sarilma, israfa varacak sekilde de onu dagitma! Yavrum, hikmete saril ki onunla ikram göresin, onu yücelt ki sen de üstün tutulasin Hikmet ahlâkinin en üstünü Allah (cc)'in dinidir Yavrum, hasedçinin üç belirgin özelligi vardir: Giyabinda dostunu çekistirir, yaninda oldugu zaman ona yaltaklanir, o bir musibete duçar oldugunda da ona sevinir" (Sa'lebî, age, 313-315)
Lokman'la ilgili olarak sadece ogluna ögütler, hikmetli sözler, atasözleri (emsâl, durub-i emsâl) degil, kissalar da nakledildi Bunlardan Lokman'in bir köle olarak birisine takdim edildiginde o, diger kölelerin incirleri onun yedigini ileri sürerek efendilerini kandirmak istedikleri zaman, hep beraber sicak su içmelerini tavsiye eder Efendileri öyle yapar, sonunda Lokman yalniz su kusarken, digerleri incir artiklarini su ile çikarmaya baslarlar Bir gün efendisi, gelen misafiri için, Lokman'a en iyi ne varsa onu ikram etmesini söyler O da koyun dili ve yüregi getirir Bir baska gün yine misafir için bu defa en kötü ne varsa onu çikarmasini söylediginde ayni seyleri verdigini görünce, sebebini sorar Lokman, iyi bir dil ve yürekten daha iyi bir sey olmadigi gibi, kötü bir dil ve yürekten de daha kötü bir sey bulunmadigi cevabini verir (Sa'lebî, ayni yer)
Lokman'a bu kissalar dolayisiyla Araplar'in Ezop'u (Aesopos) denilmis, Avrupa'da Ezop'a atfedilen bir çok nükteler Lokman'a isnat olunmustur Batili yazarlar Lokman'la ilgili kissalarin sonraki devirlerde Ezop'unkilerden kopya edildigini ileri sürerler Bu konuda karsilastirmalar ve örneklere de yer verip eski gelenekte Lokman, hakîm, hatta peygamber bir kimse olarak taninirken; sonraki devrede artik köle, marangoz haline sokuldugunu eklerler Onlara göre Lokman; Bileam, Ahikar, Ezopla ayni görülmüstür Bileam, Kitab-i Mukaddes'te geçer Müfessirler, seceresi Lokman b Bâûr b Nahor b Tarih seklinde geçen bu zatin ibrani dilinde "bala", Arapça "Lakama" kökleri ayni yutmak anlamina geldigi için, Kitab-i Mukaddes'teki karsiliginin Bileam oldugu kanaatine ulasmislardir (Bileam için bk Sa'lebî, 209 vd) Lokman, Bileam midir tartismasinda buna olumlu bakanlar yaninda karsi çikanlar; Lokman, Kur'ân ve önceki gelenekte saygi duyulan; Bileâm, Kitab-i Mukaddes ve Aggada'da nefret edilen bir kimsedir, demektedirler (bk Belâm) Lokman'i, Roma'li Ahikar veya Yunan'in Ezop'una benzetenler, onlarin sözlerinin veya onlarla ilgili anlatimlarin benzerliklerine dayanmaktadirlar (Bernhard-NA Stillman,"Lokman", Encyclopedia of islam, Leiden 1978, IV, 813)

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Peygamberler

Eski 08-06-2008   #22
meLankoLik_asaLet
Varsayılan

Cevap : Peygamberler



HZ ÜZEYR (as)
israilogullarina (Yahudilere) göre meshur bir peygamber olan Üzeyr (as)'in adi Kur'an-i Kerîm'de geçmektedir Fakat Islâm'a göre onun peygamber olup olmadigi hususunda ihtilaf vardir
Üzeyr (as)'in adi hakkinda da alimlerin farkli yorumlari vardir Bazi alimlere göre onun adi Arapça bir isimdir Diger bazi alimlere göre ise, Üzeyr kelimesi Arapça degil, ibranicedir (el-Ukberî, imlau ma menne bihi'r Rahman, Misir, 1961, II, 7)
ibranice'de Üzeyr kelimesinin karsiligi "Azra"dir Tevrat'in bu dildeki nüshasinda böyle geçmektedir (Biblio Hobraica, nsr Rud Kittel, Stuttgart,1952; Esra, VII,1; Nehemio, VIII,13)
Üzeyr (as), Harun Peygamber'in neslinden gelmektedir (es-Sa'lebî, el-Arais, Misir, 1951, 344)
Üzeyr (as)'in adi, Kur'an-i Kerîm'de bir yerde geçmektedir: "Yahudiler 'Üzeyr, Allah'in ogludur; dediler Hristiyanlar da: Mesih Allah'in ogludur', dediler Bu, onlarin agizlariyla geveledikleri sözlerdir (Sözlerini), önceden inkâr etmis(olan müsrik)lerin sözlerine benzetiyorlar Allah onlari kahretsin, nasil da (haktan batila) çevriliyorlar! Hahamlarini ve rahiplerini Allah'tan ayri rehber edindiler, Meryem oglu Mesîh'i de Oysa kendilerine yalniz tek Tanri olan Allah'a ibâdet etmeleri emredilmisti Ondan baska ilâh yoktur O, onlarin ortak kostuklari seylerden münezzehtir" (et-Tevbe, 9/30, 31)
Burada söz konusu olan Üzeyr (as) hakkinda çesitli rivâyetler vardir En meshuru ibn Abbas'in rivâyetidir Buna göre, Yüce Allah isrâil ogullarinin elinde bulunan Tevrat'i onlardan aldi Tevratin içinde bulundugu sandigi kaybettiler Ayni zamanda Tevrat zihinlerinden de silindi israil ogullari buna çok üzüldüler Bilhassa Üzeyr (as) Allah'a çok ibâdet etti; O'na yalvarip yakardi Allah'tan inen bir nur, onun kalbine girdi Unutmus oldugu Tevrat'i hatirladi Ondan sonra Tevrat'i yeniden israil ogullarina ögretti Daha sonra Tevrat'in içinde bulundugu sandik bulundu Bunun üzerine Üzeyr (as)'in ögrettiginin aslina uygun oldugunu gördüler Bunun üzerine Üzeyr (as)'i çok sevdiler Fakat bu hususta asiri gittiler "O, olsa olsa Allah'in ogludur" dediler (ibn Cerir et-Taberî, Camiu'l-Beyân, Misir,1951, X,111) Bu âyetler, onlarin bu hususta asiri gitmelerini ve Hristiyanlarin da, isâ (as) Allah'in ogludur diye söylemelerini reddetme mahiyetinde nazil olmustur Onlarin bu sözlerinin batil oldugu anlatilmis ve Yüce Allah'in, onlarin bu iddialarindan münezzeh oldugu ifâde edilmistir (el-Beydâvî, Envaru't-Tenzîl ve Esraru't Te'vîl, Misir, 1955, I, 196)
Yahudilerin bu hususta asiri gitmeleri, Kur'an'in baska yerlerinde de tenkid edilmistir "Vay haline o kimselerin ki, Kitabi elleriyle yazip, az bir paraya satmak için, "Bu Allah'in katindandir " derler Ellerinin yazarligindan ötürü vay haline onlarin! Kazandiklarindan ötürü vay haline onlarin!" (el-Bakara, 2/79) mealindeki âyette Yahudiler kasdedilmektedir Onlarin Tevrat'i tahrif ettikleri, ondan sonra kendileri tarafindan yazilan bir kitabi Allah'in kitabi diye tanitmalari söz konusudur Onlar bu sekilde kitab yazmislar, Allah'in kelâmi olarak ileri sürmüsler ve bununla menfaat ile nüfûz saglamaya çalismislardir Bu âyette, onlarin bu yaptiklari tenkid edilmektedir (Muhammed Ali es-Sâbûnî, Safvetu't-Tefâsir, istanbul, 1987, I, 71 vd)
Asagidaki âyette de, Yahudilerin bu durumu tenkid edilmistir:
"Onlardan bir grup, okuduklarini kitaptan sanasiniz diye kitabi okurken, dillerini egip bükerler Halbuki okuduklari, kitaptan degildir Söyledikleri Allah katindan olmadigi halde, "Bu, Allah katindandir " derler Onlar bile bile Allah'a iftira ediyorlar" (Âlu imran, 3/78)
ibn Abbas (ra)'dan nakledildigine göre, bu ayette de Yahudiler kasdedilmektedir Buna göre, onlar Allah'in kelâmini kaybetmisler Kendi uydurduklarini Allah'in kelami olarak tanitmaya çalismislar Onlarin bu yaptiklari yalan ve uydurmadir (ez-Zemahserî, el-Kessâf, Kahire,1977, I, 182 vd)
Üzeyr (as) ile ilgili bulundugu söylenen diger bir ayet de söyledir;
"Yahut görmedin mi o kimseyi ki, evlerinin çatilari duvarlari üzerine çökmüs (yikik dökük olmus) issiz bir kasabaya ugradi "Ölümünden sonra Allah bunlari nasil diriltir acaba!" dedi Hemen Allah onu öldürdü, yüz sene sonra tekrar diriltti "Ne kadar kaldin burada?" dedi "Bir gün yahut bir kaç saat" dedi Allah ona: "Bilakis yüz sene kaldin Yiyecegine ve içecegine bak, henüz bozulmamistir Bir de esegine bak Seni Insanlar için bir âyet (ibret isâreti) kilalim diye (yüz sene ölü tuttuk sonra tekrar dirilttik) simdi sen kemiklere bak, onlari nasil birbiri üstüne koyuyor, sonra ona nasil et giydiriyoruz " dedi Durum kendisince anlasilinca, "süphesiz Allah'in her seye kadir oldugunu bilmeliyim" dedi (el-Bakara, 2/259)
Bu ayette söz konusu olan zatin kim oldugu hususunda çesitli rivâyetler vardir Fakat alimlerin ekseriyetine göre bu zat, Üzeyr (as)'dir (el-Beydâvî, Envaru't-Tenzîl, I, 57)
Hz Muhammed (sas), Üzeyr (as)'in peygamber olup olmadigi hususunda söyle buyurmustur: "Bilmiyorum, Üzeyr peygamber midir, degil midir?" (Ali Nasif et-Tâc, III, 302) Bundan dolayi Islâm inancinda Üzeyr (as)'in peygamberligi ihtilafli kabul edilmistir
Peygamber olsun veya olmasin, Üzeyr (as) Allah'a tam manasiyla inanmis, kamil imân sahibi olan bir zatti Hayati boyunca, Allah'in rizasini kazanmak için serden kaçmis, hayra kosmustur Çevresindeki Insanlari da bu sekilde inanmaya ve Allah'in emir ile yasaklarina riâyet etmeye davet etmistir

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Peygamberler

Eski 08-06-2008   #23
meLankoLik_asaLet
Varsayılan

Cevap : Peygamberler



Hz ZEKERIYYA (as)
Kur'ân'da adi gelen peygamberlerden biri Soyu Dâvud (as)'a dayanmaktadir Kur'ân'da anilan duâlarindan (Meryem, 16/6) anlasildigina göre, soyu daha sonra Yâkub (as)'a varmaktadir (el-Kurtubî, Ahkâmu'l-Kur'ân, Kahire 1967, XI, 82; er-Razî, Mefâtihu'l-Gayb, Misir 1937, V, 769)
Zekeriyya (as) isrâilogullarinin peygamberi oldugu gibi, ayni zamanda onlarin bilgini, reisi ve müsaviri yani danismani idi (es-Sa'l-ebî, el-Arais, 1951, 372)
Onun hakkinda çesitli âyet ve hadisler vardir Ebû Hureyre'nin naklettigine göre, Hz Muhammed (sas);" "Zekeriyya (as) marangoz idi"(Ahmed b Hanbel, el-Müsned, Misir, 1954, II, 405) diyerek O'nun elinin emegi ile geçinen bir sanat ehli oldugunu haber vermistir
Zekeriyya (as)'in hanimi isa (as)'in annesi Meryem'in teyzesi isâ idi Zekeriyya (as) da, Meryem'e bakmakla mesgul oluyordu O'na Beyt-i Makdis'te bir yer yapmisti O'nun odasina her girdiginde, yaninda kis mevsiminde yaz meyvesini ve yaz mevsiminde de kis meyvesini buluyordu Zekeriyya (as), "Ey Meryem, bu sana nereden geliyor?" diye sorunca, Meryem, "Allah tarafindandir" diye cevap veriyordu (el-Kurtubî, Ahkâmu'/-Kur'ân, IV, 69 vd)
Zekeriyya (as) Hz Meryem'in yaninda böyle yaz mevsiminde kis meyvesini ve kis mevsiminde de yaz meyvesini görünce, Meryem'e bu nimetleri veren, buna gücü yeten yüce Allah, esimin yasi geldigi halde, bize hayirli bir evlat verebilir seklinde düsündü ve hayirli bir evladin olmasi için Allah'a gizlice söyle dua etti:
"Rabbim! Gerçekten kemiklerim zayifladi, saçlarim agardi, Rabbim!Sana yalvarmaktan dolayi herhangi bir seyden mahrum kalmadim Dogrusu, benden sonra yerime geçecek yakinlarimin iyi hareket etmeyeceklerinden korkuyorum Karim da kisirdir Katindan bana bir ogul bagisla ki, bana ve Yâkub ogullarina mirasçi olsun! Rabbim! O'nun, senin rizani kazanmasini da sagla!" (Meryem,19/4,5,6)
"Ya Rabbi! Bana kendi katindan temiz bir soy bahset!" (Âlu imrân, 3/38)
"Rabbim! Beni tek basima birakma! Sen varislerin en hayirlisisin" (el-Enbiyâ, 21/89)
Gücü her seye yeten Yüce Allah, Zekeriyya (as)'in duâsini kabul etti ve O'na bir erkek evlad verecegini müjdeledi:
"Ey Zekeriyya! Sana Yahya isminde bir oglani müjdeliyoruz Bu adi daha önce kimseye vermemistik" (Meryem, 19/7)
"Mihrabda namaz kilmaya durdugu sirada, hemen melekler ona söyle seslendi: "Haberin olsun! Allah sana Yahya adli çocugu müjdeliyor O, Allah'tan gelen bir kelimeyi (isâ'yi) tasdik edecek, milletinin efendisi olacak, nefsine hakim bulunacak ve salihlerden bir peygamber olacaktir" (Âlu imrân, 3/39)
Zekeriyya (as), Allah'in verdigi bu müjdeye sasti, hayret etti Çünkü kendisi de hanimi da hayli yasli idiler "Rabbim! Karim kisir, ben de son derece kocamisken nasil oglum olabilir?" (Meryem, 19/8) diyerek, bu ilginç müjde karsisinda hayretini dile getirdi
Yüce Allah ona söyle cevap verdi:
"Rabbin böyle buyurdu Çünkü bu bana kolaydir Nitekim sen yokken, daha önce seni yaratmistim" (Meryem, 19/9)
Kur'ân'in baska bir yerinde bu durum söyle haber verilmistir:
"Zekeriyya'nin duasini kabul edip kendisine Yahya yi bahsetmis, esini de dogum yapacak hale getirmistik Dogrusu onlar iyi islerde yarisiyorlar, korkarak ve umarak bize yalvariyorlardi Bize karsi gönülden saygi duyuyorlardi" (el-Enbiya, 21/90)
Yüce Allah'in bu güzel müjdesine son derece sevinen Zekeriyya (as)
"Rabbim! Öyle ise bana bir alamet var, dedi" (Meryem, 19/10) Allah ona su cevabi verdi:
"Alâmetin; üç gün, isaretten baska sekilde Insanlarla konusmamandir Rabbini çok an, aksam sabah hamdet!" (Âlu imrân, 3/41)
Gün oldu, Zekeriyya (as)'in nutku tutuldu Mihrabdan çikti ve milletine: "Sabah-aksam Allah'i tesbih edin! diye isârette bulundu" (Meryem, 19/11)
Zamani gelince, Zekeriyya (as)'in oglu Yahya (as) dünyaya geldi
Yukarida görüldügü gibi, Zekeriyya (as) ile ilgili olarak zikredilen âyetlerin çogu, dua mahiyetindedir O, çok dua eden, Allah'in emir ve yasaklarina riayet ederek tam bir teslimiyet içinde yasayan Yüce bir peygamberdi Allah: "Zekeriyyâ, Yahyâ, isa ve ilyas'a da (yol göstermistik) Hepsi iyilerden (idi)ler" (el-En'âm, 6/85) diyerek onu sahit peygamberlerle birlikte anmistir
Zekeriyya (as) bu sekilde ömrünü ibâdetle geçirdi Daima Insanlari Yüce Allah'a inanmaya ve O'nun yolunda yürümeye cagirdi fakat azmis olan, küfre dalan ve önünü görmeyecek kadar gözü dönenler, onu sehid ettiler (Taberî, et-Tarih, Misir 1326, II, 16; Ahmet Cevdet Pasa, Kisus-r Enbiyâ, istanbul 1966, I, 41)

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Peygamberler

Eski 08-06-2008   #24
meLankoLik_asaLet
Varsayılan

Cevap : Peygamberler



Hz YAHYA (as)
Kur'an'da adi geçen peygamberlerden biri Yüce Allah tarafindan, Kur'an'da: "Ey Zekeriyya! Sana Yahya isminde bir oglani müjdeliyoruz Bu adi daha önce kimseye vermemistik" (Meryem, 19/7) ayeti ile haber verildigine göre; Yahya (as), Zekeriya (as)'in oglu idi Kendisine Yahya adi da, Allah tarafindan verilmisti
Yahya (as)'nin yüzü güzel, kaslari çatik, saçlari seyrek, burnu uzun, sesi ince ve parmaklari kisa idi O, isâ (as)'dan alti ay önce dünyaya gelmisti Yani Isâ (as)'dan alti ay büyüktü Dolayisiyla, Musa (as)'nin seraitiyle amel eden peygamberlerin sonuncusuydu
Daha küçük yasta iken, kendisine hikmet verilmisti Yasiti olan çocuklar kendisine: "Ey Yahya! Bizimle gel, oynayalim" dedikleri zaman:
"Ben, oyun için yaratilmadim" derdi (es-Sa'lebî, el-Arais, Misir 1951, 375 vd)
Onun küçüklügünden itibaren böyle temiz, saygili ve ibâdet ehli oldugu, Kur'an'da söyle haber verilmistir:
"(Ona çocuklugunda): Ey Yahyâ! Kitabi, kuvvetle tut! (dedik) Henüz çocuk iken, ona, hikmet'i verdik (Tevrat'i ögrettik) Tarafimizdan (ona) bir kalb yumusakligi ve (günahlardan) temizlik (verdik) O, çok muttaki idi Anasina ve babasina itaatli idi, bir serkes ve asi degildi Dünyaya getirildigi günde, ölecegi gün de, diri olarak (kabrinden) kaldirilacagi gün de, ona, selâm olsun!" (Meryem, 19/12, 13, 14, 15)
Bu ayetlerde görüldügü gibi Yüce Allah, Yahya (as)'nin çesitli güzel vasiflarini haber vermis ve onu selamla anmistir Bu, onun dogdugunda, vefat ettiginde ve ahiret gününde Allah'in himâyesinde bulundugunu ifâde etmektedir Her Insanin basina gelecegi kesin olan bu üç yalnizlik ve korku günlerinde Allah'in selâm ve esenligi içinde olmak, ne büyük bir bahtiyarliktir Bu üç durumda Allah'in himayesinde bulunmak, bir nevi devamli bir sekilde Allah'in himayesinde bulunmak demektir (Muhammed Ali es-Sabûnî, Safvetu't-Tefâsîr, istanbul 1987, II, 213)
Yahya (as) Allah'in emrettigi gibi kitabi kuvvetle tuttu Önce Tevrat'a ve daha sonra incil'e uygun hareket etti Bu mukaddes kitaplarin hükümlerinin milleti tarafindan yasanmasi için çalisti Hz Muhammed (sav) onun bu mücâdelesi hakkinda söyle buyurdu:
"Yüce Allah, Zekeriyya (as)'nin oglu Yahya (as) ya, hem kendisi amel etmek, hem de amel etmeleri için israil ogullarina emretmek üzere, bes kelime emretmisti Kendisi bu hususta biraz agir ve yavas davraninca, isâ (as) ona:
-Sen, hem kendin amel etmek hem de amel etmelerini isrâil ogullarina emretmek üzere, bes kelime ile emrolunmustun Bunu israil ogullarina ya sen teblig edersin, ya da ben teblig ederim, deyince, Yahya (as):
-Ey kardesim! Sen bu vazifeyi yerine getirmekte beni geçersen, ben azaba ugramamdan veyâ yere batirilmamdan korkarim, dedi ve hemen isrâil ogullarini Beytü'l-Makdis'te topladi Beytü'l-Makdis, israil ogullari ile doldu Yahya (as) yüksek bir yere oturarak Allah'a hamd ve senada bulunduktan sonra söyle dedi:
-Yüce Allah, bana, hem kendim amel edeyim, hem de amel etmenizi size emredeyim diye bes kelime emretti Onlarin ilki, Allah'a hiç bir seyi serik kosmaksizin, O'na ibâdet etmenizdir Bunun misâli, öz mali olan altin veya gümüsle bir köle satin alip çalistiran bir adama benzer ki, köle çalismasinin kazancini, efendisinden baskasina ödüyordur Hanginiz, kölesinin böyle davranmasina sevinir, razi olur? Hiç kuskusuz, sizi yüce Allah yaratti ve rizkinizi vermektedir Öyle ise Allah'â, hiç bir seyi serik kosmaksizin, ibâdet ediniz
Allah namaz kilmanizi size emretti Namaza durdugunuzda, yüzünüzü saga sola çevirmeyiniz süphe yok ki Yüce Allah, kulu, yüzünü baska tarafa çevirmedikçe, hep ona yöneliktir
Allah size oruc'u emretti Bunun misâli, yaninda misk kesesi oldugu halde, bir topluluk içinde bulunan ve hepsi ondaki misk kokusunu duyan bir kimseye benzer Hiç süphesiz oruçlunun agzinin kokusu, Allah'in katinda misk kokusundan daha güzeldir
Allah size sadakayi emretti Bunun misâli, düsmanin esir edip elini boynuna bagladiklari ve boynunu vurmak üzere yaklastirdiklari bir kimseye benzer ki o, "canimi elinizden kurtarmak için size bir fidye, kurtulmalik versem, olmaz mi?" diyerek kendisini onlardan kurtarincaya kadar, az çok kurtulmalik akçesi öder durur
Allah size Allah'i çok zikretmenizi, anmanizi da emretti Bunun misâli, düsmanin süratle kendisini takib ettigi bir kimseye benzer ki, saglam bir kaleye gelip onun içine siginmistir i,îte kul da, Allah'i zikir ile mesgul oldukça, seytandan böyle korunur" (et-Tirmizî, es-Sünen, el-Emsâl, 3; Ahmed b Hanbel, el-Müsned, IV, 202)
Bu hadiste görüldügü gibi tevhid inanci, namaz, oruç, zekât ve zikir gibi ibâdetler, yalniz Hz Muhammed (sav)'in ümmetine mahsus ibâdetler degildir Daha önceki peygamberlerin de ümmetlerine emrettigi ibâdetlerdir
Yahya (as)'da, babasi Zekeriyya (as) gibi milleti tarafindan sehid edildi (Elmalili Muhammed Hamdi Yazir, Hak Dini Kur'an Dili, istanbul 1971, I, 421)

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Peygamberler

Eski 08-06-2008   #25
meLankoLik_asaLet
Varsayılan

Cevap : Peygamberler



Hz ISA (as)
Kur'an-i Kerîm'de adi geçen ve Israilogullarina gönderilen peygamberlerden Hz isa (as) batili tarihçilere göre miladi yildan dört veya bes sene kadar önce dogmustur
Yine batili tarihçilere göre Hz isa (as) Romalilarin elinde bulunan Yahudiye'de Romalilardan Tiberius iktidari döneminde otuz yaslarina dogru peygamberligini Insanlara bildirdi Önce Celile'de sonra Kudüs'te Insanlari hak dine davet etti Yahudilerin dinini ikmal onlarin dine kattiklarini düzeltmek için gönderilen Hz isa (as) kendisine indirilen incil adli kutsal kitapta bunu söyle anlatir: "Ben yok etmege degil, tamamlamaya geldim" Hz isa (as), yahudilerin tahrif ettigi Eski Ahid'i onlarin anlayisindan kurtarmaya, Hz Musa (as)'in getirdigi akideyi yerlestirmeye ve yahudilere daha önce bildirilen zahmetli bazi ilahi kanunlari hafifletmeye çalisti
Memleketi Celile'de Genaseret gölü kiyisinda ilk vaaz ve tebliglerini bildiren Hz isa daha sonra Kudüs'e gitti Yahudiler Hz isa'yi, dönemin Romali Kudüs valisi Pontus Pilatus'a sikayet ettiler Havarilerin içinde Yahuda isimli birisi Hz isa'ya ihanet etti ve Hristiyanlarin inancina göre Hz isa çarmiha gerilerek öldürüldü Kur'an-i Kerîm'de ise hadise söyle anlatilmaktadir: "Halbuki onlar isa'yi öldürmediler ve asmadilar Fakat kendilerine bir benzetme yapildi" (en-Nisa, 4/156) Rivayete göre Hz isa'ya ihanet eden Yahuda, Romalilar tarafindan isa (as) zannedilerek asilmistir
isa (as); orta boylu, kirmiziya çalar beyaz benizli, daginik, düz saçli idi Saçini uzatir, omuzlari arasina salardi Genis gögüslü, küçük yüzlü çok benli idi: Sirtina yün elbise, ayagina agaç kabugundan yapilmis sandal giyer, çogu zaman da yalinayak yürürdü
Kendisinin geceleri varip barinacagi bir evi, ev esyasi ve zevcesi yoktu Hiç bir seyi yarin için biriktirip saklamazdi isa (as) dünyadan yüz çevirir, ahireti özler, Allah'a ibadete koyulurdu Yeryüzünde nerede günes batarsa orada konaklar iki ayaginin üzerinde namaza durur; gece namaz gündüz de oruç ile günlerini geçirirdi (M Asim Köksal, Peygamberler Tarihi, II 334, 335) isa (as) göge kaldirildigi zaman, yün bir kaftan, bit çift mesti, bir de deri dagarciktan baska bir sey birakmamisti (Abdurrezzak, Musannef, XI, 309)
Kur'an-i Kerîm'e göre Hz isa (as)'in annesi Hz Meryem'dir Meryem (as), yine Kur'an'da ismi geçen dört seçkin aileden biri olan imrân ailesinden idi Hz Meryem, Zekeriya (as)'in korumasi ve gözetim altindaydi Meryem, Beytü'l-Makdis'te, dogu tarafta özel bir bölmeye yerlestirilmisti Zekeriya (as), Meryem'in yanina geldikçe orada, rizkini ve yiyecegini hazir görürdü Hz Meryem, Beytü'l Makdis'te zikirle, ibadetle hayatini geçiriyordu iste bu sirada Allah, ona bir beser sûretiyle Cebrail'i gönderdi bu durum, Kur'an-i Kerim'de su sekilde anlatilir: "Meryem dedi ki; ben senden Rahman'a siginirim Eger O'ndan korkuyorsan bana dokunma! O da, ben, temiz bir oglan bagislamak için Rabbinin sana gönderdigi elçiden baskasi degilim, dedi Meryem; bana bir Insan temas etmemisken, ben kötü kadin olmadigim halde nasil oglum olabilir? dedi Cebrail, bu böyledir; çünkü Rabbin, "bu bana kolaydir, onu Insanlar için bir mucize ve katimizdan da bir rahmet kilacagiz," diyor, dedi is olup bitti Böylece Meryem, isa'ya gebe kalarak bir köseye çekildi Dogum sancilari basladi ve basina gelen bu hadiseden dolayi çok üzülerek, keske bundan önce ölseydim de unutulup gitseydim, dedi" (Meryem, 19/1 8-23)
Cebrail, Meryem (as)'e, babasiz doguracagi çocugun özelliklerini ve mücadelesini haber vermis, Meryem'i teselli etmis ve ayrilip gitmisti Hz Meryem'in kendisini Allah'a ibadete verdigini ve onun tertemiz bir kadin oldugunu bilenler de bilmeyenler de bu duruma hayret etmis ve dogumun bu sekilde nasil olabilecegi tartismasina girmislerdi Hz Meryem ise olayi, çocuga sormalarini isaret etmisti Fakat "Onlar, biz besikteki çocukla nasil konusabiliriz? dediler Çocuk, ben süphesiz Allah'in kuluyum Bana kitap verdi ve beni peygamber yapti Nerede olursam olayim, beni mübarek kildi Yasadigim sürece namaz kilmami ve zekât vermemi, anneme iyi davranmami emretti Beni bedbaht bir zorba kilmadi Dogdugum gün de, ölecegim gün de, dirilecegim gün de, bana selâm olsun, dedi" (Meryem, 19/23-33)
isa (as)'in babasiz olarak mucizevî bir sekilde dogusu, Allah'in dilemesinden ibaretti Hatta Allah katinda, olus itibariyle Adem (as) ile isa (as) arasinda fark yoktu Nitekim ayet-i kerimede, durum su sekilde izah edilir: "Gerçekten isa'nin babasiz dünyaya gelis hâli de Allah katinda Adem'in hâli gibidir Allah, Âdem'i topraktan yaratti, sonra da ona ol dedi; o da hemen (Insan) oluverdi" (Âlu imrân, 3/59)
isa (as) otuz yasinda iken peygamberlik görevi aldiginda, hemen israilogullarina durumu bildirdi isa (as)'nin çagrisina kulak tikayan ve ellerindeki Tevrat'i tahrif edip pek çok degisiklikler yapan israilogullari, Hz isa (as)'a inanmadilar Ayrica Allah, Hz isa'nin risâletini destekleyen mucizelerde gösteriyordu Kur'an-i Kerim'de zikri geçen mucizeleri sunlardir: isa (as) nin, çamurdan kus biçiminde bir heykel yapmasi ve onu üfleyince kus olup uçmasi, ölüleri diriltmesi; anadan dogma körleri ve alaca hastaligina tutulmus olanlari tedavi etmesi; gökten sofra indirmesi (el-Mâide, 5/110-115); Havarîlerin ve diger arkadaslarinin evlerinde ne yediklerini ve neler sakladiklarini söyleyerek gaybdan haber vermesi (Âlu imrân, 3/49)
israilogullari, isa (as)'i ve ona tâbi olanlari durdurmak için pek çok yol denediler; sonunda Hz isa'yi öldürmege karar verdiler Ancak Allah, onlarin planlarini etkisiz hâle getirdi Yahudiler, isa (as)'a benzeyen birini yakalayip astilar ve "Meryem oglu isa Mesih'i öldürdük" dediler (en-Nisâ, 4/157) Öte yandan Kur'an-i Kerîm, asil durumu su sekilde açiklar: "Halbuki onlar isa'yi öldürmediler ve asmadilar Fakat kendilerine bir benzetme yapildi Ayriliga düstükleri seyde, dogrusu süphededirler Onlarin bu öldürme olayina ait bir bilgileri yoktur Ancak kuru bir zan pesindedirler Kesin olarak onu öldürmediler, bilakis Allah, onu kendi katina yükseltti Allah güçlüdür, hâkimdir" (en-Nisâ, 4/157-158)
isa (as) ayette de belirtildigi gibi, öldürülmeden göge yükseltilmistir Mezari dünyada degildir Ayrica Mi'rac'da, peygamberimiz kendisini görmüstür Hz isa, göge yükselmeden önce, havârîlerine ve tüm Insanliga su müjdeyi vermisti: "Ey israilogullari! Dogrusu ben, benden önce gelmis olan, Tevrat'i dogrulayan ve benden sonra gelecek ve adi Ahmed olacak bir peygamberi müjdeleyen Allah'in size gönderilmis bir peygamberiyim" (es-Saf, 61/6)
Hz isa (as) göge çekildigi siralarda kendisine inananlarin sayisi çok azdi Daha sonra bir ara Hz isa'nin getirdigi inanci kabul edenler çogaldi ise de, sonunda Hristiyanlar da israilogullari gibi yoldan çikti ve pek çok yanlisliklara saptilar Bugün, Hiristiyanlarin sahip olduklari teslis inanci, isa (as)'nin göge yükseltilmesinden hemen sonra ortaya çikmistir
isa (as)'in annesi Hz Meryem Hz isa'nin göge çekilmesinden sonra alti sene kadar daha yasamis ve ölmüstür (Hakim, Müstedrek, II, 596)
Hz isa (as)'a dört büyük ilâhi kitaptan biri olan incil verilmistir Kur'an-i Kerîm'de incil'in Hz isa'ya verilisi ile ilgili su bilgiler vardi: "Arkalarindan da izlerince Meryem oglu isa'yi Tevrat'in bir tasdikçisi olarak gönderdik; ona da bir hidâyet, bir nur bulunan incil'i, ondan evvelki Tevrat'in bir tasdikçisi ve sakinanlara bir hidâyet ve ögüt olmak üzere verdik" (el-Mâide, 5/11) Ancak bu incil de Tevrat gibi tahrifata ugramis: tir Bununla birlikte Allah Teâlâ tarafindan son peygamber Hz Muhammed (sas)'e indirilen Kur'an-i Kerîm, Zebur, Tevrat ve incil'in hükümlerini ve geçerliliklerini ortadan kaldirmistir Hz isâ Islâm âlimlerinin çogunluguna göre cisim ve ruhuyla göge yükseltilmistir Kiyamet vaktine yakin yeryüzüne inecek, haçi kiracak, domuzu öldürecek ve Islâm seriatiyla hükmedecektir (bk Buhârî, Buyu', 102)
Hz isa bedeniyle göge yükseltildiginden, Kur'an-i Kerim'de bildirilen "ölümden evvel" (en-Nisa, 4/159) ve "ölecegim güne ve diri olarak ba's edilecegim güne" (et-Tevbe, 9/34) mealindeki ayetler Hz isa'nin nüzûlünden sonraki ölümünü anlatir Hz isa gökten Arz-i Mukaddes'e inecek, elinde bir kargi olacak; Afik denilen bir yerde ortaya çikacak ve Kargi ile Deccâl'i öldürecek ve sabah namazinda Kudüs'e gelecektir imam kendi yerini ona vermek isteyecek fakat o imâm'in gerisinde Hz Peygamber (sas)'in seriatina uygun olarak namazini kilacaktir Sonra domuzu öldürecek ve haçi kiracak, sinagoglar ve kiliseleri yikacak ve kendisine iman etmeyen bütün hristiyanlarla savasacaktir
Hz isa nüzûlünden sonra kirk sene daha yasayacak, öldügünde müslümanlar namazini kilacak ve Islâm dinine uygun olarak gömülecektir

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Peygamberler

Eski 08-06-2008   #26
meLankoLik_asaLet
Varsayılan

Cevap : Peygamberler



HZ IBRAHIM VE SONRASI
Yaratilis kitabi (Tekvin) bize Ibrahim'in çocugu olmadigini, çocuk sahibi olmaktan ümit kestigini ve Allah'in çadirindaki Ibrahim'e söyle seslendigini söyler: "Simdi göklere bak ve sayabilirsen gökteki yildizlari say" Ibrahim gözlerini yildizlara çevirdi ve söyle bir ses duydu: "Senin soyun da ayni sekilde çogalacak"
Hanimi Sare 76, Ibrahim ise 85 yasinda idi; hanimi Ibrahim'e Hacer adinda Misir'li bir cariyeyi ikinci hanim olmak için verdi Fakat hanimla cariyesi arasinda geçimsizlik ortaya çikti Hacer, Sare'nin kizginligindan kaçti ve üzüntü içinde Allah'a yalvardi Allah ona melekle bir mesaj gönderdi: "Senin soyunu o kadar çogaltacagim ki, onu saymak mümkün olamyacak" Melek ona sunlari söyledi: "Iste, bir çocugun olacak, bir erkek çocugu dünyaya getireceksin ve adini Ismail koyacaksin; çünkü Allah senin kederini isitti" Sonra Hacer, Ibrahim ve Sare'nin yanina döndü ve onlara melegin söylediklerini haber verdi; çocuk dogdugunda, Ibrahim ona "Tanri isitir" anlamindaki Ismail adini koydu
Çocuk 13 yasina geldiginde, Ibrahim 100, Sare 90 yasindaydi; Allah tekrar Ibrahim'e seslendi ve Sare'nin bir erkek çocugu dünyaya getirecegini, adini Ishak koymasini söyledi Büyük oglunun Allah katinda degerinin düseceginden korkan Ibrahim Allah'a yalvardi: "Ismail senin katinda yasamaya devam etsin" Allah ona söyle cevap verdi: "Ismail'le ilgili söylediklerini duydum? Üzülme, selamim onun üzerine olsunBen onu büyük bir millet yapacagim Fakat benim ahdim (sözüm), Sare'nin gelecek yil bu vakitte dünyaya getirecegi Ishak ile yerine gelecek"
Sare, Ishak'i dünyaya getirdi ve onu kendisi emzirdi Ishak sütten kesildiginde, Ibrahim'e artik Hacer ve Ismail'in kendi evlerinde kalmasina gerek kalmadigini söyledi Ibrahim, Ismail'i çok sevdigi için buna üzüldü Fakat Allah tekrar Ibrahim'e seslendi ve Sare'nin teklifine uymasini ve üzülmemesini söyledi; ve Ismail'in korunanlardan olacagini tekrarladi
Ibrahim bir degil iki büyük milletin atasi olacakti -iki büyük millet, yani hidayete erdirilmis iki büyük güç, yeryüzünde Allah'in emirlerini yerine getirecek olan iki büyük araç- çünkü Allah din disi (profan) olan bir seyi rahmet olarak vadetmez ve Allah katinda ruh yüceliginden baska büyüklük yoktur
Iki manevi irmak, iki din, Allah için iki dünya, iki merkez nokta Bir yer, asla orasini insanlar seçtigi için degil, fakat göklerde seçildigi için mukaddes olur Ibrahim'in sahasi dahilinde iki mukaddes merkez vardi; bunlardan biri yaninda, öteki belki de daha henüz bilmedigi bir yerdi: Arabistan'da bir vadi Hacer ile Ismail vadiye varip da susuzluktan kavrulmaya basladiklarinda, Hacer oglunun ölmesinden korktu Atalarinin geleneklerine göre, Ismail yattigi yerden Tanri'ya yalvardi ve annesi biraz ötedeki tasin üstüne çikip, yardim gelip gelmedigini arastirdi Kimseyi göremeyince karsidaki yüksek tepeye kadar kostu, fakat yine kimseyi göremedi Yari çilgin bir halde iki nokta arasindan yedi kez geçti, yedincisinde dinlenmek için kayanin üstüne oturdugu sirada melek geldi Allah, Ismail'in topugunun oldugu yerden bir su kaynagi fiskirtti ve bu su daha sonra "zemzem" adini aldi
Ismail ve Hacer gittikleri yere ulastiklarinda, Ibrahim'in daha yetmisbes yillik ömrü vardi ve oglunu o kutsal yerde ziyaret etti Hacc Suresi 26 ayette Allah'in Ibrahim'e, Ismail'le birlikte zemzem kuyusunun yanina insa edecekleri mabedin yerini gösterdigini söyler; nasil yapacaklarini da Bu mabede, sekil olarak "küp"e benzedigi için Kabe adi verilir; dört kösesi, pusulanin dört yönüne göredir Mabedin yapimi bittiginde Allah tekrar Ibrahim'e seslendi ve ona Bekke'ye, veya daha sonra adlandirildigi gibi Mekke'ye hac gelenegini kurmasini emretti
Daha sonra Ibrahim söyle dua etti: "Rabbimiz gerçekten ben, çocukalrimdan bir kismini Beyt-i Haram (kutlu ve korunmus ev'in)yaninda ekini olmayan bir vadiye yerlestirdim; Rabbimiz dosdogru namazi kilsinlar diye (öyle yaptim), böylelikle Sen, insanlarin bir kisminin kalblerini onlara ilgi duyar kil ve onlari birtakim ürünlerden riziklandir Umulur ki sükrederler"

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Peygamberler

Eski 08-06-2008   #27
meLankoLik_asaLet
Varsayılan

Cevap : Peygamberler



BIR BÜYÜK KAYIP
Ibrahim'in duasi kabul oldu Kabe'ye akin akin ziyaretçi gelmeye basladi Ishak'in soyundan gelenler de, Kabe'yi Ibrahim tarafindan yapilan kutsal bir tapinak olarak ziyaret ediyorlardi Fakat yüzyillar geçtikçe tek-tanri'ya olan ibadetin safligi bozulmaya ve kirlenmeye basladi Ismail'in soyundan gelenler, Mekke vadisine sigmayacak kadar çogaldilar; uzaklara göç edenler bu kutsal tapinaktan taslar alip, Kabe adina ona saygi gösterdiler Daha sonralari komsu putperest topluluklarin etkisiyle bu taslara putlar da eklendi; ve sonunda hacilar bu putlari Mekke'ye tasimaya basladilar Bu putlar Kabe'nin çevresine yerlestirildi, iste o zaman yahudiler Ibrahim'in tapinagini ziyaret etmemeye basladilar
BIR OGUL KURBAN ETMEYE IÇILEN AND
Abdulmuttalip, cömertligi ve akilliligi ile Kureys'ten saygi görüyordu Yakisikli, zengin bir adamdi Bütün bunlarin üstüne Zemzem'in tekrar insa edilmesine vesile olan seçilmis kisi olmasi da ekleniyordu Fakat daha önce bir ogul sahibi olmanin eksikligini hiç bu kadar hissetmemisti Sadece bir tek erkek çocuga sahipti Allah'a bunun için daha çok dua etmeye basladi Duasina, eger O, on evlat verirse ve hepsi de büyüyüp bülug çagina gelirse, onlardan birini Kabe'de kurban edecegini de ekledi
Duasi kabul olmustu Yillar sonra dokuz oglu daha olmustu Ogullari büyüdügünde içmis oldugu and aklina gelmeye basladi Fakat kurban etmek için hangi oglunu seçecegini bilemiyordu En sonunda Kabe'de kura sonucu ok en çok sevdigi oglu Abdullah'a çikti Abdullah'in annesi olan Fatima diger hanimlarina nazaran Mekke'deki en güçlü kabilelerden biri olan Mahzum Kabilesi'ndendi, yani Kureysli'ydi Abdullah'in kurban edilmesine izin vermediler Bunun üzerine Abdulmuttalip Yesrib'de yasayan akilli bir kadinin yanina gitmeye karar verdi Kadini uzun bir yolculuktan sonra Hayber'de buldular Kadina olayi anlattiklarinda, onlara ruhla konusmasi gerektigini ve ertesi gün gelmelerini söyledi Abdulmuttalip Allah'a dua etti, ertesi gün kadin sunlari söyledi: "Memleketinize dönün ve kurban edeceginiz adami bir tarafa, on deveyi bir tarafa koyun ve aralarinda kura çekin Ok adamin alehine çikarsa on deve daha koyun ve tekrar kura çekin Fal develere çikincaya kadar develeri arttirin Develeri kurban edip adami saliverin" dedi
Mekke'ye döndüler ve kadinin dediklerini yaptilar Develerin sayisi yüzü buluncaya dek ok Abdullah'in aleyhine çikti En sonunda Abdullah kurtuldu ve develer kurban edildi
HZ PEYGAMBERIN DOGUMU
Putlari kabul etmenin ve onlarin etkili olduguna inanmanin tek delili ve mesruiyeti gelenekti: Babalari, babalarinin babalari ve daha büyük atalari hep öyle yapmisti Bununla birlikte Allah, Abdullah için büyük bir gerçeklik ifade ediyordu
Ibrahim'in dinini tam anlamiyla sürdüren bir kaç kisi vardi ve daima olmustu Onlar putlara ibadetin geleneksel olmaktan çok, sonradan ortaya çikmis bir tehlike (bid'at) oldugu kanaatindeydiler Hubel'in Israilogullarinin altin buzagisindan pek farkli olmadigini görebilmek için tarihe bir göz atmak yeterliydi Kendilerine Hanifler adini veren bu sahislarin putlarla hiç ilgisi yoktu ve putlari Mekke'yi pisleten ve alçaltan varliklar olarak görüyorlardi Taviz vermekten uzak oluslari ve çogu seye karsi çikislari onlari Mekke toplumunun disinda kalmaya zorluyordu Onlara karsi takinilan tavir, hosgörü, saygi veya kötü davranma, bir bakima kisiliklerini, bir bakima da kendilerini korumaya hazir olan kabileler tarafindan belirleniyordu

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Peygamberler

Eski 08-06-2008   #28
meLankoLik_asaLet
Varsayılan

Cevap : Peygamberler



FIL YILI
Abdulmuttalip dört tane Hanif taniyordu ve onlarin en saygini olan Varaka hristiyan olmustu O bölgedeki hristiyanlar arasinda bir peygamberin gelisinin yakin oldugu fikri yaygindi Bu inancin bu kadar yayilmasinin sebebi ise dogudaki kiliselerden bazilarinin bu inanci desteklemesi ve astrologlarla kahinlein de bu inanci paylasmasiydi Yahudilere gelince, onlar da son gelen peygamberin Isa oldugunu bildikleri için yeni bir peygamberin gelecegi konusunda hemfikirdiler Yahudi alimleri onlara peygamberin çok yakinda gelecegini, onun gelecegine delalet eden birçok isaretin görüldügünü ve muhakkak onun seçilmis kavim olan yahudilerden çikacagini söylüyorlardi Varaka'nin da içlerinde bulundugu bir grup hristiyan ise bu konuda süphedeydiler; onlara göre peygamberin Arap olmamasi için hiç bir sebep yoktu Araplarin, yahudilerden daha çok peygambere ihtiyaçlari vardi, çünkü en azindan yahudiler tek Tanri'ya tapma bakimindan Ibrahim'in dinini takip ediyor ve putlara tapmiyorlardi Araplarin bu yalanci tanrilara tapmalarini ise sadece bir peygamber önleyebilirdi Kabe'nin içinde ve çevresinde toplam 360 put vardi; bunun yanisira Mekke'de her evde, evin merkezini olusturan bir put bulunurdu Bu uygulamalar sadece Mekke'ye özgü degildi, tüm Arabistan'a yayilmisti
Develer kurban edilir edilmez, Abdulmuttalip kurtulan oglunu evlendirmeye karar verdi Biraz arastirdiktan sonra, Vehb'in kizi Amine'yi uygun bir es olarak seçtiler Abdulmuttalip, Amine'yi ogluna, kizkardesi Hale'yi de kendine istedi
Abdulmuttalip o sirada yetmis yaslarindaydi, fakat yasina göre her bakimdan hala genç görünüyordu Abdullah güzellikte zamanin Yusuf'u gibiydi ve o da yirmibes yasindaydi Dügün yerine giderken yolda Varaka'nin kardesi Kuteyle'nin yanindan geçmislerdi ki "Ey Abdullah" diye bir ses duydular Abdullah yüzünü Kuteyle'ye çevirdi, kadin ona nereye gittigini sordu Abdullah "Babamla gidiyorum" diye cevap verdi Kuteyle: "Beni simdi burada al ve benimle evlen, sana yerine kurban edilen develer kadar deve verecegim" dedi Abdullah ise "Babamla beraberim, onun isteklerinin disina çikamam ve onu birakamam" diye cevap verdi
Dügünden bir kaç gün sonra Abdullah yine Varaka'nin kardesi Kuteyle'ye rastladi Kadinin gözleri yüzünü öyle arastirir bakislarla tariyordu ki, konusmasini bekler bir sekilde yaninda durdu Kadin bir sey söylemeyince, bir gün önce söylediklerini neden tekrarlamadigini sordugunda Kuteyle'den su cevabi aldi: "Dün yüzünde varolan isik bugün yok Bugün benim senden istediklerimi bana veremezsin"
Evlenmelerin meydana geldigi yil MS 569 idi Bunu takip eden yil Fil Yili olarak bilinir ve birden fazla sebeple önem tasir
RAHIP BAHIRA
Abdulmuttalib'in mallari hayatinin son döneminde oldukça azalmisti, ölümünden sonra ogullarina sadece çok küçük bir miras biakmisti Ogullarindan bazilari, özellikle Ebu Leheb olarak taninan Abdu'l Uzza, kendiliklerinden zengin olmuslardi Fakat Ebu Talib fakirdi Bu nedenle yegeni kendisini, yasamini kazanmak için elinden geleni yapmaya zorunlu hissediyordu Yasamini keçi ve koyunlara çobanlik ederek kazaniyordu ve gün geçtikçe Mekke'nin üstündeki tepelerde veya ötesindeki ovalarda yalniz geçirdigi günler artiyordu Buna ragmen amcasi onu bazen beraberinde yolculuga götürüyordu Bunlardan birinde, Muhammed (SAV) dokuz, bir görüse göre de oniki yasindayken bir ticaret kervaniyla Suriye'ye kadar gitti Busra'da, Mekke kervaninin her zamanki konak yerlerinden birinde, içinde nesilden nesile bir hristiyan rahibin yasadigi bir hücre vardi Biri öldügünde, digeri onun yerini aliyor ve eski el yazmalarini da içeren manastirdaki bütün esyaya varis oluyordu Bu el yamalarindan birinde Araplara bir peygamber gelecegi kayitliydi Manastirda yasayan Rahip Bahira bu kitaplarin hepsinden haberdardi Bu konuyla ilgilenmesinin asil sebebi ise Varaka gibi onun da peygamberin kendi yasam süresi içinde gelecegine inanmasiydi
Bahira, Mekke kervaninin manastirdan pek uzak olmayan konak yerinde konakladigini bir çok defa görmüstü Fakat bu sefer daha önce hiç karsilasmadigi bir seyle karsilasti ve dona kaldi: alçak ve küçük bir bulut onlarin üstünde yavas yavas ilerliyor ve sürekli yolculardan bir veya ikisi ile günesin arasinda yer aliyordu Büyük bir ilgiyle onlarin yaklasmasini izledi Birden ilgisi saskinliga dönüstü Çünkü konakladiklari anda bulut hareket etmeyi durdurdu ve altinda gölgelendikleri agacin üstünde sabit olarak kaldi Agaç ise dallarini asagiya indirerek onlarin iki kat gölgede olmalarni sagliyordu Bahira böyle bir mucizenin öneml oldugunu biliyordu Sadece yüce bir sahsiyetin varligi bu olayi açiklayabilirdi ve aniden beklenen peygamber aklina geldi
Manastira kisa bir süre önce büyük miktarda yiyecek gelmisti, elindekilerin hepsini birlestirerek kervana söyle bir haber gönderdi: "Ey Kureysliler! Sizin için yiyecekler hazirladim ve buraya gelmenizi istiyorum Yasli-genç, köle-hür hepinizi davet ediyorum"
Bunun üzerine hepsi manastira geldiler, fakat Bahira'nin tembihlerine ragmen Muhammed (SAV)'i develerin ve yüklerin yaninda gözcü olarak biraktilar Bahira oradakiler içinde kitapta tarif edilene benzer bir yüz göremeyince eksikligi farketti "Ey Kureysliler! Geride kimse kalmadigindan emin misiniz?" diye sordu "Baska kimse kalmadi" dediler, "sadece en küçügümüz olan bir erkek çocuk kaldiç" Bahira "Ona öyle davranmayin, onu da çagirin; bizimle beraber yemekte bulunsun" dedi Sonra çocugu yemege çagirdilar
Çocugun yüzüne bir kez bakmak Bahira için bu mucizeleri açiklamaya yetti Yemek boyunca onu dikkatle incelediginde yüz ve vücut özelliklerinin kendi kitabinda anlatilanlara ne denli yakin oldugunu gözledi Yemekten sonra rahip bu genç misafirin yanina gitti ve ona yasam sekli, uykulari ve genel konulardaki tavirlariyla ilgili bazi seyler sordu Çocuk ona bu konularda ayrintili cevaplar verdi; çünkü adam saygidegerdi, sorular ise saygili ve hürmetkarca soruluyordu Hatta rahip sirtina bakmak istediginde, gömlegini siyirmakta tereddüt etmedi Bahira zaten kesinlikle onun peygamber oldugu kanaatindeydi Bir de sirtindaki iki kürek kemigi arasinda, kitabinda anlatilan yerde peygamberlik mührünü görünce tüm süpheleri silindi Bahira Ebu Talib'e döndü ve "Bu çocukla akrabalik dereceniz nedir?" diye sordu Ebu Talib "Oglumdur" dedi Rahip, "Oglunuz degil, bu çocugun babasi sag olamaz" dedi Ebu Talib "Kardesimin ogludur" dedi "Peki babasina ne oldu?" dedi rahip Öteki "Daha annesi ona hamileyken öldü" dedi "Iste bu dogru" dedi Bahira, "Kardesinin oglunu ülkene geri götür ve onu yahudilerden koru Çünkü benim bildigimi onlar da bilirler ve görürlerse ona kötülük yaparlar Kardesinin oglunun geleceginde büyük seyler gizli"

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Peygamberler

Eski 08-06-2008   #29
meLankoLik_asaLet
Varsayılan

Cevap : Peygamberler



EVLILIK TEKLIFLERI
Mekke'deki zengin tüccarlardan birisi bir kadindi -Esed kabilesinden Huveylid'in kizi Hatice Ayni zamanda hristiyan olan Varaka'nin ve kardesi Kuteyle'nin de kuzeni idi O zamana dek iki kez evlenmisti ve ikinci kocasinin ölümünden beri kendi adina ticaret yapacak bir adam görevlendirmeyi adet edinmisti Bunlardan biri de artik Mekke'de el-Emin (güvenilir), serefli olarak taninan Muhammed (SAV)'di Bu söhreti isekendisine emanet edilen ticaret kervanlarinin sahiplerinden yayiliyordu Hatice, O'nu bir kölesini de yanina vererek ticaret kervaninin basina getirdi Gidip dönene kadar yanindaki köle bir çok mucizelere sahit olmustu Bunlari Hatice'ye anlatti, Hatice de Kuzeni Varaka'ya Varaka "Eger bu dogruysa, Hatice, Muhammed (SAV) kavmimize gönderilen peygamberdir Uzun süreden beri bir peygamberin gelecegini biliyordum ve iste geldi"
Hz Hatice, Hz Muhammed (SAV)'e evlilik teklifi götürdü Hz Muhammed (SAV) maddi imkansizligini ileri sürerek "Ben böyle bir evliligi nasil yapabilirim?" dedi Araci Nuseyfe "Orasini bana birak!" deyince Hz Muhammed (SAV) "O halde benden tarafi tamam" dedi Gereken her sey yapildi ve aralarinda Hz Muhammed (SAV)'nin yirmi disi deve vermesi kararini aldilar
ÇOCUKLARI VE HZ ZEYID
Damat amcasinin evinden ayrildi ve gelinle birlikte yasamak üzere onun evine yerlesti Hatice kocasina bir es oldugu kadar, onun en yakin arkdasi ve ideallerini ve isteklerini paylasan bir dostu idi Acilar ve kayiplar olsa da evlilikleri çok mutlu geçiyordu Hz Hatice, Hz Muhammed (SAV)'e alti çocuk dogurdu, iki erkek ve dört kiz En büyük çocuklari Kasim adinda bir oglan çocuguydu Bundan sonra O'na Ebu'l Kasim (Kasim'in babasi) denmeye baslandi Fakat çocuk iki yasini doldurmadan vefat etti Ikinci çocuklari Zeyneb adinda bir kizdi, onu üç kiz çocugu daha takip etti: Rukiyye, Ümmü Gülsüm ve Fatima Son çocuklari ise yine çok az bir süre yasayan bir erkek çocuguydu Evlendigi gün Muhammed (SAV) babasindan miras kalan sadik cariyesi Bereke'yi azat etti Hatice ise O'na kölesi Zeyd'i hediye etti Zeyd iyi bir ailedendi, fakat yillar önce kaçirilarak köle olarak satilmisti Muhammed (SAV)'in kölesi olduktan aylar sonra bir gün daha önce yakalayamadigi bir firsati, ailesine haber gönderme imkanini yakalamisti: Mekke sokaklarinda kendi kabilesinden adamlara rastladi Eger onlari bir önceki yil görmüs olsaydi, duygulari çok farkli olurdu Böyle bir karsilasmayi uzun süredir arzuluyordu, fakat simdi saskinliga düsmüstü Rahatinin iyi oldugunu ve geri dönmek istemedigini anlatmak üzere birkaç misra yazip gönderdi Ailesi haberi aldiginda hemen yola çiktilar ve Hz Muhammed (SAV)'e Zeyd'i kendilerine satmasini teklif ettiler Hz Muhammed (SAV) "Birakin kendisi seçsin, eger sizi seçerse hiçbir ücret istemeden onu size veririm; eger beni seçerse, ben; beni seçen birinin üstünde karar verici degilim"dedi Zeyd'e soruldugunda sunlari söyledi: "Senin üstüne baska adam seçecek degilim Sen bana annem ve babam gibisin" Ailesi hayret etti
Hz Muhammed (SAV) daha sonraki konusmalari kisa keserek onlari Kabe'ye davet etti Hicr'de ayakta durarak yüksek sesle sunlari söyledi: "Ey burada bulunanlar, sahid olun ki, Zeyd benim oglumdur, ben onun, o da benim varisimdir" O günden sonra Zeyd, Zeyd Ibn Muhammed diye anilmaya basladi
KABE'NIN YENIDEN INSASI
Hz Muhammed (SAV) 35 yasinda iken Kureys'liler Ka-be'nin tekrar insasina karar verdiler Kabe yikildiktan sonra Hacerü'l Esved'in bulundugu kösede Süryanice bir yazi buldurlar ve onu bir yahudiye okuttular "Ben Allah'im ve Bekke (Mekke)'nin Rabbiyim Mekke'yi ve gökleri ben yarattim, Ay'a ve Günes'e sekil verdigimi ve Günes'in etrafina dokunulmaz olan yedi melegi yerlestirdigim gün yarattim O (Mekke), insanlara süt ve su ile yardim eden iki tepe varoldukça varolmaya devam edecektir" yazmakta idi Bir parca yazida Ibrahim makaminda Kabe'nin kapisi yaninda Hz Ibrahim'in ayak izini tasiyan kayanin altinda bulundu "Mekke, Allah'in kutsal evidir Onun sürekliligi üç yönden gelir O'nun yakinindaki insanlar onu ilk kirletenler olmasin"
Ka-be'nin yapilmasinda bütün kabileler çalisti ve yeniden yapildi Sira Hacerü'l Esved tasinin yerine konulmasina geldiginde yerlestirme serefine tüm kabileler nail olmak istemekte idiler Aralarinda anlasamiyarak ihtilafa düstüler Bu tartisma bir kaç gün sürdü ve yasli bir adam söyle bir öneri getirdi: "Mescid'e ilk giren hakem olsun" Tam busirada Hz Muhammed kapidan içeri girdi Hepsi Muhammed Emin'dir karari kabulumuzdür dediler Durumu kendisine anlattilar Hz Muhammed bana bir kumas getirin dedi Kumasi yere serdi Hacerü'l Esvedi kendi elleriyle kumasin üzerine yerlestirdi Her kabilenin reisi bezin ucundan tutsun dedi Tas yükselincede onu yerine kendi elleriyle yerlestirdi Böylece insaatin kalan kismina devam edildi ve sorun çözüldü

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Peygamberler

Eski 08-06-2008   #30
meLankoLik_asaLet
Varsayılan

Cevap : Peygamberler



ILK VAHIY VE PEYGAMBERLIK
Hz Muhammed'e bazi haller olmaya basladi Bunlarin nasil oldugu soruldugunda "uykuda iken gelen sabahin aydinligi gibi gerçek görüntüler" oldugu söylerdi Hira dagindaki bir magaraya inzivaya çekilmeye basladi Sehirden ayrilip magaraya yaklastiginda "Ey Allah'in Rasülü, sana selam olsun" seslerini duyardi Geriye dönüp bakinca agaçlar ve taslardan baska hiç bir sey göremezdi Ramazan ayinda kirk yasinda iken insan seklinde bir melek geldi ve O'na "OKU" dedi O, "ben okuma bilmem" deyince, Melek onu eline aldi ve dayanabilecegi son nokyata kadar sikti Sonra tekrar "OKU" dedi "Ben okuma bilmem!" Üçüncü kez ayni olay tekrarladindi ve biraktiginda söyle dedi:
Insana bilmedigini ögretti (A'lak Suresi 1-5) Bunlar Kur'an-i Kerimin ilk gelen ayetleridir
O bu sözleri melegin arkasindan tekrarladi ve melek onu birakip gitti (Bu melek vahiy meledigi Cebrail AS'di) Sonra Peygamberimiz Hira magarasindan evine döndü Olaylari Hz Hatice validemize anlatti Hz Hatice O'na "-Senin peygamber olacagini umuyordum Ne mutlu sana Müjdeler olsun sana!" dedi Hz Hatice hemen amcasinin oglu Varaka Bin Nevfel'e olanlari anlatti Varaka'nin cevabi: "-Bu gördügün Allah-i Tealanin Musa'ya indirdigi Namus-u Ekber'dir (Cebrail'dir) Ah keske senin davet günlerinde genç olsaydim Kavmin seni çikaracagi günlerde hayatta bulunsaydim" dedi ve Rasulullahin mübarek baslarindan öptü
Ilk vahiyden sonra vahiy belli bir süre kesintiye ugradi Bu sessizlik döneminden sonra onu temin edici bir vahiy geldi (Duha Suresi 1-11)
ILK EMIR NAMAZ
Hz Muhammed (SAV) en yakin ve sevgili buldugu kisilere Melek ve Vahiy hakkinda gördüklerini anlatmaya basladiBir gün Cebrail ona geldi ve topuguyla çimenlige vurdu Oradan hemen su fiskirmaya basladiNamazdan önce nasil temizlenecegini peygambere gösterdi ve abdest aldi Peygamber onu taklit ettive namazi nasil kilacagini, kiyam, rüku, sücud ve tesehhüd mikteri oturmanin nasil yapilacagini ögretti ve namaz vakitlerini ögretti Peygamber evine dönünce ögrendiklerini Hatice'ye de ögretti ve birlikte namaz kildilar
Din artik abdest ve namaz esalari üzerine kurulmustuHatice'den sonra bu esalari ilk uygulayanlar Ali, Zeyd, Ebu Bekir idi
AILENI UYARIP KORKUT
Henüz Islam'a açik bir çagri yapilmamisti, fakat gün geçtikçe mü'minler grubuna kadin-erkek bir çok genç katiliyordu Peygamberin kuzenleri de dahil bir çok akrabasi yeni dine girmelerine ragmen amcalarindan hiçbiri onun pesinden gelmeye yatkin görünmüyordu Ebu Talib, Hamza ve Abbas Peygamberi kisisel olarak sevdikleri halde, Ebu Leheb açikça yegeninin sapik oldugunu söylüyordu
"(Öncelikle) en yakin hisimlarini(asiretini) uyarip korkut"(Suara :214) ayetinden sonra Peygamber(sav),Ali!yi çagirip Abdulmuttalib ogullarini bir araya toplamasini, onlara yemek verecegini söyledi Hasim Kabilesi gelince 1 koyun budu ve bir masrapa süt bütün kabileyi doyurmaya yetti
KUREYS KARSI ÇIKIYOR
Islâm'in ilk günlerinde, müslümanlar sik sik Mekke'nin disina gider ve topluca namaz kilarlardi Bir gün birkaç putperest,onlar namaz kilarken alay edince Zühre Kabilesinden Sa'd kafirlerden birini yaraladi Bu Islam' da ilk kan dökülmesi oldu Fakat Peygamber Efendimize sik sik gelen vahiylerde sabrin tavsiye edilmesini dikkate alarak o günden sonra siddetten kaçinmaya karar verdiler "Onlarin demelerine karsi sen sabret ve onlardan güzel kopma(düsünce ve eylem bakimindan köklü bir tutum )ile kopup ayril" ve "Sen simdi o küfretmekte olanlara mühlet ver, kendilerine az bir süre tani"(Müzemmil:10-11)
Kureys'ten bir grup Ebu Talib'e gelip yegenini engellemesini, yoksa savas çikaracaklarini söylediler O da yegenine haber göndererek kendini korumasini istedi Kureysin korkusu o sene hacca gelecek olanlarin Muhammed (sav) ve taraftarlarinin putlari horgördügünü farkedip, bir daha Mekke'ye gelmemeleri ve bunun sonucu olarak da hem ticaret hem de Mescit koruyucularinin seref ve haysiyetinin kötü duruma sokulacak olmasiydi
Kureys bu durumu önlemek için çesitli yöntemler aradiMekke'ye gelen Arap'lara, Muhammed' in (sav) araplari temsil etmedigi anlatilmaliydi Bunun yanisira baska seyler söylemek gerekliydiÖnce mecnun (deli) veya sair demeyi düsündüler, fakat daha sonra büyücü demek konusunda hemfikir oldular Çünkü biliyorlardi ki Muhammed insan kazanmak konusunda çok basariliydi
Planlarini titiz bir sekilde uygulamalarina ragmen, nasibi olanlarin Islam'a girmesine engel olamadilar Mekke'ye gelen hacilar,kendilerine düsmanlarindan farkli bir hikaye anlatan Peygamber (sav) taraftarlariyla karsilastilar ve her biri yaratilisinin geregi olarak iman ettiArabistan'in her yerinde, özellikle de Yesrib'de yaygin olarak yeni dinden bahsedilmeye baslandi

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.