Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Genel Konular

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
ölüm, ötesi

Eski 09-25-2007   #16
tatia27
Varsayılan


RUHUN ÖLÜMÜ
(Gerçek Ölüm)
Sen bu zalimleri, ölümün 'şiddetli sarsıntıları' sırasında meleklerin ellerini uzatarak onlara: "Canlarınızı (bu kıskıvrak yakalanıştan) çıkarın, bugün Allah'a karşı haksız olanı söylediğiniz ve O'nun ayetlerinden büyüklenerek (yüz çevirmeniz) dolayısıyla alçaltıcı bir azabla karşılık göreceksiniz" (dediklerinde) bir görsen (Enam Suresi, 93)

Nasıl öleceğinizi, ölümün nasıl bir şey olduğunu, ölürken neler olacağını hiç düşündünüz mü? Şimdiye dek, önce ölüp sonra da dirilerek insanlar arasına dönen ve neler görüp, neler hissettiğini anlatan hiç kimse olmamıştır Bu nedenle ölümün nasıl bir şey olduğunu, bir insanın ölüm anında neler hissettiğini bilmemize teknik olarak imkan yoktur
Ancak insana hayatını veren ve zamanı gelince de geri alan Allah, ölümün nasıl gerçekleştiğini Kitabında bizlere bildirmiştir Bu nedenle, ölümün nasıl gerçekleştiğini, ölmekte olan bir insanın gerçekte neler yaşayıp, neler hissettiğini ancak Kuran'dan öğrenebiliriz

Kuran'a baktığımızda ise oldukça ilginç bir gerçekle karşılaşırız Çünkü Kuran'da haber verilen ve tarif edilen ölüm, "tıbbi ölüm"den, yani diğer insanlar tarafından gözlemelenen ölümden çok farklıdır

Öncelikle, bazı ayetler de ölüm anında, ölecek kişi tarafından görülen, fakat diğer insanlar tarafından gözlemlenemeyen olaylar yaşandığı bize haber verilir Vakıa Suresi'nde şöyle buyrulmaktadır:
Hele can boğaza gelip dayandığında, Ki o sırada siz (sadece) bakıp, durursunuz,Biz ona sizden daha yakınız; ancak görmezsiniz (Vakıa Suresi, 83-85)
Bir başka ayette de, bu "gözlemlenemeyen olaylar"ın inkarcılar için bir zorluk anı olduğundan şöyle bahsedilir:
Onların malları ve evlatları seni imrendirmesin; Allah bunlarla, ancak onları dünyada azablandırmak ve canlarının onlar inkar içindeyken zorluk içinde çıkmasını istiyor (Tevbe Suresi, 85)
Buna karşın, müminlerin ölümü ise "güzellikle" olur:
Ki melekler, güzellikle canlarını aldıklarında: "Selam size" derler "Yaptıklarınıza karşılık olmak üzere cennete girin" (Nahl Suresi, 32)
İşte bu ayetlerde bize ölüm hakkındaki çok önemli ve değişmez bir gerçekler haber verilir: Ölüm anında, ölen kişinin yaşadıkları ile dışarıda onu izleyen kişilerin gördükleri şeyler çok farklıdır Örneğin bir insan hayatı boyunca iflah olmamış azılı bir inkarcı olmasına karşın, dışarıdan, uykusu sırasında "rahat" bir ölümle ölmüş gibi algılanabilir Oysa o anda başka bir boyuta geçen ruhu, büyük acılar içinde ölümü tadmaktadır Ya da tam tersine, acı çektiği sanılan bir müminin ruhu, ayette de bildirildiği gibi bedeninden, melekler tarafından "güzellikle" ayrılır

Kısaca, "bedenin tıbbi ölümü" ile, Kuran'da tarif edilen ölüm gerçekte çok farklı olaylardır İşte "tadılan" bu gerçek ölüm, az önce belirttiğimiz gibi inkarcılar için büyük bir azap, müminler içinse büyük bir nimet ve güzelliktir İnkarcıların canlarının "zorluk" içinde çıktığını Kuran'dan biliyoruz Ayetler de bu "zorluk" ayrıntılı olarak tarif edilir- Ölüm anında inkarcının sırtına ve yüzüne vurularak canının alınması:
Öyleyse melekler, yüzlerine ve arkalarına vura vura canlarını aldıkları zaman nasıl olacak? İşte böyle; çünkü gerçekten onlar, Allah'ı gazablandıran şeye uydular ve O'nu razı edecek şeyleri çirkin karşıladılar; bundan dolayı (Allah,) amellerini boşa çıkardı (Muhammed Suresi, 27-28)
- Ölümün şiddetli sarsıntıları ve meleklerin inkarcıya ölüm anında, ebedi azaplarını müjdelemeleri:
Sen bu zalimleri, ölümün 'şiddetli sarsıntıları' sırasında meleklerin ellerini uzatarak onlara: "Canlarınızı (bu kıskıvrak yakalanıştan) çıkarın, bugün Allah'a karşı haksız olanı söylediğiniz ve O'nun ayetlerinden büyüklenerek (yüz çevirmeniz) dolayısıyla alçaltıcı bir azabla karşılık göreceksiniz" (dediklerinde) bir görsen (Enam Suresi, 93)
Melekleri, onların yüzlerine ve arkalarına vurarak: "Yakıcı azabı tadın" diye o inkar edenlerin canlarını alırken görmelisin Bu, ellerinizin önceden takdim ettiği işler yüzündendir Yoksa şüphesiz Allah kullara zulmedici değildir (Enfal Suresi, 50-51)
Ayetlerden açıkça anlaşıldığı gibi, inkar eden bir kişinin ölümü kendisi için büyük bir azaptır Dışarıdaki yakınları onun rahat yatağında huzurlu bir şekilde öldüğünü sanırlarken o, gerçekte, maddi ve manevi çok büyük bir azabın içine girmiştir Ölüm melekleri, acı vererek ve aşağılayarak onun canını bedeninden çıkarırlar Kuran'da, bu melekler, kafirlerin canlarını bedenlerinden, "ta en derinden acıyla sökerek çıkaranlar" (Naziat Suresi, 1) olarak tarif edilirler
Başka ayetlerde şöyle buyrulmaktadır:
Hayır; can, köprücük kemiğine gelip dayandığı zaman, "Son müdahaleyi yapacak kim" denir
Artık gerçekten, kendisi de bir ayrılık olduğunu anlamıştır (Kıyamet Suresi, 26-28)
İşte inkarcı, artık hayatı boyunca inkar etmiş olduğu o büyük gerçekle yüzyüzedir Ölümle birlikte, yaşamı boyunca işlediği büyük suçun, inkarının cezasını çekmeye başlayacaktır Meleklerin sırtına vura vura, canını en derinden sökerek almaları, kendisini bekleyen sonsuz azabın yalnızca çok hafif bir başlangıcıdır

Bunun aksine, ölüm, mümin için büyük bir mutluluk ve neşenin başlangıcıdır Ruhu en derinden acıyla sökülen kafirin aksine müminin ruhu, "yumuşacık çekip alanlar" tarafından (Naziat Suresi, 2), "güzellikle" ve "selamla" (Nahl Suresi, 32), adeta uykuda ruhun acısızca bedenden ayrılıp farklı bir boyuta geçmesi gibi (Zümer Suresi, 42) alınır

Ölümün gerçeği işte budur Dışardaki insanlar, yalnızca tıbbi ölümü bilirler; hayati fonskiyonları sona ermek üzere olan bir beden görürler Ölen kimseyi seyredenler, ne onun yüzüne ve sırtına vurulduğunu, ne ayaklarının dolaştığını, ne de canının köprücük kemiğine dayandığını görürler Bu görüntü ve hislerle yalnızca ölen kişinin ruhu muhatap olur Oysa gerçek ölüm, dışarıda insanların göremeyeceği bir boyutta ölen kişi tarafından bütün yönleriyle "tadılmakta"dır Bir başka deyişle, ölüm sırasında yaşanan olay, bir "boyut değişikliği"dir

Buraya kadar incelediğimiz ayetlerden anlaşılan gerçekleri kısa maddeler halinde şöyle özetleyebiliriz: Mümin de kafir de, ecelleri gelince ne bir saat ertelenir ne de bir saat öne alınırlar Her nerede olurlarsa olsunlar vakitleri gelince ölüm onları bulur Dışarıdan seyredenler fark etmese de, ölüm anı gelen bir kişi çok farklı olaylar yaşamaya başlar

__________________


Alıntı Yaparak Cevapla

Eski 09-25-2007   #17
tatia27
Varsayılan


İnkarcının ve Müminin ölümü
MÜMİNİN ÖLÜMÜ:
- Kaçınılmaz olduğunu bildiği ve yaşamı süresince hazırlık yaptığı ölümle karşılaşır
- Canını almaya gelen melekler ona selam verip, onu cennetle müjdelerler
- Melekler güzellikle canını alırlar
- Ruhu bedeninden yumuşakça çekilip alınır
- Arkasından gelecek müminleri müjdelemek, Allah'ın vaadinin hak olduğunu ve müminler için bir korku ve üzüntü olmadığını haber vermek ister Ama buna izin verilmez
İNKARCININ ÖLÜMÜ:
- Hayatı boyunca kendisinden kaçıp durduğu ölümle buluşur
- Ölümü şiddetli sarsıntılar içinde olur
- Melekler, ellerini ona doğru uzatır ve onu alçaltıcı ve yakıcı bir azapla müjdelerler
- Melekler, yüzüne ve sırtına vura vura canını alırlar
- Ruhu en derinden acıyla sökülür
- Ruhu köprücük kemiklerine kadar çekilir ve son müdahale yapılır
- Canı o inkar içindeyken zorluk içinde çıkar
- Ölümle yüzyüze geldiği andaki imanı ve tevbesi kabul edilmez
-Gerçeği görmenin verdiği büyük pişmanlık içinde Allah'tan kendisini dünyaya geri çevirmesini ve kaybettiği ömrünü telafi etmeyi talep eder Ama şansını kaybetmiştir Bu isteği kabul edilmez

Dışarıdaki insanların gördüğü "tıbbi ölüm"ün de insana ders veren çok önemli bir yönü vardır Tıbbi ölümün insan bedenini yok edişi, insana çok önemli bazı gerçekleri kavrama fırsatı verir Bu nedenle, gerçek ölümün ardından söz konusu tıbbi ölüme de değinmek, hepimizin bedenini bekleyen mezar hakkında biraz düşünmek gerekir


Kıyamet Günü Yaklaşarak Gelmektedir

Gerçek şu ki, kıyamet-saati yaklaşarak gelmektedir, onda şüphe yoktur Gerçekten Allah kabirlerde olanları diriltecektir (Hac Suresi, 7)
Ölüm gitgide yaklaşıyor İster genç olun ister yaşlı, geçen her gün, hatta her dakika ölüme biraz daha yaklaşıyorsunuz Zamana karşı koyamıyor ve ölümün yaklaşmasına bir türlü engel olamıyorsunuz Almakta olduğunuz önlemlerin hiçbiri sizi ve çevrenizdekileri "geçici" olmaktan alıkoyamıyor Dünyadaki herşey gibi siz de yaşamınızı sona erdirecek güne doğru ilerliyorsunuz

Ancak dünyada ölümlü olan yalnız insan değildir Diğer tüm canlılar, yeryüzü, hatta tüm evren de ölümlüdür, yok olacakları bir gün belirlenmiştir İşte o gün "son gün"dür O günden sonra dünya hayatı son bulacaktır Yokoluş günü yalnızca dehşetin yaşandığı, boyutları hiçbir insanın tasavvur edemeyeceği kadar korkunç, aynı zamanda görkemli bir "son gün" olacaktır Yeryüzündeki herşey yerle bir olacak, yıldızlar silinip dökülecek, güneş körelecektir O vakte kadar dünya üzerinde yaşamış olan tüm insanlar biraraya toplanacaklar ve bu güne şahit olacaklardır Bu "son gün" inkarcılar için zorlu bir gündür ve kuşkusuz bu günün sahibi alemlerin Rabbi olan Allah'tır

Kıyamet yaklaşarak gelmektedir İnsanların çoğunun inancının aksine, kıyamet hiç de uzak değildir O gün dünya ile birlikte, dünyaya ait olan herşey de yok olacaktır Hırslar, istekler, kızgınlıklar, beklentiler, şehvet, düşmanlık ve zevkler sona erecektir Geleceğe yönelik planların bir anlamı kalmayacaktır Allah'a döndürüleceğini unutan herkes için, o çok sevdiği, sonsuz hayata tercih ettiği dünyanın, tüm o aldatıcı zenginlikleri, güzellikleri ve meşguliyetleriyle sona erdiği gün gelmiştir İşte o gün, insanlar Allah'ın varlığına kesin bir biçimde şahit olacak, unutmaya çalıştığı ölüm günü ile karşı karşıya kalacaklardır Artık Allah'ı ve ahiret yaşamını unutarak geçirdiği bu kısa ömür sona ermiştir ve yeni bir başlangıç kendisini beklemektedir Bu başlangıç, asla son bulmayacak ve asla inkarcılara mutluluk getirmeyecektir Bu sonsuz yaşamın ilk anından itibaren azap öylesine şiddetlidir ki, bunu yaşayanlar, azabın yerine "ölümü" ve "yokoluşu" isteyeceklerdir Bu hayatın başlangıcı kıyamet saatidir Ve kuşkusuz "kıyamet saati yaklaşarak gelmektedir"
Dünya Hayatı Geçicidir ve Ölüm Kesin Bir Gerçektir
Çocukluğunuzun ilk günlerinden itibaren geleceğinize ilişkin belirli bir hedefe yönelir veya başkaları tarafından yönlendirilirsiniz Muhtemelen şunlarla karşılaşırsınız: Yaşınız ilerlediğinde artık bir aileniz ve işiniz olmuştur Daha çok para kazanmak ve daha rahat yaşamak için çaba gösterirsiniz, çocuklarınızı yetiştirir, onların ileride sizden daha iyi bir hayat sürmelerini istersiniz Haftada bir aile toplantılarına katılır, tatil yapar, işe gider, geri kalan vaktinizi de evde geçirirsiniz Birkaç aksaklık dışında yaşamınızdaki herşey muntazam devam eder, genelde çok olağanüstü durumlarla da karşılaşmazsınız

Yaşamınızdaki herşey sanki daha önceden belirlenmiş gibidir, çevrenizdeki insanların yaşamları da birbirleriyle çok büyük benzerlikler gösterir Bu benzer senaryolara göre yaşamak için çalışmalı, soyunuzu devam ettirmek için de aile kurmalısınız Bu düşünceye göre zaten "iyi bir aile ve iyi bir iş" dışında yaşamın başka ne amacı olabilir ki! Bunlar sağlandıktan sonra mutlu bir yaşam hayal edersiniz Böylece herşey tozpembe olacak ve yaşamın geri kalan kısmını huzurlu geçireceksinizdir

Oysa siz bunları düşünürken, bedeninizde ve çevrenizde önemli birtakım değişiklikler olmaktadır Vücudunuzda farklı işlevlere sahip pek çok hücre görevini tamamlayıp ölmekte ve yaşınız ilerledikçe bunların yenilenmesi daha da yavaşlamaktadır Bedeniniz yaşlanmakta ve bu yönde sürekli belirtiler, hastalıklar, eksiklikler ortaya çıkmaktadır Zaman sürekli ilerlemekte ve geri dönüşün imkansızlığı gün geçtikçe daha da açık bir şekilde kendini göstermektedir Ve siz huzurlu ve rahat geçirmeyi planladığınız "geri kalan ömrünüzde" gitgide ölüme doğru yaklaştığınızın farkındasınızdır İşte bu nedenle dünya hayatı size beklediğiniz rahatlığı ve huzuru gerçek anlamda asla vermez O ana kadar sizi pek çok açıdan tatmin ettiğini düşündüğünüz bu yaşamın bir sonu vardır İşte bu sonun ardından asıl gerçeklerle yüzyüze gelinecektir O halde dünya hayatında hedeflediğiniz hiçbir şey sizin gerçek amacınız olmamalı Çünkü dünya hayatı yalnızca geçici bir imtihan yeridir Kimin güzel davranışlarda bulunduğunun sınandığı yerdir Allah, bize bu önemli gerçeği şöyle bildirmektedir:
O, amel (davranış ve eylem) bakımından hanginizin daha iyi (ve güzel) olacağını denemek için ölümü ve hayatı yarattı O, üstün ve güçlü olandır, çok bağışlayandır (Mülk Suresi, 2)
Yaşamın gerçek amacı "iyi bir aile ve iyi bir iş" değildir Herkesin tek bir yaratılış amacı vardır: Allah'a kul olmak Dünyada elde edilmiş mal, eş, çocuk, mevki, itibar gibi kazançların hepsi yaşam boyunca büyük bir tutkuyla bağlanılan değerlerdir Fakat ölümün ilk anından itibaren bu dünyevi kazançlar bir anda tüm değerlerini ve önemlerini yitirirler Bu herkesin bildiği ama düşünmekten kaçındığı bir gerçektir Dolayısıyla asıl amaç bu olmamalıdır O zaman gerçek amacın ve kazancın ne olduğunu çok iyi düşünmek, kavramak gerekir İşte yaratılmanın asıl amacını Allah Kuran'da şöyle bildirmektedir:
Ben, cinleri ve insanları yalnızca bana ibadet etsinler diye yarattım (Zariyat Suresi, 56)
Ancak Allah'a kulluk görevinin tam olarak yerine getirilmesiyle ölümden sonra başlayacak olan ahiret hayatı için güzel bir beklenti söz konusu olabilir İnsanların büyük bir kesiminin sahip olduğu çarpık bir beklenti vardır Çoğu insan bu ihtimale inanarak kendini rahatlatmaya çalışır Oysa bu büyük bir yanılgıdır Eğer bir insanın ahirete, ölümden sonraki yaşama yönelik bir beklentisi yoksa, o zaman da geriye tek bir ihtimal kalır: Ölümle birlikte sonsuza dek yok olmak! Bu ihtimal ise diğerlerine göre çok daha ürkütücüdür Allah'a kulluk etmeyi reddeden insanlar bu olasılıktan korktukları ve unutmak istedikleri için kendilerince çeşitli yöntemler geliştirirler Bu yöntemler ise genelde hep aynıdır: Ölüm konuşulmaz, tartışılmaz, hatırlatılmaz Halbuki ölüm, yaşanılacağı kesin olan bir gerçektir, ama sanki "yokmuş" gibi davranılır Toplumun büyük bir kesiminin bu mantığa sahip olması insanda bir rahatlamaya sebep olabilir Oysa kendisi gibi diğer insanlar da aldanmaktadırlar İnsanlar ölümü, kıyamet gününü ve ahireti bilmekte ama düşünmemektedirler Dünya hayatıyla tatmin bulmakta, daha doğrusu tatmin bulmayı istemektedirler Oysa Allah Kuran'da insanların kaçmakta oldukları ölüm gerçeğiyle mutlaka karşılaşacaklarını bildirmektedir Ayette şöyle buyrulur:
De ki: "Elbette sizin kendisinden kaçtığınız ölüm, şüphesiz sizinle karşılaşıp-buluşacaktır Sonra gaybı da, müşahede edilebileni de bilen (Allah)a döndürüleceksiniz; O da size yaptıklarınızı haber verecektir (Cuma Suresi, 8)
Ölüm yalnızca insanlara mahsus değildir Geçici olan dünya hayatında, insan gibi "herşey" ölümlüdür Allah bize, tüm kainatın, içindeki canlılarla birlikte yok olacağı bir günün varlığını, yani "kıyamet gününü" bildirmiştir Kıyamet günü, imtihanın son bulduğu, nihai gündür O günün gelişini, yeryüzündeki her insan pek çok belirti ile anlayacak ve kainatın ölümüyle sonuçlanacak olaylar gerçekten de tüyler ürpertici olacaktır Ve en nihayet dünyadaki tüm insanlar, kıyametin gerçekleştiği gün, kendilerini bekleyen "yeniden dirilişi" kavrayacaktır Böyle bir günle karşılaşmayı ummayanlar, karşılarındaki bu apaçık gerçeği reddedemeyecekler ve Allah'ın emrine "isteseler de istemeseler de" boyun eğeceklerdir Allah, tüm evren için büyük bir son hazırlamıştır İnsanların çoğu her ne kadar inkar etmeye çalışsa da, kıyamet saati belirlenmiş bir vakitte kendilerini beklemektedir
Kıyamet Günü Kesin Olan Bir Gerçektir
Daha önce bahsettiğimiz gibi dünyanın geçici değerlerine sahip olmayı kendisi için yeterli gören insanlar, gerçeklerden çeşitli yöntemlerle kaçarlar Ölüm tüm gerçekliği ile yanı başlarında iken bunu gözardı eder, yeniden dirilecekleri günü de unutmaya çalışırlar Bunları düşünmemek kendilerince bir kaçış yöntemidir Böylelikle insanlar Allah'a olan yükümlülüklerini akıllarına getirmeyerek, yalnızca kendi tutkularına göre yaşayabileceklerini zannederler Oysa kıyamet günü kesin bir gerçektir Bu gerçek Kuran'la bildirilmiştir

Aynı zamanda Kuran'da kıyamet gününde gerçekleşecek olan olayların tasvirleri de yapılmıştır Oldukça detaylı anlatılan kıyamet vaktinde, yeryüzünde ve tüm kainatta olacaklar, bunun yanı sıra insanların ruh hali, tüm benliklerine hakim olacak büyük şaşkınlık, korku ve panik açık bir şekilde anlatılmaktadır Kuşkusuz, evren kusursuz olarak yoktan var edildiği gibi, yine kusursuz ve olağanüstü görkemli bir kapanışla sona erecektir Gezegenler yörüngelerini bulamayacak, dağlar yerlerinden oynayacaklardır Daha önce herşeyin tesadüf olabileceği bahanesi ile Allah'ı inkar edenler, tüm dengeleri altüst eden bu muazzam olaylar karşısında tesadüflerin değil, yalnızca Allah'ın hükmünün geçerli olduğunu anlayacaklardır Allah kıyamet anında gerçekleşecek olaylarla ilgili olarak Kuran'da şöyle haber vermektedir:
De ki: "Göklerde ve yerde olanlar kimindir?" De ki: "Allah'ındır" O, rahmeti kendi üzerine yazdı Sizi kendisinde şüphe olmayan kıyamet gününde elbette toplayacaktır Nefislerini hüsrana uğratanlar, işte onlar inanmayanlardır (Enam Suresi, 12)
Artık Sura tek bir üfürülüşle üfürüleceği, yeryüzü ve dağlar yerlerinden oynatılıp kaldırılacağı, ardından tek bir çarpma ile birbirlerine çarpılıp parça parça olacağı zaman İşte o gün, vakıa (bir gerçek olan kıyamet) artık vuku bulmuş (gerçekleşmiş)tur (Hakka Suresi, 13-15)
Kıyamet Günü Belirlenmiş Bir Vakittir
Zaman ilerledikçe, kıyametin vuku bulacağı ana doğru hızla yaklaşıyoruz İnsanların büyük bir çoğunluğu kıyamet vaktini kendilerinden çok sonraki nesillerin karşılaşacakları bir olay olarak düşünmektedirler Burada şu gerçeği hatırlatmakta yarar vardır Kuşkusuz bizlerden önceki nesiller de aynı düşünce ile hareket etmişler ve "uzak gelecekteki" bu olayı düşünmemişlerdir bile Oysa dünya üzerinde, ilk insanın yaratılışından itibaren yaşamış olan her kişi, kıyamet günü gerçekleşen olaylara şahit olacak, Allah'ın huzurunda toplanacak ve hiç kimse için de bir kaçış mümkün olmayacaktır Üstelik bu günün, siz günlük yaşamınıza devam ederken, gelecek için planlar yaparken olmayacağına dair bir garanti de yoktur Kesin olarak gerçekleşecek olan kıyametin vaktini sadece Allah bilmektedir Bu konuyla ilgili olarak ayetlerde şöyle buyrulmaktadır:
De ki: "Bilmiyorum, size vadedilen (kıyamet ve azab) yakın mı, yoksa Rabbim onun için uzun bir süre mi koymuştur?" O, gaybı bilendir Kendi gaybını (görülmez bilgi hazinesini) kimseye açık tutmaz (ona muttali kılmaz) (Cin Suresi, 25-26)
Allah, büyük bir düzen içinde yarattığı yaşamı, bilemediğimiz bir vakitte tüm düzeniyle birlikte sona erdirecektir Bu kapanıştan şüphe etmeyi veya buna inanmamayı insanların büyük bir çoğunluğu makul karşılıyor ve bu nedenle inkarı tercih ediyor olabilirler Ancak tarifi yapılan bu son gün, inkarcılar için oldukça zorlu, ürkütücü bir gün olacaktır Bu nedenle inanmayarak olacakları beklemek yerine, varlığından şüphe duymadan kıyamet gününe iman etmek, insanı kendisi için çok daha olumlu ve kazançlı bir sonuca ***ürecektir Zira dünyada harcadığı çabaların "boş bir çaba" olduğunu kıyamet saati ile anlayan bir insanın pişmanlığı, tarifi oldukça zor, çok şiddetli bir pişmanlıktır Bir ayette Allah şöyle buyurur:
Ancak o, 'herşeyi batırıp gömen büyük-felaket' (kıyamet) geldiği zaman O gün, insan, neye çaba harcadığını düşünüp-anlar (Nazi'at Suresi, 34-35)

Alıntı Yaparak Cevapla

Eski 09-25-2007   #18
tatia27
Varsayılan


EVRENİN ÖLÜMÜ
Onlar, Allah'ın kadrini hakkıyla takdir edemediler Oysa kıyamet günü yer, bütünüyle O'nun avucu (kabzası)ndadır; gökler de sağ eliyle dürülüp-bükülmüştür O, şirk koştuklarından münezzeh ve yücedir (Zümer Suresi, 67)


Kıyamet Günü Gerçekleşecek Olaylar
Kıyamet günü Kuran'da haber verildiği üzere, "İnsanların, alemlerin Rabbi için kalkacağı gündür" (Mutaffifin Suresi, 6) O gün, canlılarla birlikte tüm evrenin yok olduğu dehşetli bir gündür Bu yokoluş, şimdiye kadar hiçbir yerde görülmemiş olaylar sonucunda gerçekleşecektir O gün, insanların, hayvanların, var olan herşeyin, kısaca kainatın ölüm günüdür O gün, Allah'ın yüce kudretinin açıkça görüldüğü ve insanların tümü tarafından idrak edildiği gündür O gün, inkarcılar için dehşet, korku ve acı dolu bir gündür O gün, daha önce yaşanmamış bir pişmanlık, korku ve aşağılanmanın hissedileceği gündür

Kıyamet gününün özellikleri Kuran ayetlerinde çeşitli benzetmelerle ayrıntılı olarak anlatılmıştır Bu bölümde Kuran'da kıyamet günü gerçekleşecegi bildirilen olayların genel tasviri yapılıp, Allah'ın ayetlerde bildirdiği olayların işaret ettiği manalarının üzerinde durulacaktır Elbette herşeyin en doğrusunu Allah bilir ve Allah'ın ilmi sonsuzdur Biz ise her konuda olduğu gibi kıyamet konusunda da yalnızca O'nun bize bildirdiği ve öğrettiği kadarını anlatabiliriz

Bu bölümde anlatılan olayların hepsinin kaynağı Kuran ayetleridir ve hepsinin gerçekleşeceği kesindir Tüm tasvirlerin gerçekleşme şeklini de Allah belirlemiştir Fakat bu olaylar tahmin edilenden çok daha farklı biçimlerde gerçekleşebilir Bizim kesin olarak bildiğimiz şey Allah'ın vaat ettiği olayların mutlaka yaşanacağı, insanların kıyamet gününde, daha önce hiç karşılaşmadıkları muazzam bir manzara ile karşı karşıya kalacakları ve evrenin içinde barındırdığı tüm canlılarla birlikte tamamen yok olacağıdır İnsanların ise bütün bunların sebebini öğrenme, bu felaketlerden kaçıp kurtulabilme ya da çözümler arama gibi bir ihtimalleri olmayacaktır O gün herkesin göreceği gerçek; Allah'ın ve ahiretin varlığıdır

Alıntı Yaparak Cevapla

Eski 09-25-2007   #19
tatia27
Varsayılan


Sûr'a Üfürülmesi
Kıyamet Sur'a Üfürülmesiyle Başlar
Sur'a da üfürülmüştür İşte bu, tehdidin (gerçekleştiği) gündür (Kaf Suresi, 20)
Sur'a üfürülmesi, Allah'ın Kuran'da vaat ettiği kıyamet saatinin artık gelip çattığının haberidir Bu ses dünya hayatının bitişinin ve ahiretin başlangıcının sesidir Dünyada kaldığı süre boyunca bu büyük günde göreceklerine karşı haberdar edilen ve vereceği hesap ile uyarılıp korkutulan herkes artık kendilerine vaat edilen gerçekle karşı karşıyadırlar Hiç beklenmedik bir anda duydukları bu ses daha önce duyulan seslere hiç benzemeyen bir sestir İnsanlar, kendilerine verilen sürenin son bulduğunu bu işaretten anlayacaklardır Bu ses, küfre sapanların sonsuza kadar kesintisiz olarak yaşayacakları korku, dehşet ve yılgınlık dolu, zorlu bir günün başladığının habercisidir Allah bir ayette şöyle buyurmaktadır:
Çünkü o boruya (sur'a) üfürüldüğü zaman, İşte o gün, zorlu bir gündür; kafirler içinse hiç kolay değildir (Müdessir Suresi, 8-10)
Dünya üzerinde var olan düzenin çekici süsüne kanarak ona sımsıkı bağlananlar, Allah'ın varlığı ve birliği gerçeğine karşı kördürler Bütün bunların yaratıcısını, yaratılışını ve bir sona doğru hızla ilerlediğini asla düşünmeden sadece aldandıkları bu görüntü ile sözde mutlu olur, yetinirler Oysa onları yanıltan bu kusursuz düzen, herşeyin sahibi olan Allah'ın eseridir Allah'ın yarattığı bu görkemli sistem, yine onun tek bir emriyle akıllara durgunluk verecek şekilde son bulacaktır İşte böyle bir gün ile kesin olarak karşılaşmayacakları zannında olanlar, Sur'un sesiyle bu gafletten aniden uyanacaklardır Ancak bu uyanış faydasızdır, çünkü artık Allah ve ahiret adına birşeyler yapmak için çok geçtir
Geç kalınmıştır, çünkü bazı insanlar bir imtihana tabi oldukları dünya hayatını, ahiretin varlığını umursamadan boş bir çaba uğruna harcamışlardır Ahirete inanmayan insanların böyle bir anlayışa sahip olabilmelerinin arkasında çok özel bir çaba yatmaktadır Bu çabanın da mahiyeti ve karşılığı oldukça büyüktür Temelindeki sebep, dünyadaki bu sınırlı yaşamla tatmin bulmak, daha öncesini veya sonrasını mümkün olduğunca düşünmemektir Bu anlayış, dünya hayatının geçici zevklerine dalarak ne için yaratıldığını unutmayı da beraberinde getirir Dolayısıyla, insanların çoğu niye yaşadıklarını, niçin yaratıldıklarını, Yaratanın kendilerinden neler istediğini ve neden ölümün var olduğunu düşünmeden bir ömür geçirirler Ölüm bildikleri birşeydir, ama ölüm gerçeğinin kendilerine, üzerinde düşünmeleri gereken bu gibi soruları da getireceğinin farkındadırlar Bunun için mümkün olduğunca bu fikirden uzaklaşmaya bakarlar Oysa insanın yaratılışının ve dünya üzerindeki kısa yaşamının tek sebebi, yalnızca Allah'a kulluk etmektir Ölümün yakınlığının, dünya hayatının kısalığının, sahip olduğu ve olmadığı herşeyin sadece imtihanın bir parçası olduğunun farkında olan insanlar, Kuran aracılığıyla insanlara tarif edilmiş olan gerçeklerle de mutlaka karşılaşacaklarının farkındadırlar Dolayısıyla dünyadaki tek amacın "Allah için yaşamak" olduğunu kavrayabilmişlerdir Bunu dünyada kavramak insan için büyük bir kazançtır Böylece aldatıcı bir dünyadan uzaklaşmakta, tek gerçeğe, yani "ahirete" yönelmektedir

Nefsinin, yani sadece zevklerinin, şehvetinin peşinden giderek hareket eden bir insanın en büyük isteği, içinde bulunduğu düzenin hep sürmesi, asla son bulmamasıdır Aslında halinden pek de memnun değildir, çünkü yaşamında sürekli zorluklar ve sıkıntılar vardır Ama şeytan binbir çeşit oyalama yöntemiyle kendisini aldatmakta, sürekli sıkıntı ve üzüntü çektiği bu yaşamı, sonsuz bir azaba inanmayı reddederek tercih etmektedir Ancak, bir sabah işe giderken, veya bir gece vakti hırslarını ve beklentilerini ertesi sabaha erteleyip uyumaya hazırlanırken, birdenbire "Sur"un sesini duyan bir insanın ruh hali kuşkusuz çaresiz olacaktır Sürdürmek istediği düzenin, kendisiyle birlikte son dakikaları gelmiş, bildiği halde inanmayı reddettiği bu muazzam gerçek kendisini aniden yakalamıştır Hayat boyu kendisini koruyacağını sandığı sahte güçlere sığınmış bir insan için, o an yardım isteyebileceği kimse ya da sığınabileceği hiçbir yer yoktur artık Çünkü müminler dışında herkes aynı durumdadır, çaresizlik içinde başlarına geleceklere teslim olmuşlar, dünya üzerinde o zamana kadar yaşamış olan tüm insanlar Allah'ın huzurunda toplanmışlardır:
Sur'a üfürülmüştür; böylece onlar kabirlerinden (diriltilip) Rablerine doğru (dalgalar halinde) süzülüp-giderler (Yasin Suresi, 51)
Sur'un sesi bir inkarcı için "hayatı boyunca kaçıp durduğu gerçeklerle karşılaşma" demek olduğu gibi, "artık yaptıklarını telafi imkanının ortadan kalktığı anı" da ifade eder O an duyulan korku tarifsizdir, daha önce "ne görülmüş, ne duyulmuş" bir dehşet ve panik yaşanmaktadır Dünyada yapılan tüm hataların bir telafisi olabilir ya da vakit geçtikçe bu hatalar unutulabilir Ancak herşeyin sonunun geldiğini bildiren bu ses, yapılan hataların telafisi için artık vakit kalmadığının habercisidir O gün Sur'un sesi, inkarcılara büyük bir korku getirecek ve her kişi karşılaştığı bu gerçeğe boyun eğecektir Allah bu durumu Kuran'da şöyle haber verir:
Sur'a üfürüleceği gün, Allah'ın dilediği kimseler dışında, göklerde ve yerde olan herkes artık korkuya kapılmıştır ve her biri 'boyun bükmüş' olarak O'na gelmişlerdir (Neml Suresi, 87)
Oysa insanların tümüne karşılaştıkları böyle bir günden evvel bu gerçek hatırlatılmıştır Allah insanları, hem ayetleriyle hem de elçileriyle "geri dönüşü olmayan bir gün" gelmeden önce Kendisine yönelmeleri konusunda uyarmış, aksine bir tavır gösterenlere ise ölüm geldikten sonra yardım edilmeyeceğini bildirmiştir Kuran'da beklemediği bir anda azap ile karşılaşan kişinin duyacağı pişmanlık ve kendisine hiçbir şekilde yardım edilmeyeceği gerçeği şu şekilde açıklanmıştır:
Azab size gelip çatmadan evvel, Rabbinize yönelip-dönün ve O'na teslim olun Sonra size yardım edilmez Rabbinizden, size indirilenin en güzeline uyun; siz hiç şuurunda değilken, azab apansız size gelip çatmadan evvel Kişinin (yana yakıla) şöyle diyeceği (gün): "Allah yanında (kullukta) yaptığım kusurlardan dolayı yazıklar olsun (bana) doğrusu ben, (Allah'ın diniyle) alay edenlerdendim" Veya: "Gerçekten Allah bana hidayet verseydi, elbette muttakilerden olurdum" diyeceği, ya da azabı gördüğü zaman: "Benim için bir kere daha (dünyaya dönme fırsatı) olsaydı da, ihsan edenlerden olsaydım" (diyeceği günden sakının) "Hayır, Benim ayetlerim sana gelmişti, fakat sen onları yalanladın, büyüklüğe kapıldın ve kafirlerden oldun" Kıyamet günü, Allah'a karşı yalan söyleyenlerin yüzlerinin kapkara olduğunu görürsün Büyüklenenler için cehennemde bir konaklama yeri mi yok? (Zümer Suresi, 54-60)
Geçici bir çıkar uğruna tercih edilmiş olan dünya hayatı, Sur'un sesiyle artık son bulmaktadır Bütün insanlar, kendilerine vaat edilenler ile karşı karşıyadır Meydana gelen olayların gerçekliğinin insanlarda uyandırdığı korku ve dehşet çok büyüktür Tüm insanlar aynı çağrıya uymakta, geri dönüşü olmayan gerçekle karşılaştıklarının farkına varmaktadırlar Bu kuşkusuz büyük bir gündür ve bu büyük günde meydana gelecek olan olaylar için Sur'un sesi sadece bir habercidir
Kıyamet Anında Yeryüzünün Durumu Şiddetli Sarsıntılar Başlar
Yer, o şiddetli sarsıntısıyla sarsıldığı, Yer, ağırlıklarını dışa atıp-çıkardığı, Ve insan: "Buna ne oluyor?" dediği zaman; O gün (yer), haberlerini anlatacaktır Çünkü senin Rabbin, ona vahyetmiştir (Zelzele Suresi, 1-5)
Kıyamet günü her canlının duyabileceği Sur'un sesini, kulakları patlatan bir gürültü izler ve yeryüzü daha önce eşi benzeri görülmemiş bir sarsıntıya tutulur Dev boyutlardaki dağlar, ağaçlar, gökdelenler, binalar kısaca yeryüzünün her noktası aynı anda sarsılmaya başlar Bundan önce hiç rastlanmamış bu sarsıntı karşısında insanlar büyük bir paniğe ve korkuya kapılırlar En korkunç olan ise bu sarsıntıdan kaçacak ya da sığınıp kurtulabilecek hiçbir yerin olmamasıdır Çünkü bu sarsıntı daha önce insanların görmüş oldukları ve yalnızca belli bir bölge ya da şehirde meydana gelen, saniyelerle hesap edilen depremlerin bir benzeri değildir Bu kez yaşanan, hiçbir kaçışın olmadığı, aynı anda dünyanın dört bir yanında başlayan ve dünyayı yerle bir edecek olan bir sarsıntıdır Dünyayı yerle bir edinceye kadar da son bulmayacaktır (En doğrusunu Allah bilir) Kıyamet günü insanların karşılaşacakları sarsıntıları Allah Kuran'da şöyle bildirmektedir:
O sarsıntının sarsacağı gün, Arkasından onu diğer bir sarsıntı izleyecek O gün yürekler (dehşet içinde) hoplayacak Gözler zillet içinde düşecek (Nazi'at Suresi, 6-9)
Dünya üzerinde yaşanmış ve sonuçları insanları derinden etkilemiş sarsıntıları, depremleri bir an için gözünüzün önüne getirin Bu sarsıntıların tümü sadece saniyelerce sürmüş, ancak buna rağmen ardında büyük enkazlar bırakmıştır Yüzbinlerle ölçülen bir insan topluluğu bu enkazın altında kalmış ve geride kalanlar, hiç beklemedikleri bir sefalet ve yoksullukla karşılaşmışlardır Evler, mallar, edinilen kazançlar, tasarruflar çok kısa bir sürede yerlebir olmuştur Bu felaketler herkesin gözü önünde gerçekleşmiştir ve bu saniyeler içinde hiçbir güç sarsıntıya karşı koyamamıştır Kıyamet günü karşılaşılacak olan sarsıntı ise ne şiddet, ne meydana gelen sonuç ne de kapsam olarak daha önce dünyada yaşanan depremlere benzemeyecektir ve herşeyden önemlisi geride enkaz değil, bir yaşam belirtisi dahi bırakmayacaktır

Dünyadaki bir deprem her ne kadar şiddetli olursa olsun, insanlar için çoğu zaman bir kurtuluş olasılığı vardır İnsanlar bunu bildikleri için sarsıntı başlar başlamaz kendilerini kurtarabilmek amacıyla birtakım tedbirler almaya, hızla depreme karşı güvenlik içinde olabilecekleri bir yere saklanmaya çalışırlar Oysa insanların hepsi Sur'un üfürülüşü ile anlayacaklardır ki, bu sarsıntılar daha önce yaşadıklarının bir benzeri değildir; hiçbir şekilde kaçıp kurtulma ihtimali yoktur

Kuşkusuz insanlar, kıyamet saatine dair herşey gibi, meydana gelecek ve kaçış imkanı olmayacak bu sarsıntılar için de Kuran'da şöyle uyarılmışlardır:
Ey insanlar, Rabbinizden korkup-sakının, çünkü kıyamet saatinin sarsıntısı büyük bir şeydir (Hac Suresi, 1)
O anda artık yeryüzünde sahip olunan hiçbir şeyin değeri ve anlamı kalmamıştır İnsanları aldatan herşey; lüks evler, dev gökdelenler, beş yıldızlı oteller, ömürleri boyunca hırsla paralar biriktirerek aldıkları ve üzerinde onca emek vererek yaptırdıkları ve düzenledikleri evler, saraylar, köprüler, dünyanın en ünlü yapıları; yüzyıllarca her türlü doğa olayına karşı yıkılmadan ayakta kalabilmiş olan piramitler, tarihi kaleler, şehirler adeta deniz kenarına yapılmış kumdan kaleler gibi hızla çökeceklerdir Umut bağlanan işyerleri, lüks arabalar kısaca dünya hayatında insanın sahip olduğu, sahip olmakla övündüğü tüm maddi zenginlikler bir anda yok olacaktır İnsanların elde ettikleri şan, şöhret, itibar ve iktidarın hiçbir anlamı veya önemi kalmayacaktır

Kuran'da o gün yerin parça parça yıkılıp darmadağın olduğu şöyle bildirilmiştir:
Hayır; yer, parça parça yıkılıp darmadağın olduğu, Rabbin(in buyruğu) geldiği ve melekler dizi dizi durduğu zaman; o gün, cehennem de getirilmiştir İnsan o gün düşünüp-hatırlar, ancak (bu) hatırlamadan ona ne fayda? (Fecr Suresi, 21-23)
O gün insanların bundan önce güvenle üzerinde gezindikleri yer ayaklarının altından kayar Türlü bahanelerle Allah'ı inkar için çaba göstermiş ve ne yapması gerektiğini bildiği halde ibadet etmekten kaçmış olan her kişi, sonunda Allah'tan başka sığınılabilecek bir güç olmadığını çok iyi anlar Ama artık kendileri için ne geriye dönüş, ne yaptıklarını telafi imkanı vardır, ne de yaşanan pişmanlık kişiye bir fayda getirecektir

İnsanların o gün korku ve dehşetle birlikte tattıkları en yoğun duygulardan birisi de çaresizliktir Dünyada başına gelebilecek hemen her türlü olası felaket için tedbirini ve önlemini alan, en ölümcül afet, en büyük deprem, en şiddetli kasırga, en dehşetli nükleer savaş için bile korunmasını ve sığınağını hazırlayan insanoğlu, öyle bir olayla karşı karşıya gelir ki, kaçıp sığınabileceği, barınabileceği tek bir güvenli yer dahi bulamaz Dünyada vazgeçilmez gördüğü, kendisine inkarı makul gösteren zekası da, güç sahibi olduğuna inandığı kişiler de bu dehşetli sarsıntıya karşı hiçbir çare üretemezler ve artık kendileri için kaçış yoktur
Yer Ağırlıklarını Dışa Atıp, Çıkarır
Yer, ağırlıklarını dışa atıp-çıkardığı, Ve insan: "Buna ne oluyor?" dediği zaman; O gün (yer), haberlerini anlatacaktır Çünkü senin Rabbin, ona vahyetmiştir (Zelzele Suresi, 2-5)
Bilindiği gibi dünyanın merkezinde (yerkabuğunun 5000 6000 km aşağısında), oldukça yüksek basınca sahip, kor halinde bir katman bulunmaktadır Ve bu katmanın sıcaklığının yaklaşık olarak 4500 oC olduğu tahmin edilmektedir Nitekim volkan patlaması sonucu yeryüzüne çıkan lavlar bu bölgede, yani magmada bulunmaktadır Söz konusu patlamalar tarih boyunca birçok şehir halkına dehşet dolu anlar yaşatarak, insanların ölümüne hatta kimi zaman şehirlerin dahi tamamen yok olmasına sebep olmuşlardır Çeşitli sebeplerden dolayı toprak katmanlarında oluşan kırılmalar sonucunda yeryüzüne sızan lavlar, basınç ne kadar yüksekse o kadar şiddetli fışkırırlar Aslında burada belirleyici etken, gazın oranıdır Magma yeryüzüne çıkarken gazlar sıvı haldeki maddeden ayrılarak magmanın üzerinde yayılır ve böylece basıncın artmasına neden olurlar Magma, gazla ne kadar yüklüyse püskürtme esnasında o kadar fazla patlama olur ve yerin altında fokurdayarak kaynayan lavlar yeryüzüne çıkarak yerin üstünü adeta cehenneme çevirirler Bu tarz bir patlama sadece belli bir bölgeyi içine alan kısmi bir patlamadır Üstelik günümüzde yapılan incelemeler sonucu çoğu zaman böyle bir felaketten daha önceden haberdar olunup, tehlikenin bulunduğu bölgede çeşitli tedbirler alınabilmektedir

Kuran ayetlerinde, "yerin ağırlıklarını dışa atması" ifadesiyle o gün yerin altında bulunan pek çok şeyle birlikte, çekirdekte bulunan akışkan kısmın da tamamıyle yerin üstüne çıkacağı işaret edilmektedir Yeryüzünün tümünde meydana gelen şiddetli sarsıntılar ve yerin tüm katmanlarının kırılması böyle bir şeyin kolaylıkla gerçekleşebilmesi için gereken altyapıyı oluşturacaktır Yani kıyamet gününde şiddetli depremler yerin altını üstüne getirecek, insanlar başlarına çöken dağlardan, dev binalardan kurtulmaya çalışırken yerdeki çatlaklardan fışkıran lavlar her yanı saracak, bu da insanların ölümden hiçbir şekilde kaçışlarının olmadığını bir kere daha anlamalarına sebep olacaktır Felaketleri felaketler izleyecek, birinden kurtulmaya çalışan, bir diğeri ile karşılaşacaktır (En doğrusunu Allah bilir)

Yeryüzü Allah'a boyun eğmiştir Bu durum Kuran ayetlerinde şöyle bildirilmektedir:
Yer, düzlendiği, içinde olanları dışa atıp boşaldığı, ve 'kendi yaratılışına uygun Rabbine boyun eğdiği zaman (İnşikak Suresi, 3-5)
Artık nihai gün gelmiştir İnsanlara verilen süre dolmuş ve herşey son bulmuştur Bu günden kurtulabilecek hiçbir canlı yoktur Tüm olaylar sona erdiğinde yeryüzünde tek bir tohum, tek bir bitki, tek bir mikroorganizma hatta yeryüzünün kendisi de kalmayacaktır
O gün yerin dışarı atacağı ağırlık, yalnızca magma katmanı değildir Magma hem mantonun içindeki hem de mantoyla kabuk arasındaki ısı ve madde alışverişlerinin başlıca taşıyıcısıdır Yani muhtemelen magma ile birlikte taşınan, yerin altında bulunan birçok madde, yüksek bir sıcaklıkla birlikte yerin yüzeyine çıkacaktır Bu da yeryüzünün görülmedik bir şekilde ısınmasına neden olacaktır Gerçekleşen olaylar sonucunda, yerin altında bulunan petrol, kömür gibi madenlerle birlikte tüm fosiller ve cesetler, tüm kalıntılar, kısaca yerin altında bulunan canlı cansız herşey dışarı atılacaktır Kısaca yerin altı üstüne gelecektir Allah, bu durumu Kuran'da şöyle haber vermektedir:
Ve kabirlerin içi 'deşilip dışa atıldığı' zaman; (artık her) nefis önceden takdim ettiklerini ve ertelediklerini bilip-öğrenmiştir (İnfitar Suresi, 4-5)
Yine yeraltı suları, sarsıntının şiddetiyle kırılan yerin katmanlarından dışarı fışkıracaktır Tazyikli suyun etkisi ise oldukça şiddetlidir Hem fışkırmanın başladığı bölgede önemli hasarlar meydana gelecek hem de yaşamı olumsuz etkileyen bir su tabakası yeryüzüne yayılacaktır

Herhangi bir bölgede volkanik patlama olduğu zaman sayısız toz ve katı parçacık atmosferin üst tabakalarına fırlar Böyle bir patlama sırasında çoğu zaman tüm bölgeyi küllerin kapladığı, söz konusu bölgenin toz duman içinde kaldığı bilinmektedir Nitekim Allah ayette kıyamet gününde 'dağların toz duman halinde savrulacağını' (Vakıa Suresi, 6) bildirmiştir Kuran'da anlatılanlara uygun olarak, kıyamet gününde dünyanın her yerinde buna benzer patlamaların olması ihtimali oldukça yüksektir

Görüldüğü gibi insanlar dört bir yandan şiddetli bir azaba uğrayacaklardır Her tarafı kaplayan toz ve duman bulutu, yine aynı anda yayılan gazlar insanların nefes alamamasına ve acılar içinde kıvranmasına sebep olacaktır O gün yaşanan bütün bu olaylar inkarcıların sonsuza kadar cehennemin içinde görecekleri ebedi azabın büyüklüğünü anlamaları için yeterlidir Böylesine dehşetli bir bitirişle insanların hayatlarına son veren Allah, cehennemde inkarcılar için eşi benzeri olmayan maddi ve manevi bir azap hazırlamıştır Yaşanan olayların azameti karşısında dehşetli bir ölüm korkusu her yanı sarmıştır Geriye korku ve pişmanlıktan başka hiçbir şey kalmamıştır

Alıntı Yaparak Cevapla

Eski 09-25-2007   #20
tatia27
Varsayılan


Dağlarin Parçalanmasi
Dağlar Kökünden Sökülüp, Savrulur
Dağlar, kökünden sökülüp savurulduğu zaman (Mürselat Suresi, 10)
Bilindiği gibi dağların yeryüzündeki sarsıntıları engelleme görevleri vardır Bu gerçek Kuran ayetlerinde de şöyle haber verilmiştir:
Sizi sarsıntıya uğratır diye yerde sarsılmaz dağlar bıraktı, ırmaklar ve yollar da (kıldı) Umulur ki doğru yolu bulursunuz (Nahl Suresi, 15)
Biz, yeryüzünü bir döşek kılmadık mı? Dağları da birer kazık? (Nebe Suresi, 6-7)
Bugüne kadar dünyada tespit edilmiş en büyük deprem 92 şiddetindedir Ve bu şiddette bir deprem, gerçekleştiği bölgeye çok kısa bir süre içerisinde büyük bir felaket getirir Kıyamet günü yaşanacak sarsıntı ise Allah'ın dilemesi dışında - dünyada o güne kadar eşi benzeri asla gerçekleşmemiş şiddette bir sarsıntıdır Bu sarsıntı, birer kazık gibi yerleşerek yeryüzünü şiddetli depremlere karşı koruyan dağların dahi dayanamayacağı kadar büyüktür Yeryüzündeki en sağlam yapılar olan ve sarsılmaz sıfatını taşıyan dağlar yerlerinden oynatılıp, altındaki toprakla birlikte kaymaya başlar Kuran'da o gün dağların hareketlenişini anlatan ayetler şu şekildedir:
Ve dağlar (yerlerinden oynatan) bir yürüyüşle yürür (Tur Suresi,10)
Dağlar yürütülmüş, artık bir serap oluvermiştir (Nebe Suresi, 20)
Dağları yürüteceğimiz gün, yeri çırılçıplak (dümdüz olmuş) görürsün; onları birarada toplamışız da, içlerinden hiçbirini dışarda bırakmamışızdır (Kehf Suresi, 47)
Yeryüzünün büyük bir bölümü dağlarla kaplıdır ve bunların aynı anda yerlerinden sökülerek hareket etmesi, böylesine dev boyutlardaki kara parçalarının yerin üzerinde kızak gibi kayıp biraraya toplanması ve yerin dümdüz bir hale gelmesi elbette insanın görebileceği en ürkütücü manzaralardan birisi olacaktır Böyle bir anı insanın gözünde canlandırabilmesi oldukça zordur

Düşünün ki insanların zirvesine erişmekte zorlandıkları ve yerinden oynamaz diye düşündükleri Himalayalar, Alpler, Toroslar bir anda sarsılmaya ve yerlerinden oynamaya başlayacaklardır Binlerce metre yükseklikteki dağlar ve bu dağların yamaçlarına kurulmuş olan şehirler bir anda yerle bir olacaktır

Dağlarda geçitler açabilmek çok büyük teknolojik imkanlar, makineler, aletler gerektirmekte, hatta kimi zaman tüm bu yöntemler başarısızlıkla sonuçlanmaktadır Yol açmak amacıyla dinamitle delinmeye çalışılan dağlardan bile ancak kısmi bir sonuç alınır, dinamit sadece belli bir bölgeye etki eder, hatta çoğu zaman hiçbir tesiri olmaz Hatta bu sebeple bazı dağlık bölgelere ulaşım oldukça güç gerçekleşmektedir Oysa kıyamet günü yeryüzündeki tüm dağlar toz haline gelirler Bu olay o gün yaşananların şiddetini anlayabilmemiz açısından çok etkili bir örnektir Dünyada bulunan tüm dağların aynı anda kum yığını haline gelmesi, o heybetli yapıların bir anda çökmesi oldukça dehşet verici bir durumdur Ayrıca Allah'ın sonsuz gücünü anlayabilmek ve kadrini takdir edebilmek açısından da çok önemlidir Kuran'da dağların kıyamet gününde alacağı şekil şöyle anlatılır:
(Öyle) Bir gün ki, yeryüzü ve dağlar titremeye-tutulur ve dağlar göçüveren bir kum yığını olur (Müzemmil Suresi, 14)
Yine Kuran'da o güne ait olarak verilen bir bilgi de, dağların parçalanarak çökmesinden sonra yeryüzünün hiçbir tümseği olmayan bir düzlüğe dönüşeceği şeklindedir:
Sana dağlar hakkında soruyorlar De ki: "Benim Rabbim, onları darmadağın edip savuracak Yerlerini bomboş, çırçıplak bırakacaktır Orada ne bir eğrilik göreceksin, ne de bir tümsek" (Ta-ha Suresi, 105-107)
Şu an dışarıya baktığımızda bizlere oldukça aşina gelen engebeli görüntü, o gün tamamen düz bir hat haline gelecektir Uçsuz bucaksız bir düzlük üzerinde insanların tümü biraraya toplanacaktır Allah, Kehf Suresi'nde bu gerçeği şöyle vurgular:
Dağları yürüteceğimiz gün, yeri çırılçıplak (dümdüz olmuş) görürsün; onları birarada toplamışız da, içlerinden hiçbirini dışarda bırakmamışızdır (Kehf Suresi, 47)
Dağlar Rengarenk Yün Yumakları Gibi Uçuşurlar
O gün dağlar, üzerlerindeki bitkiler, çiçekler, tüm yeşillikler ve içlerinde barındırdıkları renk renk madenler, farklı tür ve renklerdeki topraklarla birlikte etrafa saçılacaktır Toz duman olan dağlar, tüm ihtişamlarıyla parçalanıp, dağılacaktır Bu renk cümbüşü ayetlerde renkli yünlere benzetilmektedir:
Ve dağların 'etrafa saçılmış' renkli yünler gibi olacakları (gün) (Kaari'a Suresi, 5)
Dağlar da (etrafa uçuşmuş) rengarenk yün gibi olacak (Mearic Suresi, 9)
Kahhar olan Allah'ın emri o gün canlı-cansız tüm varlıkları- etkisi altına almıştır Kıyamet günü yaşanan her sahneye büyük bir korku hakimdir En ufak bir sarsıntıda paniğe kapılan, bir deprem ihtimalinde ölüm korkusundan saatlerce evine giremeyen insanlar için, gözlerinin önünde dağların yerlerinden oynatılması, yerin içindekilerini dışarı atması, kabirlerin deşilmesi, insanların biraraya toplanması ve felaketlerin felaketleri izlemesi dayanılabilecek gibi değildir Artık dünya üzerinde güvenebilecekleri "tek bir kişi", sığınabilecekleri "tek bir mekan" dahi yoktur Karşılaştıkları olayların dehşeti güç yetirebilecekleri sınırı çoktan aşmıştır Yapabilecekleri hiçbir şey yoktur Artık dünya üzerinde yeni bir başlangıç, gidilebilecek herhangi bir yer yoktur Yeni başlayacak olan yaşam ahirettedir, sonsuzdur ve dünyada Allah'ın rızasını gözeterek yaşamayanlar için pişmanlık ve acıyla doludur Zevkler, ihtiraslar ve geçici dünya hayatı tüketilmiştir Karşılaştıkları dehşet, Allah'ın kudretini sergilemektedir

Oysa tüm bunlar Allah'ın elçileri ve inananları tarafından kendilerine daha önceden haber verilmişti Ama bu kahredici gün kendilerine uzak gelmiş, kendileri gibi geçici şeylere güvenmişlerdir Allah Kuran'da inkar edenlerin daha önce uyarıldıklarını şöyle bildirir:
Azabın kendilerine geleceği gün (ile) insanları uyarıp-korkut ki, (o gün) zulmedenler, şöyle diyecekler: "Bizi yakın bir süreye kadar ertele ki, Senin çağrına cevap verelim ve elçilere uyalım" Oysa daha önce, kendiniz için hiç zeval yoktur diye and içenler, sizler değil miydiniz? Siz, kendi nefislerine zulmedenlerin yerleştikleri yerlerde oturmuştunuz Onlara ne yaptığımız size açıklanmıştı ve size örnekler vermiştik (İbrahim Suresi, 44-45)
Oysa şimdi tehlikenin ortasında yapayalnızdırlar Herkes canı derdine düşmüş, hiçbir yakın dost diğer bir yakın dostu görmez olmuştur Artık kimse için kaçış söz konusu değildir Artık Allah'ın vaadi gelmiştir O gün evlerden kaçmak da bir işe yaramaz Sarsıntıdan etkilenen sadece evler değildir ki dışarıya çıkmak insanı yaklaşan sondan korusun! O gün var olan herşey yok olmakta, yeryüzü ve dağlar hep birlikte yerlerinden oynatılıp kaldırılmaktadır Ne sığınılabilecek bir yer, ne dayanılabilecek bir güç, ne de alınabilecek bir tedbir vardır Kuran'da yeryüzü ve dağların parça parça olduğu kıyamet günü şu şekilde anlatılır:
Yeryüzü ve dağlar yerlerinden oynatılıp kaldırılacağı, ardından tek bir çarpma ile birbirlerine çarpılıp parça parça olacağı zaman İşte o gün, vakıa (bir gerçek olan kıyamet) artık vuku bulmuş (gerçekleşmiş)tur (Hakka Suresi, 14-15)

Alıntı Yaparak Cevapla

Eski 09-25-2007   #21
tatia27
Varsayılan


Denizlerin Durumu
Bütün bu tarifleri yaparken önemli bir noktayı hatırlatmak yerinde olacaktır Daha önce de belirttiğimiz gibi, zihinlerde canlandırmaya çalıştığımız bu manzara tamamen Kuran ayetlerinden yola çıkarak yaptığımız tariflerdir Kuran'da belirtilen şekline bağlı kalarak yaptığımız tüm tanımlamalar Allah'ın dilemesi ile gerçekleşecek olan ve Allah'ın olmasını vaat ettiği gerçeklerdir Var olan herşeyi yaratan Allah, kuşkusuz ki bunların her birini gidermeye ve yerle bir etmeye de kadirdir Ayetlerin bizlere haber verdiği gibi kıyamet günü herşey akılalmaz bir gösteriyle yok olup gidecektir Bu, Allah'ın vaadidir Allah bir ayetinde şöyle buyurmaktadır:
(Bu,) Allah'ın va'didir; Allah, vadinden geri dönmez Ancak insanların çoğu bilmezler (Rum Suresi, 6)
Artık kendi büyüklüğü ile övünen insanın hiçbir değeri kalmamıştır Kendini Allah'ın karşısında değerli ve güçlü gören, kendi aldanışı içinde Allah'ı inkar etmekten çekinmeyen insan, olan bitenler karşısında alabildiğine güçsüz ve acizdir Kendisinden üstün gördüğü varlıklar da Allah'ın takdir ettiği bu büyük güne teslim olmuşlardır Dağlar, denizler ve tüm kainat o hiç sarsılmazmış gibi gözüken sağlam vasfını yitirmiş, sadece ve sadece Allah'a itaat etmişler, Allah'ın bir "ol" demesiyle herşey olup bitmiştir Her biri O'nun verdiği hükme boyun eğici olarak yerine getirmeleri gereken görevlerini tamamlamışlardır Dağların renkli yünler gibi dağılıp parçalandığı, yerin tüm ağırlıklarını dışarıya attığı kıyamet günü denizlerde meydana gelen olaylar da Allah'ın sonsuz büyüklüğünü bir kez daha gözler önüne sermektedir Kuran'da bildirildiğe göre o gün denizler yanacak ve fışkırıp taşacaktır
Denizlerin Yanması
Dünya'nın dörtte üçünü kaplayan en büyük su kütlesi olan denizlerin bir anda kaynamaya, fokurdamaya başlaması gerçekten de insanın gözünde çok zor canlanabilecek bir manzaradır İnsanın o anın dehşetini anlayabilecek bir tecrübesi yoktur Ancak düşünce sınırlarını zorlayarak, zihninde kısmen canlandırabilir Bugüne kadar yalnızca yanardağ patlaması, akaryakıt taşıyan bir tankerde yangın çıkması sonucu böyle görüntülerin oluştuğuna şahit olmuş, televizyonlarda, fotoğraflarda görmüşsünüzdür Ancak ayetlerde bizlere yapılan tarifler, bu örneklerle karşılaştırılamayacak kadar ihtişamlıdır Ancak Allah'ın sonsuz büyüklüğünü, sonsuz gücünü, sonsuz kudretini biliyor olmamız, bizi yaşanacak felaketin boyutları hakkında fikir sahibi kılar Allah, evrende var ettiği ve koruduğu bu düzeni istediği şekilde değiştirmeye ve herşeyi bir plan dahilinde altüst etmeye kadirdir

O gün yerin bütün ağırlıklarını dışa atması, yerin altındaki yaklaşık 4500oC sıcaklığındaki katmanın imkan bulduğu her yerden dışarı taşacağı anlamına gelmektedir Buna şüphesiz denizlerin altında bulunanlar da dahildir Herhangi bir belgesel programında lavların denizin içindeki çıkışını seyretmiş olanlar, bu kızgın maddenin deniz suyunda oluşturduğu akıllara durgunluk veren bir manzaraya şahit olmuşlardır Oysa kıyamet günü gerçekleşecek olan görüntü, bu manzaradan çok daha farklı, çok daha kapsamlı ve dehşet verici olacaktır Yeryüzündeki bütün denizler alevler içinde kalacak, önüne geçilemeyecek bir ateş ve alev topluluğu insanlara yönelecektir O gün tüm denizler tutuşturulmuştur
Konuyla ilgili ayette Allah şu şekilde buyrulmaktadır:
Denizler, tutuşturulduğu zaman (Tekvir Suresi, 6)
Yaşanan olaylar sonucu karada olduğu gibi denizde de yaşam son bulacaktır Normal şartlarda serinlik ve rahatlık hissi veren denizler, bir anda etrafa müthiş bir sıcaklık yayacaktır Denizlerde dev dalgalar yerine alev bulutları yer alacak, havadaki duman oksijeni büyük oranda tüketecektir Uçsuz bucaksız denizlerin alev alev yanan ve şiddetle fokurdayan görüntüsü, dünyanın geniş bir alanına hakim olacak ve pek çok felaketi de beraberinde getirecektir
Denizlerin Taşması
Kuran'da kıyamet günü gerçekleşeceği bildirilen olaylardan biri de denizlerin taşmasıdır Bu gerçek bizlere ayetlerde şu şekilde haber verilmektedir:
Denizler, fışkırtılıp-taşırıldığı zaman (İnfitar Suresi, 3)
O gün Allah'ın dilemesi ile karadan gelecek olan felaketlere denizlerden gelenler de eklenecektir Böyle bir felaketin ve bunun gibi diğerlerinin gerçekleşmesi için kuşkusuz Allah'ın dilemesi yeterlidir Allah, sadece "ol" emri ile yoktan var ettiği yeryüzünü çeşitli şekillerde yerle bir etmeye kadirdir Bunları gerçekleştirebilecek muhtemel sebepler ise bizler için yalnızca birer hatırlatıcı, Allah'a yakınlaşmak ve O'nun azabından korku duymak için birer yoldur Bu olayların nasıl gerçekleşeceğinin, sebeplerinin ne olacağının bilgisi yalnızca Allah'ın katındadır Belki hiçbir sebep olmayacak, birdenbire kıyametin tüm belirtileri gerçekleşmeye başlayacaktır Bu nedenle de, bu bölümde verilen örnekler sadece birer tahminden ibarettir

Gerçekleşmesi ihtimal dahilinde olan bazı örnekler denizlerin taşmasıyla ilgilidir Bilindiği gibi, genelde deniz altında bir deprem meydana geldiği zaman su yüzeyinde dev dalgalar oluşur Deprem merkezinden yayılan etkiyle dalgalar okyanusu 750 km/saat gibi yüksek bir hızla geçerek, süratle kıyıya ulaşırlar Okyanusun ortasında bir metreyi bulmayan dalga, kıyıya ulaştığında 60 m'yi aşabilir Örneğin 1896'da Japonya'nın Hoşu kentinde meydana gelen büyük bir denizaltı depreminin ardından kabaran bir dalga 25-35 m'ye ulaşarak tüm yerleşim merkezini kaplamış ve 25000 kişinin ölümüne neden olmuştur

Dev dalgaların bilinen bir başka kaynağı da yanardağ püskürmesidir Buna bir örnek 1883 yılında Krakatoa'nın zirvesindeki çökmeden sonra yükselen dalgadır Cava ve Sumatra arasında bulunan bu ada, şiddetli püskürmelerin ardından birden kaybolmuş, ani ve büyük bir dalgaya sebep olmuştur Bunun sonucunda meydana gelen tsunami, Cava adasında nüfusun en yoğun olduğu kıyı üzerinde kırılarak 165 köyün yok olmasına ve 36000 kişinin ölümüne yol açmıştır Bu dalganın yüksekliği kıyıya ulaştığında 35 m'yi aşmıştır

Görüldüğü gibi deniz altında meydana gelen kısmi depremler veya volkanik patlamalar yalnızca belli bir bölgeyi etkilemelerine rağmen, denizlerin taşmasına, binlerce kişinin ölmesine sebep olmaktadırlar Oysa kıyamet gününde yerin üstünde olduğu gibi denizlerin altında da sarsılmayan hiçbir yer kalmayacaktır Bu durumda denizlerin altında meydana gelen şiddetli sarsıntılarla birlikte denizler de taşacak ve o ana dek bilinen tsunamilerle kıyas olmayacak şekilde tüm yeryüzüne etki edecektir

O gün denizlerin taşarak insanlara felaket taşıması için birçok sebep daha vardır Bu büyük su kütlesinin sabit ve durağan bir şekilde durması birtakım kanunlara bağlıdır Ancak o gün hiçbir tabiat kanunu geçerli olmayacak, gökleri, yerleri, karaları, denizleri ve insanları dengede tutan hassas dengeler yok olacaktır Allah'ın dilemesiyle var olan bu kusursuz düzenin sebepleri, yine Allah'ın dilemesiyle aniden ortadan kalkacaktır Daha önceki bölümde de anlatıldığı gibi belki de o gün yerin altındaki sıcaklık havayı ısıtacak, açığa çıkan bu sıcaklık buzulların erimesine neden olacaktır Bu da mevcut su miktarı seviyesinin yükselmesine sebep olacaktır Bunların hepsi ihtimal dahilindedir, fakat o gün bunun nasıl gerçekleşeceğini yalnızca Allah bilmektedir

Yine bilindiği gibi günümüzde bir dağdan kopan toprak ve kayaçların yuvarlanarak bir körfezi, gölü veya barajı doldurması bölgesel bir dalgaya sebep olmaktadır Kıyamet gününde ise yıkılmayan, çökmeyen bir dağ kalmayacak ve daha önce de bahsedildiği gibi bu dağlar tüm çukurları doldurup yerin dümdüz olmasına neden olacaktır Dağlardan düşen parçalar denizleri doldurup, onların da taşmasına neden olacaktır

Allah'ın belirlediği bu süre tamamlandığı zaman, kalplere amansız korku salan olaylar arka arkaya gerçekleşecektir İnsanları çevreleyen korkunç bir gürültü, dağların parçalanması, insanların ayaklarının altından akan lavlar, her yeri sarıp kuşatan toz, duman ve gaz bulutları, kaynayarak insanların üstlerine taşan sular Dünya hayatı boyunca Allah'ın varlığını düşünmek istemeyen, büyüklüğünü takdir edemeyen kullara bir anda gelen dehşetli bir acı Kayıtsız şartsız herkese boyun eğdiren, insanlara kendi acizliklerini ve ömrü boyunca değer verdikleri şeylerin ne kadar değersiz olduğunu gösteren kahredici bir acı O gün, insanların içlerinde duydukları korkunun ve dehşetin tarif edilemeyeceği bir gündür İnsanlar oradan oraya koşmaya, kaçarak saklanacak bir yer aramaya çalışacaklardır Ama herkes bilmektedir ki bu günden kurtuluş yoktur

Alıntı Yaparak Cevapla

Eski 09-25-2007   #22
tatia27
Varsayılan


Gökyüzünün Durumu
Kıyametle birlikte gelen yıkım ve dehşet yalnızca yerde gerçekleşecek olaylarla sınırlı değildir O gün insanın bildiği, alıştığı ve sonsuza dek varlığını sürdüreceğini sandığı tüm varlıklar ve düzenler bozulmaya uğrarlar O gün dünya tarihi boyunca kapsamı anlaşılamamış, sırlarına son yüzyılda ulaşılabilmiş, akıllara durgunluk veren büyüklükteki gök cisimleri ve uzay için de ölüm vakti gelmiştir Gökyüzü, Ay, Güneş, yıldızlar ve gezegenler de o gün parçalanıp, yok olurlar Bu gerçeği Allah bir Kuran ayetinde insanlara şöyle bildirir:
Şüphesiz, size vaat edilen gerçekleşecektir Yıldızlar 'örtülüp (ışıkları) silindiği' zaman, Gök yarıldığı zaman (Mürselat Suresi, 7-9)
Evrenin yaratıldığı ilk andan itibaren meydana gelen her olay ve izlenen her görüntü, bunlarda bir olağanüstülük olduğunu sezinleyen ve bir yaratıcının varlığını mutlak bir şekilde görmek isteyen her insan için büyük birer iman delilidir Uçsuz bucaksız evrenin her noktasını kaplayan gezegenler, yıldızlar, sayısız gök cismi Allah'ın tek bir emri ile yaratılmış, O'nun kudretiyle muazzam bir dengeyle korunmuştur Bu başlangıç ve denge ise sırrını hala korumakta, insanların zihinlerini meşgul etmektedir Aslında bu arayışların sonucunda insanın karşısına çıkan tek gerçek vardır: Allah'ın varlığı Kapanış günü yaşananlar yine Yaratan'ın büyüklüğüne uygun olarak gerçekleşecektir Allah, var olan herşey için olduğu gibi gökyüzündeki bu muazzam dünya için de görülmemiş bir son hazırlamıştır

Gökyüzü insanın her zaman için varlığından ve sürekliliğinden emin olduğu bir tavan gibidir Allah'ın bir dayanak olmaksızın yükselttiği ve tuttuğu, uçsuz bucaksız uzay ile arasında perde görevi gören, görkemli bir tavan

Bu tavan yüzyıllarca, dünyayı ve üzerindeki canlıları sayısız tehlikelerden (ultraviyole ışınlar, gök taşları, uzayın dondurucu soğukluğu vs) en küçük bir aksaklığa meydan vermeden korumuş, canlılığın devamı için gerekli olan en önemli etmen olmuştur Karanlık uzaydan geçerek gelen ışık, atmosferin taşıdığı özellikler sayesinde dünyaya yeterince yayılmış, tüm gezegeni aydınlatmış ve insan, atmosferdeki hassas oksijen oranı sayesinde nefes alıp, hayat bulabilmiştir Oysa o gün, gök tüm işlevlerini kaybeder Artık onun da, Allah katında belli olan eceli gelmiştir Kıyamet günü gök Allah'ın dilemesiyle sarsılıp, çalkalanır, çatlar ve yarılır Bu olaylar ayetlerde şöyle haber verilir:
O gün gök, sarsılıp çalkalanır (Tur Suresi, 9)
Bu nedenle gök bile yarılıp-çatlamıştır; (artık) O'nun va'di gerçekleştirilip-yerine getirilmiştir (Müzemmil Suresi, 18)
Gök yarılıp-çatlamıştır; artık o gün, 'sarkmış-za'fa uğramıştır (Hakka Suresi, 16)
Dünya tarihi boyunca sayısız canlının yaşamını sürdürebilmesi için en gerekli şartlardan biri olan hava tüm işlevini yitirir O gün var olan kanunlar alışılan kanunlardan farklıdır Sayısız fizik kanunu ile gökte sabit bir dengeyle duran atmosfer, eriyip akmaya başlar Kuran'da o gün gökyüzünün uğrayacağı son şu şekilde anlatılır:
Gökyüzünün erimiş maden gibi olacağı gün; (Mearic Suresi, 8)
Atmosfer o gün erir ve akkor haline gelerek yanmaya başlar İnsanlar masmavi görmeye alışık oldukları gökyüzünü, o gün kızıl olarak görürler Gökyüzü yarılıp erimiş, adeta yağ gibi olmuştur:
Sonra gök yarılıp yağ gibi erimiş olarak kıpkırmızı bir gül olduğu zaman; (Rahman Suresi, 37)
Kıyamet günü, o güne kadar Allah'ın büyüklüğünü ve gücünü görmek istemeyen, bile bile yüz çeviren insanlar için pişmanlığın yaşandığı gündür Bu, öğüt alıp düşünme ve yapılanları telafi etme imkanı tanınmayan bir pişmanlıktır Tüm insanlar Allah'tan başka dost, yardımcı ve koruyucu olmadığını, Allah'ın gücünü ve gazabını artık kesin olarak anlamışlardır Böyle bir anda Allah'a ve ahiret gününe karşı inkar içinde olabilecek ve bu inkarında direnebilecek "tek bir insan" dahi yoktur Bu gerçek Kuran'da tüm insanlara şöyle bildirilmiştir:
Onlar, Allah'ın kadrini hakkıyla takdir edemediler Oysa kıyamet günü yer, bütünüyle O'nun avucu (kabzası)ndadır; gökler de sağ eliyle dürülüp-bükülmüştür O, şirk koştuklarından münezzeh ve yücedir (Zümer Suresi, 67)
O gün insanın tanıyıp bildiği bütün kurallar yok olur Yaratılışları sırasında Allah'ın "isteyerek veya istemeyerek itaat edin" çağrısına icabet eden ve "isteyerek geldik" diye cevap veren gök ve yer, o gün de kendi yaratılışlarına uygun olarak gerçek sahipleri ve yaratıcıları olan Allah'a boyun eğerler Kuran'da Allah'ın göğe ve yere seslenişi şu şekilde anlatılır:
De ki: "Gerçekten siz mi yeri iki günde yaratanı inkar ediyor ve O'na birtakım eşler kılıyorsunuz? O, alemlerin Rabbidir Orada (yerde) onun üstünde sarsılmaz dağlar var etti, onda bereketler yarattı ve isteyip-arayanlar için eşit olmak üzere ordaki rızıkları dört günde takdir etti Sonra, duman halinde olan göğe yöneldi; böylece ona ve yere dedi ki: "İsteyerek veya istemeyerek gelin" İkisi de: "İsteyerek (İtaat ederek) geldik" dediler" (Fussilet Suresi, 9-11)
Bilindiği gibi inkarcıların iddialarından birisi, maddenin kendi kendine oluştuğudur Çevrelerinde gördükleri tüm güzelliği tabiatın gücüne bağlarlar Geri kalan detaylar, yani bunların nasıl meydana geldikleri, bu bilinçli oluşumun nasıl oluyor da kendisi de yokken var olmuş, cansız bir kavram olan tabiattan ortaya çıktığını asla düşünmezler Bu mantıksız iddiaya göre herşeyi doğa kendi kendine var etmiştir Yani hakim olan olağanüstü uyum ve dengenin sahibi taş, toprak, hava ve sudur Oysa kıyamet günü geldiğinde insan dağın, taşın, toprağın ne hale geldiğini görür ve bu gücün sahibinin tabiatın kendisi olamayacağına şahit olur Canlı-cansız herşeyin yaratılışının kendisine atfedildiği tabiat, o gün kendisini koruyamayacaktır Allah herşeyin yalnızca Kendi gücü ve iradesi ile var olduğunu, yalnızca O dileyip koruduğu için korunduğunu insanlara gösterecektir Birçok insan vicdanları kabul ettiği halde anlamazlıktan geldikleri gerçekleri, o anda çok büyük bir pişmanlıkla hatırlayacaktır Allah kıyamet günü olacakları ayetlerde şöyle haber vermektedir:
Gök, yarılıp-parçalandığı, Ve 'kendi yaratılışına uygun' Rabbine boyun eğdiği zaman; Yer, düzlendiği, İçinde olanları dışa atıp boşaldığı, Ve 'kendi yaratılışına uygun Rabbine boyun eğdiği zaman Ey insan, gerçekten sen, hiç durmaksızın Rabbine doğru bir çaba harcayıp durmaktasın; sonunda O'na varacaksın (İnşikak Suresi, 1-6)
Yıldızların, Güneş'in ve Ay'ın Durumları
Uzayın karanlık ve soğuk ortamına karşılık, Dünyamızın aydınlanması ve canlıların yaşayabileceği ortalama bir sıcaklığın mevcut olmasında en büyük etmenlerden birisi atmosferdir Dünyamızı koruyan bir tavan olarak tanımlanan atmosferde ısı ve ışığın yayılma özelliği vardır Kapkaranlık bir yoldan geçerek Dünyamıza ulaşan güneş ışıklarının yeryüzünü aydınlatması ve ısıtması atmosferin taşıdığı bu özellik sayesindedir Ancak kıyamet günü geldiğinde var olan herşey gibi gök de çatlayıp yarılacak ve tüm işlevlerini kaybederek, Kuran'da belirtildiği gibi eriyerek akacaktır Kuran'da Tekvir Suresi'nin ilk ayetinde kıyamet gününden bahsederken, "Güneş, köreltildiği zaman" ifadesi kullanılmaktadır Bu ifadeden güneş ışığının Dünya'ya artık hiçbir fayda sağlamayacağı anlaşılır

Kıyamet günü Dünya'ya aydınlık veren Güneş ve Ay teker teker kararacaktır O gün, Dünya'ya ışık gelmemesinin tek sebebi atmosferin yok olması değildir Çünkü Kuran'da bildirildiği gibi o gün yalnızca gökler, yer ve ikisi arasında olanların yok olduğu bir gün değildir Tüm evrenin yokoluş günüdür Tegabün Suresi'nin ilk ayetlerinde de belirtildiği gibi Allah herşeyi mükemmel ve eksiksiz olarak yaratan ve her dilediğini dilediği anda gerçekleştirmeye güç yetirendir Milyarlarca galaksiyi ve her galakside bulunan milyarlarca yıldızı bünyesinde barındıran evreni O yaratmıştır ve dilediği zaman da bir "ol" demesiyle yok edecek olan da Allah'tır

Evrenin genişliğini insan aklının, tam ve gerçekçi olarak kavraması mümkün değildir Ama birkaç rakamla bu gizemli Dünya'nın büyüklüğünü yaklaşık olarak anlamaya çalışabiliriz Güneş Samanyolu'nu oluşturan 200-250 milyar yıldızdan biridir Dünya'dan 325500 defa büyük olmasına rağmen, evrendeki küçük yıldızlardan biri sayılmaktadır Çapı 125 bin ışık yılı olan Samanyolu'nun merkezine 30 bin ışık yılı uzaklıktadır Bu arada 1 ışık yılı yaklaşık olarak 9460800000000 km'dir Dünya ise kendi etrafında saatte 1670 km hızla dönen, 6 katrilyar ton ağırlığında bir kütledir Güneş saatte 72000 km hızla hareket eder, Samanyolu kendi ekseni etrafında saatte 900000 km hızla döner Ancak kıyamet günü bu akıllara durgunluk veren kainat, Allah'ın dilemesi ile yerle bir olacak, büyüklüğü tarif dahi edilemeyen yıldızlar Kuran'da ifade edildiği gibi "örtülüp-silinecek", yok olacaklardır
Evrenin her noktası Allah'ın varlığının, büyüklüğünün ve gücünün ayrı birer delilidir Ancak O'nun dileğiyle, O'nun dilediği süre boyunca, O'nun izni ile var olmuşlardır Bu dengeyi yaratan ve koruyan Allah, bütün bunları elbette dilediği şekilde yok etmeye de kadirdir Evrenin ölümü, var oluşunda olduğu gibi ancak O'nun izniyle, O'nun takdir ettiği şekilde gerçekleşecektir O gün insanların dünya hayatları boyunca azametine hayran kaldıkları herşey parça parça edilecektir Tüm gezegenler, yıldızlar, Güneş ve Ay yörüngelerinden çıkacak, yıldızlar dökülecek, gökcisimleri birer birer ölecektir

Kuran'da o gün Ay'ın yarılacağı, kararıp çatlayacağı şöyle bildirilir:
Saat (kıyamet vakti) yakınlaştı ve Ay yarıldı (Kamer Suresi, 1)
Ayette de belirtildiği gibi o gün artık kaçacak bir yer yoktur Dünya hayatı boyunca, kendisine Allah'tan başka dost ve yardımcı arayan insanlar da artık yönelip, dönülecek gerçek dost ve yardımcının yalnızca Allah olduğunu anlamışlardır O gün insanların hep erişilmez, görkemli ve gizemli gördükleri yıldızların da ölüm günüdür Her biri nizam ve denge ile döndükleri yörüngelerinden çıkarak, dağılıp, yayılacaklardır:
Yıldızlar, dağılıp-yayıldığı zaman (İnfitar Suresi, 2)
Bilindiği gibi Güneş her saniye enerji üreten bir yıldızdır Uzaydaki diğer yıldızların ise birçoğu ondan kat kat büyük ve sahip olduğu enerjiden çok daha yüksek enerjiye sahiptirler Oysa kıyamet günü geldiğinde artık hepsi güçlerini yitirirler, bulanıklaşıp, dökülürler Kuran'da kıyamet gününde yıldızların durumu şu şekilde anlatılır:
Yıldızlar, bulanıklaşıp-döküldüğü zaman (Tekvir Suresi, 2)
Yıldızlar 'örtülüp (ışıkları) silindiği' zaman (Mürselat Suresi, 8)
O gün binlerce yıldır ışık saçan Dünya'nın hayat ve enerji kaynağı olan Güneş ve gökyüzünü süsleyen yıldızlar kararır Herkes bir kez daha, o zamana kadar onları yörüngelerinde tutanın ve ışık vermelerini sağlayanın, yıldızların da gerçek sahibi olan Allah olduğunu ve o ana kadar sadece O'nun izniyle var olduklarını anlar
İnkar edenler o gün Allah'tan hiçbir yardım görmezler Yardım görebilecekleri başka herhangi bir güç de yoktur Teknolojinin çok ilerlemesi ve bu sayede evrenin uzak bir köşesine gitmek dahi mümkün olsa, insanlar için artık hiçbir şey değişmeyecektir Azap insanları orada da bulacaktır Çünkü kıyamet bütün evreni kaplamıştır Yalnızca üzerinde bir zamanlar güven içinde yürüdüğü yeryüzü değil, erişilmez sandığı uzak yıldızlar dahi Allah'ın emrine boyun eğmişler, yok olmuşlardır İnsanların o günkü çaresizliği Kuran'da şöyle anlatılır:
Ay karardığı, Güneş ve Ay birleştirildiği zaman; İnsan o gün: 'Kaçış nereye?' der Hayır, sığınacak herhangi bir yer yok O gün, 'sonunda varılıp karar kılınacak yer (müstakar)' yalnızca Rabbinin katıdır İnsana o gün, önceden takdim ettikleri ve erteledikleri şeylerle haber verilir (Kıyamet Suresi, 8-13)

Alıntı Yaparak Cevapla

Eski 09-25-2007   #23
tatia27
Varsayılan


Kiyamet Vaktinde Insanlar
Buraya kadar anlatılan bütün olaylar, insanların hiç haberi olmadığı bir anda, daha önce hiç duyulmamış ve tanınmamış bir sesin duyulması ile başlamıştır Ve dünyadaki tüm insanlar şu anda da olduğu gibi herşeyin hiç değişmeden ve bozulmadan aynen devam edeceğini düşünürken, ani bir yakalanışla yakalanmışlardır
Sur'a üfürülmesinden hemen önce gerçekleşen olayların bir önceki günden herhangi bir farkı yoktur Dünya yine aynı hızla dönmekte, Güneş yine Dünya'yı aydınlatmakta, yaşam devam etmekte ve insanların birçoğu neden, kim tarafından yaratıldıklarını ve sonlarını düşünmeden, bir alışkanlık içinde hayatlarına devam etmektedir Kimi, akşam gelecek misafirine yapacağı yemeği, kimi yapacağı iş görüşmelerini düşünürken, kimi alışveriş yaparken, kimi uyurken ve büyük bir bölümü de Allah'ın varlığını inkar halindeyken bu sesi duyacak ve herşey bir anda başlayacak, herşey bir anda son bulacaktır
İnsanın güçlü zannettiği, övünerek böbürlendiği bedeni hiç beklemediği bir anda dört bir yandan ölümle sarılıp kuşatılacaktır Artık can derdinden başka hiçbir sorun ve dert kalmayacaktır İnsanlar yaşadıkları korkunun şiddetinden, değer verdikleri, tutkuyla bağlandıkları, uğrunda her türlü fedakarlığı göze aldıkları şeyleri bir anda görmez olacaklardır

Kıyametin meydana getirdiği bütün bu korku, dehşet ve şaşkınlık dünyada inkar içinde bir yaşam süren insanın gafletine bir karşılıktır O gün başlayan bu dayanılmaz zorluklar sonsuza kadar inkarcıların peşini bırakmayacaktır Birbiri ardına meydana gelen tüm bu olaylar onlardaki paniği, dehşeti daha da arttırır Geçen her saniye yeni azap çeşitleri ve belaları getirmektedir Karşılaştığı akıllara durgunluk veren bu olaylar o güne kadar inkar ettikleri Allah'ın büyüklüğünü sergiler İnsan bu güç karşısında alabildiğine güçsüz ve çaresizdir Pişmanlık, üzüntü ve korku dışında yapabileceği birşey yoktur Saniyeler ilerledikçe Allah'ın ona ebedi hayatında sunacağı korkunç azabı daha iyi anlar O gün karşılaştığı dehşet dolu dakikalar sonsuz hayatı boyunca yaşayacağı azabın sadece sınırlı kesitleridir Kuran'da o gün insanların yaşayacakları olaylar karşısında duyacakları korku detaylı olarak anlatılmıştır
İnsanların Yaşadıkları Korku
Allah birçok ayette insanların dünya hayatına tutkuyla bağlı olduklarını ve bu tutkunun onlara ahiret hayatında hiçbir faydası olmayacağını belirtmiştir İnsanın dünya hayatında değer verdiği, önemsediği, uğruna pek çok şeyi göze aldığı değerler, eğer Allah rızası için ve Allah yolunda kullanılmıyorsa, insana kayıptan başka birşey kazandırmazlar Bu değerlerin her biri insanları denemek için, özel olarak yaratılmıştır Asıl yurt ise ahiret yurdudur Dünyaya ait şeylerin hiçbir önemi olmadığı ise Kuran'da şu şekilde anlatılır:
Kadınlara, oğullara, kantar kantar yığılmış altın ve gümüşe, salma güzel atlara, hayvanlara ve ekinlere duyulan tutkulu şehvet insanlara 'süslü ve çekici' kılındı Bunlar, dünya hayatının metaıdır Asıl varılacak güzel yer Allah katında olandır (Al-i İmran Suresi, 14)
Dünya hayatının ayette de anlatılan tüm bu "çekici" özelliklerine insan hırsla bağlanmakta, tüm ömrünü bunları elde edebilmek için harcayabilmektedir Kuran'da dünya hayatıyla ilgili olarak şöyle buyrulur:
Bilin ki, dünya hayatı ancak bir oyun, '(eğlence türünden) tutkulu bir oyalama', bir süs, kendi aranızda bir övünme (süresi ve konusu), mal ve çocuklarda bir 'çoğalma-tutkusu'dur Bir yağmur örneği gibi; onun bitirdiği ekin ekicilerin (veya kafirlerin) hoşuna gitmiştir, sonra kuruyuverir, bir de bakarsın ki sapsarı kesilmiş, sonra o, bir çer-çöp oluvermiştir Ahirette ise şiddetli bir azab; Allah'tan bir mağfiret ve bir hoşnutluk (rıza) vardır Dünya hayatı, aldanış olan bir metadan başka bir şey değildir (Hadid Suresi, 20)
Dünya hayatının en büyük amaçlarından biri mallarla, oğullarla, kısaca sahip olunan tüm değerlerle övünmektir Ancak Kuran'da özellikle vurgulanan ve tüm toplumlar için de geçerli olan bir gerçek, dünya hayatında sahip olunan en önemli tutkulardan birinin evlat olduğu gerçeğidir Çocuk edinme isteği gençlik yıllarından itibaren insanlara öğretilir Çocuk, insanlar arasında hem sebepsiz bir rekabet unsuru hem de geleceğe yönelik bir güvence anlamını taşımaktadır

Bir diğer tutku da mala ve zenginliğe yönelik olandır Bilindiği gibi insanların dünya hayatları süresince tüm hedefleri, planları, çabaları bu amaç üzerine kurulmuştur Mal ve para tutkusu insanların gözünü bürüdüğü için tüm ahlaki değerler önemini kaybetmiş, insan karakterini şekillendiren tek ölçü maddiyat olmuştur Kuran ahlakı, emir ve yasakları, insanların hayatındaki önceliğini kaybetmiş, mal yığıp, biriktirmek tek amaç olmuş, ilişkilerde çıkarlar ön plana çıkmıştır

Oysa kıyamet günü geldiğinde herşey tersine döner İnsanlar karşılaştıkları günün korkusundan değer verdikleri herşeyi bir anda unuturlar Hırs haline getirdikleri şeylerin artık bir anlamı olmadığını anlarlar Değer yargıları birkaç saniye içinde değişir Artık malın hatta evladın bile bir değeri yoktur Annelik veya babalık duyguları anlamını yitirmiştir Dünyada en değer verdiği kişileri; kendi çocuğunu bile kıyamet gününün dehşeti karşısında unutacaktır Kimse çocuğunun durumunu sormayacak, bunu aklına dahi getirmeyecektir Kuşkusuz kıyametin vuku bulacağı bu gün, inanmayanlar için zorlu bir gündür:
Gökyüzünün erimiş maden gibi olacağı gün; Dağlar da (etrafa uçuşmuş) rengarenk yün gibi olacak (Böyle bir günde) Hiçbir yakın dost bir yakın dostu sormaz Onlar birbirlerine gösterilirler Bir suçlu-günahkar, o günün azabına karşılık olmak üzere, oğullarını fidye olarak vermek ister; kendi eşini ve kardeşini, ve onu barındıran aşiretini de; yeryüzünde bulunanların tümünü (verse de); sonra bir kurtulsa (Mearic Suresi, 8-14)
Göğün bulutlarla parçalanacağı ve meleklerin bir indirilme ile indirileceği gün; işte o gün, gerçek mülk, Rahman (olan Allah)ındır İnkar edenler için oldukça zorlu bir gündür (Furkan Suresi, 25-26)
Henüz bebeklik çağında olan çocuklar bile o gün aileleri tarafından terk edilir İnsanlar hiç beklemedikleri ve daha önce eşini benzerini görmedikleri bu olaylar karşısında ne yapacaklarını şaşırırlar Korku öylesine ani ve şiddetli bir şekilde gelmiştir ki, hamile kadınlar bu şokun etkisiyle çocuklarını düşürürler Kuran'da o zorlu günde yaşanacak olayların paniğiyle kadınların emzirdikleri çocukları dahi unuttukları şöyle bildirilmiştir:
Onu gördüğünüz gün, her emzikli kendi emzirdiğini unutup geçecek ve her gebe kendi yükünü düşürecektir (Hac Suresi, 2)
Kıyamet günü, dünyadayken kendisine yapılan çağrılardan yüz çeviren, gerçek dost ve yaratıcısı olan Allah'ı unutanların birbirlerinden kaçıp kurtulmak istediği bir gündür Herkes kendi derdindedir O dehşetli günde insanlar arasında hiçbir bağ; ne soy, ne akrabalık, ne de arkadaşlık bağlarının kalmadığı Kuran'da şöyle bildirilir:
Kişi o gün, kendi kardeşinden kaçar; Annesinden ve babasından, eşinden ve çocuklarından O gün, onlardan her birisinin kendine yetecek bir işi vardır (Abese Suresi, 34-37)
İnsanlar Sarhoş Gibidir
İnsanlar o gün gördükleri karşısında tüm soğukkanlılıklarını, kendilerine olan güvenlerini ve metanetlerini yitirirler Ölümle karşılaşıldığı an herşey değerini yitirir, yüzlerdeki ifade, tavırlar, konuşmalar farklılaşır

Ölüm karşısında insanların yaşadıkları korku ve dehşete filmlerde şahit oluruz O anda verilen tepkiler insanların içinde bulundukları ruh halini çok iyi anlatır Ama izlenilen görüntülerde insanların az da olsa kurtulma ümitleri vardır Öleceklerine kesin kanaatleri gelse de, ölümden sonra olacakları tam olarak bilemezler ya da büyük bir kısmı ölümle birlikte yok olacağını düşünür Oysa kıyamet gününde daha ölüm gelip çatmamış olsa bile, yaşanan olaylar insan için hiçbir kurtulma ihtimalinin olmadığını tüm açıklığıyla ortaya koyar İnkar edenler kendilerine vaat edildiği halde inanmadıkları bir günü karşılarında bulurlar O gün, evrendeki düzenin bir Yaratıcısı'nın ve koruyucusunun olduğunun, O dilediği anda da herşeyin yok olacağının bütün açıklığıyla gözler önüne serildiği bir gündür

İnsanlar ölümün, o güne kadar düşündükleri gibi bir yokoluş olmadığını anlarlar O ana kadar Allah'ın varlığına dolayısıyla ahirete inanmadıklarından, ölüm sonrasında gerçekleşecek olayları hiç düşünmemişlerdir Ama Allah'ın varlığını ve gücünü ardı ardına gelen bu olaylar sonucunda apaçık görünce, kendilerini bekleyen sonun da farkına varmışlardır Kurtulma umudu olmadığı gibi, kendilerini bekleyen yeni ve sonsuz bir yaşam olduğunu da anlamışlardır Bu inkarcılar için zorlu bir yaşamdır Sonsuza kadar çekecekleri azap ve sıkıntı, o gün yaşananlarla kıyaslanamayacak kadar şiddetli olacaktır Ayetlerde inkar edenlerin böyle bir yaşamın yerine yok oluşu tercih edecekleri şöyle anlatılır:
Gerçekten Biz sizi yakın bir azap ile uyardık Kişinin kendi ellerinin önceden takdim ettiklerine bakacağı gün, kafir olan da: "Ah, keşke ben bir toprak oluverseydim" diyecek (Nebe Suresi, 40)
İnsanların karşılaştıkları olaylardan dolayı şiddetli bir korku, panik ve şaşkınlık içinde, adeta sarhoş oldukları ise ayette şöyle bildirilir:
İnsanları da sarhoş olmuş görürsün, oysa onlar sarhoş değillerdir Ancak Allah'ın azabı pek şiddetlidir (Hac Suresi, 2)
İnsanın şiddetli korku anında vücudunda meydana gelen değişiklikler ve kontrolsüz hareketleri ile sarhoş insanların tavırları birbirine çok benzer Şiddetli bir korku anında baş dönmesi, ağlama görülür, görüntü bulanıklaşabilir

Buraya kadar anlatılan olaylardan da anlaşıldığı gibi, o zorlu gün insanlar çok büyük bir panik yaşayacaklardır Allah insanların yaşadığı bu şiddetli korkuyu ve korkunun sonucunda oluşan fiziksel tepkileri sarhoşluğa benzetmektedir O gün sarhoş gibi olan insanlar kontrolsüz tavırlar sergileyerek oradan oraya koşmaya başlarlar Kuran'da yapılan benzetme, insanların bu durumlarını şöyle açıklamaktadır:
İnsanların, 'her yana dağılmış' pervaneler gibi olacakları gün (Kaaria Suresi, 4)
Gözlerdeki Dehşet İfadesi
Gerçek olan va'd yaklaşmıştır, işte o zaman, inkar edenlerin gözleri yuvalarından fırlayacak: "Eyvahlar bize, biz bundan tam bir gaflet içindeydik, hayır, bizler zalim kimselerdik" (diyecekler) (Enbiya Suresi, 97)
Göz, insanın yaşadığı korkunun şiddetini ilk ele veren organdır O günün korkusunu yaşayacak olan insanların, karşılaştıkları dehşetten dolayı gözleri yerlerinden fırlayacaktır Burada geçen "gözlerin yuvalarından fırlaması" benzetmesi, insanın yaşadığı korkunun şiddetini anlatır Bu anda insanların göz bebekleri büyür, beyazı ortaya çıkar, donuklaşmaya başlar Kıyametin gerçekleşeceği an "istisnasız insanların hepsi" bu korkuyu yaşayacaktır Bu tüyler ürpertici olaylar karşısında kimsenin yapacak bir şeyi, başlarına gelenleri önlemek için getirecek çözümleri yoktur Sadece korku duyarlar Ayetteki benzetme bu korkuyu açıklıkla izah etmektedir
Çocukların Saçlarının Beyazlaşması
Eğer inkar edecek olursanız, çocukların saçlarını ağartan bir günde kendinizi nasıl koruyacaksınız? (Müzemmil Suresi, 17)
Kıyamet gününün korkusu küçük çocukları da saracaktır Bugünün gerçek mahiyetini bilmeyen, bunun sonsuz azabın ilk günü olduğunun bilincinde olmayan çocuklarda yetişkinlerden farklı bir korku vardır İnsanlar geçici dünya hayatı boyunca yaptıkları ahlaksızlıkların pişmanlığı içindedirler Çocuklar ne olduğunu dahi kavrayacak bir bilinçte değildirler Buna rağmen gördükleri olayların şiddetinden dolayı saçları bembeyaz olur Böyle bir fiziksel değişim, o zorlu günün büyüklüğünü anlamak açısından oldukça önemlidir Çünkü o güne kadar dünyada çok çeşitli felaketler yaşanmıştır Her biri insanlara çok şiddetli korku vermiş ve onları derinden etkilemiştir Ama bu felaketlerin hiçbiri kıyamet günü meydana gelecek olaylarla kıyaslandığında çocukların saçlarını ağartacak kadar şiddetli değildir O gün insanların dünya hayatı boyunca yaşadıkları en zorlu gündür Öyle ki karşılaşılan olayların şiddeti, kısa yaşamlarında korkunun mahiyetini ve tehlikelerin getireceklerini tam olarak idrak edememiş olan çocukların dahi saçlarının korkudan bembeyaz olmasına neden olmaktadır
Hayvanların Durumu
Gözünüzde vahşi hayvanları canlandırmaya çalışın, kaplan, aslan, kurt, çakal, ayı Bu hayvanlar, kıyamet günü meydana gelen olayların etkisi ile artık birbirleri ile mücadele etmeyi bırakacak ve biraraya toplanacaklardır Binlerce vahşi hayvanın meydana getirdiği bu görüntünün ürkütücülüğü ise çok açıktır Allah kıyamet günü doğa ve insan üzerinde çok büyük değişiklikler olacağını pek çok ayette anlatmıştır Aynı şekilde vahşi hayvanlar da o zorlu günden çok fazla etkileneceklerdir Bu gerçek Kuran ayetlerinde şöyle bildirilir:
Gebe develer, kendi başına terk edildiği zaman, vahşi-hayvanlar, toplandığı zaman (Tekvir Suresi, 4-5

Alıntı Yaparak Cevapla

Eski 09-25-2007   #24
tatia27
Varsayılan


DİRİLİŞ VE HESAP VERME
Sur'a üfürüldü; böylece Allah'ın diledikleri dışında, göklerde ve yerde olanlar çarpılıp-yıkılıverdi Sonra bir daha ona üfürüldü, artık onlar ayağa kalkmış durumda gözetliyorlar Yer, Rabbi'nin nuruyla parıldadı; (orta yere) kitap kondu; peygamberler ve şahidler getirildi ve aralarında hak ile hüküm verildi, onlar haksızlığa uğratılmazlar (Zümer Suresi, 68-69)


Sur'a İkinci Kez Üfleniş ve Ölülerin Diriltilmesi
Sur'a ilk olarak üflenmesiyle birlikte yer ve gök paramparça edilmiş ve maddesel evren ölmüştür Canlı hiçbir varlık kalmamıştır Ayetin ifadesiyle, "yer başka bir yere, gökler de başka göklere dönüştürülmüştür" (İbrahim Suresi, 48) Bu dönüşümden sonra mahşer günü için hazırlanan ortam şöyledir:
Sana dağlar hakkında soruyorlar De ki: "Benim Rabbim, onları darmadağın edip savuracak"
"Yerlerini bomboş, çırçıplak bırakacaktır"
"Orada ne bir eğrilik göreceksin, ne de bir tümsek" (Taha Suresi, 105-107)
İşte hesap günü insanların üzerinde dirilip, biraraya gelip, hesaplarını ve akıbetlerini bekleyecekleri yer budur Artık sıra insanların diriltilip tek olan, kahhar olan Allah'ın huzuruna çıkarılmalarına gelmiştir Ve Sur'a ikinci kez üfürülür Dünya hayatında ahireti ve yeniden dirilişi inkar eden insan bir daha uyanmayı hiç beklemediği kabrinin içinden dışarı atılır Sur'a bu ikinci üfürülüş ve insanların dirilmesi Kuran'da şöyle geçer:
Sur'a üfürüldü; böylece Allah'ın diledikleri dışında, göklerde ve yerde olanlar çarpılıp-yıkılıverdi Sonra bir daha ona üfürüldü, artık onlar ayağa kalkmış durumda gözetliyorlar Yer, Rabbinin nuruyla parıldadı (Zümer Suresi, 68-69)

Alıntı Yaparak Cevapla

Eski 09-25-2007   #25
tatia27
Varsayılan


ölülerin Mezarlarindan çikmasi
İnsanların dirilişleri esnasında ve dirildikten sonraki durumları ayetlerde ayrıntılı olarak tarif edilmiştir Kuran'da haber verildiğine göre o büyük diriliş şöyle gerçekleşir:
- Sur'a ikinci kez üfürülmesiyle birlikte toprağın altından dışarı çağrılan insanlar, yayılan çekirgeler gibi ve hızla koşarak kabirlerinden dışarı çıkarlar
Gözleri 'zillet ve dehşetten düşmüş olarak', sanki 'yayılan' çekirgeler gibi kabirlerinden çıkarlar (Kamer Suresi, 7)
Sonra sizi yerden (toprağın altından) bir (kere) çağırma ile çağırdığı zaman, hemencecik siz (bir de bakarsınız ki) çıkarılmışsınız (Rum Suresi, 25)
O gün yer, onlardan çatlayıp-ayrılır da (onlar,) hızla koşarlar İşte bu, Bize göre oldukça-kolay olan bir haşir (sizi birarada toplama)dır (Kaf Suresi, 44)
- Kendilerini çağıran çağırıcıya doğru yönelirler ve dikili bir şeye doğru yönelmiş gibi boyunlarını çağırıcıya uzatmış olarak koşmaya başlarlar Ve bu çağrı daha önce benzerine rastlanmış bir çağrı da değildir:
O çağırıcının 'ne tanınmış, ne görülmüş' bir şeye çağıracağı gün (Kamer Suresi, 6)
O gün, kendisinden sapma imkanı olamayan çağırıcıya uyacaklar (Taha Suresi, 108)
sanki onlar dikili bir şeye yönelmiş gibidirler (Mearic Suresi, 43)
Dünyada Allah'ın sınırlarını tanımayan, Allah'a itaat etmeyen, kendi başının dikine giden, büyüklenen inkarcı, dirilir dirilmez birden boyun eğici, bir hale gelmiştir Ne olup bittiğini sorgulamadan, kayıtsız şartsız bu çağrıya icabet eder Dünyadaki imtihan sona erdiği için başka seçim şansı da yoktur zaten Aksini yapmayı istese de yapamaz Hatta isteyemez bile Bu çağrıya karşı koymaya hiçbir gücü yoktur O nedenle bu günün "zorlu bir gün" olduğunu gerçekten hissetmiştir:
Boyunlarını çağırana doğru uzatmış olarak koşarlarken, kafirler derler ki: "Bu, zorlu bir gün" (Kamer Suresi, 8)
- Kafirler başlarını dikerek koşarlar, gözler dönmez, hareket edemez Herkes kayıtsız şartsız bir itaat içindedir O gün insanların sahip olabileceği tek geçerli ve değerli şey imandır O da kafirlerde yoktur Bu yüzden kalpleri bomboştur:
Başlarını dikerek koşarlar, gözleri kendilerine dönüp-çevrilmez Kalbleri (sanki) bomboştur (İbrahim Suresi, 43)
- Tek bir merkeze doğru dalga dalga süzülürler
Sur'a üfürüleceği gün, artık siz dalga dalga geleceksiniz (Nebe Suresi, 18)
Sur'a üfürülmüştür; böylece onlar kabirlerinden (diriltilip) Rablerine doğru (dalgalar halinde) süzülüp-giderler Demişlerdir ki: "Eyvahlar bize, uykuya-bırakıldığımız yerden bizi kim diriltip-kaldırdı? Bu, Rahman (olan Allah)ın va'dettiğidir, (demek ki) gönderilen (elçi)ler doğru söylemiş" (Yasin Suresi, 51-52)
Bu "eyvah" çok büyük bir panik ve hayal kırıklığının ifadesidir Çünkü kendi dirilişine bizzat şahit olan kafir, hayatı boyunca kendisine bunu haber veren elçilerin gerçekten doğru söylediklerini anlamıştır Dolayısıyla bunu inkar edenlere müjdelenen, "dönüşü olmayan ebedi azab"ı da bizzat yaşayacağını idrak etmiştir Artık bundan hiçbir şüphesi yoktur "Ebedi uyku" diye bir şey olmadığını anlamıştır Kendisine vaat edilenlerin birer birer başına geleceğinden, hiçbir kurtuluş ümidi olmadığından emindir

- Kafirlerin genel ruh halleri korku, dehşet, yılgınlık, şaşkınlık ve çaresizlik, genel görünümleri ise daha da dehşet vericidir Yüzleri kapkaradır; toz, karartı ve zillet (aşağılanma) kaplamıştır:
O gün, öyle yüzler vardır ki, 'zillet içinde aşağılanmıştır' (Gaşiye Suresi, 2)
Ve o gün öyle yüzler vardır ki üzerini toz bürümüştür Bir karartı sarıp kaplamıştır İşte onlar da, kafir facir olanlardır (Abese Suresi, 40-42)
Kıyamet günü, Allah'a karşı yalan söyleyenlerin yüzlerinin kapkara olduğunu görürsün Büyüklenenler için cehennemde bir konaklama yeri mi yok? (Zümer Suresi, 60)
- Kafirler kıyamet günü kör olarak haşredilirler
Kim de benim zikrimden yüz çevirirse, artık onun için sıkıntılı bir geçim vardır ve biz onu kıyamet günü kör olarak haşredeceğiz
O da (şöyle) demiş olur: "Ben görmekte olan biriyken, beni niye kör olarak haşrettin Rabbim?"
(Allah da) Der ki: "İşte böyle, sana ayetlerimiz gelmişti, fakat sen onları unuttun, bugün de sen işte böyle unutulmaktasın" (Taha Suresi, 124-126)
Allah, kimi hidayete erdirirse, işte o, hidayet bulmuştur, kimi saptırırsa onlar için O'nun dışında asla veliler bulamazsın Kıyamet günü, biz onları yüzükoyun körler, dilsizler ve sağırlar olarak haşrederiz Onların barınma yerleri cehennemdir; ateşi sükun buldukça, çılgın alevini onlara arttırırız (İsra Suresi, 97)
- Kafirlerin bu kör gözleri de korkunçluk ve iğrençliklerini artırır bir şekildedir Allah kafirlerin gözlerinin alacağı şekli şöyle ifade etmektedir:
Sur'a üfürüleceği gün, biz suçlu-günahkarları o gün, (yüzleri kara, gözleri) gömgök (kaskatı ve kör) olarak' toplayacağız (Taha Suresi, 102)
Bu korkunç, aynı zamanda da aşağılık görünümleriyle kafirler ilk bakışta, müminlerden ayrılırlar Dünyadayken kibir ve gösteriş içinde, Allah'ın ayetlerine karşı savaş açan, büyüklenen bu güruhun sonlarının başlangıcı işte böyle olur

Alıntı Yaparak Cevapla

Eski 09-25-2007   #26
tatia27
Varsayılan


O Gün Dostluk, Akrabalik, Yakinlik Ve Yardimlaşma Yoktur
O gün insanın başkalarıyla, hatta kendi annesi, babası, eşi ve çocuklarıyla bile ilgilenmeye ne hali ne fırsatı vardır Mahşer gününün şiddeti ve olağanüstü korkusu herkesi kendi derdine düşürür Allah, o diriliş gününü, öteki adıyla din gününü şöyle tarif etmektedir:
Din gününü sana bildiren şey nedir? Ve yine din gününü sana bildiren şey nedir? Hiçbir nefsin bir başka nefse herhangi bir şeye güç yetiremeyeceği gündür; o gün emir yalnızca Allah'ındır (İnfitar Suresi, 17-19)
Fakat 'kulakları patlatırcasına olan o gürleme' geldiği zaman, kişi o gün, kendi kardeşinden kaçar, Annesinden ve babasından, Eşinden ve çocuklarından, O gün, onlardan her birisinin kendine yetecek bir işi vardır (Abese Suresi, 33-37)
Dünya hayatında kişinin en çok değer verdiği put edindiği bağlar, böylece Allah'ın azabı karşısında paramparça olur Artık insanlar arasındaki dünyevi yakınlıkların, soy bağlarının hiçbir anlamı kalmamıştır Değeri olan tek şey, imandır:
Böylece Sur'a üfürüldüğü zaman artık o gün aralarında soylar (veya soybağları) yoktur ve (üstünlük unsuru olarak soyluluğu veya birbirlerine durumlarını) soruşturmazlar da Artık kimin tartısı ağır basarsa, işte onlar, kurtuluşa erenlerin ta kendileridir Kimin tartısı hafif gelirse, işte onlar da kendi nefislerini hüsrana uğratanlar, cehennemde de ebedi olarak kalacak olanlardır" (Müminun Suresi, 101-103)
Dünyadaki bağlar ve ilişkiler öyle bir parçalanır ki, sözde en çok sevilen oğullar, eşler, kardeşler, hatta bütün soy, inkarcılar tarafından azaba karşılık fidye olarak teklif edilir:
(Böyle bir günde) Hiçbir yakın dost bir yakın dostu sormaz Onlar birbirlerine gösterilirler Bir suçlu-günahkar, o günün azabına karşılık olmak üzere, oğullarını fidye olarak vermek ister Kendi eşini ve kardeşini Ve onu barındıran aşiretini de Yeryüzünde bulunanların tümünü (verse de); sonra bir kurtulsa Hayır; (hiçbiri kabul edilmez) Doğrusu o (cehennem), cayır cayır yanmakta olan ateştir (Mearic Suresi, 10-15)
Mahşer günü yaşanacak olan bu "fidye teklifi", inkarcıların gerçekte ne kadar nankör olduklarının ve menfaatleri doğrultusunda nasıl acımasızca hareket ettiklerinin bir göstergesidir Bu teklif, dünya hayatının ne denli boş olduğunu da gösterir Dünya hayatında çoğu insan küçük çıkarlar peşinde koşar İyi bir iş, güzel bir ev, para, makam mevki sahibi olmak uğruna bütün bir ömür çalışılır Buna karşın, Kuran'da haber verildiği üzere tek bir kadın değil dünyadaki kadınların tümü, tek bir ev değil dünyadaki bütün mülkler, yeryüzünün altın ve gümüş bütün hazineleri, hatta bütün dünya, mahşer gününün azabından kurtulmak için fidye olarak verilmek istenecektir Ama elbette bu umutsuz bir çabadır ve insanı hiçbir şekilde kurtaramaz O mülklerin sahibi zaten Allah'tır İnsanın kurtuluşu ise, bir daha geri dönemeyeceği dünya hayatında kalmıştır Vakit çok geçtir ve cehennemin ateşi ona vaat olunduğu gibi yanmaya başlamıştır

Alıntı Yaparak Cevapla

Eski 09-25-2007   #27
tatia27
Varsayılan


Insanlarin Hesap Için Toplanmalari
Kuran'da, insanın yaşamının gerçek anlamı şöyle açıklanır:
Ey insan, gerçekten sen, hiç durmaksızın Rabbine doğru bir çaba harcayıp durmaktasın; sonunda O'na varacaksın (İnşikak Suresi, 6)
Hayatımız boyunca ne yaparsak yapalım, harcadığımız bütün çabaların sonucunda ulaşacağımız son nokta, Allah'ın huzuruna çıkacağımız andır Tüm bu hayatın amacı, O'na kulluk etmektir Hayatın en önemli anı ise, Allah'a hesap vereceğimiz mahşer günüdür

Dünyadaki yaşamımız boyunca geçen her gün, bizi o mahşer gününe biraz daha yakınlaştırır Geçen her saat, her dakika, hatta her saniye, ölüme, yeniden dirilişe ve hesaba doğru atılmış bir adımdır Hayat, bir kum saati gibi sürekli olarak bu yöne doğru akar Saati durdurmanın ya da geri çevirmenin yolu yoktur Tüm insanlar, bu yolu izleyeceklerdir Allah, Kuran'da şöyle hükmetmektedir:
Şüphesiz onların dönüşleri Bize'dir Sonra onları hesaba çekmek de elbette Bize aittir (Gaşiye Suresi, 25-26)
Şu an dünyada yaklaşık 6 milyar insan yaşamakta Bu sayıya şimdiye dek yaşamış ve bundan sonra da yaşayacak insanların sayısını eklersek, mahşer (diriliş) günü mezarlarından çıkıp toplanacak insan kalabalığı ve bunun oluşturacağı olağanüstü tablo hakkında bir fikir edinebiliriz İlk insan Hz Adem'den, kıyamet günü canı alınacak son inkarcıya kadar yeryüzünde yaşamış insanların tümü bu mahşer meydanında biraraya gelecektir Sayısı milyarlarla ifade edilebilecek bu insan topluluğunun oluşturacağı manzara son derece görkemli olacaktır Fakat aynı zamanda bir o kadar da ürküntücü ve dehşet verici olacağı kesindir Allah'ın huzurunda toplanma anı ve insanların durumu Kuran'da şöyle anlatılır:
O gün, kendisinden sapma imkanı olamayan çağırıcıya uyacaklar Rahman (olan Allah)a karşı sesler kısılmıştır; artık bir hırıltıdan başka bir şey işitemezsin
O gün, Rahman (olan Allah)'ın kendisine izin verdiği ve sözünden hoşnut olduğu kimseden başkasının şefaati bir yarar sağlamaz
O, önlerindekini de, arkalarındakini de bilir Onlar ise, bilgi bakımından O'nu kavrayıp kuşatamazlar
(Artık bütün) Yüzler, diri, kaim olanın önünde eğik durmuştur ve zulüm yüklenen ise yok olup gitmiştir (Taha Suresi, 108-111)
Kafirlerin bütün bir ömür boyu göz ardı ettiği, müminlerin ise şevkle hazırlanıp beklediği hesap anı gelmiştir Bu büyük mahkeme için görkemli bir mekan yaratılır O gün, ayette bahsedildiğine göre, "Gök yarılıp-çatlamıştır; artık o gün, 'sarkmış-za'fa uğramıştır' Melek(ler) ise, onun çevresi üzerindedir O gün, Rabbinin arşını onların da üstünde sekiz (melek) taşır" (Hakka Suresi, 16-17) Bir başka ayette ise, o gün, " Ruh ve meleklerin saflar halinde duracakları gün" (Nebe Suresi, 38) olarak tarif edilir
Alemlerin Rabbi olan Allah o gün yarattığı kullarından hesap soracaktır Beraberinde inkar edenler için Allah'ın azamet ve şanına yakışır bir azap kaynağı da yaratılmıştır Cehennem, cayır cayır yanmaktadır Herşeyin benzersiz ve mükemmel şekilde yaratıcısı olan Allah, kafirler için aynı mükemmellikte bir azap hazırlamıştır Kimse o gün O'nun vereceği acının bir benzerini veremez Bir ayette şöyle denir:
Hayır; yer, parça parça yıkılıp darmadağın olduğu, Rabbin (in buyruğu) geldiği ve melekler dizi dizi durduğu zaman; O gün, cehennem de getirilmiştir İnsan o gün düşünüp-hatırlar, ancak (bu) hatırlamadan ona ne fayda? Der ki: "Keşke hayatım için, (önceden bir şeyler) takdim edebilseydim" Artık o gün hiç kimse (Allah'ın) vereceği azab gibi azablandıramaz O'nun vuracağı bağı hiç kimse vuramaz (Fecr Suresi, 21-26)
İnsan, eğer dünyadaki yaşamında Allah'a kul olmamışsa ve bu büyük güne iman edip ona hazırlık yapmamışsa, pişmanlığın en büyüğünü yaşayacaktır Toprak olmayı, dirilmeye bin kere tercih edecektir Ancak bu pişmanlığın faydası yoktur; onu azaptan kurtaramayacaktır Aksine, bu pişmanlık onun için yeni bir azap kaynağı olacak, cehennemde çekeceği fiziksel acıların üzerine bir de manevi işkence olarak eklenecektir

Alıntı Yaparak Cevapla

Eski 09-25-2007   #28
tatia27
Varsayılan


Kitaplarin Verilişi, Teraziler Ve Hesaba çekilme
Dirilmenin şaşkınlığı henüz atlatılmadan, hesaba çekilecek olmanın verdiği korku ve sıkıntı başlar İnsanın dünyadaki yaşamı sırasında her yaptığı, her düşündüğü gözler önüne serilir En ufak bir ayrıntı bile unutulmaz Bir ayete göre, yapılan iş, "Gerçekten bir hardal tanesi ağırlığında olsa da, (bu,) ister bir kaya parçasından ya da göklerde veya yer(in derinliklerinde) de bulunsa bile, Allah onu getirir Şüphesiz Allah, latif olandır, (herşeyden) haberdardır" (Lokman Suresi, 16)
Cehennemin ve cennetin en yakın olduğu bu anda herkes kendi amel defterinden dünyada ahiret için neyi hazırladığını öğrenir Kuran'da, o an şöyle anlatılır:
O gün insanlar, amelleri kendilerine gösterilsin diye, bölük bölük fırlayıp-çıkarlar Artık kim zerre ağırlığınca hayır işlerse, onu görür Artık kim zerre ağırlığınca bir şer (kötülük) işlerse, onu görür (Zelzele Suresi, 6-8)
Kuran'da bildirildiğine göre, hesap defterleri inkarcılara sol ellerinden, müminlere ise sağ ellerinden verilecektir "Sağın adamları", bir ayette şöyle anlatılır:
Siz o gün arzolunursunuz; sizden yana hiçbir gizli (şey), gizli kalmaz Artık kitabı sağ-eline verilen kişi, der ki: "Alın, kitabımı okuyun" "Çünkü ben, gerçekten hesabıma kavuşacağımı sanmış (anlamış)tım" Artık o, hoşnut bir yaşama içindedir Yüksek bir cennette Devşirilecek (meyve ve eşsiz ürün) leri pek yakındır "Geride kalan günlerde, 'peşin olarak sunduklarınıza karşılık olmak üzere,' afiyetle yiyin ve için" (Hakka Suresi, 18-24)
Müminlerin bu sevinç ve coşkusuna karşın kafirler öldürücü bir utanç içindedirler Ölmeyi hatta yok olmayı isterler Üstteki ayetin devamında kafirlerin çaresizlikleri şöyle anlatılır:
Kitabı sol eline verilen ise; o da, der ki: "Bana keşke kitabım verilmeseydi Hesabımı hiç bilmeseydim Keşke o (ölüm herşeyi) kesip bitirseydi Malım bana hiçbir yarar sağlayamadı Güç ve kudretim yok olup gitti" (Hakka Suresi, 25-29)
Başka ayetlerde, sağın ve solun adamları arasındaki fark yine çarpıcı bir üslupla anlatılır:
Artık kimin kitabı sağ yanından verilirse O, kolay bir hesap (sorgu) ile sorguya çekilecek Ve kendi yakınlarına sevinç içinde dönmüş olacaktır Kimin de kitabı ardından verilirse O da, helak (yok olmay)ı çağıracak Çılgın alevli ateşe girecek Çünkü o, (dünyada) kendi yakınları arasında sevinçliydi Doğrusu o, (Rabbine) bir daha dönmeyeceğini sanmıştı Hayır; gerçekten Rabbi, kendisini çok iyi görendi (İnşikak Suresi, 7-15)
Kitaplardaki ameller, hesap günü için özel hazırlanmış duyarlı terazilerde tartılır Bu gün, Allah'ın adaleti karşısında kimse zerre kadar haksızlığa uğratılmaz:
Biz ise, Kıyamet gününe ait duyarlı teraziler koyarız da artık, hiçbir nefis hiçbir şeyle haksızlığa uğramaz Bir hardal tanesi bile olsa ona (teraziye) getiririz Hesap görücüler olarak Biz yeteriz (Enbiya Suresi, 47)
Dünya hayatında yapılan her amel, en küçük ayrıntılar bile eksik kalmaksızın bu tartıya konulmuştur Bu tartının ibresi sonsuz azaba veya sonsuz kurtuluş ve mutluluğa ***ürecek kararı belirler Eğer tartı ağır basarsa cennete, hafif kalırsa ateş çukuruna girilecektir Hiçbir güç veya yardımcı o anda insana yardım edemez:
İşte, kimin tartıları ağır basarsa, artık o, hoşnut olunan bir hayat içindedir Kimin tartıları hafif kalırsa, artık onun da anası (son durağı) "haviye"dir (uçurum) Onun ne olduğunu (mahiyetini) sana bildiren nedir? O, kızgın bir ateştir (Kaaria Suresi, 6-11)
Ardından tüm insanlar tek tek hesaba çekilirler Artık dünyadaki makamların, mevkilerin hiçbir anlamı kalmamıştır Bir devlet başkanı da sıradan bir insan da, Allah katında aynı hesapla karşı karşıya kalır Herkese, kendisini yaratmış olan Allah'a kulluk edip etmediği, O'nun emirlerine uyup uymadığı sorulur Kafirin tüm günahları, tüm pislikleri, tüm kötülükleri, aklından, kalbinden bütün geçirdikleri tek tek ortaya dökülür:
Sırların orta yere çıkarılacağı gün Artık onun ne gücü vardır, ne yardımcısı (Tarık Suresi, 9-10)
Dünyadaki yaşamlarını Allah'ın gösterdiği şekilde değil de, kendi istek ve tutkularına ya da içinde bulundukları toplumun çarpık değer ve inançlarına göre yönlendirmiş olanların hesabı zorludur Bir ayette, o büyük hesap şöyle anlatılır:

Ve 'diri diri toprağa gömülen kızcağıza' sorulduğu zaman:
"Hangi suçtan dolayı öldürüldü?"
Sahifeler (amel defterleri) açıldığı zaman,
Gök, sıyrılıp-yüzüldüğü zaman,
Cehennem ateşi çılgınca kızıştırıldığı zaman,
Cennet de yakınlaştırıldığı zaman,
(Artık her) Nefis, neyi hazırladığını bilip-öğrenmiştir (Tekvir Suresi, 8-14)
Bir kulun, Rabbimizin huzurunda yaptıklarını inkar etmeye fırsatı yoktur İşlediği bütün hayır ve şer ortaya çıkarılmıştır İnkar etse bile şahitler onu yalanlar Dünya hayatında kendisine şahit olan insanlar da hesap sırasında şahitlik yapmak için ortaya getirilir Bir ayette şöyle denir:
Yer, Rabbinin nuruyla parıldadı; (orta yere) kitap kondu; Peygamberler ve şahidler getirildi ve aralarında hak ile hüküm verildi, onlar haksızlığa uğratılmazlar (Zümer Suresi, 69)
Hesap sırasında inkarcıları bekleyen başka şahitler de vardır İşitme, görme duyuları ve derileri Allah'ın izniyle dile gelip konuşur, kendi aleyhlerinde şahitlik ederler Bütün bir ömür boyunca kullandıkları, kendilerine ait sandıkları uzuvlarının bile insana ihanet etmesi, o gün yaşanacak olan psikolojik yıkımı daha da artırır Bir ayette, yaşanacak olan bu gerçek şöyle açıklanır:
Allah'ın düşmanlarının biraraya getirilip-toplanacakları gün işte onlar, ateşe bölükler halinde dağıtılırlar Sonunda oraya geldikleri zaman, işitme, görme (duyuları) ve derileri kendi aleyhlerine şahitlik edecektir Kendi derilerine dediler ki: "Niye aleyhimizde şahitlik ettiniz?" Dediler ki: "Herşeye nutku verip-konuşturan Allah, bizi konuşturdu Sizi ilk defa O yarattı ve O'na döndürülüyorsunuz Siz, işitme, görme (duyularınız) ve derileriniz aleyhinize şahitlik eder diye sakınmıyordunuz Aksine, yaptıklarınızın birçoğunu Allah'ın bilmeyeceğini sanıyordunuz İşte bu sizin zannınız; Rabbiniz hakkında beslediğiniz-zannınız, sizi bir yıkıma uğrattı, böylelikle hüsrana uğrayan kimseler olarak sabahladınız" Şimdi eğer sabredebilirlerse, artık onlar için konaklama yeri ateştir Ve eğer onlar hoşnut olma (dünya)ya dönmek isterlerse, artık hoşnut olacaklardan değildirler (Fussilet Suresi, 19-24)
Kafirler, kendilerini yaratan ve yaşatan Allah'a isyan etmekle, olabilecek en büyük suçu işlemişlerdir Bu yüzden hesap günü kendilerini savunmalarına dahi izin verilmez Hatta seslerini çıkarmalarına dahi fırsat tanınmaz Aşağılanmış ve zavallı bir şekilde haklarındaki hükmün verilmesini beklerler:
O gün, yalanlayanların vay haline Bu, onların konuşamayacakları bir gündür Ve onlara özür beyan etmeleri için izin verilmez O gün, yalanlayanların vay haline Bu, hüküm günüdür; sizi ve öncekileri 'birarada topladık' Şayet kurabileceğiniz hileli bir düzeniniz varsa, durmaksızın bana karşı kurun O gün, yalanlayanların vay haline (Mürselat Suresi, 34-40)
Kafir o gün kendi yaptıklarından şiddetle nefret eder ve kendi nefsine karşı da büyük bir öfke duyar Fakat Allah'ın onlara karşı duyduğu öfke çok daha büyüktür Küfredenlere şöyle seslenilir:
Allah'ın gazablanması, elbette sizin kendi nefislerinize gazablanmanızdan daha büyüktür Çünkü siz, imana çağrıldığınız zaman inkar ediyordunuz (Mümin Suresi, 10)
Allah'ın gazabıyla karşı karşıya kalan inkarcıyı büyük bir umutsuzluk ve üzüntü kaplamış durumdadır Öldürücü bir utanç içindedir ve hiç dirilmemiş olmayı ister Ölümün kendisini ebediyen yok etmiş olmasını diler Oysa artık anlamaktadır ki, ölüm bir son değil, yalnızca bir başlangıçtır Bundan sonra başka bir ölüm de yoktur Allah'ın, "O inkar edenler Müslüman olmayı nice kereler dileyecekler" (Hicr Suresi, 2) ayeti de inkarcılar üzerinde tecelli etmeye başlar

Buna karşın, müminler için de kolay bir hesap olacaktır Mümin hesaptan sonra, büyük kurtuluş ve mutluluğun coşkusuyla sevinç içindedir Dünyadaki yaşamını, kendisini yaratan ve doğruya yönelten Allah'ın istediği şekilde sürdürmüştür Günahlarını ise, sonsuz rahmet sahibi Allah affeder Böylece Allah'ın sınırsız nimetleriyle dolu cennete kavuşur, sonsuz ateş azabından da uzak tutulur:
Ey insan, gerçekten sen, hiç durmaksızın Rabbine doğru bir çaba harcayıp durmaktasın; sonunda O'na varacaksın
Artık kimin kitabı sağ yanından verilirse,
O, kolay bir hesap (sorgu) ile sorguya çekilecek,
Ve kendi yakınlarına sevinç içinde dönmüş olacaktır (İnşikak Suresi, 6-9)

Alıntı Yaparak Cevapla

Eski 09-25-2007   #29
tatia27
Varsayılan


İnkarcıların çaresizliği
İnkarcı o gün kendisinden her isteneni yapmak ister, ama başaramaz; gücü, kuvveti alınmıştır Secdeye davet edildiğinde secde etmek ister, ancak bunu bile başaramaz Tıpkı insanın kabus görürken bir şeyi yapmak isteyip de yapamaması, bağırmak isteyip de sesinin çıkmaması gibi Eli ayağı tutmaz hale gelir Korku, dehşet ve çaresizlikten adeta felç olmuştur:
Ayağın üstünden (örtünün) açılacağı ve onların secdeye çağrılacakları gün, artık güç yetiremezler Gözleri 'korkudan ve dehşetten düşük', kendilerini de zillet sarıp-kuşatmış Oysa onlar, (daha önce) sapasağlam iken secdeye davet edilirlerdi (Kalem Suresi, 42-43)
Kafirin secdeye davet edilmesinin amacı onun, bunu dünyadayken yapmamasından dolayı üzüntü ve pişmanlığının artması, bir daha da sonsuza kadar, ne kadar çok istese de bunu yapıp telafi etmesinin imkansız olduğunu görmesi, bunun keder ve ümitsizliğini ebediyen içinde taşıması içindir

Kuran'da mahşer günü müminlerin ve kafirlerin nasıl bir çehreye sahip olduklarından da haber verilir Müminlerin içlerindeki coşku yüzlerine yansımış, ışıl ışıl bakmaktadırlar İnkarcılar ise yaptıkları nankörlüğün ve akılsızlığın farkına varır ve kendilerine isabet edecek azabı beklerler Müminlerin coşkulu, ışıltılı ifadelerine karşılık onların yüzlerine karartı ve pislik çökmüştür:
Hayır; siz çarçabuk geçmekte olanı (dünyayı) seviyorsunuz Ve ahireti terkedip-bırakıyorsunuz O gün yüzler ışıl ışıl parlar Rablerine bakıp-durur O gün, öyle yüzler vardır ki kararmış-ekşimiştir Kendisine, beli büken işlerin yapılacağını anlamaktadır (Kıyamet Suresi, 20-25)

Alıntı Yaparak Cevapla

Eski 09-25-2007   #30
tatia27
Varsayılan


Cehennemin Gösterilişi
Genellikle, ahirette cehennemle yalnızca inkarcıların muhatap olacağı sanılır Oysa bu ancak kısmen doğrudur Meryem Suresi'ndeki ayetler, mümin ya da kafir, tüm insanların cehennemin çevresinde diz çökeceğini haber vermektedir:
İnsan demektedir ki: "Ben öldükten sonra mı, gerçekten diri olarak çıkarılacağım?" İnsan önceden, hiçbir şey değilken, gerçekten bizim onu yaratmış bulunduğumuzu (hiç) düşünmüyor mu? Andolsun Rabbine, biz onları da, şeytanları da mutlaka haşredeceğiz, sonra onları cehennemin çevresinde diz üstü çökmüş olarak hazır bulunduracağız Sonra, her bir gruptan Rahman'a karşı azgınlık göstermek bakımından en şiddetli olanını ayıracağız Sonra biz ona girmeye kimlerin en çok uygun olduğunu daha iyi biliriz Sizden ona girmeyecek hiç kimse yoktur Bu, Rabbinin kesin olarak üzerine aldığı bir karardır Sonra, takva sahiplerini kurtarırız ve zulmedenleri diz üstü çökmüş olarak bırakıveririz (Meryem Suresi, 66-72)
Ayetlerden anlaşıldığı gibi, mahşer günü tüm insanlar "cehennemin çevresinde diz üstü çökmüş olarak" hazır bulundurulacaklardır Tüm insanlar, mümin ya da kafir, cehennemin korkunç uğultusuna ve içindeki akıl durdurucu görüntülere şahit olacaklardır Ancak sonra müminler kurtarılır ve kafirler diz üstü çökmüş olarak bırakılır Daha sonra da cehennemin içine atılırlar

Müminlerin de o topluluk içinde olmalarının hikmetlerinden birinin, Allah'ın azametini daha iyi kavramaları ve O'na şükretmeleri olduğu düşünülebilir Cehennem ortamını yakından gören mümin, Allah'ın kendisine verdiği imanın ne kadar büyük bir nimet olduğunu iyice kavrar Çünkü şahit olduğu cehennem o kadar korkunçtur ki, yalnızca o azaptan kurtulmuş olmak bile, insan için büyük bir mutluluktur

Mümin, cehenneme şahit olmakla, kıyas yapma imkanına sahip olur Böylece insana verilecek en güzel nimetleri barındıran, içinde ebedi kalacağı cennetin değerini daha iyi anlar Dünyada da acıdan kurtulmak büyük bir nimettir Örneğin dağ başında soğuktan donma tehlikesi geçiren biri için, içinde ateş yanan köhne bir baraka, o an için en lüks otel odasından daha güzeldir Günlerce yemek yememiş birisi için kuru bir ekmek, normal zamanda yiyeceği en mükellef ziyafetten daha lezzetli gelir Acının sona ermesi, başlı başına büyük bir sevinç, neşe, huzur ve dolayısıyla şükür kaynağıdır

Cehennemi yakından görüp ondan kurtulan mümin, işte bu sevince ulaşır Bir de bunun üzerine cennet ile ödüllendirilmesi, Kuran'da sözü edilen "felah"ı (büyük kurtuluş ve mutluluk) eksiksiz bir biçimde tadmasını sağlar Var olan en büyük azabı gördükten sonra, cennete girip hayal gücünün alamayacağı nimetlere kavuşan mümin cennetin değerini çok iyi bilir Geri kalan sonsuz hayatı boyunca da cehennem ortamını hiç unutmaz, bu sayede cennetten aldığı zevk aynı oranda fazlalaşır

Mahşer gününde insanlar, Araf (burçlar) üzerinde bulunan, mümin ve kafirleri yüzlerinden tanıyan kimselerin şu sözleriyle karşılaşırlar:

İki taraf arasında bir engel ve burçlar (A'raf) üstünde hepsini yüzlerinden tanıyan adamlar vardır Cennete gireceklere: "Selam size" derler, ki bunlar henüz girmeyen fakat (girmeyi) 'şiddetle arzu edip umanlardır' Gözleri cehennem halkından yana çevrilince: "Rabbimiz, bizi zalimler topluluğuyla birlikte kılma" derler
Burcun üstündeki adamlar, kendilerini yüzlerinden tanıdıkları (ileri gelen birtakım) adamlara seslenerek derler ki: "Ne (güç ve servet) toplamış olmanız, ne büyüklük taslamanız (istikbarınız) size bir yarar sağlamadı Kendilerine Allah'ın bir rahmet eriştirmeyeceğine yemin ettiğiniz kimseler bunlar mıydı? (Cennettekilere de) Girin cennete Sizin için korku yoktur ve mahzun olmayacaksınız" (A'raf Suresi, 46-49)
Artık yaratılmışların en hayırlıları olan müminler (Beyyine Suresi, 7) ile yaratılmışların en aşağılığı (Beyyine Suresi, 6) olan inkarcıların birbirlerinden sonsuza kadar ayrılmaları vaktidir Ayırma günü Kur'an'da şöyle belirtilmiştir
Ve resuller de (şahitlik için) belli bir vakitte getirildiği zaman (Bu,) Hangi gün için ertelenmişti? Ayırma günü için Bu ayırma gününü sana ne bildirdi? O gün, yalanlayanların vay haline Biz, öncekileri helak etmedik mi? Sonra arkadan gelenleri onların izinde yürüteceğiz İşte Biz, suçlu-günahkarlara böyle yapıyoruz O gün, yalanlayanların vay haline (Mürselat Suresi, 11-19)
Bu ayırma günü, ölümle başlar, dirilişle ve hesapla devam eder ve insanların ebedi yurtlarına yollanmasıyla son bulur Kaf Suresi'nde kafirlerin ve müminlerin ebedi yurtlarına yaptıkları yolculuk, şöyle anlatılır:
O, ölüm sarhoşluğu, bir gerçek olarak gelip de, (insana) "İşte bu, senin yan çizip-kaçmakta olduğun şeydir" (denildiği zaman da)
Sur'a da üfürülmüştür İşte bu, tehdidin (gerçekleştiği) gündür
(Artık) Her bir nefis, yanında bir sürücü ve bir şahid ile gelmiştir
"Andolsun, sen bundan gaflet içindeydin; işte Biz de senin üzerindeki örtüyü açıp-kaldırdık Artık bugün görüş-gücün keskindir"
Onun yakını olan (ve yanından ayrılmayan melek) dedi ki: "İşte bu, yanımda hazır durumda olan şey"
Siz ikiniz (ey melekler), her inatçı nankörü atın cehennemin içine,
Hayra engel olan, saldırgan şüpheciyi,
Ki o, Allah'la beraber başka bir ilah edinmişti Artık ikiniz, onu en şiddetli olan azabın içine atın
Onun yakın-dostu (saptırıcı) dedi ki: "Rabbimiz, ben onu kışkırtıp-azdırdım Ancak kendisi (haktan) uzak bir sapıklık içindeydi"
(Allah buyurur"Benim huzurumda çekişip-durmayın Ben size daha önce 'kesin bir uyarı' göndermiştim
Huzurumda söz değişikliğe uğratılmaz ve Ben kullara zulmedici değilim"
O gün cehenneme diyeceğiz: "Doldun mu?" O da: "Daha fazlası var mı?" diyecek
Cennet de, muttakiler için, uzakta değildir, (o gün) yakınlaştırılmıştır
Bu, size vaat olunandır; (gönülden Allah'a) yönelip-dönen (İslam'ın hükümlerini) koruyan,
Görmediği halde Rahman'a karşı 'içi titreyerek korku duyan' ve 'içten Allah'a yönelmiş' bir kalb ile gelen içindir
Ona 'esenlik ve barış (selam)la' girin Bu, ebedilik günüdür (Kaf Suresi, 19-34)

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.