Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Genel Konular

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
hakkında, herşey, islâm, tarihi

İslam Tarihi Hakkında Herşey !

Eski 10-10-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İslam Tarihi Hakkında Herşey !



ilk önce şunu söyliyeyim yazılar çok fazla flood olursa kusura bakmayın
cahiliye dönemi

Bilgisizlik, gerçegi tanimama Islâm, tam bir aydinlik ve bilgi devri oldugu için, Arabistan'da Islâmiyet'in yayilmasindan önceki devre, daha dar anlami ile Hz Isa'dan sonra peygamberimizin gelmesine kadar geçen zamana "cahiliyye" devri adi verilmistir
Cahiliyye, insanin Allah'i geregi gibi tanimamasi, ona kulluk etmekten uzaklasmasi, onun ilâhî hükümlerine degil de kisinin kendi hevâ ve hevesine uymasi, insanlarin koydugu emir ve yasaklara, siyasî sistem ve düsüncelere inanmasidir Kur'an-i Kerîm'de: "Onlar hâlâ Cahiliyye devri hükmünü mü istiyorlar? Gerçegi bilen bir millet için Allah'dan daha iyi hüküm veren kim var?" (el-Mâide, 5/50) buyurulur Islâm'in hakim olmadigi ortamlar Cahiliyye çaglaridir Çünkü ilâhî bilginin kaynagindan yoksun olan ortamlardir Islâm'in gelisinden önceki dönemde yasayan müsrikler Allah'a isyan etmis onun hükümlerine sirt çevirmis bir toplum olarak son derece ilkel ve cahil hayat sürüyorlardi Cahiliyye Araplari'nin sürdügü hayattan ve içinde yasadiklari ortamdan bazi örnekleri söyle siralamak mümkündür:
Putlara Taparlardi
Cahiliyye insanlari Allah'in varligini kabul etmekle beraber putlara taparlardi Onlar putlarinin Allah katinda kendilerine sefaatçi olacaklarina inanirlar ve: Biz onlara ancak bizi daha çok Allah'a yaklastirsinlar diye ibadet ediyoruz" (ez-Zümer, 39/3) derlerdi
Icki Icerlerdi
Sarap içmek adeti çok yaygindi Sairleri her zaman içki ziyafetinden bahseder, içki siirleri edebiyatlarinin büyük bir kismini teskil ederdi Hatta Enes b Mâlik (ra)'in bildirdigine göre Islâm'da içki, Mâide Suresi'nin doksan ve doksanbirinci ayetleriyle kesin olarak haram kilinmis, Hz Peygamber (sas) tellal bagirttirarak bunu ilân ettiginde Medine sokaklarinda sel gibi içki akmistir (Müslim, Esribe, 3)
Kumar Oynarlardi
Cahiliyye çaginda kumar da çok yaygindi Cahiliyye Araplari kumar oynamakla övünürlerdi Öyle ki kumar meclislerine katilmamak ayip sayilirdi Onlarin sairlerinden biri karisina söyle vasiyette bulunur:
"Ben ölürsem, sen, aciz ve konusma bilmeyen, iki yüzlü ve kumar bilmeyen birini isteme"
Tefecilik Yaparlardi
Tefecilik almis yürümüstü Para ve benzeri seyleri birbirlerine borç verirler; kat kat faiz alirlardi Borç veren kimse, borcun vadesi bitince borçluya gelir: "Borcunu ödeyecek misin, yoksa onu artirayim mi?" derdi Onun da ödeme imkâni varsa öder, yoksa ikinci sene için iki katina, üçüncü sene için dört kat ina çikarir ve artirma islemi böylece kat kat devam ederdi Tefecilik ve faizin her çesidini haram kilan Allah, özellikle Araplar'in bu kötü âdetlerine dikkati çekerek "-Ey iman edenler! Kat kat faiz yemeyin" (Âli Imrân,3/130) buyurmustur
Faiz Oranlari Cok Büyüktü
Faizcilik Araplar arasinda o kadar yerlesmisti ki ticaretle onun arasini ayiramiyorlar; "Faiz de tipki alis-veris gibi" diyorlardi Bunun üzerine inen ayette: "Allah alis-verisi helâl, faizi ise haram kilmistir " (el-Bakarâ, 2/275) buyrulmustur
Fuhus Cok Büyük Orandaydi
Cahiliyye Araplar'i arasinda fuhus da nadir seylerden degildi Cariyelerini zorla fuhusa sürükleyenler vardi Kur'an-i Kerîm'de bu hususa isaretle: "Iffetli olmak isteyen cariyelerinizi fuhsa zorlamayin " (en-Nûr, 24/33) buyurulur
Kocanin birkaç metresi oldugu gibi, kadinin da baskalariyla iliskide bulunmasi, bazi çevrelerce nefretle karsilanmayan bir davranisti Fuhusla ilgili Cahiliyye Araplarinin su adetlerini zikredebiliriz:
Kadin âdetinden temizlendikten sonra kocasi ona "su adama git ve ondan hamile kal" derdi Kadin istenilen adamla beraber olduktan sonra kocasi hamileligi belli oluncaya kadar ona yaklasmazdi Sonra yaklasabilirdi Bu, iyi bir çocuga sahip olmak için yapilirdi
Sayilari üç ila on arasinda degisen bir grup erkek kadinin evine girerek, sirasiyla hepsi de onunla cinsi münasebette bulunurdu Kadin hamile kalip da dogum yaparsa dogumdan bir kaç gün sonra bu erkekleri çagirir, erkekler de zorunlu olarak bu davete istirak ederlerdi Sonra onlara: "Olanlari biliyo rsunuz, dogum yaptim" içlerinden birine isaret ederek "çocugun babasi sensin" derdi O da bundan kaçinamazdi
Bazi fuhus yapan kadinlar da taninmalari için kapilarina bayrak asarlardi Bu tür kadinlardan biri dogum yaptigi zaman teshis heyeti toplanip çocugun kime ait oldugunu tespit ederdi O da çocugun babasi oldugunu kabul etmek zorunda kalirdi (Buhârî, Nikah, 36)
Kadina deger verilmez, hak ve hukuku taninmaz, adeta bir esya gibi telakki edilip miras alinirdi Biri ölüp karisi dul kalinca ölenin varislerinden gözü açik biri hemen elbisesini kadinin üzerine atardi Kadin daha önce kaçip bu halden kurtulamazsa artik onun olurdu Dilerse mehirsiz olarak onunla evlenir, dilerse onu bir baskasiyla evlendirerek mihrini almaya hak kazanir ve kadina bundan birs ey vermezdi Dilerse, kocasindan kendisine kalan mirasi elinden almak için onu evlenmekten menederdi Bunun üzerine inen ayette: "Ey inananlar! Kadinlara zorla mirasci olmaya kalkmaniz size helâl degildir " (en-Nisâ, 4/19) buyurulmustur (Sevkânî, Fethu'l-Kadir, I, 440)
Yiyeceklerin bazisi yalniz erkeklere ait olup kadinlara yasak ediliyordu "Onlar: Bu hayvanlarin karinlarinda olan yavrular yalniz erkeklerimize mahsus olup, eslerimize yasaktir Ölü dogacak olursa hepsi ona ortak olur" dediler (En'âm, 6/139)
Kizlari Diri Diri Topraga Gömerlerdi
Cahiliyye Araplari'nin kötü adetlerinden biri de kiz çocuklarini diri diri topraga gömmeleriydi Onlar bunu namuslarini korumak veya ar telakki ettikleri için, bazilari da sakat ve çirkin olarak dogduklarindan yapiyorlardi Kur'an-i Kerîm'de su ayetlerde buna isaret edilir: "Onlardan birine Rahman olan Allah'a isnat ettikleri bir kiz evlâd müjdelense içi öfaaale dolarak yüzü simsiyah kesilirdi " (ez-Zuhruf, 43/17), " Diri diri topraga gömülen kiz çocugunun hangi suç la öldürüldügü soruldugu zaman " (Tekvir, 81/8-9), "Ortak kostuklari Seyler müsriklerden çoguna çocuklarini öldürmeyi süslü gösterirdi "(el-En'âm, 6/137)
Ekin ve hayvanlarini iki kisma ayiriyor bir kismini Allah'in böyle emrettigini sanarak Allah'a veriyor ve bir kismini da Allah'a es kostuklari putlarina ayiriyorlardi Onlar bu batil inanç ve adetlerinde biraz daha ileri giderek Allah'in payina düseni aliyorlar, onu es kostuklari putlarin payina ekliyorlardi Ama putlarinin payindan alip öbürüne ilâve ettikleri görülmüyordu "Allah'in yarattigi ekin ve hayvanlardan O'na pay ayirdilar ve kendi iddialarina göre: "Bu Allah'indir, Su da ortak kostuklarimizindir" dediler Ortaklari için ayirdiklari Allah için verilmezdi Fakat Allah için ayirdiklari ortaklar i için verilirdi Bu hükümleri ne kötüydü!" (el-En'âm, 6/136)
Bir kisim hayvanlarla ekinlerin bazisini dilediklerinden baskasina yasakliyorlardi Ayrica bir kisim hayvanlara binerken ve keserken Allah'in adinin anilmasina engel oluyorlardi (el-En'âm, 6/138)
Bunun disinda hayvanlarla ilgili su adetleri de vardi:
Deve bes batin dogurup besincisinde erkek dogurursa kulagini çentip serbest birakirlardi Artik ona binmeyi ve sütünü sagmayi haram kabul ederlerdi Buna "Bahîra"* derlerdi
Saibe*; dilegi yerine gelen kimsenin putlara adadigi deve idi Buna da binilmez ve sütü sagilmazdi
Vasîle*; koyun disi dogurursa kendileri için; erkek dogurursa putlari için olurdu Sayet biri erkek, biri disi olmak üzere ikiz dogurursa, disinin hatiri için erkegi de kesmezler ve buna "Vasîle" derlerdi
Hâm* ; bir erkek devenin soyundan on döl alinirsa onun sirti haram sayilir, su ve otlakta serbest birakilirdi Kimse ona dokunmazdi
Bütün bunlardan baska müsrikler atalarindan devraldiklari birtakim adetleri devam ettirme konusunda direniyor ve hatta bunlarin bazilarinin, kendilerini Allah (cc)'a daha çok yaklastirdiklarini ileri sürüyorlardi
Ibn Ishak sunlari aktariyor: "Kureys, ya Fil olayindan evvel veya daha sonra meydana geldigini tahmin ettigim bir bid'at ortaya çikardi ki, tarihte (Hums) diye anilip, asalet-i diniye iddiasindan ibarettir" Bunlar: "Biz, Ibrahim'in evladiyiz, ehl-i Harem biziz, Beyt'in sahibiyiz, Mekke'nin de sâkini bulunuyoruz Arap kabilelerinden hiçbir kabîle, bizim sahip oldugumuz bu se ref ve itibara sahip degildir Binaenaleyh biz, bu müstesna mevkiimizin seref ve itibarini korumaliyiz Bundan sonra Harem haricinde hiçbir seye tazim etmeyip bütün ihtiramatimizi Harem dahilinde hasretmeliyiz Meselâ, Arafat'ta halk ile bir sirada, yan yana, omuz omuza durup vakfe etmek, sonra halk ile geri dönüp gelmek bizim kadrimizi tenzil eder" diyorlardi
Ibn Ishâk devamla: "Kureysliler bu asalet fikrini ortaya koydu ve uygulamaya da basladi Arafat'a çikmayi, Arafat'tan ifazâyi terk ettiler Herkes Arafat'ta vakfe ederken, bunlar Müzdelife'ye giderler, orada dururlardi Ve "Biz ehlullahiz, Harem-i Serif'in hâdimleriyiz" diyerek, digerleriyle esitligi kabul etmezlerdi Fakat bunlar, Arafat'ta vakfe etmenin Ibrahim (as)'in dini mukaaaasi oldugunu bili yorlardi Kinâne ile Hüzâaogulari da bu hususta Kureys'e iltihak etmislerdi
Bunlar hac için, umre için gelen bedevîlere müdahaleye kadar ileri gitmislerdir Harem hâricinden gelen herkesin, Beyt'in ilk tavafi Siyab-i Hums ile tavaf etmelerini kararlastirdilar ve uyguladilar Bu kararin neticelerinden biri: Kim ki adi bir elbise ile gelip tavaf ederse, tavaftan sonra o elbiseyi çikarip atmasi zarûrî idi
Bu kararlarin ikinci neticesi ise; asilzadelere mahsus bir elbisesi olmayan bedevî erkeklerin çiplak; kadinlarin da yalniz önü yirtmaçli kisa iç gömlegi ile tavafa mecbur edilmesidir
Bu ve bunun gibi pek çok âdetler yürürlükte idi Rasûlullah (sas)'a iletilinceye kadar da bu âdetler yürürlükte kalmaya devam etti Daha sonra da A'râf suresinin 26, 27, 28, 31 ve 32 ayetlerinde, çiplak tavaf ile birlikte diger bid'atler de yasaklanmistir
Ebû Hüreyre (ra)'den gelen bir rivayete göre, Ebû Bekr es-Siddik (ra) Vedâ Hacc'indan (bir sene) evvel, Hz peygamber tarafindan Hac Emîri* olarak (Mekke'ye) gönderildiginde, Ebû Bekr de Ebû Hureyre'yi Kurban Bayrami'nin ilk günü Mina'da büyük bir cemaat içinde halka (su iki maddeyi) ilâna memur kilmistir (Ebu Hüreyre): "Ey Nas! Iyi biliniz, bu yildan sonra müsriklerin haccetmeleri, çiplaklarin da Kâbe'yi tavaf etmeleri yasaktir" demistir (Sahîh-i Buhâri, Tecrid-i Sarih Tercümesi, VI,13) Fakat onlar bunu kabule yanasmamislar, atalarini körükörüne taklide çalismislardir "Onlara: Allah'in indirdigine ve peygambere gelin dendigi zaman: Atalarimizi üzerinde buldugumuz sey bize yeter' derler Alalari bir sey bilmeyen ve dogru yolu da bulamayan kimseler olsalar da mi?" (el-Mâide, 5/104) Islâm, topluma hakim olunca bütün bu cahilî sistemin ilkel davranislarini tamamen yasaklamistir" (el-Mâide, 5/103)
Bütün bunlara baktigimizda, Cahiliyye'nin bir inanma biçimi oldugunu görüyoruz Cahiliyye; bir seyi gerçegi disinda bilmek, anlamak ve buna göre amel etmek demektir Bu duruma göre Cahiliyye; insanin ve toplumun Islâm öncesi ve Islâm disi bir yasayis biçimiyle yasamasi demektirDogru yolun ziddi, ilmin aksi olan, eskiyen ve degisken olan, bölgelere, kavimlere ve anlayislara göre kurulan her türlü Islâm disi rejimler; cahilî sistemler ve hükümlerdir

Alıntı Yaparak Cevapla

İslam Tarihi Hakkında Herşey !

Eski 10-10-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İslam Tarihi Hakkında Herşey !



fil vakası

Kâbe'yi yikmak üzere büyük bir orduyla gelen Yemen valisi Ebrehe'nin ordusuna saldiran kuslar

Ebâbil, Arapça'da "bölükler, sürü, sürüler" demektir Kelime, Kur'ân-i Kerim'de Fil sûresinin üçüncü âyetinde geçmektedir Fil sûresinde olay söyle anlatilmaktadir: "Görmedin mi Rabbin fil sahiplerine ne yapti? Onlarin tuzaklarini bosa çikarmadi mi? Üstlerine sürü sürü kuslar gönderdi Onlara çamurdan sertlesmis taslar atiyorlardi Nihâyet onlari yenilmis ekin yapragi gibi yapti" (el-Fil, 1I5/1-5)

Bu olay Hz Peygamber'in dogdugu yil olmus ve orduda bulunan fil/fillerden dolayi Araplar arasinda "Fil Vak'asi", geçtigi yil ise "Fil Yili" olarak meshur olmustur Olay kaynaklarda söyle zikredilmektedir:

Habesistan Krali Necâsi Ashame'nin, Yemen'e hükümdar tâyin ettigi Ebrehe b Sabbah el-Esrem, Mekke'ye giden kervan ve Kâbe ziyaretçilerini çekmek ve San'a sehrini ticaret merkezi haline getirmek üzere burada Kulleys veya Kalis denilen bir tapinak (kilise) yaptirdi Ancak tapinaga gelen olmadigi gibi Fukaym kabilesine mensup bir Arap veya bir grup Arap kiliseye girerek pislediler Bunu ögrenen Ebrehe çok kizdi ve Kâbe'yi yikacagina yemin etti Büyük bir ordu ve gayet iri cüsseli "Mamud" adli fili önde oldugu halde Mekke'ye yöneldi MS 57I veya 571 yilinda altmis bin asker ve on yahut dokuz fille yola çikti (Ibnü'l-Esir, el-Kâmil fi't Târih, Nsr: Tornberg, Beyrut 1965, I, 442)

Ebrehe yolda Yemen krali Zû Neferi bozguna ugratti, ardindan Has'amlilari yendi ve bunlarin Nufeyl b Nubeyb adindaki liderinin hayatini bagislayarak kendisine Mekke'ye gidiste rehber yapti Taif'teyken Sakif'liler tanrilari Lât'i korumak ugruna Ebrehe ile isbirligine yanasip Ebû Regal'i ona rehber olarak verdiler Ebrehe'nin fillerin destegindeki muazzam ordusunun karsisinda hiçbir ordu dayanamadi ve Kureys'liler bu gelise bakarak Kâbe'nin yikilacagina kesin olarak inanmaya basladilar

Abdülmuttalibin Ebrehe ile Görüsmesi

Mekke yakininda Mugammes denilen yerde Ebrehe ordusu çadirlarini kurdu ve çevredeki Mekke'lilere âit develeri yagmaladilar Burada, Ebû Regal öldü Develerin içinde Abdülmuttalib'in de iki yüz devesi vardi Ebrehe'nin elçisi Hinata el-Himyeri Mekke'ye giderek Kureys'lilerin ileri gelenleriyle görüstü ve "Kâbe'yi tavaf etmeyi biraktiklari takdirde onlara saldirmayacaklarini" söyledi Onlara sadece Kâbe'yi yikmak için geldiklerini, kendileri ile savasmayacaklarini bildirdi (Ibnü'l-Esir, age, s443)

Abdülmuttalib, "Biz onunla savasmak istemiyoruz, buna gücümüz de yetmez Orasi Beytullah'tir, eger korursa O (Allah) Harem'i korur" dedi; develerini görüsmek üzere Ebrehe'nin yanina vardi Abdülmuttalib'e iyi davranan ve önce onu takdirle karsilayan Ebrehe, Abdülmuttalib develerini isteyince söyle dedi: "Seni ilk gördügümde gözüme büyük bir sahsiyet olarak görünmüstün Ama sen Kâbe'nin korunmasini isteyecegin yerde develerinin pesine düsünce gözümden düstün" Abdülmuttalib, "Ben develerin sahibiyim Kâbe'nin de sahibi var, O onu korur" dedi

Abdülmuttalib develerini alip Kureys'lilerin yanina döndü, onlara olup biteni anlatti ve hepsi, muhtemel bir katliâma karsi Mekke'den ayrilip daglara çekildiler

Fillerin Yere Cökmesi

Sabaha karsi Ebrehe, Mekke'ye ilerledi Mamud denilen büyük fil, sehre yaklâsinca yere çöküverdi; kalkmasi için çok ugrastiklari halde kalkmadi Öteki fillerin de, Kâbe yönünde sürüldüklerinde yere çöktükleri, baska bir yöne yöneltildiklerinde kosarak kaçmaya çalistiklari görüldü Bu mucizeyi olayin sihhati Hz Peygamber (sas)'in Kusva adli devesinin Mekke yakinlarinda çökmesi olayinda, Nebi (sas)'in söyledigi sözlerle sâbit olmustur: Devesi çökünce Rasûlullah'in ashâbi, "Deve çöktü" dediginde, Rasûlullah; "Hayir, Kusva çökmedi, yalniz onu 'Fili engelleyen' engelledi" buyurmustur Buhâri ve Müslim'de, Rasûlullah (sas)'in Mekke'nin fethi günü söyle dedigi nakledilmektedir: "Yüce Allah filleri Mekke'ye girmekten alikoydu Ama Rasûlünü ve mü'minleri oraya gönderdi Dün oldugu gibi bugün de oranin hürmeti iâde olmustur Dikkat edin, hazir olan olmayana bildirsin "

Kuslarn Ebrehe Ordusuna Saldirmasi

Ebrehe ordusu Mekke'ye girerken deniz tarafindan, dahâ önce o bölgede hiç görülmemis, kirlangica benzer kus sürüleri bir anda ortaya çikarak Ebrehe ordusuna saldirdilar Gaga ve pençelerinde tasidiklari taslari ve çamurdan balçiklari askerlerin üzerine biraktiklarinda onlar, kurumus, paramparça olmus agaç yapraklari gibi dagildilar Rehberleri Nufeyl kaçti, askerler kus saldirisinda telef olup feci sekilde öldüler; yolda kalanlar, geriye dönenler de helâk oldular Mekke'liler bu mucizeyi daglardan seyrederken Allah'in irâdesi karsisinda hayret ve dehset içindeydiler Ebrehe, bu saldirida etleri parçalanmis, çürümüs halde San'aya dönerken, Hasm kabilesinin yasadigi bölgede gögsü ikiye yarilarak acikli sekilde öldü (Kadi Beydâvî, Envârü't-Tenzil, Fil Sûresi tefsiri)

Kuslar ve attiklari taslar hakkinda çesitli rivâyetler vardir Bu olay Rasûlullah'in dünyaya geldigi yilda vukû buldugundan, Peygamberimizin ilk mucizelerinden sayilmistir Muhammed b Ishak ve Ikrime o yil çiçek hastaliginin Mekke'de yayginlastigini söylemislerdir Muhammed Abduh (v 19I5) bu rivâyetlerden hareketle Kur'ân'da geçen "Tayran Ebâbile" ifâdesiyle kastedilenin "sinekler" oldugunu ayaklarinda salgin hastalik mikrobu tasiyan sinek sürülerini Allah'in, Ebrehe ordusuna musallat kildigini belirtmektedir Yeryüzünün en ihtisamli ordusu ve hayvanlari (filleri) ile gelen Ebrehe ve ordusunu Allah, bir ibret olsun diye gözle görülemeyen küçük canlilarla mikroplarla helâk etmistir Bu görüsü yukarida zikrettigimiz gibi daha önce ilk siyercilerden Muhammed b Ishak da kaydetmistir

Bu tefsirde önemli olan husus; Muhammed Abduh, Resid Riza, ve diger bazi müfessirlerin, Allah'in, olaganüstü, fevkalâde, harikulâde mucizesi ile bu Allah düsmani orduyu helâk edisini dile getirmeleridir Tefsirlerde kuslarin mâhiyeti hakkinda degisik görüsler bulunmaktadir Ibn Abbas ile Dahhak, Ebâbil'i "birbiri arkasindan gelenler" diye yorumlamislardir Hasan-i Basri ile Katâde, "çok" mânâsina; Ibn Zeyd "çesitli, sagdan soldan gelenler" mânâsina; Mücâhid, "toplu halde arka arkaya gelen" mânâsina geldigini söylemislerdir Kuslarin, bölük bölük, karisik türde olduklari anlasilmaktadir Rivâyetlerde kuslar; kirlangica, keklige, sigirciga, yarasaya, hatta "zümrüdü anka"ya benzetilmektedir

"Siccil" kelimesi, tas ve çamur demektir Yahut, çamurla sivanmis tas anlamina gelir "Asf" kelimesi, agaç yapragi anlamina gelir Haserelerin agaç yapragini yiyip ufalttiklarinda yaprak yenik yenik hale gelir ki, sûrede anlatilmak istenen budur

Sûrenin anlami; Allah'in, Kâbe'nin müdafaasini müsriklere birakmadigini, saldirganlari alisilmadik sekilde helâk ettigini bize anlatmaktadir

Olayin Gerceklestigi Yer

Fil olayi, Müzdelife ve Mina arasindaki Muhassab vadisi arasinda bulunan Muassib'da meydana gelmistir Müslim ile Ebû Dâvûd, Câbir'den rivâyetle onun söyle dedigini yazarlar: "Rasûlullah Müzdelife'den Mina'ya hareket ettigi zaman Muassib vadisin de hizlanmisti" Imam Nevevî bunu söyle izah etmistir: "Ashâb-i Fil olayi burada cereyan etmistir Onun için, sünnet olan, hacilarin buradan hizla geçmesidir" (Mevdûdî, Tefhimul Kur'an Trc: Muhammed Han Kayani ve digerleri, Istanbul 1988, VII, 238)

Imam Mâlik de Hz Peygamber'den, "Müzdelife durma yeridir, ama Muassib vadisinde durulmamalidir" hadisini nakleder

Müsrik Kureyslileri bu olay o kadar etkilemistir ki, üç yüz altmistan fazla Kâbe putunu unutup yedi yahut on sene Allah'a tapmislardir Fil sûresin de Allah, Ashâb-i Fil'in aci âkibetinin fecâatine sadece ana hatlariyla deginmis ve müsriklere, Hz Muhammed (sas)'in dâvetine karsi çiktiklarinda, onlarin baslarina gelebilecek acikli azabi hatirlatmistir

Alıntı Yaparak Cevapla

İslam Tarihi Hakkında Herşey !

Eski 10-10-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İslam Tarihi Hakkında Herşey !



HASIMÎLER

Peygamberimizin atasi Abdülmenaf'in oglu Hâsim'in soyundan gelenlere verilen isim

Hâsim ticaretle ugrasan zengin ve cömert biriydi Asil adi Amr'dir Rivayete göre, bir kitlik yilinda Filistin'e giderek oradan un satinalmis ve Mekke'ye getirerek ekmek yaptirmis, kestirdigi hayvanlarin et suyuna ekmek dagitarak tirid ikraminda bulunmustur Bu nedenle Arapça'da kirmak anlamina gelen (heseme) fiilinden müstak olan Hâsîm adi verIlmistir (Ebu Ca 'fer Muhammed b Cerîr et-Taberi, "Tarîhü'r-Rusül ve'l-Millûk" nsr Anneles III,1088; Ibnu HIsam, "es-Sîretil'n-Nebeviyye, I, 107)

Taberi'ye göre; Hâsim, Rûm ve Gassân hükümdarlarindan Kureys için dokunulmazlik hakki saglamis, Sam'a yaz seferleri, Yemen'e de kis seferlerini O ihdas etmis bilahere bu, bir âdet haline gelmistir Yine Taberî'nin rivayetine göre Hasîm bir seferinde Medine'ye ugramis, Amr b Zeyd'e misâfir olmus, Amr'in kizi Selma'yi görüp onunla evlenmek Istemisti Baba, kizinin kendi yaninda dogum yapmasini sart kostu Hasîm de bu sarti kabul edip Sam'a gitti Dönüsünde Selma ile evlendiler Hasîm, Selma'yi alip Sam'a götürdü Dogum yapma günü yaklasinca O'nu alip Medine'ye babasinin evine getirdi, kendisi tekrar Sam'a döndü

Hâsim'in dört oglu ve bes kizi vardi Soyu, çocuklarindan Seybe (Abdulmuttalib) ile devam etmis ve bu soydan gelenlere Hâsimogullari (Benu Hâsim) denmistir Hâsim'in, Abdulmuttalib'den baska erkek çocuklarinin nesilleri devam etmemistir (Taberî, age, III, 1082)

Hasîmîler Kureys Kabilesinin bir koludur Peygamberimiz de bu boydandir Hasîmîler Islâmiyetten önce de hem Mekke'nin hem de Kureys Kabilesinin yöneticisiydi Çok onurlu bir is sayilan Kâbe bekçiligi ve hac Isleri ne bakmak da ayni ailenin elindeydi

Hasîmîler ile Kureys Kabilesi'nin bir baska kolu olan Emevîler arasinda öteden beri bir çekisme vardi Rivayete göre Hasîm ile kardesi Abdu Sems Ikiz olarak dünyaya gelmisler bunlardan birinin parmagi digerinin alnina yapisik iken ayrIlmis bu esnada kan akmis, bundan da ileride bu Iki kardes arasinda kan dökülecegi sonucu çikarIlmis (Taberî, age, III, 1089)

Islâmiyet'ten sonra bu çekisme bir süre diner gibi olur Ancak Hasimîler'den olan Hz Ali'nin halife seçIlmesiyle çekisme yeniden alevlenir Emevîlerden Muaviye Sam'da güçlü bir yönetim kurmus ve Hz Ali'ye isyan edip, savas açmisti YenIlmek üzere olan Muaviye, entrika ile savasi kendi lehine çevirmeyi basarmis neticede mücadeleden galip çikmisti Bundan sonra Emevîler, Islâm Dini'nin getirdigi, halifeligin sûra ile belirlenmesi usulünü kaldirdilar Halifelik babadan ogula geçen bir saltanat kurumu haline geldi Ancak bu durum çok sürmedi Halk yer yer Emevîlere karsi direnise geçti Bu arada Hz Ali'nin oglu Hasan, zehirlenerek öldürüldü Ikinci oglu Hüseyin ise bütün aile üyeleriyle birlikte Kerbelâ'da kiliçtan geçirilerek sehid edildi Fakat sonradan Emevîler, Hâsimîlerin bir kolu olan Abbasiogullari (Peygamberimizin amcasi Abbas'in soyundan gelenler) tarafindan ortadan kaldirildilar Son Emevî hükümdari Mervan el-Himer (esek Mervan) da öldürüldü ve iktidarlari böylelikle son buldu (132/750)

'Tarihe Abbâsî saltanati adiyla geçen Hasîmogullari'nin bu seferki iktidarlari, Ebu'l-Abbâs es-Saffah (kan dökücü) ile basladi Mogol hükümdari Hülâgu'nun saldirilarina maruz kalan bu devlet de 1258 tarihinde ortadan kaldirildi

Hasîmogullari bu tarihten I Dünya savasina kadar Mekke Serifligi gibi sembolik ve mahalli bir görevin disinda önemli bir rol oynamadilar Mekke Serifi Hüseyin b Ali (1852-1951), Ingilizlerle anlasarak I Dünya savasinda Osmanlilara karsi ayaklanmis, Osmanlilar yenilerek Arap topraklarindan çekilince kendisini Hicaz krali ilân etmisti (1916)

Daha sonra Necid prensi (Suudi Arabistan Devleti'nin kurucusu) Abdülaziz b Suud (1880-1953), Hüseyin'i Hicaz'dan çikartti Ancak Hüseyin 0ngilizlerin destegini saglayarak oglu Faysal'i Irak'a, Abdullah'i da Ürdün'e kral yaptirdi Ürdün'e kral olan Abdullah, Filistin'in bölünmesi konusunda 0srail ile anlastigi iddiasiyla Filistinli bir genç tarafindan öldürüldü Hâsimî iktidari Irak'ta, 1958 yilina kadar sürdü 14 Temmuz 1958 günü, basta kral II Faysal olmak üzere ailenin birçok mensubu öldürüldü ve yapilan askerî darbe ile Hâsimîlerin bu ülkedeki iktidarlari son bulda

Ancak bugünkü Ürdün krali Hüseyin, kendisinin Hasîmî soyuna mensup oldugunu iddia etmektedir

Alıntı Yaparak Cevapla

İslam Tarihi Hakkında Herşey !

Eski 10-10-2012   #4
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İslam Tarihi Hakkında Herşey !



PEYGAMBERIMIZIN DOGUMU

Peygamberimiz Fil vakasindan 50 gün sonra ,Rebiullevvel ayinin on ikinci Pazartesi günü,tan yeri agarirken, Mekke'de dogdu

PEYGAMBERIMIZ DOGDUGUNDA BAZI HADISELER VUKU'A GELDI

Peygamberimiz dogdugunda bazi hadiseler vuku a geldi,bunlardan bazilarini söyle siralayabiliriz:Peygamberimiz ,Anadan Sünnetli ve göbegi kesik olarak dogdu Peygamberimiz dogarken, çocuklarin yere düstükleri gibi düsmeyip ellerini ,yere dayamis basini semaya kaldirmis olarak dogduPeygamberimiz dogdugu zaman ,bir yildiz dogmus ve bilginler, bu yildizin dogdugu gece,Ahmed dogmustur DedilerBir çok Yahudi Alimi Tevrat tan inceleme ile peygamberimizin bu gecede dogdugunu yakinlarina bildirmislerdir

Peygamberimiz dogdugu gece Kisranin sarayindan on dört serefe yikildi Iranlilarin,bin yildan beri hiç sönmeden yanan Atesgedeleri sönüverdiSave Gölünün suyu çekildiSema ve Vadisini su bastiIran Sahi, Araplarin, ülkesini istila edecegini rüyasinda gördü,ve telasa düstü

PEYGAMBERIMIZIN BABASI HZABDULLAH

Peygamberimizin babasi Hz Abdullah Kureys'in ileri gelen delikanlilarindan idi Güzel yüzlü,iki gözü arasinda peygamberlik nurunu tasiyorduMekkenin bütün genç kizlari onunla evlenmek için can atarlardiBabasina o kadar itaatliydi ki babasinin izinden hiç çikmazdiHatta birinde babasi Abdulmuttalip Allaha dua etmis ve "Allahim eger bana on erkek evladi verirsen onlardan birini senin için kurban edecegim"demis ,on evladi olunca da Allaha verdigi sözü tutmak için oglu Abdullahi kurban etmek istemistirOglu Abdullah babasina itiraz etmemis ve boyun egmistir Etraftan yapilan elestirilerle oglunu kurban etmekten vaz geçmis onun yerine 100 Adet Deve kurban etmistir Hz Abdullah hz Amine ile evlendikten Kisa bir müddet sonra gittigi ticaret kervanindan dönerken yolda hastalandi Medine'de dayisi Beni Adiy bin Neccarin yaninda bir ay hasta aldiktan sonra vefat ettiHz Abdullah vefat ettigi zaman Peygamberimiz henüz Anne karninda alti aylikti

PEYGAMBERIMIZIN SÜT ANNEYE VERILISI

Yeni dogan çocuklari süt anneye vermek; Kureys ve sair Arap esrafinin adeti idi

Bu da; kadinlarin kocalari ile daha iyi mesgul olmalarini ve çocuklarinda ,özellikle ,havasinin güzelligi, rutubetinin azligi ve suyunun tatliligi ile taninan yerlerde yasayan serefli kabileler arasinda, saglam vücutlu,siki etli, cesaretli yetismelerini ve düzgün, pürüzsüz konusmayi ögrenmelerini saglamak içindi

Mekke çevresinde ve Harem içinde oturan kabilelerden Süt annesi olanlar, her yil iki defa, yaz ve güz olmak üzere Mekke'ye gelirler,çocuklari alip götürürlerdi

Peygamber efendimizi(AS) Ben'i Sa'd bBekr kabilesinden Süt annesi Halime hatun götürdü

Peygamberimizin Süt kardesleri sunlardir::

Abdullah b Haris,Üneyse bintiHaris,Seyma bint-i Haris

Peygamberimizi Yetim oldugu için Arap kadinlari kabul etmemis; sadece kabilesine götürecek çocuk bulamayan Halime, eli bos gitmemesi için peygamberimizi kabul etmistiPeygamberimizi aldiktan sonra Halime ve Ailesinin yasam tarzi bir anda degisti

Bunlardan bazilarini Halimenin dilinden dinleyecek olursak; Halime Hatun der ki;" 0çinde bulundugumuz kuraklik ve kitlik yilinda hiç bir seyimiz kalmamisti Ben, kir merkebimin üzerinde idimYanimizda, yasli bir devemiz vardi,bize bir damla süt vermiyordu

Üzerinde bulundugum merkebin agir yürümesi yol arkadaslarimi çileden cikartiyorduNihayet Mekke'ye varip emdirilecek oglan çocuklari aramaya basladk 0çimizden hiç bir kadiin Muhammedi almak istemiyor,ondan uzak duruyorduk Çünkü, bizler emdirecegimiz çoçugun babasindan bahisse kavusmayi ve ondan armaganlar almayi bekliyorduk

Bir ara Muhammed in dedesi Abdulmuttaliple karsilastim,bana; Ismin nedir ?diye sordu

Halime dedim Bana;Ey Halime! Benim yanimda bir yetim çocugum var onu emzirmek için Beni Sa'd kabilesi kadinlarina teklif ettim öksüz oldugu için kabul etmediler Sen kabul eder misin? Ben ,"bana biraz müsaade ette kocama bir danisayim"dedim

Hemen kocamin yanina döndüm,ona haber verdim Kocam izin verince Muhammedi aldim

Muhammed bize gelince,evimiz öyle bereketlendi ki kocam la hayretler içinde kaldikSütü çekilmis olan devemizde sütler fazlaca akmaya, zayif olan merkebimizi,yolda baska hiç bir binek hayvan geçememege,davarlarimiza inen süt hiç bir davara inmemeye basladi

Peygamberin Çocuklugu daha degisikti Daha iki Aylik iken,her tarafa yuvarlanmaya çalisiyorduÜç Aylik olunca day durmaya çalisiyorduDört Aylik olunca, duvara tutunup yürüyorduBes Aylik olunca bir yere tutunmadan yürüyebiliyorduAlti Ayi tamamlayinca, yürümeyi hizlandirmistiYedi Aylik iken her tarafa gidebiliyor,kosabiliyordu Sekiz Aylik iken,konusuyor,konusulani anlayabiliyorduOn Aylik iken Ok atabiliyordu Iki Yili doldurdugu zaman,oldukça, iri ve gösterisli bir çocuk olmustuOnu Annesine götürdük, Amma,biz,Onun yüzünden gördügümüz hayir ve bereketten dolayi, Yanimizda bir müddet daha tutmaya çok istekli bulunuyorduk

HZAMINENIN MEDINE ZIYARETI VE VEFATI

Hz Amine Peygamberi de yanina alarak Medine'deki Neccar ogullarindan olan Dayilarini ziyarete gitti Orada peygamberle, bir ay kadar misafir oldular

Yahudi kavmi peygamberimizi orada görünce onu devamli kontrol edip hal ve hareketlerine dikkat ediyorlardi Hz Amine Yahudilerin Peygamberimiz hakkinda takindiklari tavirlardan korkmaya basladi Ve acilen Mekke ye dönmek için yola koyuldular

Hz Amine, Mekke'ye gelirken, yolda hastalanip Evba köyünde durakladiBasucunda duran Peygamberimizin yüzene baktiSonra da söyle hitap etti:

"Ey çekilen dehsetli ölüm okundan, Allah in lutfu ve yardimi ile yüz deve karsiliginda kurtulan zatin oglu!Allah, Seni,mübarek ve devamli kilsin! Eger rüyada gördüklerim dogru çikarsa,Sen Celal ve bol ikram Sahibi tarafindan,Adem ogullarina helal ve harami bildirmek üzere gönderileceksin! Allah, Seni milletlerle birlikte devam edip gelen putlardan, putperestlikten de, esirgeyecek,alikoyacaktir

Her canli varlik ölecektir Bende ölecegimFakat temelli anilacagim Çünkü, temiz bir ogul dogurmus,arkamda hayirli bir ani birakmis bulunuyorum demistir

Ve hz Amine Ebva da vefat ettiHazret-i Amine vefat ettiginde 30 yaslarinda idi

Dünyada,böylece Babasiz ve Annesiz kalan Peygamberimizi,yüce Allah,hamisiz birakmadi: Önce dedesi Abdulmuttalibin yaninda, sonra da amcasi Ebu Talib-in yaninda kaldi Peygamberimiz, sekiz yasina kadar, Dedesi Abdulmuttalibin yaninda,sekiz yasindan sonra da Amcasi Ebu Talib-in yaninda kaldi

PEYGAMBERIMIZIN TICARET HAYATINA ATILISI

Kureysliler, öteden beri ticaretle ugrasirlardi Ticaretle ugrasmayanlarin ise,ellerinde hiç bir seyleri bulunmazdi Peygamberimizin de, hazreti Hatice hesabina ticarete baslamadan önce, ticaretle ugrastigi olmustur Nitekim, Said bEbu Saib, Islamiyetten önce Peygamberimizin ticaret ortagi idiPeygamberimizin,ticaret yapmak için, sermayesi olmadigindan,hazreti Hatice peygamberimizi ücretle tuttu ve Kureysilerden tuttugu, baska bir zatida, Peygamberimizin yanina katti Hazreti Hatice yapacagi her sefer için, Peygamberimize, ücret olarak genç ve yigit birer erkek deve veriyordu Peygamberimiz, Hazreti Hatice'nin ticaret Malini Sam'a götürmek için ,ilk defa dört tane erkek ve genç deveye anlastilar Peygamberimizle Kervan halki Sam'a gitmek için yola koyuldular: Sam topraklarindan Busraya vardiklarinda peygamberimiz orada getirdigi bütün mallari çok karli bir sekilde satip alacaklarini aldiktan sonra,Mekke'ye yardimcisi olan Meysele ile birlikte geri döndü

PEYGAMBERIMIZIN EVLENMESI

Peygamberimiz hazreti Hatice adina ticaret yaparken, Peygamberimizdeki harikulade halleri görmüs ve yardimcisi Meysele ile Peygamberimize evlilik teklif etmisti Peygamberimiz bu teklifi kabul ederek Kureyslilerin en soylu kadinlarindan olan hazreti Hatice ile evlendi

PEYGAMBERIMIZIN ÇOCUKLARI

Peygamberimizin, hazreti Haticeden,iki erkek çocugu,dört kiz çocugu dogmustur Isimleri söyleydi: Kasim, Abdullah, Zeynep,Rukayye ,Ümmü Külsüm,Fatima ve Cariyesi Misirli Maria'dan dogan Ibrahim'dir

KABENIN KUREYSILERCE YENIDEN YAPILISI VE PEYGAMBERIMIZIN HAKEMLIGI

Bir Kadin, Kabe Hareminde buhurdanlikta Öd agaci yaktigi sirada , buhurdanliktan siçrayan bir kivilcimdan Kâbenin kat kat olan örtüsü tutusup tamami ile yanmis, bu yüzden duvarlar da her taraftan gevseyip çatlamis bulunuyordu Zaman, zaman sahilden gelen sel baskinlari ilede Kâbenin tabani ve duvarlari da iyice yikilacak duruma gelmisti

Bunun icin,Kureysliler Kabenin duvarlarini onarip saglamlastirmak ve üzerinede,tavan çatmak istiyorlar,fakat, yikmaga kalkarlarsa azaba ugrayabileceklerinden korkuyorlar,aralarinda mesvere ediyorlardi

Am bu sirada Rum tüccarlarindan birisine Ait olan insaat malzemesi yüklü bir gemi Cüdde sahillerinde parcalandi,bunu firsat bilen Kureysliler aralarinda yardimlasarak bu batan gemiden Kabe insaasi için gerekli malzemeleri almis oldularVe Kâbenin insaatina basladilar

Hacerül Esved tasi yerine konulacagi zaman kabileler ,birbirleriyle anlasamadilar Hatta isi okadar ilerlettiler ki aralarinda kavga yapmaya çok az bir zaman kaldi Kureysiler, Bu is üzerinde, dört veya bes gece durdular Sonra Kureysin yaslilarindan Ebu Ümeyye b Mugire bir teklifte bulundu;

Teklifine göre ,mescidin kapisindan giren ilk kisi bu tasi koymak için hakem olacakti Bütün kavmin ululari bu teklifi kabul ettiler

Tam bu sirada peygamberimiz içeri girdi, bütün kureysliler el çirparak El-Emin'in hakemligine raziyiz dediler

Peygamberimiz de hakemlik yaparken bütün kabilelerden birer kisi alarak Hacerul Esved-i bir beze koydurdu,ve onu konulacak yere getirttikten sonra besmele çekerek kendi elleriyle Hacerul-Esvedi yerine koymus oldu

Alıntı Yaparak Cevapla

İslam Tarihi Hakkında Herşey !

Eski 10-10-2012   #5
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İslam Tarihi Hakkında Herşey !



FICÂR SAVASLARI

Câhiliye döneminde müsrik Araplar arasinda haram aylar dan birisinde yapilan savaslar

Islâm'da yasak oldugu gibi câhiliye döneminde de Müsrikler arasinda haram aylarda savas yapmak, kan dökmek, haksizlik ve kötülüklerde bulunmak yasaklanmis idi Muharrem, Receb, ZIlkâde ve Zilhicce aylarindan olusan bu aylarda yasagin ihlâl edIlmesi, büyük bir günâh ve suç sayiliyordu

Bu telâkkiye ragmen câhiliyye döneminde zaman zaman haram aylarin kudsiyeti çignenmis, kanli bazi savaslar meydana gelmisti Iste bu savaslar, müsrikler tarafindan, günâhin islendigi savaslar anlamini ifade etmek üzere "ficâr savaslari" diye adlandirIlmistir

Arap tarihinde dört ficâr savasi vukû bulmustur I ficâr savasi, Gifâr kabilesinden bir sahsin Ukâz Panayiri'nda ayaklarini uzatip oturarak "Araplarin en sereflisi benim!" demesine kizan bir sahsin, kiliciyla onun ayaklarini kesmesi üzerine Iki tarafin adamlari arasinda cereyan etmistir

II Ficâr savasi, Kureys'ten Benû Amir ile Kureys'ten Benû Kinâne arasinda meydana gelmistir Yine Ukâz Panâyiri'nda Benû Amir'den bir kadina Kinâneogullarindan bazi gençlerin sarkintilik etmesi bu savasa sebep olmustur

III ficâr savasi ise, Kinâneogullarindan bir sahsin, Âmirogullarindan birisine olan borcunu zamaninda vermedigi gibi oyalama cihetine gidip ödemeye yanasmamasi sebebiyle bu Iki kabile arasinda ortaya çikmistir

IV ficâr savasi ise, Kinâneogullarinin yanisira Kureys ile Hevâzin'in Kays-i Aylân kabileleri arasinda meydana gelmistir Hire hükümdarinin çikardigi bir kervana kilavuzluk ve muhafizlik etme konusunda aralarinda ihtilâf ve husûmet çikan Kinâneogullarina mensup bir sahsin Kays-i Aylân'dan birisini öldürmesi bu savasa sebep teskil etmistir Kinâneogullarinin yaninda Kureys'in diger sülâleleri de savasa katIlmis, bu arada Peygamber efendimiz de amcalariyla birlikte bu savasta bulunmustur Ancak genellikle kabul edildigine göre o sirada yirmi yasinda olup savasabilecek güçte olmasina ragmen sadece savas alaninin gerisine düsen oklari toplayip amcasina vermekle yetinmistir Sonunda bu savas, Iki tarafin ölülerinin sayilip ölüsü fazla olan tarafa fazlalik miktarinca diyet verIlmesi karari ile sulha baglanarak neticelendirIlmistir

Alıntı Yaparak Cevapla

İslam Tarihi Hakkında Herşey !

Eski 10-10-2012   #6
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İslam Tarihi Hakkında Herşey !



Hz MUHAMMED (sas) DOGUMU, ÇOCUKLUGU VE GENÇLIGI

Insanligi hakka ve hakikata sevkedip dünya ve ahiret saadetlerini saglamak üzere Allah Teâlâ tarafindan gönderilen peygamberlerin sonuncusu ve alemlerin rahmeti olan Peygamber Efendimiz, genellikle kabul edildigine göre 2I Nisan (12 Rabiulevvel) 571 Pazartesi günü Mekke'de dogdu Islâm tarihi kaynaklari, Hz Peygamber'in nesebi ta Hz Adem'e kadar siralanan Secere tablolari ile belirlemislerdir Bu kaynaklarda Hz Peygamber'in yirminci göbekten atasi olan Adnan'a kadar ittifak edilmis, ancak Adnan'dan sonra verilen isimlerde bazi farkliliklar ortaya çikmistir Ama O'nun Hz Ibrahim'in oglu Hz Ismail soyundan oldugunda süphe yoktur Buna göre Adnan'a kadar Rasûlullah'in seceresi söylece siralanir: Muhammed b Abdullah b Abdülmuttalib b Hâsim b Abdümenâf b Kusayy b Kilâb b Mürre b Ka'b b Lüeyy b Gâlib b Fihr b Mâlik b En-Nadr b Kinâne b Huzeyme b Müdrike b Ilyas b Mudar b Nizâr b Me'add b Adnan

Hz Peygamber'in dogumundan iki ay kadar önce babasi Abdullah, ticarî bir seferden dönüsünde Yesrib (Medine)'de vefat etmisti Annesi Amine, Kureys Kabilesinin kollarindan Benû Zühre'nin reisi Vehb b Abdümenaf'in kiz idi O siralarda Mekke esrafi, çocuklarini çölde bir süt anneye vererek emzirme âdetine sahip olduklari için Hz Peygamber, kendi annesi Amine tarafindan ancak bir kaç kez emzirilmis, süt anneye verilinceye kadar da amcasi Ebu Leheb'in cariyesi Süveybe, O'na süt annelik yapmisti Daha sonra Mekke'ye komsu çöllerde yasayan Hevâzin kabilesinin kollarindan Benû Sa'd'a mensup Halîme bint Ebî Züeyb, uzun süre Hz Peygamber'e süt emzirmistir Mekke esrafi tarafindan Mekke'nin agir ve sicak havasi çocuklarin gelisimine ve sagliklarina zararli görülüyor; ayrica hac münasebetiyle her kesimden insanla temas halinde bulunan Mekke'de arap dili, yabanci tesirler altinda kalabildiginden, fesahat ve belâgata önem veren Mekkeliler çocuklarinin dili ögrendikleri ilk yillarinin Arapçanin saf ve bozulmamis sekliyle ve olanca fesahat ve belâgatiyla ari duru konusuldugu badiyelerde geçmesini gerekli görüyorlardi Bu bakimdan Araplar arasinda fasih Arapçalari ile ün yapmis Benû Sa'd kabilesi arasinda yaklasik ilk iki buçuk yilini geçiren Hz Peygamber, ileride üstlenecegi ilâhî risâlet görevi için hem bedenen, hem de ruhen burada hazirlanmis oluyordu Hz Peygamber'in kirk yasindan itibâren yürüttügü Islâm'a davet vazifesi, kabul etmek gerekir ki, aslinda mesakkatli, yorucu, bir takim sikintilari olan mukaddes bir vazifedir Iste bu yorucu ve mesakkatli görevi lâyikiyla yerine getirebilmek için saglam ve sihhatli bir bünyeye sahip olmak gerekiyordu Hz Peygamber, böylelikle çocuklugunun ilk yillarinda Mekke'nin bogucu sicak ve sitmali havasindan uzaklasmis, suyu ve havasi güzel bâdiyede saglikli bir sekilde gelisme imkânini bulmus oluyordu Diger taraftan güzel konusmanin kitleler üzerindeki etkisi malumdur Ileride muhtelif insan kitlelerine muhâtap olacak bir peygamberin süphesiz iyi bir dil bilgisine sahip olmasi ve dili, davasinin ugrunda en iyi sekilde kullanmasi gerekiyordu Iste bu yönlerden Hz Peygamber henüz çocuklugundan itibâren davet faâliyeti için hazirlaniyordu Yalniz kendisi henüz o siralarda ileride peygamber olacagi konusunda hiç bir bilgiye sahip olmadigindan, bu hazirlanma O'nun bizzat iradesi ile ve bilerek olmayip, Cenâb-i Hakk'in yönlendirmesi, kontrol ve murâkabe altinda tutmasi seklinde cereyan ediyordu Peygamber Efendimizin süt annesi Halime'nin yaninda iken vukû bulan "Gögsünün yarilmasi" (Serhu's-Sadr veya Sakku's-Sadr) olayini da yine davete hazirlik olarak degerlendirmek gerekir Bu olayda Hz Peygamber'in gögsü, görevli iki melek tarafindan yarilmis, kalbi çikarilarak Seytanin ve nefsin tasallut ve saptirmasindan arindirilmis ve Zemzem'le yikanarak tekrar yerine konulmustur Böylece Hz Peygamber, rûhen davete hazirlanmis oluyordu

Serhu's-sadr olayindan sonra süt anne halime tarafindan Mekke'ye getirilerek öz annesi Amine ve dedesi Abdülmuttalib'e teslim edilen Hz Muhammed, alti yasina kadar annesi Amine'nin yaninda kaldi Bu siralarda Amine, Hz Peygamber'i de yanina alarak Medine'deki akrabalarini ziyarete gitmisti Bu vesile ile, alti yil kadar önce Medine'de ölen esinin kabrini de ziyaret etmis olacakti Bir ay süren bir misafirlikten sonra Mekke'ye dönerken henüz Medine'den pek fazla uzaklasmadan Ebvâ denilen köyde Âmine aniden rahatsizlandi ve vefat etti; oraya da defnedildi Artik hem yetim, hem de öksüz kalan çocugu bu yolculukta kendilerine refakat eden dadi Ümmü Eymen Mekke'ye getirip dedesi Abdülmuttalib'e teslim etti Yasli dede, kalben büyük bir muhabbet besledigi bu yavruyu sevgi ve rahmetle iki yil bagrina basti Abdülmuttalib'in temsil ettigi Hâsimogullarinin Mekke'deki itibâri ile Abdülmuttalib'in sahsî özellik, kabiliyet ve ahlâki faziletleri ve özellikle bir zamanlar yeri kaybolan kutsal Zemzem suyunu olgunluk devrelerinden tekrar bulup çikarmis olmasi, onun Mekke'de kendisine son derece saygi duyulan, sözüne itibâr ve itâat edilen bir reis hâline gelmesini saglamisti Abdülmuttalib, Kâbe duvarina bitisik olarak sirf kendisine mahsus serilen minderde ve Mekke idare meclisi hüviyetini tasiyan Dâru'n-Nedve'de Mekke halkinin çesitli problemlerini dinler ve çözüm yollari arardi Dedesi Abdülmuttalib'in yanindan hiç ayrilmayan küçük Muhammed, Dâru'n-Nedve'de yapilan idareye ve çesitli problemlere ait müzâkerelerde de dedesinin yaninda bulunuyor ve daha o yaslarindan itibaren zulmün hâkim oldugu Mekke toplumunda ortaya çikan problemleri, insanlarin dinî, idârî, iktisadî, ilmî, ictimâî yönlerden nasil bir batakligin içinde bulunduklarini yakindan görüp idrâk ediyordu

Hz Peygamber sekiz yasina geldigi zaman Abdülmuttalib aaaaen iki yasina erismisti ve yasli bünye, ugradigi hastaliklara tahammül edemeyerek bu dünyadan ayrildi Abdülmuttalib vefatindan önce sevgili torununu ogullari arasinda, Hz Muhammed'in babasi Abdullah'la ana-baba bir kardes olan Ebû Talib'e teslim etmisti Artik Hz Muhammed sekiz yasindan yirmibes yasina kadar amcasi Ebu Talib'in yaninda kalmistir

Gelecekte peygamber olacagi hakkinda ne kendisinin ne de çevresinin kesin bir bilgisi olmadigindan, tâbiîdir ki Hz Peygamber'in bu devrelerdeki hayati hakkinda fazla bilgimiz yoktur Ancak sadece Hz Peygamber'i degil, ayni zamanda diger Mekkelileri de ilgilendiren bazi olaylarda Hz Peygamber'in aldigi yer ve oynadigi rol, kaynaklarimizda tespit edilmistir Bu devreye ait mevcut bilgiler arasinda süphesiz önemli olanlarindan birisi, Hz Peygamber'in Râhib Bahîrâ ile karsilasmasi meselesidir Hz Peygamber on iki yaslarinda iken amcasi Ebû Tâlib ile birlikte Sam'a dogru yol alan ticarî bir kervana katilmis ve kafile Sam yakinlarinda Busrâ adli bir mevkide mola verdigi zaman buradaki manastirda bulunan Bahirâ adli râhib, Islâm kaynaklarina göre Hz Peygamber'deki özelliklere bakarak O'nun ileride çikmasi beklenilen son peygamber olabilecegi kanâatine varmisti Müstesrikler bu olayi kendi yanli bakis açilari ile ele alarak Islâm'in dogusunda Hristiyan rûhiyâtinin etkileri oldugunu, Râhib Bahîrâ'nin dinî telkinlerinin tesirinde kalan Hz Muhammed'in bu dinî suuru gelistirerek ileride Islâm'i ortaya attigini iddia ederlerse de, Islâmiyet'in temelini olusturan tevhid akidesi ile Hristiyanligin temeli olan teslis * inancinin aslâ bagdasamaz bir karakterde olusu, Islâm'in Hristiyanlik'da mevcut teslis düsüncesini sirk olarak kabul etmesi, bu iddiânin ne derece asilsiz ve gülünç oldugunun en açik delillerindendir (genis bilgi için bkz Bahîrâ maddesi)

Hz Peygamber, bu ilk seferin ardindan daha sonraki yillarda diger amcalari ile birlikte Mekke disina yapilan bazi ticari seferlere katilmis, muhtelif bölgelerde yasayan insanlarin farklilik arzeden dinleri, örf ve âdetleri, hal ve vaziyetleri hakkinda bilgi sahibi olmustur Peygamber Efendimizin daha sonralari Islâm'i teblig ederken bu bilgilerinden istifade etmesi tabiî olduguna göre cereyan eden bu olaylari da O'nun peygamberlige ilmen hazirlanmasi olarak degerlendirmek gerekir

Cenâb-i Hakk'in kontrol ve murâkabesi, müstakbel peygamberi rûhen de davete hazirliyor ve cahiliye döneminin her türlü sirk ve sapikligindan, kötülük ve ahlâksizligindan uzak tutuyordu Mekkelilerin dinî bir âyini ve bayrami olan Büvâne'ye çocukluk yillarinda amca ve halalarinin zorlamalari ile götürülen Hz Muhammed, âdet üzere diger akrabalarinin yaptigi sekilde burada hazir bulundurulan bir puta tapmak içiri siraya girdiginde, henüz kendisine sira gelmeden ilâhi bir ikaz ile puta tapmaktan alikonulmus ve olayin hasyeti içerisinde Hz Peygamber kisa bir bayginlik geçirmisti Bu olaydan sonra artik akrabalari O'na putlara tapmak için her hangi bir israrda bulunmadilar Tabîidir ki Peygamber Efendimiz çocukluk yillarindan itibâren hayati boyunca aslâ hiç bir puta tapmadigi gibi, onlar adina kurban kesmemis, putlar adina kesilen hayvanlarin etini yememis, onlar adina yemin etmemis, hatta onlarin adini dahi agzina almaktan hoslanmadigini belirtmisti

Geçim sikintisi çeken amcasi Ebû Tâlib'e yardimci olmak için gençlik yillarinda Mekkelilere ücretle çobanlik yapan Hz Muhammed, çobanligi sirasinda Mekke'nin dagdagali, debdebeli, sirkin hâkim oldugu havasindan uzaklasarak tabiatla karsi karsiya gelmis, bu anlarda muhakeme ve idrâk gücü geliserek herseyin yaraticisi olan Cenab-i Allah'in varligi ve birligini, O'na esler kosmanin sapiklik oldugunu iyice kavramis, karsilastigi bir takim sikinti ve mesakkatler O'nu rûhen olgunlastirmisti Çobanlik yaptigi günlerden birisinde sürüsünü bir çoban arkadasina emanet ederek Mekke'de tertiplenen gece eglencelerini seyretmek için kirdan sehire inen Hz Peygamber, eglence yerine gelip oturur oturmaz Cenâb-i Hakk'in kendisine verdigi bir uyku ile, içkilerin içildigi, oyunlarin oynandigi, ahlâksizliklarin yapildigi bu isret âlemini seyretmekten dahi alikonulmustu Bir baska sefer yine böyle bir eglenceyi seyretme arzusu ayni sekilde engellenmis; artik bir daha da Hz Peygamber böyle bir seye tesebbüs etmemis, istek de duymamisti

Hz Peygamber yirmi yaslarinda iken Mekkeliler ile Hevâzin kabilesi arasinda Ficâr Harbi vukû buldu Aslinda savasabilecek bir yasta ve güçte olmasina ragmen Hz Peygamber bu harpte sadece savas alaninin gerisine düsen oklari toplayip amcalarina vermekle yetinmisti Böylece genellikle cephe gerisinde bulunmasina ragmen bu olayin O'nda harp taktik ve teknikleri, sevk ve komuta gibi konularda tecrübeler olusturdugu bir gerçektir Peygamberliginden sonra dahi hatirladigi zaman bir üye olarak katilmaktan seref ve iftihar duydugunu açikça belirttigi Hilfü'l-Fudûl ise hemen bu savastan sonra gerçeklesmisti Bu vesile ile Hz Peygamber, cemiyet meselelerini yakînen tanimis, câhiliye toplumunda güçlünün güçsüzü nasil ezdigini, güç ve kuvvet karsisinda zâlimlerin nasil eriyip titredigini örnekleriyle görmüstü

Yirmibes yasinda bizzat kendisinin idare ettigi bir ticaret kervani Hz Muhammed'i Hz Hatice ile karsilastirdi ve aralarinda gerçeklesen evlilik, Hz Muhammed'in amcasi Ebû Tâlib'in yanindan ayrilip yeni bir aile yuvasi kurmasini sagladi Hz Peygamber'in bu evlilik dolayisiyla Hz Hatice'den alti çocugu olmustu Bunlardan dördü kiz olup Zeyneb, Rukiyye, Ümmü Külsüm ve Fâtima adlarini almislardi Bunlarin dördü de babalarinin peygamberligine erismisler ve O'na iman ederek hicret etmislerdir Ogullari ise Kasim ve Abdullah adini tasiyordu Hz Peygamber'in ilk oglunun adi Kasim oldugu için kendisine Ebû'l-Kâsim künyesi verilmisti Bazi kaynaklar bunlardan baska Hz Peygamber'in Tayyib ve Tâhir adinda iki oglu daha oldugunu zikrederken, diger bazi kaynaklar bu son iki ismin Abdullah'in lâkabi oldugunu belirtmislerdir Hicretten sonra dogan oglu Ibrahim ise Misirli câriye Mâriye'dendir Hz Peygamber'in bütün erkek çocuklari henüz küçük yaslarda vefat etmislerdi

Hz Hatice ile evliliginden sonra Peygamber Efendimiz ailenin geçimini ticaret yoluyla saglamaya çalismis, bazan ortaklik yoluyla, bazan müstakil olarak ticaret yapmisti Hz Muhammed, bu ticarî muamelelerindeki dürüstlügü, dogru sözlülügü, ahde vefasi, âdil ve âlicenâb davranislari, herkes hakkinda iyimser davranip elinden gelen iyilik ve yardimi yapmasi, yoksulun, muhtacin elinden tutmasi, yakinlarina ve akrabalarina karsi gösterdigi ilgi, ahlâkî olgunluk ve rûhî üstünlükleri ile derhal temâyüz etmis, çevrede herkesin güvenip itibar ettigi, sayip sevdigi bir kisi hâline gelmisti Bu sebeple Mekkeliler kendisine "el-Emîn = güvenilir kisi" lâkabini vermislerdi

Hz Peygamber'in otuz bes yasinda iken meydana gelen Kâbe tâmiri olayi ve bu olay sirasinda el-Haceru'l-Esved'in* yerine konmasi meselesinde Mekke sülâleleri arasinda çikan ve kanli bir çatismaya dönüsme temâyülü gösteren anlasmazligi herkesi memnun edecek bir tarzda ve âdil bir sekilde çözmesi, O'na duyulan güveni daha da artirmisti

Allah'in mukaddes evi Kâbe'nin tâmiri dolayisiyla herkeste oldugu gibi Hz Muhammed'de de dinî duygu ve heyecanlar süphesiz harekete geçmistir Bu sebeple O'nda bu yillardan itibâren Rabbi ile basbasa kalma arzusu görülür Bir de buna toplum içinde islenen haksizliklar, zulümler, ahlâksizliklar, din adina icrâ edilen sapiklik ve akilsizliklar eklenecek olursa, Hz Muhammed'in böylesi câhilî bir toplumdan kendisini uzak tutarak yalniz, sessiz, sakin bir magarada bir süre uzlete çekilmesinin sebebi daha iyi anlasilir Artik otuz bes yasindan itibâren Hz Peygamber, belli zamanlarda özellikle Ramazan ayi boyunca Mekke'den uzaklasiyor, uzlet yeri olarak kendisine seçtigi Hira dagindaki bir magarada günlerini geçirerek Cenâb-i Hakk'in varligini, birligini, kudret ve azametini, O'nun gücü karsisinda mahlûkatin aczini ve zayifligini düsünüyor; Rab Teâlâ'nin insanlara sonsuz nimetlerini, buna karsi insanoglunun nankörlügünü, onlarin dinî, siyasî, ictimâi, ahlâkî vs yönlerden içerisine düstükleri kötü durumlari hatirliyordu Iste bu uzlet,günleri Hz Peygamber'i rûhi, ahlâkî bir olgunluga götürdügü gibi tefekkür ve istidlâl melekelerini gelistirerek aklî ve ilmî bir yücelige de eristirdi

Alıntı Yaparak Cevapla

İslam Tarihi Hakkında Herşey !

Eski 10-10-2012   #7
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İslam Tarihi Hakkında Herşey !



MUHAMMED (AS) VAHY GELISI

Muhammed (AS), kirk yasina gelince, Allah(CC) onun kerametini açiklamayi ve kullarina,onunla rahmet etmeyi diledigi zaman,Kendisine, ilk vahiy ve peygamberlik baslangici,uykuda Sadik rü`yalar görmekle olmustur

Peygamberimiz, alti ay bu hal üzere kaldi

Yüce Allah, bu alti Ay içerisinde Peygamberine, Uykuda, sonrada uyanik Vahiy etti

Peygamberimiz, her yil, Ramazan ayinda Hira daginda bir ay itikafa girer,Kureysilerin yapageldikleri gibi, yanina gelen yoksullara yemek de yedirirdiPeygamberimiz, kavminin sürü sürü putlara tapip durduklarini gördükce,onlardan uzaklasmayi, Halvet ve Uzlete çekilmeyi özler, Hira dagina girer,Halvet ederdi

Peygamberimiz (AS),yüce Allah tarafindan Peygamber olarak gönderilecegi ve ilahi rahmetin, kullari, onunla ihsan olunacagi gün, gelmis bulunuyordu

Peygamberimiz; Ramazan ayinin on besinci cumartesi ve on altinci pazar gecelerinde, Hira magarasinda uyudugu bir sirada,Rüyasinda, Vahy melegi Cebrail (AS) atlastan bir kab içinde bir kitapla gelip Peeygamberimize ``OKU`` dedi

Peygamberimiz``Neyi okuyayim?`` diye sordu

Cebrail,Peygamberimizi,nefesi kesilinceye kadar,sIktI

Peygamberimiz,kendisini ölecek sandi

Bundan sonra,Cebrail (AS),birakip Peygamberimize,`` OKU``! dedi

Peygamberimiz ``Neyi okuyayim?`` diye sordu

Cebrail Aleyhisselam,Peygamberimizi,tekrar,nefesi kesilinceye kadar sIktI

Peygamberimiz, kendini ölecek sandi

Sonra, Cebrail Aleyhisselamin sikmasindan kurtulmak icin``Neyi okuyayim?`` diye sordugu zaman, Cebrail Aleyhisselam, Alak suresinin basindaki bes ayeti okudu

Peygamberimiz de, onlari, okudu

Cebrail Aleyhisselam, ayrilip gittigi ve Peygamberimiz,uykudan uyandigi zaman, o ayetler,, sanki,bir kitap olarak Peygamberimizin kalbine yazilmis gibi idi

Peygamberimiz, magaradan ayrilip Hidra daginin ortasina geldigi zaman,gökten,bir ses isitti ki: ``Ya Muhammed! Sen, Allahin Resulusun! Ben,Cebrailim !`` diyordu

Peygamberimiz,basini kaldirip bakinca, Cebrail Aleyhisselam`i ayaklarini,gögün ufukuna basmis bir insan suretinde gördü!

``Ya Muhammed! Sen, Allahin Rasulüsün!Ben, Cebrailim! Diyordu

Peygamberimiz,duraklamis, Ona, baka kalmisti

Ne bir adim ilerliyebiliyor,ne de,gerileyebiliyordu!

Eve döndügünde ,gördüklerini hazreti Haticeye anlatti,hazreti Hatice,``Sana Müjdeler olsun!

Yüce Allah sana ,hayirdan baska bir sey yapmaz!diyerek onu teselli etti

HAZRETI HATICENIN PEYGAMBERIMIZI VERAKAYA GÖTÜRMESI:

Peygamberimiz, yüce Allah tarafindan, Cebrail Aleyhisselamin getirip teblig ettigi Risalet vazifesini kabul ederek evine dönerek, hic bir agaca ve tasa rastlamadiki, kendisini selamlamasin!

Peygamberimiz,yüregi titreyerek eve gelip,``Beni örtünüz!,beni örtünüz!``buyurdu

Kalkinca, hazreti Haticeye basindan gecen olaylari anlatti

Hazreti Hatice de onu alip Hiristiyanliga girmis olan,Veraka bNevfel´in yanina götürdüOna, Ey Amucamin oglu! Dinle bak! Kardesiyin oglu,ne söylüyor!

Veraka!´´ Ne gördün kardesimin oglu?´´ diye sordu

Peygamberimiz;gördüklerini,isittiklerini,haber verince,Veraka:´´Senin bu gördügün,Allah tarafindan Musa Aleyhisselama indirilmis olan Namusul-Ekber´dir

Ah Keske, kavminin,Seni (yurdundan)cikaracaklari zaman,ben,sag ve genc, dinc olsaydim!´´ dedi

Peygamberimiz´´ Onlar, beni cikaracaklarmi ki? !´´ diye sordu

Veraka ´´Evet! Cikaracaklardir

Cünkü, senin gibi, bir sey getirmis kimse yoktur ki, düsmanliga ve iskenceye ugramasin!

Eger, ben, Senin davet günlerine yetisirsem, Sana,son derece yardim ederim!´´ dedi

Cok gecmeden de, vefat etti

ILK ABDEST VE ILK NAMAZ

Peygamberimiz, Hiradan döndügü ve Mekke´nin yukari tarafinda bulundugu sirada Cebrail Aliyhisselam, gelip vadinin bir kösesinde ökcesini yere vurdu

Oradan, bir su kaynadi

Cebrail Aleyhisselam, ondan Abdest aldi

Peygamberimiz,Cebrail Aleyhisselamin Abdest alisina bakiyordu

Cebrail Aleyhisselam,Namaz icin nasil Abdest alinip temizlenilecegini görsün diye,yüzünü dirseklerine kadar ellerini yikadi

Agzini, su ile calkalandi

Burnuna, su cekti, ve ona,Abdest almayi,Namaz kilmayi ögretti

Peygamberimiz de hanimi hazreti Haticeye, Cebrailin ögrettiklerini ögretti

PEYGAMBERIMIZIN TEBLIGE BASLAMASI VE ILK MÜSLÜMANLAR

Allah (CC) ilk teblig emri olan ´´Ey örtülere bürünen (Resulüm), kalk ve insanlari uyar´´ Ayeti celilesi gelince Peygamberimiz teblig görevine baslamis

ve insanlari Allahin birligine, davet etmeye baslamisti

Davete ilk icabet edip müslüman olanlarin isimleri sunlardir:

Ilk Müslümanlik serefine sahip olan kisi hazreti Hatice´dir

HzAli,hz Ebubekir,hz Zeyd bHarise,Bilal-i Habesi ve Annesi Hamame,Ebu Fuaaahe, Halid bSaid,Umeyne bint-i Halef,Amr bSaid,Zubeyr bAvvam, hz Osman,hzTalha b Ubeydullah,Sad b Ebi Vakkas, Abdurrahman b Avf, Ebu Ubeyde bCerrah, Ebu Seleme,hz Ümmü Seleme,Osman bMazun, vb

Alıntı Yaparak Cevapla

İslam Tarihi Hakkında Herşey !

Eski 10-10-2012   #8
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İslam Tarihi Hakkında Herşey !



TEBLIGIN BES DEVRESI

Davet`in bes devresi olup birinci devresi: Nübüvvet devresidir

Davetin ikinci devresi:En yakin hisim ve akrabayi, Ahiret azabiyla korkutup uyarma devresidirDavetin ücüncü devresi:Kendi kavmini,Ahiret azabiyle korkutup uyarma devresidirDavetin dördüncü devresi:Kendilerine, daha önce Ahiret azabiyle korkutup uyarma devresidirDavetin besinci devresi ise: Zamanin sonuna kadar, bütün Cinlerden ve insanlardan, kendilerine davet erisebilecek olanlari, ahiret azabiyle korkutup uyarma devresidir

PEYGAMBERIMIZIN VAZIFESINI ACIKTAN ACIKLAMASININ EMREDILMESI

Peygamberimiz, Tebligin ilk devresi olan nübüvvet devresini üç yil geçirdikten sonra

açiktan teblig emri geldikten sonra akrabalari olan Abdülmuttalip ogullarini kendisine inanmalarini ve ona yardimci olmalarini istemisti

Fakat akrabalari kendisine yardim etmedigi gibi Amcasi Ebu Leheb hakaret etmis, bizi buraya bunun için mi çagirdin diyerek hakaret etmisti

Bundan sonra Peygamberimiz, Kureys kabilelerini, Safa tepesi yanina toplayarak onlari Islama davet etti, bu davetten de Kureysilerden açik bir destek alamadi Hatta Amcasi Ebu Lehep Peygamberimize Hakaret ederek ona tas atti, bunun sonucu Tebbet suresi inzal oldu

ISKENCELER

Peygamberimiz tebligi açiktan yapmaya baslayinca Kureysiler müslüman olanlara iskence yapmaya basladilar

Bu iskencelerin en fazlasini Peygamber efendimiz Aleyhisselam görüyorduOna, hakaret ediyorlar,namazini kilarken üzerine pislik atiyorlar,geçecegi yollara diken,butrak gibi seyler saçiyorlardi Secde de iken Deve Iskembesini ve pisligini kafasina atiyorlardi

Diger Müslüman olan insanlarin da hemen hemen hepsi iskence görüyordu Bunlardan köle ve cariye olanlarin iskencesi öylesine agirlasmistiki tahammül sinirlarini asmisti

En çok iskence gören Sahabileri söyle siralamak mümkün:

Bilal-i Habesi,Zinnure Hatun,Ümmü Ubeys,Nehdiyye Hatun,Amir bFüheyre,Lübeyne Hatun, Ebu Fuaaahe,Habbab bEret,Yasir bAmir,Miktat bAmr,Suheyb bSinan, vb

EBU CEHL'IN PEYGAMBERIMIZI ÖLDÜRMEGE KALKISMASI

VE NADR BHARISIN BIR KONUSMASI ,

Nadr bHaris'in Peygamberimiz Hakkindaki Konusmasi:

Ebu Cehl, basindan geçeni, Kureysli müsriklerine anlatinca, Nadr bHaris, kalkip "Ey Kureys cemeati ! Vallahi, sizin basiniza hiç bir zaman, bir benzerile mübtela olmadiginiz,bundan sonra da, kolay kolay çaresini bulamayacaginiz bir is gelmis bulunuyor!

Muhammed; Sakaklarina ak düstügünü gördügünüz zamana kadar, içinizde,en çok hosunuza giden bir gençti

En dogru sözlünüz ve en emininiz idi

Nihayet, size getirdigi seyle gelince, ona (Sihirbaz!) dediniz

Hayir! Vallahi, o, bir Sihirbaz degildir!

Biz, Sihirbazlari ve onlarin üfürmelerini, dügümlemelerini görmüsüzdür

Siz, ona (Kahin!) dediniz

Hayir! Vallahi, o, bir kahin degildir

Biz, kahinleri ve onlarin titreyislerini, görmüs ve Seci'li sözlerini, dinlemisizdir

Siz, ona (Sair!) dediniz

Hayir! Vallahi, o, bir Sair de, degildir

Biz, Siiri görmüs ve onun her çesidini: Hezec'ini, Recez'ini dinlemisizdir

Siz, ona (Mecnun!) dediniz

Hayir! Vallahi, o, bir mecnun da degildir

Biz, delilikleri, görmüsüzdür

Onun ise, ne bogulmasi, ne çarpinip titremesi, ne evhamlanmasi, ne de, sözlerini, karistirmasi, vardir

Ey Kureys cemeati! Durumunuzu iyice düsününüz, gözden geçiriniz!

Çünki, vallahi, sizin basiniza, büyük bir is gelmistir ! ' ' dedi

Alıntı Yaparak Cevapla

İslam Tarihi Hakkında Herşey !

Eski 10-10-2012   #9
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İslam Tarihi Hakkında Herşey !



HÜZÜN YILI

Mekke döneminin en sikintili aninda Hz Hatice ile Ebu Talib'in vefat ettikleri yil

Peygamberligin onuncu yilinda Müslümanlar iktisâdî ablukadan yeni çikmislardi Ebû Tâlib agir hasta yatiyordu Ebû Talib Peygamberimizi bir amca olarak düsmanlarina karsi korumus ve Abdülmuttalib'in nüfuzunu kullanarak müsriklere ezdirmemeye çalismisti Hatta Ebu Talib mahallesindeki müsriklerin kusatma sirasinda bile gece gündüz demeden Peygamberimizin kaldigi yerlerde nöbet tutturuyordu Ancak müslüman olmamisti Peygamberimiz ise kendisine çok iyiligi geçen amcasinin müslüman olmasini arzu ediyor, böylece ona sefâat etmeyi umuyordu Bunu saglamak için hastaligi agirlasan ve ölüm Isaretleri, yüzünde belirmis olan Ebû Talib'in yanina girdi:

"Ey amcacigim: Ölümünden önce sehadet kelimesi getir ki, yarin mahserde Cenab-i Hakk'in yaninda senin müslümanligina taniklik yapayim" dedi

Fakat Ebu Talib câhiliye âdetlerinin etkisi ve câhiliye kompleksi içinde davranmaktan kendini kurtaramadi "Ben Abdü'l-Muttalib'in dini üzere ölüyorum Kureys'in "ölümden korktu çekindi de yegeninin dinini kabul ediverdi demeyeceklerini bilsem, senin dinine inanirdim yegenim" gibi laflar söyledi Hadis âlimleri, onun iman etmeden gittigini ve Peygamberimizin buna çok üzüldügünü kaydederler Ancak Ibn Ishâk gibi tarihçiler onun ölürken o zaman henüz müsrik olan Abbas b Abdü'l-Muttalib tarafindan sehadet kelimesini söyl ediginin isitildigini naklederler Su kadar var ki, Islâm âlimleri hadisçilerin görüsünü tercih etmekle beraber yine de meseleyi Allah'in Ilmine havale etmislerdir

Ebû Tâlib'in ölümünden üç gün sonra da Hz Hatice, ruhunu teslim etmisti Hz Hatice annemiz, sevgili Peygamberimizin vefakâr hayat arkadasi idi O, dünyada Peygamberimize Ilk iman eden kisi olmak bahtiyarligina kavusmus, en sIkintili zamanlarinda Rasûlüllah'i teselli etmis, desteklemisti Peygamberimiz aci, tatli basina gelen bütün islerde onu hemen yani basinda bulmustu Peygamberimiz, bu örnek Islâm kadinini kendi elleriyle kabrine indirdi

Peygamberimiz, Hz Hatice'yi takdirle ve rahmetle anardi Onun hatirasina, çok hürmet ederdi Hz Ali'nin naklettigine göre Peygamberimiz, Hz Hatice hakkinda söyle buyurmustur:

"Bu ümmetin kadinlarinin en hayirlisi Hatice'dir" (Müslim, Sahih, VII, 336)

Onuncu yilda pespese gelen bu Iki ölüm olayi Peygamberimizi ve müslümanlari çok üzdügü için bu yil Islâm tarihçilerince "hüzün yili, gam ve keder yili" olarak ifade olunmustur Ebû talib, Kureys'in iskencesine karsi Peygamberimizi koruyor; Hz Hatice ise teselli ediyor, sevgili esine daima yardimci oluyordu Bu Iki seçkin Insanin ölümünden sonra Kureys müsrikleri Rasûl-i Ekrem'i güç durumlarda birakmak için baski ve zulümlerini daha da arttirdilar

Iki musibetin, böyle bir biri pesi sira gelisi nedeniyle Peygamberimiz (sas): "Bu ümmet üzerinde, su günlerde toplanan Iki musibetten, ben, hangisine en çok yanacagimi bilemiyorum!" demekten kendilerini alamiyorlardi

Peygamber Efendimiz (sas) amcasi Ebû Talib'in vefatindan sonra günlerce evinden dIsari çikmamis ve hep evinde oturmustu Pek az dIsari çiktigi olmustu

Ebu Talib'in ölümünden sonra müsrikler için engel kalmamisti Artik Peygamberimiz (sas)'e çok rahat saldirabiliyorlardi

Kizlarindan birisi, hemen kosup Peygamberimizin basindaki tozu topragi, aglaya aglaya yikarken, Peygamberimiz, "Kizim aglama! Aglama! muhakkak ki, Allah babani, koruyacak, savunacaktir Kureys müsrikleri; Ebu Talib, ölmedikçe bana hoslanmadigim bir seyi yapmaga, pek muvaffak olamamislardi" buyurarak, Ebû Talib'in ölümüne üzüldügünü belirtmistir

Alıntı Yaparak Cevapla

İslam Tarihi Hakkında Herşey !

Eski 10-10-2012   #10
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İslam Tarihi Hakkında Herşey !



MIRAC

Arapça'da merdiven, yukari çikmak, yükselmek anlamlarini dile getirir Islam'da Hz Peygamber (sas)' in göge yükselerek Allah'in huzuruna kabul edilmesi olayi Mirac olayi hicretten bir yil ya da onyedi ay önce Receb ayinin yirmi yedinci gecesi gerçeklesir Olayin iki asamasi vardir Birinci asamada Hz Peygamber (sas) Mescidül-Haram'dan Beytü'l-Makdis'e (Kudüs) götürülür Kur'an'in andigi bu asama, gece yürüyüsü anlaminda isra adini alir Ikinci asamayi ise Hz Peygamber (sas)'in Beytü'l-Makdis'ten Allah'a yükselisi olusturur Mirac olarak anilan bu yükselme olayi Kur'an'da anilmaz, ama çok sayidaki hadis ayrintili biçimde anlatilir

Hadislerde verilen bilgiye göre Hz Peygamber (sas), Kâbe'de Hatim'de ya da amcasinin kizi Ümmühani binti Ebi Talib'in evinde yatarken Cebrail gelip gögsünü yardi, kalbini Zemzem ile yikadiktan sonra içine iman ve hikmet doldurdu Burak adli binege bindirilerek Beytü'l-Makdis'e getirildi Burada Hz Ibrahim, Hz Musa, Hz Isa ve diger bazi peygamberler tarafindan karsilandi Hz Peygamber (sas) imam olarak diger peygamberlere namaz kildirdi

Hz Peygamber (sas), Beytü'l-Makdis'te kurulan bir Mirac'la ve yaninda Cebrail oldugu halde göge yükselmeye basladi Gögün birinci katinda Hz Adem, ikinci katinda Hz Isa ve Yahya, üçüncü katinda Hz Yusuf, dördüncü katinda Hz Idris, besinci katinda Hz Harun, altinci katinda Hz Musa ve yedinci katinda Hz Ibrahim ile görüstü Cebrail ile birlikte yükselis Sidretü'l-Münteha'ya kadar sürdü Cebrail, "Buradan bir parmak ucu ileri geçecek olursam yanarim" diyerek Sidretü'l Münteha'da kaldi Hz Peygamber (sas) buradan itibaren Refref adli baska bir binekle yükselisini sürdürdü Bu yükselis sirasinda Cennet ve nimetlerini, Cehennem ve azabini müsahede etti Sonunda Allah'in huzuruna kabul edildi Kendisine ümmetinden Allah'a sirk kosmayanlarin Cennet'e girecegi müjdelendi, Bakara suresinin son ayetleri verildi ve bes vakit namaz fari kilindi Yeniden Refref ile Sidretü'l-Münteha'ya, oradan Burak'la Kudüs'e, oradan da Mekke'ye döndürüldü

Hz Peygamber (sas) ertesi günü Mirac olayini anlatti Olayi duyan müsrikler yogun bir kampanya baslatarak Hz Peygamber (sas)'i suçlamaya, alaya almaya basladilar Bu kampanya bazi müslümanlari da etkileyerek süpheye düsürdü Olayin gerçek olup olmadigini arastirmak isteyenler Beytü'l-Makdis'e ve Mekke'ye gelmekte olan bir kervana iliskin sorular sorarak Hz Peygamber (sas)'i sinadilar Hz Peygamber (sas)'in verdigi bilgilerin dogrulugu müslümanlari süpheden kurtardiysa da müsriklerin inatlarini kirmaya yetmedi Mirac olayi inatlarini ve düsmanliklarini artirarak onlar için bir fitne nedeni oldu Bu olay karsisindaki tutumu nedeniyle Hz Ebu Bekr, Hz Peygamber (sas)'ce "Siddîk" lakabiyla onurlandirildi Hz Ebu Bekir olayi kendisine anlatarak hala inanmaya devam edip etmeyecegini soran müsriklere "O söylüyorsa süphesiz dogrudur" cevabini vermisti

Ahad hadislere dayansa da Mirac olayinin gerçekliginde tüm müslümanlar birlesmislerdir Ancak olayin gerçeklesme biçimi Islam bilginleri arasinda görüs ayriliklarina neden olmustur Buna göre Ibn Abbas'in da içinde bulundugu bazi bilginlere göre Mirac olayi uykuda gerçeklesmistir Bilginlerin büyük çogunluguna göre ise uyku durumunda ve rüyada degil, uyanik iken gerçeklesmistir Fakat bu görüsü savunanlar da Mirac'in yalniz ruhla mi, yoksa hem ruh, hem de bedenle mi oldugu konusunda ikiye ayrilmislardir Sonraki Kelamcilarin büyük çogunluguna göre mirac olayi uyanikken hem ruh, hem de bedenle gerçeklesmistir Içlerinde Hz Aise'nin de bulundugu bazi bilginlerle mutasavviflarin büyük çogunluguna göre ise uyanik durumda iken ama yalniz ruhla gerçeklesmistir

Mirac olayinin gerçeklestigi gece müslümanlarca kadir gecesinden sonra en kutsal gece sayilmis ve bu gecenin ibadetle ihyasi geleneklesmistir Osmanlilar döneminde, camiler kandillerle donatildigi için Mirac kandili olarak anilan geceyi izleyen gün, cami ve tekkelerde Mirac olayini anlatan ve Miraciye adi verilen siirlerin okunmasi, dinleyenlere süt ikram edilmesi de bir gelenekti

MIRAC GECESINDE PEYGAMBERIMIZE VERILEN HEDIYELER

Mirac günü peygamber efendimiz (SAV) hediye olarak üç sey verilmisti: Bunlar; Bes Vakit Namaz, Bakara Suresinin Son Ayetleri, Ve Sirk Kosmamak sarti ile ''LA ILAHE ILLALLAH ''diyen her Müslümanin cennete girebilecegi müjdesi

Alıntı Yaparak Cevapla

İslam Tarihi Hakkında Herşey !

Eski 10-10-2012   #11
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İslam Tarihi Hakkında Herşey !



hz muhammedin PEYGAMBERLIGI VE MEKKE DÖNEMI

Böylece kendisine verilecek ilâhî risâlet görevini üstlenebilecek bir seviye ve vasata geldigi bir sirada, kirk yasinda iken yine böyle bir uzlet aninda Hira magarasinda, Cenâb-i Hakk'in peygamberlere vahiy getirmekle görevli melegi Cebrâil (as), O'na ilk vahyi, Alak Sûresi'nin ilk bes âyetini getirdi Artik Allah'in Rasûlü, insanlari hak din olan Islâm'a çagirmakla görevli idi O, bu görevine ailesi halkindan ve hak davaya gönül verebilecek yakin arkadaslarindan, gerçegi kabul edebilecek kabiliyetde olan, fitrati bozulmamis, düsünme istidadi körelmemis kisilerden basladi Ilk önce O'nu sevgili esi Hz Hatice tasdik etti Erkeklerden Hz Ebûbekir, çocuklardan Hz Afi, âzadli kölelerden Zeyd b Hârise kendisine ilk iman eden kimselerdi Ardindan Hz Ebûbekir'in de araciligiyla Hz Osman, Abdurraliman b Avf, Zübeyr b el-Avvâm, Talha b Ubeydullah, Sa'd b Ebî Vakkâs, Ebû Ubeyde b el-Cerrah, Sa'id b Zeyd, Abdullah b Mes'ûd gibi sahsiyetler müslüman oldular Hz Peygamber ilk üç yil davetini gizli sürdürdü Yalniz bu gizlilik, Islâm'in esaslari ve prensipleri açisindan degildi Islâm, sir perdeleri arkasinda, gizli sakli, esrarengiz ve gizemli, anlasilmaz bir takim düsünceler ve doktrinler ihtiva eden bir din degildi Onun esaslari gayet açik, net, anlasilir, sâde, ari duru olup akil ve mantiga da uygun idi Ayni sekilde bu gizlilik, Islâm'in sadece belli bir zümreye has bir grup dini olusundan da degildi Aksine Islâmiyet cihansümûl bir din olup bütün bir beseriyetin hidayet ve saâdetini hedeflemisti Ancak Hz Peygamber'in ilk üç yil davetini gizli sürdürmesi, çevredeki insanlarin Islâm'a karsi takindiklari düsmanca tavirdan, inanç ve ibadet hürriyeti tanimayacak kadar insafsiz ve bagnaz oluslarindan kaynaklaniyordu Müslüman olanlarin mallarina ve canlarina bir zarar gelmemesi, filizlenmekte olan Islâm davâsina acimasiz bir balta vurulmamasi açisindan gizli davete gerek duyulmustu Bu safhada Hz Peygamber faâliyetini genellikle davet merkezi edindigi Dâru'l-Erkam'dan yürütmüstür Burasi ilk iman edenlerden el-Erkam b Ebi'l-Erkam'in* Kâbe karsisinda Safâ tepesi yamaçlarindaki evi idi Ilk müslümanlardan bir çogu Islâm'i burada kabul etmisler, Hz Peygamber'in egitimine burada mazhar olarak Islâm'in essiz esaslarini ruhlarina ve hayatlarina burada naksetmislerdi Hz Peygamber burada Islâm davâsina gönül baglayarak mallarini ve canlarini bu hak davâ ugrunda fedâdan çekinmeyen sâdik, vefâli ve ihlâsli bir kadroyu olusturmakla mesgûldü O, biliyordu ki böyle bir kadro olmaksizin Islâm davâsinin ortaya çikip yayilmasi mümkün degildir Bu bakimdan Hz Peygamber'in bu devredeki icraati ashabini birbirine kenetlendirmis ve aralarinda mükemmel bir baglilik olusturmustu

Iste Hz Peygamber Islâm davâsi etrafinda böyle bir kadro olusturduktan sonra peygamberligin dördüncü yilindan itibâren Islâm'i açik açik teblig etmeye basladi Kureys müsriklerinin Islâm'i engellemek için basvurduklari çok çesitli çareler, Hz Peygamber'e ve Islâma samimiyetle bagli kadro elemanlarina engel olamiyordu Bu arada Mekke müsrikleri özellikle korunmasiz müslümanlara insaf ve vicdana sigmayan eziyet ve iskencelerde bulundular Bu iskenceler karsisinda Hz Peygamber, isteyen müslümanlarin Habesistan'a gidebileceklerini belirtip hicret izni verince, nübüvvetin bes ve altinci yillarinda müslümanlardan birer grup I ve II Habes hicretlerini gerçeklestirdiler Mekkeli müslümanlarin böylece Mekke hâricine Islâm'i tasimalari, müsriklerin hinç ve kinini artirmisti Ama Cenâb-i Hakk'in yardim ve inâyeti sebebiyledir ki Islâm'a gösterilen bu düsmanliklar bile hak dinin yayilmasina yardimci oluyordu Meselâ azili müsriklerden Ebû Cehil'in bizzat Hz Peygamber'e yaptigi sözlü ve fiili bir satasma, Kureys arasinda sahsiyeti ve kuvvetiyle büyük bir itibâra sahip olan Hz Hamza'nin müslüman olmasini sagladi Ardindan Mekke idare meclisi Dâru'n-Nedve'de alinan Hz Peygamber'i öldürme kararini uygulamak için harekete geçen güçlü sahsiyet Ömer b el-Hattâb, Hz Peygamber'i öldürmek üzere O'nu ararken aslinda ayaklari onu hidâyete sevkediyor ve Ömer'in gücü Islâm saflarina yeni bir heyecan ve sevk katiyordu Arka arkaya Hz Hamza'nin ve Hz Ömer'in müslüman olmalari, Kureys müsriklerinin gözünü bir süre yildirmis, artik müstümanlara dokunamaz olmuslardi Iste bunu izleyen günlerde Habes muhâcirlerinden bir kismi Mekke'ye geri döndü Ancak bu sirada müsrikler yeniden siddete baslayip, cehâlet ve bagnazlikla baglandiklari ata dinlerini, zulme dayali oldugu için Islâm'in ortadan kaldiracagi sahsî çikar ve menfaatlerini, bâtil tahakküm ve zorbaliklarini kurtarabilmek için akil almaz çarelere basvurmuslardi Bu türden olmak üzere hem müslümanlar, hem de müslümanlari koruyan Hâsimogullari, peygamberligin yedinci senesi ile onuncu senesi arasinda tam üç yil devam eden bir boykot ve muhâsaraya marûz kaldilar Mekkeliler ne müslümanlarla, ne de onlari koruyan Hâsimogullari ile hiç bir münâsebette bulunmayacaklarina, her türlü iliskiyi keseceklerine, onlarla hiç bir sekilde alis-veriste bulunmayacaklarina, oturup kalkmayacaklarina, kiz alip vermeyeceklerine dair bir karar almis, bu karan yazdiklan sahifeyi Kâbe'nin iç duvarina asarak dinî bir hüviyet de vermislerdi Bu karara muhâlefet eden, hem vatana, hem de dine ihânet etmis sayilacak ve en agir sekilde cezalandirilacakti Mekkeliler tarafindan üç yil süreyle ve titizlikle uygulanan bu karar, elbette müslümanlara sikintili, güç günler yasatmistir Peygamberligin onuncu yilinda bu karar iptal edilip boykot ve muhâsara kaldirildigi vakit müslümanlar pek ziyade sevinme imkâni bulamadilar Çünkü çok geçmeden Hz Peygamber iki büyük yakinini, amcasi Ebû Tâlib'i ve esi Hz Hatice'yi üç gün arayla ardi ardina kaybetti Rasulullâh'in üiüntüsüne müslümanlar da katildilar ve bu seneye Hüzün yili* adini verdiler Özellikle Ebû Talib'in vefati, Hz Peygamber'in Mekke'de Islâm'i teblig etmesini bir hayli güçlestirdi Çünkü Ebû Tâlib'in sagliginda Mekkeliler Ona hürmet duyduklari için himayesine aldigi yegenine dokunmuyorlardi Simdi bu himaye ortadan kalktigi için Hz Peygamber her yerde satasma ve engellemelerle karsilasiyordu Böyle bir ortamda Islâm'i teblig etmek âdeta imkânsiz hâle geldiginden Hz Peygamber, Islâm'i kabullenecek yeni bir kitle aramaya basladi Bu sebeple de azadli kölesi Zeyd b Hârise ile birlikte bir gün gizlice Tâif'e gitti Ancak dolayli akrabalarindan olan reislerinden gördügü alayli ve acimasiz muâmele Hz Muhammed'in derhal Mekke'ye geri dönmesini gerekli kildi Hz Peygamber sehirden gizlice çikmisti Sayet bu durum Mekkelilerce ögrenilmisse onun gidisi ülke disina kaçma olarak degerlendirilebilir ve kendisi siyâsi suçlu sayilabilirdi Bu düsüncelerle Hz Peygamber sehre ancak bir emân ve himâye altinda girmek gerektigine kanâat getirerek müsriklerin ileri gelenlerinden Mut'im b Adî'nin himâyesini sagladi ve onun korumasi altinda sehre girdi

Yillar boyu Mekkelilerin Islâm'a karsi gösterdigi kin; düsmanlik ve engellemeler, üç yil süreyle devam eden ve insafsizca uygulanan toplumdan dislanma ve muhâsara olayi, ardindan Ebû Tâlib'in ve Hz Hatice'nin vefatlari dolayisiyla Hz Peygamber'in himayesiz kalmasi ve Mekkelilerin satasmalarina mâruz kalmasi, bunu tâkiben de Tâif halkinin horlayici tavn, her ne kadar Allah Rasûlünün ümit ve azmini kiramamis, davet sevk ve istiyakini azaltamamis ise de, süphesiz bir beser olarak O'nu üzmüs ve rencide etmisti Iste böyle bir durumda Hz Peygamber'i sevindirecek ve Kur'an'dan sonra en büyük mûcizelerinden biri olan bir mucize meydana geldi Cenâb-i Hak, Rasûlünü teselli etmek, bunca gördügü düsmanliklara ragmen gösterdigi sabir ve sebat dolayisiyla O'nu taltif edip lütuf ve ikramda bulunmak üzere katina çagirdi ve Hz Peygamber'in Isrâ ve Mirâc mûcizesi gerçeklesti Bir gece vakti Hz Peygamber, bir an ifade edilebilecek çok kisa bir zaman dilimi içinde önce Mekke'den Kudüs'e gitti Oradan da göklere yükselerek Rabbinin huzuruna çikti; dünya ötesi âlemi, Cennet ve Cehennem'i müsahede etti Böylece rûhen takviye görmüs, Rabbi tarafindan mükâfaatlandirilmis olarak tekrar ayni anda Mekke'ye döndü

Bu olaydan sonra Hz Peygamber (sas) Islâmî tebligine yine devam ediyordu Fakat Islâm'in kitlesi olacak zümreyi arayisi genellikle Mekke'ye dis kabilelerden hac, umre veya ticaret gibi maksatlarla gelen yabancilar arasinda oluyordu Önceleri bu tesebbüsü bazen olayli, bazen sert, nâzik, veya mütereddit, ama hep menfi bir tavirla karsilaniyordu Ancak nübüvvetin onbirinci senesinde Medine'nin Hazrec kabilesinden alti kisi Akabe adi verilen yerde Hz Peygamber'le karsilasip kisa bir görüsmeden sonra O'na iman ettiler Bu alti Medineli, sehirlerine dönüste Hazrec ve Evs kabileleri arasinda Islâm'i yaydilar Ertesi senenin hac mevsiminde ikisi Evsli, onu Hazrecli oniki kisilik bir heyet yine Akabe'de Hz Peygamber'le bulusup O'na bey'at ettiler I Akabe bey'ati olarak tarihlere geçen bu görüsmenin akabinde Hz Peygamber, Islâm kadrosunun ilk elemanlarindan Mus'ab b Umeyr'i davetçi olarak Medine'ye gönderiyordu Mus'ab'in Medine'de bir yil süreyle yaptigi faâliyet öylesine verimli olmustu ki Islâm'in bahsedilmedigi ve girmedigi bir ev hemen hemen kalmamisti ve Medineliler, Allah Rasûlünü sehirlerine buyur edip O'nu koruma konusunda her tehliaaai göze alacak bir kivâma erismislerdi Peygamberligin onüçüncü yilinda Medine'den gelen daha kalabalik bir heyet Akabe'de Hz Peygamber'le bir gece vakti gizlice bulusup II Akabe Bey'ati'ni gerçeklestiriyor ve sehirlerine göç ettigi takdirde Hz Peygaber'i ve Mekkeli müslümanlari mallari ve canlarini koruduklari gibi koruyacaklarina and içiyorlardi Iste bu and ve karsilikli söz vermelere Islâm tarihinde "Akabe bey'atlari * " adi verilmistir

HICRET VE ISLÂM DEVLETI:

Mekkeliler bu görüsmeleri haber aldiklari zaman baslatilan yeni baskilar, müslümanlara hicret kapilarini açti Hz Peygamber'in izni ile Ashâb-i kirâm gruplar halinde ve çogunlukla gizlice sehri terkedip Medine yolunu tuttular Artik sehirde Hz Peygamber ve ailesi, Hz Ali, Hz Ebûbekir ve ailesi ile hicrete imkân bulamamis olanlarla yakinlari veya akrabalari tarafindan hicretleri engellenmis kimseler kalmisti Müslümanlarin Medine'de toplanarak zinde bir güç olusturmalari, Mekkelileri ürküten ve korkutan bir husus olmustu Bu günlerde sik sik olaganüstü toplantilar yapan müsrikler, gizli bir celsede, karsilasilan bu zor problemi çözme yollarini aradilar Yegâne kurtulus yolu olarak Hz Muhammed'in öldürülmesi görüldü Kararlastirilan komplonun icrâsi için hazirliklar yapilirken Cebrâil (as) vâsitasiyla durumdan haberdâr olan Hz Peygamber de hicret için hazirliga koyuldu ve hicrette kendisine yol arkadasligi yapacak Hz Ebûbekir'le önceden hazirladigi plân geregince geceleyin Mekke'yi terketti Uzun ve zaman zaman tehlikeli geçen yorucu bir yolculuktan sonra 8 Rebiulevvel pazartesi günü Medine'nin banliyösü Kubâ köyüne geldigi zaman Ensâr ve Muhâcirûn'un O'nu karsilamasi son derece heyecanli ve içten olmustu Hz Peygamber bu köy halkinin ricasi üzerine burada bes gün istirahat etti ve bu kisa istirahati sirasinda bilfiil kendisi de çalisarak bir mescid insâ ettirdi Kubâ'ya gelisinin besinci günü sabahleyin buradan ayrilarak Medine sehrine yöneldi Günlerden cuma idi Ögle vakti Rânunâ adli mevkiye gelindigi vakit Hz Peygamber burada durdu; ilk cuma hutbesini îrad etti ve ardindan ilk cuma namazini kildirdi Sonra yoluna devam etti Sehirde bir bayram havasi vardi Büyük küçük herkes yollara dökülmüs, coskun bir aaaâhürât, sevgi ve saygiyla Hz peygamber'i karsiliyor, sehirlerine ve evlerine buyur ediyordu Hz Peygamber hiç kimsenin davetini reddetmis olmamak ve hiç kimseyi kirmamak için uygun bir çare buldu ve üzerinde hicret ettigi devesi Kasvâ kendi hâline birakildi; devenin çöktügü yere en yakin evde Hz Peygamber misafir olacakti Deve, sehrin orta tarafinda iki yetim çocuga ait bos bir arsada çöktü ve Hz Peygamber kendisine ait hâne-i saâdetleri insâ edilinceye kadar buraya evi en yakin olan Ebû Eyyûb Hâlid b Zeyd el-Ensârî Hazretlerinin evinde misafir kaldi

Böylece Hz Peygamber'in hayatinda ve davet faâliyetinde yeni bir dönem, Medine dönemi baslamis oluyordu Medine'de Hz Peygamber, Islâm'a kucak açmis büyük bir kitleye kavusmustu; Islâm'in bagimsizligi ve hâkimiyetini ilân edecegi bir vatana da sahipti Artik yapilacak sey, bu vatan sathinda Islâm cemâatini teskilatlandirmak, insanlarin birbirleri ile olan münâsebetlerini hak ölçüleri içerisinde düzenlemek ve hakkin hâkimiyetini saglayarak etrafa yaymakti Bunun için de bir devlete ihtiyaç vardi Peygamber Efendimiz bu ihtiyaci gayet iyi bildiginden, artik Medine'ye hicretin ilk günlerinden itibâren O'nun davet merhaleleri arasinda "devletlesme diye adlandirdigimiz safhayi gerçeklestirmek üzere çaba sarfetti Kurulus günlerini yasayan Islâm devleti'nin idâre merkesi, htikümet binasi, harp karargâhi vs gibi çok önemli hizmetler verecek olan Mescid'i insâ etti Mescide bitisik olarak bina edilen suffa, Islâm cemâatinin bütün Islâmî meselelerde egitildigi ve gerekli bilgilerin ögretildigi önemli bir egitim-ögretim müessesesi oldu Bu siralarda okunmaya baslanan ezan, sadece namaz vaktinin geldigini bildiren bir ilân degil, ayni zamanda Islâm hâkimiyetini âleme haykiran bir sembol ve siâr idi Komsu devletlerle münâsebetlerin tanzimi için henüz hicri birinci senede ilk sinir tespiti gerçeklestirilmis ve bu sinirlar içerisindeki müslümanlarin gücünü belirleme açisindan Hz Peygamber'in emri üzerine nüfus sayimi yapilmisti Ensâr'dan bir kisi ile muhâcirûn'dan bir kisinin bir araya getirilerek Islâm toplulugunun ikiser ikiser kardeslestirilmesi ameliyesi demek olan muâhât *, baska bir çok faydalari yanisira Islâm devleti'nin asil unsurunu olusturan müslümanlar arasinda tam bir kaynasma ve dayanisma sagliyordu Yine ayni senede hazirlanan anayasa, müslümanlari oldugu kadar Medine'de bulunan müsrikleri ve Yahudileri de kapsamina alarak Hz Peygamber'in devlet baskanligini bu gayri müslim azinliklara da kabul ettiriyor ve ayni ülkede yasayan vatandaslar olarak bu insanlar Islâm'in hakimiyet ve korumasi altina alinarak devlet açisindan güvenligin saglanmasi hedefleniyordu

Alıntı Yaparak Cevapla

İslam Tarihi Hakkında Herşey !

Eski 10-10-2012   #12
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İslam Tarihi Hakkında Herşey !



Peygamberimizin (sav) ay mucizesi

Peygamber Efendimizin (sav) en büyük mucizelerinden biri, Sâkk-i Kamer adiyla bilinen "Ay'in ikiye ayrilmasi"'dir ZAFER su ana kadar ele alinmaya pek cesaret edilemeyen bu mucizeyi Temmuz 1991 sayisinda incelerken, âyet ve hadislerin yanisira çesitli teknik bilgilere, astronomik haritalara ve uydu fotograflarina yer verdi "AY MUCIZESI" basligini tasiyan yazida, mucize tahakkuk ettigi sirada Efendimizin (sav) yaninda bulunanlarin isimleri, mucizenin nasil gerçeklestigi, kimler ve hangi ülkeler tarafindan müsahede edildigi, fakat neden herkes tarafindan görülemedigi gibi hususlara temas edilmisti

***

Söz konusu yazida, bazi arkeolojik kesiflerden de bahsedildi Meselâ Hindistan'da bulunan bir heykel üzerinde "Ay'in ikiye ayrildigi sene yapilmistir" yazisinin bulunmasi (bkz ÖN Bilmen, Müvezzah Ilm-i Kelâm, 3 baski, s161) bu delillerden biriydi

1967 yilinda firlatilan Orbiter-4 uydusundan alinan 67-1805 seri numarali fotograflarda, Ay'in dünyadan görünmeyen ara yüzeyinin, uzunlugu 240, kalinligi ise 8 km olan bir yarik tarafindan kusatildigi belirtilmisti Bu yarigin bariz bir sekilde yükselmis yan kenarlari, Ay'in ayrildiktan sonra tekrar birlesmesi sirasinda olusmus intibaini kuvvetlendiriyordu

Orbiter-4 tarafindan çekilen fotograf

Ayni yazida ilk defa ZAFER tarafindan ortaya atilan bir delil de, Modern Astronomi ile ugrasan bütün ilim adamlarinca fevkalâde önemli bir kaynak olarak kabul edilen ve ilmi yönü tartisilmayan bircok kitapta yer alan 311 yillik Ay haritasiydi Italyan gök bilimcisi Cassini tarafindan çizilen bu ay haritasinda, dünyamizdan görülen ay yüzeyinin tamamini kusatan tesadüflerle meydana gelemeyecek kadar muntazaman olan bir çizginin varligi, son derece net bir sekilde müsahede edilmekteydi ZAFER, bu çizginin ay'in ikiye ayrilip tekrar birlesmesiyle meydana gelebilecegini belirttigi yorumunda, zamanla yapisinda degisikliklerin olabilecegini ortaya koydu Çünkü ay, her an yogun bir meteor bombardimanina tutuluyor ve 1 gramlik göktaslari bile, en sert kayalarda 30 cm derinliginde, 60 cm çapinda bir çukur açiyordu Bilindigi gibi bu meteorlardan bazilari koruyucu atmosfer tabakasina ragmen dünyamiza düsmüs, Arizona çölüne düsen bir tanesi çevresi 5 km'ye ulasan 174 m derinliginde bir çukur açmisti

ZAFER, daha sonra "Ay Mucizesi"'nin dünyadaki örneklerine veriyor ve yaziyi söyle devam noktaliyordu:

"Döllenmis tek bir hücrenin parçalanarak 60 trilyona ulasmasi ve beden üzerinde kusursuz bir sekilde birlesmesiyle vücud bulan insanoglunun, Ay gibi suursuz bir kütlenin parçalanip tekrar birlesmesini inkâr etmesi, gerçekten gülünç ve acinacak bir tablodur"

Alıntı Yaparak Cevapla

İslam Tarihi Hakkında Herşey !

Eski 10-10-2012   #13
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İslam Tarihi Hakkında Herşey !



HABESISTAN HICRETI

Müslümanlarin Mekke müsriklerinin zulmünden kurtularak Islâm'in öngördügü biçimde özgürce yasayabilmek amaciyla Habesistan'a yaptiklari göç Müslümanlar, ilki Hz Muhammed'in peygamberlikle görevlendirilisinin besinci yilinda (614), ikincisi de altinca yilin (615) baslarinda olmak üzere iki defa hicret ettiler Bu hicretler birinci Habesistan hicreti ve ikinci Habesistan hicreti olarak adlandirilir

Kur'an'da hicret, cihaddan sonra en önemli eylem olarak degerlendirilir Bunun nedeni açiktir Bir mümin için en önemli sey imani ve imaninin gereklerini yerine getirerek Allah'in rizasini kazanmaktir Gerçek bir mümin kendi ülkesinde, yasadigi çevrede bu amacina ulasamiyorsa, yurdunun, isinin-gücünün, malinin mülkünün, akraba ve dostlarinin hiçbir anlam ve önemi kalmaz Bunlarla imani arasinda seçim yapmak zorunda kalan insan, imani seçiyorsa, ancak o zaman gerçek bir mümindir Bu nedenle Mekke'de, müminler müsriklerin baski ve iskenceleri yüzünden böyle bir seçim yapma noktasina dogru gelince, Kur'an onlari, hicretin anlam ve önemini bildiren ayetlerle muhtemel bir hicrete hazirlamaya basladi Bu konudaki bir ayette, "De ki: Ey iman eden kullarim, Rabbinizden korkun Bu dünya hayatinda güzel davrananlara güzellik var Allah'in arzi genistir Ancak, sabredenlere mükafatlari hesapsiz ödenecektir" (ez-Zümer, 39/1I) buyrularak bir hicretin gerekebilecegi ima edilir "Kendilerine zulmedildikten sonra Allah ugrunda hicret edenleri dünyada güzelce yerlestirecegiz; ahiret mükafati ise daha büyüktür" (en-Nahl,16/41), ayeti ise müminleri hicrete açikça tesvik eder

Kur'an, bir yandan müminleri hicrete hazirlarken, diger yandan da hristiyanlik ve Hz Isa hakkinda gerekli bilgilerle donatiyordu Habesistan hicretinin hemen öncesinde gelen Meryem suresi, müminleri bu konuda yeterince bilgilendirdi Ayrica, müminlere hristiyanlarla nasil mücadele etmeleri gerektigi ögretildi: "Içlerinden zulmedenleri hariç, kitap ehliyle ancak en güzel tarzda mücadele edin ve deyin ki; "Bize indirilene de, size indirilene de inandik Ilâhimiz ve ilâhiniz birdir, biz de O'na teslim olanlariz" (el-Ankebût, 29/46) Bu hazirlama ve bilgilendirmeden sonra, müminlerin hicreti bilfiil gerçeklestirmeleri yönünde açik isaretler tasiyan su ayetler geldi: " Ey inanan kullarim, benim arzim genistir, bana kulluk edin Her can ölümü tadacaktir Sonra bize döndürüleceksiniz Inanip iyi isler yapanlari cennette, altlarindan irmaklar akan yüksek odalara yerlestiririz; orada ebedî olarak kalirlar Çalisanlarin ücreti ne güzeldir Onlar ki sabredenler ve Rabblerine tevekkül ederler Nice canli var ki rizkini tasiyamaz; onlari da, sizi de Allah besler O isitendir, bilendir" (el-Ankebût, 29/56-6I) Ankebût suresi, çogu müfessire göre Habesistan hicretinden çok sonra, Medine'ye hicretten hemen önce inmistir Ancak merhum Mevdûdî, yaptigi tahkikle surenin Habesistan hicretinden önce indigi sonucuna varir Ona göre önceki müfessirleri surenin hicretle ilgili ayetleri yaniltmis, yanlis degerlendirmelerine neden olmustur Daha önce merhum Derveze de ayni sonuca ulasmis olmali ki, Türkçe'ye "Kur'an'a Göre Hz Muhammed'in Hayati" adiyla çevrilen eserinde andigimiz ayetlerin Habesistan hicretinin gerçeklestirilmesine isaret eden bir anlam tasidiklarini belirtir (II, 233)

Andigimiz son ayetler indigi sirada artik hicret zamani gelmisti Çünkü müsriklerin zulümleri, baski ve iskenceleri dayanilmaz bir hadde ulasmisti Hz Peygamber, müminlerin Habesistan'a hicret etmelerini buyurdu Rivayetler, hicret yurdu olarak Habesistan'in seçilmesinin nedenini, Necâsî'nin zulme riza göstermeyen, adil bir insan olmasina baglar Buna ilâve olarak siki ticaret iliskileri nedeniyle taninmasinin, halkinin ilâhî kaynakli bir inanca (Hristiyanlik) sahip olmasinin ve son olarak Islâm'in orada yayilma imkâninin bulunmasinin da seçimi etkiledigi söylenebilir

Hz Peygamber'in tavsiyesi üzerine bir grup mümin Mekke'den ayrilarak Habesistan'a göçtü Nübüvvetin besinci yilinin (614) Receb ayinda gerçeklesen ilk bu hicrete en çok kabul gören rivayete göre onbiri erkek, dördü kadin olmak üzere toplam onbes kisi katildi Bunlar arasinda Hz Osman b Affân, Zübeyr b Avvâm, Abdurrahman b Avf, Osman b Maz'un, Mus'ab b Umeyr, Ebû Seleme b Abdu'l-Esed gibi önde gelen sahabîler de bulunuyordu Bu ilk muhâcirler Habesistan'da son derece iyi karsilandilar Kendi ifadeleriyle, dinlerini yasama konusunda tam bir özgürlük ve güven içindeydiler Allah'a istedikleri gibi ibadet ediyorlar ve kimse tarafindan rahatsiz edilmiyorlardi Ne eziyet görüyor, ne de kötü laflar isitiyorlardi Fakat iki ay sonra, müsriklerin müslüman olduklari yolunda yanlis bir haber nedeniyle Habesistan'dan ayrilarak Mekke'ye döndüler Mekke yakinlarina gelince gerçegi ögrendilerse de is isten geçmisti Çaresiz, herbiri bir kabîle reisinden emân alarak Mekke'ye girdiler

Habesistan'dan dönen müminlerin büyük çogunlugu kendi aileleri tarafindan yeniden baski altina alindi Müsriklerin zulümleri de her geçen gün biraz daha siddetlendi Öte yandan ilk hicret, Habesistan'in müminler için güvenli bir yer oldugunu göstermisti Bu nedenle Hz Peygamber müminlere ikinci kez hicret izini verdi Nübüvvetin altinci yili (615) baslarinda, Ca'fer b Ebî Tâlib'in önderliginde gerçeklestirilen bu ikinci hicrete 18 ya da 19'u kadin olmak üzere toplam 1I1 ya da 1I3 müslüman katildi Ilk muhâcirlerin hemen tümü, ikinci hicrette de yeraldi Ikinci hicret, Mekke'de tam bir matem havasi estirdi Çünkü Mekke'de en az bir ferdi hicrete katilmayan aile yok gibiydi Bir ailenin oglu gitmisse digerinin damadi; birinin kardesi gitmisse, digerinin babasi ya da amcasi gitmisti

Ikinci Habesistan hicreti müsrik liderleri büyük bir telasa düsürdü Böylesine büyük bir kitle hâlinde gelen müslümanlar, son derece müsâit bir ülke olan Habesistan'in Islamlasmasina neden olabilir, ya da en azindan Hz Peygamber'e güçlü bir müttefik kazandirabilirlerdi Böyle muhtemel bir tehlikenin önüne geçmek için Kureys'in iki ünlü diplomati Amr b El-Âs ile Abdullah b Ebî Rabîa'yi Habesistan Necâsî'sine elçi olarak göndermeyi kararlastirdilar Planlarina göre elçiler önce Necâsi'nin yakin çevresindekileri hediyeleriyle yanlarina çekecekler, daha sonra onlarin da yardimlariyla Necâsî'nin müslümanlari Mekke'ye iade etmesini saglayacaklardi Fakat sonuç hiç de umduklari gibi olmadi Gerçi elçiler yakin çevresinin destegini sagladilar ama, gerçekten adil bir insan olan Necâsi'yi bütün diplomatik oyunlarina ragmen zulümlerine ortak edemediler

Elçiler Necâsî ile görüserek muhacir müslümanlarin birtakim beyinsiz gençler olduklarini, kendi dinlerini terkettiklerini fakat hristiyan da olmayarak yeni bir din icad ettiklerini, onlari gözetmek amaciyla akrabalarinin iade edilmelerini istediklerini söylediler Necâsî, kendileriyle görüsmeden bir karar veremeyecegini belirterek müslümanlari yanina çagirtti; elçilerin taleplerini aktararak ne diyeceklerini sordu Ca'fer b Ebî Tâlib böyle bir talebe haklari olmadigini göstermek amaciyla elçilerden; kendilerinin köleleri, borçlulari ya da kisas etmek istedikleri katiller olup olmadiklarinin sorulmasini istedi Amr'in sorulara olumsuz cevap vermesi üzerine, ne hakla iade talebinde bulunuldugunu ögrenmek istedi Amr'in daha önceki sözlerini tekrarlamasi ve Necâsî'nin Islâm hakkinda bilgi istemesi üzerine Hz Ca'fer ünlü konusmasini yapti

Ca'fer b Ebî Tâlib, Islâm öncesi durumlari ile Hz Peygamber ve Islâm hakkinda kisaca bilgi verdigi bu konusmasinda sunlari söyledi: "Ey Hükümdar, biz, cahil bir kavim idik Putlara tapardik Ölü eti yerdik Her kötülügü islerdik Akrabamizla ilgilenmez, ilgimizi keserdik Komsularimiza iyi davranmaz, kötülük yapardik Içimizden güçlü olanlar zayif olanlari yer, ezerdi Yüce Allah bize kendimizden, soyunu sopunu, dogru sözlülügünü, eminligini, iffet ve nezâhetini bildigimiz bir peygamber gönderinceye kadar biz hep bu durum ve tutumda idik O peygamber, bizim ve babalarimizin Allah'tan baska tapina geldigimiz tastan vesâireden yapilmis putlari birakarak Allah'in birligine inanmaya ve yalniz O'na ibadet etmeye bizi davet etti Dogru söylemeyi, emaneti sahibine vermeyi, akraba ile ilgilenmeyi, komsularimizla iyi geçinmeyi, haramlardan, kan dökmekten vazgeçmeyi bize emretti Bizi her türlü çirkin, yüz kizartici söz ve islerden, yalan söylemekten, yetim mali yemekten, iffetli kadinlara dil uzatmak ve iftira etmekten men ve nehyetti Kendisine hiçbir seyi es, ortak kosmaksizin yalniz Allah'a ibadet etmemizi bize emretti Ve yine bize namazi, zekâti, orucu de emretti Biz ona inandik ve kendisini tasdik edip dogruladik Onun Allah tarafindan getirdiklerine göre kendisine tabi olduk Hiçbir seyi es, ortak kosmaksizin yalniz Allah'a ibadet ettik Onun bize haram kildigi seyi haram, helâl kildigi seyi helâl bildik Fakat kavmimiz üzerimize yürüyüp bizi yüce Allah'a ibadetten vazgeçirerek putlara taptirmak, dinimizden döndürmek, öteden beri serbestçe isleyegeldigimiz kötülükleri tekrar isletmek için türlü iskencelere ugrattilar Onlar bize galebe çalip zulüm ve tazyikleri altinda ezmeye basladiklari, dinimizle aramiza girdikleri zaman, senin ülkene çikmak, siginmak zorunda kaldik Seni baskalarina tercih ettik Senin himayene can attik Ey Hükümdar, bir, senin yaninda hiçbir zulme ve haksizliga ugramayacagimizi umuyoruz" (M Asim Köksal, Islâm Tarih,i, Mekke Dönemi, IV 191-192; bk Ibn Hisâm, es-Sire, I, 356-362; Taberî Tarih, II, 225)

Konusmayi dikkatle dinleyen Necâsî, yanlarinda Kur'an'dan bir bölüm bulunup bulunmadigim sordu Bunun üzerine Ca'fer, hicretlerinden hemen önce nazil olan Meryem Suresinin ilk otuzbes ayetini okudu Rivayetlere göre, ayetleri gözyaslari içinde dinleyen Necâsî, bunlarin Hz Musa ve Isa'nin getirdikleriyle ayni kaynaktan geldigini tasdik ederek, elçilere müminleri teslim etmeyecegini bildirdi Amr'in, müslümanlarin Hz Isa hakkinda çok kötü sözler kullandiklarini söyleyerek Necâsî'nin kararini degistirme çabasi da Ca'fer'in, "O, Allah'in kulu, resulu, ruhu ve O'nun, dünyadan ve erden geçerek Allah'a baglanmis bir bakire olan Meryem'e ilka ettigi kelimesidir" seklindeki cevabiyla yalnizca Necâsî'nin bu konudaki gerçegi kavramasina yaradi

Habesistan muhacirleri uzun yillar hayatlarini burada huzur ve güven içinde sürdürdüler Bu süre içinde basta Necâsî olmak üzere birçok kisinin müslüman olmasina vesile oldular Bunlarin bir bölümü, Hz Peygamber'in Medine'ye hicretinden önce Mekke'ye geri döndü Basta Ca'fer b Ebî Tâlib olmak üzere büyük bölümü ise Hicret'ten sonra, Hayber'in fethi (H 7/628) sirasinda Medine'ye gelerek müslümanlara katildi

HABES ÜLKESINE ILK HICRETIN TARIHI VE ORAYA ILK HICRET EDENLER:

Nübüvvet'in besinci yilinda, Receb ayinda

1) Hz Osman b Affan, b Ebil'As, b Ümeyye

2) Hz Osman'in zevcesi Hz Rukayya bint-i Resulüllah

3) Ebu– Huzeyfe b Utbe, b Rebia, b Abd Sems

4) Ebu– Huzeyfe'nin zevcesi Sehle bint-i Suheyl, b Amr

5) Zubeyr b Avvam, b Huveylid, b Esed

6) Mus'ab b Umeyr, b Hasim, b Abd Menaf, b Abduddar

7) Abdurrahman b Avf b Abd Avf, b Abd, b Haris, b Zühre

8) Ebu– Seleme b Abdul'esed, b Hilal, b Abdullah, b ömer, bMahzum

9) Ebu Seleme'nin zevcesi ümmü Seleme bint-i Ebi Ümeyye, b Mugire, b Abdullah, b ömer, b Mahzum

10) Osman b Mazun, b Habib, b Vehb, b Huzafe, b Cumah

11)Amir b Rebia'el'Anzi

12)Amir b Rebia'nin zevcesi Leyla bint-i Ebi Hasme

13) Eb– Sebre b Ebu Rühm, b Abdul'uzza'l'Amiri

14) Ebu Sabre'nin zevcesi: ümmü Külsum bint-i Suheyl b Amr

I5) Hatip b Amr, b Abd sems

16) Süheyl b Beyza

17) Abdullah b Mes'ud

Dinlerinden döndürülmekten korkup dini bir vazife olarak , Kimi, yalniz basina, kimi, zevcesiyle,birlikte, Habes ülkesine hicret etmek üzere kimi, binitli, kimisi de, yaya olarakMekke'den, gizlice yola çiktilar Bu, Islam'da, ilk hicret idi

GARANIK HADISESl VE IÇ YÜZÜ

Resulullah Aleyhisselam bir gün Mekkede Kabe de Necm suresini okumaga baslayip surenin ,son ve Secde ayeti olan 62 Ayetini okuduktan sonra, orada ,Secde etmis,orada bulunan yanindaki arkasindaki herkes,Müslümanlar, Peygamberimize uyarak secde etmis, cemeatten, secde etmeyen kimse kalmamistirMüsrikler, putlarinin adini isittikleri için,putlarina, tazim maksadiyla secde etmislerdiBu habesistandaki müslümanlara yanlis aksettirildi Mekkeli Müsriklerin Müslüman olduklari zannedilerek bazi müslümanlar Habesistandan Mekaaae geri Dönmüslerdi

Alıntı Yaparak Cevapla

İslam Tarihi Hakkında Herşey !

Eski 10-10-2012   #14
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İslam Tarihi Hakkında Herşey !



GARÂNÎK OLAYI

Hz Peygamber'in' Mekke döneminde Habesistan'a hicret eden müslümanlarin Mekke'ye tekrar dönmelerine sebep olarak gösterilen, ama gerçekte Islâm düsmanlarinin uydurduklari asilsiz bir rivâyet

Islâm düsmanlarinin sinsi birtakim faaliyetlerle müslümanlarin akîdelerini bozmak, inançlarini sarsmak, Islâm esaslari üzerinde birtakim süphe ve tereddütler meydana getirmek niyetiyle uydurduklari rivâyetlerden birisi olan Garânîk kissasi, Ilk dönem Islâm alimlerinden birçogunun izledigi "kendilerine ulasan tüm rivâyetleri tenkid süzgecinden geçirmeksizin oldugu gibi aktarma ve meselenin tenkidini ilinî yeterlilige sahip okuyucuya birakma metodu sebebiyle, aslinda uydurma olmasina ragmen bazi Islâm tarihi ve tefsir kaynaklarinda yeralir Sözde Garânîk olayi ile ilgili çesitli kaynaklarin anlatim tarzlari ve yazarlarin yorumlarinda bazi farkliliklar olmakla birlikte ana hatlariyla,bu uydurma olay söyle olmus: Mekke'de müslümanlarin eziyet ve iskencelere ugradiklari, bu sebeple bir kisim müslümanin Habesistan'a göç ettigi bir dönemde Hz Peygamber, Mekke müsrikleri ile uzlasmanin yollarini ariyor, devamli anlasma çareleri düsünüyormus Zihni bu düsünce ile hep mesgul iken bir gün Kâbe yaninda Necm suresini okuyormus "Gördünüz mü o Lât ve Uzza yi ve üçüncü(leri olan) öteki (put) Menât'i?" seklindeki 19 ve 20 ayetlerini okuduktan hemen sonra Seytan, Hz Peygamber'e musallat olmus ve seytanin etkisiyle Hz Peygamber, farkinda olmaksizin "Bunlar yüce kugu kuslari (veya turnalar)dir ve sefâatleri umulur" cümlelerini vahyin devami gibi söyleyip Necm suresini okumaya devam etmis Surenin sonuna gelince secde ayeti oldugu için Hz Peygamber ve orada bulunan müslümanlar secdeye kapanmislar Müsrikler de Hz Peygamber'in okudugu bu cümleler sebebiyle son derece sevinerek; "Artik Muhammed ilâhlarimizin sefâatini kabul ettigine göre aramizda önemli bir ayrilik kalmadi" deyip hepsi secdeye kapanmislar Son derece yasli bir veya birkaç müsrik, yere egilip secde etmek zor geldigi için yerden bir avuç toprak alarak alinlarina degdirmis ve böylece ilâhlarina tâzimde bulunmuslar Bu olay dolayisiyla müsrikler kIsa bir süre müslümanlari kendi hâline birakmislar Bu haber Habesistan'daki müslümanlara "tüm Mekkelilerin Islâm'a girdigi" seklinde ulasmis ve Habes muhâcirleri orayi terkedip Mekke'ye yönelmisler Ancak bu olayin ardindan Cebrâil (as) gelerek hatasi dolayisiyla Hz Peygamber'i ikaz etmis, bu arada nâzil olan Hacc sûresinin "Senden önce gönderdigimiz hiçbir resul ve nebî yoktur ki birseyi arzuladigi zaman seytan onun arzusuna (vesvese) atmamis olsun Allah, kendi ayetlerini saglamlastirir'' meâlindeki 52 ayeti ile önceki cümle neshedIlmis Hz Peygamber, olanlardan üzüntü ve nedâmet içinde, yeni inen ayetleri ilân edince Mekkelilerin eziyetleri yeniden baslamis"

Temelde bu anlatim tarzini ve Garânîk olayinin vukû buldugunu kabullenen bazi yazarlar bu rivâyeti; "Garânîk sözünün geçtigi cümleyi söyleyen, Hz Peygamber degildir; bizzat seytan, sesiyle ortaya atIlmistir", "Bu cümleyi, Hz Peygamber Kur'an okurken gürültü yapip, bagirip çagirarak ona baskin çikma seklinde müsriklerin devamli izledikleri bir politikanin geregi olarak ve son okunan ayette putlarinin adi zikredilince onlarin siddetli bir sekilde kötülenmesinden endise ederek kendi akîdelerine uygun bir sekilde müsriklerden birisi söylemistir Bu sözün sâhibi, Hz Peygamber olmadigi gibi, seytan da degildir, ama seytanlasmis Insanlardan birisidir", "Bu cümle, müsrikler tarafindan daha önce bilinen, tavaflari ve yeminleri sirasinda kullanilan bir cümle idi Müsrikler "Lat, Uzzâ ve öteki üçüncüleri Menât; bunlar yüce kugu kuslaridir ve sefâatleri umulur' derlerdi Hz Peygamber'in okudugu Necm suresinin 19 ve 20 ayetlerinde bu putlarin adi geçince müsriklerden biri önceden kullandiklari bu yemin cümlesini araya sokusturuvermis, Ilk plânda bunu kimin okudugu bilinememisti" gibi çesitli yorumlamalara tabi tutmaktadirlar

Ancak gerek geçmis dönemlerin, gerekse asrimizin tahkik ehli âlimleri, bu rivâyeti çesitli yönleriyle inceden inceye tetkik etmisler ve birçok noktadan tamamen asilsiz, uydurma bir rivayet oldugunu ortaya koymuslardir Kur'an-i Kerîm'in, Cenâb-i Hakk'in muhâfaza ve garantisi altinda oldugu, ayetlerin beserî ve seytanî tasallutlardan mahfuz bulundugu bilinen bir gerçektir Bu bakimdan Hz Peygamber Kur'an okurken seytanin tasallutuyla Kur'an ayetlerine bir seytan sözünü karistirmasi ya da seytanin veya bir müsrigin herhangi bir sözünün geçici bir süre için bile olsa farkedIlmeyip Kur'an'dan zannedIlmesi, katiyetle ihtimal dahilinde degildir Ayrica Hz Peygamber, müslümanlarin ugradigi eziyet ve iskenceler dolayisiyla ne kadar üzüntülü ve bu eziyetlerin kaldirIlmasi hususunda ne derece düsünceli olursa olsun, dilinden, yillar boyu' ugrunda mücâdele verdigi tevhid akidesine tamamiyle zit böyle bir cümlenin dökülmesi veya baskasi tarafindan söylenen bir cümleyi farkedip müdâhale etmemesi sözkonusu otamaz

Garânîk rivayetini kitabinda Ilk nakleden müellif, h III asir baslarinda 204/819 tarihinde vefat eden Ibnü'l Kelbî'dir Daha sonra Vâkidî, Ibn Sa'd, Taberî, Zemahserî gibi bazi tarihçiler ve müfessirler Ibnü'l-Kelbî'den alarak bazi küçük degisiklik veya ilâvelerle aktarmislardir Ibnü'l-Kelbî'nin; naklettigi rivayetlerde hiçbir hassasiyet göstermeyen ve nakillerine güvenIlmeyen bir kisi oldugu bilinen bir gerçektir Üstelik Garânîk kelimesinin geçtigi cümle, muhtelif kaynaklarda birbirinden çok farkli sekillerde nakledIlmistir ki bu da rivayetin uydurma olduguna Isaret etmektedir

Su halde Garânîk rivayeti, tamamiyla asilsiz olup Islâm'in daha Ilk asirlarinda Islâm düsmani zindiklar tarafindan uydurulmus, günümüze gelinceye kadar çesitli asirlarda Islâm'a muhalif belli çevrelerce bir koz olarak kullanIlmis, günümüzde de Islâm düsmani garazkâr müstesrikler tarafindan zaman zaman tekrar ortaya atilarak bu vesile ile Islâm'a karsi saldirilarda bulunulmustur

Su halde Habesistan'daki müslümanlarin Mekke'ye geri dönmelerinin sebebi, sözde Garânîk olayi degil; bu yillarda Hz Hamza ve Hz Ömer gibi güçlü ve itibarli sahislarin Islâm'a girmeleri dolayisiyla Mekke müsriklerinin bir süre çekinerek eziyet ve iskencelerine ara vermeleri, dolayisiyle Mekke'de geçici bir sükûnet havasinin olusmasi; Habesistan'da Necâsî Ashame'ye karsi bir ayaklanmanin basgöstermesi ile karisikliklarin zuhûr etmesidir

Necm suresinin Kâbe yaninda Hz Peygamber tarafindan okundugu; surenin sonunda secde ayeti bulundugu için Hz Peygamber'in ve orada bulunan ashabinin secdeye kapandiklari, buna mukâbil müsriklerin de tamamiyla secde ettiklerine dari Imam el-Buhârî'nin el-Câmi'u's-Sahîh'inde sahih bir rivâyet vardir (bk Buhârî, Tefsiru Sûrati ve'n-Necm 4) Ancak bu rivayette Garânîk meselesiyle ilgili hiçbir husus yoktur; olmasi da zaten hem nakil yönünden, hem de akil yönünden mümkün degildir Islâm düsmanlari adetleri vechile yalan ve uydurmalarini Iste bu rivayet üzerine bina etmis, asli ve esasi olmayan Iftiralarla bu sahih rivayeti tamamiyla çarpitmislardir Hz Peygamber ve ashabi, Necm suresinde geçen secde ayeti dolayisiyla secdeye varirken müsrikler de bu surenin 19 ve 20 ayetlerinde adlan anilarak kötülenen putlari ve akîdelerine sahip çiktiklarini belirtmek ve putlarini tazim etmis olmak için putlari adina secde etmis olmalidirlar

Alıntı Yaparak Cevapla

İslam Tarihi Hakkında Herşey !

Eski 10-10-2012   #15
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İslam Tarihi Hakkında Herşey !



HAZRET-I ÖMERIN MÜSLÜMAN OLUSU

Kureys Müsrikleri Habes ülkesine hicret eden müslümanlari, kendilerine teslim etmemesi üzerine iskencelerini artirmaya basladilarKureys Müsriklerinin azillilarindan Ebu Cehil, kureyslilere teklif götürerek Peygamberi öldürülmesini teklif etti,ve bunu yapabilen her kim olursa büyük ödülün verilecegini ilan ettiHzÖmer ''ben buna talibim'' dediOna'' Ey Ömer!Sen,buna elverislisin!''dedilerHzÖmer,vereceginiz mallar hakkinda Saglam Kefalet var mi? Diye sorduEbu Cehil ''Evet var! DediHzÖmer bu hususta onlarla bir anlasma yapti Hazret-i Ömer'in kiz kardesi Fatima bint-i Hattab, Said b Zeyd, b, Amr,b Nufeyl ile evli olup Fatima hatun da, Said b Zeyd de, Müslüman olmuslardiFakat, Müslümanliklarini, Hz Ömer'den, gizli tutuyorlardiYine, Hz Ömer'in mensup bulundu§u Adiy b Ka'b ogullarindan Nuaym b Abdullah Nahham da, Müslüman olmustuKavmindan korktugu için, o da, Müslümanligini, gizli tutuyorduHabbab, b Erett, Fatima hatuna gelip gidip Kur'an, okur ve okuturdu,

Bir gün, Hz, Ömer; Peygamberimizle Eshabindan bir cemaata saldirmak üzre, kilicini, kusanmis olarak, evinden çikmisti ki Peygamberimiz ve Eshabinin, Safa tepeciginin yanindaki bir evde toplandiklari ve kadinli,erkekli kirk

kisiye yakin olduklari, kendisine haber verilmisti Dar-i Erkam'da; Peygamberimiz Aleyhisselam ile Amucasi Hz Hamza,Eshab-i Kiramdan Hz Ebu Bekr, Hz Ali ve Habes ülkesine hicret etmeyip Peygamberimizle birlikte Mekke'de oturan Müslümanlardan bazilari da, bulunuyorduNuaym b Abdullah, Hz, Ömer'e rast geldi Ona "Ey Ömer! Nereye gitmek istiyorsun?" diye sorduHz, Ömer: "Kureysilerin islerini, darmadagan eden,Akillarini, akilsizlik sayan, Dinlerini, ayiplayan, Ilahlarina, dil uzatan , Su Ata dinini, birakip yeni din tutan Muhammed'e gitmek istiyorum! Öldürecegim onu!" dediNuaym b Abdullah "Vallahi, ey Ömer! Seni, nefsin aldatmistir nefsin! Sen, Muhammed'i, Öldürünce, Abd Menaf ogullarinin, seni, yeryüzün gezer birakacagini mi saniyorsunSen, kendi ev halkina, dönsen de, onlarin isi üzerinde dursan olmaz mi dediHz Ömer ", Sen, benim Ev halkimdan, hangisini kasdediyorsun?" diye

sordu, Nuaym b Abdullah "Enisten ve Amucanin oglu olan Said b, Zeyd, b,Amr'i ve kiz kardesin Fatima bint-i Hattab'i, kasd ediyorum! Vallahi, ikisi de, Müslüman oldular, Muhammed'e, uydular ve Onun,dinine girdiler!

Sana, önce, onlarla ilgilenmek düser!" dedi Hz Ömer, hemen, geri dönüp kiz kardesi ile Enistesinin evine kadar gittiO sirada, onlarin yaninda Habbab b Erett ve onun yaninda da, içinde Taha suresi yazili bir Sahife, bulunuyor, onu, onlara okuyordu: Hz Ömer'in tikirtisini, isittikleri zaman, Habbab, evin bir kösesinde gizlendiFatima, hatun Sahife'yi alip uylugunun altina sakladi Hz Ömer, evin yanina geldigi zaman, Habbab'in, Fatima hatunla Said

bZeyd'e, Kur'an okudugunu, isitmistiEve, girince "Isitmis oldugum o sey, ne idi?" diye sorduKiz kardesi ile Esnistesi ` `Sen, bir sey isitmedin ! ' ' dedilerHz Ömer "Evet! Vallahi, ikinizin de, Muhammed'e uydugunuzu ve Onun dinine girdiginizi, haber aldim!?" dedi ve hemen Enistesi Said b Zeyd'in üzerine çullandiFatima hatun kalkip onu, kocasinin üzerinden ayirmak, uzaklastirmak isteyince, Hz Ömer, vurup Fatima hatunun basini yardi!

Hz Ömer, bunu, yapinca, kiz kardesi de, Enistesi de "Evet! Biz, Müslüman olduk, Allah'a ve Resulüne iman ettik!

Sen, istedigini yap!" dediler Hz Ömer, kiz kardesinin basini, yarip kanattigini, görünce, yaptigina pisman oldu Yapmak istedigi seylerden vaz geçti Kiz kardesine "Demin okudugunuzu sizden dinledigim seylerin yazili bu-

lundugu su Sahife'yi, bana, ver de, Muhammed'in getirdigi seyin ne olduguna bir bakayim?" dediKiz kardesi "Biz, senin Sahife'ye, bir sey yapmandan,korkariz!" dediHzÖmer "Korkma!" dedi ve onu, okuduktan sonra, geri verecegine, ilahlari üzerine yemin ettiBunun üzerine, Fatima hatun, Onun Müslüman olacagini umarak "Ey

Kardesim! Sen, puta taptigin müddetce, pissin (temiz degilsin!) Halbuki, Ona (Kur'an-i Kerim, yazili Sahife'ye) pak olandan baskasi, dokunamaz! " dediHz Ömer, kalkip yikaninca Fatima Hatun, ona, Sahife'yi, verdiSahife'de, Taha suresi yazili idiHz Ömer, sureyi bas tarafindan okumaga basladiHz Ömer: "Bu sözler, ne kadar güzel, ne kadar degerli!" demekten, kendini, alamadi Habbab, bunu, isitince, saklandigi yerden çikip Hz Ömer'in yanina geldi

"Ey Ömer! Vallahi, Allah'in, Peygamberinin duasini, sana nasib edecegini, umuyorum:Ben, dün, Peygamber Aleyhisselam'dan isittim ki: O; (E y Allahim! Islam'i,Ebulhakem bHi sam veya Ömer b Hattab ile güçlendir!) diyerek dua etmisti Ey Ömer! Artik, Allah'dan, kork! Allah'dan!" dediHzÖmer, Habbab'a "Ey Habbab! Sen, bana, Muhammed'in bulundugu yeri, göster de, yanina varip Müslüman olayim?" dediHabbab: "O, Safa tepesinin yanindaki bir Ev'in içindedirYaninda da, Eshabindan bazilari, bulunuyordur" dediHz Ömer, hemen kalkip kilicini, kusandi Sonra, Peygamberimiz Aleyhisselam ile Eshabinin bulundugu yere kadar varip kapilarin, çaldiHz Ömer'in sesini, isitince, Peygamberimizin Eshabindan bir Zat kalkip kapinin gediginden disari baktiHazret-i Ömer'i, kilicini, kusanmis olarak, görünce, korktu Peygamberimizin yanina döndü "Ya Resulallah! Bu, Ömer b Hattab'dir Kilicini kusanmis bir haldedir!" dediHzHamza "Ona, izin ver! Eger, o, iyilik için geldi ise, kendisine bol bol iyilik ederiz

Eger, kötülük için geldi ise, onu, kendi kiliciyla öldürürüz!" dediPeygamberimiz "Ona, izin veriniz!" buyurdu

Kapidaki zat, ona, izin verdiPeygamberimiz, kalkip ona, dogru vardi ve kendisi ile avluda karsilastiKusagindan veya ridasinin toplandigi yerden tutup kendine dogru hizlica çekti ve ' Ey Ibn Hattab Ne getirdin Vallahi, Allahin, sana, bir musibet indirmesine kadar duracagini, sanmiyorum!" buyurdu Hazret-i Ömer "Ey Allah 'in Resulu! Ben, Allah'a, Allah'in Resulüne ve Ona, Allah'dan gelen seylere iman edeyim diye Senin yanina geldim!" dedi

Bunun üzerine, Peygamberimiz "Allahu Ekber!" diyerek Tekbir getirdiPeygamberimizin Eshabindan olan ve evde bulunan halk, hz Ömer'in Müslüman oldugunu, anladilarOnlar da, Tekbir getirdilerTekbir sesleri, Mekke yollarinda duyulduHz Ömer, der ki: "Müslüman olup ta, dövülmeyen, dövmeyen bir kimse görmedimAncak, bundan, benim payima, hiç bir seyin düsmedigini gördümKendi kendime (Müslümanlar, musibetlere ugrarlarken, ben, musibete

ugramamak istemem !) dedim Müslüman oldugum gece, kendi kendime düsündüm (Mekke halkindan,Resulullah Aleyhisselam'a, düsmanlikta en azilisi kim ise, gidip Müslüman oldugumu, ona, haber vereyim! Tamam! Ebu Cehl'e, haber vereyim dedimSabaha çiktigim zaman, Ebu Cehl'in kapisini, çaldim Ebu Cehl, yanima çikip (Hos geldin kiz kardesimin oglu! Ne haber getirdin?) dedi(Allah'a ve O'nun Resulü olan Muhammed'e iman ve Kendisinin getirip

bildirdigi seyleri tasdik ettigimi, sana, haber vereyim diye geldim!? deyince, kapiyi, yüzüme çarparcasina kapayip (Allah, Seni de, Senin getirdigin haberi de, çirkin ve iyilikten uzak etsin!) (Allah, senin de, belani versin, senin getirdigin haberin de,belasini versin!) dedi" Ve Hz Ömer Müslüman olduktan sonra Müslümanlar açiktan ,Kabede ,toplu, cemeat halinde namaz kilmaya basladilarVe HzÖmer Müslümanligi seçtikten sonra , islamiyete meyili olan bir cok Kureysli islamiyeti seçmeye basladilar

AKABE BEY'ATLARI

Hz Peygamber (sas)'in Medine'den gelip ilk müslüman olanlarla 621-622 yillarinda Mekke'nin Akabe adi verilen mevkîinde yaptigi iki anlasma ve ahidlesme

Mekke'ye üç km kadar uzaklikta bulunan Mina ile Mekke arasindaki bir mevkiye verilen Akabe adina bölgenin baska yerlerinde de rastlanmaktadir Ayni adi tasiyan birçok yer bulunmasina ragmen Akabe denince ilk defa bu meshur ahidlesme ve anlasmalarin yapildigi mevkî hatira gelmektedir

Islâm'i çesitli kabile ve gruplara anlatmaga çalisan Resulullah (sas) özellikle Hacc mevsiminde Mekke'ye gelen kabileler arasinda dolasiyor ve onlara bu yeni mesaji iletmeye ugrasiyordu Bu hac mevsimlerinin birinde Yesrib (Medine)'den gelen ve bu sehirde yasayan iki Arap kabilesinden biri olan Hazrec kabîlesine mensup bazi kimselerle karsilasan Hz Peygamber, onlari Islâm'a davet etti Peygamberliginin onbirinci yilinda onun bu çagrisina adi geçen kabileden alti ki si icabet edip, büyük bir samimiyetle bu yeni dine sarildilar Zira yillardir Yesrib'teki diger Arap kabilesiyle aralarinda sürüp gitmekte olan Buas savaslarindan bezmis olduklarindan bu yeni dinin aralarinda bir baris ortami olusturacagini ümit ediyorlardi Yesrib'e geri döndüklerinde bu olaydan ve yeni dinlerinden kardes kabîle Evs'e bahsedip onlari da Islâm'a davet edeceklerine ve gelecek yil yine Hacc mevsiminde ayni yerde Resulullah'la bulusacaklarina dair söz verip ayrildilar

Medine'de yasayan bu iki kabîlenin disinda ayrica üç Yahûdi kabîlesi daha bulunuyordu Bunlar müsrik Araplari dinlerinden ve putperestlik anlayislarindan dolayi hep hor görüyorlardi Yahûdiler ellerindeki Tevrat'a, ayrica âlimlerinden ve atalarindan isitip durduklarina göre yakinda bu bölgede zuhur edecek bir peygambere iman edeceklerini ve bu peygamberin destegiyle putperestlige son vererek Araplari ortadan kaldiracaklarini söyleyip duruyorlardi Yahûdilerin bu sözleri Yesrib'li Evs ve Hazrec kabilelerinin zihninde yer etmisti Hz Peygamber (sas) ile Akabe'de görüsünce, yahûdilerden önce davranip bu peygamberin yaninda yer almakta hiç tereddüt etmediler Bu ilk müslüman Yesribliler Resulullah'a iman ederek söyle dediler: "Kavmimiz çok zor günler yasiyor, hiç iyi bir durumda degiliz Yillardir süren çatismalar aramizda sonu gelmez bir anlasmazliga sebep oldu Bu yeni dinin bizleri biraraya getirecegine ve bizleri baristirip kaynastiracagina inaniyoruz" Gerçekten Yesribliler Buas savaslarinin artik son bulmasini istiyorlardi Hz Peygambere iman eden Hazrecliler su kisilerden ibaretti: Es'ad b Zurâre, Avf b Hâris, Râfi' b Mâlik, Ukbe b Âmir, Kutba b Âmir ve Câbir b Abdullah b Riab Bunlardan ilk ikisi Neccarogullarina mensup idi (Ibn His âm, Sîre, II, 7I vd; Ibn Sa'd, Tabakât, I, 217 vd) Islâm'a gönül veren bu ilk Medineli müslümanlar memleketlerine geri dönerek bütün güçleriyle bu yeni dini tanitmaya ve akrabalarinin da iman etmelerini temine çalistilar Bu küçük grubun Yesribliler üzerinde büyük etkileri oldu Evs ve Hazrec'ten bir çok kimse bunlarin araciligiyla Islâm'a girdi Özellikle Resulullah'in dayilarindan olan Neccarogullarina mensup Es'ad b Zurâre ile Avf b Hâris müslümanliklarini asla gizlemeksizin büyük bir gayretle insanlari Islâm'a davet ettiler Gerçekten Islâm akîdesi Yesrib de yillardir süren savaslarin sona ermesinde büyük bir etken oldu Düsmanliklar sona erdi ve insanlar Allah'in rahmeti sâyesinde kisa zamanda kardesler oluverdiler Ertesi yil yani peygamberligin onikinci yilinda yine Hacc mevsiminde Mekke'ye gelen Yesrib'li oniki kisi Akabe mevkiinde Resulullah (sas) ile geceleyin gizlice bulustular Bunlardan altisi bir önceki yil müslüman olan kisilerdi Birinci Akabe Bey'ati adi verilen bu bey'atta bulunan sahâbelerden Ubâde b es-Sâmit, hadiseyi söyle anlatir:

"Refahta oldugu kadar sikintida, sevinçte oldugu kadar üzüntüde de onu destekleyecek ve her konuda emirlerine itaat edecegimize, Resulullah'i kendi nefislerimizden aziz tutup, durum ne olursa olsun ona muhalefet etmeyecegimize, Allah yolunda hiç bir kinayicinin kinamasindan korkmayacagimiza, Allah'a asla sirk kosmayacagimiza, hirsizlik ve zina yapmayacagimiza, çocuklarimizi öldürmeyecegimize, kendiligimizden uyduracagimiz yalan ve dolanlarla hiç kimseye iftirada bulunmayacagimiza, hiç bir hayirli iste Resulullah'a muhalefet etmeyecegimize dair bey'at ettik Ayrica bizden birinin verdigi sözünde durmasina karsilik onun ecir ve mükâfâtinin Allah'a ait olduguna ve ona Cennet nimetinin verilecegine; kim insanlik haliyle bunlardan birini isler de ondan dolayi dünyada cezaya çarptirilirsa bunun ona keffâret olacagina; kim de yine bunlardan birini isler de isledigi o suçu Allah açiga vurmazsa onun isinin Allah'a kalacagina; Allah'in dilerse onu bagislayip dilerse azaba ugratacagina dair Resulullah'in bize bildirdigi hususlara sadik kalacagimiza da söz verdik"

Bu birinci Akabe Bey'atina katilan oniki kisiden altisi bir önceki yil iman eden kimselerdi Diger altisi ise Muaz b Hâris, Zekvân b Kays, Ubâde b es-Sâmit, Yezid b Sa'lebe, Abbâs b Ubâde ve Ebu'l-Heysem Mâlik b Teyyihan idiler Bazi kaynaklarda bir önceki yil Resulullah ile tanisan alti kisiden biri olan Câbir b Abdullah yerine Uveym b Saide'nin birinci Akabe Bey'atinda bulundugu ifade edilir

Medineliler, hacdan geri dönerlerken, yanlarinda, Islâm'i ögretmek üzere Resulullah tarafindan tayin edilen Mus'ab b Umeyr'i götürdüler Kisa surede Medine-i Münevvere'de Islâmiyet hizla yayildi Mus'ab b Umeyr, Rasûlullah'i Medine'deki her hareketten haberdar ediyordu Kisa zamanda Evs ve Hazrec kabilesinin bütün evleri Islâm'in nuruyla aydinlanmaya basladi Artik Medine, bir Islâm devletinin dogusuna hazir hâle gelmisti Mus'ab b Umeyr'in gayret ve etkisiyle Yesrib'in ileri gelenlerinden Sa'd b Muaz ve Useyd b Hudayr müslüman oldular Bu iki büyük reisin Islâm'a girmesiyle Islâm, Medine'de bir hayli kabul gördü Bunun üzerine Medineliler Hz Peygamberi sehirlerine dâvet etmeye karar verdiler

Birinci Akabe Bey'atindan bir yil sonra Medineliler yeniden hac için Mekke'ye geldiler Içlerinde ikisi kadin yetmi s bes müslüman vardi Allah Resûlünün bu defa onlarla ilgi kurmasi Islâm'in tebliginden ibaret degildi Çok önemli kararlar arifesindeydiler Bulusma yeri yine Akabe mevkii oldu Bulusma gizli yapilacak ve hiç kimseye haber sizdirilmayacakti Gece yarisina dogru, Medineliler, gayet tedbirli hareket ederek kararlastirilan yerde toplandilar

Rasûl-i Ekrem Akabe'ye bu defa amcasi Abbâs ile birlikte geldi Abbâs henüz ya müslüman olmamis, yahut müslümanligini gizliyor, ancak yegenini himaye ediyordu Böylesi bir toplantida bulunmayi bir aile borcu kabul etmisti Toplantida ilk sözü Hz Abbâs aldi:

- Ey Hazrecliler, Muhammed (sas)'in aramizdaki mevkii bildiginiz gibidir Biz, onu düsmanlarindan koruduk ve koruyacagiz Kendisi burada, ailesinin yaninda, nezdimizde izzet ve ikrâm içindedir Fakat sizinle bir andlasma yapmak ve size katilmak istiyor Ona verdiginiz sözü tutmak, kendisine muhalefet edenlere karsi gelmek hususunda azminiz kuvvetli ve saglam ise buna bir diyecek yoktur Fakat onu ele verecek, yaniniza geldikten sonra yalniz basina birakacaksaniz, bunu simdiden söyleyiniz ve onu kendi haline birakiniz

Medineli Müslümanlarin cevabi söyle oldu:

-Dediklerinizi dinledik Ey Allah'in resulü, siz söyleyin! Kendiniz adina, Allah adina istediginiz andi bizden aliniz Biz haziriz

Resulullah Hz Muhammed (sas) Kur'an-i Kerim'den bazi ayetler okuduktan sonra söyle buyurdular:

"Kadinlarinizi ve çocuklarinizi nasil koruyorsaniz, beni de öylece korumak üzere size elimi veriyorum"

Elini ilk uzatan, Berâ b Ma'rur oldu O, söyle dedi:

-Bey'at ettik ya Resulullah, seni Hak dinle gönderen Allah'a yemin ederiz ki kendimizi, çocuk ve hanimlarimizi korudugumuz gibi seni de koruyacak ve savunacagiz Biz, zaten harp içinde yogrulmus kimseleriz Zirha aliskiniz Bu, bize atalar mirasidir

Bera'dan sonra söz alan Ebu'l Heysem de:

- Ya Resulallah, dedi Bizim yahudilerle bir takim baglantilarimiz vardir Bu baglantilari kesecegiz Biz bunu yaptiktan sonra siz de Allah'in inâyetiyle muvaffak olunca bizi birakip kendi kavminizin yanina döner misiniz?

Resulullah (sas) gülümsediler ve dediler ki:

"Kanim sizin kaninizdir Siz bendensiniz, ben de sizdenim Kiminle dövüsürseniz" ben sizin yaninizdayim Kiminle baris yaparsaniz, ben de onunla baris yaparim "

Resulullah (sas)'in bu sözlerini duyan herkes, bey'at etmek üzere elini uzatiyordu Bu sirada Abbâs b Ubâde ortaya atilarak sunu söyledi:

-Hazrecliler! Bu zata niçin bey'at ettiginizi biliyor musunuz? Ona bey'atla insanlarin kirmizisina ve siyahina, yani Arap ve Arap olmayana karsi savasa hazir olmayi kabul etmis oluyorsunuz Bir felâkete ugradiginiz ve ulularinizin maktul düstügünü gördügünüz zaman onu yalniz basina birakacaksaniz simdiden birakiniz Bu, daha dogru olur Yoksa dünyada ve ahirette rüsvay olursunuz Fakat ona verdiginiz sözü tutacak, malca felâkete ugramayi, büyüklerinizin ölümüyle karsilasmayi göze alacaksaniz, bunu yapiniz Çünkü dünya ve ahiret hayri bundadir

Hepsi kabul ettiler ve sordular:

- Ey Allah'in Resulü, buna karsilik bize ne va'd ediyorsunuz?

Resulullah:

"Cennet" dedi

Bey'at kisa zamanda tamamlandi Hepsi de darlikta ve genislikte her halükarda itaate, sözün ancak dogrusunu söylemeye ve Allah yolunda hiç bir kinayicinin kinamasindan korkmamaya söz verdiler

Bey'attan sonra Resulullah (sas), Hazrec'den dokuz, Evs'den üç kisi olmak üzere on iki nakip seçtiler Es'ad b Zurâre de hepsinin basi ve emîri s eçildi Bunlardan her biri bir kabîlenin reisi idiler Bunun anlami, oniki kabilenin Islâmiyeti kabul etmesiydi

Bey'at gece karanliginda tenhada ve gizlilik içinde yapilmisti Fakat bey'atin bitiminde bir çiglik karanligin perdesini yirtti:

- Ey Kureys, Muhammed ile atalarinin dininden çikanlar, sizinle dögüsmek için andlasma yaptilar!

Fakat müslümanlarin artik kimseden çekindikleri yoktu Bu sesi duyar duymaz Abbas b Ubâde söyle dedi:

- Ya Resulallah, seni hak ile gönderen Allah'a yemin ederim ki istersen sabah olur olmaz kiliçlarimizi kinindan siyirir üzerlerine saldiririz Resulullah (sas) ise söyle buyurdular:

"Hayir Bize savas izni daha verilmis degildir Simdilik hepiniz yerlerinize dönünüz"

Islâm'a teslim olup Resulullah'a tam anlamiyla bey 'at eden bu ilk müslüman kitle için emre itaat mutlak idi Akabe'deki bu toplanti dagildi ve herkes yerine döndü Sabah olunca Kureysli müsrikler bu bey'attan haberdar olmuslardi Müsrikler bu anlasmanin mahiyetini arastirmaga basladilar Fakat henüz müslüman olmamis olan Yesribliler'in Hz Peygamber ile anlasmalarina bir türlü anlam veremiyorlardi Mekkeli müsrikler bu gizli anlasma hakkinda bir bilgi alamadan Yesrib'li müslümanlar sehri terk etmislerdi

Islâm Devleti'nin kurulmasinda önemli bir dönüm noktasi olan ikinci Akabe bey'atina, Resulullah'in savas ve barista korunacagina dair prensiplerin tesbit edildigi ve kararlarin alindigi bir bey'at olmasindan dolayi, "Bey'atü'l-Harb" adi verilir Ikinci Akabe bey'at'inin gerçekles mesiyle Islâm tarihinde yen i bir dönem basliyor ve o gün Islâm Devleti'nin temeli atilmis oluyordu

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.