Cevap : İbret Veren Kısa Hikayeler..:!!! |
07-09-2008 | #31 |
b@ron
|
Cevap : İbret Veren Kısa Hikayeler..:!!!Bir zamanlar uzak ülkelerin birisinde, verimli toprakların bulunduğu bir vadide Şeka adında kibirli bir adam yaşardı Uçsuz bucaksız topraklarında at sırtımda gezip sahip olduklarıyla gururlanmayı marifet bilirdi bu adam Bir gün yine atıyla gezerken Şakir adında ortakçı bir köylüyle karşılaştı Şakir, büyük bir söğüt ağacının altında öğle yemeğini bitirdi, elleri havada dua ediyordu Şeka yanına kadar geldiyse de Şakir onu görmedi Sonunda kafasını kaldırdı ve “Özür dilerim efendim Geldiğinizi fark etmedim” dedi “Verdiği nimetler için Rabbime şükrediyordum da” “Hah!” diye homurdandı Şeka, Şakir’in sofrasındaki yenmemiş yarım ekmeği ve peynirleri görünce: “Bunlar benim yemeğim olsaydı şükür falan etmezdim!” “Benim karnımı doyurmaya yettiler ama” diye cevapladı Şakir tevazuuyla Sonra biraz çekinerek “Sizinle bugün karşılaştığım iyi oldu Dün akşam garip bir rüya gördüm” Kibirli adam, merakla rüyasını sordu ona “Her taraf güzel çiçekler ve huzurla doluydu Ama ‘Bu gece vadinin en zengin adamı ölecek’ diye bir ses duydum” “Rüyalar!” diye tersledi Şeka “Anlamsız şeylerdir onlar!” sonrada atını dört nala sürüp gözden kayboldu “Bu gece ölmek ha!” diye kendi kendine söylendi yolda “Vadinin en zengini elbette benim Ama saçma sapan bir şey bu Telaşlanmaya gerek yok” En iyi şeyin, yaşlı köylünün rüyasını unutmak olduğuna karar verdi Böylece, kendini daha iyi hissetti Ama içine kurt düşmüştü bir kere Belki de sağlığı o kadar yerinde değildi Bu düşünceyle, köyün doktorunu çağırdı Eve gelen doktora Şakir’in rüyasında vadinin en zengin adamının öleceği haberini aldığının anlattı “Bana anlamsız geldi” diye fikrini açıkladı doktor “Ama için rahat etsin diye seni bir muayene edeyim” Gerekli tetkiklerden sonra yüzündeki kocaman gülümsemeyle “At gibi sağlam ve sağlıklısın!” diye müjde verdi Şeka’ya “Bu gece ölmen imkansız!” Doktor tam çantasını toplatıp evden ayrılmaya hazırlanıyordu ki, kapıya bir haberci geldi nefes nefese “Doktor, doktor!” diye feryat etti adam “Çabuk benimle gelin! Şakir! Bizim yaşlı Şakir! Sanırım uykusunda öldü!” __________________
__________________
|
Cevap : İbret Veren Kısa Hikayeler..:!!! |
07-09-2008 | #32 |
b@ron
|
Cevap : İbret Veren Kısa Hikayeler..:!!!Beterin Beteri Var
Mehmet işten çıkarılır Eve gelin durumu bildirince, hanımı içeri almaz Gidecek yeri olmadığından Şeyhin dergahına gider Bu sırada şeyh talebeleriyle sohbet etmektedir Bu arada börek çörek yenmekte, çaylar içilmektedir Mehmet de aralarına katılır Şeyh, sohbet esnasında; 'beterin beteri vardır, insan içinde bulunduğu duruma şükretmeli' der Bunu bir kaç defa tekrar edince, bizim zavallı dayanamaz, kendi kendine, (! postun üzerindesin, sevenlerin etrafında, talebelerin hizmet ediyor, keyfin yerinde Elbette içinde bulunduğun duruma şükredersin, ya ben ne yapayım?) diye mırıldanırŞeyh, Mehmet'in kalbindeki sıkıntıyı fark edince, 'Evladım, sen de, içinde bulunduğun duruma şükret Beterin beteri vardır der Mehmet dayanamaz: - Şu an besbeter bir durumdayım Efendim Hem işten kovuldum, hem de evden Şeyh oralı olmaz aynı tekrar eder: - Beterin beteri vardır Sen yine de durumuna şükret Mehmet, cevap vermez ama daha beterini hayal bile edemez Bu sırada akşam olmuştur Herkes köşesine çekilince, Mehmet de, belki hanımı razı edersem diye dergahtan çıkıp eve gider Kapıyı çalar, hanımına 'beni affet, perişanım' diye yalvarır Fakat hanımı, içeri almaz kapının bir kenarına kıvrılır Soğuktan titremeye başar, kuytu bir yere oturur, fakat çok geçmeden zaptiyeler bunu gizlenmiş olarak görünce şüphelenip karakola götürürler Bakınca bunu nezarete atarlar Meğer o civarda bir hırsızlık olmuş Hırsızın eşkali de bizimkine uyuyormuş Zavallı, geceyi ipten kazıktan kurtulma tiplerin arasında geçirir Şeyh, durumu öğrenir, ziyaretine gelir Daha 'Nasılsın?' diye sormadan bizimki feryat eder: - 'Nedir bu başıma gelenler? Önce işten sonra eşten oldu,şimdi de' Şeyh sözünü keser: - Beterinde beteri vardır Bizimki dayanamaz: - Hocam anlatamadım galiba Suçsuz yere hırsız damgası yedim Üstelik bu haydutlarla aynı yerdeyim, şunların tiplerine baksana' Şeyh hiç umursamadan karakoldan ayrılır O gece nezaretteki zanlılar arasında müthiş bir kavga çıkar Sille tokat birbirlerine girerler Bizim Mehmet bir kenara sinerek boğuşanları seyreder Bu sırada zaptiyeler kavgayı ayırır Kavganın sebebi araştırılır Kavganın Mehmet geldikten sonra çıktığını gören zaptiyeler, zavallıyı kavgayı başlatmakla suçlayıp tekme tokat tek kişilik bir hücreye atarlar O geceyi hücrede geçiren Mehmet, sabahleyin şeyhi karşısında görünce ağlamaya başlar Başından geçenleri sıkıntıları anlatır Ama şeyh aynı şeyi tekrar eder: - Beterin beteri vardır, sen durumuna sabret Bizimki şaşkınlıktan ağlamayı bile unutur: - Sabır mı? Sabır taşı olsa çatlar Şeyh güler geçer Bizimkinin öfkeden kanı beynine sıçrarsa da bir şey diyemez Şeyh gidince ortalığı birbirine katar Bağırıp çağırır, hücre kapısını tekmeler Gürültüye gelen zaptiye memuruna da hakaret edince fena şekilde dayak yer Üstelik de 'Bu herif yalnızlıktan sıkılmış olmalı' diyerek yanına hasta olan Mecusi bir tutukluyu koyarlar Tek kişilik bir hücrede iki kişi olması bir yana, adamın ömrü boyunca yıkanmamış, saçı sakalı kir pas içinde, hastalıktan inlemesi bizimkini perişan ederGeceyi Mecusi ile koyun koyuna geçirirler Sabah olunca şeyh tekrar ziyaretine gelir Der ki: - Ooo Ne kadar güzel Bir de arkadaşın olmuş Yalnızlık çekmezsin' - Böyle arkadaş olmaz olsun efendim Herif hasta ve baygın yatıyor, üstelik de leş gibi kokuyor Dar yerde mecburen kalıyoruz Şeyh yine hiçbir şey söylemeden ayrılır Bir kaç saat sonra hasta Mecusi hem kusmaya, hem de altına kaçırmaya başlar Mehmet hücrede yine tek başına kalabilmek için bir fırsat bilerek görevlileri çağırır Görevliler durumun vahametini görünce; 'Bundan sonra bu hücrenin temizliğinden sen sorumlusun' diyerek bir kova su ile bez verip giderlerNezarettekiler ikiye ayrılır, Yine aralarında kavga çıkar, çoğu şişlenir ölür, kalanı da yaralanır Ertesi gün şeyh efendi karakolu ziyarete gelir Hücreye yaklaşınca Mehmed'in yanık sesini duyar O bir yandan Mecusi'yi ve hücreyi temizliyor, bir yandan da dua ediyor - Ya Rabbi sana şükürler olsun, iyi ki hücreye girmişim, ben de muhakkak kavgada ölebilirdim Bir de Mecusi'ye hizmet ettiğimden dolayı Mecusi Müslüman oldu Şeyhi görünce başını eğer: - Haklıymışsınız efendim Bu adamcağız hasta oldu Temizliğini de bana yaptırdılar Düşündüm ki, ya bu adam ölürse halim ne olur? Beni cinayetle bile suçlarlardı veya buraya hiç uğramaz, adamın cenazesiyle kim bilir kaç gün daha burada tutarlardı İyi ki ölmedi, hem de Müslüman oldu, üstelikte büyük bir kavgadan kurtulmuş oldum Şeyhi gülümser: - Beterin beteri olduğunu anladın demek Sana bir müjde vereyim Zaptiyelerin yanından geçerken duydum, gerçek hırsız yakalanmış Mehmet çok geçmeden karakoldan çıkarılır O da beterin beteri olduğunu yaşayarak |
Cevap : İbret Veren Kısa Hikayeler..:!!! |
07-09-2008 | #33 |
b@ron
|
Cevap : İbret Veren Kısa Hikayeler..:!!!Herşeyde vardır bir hayır Zamanın birinde bir padişah yaşarmış Padişah avlanmayı çok sever,sıksık avlanırmış Padişahın aklı-selim , "Herşeyin hayırlısı ,her şeyde bir hayır vardır" cümlesini dilinden düşürmeyen bir de veziri varmış Padişahın başına birşey gelse vezir hep ;"Padişahım üzülmeyin herşeyde bir hayır vardır" dermiş Padişahda vezire bu yüzden çok kızarmış Yine birgün padişah vezirine "bugün ava nereye gidelim "diye sormuş,vezir bir yer tarif etmiş Oraya gitmişler fakat avlanırken padişah elinden yaralanmış, eli kanamış ve elinin yarasını sarmışlar Padişah vezirine kızmış,"senin yüzünden oldu" demiş Vezir yine aynı cevabı vermiş ;"Her işte bir hayır vardır padişahım ,üzülmeyin"demiş Bunun üzerine padişah vezire çok kızıp,ben elimi kesiyorum,sen bana "Her işte bir hayır vardır" diyorsun deyip veziri zindan attırmış Vezir zindana giderken yine "Her işte bir hayır vardır" deyip gitmiş Padişah yine öfkelenmiş,"adamı zindana attırıyorum adam yine aynı şeyi söylüyor" demiş Padişah avlanmak için az bir adamla başka insan ayağı değmemiş bir yere gitmiş,avlanırken oranın yerlileri bunları faka bastırıp,esir etmişler Yerliler hergün bir esiri kendi inançları gereği kurban ediyorlarmış,sıra padişaha gelmiş ama onu serbest bırakmışlar Çünkü yerlilerin inanacına göre sakat veya ,bir yeri yaralı admdan kurban olmazmış Padişah vezirini düşünüp ona hak vermiş Hemen ülkesine dönüp vezirini serbes bıraktırmış Ama yine soruyu sormuş; "Hadi benim elimin kesilmesini anladık,peki senin zindana girmendeki "hayır" nedir demiş Vezirde bende zindana girmeyip sizinle gelseydim,yerliler şimdi diğerleri gibi benide kurban etmiş olacaklardı demiş Ders alıp,öğüt çıkaran ne mutlu Selametle kalın |
Cevap : İbret Veren Kısa Hikayeler..:!!! |
07-09-2008 | #34 |
b@ron
|
Cevap : İbret Veren Kısa Hikayeler..:!!!Bu dunya etme-bulma dunyasi
Bir adam, karisi ve yasli babasi Kadin kayinpederini istememekte, huysuzluk etmekte, evin huzurunu bozmaktadir Bir gün kocasina: -Bey bey Bezdim bezdim Bir gün göremedim Gençligim gidiyor Ya ayrilalim, babanla kal, ya da al babani al da nereye goturursen gotur, beraber kalalim Yoksa ben gidiyorum Adamcagiz saskinbiraz da sitemli bir vaziyette: -Ne diyorsun hanim, o babam babam; öldüreyim mi, atayim mi? Kimi var bizden baska bakacak, dese de karisi israrda israr ediyordu Adam bakti olacak gibi degil babasini daga birakmaya karar verdi Yanina oglunu da alarak yola koyulurlar Babasina da: - Baba, torununla beraber daga oduna gidiyoruz, istersen sen de gel" der Baba gelinin dirdirini dinlemektense onlarla beraber dagin yolunu tutar yola koyulup daglara, ormanlarin içlerine girip bir müddet gittikten sonra, babasina: - Baba sen burada biraz dinlen Bizde odun toplayalim, der ve oradan ayrilirlar Odun toplamadan, babasini orada birakarak dönerler Yolda oglu: - Dedemi almadik baba - Dedeni oraya biraktik Artik ihtiyarladi orada kalacak Torun israr eder: - Dedemi isterim En sonunda babasina ne dese desin fayda etmeycegini anlayan çocuk: - Baba, sen ihtiyarladiginda ben de senin gibi seni getirip daga mi birakacagim? der demez adamin akli basina gelir Babasini almaya karar verir Ihtiyar adam , kendisini almak için yoldan geri dönen ogluna: - Evladim, sen beni birakip gidemezsin Çünkü ben babami birakmadim Ölünceye kadar hizmet ettim Adam babasini alip eve getirir «Bu dunya etme-bulma dunyasi» diye Sen ne yaparsan sana da onun aynısı yapilacak |
Cevap : İbret Veren Kısa Hikayeler..:!!! |
07-09-2008 | #35 |
b@ron
|
Cevap : İbret Veren Kısa Hikayeler..:!!!Ne Kadar Fakir? Bir gün çok zengin bir adam oğlunun kırsal kesime götürüp ona insanların ne kadar fakir olabileceğini göstermek istemişti Çok fakir bir ailenin çiftliğinde bir gün bir gece geçirdiler Şehre dönerken baba oğluna sordu: “Yolculuğumuzu nasıl buldun?” “Çok güzeldi babacığım!” diye cevap verdi oğlu “İnsanların ne kadar fakir olabileceğini gördün, değil mi?” “Evet” “Peki ne öğrendin?” “Şunu gördüm” dedi oğlu “Bizim evde bir köpeğimiz, onların dört köpeği var Bizim evde bahçenin yarısına kadar gelen bir havuzumuz, onların kilometrelerce uzunluğunda dereleri var Bizim bahçede ithal lambalarımız, onların yıldızları var Bizim taraçamız ön bahçeye kadar, onlarınki ise ufka kadar uzanıyor” Ufaklık konuşurken, babası şaşkınlıktan tek kelime bile edemedi Ve çocuk ekledi: “Ne kadar fakir olduğumuzu gösterdiğin için, teşekkür ederim babacığım!” __________________ |
Cevap : İbret Veren Kısa Hikayeler..:!!! |
07-09-2008 | #36 |
b@ron
|
Cevap : İbret Veren Kısa Hikayeler..:!!!Bela'nın önünden sapmasını bilin
Okyanus adlı dev bir lügati Arapçadan Türkçeye çeviren Asım Efendi, bir öğrencilik hatırasını şöyle anlatmaktadır: - Tahsilim zamanında bizim medreseye en yakın fırından ekmek alırdım Senelerce bu fırının müşterisi olmaya devam ettim Bir sabah yine âdetim üzere ekmek almak maksadıyla bu fırına geldiğimde, fırında çalışan bir işçinin, bir haksızlığına maruz kaldım Herkese ekmek veriyor, sıram gelip geçtiği halde bir türlü beni görmüyordu Adamı şöyle ikaz ettim, böyle hatırlatmada bulundum ise de, hep bana ters cevap veriyordu Ön sırada beni görmezlikten gelip, hep arka sıralardakileri tercih ediyordu Artık canım burnuma gelmişti, bu haksızlık karşısında Fırının yanında, ayak altında Duran bir taşı kaptığım gibi, adamın üzerine yürümeye karar verdim Ama tam o sırada birden aklıma geldi: - Bu Adam bir belâya müstahak hale gelmişse, neden bunu benim elimden bulsun? Ben de onu belâya atan Adam suçunu yükleneyim? Sabredeyim, mutlaka bunun içinde bir hayır vardır, dedim En nihayet herkes ekmeğini alıp gittikten sonra, bana DA istediğimi Verdi, dershaneme geri döndüm Bir gün sonra fırına gittiğimde ise, adamın yerin de olmadığını gördüm Sordum; Dediler ki: - O işçi, dün aniden hastalandı, şu anda ölümle burun burunadır Fakat bir türlü ölemiyor, can çekişip duruyor Hemen aklıma geldi, ona vurmayı niyet ettiğim taşı alıp, ziyaretine gittim Taşı alnına değdirip yorganın üstüne koydum Az sonra Adam kolayca son nefesini veriverdi Çünkü bu taşla onun eceli gele*cekti Bununla ömrü bitecekti Fakat sabrım sebebiyle, o taşı ona vuran ben ol*maktan kurtulmuştum Bu olaydan alınacak ders şudur: Siz de suçsuz yere bir sataşmaya uğrarsanız, işi kavga ve münakaşaya götûrmeyiniz "Belanın önünden sapmasını bilin" ve: "Bu Adam bir musibete müstahaktır, fakat benden bulmasın," diyerek çekilin O kişi neye layıksa onu bulacaktır Yeter ki bu bela sizin elinizle gelmesin, başınızı derde sokmasın" |
Cevap : İbret Veren Kısa Hikayeler..:!!! |
07-15-2008 | #37 |
b@ron
|
Cevap : İbret Veren Kısa Hikayeler..:!!!BİZ DE ONLARA YAKLAŞIYORUZ Sulltan Alparslan 27 bin askeriyle Bizans topraklarında ilerlerken, keşfe gönderdiği askerlerden biri huzuruna gelip telaşla: - 300 bin kişilik düşman ordusu bize doğru yaklaşıyor, der Alparslan hiç önemsemeyerek şöyle der: - Biz de onlara yaklaşıyoruz ALDIĞIMIZ FİYATA Keçecizâde'nin Rusya'da bulunduğu sıralarda Rus Çarı, Keçecizâde Fuad Paşa'ya takılır: - Paşa şu Girit'i satsanız! - Hay hay, satalım ekselans - Kaça satarsınız? - Aldığımız fiyata Girit'in yirmi seneyi aşkın bir zamanda ve binlerce şehitle alındığını bilen Çar sararır BİLMEK İÇİN ÖĞRENMEK Tarih biyografisi ve monografi sahalarında erişilmesi çok güç bilgisiyle, dünya çapında bir şahsiyet olan İbnülemin Mahmud Kemâl (İnal) a sormuşlar: - "Sizdeki bilginin çok azına sahib olmalarına rağmen sizden çok daha fazla tanınanlar var Bunun sebebi nedir?" Şöyle cevap vermiş: - Ben bilmek için öğrendim, onlarsa bilinmek için! DERDİN DEVASIZI İbn-i Sinâ ya: - Dünyada devâsı olmayan bir dert var mıdır? diye sorduklarında: - Derdin devâsızı, iyinin kötüye muhtaç olmasıdır, cevabını vermiş DERS ALABİLMEK Lokman Hekim'e: - "Bilgeliğini kimlerden aldın?" diye sorduklarında: - Körlerden, cevabını vermiş Çünkü onlar, yoklamadan adım atmazlar FATİH NİYE ÜSTÜN Napolyon, S Helen adasında sürgün bulunduğu sırada 'Fatih mi yoksa siz mi büyüksünüz? Sorusunu soranlara şöyle cevap vermişti: Büyüklükte ben onun çırağı bile olamam Çünkü ben, kılıçla zaptettiğim yerleri henüz hayattayken geri vermiş bir bedbahtım O ise; fethettiği yerleri nesilden nesile intikal ettirmenin sırrına ermiş bir bahtiyardır GENÇ FATİH Bir genç, "Fatih Sultan Mehmed'in resmini neden hep yaşlı bir insan suretinde çiziyorlar" diye sorunca, bir yazarımız şöyle cevap vermiş: - Yaptığı işler o kadar büyük ki, bunları genç bir insanın yapacağını hayallerine sığdıramıyorlar GÜNLÜK Bir Hristiyan, Ahmed Vefik Paşa ya: -Camilerinizde niçin günlük (bir çeşit koku) yakmıyor sunuz? diye sorduğunda,ondan şu cevabı almış: -Bizimkiler abdestlidirler Yellenmezler Onun için günlük yakmıyoruz mukemmel cevap yaa KADER Fatih Sultan Mehmet, çocukluğunda biraz yaramazlık yapınca, babası olan 2 Murat Han: -"Ne kadar yaramaz bir çocuksun, senden adam olmaz" diye çıkışır Orada bulunan ve velâyet sırrıyla kalp gözü açık olan Akşemseddin Hazretleri, hafifçe gülümseyerek şöyle der: -Peder ne der, kader ne der KADERİN İCABI Kenân Rıfâi ye sormuşlar: - Madem ki neticede kaderin dediği oluyor O halde niçin çalışıyoruz? Şu cevabı vermiş: - Çalışmak da kaderin icabı olduğu için! SIR Yavuz Sultan Selim, birçok Osmanlı padişahı gibi sefere çıkacağı yerleri gizli tutarmış Bir sefer hazırlığında, vezirlerinden biri ısrarla seferin yapılacağı ülkeyi sorunca, Yavuz ona: - Sen sır saklamayı bilir misin? diye sormuş Vezir: - Evet hünkarım, bilirim dediğinde, Yavuz cevabı yapıştırmış: - İyi, ben de bilirim ***** Yolda karşılaştığımızda ezan okunuyordu -Gel seni camiye götüreyim, dedim Bugün Cuma biliyorsun -Sen de benim camiye gitmediğimi biliyorsun, dedi -Biliyorum ama, sebebini gerçekten merak ediyorum -Ne bileyim olmuyor işte, dedi Hem pantolonumun ütüsü bozulup, dizleri çıkar diye endişe ediyorum Gayri ihtiyari gülmeye başladım -Herhalde şaka yapıyorsun, dedim Bunun için cami terk edilir mi? -Ciddi söylüyorum, dedi Giyimime ve özellikle yeşile düşkün olduğumu bilirsin Gerçekten öyleydi Giydiği birbirinden güzel elbiseleri mutlaka yeşilin bir başka tonundan seçer ve her zaman ütülü tutardı -Peki, dedim Hayatında hiç camiye gitmedin mi? -Çocukken dedemle birkaç kere gitmiştim, dedi Hem o yaşlarda dizlerim aşınacak diye herhalde endişe etmiyordum Fakat artık camiye gidebileceğimi zannetmiyorum Söyledikleri beni son derece şaşırtmış ve bu konuyu açtığıma pişman etmişti Daha sonra el sıkışıp ayrıldık Onunla konuşmamızdan 2 ay sonra, kendisinin camide olduğunu söylediler Hemen gittim Bahçedeki namaz saflarının en önünde duruyordu ve üzerinde yine yeşiller vardı Yavaşça yanına yaklaştım ve kısık bir sesle: -Hani,dedim Camiye gelmeyecektin? Hiç sesini çıkarmadı Çünkü musalla taşının üzerinde, yeşil örtülü bir tabut içinde yatıyordu ****** Nasreddin Hocaya Sormuşlar: Hocam Kader Nedir?diye Hoca Gülmüş Veşöyle Cevap Vermiş: Bunu Bilmeyecek Ne VarBen Beni Bildim Bileli hep O'nun(Allah'in)dediği olur Bizim Dediğimiz Olmazişte Kader Budur,demiş |
Cevap : İbret Veren Kısa Hikayeler..:!!! |
07-21-2008 | #38 |
b@ron
|
Cevap : İbret Veren Kısa Hikayeler..:!!!Her Koyun Kendi Bacağından Asılır! Bir gün halka doğru yolu göstermek için söylediği sözlerden rahatsız olanlar, Hârûn Reşîd’e gidip; “Sultanım, bizim yaptıklarımızın ona ne zararı var? Bizi kendi hâlimize bıraksın Sonra her koyun kendi bacağından asılır” gibi sözlerle şikâyet ettiler Bunun üzerine Hârûn Reşîd, Behlül Dânâ’yı çağırtıp, halkın isteğini bildirdi Behlül Dânâ hiç sesini çıkarmadan sarayı terk etti Birkaç koyun alıp kesti, bacaklarından mahallenin köşe başlarına astı Bunu gören halk gülerek; “Deliden başka ne beklenir, yaptığı işler hep böyle zâten” diyorlardı Aradan günler geçtikçe, asılan hayvanlar kokuyor, bundan da bütün mahalle zarar görüyordu Kokudan durulmaz hâle gelince, aynı kişiler Hârûn Reşîd’e gidip, durumu anlattılar Behlül Dânâ’yı çağırtıp, sorduğunda: “Bir kötünün herkese zararı olduğunu herhalde anladılar Ben bir şey yapmadım, her koyunun kendi bacağından asıldığını onlara gösterdim” diye cevap verdi |
Cevap : İbret Veren Kısa Hikayeler..:!!! |
07-21-2008 | #39 |
b@ron
|
Cevap : İbret Veren Kısa Hikayeler..:!!!Tövbesi Kabul Olan Genç Allahü teâlâ, peygamberi Musa aleyhisselâma hitap edip: (Ey Musa! Filân mahallede, bizim dostlarımızdan biri vefât etti Git onun işini gör Sen gitmezsen, bizim rahmetimiz onun işini görür) buyurdu Hazret-i Musa, emir olunduğu mahalleye gitti Oradakilere: -Bu gece, burada, Allahü teâlânın dostlarından biri vefât etti mi? diye sorunca: -Ey Allahın peygamberi! Allahü teâlânın dostlarından hiç kimse vefât etmedi Ama, filân evde zamanını kötülüklerle geçiren fâsık bir genç öldü Fıskının çokluğundan, hiç kimse onu defnetmeye yanaşmıyor, dediler Musa aleyhisselâm: -Ben onu arıyorum, buyurdu Gösterdiler Hazret-i Musa, o eve girdi Rahmet meleklerini gördüAyakta durup, ellerinde rahmet tabakları olup, Allahü teâlânın rahmet ve lütfunu saçıyorlardıHazret-i Musa, yalvararak münacaat etti: -Ey Rabbim! sen buyurdun ki, o''Benim dostumdur'' İnsanlar ise fâsık olduğuna şahitlik ediyorlar Hikmeti nedir? Allahü teâlâ: (Ey Musa! İnsanların onun için fâsık demeleri doğrudur Ama, günahından haberleri var, tövbesinden haberleri yok Benim bu kulum, seher vakti, toprağa yuvarlandı ve tövbe etti Bizim huzurumuza sığındı Ben ki, Allah'ım! Onun sözünü ve tövbesini kabul ettim Ona rahmet ettim ki, bu dergâhın ümitsizlik kapısı olmadığı anlaşılsın!) buyurdu |
Cevap : İbret Veren Kısa Hikayeler..:!!! |
07-21-2008 | #40 |
b@ron
|
Cevap : İbret Veren Kısa Hikayeler..:!!!LİSAN-I AVÂM (HALK DİLİ) Bir varmış bir yokmuş, zamanın ve mekanın birinde bir medrese varmış Bu medresede avâm (Halk) lisânı ile konuşmak yasakmış, konuşanlara ceza verirlermiş Bir gün talebeler, hocaları ile birlikte bir mesîre yerine teferrüce(pikniğe) gitmişler Hoca talebelerden birisinin "su içtim" dediğini işitmiş Talebeye kızgın bir şekilde: - Size kaç defâ lisân-ı avâm ile ifâde-i merâm eylemeyeceksünüz dedüm İmdi şöyle demelüydün; "Bir kadeh-i lebrîz-i hoş-güvârı nûş ile, teskîn-i âteş-i dil-figâr ve iktisâb-ı ferâh-ı bî-şümâr eyledim" Talebeyi bir güzel fırçalayan hoca bir daha böyle konuşması durumunda cezasının falaka olacağını da ifade etmiş Bir müddet sonra hoca, geçmiş mangalın başına Bu esnada bir kıvılcım sıçramış hocanın kavuğuna Biraz önce haşlanan talebe görmüş vaziyeti Koşmuş hocanın yanına telaş içinde, söyleyememiş "kavuk yanıyor!" diye, başlamış söze havas lisânı ile: - Ey hâce-i bî-misâl ve ey üstâd-ı zî-kemâl bu şâkird-i pür-kelâl size şu vech ile arz-ı hâl eyler ki; bir şerâre-i cevvâl, bî hikmet'il-müteâl, nâr-ı mangaldan pür-tâb ile ser-i âlînizdeki kavuğu iş'âl eylemiştir! demiş Lâkin deyinceye kadar da kavuk yanmıştır |
Cevap : İbret Veren Kısa Hikayeler..:!!! |
07-21-2008 | #41 |
b@ron
|
Cevap : İbret Veren Kısa Hikayeler..:!!!Maşite hatunun imanı Firavunun hazine işleriyle görevli bir veziri, bunun da Maşite adında bir hanımı vardı Firavunun kızının dadılığını yapıyordu Kendisi Musa aleyhisselamın dinine inandığı halde imanını gizliyor, ibadetlerini de gizli yapıyordu Maşite hatun bir gün hamamda Firavunun kızının saçını tararken, tarak yere düştü Tarağı yerden gayri ihtiyari besmele çekerek aldı Firavunun kızı bu söze kızarak dedi ki: -Ey dadı! Bu nasıl sözdür Benim babamdan başka tanrı mı vardır? Babamın adını değil de, bir başkasının adını nasıl söylersin? -Evet yavrum Allah vardır Hem yeri, göğü ve içindekileri yoktan var eden, seni beni, babanı ve bütün varlıkları yaratan bir Allah vardır Firavunun kızı bu sözlere daha da kızarak dedi ki: -Seni babama şikayet edeceğim Hak ettiğin cezaya çarptırılacaksın Durumu babasına söyledi Firavun Maşite hatuna dedi ki: - Sen benden başka bir tanrıya inanıyormuşsun Söyle, benden başka yer yüzünde tanrı var mıdır? - Ey Firavun sen de biliyorsun ki sen ilâh değil, âciz bir kulsun Seni de yaratan Allah'tır Sen fânisin, yok olacaksın Fakat Allah ebedidir Fâni değildir Musa aleyhisselam da Onun Peygamberidir Bu sözlere çok kızan Firavun onu hemen öldürmektense, her gün bir uzvunu keserek başkalarına da bir ders olmasını istedi Önce tırnaklarını çektirdi Saçından tavana asıldı Kamçılarla vücudundan kan çıkıncaya kadar kırbaçlandı Bunlara rağmen dininden dönmeyince, Firavunun kini günden güne fazlalaşıyordu Maşite hatunu bir ağaca bağlattı Biri 5 yaşında, diğeri de 5 aylık olan iki kız çocuğundan büyüğünü karşısına getirerek şöyle söyledi: -Ey Maşite, beni tanrı olarak kabul edersen seni serbest bırakacağım Maşite, yavrusunun acıklı hâline, bir de Firavunun hâline baktı Sonra dedi ki: - Ben ancak bir olan Allah'a inanıyorum Firavun eline geçirdiği bıçakla 5 yaşındaki yavrunun gırtlağını annesinin gözü önünde kesti Kanını da Maşite'nin ağzına yüzüne sürdürdü Sonra tekrar hiddetlenerek şöyle sordu: - Söyle, benden başka tanrı var mıdır? - Allah birdir, Allah'tan başka ilâh yoktur Bu sefer Firavun 5 aylık kundaktaki yavruyu getirmelerini istedi Getirilen yavruyu annesine yaklaştırdıklarında saatlerdir süt emmeyen yavru, meme aramaya başladı Maşite hatun önceki yavrusunun uğratıldığı akıbetini düşündü İkinci yavrusunun da hunharca kesilmesine bir anne olarak dayanamayacaktı, kararını verdi Firavuna Rabbim sensin diyecek, fakat kalben inanmayacaktı Tam ''Rabbim sensin'' diyeceği sırada küçük yavru dile gelerek dedi ki: - Hayır anne, hayır! sabreyle! Rabbim sensin deme! İmanından asla dönme Firavuna inanma! Benim için, ablam için, senin için, Allah'ın Cennette hazırlamış olduğu makamı görüyorum O makamı, etrafında sana hizmet etmek için pervane gibi dönen hurileri de görüyorum Firavun ve orada hazır olanlar bu sözü duydular Tevbe edeceklerine daha da hiddetlenen Firavun, 5 aylık yavruyu da hemen boğazlattı Fakat Maşite hatun ağlamıyor, gülüyordu Kızının gördüklerini artık o da görüyordu Ölümünün bir an evvel gelmesini arzuluyordu Firavun, kocasıyla beraber Maşite hatunu ve yavrusunu kaynar kazanın içine attı Fakat kini hâlâ yatışmamıştı |
Cevap : İbret Veren Kısa Hikayeler..:!!! |
07-21-2008 | #42 |
b@ron
|
Cevap : İbret Veren Kısa Hikayeler..:!!!Küçük çocuk ve dua Deniz kenarına oturmuş, gözlerinide ilerdeki bir noktaya dikmişti Belki de bir saattir öylece duruyorduOnun bu hâli, alışveriş için balıkçı sandallarının kıyıya dönmesini bekleyen bir ihtiyarın dikkatini çekti Yaşlı adam, seke seke onun yanına gidip: - Merhaba delikanlı! dedi Bu gün deniz çok harika değil mi? Küçük çocuk, başını çevirmeden; - Ama rüzgârlı, dedi Topum denize düşünce sürükleyip götürdü Adam, çocuğun yanına oturup: - Eğer biraz genç olsaydım, yüzüp onu alırdım! dedi Ama şimdi adım bile atamıyorum Küçük çocuk, ona cevap vermedi Ve kıyıdan uzaklaşan topunu daha iyi görebilmek için, hemen yanındaki tümseğe çıktı Yaşlı adam, sakin bir ses tonuyla: - Ümidini hiçbir zaman kaybetme! dedi Bence dua etsen çok iyi olur Çocuk, büyük bir sevinçle: - Dua etsem topum geri gelir mi? diye sordu Denize düştüğü yeri bilir mi? - Allah isterse eğer, ona öğretir! dedi ihtiyar Topun geri gelmese de, duaların sevabı sana yeter Küçük çocuk, yaşlı adamın sözlerini biraz düşündükten sonra, her okuduğunda dedesinden bahşiş kopardığı uaları ard arda sıraladı Daha sonra da, topun dönmesi için Allah'tan yardım istedi Ama üzüntüsü azalmamıştı O topa bir sürü para harcamış, bayram parasını bile ona katmıştı Şimdi artık tek şansı, bazen olduğu gibi, rüzgârın âniden yön değiştirmesiydi Ama deniz çok büyüktü, topu ise küçücük Akşam üstü hava biraz daha sertleşti Ve güneş batmak üzereyken sandallar döndü Çocuk, eve gitmek istemiyordu Bu yüzden de ihtiyarla birlikte oyalandı Yaşlı adam, hep aynı balıkçıdan alışveriş yapardı Sonunda onu bulup: - Avınız inşallah iyi geçmiştir! dedi Eğer varsa, birkaç kilo alabilirim Sandaldaki adam, bir kova içindeki balıkları gösterip: - Zaten ancak o kadarcık tutmuştum, dedi Denizde "av" diye bir şey kalmadı- Dua etmeyi denediniz mi? diye atıldı çocuk Ümidinizi sakın kaybetmeyin! Balıkçı için her şey tesadüftü Bnun için de "rasgele" derlerdi Ama şimdi bir şey hatırlamıştı Yıllar yılı unuttuğu bir şeyi Çocuğun yanaklarını okşarken - Dua ha! diye mırıldandı O zaman tutar mıyım? - Tutamasanız bile, duaların sevabı size yeter, dedi çocuk Bunu yeni öğrendim Balıkçı, böyle bir sözü ilk defa duyuyordu Başını ağır ağır sallayarak: - Ben de yeni öğrendim! diye gülümsedi Üstelik de küçük bir öğretmenden Çcuk, bu sözlerden çok hoşlanmıştıArtık topun gitmesine üzülmüyordu Yanındaki yaşlı adam ona bir göz kırparken, balıkçı tekrar sandala yöneldi ve ağların üzerindeki eski örtüyü açtı Bir top vardı oradaHenüz ıslak olduğundan, ışıl ışıl parıldayan bir futbol topu Balıkçı, onu çocuğa uzatıp: - Öğretmenlerin hakkı hiç ödenmez! dedi Bunu biraz önce denizde buldum! Küçük çocuk, rüyada olmalıydı Hiç beklenmedik şeylerin yaşandığı bir rüya Aceleyle sağa sola bakındı Ama her şey gerçekti Balıkçı da, sandal da, ihtiyar da Topu ise, işte ellerindeydi Ona sıkıca sarılıp: - Bir daha benden izinsiz gezmek yok! dedi Ya dua etmeseydim ne olurdun o zaman? SİZLERDE DUA ETMEYİ DENEDİNİZMİ SIKINTILI ANLARINIZDA? BELKİ DUALARINIZ HEMEN GERÇEKLEŞMEYEBİLİR AMA O DUALARIN SEVABI YETER SİZLERE DUA EN KIYMETLİ BİR HAZİNE BİZİM İÇİN BİTER DİYE KORKMAYIN İSTEDİĞİNİZ KADAR KULLANIN ÖYLE BİR HAZİNE Kİ SINIRSIZ VE KARŞILIKSIZ VERİLMİŞ HEMDE |
Cevap : İbret Veren Kısa Hikayeler..:!!! |
07-21-2008 | #43 |
b@ron
|
Cevap : İbret Veren Kısa Hikayeler..:!!!ŞEYTANIN OYUNU -İsrailoğulları arasında biri vardı İbadethanesinde ibadet ederdi İsmi Âbid Bersesisa idi Duası makbul bir kimseydi İnsanlar hastalarını ona getirirlerdi O da onlara dua edince iyi olurlardı İblis, şeytanlarını çağırdı ve sordu: - Bu abidi kim yoldan çıkarabilir? O sizi artık aciz bıraktıOna bir şey yapamıyorsunuz Şeytanlardan bir ifrit dedi ki: -Onu ben fitneye düşürebilirim Eğer ben onu yoldan çıkarmazsam, senin yakının değilim Bunun üzerine İblis: -Sen ona git dedi O ifrit şeytan yola çıktı İsrailoğulları sultanlarından birinin konağına girdi Sultanın zamanın en güzeli sayılan bir kızı vardı Babası, anası ve kardeşleri ile beraber oturuyordu O kızı çarptı, aklını aldıDelirtti Üzerine üşüştüler, ama çaresiz kaldılar Sonunda delilerin yanına atıldı Günlerce orada kaldı Günün birinde o ifrit, insan süretinde geldi Onlara şöyle dedi: -Eğer o kızın iyileşmesini istiyorsanız, falan rahibe götürün Ona okur, duâ eder Böylece iyileşir Alıp götürdüler Rahip ona duâ edince; iyileşti Hastalığından kurtuldu Dönüp geldiler, hastalığı yeniden geldi Bu defa insan kılığındaki ifrit onlara şöyle dedi: -Eğer onun tamamen iyileşmesini istiyorsanız, bırakın o rahibin yanında bir kaç gün kalsın Kızı götürüp rahibin yanına bıraktılar Rahip yanında kalmasını istemedi, ama kalması için ısrar ettiler; bırakıp gittiler Rahip, gündüzleri daima oruç tutar, geceleri ise, ibadetle geçirirdi Rahip yemeğe oturduğu bir sırada,ifrit kızın cinnetini tazeledi Her yanını açtı; ama rahip ondan yüz çevirdi Bu iş böylece uzayıp gitti; günün birinde rahip onun yüzüne ve vücuduna baktı Benzeri görülmemiş bir yüz ve benzeri görülmemiş bir vücut olduğunu gördü Dayanamadı , ona yanaştı, vuslata erdi Bunun üzerine ifrit ona geldi; şöyle dedi: -Sen, o kızla zina ettin Bu yaptığın işten ötürü sultanın cezasından kurtulamayacaksın Onu öldürmeli ve ibadethanene gömmelisin Onu, sana sordukları zaman da şöyle dersin: -Eceli geldi; öldüOnlar, seni doğrularlar Kızın üzerine yürüdü, kesti, gömdü Gelip kızlarını sordukları zaman, onlara kızın öldüğünü haber verince, inandılar, dönüp gittiler Bir başka rivayette ise, sordukları zaman onlara şöyle dedi: -İyileşti evine gitti Onun bu sözüne inanıp gittiler Akrabalarının evinde aramaya başladılar Bu arada ifrit onlara geldi ve şöyle dedi: -Rahip ona zina ettiDuyulacağından korkunca da kesip gömdü Bunun üzerine sultan öc almak arzusu ile adamları ile rahibin yanına geldi Kızın mezarını açtılar, boğazlanmış olduğunu gördüler Rahibi yakalayıp idam yerine götürdüler Rahip asılacağı sırada, ifrit geldi ve rahibe şöyle dedi: -Sana bu yapılanları ben yaptım Onu başkasının başkasının boğazladığını haber verip seni kurtaracağım Onlar benim bu sözüme inanırlar Eğer Allah'ı bırakıp bana secde edersen bunu yaparım Rahip: Bu halde sana nasıl secde edeyim? Deyince, ifrit şöyle dedi: -Başınla bana imalı secde et, razı olurum Rahip, böylece ona secde etti Bunun üzerine ifrit şöyle dedi: -Ben senden uzağım Allahu Teâlâ bunu şöyle anlattı: -"Şeytanın misali şöyledir ki, bir insana; inkâr et! der O insan inkâr edince de şöyle der: -"Ben, senden uzağım Ben, Âlemlerin Rabbi Allah'tan korkarım" Her ikisinin akıbeti cehennemde sonsuz kalmaktır Bu zalimlerin cezasıdır"(Haşr süresi, ayet 16,17) |
Cevap : İbret Veren Kısa Hikayeler..:!!! |
07-21-2008 | #44 |
b@ron
|
Cevap : İbret Veren Kısa Hikayeler..:!!!İnsana teşekkür etmeyen… Bir “İslâm âlimi”, bir gün sevdiklerine; - Kardeşlerim, insanlara teşekkür etmeyen, Allaha şükretmiş olamaz, buyurdu Sordular: - Önce kime teşekkür etmeliyiz efendim? - Evvelâ bize dînimizi öğreten “Hocamız”a, buyurdu - Nasıl teşekkür etmeliyiz? - Söylediklerine kıymet vermek ve gösterdiği yolda yürümekle - Sonra kime teşekkür edilir efendim? - Anne babamıza - Kâfir olsalar da mı hocam? - Elbette Kâfir de olsalar, ne kadar kötü de olsalar, “Anne baba”ya karşı gelinmez - Sonra hocam? - Üçüncü olarak “İşveren”e teşekkür edilir O’na teşekkür de, emirlerini yerine getirmekle olur |
Cevap : İbret Veren Kısa Hikayeler..:!!! |
07-21-2008 | #45 |
b@ron
|
Cevap : İbret Veren Kısa Hikayeler..:!!!Bir genç, bir “İslâm âlimi”ne giderek; - Efendim, Allahın bir kulunu “Sevmediği”nin alâmeti nedir? diye sordu Cevabında; - O kulun, ne dîne, ne de dünyâya hiç faydası olmayan “Boş işler”le uğraşmasıdır, buyurdu Delikanlı sordu yine: - Efendim, benim çok sevdiğim bir arkadaşım var Ama “Namaz kılmıyor” Onun durumu nedir? - Çok tehlikeli Delikanlı irkildi: - Nasıl yâni hocam? - Şöyle ki, namaz kılmak, Allahın biz kullara en mühim “Emri”dir Kılmamak ise en büyük “Suç”tur Kılmadığı için “Üzülmezse” îmanı gider Ve ekledi: - Ona söyle, mutlaka kılsın namazını - Peki efendim, ya üzülürse? - Üzülürse, “Îmanı gitmez” |
|