Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Genel Konular

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
kuran, mevdudi, suresi, tefhimul, tefsiri, şuara

Cevap : Tefhimu'l Kuran Tefsiri Şuara Suresi (Mevdudi)

Eski 08-31-2011   #31
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : Tefhimu'l Kuran Tefsiri Şuara Suresi (Mevdudi)



Tefhimu'l Kuran Tefsiri Şuara Suresi (Mevdudi)

211- Bu, onlara yaraşmaz(131) ve güç de yetiremezler(132)
212- Çünkü onlar, (vahyedileni) işitmekten kesin olarak uzak tutulmuşlardır(133)
213- Allah ile beraber başka bir ilaha yalvarıp-yakarma, sonra azaba uğratılanlardan olursun(134)

AÇIKLAMA

131 Yani, Kur'an'ın işlediği konular ve onun vayedilmesi şeytanlara hiç mi hiç uymaz En küçük bir sağduyuya sahip bir kimse, Kur'an'da sunulan erişilmez yücelikteki hitapların şeytanlar tarafından ilham edilemeyeceğini pekâlâ anlar Şeytanların kahinler aracılığı ile halka Allah'a ibadet etmeyi ve O'ndan korkup sakınmayı öğrettikleri veya onları şirkten ve putperestlikten nehyettikleri, onları ahiret sorumluluğu ile uyardıkları ve zulümden, cinsel ve ahlâkî sapmalardan menederek bunların yerine muttaki olmaya, başkalarına iyilikte bulunmaya teşvik ettikleri hiç mi hiç vaki olmamıştır Bu tür işler şeytanlara yaraşmaz Onların işi gücü, insanlar arasına ayrılık tohumları ekmek, insanları şerre ve kötülüğe çekmektir Hem, halk büyücülere, aşk işlerinde başarılı olup olmayacaklarını, kumarda ne yaparlarsa şanslı olacaklarını, düşmana karşı ne tür hile ve stratejilerin yarar sağlayacağını öğrenmek için gider Bunların dışında kahinler şeytanlarından halkı ıslah etmek, ahlâk ve maneviyatla hayatlarını kötülüklerden temizlemeyi öğretmek gibi sorunları kendilerine dert etmeleri beklenmez
132 Yani, şeytanlar isteseler bile, Kur'an'ın yaptığı şekilde gerçek bir öğretmen ve ıslahçı gibi halka hakikati ve hayrı öğretemezler Halkı aldatırken bile, bir faydacı kılığında gelirler ve yaptıkları, cehaletlerini ve gizlenmiş şeytanî niteliklerini ortaya koyucu kusurlardan uzak olamaz Aynı şekilde, şeytanların etki ve ilhamı altındaki dinî lider kılığına girmiş bir kişinin hayat ve öğretileri de, niyet ve kurgudaki kötülüğü kesinlikle açığa vuracaktır O halde, şeytanlar ne başkalarına iyilik ve takva ilham edebilirler, ne de şeytanlarla ilişkisi olan kişiler dindar ve takva sahibi olabilirler Sonra, Kur'an soylu ve erişilmez yücelikteki öğretilerinin yanısıra, gerçekliğin bilgisini ihtiva eden apaçık ve beliğ bir kitaptır Bu yüzden Kur'an, tekrar tekrar tüm enerji ve kapasitelerini bir araya toplasalar bile insanların ve cinlerin kendisi gibi bir kitap ortaya koyamayacakları meydan okuyuşunda bulunmaktadır: "De ki: "Andolsun, eğer insanlar ve cinler bu Kur'an'ın bir benzerini getirmek üzere toplansalar, onun benzerini meydana getiremezler, birbirlerine yardımla arka verseler bile" (İsra: 88) "De ki: "Eğer doğrularsanız, haydi onun benzeri bir sure getirin ve Allah'tan başka çağırabildiklerinizi de çağırın" (Yunus: 38)
133 Yani, "Şeytanlar, Kur'an'ın vahyedilmesine karışmak şöyle dursun, Cebrail, (as) , Allah'tan alıp Hz Peygamber'in (sa) kalbine getirinceye kadar, kendilerine bir an için bile olsa, onu işitme fırsatı daha tanınmaz Onu işitmekten öylesine uzak tutulurlar ki, onun sözleri ve muhtevası konusunda bir ipucu bile elde edemezler ki, dostlarını Hz Peygamber'in (sa) ashabına şu mesajı ileteceğine veya sözlerinin şu günde şunu ihtiva edeceğini haber versinler Daha fazla ayrıntı için bkz Hicr: an:8-12, Saffat, an: 5-7, Cin: 8-9, 27
134 Bu, Hz Peygamber'in (sa) yüzçevirmesi konusunda uyarıldığı şirke düşeceği anlamına gelmez Amaç, kafirleri ve müşrikleri şu şekilde uyarmaktır: "Kur'an'ın mesajı, alemlerin Aziz, Kadir, Hakimi'nin vahyettiği saf hakikate dayandığından ve onda hiç bir şeytanî kirlilik izi bulunmadığından, gerçek ile ilgili olarak hiç kimseye ayrıcalık tanıma diye bir şey yoktur Yaratıkları içinde Allah'a en yakın ve O'nun en sevgili kulu olan Hz Rasul-i Ekrem (sa) bile O'na itaat yolundan birazcık sapacak ve Allah'tan başka bir ilâh çağıracak olsa, o da cezadan kurtulamaz" Hz Peygamber (sa) için durum böyle olunca, başka kim Allah'a şirk koştuktan sonra cezadan kurtulabilir veya başkalarının kurtulmasına yardımcı olabilir?

__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Tefhimu'l Kuran Tefsiri Şuara Suresi (Mevdudi)

Eski 08-31-2011   #32
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : Tefhimu'l Kuran Tefsiri Şuara Suresi (Mevdudi)



214- (Öncelikle) En yakın hısımlarını (aşiretini) uyarıp-korkut(135)
215- Ve mü'minlerden, sana tabi olanlara (koruyucu) kanatlarını ger

AÇIKLAMA

135 Allah'ın dini ile ilgili bir meselede Hz Peygamber'in (sa) şahsı için nasıl bir ayrıcalık sözkonusu değilse, aynı şekilde Hz Peygamber'in (sa) ailesi ve en yakınları için de durum aynıdır Burada herkes meziyetine göre değerlendirilecek ve kimseye atalarından veya bir başkasıyla ilişkisinden dolayı ayrıcalık tanınmayacaktır Ahirette hesap verme ve dalâlet ve kötü amelleri için ceza görme herkes için aynı olup Hz Peygamber'in (sa) en yakınları bile bunun dışında değildir Dolayısıyla, sırf yakınlarından olmakla cezadan kurtulamayacaklarından, Hz Peygamber'e (sa) , doğru inanca ulaşıp salih amellerde bulunmaları için yakınlarını uyarması emredilmektedir
Bu ayetin inmesinden sonra, Hz Peygamber'in (sa) önce dedesinin oğullarına ve kızlarına hitap ettiğini ifade eden sahih rivayetler vardır: "Ey Abdulmuttalip Oğulları, ey Abbas, ey Rasûlulah'ın halası Safiye, ey Muhammed'in kızı Fatıma! Uyarıp kendinizi cehennem ateşinin azabından kurtarmanız için uyarılıp korkutuluyorsunuz Ben sizi Allah'ın azabından koruyamam, fakat benim malımdan arzu ettiğinizi isteyebilirsiniz" Sonra, gelen bir felaketten halkı uyarmak için Arabistan'da adet olduğu üzere, Safa tepesine çıkarak bağırdı: "Ey Kureyş, ey Kaab bin Lüey Oğulları, ey Mürre Oğulları, ey Kusay Oğulları, ey Abd-i Menaf Oğulları, ey Abd-i Şems Oğuları, ey Haşim Oğulları, ey Abdulmuttalib Oğulları" ve bu şekilde tüm Kureyş kabilelerini isimleriyle çağırdı Herkes toplanınca şöyle dedi:
"Ey insanlar! Eğer size bu tepenin şu tarafında büyük bir ordu size hücum etmek için bekliyor desem, sözüme inanır mısınız?" Geçmişte kendisinden hiç yalan duymadıklarını belirterek bir ağızdan "evet" dediler Bunun üzerine Hz Peygamber (sa) şöyle buyurdular: "Öyleyse, Allah'ın gelen azabından sizi uyarıyorum, kendinizi O'nun cezasından koruyun O'na karşı çıkarsanız size hiç bir yardımım olmaz Kıyamet Günü yalnızca muttakiler bana en yakın olacaktır Sakının ki, başkaları sahih amellerle gelirken, siz başlarınızın üzerinde günah yüküyle gelmeyesiniz Sonra beni yardıma çağırırsınız da, ben sizden yüz çevirmek zorunda kalırım Şüphesiz burada, dünyada size kan bağıyla bağlıyım ve iyi bir yakınlığın gerektirdiği şekilde size mümkün olan en nazik davranışta bulunacağım" (Bu konuda Buhari, Müslim, Müsned-i Ahmed, Tirmizi, Nesei ve İbn Cerir, Hz Aişe, Hz Ebu Hureyre, Hz Abdullah bin Abbas, Hz Züheyr bin Amr ve Hz Kabisa bin Maharik'ten rivayetlerde bulunmaktadırlar)
Konu, yalnızca "en yakın akrabanı uyarıp korkut" emrini alınca Hz Peygamber'i (sa) tüm yakınlarını toplayıp emri yerine getirmesi değildi Gerçekte, vurgulanan ilke, din konusunda Hz Peygamber (sa) ve yakınlarının başkalarının yoksun olduğu özel bir ayrıcalığa sahip bulunmadıklarıydı Bir kişi için zararlı olan herkes için zararlıydı Hz Peygamber'in (sa) bundan, önce kendisini koruyacağı, sonra en yakınlarını ve doğacak kötü sonuçlardan diğer insanları uyaracağı düşünülürdü Öte yandan, bir kişi için iyi ve yararlı olan, herkes için iyi ve yararlıydı Dolayısıyla, Hz Peygamber (sa) bunu önce kendisi benimsemeli, sonra da, herkesin Hz Peygamber'in (sa) mesajını başkalarına iletmekle kalmayıp bizzat kendisinin içtenlikle uyguladığını görmesi için yakınlarını da bunu benimsemeye çağırmalıydı Hz Peygamber (sa) hayatı boyunca bu ilkeden ayrılmamıştı Mekke'nin fethinde şehre girince şöyle ilan etmişti: "Cahiliye döneminde insanların ödediği her türlü faiz ayaklarımın altındadır İlk kaldırdığım faiz de amcam Abbas'a ödenecek olan faizlerdir" (Faiz yasağından önce Hz Abbas (ra) faizle para ticareti yapardı ve hakkın kendisine karşı çok fazla miktarda faiz borcu vardı) Bir defasında Hz Peygamber (sa) , hırsızlık yapan Fatıma adlı Kureyşli bir kadının elinin kesilmesini emretti Hz Usame bin Zeyd (ra) kadın adına şefaatte bulunmaya gelince, Hz Peygamber (sa) şöyle buyurdular: "Vallahi, Muhammed'in kızı Fatıma bile hırsızlık yapmış olsaydı, onun da elinin kesilmesini emrederdim"

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Tefhimu'l Kuran Tefsiri Şuara Suresi (Mevdudi)

Eski 08-31-2011   #33
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : Tefhimu'l Kuran Tefsiri Şuara Suresi (Mevdudi)



216- Eğer sana isyan edecek olurlarsa, artık de ki: "Gerçekten ben, sizin yapmakta olduklarınızdan uzağım"(136)
217- Sen, O güçlü ve üstün, esirgeyici olan (Allah') a tevekkül et(137)
218- O, kıyam ettiğin zaman seni görmektedir(138)
219- Secde edenler arasında dönüp dolaşmanı da(139)
220- Hiç şüphe yok, O, işitendir, bilendir
221- Şeytanların kimlere inmekta olduklarını size haber vereyim mi?
222- Onlar, 'gerçeği ters yüz eden,' günaha düşkün olan her yalancıya inerler(140)

AÇIKLAMA

136 Bu, iki anlama gelebilir: 1) "Sana inanan ve öğretilerini uygulayan yakınlarına nazik davran; mesajını kabul etmeyenlere gelince, onların yaptıklarından sorumlu olmadığını açıkla" 2) "Sana inanıp itaat eden herkese nazik davran ve yaptıklarından sorumlu olmayacağın konusunda kafirleri uyar"
Bu ayet, o zaman Kureyş ve komşu Araplar arasında Hz Peygamber'in (sa) mesajının doğruluğuna inanmış kişilerin bulunduğunu gösterir Fakat, bunlar henüz onun öğretilerini günlük hayatlarında uygulamaya başlamamışlardı Diğer kafirler gibi, halkın içinde aynı küfür hayatını yaşamaya devam ediyorlardı Allah bu tür müminleri, imandan sonra Hz Peygamber'e (sa) bütünüyle iman eden gerçek müminlerden ayırmaktadır "Kanadını indir" emri yalnızca ikinci grup içindi İtaattan yüz çevirip hem mesajının gerçekliğine inananlara, hem de reddedenlere karışanlar için ise Hz Peygamber'e (sa) onları sahiplenmesi ve açıkça yaptıklarından kendilerinin sorumlu olduğunu, uyarıdan sonra yaptıklarından asla sorumlu olmayacağını onlara söylemesi emredilmektedir
137 Yani, "Ne kadar büyük ve güçlü olursa olsun hiç bir dünyevi iktidara aldırma; Aziz ve aynı zamanda Rahim Olan'a tam olarak güvenip dayanarak görevini yapmaya devam et O Aziz'dir, dolayısıyle O'nun desteğini alanın üstesinden hiç bir güç gelemez O Rahim'dir, dolayısıyle yeryüzünde kendi kelimesini yükseltme uğruna mücadele edenlerin çaba ve fedakarlıklarını boşa çıkarmaz"
138 "Kıyam etmek", gece namaza kalkmak anlamına gelebileceği gibi, risalet görevini yerine getirmek amacıyla ortaya çıkmak anlamına da gelebilir
139 Burada çeşitli anlamlar vardır:
a) Cemaatle namazda, arkandakilerle birlikte kıyamda, teşehhüdde, rükuda ve secdede iken Allah seni görüyor
b) Senin, -alamet-i farikası "secdeye varmak" olan- ashabının ahiretteki mutlulukları uğruna ne yaptıklarını görmek için geceleyin yatağından kalktığını görüyor
c) Halkı ıslah için senin ve ashabının nasıl didindiğinizden bütünüyle haberdardır
d) Secdeye giden insanların hayatlarında inkılab yapmak için gösterdiğin çabalardan bütünüyle haberdardır Onları ıslah için kendilerini ne tür eğitimden geçirdiğinden, yaşantılarını nasıl temizleyip nasıl onları en iyi insanlar haline getirdiğinden de haberdardır
Hz Peygamber (sa) ile ashabının bu özelliklerinin, metinde ayrı bir anlam ve önemi vardır İlk olarak, Hz Peygamber (sa) , Allah'ın rahmet ve desteğini hak etmektedir Çünkü, her şeyi duyan ve bilen Allah, Rasûlü'nün kendi yolundaki mücadelesinden ve ashabının ıslah için harcadığı çabalardan bütünüyle haberdardır İkinci olarak, Hz Muhammed'in (sa) yaşadığı böylesine soylu bir hayatı yaşayan ve üstün karakterde ashabı gibi arkadaşlara sahip olan birisi için ancak bir serseri, bir aptal onun bir şair olduğunu ve kendisine şeytanların ilhamlarda bulunduğunu söyleme cesaretinde bulunabilir Halk, şeytanlardan ilham alan kahinler ile şairlerin ve onların aralarında yaşayan hayranlarının ne tür bir hayat sürdüklerini gayet iyi bilmektedir Hz Muhammed (sa) ile ashabının yaşadığı soylu hayat ile şairlerle kahinlerin hayatları arasında fark olmadığını söyleyebilecek namuslu ve dürüst bir kimse acaba bulunabilecek midir? Sonra, Hz Muhammed (sa) ile ashabına hiç utanmadan şair ve kahin damgasını vuruvermek, tam bir arsızlık ve küstahlık değilse, başka nedir acaba?
140 Burada, gaybi bilir pozu takınan ve insanlara geleceklerini söyleyen büyücüler, müneccimler, falcılar ve sihirbazlardan, ya da cinler ve ruhlar üzerinde kontrolleri olduğu ve onlarla insanların kaderlerine hükmettikleri iddiasında bulunan "bilge kişiler"(!) den söz edilmektedir

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Tefhimu'l Kuran Tefsiri Şuara Suresi (Mevdudi)

Eski 08-31-2011   #34
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : Tefhimu'l Kuran Tefsiri Şuara Suresi (Mevdudi)



223- Bunlar (şeytanlara) kulak verirler ve çoğu yalan söylemektedirler(141)
224- Şairler ise; gerçekten onlara da azgın-sapıklar uyar(142)
225- Görmedin mi; onlar, her bir vadide vehmedip durmaktadırlar;(143)
226- Ve gerçekten onlar, yapmayacakları şeyleri söylemektedirler(144)
227- Ancak iman edenler, salih amellerde bulunanlar ve Allah'ı çokça zikredenler ile zulme uğratıldıktan sonra zafer kazananlar (veya öçlerini alanlar) başka(145) Zulmetmekte olanlar, nasıl bir inkılaba uğrayıp-devrileceklerini pek yakında bileceklerdir(146)

AÇIKLAMA

141 Burada iki anlam olabilir: 1) Şeytanlar şu veya bu şekilde gerçekten küçük bir parça alırlar ve bunu her türlü bâtılla karıştırarak ajanlarına ilham ederler 2) Aldatıcı ve yalancı kahinler, müneccimler, büyücüler, falcılar şeytanlardan bir şeyler duyarlar ve sonra bunu bâtılla karıştırarak halkın kulaklarına fısıldarlar
Bu durum, Buhari'nin rivayet ettiği bir hadiste ifade edilmiştir: Hz Aişe'den (ra) naklettiğine göre, Hz Peygamber (sa) , kendisine büyücüler-kahinler hakkında sorulan bir soruya, "Onlar hiçbir şey değildir" cevabını verir "Ya Rasûlallah, onlar bazan doğru şeyler söylüyorlar" denmesi üzerine, Rasûlullah (sa) şöyle buyurmuşlar: "Bu doğru şeyi cinler kapar ve dostlarının kulağına fısıldarlar; onlar da buna pek çok bâtıl karıştırarak bir hikaye düzerler"
142 Yani, şairlerin peşinden gidenler, Hz Muhammed'in (sa) peşinden gidenlerden karakter, davranış ve ahlâk bakımından bütünüyle farklıdırlar Bunlar arasındaki fark öylesine açıktır ki, biri diğerinden kolaylıkla farkedilir Bir tarafta ciddi, medenî ve kibar davranışlı, doğru, dindar, muttaki, sorumluluk duygusu sahibi, başkalarının haklarına saygılı, ilişkilerinde adaletli ve haksızlık yapmaktan uzak, iyilik ve ıslah dışında söz sarfetmeyen, sadık ve inançları ve amaçları uğruna tüm enerji ve yeteneklerini kullanan insanlar; karşı tarafta ise, işleri güçleri şehvet gıcıklayıcı aşk ve içki sahneleri tasvir etmek, eğlenmek, alay etmek, gülünçleştirmek ve övmek, ya da başkaları aleyhinde kin, nefret ve düşmanlık duyguları uyandırmak, ya da halkı memnun etmek, alkış ve beğenilerini kazanmak için genelevlerdeki fahişelerle, evlerinde oturan iffetli kadınların çekiciliklerini tanımlamak olan insanlar Şiir toplantılarına katılan ve "ünlü" şairlerin peşinden giden kalabalıkların, hiç bir ahlâkî sınır tanımayan, hayatta hayvanlar gibi şehvet ve tutkularını doyurmaktan başka amaç taşımayan ve hayatta yüce ve soylu idealler nedir bilmeyen kişiler olduğu sonucuna varmaktan insan kendini alamaz Bu iki insan türü arasındaki açık farkı görmeyen ancak kör birisidir Görüp bilmediğinden değil, ancak Hakk'a engel olmak amacıyla Hz Muhammed'in (sa) ve ashabının şairlerden ve izleyicilerden farkı olmadığını söyler; böylesi yalnızca yalancı değil, aynı zamanda bütün namus ve edeb sınırlarını aşan birisidir
143 Yani, düşünce ve sözlerinde hiç bir model tanımazlar, her vadide başıboş gezinir dururlar Her yeni dürtü, bunda gerçek payı var mı, yok mu diye düşünmeden kendilerini yeni bir konuda söz söylemeye iter Bir anlık bir dürtüyle akıllı ve bilgece sözler söylerken, bir başka dürtüyle bu defa kirli ve adi duyguları terennüme başlarlar Birinden hoşnut oldukları zaman hemen onun hakkında abartmalı övgülerde bulunurlar; bir de birine gücendikleri zaman, onu da yerin dibine batırırlar Birinden çıkarları varsa, cimri birini, cömert birine ve korkağı yiğite tercih etmekte bir tereddüt göstermezler Buna karşılık, memnun olmadıkları kişinin karakterini lekelemede, kendisini ve atalarını alaya almada utanç duymazlar Bu yüzden, aynı şairin şiirlerinde hem Allah'a ibadeti, hem ateizmi, hem materyalizmi, hem ruhçuluğu, hem ahlâkçılığı, hem ahlaksızlığı, hem fısk ve fücuru, hem takvayı, hem ciddiyeti, hem şakayı, hem övgüyü, hem hicvi yanyana, birarada görmek mümkündür Şairlerin bu herkes tarafından bilinen karakterlerinden haberdar olan bir kişi, her sözü ve hitabı açık ve net, amacı kesin ve belirli ve bizzat kendisi gerçek, takva ve fazilet yolundan ayrı tek söz söylememiş olan Kur'an'ın alıcısının şairlikle suçlanmasına evet diyemez
Kur'an'ın bir başka yerinde, şiirin Rasulullah'a (sa) yakışmadığı ifade edilmektedir: "Biz ona şiir öğretmedik, bu ona yakışmaz da" (Ya-Sin: 69) Ve, Hz Peygamber (sa) ile kişisel tanışıklığı olan herkes bu gerçeği bütünüyle biliyordu Sahih rivayetler, onun ezberinden bütün tek bir şiir bile okumadığını göstermektedir Sohbet anında bir şairin güzel bir şiirini hatırladığında söz dizimine, ölçüsüne dikkat edip önem vermeden okurdu
Bir defasında Hz Peygamber'in (sa) konuşmalarında hiç şiir kullanıp kullanmadığı Hz Aişe'ye (ra) sorulmuş, o da, "Rasulullah en çok şiir mısralarından nefret eder, bazan Benî Kays'ın bir şairinin bir şiirini okusa bile, farkında olmadan söz dizimini değiştirirdi Hz Ebu Bekir düzeltmede bulununca, "Kardeş ben şair değilim, amacım şiir düzmek de değil" derdi" cevabını vermiştir
Arap şiiri cinsellik, aşk hikayeleri, içki, kabilesel nefretler ve kan davaları, atalarla övünme gibi konularla dolu olur ve pek seyrek olarak pâk ve soylu temaları işlerdi Bâtıl, yalan, abartma, yersiz suçlama, gereksiz övgüler, boş sözler, övünme, hiciv, çok tanrıcılık ve müstehcenliklerle öylesine doluydu ki, bir defasında Hz Peygamber (sa) şöyle buyurmuştu: "Birinizin içinin irinle dolması şiir mısralarıyla dolmasından daha iyidir" Bununla birlikte, bir şiir de güzel birşey görürse, bunu takdir eder ve "Bazı şiirlerde hikmet vardır" buyururdu Ümeyye bin Ebi's-Salt'ın mısralarını işittiğinde şöyle demişti: "Şiiri mümin, fakat kalbi kafir" Bir defasında bir sahabi, huzurunda yüz kadar güzel mısra okumuş, Rasulullah da (sa) kendisini daha fazla okuması için teşvik etmişti
144 Şairlerin bu özelliği, Hz Peygamber'in (sa) davranış ve uygulamalarının tam karşıtıydı Hz Peygamber'in (sa) yaptığını söylediğini, söylediğini yaptığını herkes biliyordu Yaptıkları ile söyledikleri arasında tam bir uygunluk olduğunu kimse inkar edemezdi Buna karşılık, şairlerin bir şey söyleyip fakat bunun aksini yaptıkları herkesçe bilinen bir şeydi Sözgelimi, şiirlerinde cömertlik, dünyalığa ilgi göstermeme, kanaat ve saygı temalarını işlerlerken, kendileri günlük hayatlarında bütünüyle cimri, korkak, servet düşkünü ve bencil bir tutum sergilerlerdi Başkalarının gözündeki çöpü büyütürler, fakat kendi gözlerindeki merteği görmezlerdi
145 Burada, şu dört niteliğe sahip şairler, yukarıdaki azar ve eleştiriden istisna edilmektedir:
1) Allah'a, Peygamberler'ine, Kitaplar'ına ve Ahiret'e inananlar;
2) Günlük hayatlarında muttaki, günahtan uzak ve her istediklerini söylemeyecek kadar ahlâkî sınırlara bağlı olanlar;
3) Edebi eserlerinde ve yaşantılarında Allah'ı çok ananlar Hayatlarında takva ve İslâmî şuuru yansıtırken, şiirlerinde şehvet ve ahlâksızlık temalarını işlemeleri, ya da şiirleri ciddi hikmet ve İslâmî şuur temalarıyla yüklü iken, kişisel hayatlarının Allah'ı zikirden yoksun bulunması olmaz Gerçekte, bu her iki durum da arzu edilir değildir İyi bir şair, kişisel hayatında Allah'ın kendisini gördüğünün farkında olan ve buna göre yaşayan, şairlik hüner ve yeteneğini ise, Allah'tan korkan, Allah'a ibadet eden ve Allah'ı hiç hatırından çıkarmayan insanların yaşantılarını yaymak için kullanan kişidir
4) Kişisel nedenlerle başkalarını hicvetmeyen, kişisel, ırkî ve ulusal önyargılarıyla intikam almaya kalkmayan ve gerçeğin desteklenmesi gerektiğinde edebî yeteneklerini, zalim ve hainler karşısında savaş silahları gibi kullananlar Zulüm ve haksızlık karşısında baş eğici ve yalvarıcı bir tutum takınmak müminlere yakışmaz Kafir ve müşrik şairlerin İslâm ve Hz Peygamber (sa) aleyhinde gerçek dışı suçlama fırtınaları estirdikleri ve müslümanlar aleyhinde nefret zehirleri yaydıklarında, Hz Peygamber'in (sa) İslâm şairlerini buna karşılık vermeye teşvik ettiği rivayetlerde gelmektedir Bir defasında Ka'b bin Malik'e şöyle buyurmuşlardı: "Onları hicvet, çünkü, nefsimi elinde tutan Allah' a yemin ederim ki, senin şiirin onlar için oktan daha etkili ve yaralayıcı olacaktır" Aynı şekilde Hassan bin Sabit'e de şöyle demişlerdi: "Onlarla atış, Cebrail seninledir" "Söyle, Ruhu'l-Kuds seninledir" Yine, bir defasında da şöyle buyurdular: "Mümin, kılıçla olduğu kadar dille de savaşır"
146 "Zulmedenler": Sırf inatları nedeniyle Hz Peygamber'i (sa) büyücü, şair, deli ve büyülenmiş olmakla suçlayarak İslâm'ı yenilgiye uğratmak isteyen ve diğer insanların kafalarını karıştırarak onları Rasûlullah'ın (sa) mesajından ve davetinden yüz çevirmeye itenler

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.