İğdırlı Hasan Onbaşı Kimdir |
10-24-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
İğdırlı Hasan Onbaşı KimdirIğdırlı Hasan onbaşı kimdir Osmanlı ordusu Kudüs'ten çekilirken(9 Aralık 1917) Mescid-i Aksa'yı koruması için nöbetçi bırakılan Onbaşı Hasan'ın yürekleri titreten öyküsü Tam 57 yıl nöbetine sâdık kalan Osmanlı askerini, merhum tarihçimiz İlhan Bardakçı 1972 yılının 12 Mayıs günü Mescid-i Aksa'nın merdivenlerinde görür ve yıllar sonra bu inanılmaz karşılaşmayı kaleme alır Sayesinde haberdar olduğumuz canlı tarih âbidesini şöyle dile getirir rahmetli tarihçimiz: O’na Mescid Ül Aksa'da Rastladım Mevki: Kudüs Mekân: Mescid ül Aksa Tarih: 21 Mayıs 1972 Cuma Ben ve gazeteci arkadaşım rahmetli Said Terzioğlu, İsrail Dışişleri rehberlerinin yardımı ile bu mübarek makamı dolaşıyoruz Kudüs Kapalı Çarşısı'nda rüzgâr gibi dolanan entarili kahvecilerin ellerindeki askılara çarpmadan biraz yürüdünüz mü, önünüze çıkan kapı sizi Mescid ül Aksa'nın önüne kavuşturur Mir'ac mucizesinin soluklanıldığı ilk Kıble'mize yani Hemen oracıkta, ilk avlu vardır ki, hâlâ bizim lâkabımızla anılır "12 bin şamdanlı avlu" derler oraya Yavuz Selim 30 Aralık 1517 salı günü Kudüs'ü devlete katmıştır da, ortalık kararmıştır Yatsı namazını o avluda kılar Kendisi ve bütün ordu beraber Şamdanları yakarlar Tam 12 bin şamdan O isim oradan kalmadır Sekiz on basamaklı geniş merdiveni adımladınız mı, o mukaddes Mescid'in bağdaş kurduğu ikinci avluya ulaşırsınız O'nu o merdivenin başında gördüm İki metreye yakın bir boy İskeletleşmiş vücudu üzerinde bir garip giysi Palto? Hayır, kaput, pardesü veya kaftan? Değil Öyle bir şey, işte Başındaki kalpak mı, takke mi, fes mi? Hiçbirisi değil Oraya dimdik, dikilmiş Yüzüne baktım da, ürktüm Hasadı yeni kaldırılmış kıraç toprak gibi Yüzbinlerce çizgi, kırışık ve kavruk bir deri kalıntısı Yanımda İsrail Dışişleri Bakanlığı Daire Başkanı Yusuf var Bizim eski vatandaşımız İstanbullu "Kim bu adam?" dedim Lâkaydi ile omuz silkti "Bilmem," diye cevap verdi "Bir meczub işte Ben bildim bileli, yıllardır burada dururmuş Çakılı gibi, hâlâ duruyor ya Kimseye bir şey sormaz Kimseye bakmaz, kimseyi görmez" KAN MI ÇEKTİ NEDİR? Nasıl, neden, niçin hâlâ bilmiyorum Yanına vardım Türkçe "Selâmünaleyküm baba" dedim Torbalanmış göz kapaklarının ardında sütrelenmiş gibi jiletle çizilmişçesine donuk gözlerini araladı Yüzü gerildi Bana, bizim o canım Anadolu Türkçemizle cevap verdi: - Aleykümüsselâm oğul Donakaldım Ellerine sarıldım, öptüm öptüm - Kimsin sen, Baba? dedim Anlattı ki, ben de size anlatacağım Ama evvelâ biliniz O canım Devlet çökerken, biz Kudüs'ü 401 yıl 3 ay 6 günlük bir hâkimiyetten sonra bırakırız Günlerden 9 Aralık 1917 Pazar günüdür Tutmaya imkân yok Ordu bozulmuş, çekiliyor, Devlet, zevalin kapısında İngiliz girinceye kadar geçen zaman içinde yağmalanmasın diye oraya bir ardçı bölük bırakırız Âdet odur ki; kenti zabteden gâlip, âsâyiş görevi yapan yenik ordu askerlerine esir muamelesi yapmaz Anlattı, dedim ya Gerisini tamamlayayım - Ben, dedi, Kudüs'ü kaybettiğimiz gün buraya bırakılan ardçı bölüğünden Sustu Sonra, elindeki silahın namlusuna sürdüğü fişekleri ateşler gibi zımbaladı: - Ben, o gün buraya bırakılmış 20 Kolordu, 36 Tabur, 8 Bölük, 11 Ağır Makinalı Tüfek Takım Komutanı Onbaşı Hasan'ım Yarabbi Baktım, bir minâre şerefesi gibi gergin omuzları üzerindeki başı, öpülesi sancak gibiydi Ellerine bir kerre daha uzandım Gürler gibi mırıldandı: - Sana, bir emânetim var oğul Nice yıldır saklarım Emâneti yerine teslim eden mi? - Elbette, dedim, buyur hele Konuştu: - Memlekete avdetinde yolun Tokat Sancağı'na düşerse Git, burayı bana emânet eden kumandanım Kolağası (Önyüzbaşı) Musa Efendi'yi bul Ellerinden benim için bus et (Öp) O’na de ki Sonra, kumandanı olduğu takımın makinalısı gibi gürledi: - O'na de ki, gönül komasın O’na de ki, "11 makinalı takım Komutanı Iğdır'lı Onbaşı Hasan, o günden bu yana, bıraktığın yerde nöbetinin başındadır Tekmilim tamamdır kumandanım" dedi dersin Öleyazdım Sonra yine dineldi(doğruldu) Taş kesildi Bir kez daha baktım Kapalı gözleri ardından, dört bin yıllık Peygamber Ocağı ordumuzun serhat nöbetçisi gibiydi Ufukları gözlüyordu Nöbetinin başında idi Tam 57 yıl kendisini unutuşumuzdaki nâdanlığımıza rağmen devletine küsmemişti… YILLAR SONRA Bu hatıramı, TV'deki uzun dizimin birisinde anlattığım vakit, zamanın Genelkurmay Başkanı beni aramıştı "Bu aziz askeri bulmak için" aracı olmamı istiyordu Hasan Onbaşı bizdendi O halde unutulmak kaderi idi Öyle de oldu zaten Aramadık ki, bulalım Bulunamazdı zaten O ki, göklere başvermiş bir ulu selvi idi Ve bizler ki, başımızı kaldırmış olsak bile, uzandığı feza ufkuna yetişemeyecek cılız otlara dönüşmüştük Biz, sadece unuturduk Unuttuğumuz diğerleri gibi o nöbet noktasındaki elmas mânâyı da unutmuştuk Bilmem şu an ne yapıyorsunuz sevgili dostlar Ben sizlere Onbaşı Hasan’ı takdim ederim… (İlhan BARDAKÇI, 22 Şubat 1926 Burhaniye - 28 Şubat 2004 Frankfurt) Alıntı |
|