Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Genel Konular

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
edilenler, hakkında, merak, ölüm, ötesi

Ölüm Ve Ötesi Hakkında Tüm Merak Edilenler .

Eski 09-08-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Ölüm Ve Ötesi Hakkında Tüm Merak Edilenler .



Harun YAHYA ve eserlerinden hazırlanmış olan;ÖLÜM ANI (Ölüm hakkındaki batıl inançlar ve gerçekler, bedenin ölümü, ruhun ölümü), KIYAMET, DİRİLİŞ VE HESAP VERME (Ahirete iman, Evrenin ölümü : kıyamet, diriliş ve hesapverme), CEHENNEM AZABI (Aldanmalar Ve Gerçekler, Cehenneme götürülme, Cehenneme giriş, Cehennem azabı, Cehennemdeki manevi azap, Cehennem ehlinin birbirleri ile çekişmeleri), PİŞMAN OLMADAN ÖNCE (Ölümle gelen pişmanlık, Hesap günü yaşanan pişmanlık, Cehennemdeki pişmanlık, Bu pişmanlığı yaşamamak), İNANANLARIN YURDU : CENNET (Cennet nimetler ve bolluk diyarıdır, Gerçek yaşam bu fünyadaki değildir, Cennet halkı ve cennetteki yaşamları, Tüm nimetlerin en üstünü: Allah rızası)ana başlık ve alt konularından oluşan tüm siteyi buraya taşımış bulunuyorum Bu konu başlığı altında; merak ettikleriniz ve acaba dediğiniz tüm konular için en doğru kaynak olan Kur’an-ı Kerim’den alıntılarla sizlere ölüm ve gerçekleri anlatılmıştır Faydalı olması temennilerimle
Alıntı Yaparak Cevapla

Ölüm Ve Ötesi Hakkında Tüm Merak Edilenler .

Eski 09-08-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Ölüm Ve Ötesi Hakkında Tüm Merak Edilenler .



ölüm

De ki: "Elbette sizin kendisinden kaçtığınız ölüm, şüphesiz sizinle karşılaşıp-buluşacaktır Sonra gaybı da, müşahede edilebileni de bilen (Allah)'a döndürüleceksiniz; O da size yaptıklarınızı haber verecektir"(Cuma Suresi, 8)

Ölüm sizi her an yakalayabilir Kimbilir o an, belki de şu andır ya da size çok yaklaşmıştır

Belki de bu satırlar ahlakınızı yeniden düşünmeniz için ölümünüzden önce size tanınmış son bir fırsat, son bir hatırlatma, son bir uyarıdır Siz bu satırları okurken bir saat sonra hayatta kalacağınızdan emin olamazsınız Bir saat sonra hayatta olsanız bir sonraki saate erişeceğinizin hiçbir garantisi yoktur Saat değil bir dakika, hatta bir saniye sonra bile hayatta olacağınız kesin değildir Bu kitabı sonuna kadar okuyup bitireceğinizin de hiçbir garantisi yoktur Ölüm size, büyük bir ihtimalle, bir dakika öncesinde ölmeyi hiç aklınızdan geçirmediğiniz bir anda gelecektir

Mutlaka öleceksiniz, tüm sevdikleriniz de ölecek, sizden önce ya da sonra mutlaka ölecekler Bundan 100 sene sonra dünya üzerinde sizin tanıdığınız hiçbir canlı insan kalmayacak

Her insanın, kendi hayatı hakkında bitmek tükenmek bilmeyen planları vardır Liseyi bitirmek, üniversiteye girebilmek, mezun olmak, iş sahibi olmak, ev sahibi olmak, evlenip çoluk çocuk sahibi olmak, çocuğunu büyütmek, emekli olmak, huzurlu bir hayata kavuşmak gibi Bunlar bu planların en genel ve en sıradan olanlarındandır Bunların dışında, herkesin, kendi içinde bulunduğu durum ve şartlara göre daha binlerce konuda çok kapsamlı plan ve tasarıları vardır

Oysa bu planların hiçbirinin gerçekleşeceği kesin değildir Buna karşın ölüm, yüzde yüz gerçekleşecektir

Yıllarca çalışıp çabalayıp üniversiteye giren bir öğrenci okuluna giderken ölür Ya da yeni işe giren bir kişi işine giderken veya evlenenler düğünden dönerken ani bir trafik kazası sonucunda ölürler Başarılı bir iş adamı ise, işlerini çabuk halledebilmek, gideceği yere daha çabuk ulaşıp vakit kazanmak ve daha çok şeyler yapabilmek için uçak yolculuğunu tercih eder Fakat uçak kaza yapar, yere düşer Orada hayatı hiç düşünmediği şekilde son bulur
Bütün planlar boşa gitmiştir Geriye kalan planlarını gerçekleştiremeden, bir daha asla tamamlanmayacak bir şekilde yarıda bırakarak, dönüşü olmayan bir yere giderek ölürler Oysa o gittikleri yer için hazırladıkları hiçbir planları yoktur Gerçekleştiremeyecekleri planları yıllarca en ince ayrıntısına kadar düşünmüşlerdir, ama gerçekleşeceği kesin olan ölüm hakkında hiçbir şey düşünmemişlerdir bile

Peki akla ve bilince sahip bir insan hangisine öncelik vermelidir? Gerçekleşeceği kesin olan hakkında mı, yoksa olmayan hakkında mı plan kurmalıdır? İnsanların çoğu, kesin olmayana önem verirler Hayatın hangi safhasında olursa olsun bütün planlarını, gelecekte daha iyi ve daha mükemmel bir hayata kavuşabilmek için yaparlar

Eğer insan ölümsüz olsaydı, bu davranış gerçekten de mantıklı olacaktı Fakat bütün planlar, ölüm denen mutlak sona mahkumdur Bu nedenle, kesin olan ölümü bırakıp kesin olmayanları önemsemek, kesinlikle akıl dışıdır
Ama insanlar, kafalarını esir almış olan garip bir büyü nedeniyle bir türlü bu açık gerçeği fark edemezler

Böyle olunca, ölümle birlikte başlayacak olan gerçek hayatlarını da tanımazlar Ahiretlerine yönelik bir hazırlık yapmazlar Diriltildiklerinde ise, kendileri için özel yaratılmış olan cehennemden başka bir yere gitmezler
Bu broşür, insana düşünmek istemediği gerçekleri düşündürmek ve hızla yaklaşan büyük olayı haber vermek için yazılmıştır Bu büyük olay, kesindir
Dolayısıyla, düşünmekten kaçmak, hiçbir şekilde çözüm değildir

Alıntı Yaparak Cevapla

Ölüm Ve Ötesi Hakkında Tüm Merak Edilenler .

Eski 09-08-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Ölüm Ve Ötesi Hakkında Tüm Merak Edilenler .



::::::: Batıl İnançlar ve Gerçekler :::::::::::::::::

İnsanlar tarih boyunca karşılarına çıkan pek çok soruna çözüm bulmuşlar ancak ölüme çare bulamamışlardır Her canlı varlık bir gün ölmek üzere doğar Kimileri çok küçük yaşta hayata veda ederken, kimileri genç, kimileri orta, kimileri de ileri yaşlarda bu dünyayı terk ederler Kimsenin sahip olduğu malı-mülkü, serveti, makamı, mevkisi, şöhreti, itibarı, kuvveti ve güzelliği, ölümü kendisinden uzaklaştıramaz Herkes istisnasız ölüme boyun eğmiş ve bundan sonra da eğmeye devam edecektir
Pek çok insan, ölümü düşünmek istemez Bu mutlak sonun kendi başına da geleceğini aklına getirmez İnsanlar arasında düşünülmediği sürece, ölümle karşılaşılmayacağı gibi batıl bir inanç gelişmiştir Ölümle ilgili konu açan herhangi bir kişi hemen "şom ağızlı" olarak nitelenir ve bu konu hemen, "ağzından yel alsın" gibi anlamsız sözlerle kapattırılır Halbuki ölümden söz eden bir insan, isteyerek veya istemeyerek, Allah'ın çok büyük ayetlerinden birini hatırlatmakta ve insanların üzerindeki kalın gaflet perdesini biraz da olsa aralamaktadır Ancak gafleti, yaşam biçimi haline getirmiş geniş bir kitle, kendilerini rahatsız eden bu tür gerçeklerin akıllarına gelerek gafletlerini zedelemesinden çok huzursuz olurlar Oysa bu kişiler, hayattayken ölümü düşünmekten ne kadar kaçarlarsa, ölümün gerçeğiyle karşılaştıklarındaki rahatsızlıkları da o kadar şiddetli olur Bu dünyadaki gafletleri ne kadar büyükse ölüm anında, kıyamet gününde ve ebedi azaptaki dehşet, şaşkınlık ve azapları o derece büyük olur

Zamanın ilerlemesine rağmen kendini yaşlanmaya ve ölüme karşı koruyabilmiş tek bir insan gösteremezsiniz Ölmeyecek tek bir insan bulamazsınız Çünkü insan kendi bedeninin ve kendi hayatının sahibi değildir Yaşamaya karar verip hayatını kendisinin başlatmamış oluşu, bunun bir göstergesidir Bir diğer göstergesi ise, hayatını sona erdiren ölüme müdahale edemeyişidir Hayatın sahibi, onu verendir Ve O, dilediği zaman da o hayatı geri alır Hayatın sahibi olan Allah, Peygamberimize vahyettiği "Senden önce hiçbir beşere ölümsüzlüğü vermedik; şimdi sen ölürsen onlar ölümsüz mü kalacaklar?" (Enbiya Suresi, 34)ayetiyle, bunu haber verir
Yalnızca şu anda, dünyada milyarlarca insanın var olduğu göz önünde bulundurulursa, ilk insandan bu yana, sayısız insan yaşamıştır Bu insanların hepsi de istisnasız ölümü tatmışlardır Günümüzden önce yaşayanların da şu anda yaşamakta olanların da kesinlikle başlarına gelmiş ya da gelecek olan kesin bir sondur ölüm Kimse kendini bu kaçınılmaz sondan kurtaramaz Kuran'da, bu konu şu şekilde bildirilir:
Her nefis ölümü tadıcıdır Kıyamet günü elbette ecirleriniz eksiksizce ödenecektir Kim ateşten uzaklaştırılır ve cennete sokulursa, artık o gerçekten kurtuluşa ermiştir Dünya hayatı, aldatıcı metadan başka bir şey değildir (Al-i İmran Suresi, 185)

Alıntı Yaparak Cevapla

Ölüm Ve Ötesi Hakkında Tüm Merak Edilenler .

Eski 09-08-2012   #4
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Ölüm Ve Ötesi Hakkında Tüm Merak Edilenler .



ölümü Tesadüf Ya Da Talihsizlik Sanmak[/size]

Ölüm tesadüfen değil, her olay gibi, Allah'ın dilemesiyle hayır ve hikmetle gerçekleşir Bir insanın doğum tarihi nasıl belliyse, aynı şekilde ölüm tarihi de daha o doğmamışken, dakikasına, saniyesine kadar bellidir İnsan da kendisine verilen süreyi her saniye biraz daha tüketerek, o son ana doğru hızla yaklaşır Herkesin ölümünün yeri, zamanı ve şekli kaderinde belirlenmiştir
Buna rağmen insanların çoğu ölümün, Allah'ın ona sebep olarak yarattığı olaylar zincirinin bir sonucu olduğunu sanırlar Her gün gazetelerde ölüm haberleri okunur Ardından da, "Eğer bir tedbir alınsaydı sonuç bu şekilde olmazdı; şöyle yapılsaydı ölmezdi" gibi cahilce mantıklar yürütülür Halbuki her insan kendisine tanınmış süreden ne bir saniye eksik ne de bir saniye fazla yaşayamaz Ancak, imanın verdiği bilinçten uzak olan insanlar, her olaya olduğu gibi ölüme de tesadüfler zincirinin bir parçası olarak bakarlar Allah Kuran'da, tamamen inkarcılara özgü olan böyle çarpık bir zihniyetten müminleri sakındırır:
Ey iman edenler, inkar edenler ile yeryüzünde gezip dolaşırken veya savaşta bulundukları sırada (ölen) kardeşleri için: "Yanımızda olsalardı, ölmezlerdi, öldürülmezlerdi" diyenler gibi olmayın Allah, bunu onların kalplerinde onulmaz bir hasret olarak kıldı Dirilten ve öldüren Allah'tır Allah, yaptıklarınızı görendir (Al-i İmran Suresi, 156)
Ölümü bir tesadüf sanmak büyük bir cahillik ve akılsızlıktır Ve bu durum, üstteki ayetten de anlaşılacağı gibi, insana büyük bir manevi azap, karşı konulamaz bir sıkıntı verir İnkar edenler ya da Kuran'da belirtildiği şekilde iman etmemiş olanlar, yakınlarını ve sevdiklerini kaybettiklerinde bu büyük azabı, "onulmaz hasret"i yaşarlar Ölenin aslında bir kurtulma ihtimali olduğunu, fakat şanssızlık, aksilik, tedbirsizlik gibi durumlar yüzünden zamansız veya yok yere öldüğünü düşünürler Bu düşünce de onların üzüntü, pişmanlık ve acılarının katlanarak artmasına neden olur Çektikleri bu sıkıntı ve acı, gerçekte inançsızlıklarının azabından başka bir şey değildir

Oysa olayın çok önemli bir sırrı vardır; ölümün sebebi, ne bir kaza, ne bir hastalık, ne de başka bir şeydir Bütün bu sebepleri yaratan Allah'tır Kaderimizde belirtilen süre olduğu zaman, yukarıda sayılan sebeplerden herhangi bir tanesi nedeni ile hayatımız sona erer Ve insan, elindeki tüm maddi imkanını seferber etse dahi, kendileri için belirlenmiş olan ölüm zamanından bir an bile fazla yaşayamazlar Kuran'da bu İlahi kanun şöyle vurgulanır:
Allah'ın izni olmaksızın hiçbir nefis için ölmek yoktur O, süresi belirtilmiş bir yazıdır (Al-i İmran Suresi, 145)

Alıntı Yaparak Cevapla

Ölüm Ve Ötesi Hakkında Tüm Merak Edilenler .

Eski 09-08-2012   #5
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Ölüm Ve Ötesi Hakkında Tüm Merak Edilenler .



:::: çarpık Kader Anlayışı :::::::::::

[size="4">Özellikle ölüm konusuyla ilgili olarak, halk arasında kader hakkında pek çok yanlış kanaat vardır "]

Alıntı Yaparak Cevapla

Ölüm Ve Ötesi Hakkında Tüm Merak Edilenler .

Eski 09-08-2012   #6
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Ölüm Ve Ötesi Hakkında Tüm Merak Edilenler .



::::::: Reenkarnasyon İnancı ::::::::::

Ölüm hakkında çeşitli kesimlerde yaygın olan batıl inançlardan birisi de "reenkarnasyon"dur Öldükten sonra çeşitli kereler farklı yer ve zamanlarda ve farklı kimliklerle dirilerek yeniden dünyaya gelme şeklinde açıklanan reenkarnasyon, gerek iman etmeyenler gerekse çeşitli batıl inanışların mensupları arasında, son zamanlarda ilgi gören sapkın bir akım haline gelmiştir
Teknik olarak hiçbir delile dayanmamasına rağmen bu tür batıl inançların taraftar toplamasının başlıca sebebi, dini inancı olmayan insanların bilinçaltlarındaki, öldükten sonra yok olma endişesidir Dini inançları zayıf olan kimseler de, dünyada yaptıklarının karşılığı olarak ahirette cehennem gibi bir cezanın kendilerini beklediğini bildikleri için ya da en azından ihtimal verdikleri için öldükten sonra ahirete gitme gibi bir gerçekten rahatsız olurlar Her iki sınıf için de öldükten sonra dünyaya tekrar tekrar gelmek son derece cazip bir durumdur Bu yüzden bu işin istismarını yapan belirli kesimlerin birkaç göz boyama seansıyla, daha fazla delil aramadan reenkarnasyon gibi bir safsatayı seve seve benimserler

Ne yazık ki bu sapkın düşünceye, son zamanlarda Müslüman çevrelerden kendisine aydın, entellektüel, ilerici görünümü vermek isteyen bazı kişiler de olumlu bakmaktadır Olayın asıl ciddi yönü ise, bu tür kimselerin söz konusu sapkın iddialarına Kuran ayetlerinden delil getirmeye ve ayetlerin açık ve net ifadelerini, "dillerini eğip bükerek" kendi yorumlarına uydurmaya çalışmalarıdır Burada vurgulanmak istenen temel konu da, bu sapkın itikadın kesinlikle Kuran ve İslam dışı olduğu ve Kuran'ın açık ayetleriyle tamamen çeliştiğidir
Reenkarnasyonun Kuran'da geçtiğini iddia edenlerin delili olarak öne sürdükleri birkaç ayetten biri Mümin Suresi'nin 11 ayetidir Ayet şöyledir:
Dediler ki: "Rabbimiz, bizi iki kere öldürdün ve iki kere dirilttin; biz de günahlarımızı itiraf ettik Şimdi çıkış için bir yol var mı ?" (Mümin Suresi, 11)
Reenkarnasyoncular bu ayette, insanın dünyada bir kere yaşayıp öldükten sonra tekrar diriltilerek dünyada ikinci bir yaşama başladığını, bu suretle ruhunun gelişimin tamamladığını ve bu ikinci yaşamını takip eden ikinci ölümünden sonra ahirette diriltildiğini iddia ederler

Şimdi herhangi bir ön yargıya kapılmadan bu ayeti inceleyelim: Ayete göre insanın iki defa ölü iki defa diri hali olduğu anlaşılmaktadır Üçüncü bir ölü ya da dirilik hali söz konusu değildir Bu durumda doğal olarak akla, insanın en baştaki durumunun ölü mü ya da diri mi olduğu sorusu gelir Bu sorunun cevabını ise Bakara Suresi'nin 28 ayetinde buluruz:
Nasıl oluyor da Allah'ı inkar ediyorsunuz? Oysa ölü iken sizi o diriltti; sonra sizi yine öldürecek, yine diriltecektir ve sonra O'na döndürüleceksiniz (Bakara Suresi, 28)
Ayet açıktır; insan başlangıçta ölüdür, yani yaratılışının temeli başlangıçta, ayetlerde de bildirilen toprak, su, çamur gibi cansız maddelerden oluşmaktadır Daha sonra Allah bu cansız yığına "bir düzen içinde şekil verip" diriltir Birinci ölüm ve birinci diriliş gerçekleşmiştir Birinci dirilişten belli bir süre sonra insan, yaşamı sona erince tekrar öldürülür, ilk ölümünde olduğu gibi toprağa geri döner, çürüyüp-ufalanıp toz haline gelir Bu da ikinci defa ölü haline geçişidir Geriye ise ikinci ve son diriltilmesi kalmıştır Bu da ahiretteki dirilmesidir İkinci ve son diriliş ahiretteki dirilme olduğuna göre, dünya hayatında ikinci bir diriliş söz konusu olamaz Aksi takdirde bu tür bir iddia üçüncü bir dirilişi gerektirir ki böyle bir durumdan hiçbir ayette söz edilmez Görüldüğü gibi ne Mümin Suresi 11 ayetinden, ne de Bakara Suresi 28 ayetinden insanın dünyada birden fazla kez diriltildiği anlamı çıkmaz Tam tersine bir kere dünyada bir kere de ahirettei dirilişin olduğu ayetlerden açık bir şekilde anlaşılmaktadır

Durum bu kadar açık olmasına rağmen reenkarnasyoncular her iki ayeti de kendi anlamsız iddialarına delil olarak kullanmaya çalışırlar

Ancak bu ayetle söz konusu kişilerin iddialarının aksine ölümün ve dirilmenin gerçekte nasıl olacağı bizlere haber verilmektedir Bunun dışında, Kuran'daki pek çok ayet de insanın içinde imtihan edildiği tek bir dünya hayatı olduğunu ortaya koymaktadır Örneğin ölümden sonra tekrar dünyaya dönüş olmadığı, Allah'ın buna kesin olarak izin vermeyeceği ayetlerde şöyle bildirilmektedir:
Sonunda, onlardan birine ölüm geldiği zaman, der ki: "Rabbim, beni geri çevirin Ki, geride bıraktığım (dünya)da salih amellerde bulunayım "Asla, gerçekten bu, yalnızca bir sözdür, bunu da kendisi söylemektedir Onların önlerinde, diriltilip kaldırılacakları güne kadar bir engel (berzah) vardır (Müminun Suresi, 99-100)
Ayette, kişiye ölüm geldikten sonra yeniden dünya hayatına bir dönüş, bir telafi imkanı bulunmadığı anlatılırken inkarcıların, bunun aksine ikinci bir diriliş ve dünyaya dönüş beklentisine sahip oldukları da dikkat çekmektedir Allah bunun hiçbir geçerliliği bulunmayan ve inkarcının kendi söylediği bir sözden ibaret olduğunu açıkça belirtir

Bir başka ayette de cennettekilerin "ilk" ölümden başka bir ölüm tatmayacakları şöyle bildirilir:
Orda, ilk ölümün dışında başka ölüm tatmazlar Ve (Allah da) onları cehennem azabından korumuştur Senin Rabbinden, bir fazl ve (lütuf) olarak İşte büyük 'mutluluk ve kurtuluş' budur (Duhan Suresi, 56-57)
Cennet ehlinin, birinci ölümleri dışında başka bir ölüm tatmayacaklarından dolayı duydukları sevinç bir başka ayette şöyle geçer:
Nasıl, biz ölecek olanlar değil miymişiz? Yalnızca birinci ölümümüzden başka (öyle mi)? Ve biz azaba uğratılacak olanlar değil miymişiz? (Saffat Suresi, 58-59)
Üstteki ayetler o kadar açıktır ki, insanın tattığı tek bir ölüm olduğu, hiçbir tevile yer bırakmayacak netlikte vurgulanmaktadır Burada, önceki ayetlerde iki ölümden bahsedildiği halde, neden burada tek bir ölümden başka ölüm tadılmayacağının söylendiği gibi bir soru akla gelebilir Bunun cevabı Duhan Suresi'nin 56 ayetindeki ölümü "tatma" ifadesinde kendiliğinden ortaya çıkmaktadır Zira, insanın bilinçli olarak tattığı, yani yaşadığı, karşılaştığı, idrak ettiği ilk ve tek bir ölüm vardır; o da dünya hayatının sona erdiği an karşılaştığı ölümdür En baştaki ölü halinden önce diri olmadığı dolayısıyla algılama ve şuur gibi özellikleri olmadığı için bu birinci ölümünün şuuruna varması, bunu tatması gibi bir durumu elbette ki olamaz

Kuran'ın bunca açık ve kesin haberine rağmen, dünyada birden fazla ölme, dirilme, yeni bedenlere girme gibi olayların bulunduğunu iddia etmek Kuran'ın açık ayetlerini reddetmek anlamına gelecektir

Alıntı Yaparak Cevapla

Ölüm Ve Ötesi Hakkında Tüm Merak Edilenler .

Eski 09-08-2012   #7
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Ölüm Ve Ötesi Hakkında Tüm Merak Edilenler .



::: Gafletin Kalın Perdesi :::

İnsan bencil yaratılmıştır ve kendi çıkarlarını ilgilendiren şeyler hakkında son derece hassastır Ancak her konuda kendi çıkar ve menfaatlerini en ince ayrıntısına kadar düşünen ve hesaplayan insanın doğrudan doğruya kendisini ilgilendiren ölüm konusunda kayıtsız ve umursuz olması son derece hayret vericidir "Kesin bilgiyle iman etmeyenler"e özgü olan bu ruh halini Allah, Kuran'da tek bir kelimeyle tanımlamıştır: "Gaflet"
Gafletin kelime anlamı, şuurundaki bulanıklık ve kapalılıktan ötürü, bir insanın gerçekleri tam olarak algılayamayıp, sağlıklı değerlendirmeler yapamaması ve buna bağlı olarak, gereken sağlıklı tepkileri verememesidir Bir ayette şöyle geçer:
İnsanların sorgulama (zamanı) yaklaştı, kendileri ise gaflet içinde yüz çeviriyorlar (Enbiya Suresi, 1)
Ölümcül, çaresiz bir hastalığa yakalanan birisinin öleceğine kesin gözüyle bakılır Fakat ona bu gözle bakanların da er ya da geç ölecekleri kesindir Gaflet yüzünden, işin bu yönü kimsenin aklına gelmez Örneğin ölümcül bir hastalığa yakalanmış birinin yakın bir zamanda ölme ihtimali epeyce yüksektir Fakat yanında duran sapasağlam birinin bir gün mutlaka öleceği çok daha yüksek ihtimal, daha da doğrusu kesindir Belki de ölüm, kendisini bu "ölümcül hasta"dan çok daha önce, hiç ummadığı bir anda yakalayacaktır
Yakınları, ölüm döşeğindeki hastalarının durumuna üzülürler Ama bir gün kesinlikle ölecek olan kendilerine de üzülmek akıllarına gelmez Oysa mantıksal olarak, bir olayın eninde sonunda gerçekleşeceği kesinse, bunun yakın ya da uzak olması verilen tepkiyi değiştirmemelidir

Eğer ölmek üzere olanlar için üzülmek gerekiyorsa, yalnızca ölüm anında değil herkes birbiri ve kendisi için şimdiden üzülmeye başlamalıdır Ya da içinde bulunduğu gafleti yırtmalı, ölümün gerçek anlamını kavramalıdır

Bunun için de, öncelikle gafleti doğuran sebepleri tanımak yararlı olabilir

Alıntı Yaparak Cevapla

Ölüm Ve Ötesi Hakkında Tüm Merak Edilenler .

Eski 09-08-2012   #8
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Ölüm Ve Ötesi Hakkında Tüm Merak Edilenler .



::::::::::: Gafletin nedenleri ::::::::::::::::::

Tefekkür ve akletme eksikliği: Toplumun çoğunluğunu oluşturan geniş bir kitle ciddi konular üzerinde düşünmeye, kafa yormaya pek alışık değildir Düşünmeden yaşamaya alışık olduklarından, ölümü de -kendi tabirleriyle- kafalarına fazla takmazlar Üstesinden gelemedikleri günlük sorunlar, onların zihnini zaten yeterince meşgul etmektedir Küçük konuları düşünerek o dar zihinlerini doldururlar, küçük sorunlarda boğulur ve ölüm gibi büyük konuları düşünemezler Herhangi birinin ölümüyle karşılaştıklarında ya da ölümle ilgili bir konu açıldığında, "Allah gecinden versin, Allah kimsenin başına vermesin, Allah sıralı versin" gibi sözlerle kendilerini avutur, konuyu en kısa zamanda geçiştirmeye çalışırlar
- Yaşamın karmaşa ve hareketliliği: Yaşam öylesine akıcı ve hareketlidir ki kendini olayların akışına kaptıran insan özel bir çaba göstermezse, eninde sonunda kendisini yakalayacak olan ölüm gerçeğini göz ardı eder Gerçek imana sahip olmadığı için kader, tevekkül, Allah'a teslim olma gibi kavramlara son derece yabancıdır Bu nedenle kendini bildiği andan itibaren "dünyasını kurtarmaya" bakar Bu tip insan ölümü düşünemeyecek kadar meşguldür Sürekli yeni dünyevi planlar, çıkarlar, hedefler peşinde koşar Hiç ummadığı bir anda da hazırlıksız ve şaşkın bir şekilde ölüm gerçeğiyle karşılaşır Son bir pişmanlıkla geri dönmeyi talep eder Ama artık çok geçtir

- Doğum yanılgısı: Gafletin sebeplerinden birisi de doğumun varlığıdır Her gün doğumlar ve ölümler olur Yeryüzünün nüfusu hiç eksilmez, hatta günden güne artar İnsan kendisini bu döngünün etkisine kaptırınca sanki doğumlar ölümleri telafi ediyor, sıfırlıyor, yaşam böylece dengeleniyor gibi bir illüzyona kapılabilir Bu da ölüme karşı bir gaflet perdesi oluşmasına sebep olur Oysa şu andan itibaren hiçbir doğumun gerçekleşmeyeceği bir döneme girsek, insanların birbiri ardına öldüğünü ve dünya nüfusunun hızla sıfıra doğru gittiğini görürüz İşte o zaman ölüm insana tüm dehşetiyle kendisini hissettirir İnsan etrafındakilerin birer birer eksildiğini görür ve kaçınılmaz sonun er geç kendisine de geleceğini kesin olarak fark eder Aynen ölüm hücresine kapatılmış mahkumlar gibi Her gün birer ikişer insanlar idama götürülür Hücredekilerin sayısı azalır Aradan yıllar bile geçse, hala hayatta olanlar ertesi gün sıranın kendilerine gelip gelmeyeceği endişesiyle yatarlar Ölüm bir an bile akıllarından çıkmaz

Halbuki olayın aslı da bundan farklı değildir Yeni doğanların öleceklere hiçbir etkisi yoktur Bu, yalnızca psikolojik bir yanılgıdan ibarettir Günümüzden 150 yıl önce yaşayanlardan bugün hiçbiri hayatta değildir Kendilerinden sonra doğanların bu kişilerin ecellerine hiçbir faydası dokunmamıştır Aynı şekilde 100 yıl sonra da şu anda yaşayan insanlardan hemen hemen hiçbirisi kalmayacaktır Çünkü dünya bir tür durak yeridir; sürekli dolar ve boşalır

Alıntı Yaparak Cevapla

Ölüm Ve Ötesi Hakkında Tüm Merak Edilenler .

Eski 09-08-2012   #9
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Ölüm Ve Ötesi Hakkında Tüm Merak Edilenler .



::::::::::::: Kendi kendini kandırma yöntemleri :::::::::::::::

Ölümü göz ardı ettiren ve gafleti doğuran nedenlerin dışında bir de insanların kendi kendilerini avutmak için kullandıkları savunma mekanizmaları vardır Bu kendini kandırma yöntemlerini birkaç madde halinde inceleyebiliriz
Yaşlılık dönemine erteleme düşüncesi: Bu savunma mekanizması gençlerde ve orta yaşlılarda görülür Bunu kullanan insan, genelde 60-70 yıl yaşayacağını hesaplar ve ancak ömrünün son yıllarını bu tür "iç karartıcı" konulara ayırmaya karar verir Hayatının en güzel yıllarında böyle "kasvetli" konularla kafasını yormak istemez Bunun için dünyadan elini eteğini çekeceği bir zamanı uygun görür Böylece, ölüme ve öbür dünyaya hazırlanmak için de yaşamından bir pay ayırmış olduğunu düşünür ve vicdanını rahatlatır
Halbuki bir saniye sonra yaşayacağının bile garantisi olmayan, daha ne kadar yaşayacağını, nerede ve ne zaman öleceğini asla bilmeyen bir insanın böyle uzun vadeli sonuçsuz hesaplar yapmasının ne büyük bir gaflet olduğu ortadadır Her gün etrafında kendisiyle yaşıt hatta daha genç pek çok kişi ölür Gazeteler ölüm ilanlarıyla doludur Televizyonlarda her gece birçok ölüm haberi izler Çoğu zaman, büyük küçük, kendi yakınlarının ölümlerine tanık olur Fakat etrafındaki insanların bir gün hatta belki de yarın, kendi ölümüne de tanık olacaklarını, kendi ölüm ilanını okuyacaklarını aklına getirmez Kaldı ki, o beklediği "yaşlılık" sınırına kadar yaşasa bile bir şey değişmeyecek, sahip olduğu zihniyeti değiştirmediği sürece, ölümle karşı karşıya gelene dek erteleme mantığını sürdürecektir

"Cehennemde cezamı çeker ve çıkarım" mantığı: Toplumda oldukça yaygın olan bu görüş, gerçekte batıl inançtan başka bir şey değildir (Çünkü hiçbir Kurani temeli yoktur) Kuran'ın hiçbir yerinde bir süre cehennemde ceza görüp, sonra bağışlanarak cennete alınanlardan söz edilmez Tam tersine, konu ile ilgili tüm ayetlerde, kıyamet günü müminlerin ve kafirlerin kesin bir biçimde ayrılacakları, müminlerin ebediyen cennete girecekleri, kafirlerin ise ebediyen cehenneme, aşağılık bir azabın içine sürülecekleri bildirilmiştir:
Dediler ki: "Sayılı günlerin dışında, ateş asla bize değmeyecektir" De ki: "Allah katından bir ahid mi aldınız? -ki Allah asla ahdinden dönmez- Yoksa Allah'a karşı bilmediğiniz bir şeyi mi söylüyorsunuz?" Hayır; kim bir kötülük işler de günahı kendisini kuşatırsa, (artık) onlar, ateşin halkıdırlar, orada süresiz kalacaklardır İman edip salih amellerde bulunanlar ise cennet halkıdırlar, orada süresiz kalacaklardır (Bakara Suresi, 80-82)
Bir diğer ayette şöyle denir:
Bu, onların: "Ateş bize sayılı günler dışında kesinlikle dokunmayacak" demelerindendir Onların bu iftiraları, dinleri konusunda kendilerini yanılgıya düşürmüştür (Al-i İmran Suresi, 24)
Cehennem, insanın hayal gücünün alamayacağı kadar büyük acıları yaşayacağı bir yerdir cehennem Allah'ın "Kahhar", "Cebbar" sıfatlarının en şiddetli tecelli ettiği ve dünyadaki hiçbir azapla kıyaslanamayacak azaplarla dolu, korkunç bir ortamdır Parmağının ucu yanınca bile canı çok acıyan aciz bir insanın rahat ve umursuz bir şekilde böyle bir azabı göze aldığını söylemesi, akletmediğinin açık bir göstergesidir Allah'ın azabını hafife alan, rahatlıkla karşılayan bir kimse gerçekte Allah'ın kadrini gereği gibi takdir edemeyen, akledemeyen bir insandır

"Ben zaten cennete gireceğim" mantığı: Kendilerinin mutlaka cennete gireceğini iddia eden insanlar vardır Dünyada iyilik olarak tanımladıkları ufak tefek birtakım şeyleri yaparak ve kötülük olarak tanımladıkları birtakım şeylerden uzak durarak, cennete gideceklerini sanırlar Din hakkındaki bilgileri kulaktan dolma, hurafelerle dolu safsatalardan öteye geçmeyen bu insanlar, gerçekte Kuran'da tarif edilen güzel ahlakla hiçbir ilgisi olmayan, kendi uydurdukları bir din anlayışına sahiptirler Sorulduğunda kendilerini en Müslüman olarak tanıtırlar Oysa Kuran'a göre bu inanca sahip olan kişiler Allah'a birçok şeyi ortak koşan gerçek Müslümanlar değillerdir Kehf Suresi'nde böyle bir insanın durumu şöyle anlatılır:
Onlara iki adamın örneğini ver; onlardan birine iki üzüm bağı verdik ve ikisini hurmalıklarla donattık, ikisinin arasında da ekinler bitirmiştik İki bağ da yemişlerini vermiş, ondan (verim bakımından) hiçbir şeyi noksan bırakmamış ve aralarında bir ırmak fışkırtmıştık (İkisinden) Birinin başka ürün (veren yer)leri de vardı Böylelikle onunla konuşurken arkadaşına dedi ki: "Ben, mal bakımından senden daha zenginim, insan sayısı bakımından da daha güçlüyüm" Kendi nefsinin zalimi olarak (böylece) bağına girdi (ve): "Bunun sonsuza kadar kuruyup-yok olacağını sanmıyorum" dedi "Kıyamet-saatinin kopacağını da sanmıyorum Buna rağmen Rabbime döndürülecek olursam, şüphesiz bundan daha hayırlı bir sonuç bulacağım" Kendisiyle konuşmakta olan arkadaşı ona dedi ki: "Seni topraktan, sonra bir damla sudan yaratan, sonra da seni düzgün (eli ayağı tutan, gücü kuvveti yerinde) bir adam kılan (Allah)ı inkar mı ettin?" "Fakat, O Allah benim Rabbimdir ve ben Rabbime hiç kimseyi ortak koşmam" (Kehf Suresi, 32-38)
Yukarıdaki ayetlerde anlatılan bahçe sahibi, "Rabbime döndürülecek olursam" ifadesiyle, Allah'a ve ahiret gününe kesin bilgiyle iman etmediğini, dolayısıyla bu konuda şüphe içinde olduğunu ortaya koymaktadır Buna karşın, kendisinin üstün bir mümin olduğu iddiasındadır ki Allah'ın kendisini cennetle ödüllendireceğinden emindir Günümüzde bu zihniyete sahip pek çok kişinin var olduğunu görmekteyiz

Bu kişiler Allah'a karşı samimiyetsiz bir tutum içinde olduklarını aslında için için kendileri de bilirler, fakat kendilerine bu gerçek hatırlatılmak istense bunu kabul etmeyip hemen kendilerini temize çıkarmaya çalışırlar Dinin hükümlerini uygulamanın önemsiz olduğunu öne sürer, mahalledeki dindar görünümlü kişilerin aslında ne kadar namussuz, ahlaksız olduğunu iddia ederek kendilerini aklamaya uğraşırlar Kalplerinin temiz olduğunu, kimsenin kötülüğünü istemediklerini, kimsenin malında, mülkünde, karısında, kızında gözleri olmadığını söyleyerek "iyi insan" olduklarını ispatlamaya kalkarlar Dilencilere sadaka verdiklerini, komşuya helva ikram ettiklerini, senelerce gece gündüz çalıştıklarını, insanlara hizmet ettiklerini, bundan daha iyi Müslümanlık olmadığını savunurlar Ancak bu kişinin, Müslüman olması şartınınçevresiyle iyi geçinmek değil, Allah'a kul olmak ve O'nun hükümlerine itaat etmek olduğunu bilmez ya da bilmezlikten gelirler

Samiyetsizliklerinin en büyük göstergesi ise, sahip oldukları sapkın din anlayışına dayanak bulmak için birtakım bahaneler üretmeleridir Kendi yaşamlarını meşrulaştırmak için kullandıkları, "en büyük ibadet çalışmaktır", "mühim olan kalp temizliğidir" gibi ifadeler en çok rastlanılan örneklerdendir Bu ifadeler Kuran'da bildirildiği üzere din öne sürülerek Allah'a karşı yalan söylemekten ibarettir Ve Allah böyle bir ahlaka karşılık olarak sonsuz azap yurdu cehennem ile insanları uyarmaktadır Bu tür kişiler, Bakara Suresi'nin 9 ayetinde bildirildiği üzere; "(sözde) Allah'ı ve iman edenleri aldatırlar Oysa onlar, yalnızca kendilerini aldatırlar da şuurunda değildirler" (Bakara Suresi, 9)
Çifte standart mantıklar: İnsan, farklı bir kendini kandırma yöntemi daha geliştirmiş olabilir Ölüm aklına geldiğinde sonsuza dek yok olacağını düşünür ve bunun dehşetiyle Allah'ın vaat ettiği sonsuz bir hayatın "var olabileceğine" yüzde elli ihtimal verir Böylece kendi içinde bir nevi umut ışığı yakar Öte yandan, Allah'ın kendisine yüklediği birtakım sorumluluklar olduğu aklına gelince de, diğer yüzde elli ihtimali düşünür "Nasılsa toprak olup yok olacağım, ölümden sonra hayat yoktur" diyerek hesap verme, cehennem azabıyla karşılaşma gibi korku ve endişelerini bastırır Her iki durumda da gaflet halinin ona verdiği bir nevi sarhoşluk hali içerisinde ölüm onu yakalayıncaya kadar yaşamını sürdürür

Alıntı Yaparak Cevapla

Ölüm Ve Ötesi Hakkında Tüm Merak Edilenler .

Eski 09-08-2012   #10
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Ölüm Ve Ötesi Hakkında Tüm Merak Edilenler .



::::::::::::::: Gafletin sonucu ::::::::::::::::::::::::

Önceki bölümlerde, ölüm, insana yaşadığı sürece kendini hatırlatır demiştik Ya bu hatırlatmalar ona fayda verir ve birtakım konuları tekrar gözden geçirmesi, hayata ve olaylara bakış açısını yeniden düzenlemesi gerektiğini ciddi bir şekilde düşünmeye başlar Ya da sözünü ettiğimiz savunma mekanizmaları devreye girer, kalbinin ve gözünün önündeki gaflet perdesi günden güne daha da kalınlaşmaya başlar
İşte inkarcıların bir kısmının yaşlanıp ölüme iyice yaklaştıkları halde, ölümü büyük bir sakinlikle, akılsızca bir rahatlıkla beklemeleri bu perdenin kalınlığının had safhaya ulaştığının göstergesidir Çünkü ölüm onlara artık yalnızca güzel ve tatlı bir uykuyu, huzur ve sakinliği, ebedi bir rahatlığı çağrıştırmaktadır

Oysa onları yoktan var edip yaratan, sonra öldürüp tekrar diriltecek olan Allah onlara azapla geçirecekleri ebedi bir hayatı, ebedi bir pişmanlığı ve mutsuzluğu vaat etmiştir Onlar da bu gerçeği, tam ebedi uykuya dalacaklarını sandıkları ölüm anında bizzat görürler Çünkü, ölümün bir yok oluş olmadığını, aksine kendileri için azapla dolu yeni bir dünyanın başlangıcı olduğunu anlarlar Canlarını alan ölüm meleklerinin dehşet verici görüntüsü, o büyük azabın ilk habercisidir Bu nedenle Kuran'da, ölümden sonraki yaşamı reddeden inkarcılardan söz edilirken "Öyleyse melekler, yüzlerine ve arkalarına vura vura canlarını aldıkları zaman nasıl olacak?" (Muhammed Suresi, 27) denir Bu anda, inkarcıların ölümden önceki küstah ve kibirli tavırları yerini dehşet, pişmanlık, çaresizlik ve sonsuz bir acıya bırakır Kuran'da, bu durum şöyle anlatılır:
Dediler ki: "Biz yer (toprağın için) de yok olup gittikten sonra, gerçekten biz mi yeniden yaratılmış olacağız?" Hayır, onlar Rablerine kavuşmayı inkar edenlerdir De ki: "Size vekil kılınan ölüm meleği, hayatınıza son verecek, sonra Rabbinize döndürülmüş olacaksınız" Suçlu-günahkarları, Rableri huzurunda başları öne eğilmiş olarak: "Rabbimiz, gördük ve işittik; şimdi bizi (bir kere daha dünyaya) geri çevir, salih bir amelde bulunalım, artık biz gerçekten kesin bilgiyle inananlarız" (diye yalvaracakları zamanı) bir görsen (Secde Suresi, 10-12)

Alıntı Yaparak Cevapla

Ölüm Ve Ötesi Hakkında Tüm Merak Edilenler .

Eski 09-08-2012   #11
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Ölüm Ve Ötesi Hakkında Tüm Merak Edilenler .



:::::::::::: Ölümden kaçış yoktur :::::::::::::::::::

İnsan özellikle gençliğinde ölümü hiç mi hiç aklına getirmek istemez Bunu bir son olarak gördüğü için ölümün düşüncesinden bile kaçar Düşünmemek onun için en rahat kaçış yoludur Oysa fiziksel kaçış ölüme bir çare olmadığı gibi, ölümü aklına getirmekten kaçınarak ölümden kurtulabilmek de mümkün değildir Dahası, ölümü aklına getirmemek de mümkün değildir İnsan, her gün önüne gelen gazetelerde mutlaka ölüm haberleriyle, ölüm ilanlarıyla karşılaşır Yolda giderken bir cenaze arabasına rastlar ya da bir mezarlığın önünden geçer Zaman içinde yakınları ve akrabaları ölür Onların cenazelerine gittiğinde ve evlerini ziyaret ettiğinde, mutlak gerçekle yüzyüze kalır Başkalarının, özellikle de sevdiklerinin ölümünü gördükçe, kendi sonunu düşünür Bu düşünce, kalbini sıkar, ruhunu bunaltır
İnsan ne kadar direnirse dirensin, nereye sığınırsa sığınsın, nereye kaçarsa kaçsın, aslında farkında olmadan her an kendi ölümüne doğru koşar Önünde başka bir kapı, tercih veya çıkış yolu yoktur Geri sayım sürekli devam eder Ne yöne dönerse ölüm onu oradan karşılar Çember sürekli daralarak ona doğru yaklaşır ve sonunda kıskıvrak yakalar Allah'ın kanununda yine bir değişme olmamıştır Kaderde belirlenmiş bir anda ve yerde ölüm onu yakalamıştır Kuran'da, bu sır şöyle haber verilir:
De ki: "Elbette sizin kendisinden kaçtığınız ölüm, şüphesiz sizinle karşılaşıp-buluşacaktır Sonra gaybı da, müşahede edilebileni de bilen (Allah) a döndürüleceksiniz; O da size yaptıklarınızı haber verecektir" (Cuma Suresi, 8)
Her nerede olursanız ölüm sizi bulur, yüksekçe tahkim edilmiş şatolarda olsanız bile (Nisa Suresi, 78)
Bu nedenle yapmamız gereken, kendimizi kandırmayı ya da gerçekleri göz ardı etmeyi bir kenara bırakıp Allah'ın kaderimizde tespit ettiği süreyi en iyi şekilde değerlendirebilmektir Bu sürenin ne zaman biteceğini de yalnız Allah bilmektedir

Alıntı Yaparak Cevapla

Ölüm Ve Ötesi Hakkında Tüm Merak Edilenler .

Eski 09-08-2012   #12
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Ölüm Ve Ötesi Hakkında Tüm Merak Edilenler .



:::::::::::::::: Bedenin Ölümü ::::::::::::::

BEDENİN ÖLÜMÜ
(Dışarıdan Görünen Ölüm)
Hayır; can, köprücük kemiğine gelip dayandığı zaman, "Son müdahaleyi yapacak kim" denir Artık gerçekten, kendisi de bir ayrılık olduğunu anlamıştır (Ölüm korkusundan) Ayaklar birbirine dolaştığında; O gün sevk, yalnızca Rabbinedir (Kıyamet Suresi, 26-30)

Ölüm anında ruh, bu dünyadaki insanların içinde yaşadıkları boyuttan ayrılırken, geride cansız bedenini bırakır Deri değiştiren canlılar gibi, bu dünyadaki bedenini geride bırakır ve asıl hayatına doğru ilerler

Ancak geride kalan bedenin hikayesi de anlamlı ve önemlidir Özellikle bu bedene hayattayken gereğinden fazla değer verenler için
Peki öldükten sonra bu bedenin başına neler geleceğini ayrıntılı olarak düşündünüz mü hiç?

Bir gün öleceksiniz Belki hiç beklenmedik bir şekilde Ekmek almak için bakkala giderken yolda biraraba tarafından çiğneneceksiniz Ya da amansız bir hastalık hayatınıza son verecek Veya bir anda kalbiniz atmaktan vazgeçecek Böylece ölümü tatmaya başlayacaksınız

Bu andan itibaren de, bedeninizle hiçbir ilişkiniz kalmayacak Hayat boyu "ben" dediğiniz ve sahiplendiğiniz o beden, sıradan bir et parçası haline gelecek Ölümünüzle birlikte bedeninizi başka insanlar taşımaya başlayacaklar Etrafta ağlayanlar, "daha dün buradaydı", "dağ gibi adamdı" diyenler olacak Sonra o bedeni alıp evin bir odasına, belki de morga koyacaklar Orada bir gece bekleyecek Ertesi gün gömme işlemleri başlayacak Cansız bedeni alıp gasilhaneye götürecekler Görevli, kaskatı kesilmiş olan bedeninizi soğuk suyla yıkayacak Ancak bu aşamada ölümün izleri de bedende aşikar hale gelecek Morarmalar başlayacak

Daha sonra bedeni beyaz bir bezle, kefenle saracaklar Sonra da tahta tabuta koyup üstüne yeşil bir örtü örtecekler Cenaze arabası gelecek, tabutu devralacak Araba mezarlığa doğru ilerlerken, yolda hayat devam edecek Bazı insanlar cenaze geçiyor diye saygı gösterecek, çoğu kendi işine bakacak Sonra mezarlığa gelinecek Tabut, sizi sevenler ya da seviyor gibi görünenler tarafından ellerde taşınacak Etrafta muhtemelen yine ağlayanlar, sızlananlar olacak Sonra o kaçınılmaz yere, mezara gelinecek Üstünde sizin isminiz yazılı Bedeni tabuttan çıkarıp beyaz kefenle birlikte mezarın içine atacaklar Dualar okunacak Ve sonra son iş yapılacak Ellerine kürek alanlar, beyaz kefenin içindeki bedenin üzerine toprak atmaya başlayacaklar Kefenin ağzını açıp içine de toprak atacaklar Ağzınıza, burnunuza, boğazınıza, gözlerinize topraklar dolacak Topraklar yavaş yavaş kefeni örtecek Biraz sonra işleri bitecek ve gidecekler Mezarlık her zamanki derin sessizliğine bürünecek Gidenler, kendi hayatlarına geri dönecekler, ama gömülen beden için artık hayatın hiçbir anlamı kalmamış olacak Dünyadaki hiçbir güzellik, hiçbir güzel ev, güzel insan, güzel manzara artık o beden için bir şey ifade etmeyecek Bedeniniz, hiçbir dostunuzla artık görüşemeyecek Beden için var olan tek şey, artık yalnızca toprak ve onun içindeki bakteri ve kurtlar olacak

Öldükten Sonra Ne Hale Geleceğinizi Hiç Düşündünüz mü? Zaten gömülmenizle birlikte bedeniniz hem içten hem de dıştan gelen etkilerle hızlı bir parçalanma sürecine girecek Vücutta oksijen kalmayacağından, bir süre sonra mikroplar faaliyete geçerek bedene yayılacaklar Karında toplanan gazlar cesedi şişirecek ve bu şişlik vücudun her tarafına yayılarak, bedeni tanınmaz hale getirecek Bundan sonra gazın diyaframa yaptığı basınçtan dolayı ağızdan ve burundan kanlı köpükler gelmeye başlayacak Çürüme ilerledikçe kıllar, tırnaklar, avuç içleri ve tabanlar yerlerinden ayrılacaklar Bu dış değişmeyle beraber, iç organlarda da (akciğer, kalp ve karaciğerde) çürüme başlayacak
En korkunç olay ise bu noktada gerçekleşecek; karın bölgesinde toplanan gazlar deriyi zayıf noktasından patlatacaklar ve bedenden tahammül edilmez derecede pis kokular yayılacak (Ölü insan kokusu, dünyanın en iğrenç kokusudur)

Bu süre içinde kafadan başlamak üzere, adaleler de yerlerinden ayrılacak
Cilt ve yumuşak kısımlar tamamen dökülecek ve iskelet gözükmeye başlayacak Beyin tamamen çürüyecek ve kil görünümünü alacak, kemikler bağlantılarından ayrılacak ve iskelet dağılmaya başlayacak

Bu olay, ceset bir toprak ve kemik yığını haline gelene kadar böylece devam edecek
"Ben" sandığınız bedeniniz böylelikle korkunç ve iğrenç bir şekilde yok olacak Geride kalanlar sizin için "helva"lar yapıp yerken, topraktaki tüm kurtlar, böcekler ve bakteriler sizin etlerinizi kemirecekler

Eğer bir kaza sonucunda ölür de, gömülmezseniz, o zaman çok daha feci bir manzara ortaya çıkacak Bedeniniz, sıcak havada açıkta kalmış bir et gibi, kurtlanacak, birkaç gün içinde bir kurt yumağı haline dönüşecek Kurtlar, son et parçasını da yiyene kadar iskeletin kıvrımları arasında dolaşacaklar Böylece "en güzel bir biçimde" yaratılmış olan insan hayatı, olabilecek en korkunç biçimde sona erecek

Peki neden?

İnsan vücudunun öldükten sonra bu hale getirilmesi Allah'ın dilemesiyledir Ve bunun çok büyük bir anlamı vardır İnsan, kendisinin aslında beden olmadığını, bedeninin yalnızca kendisine giydirilmiş geçici bir kılıf olduğunu, bu korkunç sonu görerek anlamalı, bedenin ötesinde bir varlığı olduğunu hissetmelidir Kendini "et ve kemikten" ibaret sanan insana, bunun bir aldanış olduğunu kavratmak için böyle çarpıcı ve ibret verici bir son hazırlamıştır

İnsan, bedeninin ölümüne bakmalı, bu geçici dünyada adeta sonsuza kadar kalacakmış gibi sahiplendiği ve bütün arzularına boyun eğdiği bedeninin akıbeti hakkında düşünmelidir O beden toprağın altında çürüyecek, kurtlanacak ve iskelete dönüşecektir

Alıntı Yaparak Cevapla

Ölüm Ve Ötesi Hakkında Tüm Merak Edilenler .

Eski 09-08-2012   #13
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Ölüm Ve Ötesi Hakkında Tüm Merak Edilenler .



::::::::: Dünya hayatının geçiciliği :::::::::::

Hiç düşündünüz mü?
Neden insan sık sık temizlenmek zorundadır? Neden temizliğine, bakımına dikkat etmezse, vücudu, ağzı kokar, cildi ve saçı yağlanır? Neden terler ve bu terin kokusu son derece kötüdür?

İnsanın aksine, çicekler son derece güzel kokulara sahiptirler Gül ya da karanfil, pis çamurlu bir toprakta yetişmelerine rağmen binlerce yıldır son derece güzel kokarlar Ama insan, kötü kokmaya mahkumdur ve bunu ancak iyi bir bakımla engelleyebilir
Neden böyle olduğunu, insanın neden bu şekilde bir eksiklikle yaratıldığını hiç düşündünüz mü? Allah'ın neden çiçekleri güzel kokulu yaparken, insan bedeninin bu şekilde acizliklerle dolu olduğunu hiç aklınıza getirdiniz mi?

İnsan yalnızca bu saydığımız özelliklerle kalmaz; yorulur, acıkır, susar, canı acır, midesi bulanır, hastalanır

İnsanlara bunlar doğal şeylermiş gibi gelir, ama bu bir aldanıştır İnsan hiçbir zaman kötü kokmayabilir, hiçbir zaman baş ağrısı çekmeyebilir, hiçbir zaman hasta olmayabilirdi Sahip olduğu tüm bu kusurlar, "tesadüfen" oluşmuş değil, özel olarak yaratılmışlardır Allah, insanı belirli bir amaç, belirli bir hikmet doğrultusunda bu şekilde eksik yaratmıştır
Bunun iki amacı vardır: Birincisi, insanın aciz bir varlık, bir "kul" olduğunu anlamasıdır Eksiksiz, mükemmel olmak Allah'ın vasfıdır, O'nun kulu olan insan ise sonsuz derecede eksiktir, zayıftır ve dolayısıyla O'na sonsuz derecede muhtaçtır Bir ayet, konuyu çok hikmetli bir biçimde özetler:
Ey insanlar, siz Allah'a (karşı fakir olan) muhtaçlarsınız; Allah ise, Ganiy (hiçbir şeye ihtiyacı olmayan)dır, Hamid (övülmeye layık)tır Dileyecek olsa, sizi giderir (yok eder) ve yepyeni bir halk getirir Bu, Allah'a göre güç değildir (Fatır Suresi, 15-17)
İnsanın bedenindeki eksiklikler, ona aczini ve zaafını sürekli olarak hatırlatır İnsan, kendini üstün ve kusursuz bir varlık sanmaya başlayabilir, ama her gün tuvalete gitmek zorundadır ve orada içine düştüğü zavallılık, gerçek mahiyetini kendisine bildirir
İnsanın sahip olduğu kusur ve eksikliklerin ikinci amacı ise, bu yurdun geçiciliğini hatırlatmasıdır Çünkü söz konusu kusur ve eksiklikler, bu dünyadaki bedene mahsusturlar Ahirette, cennet ehli yeni bir bedenle, eksiksiz ve kusursuz bir şekilde yaratılacaktır Bu dünyadaki zayıf, ek**** kusurlu beden, müminin gerçek bedeni değildir, geçici bir süre içinde kaldığı bir kalıptır

Bundan dolayıdır ki, dünyada kusursuz bir güzellik elde edilemez Fiziksel yönden en güzel, en çekici, en kusursuz olduğunu sandığımız bir insan da, diğer tüm insanlar gibi tuvalete gitmekte, terlemekte, kimi zaman ağzı kokmakta, kimi zaman yüzünde sivilce çıkmaktadır Temiz kalabilmek için sürekli yıkanmak ve bakım yapmak zorundadır Kimi insanın yüzü güzeldir, ama fiziği o kadar düzgün değildir Bunun tersi de mümkündür Kimisinin gözü güzel, fakat burnu eğri olabilir Bu özelliklerin sonsuz varyasyonlarını sayabiliriz Dış görünüş olarak gerçekten kusursuz gibi görünen bir kimsede de hiç umulmadık bir hastalık, rahatsızlık ya da kusur bulunabilir

Herşeyden önemlisi, en mükemmel görünen insan bile mutlaka yaşlanır ve ölür Beklenmedik bir anda bir kazayla paramparça olabilir Dünyadaki beden gibi, dünyanın bizzat kendisi de ek**** kusurlu, yetersiz ve geçicidir Bütün çiçekler mutlaka solar, en güzel yiyecekler çürür, bozulur, kokuşur Tüm bunlar bu dünyaya mahsus eksik ve kusurlardır Bizlere tanınan kısa dünya hayatı da, taşıdığımız beden de Allah'ın çok kısa bir süre için verdiği geçici emanetlerdir Sonsuz bir yaşantı ve mükemmel bir yaratılış ise yalnızca ahirete mahsustur Bir ayette şöyle denir:
Size verilen herhangi bir şey, dünya hayatının metaı (kısa süreli faydalanması)dır Allah katında olan ise, daha hayırlı ve daha süreklidir (Bu da) iman edip Rablerine tevekkül edenler içindir (Şura Suresi, 36)
Bir başka ayette, dünyanın gerçek mahiyeti şöyle anlatılır:
Bilin ki, dünya hayatı ancak bir oyun, '(eğlence türünden) tutkulu bir oyalama', bir süs, kendi aranızda bir övünme (süresi ve konusu), mal ve çocuklarda bir 'çoğalma-tutkusu'dur Bir yağmur örneği gibi; onun bitirdiği ekin ekicilerin (veya kafirlerin) hoşuna gitmiştir, sonra kuruyuverir, bir de bakarsın ki sapsarı kesilmiş, sonra o, bir çer-çöp oluvermiştir Ahirette ise şiddetli bir azab; Allah'tan bir mağfiret ve bir hoşnutluk (rıza) vardır Dünya hayatı, aldanış olan bir metadan başka bir şey değildir (Hadid Suresi, 20)
Kısaca bu dünyada Allah sonsuz kudret ve bilgisinin bir göstergesi olarak birçok güzellik, sanat ve harikalık ile çok çeşitli kusur ve eksiklikleri de aynı anda yaratmaktadır Mükemmellik ve kalıcılık bu dünyanın kanununa aykırıdır Gelişen teknoloji de dahil olmak üzere, insan aklının düşünebileceği hiçbir şey Allah'ın bu kanununu değiştiremeyecektir Böylece insanlar bir yandan ahireti özleyip ona kavuşmak için çabalasınlar ve Allah'a gereken şükür ve takdiri göstersinler Bir yandan da bunların gerçek yerinin bu geçici dünya değil, eksik ve kusurlardan arındırılmış ve müminler için hazırlanmış ebedi cennet hayatı olduğunu anlayabilsinler Kuran'da, bu gerçek çok açık bir biçimde özetlenir:
Hayır, siz dünya hayatını seçip üstün tutuyorsunuz Ahiret ise daha hayırlı ve daha süreklidir (A'la Suresi, 16-17)
Bir başka ayette ise, "gerçekten ahiret yurdu ise, asıl hayat odur" (Ankebut Suresi, 64) denir "Asıl hayat"ımız olan ahiret ile geçici bir yurt olan dünya arasında, perde kadar ince bir sınır vardır Ölüm, işte bu perdeyi kaldıran araçtır Ölümle birlikte bu dünya ve bedenle olan ilişki kesilecek, yepyeni bir yaratılışla sonsuz hayata başlangıç yapılacaktır

Ölümle birlikte başlayacak olan hayat gerçek hayattır Eksiklik, kusur, geçicilik dünyaya ait kanunlardır Gerçek kanunlar; kusursuzluk, ölümsüzlük, mükemmellik üzerine kuruludur Bir başka deyişle, normal olan, bir çiçeğin hiç solmaması, bir insanın hiç kirlenmemesi, hiç yaşlanmaması, bir meyvenin hiç çürümemesidir Asıl kanunlar, insanın her istediğinin anında gerçekleşmesini, insanın hiçbir acı ve hastalık yaşamamasını, hiçbir zaman üşümemesini, ya da terlememesini gerektirir Ancak asıl kanunlar, asıl hayatta; geçici kanunlar da geçici olan bu dünya hayatındadır Bu dünyada yaşanan tüm eksiklik ve kusurlar, asıl kanunların özel olarak bozulup, yerlerine geçici kanunların konmasıyla oluşmaktadır

Asıl kanunların yurdu, yani ahiret ise sanıldığının aksine uzakta değildir Allah dilediği an insanın buradaki yaşamına son verip, onu ahirete geçirebilir Bu geçiş, bir göz açıp-kapaması kadar çabuk gerçekleşecektir Rüyadan uyanmak gibi Ölümle birlikte sona erecek olan dünyanın, ahirete göre ne denli kısa olduğu Kuran'da şöyle anlatılır:
Dedi ki: "Yıl sayısı olarak yeryüzünde ne kadar kaldınız?" Dediler ki: "Bir gün ya da bir günün birazı kadar kaldık, sayanlara sor" Dedi ki: "Yalnızca az (bir zaman) kaldınız, gerçekten bir bilseydiniz," "Bizim, sizi boş bir amaç uğruna yarattığımızı ve gerçekten bize döndürülüp getirilmeyeceğinizi mi sanmıştınız?" (Müminun Suresi, 112-115)
Ölümle birlikte rüya sona ermiş ve gerçek yaşam başlamıştır Yeryüzünde "bir gün ya da bir günün birazı kadar", hatta "bir göz çarpması" kadar kalmış olan insan, yaptıklarının hesabını vermek üzere Allah'ın huzuruna çıkar Eğer dünyada iken ölümü aklında tutmuş, Allah'a kavuşacağının bilincinde olmuş ise, kurtulacaktır Kuran'da "kitabı sağ eline verilen" bu kurtulmuşların şöyle diyeceği haber verilir:
" Alın kitabımı okuyun Çünkü ben, gerçekten hesabıma kavuşacağımı sanmış (anlamış)tım" (Hakka Suresi, 19-20)

Alıntı Yaparak Cevapla

Ölüm Ve Ötesi Hakkında Tüm Merak Edilenler .

Eski 09-08-2012   #14
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Ölüm Ve Ötesi Hakkında Tüm Merak Edilenler .



Ölümden ibret almayanların dünya ve ahiretteki durumları :::

Ölümden İbret Almayanların
Dünya ve Ahiretteki Durumları
İnsanların çoğunda "ölüm yaşamın bittiği andır" şeklinde eksik ve yetersiz bir inanış vardır Oysa biraz daha derin düşünülse ölümün diğer bir hayatın da başladığı an olduğu anlaşılacaktır Bu eksik bakış açısı yüzünden, inkar edenler hedefledikleri herşeyi dünyadaki kısa sürenin içine sığdırmaya çalışırlar Ahireti tanımayanların, bu dünyadan gözü kapalı bir şekilde sınır tanımadan yararlanmak istemelerinin sebebi de budur Bunlar ölümle birlikte, herşeyden mahrum kalacakları endişesiyle, doğru-yanlış ayrımı yapmadan yaşamaya, bu dünyadan maksimum derecede faydalanmaya, nefislerini tatmin etmeye çalışırlar Önlerinde çok uzun yılların var olduğuna kendilerini inandırıp, uzun vadeli planlar peşinde koşarlar Böylelikle kendilerini çok akıllı, Allah'a ve ahiret gününe inancı tam olan ve ölümden sonrası için hazırlık yapan müminleri de akılsız olarak görürler Bu, şeytanın insanı aldatmak için kullandığı en klasik yöntemdir Şeytanın inkarcılar üzerinde uygulamak istediği oyununu Allah Kuran'da şu ayetlerle haber verir:
Şüphesiz, kendilerine hidayet açıkça belli olduktan sonra, gerisin geri (küfre) dönenleri, şeytan kışkırtmış ve uzun emellere kaptırmıştır (Muhammed Suresi, 25)
(Şeytan) Onlara vaadler ediyor, onları en olmadık kuruntulara düşürüyor Oysa şeytan onlara bir aldanıştan başka bir şey vaat etmez (Nisa Suresi, 120)
Bu dünyada sonsuza dek yaşayacakmış gibi mal ve servet biriktiren inkarcılar, hayatlarını mal ve evlat çokluğu ile övünecekleri bir yarış haline getirirler Bu sahte üstünlüğün verdiği gurura kapılarak ahiretten tamamen uzaklaşırlar Ancak içinde bulundukları büyük yanılgının kendilerini nereye doğru yönlendirdiği, ayetlerle açıkça bildirilmiştir:
Onlar sanıyorlar mı ki, kendilerine vermekte olduğumuz mal ve çocuklarla, biz onların hayırlarına koşuyoruz (veya yardım ediyoruz)? Hayır, onlar şuurunda değiller (Müminun Suresi, 55-56)
Şu halde onların malları ve çocukları seni imrendirmesin; Allah bunlarla ancak onları dünya hayatında azaplandırmak ve canlarının onlar küfür içindeyken zorlukla çıkmasını ister (Tevbe Suresi, 55)
Allah insana, imtihan için gönderildiği bu dünyada ölümü ve ahireti düşündürecek pek çok mesaj gönderir Bir ayette, insana uyarı olsun diye verilen belalara dikkat çekilir:
Görmüyorlar mı ki, gerçekten onlar her yıl, bir veya iki defa belaya çarptırılıyorlar da sonra tevbe etmiyorlar ve öğüt alıp (ders çıkarıp) düşünmüyorlar (Tevbe Suresi, 126)
Gerçekten çoğu insan, sık sık tevbe etmesine, öğüt alıp düşünmesine vesile olacak belalarla karşılaşırlar Bunlar, ayette denildiği gibi yılda bir kaç kez karşılaşılabilen büyük belalar ya da günlük küçük sıkıntılar olabilir İnsan kaza, sakatlanma ve ölümle sonuçlanan birçok olaya tanık olur Gazeteler ölüm haberleriyle, ilanlarıyla doludur İnsana düşen, bu tip olayların kendi başına da gelebileceğini, her an kendi imtihanının da sona erebileceğini hatırlamak, hemen Allah'a sığınıp bütün samimiyeti ile bağışlanma dilemektir

Müminlerin gördükleri olaylardan aldıkları ders ve ibret kalıcı olur Fakat, aynı olayların iman etmeyenler üzerindeki etkisi ve bunlara verdikleri tepki çok daha farklıdır İnkarcılar kendilerinde uyandırdığı dehşet hissinin bir sonucu olarak ölümün gerçekliğini kabullenmeyerek ya da unutmaya çalışarak kendilerini rahatlatmak için uğraşıp-dururlar Ancak bu yanıltıcı metodla kendilerine zarar vermekten öteye gidemezler Çünkü Allah, "Onları adı konulmuş bir süreye kadar ertelemektedir" (Nahl Suresi, 61) ve bu süre sandıklarının aksine aleyhlerine işlemektedir Kuran'da şöyle buyrulur:
O küfre sapanlar, kendilerine tanıdığımız süreyi sakın kendileri için hayırlı sanmasınlar, biz onlara, ancak günahları daha da artsın diye süre vermekteyiz Onlar için aşağılatıcı bir azap vardır (Al-i İmran Suresi, 178)
Ölüm en yakınındaki kimseye isabet ettiğinde bile bu uyarıyı hiç üzerine alınmayan, bundan bir öğüt ve ders çıkaramayan gaflet içindeki insan, günün birinde kendisi ölümle karşı karşıya kalsa, içinde bulunduğu durumdan kurtulmak için bir anda dünyanın en ihlaslı insanı haline geliverir Kuran'da bu psikoloji bir örnekle şöyle tasvir edilir:
Karada ve denizde sizi gezdiren O'dur Öyle ki siz gemide bulunduğunuz zaman, onlar da güzel bir rüzgarla onu yüzdürürlerken ve (tam) bununla sevinmektelerken, ona çılgınca bir rüzgar gelip çatar ve her yandan dalgalar onları kuşatıverir; onlar artık bu (dalgalarla) gerçekten kuşatıldıklarını sanmışlarken, dinde O'na 'gönülden katıksız bağlılar (muhlisler)' olarak Allah'a dua etmeye başlarlar: "Andolsun eğer bundan bizi kurtaracak olursan, muhakkak sana şükredenlerden olacağız" (Yunus Suresi, 22)
Ancak bu insanlar, Allah, kendilerini kurtardığında tekrar eski gafletlerine geri döner ve Allah'a verdikleri sözü unutarak, en ufak bir vicdani rahatsızlık duymadan sahtekarlık ve nankörlüklerini ortaya koyarlar Oysa bu sahtekarlıkları, kıyamet günü kendi aleyhlerine bir delil olacaktır Ayetin devamında şöyle denir:
Ama (Allah) onları kurtarınca, hemen haksız yere, yeryüzünde taşkınlığa koyulurlar Ey insanlar, sizin taşkınlığınız, ancak kendi aleyhinizedir; (bu) dünya hayatının geçici metaıdır Sonra dönüşünüz bizedir, biz de yaptıklarınızı size haber vereceğiz (Yunus Suresi, 23)
Bu psikolojideki insan, ümitsiz bir çabayla aynı sahtekarlığı ölüm esnasında da dener Fakat kendisine tanınan süre artık sona ermiştir:
Sonunda, onlardan birine ölüm geldiği zaman, der ki: "Rabbim, beni geri çevirin Ki, geride bıraktığım (dünya)da salih amellerde bulunayım" Asla, gerçekten bu, yalnızca bir sözdür, bunu da kendisi söylemektedir Onların önlerinde, diriltilip kaldırılacakları güne kadar bir engel (berzah) vardır (Müminun Suresi, 99-100)
İnkarcıların bu tutumunun Allah'ın huzurunda bile devam ettiğini görürüz Bu durum ayatlerde şöyle haber verilir:
Suçlu-günahkarları, Rableri huzurunda başları öne eğilmiş olarak: "Rabbimiz, gördük ve işittik; şimdi bizi (bir kere daha dünyaya) geri çevir, salih bir amelde bulunalım, artık biz gerçekten kesin bilgiyle inananlarız" (diye yalvaracakları zamanı) bir görsen Öyleyse bu (azab) gününüzle karşılaşmayı unutmanıza karşılık azabı tadın Biz de sizi gerçekten unuttuk; yaptıklarınıza karşılık ebedi azabı tadın (Secde Suresi, 12-14)
Aynı sonuçsuz çırpınışların cehennemde de devam ettiğini haber veren ayetler şöyledir:
İçinde onlar (şöyle) çığlık atarlar: "Rabbimiz, bizi çıkar, yaptığımızdan başka salih bir amelde bulunalım" Size orda (dünyada), öğüt alabilecek olanın öğüt alabileceği kadar ömür vermedik mi? Size uyaran da gelmişti Öyleyse (azabı) tadın; artık zalimler için bir yardımcı yoktur (Fatır Suresi, 37)
Ahiretteki bu ümitsiz çırpınışlar ve acı sonuç, hep insanın dünyanın gerçek amacını ve değerini takdir edemeyişinden kaynaklanır İman etmemiş insan; dünyadayken Allah'ın etrafında yarattığı hikmetli olaylardan ibret almaz, Allah'ın gönderdiği uyarıları dinlemez, vicdanını bastırarak anlamazlıktan, görmezlikten gelir, ölümü kendinden çok uzakta görür, Allah'ın rızası değil, nefsinin istekleri doğrultusunda hareket eder Tüm bunlar, sonunda geri dönüşü olmayan ölüme hazırlıksız yakalanmaya ve yukarıdaki ayetlerde geçen umutsuz duruma düşmeye sebep olur Bu nedenle ölüm gelip uyandırmadan gafletin derin uykusundan uyanmak gerekir Çünkü ölüm anında uyanmak insana hiçbir fayda sağlamayacaktır Allah bu durumdan insanları şöyle sakındırır:
Sizden birinize ölüm gelip de: "Rabbim, beni yakın bir süreye (ecele) kadar geciktirsen ben de böylece sadaka versem ve salihlerden olsam" demezden önce, size rızık olarak verdiklerimizden infak edin Oysa Allah, kendi eceli gelmiş bulunan hiçbir kimseyi kesinlikle ertelemez Allah, yaptıklarınızdan haberdardır (Münafıkun Suresi, 10-11)
Biraz aklı olan insanın yapması gereken, ölümden sürekli kaçmak değil onu her an hatırda tutmaktır Ancak bu şekilde gerçek hedefinin bilincinde olarak hareket edebilir, nefsinin ve şeytanın kendisini bu geçici dünya hayatı ile aldatıp oyalamasına izin vermez

Alıntı Yaparak Cevapla

Ölüm Ve Ötesi Hakkında Tüm Merak Edilenler .

Eski 09-08-2012   #15
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Ölüm Ve Ötesi Hakkında Tüm Merak Edilenler .



:::::::: Ölüme hazırlık yapmak :::::::::::

Bu dünya insanların eğitim yeridir Allah insanlara dünyada çeşitli sorumluluklar yüklemiş ve onlara gözetmeleri gereken sınırları bildirmiştir İnsan, bu sınırları gözettiği, emredilenleri yerine getirip, yasaklanan şeylerden sakındığı ölçüde ruhen olgunlaşır, aklı ve şuuru gelişir Başına gelen olaylara sabretmesini, hiçbir durumda Allah'ın dininden taviz vermemeyi, her durum karşısında Allah'a yönelip dönmeyi, yalnız O'ndan yardım istemeyi öğrenir Allah'ı gereği gibi takdir etmeyi, O'na karşı içli bir sevgi ve saygı dolu bir korku duymayı öğrenir, Allah'a karşı katıksız bir iman ve tam bir teslimiyet kazanır Allah'ın yarattığı nimetlerin değerini gerçek manada anlar ve bu sayede Allah'a karşı olan şükrü, sevgisi, yakınlığı ve hayranlığı artar Sonuçta, Allah'ın beğendiği üstün akla ve ahlak özelliklerine sahip ideal bir mümin haline gelir Bu şekilde her yönüyle mükemmel yaratılmış olan cennete girmeye layık, aynı mükemmellikte bir insan haline gelir Aksi takdirde dünya ortamında hiçbir eğitim almadan cennete girmiş olsaydı pek çok yönden ek**** olumsuz ve yetersiz bir konumda kalacak ve o mükemmel ortamda her türlü hatayı yapmaya açık bir kişiliği olacaktı
Nitekim Hz Adem de, cennetteki sonsuz yaşamı için gereken eğitimi almak üzere yeryüzüne gönderilmiş ve birçok imtihanlara tabi olmuştur Sonuçta Allah'ın Kuran'da övdüğü üstün ahlak ve kişiliğe sahip seçkin bir insan haline gelmiştir
Kısaca, Allah'ın özel olarak yarattığı bu hikmetli olay dünyadaki eğitimin bir parçası olan imtihan ortamının sırrını içerir İnsan bu dünyada başına gelen sayısız olaylarla sınanır ve bu imtihandaki başarısı oranında ebedi hayatında ceza veya mükafata kavuşur Hiç kimse kendi imtihanının ne zaman son bulacağını bilemez Ölüm, Kuran'da bizlere bildirildiği gibi "süresi belirtilmiş bir yazıdır" (Al-i İmran Suresi, 145) Bu süre bazen uzun, bazen de kısadır Aslında en uzun olarak tanımladığımız süre bile nadiren 70 ya da 80 senenin üzerine çıkabilir

Bu nedenle, uzun yaşama hesapları yapmak yerine insan, Allah'a karşı sorumlu olduğunu ve hesap gününde bütün yaptıklarının hesabını vereceğini bilerek, Kuran'ın rehberliğinde ve onun gösterdiği yola uygun olarak yaşamalıdır Aksi halde, sonsuz hayatı için bir hazırlık yapmaması, bunun için kendisine tanınan bu tek ve son fırsatı kaçırması ve ebediyen cennetten mahrum kalması kendisi için gerçekten de çok acı bir durum olur Ebediyen cennetten mahrum olan biri sonsuz azap mekanı olan cehenneme gidecek bir ahlak gösteriyor demektir Bu nedenle dünyada boşa geçen her saniye hem çok büyük bir kayıp hem de çok acı bir sonuca doğru atılan yeni bir adımdır

Madem gerçek budur, öyleyse bu gerçeğin dünyadaki herşeyden daha önemli olması gerekir Hayatımızda karşımıza çıkacak muhtemel olaylar için önceden hazırlık yaptığımız gibi, hatta daha da fazla, ölüm ve sonrası için benzeri bir hazırlık yapmamız en mantıklı hareket olacaktır Zira ölecek olan biziz Ölümden sonra karşımıza gelecek olaylarla da tek başımıza muhatap olacağız Bu konu doğrudan doğruya "bizi", yani "kendimiz"i ilgilendirmektedir Ebedi kurtuluşu isteyen insanlara, Allah Kuran'da şöyle emreder:
Ey iman edenler, Allah'tan korkun Herkes yarın için neyi takdim ettiğine baksın Allah'tan korkun Hiç şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan haberdardır Kendileri Allah'ı unutmuş, böylece O da onlara kendi nefislerini unutturmuş olanlar gibi olmayın İşte onlar, fasık olanların ta kendileridir (Haşr Suresi, 18-19)

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.