Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Sinsi Eğlence > Bir Tutam Hikaye > Yarının Büyükleri > Miniklere Masallar

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
keloğlan, masalları

Keloğlan Masalları

Eski 12-06-2021   #1
Mountain

Keloğlan Masalları



KELOĞLAN DENİZDEN BABAM ÇIKTI
Geçmiş zamanlarda bir Keloğlan yaşarmış Bu Keloğlan'ın bir de anası varmış Başka kimi, kimsesi yokmuş Keloğlan dağda, bayırda gezen, dereden, gölden su içen, işsiz, güçsüz bir gençmiş Anası yat deyince yatar, kalk deyince kalkarmış Sabahları tarhana çorbası içer, akşama kadar bahçede fare kovalarmış
Günlerden bir gün anası Keloğlan'a fena kızmış: " A benim tembel oğlum, bırak fare peşinde koşmayı, çığlık atıp onları korkutmayı Bak öğlene yemek yok Evden oltayı al da git denizden balık tut Hem öğlene hem akşama yemeğimiz olur "
Bunun üzerine Keloğlan: " Ama ana, ben balık tutmayı bilmem ki " deyince anası: " Balık tutmayı bilmiyorsun ama yemeyi biliyorsun Şimdi sahilde balık tutanlar vardır Sor, sana öğretirler Haydi, rastgele "
Keloğlan oltayı almış, denizin yolunu tutmuş Sahilde balıkçılara sormuş, balık nasıl tutulur, öğrenmiş Oltanın ucuna yem takmış, denize atmış Bir saat beklemiş, sonunda oltanın ipi gerilmiş Oltaya kocaman bir balık yakalandığı belliymiş Balıkçılardan yardım istemiş Balıkçılar, yardıma koşmuş, oltayı çekmişler ve hayretten donakalmışlar Oltanın ucunda bir adam varmış, adam ayağa kalkmış
Keloğlan: " Denizden babam çıktı " diye bağırmış Gitmiş babasına sarılmış
Babası: " Yoksa sen benim oğlum Keloğlan mısın? " diye sormuş
Keloğlan: " Evet baba, ben Keloğlanım Sekiz yaşımdan beri seni görmedim Anam, baban bir gün dönecek, derdi İşte döndün "
Balıkçılar: " Aman Keloğlan, denizden babam çıksa yerim derdin Sakın babanı yeme Onun yerine bu balıkları kızart, ye " diyerek Keloğlan'a bir sepet balık vermişler
Keloğlan'ın, babasıyla döndüğünü gören anasının sevincine diyecek yokmuş Keloğlan tef çalmış, anasıyla babası oynamış Öğle ve akşam yemeğinde balık yiyen Keloğlan, anası ve babası sonradan uyumak için odalarına çekilmişler Sabahleyin uyanan Keloğlan babasını evde bulamamış Ana, babam nerede, diye sormuş
Anası:" Bilmem oğul, uyandığımda yatakta yoktu Gelip bizim durumumuzu görüp gitti " Keloğlan, nereye gitmiştir, deyince, anası: " Nereye gidecek oğul, denizden geldi, denize gitmiştir "
" Ana, ben şimdi oltayı denize atsam yine denizden babam çıkar mı? "
" Hayır çıkmaz Uyumadan önce baban bana bazı şeyler anlattı Geldiği yerde rahatı yerindeymiş Derdi, kederi yokmuş Oğlum, dedi ağladı, beni de ağlattı Sonradan ben uyumuşum, uyandığımda gitmişti "
" Sence babamı bir daha görebilecek miyiz? "
" Görürüz de ne zaman görürüz bilmem Oğlum denize ara sıra olta atsın, beni yakalamaya baksın dediydi ya kaç zaman sonra oltaya takılır bilinmez Sen şimdi onu bunu boş ver de babanı gördüğünün keyfini sür Herkese denizden babası çıkmıyor bilmiş ol "

SON

-------------------------------------------------------------

KELOĞLANI ÇARMIHA GERDİLER
Keloğlan kasabaya tuz almaya gidiyormuş Bakmış yolun ilerisinde arabın biri, evin etrafında dönüp duruyor Keloğlan arabın yanına gelmiş ve arapla birlikte dönmeye başlamış Keloğlan sormuş: " Ey arap, bu ev senin midir? "

Arap cevap vermiş: " Evet, ev benimdir Senin adın nedir? "
" Benim adım Keloğlan'dır Ya seninki? "
" Benim adım da Bekir'dir Nereye gidersin? "
" Kasabaya giderim Ya sen niye evin etrafında dönersin? "
" Bir tür inanış Ben uydurdum, döndükçe kötülükler evden uzaklaşır "
" Günde kaç defa dönersin? "
" Aklıma geldikçe, kafama estikçe üç-beş defa "
" Dönmesen, yürümesen, dursan, diyen Keloğlan'a arap çok kızmış "
" Bana nasıl dönme dersin, " diyen arap Keloğlan'ı yakalayıp bağlamış Daha sonra ağaç dallarından çarmıh hazırlayıp Keloğlan'ı bu çarmıha germiş Ellerini, ayaklarını bağlamış Haydi, bana müsaade, diyen arap yürüyüp gitmiş

Bu masalı yazmakta olan Serdar Yıldırım Keloğlan'ın haline acımış Noktayı koyup, kalemi elinden atarak, defterin içine girmiş ve Keloğlan'ın yanında belirmiş Onun bağlı olan ellerini ve ayaklarını çözmüş Keloğlan, Serdar'a teşekkür etmiş Sana bir can borcum var, demiş Kendisini çarmıha geren arabın tekin biri olmadığını, burada fazla eğlenmemesini söyleyip hızlı adımlarla oradan uzaklaşmış

Serdar sağa-sola bakınırken arap gelmiş Serdar'dan Keloğlan'ı bıraktığını öğrenen arap küplere binmiş Bağırıp çağırmış Hırsını alamayan arap Keloğlan'ı çarmıha gerdiği yere bu kez Serdar'ı bağlamış Haydi, bana müsaade deyip yürüyüp gitmiş

Aradan yarım saat geçmiş geçmemiş Keloğlan geri gelmiş Serdar'ı çarmıhtan indirmiş Sana can borcum ödendi, demiş Bunun üzerine Serdar gelecekten geldiğini, yazdığı pek çok masalın yanı sıra Keloğlan masalları da yazdığını, şimdiye kadar yirmi tanesinin bittiğini söylemiş Masalları internette yayınladığını, yayınevlerinin bunların bazılarını masal kitaplarına aldığını belirtmiş

Keloğlan: " İnternet nedir bilmem ama benim masallarımın kitaplara geçmesine çok sevindim Herkes okuyor mu onları? "
Serdar: " Evet Keloğlan Herkes okuyor "
Keloğlan: " Dur bak Serdar, başımdan geçen birkaç olayı anlatayım Onların da masalını yaz "
Serdar: " Tamam, olur Keloğlan Ama önce buradan uzaklaşalım Arap gelirse bu kez ikimizi birden çarmıha gerer, kurtaran da olmaz "
Keloğlan: " Doğru ya, ben arabı unutmuştum O kadar yalvardım beni çarmıha gererken, bir merhamet göstermedi "

Serdar: " Bense araba hiç yalvarmadım Yaptığının yanlış olduğunu söylemekle yetindim Senin geri geleceğini biliyordum Bu Keloğlan benim bildiğim Keloğlan ise, buralardan gitmemiştir, bizi seyrediyordur, diye düşünüyordum Hani can borcum diyordun ya onu ödemek için Ben senin kadar zeki olsam başka ne isterim "

Keloğlan: " Bütün sözlerin doğru Anam haricinde herkes benim zeki olduğumu söyler Şu gördüğün saksı boş değil yani "

Karşıdaki ormandan çıkan arabı gören Keloğlan ile Serdar ayrı yönlere bir kaçış kaçmışlar ki sormayın! İkisi aynı yöne kaçsalar ve araba yakalansalar kim kurtaracakmış? "
Arap daha sonra evine girmiş, yemek yiyip, yatıp uyumuş Gece yarısı şiddetli bir yağmur yağmış Bu arada arabın evine yıldırım düşmüş Arap artık yaşamıyormuş

SON

---------------------------------------------------------

KELOĞLAN PADİŞAHIN OYUNU
Bir varmış, bir yokmuş Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde Tilkilerin kümeslerden uzak durduğu, farelerin kedilerden korkmadığı bir devirde yaman mı yaman bir Keloğlan yaşarmış Bu Keloğlan dağ-taş gezermiş, soğuk sulardan içermiş Anasıyla birlikte karınca kararınca yaşayıp gidermiş

Bir öğle vakti Keloğlan evde anasıyla konuşurken, kapı çalınmış Anası kapıyı açmış Gelenler, ak sakallı, yaşlıca bir adam ile dünya güzeli bir kızmış Anası misafirleri eve buyur etmiş Keloğlan'ın kızı görünce aklı başından gitmiş Kıza aşık olmuş Anası öbür odaya geçince, ana bu kızı bana istesene, demiş Anası, kimdirler, nedirler bilmeyiz, nasıl olup da eve gelen misafirden kızını isteriz, dediyse de Keloğlan'ın ısrarı karşısında kızı babasından istemiş Meğersem bunlar tebdil kıyafet gezen o ülkenin padişahı ve kızıymış

Padişah: " İyi de Keloğlan, kızımı nerede yaşatacaksın, nasıl geçineceksiniz? Anlat da bilelim " demiş
Keloğlan: " Ondan kolay ne var canım Onu sarayımda yaşatırım, pek de güzel geçindiririm " demiş
Padişah: " Saray mı? Ne sarayı? Senin sarayın mı var, Keloğlan? " diye sormuş
Keloğlan: " Tabi canım Şu dağın ardında kalan saray benimdir " demiş
Padişah, Keloğlan'ın dediği sarayı hemen bilmiş, çünkü o saray kendi sarayıymış Keloğlan'ın oyun ettiğini anlamış Onun oyununa karşılık kendi de bir oyun oynamak istemiş: " Bak sen Bravo sana Keloğlan, demek senin bir sarayın var Hem tanınmış birisin hem de zenginsin Kızımı senden daha iyi birisine mi vereceğim? Şimdi biz gidelim Haftaya bugün sarayına misafir oluruz Haydi, kal sağlıcakla " demiş ve kızıyla birlikte çıkıp gitmiş
Padişahla kızı gidince Keloğlan'ı bir düşüncedir almış Demediğini bırakmayan anasından kurtulmak için dışarı kaçmış Durum buymuş ve bir hal çaresi lazımmış Şöyle mi yapsam, böyle mi etsem derken, sonunda kararını vermiş Olanları padişaha anlatıp yardımını isteyecekmiş

Padişah ise, Keloğlan'ın saraya geleceğini tahmin ediyormuş Keloğlan'ı görüşme odasına aldırmış ve araya gerili perdenin arkasından Keloğlan'la konuşmuş Keloğlan'ın dediklerini kabul edip, sarayı Keloğlan'ın emrine bırakmış ve kızıyla birlikte yakındaki konakta kalmaya başlamış Keloğlan saray görevlilerinden hazırlıkların bir an önce tamamlanmasını istemiş Padişah ve kızı söz verdikleri günde misafirliğe gelmişler Görevliler, durumdan haberdar oldukları için, padişah ve kızına misafirmiş gibi davranmışlar Yemekler yenmiş, ayranlar içilmiş Sohbet giderek koyulaşmış ve geç vakitler padişah ve kızı giderken Keloğlan ve anasını konağa davet etmişler Konakta anası padişahtan kızını Keloğlan'a istemiş Kızının olurunu aldıktan sonra padişah evet demiş ve kızını Keloğlan' a vermiş Sarayda yapılan düğüne padişah, padişah kıyafetiyle, kızı Aysel de sultan kıyafetiyle katılıp kimliklerini belli etmişler İlk anda çok şaşıran Keloğlan ve anası zamanla buna alışmışlar Saray görevlileri padişahın oyununu konuşmuşlar Keloğlan ve Aysel evlenip mutlu olmuşlar

SON

----------------------------------------------------------

KELOĞLAN'IN HOROZU
Bir varmış bir yokmuş Yumurtadan civciv çıkmış Civciv büyümüş piliç olmuş Piliç büyümüş tavuk olmuş Tavuk yumurtlamış Yumurtadan civciv çıkmış Bu civciv büyümüş horoz olmuş
Bu horoz bir gün sol- sağ, bir- iki uygun adım giderken Keloğlan'la karşılaşmış ve Keloğlan'ın yanından sıyırtıp geçmiş Keloğlan ağzı açık horozun arkasından baka kalmış Çabucak toparlanıp bir koşu horozun önüne çıkmış Karşısında Keloğlan'ı gören horoz durmuş
Keloğlan: " Ne o Toros? Yürüyüp gidiyorsun Beni tanımadın mı? "
Bunun üzerine horoz: " Tanıdım da, seni tanıdım diye durmam gerekmez "
" Bana kızgınsın, yenilgiyi benden biliyorsun "
" Daha her şey bitmedi Şu yeni nesil Bak civcivlere, bunların çoğu horoz olacak Yakında yeni bir ordu kuracağım Zafer bizim olacak "

Altı ay kadar önceydi Uzun bir zamandır tilkiler, kümeslere giriyor ve tavukları götürüp ormanda yiyordu Kümes hayvanları tilki korkusu altında yaşamaktan bıkmıştı Daha sonra Toros çıktı ve kümes hayvanlarını bir bayrak altında toplamayı başardı Horozlardan ordu kurdu, bu orduyla haksızlığa baş kaldırdı ama tilki ordusuyla yapılan meydan savaşında bozguna uğradı Savaştı, sonuna kadar savaştı, tek kaldı ve kuşatmayı yarıp yaralı olarak kurtuldu Yarası iyileşince ortaya çıktı ama bu defa çok daha fazla hırslıydı Keloğlan'ı tanımamasının sebebi ise, biraz daha sabret, savaşa girme, kazanma şansın çok az demesinden kaynaklanıyordu Zamanla civcivler piliç, piliçlerin çoğu horoz oldu Çevreden binlerce horoz gelerek Toros'un özgürlük bayrağı altında toplandı Keloğlan'ın, çok kalabalıksınız, siz bu savaşı kazanırsınız demesi üzerine yapılan savaşı horozlar kazandı Keloğlan'ın horozu, zafer kazandı ve kalan az sayıda tilki ormanın derinliklerine çekildi

SON

-----------------------------------------------------------

KELOĞLAN'IN KUZU SEVGİSİ
Keloğlan kasabaya giderken yolda bir kılıç bulmuş Kasabaya varınca kılıcın sahibini aramaya başlamış Kime sorduysa ne kılıcı daha önce gören ne de sahibini tanıyan çıkmamış Hayvan pazarından geçerken küçük bir kalabalık Keloğlan'ın etrafına toplanmış Birkaç kendini bilmez Keloğlan'la alay etmeye başlamış Adamlardan biri orta yere bir kuzu getirmiş: " Şu kuzuyu kılıçla keselim Şişe takıp döndürelim Nar gibi kızartalım Afiyetle yiyelim " demiş
Bunun üzerine Keloğlan: " Aman ağalar, etmeyin, eylemeyin Ne istersiniz bir garip kuzudan? Daha doğalı kaç gün olmuş? Bırakın yaş yaşasın, ömür sürsün Kuzu kesenin, kuzu eti yiyenin başına türlü belalar gelirmiş Bunu bilmez misiniz? "
Keloğlan'ın haykırışı ses getirmiş Kalabalıktan birkaç kişi Keloğlan'dan yana çıkmış Kuzunun sahibi, kuzuyu götürmüş Az önce keselim, döndürelim, kızartalım, yiyelim diyen adamlar, Keloğlan'dan özür dilemişler Keloğlan'ı üzmemek için, kuzu kesmekten, kuzu eti yemekten ömür boyu vazgeçmişler Son sözü Keloğlan söylemiş: " Kuzu eti yiyen olmasa kuzular kesilmez Kuzuların kesilmemesi için, sizler de kuzu eti yemekten vazgeçmek istemez misiniz? "

SON

Yazan: Serdar Yıldırım

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Keloğlan Masalları

Eski 12-06-2021   #2
Mountain
Varsayılan

Cevap : Keloğlan Masalları



KELOĞLAN BEBEK DEV
Bir varmış, bir yokmuş Bir Keloğlan varmış Bol bol yemek yer, bel bel bakınır, yan gelip yatarmış Anası bir gün kızmış Keloğlan'a: " A benim kel oğlum Bütün gün yatmasan, bir işe yarasan, bak önümüz kış, dağdan odun kır getir, benden sana alkış " demiş Bunun üzerine Keloğlan, anasını daha fazla üzmemek için, baltayı kaptığı gibi dağa çıkmış Keloğlan dağda kesilecek ağaç aramış, durmuş Onurlu, kişilik sahibi insan yaş ağaca balta vurmazmış ya, Keloğlan da dağda boşu boşuna kuru ağaç aramış Keloğlan ağaçlara acıya dursun ilerden bir yerlerden bebek ağlaması, ınga sesi duymuş Keloğlan sesin geldiği yöne doğru gitmiş ve sonunda büyük bir mağarada ağlayan kocaman bir bebek devle karşılaşmış Bebek dev mağara duvarına tutunup ayağa kalktığında boyu dört metreyi buluyormuş

Bebek dev, mama, mama, der dururmuş Keloğlan onun acıktığını anlamış Hani anne, baba, demiş
Bebek dev: " Anne, baba yok, gitti " demiş
Keloğlan, ne istersin, deyince bebek dev, süt, süt, demiş Keloğlan, iki saat bekleyebilir misin ? Ben bir koşu köye inip sana süt getireyim, deyince, bebek dev, olur, demiş Keloğlan fırlamış, köye inmiş, köylüleri olaydan haberdar etmiş Güğümlerle, bidonlarla süt köylüler tarafından taşınıp, bebek dev beslenmiş

Ertesi gün bebek dev, yanında köylüler olduğu halde, emekleyerek dağdan düze inmiş, köye gelmiş Köydeki çiftlikler ve mandıralar bebek deve süt yetiştirmişler Bebek dev birkaç ayda emeklemeyi bırakıp, ayağa kalkmış Bebek devin köyde gezerken, köylülere iştahla baktığını kimse fark etmemiş Sonraki günlerde adamlar ve kadınlar kaybolmaya başlamış Keloğlan bebek dev geldikten sonra bu böyle oldu, diye düşünmüş Bebek devi takip etmeye başlamış Sonunda onu bir köylüyü yakalayıp ağzına götürürken görmüş

Keloğlan: " Hey bebek dev, bırak o köylüyü, yeme " demiş Bebek dev köylüyü bırakmış, köylü kaçıp gitmiş " Ey bebek dev, ben seni mağarada bulduğumda çaresizdin Sana yardım etmesem, hayatla mücadeleni kaybederdin Köylülerin de sana yardımı büyük oldu Neden onları yiyorsun? "
" Şey! Ama köylüler çok tatlı Çıtır çıtır yedim onları "

Sözün bittiği yer burasıymış Keloğlan bebek devle konuşmasına devam etse ne olacakmış? Şöyle bir düşünmüş " Bebek devi köylülerin başına bela eden benim O zaman bu belayı ben defetmeliyim " Keloğlan köylülerle birlikte bir sal yapmış Bu sala bebek devi oturtmuşlar ve eline bir kürek verip denize uğurlamışlar Bebek dev bol bol kürek çekmiş ve bir adaya ayak basmış Bu adada insan yokmuş, hayvan yokmuş Bebek dev et yiyememiş ama ot ve yaprak yemiş Yıllar geçmiş, boyu on metreye ulaşmış O, bir bebekken Keloğlan'ın ve köylülerin ettiği yardımları unutmamış Köylülere yaptığı haksızlığı utanarak anımsamış

SON

---------------------------------------------------

KELOĞLAN DEV FARE
Bir varmış, bir yokmuş Bir dev fare varmış Aha manda kadarmış
Fare, fare, dev fare, nasıl geldin bu hale?
Ne yedin de böyle oldun, bir göründün, bir kayboldun

" Dağda, bayırda gezerim, ne bulursam onu yerim
Kedilerin düşmanıyım, yakalarsam kedi de yerim "

Aman fare, yaman fare, başı büyük, kocaman fare
Sakın kasabaya gitmeyesin, insanları üzmeyesin

" Aman insan, yaman insan, başı küçük, kösemen insan
Kasabaya gidiyorum, insanları üzüyorum "

Dev fare arkasında yüzlerce normal fare olduğu halde kasabaya giriş yapmış Şarkılar söyleyerek sokaklarda gezmişler Ortalıkta ne bir insan, ne bir kedi görünmüyormuş Dev fare ve arkadaşları, bu kasabada günlerce kalmışlar Kilerlerde, ambarlarda ne varsa yiyip bitirmişler

Bir gün kasaba dışındaki yolda nöbet bekleyen fareler, ilerden gelen kel kafalı bir genci görmüşler Durumu dev fareye bildirmişler

Dev fare: " Sakın bu Keloğlan olmasın? Adını çok duydum ama kendisini hiç görmedim Gidin sorun bakalım kimmiş, neyin nesiymiş? Eğer bu Keloğlan ise, yandığımızın resmidir Bizi bir dakika bu kasabada tutmaz, bilmiş olasınız "

Bunun üzerine oradaki farelerden biri: " Aman efendim, siz neler söylüyorsunuz? Gelen Keloğlan olsa ne olacak? Bize ne yapabilir ki? İzin verin onu geldiği yere kadar kovalayalım "

Dev fare: " Kimi kovalıyorsun? Keloğlan senden, benden kaçar mı sanıyorsun? O korkmaz, korkutur Yenilmez, yener, ezilmez, ezer Kaybettiği görülmemiştir "
Farelerden biri gitmiş ve az sonra geri dönmüş Gelen genç Keloğlan'mış Dev fare Keloğlan'ın karşısına çıkmış Onu saygıyla selamlamış Hoş geldiniz, demiş

Dev fareyi görünce Keloğlan'ın aklı başından gitmiş Çok korkmuş, bir ağacın arkasına saklanmış: " Uy anam, o neydi öyle? Kocaman, öküz kadar! Etraf fare dolu Bu onların babası olsa gerek Öküz faresi mi desem, fare öküzü mü desem? Beni yakalarsa yer bu ya Yandım ki hem ne yandım " diye söylenirken, dev farenin sesini duymuş: " Keloğlan Bey, saygıdeğer Keloğlan Bey, nasılsınız, iyi misiniz? "

Bunun üzerine Keloğlan önce saklandığı ağacın arkasından başını çıkarmış, durum vaziyetini kontrol etmiş, ortamın müsait olduğunu görünce ortaya çıkmış Bakmış dev fare karşısında el pençe, divan duruyor: " Seni gidi minik, beni niye korkuttun bakayım? Gel buraya kulaklarını çekeyim "

" Aman efendim, ben kim, sizi korkutmak kim? Asıl ben sizden çok korkuyorum "
" Yapma ya! Minik, benden niye korkuyorsun çabuk söyle bakalım? "
" Sizi tanımayan, Keloğlan adını bilmeyen yoktur Ben dağdan geldim Oralarda herkes sizin başınızdan geçen olayları anlatıyor İnanın sizin hikayelerinizi dinleyerek büyüdüm "
" Büyümüşsün ama fazla büyümüşsün Bundan sonra benim hikayelerimi az dinle "
" Hani siz iyisiniz ama rakipleriniz kötüdür Ben sizin tarafınızdan olmak istiyorum Bugün burada olanları duyanlar beni kötü bilmesinler Kasabalıların biraz yiyeceğini yediydik Şu iki çuval altın zararı karşılar Ben bu altınları dağda sebze, meyve satarak kazandım Ayrıca kasabalılardan özür diliyorum Şimdi dağlara dönüyorum ve bir daha dağdan inmem "
" Yolun açık olsun, güle güle git Kimse seni kötü bilmez, merak etme "
Daha sonra dev fare ve öbür fareler şarkılar söyleyerek kasabayı terk etmişler Altınlar kasabalının zararını karşılamış Kasabalılar, Keloğlan için, eğlenceler düzenlemişler, ziyafetler vermişler Böylece Keloğlan kasabalıları farelerden kurtarmış olmuş


SON

--------------------------------------------------------

KELOĞLAN SITMA SAVAŞI
Eski zamanlarda bir ülkenin padişahının yüz tane çocuğu varmış Bu çocukların ellisi oğlan, ellisi kızmış Padişah oğlanlar büyüdükçe onları değişik şehirlere sancak beyi olarak göndermiş Kızlarını ise, sevdikleri gençlerle evlendirmiş Sadece biri, evlenmeye yanaşmamış Bu da padişahın kızlarının en güzeli olan en küçük kızıymış Bütün taliplerini geri çevirmiş Çünkü hiç birinde aradığı özellikler yokmuş Benim evleneceğim erkek mütevazi, cesur, bilgili ve atılgan olmalı diyormuş

Günün birinde bu ülkede ateşli bir hastalık olan sıtma baş göstermiş Hastalık kısa sürede yayılmış Pek çok insan yataklara düşmüş Ülkenin hekimleri, bilginleri hastalığın çaresini bulamamışlar Padişah, hastalığı önleyip, hastaları iyileştirene on eşek yükü altın vereceğini bildirmiş Ayrıca en küçük kızını bu kişiyle evlendireceğini ilan etmiş Olanlardan haberdar olan Keloğlan anasından izin alıp başkente gitmiş

Saray bahçesinde padişahın en küçük kızını gören ve onunla konuşan Keloğlan ata binerek dağlarda, ovalarda günlerce yol almış Şehirlere, köylere giderek hastalarla ve hasta yakını çocuklarla konuşmuş Hastalar, sivrisinek soktuktan sonra bu hastalığa yakalandıklarını ve sivrisineklerin bataklıkta çoğalıp etrafa yayıldığını anlatmışlar Birkaç hasta yakını çocuk, Keloğlan'a bataklığı ve buraya suyunu akıtan dereyi göstermiş Keloğlan derenin akış yönünü değiştirip denize yönlendirerek, bataklığı kurutmayı planlamış Böylece sivrisineklerin yaşam alanı yok olacakmış Keloğlan'ın yanındaki çocuklar, komşu şehir ve köylere giderek olaydan diğer çocukların haberdar olmasını sağlamışlar Keloğlan çağırıyor, gelmelisiniz, demişler Birkaç gün sonra derenin kenarındaki ovada binlerce çocuk toplanmış Bu çocuklar, Keloğlan'ın söylediklerini yaparak toprağı kazıp kanal açmışlar ve dereyi denize akıtmışlar

Suyu kesilen bataklık, sıcak havanın etkisiyle on günde kurumuş Oralardaki sivrisinek nesli yok olmuş Keloğlan sivrisinek sokmasıyla ortaya çıkan sıtmanın önünü almış Sıtmalı hastalara kına kına kabuklarından hazırladığı ilacı içirerek iyileşmelerini sağlamış Padişahın verdiği on eşek yükü altının, bir eşek yükü bana yeter, diyerek dokuzunu çocuklara dağıtmış Padişahın en küçük kızıyla evlenmiş Düğün hediyesi olarak verilen sarayda yaşamaya başlamış Anasını yanına almış Üçü birlikte gelecek güzel günlere gülümseyerek bakmışlar Masalımız da burada bitmiş

SON

Yazan: Serdar Yıldırım

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Keloğlan Masalları

Eski 12-06-2021   #3
Mountain
Varsayılan

Cevap : Keloğlan Masalları



KELOĞLAN SERDAR YILDIRIM'A KARŞI
Bir adım, iki adım, üç adım Dört yanına dört eder kırk dört adım
Keloğlan, İnegöl ile Yenice arasındaki göl kıyısında balık tutuyormuş Tutuyormuş da kovası boşmuş Sabah erkenden göl kıyısına geldiğinde öğle yemeği derdindeymiş Öğlene kadar boş geçmiş, akşam yemeği için, dertlenmiş Eli boş gidersem, anam bırakmaz eve gireyim Ormanda yatılmaz ya kurt, kuş dolu Hiç olmazsa bir balık yakalasaydım Oltanın ucuna yem takarım, balık gelir, yemi yer ama oltaya yakalanmaz Göl balık dolu Millet gelir, kovayı doldurur ve gider Bu balık tutma işi etti beni heder

Zaman gezgini Serdar Yıldırım Keloğlan'ı görünce yanına gelmiş Bu ikisinin daha önce yaşadığı maceralar varmış
Serdar: " Selam Keloğlan Bakıyorum kovan dolu Göldeki bütün balıkları tutmuşsun "
Keloğlan: " Serdar, selam da sen eskiden benimle alay etmezdin Bana daima yardımcı olurdun Benim de sana çok yardımım oldu "
Serdar: " Alınma be Keloğlan Şakacıktan öyle dedim Söz seninle bir daha bu tarz konuşmam İlk ve son olsun "
Keloğlan: " Özürünü kabul ettim, gitti Sen benim öyle dediğime aldırma Sabahın adı var, bir balık tutamadım Üzüntüden çakıl taşı kadar küçüldüm, kaldım "
Serdar: " Demek üzüntün bundandı Ben de seni buraya yeni geldin sandım Bak sana nasıl balık tutulur, göstereyim Kovayı alır, suyun içine girersin Kovayı uzatırsın ve haydi bakalım balıklar, atlayın kovanın içine dersin Balıklar kovaya dolunca eve gidersin "

Serdar dediğini aynen yapmış Biraz sonra bir kova dolusu balıkla Keloğlan'ın yanına gelmiş Balıkları gören Keloğlan çok sevinmiş Şimdi hedef Keloğlan'ın eviymiş Keloğlan balıkların hepsini ben tuttum deyince anası, bravo benim balıkçı oğluma demiş ve balıkları pişirmek için, ocağın yanına gitmiş
Keloğlan: " Daha daha nasılsın? " diye sormuş
Serdar: " İyiyim, hoşum, doluyum, boşum Haberler sende Birkaç ay önce taşındığın bu yeni evine alışabildin mi? "
Keloğlan: " Buraya alıştım alışmasına ama bir de aşk durumları oldu Hayır, sorma, hiç anlatmam "
Serdar: " Aşk durumları ha? Aşık oldun yani Belliydi balık tutamadığından Aşık adamın oltasına balık takılmazmış Ben sormadım sen de anlatma Kime aşık oldun bakalım? Kim bu şanslı kız? "
Keloğlan: " Angelacoma ( İnegöl ) Tekfuru Nicola'nın kızı Bu eve taşındığımızın ertesi günüydü Göl kıyısında karşılaştık Bir an gözgöze geldik Kalbim davul gibi gümledi, burnum zurna gibi öttü Aşık olmuştum Kız da bana karşı ilgi duymuş Yanıma geldi Adımı sordu Keloğlan dedim Meğer o beni eskiden beri tanıyormuş Adımı biliyormuş Elele tutuştuk, geleceği konuştuk Serdar senin geleceğe ait tahminlerin tutuyordu Hani diyordun ya: Bin yıl sonra insanlar ne seni ne beni unutmazlar Bu düşüncen ilk anda bana olamaz gibi gelmişti ama öncesinden benim adım hatırlanır Sen de benim masallarımı yazdığın için ve o masallardan bazılarında olduğun için, senin adın da unutulmaz Senin şu an itibarıyla yaşadığın tarih nedir? "
Serdar: " Bence bugün 22-Ağustos-2016 yılındayım "
Keloğlan: " Gelecek yıllara, yüz yıllara, bin yıllara benden kucak dolusu selam "
Serdar: " Benden de selam Önce şiir yazmaya başladım Sonra masal ve hikaye yazmaya İnternete 2006 yılında girdim Eserlerimi yayınlamaya başladım Çok ilgi gördü Okurlar, yazdıklarımı beğendiler 2011 yılında Ankara'dan Sıradışı Yayınları benimle irtibata geçerek on tane masalımı ayrı ayrı kitaplar halinde, büyük boy ve resimli olarak yayınladı Sonradan pek çok yayınevi haberim olmadan internetten masallarımı alarak masal kitaplarında ve yardımcı ders kitaplarında yayınladı 155 tane kitap ve dergide eserlerimi bulup satın aldım Kimbilir daha kaç tane var? "
Keloğlan: " Benim masallarımı da yazıyordun Kaç tane oldu? "
Serdar: " 58 tane oldu Tüm yazdıklarım 280 tane oldu "
Keloğlan: " 58 tane Keloğlan masalı mı? 28 yılda 58 tane Var git sen 1000 yıl daha yaşa 2000 tane olmazsa hakkımı helal etmem "
Bunun üzerine Serdar gülümsemiş Hani dediğin olmaz diyemem ama ben 10000 yılda 20000 tane yazsam ne dersin diyecekmiş ki
Keloğlan'ın anası: " Haydi çocuklar, balıklar pişti, sofraya düştü Soğumadan karnınızı doyurun da sonra atmaya, tutmaya devam edersiniz, " deyince iki aç insan sofraya oturmuş Dakikalar sonra sofrada balıktan eser kalmamış

Serdar bir ay Keloğlan'ın evinde misafir kalmış Sonrasında köye gelen bir tellal Angelacoma'nın Turgut Alp tarafından alındığını söylemiş ( MS1299 ) Bundan dolayı Osman Gazi, Burussa ( Bursa ) kapısına dayanmış

Keloğlan: " Duydun mu Serdar, Angelacoma'da savaş olmuş da bizim haberimiz olmamış Orası kaç adımlık yer? "
Serdar: " Tekfurun kızı kimbilir şimdi ne haldedir? Belki de babasıyla birlikte esir düşmüştür "
Keloğlan: " Ne? Esir mi düşmüştür? Kalk Serdar, kalk Gidelim Angelacoma'ya, varalım Turgut Alp'in huzuruna Ettiyse esir tekfuru, istesin tekfurdan kızını "

Keloğlan ile Serdar, hızla yürüyerek gitmişler ve Turgut Alp'in huzuruna çıkmışlar Turgut Alp'in işi başından aşmış Keloğlan'ı dinleyince vezirine dönerek, kıza sorun, istiyorsa varın gidin evlendirin Keloğlan'la, demiş Kız evet deyince Keloğlan ile tekfurun kızı evlenmiş Birlikte köye dönmüşler Anası Keloğlan'ı ve kızı güleryüzle karşılamış Eve buyur etmiş

Serdar bakmış ilgilenen yok oradan ayrılmış Zaman gezgini olarak geçmişin ve geleceğin labirentlerine doğru yola çıkmış O labirentler ki, bazen çok soğukmuş, bazen sıcakmış Çok soğuk olunca beyni buz tutarmış, bir cümle bile yazmak istemezmiş Bazen sıcak olurmuş, yazdıkça yazacağı gelirmiş Serdar, yazdıklarımı okuyan oldukça yazmaya devam edeceğim, demiş

Orhan Gazi Bursa'yı almış
Turgut Alp İnegöl'e yerleşmiş
Keloğlan, tekfurun kızı ile mutlu olmuş
Serdar Yıldırım bu masalı yazmış

Keloğlan bahçeden dört gül koparmış
Birini Orhan Gazi'ye, birini Turgut Alp'e
Birini tekfurun kızına, birini anasına vermiş
Serdar olayı duyup geri gelmiş, hani bana demiş
Keloğlan sana yok demiş ve eve girip kapıyı kilitlemiş

SON

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Keloğlan Masalları

Eski 12-06-2021   #4
Mountain
Varsayılan

Cevap : Keloğlan Masalları



KELOĞLAN İLE KEL OLMAYAN ADAM
Eski zamanlarda bir Keloğlan yaşarmış Bu Keloğlan yemek saatleri dışında evde eğlenmez gezermiş Yakın köylere, kasabalara gider, arkadaş edinir, durup durup gerinirmiş Yolda yürürken adıyla seslenip İbrahim diyenlere dönüp bakmaz, pire için yorgan yakmazmış Bir elin nesi var, Keloğlan'ın takkesi var dermiş ama ak akçe kara gün içinmiş ve kara gün çokmuş, cepte akçe yokmuş
Denize olta atmış, eski bir çarık çekmiş Çarığı denize atmış, balıkları korkutmuş
Yollar patika yol, omuz altında iki kol Bu kol sağ, bu kol sol kol, mintanı da pek bol
Üzüme bakmış kararmamış, güneş altında sararmamış Çölü geçmiş kurumamış, hayata gülmüş, üzülmemiş

Hal ve gidişi böyle olan Keloğlan bir gün kel olmayan bir adamla tanışmış Bu adam Serdar Yıldırım'mış Zamanda yolculuğa çıkmış ve aramış, Keloğlan'ı bulmuş Bildiği atasözlerini birbirine karıştırmış ve bir kağıda yazıp Keloğlan'a okumuş

Taşıma suyla değirmen döndüren adamın tatlı dili yılanı deliğinden çıkarmaz
Tokken açın halinden anlayan tilkinin dönüp dolaşacağı yer, mağarasıdır
Dili kılıçtan keskin olan denize düşünce yılana sarılmaz
Dost tatlı söylediği için, attığı taş baş yarmaz
Dağdan köyü görünce kılavuz istemeyen ormanda kaybolur
Güneş girmeyen doktorun evi balçıkla sıvanmaz

Eğer Serdar Keloğlan'ı gıdıklamasa Keloğlan'ın bunlara güleceği yokmuş Ama Serdar'ın dostluğu iyiymiş Kısa zamanda Keloğlan'la can ciğer kuzu sarması oluvermişler İkisi birlikte kasabaya doğru giderlerken, hışımla yürüyen biri Keloğlan'a yandan çarpmış, geçip gitmiş Peşinde kılıçlı bir manga fedai varmış

Keloğlan sormuş: " Kim bu böyle ya? "
Serdar cevap vermiş: " Fatih Sultan Mehmet İstanbul'u fethetmiş, geri dönüyor Senin zamanının Konstantinopolis'i "
Keloğlan: " Sağına soluna dikkat etmesi gerekir Beni yere düşürecekti "
Serdar: " Onun gözü dünyayı görmez, seni mi görecek? Ya ben İstanbul'u alırım ya da İstanbul beni, demiş İstanbul'u aldı Sonradan ya Roma beni alır ya da ben Roma'yı demeye başlamış Ama Roma'yı alamadı Roma onu aldı Roma'ya siz Rim diyorsunuz "
Keloğlan: " Nasıl yani? "
Serdar: " Roma üstüne sefere çıkmaya hazırlanırken zehirlendi 49 yaşındaydı "
Keloğlan: " Zehirlendi diyorsun ama yaşıyor Az önce bana çarpmıştı "
Serdar: " Demek ki zamanda yolculuğa çıkmış, zaman gezgini olmuş "
Keloğlan: " Rim üstüne sefer hazırlığında olmasın? "
Serdar: " Yok daha neler? Zaman gezginleri büyük kader değişikliklerine sebep olamazlar "
Keloğlan: " Bu Sultan Mehmet hangi ülkenin sultanı? "
Serdar: " Osmanlı Devleti'nin sultanı yani padişahı "
Keloğlan: " Osmanlı Devleti mi? O da nereden çıktı? "
Serdar: " Yumurtadan Şimdi Anatolikon'da (Anadolu'da) hangi devlet var? "
Keloğlan: " Selcukiyân-i Rum "
Serdar: " Rum Selçuklu Sultanlığı yani Anadolu Selçuklu Devleti Sonradan bu devlet parçalanacak, beyliklere bölünecek Bu beyliklerden Osmanlı Beyliği zamanla diğer beylikleri ele geçirerek büyüyecek devlet olacak Anadolu'da birliği sağladıktan sonra yönünü İstanbul'a ve Avrupa'ya dönecek İstanbul'u aldıktan sonra Avrupa'daki pek çok devletin topraklarını zapt eden Osmanlı Devleti'ne Osmanlı İmparatorluğu denecek Bir de bunun Orta Doğu ve Kuzey Afrika boyutu var 600 küsür yıllık Osmanlı yaptığı savaşlarla hatırlanır olacak "
Keloğlan: " Osmanlı İmparatorluğu sonradan ne oldu? "
Serdar: " Paramparça oldu Elde kalan bir bu Anadolu düşman çizmeleri altında eziliyordu ama Başkomutan Mustafa Kemal önderliğinde Kurtuluş Savaşı başladı Mustafa Kemal uzun uğraşlardan sonra Anadolu'yu düşmanlardan temizledi ve Türkiye Cumhuriyeti'ni kurdu Türk halkı O' na Atatürk soyadını verdi 4 ay kadar oldu Cumhuriyet'imizin 90 yılını kutladık Nice 90 yıllara diyelim "
Keloğlan: " Buralar düşman dolmuşken Mustafa Kemal kurtarmış O'nu bir görebilsem Sence zamanda yolculuğa çıkmış mıdır? "
Serdar: " Bilmem hiç karşılaşmadım Bir gün karşılaşırsam sana haber veririm Birlikte Mustafa Kemal Atatürk'ün yanına gideriz "
Keloğlan: " O günü sabırsızlıkla bekleyeceğim "

SON

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.