Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
istanbulu, kurtarmıştı, mimar, sinan, susuzluktan

Mimar Sinan İstanbulu Susuzluktan Nasıl Kurtarmıştı

Eski 08-02-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Mimar Sinan İstanbulu Susuzluktan Nasıl Kurtarmıştı




imar Sinan İstanbulu Susuzluktan Nasıl Kurtarmıştı[/url]Bir seher vakti dolaşmak diledi Sultan’ın gönlü Kâğıthane’ye gidip safa eyleyelim, deyü ferman eyledi Burada ıssız kırları gezerken yolu yemyeşil bir vadiye düştü''

Yerler çimenle kaplıdır ama garip; bir vadi olmasına rağmen ortada akarsu namına bir iz görünmemektedir Garip iş, diye söylenir Sultan, halbuki suyun yatağı var amma kendisi sırra kadem basmıştır Aklına hemen bir yerlerde gizlenen ve varlığını kaybettiren “âb-ı hayat” gelir
O sultanın adı Süleyman olur da âb-ı hayatın ardına düşmez mi? Biraz araştırır; çalı çırpının altını karıştırır ve yer altına saklanmak isteyen bu suyun gövdesinin bir kısmına orada rastlar Tıpkı sevgilisine kavuşmuş bir âşık gibi bakar ona Mimar Sinan’ın kendi deyişiyle, “saadetlü pâdişâh-ı âlem-penâhın bu âb-ı musaffâya hibâb-âsâ nazarı” düşer
Hemen emirler yağdırır etrafına ‘Bu ‘kaçkın’ suyu İstanbul’a isterim” der ve ekler: “Dünyanın susamışlarını suya kandırmak, kana kana su içmelerini temin etmek işi tez elden yapılsın” Sonra yeni bir hayrın kapısını çaldığının vicdanî huzuru içinde atını sarayına doğru sürer Gereken yapılacaktır nasıl olsa
Sarayına dönmekte olan Sultan Süleyman bu defa devlet adamlarını toplar etrafına Neyi emir buyurur bilir misiniz? İstanbul’un vaktiyle nasıl gelişip serpildiğini incelemelerini Tabii bir şehrin gelişip serpilebilmesi için su çok önemliydi İstanbul Kostantiniyye iken acaba bu şehre ferahlık veren sular nereden getirilmişti?
O bir parçasını çalılıklar içerisinde bulduğu temiz su, Kanuni’ye hangi büyük projeleri ilham etmişti, görün
Roma ve Bizans dönemlerinden Fatih devrine kadarki ‘su tarihi’ didik didik analiz edilir orada Fetihten evvel bazı kemerler yapılmıştır gerçi ama bunlar akar su olmayıp bugünkü Yerebatan Sarnıcı gibi kapalı ve açık su havuzlarında toplanan durgun su şeklindedir Ardından da dedesi Fatih Sultan Mehmed’in Belgrat Ormanlarından getirttiği Kırkçeşme sularıyla şehir taze akar suya kavuşmuştur Lakin zamanla su yolları tahrip olmuş, kısacası şebekedeki su kaçakları şehrin susuz kalmasına yol açmıştır
Bunlar anlatılır Kanuni’ye Padişah da işin kolay olmadığını anlamıştır Bu şehir zoru sevmektedir Ama kendisi de zora talip olmuştur hep Etrafındakilerin de böyle olmasını istemek en tabii hakkıdır “Her sanatın üstadı ve her dağın bir Ferhad’ı vardır Bu işi Mimar’la görüşmek lazımdır Bana teorik laflar etmeyin İş isterim, laf değil” Bunları der Anlamışsınızdır ama söyleyeyim: Kanuni’nin “Mimar” dediği, Sinan’dan başkası değildir
Emri alan Sinan, bu çetin görevin altına girmeyi şeref bilir Değil mi ki, insanlara faydalı olacak bir hayra memur edilmiştir, değil mi ki, yeryüzü sultanlarının en namlısı kendisine bu vazifeyi layık görmüştür, öyleyse gece gündüz çalışmalı, içinden çıkamadığı yerlerde Allah’ın yardımına sığınmalıdır
Sinan ilk olarak yanına ölçüm aletlerini alarak vadinin yolunu tutar En yüksek ve en alçak noktalarını teker teker tespit eder Eskiden buralarda mevcut olan Roma dönemi su yollarının izlerini kovalar Ancak rakamlar alta alta dizilince yüklendiği işin azameti ortaya çıkar Acaba bu çapta bir projeyi alnının akıyla başarabilecek midir? İşte orada ellerini açıp Rabbine yalvarır:
“Ey rızıklandırıcı, kudretli ve yüce Allahım, bu perişan, yüreksiz ve işbilmez karıncanın ne değeri ola ki, devrin Süleyman’ının hizmetinde sözüne itibar edilsin Ancak senin inayetin sayesinde elimizden tutulsun
Bu büyük hizmete layık değilim ama, yardım eyle…
Bu toprağın altında hayat var!
Kollarını sıvayan Sinan, ilk olarak bir hafiye gibi kaybolan suyun peşine düşer Yolları bozulan su, ovaya doğru akıp kaybolmuştur Yayılan suyu ta kaynağından alıp dağ tarafından bir hendek kazarak yolunu değiştirmesi ve yapacağı kemerlere çekmesi gerekiyordu Bunun için suyun debisini ölçmesi, ne miktarda bir suyu getireceğini hesaplaması gerekirdi Derelerin debilerini ölçüp projenin fizibilite raporunu, kapsamını, ön çalışmasını, yaklaşık maliyetini çıkaran Sinan, Padişaha, “Bu toprağın altında hayat var Proje hemen tamamlanmalı” tavsiyesinde bulunur
Kanuni raporu okur, sorular yöneltir kendisine; aklı başında cevaplar aldıkça etkilenir, coşar “Bu suların gelmesi” der, “hangi yoldan mümkün ola?” Sormak istediği elbette suyun takip edeceği güzergâh değildir Projenin realize edilmesinin yolunu yöntemini sormaktadır
Sinan der ki: “Bunun iki yolu vardır
1) Sayısı belli olmayan kullarınızı çalıştırarak,
2) Ücretli işçi çalıştırarak
Birincisi ucuza gelir, ikinci için neredeyse bir hazine gerektir Amma ikincisinde birincisinden daha ustalıklı iş çıkar Seçim Padişahımız Efendimize aittir
Kanuni kendisine yaraşanı yapar ve ikincisini seçer “Birincisi ‘el hayrı’dır Biz kendi hayrımızı başkasının sırtına yükleyerek sevap kazanamayız Kendi malımızdan ücret vererek işçi tutalım Bir de aman dikkat, bu proje sırasında kimsenin zerre kadar hatırı incinmiş olmasın
Hassasiyet budur, dostlar
Sinan’ın arzusu da ikincisi seçenektir zaten Kendisine “güçsüz karınca” diyen Sinan sevinerek çıkar huzur-ı şahaneden Bu arada eski Mısır Paşası, müteahhit (bina emini) olarak atanmıştır inşaata
Artık işe başlama törenindeyiz Şerefli bir vakit seçilir, latif bir saat Su yollarının kazım ve onarım işlemine başlanır Onlar kazadursun halk arasında efsaneler kulaktan kulağa yayılmaya başlamıştır bile Bu bir hayaldir çoğunluğun kanaatine göre İmkânsızdır kimi için ‘Göreceksin bak, bu işin altında kalacak Mimar’ diyenler eksik olmaz padişahın çevresinden Bina emini de, vezir vüzera takımı da iyiden iyiye kuşkulanırlar Yüze göze bulaştırılmaktansa vazgeçilmesi yeğdir, diye düşünüp padişaha aktarırlar düşüncelerini
Bu adam, derler, daha ortada su mu yokken kuru toprağı kazdırıyor size Paranızı, malınızı boşu boşuna harcatıyor Bu gidişle taşa toprağa yatırılacaktır paranız ve şehir yine susuz kalacaktır Hem adam kalkmış, tepeleri düzlemeye, yerle bir etmeye Buna hazine mi dayanır? Yoksa bu mimar gayptan haber mi almıştır da, size suyun debisini oradan mı söylemiştir? Su yok ki debisi olsun?
Su sevdalısı, hayır işine hazinesini vakfetmiş olan Kanuni’yi öfkelendirmeyi başarırlar sonunda Yüreğine ateş düşmüş gibi yanına varır o sırada işiyle meşgul olan Sinan’ın Kendisini yanılttığı iddia olunan mimardan hesap sormaya kararlıdır padişah
Sinan dere sularını toplayıp kanallara almakla meşgulken, üstelik de en son dereye sıra gelmişken çıkagelir Sultan Hem de hiç rastlanmayacak bir şekilde, yapayalnızdır Kızgınlıkla sorar:
- Mimar, hani o bana anlattığın sular nerde?
Mimar Sinan önüne düşer Sultan’ın Düşe kalka giderken kendisine mahcup etmemesi için Allah’a dua etmektedir sürekli Gider görürler ki, dereden toplanan sular “lüle” denilen 30 küçük borudan akmakta, hatta 10 lülelik su da üzerinden taşmaktadır Aradığı suyu karşında gören Kanuni rahatlar ama sormadan edemez:
- Mimar, beri gel, bana anlattığın suyun hepsi bu mudur yoksa başka yerlerde dahi su var mıdır?
- Evet saadetli Padişahım, iki derede daha benzeri sular var Hatırlarsanız size 100 lüle su vardır diye rapor vermiştim Şimdi tahminlerimizin ötesine geçtik; 150 lüle su çıkacağı kesinleşti Üstelik de sıcak günlerde olduğumuz için sular şimdi azdır Yağışlı mevsimlerde daha da artacağı kesindir
Kanuni bir parça rahatlamıştır Gönlünün ferahlaması ve projesinden hiçbir kuşkusu kalmaması için Sinan, üşenmeyip padişahı bir başka dereye daha götürür Lülelerden yine suların taştığını gören Kanuni burada neşelenir ve sudan içmek ister Tadından da hoşnut kalır ve Sinan’a bu hayırlı işe giriştiklerinden duyduğu memnuniyeti iletir Hediyeler verir, hil’atler giydirir
Böylece dedikoducuların seslerini kesen Sinan’ın etkisiyle Sultan Bina Emini’nin sözlerini de dinlemez artık Camilerini başarıyla inşa etmiş olan Sinan’a bu emin olamadığı konuda da güveni gelmiştir Sinan çalışmalarını yürütürken, Kanuni de onu yalnız bırakmaz Gelip çalışmalarının sonuçlarını gururla seyreder Mimarı ödüllendirmeyi de ihmal etmez tabii ki
Böylece Uzun Kemer, Kovuk Kemer, Güzelce Kemer, Mağlova Kemeri ve Müderrisköy kemerlerinden oluşan bu muazzam su tesisleri kompleksi ortaya çıktığında İstanbul’un uzun yıllar su ihtiyacı karşılanmış olacak, şehre göç başlayacaktır Hatta Kanuni, Şeyhülislam Zenbilli Ali Efendi’nin bu kadar suyu şehre akıtmanın bir yerde kötü olduğu, insanların bu yüzden İstanbul’a hücum edecekleri uyarısıyla dahi karşılaşacaktır Ne var ki, Kanuni kararını vermiştir bir kere Niyeti insanlara faydalı olmaktır Bunu da şu çarpıcı cümlelerle anlatır Sinan’a:
“Benim maksadım, bu su her mahalleye ulaşa Çeşme yapılacak yere çeşme, yapılamayacak yere ise tatlı su kuyuları açıla ki, su onun içine uğraya Ta ki her yerde ihtiyarlar, düşkün dul kadınlar ve çocuklar testilerini ve bardaklarını doldurup devletimin devamına dua eyleyeler
Sinan’ın yorumu şudur:
“Zamanın Süleyman’ına bu kadar insan ve cinin duası yeter Çünkü kıyamete kadar gece gündüz genç ihtiyar demeden insanlar dualarından onun adını eksik etmezler
Baraj sularının kurumasıyla ortaya çıkan Mağlova Kemeri’nin unutulmuş hikâyesi budur ve bizzat Sinan’ın Tezkiretü’l-Bünyân’ından alınmıştır Herhalde bu susuz günlerimizde olsun hatırlanmayı hak ediyor
Kanuni ve Sinan’ın ortak vizyon ve emeklerinin nelere kadir olduğunu bu anlatıdan çıkarabiliriz Kimsenin inanmadığı bir projeye engellemelere rağmen girişmişler ve sonunda gayelerine ulaşmışlardı Çalışarak ve dua ederek… İkisi de aynı şey değil mi zaten?"

/**/

jc_loadUserInfo();

Alıntı Yaparak Cevapla

Mimar Sinan İstanbulu Susuzluktan Nasıl Kurtarmıştı

Eski 08-02-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Mimar Sinan İstanbulu Susuzluktan Nasıl Kurtarmıştı



Uzun bir süre önce okuduğum Mimar Sinan ile ilgili bir bilgiyi paylaşmak istiyorum;

Mirmar Sinan İstanbulun içine içme suyunu getirdiHizmetine karşılık Padişah tarafından Mimar Sinanın evinin içine çeşme yaptırdıEvinin içinde ilk çeşmesi olan Mimar SinandırÖmrünün son günlerinde hasta yatağında iken o zamanın padişahı kimdir bilmiyorum Mimar Sinanın evinde çeşme olduğunu öğrenir ve diğer insanlardan ayrıcalığın yok diyerekten çeşmeyi söktürürVe Mimar Sinan karşı çıkmaz

Alıntı Yaparak Cevapla

Mimar Sinan İstanbulu Susuzluktan Nasıl Kurtarmıştı

Eski 08-02-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Mimar Sinan İstanbulu Susuzluktan Nasıl Kurtarmıştı



Bahsetmiş olduğum yazıyı buldum,bilgilerinize sunuyorumBiraz uzun gelebilir ama su gibi akıp gidiyor


Sultan sorar:

Mimarbaşı İstanbula su getirmek mümkün müdür?

Mimarbaşının cevabı:

Belki sultanım mümkündür Ancak çok ağır bir şartı var

Nedir o mimarbaşı?

Sultanım altın dolu keseleri uç uca dizmek şartıyla ancak İstanbula su
gelebilir

Kanuninin cevabı şu olur:

Mimarbaşı sen İstanbula su getirmenin mümkün olup olmadığını söyle Eğer
mümkünse ben keseleri uç uca değil yan yana dizmeye razıyımBunun üzerine Mimar Sinan kolları sıvar ve İstanbulun dışındaki suları
Kağıthane civarında belli yerlerde toplar oradan da dere içlerine büyük geçitler yaparak İstanbula getirir ve şehrin belli meydanlarında umumi çeşmeler yaparak suyu akıtır Bu çeşmelerin tamamı da kırkı bulur Ve Kırk çeşme suları akmaya başlarO güne gelinceye kadar musluk gibi bir adet olmadığı için sular boşa akıp
gitmektedir O gün çok pahalıya mal olan suyu artık bostanlara yollara akıtmak istemezler ve ilk defa İstanbulda lüle dedikleri musluğu
çeşmelere koyuyorlar

Su böylesine pahalıya geldiği ve kıymet kazanmaya başladığı için Kanuni bir ferman çıkarır der ki: İstanbul meydanlarındaki umumi çeşmeler halkın malıdır Hiç kimse bu çeşmelerden gizlice yeraltından evine su alamayacaktır

Bu umumi kaidenin bir istisnasını da koyar Kanuni Oda özel olarak Sinana iletilir Denir ki: Sen İstanbula böylesine güzel bir çalışma sonunda kırk çeşme sularını
getirdin Sen evine özel olarak bir lüle su alabilirsin

Ve Süleymaniye civarındaki meydan çeşmesinden Sinanın evine özel olarak yol yapılır ve su akıtılır Böylece Mimar Sinan evinde özel suyu olan tek kişi olur

Mimar Sinan Åz(ehzadebaşı Camiini Süleymaniye Camiini ve Edirnedeki Selimiye Camiini yaptıktan -sonra yaşlanır

Devir hep öyle geçmemiştir İtibarının yüksekte olduğu devirde kendisinin kıymetini takdir edenler bir bir bu dünyadan göçmüşlerdir Kanuni vefat etmiştir yerine başka padişahlar geçmiştir Ve Sinan 99 yaşına gelmiştir çevresindeki dostları göçtüğü için de kendisi İstanbulda adeta yapayalnız kalmıştır Ve yeni bir nesil yetişmiştir

Bir gün Sinanın kapısına birisi gelip dayanır Kapıyı çalar Sinan bastonuna dayanarak kapıyı açar Buyurun der Gelen meçhul insan Ben Topkapı Sarayı postacısıyım Sizi divana çağırıyorlar Herhalde bir soruşturmaya tabi tutulacaksınız der

Sinan Ağa bu ihtiyar halinde dostlarının tümünün göçüp gittiği kendisini eserleri inşaat halindeyken görenlerin kalmadığı bu ihtiyar dünyada Acaba Topkapı Sarayına niye çağırılıyorum? diye bastonuna dayana dayana gider

Saraya girer orada bir soruşturma heyeti kurulmuştur: Kadılar ulemalar müftüler o günün vükelası Sinana şöyle derler:Sinan Ağa hakkında şikayet var Eve su almak yasak olduğu hiç kimse evine özel olarak su almasın diye padişah fermanı olduğu halde sizin evinizde özel su varmış

Evet der Cihan Padişahı bana öyle özel olarak müsaade etmişti İstanbula yaptığım su hizmetinden dolayı sadece benim şahsıma su müsaade etmişti de almıştım

O zaman şu müsaadenizi fermanı görelim de ses çıkarmayalım Kimseye verilmemesine rağmen sizinki devam etsin

Sinanın cevabı şu olur: Ben o zaman Cihan Padişahından ferman istemekten hicap etmiştim Fermanım falan yok ama su benim evimde akıyor

Divan müşkül durumda kalır konuşmalar olur: Sinan büyük hizmetler etmiştir evinde suyu aksın Oradan başkaları cevap verir: Bu Ã?l-i Osmana hizmet eden sadece Sinan mı? Sinan gibi daha nice hizmet edenler vardır Ya onların da evine özel su verilsin ya da Sinana da bu ayrıcalık tanınmasın

Divanda uzun münakaşalar olur son olarak verilen karar şudur: Sinan gibi diğer hizmet edenlerin de evine su bağlanamayacağına göre Sinana verilen
su kesilmeli fakat şimdiye kadar kullandığı suyu fermansız kullandığı için bir cezaya mucip olmamalıdır

Ve bu karardan sonra Sinan evine gelir Üzgün bezgin fakat fazla müteessir değil çünkü Sinan hizmetini Allah için yapmıştır Kendisine bir ayrıcalık tanınsın özel bir mükafat verilsin diye değil

Ve Sinan 100 yaşına girerken hastalanır yatağa düşer Vefat sırasında bir bezi suya batırıp da dudağına çalmak isterlerken bakarlar ki evindeki musluktan su akmıyor İstanbula su getiren Sinan susuz evde vefat eder

Vefat sırasında bu olayı başında konuşanlara verdiği cevap enteresandır:

Biz hizmetimizi dünyada bir bardak suya satacak kadar menfaat düşkünü değiliz Biz hizmetimizi Allah için yaptık ve mükafatını da ahirette ekliyoruz Dünyada evimize su verilmediği için müteessir değiliz

Alıntıdır

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.