Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Genel Konular

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
kerim, kurani, meali

Kur'an-İ Kerim Meali

Eski 11-04-2012   #31
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kur'an-İ Kerim Meali



el-MÜ'MİNÛN

118 (yüzonsekiz) âyet olup Mekke'de nâzil olmuştur Özellikle ilk âyetlerinde kurtuluşa eren müminlerin ibadetlerinden, ahlâki yaşayışlarından ve nâil olacakları uhrevî nimetlerden bahsedildiği için sûre "el-Mü'minûn" adını almıştır Nitekim Abdullah b Abbas'tan rivayet edilen bir hadiste Hz Peygamber (s a), bu âyetlerin inzâlini müteakip, "Bana on âyet indi ki, durumu bunlara uyan cennete gidecektir" buyurdu ve bu sûrenin ilk on âyetini okudu

Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'ın adıyla

1 Gerçekten müminler kurtuluşa ermiştir;

2 Onlar ki, namazlarında huşû içindedirler;

3 Onlar ki, boş ve yararsız şeylerden yüz çevirirler;

4 Onlar ki, zekâtı verirler;

5 Ve onlar ki, iffetlerini korurlar;

6 Ancak eşleri ve ellerinin sahip olduğu (câriyeleri) hariç (Bunlarla ilişkilerden dolayı) kınanmış değillerdir

7 Şu halde, kim bunun ötesine gitmek isterse, işte bunlar, haddi aşan kimselerdir

8 Yine onlar (o müminler) ki, emanetlerine ve ahidlerine riayet ederler;

9 Ve onlar ki, namazlarına devam ederler

10 İşte, asıl bunlar vâris olacaklardır;

11 (Evet) Firdevs'e vâris olan bu kimseler, orada ebedî kalıcıdırlar

12 Andolsun biz insanı, çamurdan (süzülüp çıkarılmış) bir özden yarattık

13 Sonra onu sağlam bir karargâhta nutfe haline getirdik

14 Sonra nutfeyi alaka (aşılanmış yumurta) yaptık Peşinden, alakayı, bir parçacık et haline soktuk; bu bir parçacık eti kemiklere (iskelete) çevirdik; bu kemikleri etle kapladık Sonra onu başka bir yaratışla insan haline getirdik Yapıpyaratanların en güzeli olan Allah pek yücedir

15 Sonra, muhakkak ki siz, bunun ardından elbet öleceksiniz

16 Sonra da şüphesiz, sizler kıyamet gününde tekrar diriltileceksiniz

17 Andolsun biz, sizin üstünüzde yedi yol yarattık Biz yaratmaktan habersiz değiliz

18 Gökten uygun bir ölçüde yağmur indirip onu arzda durdurduk Bizim onu gidermeye de elbet gücümüz yeter

19 Böylece onun (yağmurun) sayesinde sizin yararınıza hurma bahçeleri ve üzüm bağları meydana getirdik Bunlarda sizin için birçok meyveler vardır ve siz onlardan yersiniz

20 Tûr-i Sînâ'da da yetişen bir ağaç daha meydana getirdik ki, bu ağaç hem yağ hem de yiyenlerin ekmeğine katık edecekleri (zeytin) verir

21 Hayvanlarda sizin için elbette ibretler vardır Onların karınlarındakinden (sütlerinden) size içiririz Onlarda sizin için birçok faydalar daha vardır; etlerinden de yersiniz

22 Onların üzerinde ve gemilerde taşınırsınız

23 Andolsun ki, Nuh'u kavmine gönderdik ve o: Ey kavmim! Allah'a kulluk edin Sizin için O'ndan başka bir tanrı yoktur Hâla sakınmaz mısınız? dedi

24 Bunun üzerine, kavminin inkarcı ileri gelenleri şöyle dediler: "Bu, tıpkı sizin gibi bir beşer olmaktan başka bir şey değildir Size üstün ve hâkim olmak istiyor Eğer Allah (peygamber göndermek) isteseydi, muhakkak ki melekler gönderirdi Biz geçmişteki atalarımızdan böyle bir şey duymadık"

25 "Bu, yalnızca kendisinde delilik bulunan bir kimsedir Öyle ise, bir süreye kadar ona katlanıp bekleyin bakalım"

26 (Nuh), Rabbim! dedi, beni yalanlamalarına karşı bana yardım et!

27 Bunun üzerine ona şöyle vahyettik: Gözlerimizin önünde (muhafazamız altında) ve bildirdiğimiz şekilde gemiyi yap Bizim emrimiz gelip de sular coşup yükselmeye başlayınca her cinsten eşler halinde iki tane ve bir de, içlerinden, daha önce kendisi aleyhinde hüküm verilmiş olanların dışındaki aileni gemiye al Zulmetmiş olanlar konusunda bana hiç yalvarma! Zira onlar kesinlikle boğulacaklardır

28 Sen, yanındakilerle birlikte gemiye yerleştiğinde: "Bizi zalimler topluluğundan kurtaran Allah'a hamdolsun" de

29 Ve de ki: Rabbim! Beni bereketli bir yere indir Sen, iskân edenlerin en hayırlısısın

30 Şüphesiz bunda (Nuh ve kavminin başından geçenlerde) birtakım ibretler vardır Hakikaten biz (kullarımızı böyle) deneriz

31 Sonra onların ardından bir başka nesil meydana getirdik

32 Onlar arasından kendilerine: "Allah'a kulluk edin Sizin O'ndan başka bir tanrınız yoktur Hâla Allah'tan korkmaz mısınız?" (mesajını ileten) bir peygamber gönderdik

33 Onun kavminden, kâfir olup ahirete ulaşmayı inkâr eden ve dünya hayatında kendilerine refah verdiğimiz varlıklı kişiler: "Bu, dediler, sadece sizin gibi bir insandır; sizin yediğinizden yer, sizin içtiğinizden içer"

34 "Gerçekten, sizin gibi bir beşere itaat ederseniz, herhalde ziyan edersiniz"

35 "Size, öldüğünüz, toprak ve kemik yığını haline geldiğinizde, mutlak surette sizin (kabirden) çıkarılacağınızı mı vâdediyor?"

36 "Bu size vâdedilen (öldükten sonra yeniden dirilmek, gerçek olmaktan) çok uzak!"

37 "Hayat, şu dünya hayatımızdan ibarettir (Kimimiz) ölürüz, (kimimiz) yaşarız; bir daha diriltilecek de değiliz"

38 "Bu adam, sadece Allah hakkında yalan uyduran bir kimsedir; biz ona inanmıyoruz"

39 O peygamber: Rabbim! dedi, beni yalanlamalarına karşılık bana yardımcı ol!

40 Allah şöyle buyurdu: Pek yakında onlar mutlaka pişman olacaklar!

41 Nitekim, vukuu kaçınılmaz olan korkunç bir ses yakalayıverdi onları! Kendilerini hemen sel süprüntüsüne çevirdik Zalimler topluluğunun canı cehenneme!

42 Sonra onların ardından başka nesiller getirdik

43 Hiçbir ümmet, ecelini ne öne alabilir, ne de erteleyebilir

44 Sonra biz peyderpey peygamberlerimizi gönderdik Herhangi bir ümmete peygamberlerinin geldiği her defasında, onlar bu peygamberi yalanladılar; biz de onları birbiri ardından yok ettik ve onları ibret hikâyelerine dönüştürdük Artık iman etmeyen kavmin canı cehenneme!

45 Sonra âyetlerimizle ve apaçık bir fermanla Musa ve kardeşi Harun'u gönderdik

46 Firavun'a ve ileri gelenlerine de(gönderdik) Onlar ise kibire kapıldılar ve ululuk taslayan bir kavim oldular

47 Bu yüzden dediler ki: Kavimleri bize kölelik ederken, bizim gibi olan bu iki adama inanır mıyız?

48 Böylece onları yalanladılar ve bu sebeple helâk edilenlerden oldular

49 Andolsun biz Musa'ya, belki onlar yola gelirler diye, Kitab'ı verdik

50 Meryem oğlunu ve annesini de (kudretimize) bir alâmet kıldık; onları, yerleşmeye elverişli, suyu bulunan bir tepeye yerleştirdik

51 "Ey Peygamber! Temiz olan şeylerden yeyin; güzel işler yapın Ben sizin yaptıklarınızı hakkıyle bilmekteyim"

52 "Şüphesiz bu (insanlar) bir tek ümmet olarak sizin ümmetinizdir; ben de sizin Rabbinizim Öyle ise benden sakının" (denildi)

53 Ne var ki insanlar kendi aralarındaki işlerini parça parça böldüler Her gurup kendilerinde bulunan (fikir ve davranış) ile sevinip böbürlenmektedirler

54 Şimdi sen onları bir zamana kadar gaflet ve sapıklıkları ile başbaşa bırak!

55 Sanıyorlar mı ki, onlara verdiğimiz servet ve oğullar ile

56 Kendilerine faydalar sağlamak için can atıyoruz? Hayır, onlar işin farkına varamıyorlar

57 Rablerine olan saygıdan dolayı kötülükten sakınanlar;

58 Rablerinin âyetlerine inananlar;

59 Rablerine ortak tanımayanlar;

60 Ve Rablerine dönecekleri için yapmakta oldukları işleri kalpleri çarparak yapanlar;

61 İşte onlar, iyiliklere koşuşurlar ve iyilik için yarışırlar

62 Biz hiç kimseyi gücünün yettiğinden başkası ile yükümlü kılmayız Nezdimizde hakkı söyleyen bir kitap vardır ve onlar haksızlığa uğratılmazlar

63 Hayır, onların (o inkârcıların) kalpleri bu hususta cehâlet içindedir Ayrıca onların bundan (bu şirk ve inkârcılıklarından) öte birtakım (kötü) işleri vardır ki, onlar bu işleri yapar dururlar

64 En nihayet, refah ve bolluk içinde olanlarını sıkıntıya (veya azaba) uğrattığımızda, bakarsın ki onlar feryadı basarlar

65 Boşuna sızlanmayın bugün! Zira bizden yardım göremeyeceksiniz!

66 Çünkü âyetlerim size okunurdu da, siz, buna karşı kibirlenerek arkanızı döner, geceleyin (Kâbe'nin etrafında toplanarak) hezeyanlar savururdunuz

67 Çünkü âyetlerim size okunurdu da, siz, buna karşı kibirlenerek arkanızı döner, geceleyin (Kâbe'nin etrafında toplanarak) hezeyanlar savururdunuz

68 Onlar bu sözü (Kur'an'ı) hiç düşünmediler mi? Yoksa kendilerine, daha önce geçmişteki atalarına gelmeyen bir şey mi geldi?

69 Yoksa Peygamberlerini henüz tanımadılar da bu yüzden mi onu inkâr ediyorlar?

70 Yoksa onda bir cinnet olduğunu mu söylüyorlar? Hayır; o, kendilerine hakkı getirmiştir Onların çoğu ise haktan hoşlanmamaktadırlar

71 Eğer hak, onların kötü arzu ve isteklerine uysaydı, mutlaka gökler ve yer ile bunlarda bulunanlar bozulur giderdi Hayır, biz onlara şan ve şereflerini getirdik; fakat onlar kendi şereflerine sırt çevirdiIer

72 (Resûlüm!) Yoksa sen onlardan bir karşılık mı istiyorsun? Rabbinin vereceği daha hayırlıdır O, rızık verenlerin en hayırlısıdır

73 Gerçek şu ki sen onları doğru bir yola çağırıyorsun

74 Ahirete inanmayanlar ise, ısrarla yoldan çıkmaktadırlar

75 Eğer onlara acıyıp da içinde bulundukları sıkıntıyı giderseydik, iyice körleşerek azgınlıklarında direnirlerdi

76 Andolsun, biz onları sıkıntıya düşürdük de yine Rablerine boyun eğmediler, tazarru ve niyazda da bulunmuyorlar

77 En nihayet üzerlerine, azabı çok şiddetli bir kapı açtığımız zaman, bir de bakarsın ki onlar orada şaşkın ve ümitsiz kalmışlardır!

78 O, sizin için kulakları, gözleri ve gönülleri yaratandır Ne de az şükrediyorsunuz!

79 Ve O, sizi yeryüzünde yaratıp türetendir Sırf O'nun huzurunda toplanacaksınız

80 Ve O, yaşatan ve öldürendir; gecenin ve gündüzün değişmesi O'nun eseridir Hâla aklınızı kullanmaz mısınız!

81 Buna rağmen onlar, öncekilerin dedikleri gibi dediler

82 Dediler ki: Sahi biz, ölüp de bir toprak ve kemik yığını haline gelmişken, mutlaka yeniden diriltileceğiz öyle mi?

83 Hakikaten, gerek bize, gerekse daha önce atalarımıza böyle bir vaadde bulunuldu; (fakat) bu geçmiştekilerin masallarından başka bir şey değildir!

84 (Resûlüm!) de ki: Eğer biliyorsanız (söyleyin bakalım), bu dünya ve onda bulunanlar kime aittir?

85 "Allah'a aittir" diyecekler Öyle ise siz hiç düşünüp taşınmaz mısınız! de

86 Yedi kat göklerin Rabbi, azametli Arş'ın Rabbi kimdir? diye sor

87 "(Bunlar da) Allah'ındır" diyecekler Şu halde siz Allah'tan korkmaz mısınız! de

88 Eğer biliyorsanız (söyleyin), her şeyin melekûtu (mülkiyeti ve yönetimi) kendisinin elinde olan, kendisi her şeyi koruyup kollayan, fakat kendisi korunmayan (buna muhtaç olmayan) kimdir? diye sor

89 "(Bunların hepsi) Allah'ındır" diyecekler Öyle ise nasıl olup da büyüye kapılıyorsunuz? de

90 Doğrusu biz onlara gerçeği getirdik; onlar ise hakikaten yalancılardır

91 Allah evlât edinmemiştir; O'nunla beraber hiçbir tanrı da yoktur Aksi takdirde her tanrı kendi yarattığını sevk ve idare eder ve mutlaka onlardan biri diğerine galebe çalardı Allah, onların (müşriklerin) yakıştırdıkları şeylerden münezzehtir

92 Allah, gaybı da şehâdeti de bilendir O, müşriklerin ortak koştukları şeylerden çok yüce ve münezzehtir

93 (Resûlüm!) De ki: "Rabbim! Eğer onlara yöneltilen tehdidi (dünyevî sıkıntıyı ve uhrevî azabı) mutlaka bana göstereceksen

94 Bu durumda beni zalimler topluluğunun içinde bulundurma, Rabbim!"

95 Biz, onlara yönelttiğimiz tehdidi sana göstermeye elbette ki kadiriz

96 Sen, kötülüğü en güzel bir tutumla sav Biz onların yakıştırmakta oldukları şeyi çok iyi bilmekteyiz

97 Ve de ki: Rabbim! Şeytanların kışkırtmalarından sana sığınırım!

98 Onların yanımda bulunmalarından da sana sığınırım, Rabbim!

99 Nihayet onlardan (müşriklerden) birine ölüm gelip çattığında: "Rabbim! der, beni geri gönder;"

100 "Ta ki boşa geçirdiğim dünyada iyi iş (ve hareketler) yapayım" Hayır! Onun söylediği bu söz (boş) laftan ibarettir Onların gerisinde ise, yeniden dirilecekleri güne kadar (süren) bir berzah vardır

101 Sûra üflendiği zaman artık aralarında akrabalık bağları kalmamıştır; birbirlerini de arayıp sormazlar

102 Artık kimlerin (sevap) tartılan ağır basarsa, işte asıl bunlar kurtuluşa erenlerdir

103 Kimlerin de tartıları hafif gelirse, artık bunlar da kendilerine yazık etmişlerdir; (çünkü onlar) ebedî cehennemdedirler

104 Ateş yüzlerini yakar; orada suratları çirkin ve gülünç bir halde bulunurlar

105 Size âyetlerim okunurdu da, siz onları yalanlardınız değil mi?

106 Derler ki: Rabbimiz! Azgınlığımız bizi altetti; biz, bir sapıklar topluluğu idik

107 Rabbimiz! Bizi buradan çıkar Eğer bir daha (ettiklerimize) dönersek, artık belli ki biz zalim insanlarız

108 Buyurur ki: Alçaldıkça alçalın orada! Bana karşı konuşmayın artık!

109 Zira kullarımdan bir zümre: Rabbimiz! Biz iman ettik; öyle ise bizi affet; bize acı! Sen, merhametlilerin en iyisisin, demişlerdi

110 İşte siz onları alaya aldınız; sonunda onlar (ile alay etmeniz) size beni yâdetmeyi unutturdu, siz onlara gülüyordunuz

111 Bugün ben onlara, sabrettiklerinin karşılığını verdim; onlar, hakikaten muratlarına erenlerdir

112 (Allah inkârcılara) "Yeryüzünde kaç yıl kaldınız?" diye sorar

113 "Bir gün veya günün bir kısmı kadar kaldık İşte sayanlara sor" derler

114 Buyurur: Sadece az bir süre kaldınız; keşke siz (bunu) bilmiş olsaydınız!

115 Sizi sadece boş yere yarattığımızı ve sizin hakikaten huzurumuza geri getirilmeyeceğinizi mi sandınız?

116 Mutlak hakim ve hak olan Allah, çok yücedir O'ndan başka tanrı yoktur, O, yüce Arş'ın sahibidir

117 Her kim Allah ile birlikte diğer bir tanrıya taparsa, -ki bu hususla ilgili hiçbir delili yoktur- o kimsenin hesabı ancak Rabbinin nezdindedir Şurası muhakkak ki kâfirler iflah olmaz

118 (Resûlüm!) De ki: Bağışla ve merhamet et Rabbim! Sen merhametlilerin en iyisisin

Alıntı Yaparak Cevapla

Kur'an-İ Kerim Meali

Eski 11-04-2012   #32
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kur'an-İ Kerim Meali



en-NÛR

64 (altmışdört) âyetten ibaret olan sûrenin tamamı Medine'de nâzil olmuştur "Nûr âyeti" diye bilinen 35 âyette Allah'ın, gökleri ve yeri aydınlatan nûrundan bahsedildiği için "Nûr sûresi" adını almıştır

Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'ın adıyla

1 (Bu) Bizim inzâl ettiğimiz ve (hükümlerini üzerinize) farz kıldığımız bir sûredir Belki düşünüp öğüt alırsınız diye onda açık seçik âyetler indirdik

2 Zina eden kadın ve zina eden erkekten her birine yüz sopa vurun; Allah'a ve ahiret gününe inanıyorsanız, Allah'ın dininde (hükümlerini uygularken) onlara acıyacağınız tutmasın Müminlerden bir gurup da onlara uygulanan cezaya şahit olsun

3 Zina eden erkek, zina eden veya müşrik olan bir kadından başkası ile evlenmez; zina eden kadınla da ancak zina eden veya müşrik olan erkek evlenir Bu, müminlere haram kılınmıştır

4 Namuslu kadınlara zina isnadında bulunup, sonra (bunu isbat için) dört şahit getiremeyenlere seksener sopa vurun ve artık onların şahitliğini hiçbir zaman kabul etmeyin Onlar tamamen günahkârdırlar

5 Ancak bundan sonra tevbe edip ıslah olanlar müstesnadır Allah çok bağışlayıcı ve merhametlidir

6 Eşlerine zina isnadında bulunup da kendilerinden başka şahitleri olmayanlara gelince, onların her birinin şahitliği, kendisinin doğru söyleyenlerden olduğuna dair dört defa Allah adına yemin ederek şahitlik etmesi, beşinci defa da, eğer yalan söyleyenlerden ise Allah'ın lânetinin kendi üzerine olmasını dilemesidir

7 Beşincide, eğer yalancılardansa, Allah'ın laneti üzerine olsun diye söz söyler

8 Kadının, kocasının yalan söyleyenlerden olduğuna dair dört defa Allah adına yemin ve şahitlik etmesi,kendisinden cezayı kaldırır

9Beşinci defa da, eğer (kocası) doğru söyleyenlerden ise Allah'ın gazabının kendi üzerine olmasını diler

10 Ya Allah'ın size bol lütfu ve merhameti bulunmasaydı ve Allah, tevbeleri kabul eden hüküm ve hikmet sahibi olmasaydı (haliniz nice olurdu)!

11 (Peygamber'in eşine) bu ağır iftirayı uyduranlar şüphesiz sizin içinizden bir guruptur Bunu kendiniz için bir kötülük sanmayın, aksine o, sizin için bir iyiliktir Onlardan her bir kişiye, günah olarak ne işlemişse (onun karşılığı ceza) vardır Onlardan (elebaşlık yapıp) bu günahın büyüklüğünü yüklenen kimse için de çok büyük bir azap vardır

12 Bu iftirayı işittiğinizde erkek ve kadın müminlerin, kendi vicdanları ile hüsnüzanda bulunup da: "Bu, apaçık bir iftiradır" demeleri gerekmez miydi?

13 Onların (iftiracıların) da bu konuda dört şahit getirmeleri gerekmez miydi? Mademki şahitler getiremediler, öyle ise onlar Allah nezdinde yalancıların ta kendisidirler

14 Eğer dünyada ve ahirette Allah'ın lütuf ve merhameti üstünüzde olmasaydı, içine daldığınız bu iftiradan dolayı size mutlaka büyük bir azap isabet ederdi

15 Çünkü siz bu iftirayı, dilden dile birbirinize aktarıyor, hakkında bilgi sahibi olmadığınız şeyi ağızlarınızda geveleyip duruyorsunuz Bunun önemsiz olduğunu sanıyorsunuz Halbuki bu, Allah katında çok büyük (bir suç) tur

16 Onu duyduğunuzda: "Bunu konuşup yaymamız bize yakışmaz Hâşâ! Bu, çok büyük bir iftiradır" demeli değil miydiniz?

17 Eğer inanmış insanlarsanız, Allah, bir daha buna benzer tutumu tekrarlamaktan sizi sakındırıp uyarır

18 Ve Allah âyetleri size açıklıyor Allah, (işin iç yüzünü) çok iyi bilir, hüküm ve hikmet sahibidir

19 İnananlar arasında çirkin şeylerin yayılmasını arzulayan kimseler için dünyada da ahirette de çetin bir ceza vardır Allah bilir, siz bilmezsiniz

20 Ya sizin üstünüze Allah'ın lütuf ve merhameti olmasaydı, Allah çok şefkatli ve merhametli olmasaydı (haliniz nice olurdu)!

21 Ey iman edenler! Şeytanın adımlarını takip etmeyin Kim şeytanın adımlarını takip ederse, muhakkak ki o, edepsizliği (yüzkızartıcı suçları) ve kötülüğü emreder Eğer üstünüzde Allah'ın lütuf ve merhameti olmasaydı, içinizden hiçbir kimse asla temize çıkamazdı Fakat Allah dilediğini arındırır Allah işitir ve bilir

22 İçinizden faziletli ve servet sahibi kimseler akrabaya, yoksullara, Allah yolunda göç edenlere (mallarından) vermeyeceklerine yemin etmesinler; bağışlasınlar; feragat göstersinler Allah'ın sizi bağışlamasını arzulamaz mısınız? Allah çok bağışlayandır, çok merhametlidir

23 Namuslu, kötülüklerden habersiz mümin kadınlara zina isnadında bulunanlar, dünya ve ahirette lânetlenmişlerdir Onlar için çok büyük bir azap vardır

24O gün dilleri,elleri ve ayakları, yapmış olduklarından dolayı aleyhlerinde şahitlik edecektir

25 O gün Allah onlara gerçek cezalarını tastamam verecek ve onlar Allah'ın apaçık gerçek olduğunu anlayacaklardır

26 Kötü kadınlar kötü erkeklere, kötü erkekler ise kötü kadınlara; temiz kadınlar temiz erkeklere, temiz erkekler de temiz kadınlara yaraşır Bu sonuncular, (iftiracıların) söylediklerinden çok uzaktırlar Kendileri için bağışlanma ve güzel bir rızık vardır

27 Ey iman edenler! Kendi evinizden başka evlere, geldiğinizi farkettirip (izin alıp) ev halkına selâm vermedikçe girmeyin Bu sizin için daha iyidir; herhalde (bunu) düşünüp anlarsınız

28 Orada hiçbir kimse bulamadınızsa, size izin verilinceye kadar oraya girmeyin Eğer size, "Geri dönün!" denilirse, hemen dönün Çünkü bu, sizin için daha nezih bir davranıştır Allah, yaptığınızı bilir

29 İçinde kendinize ait eşyanın bulunduğu oturulmayan evlere girmenizde herhangi bir sakınca yoktur Allah, sizin açığa vurduklarınızı da, gizlediklerinizi de bilir

30 (Resûlüm!) Mümin erkeklere, gözlerini (harama) dikmemelerini, ırzlarını da korumalarını söyle Çünkü bu, kendileri için daha temiz bir davranıştır Şüphesiz Allah, onların yapmakta olduklarından haberdardır

31 Mümin kadınlara da söyle: Gözlerini (harama bakmaktan) korusunlar; namus ve iffetlerini esirgesinler Görünen kısımları müstesna olmak üzere, zinetlerini teşhir etmesinler Baş örtülerini, yakalarının üzerine (kadar) örtsünler Kocaları, babaları, kocalarının babaları, kendi oğulları, kocalarının oğulları, erkek kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, kendi kadınları (mümin kadınlar), ellerinin altında bulunanlar (köleleri), erkeklerden, ailenin kadınına şehvet duymayan hizmetçi vb tâbi kimseler, yahut henüz kadınların gizli kadınlık hususiyetlerinin farkında olmayan çocuklardan başkasına zinetlerini göstermesinler Gizlemekte oldukları zinetleri anlaşılsın diye ayaklarını yere vurmasınlar (Dikkatleri üzerine çekecek tarzda yürümesinler) Ey müminler! Hep birden Allah'a tevbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz

32 Aranızdaki bekârları, kölelerinizden ve cariyelerinizden elverişli olanları evlendirin Eğer bunlar fakir iseler, Allah kendi lütfu ile onları zenginleştirir Allah, (lütfu) geniş olan ve (her şeyi) bilendir

33 Evlenme imkânını bulamayanlar ise; Allah, lütfu ile kendilerini varlıklı kılıncaya kadar iffetlerini korusunlar Ellerinizin altında bulunanlardan (köleler ve câriyelerden) mükâtebe yapmak isteyenlerle, eğer kendilerinde bir hayır (kabiliyet ve güvenilirlik) görüyorsanız, hemen mükâtebe yapın Allah'ın size vermiş olduğu malından siz de onlara verin Dünya hayatının geçici menfaatlerini elde edeceksiniz diye, namuslu kalmak isteyen câriyelerinizi fuhşa zorlamayın Kim onları zor altında bırakırsa, bilinmelidir ki zorlanmalarından sonra Allah (onlar için) çok bağışlayıcı ve merhametlidir

34 Andolsun ki biz size (gerekeni) açık açık bildiren âyetler, sizden önce yaşayıp gitmiş olanlardan örnekler ve takvâya ulaşmış kimseler için öğütler indirdik

35 Allah, göklerin ve yerin nûrudur O'nun nûrunun temsili, içinde lamba bulunan bir kandillik gibidir O lamba kristal bir fanus içindedir; o fanus da sanki inciye benzer bir yıldız gibidir ki, doğuya da, batıya da nisbet edilemeyen mübarek bir ağaçtan, yani zeytinden (çıkan yağdan) tutuşturulur Onun yağı, neredeyse, kendisine ateş değmese dahi ışık verir (Bu,) nûr üstüne nûrdur Allah dilediği kimseyi nûruna eriştirir Allah insanlara (işte böyle) temsiller getirir Allah her şeyi bilir

36 (Bu kandil) birtakım evlerdedir ki, Allah (o evlerin) yücelmesine ve içlerinde isminin anılmasına izin vermiştir Orada sabah akşam O'nu (öyle kimseler) tesbih eder ki;

37 Onlar, ne ticaret ne de alış-verişin kendilerini Allah'ı anmaktan, namaz kılmaktan ve zekât vermekten alıkoyamadığı insanlardır Onlar, kalplerin ve gözlerin allak bullak olduğu bir günden korkarlar

38 Çünkü (o günde) Allah, onları yaptıklarının en güzeli ile mükâfatlandıracak ve lütfundan onlara fazlasıyla verecektir Allah, dilediğini hesapsız rızıklandırır

39 İnkâr edenlere gelince, onların amelleri, ıssız çöllerdeki serap gibidir ki susayan onu su zanneder; nihayet ona vardığında orada herhangi bir şey bulamamış, üstelik yanıbaşında da (inanmadığı, kendisinden sakınmadığı) Allah'ı bulmuştur; Allah ise, onun hesabını tastamam görmüştür Allah hesabı çok çabuk görür

40 Yahut (o kâfirlerin duygu, düşünce ve davranışları) engin bir denizdeki yoğun karanlıklar gibidir; (öyle bir deniz) ki, onu dalga üstüne dalga kaplıyor; üstünde de bulut Birbiri üstüne karanlıklar İnsan, elini çıkarıp uzatsa, neredeyse onu dahi göremez Bir kimseye Allah nûr vermemişse, artık o kimsenin aydınlıktan nasibi yoktur

41 Göklerde ve yerde bulunanlarla dizi dizi kuşların Allah'ı tesbih ettiklerini görmez misin? Her biri kendi duasını ve tesbihini (öğrenmiş) bilmiştir Allah, onların yapmakta olduklarını hakkıyle bilir

42 Göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır; dönüş de ancak O'nadır

43 Görmez misin ki Allah bir takım bulutları (çıkarıp) sürüyor; sonra onları bir araya getirip üstüste yığıyor İşte görüyorsun ki bunlar arasından yağmur çıkıyor O, gökten, oradaki dağlardan (dağlar büyüklüğünde bulutlardan) dolu indirir Artık onu dilediğine isabet ettirir; dilediğinden de onu uzak tutar; (bu bulutların) şimşeğinin parıltısı neredeyse gözleri alır!

44 Allah, gece ile gündüzü birbirine çeviriyor Şüphesiz bunda basiret sahipleri için mutlak bir ibret vardır

45 Allah, her canlıyı sudan yarattı İşte bunlardan kimi karnı üstünde sürünür, kimi iki ayağı üstünde yürür, kimi dört ayağı üstünde yürür Allah dilediğini yaratır; şüphesiz Allah her şeye kadirdir

46 Andolsun biz (bilmediklerinizi size) açık seçik bildiren âyetler indirdik Allah, dilediğini doğru yola iletir

47 (Bazı insanlar "Allah'a ve Peygamber'e inandık ve itaat ettik" diyorlar; ondan sonra da içlerinden bir gurup yüz çeviriyor Bunlar inanmış değillerdir

48 Onlar, aralarında hüküm vermesi için Allah'a ve Peygamber'e çağırıldıklarında, bakarsın ki içlerinden bir kısmı yüz çevirip dönerler

49 Ama, eğer (Allah ve Resûlünün hükmettiği) hak kendi lehlerine ise, ona boyun eğip gelirler

50 Kalplerinde bir hastalık mı var; yoksa şüphe içinde midirler, yahut Allah ve Resûlünün kendilerine zulüm ve haksızlık edeceğinden mi korkuyorlar? Hayır, asıl zalimler kendileridir!

51 Aralarında hüküm vermesi için Allah'a ve Resûlüne davet edildiklerinde, müminlerin sözü ancak "İşittik ve itaat ettik" demeleridir İşte asıl bunlar kurtuluşa erenlerdir

52 Her kim Allah'a ve Resûlüne itaat eder, Allah'a saygı duyar ve O'ndan sakınırsa, işte asıl bunlar mutluluğa erenlerdir

53 (Münafıklar), sen hakikaten kendilerine emrettiğin takdirde mutlaka (savaşa) çıkacaklarına dair, en ağır yeminleri ile Allah'a yemin ettiler De ki: Yemin etmeyin İtaatiniz malûmdur! Bilin ki Allah, yaptıklarınızdan haberdardır

54 De ki: Allah'a itaat edin; Peygamber'e de itaat edin Eğer yüz çevirirseniz şunu bilin ki, Peygamber'in sorumluluğu kendisine yüklenen (tebliğ görevini yapmak), sizin sorumluluğunuz da size yüklenen (görevleri yerine getirmeniz)dir Eğer ona itaat ederseniz, doğru yolu bulmuş olursunuz Peygamber'e düşen, sadece açık-seçik duyurmaktır

55 Allah, sizlerden iman edip iyi davranışlarda bulunanlara, kendilerinden öncekileri sahip ve hakim kıldığı gibi onları da yeryüzüne sahip ve hakim kılacağını, onlar için beğenip seçtiği dini (İslâm'ı) onların iyiliğine yerleştirip koruyacağını ve (geçirdikleri) korku döneminden sonra, bunun yerine onlara güven sağlayacağını vâdetti Çünkü onlar bana kulluk ederler; hiçbir şeyi bana eş tutmazlar Artık bundan sonra kim inkâr ederse, işte bunlar asıl büyük günahkârlardır

56 Namazı kılın; zekâtı verin; Peygamber'e itaat edin ki merhamet göresiniz

57 İnkâr edenlerin, yeryüzünde (Allah'ı) âciz bırakacaklarını sanmayasın! Onların varacağı yer cehennemdir Ne kötü varış yeri!

58 Ey müminler! Ellerinizin altında bulunan (köle ve cariyeleriniz) ve içinizden henüz ergenlik çağına girmemiş olanlar, sabah namazından önce, öğleyin soyunduğunuz vakit ve yatsı namazından sonra (yanınıza gireceklerinde) sizden üç defa izin istesinler Bunlar, mahrem (kapanmamış) halde bulunabileceğiniz üç vakittir Bu vakitlerin dışında ne sizin için ne de onlar için bir mahzur yoktur Birbirinizin yanına girip çıkabilirsiniz İşte Allah âyetleri size böyle açıklar Allah, (her şeyi) bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir

59 Çocuklarınız ergenlik çağına girdiklerinde, kendilerinden öncekiler (büyükleri) izin istedikleri gibi onlar da izin istesinler İşte Allah, âyetlerini size böyle açıklar Allah alîmdir, hakîmdir

60 Bir nikâh ümidi beslemeyen, çocuktan kesilmiş yaşlı kadınların, zinetleri (yabancı erkeklere) teşhir etmeksizin (bazı) elbiselerini çıkarmalarında kendilerine bir vebal yoktur İffetli davranmaları kendileri için daha hayırlıdır Allah işitendir, bilendir

61 Âmâya güçlük yoktur; topala güçlük yoktur; hastaya da güçlük yoktur (Bunlara yapamayacakları görev yüklenmez; yapamadıklarından dolayı günahkâr olmazlar) Sizin için de, gerek kendi evlerinizden, gerekse babalarınızın evlerinden, annelerinizin evlerinden, erkek kardeşlerinizin evlerinden, kız kardeşlerinizin evlerinden, amcalarınızın evlerinden, halalarınızın evlerinden, dayılarınızın evlerinden, teyzelerinizin evlerinden, veya anahtarlarını uhdenizde bulundurduğunuz yerlerden, yahut dostlarınızın evlerinden yemenizde bir sakınca yoktur Toplu halde veya ayrı ayrı yemenizde de bir sakınca yoktur Evlere girdiğiniz zaman, Allah tarafından mübarek ve pek güzel bir yaşama dileği olarak kendinize (birbirinize) selâm verin İşte Allah, düşünüp anlayasınız diye size âyetleri böyle açıklar

62 Müminler, ancak Allah'a ve Resûlüne gönülden inanmış kimselerdir Onlar, o Peygamber ile ortak bir iş üzerindeyken ondan izin istemedikçe bırakıp gitmezler (Resûlüm!) Şu senden izin isteyenler, hakikaten Allah'a ve Resûlüne iman etmiş kimselerdir Öyle ise, bazı işleri için senden izin istediklerinde, sen de onlardan dilediğine izin ver; onlar için Allah'tan bağış dile; Allah mağfiret edicidir, merhametlidir

63 (Ey müminler!) Peygamber'i, kendi aranızda birbirinizi çağırır gibi çağırmayın İçinizden, birini siper edinerek sıvışıp gidenleri muhakkak ki Allah bilmektedir Bu sebeple, onun emrine aykırı davrananlar, başlarına bir belâ gelmesinden veya kendilerine çok elemli bir azap isabet etmesinden sakınsınlar

64 Bilmiş olun ki, göklerde ve yerde ne varsa Allah'ındır O, sizin ne yolda olduğunuzu iyi bilir İnsanlar O'nun huzuruna döndürüldükleri gün yapmış olduklarını onlara hemen bildirir Allah, her şeyi hakkıyla bilendir

Alıntı Yaparak Cevapla

Kur'an-İ Kerim Meali

Eski 11-04-2012   #33
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kur'an-İ Kerim Meali



el-FURKÂN

Bu sûre Mekke'de nâzil olmuştur, sadece üç âyetinin (68, 69, 70) Medine'de nâzil olduğu hakkında bir rivayet vardır 77 (yetmişyedi) âyettir Sûre, adını ilk âyetinde geçen "el-furkan" kelimesinden alır "Furkan", hakkı bâtıldan ayırdeden demektir ve Kur'an-ı Kerim'in isimlerindendir

Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'ın adıyla

1 Âlemlere uyarıcı olsun diye kulu Muhammed'e Furkan'ı indiren, Allah, yüceler yücesidir

2 Göklerin ve yerin mülkü O'nundurO bir çocuk edinmemiştir,mülkünde ortağı yoktur Her şeyi yaratmış, ona ölçü , biçim ve düzen vermiştir

3 (Kâfirler) O'nu (Allah'ı) bırakıp, hiçbir şey yaratamayan, bilakis kendileri yaratılmış olan, kendilerine bile ne zarar ne de fayda verebilen, öldürmeye, hayat vermeye ve ölüleri yeniden diriltip kabirden çıkarmaya güçleri yetmeyen tanrılar edindiler

4 İnkâr edenler: Bu (Kur'an), olsa olsa onun (Muhammed'in) uydurduğu biryalandır Başka bir zümre de bu hususta kendisine yardım etmiştir, dediler Böylece onlar hiç şüphesiz haksızlığa ve iftiraya başvurmuşlardır

5 Yine onlar dediler ki: (Bu âyetler), onun, başkasına yazdırıp da kendisine sabah-akşam okunmakta olan, öncekilere ait masallardır

6 (Resûlüm!) De ki: Onu göklerde ve yerdeki gizlilikleri bilen Allah indirdi Şüphesiz O, çok bağışlayıcıdır, engin merhamet sahibidir

7 Onlar (bir de) şöyle dediler: Bu ne biçim peygamber; (bizler gibi) yemek yiyor, çarşılarda dolaşıyor! Ona bir melek indirilmeli, kendisiyle birlikte o da uyarıcı olmalıydı!

8 Yahut kendisine bir hazine verilmeli veya içinden yeyip (meşakkatsizce geçimini sağlayacağı) bir bahçesi olmalıydı (Ayrıca) o zalimler (müminlere): Siz, ancak büyüye tutulmuş bir adama uymaktasınız! dediler

9 (Resûlüm!) Senin hakkında bak ne biçim temsiller getirdiler! Artık onlar sapmışlardır ve (hidayete) hiçbir yol da bulamazlar

10 Dilerse sana bunlardan daha iyisini, altlarından ırmaklar akan cennetleri verecek ve sana saraylar ihsan edecek olan Allah'ın şanı yücedir

11 Onlar üstelik kıyameti de yalan saydılar Biz ise, kıyameti inkâr edenler için alevli bir ateş hazırladık

12 Cehennem ateşi uzak bir mesafeden kendilerini görünce, onun öfkelenişini (müthiş kaynamasını) ve uğultusunu işitirler

13 Elleri boyunlarına bağlı olarak onun (cehennemin) dar bir yerine atıldıkları zaman, oracıkta yokoluvermeyi isterler

14 (Onlara şöyle denir Bugün (yalnız) bir defa yok olmayı istemeyin; aksine birçok defalar yok olmayı isteyin!

15 De ki: Bu mu daha iyi, yoksa takvâ sahiplerine vâdedilen ebedilik cenneti mi? Orası, onlar için bir mükâfat ve (huzura kavuşacakları) bir varış yeridir

16 Onlar için orada ebedî kalmak üzere diledikleri her şey vardır İşte bu, Rabbinin üzerine (aldığı ve yerine getirilmesi) istenen bir vaaddir

17 O gün Rabbin onları ve Allah'tan başka taptıkları şeyleri toplar da, der ki: Şu kullarımı siz mi saptırdınız, yoksa kendileri mi yoldan çıktılar?

18 Onlar: Seni tenzih ederiz Seni bırakıp da başka dostlar edinmek bize yaraşmaz; fakat sen onlara ve atalarına o kadar bol nimet verdin ki, sonunda (seni) anmayı unuttular ve helâki hak eden bir kavim oldular, derler

19 (Bunun üzerine ötekilere hitaben şöyle denir İşte (taptıklarınız), söylediklerinizde sizi yalancı çıkardılar Artık ne (azabınızı) geri çevirebilir, ne de bir yardım temin edebilirsiniz İçinizden zulmedenlere büyük bir azap tattıracağız!

20 (Resûlüm!) Senden önce gönderdiğimiz bütün peygamberler de hiç şüphesiz yemek yerler, çarşılarda dolaşırlardı (Ey insanlar!) Sizin bir kısmınızı diğer bir kısmınıza imtihan (vesilesi) kıldık; (bakalım) sabredecek misiniz? Rabbin her şeyi hakkıyla görmektedir

2l Bizimle karşılaşmayı (bir gün huzurumuza geleceklerini) ummayanlar: Bize ya melekler indirilmeliydi ya da Rabbimizi görmeliydik, dediler Andolsun ki onlar kendileri hakkında kibire kapılmışlar ve azgınlıkta pek ileri gitmişlerdir

22 (Fakat) melekleri görecekleri gün, günahkârlara o gün hiçbir sevinç haberi yoktur ve: (Size, sevinmek) yasaktır, yasak! diyeceklerdir

23 Onların yaptıkları her bir (iyi) işi ele alırız, onu saçılmış zerreler haline getiririz (değersiz kılarız)

24 O gün cennetliklerin kalacakları yer çok huzurlu ve dinlenecekleri yer pek güzeldir

25 O gün gökyüzü beyaz bulutlar ile yarılacak ve melekler bölük bölük indirileceklerdir

26 İşte o gün, gerçek mülk (hükümranlık) çok merhametli olan Allah'ındır Kâfirler için de pek çetin bir gündür o

27 O gün, zalim kimse (pişmanlıktan) ellerini ısırıp şöyle der: Keşke o peygamberle birlikte bir yol tutsaydım!

28 Yazık bana! Keşke falancayı (bâtıl yolcusunu) dost edinmeseydim!

29 Çünkü zikir (Kur'an) bana gelmişken o, hakikaten beni ondan saptırdı Şeytan insanı (uçuruma sürükleyip sonra) yüzüstü bırakıp rezil rüsvay eder

30 Peygamber der ki: Ey Rabbim! Kavmim bu Kur'an'ı büsbütün terkettiler

31 (Resûlüm!) İşte biz böylece her peygamber için suçlulardan düşmanlar peydâ ettik Hidayet verici ve yardımcı olarak Rabbin yeter

32 İnkâr edenler: Kur'an ona bir defada topluca indirilmeli değil miydi? dediler Biz onu senin kalbine iyice yerleştirmek için böyle yaptık (parça parça indirdik) ve onu tane tane (ayırarak) okuduk

33 Onların sana getirdikleri hiçbir temsil yoktur ki, (onun karşılığında) sana doğrusunu ve daha açığını getirmeyelim

34 Yüzükoyun cehenneme (sürülüp) toplanacak olanlar; işte onlar, yerleri en kötü, yolları en sapık olanlardır

35 Andolsun biz Musa'ya Kitab'ı verdik, kardeşi Harun'u da ona yardımcı yaptık

36 "Ayetlerimizi yalan sayan kavme gidin" dedik Sonunda, (yola gelmediklerinden) onları yerle bir ediverdik

37 Nuh kavmine gelince, peygamberleri yalancılıkla itham ettiklerinde onları, suda boğduk ve kendilerini insanlar için bir ibret yaptık Zalimler için acıklı bir azap hazırladık

38 Ad'ı, Semûd'u, Ress halkını ve bunlar arasında daha birçok nesilleri de (inkârcılıklarından ötürü helâk ettik)

39 Onların her birine (uymaları için) misaller getirdik; (ama öğüt almadıkları için) hepsini kırdık geçirdik

40 (Resûlüm!) Andolsun (bu Mekkeli putperestler), belâ ve felâket yağmuruna tutulmuş olan o beldeye uğramışlardır Peki onu görmmüyorlar mıydı? Hayır, onlar öldükten sonra dirilmeyi ummamaktadırlar

41 Seni gördükleri zaman: "Bu mu Allah'ın peygamber olarak gönderdiği!" diyerek hep seni alaya alıyorlar

42 "Şayet tanrılarımıza inanmakta sebat göstermeseydik, gerçekten bizi neredeyse tanrılarımızdan saptıracaktı" diyorlar Azabı gördükleri zaman, asıl kimin yolunun sapık olduğunu bilecekler!

43 Kötü duygularını kendisine tanrı edinen kimseyi gördün mü? Sen (Resûlüm!) ona koruyucu olabilir misin?

44 Yoksa sen, onların çoğunun gerçekten (söz) dinleyeceğini yahut düşüneceğini mi sanıyorsun? Hayır, onlar hayvanlar gibidir, hatta onlar yolca daha da sapıktırlar

45 Rabbinin gölgeyi nasıl uzattığını görmedin mi? Eğer dileseydi, onu elbet hareketsiz kılardı Sonra biz güneşi, ona delil kıldık

46 Sonra onu (uzayan gölgeyi) yavaş yavaş kendimize çektik (kısalttık)

47 Sizin için geceyi örtü, uykuyu istirahat kılan, gündüzü de dağılıp çalışma (zamanı) yapan, O'dur

48 Rüzgârları rahmetinin önünde müjdeci olarak gönderen O'dur Biz, ölü toprağa can vermek, yarattığımız nice hayvanlara ve nice insanlara su vermek için gökten tertemiz su indirdik

49 Rüzgârları rahmetinin önünde müjdeci olarak gönderen O'dur Biz, ölü toprağa can vermek, yarattığımız nice hayvanlara ve nice insanlara su vermek için gökten tertemiz su indirdik

50 Andolsun bunu, insanların öğüt almaları için, aralarında çeşitli şekillerde anlatmışızdır; ama insanların çoğu ille nankörlük edip diretmiştir

51 (Resûlüm!) Şayet dileseydik, elbet her ülkeye bir uyarıcı (peygamber) gönderirdik

52 (Fakat evrensel uyarıcılık görevini sana verdik) O halde, kâfirlere boyun eğme ve bununla (Kur'an ile) onlara karşı olanca gücünle büyük bir savaş ver!

53 Birinin suyu tatlı ve susuzluğu giderici, diğerininki tuzlu ve acı iki denizi salıveren ve aralarına bir engel, aşılmaz bir sınır koyan O'dur

54 Sudan (meniden) bir insan yaratıp onu nesep ve sıhriyet (kan ve evlilik bağından doğan) yakınlığa dönüştüren O'dur Rabbinin her şeye gücü yeter

55 (Böyle iken inkârcılar) Allah'ı bırakıp kendilerine ne fayda ne de zarar verebilen şeylere kulluk ediyorlar İnkârcı da Rabbine karşı uğraşıp durmaktadır

56 (Resûlüm!) Biz seni ancak müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik

57 De ki: Buna karşılık, sizden, Rabbine doğru bir yol tutmayı dileyen kimseler (olmanız) dışında herhangi bir ücret istemiyorum

58 Ölümsüz ve daima diri olan Allah'a güvenip dayan O'nu hamd ile tesbih et Kullarının günahlarını O'nun bilmesi yeter

59 Gökleri, yeri ve ikisinin arasındakileri altı günde yaratan, sonra Arş'a istivâ eden (ona hükmeden) Rahmân'dır Bunu bir bilene sor

60 Onlara: Rahmân'a secde edin! denildiği zaman: "Rahmân da neymiş! Bize emrettiğin şeye secde eder miyiz hiç!" derler ve bu emir onların nefretini arttırır

61 Gökte burçları var eden, onların içinde bir çerağ (güneş) ve nurlu bir ay barındıran Allah, yüceler yücesidir

62 İbret almak veya şükretmek dileyen kimseler için gece ile gündüzü birbiri ardınca getiren de O'dur

63 Rahmân'ın(has) kulları onlardır ki, yeryüzünde tevazu ile yürürler ve kendini bilmez kimseler onlara laf attığında (incitmeksizin) "Selam!" derler (geçerler);

64 Gecelerini Rablerine secde ederek ve kıyam durarak geçirirler

65 Ve şöyle derler: Rabbimiz! Cehennem azabını üzerimizden sav Doğrusu onun azabı gelip geçici değil, devamlıdır

66 Orası cidden ne kötü bir yerleşme ve ikamet yeridir!

67 (O kullar), harcadıklarında ne israf ne de cimrilik ederler; ikisi arasında orta bir yol tutarlar

68 Yine onlar ki, Allah ile beraber (tuttukları) başka bir tanrıya yalvarmazlar, Allah'ın haram kıldığı cana haksız yere kıymazlar ve zina etmezler Bunları yapan, günahı (nın cezasını) bulur;

69 Kıyamet günü azabı kat kat arttırılır ve onda (azapta) alçaltılmış olarak devamlı kalır

70 Ancak tevbe ve iman edip iyi davranışta bulunanlar başkadır; Allahı onların kötülüklerini iyiliklere çevirir Allah çok bağışlayıcıdır, engin merhamet sahibidir

71 Kim tevbe edip iyi davranış gösterirse, şüphesiz o, tevbesi kabul edilmiş olarak Allah'a döner

72 (O kullar), yalan yere şahitlik etmezler, boş sözlerle karşılaştıklarında vakar ile (oradan) geçip giderler

73 Kendilerine Rablerinin âyetleri hatırlatıldığında ise, onlara karşı sağır ve kör davranmazlar;

74 (Ve o kullar): Rabbimiz! Bize gözümüzü aydınlatacak eşler ve zürriyetler bağışla ve bizi takvâ sahiplerine önder kıl! derler

75 İşte onlara, sabretmelerine karşılık cennetin en yüksek makamı verilecek, orada hürmet ve selamla karşılanacaklardır

76 Orada ebedî kalacaklardır Orası ne güzel bir yerleşme ve ikamet yeridir

77 (Resûlüm!) De ki: (Kulluk ve) yalvarmanız olmasa, Rabbim size ne diye değer versin? (Ey inkârcılar! Size Resûl'ün bildirdiklerini) kesinkes yalan saydınız; onun için azap yakanızı bırakmayacaktır!

Alıntı Yaparak Cevapla

Kur'an-İ Kerim Meali

Eski 11-04-2012   #34
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kur'an-İ Kerim Meali



eş-ŞUARÂ

Mekke'de nâzil olan bu sûre, 227 (ikiyüzyirmiyedi) âyettir 224, 225, 226, 227 âyetleri (dört âyet), Medine'de nâzil olmuştur "Şuarâ", şairler demektir; 224 âyetinde şairlerden sözedildiği için, sûre bu ismi almıştır Muhaliflerin Kur'an'a karşı ileri sürdükleri iddialarından biri de, onun bir şair tarafından meydana getirilmiş olduğu idi İşte Kur'an, Hz Peygamber'in irşadı ile daha önceki peygamberlerin irşadlarının özde birleştiğini ve Kur'an'ın bir şair eseri olmadığını isbat ederek, bu iddiayı çürütmekte ve reddetmektedir

Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'ın adıyla

1 Sîn Mîm

2 Bunlar, apaçık Kitab'ın âyetleridir

3 (Resûlüm!) Onlar iman etmiyorlar diye neredeyse kendine kıyacaksın!

4 Biz dilesek, onların üzerine gökten bir mucize indiririz de, ona boyunları eğilip kalır

5 Kendilerine, o çok esirgeyici Allah'tan hiçbir yeni öğüt gelmez ki, ondan yüz çevirmesinler

6 Üstelik (ona) "yalandır" derler; fakat alay edip durdukları şeylerin haberleri yakında onlara gelecektir

7 Yeryüzüne bir bakmazlar mı! Orada her güzel çiftten nice bitkiler yetiştirdik

8 Şüphesiz bunlarda (Allah'ın kudretine) bir nişâne vardır; ama çoğu iman etmezler

9 Şüphe yok ki Rabbin, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir

10 Hani Rabbin Musa'ya: O zalimler güruhuna, Firavun'un kavmine git Hâla (başlarına gelecekten) sakınmayacaklar mı onlar? diye seslenmişti

11 Hani Rabbin Musa'ya: O zalimler güruhuna, Firavun'un kavmine git Hâla (başlarına gelecekten) sakınmayacaklar mı onlar? diye seslenmişti

12 Musa şöyle dedi: Rabbim! Doğrusu, beni yalancılıkla suçlamalarından korkuyorum

13 (Bu durumda) içim daralır, dilim dönmez; onun için Harun'a da elçilik ver

14 Onların bana isnad ettikleri bir suç da var Bundan ötürü beni öldürmelerinden korkuyorum

15 Allah buyurdu: Hayır (seni asla öldüremezler)! İkiniz mucizelerimizle gidin Şüphesiz ki, biz sizinle beraberiz, (her şeyi) işitmekteyiz

16 Haydi Firavun'a gidip deyin ki: Gerçekten biz, âlemlerin Rabbi'nin elçisiyiz;

17 İsrailoğullarını bizimle beraber gönder

18 (Kendisine Allah'ın emri tebliğ edilince Firavun) dedi ki: Biz seni çocukken himayemize alıp büyütmedik mi? Hayatının birçok yıllarını aramızda geçirmedin mi?

19 Sonunda o yaptığın (kötü) işi de yaptın Sen nankörün birisin!

20 Musa: Ben, dedi, o işi o anda sonunun ne olacağını bilmeyerek yaptım

21 Sizden korkunca da hemen aranızdan kaçtım Sonra Rabbim bana hikmet bahşetti ve beni peygamberlerden kıldı

22 O nimet diye başıma kaktığın ise, (aslında) İsrailoğullarını kendine kul köle etmendir

23 Firavun şöyle dedi: Âlemlerin Rabbi dediğin de nedir?

24 Musa cevap verdi: Eğer işin gerçeğini düşünüp anlayan kişiler olsanız, (itiraf edersiniz ki) O, göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunan her şeyin Rabbidir

25 (Firavun) etrafında bulunanlara: İşitiyor musunuz? dedi

26 Musa dedi ki: O, sizin de Rabbiniz, daha önceki atalarınızın da Rabbidir

27 Firavun: Size gönderilen bu elçiniz mutlaka delidir, dedi

28 Musa devamla şunu söyledi: Şayet aklınızı kullansanız (anlarsınız ki), O, doğunun, batının ve ikisinin arasında bulunanların Rabbidir

29 Firavun: Benden başkasını tanrı edinirsen, andolsun ki seni zindanlıklardan ederim! dedi

30 Musa: Sana apaçık bir şey getirmiş olsam da mı? dedi

31 Firavun: Doğru söyleyenlerden isen, haydi getir onu! diye karşılık verdi

32 Bunun üzerine Musa asâsını atıverdi; bir de ne görsünler, asâ apaçık koca bir yılan (oluvermiş)!

33 Elini de (koynundan) çıkardı; o da seyredenlere bembeyaz görünen (nur saçan bir şey oluvermiş)!

34 Firavun, çevresindeki ileri gelenlere: Bu, dedi, doğrusu çok bilgili bir sihirbaz!

35 Sizi sihiriyle yurdunuzdan çıkarmak istiyor Şimdi ne buyurursunuz?

36 Dediler ki: Onu ve kardeşini eğle ve şehirlere toplayıcı görevliler gönder;

37 Ne kadar bilgisi derin sihirbaz varsa sana getirsinler

38 Böylece sihirbazlar belli bir günün tayin edilen vaktinde biraraya getirildi

39 Halka: Siz de toplanıyor musunuz (haydi hemen toplanın), denildi

40 (Firavun'un adamları Eğer üstün gelirlerse, herhalde sihirbazlara uyarız, dediler

41 Sihirbazlar geldiklerinde Firavun'a: Şayet biz üstün gelirsek, muhakkak bize bir ücret vardır değil mi? dediler

42 Firavun cevap verdi: Evet, o takdirde hiç şüphe etmeyin, gözde kimselerden de olacaksınız

43 Musa onlara: Ne atacaksanız atın! dedi

44 Bunun üzerine iplerini ve değneklerini attılar ve: Firavun'un kudreti hakkı için elbette bizler galip geleceğiz, dediler

45 Sonra Musa asâsını attı; bir de ne görsünler, onların uydurduklarını yutuveriyor!

46 (Bunu görünce) sihirbazlar derhal secdeye kapandılar

47 "Alemlerin Rabbine, iman ettik" dediler

48 "Musa ve Harun'un Rabbine iman ettik"

49 Firavun, (kızgınlık içinde) dedi ki: Ben size izin vermeden ona iman ettiniz ha! Demek ki size sihiri öğreten büyüğünüzmüş o! Ama şimdi (size yapacağımı görecek ve) bileceksiniz: Andolsun, ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama kestireceğim, hepinizi astıracağım!

50 "Zararı yok, dediler, (nasıl olsa) biz şüphesiz Rabbimize döneceğiz"

51 "Biz, ilk iman edenler olduğumuz için Rabbimizin hatalarımızı bağışlayacağını umarız"

52 Musa'ya: Kullarımı geceleyin yola çıkar; çünkü takip edileceksiniz, diye vahyettik

53 Firavun da şehirlere (asker) toplayıcılar gönderdi:

54 "Esasen bunlar, sayıları az, bölük pörçük bir cemaattır"

55 "(Böyle iken) kesinkes bizi öfkelendirmişlerdir"

56 "Biz ise, elbette uyanık (ve yekvücut) bir cemaatız" (diyor ve dedirtiyordu)

57 Ama (sonunda) biz onları (Firavun ve kavmini), bahçelerden, pınarlardan, çıkardık

58 Hazinelerden ve değerli bir yerlerden

59 Böylece, bunlara İsrailoğullarını mirasçı yaptık

60 Derken (Firavun ve adamları) gün doğumunda onların ardına düştüler

61 İki topluluk birbirini görünce, Musa'nın adamları: İşte yakalandık! dediler

62 Musa: Asla! dedi, Rabbim şüphesiz benimledir, bana yol gösterecektir

63 Bunun üzerine Musa'ya: Asân ile denize vur! diye vahyettik (Vurunca deniz) derhal yarıldı (on iki yol açıldı), her bölük koca bir dağ gibi oldu

64 Ötekilerini de oraya yaklaştırdık

65 Musa ve beraberinde bulunanların hepsini kurtardık

66 Sonra ötekilerini suda boğduk

67 Şüphesiz bunda bir ibret vardır; ama çokları iman etmiş değillerdir

68 Şüphesiz Rabbin, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir

69 (Resûlüm!) Onlara İbrahim'in haberini de naklet

70 Hani o, babasına ve kavmine: Neye tapıyorsunuz? demişti

71 "Putlara tapıyoruz ve onlara tapmaya devam edeceğiz" diye cevap verdiler

72 İbrahim: Peki, dedi, yalvardığınızda onlar sizi işitiyorlar mı?

73 Yahut size fayda ya da zarar verebiliyorlar mı?

74 Şöyle cevap verdiler: Hayır, ama biz babalarımızı böyle yapar bulduk

75 İbrahim dedi ki: İyi ama, neye taptığınızı (biraz olsun) düşündünüz mü?

76 ''İster siz , ister eski atalarınız''

77 İyi bilin ki onlar benim düşmanımdır; ancak âlemlerin Rabbi (benim dostumdur);

78 Beni yaratan ve bana doğru yolu gösteren O'dur

79 Beni yediren, içiren O'dur

80 Hastalandığım zaman bana şifa veren O'dur

81 Benim canımı alacak, sonra beni diriltecek O'dur

82 Ve hesap günü hatalarımı bağışlayacağını umduğum O'dur

83 Rabbim! Bana hikmet ver ve beni iyiler arasına kat

84 Bana, sonra gelecekler içinde, iyilikle anılmak nasip eyle!

85 Beni, Naîm cennetinin vârislerinden kıl

86 Babamı da bağışla (ona tevbe ve iman nasip et) Çünkü o sapıklardandır

87 (İnsanların) dirilecekleri gün, beni mahcup etme

88 O gün, ne mal fayda verir ne de evlât

89 Ancak Allah'a kalb-i selîm (temiz bir kalp) ile gelenler (o günde fayda bulur)

90 (O gün) cennet, takvâ sahiplerine yaklaştırılır

91 Cehennem de azgınlara apaçık gösterilir

92 Onlara: Allah'tan gayrı taptıklarınız hani nerede? denilir

93 Size yardım edebiliyorlar mı veya kendilerine (olsun) yardımları dokunuyor mu?

94 Onlar ve azgınlar oraya tepetaklak (cehenneme) atılırlar

95 İblis bütün orduları da

96 Orada birbirleriyle çekişerek şöyle derler:

97 Vallahi, biz gerçekten apaçık bir sapıklık içindeymişiz

98 Çünkü biz sizi âlemlerin Rabbi ile eşit tutuyorduk

99 Bizi ancak o günahkârlar saptırdı

100 ''Şimdi artık bizim ne şefaatçilerimiz var''

101 ''Ne de yakın bir dostumuz''

102 Ah keşke bizim için (dünyaya) bir dönüş daha olsa da, müminlerden olsak!

103 Bunda elbet (alınacak) büyük bir ders vardır; ama çokları iman etmezler

104 Şüphesiz Rabbin, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir

105 Nuh kavmi de peygamberleri yalancılıkla suçladılar

106 Kardeşleri Nuh onlara şöyle demişti: (Allah'a karşı gelmekten) sakınmaz mısınız?

107 Bilin ki ben, size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim

108 Artık Allah'a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin

109 Buna karşı sizden hiçbir ücret istemiyorum Benim ecrimi verecek olan, ancak âlemlerin Rabbidir

110 Onun için, Allah'tan korkun ve bana itaat edin

111 Onlar şöyle cevap verdiler: Sana düşük seviyeli kimseler tâbi olup dururken, biz sana iman eder miyiz hiç!

112 Nuh dedi ki: Onların yaptıkları hakkında bilgim yoktur

113 Onların hesabı ancak Rabbime aittir Bir düşünseniz!

114 Ben iman eden kimseleri kovacak değilim

115 Ben ancak apaçık bir uyarıcıyım

116 Dediler ki: Ey Nuh! (Bu davadan) vazgeçmezsen, iyi bil ki, taşlanmışlardan olacaksın!

117 Nuh: Rabbim! dedi, kavmim beni yalancılıkla suçladı

118 Artık benimle onların arasında sen hükmünü ver Beni ve beraberimdeki müminleri kurtar

119 Bunun üzerine biz onu ve beraberindekileri, o dolu geminin içinde (taşıyarak) kurtardık

120 Sonra da geri kalanları suda boğduk

121 Doğrusu bunda büyük bir ders vardır; ama çokları iman etmezler

122 Şüphesiz Rabbin, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir

123 Âd (kavmi) de peygamberleri yalancılıkla suçladı

124 Kardeşleri Hûd onlara şöyle demişti: (Allah'a karşı gelmekten) sakınmaz mısınız?

125 Bilin ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim

126 Artık Allah'a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin

127 Buna karşı sizden hiçbir ücret istemiyorum Benim ecrimi verecek olan, ancak âlemlerin Rabbidir

128 Siz her yüksek yere bir alâmet dikerek eğleniyor musunuz?

129 Temelli kalacağınızı umarak sağlam yapılar mı ediniyorsunuz?

130 Yakaladığınız zaman, zorbalar gibi mi yakalıyorsunuz?

131 Artık Allah'tan korkun ve bana itaat edin

132 Bildiğiniz şeyleri size bol bol veren, Allah'dan korkun

133 ''O size verdi : davarlar, oğullar"

134 "Bahçeler çeşmeler" (Allah'a karşı gelmek) den sakının

135 Doğrusu sizin hakkınızda muazzam bir günün azabından endişe ediyorum

136 (Onlar) şöyle dediler: Sen öğüt versen de, vermesen de bizce birdir

137 Bu, öncekilerin geleneğinden başka bir şey değildir

138 Biz azaba uğratılacak da değiliz

139 Böylece onu yalancılıkla suçladılar; biz de kendilerini helâk ettik Doğrusu bunda büyük bir ibret vardır; ama çokları iman etmezler

140 Şüphesiz Rabbin, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir

141 Semûd (kavmi) de peygamberleri yalancılıkla suçladı

142 Kardeşleri Sâlih onlara şöyle demişti: (Allah'a karşı gelmekten) sakınmaz mısınız?

143 Bilin ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim

144 Artık Allah'a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin

145 Buna karşı sizden hiçbir ücret istemiyorum Benim ecrimi verecek olan, ancak âlemlerin Rabbidir

146 Siz burada, güven içinde bırakılacak mısınız (sanırsınız)?

147 "Böyle bahçelerde, çeşme başlarında ?"

148 "Ekinlerin, salkımları sarkmış hurmalıkların arasında?"

149 (Böyle sanıp) dağlardan ustaca evler yontuyorsunuz (oyup yapıyorsunuz)

150 Artık Allah'tan korkun ve bana itaat edin

151 "O aşırıların emrine uymayın"

152 "Yeryüzünde bozgunculuk yapıp dirlik düzenlik vermeyenler(in sözüyle hareket etmeyin)

153 Dediler ki: Sen, olsa olsa iyice büyülenmiş birisin!

154 Sen de ancak bizim gibi bir insansın Eğer doğru söyleyenlerden isen, haydi bize bir mucize getir

155 Salih: İşte (mucize) bu dişi devedir; onun bir su içme hakkı vardır, belli bir günün içme hakkı da sizindir, dedi

156 Ona bir kötülükle ilişmeyin, yoksa sizi muazzam bir günün azabı yakalayıverir

157 Buna rağmen onlar deveyi kestiler; ama pişman da oldular

158 Bunun üzerine onları azap yakaladı Doğrusu bunda, büyük bir ders vardır; ama çokları iman etmezler

159 Şüphesiz Rabbin, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir

160 Lût kavmi de peygamberleri yalancılıkla suçladı

161 Kardeşleri Lût onlara şöyle demişti: (Allah'a karşı gelmekten) sakınmaz mısınız?

162 Bilin ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim

163 Artık Allah'a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin

164 Buna karşı sizden hiçbir ücret istemiyorum Benim ecrimi verecek olan, ancak âlemlerin Rabbidir

165 Rabbinizin sizler için yarattığı eşlerinizi bırakıp da, insanlar içinden erkeklere mi yaklaşıyorsunuz? Doğrusu siz sınırı aşmış (sapık) bir kavimsiniz!

166 Rabbinizin sizler için yarattığı eşlerinizi bırakıp da, insanlar içinden erkeklere mi yaklaşıyorsunuz? Doğrusu siz sınırı aşmış (sapık) bir kavimsiniz!

167 Onlar şöyle dediler: Ey Lût! (Bu davadan) vazgeçmezsen, iyi bil ki, sürgün edilmişlerden olacaksın!

168 Lût: Doğrusu, dedi, ben sizin bu işinizden tiksinmekteyim!

169 Rabbim! Beni ve ailemi, onların yapageldiklerinden (vebalinden) kurtar

170 Bunun üzerine onu ve bütün ailesini kurtardık

171 Ancak bir kocakarı müstesna O, geride kalanlardan (oldu)

172 Sonra diğerlerini helâk ettik

173 Üzerlerine öyle bir yağmur yağdırdık ki Uyarılanların (fakat yola gelmeyenlerin) yağmuru ne de kötü!

174 Elbet bunda büyük bir ibret vardır; fakat çokları iman etmezler

175 Şüphesiz Rabbin, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir

176 Eyke halkı da peygamberleri yalancılıkla suçladı

177 Şuayb onlara şöyle demişti: (Allah'a karşı gelmekten) sakınmaz mısınız?

178 Bilin ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim

179 Artık Allah'a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin

180 Buna karşı sizden hiçbir ücret istemiyorum Benim ücretimi verecek olan, ancak âlemlerin Rabbidir

181 Ölçüyü tastamam yapın, (insanların hakkını) eksik verenlerden olmayın

182 Doğru terazi ile tartın

183 İnsanların hakkı olan şeyleri kısmayın Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın

184 Sizi ve önceki nesilleri yaratan (Allah) dan korkun

185 Onlar şöyle dediler: Sen, olsa olsa iyice büyülenmiş birisin!

186 Sen de, ancak bizim gibi bir beşersin Bilki, biz seni ancak yalancılardan biri sayıyoruz

187 Şayet doğru sözlülerden isen, üstümüze gökten azap yağdır

188 Şuayb: Rabbim yaptıklarınızı en iyi bilendir, dedi

189 Velhasıl onu yalancı saydilar da, kendilerini o gölge gününün azabı yakalayıverdi Gerçekten o, muazzam bir günün azabı idi!

190 Doğrusu bunda büyük bir ders vardır; ama çokları iman etmezler

191 Şüphesiz Rabbin, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir

192 Muhakkak ki o (Kur'an) âlemlerin Rabbinin indirmesidir

193 (Resûlüm!) Onu Rûhu'l-emîn (Cebrail) indirdi

194Senin kalbine; uyarıcılardan olman için,

195 Apaçık Arapça bir dille

196 O, şüphesiz daha öncekilerin kitaplarında da vardır

197 Benî İsrail bilginlerinin onu bilmesi, onlar için bir delil değil midir?

198 Biz onu Arapça bilmeyenlerden birine indirseydik de,

199 Bunu onlara o okusaydı, yine ona iman etmezlerdi

200 Onu günahkârların kalplerine böyle soktuk

201 Onun için, acıklı azabı görünceye kadar ona iman etmezler

202 İşte bu (azap) onlara, kendileri farkında olmadan, ansızın geliverecektir

203 O zaman: Bize (iman etmemiz için) mühlet verilir mi acaba? diyeceklerdir

204 (Durmadan mucize talebiyle) onlar bizim azabımızı mı çarçabuk istiyorlardı?

205 Ne dersin! Eğer biz onları yıllarca yaşatsak

206Sonra tehdit edilmekte oldukları (azap) başlarına gelse!

207 Faydalandırıldıkları nimetler onlara hiç yarar sağlamayacaktır

208 Bununla birlikte hangi memleketi, helak ettikse muhakkak onu uyarıcı (peygamberleri) olmuştur

209 (Onlar)ihtar edilmiştir ve biz zülmetmiş değilizdir

210 O'nu (Kur'an'ı) şeytanlar indirmedi

211 Bu onlara düşmez; zaten güçleri de yetmez

212 Şüphesiz onlar, vahyi işitmekten uzak tutulmuşlardır

213 O halde sakın Allah ile beraber başka tanrıya kulluk edip yalvarma, sonra azap edilenlerden olursun!

214 (Önce) en yakın akrabanı uyar

215 Sana uyan müminlere (merhamet) kanadını indir

216 Şayet sana karşı gelirlerse de ki: Ben sizin yaptıklarınızdan muhakkak ki uzağım

217 Sen O mutlak galip ve engin merhamet sahibine güvenip dayan

218 O ki, (gece namaza) kalktığın zaman seni görüyor

219 Secde edenler arasında dolaşmanı da (görüyor)

220 Çünkü her şeyi işiten, her şeyi bilen O'dur

221 Şeytanların ise kime ineceğini size haber vereyim mi?

222 Onlar, günaha, iftiraya düşkün olan herkesin üstüne inerler

223 Bunlar, (şeytanlara) kulak verirler ve onların çoğu yalancıdırlar

224 Şairler(e gelince), onlara da sapıklar uyarlar

225 Baksana onlar her vâdide şaşkın şaşkın dolaşırlar

226 Ve onlar yapamayacakları şeyleri söylerler

227 Ancak iman edip iyi işler yapanlar, Allah'ı çok çok ananlar ve haksızlığa uğratıldıklarında kendilerini savunanlar başkadır Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akıbete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir

Alıntı Yaparak Cevapla

Kur'an-İ Kerim Meali

Eski 11-04-2012   #35
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kur'an-İ Kerim Meali



en-NEML

Bu sûre, Mekke'de nâzil olmuştur 93 (doksanüç) âyettir "Neml" karınca demektir 18 âyetinde, Süleyman aleyhisselâmın ordusuna yol veren karıncalardan söz edildiği için sûre bu ismi almıştır

Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'ın adıyla

1 Sîn Bunlar Kur'an'ın, (gerçekleri) açıklayan Kitab'ın âyetleridir

2İman eden müminler için bir hidayet rehberi ve bir müjdedir

3 Onlar ki, namazı kılarlar, zekâtı verirler ve ahirete de kesin olarak inanırlar

4 Şüphesiz biz, ahirete inanmayanların işlerini kendilerine süslü gösterdik; o yüzden bocalar dururlar

5 İşte bunlar, azabı en ağır olanlardır; ahirette en çok ziyana uğrayacaklar da onlardır

6 (Resûlüm!) Şüphesiz ki bu Kur'an, hikmet sahibi ve her şeyi bilen Allah tarafından sana verilmektedir

7 Hani Musa, ailesine şöyle demişti: Gerçekten ben bir ateş gördüm (Gidip) size oradan bir haber getireceğim, yahut bir ateş parçası getireceğim, umarım ki ısınırsınız!

8 Oraya geldiğinde şöyle seslenildi: Ateşin bulunduğu yerdeki ve çevresindekiler mübarek kılınmıştır! Âlemlerin Rabbi olan Allah, eksikliklerden münezzehtir!

9 Ey Musa! İyi bil ki, ben, mutlak galip ve hikmet sahibi olan Allah'ım!

10 Asânı at! Musa (asâyı atıp) onu yılan gibi deprenir görünce dönüp arkasına bakmadan kaçtı (Kendisine dedik ki): Ey Musa! Korkma; çünkü benim huzurumda peygamberler korkmaz

11 Ancak, kim haksızlık eder, sonra, işlediği kötülük yerine iyilik yaparsa, bilsin ki ben (ona karşı da) çok bağışlayıcıyım, çok merhamet sahibiyim

12 Elini koynuna sok da kusursuz bembeyaz çıksın Dokuz mucize ile Firavun ve kavmine (git) Çünkü onlar artık yoldan çıkmış bir kavim olmuşlardır

13 Mucizelerimiz onların gözleri önüne serilince: "Bu, apaçık bir büyüdür" dediler

14 Kendileri de bunlara yakînen inandıkları halde, zulüm ve kibirlerinden ötürü onları inkâr ettiler Bozguncuların sonunun nice olduğuna bir bak!

15 Andolsun ki biz, Davud'a ve Süleyman'a ilim verdik Onlar: Bizi, mümin kullarının birçoğundan üstün kılan Allah'a hamd olsun, dediler

16 Süleyman Davud'a vâris oldu ve dedi ki: Ey insanlar! Bize kuş dili öğretildi ve bize her şeyden (nasip) verildi Doğrusu bu apaçık bir lütuftur

17 Süleyman'ın, cinlerden, insanlardan ve kuşlardan müteşekkil orduları toplandı; hepsi birarada (onun tarafından) düzenli olarak sevkediliyordu

18 Nihayet Karınca vâdisine geldikleri zaman, bir karınca: Ey karıncalar! Yuvalarınıza girin; Süleyman ve ordusu farkına varmadan sizi ezmesin! dedi

19 (Süleyman) onun sözünden dolayı gülümsedi ve dedi ki: Ey Rabbim! Beni, gerek bana gerekse ana-babama verdiğin nimete şükretmeye ve hoşnut olacağın iyi işler yapmaya muvaffak kıl Rahmetinle, beni iyi kulların arasına kat

20 (Süleyman) kuşları gözden geçirdi ve şöyle dedi: Hüdhüd'ü niçin göremiyorum? Yoksa kayıplara mı karıştı?

21 Ya bana (mazeretini gösteren) apaçık bir delil getirecek ya da onun canını iyice yakacağım yahut onu boğazlayacağım!

22 Çok geçmeden (Hüdhüd) gelip: Ben, dedi, senin bilmediğin bir şeyi öğrendim Sebe'den sana çok doğru (ve önemli) bir haber getirdim

23 Gerçekten, onlara (Sebe'lilere) hükümdarlık eden, kendisine her şey verilmiş ve büyük bir tahtı olan bir kadınla karşılaştım

24 Onun ve kavminin, Allah'ı bırakıp güneşe secde ettiklerini gördüm Şeytan, kendilerine yaptıklarını süslü göstermiş de onları doğru yoldan alıkoymuş Bunun için doğru yolu bulamıyorlar

25 (Şeytan böyle yapmış ki) göklerde ve yerde gizleneni açığa çıkaran, gizlediğinizi ve açıkladığınızı bilen Allah'a secde etmesinler

26 (Halbuki) büyük Arş'ın sahibi olan Allah'tan başka tanrı yoktur

27 (Süleyman Hüdhüd'e) dedi ki: Doğru mu söyledin, yoksa yalancılardan mısın, bakacağız

28 Şu mektubumu götür, onu kendilerine ver, sonra onlardan biraz çekil de, ne sonuca varacaklarına bak

29 (Süleyman'ın mektubunu alan Sebe'melikesi,) "Beyler, ulular! Bana çok önemli bir mektup bırakıldı" dedi

30 "Mektup Süleyman'dandır, rahmân ve rahîm olan Allah'ın adıyla (başlamakta) dır"

31 "Bana baş kaldırmayın, teslimiyet gösterip bana gelin, diye (yazmaktadır)"

32 (Sonra Melike) dedi ki: Beyler, ulular! Bu işimde bana bir fikir verin (Bilirsiniz) siz yanımda olmadan (size danışmadan) hiçbir işi kestirip atmam

33 Onlar, şu cevabı verdiler: Biz güçlü kuvvetli kimseleriz, zorlu savaş erbabıyız; buyruk ise senindir; artık ne buyuracağını sen düşün

34 Melike: Hükümdarlar bir memlekete girdiler mi, orayı perişan ederler ve halkının ulularını alçaltırlar (Herhalde) onlar da böyle yapacaklardır, dedi

35 Ben (şimdi) onlara bir hediye göndereyim de, bakayım elçiler ne (gibi bir sonuç) ile dönecekler

36 (Elçiler, hediyelerle) Süleyman'a gelince şöyle dedi: Siz bana mal ile yardım mı ediyorsunuz? Allah'ın bana verdiği, size verdiğinden daha iyidir Hediyenizle (ben değil) siz sevinirsiniz

37 (Ey elçi!) Onlara dön; iyi bilsinler ki, kendilerine asla karşı koyamıyacakları ordularla gelir, onları muhakkak surette hor ve hakir halde oradan çıkarırız!

38 (Sonra Süleyman müşavirlerine) dedi ki: Ey ulular! Onlar teslimiyet gösterip bana gelmeden önce, hanginiz o melikenin tahtını bana getirebilir?

39 Cinlerden bir ifrit: Sen makamından kalkmadan ben onu sana getiririm Gerçekten bu işe gücüm yeter ve bana güvenebilirsiniz, dedi

40 Kitaptan (Allah tarafından verilmiş) bir ilmi olan kimse ise: Gözünü açıp kapamadan ben onu sana getiririm, dedi (Süleyman) onu (melikenin tahtını) yanıbaşına yerleşmiş olarak görünce: Bu, dedi, şükür mü edeceğim, yoksa nankörlük mü edeceğim diye beni sınamak üzere Rabbimin (gösterdiği) lütfundandır Şükreden ancak kendisi için şükretmiş olur, nankörlük edene gelince, o bilsin ki, Rabbimin hiçbir şeye ihtiyacı yoktur, çok kerem sahibidir

41 (Süleyman devamla) dedi ki: Onun tahtını bilemeyeceği bir hale getirin; bakalım tanıyacak mı, yoksa tanıyamayanlar arasında mı olacak

42 Melike gelince: Senin tahtın da böyle mi? dendi O şöyle cevap verdi: Tıpkı o! (Süleyman şöyle dedi): Bize daha önce (Allah'tan) bilgi verilmiş ve biz müslüman olmuştuk

43 Onu, Allah'tan başka taptığı şeyler (o zamana kadar tevhid dinine girmekten) alıkoymuştu Çünkü kendisi inkârcı bir kavimdendi

44 Ona: Köşke gir! dendi Melike onu görünce derin bir su sandı ve eteğini yukarı çekti Süleyman: Bu, billûrdan yapılmış, şeffaf bir zemindir, dedi Melike de di ki: Rabbim! Ben gerçekten kendime yazık etmişim Süleymanla beraber âlemlerin Rabbi olan Allah'a teslim oldum

45 Andolsun ki, "Allah'a kulluk edin!" (demesi için) Semûd kavmine kardeşleri Sâlih'i gönderdik Hemen birbiriyle çekişen iki zümre oluverdiler

46 Sâlih dedi ki: Ey kavmim! İyilik dururken niçin kötülüğe koşuyorsunuz? Allah'tan mağfiret dileseniz olmaz mı? Belki size merhamet edilir

47 Şöyle dediler: Senin ve beraberindekilerin yüzünden uğursuzluğa uğradık Sâlih: Size çöken uğursuzluk (sebebi), Allah katında (yazılı) dır Hayır, siz imtihana çekilen bir kavimsiniz, dedi

48 O şehirde dokuz kişi (elebaşı) vardı ki, bunlar yeryüzünde bozgunculuk yapıyorlar, iyilik tarafına hiç yanaşmıyorlardı

49 Allah'a and içerek birbirlerine şöyle dediler: Gece ona ve ailesine baskın yapalım (hepsini öldürelim); sonra da velisine: "Biz (Sâlih) ailesinin yok edilişi sırasında orada değildik, inanın ki doğru söylüyoruz" diyelim

50 Onlar böyle bir tuzak kurdular Biz de kendileri farkında olmadan, onların planlarını altüst ettik

51 Bak işte, tuzaklarının âkıbeti nice oldu: Onları da; (kendilerine uyan) kavimlerini de (nasıl) toptan helâk ettik!

52 İşte haksızlıkları yüzünden çökmüş evleri! Anlayan bir kavim için elbette bunda bir ibret vardır

53 İman edip Allah'a karşı gelmekten sakınanları ise kurtardık

54 Lût'u da (peygamber olarak kavmine gönderdik) Kavmine şöyle demişti: Göz göre göre hâla o hayâsızlığı yapacak mısınız?

55 (Bu ilâhî ikazdan sonra hâla) siz, ille de kadınları bırakıp şehvetle erkeklere yaklaşacak mısınız? Doğrusu siz, beyinsizlikte devam edegelen bir kavimsiniz!

56 Kavminin cevabı sadece: "Lût ailesini memleketinizden çıkarın; çünkü onlar (bizim yaptıklarımızdan) uzak kalmak isteyen insanlarmış!" demelerinden ibaret oldu

57 Bunun üzerine onu ve ailesini kurtardık Yalnız karısı müstesna; onun geride (azaba uğrayanların içinde) kalmasını takdir ettik

58 Onların üzerlerine müthiş bir yağmur indirdik Bu sebeple, uyarılan (fakat aldırmayan) ların yağmuru ne kötü olmuştur!

59 (Resûlüm!) De ki: Hamd olsun Allah'a, selam olsun seçkin kıldığı kullarına Allah mı daha hayırlı, yoksa O'na koştukları ortaklar mı?

60 (Onlar mı hayırlı) yoksa gökleri ve yeri yaratan, gökten size su indiren mi? O suyla, bir ağacını bile bitirmeye gücünüzün yetmediği güzel güzel bahçeler bitirdik Allah'tan başka bir tanrı mı var! Doğrusu onlar sapıklıkta devam eden bir güruhtur

61 (Onlar mı hayırlı) yoksa yeryüzünü oturmaya elverişli kılan, aralarından (yer altından ve üstünden) nehirler akıtan, arz için sabit dağlar yaratan, iki deniz arasına engel koyan mı? Allah'tan başka bir tanrı mı var! Doğrusu onların çoğu (hakikatleri) bilmiyorlar

62 (Onlar mı hayırlı) yoksa darda kalana kendine yalvardığı zaman karşılık veren ve (başındaki) sıkıntıyı gideren, sizi yeryüzünün hakimleri kılan mı? Allah'tan başka bir tanrı mı var! Ne kadar da kıt düşünüyorsunuz!

63 (Onlar mı hayırlı) yoksa karanın ve denizin karanlıkları içinde size yolu bulduran, rahmetinin (yağmurun) önünde rüzgârları müjdeci olarak gönderen mi? Allah'tan başka bir tanrı mı var! Allah, onların koştukları ortaklardan çok yücedir, münezzehtir

64 (Onlar mı hayırlı) yoksa ilk baştan yaratan, sonra yaratmayı tekrar eden ve sizi hem gökten hem yerden rızıklandıran mı? Allah'tan başka bir tanrı mı var! De ki: Eğer doğru söylüyorsanız siz kesin delilinizi getirin!

65 De ki: Göklerde ve yerde, Allah'tan başka kimse gaybı bilmez Ve onlar ne zaman diriltileceklerini de bilmezler

66 Hayır; onların ahiret hakkındaki bilgileri yetersiz kalmıştır Dahası, bu hususta şüphe içindedirler Bunun da ötesinde, onlar ahiretten yana kördürler

67 İnkârcılar dediler ki: Sahi, biz ve atalarımız, toprak olduktan sonra, gerçekten (diriltilip) çıkarılacak mıyız?

68 Andolsun ki, bu tehdit bize yapıldığı gibi, daha önce atalarımıza da yapılmıştır Bu, öncekilerin masallarından başka bir şey değildir

69 De ki: Yeryüzünde gezin de, günahkârların âkıbeti nice oldu, görün!

70 (Resûlüm!) Onların yüzünden tasalanma, kurmakta oldukları tuzaklardan ötürü sıkıntı duyma

71 Onlar: Eğer doğru sözlü iseniz (söyleyin bakalım) bu tehdit ne zaman gerçekleşecek? derler

72 De ki: Çabucak gelmesini istediğiniz şeyin (azabın) bir kısmı herhalde yakında başınıza gelecektir

73 Şüphesiz Rabbin, insanlara karşı lütuf sahibidir; fakat insanların çoğu şükretmezler

74 Rabbin elbette onların kalplerinin gizlediklerini de, açığa vurduklarını da bilir

75 Gökte ve yerde göze görünmeyen hiçbir şey yoktur ki, apaçık bir kitapta (levhi mahfuzda) bulunmasın

76 Doğrusu bu Kur'an, İsrailoğullarına, hakkında ihtilâf edegeldikleri şeylerin pek çoğunu anlatmaktadır

77 Ve o, müminler için gerçekten bir hidayet rehberi ve rahmettir

78 Rabbin şüphesiz, onlar arasında hükmünü verecektir O, mutlak galiptir, her şeyi bilendir

79 O halde sen Allah'a güvenip dayan Çünkü sen apaçık hakikat üzeresin

80 Bil ki sen ölülere işittiremezsin, arkalarını dönüp giderlerken sağırlara da dâveti duyuramazsın

81 Sen körleri sapıklıklarından çevirip doğru yola getiremezsin Ancak âyetlerimize inanıp da teslim olanlara duyurabilirsin

82 O söz başlarına geldiği (kıyamet yaklaştığı) zaman, onlara yerden bir dâbbe (mahlûk) çıkarırız da, bu onlara insanların âyetlerimize kesin bir iman getirmemiş olduklarını söyler

83 O gün, her ümmet içinden âyetlerimizi yalan sayanlardan bir cemaat toplarız da onlar toplu olarak (hesap yerine) sevkedilirler

84 Nihayet, (hesap yerine) geldikleri zaman Allah buyurur: Siz benim âyetlerimi, ne olduğunu kavramadan yalan saydınız öyle mi? Değilse yaptığınız neydi?

85 Yaptıkları haksızlıktan ötürü, (azaba uğrayacaklarını bildiren) o söz gerçekleşmiştir; artık onlar konuşamazlar

86 Dinlensinler diye geceyi (karanlık) ve (çalışsınlar diye) gündüzü aydınlık kıldığımızı görmediler mi? İman eden bir kavim için elbette bunda birçok ibretler vardır

87 Sûr'a üfürüldüğü gün, -Allah'ın diledikleri müstesna-, göklerde ve yerde bulunanlar hep dehşete kapılır Hepsi boyunları bükük olarak O'na gelirler

88 Sen dağları görürsün de, onları yerinde durur sanırsın Oysa onlar bulutların yürümesi gibi yürümektedirler (Bu,) her şeyi sapasağlam yapan Allah'ın sanatıdır Şüphesiz ki O, yaptıklarınızdan tamamıyla haberdardır

89 Kim iyilikle (ilâhî huzura) gelirse, ona daha iyisi verilir Ve onlar o gün korkudan emin kalırlar

90 (Rablerinin huzuruna) kötülükle gelen kimseler ise yüzükoyun cehenneme atılırlar (Onlara) "Ancak yaptıklarınızın karşılığını görmektesiniz!" (denir)

91 (De ki Ben ancak, bu şehrin (Mekke'nin) Rabbine -ki O burayı dokunulmaz kılmıştır- kulluk etmekle emrolundum Her şey de zaten O'na aittir Bana müslümanlardan olmam " emredildi

92 "Ve Kur'an'ı okumam (emredildi) Artık kim doğru yola gelirse, yalnız kendisi için gelmiş olur; kim de saparsa ona de ki: Ben sadece uyarıcılardanım

93 Ve şöyle de: Hamd Allah'a mahsustur O, âyetlerini size gösterecek, siz de onları görüp tanıyacaksınız (ama artık faydası olmayacaktır) Rabbin, yaptıklarınızdan habersiz değildir

Alıntı Yaparak Cevapla

Kur'an-İ Kerim Meali

Eski 11-04-2012   #36
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kur'an-İ Kerim Meali



el-KASAS

Bu sûre Mekke'de nâzil olmuştur 85 âyetinin hicret esnasında Mekke ile Medine arasında, 52 ilâ 55 âyetlerinin ise Medine'de nâzil olduğu rivayet edilmiştir 88 (seksensekiz) âyettir "Kasas", olaylar, hikâyeler demektir İsmini 25 âyetinden almıştır Sûrenin başlıca konularını, Hz Musa'nın çocukluğundan itibaren hayatı, mücadeleleri; tevhid ehlinnin zaferi ve dünya servetine güvenilmemesi teşkil etmektedir

Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'ın adıyla

1 Sîn Mîm

2 Bunlar, apaçık Kitab'ın âyetleridir

3 İman eden bir kavim için (faydalı olmak üzere) Musa ile Firavun'un haberlerinden bir kısmını sana gerçek şekliyle nakledeceğiz

4 Firavun, (Mısır) toprağında gerçekten azmış, halkını çeşitli zümrelere bölmüştü Onlardan bir zümreyi güçsüz buluyor, bunların oğullarını boğazlıyor, kızlarını ise sağ bırakıyordu Çünkü o bozgunculardandı

5 Biz ise, o yerde güçsüz düşürülenlere lütufta bulunmak, onları önderler yapmak ve onları (mukaddes topraklara) vâris kılmak istiyorduk

6 Ve o yerde onları hakim kılmak; Firavun ile Hâmân'a ve ordularına, onlardan (İsrailoğullarından gelecek diye) korktukları şeyi göstermek (istiyorduk)

7 Musa'nın anasına: Onu emzir, kendisine zarar geleceğinden endişelendiğinde onu denize (Nil nehrine) bırakıver, hiç korkup kaygılanma, çünkü biz onu sana geri vereceğiz ve onu peygamberlerden biri yapacağız, diye bildirdik

8 Nihayet Firavun ailesi onu yitik çocuk olarak (nehirden) aldı O, sonunda kendileri için bir düşman ve bir tasa olacaktı Şüphesiz Firavun ile Hâmân ve askerleri yanlış yolda idiler

9 Firavun'un karısı (sepetin içinden erkek çocuk çıkınca kocasına Benim ve senin için göz aydınlığıdır! Onu öldürmeyin, belki bize faydası dokunur, ya da onu evlât ediniriz, dedi Halbuki onlar (işin sonunu) sezemiyorlardı

10 Musa'nın anasının yüreğinde yalnızca çocuğunun tasası kaldı Eğer biz, (vâdimize) inananlardan olması için onun kalbini pekiştirmemiş olsaydık, neredeyse işi meydana çıkaracaktı

11 Annesi Musa'nın ablasına: Onun izini takip et, dedi O da, onlar farkına varmadan uzaktan kardeşini gözetledi

12 Biz daha önceden (annesine geri verilinceye kadar) onun süt analarını kabulüne (emmesine) müsaade etmedik Bunun üzerine ablası: Size, onun bakımını namınıza üstlenecek, hem de ona iyi davranacak bir aile göstereyim mi? dedi

13 Böylelikle biz onu, anasına, gözü aydın olsun, gam çekmesin ve Allah'ın vâdinin gerçek olduğunu bilsin diye geri verdik Fakat yine de pek çoğu (bunu) bilmezler

14 Musa yiğitlik çağına erip olgunlaşınca, biz ona hikmet ve ilim verdik İşte güzel davrananları biz böylece mükâfatlandırırız

15 Musa, ahalisinin habersiz olduğu bir sırada şehre girdi Orada, biri kendi tarafından, diğeri düşman tarafından olan iki adamı birbiriyle döğüşür buldu Kendi tarafından olanı, düşmana karşı ondan yardım diledi Musa da ötekine bir yumruk vurup ölümüne sebep oldu (Bunun üzerine Bu şeytan işidir O, gerçekten saptırıcı, apaçık bir düşman, dedi

16 Musa: Rabbim! Doğrusu kendime zulmettim (başıma iş açtım) Beni bağışla dedi, Allah da onu bağışladı Çünkü, çok bağışlayıcı, çok esirgeyici olan ancak O'dur

17 Musa: Rabbim! Bana lütfettiğin nimetlere andolsun ki, artık suçlulara (ve suça itenlere) asla arka çıkmayacağım, dedi

18 Şehirde korku içinde, (etrafı) gözetleyerek sabahladı Bir de ne görsün, dün kendisinden yardım isteyen kimse, feryat ederek yine ondan imdat istiyor Musa ona (yardım isteyene) dedi ki: Doğrusu sen, besbelli bir azgınsın!

19 Musa, ikisinin de düşmanı olan adamı yakalamak isteyince, o adam dedi ki: Ey Musa! Dün bir cana kıydığın gibi, bana da mı kıymak istiyorsun? Demek, düzelticilerden olmak istemiyor da, bu yerde ille yaman bir zorba olmayı arzuluyorsun sen!

20 Şehrin öbür ucundan bir adam koşarak geldi: Ey Musa! İleri gelenler seni öldürmek için hakkında müzakere ediyorlar Derhal (buradan) çık! İnan ki ben senin iyiliğini isteyenlerdenim, dedi

21 Musa korka korka, (etrafı) gözetleyerek oradan çıktı "Rabbim! Beni zalimler güruhundan kurtar" dedi

22 Medyen'e doğru yöneldiğinde: Umarım, Rabbim beni doğru yola iletir, dedi

23 Musa, Medyen suyuna varınca, orada (hayvanlarını) sulayan bir çok insan buldu Onların gerisinde de, (hayvanlarını) engelleyen iki kadın gördü Onlara: Derdiniz nedir? dedi Şöyle cevap verdiler: Çobanlar sulayıp çekilmeden biz (onların içine sokulup hayvanlarımızı) sulamayız; babamız da çok yaşlıdır

24 Bunun üzerine Musa, onların yerine (davarlarını) sulayıverdi Sonra gölgeye çekildi ve: Rabbim! Doğrusu bana indireceğin her hayra (lütfuna) muhtacım, dedi

25 Derken, o iki kadından biri utana utana yürüyerek ona geldi: Babam, dedi, bizim yerimize (hayvanları) sulamanın karşılığını ödemek için seni çağırıyor Musa, ona (Hz Şuayb'a) gelip başından geçeni anlatınca o: Korkma, o zalim kavimden kurtuldun, dedi

26 (Şuayb'ın) iki kızından biri: Babacığım! Onu ücretle (çoban) tut Çünkü ücretle istihdam edeceğin en iyi kimse, güçlü ve güvenilir olandır, dedi

27 (Şuayb) dedi ki: Bana sekiz yıl çalışmana karşılık şu iki kızımdan birini sana nikâhlamak istiyorum Eğer on yıla tamamlarsan artık o kendinden; yoksa sana ağırlık vermek istemem İnşallah beni iyi kimselerden (işverenlerden) bulacaksın

28 Musa şöyle cevap verdi: Bu seninle benim aramdadır Bu iki süreden hangisini doldurursam doldurayım, demek ki bana karşı husumet yok Söylediklerimize Allah vekîldir

29 Sonunda Musa süreyi doldurup ailesiyle yola çıkınca, Tûr tarafından bir ateş gördü Ailesine: Siz (burada) bekleyin; ben bir ateş gördüm, belki oradan size bir haber yahut ısınmanız için bir ateş parçası getiririm, dedi

30 Oraya gelince, o mübarek yerdeki vâdinin sağ kıyısından, (oradaki) ağaç tarafından kendisine şöyle seslenildi: Ey Musa! Bil ki ben, bütün âlemlerin Rabbi olan Allah'ım

31 Ve "Asânı at!" (denildi) Musa (attığı) asâyı yılan gibi deprenir görünce, dönüp arkasına bakmadan kaçtı "Ey Musa! Beri gel, korkma Çünkü sen emniyette olanlardansın" (buyuruldu)

32 "Elini koynuna sok; kusursuz, bembeyaz çıkacaktır Korkudan (açılan) kollarını kendine çek İşte bu ikisi Firavun ve onun adamlarına karşı Rabbin tarafından iki kesin delildir Çünkü onlar, yoldan çıkan bir kavim olmuşlardır" (diye seslenildi)

33 Musa dedi ki: Rabbim! Ben onlardan birini öldürmüştüm, beni öldürmelerinden korkuyorum

34 Kardeşim Harun'un dili benimkinden daha düzgündür Onu da beni doğrulayan bir yardımcı olarak benimle birlikte gönder Zira bana yalancılık ithamında bulunmalarından endişe ediyorum

35 Allah buyurdu: Seni kardeşinle destekleyeceğiz ve size öyle bir kudret vereceğiz ki, âyetlerimiz (mucize yardımlarımız) sayesinde onlar size erişemiyecekler Siz ve size tâbi olanlar üstün geleceksiniz

36 Musa onlara apaçık âyetlerimizi getirince: Bu, olsa olsa uydurulmuş bir sihirdir Biz önceki atalarımızdan böylesini işitmemiştik, dediler

37 Musa şöyle dedi: Rabbim, kendi katından kimin hidayet (hakka rehberlik) getirdiğini ve hayırlı âkıbetin kime nasip olacağını en iyi bilendir Muhakkak ki, zalimler iflâh olmazlar

38 Firavun: Ey ileri gelenler! Sizin için benden başka bir ilâh tanımıyorum Ey Hâmân! Haydi benim için çamur üzerine ateş yak (ve tuğla imal et), bana bir kule yap ki Musa'nın tanrısına çıkayım; ama sanıyorum, o mutlaka yalan söyleyenlerdendir, dedi

39 O ve askerleri, yeryüzünde haksız yere büyüklük tasladılar ve gerçekten bize döndürülmeyeceklerini sandılar

40 Biz de onu ve askerlerini yakalayıp denize atıverdik Bak işte, zalimlerin sonu nice oldu!

41 Onları, (insanları) ateşe çağıran öncüler kıldık Kıyamet günü onlar yardım görmeyeceklerdir

42 Bu dünyada arkalarına lânet taktık Onlar, kıyamet gününde de kötülenmişler arasındadır

43 Andolsun biz, ilk nesilleri yok ettikten sonra Musa'ya, -düşünüp öğüt alsınlar diye- insanlar için apaçık deliller, hidayet rehberi ve rahmet olarak o Kitab'ı (Tevrat'ı) vermişizdir

44 (Resûlüm!) Musa'ya emrimizi vahyettiğimiz sırada, sen batı yönünde bulunmuyordun ve (o hadiseyi) görenlerden de değildin

45 Bilakis biz nice nesiller var ettik de, onların üzerinden uzun zamanlar geçti Sen, âyetlerimizi kendilerinden okuyarak öğrenmek üzere Medyen halkı arasında oturmuş da değilsin; aksine (onları sana) gönderen biziz

46 (Musa'ya) seslendiğimiz zaman da, sen Tûr'un yanında değildin Bilakis, senden önce kendilerıne uyarıcı (peygamber) gelmeyen bir kavmi uyarman için Rabbinden bir rahmet olarak (orada geçenleri sana bildirdik); ola ki düşünüp öğüt alırlar

47 Bizzat kendi yaptıklarından dolayı başlarına bir musibet geldiğinde: Rabbimiz! Ne olurdu bize bir peygamber gönderseydin de, âyetlerine uysak ve müminlerden olsaydık! diyecek olmasalardı (seni göndermezdik)

48 Fakat onlara tarafımızdan o hak (Peygamber) gelince: "Musa'ya verilen (mucizeler) gibi ona da verilmeli değil miydi?" dediler Peki, daha önce Musa'ya verileni de inkâr etmemişler miydi? "Birbirini destekleyen iki sihir!" demişler ve şunu söylemişlerdi: Doğrusu biz hiçbirine inanmıyoruz

49 (Resûlüm!) De ki: Eğer doğru sözlüler iseniz, Allah katından bu ikisinden (bana ve Musa'ya inen kitaplardan) daha doğru bir kitap getirin de ben ona uyayım!

50 Eğer sana cevap veremezlerse, bil ki onlar, sırf heveslerine uymaktadırlar Allah'tan bir yol gösterici olmaksızın kendi hevesine uyandan daha sapık kim olabilir! Elbette Allah zalim kavmi doğru yola iletmez

51 Andolsun ki biz, düşünüp öğüt alsınlar diye, sözü (vahyi) birbiri ardınca yetiştirmişizdir (aralıksız vahiylerimizi göndermişizdir)

52 Ondan (Kur an'dan) önce kendilerine kitap verdiklerimiz, ona da iman ederler

53 Onlara (Kur'an) okunduğu zaman: Ona iman ettik Çünkü o Rabbimizden gelmiş hakikattir Esasen biz daha önce de müslüman idik, derler

54 İşte onlara, sabretmelerinden ötürü, mükâfatları iki defa verilecektir Bunlar kötülüğü iyilikle savarlar, kendilerine verdiğimiz rızıktan da Allah rızası için harcarlar

55 Onlar, boş söz işittikleri zaman ondan yüz çevirirler ve: Bizim işlerimiz bize, sizin işleriniz size Size selam olsun Biz kendini bilmezleri (arkadaş edinmek) istemeyiz, derler

56 (Resûlüm!) Sen sevdiğini hidayete erdiremezsin; bilakis, Allah dilediğine hidayet verir ve hidayete girecek olanları en iyi O bilir

57 "Biz seninle beraber doğru yola uyarsak, yurdumuzdan atılırız" dediler Biz onları, kendi katımızdan bir rızık olarak her şeyin ürünlerinin toplanıp getirildiği, güvenli, dokunulmaz bir yere (Mekke-i Mükerreme'ye) yerleştirmedik mi? Fakat onların çoğu bilmezler

58 Biz, refahından şımarmış nice memleketi helâk etmişizdir İşte yerleri! Kendilerinden sonra oralarda pek az oturulabilmiştir Onlara biz vâris olmuşuzdur

59 Rabbin, kendilerine âyetlerimizi okuyan bir peygamberi memleketlerin ana merkezine göndermedikçe, o memleketleri helâk edici değildir Zaten biz ancak halkı zalim olan memleketleri helâk etmişizdir

60 Size verilen şeyler, dünya hayatının geçim vasıtası ve süsüdür Allah katında olanlar ise, daha hayırlı ve daha kalıcıdır Hâla buna aklınız ermeyecek mi?

61 Şu halde, kendisine güzel bir vaadde bulunduğumuz ve ardından ona kavuşan kimse, (sırf) dünya hayatının geçici menfaat ve zevkini yaşattığımız, sonra kıyamet gününde (azap için) huzurumuza getirilenler arasında bulunan kimse gibi midir?

62 O gün Allah onları çağırarak: Benim ortaklarım olduklarını iddia ettikleriniz hani nerede? diyecektir

63 (O gün) aleyhlerine söz (hüküm) gerçekleşmiş olanlar: Rabbimiz! Şunlar azdırdığımız kimselerdir Biz nasıl azmışsak onları da öylece azdırdık (yoksa onları zorlayan bir gücümüz yoktu Onların suçlarından) berî olduğumuzu sana arzederiz Zaten onlar aslında bize tapmıyorlardı (kendi arzularına tapıyorlardı), derler

64 "(Allah'a koştuğunuz) ortaklarınızı çağırın!" denir, onlar da çağırırlar; fakat kendilerine cevap vermezler ve (karşılarında) azabı görürler Ne olurdu (dünyada iken) doğru yola girselerdi!

65 O gün Allah onları çağırarak: Peygamberlere ne cevap verdiniz? diyecektir

66 İşte o gün onlara bütün haberler körleşmiştir (delilleri tükenmiş, söyleyecek sözleri kalmamıştır); onlar birbirlerine de soramayacaklardır

67 Fakat tevbe eden, iman edip iyi işler yapan kimseye gelince, onun kurtuluşa erenler arasında olması umulur

68 Rabbin, dilediğini yaratır ve seçer Onların seçim hakkı yoktur Allah, onların ortak koştuklarından münezzehtir ve şânı yücedir

69 Rabbin, onların, sînelerinde gizlediklerini de, açığa vurduklarını da bilir

70 İşte O, Allah'tır O'ndan başka tanrı yoktur Önünde de, sonunda da hamd O'nundur, hüküm O'nundur Ve ancak O'na döndürüleceksiniz

71 (Resûlüm!) De ki: Düşündünüz mü hiç, eğer Allah üzerinizde geceyi ta kıyamet gününe kadar aralıksız devam ettirse, Allah'tan başka size bir ışık getirecek tanrı kimdir? Hâla işitmeyecek misiniz?

72 De ki: Söyleyin bakalım, eğer Allah üzerinizde gündüzü ta kıyamet gününe kadar aralıksız devam ettirse, Allah'tan başka, istirahat edeceğiniz geceyi size getirecek tanrı kimdir? Hâla görmeyecek misiniz?

73 Rahmetinden ötürü Allah, geceyi ve gündüzü yarattı ki geceleyin dinlenesiniz, (gündüzün) O'nun fazlu kereminden (rızkınızı) arayasınız ve şükredesiniz

74 O gün Allah onları çağırarak: Benim ortaklarım olduklarını iddia ettikleriniz hani nerede? diyecektir

75 (O gün) her ümmetten bir şahit çıkarır, (kâfirlere): Kesin delilinizi getirin! deriz O zaman bilirler ki hakikat Allah'a aittir ve uydurageldikleri şeyler (putlar) da kendilerinden ayrılıp kaybolmuşlardır

76 Karun, Musa'nın kavminden idi de, onlara karşı azgınlık etmişti Biz ona öyle hazineler vermiştik ki, anahtarlarını güçlükuvvetli bir topluluk zor taşırdı Kavmi ona şöyle demişti: Şımarma! Bil ki Allah şımarıkları sevmez

77 Allah'ın sana verdiğinden (O'nun yolunda harcayarak) ahiret yurdunu iste; ama dünyadan da nasibini unutma Allah sana ihsan ettiği gibi, sen de (insanlara) iyilik et Yeryüzünde bozgunculuğu arzulama Şüphesiz ki Allah, bozguncuları sevmez

78 Karun ise: O (servet) bana ancak kendimdeki bilgi sayesinde verildi, demişti Bilmiyor muydu ki Allah, kendinden önceki nesillerden, ondan daha güçlü, ondan daha çok taraftarı olan kimseleri helâk etmişti Günahkârlardan günahları sorulmaz (Allah onların hepsini bilir)

79 Derken, Karun, ihtişamı içinde kavminin karşısına çıktı Dünya hayatını arzulayanlar: Keşke Karun'a verilenin benzeri bizim de olsaydı; doğrusu o çok şanslı! dediler

80 Kendilerine ilim verilmiş olanlar ise şöyle dediler: Yazıklar olsun size! İman edip iyi işler yapanlara göre Allah'ın mükâfatı daha üstündür Ona da ancak sabredenler kavuşabilir

81 Nihayet biz, onu da, sarayını da yerin dibine geçirdik Artık Allah'a karşı kendisine yardım edecek avanesi olmadığı gibi, o, kendini savunup kurtarabilecek kimselerden de değildi

82 Daha dün onun yerinde olmayı isteyenler: Demek ki, Allah rızkı, kullarından dilediğine bol veriyor, dilediğine de az Şayet Allah bize lütufta bulunmuş olmasaydı, bizi de yerin dibine geçirirdi Vay! Demek ki inkârcılar iflâh olmazmış! demeye başladılar

83 İşte ahiret yurdu! Biz onu yeryüzünde böbürlenmeyi ve bozgunculuğu arzulamayan kimselere veririz (En güzel) âkıbet, takvâ sahiplerinindir

84 Kim bir iyilik getirirse ona bundan daha hayırlı karşılık vardır Kim bir kötülük getirirse, o kötülükleri işleyenler, ancak yaptıkları kadar ceza görürler

85 (Resûlüm!) Kur'an'ı (okumayı, tebliğ etmeyi ve ona uymayı) sana farz kılan Allah, elbette seni (yine) dönülecek yere döndürecektir De ki: Rabbim, kimin hidayeti getirdiğini ve kimin apaçık bir sapıklık içinde olduğunu en iyi bilendir

86 Sen, bu Kitab'ın sana vahyolunacağını ummuyordun (Bu) ancak Rabbinden bir rahmet (olarak gelmiş) tir O halde sakın kâfirlere arka çıkma!

87 Allah'ın âyetleri sana indirildikten sonra, artık sakın onlar seni bu âyetlerden alıkoymasınlar Rabbine davet et Asla müşriklerden olma!

88 Allah ile birlikte başka bir tanrıya tapıp yalvarma! O'ndan başka tanrı yoktur O'nun zâtından başka her şey yok olacaktır Hüküm O'nundur ve siz ancak O'na döndürüleceksiniz

Alıntı Yaparak Cevapla

Kur'an-İ Kerim Meali

Eski 11-04-2012   #37
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kur'an-İ Kerim Meali



el-ANKEBÛT

Mekke'de nâzil olan bu sûre 69 (altmışdokuz) âyettir "Ankebût", örümcek demektir 41 âyetinde kâfirlerin işleri örümcek ağına benzetildiği için sûre bu ismi almıştır

Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'ın adıyla

1 Elif Lâm Mîm

2 İnsanlar, imtihandan geçirilmeden, sadece "İman ettik" demeleriyle bırakılıvereceklerini mi sandılar?

3 Andolsun ki, biz onlardan öncekileri de imtihandan geçirmişizdir Elbette Allah, doğruları ortaya çıkaracak, yalancıları da mutlaka ortaya koyacaktır

4 Yoksa kötülükleri yapanlar bizden kaçabileceklerini mi sandılar? Ne kadar kötü (ne yanlış) hüküm veriyorlar!

5 Kim Allah'a kavuşmayı umuyorsa, bilsin ki Allah'ın tayin ettiği o vakit elbet gelecektir O, her şeyi işiten ve bilendir

6 Cihad eden, ancak kendisi için cihad etmiş olur Şüphesiz Allah, âlemlerden müstağnîdir (O'nun hiçbir şeye ihtiyacı yoktur)

7 İman edip iyi işler yapanların (geçmiş) kötülüklerini elbette örteriz ve onlara, yaptıklarının daha güzeli ile karşılık veririz

8 Biz, insana, ana-babasına iyi davranmasını tavsiye etmişizdir Eğer onlar, seni, hakkında bilgin olmayan bir şeyi (körü körüne) bana ortak koşman için zorlarlarsa, onlara itaat etme Dönüşünüz ancak banadır O zaman size yapmış olduklarınızı haber vereceğim

9 İman edip iyi işler yapanları, muhakkak sâlihler (zümresi) içine katarız

10 İnsanlardan kimi vardır ki: "Allah'a inandık" der; fakat Allah uğrunda eziyete uğratıldığı zaman, insanların işkencesini Allah'ın azabı gibi tutar Halbuki Rabbinden bir nusret gelecek olsa, mutlaka, "Doğrusu biz de sizinle beraberdik" derler İyi de, Allah, herkesin kalbindekileri en iyi bilen değil midir?

11 Allah, elbette (O'na gönülden) iman edenleri de bilir, iki yüzlüleri de bilir (ortaya çıkaracaktır)

12 Kâfirler, iman edenlere: Bizim yolumuza uyun, sizin günahlannızı biz yüklenelim, derler Halbuki onların hiçbir günahını yüklenecek değillerdir Gerçekte onlar, kesinlikle yalan söylemektedirler

13 (Fakat gerçek şu ki) elbette kendi yüklerini (veballerini), kendi yükleriyle birlikte nice yükleri taşıyacaklar ve uydurup durdukları şeylerden kıyamet günü mutlaka sorguya çekileceklerdir

14 Andolsun ki biz Nuh'u kendi kavmine gönderdik de o bin yıldan elli yıl eksik bir süre onların arasında kaldı Sonunda onlar zulümlerini sürdürürken tufan kendilerini yakalayıverdi

15 Fakat biz onu ve gemidekileri kurtardık ve bunu âlemlere bir ibret yaptık

16 İbrahim'i de gönderdik O kavmine şöyle demişti: Allah'a kulluk edin O'na karşı gelmekten sakının Eğer bilmiş olsanız bu sizin için daha hayırlıdır

17 Siz Allah'ı bırakıp birtakım putlara tapıyor, asılsız sözler uyduruyorsunuz Bilmelisiniz ki, Allah'ı bırakıp da taptıklarınız, size rızık veremezler O halde rızkı Allah katında arayın O'na kulluk edin ve O'na şükredin Ancak O'na döndürüleceksiniz

18 Eğer (size tebliğ edileni) yalan sayarsanız, bilin ki sizden önceki birçok milletler de (kendilerine tebliğ edileni) yalan saymışlardır Peygamber'e düşen, yalnız açık bir tebliğdir

19 Allah'ın, yaratılanı ilk baştan nasıl yarattığını, (ölümden) sonra bunu(nasıl) tekrarladığını görmediler mi? Şüphesiz bu, Allah'a göre kolaydır

20 De ki: Yeryüzünde gezip dolaşın da, Allah ilk baştan nasıl yaratmış bir bakın İşte Allah bundan sonra (aynı şekilde) ahiret hayatını da yaratacaktır Gerçekten Allah her şeye kadirdir

21 O, dilediğine azabeder, dilediğini esirger Ancak O'na döndürüleceksiniz

22 Siz ne yeryüzünde ne de gökte (Allah'ı) âciz bırakamazsınız Allah'tan başka bir dost ve yardımcı da bulamazsınız

23 Allah'ın âyetlerini ve O'na kavuşmayı inkâr edenler -işte onlar- benim rahmetimden ümitlerini kesmişlerdir ve onlar için acıklı bir azap vardır

24 Kavminin (İbrahim'e) cevabı ise: "Onu öldürün yahut yakın!" demelerinden ibaret oldu Ama Allah onu ateşten kurtardı Doğrusu bunda, iman eden bir kavim için ibretler vardır

25 (İbrahim onlara) dedi ki: Siz, sırf aranızdaki dünya hayatına has muhabbet uğruna Allah'ı bırakıp birtakım putlar edindiniz Sonra kıyamet günü (gelip çattığında ise) birbirinizi tanımazlıktan gelecek ve birbirinize lânet okuyacaksınız Varacağınız yer cehennemdir ve hiç yardımcınız da yoktur

26 Bunun üzerine Lût ona iman etti ve (İbrahim): Doğrusu ben Rabbim'e(emrettiği yere) hicret ediyorum Şüphesiz O, mutlak güç ve hikmet sahibidir, dedi

27 Ona İshak ve Ya'kub'u bağışladık Peygamberliği ve kitapları, onun soyundan gelenlere verdik Ona dünyada mükâfatını verdik Şüphesiz o, ahirette de sâlihler (zümresin) dendir

28 Lût'u da (gönderdik) O, kavmine demişti ki: Gerçekten siz, daha önce hiçbir milletin yapmadığı bir hayâsızlığı yapıyorsunuz!

29 (Bu ilâhî ikazdan sonra hâla) siz, ille de erkeklere yaklaşacak, yol kesecek ve toplantılarınızda edepsizlikler yapacak mısınız! Kavminin cevabı ise, şöyle demelerinden ibaret oldu: (Yaptıklarımızın kötülüğü ve azaba uğrayacağımız konusunda) doğru söyleyenlerden isen, Allah'ın azabını getir bize!

30 (Lût Şu fesatçılar güruhuna karşı bana yardım eyle Rabbim! dedi

31 Elçilerimiz İbrahim'e (iki oğul ihsan edeceğimize dair) müjdeyi getirdiklerinde şöyle dediler: Biz bu memleket halkını helâk edeceğiz Çünkü oranın halkı zalim kimselerdir

32 (İbrahim) dedi ki: Ama orada Lût var! Şöyle cevap verdiler: Biz orada kimlerin bulunduğunu çok iyi biliyoruz Onu ve ailesini elbette kurtaracağız Yalnız karısı müstesna; o, (azapta) kalacaklar arasındadır

33 Elçilerimiz Lût'a gelince, Lût onlar hakkında tasalandı ve (onları korumak için) ne yapacağını bilemedi Ona: Korkma, tasalanma! Çünkü biz seni de aileni de kurtaracağız Yalnız, (azapta) kalacaklar arasında bulunan karın müstesna, dediler

34 "Biz, şüphesiz, bu memleket halkının üzerine, yoldan çıkmalarına karşılık gökten (feci) bir azap indireceğiz"

35 Andolsun ki, biz, aklını kullanacak bir kavim için oradan apaçık bir ibret nişânesi bırakmışızdır

36 Medyen'e de kardeşleri Şuayb'ı gönderdik ve Şuayb: Ey kavmim! Allah'a kulluk edin, ahiret gününe umut bağlayın, yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın! dedi

37 Fakat onu yalancılıkla itham ettiler Derken, kendilerini bir sarsıntı yakalayıverdi ve yurtlarında diz üstü çöke kaldılar

38 Âd ve Semûd'u da (helâk ettik) Sizin için, (onların başına nelerin geldiği) oturdukları yerlerden apaçık anlaşılmaktadır Şeytan onlara yaptıkları işleri güzel gösterip onları doğru yoldan çıkardı Oysa bakıp görebilecek durumdaydılar

39 Karun'u, Firavun'u ve Hâmân'ı da (helâk ettik) Andolsun ki, Musa onlara apaçık deliller getirmişti de onlar yeryüzünde büyüklük taslamışlardı Halbuki (azabımızı aşıp) geçebilecek değillerdi

40 Nitekim, onlardan her birini günahı sebebiyle cezalandırdık Kiminin üzerine taşlar savuran rüzgârlar gönderdik, kimini korkunç bir ses yakaladı, kimini yerin dibine geçirdik, kimini de suda boğduk Allah onlara zulmetmiyor, asıl onlar kendilerine zulmediyorlardı

41 Allah'tan başka dostlar edinenlerin durumu, örümceğin durumu gibidir Örümcek bir yuva edinir; halbuki yuvaların en çürüğü şüphesiz örümcek yuvasıdır Keşke bilselerdi!

42 Allah, onlar'ın kendisini bırakıp da hangi şeye yalvardıklarını şüphesiz bilir O, mutlak güç ve hikmet sahibidir

43 İşte biz, bu temsilleri insanlar için getiriyoruz; fakat onları ancak bilenler düşünüp anlayabilir

44 Allah, gökleri ve yeri hak olarak (yerli yerince) yarattı Şüphesiz bunda, iman edenler için (Allah'ın varlık ve kudretine) bir nişâne bulunmaktadır

45 (Resûlüm!) Sana vahyedilen Kitab'ı oku ve namazı kıl Muhakkak ki, namaz, hayâsızlıktan ve kötülükten alıkoyar Allah'ı anmak elbette (ibadetlerin) en büyüğüdür Allah yaptıklarınızı bilir

46 İçlerinden zulmedenleri bir yana, ehl-i kitapla ancak en güzel yoldan mücadele edin ve deyin ki: Bize indirilene de, size indirilene de iman ettik Bizim Tanrımız da sizin Tanrınız da birdir ve biz O'na teslim olmuşuzdur

47 (Resûlüm!) İşte böylece sana (önceki kitapları tasdik eden) bu Kitab'ı indirdik Onun için, kendilerine kitap verdiklerimiz ona iman ediyorlar Şunlardan (Araplardan) da ona iman eden nice kimseler vardır Âyetlerimizi, ancak kâfirler (inatları yüzünden) bile bile inkâr eder

48 Sen bundan önce ne bir yazı okur, ne de elinle onu yazardın Öyle olsaydı, bâtıla uyanlar kuşku duyarlardı

49 Hayır, o (Kur'an), kendilerine ilim verilenlerin sînelerinde (yer eden) apaçık âyetlerdir Âyetlerimizi, ancak zalimler bile bile inkâr eder

50 "Ona Rabbinden (başkaca) mucizeler indirilmeli değil miydi?" derler De ki: Mucizeler ancak Allah'ın katındadır Ben ise sadece apaçık bir uyarıcıyım

51 Kendilerine okunmakta olan Kitab'ı sana indirmemiz onlara yetmemiş mi? Elbette iman eden bir kavim için onda rahmet ve ibret vardır

52 De ki: Benimle sizin aranızda şahit olarak Allah yeter O, göklerde ve yerde ne varsa bilir Bâtıla inanıp Allah'ı inkâr edenler (var ya), işte ziyana uğrayacaklar onlardır

53 Senden, azabı çarçabuk (getirmeni) istiyorlar Eğer önceden tayin edilmiş bir vade olmasaydı, azap elbette onlara gelip çatmıştı Fakat onlar farkında değilken, o ansızın kendilerine geliverecektir

54 (Evet) senden azabı çarçabuk (getirmeni) istiyorlar Hiç şüpheleri olmasın, cehennem kâfirleri çepeçevre kuşatacaktır

55 O günde azap, onları hem üstlerinden hem ayaklarının altından saracak ve Allah (onlara): "Yaptıklarınızı (cezasını) tadın!" diyecektir

56 Ey iman eden kullarım! Şüphesiz, benim arzım geniştir O halde (nerede güven içinde olacaksanız orada) yalnız bana kulluk edin

57 Her can ölümü tadacaktır Sonunda bize döndürüleceksiniz

58 İman edip güzel işler yapanları, (evet) muhakkak ki onları, içinde ebedî kalmak üzere altlarından ırmaklar akan cennet köşklerine yerleştireceğiz (Böyle iyi) işler yapanların mükâfatı ne güzeldir!

59 Onlar, sabreden kimselerdir ve yalnız Rablerine güvenip dayanmaktadırlar

60 Nice canlı var ki, rızkını (yanında) taşımıyor Onlara da size de rızık veren Allah'tır O, her şeyi işitir ve bilir

61 Andolsun ki onlara: "Gökleri ve yeri yaratan, güneşi ve ayı buyruğu altında tutan kimdir?" diye sorsan, mutlaka, "Allah" derler O halde nasıl (haktan) çevrilip döndürülüyorlar?

62 Allah rızkı kullarından dilediğine bol bol verir, dilediğine de kısar Şüphesiz Allah her şeyi hakkıyla bilendir

63 Andolsun ki onlara: "Gökten su indirip onunla ölümünün ardından yeryüzünü canlandıran kimdir?" diye sorsan, mutlaka, "Allah" derler De ki: (Öyleyse) hamd da Allah'a mahsustur Fakat onların çoğu (söyledikleri üzerinde) düşünmezler

64 Bu dünya hayatı sadece bir eğlenceden, bir oyundan ibarettir Ahiret yurduna (oradaki hayata) gelince, işte asıl yaşama odur Keşke bilmiş olsalardı!

65 Gemiye bindikleri zaman, dini yalnız O'na has kılarak (ihlâsla) Allah'a yalvarırlar Fakat onları sâlimen karaya çıkarınca, bir bakarsın ki, (Allah'a) ortak koşmaktadırlar

66 Kendilerine verdiklerimize karşı nankörlük etsinler ve sefa sürsünler bakalım! Ama yakında bilecekler!

67 Çevrelerinde insanlar kapılıp götürülürken, bizim (Mekke'yi) güven içinde kudsî bir yer yaptığımızı görmediler mi? Hâla bâtıla inanıp Allah'ın nimetine nankörlük mü ediyorlar?

68 Allah'a karşı yalan uyduran yahut kendisine hak gelmişken onu yalan sayandan daha zalimi kimdir? Cehennemde kâfirlere yer mi yok!

69 Ama bizim uğrumuzda cihad edenleri elbette kendi yollarımıza eriştireceğiz Hiç şüphe yok ki Allah iyi davrananlarla beraberdir

Alıntı Yaparak Cevapla

Kur'an-İ Kerim Meali

Eski 11-04-2012   #38
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kur'an-İ Kerim Meali



er-RÛM

âyeti hariç, sûrenin tamamı Mekke'de nâzil olmuştur 60 (altmış) âyettir İranlılarla yapılan savaşta yenilmiş olan Rumların (Bizanslıların) tekrar galip gelecekleri anlatıldığından, sûreye bu isim verilmiştir

Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'ın adıyla

1 Elif Lâm Mîm

2 Rumlar, yenildi

3 Arapların bulunduğu bölgeye en yakın bir yerde onlar, Halbuki onlar, bu yenilgilerinden sonra birkaç yıl içinde galip geleceklerdir

4 Onların bu yenilgilerinden önce de sonra da emir Allah'ındır O gün müminler de Allah'ın yardımıyla sevineceklerdir

5 Allah, dilediğine yardım eder,galip kılar O, mutlak güç sahibidir, çok esirgeyicidir

6 (Bu) Allah'ın vâdettiğidir Allah vâdinden caymaz; fakat insanların çoğu bilmezler

7 Onlar, dünya hayatının görünen yüzünü bilirler Ahiretten ise, onlar tamamen gafildirler

8 Kendi kendilerine, Allah'ın, gökleri, yeri ve ikisinin arasında bulunanları ancak hak olarak ve muayyen bir süre için yarattığını hiç düşünmediler mi? İnsanların birçoğu, Rablerine kavuşmayı gerçekten inkâr, etmektedirler

9 Onlar, yeryüzünde gezip de kendilerinden öncekilerin âkıbetlerinin nice olduğuna bakmadılar mı? Ki onlar, kendilerinden daha güçlü idiler; yeryüzünü kazıp altüst etmişler, onu bunların imar ettiklerinden daha çok imar etmişlerdi Peygamberleri, onlara da nice açık deliller getirmişlerdi Zaten Allah onlara zulmedecek değildi; fakat onlar kendi kendilerine zulmetmekteydiler

10 Sonunda, Allah'ın âyetlerini yalan sayarak ve onları alaya alarak kötülük yapanların âkıbetleri pek fena oldu

ll Allah, ilkin mahlûkunu yaratır, (ölümden) sonra da bunu (yaratmayı), tekrarlar Sonunda hep O'na döndürüleceksiniz

12 Kıyametin kopacağı gün, günahkârlar (ümitsizlik içinde) susacaklardır

13 (Allah'a koştukları) ortaklarından kendilerine hiçbir şefaatçı çıkmayacaktır Zaten onlar, ortaklarını da inkâr edeceklerdir

14 Kıyamet kopacağı gün, işte o gün (müminlerle inkârcılar) birbirlerinden ayrılacaklardır

15 İman edip iyi işler yapanlara gelince, onlar, cennette nimetlere ve sevince mazhar olacaklardır

16 İnkâr edenler, âyetlerimizi ve ahiret buluşmasını yalan sayanlar ise, işte onlar azapla yüzyüze bırakılacaklardır

17 Haydi siz, akşama ulaştığınızda (akşam ve yatsı vaktinde) sabaha kavuştuğunuzda, gündüzün sonunda ve öğle vaktine eriştiğinizde Allah'ı tesbih edin (namaz kılın), ki göklerde ve yerde hamd O'na mahsustur

18 Haydi siz, akşama ulaştığınızda (akşam ve yatsı vaktinde) sabaha kavuştuğunuzda, gündüzün sonunda ve öğle vaktine eriştiğinizde Allah'ı tesbih edin (namaz kılın), ki göklerde ve yerde hamd O'na mahsustur

19 Ölüden diriyi, diriden de ölüyü O çıkarıyor; yeryüzünü ölümünün ardından O canlandırıyor İşte siz de (kabirlerinizden) böyle çıkarılacaksınız

20 Sizi topraktan yaratması, O'nun (varlığının) delillerindendir Sonra siz, (her tarafa) yayılan insanlar oluverdiniz

21 Kaynaşmanız için size kendi (cinsi)nizden eşler yaratıp aranızda sevgi ve merhamet peydâ etmesi de O'nun (varlığının) delillerindendir Doğrusu bunda, iyi düşünen bir kavim için ibretler vardır

22 O'nun delillerinden biri de, gökleri ve yeri yaratması, lisanlarınızın ve renklerinizin değişik olmasıdır Şüphesiz bunda bilenler için (alınacak) dersler vardır

23 Gece olsun gündüz olsun, uyumanız ve Allah'ın lütfundan (nasibinizi) aramanız da O'nun (varlığının) delillerindendir Gerçekten bunda, işiten bir kavim için ibretler vardır

24 Yine O'nun delillerindendir ki, size korku ve ümit vermek üzere şimşeği gösteriyor, gökten su indirip ölümünün ardından arzı onunla diriltiyor Doğrusu bunda, aklını kullanan bir kavim için (alınacak) dersler vardır

25 Göğün ve yerin O'nun buyruğu ile durması da O'nun (varlığının) delillerindendir Sonra sizi topraktan bir çağırdı mı hemen (kabirlerinizden) çıkıverirsiniz

26 Göklerde ve yerde olanlar hep O'nundur Hepsi O'na boyun eğmiştir

27 İlkin mahlûkunu yaratıp (ölümden) sonra bunu (yaratmayı) tekrarlayan O'dur, ki bu, O'nun için pek kolaydır Göklerde ve yerde (tecelli eden) en yüce sıfat O'nundur O, mutlak güç ve hikmet sahibidir

28 Allah size kendinizden bir temsil getirmektedir: Mülkiyetiniz altında bulunan köleler içinde, size verdiğimiz rızıklarda -birbirinizden çekindiğiniz gibi kendilerinden çekineceğiniz derecede sizinle eşit (haklara sahip)- ortaklarınız var mı? İşte biz âyetlerimizi, aklını kullanacak bir kavim için böylece açıklıyoruz

29 Gel gör ki haksızlık edenler, bilgisizce kötü arzularına uydular Allah'ın saptırdığını kim doğru yola eriştirebilir? Onlar için herhangi bir yardımcı yoktur

30 (Resûlüm!) Sen yüzünü hanîf olarak dine, Allah insanları hangi fıtrat üzere yaratmış ise ona çevir Allah'ın yaratışında değişme yoktur İşte dosdoğru din budur; fakat insanların çoğu bilmezler

31 Hepiniz O'na yönelerek O'na karşı gelmekten sakının, namazı kılın; müşriklerden olmayın

32 Dinlerini parçalayan ve bölük bölük olanlardan (olmayın Bunlardan) her fırka, kendilerinde olan ile böbürlenmektedir

33 İnsanların başına bir sıkıntı gelince, Rablerine yönelerek O'na yalvarırlar Sonra Allah, katından onlara bir rahmet (nimet ve bolluk) tattırınca, bakarsınız ki onlardan bir gurup yine Rablerine ortak koşuyorlar

34 Kendilerine verdiklerimize nankörlük etsinler bakalım! Haydi sefa sürün; ama yakında bileceksiniz!

35 Yoksa onlara bir kesin delil indirdik de, o delil, müşrik olmalarını mı söylüyor?

36 İnsanlara bir rahmet tattırdığımızda ona sevinirler Şayet yaptıklarından ötürü başlarına bir fenalık gelse hemen ümitsizlige düşüverirler

37 Görmediler mi ki Allah, rızkı dilediğine bol bol vermekte, dilediğininkini de daraltmaktadır Şüphesiz imanlı bir kavim için bunda ibretler vardır

38 O halde sen, akrabaya, yoksula, yolda kalmışa hakkını ver Allah'ın rızasını isteyenler için bu, en iyisidir İşte onlar kurtuluşa erenlerdir

39 İnsanların mallarında artış olsun diye verdiğiniz herhangi bir faiz, Allah katında artmaz Allah'ın rızasını isteyerek verdiğiniz zekâta gelince, işte zekât veren o kimseler, evet onlar (sevaplarını ve mallarını) kat kat arttıranlardır

40 Allah, (o yüce varlıktır) ki sizi yaratmış, sonra rızıklandırmıştır; sonra O, hayatınızı sona erdirecek, daha sonra da sizi (tekrar) diriltecektir Peki sizin (Allah'a eş tuttuğunuz) ortaklarınız içinde bunlardan birini yapabilecek var mı? Allah onların ortak koştuklarından münezzehtir ve yücedir

41 İnsanların bizzat kendi işledikleri yüzünden karada ve denizde düzen bozuldu, ki Allah yaptıklarının bir kısmını onlara tattırsın; belki de (tuttukları kötü yoldan) dönerler

42 (Resûlüm!) De ki: Yeryüzünde gezip dolaşın da, daha öncekilerin âkıbetleri nice oldu, görün Onların çoğu müşrik idi

43 Allah katından, dönüşü olmayan bir gün (kıyamet günü) gelmeden önce yönünü o gerçek dine çevir! O gün (insanlar) bölük bölük ayrılacaklardır

44 Kim inkâr ederse, inkârı kendi aleyhine olur İyi işler yapanlara gelince, onlar da kendileri için (cennetteki yerlerini) hazırlamış olurlar

45 Zira Allah, iman edip iyi işler yapanlara kendi lütfundan karşılık verecektir Şüphesiz O, kâfirleri sevmez

46 Size rahmetinden tattırsın, emriyle gemiler yüzsün, fazlından (nasibinizi) arayasınız ve şükredesiniz diye (hayat ve bereket) müjdecileri olarak rüzgârları göndermesi de Allah'ın (varlık ve kudretinin) delillerindendir

47 Andolsun ki, biz senden önce kendi kavimlerine nice peygamberler gönderdik de onlara açık deliller getirdiler (Onları dinlemeyip) günaha dalanların ise cezalarını hakkıyla vermişizdir Müminlere yardım etmek de bize düşer

48 Allah O'dur ki, rüzgârları gönderir, bunlar da bulutu kaldırır Derken, Allah onu gökte dilediği gibi yayar ve parça parça eder; nihayet arasından yağmurun çıktığını görürsün Allah dilediği kullarına yağmuru nasip edince, onlar seviniverirler

49 0ysa onlar, daha önce, üzerlerine yağmur yağdırılmasından iyice ümitlerini kesmişlerdi

50 Allah'ın rahmetinin eserlerine bir bak: Arzı, ölümünün ardından nasıl diriltiyor! Şüphesiz O, ölüleri de mutlaka diriltecektir O, her şeye kadirdir

51 Andolsun ki, bir rüzgâr göndersek de onu (ekini) sararmış görseler, ardından muhakkak nankörlüğe başlarlar

52 (Resûlüm!) Elbette sen ölülere duyuramazsın; arkalarını dönüp giderlerken sağırlara o daveti işittiremezsin

53 Körleri de sapıklıklarından (vazgeçirip) doğru yola iletemezsin Ancak teslimiyet göstererek âyetlerimize iman edenlere duyurabilirsin

54 Sizi güçsüz yaratan, sonra güçsüzlügün ardından kuvvet veren ve sonra kuvvetin ardından güçsüzlük ve ihtiyarlık veren, Allah'tır O, dilediğini yaratır O, hakkıyla bilendir, üstün kudret sahibidir

55 Kıyamet koptuğu gün, günahkârlar, (dünyada) ancak pek kısa bir süre kaldıklarına yemin ederler İşte onlar, (dünyada da haktan) böyle döndürülüyorlardı

56 Kendilerine ilim ve iman verilenler şöyle derler: Andolsun ki siz, Allah'ın yazısında (hükmedildiği gibi) yeniden dirilme gününe kadar kaldınız İşte bugün yeniden dirilme günüdür; fakat siz onu tanımıyordunuz

57 Artık o gün, zulmedenlerin (beyan edecekleri) mazeretleri fayda vermeyeceği gibi, onlardan Allah'ı hoşnut etmeye çalışmaları da istenmez

58 Andolsun ki biz, bu Kur'an'da insanlar için her çeşit misale yer vermişizdir Şayet onlara bir mucize getirsen inkârcılar kesinlikle şöyle diyeceklerdir: Siz ancak bâtıl şeyler ortaya atmaktasınız

59 İşte bilmeyenlerin (hakkı tanımayanların) kalplerini Allah böylece mühürler

60 (Resûlüm!) Sen şimdi sabret Bil ki Allah'ın vâdi gerçektir (Buna) iyice inanmamış olanlar, sakın seni gevşekliğe sevketmesin!

Alıntı Yaparak Cevapla

Kur'an-İ Kerim Meali

Eski 11-04-2012   #39
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kur'an-İ Kerim Meali



LOKMAN SURESI

Mekke'de nâzil olmuştur 27, 28 ve 29 âyetlerinin Medine'de nâzil olduğu da rivayet edilmiştir 34 (otuzdört) âyettir Hz Lokman'ın kıssasını anlattığı için bu adı almıştır

Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'ın adıyla

1 Elif Lâm Mîm

2 İşte bu âyetler, hikmet dolu Kitab'ın âyetleridir

3 Güzel davrananlar için bir hidayet rehberi ve rahmet olmak üzere (indirilmiştir)

4 O kimseler, namazı kılarlar, zekâtı verirler; onlar ahirete de kesin olarak iman ederler

5 İşte onlar, Rableri tarafından gösterilmiş doğru yol üzeredirler ve onlar kurtuluşa erenlerdir

6 İnsanlardan öylesi var ki, herhangi bir ilmî delile dayanmadan Allah yolundan saptırmak ve sonra da onunla alay etmek için boş lafı satın alır İşte onlara rüsvay edici bir azap vardır

7 Ona âyetlerimiz okunduğu zaman, sanki bunları işitmemiş, sanki kulaklarında ağırlık varrmış gibi büyüklük taslayarak yüz çevirir Sen de ona acıklı bir azabın müjdesini ver!

8 Şüphesiz, iman edip de güzel davranışlarda bulunanlar için, nimetleri bol cennetler vardır

9 Orada ebedi kalacaklardır Bu, Allah'ın verdiği gerçek sözdür O, mutlak güç ve hikmet sahibidir

10 O, gökleri görebildiğiniz bir direk olmaksızın yarattı, sizi sarsmasın diye yere de ulu dağlar koydu ve orada her çeşit canlıyı yaydı Biz gökyüzünden su indirip, orada her faydalı nebattan çift çift bitirdik

11 İşte bunlar Allah'ın yarattıklarıdır Şimdi (ey kâfirler!) O'ndan başkasının ne yarattığını bana gösterin! Hayır (gösteremezler)! Zalimler açık bir sapıklık içindedirler

12 Andolsun biz Lokman'a: Allah'a şükret! diyerek hikmet verdik Şükreden ancak kendisi için şükretmiş olur Nankörlük eden de bilsin ki, Allah hiçbir şeye muhtaç değildir, her türlü övgüye lâyıktır

13 Lokman, oğluna öğüt vererek: Yavrucuğum! Allah'a ortak koşma! Doğrusu şirk, büyük bir zulümdür, demişti

14 Biz insana, ana-babasına iyi davranmasını tavsiye etmişizdir Çünkü anası onu nice sıkıntılara katlanarak taşımıştır Sütten ayrılması da iki yıl içinde olur (İşte bunun için) önce bana, sonra da ana-babana şükret diye tavsiyede bulunmuşuzdur Dönüş ancak banadır

15 Eğer onlar seni, hakkında bilgin olmayan bir şeyi (körü körüne) bana ortak koşman için zorlarlarsa, onlara itaat etme Onlarla dünyada iyi geçin Bana yönelenlerin yoluna uy Sonunda dönüşünüz ancak banadır O zaman size, yapmış olduklarınızı haber veririm

16 (Lokman, öğütlerine devamla şöyle demişti Yavrucuğum! Yaptığın iş (iyilik veya kötülük), bir hardal tanesi ağırlığında bile olsa ve bu, bir kayanın içinde veya göklerde yahut yerin derinliklerinde bulunsa, yine de Allah onu (senin karşına) getirir Doğrusu Allah, en ince işleri görüp bilmektedir ve her şeyden haberdardır

17 Yavrucuğum! Namazı kıl, iyiliği emret, kötülükten vazgeçirmeye çalış, başına gelenlere sabret Doğrusu bunlar, azmedilmeye değer işlerdir

18 Küçümseyerek insanlardan yüz çevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme Zira Allah, kendini beğenmiş övünüp duran kimseleri asla sevmez

19 Yürüyüşünde tabiî ol, sesini alçalt Unutma ki, seslerin en çirkini merkeplerin sesidir

20 Allah'ın, göklerde ve yerdeki (nice varlık ve imkânları) sizin emrinize verdiğini, nimetlerini açık ve gizli olarak size bolca ihsan ettiğini görmediniz mi? Yine de, insanlar içinde, -bilgisi, rehberi ve aydınlatıcı bir kitabı yokken- Allah hakkında tartışan kimseler vardır

21 Onlara "Allah'ın indirdiğine uyun" dendiğinde: Hayır, biz babalarımızı üzerinde bulduğumuz yola uyarız, derler Ya şeytan; onları alevli ateşin azabına çağırıyor idiyse!

22 İyi davranışlar içinde kendini bütünüyle Allah'a veren kimse, gerçekten en sağlam kulpa yapışmıştır Zaten bütün işlerin sonu Allah'a varır

23 (Resûlüm!) İnkâr edenin inkârı seni üzmesin Onların dönüşü ancak bizedir İşte o zaman yaptıklarını kendilerine haber veririz Allah kalplerde olanı şüphesiz çok iyi bilir

24 Onları biraz faydalandırır, sonra kendilerini ağır bir azaba sürükleriz

25 Andolsun ki onlara, "Gökleri ve yeri kim yarattı?" diye sorsan, mutlaka "Allah" derler De ki: (Öyleyse) övgü de yalnız Allah'a mahsustur, ama onların çoğu bilmezler

26 Göklerde ve yerde ne varsa, hepsi Allah'ındır Bilinmeli ki, asıl ganî ve övülmeye lâyık olan Allah'tır

27 Şayet yeryüzündeki ağaçlar kalem, deniz de arkasından yedi deniz katılarak (mürekkep olsa) yine Allah'ın sözleri (yazmakla) tükenmez Şüphe yok ki Allah mutlak galip ve hikmet sahibidir

28 (İnsanlar!) Sizin yaratılmanız ve diriltilmeniz, ancak tek bir kişinin yaratılması ve diriltilmesi gibidir Unutulmasın ki, Allah her şeyi bilen ve görendir

29 Bilmez misin ki Allah, geceyi gündüze ve gündüzü geceye katmaktadır Güneşi ve ayı da buyruğu altına almıştır Bunların her biri belli bir vâdeye kadar hareketine devam eder Ve Allah, yaptıklarınızdan tamamen haberdardır

30 Çünkü Allah, hakkın ta kendisidir; O'ndan başka taptıkları ise hiç şüphesiz bâtıldır Gerçekten Allah çok yüce, çok uludur

31 Size varlığının delillerini göstermesi için, Allah'ın lütfuyla gemilerin denizde yüzdüğünü görrmedin mi? Şüphesiz bunda, çok sabreden, çok şükreden herkes için ibretler vardır

32 Dağlar gibi dalgalar onları kuşattığı zaman, dini tamamen Allah'a has kılarak (ihlâsla) O'na yalvarırlar Allah onları karaya çıkararak kurtardığı vakit içlerinden bir kısmı orta yolu tutar Zaten bizim âyetlerimizi, ancak nankör hâinler bilerek inkâr eder

33 Ey İnsanlar! Rabbinize karşı gelmekten sakının Ne babanın evlâdı, ne evlâdın babası nâmına bir şey ödeyemeyeceği günden çekinin Bilin ki, Allah'ın verdiği söz gerçektir Sakın dünya hayatı sizi aldatmasın ve şeytan, Allah'ın affına güvendirerek sizi kandırmasın

34 Kıyamet vakti hakkındaki bilgi, ancak Allah'ın katındadır Yağmuru O yağdırır, rahimlerde olanı O bilir Hiç kimse yarın ne kazanacağını bilemez Yine hiç kimse nerede öleceğini bilemez Şüphesiz Allah, her şeyi bilendir, her şeyden haberdardır

Alıntı Yaparak Cevapla

Kur'an-İ Kerim Meali

Eski 11-04-2012   #40
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kur'an-İ Kerim Meali



es-SECDE

Adını 15 âyette geçen kelimeden alan bu sûre Mekke'de nâzil olmuştur 18, 19 ve 20 âyetlerinin Medine'de nâzil olduğu da rivayet edilmiştir 30 (otuz) âyettir

Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'ın adıyla

1 Elif Lâm Mîm

2 Bu Kitab'ın, âlemlerin Rabbi tarafından indirilmiş olduğunda asla şüphe yoktur

3 "Onu Peygamber kendisi uydurdu" diyorlar öyle mi? Hayır! O, senden önce kendilerine hiçbir uyarıcı (peygamber) gelmemiş bir kavmi uyarman için -doğru yolu bulalar diye- Rabbinden gönderilen hak (Kitap) tır

4 Gökleri, yeri ve bunların arasındakileri altı günde (devirde) yaratan, sonra arşa istivâ eden Allah'tır O'ndan başka ne bir dost ne de bir şefaatçınız vardır Artık düşünüp öğüt almaz mısınız?

5 Allah, gökten yere kadar her işi düzenleyip yönetir Sonra (bütün bu işler) sizin sayageldiklerinize göre bin yıl tutan bir günde O'nun nezdine çıkar

6 İşte, görülmeyeni de görüleni de bilen, mutlak galip ve merhamet sahibi O'dur

7 O (Allah) ki, yarattığı her şeyi güzel yapmış ve ilk başta insanı çamurdan yaratmıştır

8 Sonra onun zürryetini, dayanıksız bir suyun özünden üretmiştir

9 Sonra onu tamamlayıp şekillendirmiş, ona kendi ruhundan üflemiştir Ve sizin için kulaklar, gözler, kalpler yaratmıştır Ne kadar az şükrediyorsunuz!

10 "Toprağın içinde kaybolduğumuz zaman, gerçekten (o vakit) biz mi yeniden yaratılacağız?" derler Doğrusu onlar Rablerine kavuşmayı inkâr etmektedirler

11 De ki: Size vekil kılınan (bu konuda görevlendirilen) ölüm meleği canınızı alacak, sonra Rabbinize döndürüleceksiniz

12 O günahkârların, Rableri huzurunda başlarını öne eğecekleri, "Rabbimiz! Gördük duyduk, şimdi bizi (dünyaya) geri gönder de, iyi işler yapalım, artık kesin olarak inandık" diyecekleri zamanı bir görsen!

13 Biz dilesek, elbette herkese hidayetini verirdik Fakat, "Cehennemi hem cinlerden hem insanlardan bir kısmıyla dolduracağım" diye benden kesin söz çıkmıştır

14 (O gün onlara şöyle diyeceğiz Bu güne kavuşmayı unutmanızın cezasını şimdi tadın bakalım! Doğrusu biz de sizi unuttuk; yaptıklarınızdan ötürü ebedî azabı tadın!

l5 Bizim âyetlerimize ancak o kimseler inanırlar ki, bunlarla kendilerine öğüt verildiğinde, büyüklük taslamadan secdeye kapanırlar ve Rablerini hamd ile tesbih ederler

l6 Korkuyla ve umutla Rablerine yalvarmak üzere (ibadet ettikleri için), vücutları yataklardan uzak kalır ve kendilerine verdiğimiz rızıktan Allah yolunda harcarlar

17 Yaptıklarına karşılık olarak, onlar için ne mutluluklar saklandığını hiç kimse bilemez

18 Öyle ya, mümin olan, yoldan çıkmış kimse gibi midir? Bunlar elbette bir olamazlar

19 İman edip de, iyi işler yapanlara gelince, onlar için yaptıklarına karşılık olarak varıp kalacakları cennet konakları vardır

20 Yoldan çıkanlar ise, onların varacakları yer ateştir Oradan her çıkmak istediklerinde geri çevrilirler ve kendilerine: Yalandır deyip durduğunuz cehennem azabını tadın! denir

21 En büyük azaptan önce, onlara mutlaka en yakın azaptan tattıracağız; olur ki (imana) dönerler

22 Kendisine Rabbinin âyetleri hatırlatıldıktan sonra onlardan yüz çevirenden daha zalim kim olabilir! Muhakkak ki biz, günahkârlara, lâyık oldukları cezayı veririz

23 Andolsun biz Musa'ya Kitap verdik, -(Resûlüm!) sen ona kavuşacağından şüphe etme- ve onu İsrailoğullarına hidayet rehberi kıldık

24 Sabrettikleri ve âyetlerimize kesinlikle inandıkları zaman, onların içinden, buyruğumuzla doğru yola ileten rehberler tayin etmiştik

25 Muhakkak ki Rabbin, ihtilâf etmekte oldukları şeyler hakkında kıyamet günü onların aralarında hükmedecektir

26 Halen yurtlarında gezip dolaştıkları kendilerinden önceki nice nesilleri helâk edişimiz onları doğru yola sevketmedi mi? Bunlarda elbette ibretler vardır Hâla kulak vermezler mi?

27 Kupkuru yerlere suyu ulaştırdığımızı, onunla gerek hayvanlarının gerekse kendilerinin yiyegeldikleri ekini çıkarmakta olduğumuzu da görmediler mi? Hâla da göremeyecekler mi?

28 Eğer doğru söylüyorsanız, bu fetih (ve hüküm) günü hani ne zaman? derler

29 De ki: Fetih (ve hüküm) gününde inkârcılara (o gün ettikleri) imanları fayda vermeyecek ve kendilerine mühlet de tanınmayacaktır!

30 Artık sen onları bırak ve bekle Zaten onlar da beklemektedirler

Alıntı Yaparak Cevapla

Kur'an-İ Kerim Meali

Eski 11-04-2012   #41
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kur'an-İ Kerim Meali



el-AHZÂB

Medine'de nâzil olmuştur 73 (yetmişüç) âyettir "Ahzâb", "hizb"in çoğuludur Topluluk, gurup, bölük, parti gibi manalara gelir Her gün mutad olarak devam edilen dua demetine, Kur'an cüzünün dörtte birine de hizip denir Bu sûrede, müslümanlara karşı savaşmak üzere birleşen Arap kabilelerinden bahsedildiği için, bu isim verilmiştir (Rivayete göre, bir takım ileri gelen müşrikler "Uhud" savaşından sonra Medine'ye gelmişler, münafıkların lideri Abdullah b Übeyy'in evine misafir olmuşlardı Hz Peygamber bunlara, kendisiyle görüşmek üzere emân vermişti Bu görüşme esnasında Resûlullah'a: Sen bizim taptıklarımızı diline dolamaktan vazgeç, "onlar menfaat sağlayabilir, şefâat edebilir" de, biz de seni Rabbinle başbaşa bırakalım, dediler Orada bulunan müslümanların canları sıkıldı, onları öldürmek istediler Bunun üzerine, verilmiş olan emânın bozulması konusunda Allah'tan korkmalarını ve kâfirler ile münafıkların sözlerine boyun eğmemelerini, Resûlullah'ın şahsında müminlerden isteyen 1 âyet nâzil oldu

Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'ın adıyla

1 Ey Peygamber! Allah'tan kork, kâfirlere ve münafıklara boyun eğme Elbette Allah her şeyi bilmekte ve yerli yerince yapmaktadır

2 Rabbinden sana vahyedilene uy Şüphesiz Allah, bütün yaptıklarınızdan haberdardır

3 Allah'a güven Vekîl olarak Allah yeter

4 Allah, bir adamın içinde iki kalp yaratmadığı gibi, "zıhâr" yaptığınız eşlerinizi de analarınız yerinde tutmadı ve evlâtlıklarınızı da öz oğullarınız olarak tanımadı Bunlar sizin ağızlarınıza geliveren sözlerden ibarettir Allah ise gerçeği söyler ve doğru yola O eriştirir

5 Onları (evlât edindiklerinizi) babalarına nisbet ederek çağırın Allah yanında en doğrusu budur Eğer babalarının kim olduğunu bilmiyorsanız, bu takdirde onları din kardeşleriniz ve görüp gözettiğiniz kimseler olarak kabul edin Yanılarak yaptıklarınızda size vebal yok; fakat kalplerinizin bile bile yöneldiğinde günah vardır Allah bağışlayandır, esirgeyendir

6 Peygamber, müminlere kendi canlarından daha yakındır Eşleri, onların analarıdır Akraba olanlar, Allah'ın Kitabına göre, (mirasçılık bakımından) birbirlerine diğer müminlerden ve muhacirlerden daha yakındırlar; ancak, dostlarınıza uygun bir vasiyet yapmanız müstesnadır Bunlar Kitap'ta yazılı bulunmaktadır

7 Hani biz peygamberlerden söz almıştık; senden, Nuh'tan, İbrahim'den, Musa'dan ve Meryem oğlu İsa'dan da (Evet) biz onlardan pek sağlam bir söz aldık

8 Allah bu sözü doğruları doğruluklarıyla sorumlu kılmak için aldı Kâfirler için de çok acıklı bir azap hazırladı

9 Ey iman edenler! Allah'ın size olan nimetini hatırlayın; hani size ordular saldırmıştı da, biz onlara karşı bir rüzgâr ve sizin görmediğiniz ordular göndermiştik Allah ne yaptığınızı çok iyi görmekteydi

10 Onlar hem yukarınızdan hem aşağı tarafınızdan (vâdinin üstünden ve alt yanından) üzerinize yürüdükleri zaman; gözler yıldığı, yürekler gırtlağa geldiği ve siz Allah hakkında türlü türlü şeyler düşündüğünüz zaman;

11 İşte orada iman sahipleri imtihandan geçirilmiş ve şiddetli bir sarsıntıya uğratılmışlardı

12 Ve o zaman, münafıklar ile kalplerinde hastalık (iman zayıflığı) bulunanlar: Meğer Allah ve Resûlü bize sadece kuru vaadlerde bulunmuşlar! diyorlardı

13 Onlardan bir gurup da demişti ki: Ey Yesribliler (Medineliler)! Artık sizin için durmanın sırası değil, haydi dönün! İçlerinden bir kısmı ise: Gerçekten evlerimiz emniyette değil, diyerek Peygamber'den izin istiyordu; oysa evleri tehlikede değildi, sadece kaçmayı arzuluyorlardı

14 Medine'nin her yanından üzerlerine saldırılsaydı da, o zaman savaşmaları istenseydi, şüphesiz hemen savaşa katılırlar ve evlerinde pek eğlenmezlerdi

15 Andolsun ki daha önce onlar, sırt çevirip kaçmayacaklarına dair Allah'a söz vermişlerdi Allah'a verilen söz mesuliyeti gerektirir!

16 (Resûlüm!) De ki: Eğer ölümden veya öldürülmekten kaçıyorsanız, kaçmanın size asla faydası olmaz! (Eceliniz gelmemiş ise) o takdirde de, yaşatılacağınız süre çok değildir

17 De ki: Allah size bir kötülük dilerse, O'na karşı sizi kim korur; ya da size rahmet dilerse (size kim zarar verebilir)? Onlar, kendilerine Allah'tan başka ne bir dost bulurlar ne de bir yardımcı

18 Allah, içinizden (savaştan) alıkoyanları ve yandaşlarına: "Bize katılın" diyenleri gerçekten biliyor Zaten bunların pek azı savaşa gelir

19 (Gelseler de) size karşı pek hasistirler Hele korku gelip çattı mı, üzerine ölüm baygınlığı çökmüş gibi gözleri dönerek sana baktıklarını görürsün Korku gidince ise, mala düşkünlük göstererek sizi sivri dilleri ile incitirler Onlar iman etmiş değillerdir; bunun için Allah onların yaptıklarını boşa çıkarmıştır Bu, Allah'a göre kolaydır

20 Bunlar, düşman birliklerinin bozulup gitmedikleri evhamı içindedirler Müttefikler ordusu yine gelecek olsa, isterler ki, çölde göçebe Araplar içinde bulunsunlar da, sizin haberlerinizi (uzaktan) sorsunlar Zaten içinizde bulunsalardı dahi pek savaşacak değillerdi

21 Andolsun ki, Resulullah, sizin için, Allah'a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah'ı çok zikredenler için güzel bir örnektir

22 Müminler ise, düşman birliklerini gördüklerinde: İşte Allah ve Resûlü'nün bize vâdettiği! Allah ve Resûlü doğru söylemiştir, dediler Bu (orduların gelişi), onların ancak imanlarını ve Allah'a bağlılıklarını arttırdı

23 Müminler içinde Allah'a verdikleri sözde duran nice erler var İşte onlardan kimi, sözünü yerine getirip o yolda canını vermiştir; kimi de (şehitliği) beklemektedir Onlar hiçbir şekilde (sözlerini) değiştirmemişlerdir

24 Çünkü Allah sadâkat gösterenleri sadâkatları sebebiyle mükâfatlandıracak, münafıklara -dilerse- azap edecek yahut da (tevbe ederlerse) tevbelerini kabul edecektir Şüphesiz Allah, bağışlayandır, esirgeyendir

25 Allah, o inkâr edenleri hiçbir fayda elde edemeden öfkeleri ile geri çevirdi Allah (ın yardımı) savaşta müminlere yetti Allah güçlüdür, mutlak galiptir

26 Allah, ehl-i kitaptan, onlara (müşrik ordularına) yardım edenleri kalelerinden indirdi ve kalplerine korku düşürdü; bir kısmını öldürüyor, bir kısmını da esir alıyordunuz

27 Allah, onların yerlerine, yurtlarına, mallarına ve ayak basmadığınız topraklara sizi mirasçı yaptı Allah'ın her şeye gücü yeter

28 Ey Peygamber! Eşlerine şöyle söyle: Eğer dünya dirliğini ve süsünü (refahını) istiyorsanız, gelin size boşanma bedellerinizi vereyim de, sizi güzellikle salıvereyim

29 Eğer Allah'ı, Peygamberini ve ahiret yurdunu diliyorsanız, bilin ki, Allah, içinizden güzel davrananlar için büyük bir mükâfat hazırlamıştır

30 Ey peygamber hanımları! Sizden kim açık bir hayâsızlık yaparsa, onun azabı iki katına çıkarılır Bu, Allah'a göre kolaydır

31 Sizden kim, Allah'a ve Resûlüne itaat eder ve yararlı iş yaparsa ona mükâfatını iki kat veririz Ve ona (cennette) bol rızık hazırlamışızdır

32 Ey Peygamber hanımları! Siz, kadınlardan herhangi biri gibi değilsiniz Eğer (Allah'tan) korkuyorsanız, (yabancı erkeklere karşı) çekici bir eda ile konuşmayın; sonra kalbinde hastalık bulunan kimse ümide kapılır Güzel söz söyleyin

33 Evlerinizde oturun, eski cahiliye âdetinde olduğu gibi açılıp saçılmayın Namazı kılın, zekâtı verin, Allah'a ve Resûlüne itaat edin Ey Ehl-i Beyt! Allah sizden, sadece günahı gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor

34 Evlerinizde okunan Allah'ın âyetlerini ve hikmeti hatırlayın Şüphesiz Allah, her şeyin iç yüzünü bilendir ve her şeyden haberi olandır

35 Müslüman erkekler ve müslüman kadınlar, mümin erkekler ve mümin kadınlar, taata devam eden erkekler ve taata devam eden kadınlar, doğru erkekler ve doğru kadınlar, sabreden erkekler ve sabreden kadınlar, mütevazi erkekler ve mütevazi kadınlar, sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkekler ve oruç tutan kadınlar, ırzlarını koruyan erkekler ve (ırzlarını) koruyan kadınlar, Allah'ı çok zikreden erkekler ve zikreden kadınlar var ya; işte Allah, bunlar için bir mağfiret ve büyük bir mükâfat hazırlamıştır

36 Allah ve Resûlü bir işe hüküm verdiği zaman, inanmış bir erkek ve kadına o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur Her kim Allah ve Resûlüne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur

37 (Resûlüm!) Hani Allah'ın nimet verdiği, senin de kendisine iyilik ettiğin kimseye: Eşini yanında tut, Allah'tan kork! diyordun Allah'ın açığa vuracağı şeyi, insanlardan çekinerek içinde gizliyordun Oysa asıl korkmana lâyık olan Allah'tır Zeyd, o kadından ilişiğini kesince biz onu sana nikâhladık ki evlâtlıkları, karılarıyla ilişkilerini kestiklerinde (o kadınlarla evlenmek isterlerse) müminlere bir güçlük olmasın Allah'ın emri yerine getirilmiştir

38 Allah'ın, kendisine helâl kıldığı şeyde Peygamber'e herhangi bir vebâl yoktur Önce gelip geçenler arasında da Allah'ın âdeti böyle idi Allah'ın emri mutlaka yerine gelecek, yazılmış bir kaderdir

39 O peygamberler ki Allah'ın gönderdiği emirleri duyururlar, Allah'tan korkarlar ve O'ndan başka kimseden korkmazlar Hesap görücü olarak Allah (herkese) yeter

40 Muhammed, sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir Fakat o, Allah'ın Resûlü ve peygamberlerin sonuncusudur Allah her şeyi hakkıyla bilendir

41 Ey inananlar! Allah'ı çokça zikredin

42 Ve O'nu sabah-akşam tesbih edin

43 Sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için üzerinize rahmetini gönderen O'dur Melekleri de size istiğfar eder Allah, müminlere karşı çok merhametlidir

44 Kendisine kavuştukları gün, Allah'ın onlara iltifatı, "selâm" dır Allah onlara çok değerli mükâfat hazırlamıştır

45 Ey Peygamber! Biz seni hakikaten bir şahit, bir müjdeleyici ve bir uyarıcı olarak gönderdik

46 Allah'ın izniyle, bir davetçi ve nûr saçan bir kandil olarak (gönderdik)

47 Allah'tan büyük bir lütfa ereceklerini müminlere müjdele

48 Kâfirlere ve münafıklara boyun eğme Onların eziyetlerine aldırma Allah'a güvenip dayan, vekîl ve destek olarak Allah yeter

49 Ey iman edenler! Mümin kadınları nikâhlayıp da, henüz zifafa girmeden onları boşarsanız, onları sayacağınız bir iddet süresince bekletme hakkınız yoktur O halde onları (bir bağışla) memnun edin ve onları güzel bir şekilde serbest bırakın

50 Ey Peygamber! Mehirlerini verdiğin hanımlarını, Allah'ın sana ganimet olarak verdiği ve elinin altında bulunan cariyeleri, amcanın, halanın, dayının ve teyzenin seninle beraber göç eden kızlarını sana helâl kıldık Bir de Peygamber kendisiyle evlenmek istediği takdirde, kendisini peygambere hibe eden mümin kadını, diğer müminlere değil, sırf sana mahsus olmak üzere (helâl kıldık) Kuşkusuz biz, hanımları ve ellerinin altında bulunan cariyeleri hakkında müminlere neyi farz kıldığımızı biliriz (Bu hususta ne yapmaları lâzım geldiğini onlara açıkladık) ki, sana bir zorluk olmasın Allah bağışlayandır, merhamet edendir

51 Onlardan dilediğini geriye bırakır, dilediğini de yanına alırsın Boşadığın hanımlarından arzu ettiğini tekrar yanına almanda, senin üzerine bir günah yoktur Böyle yapman onların mutlu olmalarına, üzülmemelerine ve hepsinin, senin verdiklerine razı olmalarına daha uygundur Allah, kalplerinizde olanı bilir Allah hakkıyle bilendir, halîmdir

52 Bundan sonra artık başka kadınlarla evlenmen, elinin altında bulunan cariyeler hariç, güzellikleri hoşuna gitse bile, bunların yerine başka hanımlar alman sana helâl değildir Allah her şeyi gözetler

53 Ey iman edenler! Siz zamanını gözetlemeksizin, bir yemeğe davet edilmedikçe, Peygamber'in evlerine girmeyin Ancak davet edildiğiniz vakit girin Yemeği yediğinizde hemen dağılın, sohbete dalmayın Çünkü bu hareketiniz Peygamber'i üzmekte, fakat o (size bunu söylemekten) utanmaktadır Ama Allah, hakkı söylemekten çekinmez Peygamber'in hanımlarından bir şey istediğiniz zaman perde arkasından isteyin Bu, hem sizin kalpleriniz, hem de onların kalpleri için daha temiz bir davranıştır Sizin Allah'ın Resûlünü üzmeniz ve kendisinden sonra onun hanımlarını nikâhlamanız asla caiz olamaz Çünkü bu, Allah katında büyük (bir günah) tır

54 Bir şeyi açığa vursanız da, gizleseniz de şüphe yok ki Allah, her şeyi gayet iyi bilmektedir

55 Onlara (Peygamber'in hanımlarına), babaları, oğulları, kardeşleri, kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, kadınları (mümin kadınlar) ve ellerinin altında bulunan câriyelerinden dolayı bir günah yoktur (Ey Peygamber hanımları!) Allah'tan korkun; şüphesiz Allah, her şeye şahittir

56 Allah ve melekleri, Peygamber'e çok salevât getirirler Ey müminler! Siz de ona salevât getirin ve tam bir teslimiyetle selam verin

57 Allah ve Resûlünü incitenlere Allah, dünyada ve ahirette lânet etmiş ve onlar için horlayıcı bir azap hazırlamıştır

58 Mümin erkeklere ve mümin kadınlara, yapmadıkları bir şeyden dolayı eziyet edenler, şüphesiz bir iftira ve apaçık bir günah yüklenmişlerdir

59 Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve müminlerin kadınlarına (bir ihtiyaç için dışarı çıktıkları zaman) dış örtülerini üstlerine almalarını söyle Onların tanınması ve incitilmemesi için en elverişli olan budur Allah bağışlayandır, esirgeyendir

60 Andolsun, iki yüzlüler, kalplerinde hastalık bulunanlar (fuhuş düşüncesi taşıyanlar), şehirde kötü haber yayanlar (bu hallerinden) vazgeçmezlerse, seni onlara musallat ederiz (onlarla savaşmanı ve onları şehirden sürüp çıkarmanı sana emrederiz); sonra orada, senin yanında ancak az bir zaman kalabilirler

61 Hepsi de lânetlenmiş olarak nerede ele geçirilirlerse, yakalanır ve mutlaka öldürülürler

62 Allah'ın önceden geçenler hakkındaki kanunu budur Allah'ın kanununda asla bir değişiklik bulamazsın

63 İnsanlar sana kıyametin zamanını soruyorlar De ki: Onun bilgisi Allah katındadır Ne bilirsin, belki de zamanı yakındır

64 Şu muhakkak ki, Allah kâfirleri rahmetinden kovmuş ve onlara çılgın bir ateş hazırlamıştır

65 (Onlar) orada ebedî olarak kalacaklar, (kendilerini koruyacak) ne bir dost ne de bir yardımcı bulacaklardır

66 Yüzleri ateşte evrilip çevrildiği gün: Eyvah bize! Keşke Allah'a itaat etseydik, Peygamber'e de itaat etseydik! derler

67 Ey Rabbimiz! Biz reislerimize ve büyüklerimize uyduk da onlar bizi yolda saptırdılar, derler

68 Rabbimiz! Onlara iki kat azap ver ve onları büyük bir lânetle rahmetinden kov

69 Ey iman edenler! Siz de Musa'ya eziyet edenler gibi olmayın Nihayet Allah onu, dedikleri şeyden temize çıkardı O, Allah yanında şerefli idi

70 Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve doğru söz söyleyin

71 (Böyle davranırsanız) Allah işlerinizi düzeltir ve günahlarınızı bağışlar Kim Allah ve Resûlüne itaat ederse büyük bir kurtuluşa ermiş olur

72 Biz emaneti, göklere, yere ve dağlara teklif ettik de onlar bunu yüklenmekten çekindiler, (sorumluluğundan) korktular Onu insan yüklendi Doğrusu o çok zalim, çok cahildir

73 (Allah bu emaneti insana vermek sûretiyle), münafık erkeklere ve münafık kadınlara, müşrik erkeklere ve müşrik kadınlara azap edecek, inanan erkeklerin ve inanan kadınların da tevbesini kabul buyuracaktır Allah bağışlayandır, merhamet edendir

Alıntı Yaparak Cevapla

Kur'an-İ Kerim Meali

Eski 11-04-2012   #42
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kur'an-İ Kerim Meali



SEBE'

Mekke'de nâzil olmuştur 54 (ellidört) âyettir Yalnız 6 âyeti Medine'de inmiştir Sûre adını, Yemen'de bir bölge veya kabile ismi olan Sebe' kelimesinin geçtiği 15 âyetten alır

Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'ın adıyla

1 Hamd, göklerde ve yerde bulunanların hepsinin sahibi olan Allah'a mahsustur Ahirette de hamd O'na mahsustur O, hikmet sahibidir, (her şeyden) haberi olandır

2 Yerin içine gireni ve ondan çıkanı; gökten ineni, oraya çıkanı bilir O, esirgeyendir, bağışlayandır

3 İnkârcılar: Kıyamet bize gelmeyecek, dediler De ki: Hayır! Gaybı bilen Rabbim hakkı için o, mutlaka size gelecektir Göklerde ve yerde zerre miktarı bir şey bile O'ndan gizli kalmaz Bundan daha küçük ve daha büyüğü de şüphesiz, apaçık kitaptadır (yazılıdır)

4 Allah, inanıp iyi işler yapanları mükâfatlandırmak için (her şeyi açık bir kitapta tesbit etmiştir) Onlar için büyük bir mağfiret ve güzel bir rızık vardır

5 Âyetlerimizi hükümsüz bırakmak için yarışırcasına uğraşanlar için de, en kötüsünden, elem verici bir azap vardır

6 Kendilerine bilgi verilenler, Rabbinden sana indirilenin (Kur'an'ın) gerçek olduğunu bilir; onun, mutlak galip ve övgüye lâyık olan (Allah'ın) yoluna ilettiğini görürler

7 Kâfir olanlar (kendi aralarında) şöyle dediler: Çürüyüp paramparça olduğunuz vakit yeniden dirileceğinizi söyleyerek haber veren kişiyi gösterelim mi?

8 "Acaba o, yalan yere Allah'a iftira mı etmiştir? Yoksa onda delilik mi var?" (dediler) Hayır! Ahirete inanmayanlar azaptadırlar ve derin bir sapıklık içindedirler

9 Onlar, gökte ve yerde önlerine ve arkalarına bakmıyorlar mı? Dilesek onları yere batırırız, ya da üzerlerine gökten parçalar düşürürüz Şüphesiz bunda (Rabbine) yönelen her kul için bir ibret vardır

10 Andolsun, Davud'a tarafımızdan bir üstünlük verdik "Ey dağlar ve kuşlar! Onunla beraber tesbih edin" dedik Ona demiri yumuşattık

11 Geniş zırhlar imal et, dokumasını ölçülü yap (Ey Davud hanedanı!) İyi işler yapın Kuşkusuz ben, yaptıklarınızı görmekteyim, diye (vahyettik)

12 Sabah gidişi bir aylık mesafe, akşam dönüşü yine bir aylık mesafe olan rüzgârı da Süleyman'a (onun emrine) verdik ve onun için erimiş bakırı kaynağından sel gibi akıttık Rabbinin izniyle cinlerden bir kısmı, onun önünde çalışırdı Onlardan kim emrimizden sapsa, ona alevli azabı tattırırdık

13 Onlar Süleyman'a kalelerden, heykellerden, havuzlar kadar (geniş) leğenlerden, sabit kazanlardan ne dilerse yaparlardı Ey Davud ailesi! Şükredin Kullarımdan şükreden azdır!

14 Süleyman'ın ölümüne hükmettiğimiz zaman, onun öldüğünü, ancak değneğini yiyen bir ağaç kurdu gösterdi (Sonunda yere) yıkılınca anlaşıldı ki cinler gaybı bilselerdi, o küçük düşürücü azap içinde kalmazlardı

15 Andolsun, Sebe' kavmi için oturduğu yerlerde büyük bir ibret vardır Biri sağda, diğeri solda iki bahçeleri vardı (Onlara Rabbinizin rızkından yeyin ve O'na şükredin İşte güzel bir memleket ve çok bağışlayan bir Rab!

16 Ama onlar yüz çevirdiler Bu yüzden üzerlerine Arim selini gönderdik Onların iki bahçesini, buruk yemişli, acı ılgınlı ve içinde biraz da sedir ağacı bulunan iki (harap) bahçeye çevirdik

17 Nankörlük ettikleri için onları böyle cezalandırdık Biz nankörden başkasını cezalandırır mıyız!

18 Onların yurdu ile, içlerini bereketlendirdiğimiz memleketler arasında, kolayca görünen nice kasabalar var ettik ve bunlar arasında yürümeyi konaklara ayırdık Oralarda geceleri, gündüzleri korkusuzca gezin dolaşın, dedik

19 Bunun üzerine: Ey Rabbimiz! Aralarında yolculuk yaptığımız şehirlerin arasını uzaklaştır, dediler ve kendilerine yazık ettiler Biz de onları, ibret kıssaları haline getirdik ve onları büsbütün parçaladık Şüphesiz bunda, çok sabreden ve çok şükreden herkes için ibretler vardır

20 Andolsun İblis, onlar hakkındaki tahminini doğruya çıkardı İnanan bir zümrenin dışında hepsi ona uydular

21 Halbuki şeytanın onlar üzerinde hiçbir nüfuzu yoktu Ancak ahirete inananı, şüphe içinde kalandan ayırdedip bilelim diye (ona bu fırsatı verdik) Rabbin gerçekten her şeyi koruyandır

22 (Müşriklere) de ki: Allah'tan başka tanrı saydığınız şeyleri çağırın! Onlar ne göklerde ne de yerde zerre ağırlığınca bir şeye sahiptirler Onların buralarda hiçbir ortaklığı yoktur, Allah'ın onlardan bir yardımcısı da yoktu

23 Allah'ın huzurunda, kendisinin izin verdiği kimselerden başkasının şefâati fayda vermez Nihayet onların yüreklerinden korku giderilince: Rabbiniz ne buyurdu? derler Onlar da: Hak olanı buyurdu, derler O, yücedir, büyüktür

24 (Resûlüm!) De ki: Göklerden ve yerden size rızık veren kimdir? De ki: Allah! O halde biz veya siz, ikimizden biri, ya doğru yol üzerinde veya açık bir sapıklık içindedir

25 De ki: Bizim işlediğimiz suçtan siz sorumlu değilsiniz; biz de sizin işlediğinizden sorulacak değiliz

26 De ki: Rabbimiz hepimizi bir araya toplayacak, sonra aramızda hak ile hükmedecektir O, en âdil hüküm veren, (her şeyi) hakkıyla bilendir

27 De ki: O'na (Allah'a) kattığınız ortaklarınızı bana gösterin Hayır! Bilakis, yegâne galip ve her şeyi hikmetle idare eden ancak Allah'tır

28 Biz seni bütün insanlara ancak müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik; fakat insanların çoğu bunu bilmezler

29 Eğer sözünüzde doğru iseniz bu vâdettiğiniz (kıyamet) ne zaman kopacak? derler

30 De ki: Size öyle bir gün vâdedilmiştir ki, ondan ne bir saat geri kalabilirsiniz, ne de ileri geçebilirsiniz

31 Kâfir olanlar dediler ki: Biz hiçbir zaman bu Kur'an'a ve bundan önce gelen kitaplara inanmayacağız Sen o zalimleri, Rablerinin huzurunda tutuklanmış, birbirlerine söz atarlarken bir görsen! Zayıf sayılanlar, büyüklük taslayanlara: Siz olmasaydınız, elbette biz inanan insanlar olurduk, derler

32 Büyüklük taslayanlar, zayıf sayılanlara (kıyamet gününde): Size hidayet geldikten sonra sizi ondan biz mi çevirdik? Bilakis siz suç işliyordunuz, derler

33 Zayıf sayılanlar da büyüklük taslayanlara: Hayır! Gece gündüz (işiniz) tuzak kurmaktı Çünkü siz daima Allah'ı inkâr etmemizi, O'na ortaklar koşmamızı bize emrederdiniz, derler Artık azabı gördüklerinde, için için yanarlar; biz de o inkâr edenlerin boyunlarına demir halkalar takarız Onlar ancak yapmakta oldukları günahları yüzünden cezalandırılırlar

34 Biz hangi ülkeye bir uyarıcı göndermişsek mutlaka oranın varlıklı ve şımarık kişileri: Biz, size gönderilmiş olan şeyi inkâr ediyoruz, demişlerdir

35 Ve dediler ki: Biz malca ve evlâtça daha çoğuz, biz azaba uğratılacak da değiliz

36 De ki: Rabbim, dilediğine bol rızık verir ve (dilediğinden) kısar; fakat insanların çoğu bilmezler

37 Sizi huzurumuza yaklaştıracak olan ne mallarınızdır ne de evlâtlarınız İman edip iyi amelde bulunanlar müstesna; onlara yaptıklarının kat kat fazlası mükâfat vardır Onlar (cennet) odalarında güven içindedirler

38 Ayetlerimizi boşa çıkarmaya çalışanlara gelince, onlar da azapla yüz yüze bırakılacaklardır

39 De ki: Rabbim, kullarından dilediğine bol rızık verir ve (dilediğinden de) kısar Siz hayıra ne harcarsanız, Allah onun yerine başkasını verir O, rızık verenlerin en hayırlısıdır

40 O gün Allah, onların hepsini toplayacak; sonra meleklere: Size tapanlar bunlar mıydı? diyecek

41 (Melekler de Sen yücesi, bizim dostumuz onlar değil, sensin Belki onlar cinlere tapıyorlardı Çoğu onlara inanmıştı; diyecekler

42 Bugün birbirinize ne fayda, ne de zarar vermeye gücünüz yeter Biz zalim olanlara, yalanlamakta olduğunuz ateş azabını tadın! diyeceğiz

43 Onlara apaçık âyetlerimiz okunduğu zaman demişlerdi ki: Bu, sizi babalarınızın taptığı (putlardan) çevirmek isteyen bir adamdan başkası değildir Ve yine bu (Kur'an) da uydurulmuş bir yalandan başka bir şey değildir, dediler Hak kendilerine geldiğinde onu inkâr edenler de: Bu, apaçık bir büyüden başka bir şey değildir, dediler

44 Halbuki biz onlara okuyacakları kitaplar vermediğimiz gibi senden önce onlara bir uyarıcı (peygamber) de göndermemiştik

45 Onlardan öncekiler de (peygamberlerini) inkâr etmişlerdi Bunlar, öncekilere verdiklerimizin onda birine erişmemişlerdi (Böyle iken), peygamberimi yalanladılar; ama benim karşılık olarak verdiğim nasıl olmuştu!

46 (Resûlüm! Onlara) de ki: Size bir tek öğüt vereceğim: Allah için ikişer ikişer ve teker teker ayağa kalkın, sonra da düşünün! Arkadaşınızda (peygamberde) hiçbir delilik yoktur! O ancak şiddetli bir azap gelip çatmadan evvel sizi uyaran bir peygamberdir

47 De ki: Ben sizden bir ücret istemişsem, o sizin olsun Ücretim yalnız Allah'a aittir O, her şeye şahittir

48 De ki: Kuşkusuz, Rabbim gerçeği ortaya koyar Çünkü O, gaybı çok iyi bilendir

49 De ki: Hak geldi; artık bâtıl ne bir şeyi ortaya çıkarabilir ne de geri getirebilir

50 De ki: Eğer (haktan) saparsam, kendi aleyhime sapmış olurum Eğer doğru yolu bulursam, bu da Rabbimin bana vahyettiği (Kur'an) sayesindedir Şüphesiz O, işitendir, yakındır

51 (Resûlüm!) Telaşa düştükleri zaman, bir görsen! Artık kurtuluş yoktur, yakın bir yerden yakalanmışlardır

52 (İş işten geçtikten sonra "Ona inandık" demişlerdir, ama uzak yerden (dünya hayatı gelip geçtikten sonra) imana kavuşmak onlar için nasıl mümkün olur?

53 Halbuki daha önce onu (hakkı) inkâr etmişlerdi Uzak bir yerden gayb hakkında atıp tutuyorlardı

54 Artık, bundan önce benzerlerine yapıldığı gibi, kendileriyle arzu ettikleri şey arasına perde çekilmiştir Şüphesiz onlar, kendilerini endişeye düşüren bir korku içindeydiler

Alıntı Yaparak Cevapla

Kur'an-İ Kerim Meali

Eski 11-04-2012   #43
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kur'an-İ Kerim Meali



FÂTIR

Mekke'de nâzil olmuştur, 45 (kırkbeş) âyettir

Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'ın adıyla

1 Gökleri ve yeri yaratan, melekleri ikişer, üçer, dörder kanatlı elçiler yapan Allah'a hamdolsun O, yaratmada dilediği arttırmayı yapar Şüphesiz Allah, her şeye gücü yetendir

2 Allah'ın insanlara açacağı herhangi bir rahmeti tutup hapseden olamaz O'nun tuttuğunu O'ndan sonra salıverecek de yoktur O, üstündür, hikmet sahibidir

3 Ey insanlar! Allah'ın size olan nimetini hatırlayın; Allah'tan başka size gökten ve yerden rızık verecek bir yaratıcı var mı? O'ndan başka tanrı yoktur Nasıl oluyor da (tevhidden küfre) çevriliyorsunuz!

4 Eğer seni yalanlıyorlarsa (üzülme); senden önceki peygamberler de yalanlanmıştır Bütün işler yalnızca Allah'a döndürülecektir

5 Ey insanlar! Allah'ın vâdi gerçektir, sakın dünya hayatı sizi aldatmasın ve o aldatıcı (şeytan) da Allah hakkında sizi kandırmasın!

6 Çünkü şeytan, sizin düşmanınızdır, siz de onu düşman sayın O, kendi taraftarlarını ancak ateş ehlinden olmaya çağırır

7 İnkâr edenler için şüphesiz çetin bir azap var, iman edip iyi işler yapanlara da mağfiret ve büyük bir mükâfat vardır

8 Kötü işi kendisine güzel gösterilip de onu güzel gören kimse (kötülüğü hiç istemeyen kimseye benzer) mi? Allah dilediğini sapıklığa yöneltir, dilediğini doğru yola iletir O halde onlar için üzülerek kendini helak etme Allah onların ne yaptıklarını biliyor

9 Rüzgârları gönderip de bulutu harekete geçiren Allah'tır Biz onu ölü bir bölgeye göndeririz de ölümünden sonra toprağa onunla hayat veririz Ölülerin yeniden dirilmesi de böyle olacaktır

lOKim izzet ve şeref istiyor idiyse, bilsin ki, izzet ve şerefin hepsi Allah'ındır O'na ancak güzel sözler yükselir (ulaşır) Onları da Allah'a amel-i sâlih ulaştırır Kötülüklerle tuzak kuranlara gelince, onlar için çetin bir azap vardır ve onların tuzağı bozulur

11 Allah sizi (önce) topraktan, sonra meniden yarattı Sonra sizi çiftler (erkek-dişi) kıldı O'nun bilgisi olmadan hiç bir dişi ne gebe kalır ne de doğurur Bir canlıya ömür verilmesi de, onun ömründen azaltılması da mutlaka bir kitaptadır Şüphesiz bunlar, Allah'a kolaydır

12 İki deniz birbirine eşit olmaz Bu tatlıdır, susuzluğu keser, içilmesi kolaydır Şu da tuzludur, acıdır (boğazı yakar) Hepsinden de taze et (balık) yersiniz ve giyeceğiniz süs eşyası çıkarırsınız Allah'ın lütfundan (nasibinizi) arayıp da şükretmeniz için gemilerin, denizi yarıp gittiğini görürsün

13 Allah, geceyi gündüzün içine sokar, gündüzü de gecenin içine sokar; güneş ve ayı emri altına almıştır Her biri belirtilmiş bir süreye kadar akıp gider İşte (bütün bunları yapan) Rabbiniz Allah'tır Mülk O'nundur O'nu bırakıp da kendilerine taptıklarınız ise, bir çekirdek kabuğuna bile sahip değillerdir

14 Eğer onları (putları) çağırırsanız, sizin çağırmanızı işitmezler Faraza işitseler bile, size cevap veremezler Kıyamet günü de sizin ortak koşmanızı reddederler (Bu gerçeği) sana, her şeyden haberi olan (Allah) gibi hiç kimse haber veremez

15 Ey insanlar! Allah'a muhtaç olan sizsiniz Zengin ve övülmeye lâyık olan ancak O'dur

16 Allah dilerse sizi yok eder ve yerinize yeni bir halk getirir

17 Bu da Allah'a güç bir şey değildir

18 Hiçbir günahkâr başkasının günahını yüklenmez Yükü (günahı) ağır gelen kimse onu taşımak için (başkasını) çağırsa, bu çağırdığı akrabası da olsa, onun yükünden bir şey yüklenmez Sen ancak görmeden Rablerinden korkanları ve namazı kılanları uyarabilirsin Kim temizlenirse o, kendi menfaatine temizlenmiş olur Dönüş Allah'adır

19 Körle, gören bir olmaz

20 Karanlıkla aydınlık da bir olmaz

21 Gölge ile sıcak da bir olmaz

22 Dirilerle ölüler de bir olmaz Şüphesiz Allah, dilediğine işittirir Sen kabirlerdekilere işittiremezsin!

23 Sen sadece bir uyarıcısın

24 Biz seni müjdeleyici ve uyarıcı olarak hak ile gönderdik Her millet için mutlaka bir uyarıcı (peygamber) bulunmuştur

25 Eğer seni yalanlıyorlarsa (üzülme), onlardan öncekiler de yalanlamışlardı (Oysa ki) peygamberleri onlara açık âyetler (mucizeler), sahifeler ve aydınlatıcı kitap getirmişlerdi

26 Sonra ben, o inkâr edenleri yakaladım (Bak ki) cezam nasıl oldu!

27 Görmedin mi Allah gökten su indirdi Onunla renkleri çeşit çeşit meyveler çıkardık Dağlardan (geçen) beyaz, kırmızı, degişik renklerde ve simsiyah yollar (yaptık)

28 İnsanlardan, hayvanlardan ve davarlardan da yine böyle türlü renkte olanlar var Kulları içinden ancak âlimler, Allah'tan (gereğince) korkar Şüphesiz Allah, daima üstündür, çok bağışlayandır

29 Allah'ın kitabını okuyanlar, namazı kılanlar ve kendilerine verdiğimiz rızıktan (Allah için) gizli ve açık sarfedenler, asla zarara uğramayacak bir kazanç umabilirler

30 Çünkü Allah, onların mükâfatlarını tam öder ve lütfundan onlara fazlasını da verir Şüphesiz O, çok bağışlayan, şükrün karşılığını bol bol verendir

31 Sana vahyettiğimiz kitap, kendinden öncekini (semavi kitapları) doğrulayıcı olarak gelen gerçektir Allah, kullarının (her halinden) haberdardır, görendir

32 Sonra Kitab'ı, kullarımız arasından seçtiklerimize verdik Onlardan (insanlardan) kimi kendisine zulmeder, kimi ortadadır, kimi de Allah'ın izniyle hayırlarda öne geçmek için yarışır İşte büyük fazilet budur

33 (Onların mükâfatı), içine girecekleri Adn cennetleridir Orada altın bilezikler ve incilerle süslenirler Orada giyecekleri elbiseleri de ipektir

34 (Cennette şöyle) derler: Bizden tasayı gideren Allah'a hamdolsun Doğrusu Rabbimiz çok bağışlayan, çok nimet verendir

35 O (Rab) ki lütfuyla bizi asıl oturulacak yurda (cennete) yerleştirdi Artık orada bize ne bir yorgunluk dokunacak ne de orada bize bir usanç gelecektir

36 İnkâr edenlere de cehennem ateşi vardır Öldürülmezler ki ölsünler, cehennem azabı da onlara biraz olsun hafifletilmez İşte biz, küfürde ileri giden her nankörü böyle cezalandırırız

37 Onlar orada: Rabbimiz! Bizi çıkar, (önce) yaptığımızın yerine iyi işler yapalım! diye feryad ederler Size düşünecek kimsenin düşünebileceği kadar bir ömür vermedik mi? Size uyarıcı da gelmedi mi? (Niçin inanmadınız?) Şimdi tadın (azabı)! Zalimlerin yardımcısı yoktur

38 Allah, göklerin ve yerin gaybını bilir O, kalplerin içinde ne varsa onu da hakkıyla bilendir

39 Sizi yeryüzünde halifeler yapan O'dur Onun için kim inkâr ederse, inkârı kendi zararınadır Kâfirlerin küfrü, Rableri katında kendileri için ancak gazabı arttırır Kâfirlerin küfrü, kendilerine ziyandan başka bir şey getirmez

40 De ki: Allah'ı bırakıp da taptığınız, ortaklarınızı gördünüz mü? Gösterin bana! Onlar yerdeki hangi şeyi yarattılar! Yoksa onların göklerde mi bir ortaklıkları var! Yahut biz onlara, (bu hususta) bir kitap mı verdik de onlar, o kitaptaki bir delile dayanıyorlar? Hayır! O zalimler birbirlerine, aldatmadan başka bir şey vâdetmiyorlar

41 Şüphesiz Allah gökleri ve yeri, nizamları bozulmasın diye tutuyor Andolsun ki onların nizamı eğer bir bozulursa, kendisinden başka hiç kimse onları tutamaz Şüphesiz O, halîmdir, çok bağışlayıcıdır

42 Kendilerine bir uyarıcı (peygamber) gelirse, herhangi bir milletten daha çok doğru yolda olacaklarına dair bütün güçleriyle Allah'a yemin etmişlerdi Fakat onlara uyarıcı (Muhammed) gelince, bu, onların haktan uzaklaşmalarından başka bir şeyi arttırmadı

43 Çünkü onlar yeryüzünde büyüklük taslıyor ve kötü tuzaklar kuruyorlardı Halbuki kişi kazdığı kuyuya kendi düşer Onlar öncekilerin kanunundan (onlara uygulanandan) başkasını mı bekliyorlar? Allah'ın kanununda asla bir değişme bulamazsın, Allah'ın kanununda kesinlikle bir sapma da bulamazsın

44 Bunlar yeryüzünde gezip de kendilerinden öncekilerin sonunun nasıl olduğunu görmediler mi? Halbuki onlar, bunlardan daha güçlü idiler Ne göklerde ne de yerde Allah'ı âciz bırakacak bir güç vardır O, bilendir, güçlüdür

45 Eğer Allah, yaptıkları yüzünden insanları (hemen) cezalandırsaydı, yeryüzünde hiçbir canlı yaratık bırakmazdı Fakat Allah, onları belirtilmiş bir süreye kadar erteliyor Vakitleri gelince (gerekeni yapar) Kuşkusuz Allah, kullarını görrmektedir

Alıntı Yaparak Cevapla

Kur'an-İ Kerim Meali

Eski 11-04-2012   #44
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kur'an-İ Kerim Meali



YÂSÎN

Sûre, ismini iki harften ibaret olan ilk âyetten almıştır Mekke'de inmiştir 83 (seksenüç) âyettir Sûreye isim olarak verilen "yâsîn"in, genellikle "Ey insan!" manasına geldiği kabul edilir Bununla kasdedilen, Hz Peygamber'dir Yâsîn sûresi Kur'an'ın kalbi kabul edilmiş ve müslümanlar arasında ayrı bir önem kazanmıştır Fazileti hakkında hadisler vardır

Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'ın adıyla

1 Yâsîn,

2 Hikmet dolu Kur'an hakkı için,

3 Sen şüphesiz peygamberlerdensin

4 Doğru yol üzerindesin

5 (Bu Kur'an) üstün ve çok merhametli Allah tarafından indirilmiştir

6 Ataları uyarılmamış, bu yüzden kendileri de gaflet içinde kalmış bir toplumu uyarman için indirilmiştir

7 Andolsun ki onların çoğu gafletlerinin cezasını hak etmişlerdir Çünkü onlar iman etmiyorlar

8 Biz, onların boyunlarına halkalar geçirdik O halkalar çenelere kadar dayanmaktadır Bu yüzden kafaları yukarı kalkıktır

9 Önlerinden bir set ve arkalarından bir set çektik de onları kapattık, artık göremezler

10 Onları uyarsan da uyarmasan da onlar için birdir, inanmazlar

11 Sen ancak zikre (Kur'an'a) uyan ve görmeden Rahmân'dan korkan kimseyi uyarabilirsin İşte böylesini, bir mağfiret ve güzel bir mükâfatla müjdele

12 Şüphesiz ölüleri ancak biz diriltiriz Onların yaptıkları her işi, bıraktıkları her izi yazarız Biz, her şeyi apaçık bir kitapta (levh-i mahfuz'da) sayıp yazmışızdır

13 Onlara, şu şehir halkını misal getir: Hani onlara elçiler gelmişti

14 İşte o zaman biz, onlara iki elçi göndermiştik Onları yalanladılar Bunun üzerine üçüncü bir elçi gönderdik Onlar: Biz size gönderilmiş Allah elçileriyiz! dediler

15 Elçilere dediler ki: Siz de ancak bizim gibi birer insansınız Rahmân, herhangi bir şey indirmedi Siz ancak yalan söylüyorsunuz

16 (Elçiler) dediler ki: Rabbimiz biliyor; biz gerçekten size gönderilmiş elçileriz

17 "Bizim vazifemiz, açık bir şekilde Allah'ın buyruklarını size tebliğ etmekten başka bir şey değildir" dediler

18 (Bunun üzerine onlar Doğrusu siz bize uğursuz geldiniz Eğer bu işten vazgeçmezseniz, andolsun sizi taşlarız Ve bizden size mutlaka fena bir kötülük dokunur, dediler

19 Elçiler şöyle cevap verdi: Sizin uğursuzluğunuz sizinle beraberdir Size nasihat ediliyorsa bu uğursuzluk mudur? Bilakis, siz aşırı giden bir milletsiniz

20 Derken şehrin öbür ucundan bir adam koşarak geldi "Ey kavmim! dedi, bu elçilere uyunuz!"

21 "Sizden herhangi bir ücret istemeyen bu kimselere tâbi olun, çünkü onlar hidayete ermiş kimselerdir"

22 "Bana ne olmuş ki, beni yaratana ibadet etmeyecekmişim! Halbuki, hepiniz O'na döndürüleceksiniz"

23 "O'ndan başka tanrılar mı edineyim? O çok esirgeyici Allah, eğer bana bir zarar dilerse onların (putların) şefâati bana hiçbir fayda vermez, beni kurtaramazlar"

24 "İşte o zaman ben apaçık bir sapıklığın içine gömülmüş olurum"

25 "Şüphesiz ben, Rabbinize inandım, beni dinleyin"

26 Ona: Cennete gir" denilince "Keşke, dedi, kavmim bilseydi!"

27 "Rabbimin beni bağışladığını ve beni ikrama mazhar olanlardan kıldığını !"

28 Biz ondan sonra, onun milletini helâk etmek için üzerlerine gökten herhangi bir ordu indirmedik ve indirecek de değildik

29 (Onları helâk eden) korkunç sesten başka bir şey değildi Birdenbire sönüverdiler

30 Ne yazık şu kullara! Onlara bir peygamber gelmeyegörsün, ille de onunla alay etmeye kalkışırlar

31 Müşrikler görmüyorlar mı ki, onlardan önce nice kavimler helâk ettik Onlar tekrar dönüp de bunlara gelmezler

32 Elbette onların hepsi (kıyamet gününde) karşımızda hazır bulunacaklar

33 (Bu hususta) ölü toprak onlar için mühim bir delildir Biz ona yağmurla hayat verdik ve ondan dane çıkardık İşte onlar bundan yerler

34 Biz, yeryüzünde nice nice hurma bahçeleri, üzüm bağları yarattık ve oralarda birçok pınarlar fışkırttık

35 Ta ki, onların meyvelerinden ve elleriyle bunlardan imal ettiklerinden yesinler Hâla şükretmeyecekler mi?

36 Yerin bitirdiklerinden, insanların kendilerinden ve henüz mahiyetini bilmedikleri şeylerden bütün çiftleri yaratan Allah'ı tesbih ve takdis ederim

37 Gece de onlar için bir ibret alâmetidir Biz ondan gündüzü sıyırıp çekeriz de onlar karanlıklara gömülürler

38 Güneş, kendisi için belirlenen yerde akar (döner) İşte bu, azîz ve alîm olan Allah'ın takdiridir

39 Ay için de birtakım menziller (yörüngeler) tayin ettik Nihayet o, eğri hurma dalı gibi (hilâl) olur da geri döner

40 Ne güneş aya yetişebilir, ne de gece gündüzü geçebilir Her biri bir yörüngede yüzerler

41 Onların zürriyetlerini dopdolu bir gemide taşımamız da onlar için büyük bir ibrettir

42 Onlar için, bunun gibi binecekleri başka şeyler de yarattık

43 Dilesek onları suda boğarız O zaman ne onların imdadına koşan olur, ne de onlar kurtarılırlar

44 Ancak bizim tarafımızdan bir rahmet ve belli bir zamana kadar dünyadan faydalandırmamız müstesnadır

45 Onlara yapmakta olduğunuz ve yapıp arkada bıraktığınız işlerde Allah'tan korkun; umulur ki size merhamet olunur denildiğinde (aldırmazlar)

46 Onlara Rablerinin âyetlerinden bir âyet gelmeyedursun, ille de ondan yüz çevirmişlerdir

47 Allah'ın size rızık olarak verdiklerinden hayra sarfediniz, denildiğinde, kâfirler müminlere dediler ki: Allah'ın dilediği takdirde doyuracağı kimseleri biz mi doyuracağız? Siz gerçekten apaçık bir sapıklık içindesiniz

48 Onlar: Eğer gerçekten doğru söylüyorsanız, bu tehdit ne zaman gerçekleşecektir? derler

49 Onlar, birbirleriyle çekişip dururken kendilerini ansızın yakalayacak korkunç bir sesi bekliyorlar

50 İşte o anda onlar ne bir vasiyyette bulunabilirler, ne de ailelerine dönebilirler

51 Nihayet Sûr'a üfürülecek Bir de bakarsın ki onlar kabirlerinden kalkıp koşarak Rablerine giderler

52 (İşte o zaman Eyvah, eyvah! Bizi kabrimizden kim kaldırdı? Bu, Rahmân'ın vâdettiğidir Peygamberler gerçekten doğru söylemişler! derler

53 Olan müthiş bir sesten ibarettir Bunun üzerine onların hepsi hemen huzurumuzda hazır bulunurlar

54 O gün hiçbir kimse en ufak bir haksızlığa uğramaz Siz orada ancak yaptıklarınızın karşılığını alırsınız

55 O gün cennetlikler, gerçekten nimetler içinde safa sürerler

56 Onlar ve eşleri gölgeler altında tahtlara kurulurlar

57 Orada onlar için her çeşit meyve vardır Bütün arzuları yerine getirilir

58 Onlara merhametli Rabb'in söylediği selam vardır

59 "Ayrılın bir tarafa bugün, ey günahkârlar!"

60 "Ey Adem oğulları! Size şeytana tapmayın, çünkü o sizin apaçık bir düşmanınızdır" demedim mi?

61 "Ve bana kulluk ediniz, doğru yol budur" demedim mi?

62 Şeytan sizden pek çok milleti kandırıp saptırdı Hâla akıl erdiremiyor musunuz?

63 İşte, bu size vâdedilen cehennemdir

64 İnkârınız sebebiyle bugün oraya girin!

65 O gün onların ağızlarını mühürleriz; yaptıklarını bize elleri anlatır, ayakları da şahitlik eder

66 Dilesek onların gözlerini büsbütün kör ederdik O zaman doğru yolu bulmaya koşuşurlar, ama nasıl göreceklerdi?

67 Eğer dilesek oldukları yerde onların şekillerini değiştirirdik de ne ileriye gitmeye güçleri yeterdi ne de geri gelmeye!

68 Kime uzun ömür verirsek biz onun gelişmesini tersine çeviririz Hiç düşünmüyorlar mı?

69 Biz ona (Peygamber'e) şiir öğretmedik Zaten ona yaraşmazdı da Onun söyledikleri, ancak Allah'tan gelmiş bir öğüt ve apaçık bir Kur'an'dır

70 Diri olanları uyarsın ve kâfirler cezayı hak etsinler diye

71 Görmüyorlar mı ki, biz kudretimizin eseri olmak üzere onlar için birçok hayvan yarattık Bu sayede onlar bunlara sahip olmuşlardır

72 Bu hayvanları onların emrine verdik Onların bazısını binek olarak kullanırlar, bazısını besin olarak yerler

73 Bu hayvanlarda onlar için nice faydalar ve içilecek sütler vardır Hâla şükretmezler mi?

74 Onlar, yardım göreceklerini umarak Allah'tan başka ilâhlar edindiler

75 Halbuki ilâhların onlara yardım etmeye güçleri yetmez Aksine kendileri bunlar için yardıma hazır askerlerdir

76 (Resûlüm!) O halde onların sözleri sakın seni üzmesin Kuşkusuz biz, onların gizlemekte olduklarını da, açığa vurduklarını da biliyoruz

77 İnsan görmez mi ki, biz onu meniden yarattık Bir de bakıyorsun ki, apaçık düşman kesilmiş

78 Kendi yaratılışını unutarak bize karşı misal getirmeye kalkışıyor ve: "Şu çürümüş kemikleri kim diriltecek?" diyor

79 De ki: Onları ilk defa yaratmış olan diriltecek Çünkü O, her türlü yaratmayı gayet iyi bilir

80 Yeşil ağaçtan sizin için ateş çıkaran O'dur İşte siz ateşi ondan yakıyorsunuz

81 Gökleri ve yeri yaratan, onların benzerlerini yaratmaya kadir değil midir? Evet! Elbette kadirdir O, her şeyi hakkıyla bilen yaratıcıdır

82 Bir şey yaratmak istediği zaman Onun yaptığı "Ol" demekten ibarettir Hemen oluverir

83 Her şeyin mülkü kendi elinde olan Allah'ın şanı ne kadar yücedir! Siz de O'na döneceksiniz

Alıntı Yaparak Cevapla

Kur'an-İ Kerim Meali

Eski 11-04-2012   #45
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kur'an-İ Kerim Meali



es-SÂFFÂT

Adını, saf tutmuş meleklere işaret eden ilk âyetten alan ve kâinattaki güçlerden söz eden bu sûre, Mekke'de inmiştir 182 (yüzsekseniki) âyettir İlk üç âyette, saf tutmuş meleklere, bulutları sevk ve idare eden güce, zikri yapan dile yahut insana yemin edilerek Allah'ın bir olduğu gerçeği ortaya konmuştur

Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'ın adıyla

1 Saf saf dizilenlere,

2 O haykırıp sürenlere,

3 Ve o zikir okuyanlara,

4 Yemin ederim ki, ilâhınız birdir

5 O, hem göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin Rabbi, hem de doğuların Rabbidir

6 Biz yakın göğü, bir süsle, yıldızlarla süsledik

7 Ve (gökyüzünü) itaat dışına çıkan her şeytandan koruduk

8 Onlar, artık mele-i a'lâ'ya (yüce topluluğa) kulak veremezler Her taraftan taşlanırlar

9 Kovulup atılırlar Ve onlar için sürekli bir azap vardır

10 Ancak (meleklerin konuşmalarından) bir söz kapan olursa, onu da delip geçen bir parlak ışık takip eder

11 Şimdi sor onlara! Yaratma bakımından onlar mı daha zor, yoksa bizim yarattığımız (insanlar) mı? Şüphesiz biz kendilerini yapışkan bir çamurdan yarattık

12 Hayır, sen şaşıyorsun Halbuki onlar alay ediyorlar

13 Kendilerine öğüt verildiği vakit öğüt almazlar

14 Bir mucize görseler alay ederler

15 Bu ancak açık bir büyüdür, derler

16 "Gerçekten biz öldüğümüz, toprak ve kemik olduğumuz zaman mı, diriltileceğiz?"

17 "İlk atalarımızda mı (diriltilecek)?"

18 De ki: Evet, hem de hor ve hakir olarak (diriltileceksiniz)

19 O (diriltme) korkunç bir sesten ibaret olacak, o anda hemen onların gözleri açılıp etrafa bakacaklar

20 (Durumu gören kâfirler Eyvah bize! Bu ceza günüdür, derler

21 İşte bu; yalanlamış olduğunuz hüküm günüdür

22 (Allah, meleklerine emreder ''Zalimleri, onların aynı yoldaki arkadaşlarını ve tapmış olduklarını toplayın''

23''Allah'tan başka Onlara cehennemin yolunu gösterin''

24''Onları tutuklayın, çünkü onlar sorguya çekilecekler!

25 Size ne oldu ki birbirinize yardım etmiyorsunuz?

26 Evet, onlar o gün zilletle boyun eğeceklerdir

27 (İşte bu duruma düştükleri vakit) onlardan bir kısmı, diğerlerine yönelir, birbirlerini sorumlu tutmaya çalışırlar

28 (Uyanlar, uydukları adamlara Siz bize sağdan gelirdiniz (sûreti haktan görünürdünüz) derler

29 (Ötekiler de "Bilâkis, derler, siz inanan kimseler değildiniz"

30 "Bizim sizi zorlayacak bir gücümüz yoktu Fakat siz kendiniz azgın bir toplum idiniz"

31 "Onun için Rabbimizin hükmü bize hak oldu Biz (hak ettiğimiz cezayı) mutlaka tadacağız"

32 "Biz sizi azdırdık Çünkü kendimiz de azmıştık"

33 Şüphesiz o gün onlar azapta ortaktırlar

34 İşte biz, suçlulara böyle yaparız

35 Çünkü onlara: Allah'tan başka tanrı yoktur, denildiği zaman kibirle direnirlerdi

36 "Mecnun bir şair için biz tanrılarımızı bırakacak mıyız?" derlerdi

37 Hayır! O, gerçeği getirdi ve peygamberleri de doğruladı

38 Kuşkusuz siz acı azabı tadacaksınız

39 Çekeceğiniz ceza yapmakta olduğunuzdan başka bir şeyin cezası değildir

40 (Bu azaptan) Ancak Allah'ın hâlis kulları istisnâ edilecek

41 Bunlar için bilinen bir rızık vardır

42 (Türlü türlü) meyveler vardır Ve onlar ağırlanırlar

43 Naîm cennetlerinde

44 Tahtlar üzerinde karşılıklı otururlar

45 Onlara pınardan (doldurulmuş) kadehler dolaştırılır

46 Berraktır, içenlere lezzet verir

47 O içkide ne sersemletme vardır ne de onunla sarhoş olurlar

48 Yanlarında güzel bakışlarını yalnız onlara tahsis etmiş, iri gözlü eşler vardır

49 Onlar, gün yüzü görmemiş yumurta gibi bembeyazdır

50 İşte o zaman, birbirlerine dönerek (dünyadaki hallerini) soracaklar

51 İçlerinden biri: "Benim, bir arkadaşım vardı" der

52 Derdi ki: Sen de (dirilmeye) inananlardan mısın?

53 Biz ölüp kemik, sonra da toprak haline geldiğimiz zaman (diriltilip) cezalanacak mıyız?

54 (O zât, dünyâda geçmiş olan hâdiseyi bu şekilde anlattıktan sonra Allah Teâlâ orada bulunanlara Siz işin gerçeğine vâkıf mısınız? dedi

55 ( İşte o zaman konuşan baktı, arkadaşını cehennemin ortasında gördü

56 "Yemin ederim ki, sen az daha beni de helâk edecektin

57 Rabbimin nimeti olmasaydı, şimdi ben de (cehenneme) getirilenlerden olurdum" dedi

58 Birinci ölümümüz hariç, bir daha biz ölmeyecek miyiz?

59 Yalnız ilk ölümümüz, başka ölüm yok ve biz azâba da uğratılmayacağız ha?!"

60 Şüphesiz bu, büyük kurtuluştur

61 Çalışanlar, böylesi bir kurtuluş için çalışsınlar

62 Şimdi ziyafet olarak, cennet ehli için anılan bu nimetler mi daha hayırlı, yoksa zakkum ağacı mı?

63 Biz onu (zakkumu) zalimler için bir fitne (imtihan) kıldık

64 Zira o, cehennemin dibinde bitip yetişen bir ağaçtır

65 Tomurcukları sanki şeytanların başları gibidir

66 (Cehennemdekiler) ondan yerler ve karınlarını ondan doldururlar

67 Sonra zakkum yemeğinin üzerine onlar için, kaynar su karıştırılmış bir içki vardır

68 Sonra kesinlikle onların dönüşü, çılgın ateşe olacaktır

69 Kuşkusuz onlar atalarını dalâlette buldular

70 Şimdi de kendileri onların peşlerinden koşturuyorlar

71 Andolsun ki, onlardan önce eski milletlerin çoğu dalâlete düştü

72 Kuşkusuz, biz onlara uyarıcılar göndermiştik

73 Uyarılanların âkıbetinin ne olduğuna bir bak!

74 Allah'ın ihlâslı kulları müstesna

75 Andolsun, Nuh bize yalvarıp yakardı Biz de duayı ne güzel kabul ederiz!

76 Kendisini ve ailesini büyük felâketten kurtardık

77 Biz yalnız Nuh'un soyunu kalıcı kıldık

78 Sonradan gelenler içinde ona iyi bir nam bıraktık

79 Bütün âlemlerden Nuh'a selam olsun!

80 İşte biz iyileri böyle mükâfatlandırırız

81 Zira o, bizim inanmış kullarımızdan idi

82 Nihayet ötekileri (inanmayanları) suda boğduk

83 Şüphesiz İbrahim de onun (Nuh'un) milletinden idi

84 Çünkü Rabbine kalb-i selîm ile geldi

85 Hani o, babasına ve kavmine: Siz kime kulluk ediyorsunuz? demişti

86 "Allah'tan başka bir takım uydurma ilâhlar mı istiyorsunuz?"

87 "O halde âlemlerin Rabbi hakkındaki görüşünüz nedir?"

88 Bunun üzerine İbrahim yıldızlara şöyle bir baktı

89 Ben hastayım, dedi

90 Ona arkalarını dönüp gittiler

91 Yavaşça putlarının yanına vardı (Oraya konmuş yemekleri görünce Yemiyor musunuz?

92 Neden konuşmuyorsunuz? dedi

93 Bunun üzerine, yanlarına gelip sağ eliyle vurdu (kırıp geçirdi)

94 (Putperestler) koşarak İbrahim'e geldiler

95 İbrahim: Yonttuğunuz şeylere mi ibadet edersiniz!

96 Oysa ki sizi ve yapmakta olduklarınızı Allah yarattı, dedi

97 Onun için bir bina yapın ve derhal onu ateşe atın! dediler

98 Böylece ona bir tuzak kurmayı istediler Fakat biz onları alçaklardan kıldık

99 (Oradan kurtulan İbrahim "Ben Rabbime gidiyorum O bana doğru yolu gösterecek"

100 O : "Rabbim! Bana sâlihlerden olacak bir evlat ver", dedi

101 İşte o zaman biz onu uslu bir oğul ile müjdeledik

102 Babasıyla beraber yürüyüp gezecek çağa erişince: Yavrucuğum! Rüyada seni boğazladığımı görüyorum; bir düşün, ne dersin? dedi O da cevaben: Babacığım! Emrolunduğun şeyi yap İnşallah beni sabredenlerden bulursun, dedi

103 Her ikisi de teslim olup, onu alnı üzerine yatırınca:

104Biz ona: " Ey İbrahim!" diye seslendik

105 Rüyayı gerçekleştirdinBiz iyileri böyle mükâfatlandırırız

106 Bu, gerçekten, çok açık bir imtihandır

107 Biz, oğluna bedel ona büyük bir kurban verdik

108 Geriden gelecekler arasında ona (iyi birnam) bıraktık:

109 İbrahim'e selam! dedik

110 Biz iyileri böyle mükâfatlandırırız

111 Çünkü o, bizim mümin kullarımızdandır

112 Sâlihlerden bir peygamber olarak O'na (İbrahim'e) İshak'ı müjdeledik

113 Kendisini ve İshak'ı mübarek (kutlu ve bereketli) eyledik Lâkin her ikisinin neslinden iyi kimseler olacağı gibi, kendine açıktan açığa kötülük edenler de olacak

114 Andolsun biz Musa'ya da Harun'a da nimetler verdik

115 Onları ve kavimlerini o büyük sıkıntıdan kurtardık

116 Kendilerine yardım ettik de galip gelen onlar oldu

117 Her ikisine de apaçık anlaşılan bir kitabı (Tevrat'ı) verdik

118 Her ikisini de doğru yola ilettik

119 Sonra gelenler içinde, namlarına şunu bıraktık

120 Musa ve Harun'a selam olsun

121 Doğrusu biz, iyileri böylece mükâfatlandırırız

122 Şüphesiz, ikisi de mümin kullarımızdandı

123 İlyas da şüphe yok ki, peygamberlerdendi

124 (İlyas) milletine: (Allah'a karşı gelmekten) sakınmaz mısınız?

125Yaratanların en iyisini bırakıp da Ba'l'e mi taparsınız? demişti

126 "Sizin de Rabbiniz, sizden önce gelen atalarınızın da Rabbi olan Allah'ı?"

127 Bunun üzerine İlyas'ı yalanladılar Onun için onların hepsi (cehenneme) götürüleceklerdir

128 Ancak Allah'ın ihlâslı kulları müstesna

129 Sonra gelenler içinde, kendisine bir ün bıraktık,

130 "İlyas'a selâm!" dedik

131 Şüphesiz biz, iyileri işte böyle mükâfatlandırırız

132 Çünkü o, bizim mümin kullarımızdandı

133 Lût da elbette peygamberlerdendi

134 Hani biz Lût'u ve ailesinin hepsini kurtardık

135 Ancak geridekiler arasında kalan yaşlı bir kadın dışında,

136 Sonra diğerlerini yok ettik

137 (Ey insanlar!) Siz onların yanlarından geçip gidiyorsunuz:sabahleyin

138 Ve geceleyin Hâla akıllanmayacak mısınız?

139 Doğrusu Yunus da gönderilen peygamberlerdendi

140 Hani o, dolu bir gemiye binip kaçmıştı

141 Gemide olanlarla karşılıklı kur'a çektiler de kaybedenlerden oldu

142 Yunus kendini kınayıp dururken onu bir balık yuttu

143 Eğer Allah'ı tesbih edenlerden olmasaydı,

144 Tekrar diriltilecekleri güne kadar onun karnında kalırdı

145 Halsiz bir vaziyette kendisini dışarı çıkardık

146 Ve üstüne (gölge yapması için) kabak türünden geniş yapraklı bir nebat bitirdik

147 Onu, yüz bin veya daha çok kişiye peygamber olarak gönderdik

148 Sonunda ona iman ettiler, bunun üzerine biz de onları bir süreye kadar yaşattık

149 Putperestlere sor: Kızlar Rabbinin de erkekler onların mı?

150 Yoksa biz melekleri onların gözü önünde kız olarak mı yarattık?

151 Dikkat edin, kesinlikle yalan uydurup söylüyorlar ki;

152 "Allah doğurdu" diyorlar Onlar şüphesiz yalancıdırlar

153 Allah, kızları oğullara tercih mi etmiş!

154 Ne oluyor size? Nasıl hükmediyorsunuz?

155 Hiç düşünmüyor musunuz?

156 Yoksa sizin açık bir deliliniz mi var?

157 Doğru sözlülerden iseniz, kitabınızı getirin!

158 Allah ile cinler arasında da bir soy birliği uydurdular Andolsun, cinler de kendilerinin hesap yerine götürüleceklerini bilirler

159 Allah, onların isnat edegeldiklerinden yücedir, münezzehtir

160 Allah'ın ihlâsa erdirilmiş kulları müstesnadır (onlar azap görmeyeceklerdir)

161 Sizler ve taptığınız şeyler!

162 Hiçbiriniz, Allah'a karşı azdırıp saptıramazsınız

163 Cehenneme girecek kimseden başkasını

164 "(Melekler şöyle derler Bizim her birimiz için, bilinen bir makam vardır"

165 " Şüphesiz biz,orada sıra sıra dururuz"

166 "Ve şüphesiz Allah'ı tesbih ederiz"

l67 "Putperestler şöyle diyorlardı"

l68 "Eğer öncekilere verilenlerden bizde de bir kitap olsaydı",

l69 "Mutlaka Allah'ın ihlâslı kulları olurduk!"

170 İşte şimdi onu inkâr ettiler Ama ileride bileceklerdir!

171 Andolsun ki, peygamber kullarımıza söz vermişizdir:

172 Onlar mutlaka zafere ulaşacaklardır

173 Bizim ordumuz şüphesiz üstün gelecektir

174 Onun için sen bir süreye kadar onlara aldırma

175 Onların halini gör, onlar da görecekler

176 Azabımızı acele mi istiyorlar?

177 Azap yurtlarına indiğinde, uyarılanların (fakat yola gelmeyenlerin) sabahı ne kötü olur!

178 Sen bir zamana kadar onlara aldırma

179 Onların halini gör, onlar da göreceklerdir

180 Senin izzet sahibi Rabbin, onların isnat etmekte oldukları vasıflardan yücedir, münezzehtir

181 Gönderilen bütün peygamberlere selam olsun!

182 Alemlerin Rabbi olan Allah'a da hamd olsun!

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.