Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Sanat Tarihi / Arkeoloji

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
eski, gelişimi, mezopotamya, mimar, mimarlığın, mimarlık, mısır

Mimarlık, Mimar Nedir, Mimarlığın Gelişimi, Eski Mısır Mezopotamya

Eski 08-11-2010   #1
Şengül Şirin
Varsayılan

Mimarlık, Mimar Nedir, Mimarlığın Gelişimi, Eski Mısır Mezopotamya



Mimarlık, mimar nedir, Mimarlığın Gelişimi, Eski Mısır Mezopotamya

İnsanlar yüzyıllardan beri barınmak, eğitim, kültür, sağlık, yönetim, savunma, alışveriş türünden işlerini' görebilmek, dinsel etkinliklerini sürdürebilmek için uygun yapılara gereksinme duymuşlardır Bu yapıları kullanışlı, sağlam ve güzel görünümlü yapma sanatına mimarlık denir "Mimar" ise bunları tasarlayan ve yapımını yöneten kişidir Mimarlık dünyanın değişik bölgelerindeki yaşam koşullarına, ekonomik, teknik ve kültürel oluşumlara göre biçimlenerek gelişti Bu bakımdan günümüze ulaşabilen yapılar, üslupları ve yapı gereçleriyle, geçmişte insanların nasıl yaşadıklarına ve kurmuş oldukları uygarlıklara ilişkin önemli bilgiler sağlar

Mimar, bir yapının yeri belirlendikten, türüne karar verildikten ve maliyeti kabaca hesaplandıktan sonra işe başlar Mimarlığın en önemli üç temel ilkesi sağlamlık, işlevsellik ve güzelliktir Bu bakımdan mimar, tasarımına başlarken kullanılacak gereçlerin türünü, iklim, çevre ve ulaşım koşullarını düşünmek zorundadır Çalışmaları sırasında, yapım teknikleri konusunda bilgi ve deneyimleri olan uzmanlara gereksinim duyar Örneğin, inşaat yöntemleri ve gereçleri konusunda inşaat mühendislerine danışır Yapının çevre ve iklim koşullarına uygun ve korunaklı olması, daha tasânm aşamasında düşünülmesi gereken konulardır

Mimarlığın Gelişimi

İnsanlar avcılık ve toplayıcılıkla geçindikleri eskiçağlarda ağaç kovuklarında, mağaralarda ya da otlardan ve ağaç dallarından yaptıkları ilkel barınaklarda yaşardı Göçebe topluluklar ise nereyi uygun bulurlarsa orada barınır ya da kolay taşınabilen çadır türünde barınaklarını yanlarına alırlardı Gerçek anlamda ilk mimari yapılar, tarımsal üretime geçişle birlikte başlayan yerleşik yaşam düzeninde ortaya çıktı İnsanlar sadece ev yapmakla kalmayıp anıtlar, tanrıları için tapınaklar ve Ölüleri için mezarlar da yaptılar

Eski Mısır ve Mezopotamya

İÖ 3000'lerde insanlar daha kalabalık gruplar halinde yaşamaya başladı Bunun sonucunda kasaba ve kentler ortaya çıktı Nil Irmağı kıyısında yerleşmiş olan Eski Mısırlılar evlerin yanı sıra bir anıtmezar türü olan piramit ve tapınak yapımında da son derece ustaydı Kerpiçten evler, kireçtaşı ve granitten tapınaklar, piramitler ve mastaba adı verilen mezarlar yaptılar İÖ yaklaşık 2700'lerde 3 hanedan döneminde Mısır Kralı Zoser, Sak-kara'da ilk kez taştan, basamaklı bir piramit yaptırdı Dünyanın ilk basamaklı piramidi olan bu yapıt Eski Mısır'ın ünlü mimarı ve bilge kişisi imhotep tarafından tasarlanmıştı Luksor'daki yapıların ustası ve kutsal kitapların yazarı olarak kabul edilen İmhotep taş mimarlığının başlatıcısıydı Luksor yakınlarındaki Krallar Vadisi'nde kayalara oyulmuş mezar odaları İÖ 16 ve 13 yüzyıllardan kalmadır Eski Mısır'dan günümüze ulaşabilen bu yapıların görkemli güzelliği, kusursuz mimarisi ve gizemli havası bugün bile uzmanlar arasında şaşkınlık yaratmaktadır {bak MISIR PİRAMİTLERİ)

Mezopotamya'da, Dicle ve Fırat ırmaklarının suladığı bereketli topraklardaysa Eski Mısır'dakinden çok değişik bir mimarlık gelişti Sümerler merdivenler ya da eğimli yollarla çıkılan ve yüksek bir kuleyle son bulan, Babilliler ise genellikle tuğladan, merdivenlerle döne döne tırmanılan ziggurat denilen tapınaklar yaptılar

Mezopotamya'da yaşamış eski devletlerden biri olan Asurlular'dan kalan en önemli yapıtlar ise İÖ 700'lerde Horsâbad'da, İmparator II Sargon'un yaptırdığı 14 metre yüksekliğinde, tuğladan bir taban üzerine oturtulmuş kalesiyle Ninova yakınlarındaki saraydır Sarayın girişinde kanatlı ve insan başlı boğa kabartmaları vardır Daha o dönemde, dar ve uzun odaların çatılarında taşıyıcı olarak kemerlerden yararlanılmış, atık suların boşaltı-labilmesi için suyolları yapılmıştı

İÖ 6 yüzyılda Pers İmparatorluğu döneminde de görkemli saraylar yapıldı Bunlardan birisi, İÖ 522-486 arasında hüküm süren Kral Darius'un başkent Persepolis'te yaptırdığı saraydır 12 metre yüksekliğinde bir tabanın üzerine oturtulmuş olan bu sarayın dev boyutlu, içinde yaklaşık 100 sütunun bulunduğu büyük bir taht salonu vardı Oymalı başlıkları olan sütunların 13'ü günümüze ulaşabildi

O yıllarda savaşlar ve akınlar yoluyla başka uygarlıkları da tanıyan halklar ele geçirdikleri ülkelerin inanç, görenek ve yaşama biçimlerinden büyük ölçüde etkilendiler Bu bakımdan Ortadoğu'da yaşamış ve karşılıklı etkileşim içinde bulunmuş olan eski uygarlıkların kültürleri ve sanat anlayışları ilginç benzerlikler gösterir

__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla

Çin ve Hindistan,Eski Yunan

Eski 08-11-2010   #2
Şengül Şirin
Varsayılan

Çin ve Hindistan,Eski Yunan



Çin ve Hindistan,Eski Yunan Çin ve Hindistan

Çin'in kendine özgü geleneksel mimarisi yüzyıllar boyunca değişmemiştir Çin mimarisinin, Çinliler'in doğayla uyum içinde olmaya gösterdikleri özeni yansıttığı söylenebilir Mimarlığın gelişmesinde Çinliler'in dinsel inanışlarının ve felsefelerinin de etkisi olmuştur Pagoda denen, cennete doğru uzanıyormuş izlenimi veren tapınakları buna örnektir Çin' de tapınaklar ve evler genellikle ahşaptan yapılır ve çinilerle süslenirdi Çatı çatıldıktan sonra, ahşap iskeletin arasına duvarlar örülürdü Song (960-1279), Ming (1368-1644) ve Mançu (1644-1911) hanedanları dönemlerinde sanat ve mimarlık alanlarında önemli gelişmeler oldu Song hanedanının başkenti olan Hangzhou'da dört beş katlı konutlar, tapınaklar ve teraslar, yüksekliği 110 metreyi bulan pagodalar yapıldı Ming hanedanı imparatorlarından Yanglo, başkenti Pekin'e taşıyarak orada Cennet Tapınağı ile imparatorun oturduğu "Yasak Kenf'te saraylar yaptırdı İÖ 214'te yapılan 2400 km uzunluğunda, 9 metre yüksekliğinde bir koruma duvarı olan Çin Şeddi, dünyanın en ilginç mimarlık yapıtlarındandır
Hindistan'daki yapıların birçok yabancı öğeyi özümsediği görülür İlk Buda tapınakları mezarların üzerini örten ve tümülüs adı verilen toprak yığınlarından oluşuyordu Daha sonra çoğu kayalara oyularak yapılmış tapınaklar ortaya çıktı 10 yüzyılda Müslümanların gelişiyle camileri örten kubbelerin çatı örtüsü olarak kullanımı yaygınlaştı Tapınakların çok sayıda kubbesi olabiliyor, bazen de piramit biçiminde görkemli kuleler yapılıyordu Buda heykellerine ve kabartmalara yapının kendisinden daha çok özen gösteriliyordu İndus Irmağı vadisinde yapılan kazılarda İÖ 2000'lerden kalma ızgara planlı, merkezi ısıtması ve kanalizasyon sistemi bulunan Mohenco-daro ve Harappa kentleri ortaya çıkarıldı
Hint mimarlığının tipik özelliklerini taşıyan örneklerden biri Agra kentindeki Tac Mahal'dir

Eski Yunan

Günümüzden 3000-2000 yıl önce Girit'te, Makedonya'da ve Doğu Akdeniz kıyılarında gelişen Eski Yunan uygarlığı Ortadoğu ülkelerinden Güney İtalya'ya kadar geniş bir alanda etkili oldu Girit'te Minos uygarlığı döneminde, Tunç Çağı'nın kültür merkezi olan Knossos kentinde Knossos Sarayı yapıldı Canlı duvar resimleri, salonları, iç avluları, merdivenleri ve sütunlarıyla yer yer dört, beş katlı olan bu saray o zamana kadar yapılanların en büyüğü ve görkemlisiydi İÖ 1300'lerde güçlü bir krallık kuran Mikenler'in Minos uygarlığına son vermesinden sonra da Mora Yarımadası'nda sarp kayalıklara kurulmuş Tiryns ve Miken kentlerinin kalıntıları parlak bir uygarlığın izlerini taşır Eski Yunan uygarlığının doruğu sayılan Atina'da İÖ 5 yüzyılda büyük yazarlar ve filozoflar yetişti; görkemli tapınaklar, saraylar yapıldı, yeni kentler kuruldu Mimarlar, Eski Mısır'da olduğu gibi düz kirişlerden ve sütunlardan yararlanarak, yapılarda kusursuz bir uyum ve bütünlük yarattılar

En özenli yapılar tapınaklardı Dikdörtgen biçimli Eski Yunan tapınaklarında tanrı ve tanrıça heykellerinin bulunduğu özel bir oda, onun arkasında hazine odası adı verilen daha küçük bir bölüm olurdu Yapının iki ucunda da dışa doğru uzanan, "revak" adı verilen geniş bir çıkma bulunurdu Tapınak basamaklarla çıkılan bir tabana oturtulur, çevresi çatıyı taşıyan sütunlarla donatılırdı Eski Yunan mimarlığında İÖ yaklaşık 750-500 arasında Dor ve İyon mimari üslupları egemendi

Dor düzenindeki yapılar basık ve sağlam görünüşlü, yukarı doğru daralan sütunları kalın, sade ve sık aralıklıydı Sütun gövdesinde keskin kenarlı ve çok derin olmayan yivler vardı Dor düzeninde yapılmış tapmakların ve anıtsal yapıların en yoğun olduğu bölgeler Yunanistan Yarımadası, Sicilya ve Güney İtalya'dır Bu üslubun en güzel örneklerinden biri Atina'daki Parthenon Tapınağı'dır Bilgelik, beceri ve savaş tanrıçası Athena için yapılan bu tapınak, eski kentin (Akropolis) ortasında yükselen bir tepenin üzerindedir Tapınaktaki en güzel yapıtlardan biri de heykelci Pheidias'ın altın ve fildişinden oyduğu,
yaklaşık 12 metre yüksekliğindeki Athena heykelidir Tepenin eteğinde toplantıların yapıldığı agora adı verilen geniş alan, kentin siyasal ve ticari etkinlikleri açısından son derece önemliydi

Anadolu kıyılarında ise İyon düzeni egemendi İyon düzeninde sütunlar düz, Dor sütunlarından daha yüksek, yivleri daha derin ve sık aralıklı, sütun başlıkları kıvrımlı ve daha zariftir Efes (Ephesos) kentindeki Dünyanın Yedi Harikası'ndan biri olan Artemis Tapınağı İyon düzeninde yapılmıştır Arkeolojik kazılardan anlaşıldığına göre bu mermer tapınağın iki sıra dizilmiş 127 sütunu vardı 13 basamakla çıkılan bir taban üzerinde yükselen sütunlar 18 metre yüksekliğindeydi Sütun tabanı, sütun başlıkları, friz kuşağı olağanüstü güzellikte oymalar ve kabartmalarla süslenmişti

Eski Yunan mimarlığında, İyon düzeninden yalnızca sütun başlığının biçimiyle ayrılan Korint düzeninde başlık, devedikeni yaprak-lanyla donatılmıştır
Eski Yunan yapılan daha sonraki çağlarda özellikle Romalılar'ca taklit edildi Bu etkinin belirgin olduğu çağdaş yapıların en ünlüleri ABD'nin başkenti Washington'daki Beyaz Saray ile Londra'daki British Museum'dur

__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Mimarlık, Mimar Nedir, Mimarlığın Gelişimi, Eski Mısır Mezopotamya

Eski 08-11-2010   #3
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : Mimarlık, Mimar Nedir, Mimarlığın Gelişimi, Eski Mısır Mezopotamya



Eski Roma, Bizans Eski Roma

Eskiçağdaki imparatorlukların sonuncusu ve en büyüğü Roma İmparatorluğu'nda uçsuz bucaksız toprakların korunabilmesi, orduların hızla ilerleyebilmesi, kentlere ve çiftliklere su sağlanabilmesi için çok sayıda yol, köprü, sukemeri ve kale yapılmıştı Ama Eski Yunanlıların geliştirdiği sütun-kiriş sistemi bu dev boyutlu yapılar için elverişli değildi Bu yüzden Romalılar daha güçlü yapım teknikleri geliştirdi Geniş köprülerin yapımında düz kiriş yerine kemer kullandılar Yapım gereci olarak tüf adı verilen volkanik çökelti taşları, traverten (pamuktaşı) ve kendi buluşları olan özel bir tür betondan yararlandılar
Eski Yunan'da toplantı yeri ve alışveriş merkezi olarak kullanılan "agora"ya karşılık, Eski Roma kentlerinde "forum" adı verilen, çevresi yönetim yapıları ve dükkânlarla çevrili geniş toplantı alanları vardı

İmparatorluk merkezi olan Roma'da bazıları eski imparatorların adıyla anılan yedi forum bulunuyordu Romalılar imparatorlar, generaller, devlet adamları ve savaşlarda kazanılan zaferler adına çok sayıda heykel ve anıt diktiler Roma tapmakları, Yunan tapınakları gibi ya dikdörtgen ya da daire biçiminde ve kubbe çatılıydı Kubbeli tapınaklardan en büyüğü Pantheon Tapınağı'dır ÎÖ 27'de yapılan bu tapınak, İS 118-128 arasında İmparator Had-rianus tarafından baştan başa değiştirilerek yeniden yaptırıldı 43 metrelik çapıyla o güne kadar yapılan daire biçimindeki en büyük tapmak olan Pantheon, camı olmayan tek bir tepe penceresinden ışık alıyordu Girişi dev sütunlar üzerinde yükselen üçgen biçimli bir alınlıktan oluşuyordu Tapmak tunç ve mermer heykellerle donatılmıştı
Romalılar gelişkin yapım teknikleriyle dev boyutlu hamamlar ve tiyatrolar da yaptılar Roma'daki halk hamamları İS 211'de İmparator Caracalla tarafından yaptırıldı Gladyatörlerin ve yırtıcı hayvanların kanlı gösterilerine sahne olan ve çok büyük olduğu için sonradan Colosseum adı verilen Flavius Amfitiyatrosu İS 80'lerde yapıldı Kent ve kasabalardaki yapılar genellikle tek katlıydı Roma'da ve Ostia'da birkaç katlı olanları da vardı Eski Romalılar'ın günümüzdeki gibi çok katlı yapılara yönelmelerinin amacı, kalabalık kentlerde yer kazanmaktı

Eski Roma'da mahkeme salonu olarak kullanılan dikdörtgen planlı bazilikalardan sonradan işyeri ve toplantı salonu olarak da yararlanıldı İS 313'te, Roma İmparatorluğunda Hıristiyanlık kabul edildikten sonra tapınakların çoğu kiliseye dönüştürüldü Bazilika planlı yapılar zamanla tüm Avrupa'da benimsendi İlk Hıristiyan kiliselerinde Eski Roma bazilikalarında olduğu gibi ortada nef denen geniş bir alan, yanlarda sütunlarla ayrılmış birer yan nef, ayrıca girişin karşısında mihrap ya da ahar denen yuvarlak bir alan bulunuyordu Roma'daki San Pietro Katedrali bazilika planlı kiliselerin ilk örneklerindendir Tarihin ilk mimarlık kitabı İÖ 1 yüzyılda yaşamış olan Romalı mimar ve mühendis Vitruvius'un yazdığı, 10 ciltten oluşan De architecturaydi ("Mimarlık Üzerine") Bu kitap sonradan, klasik sanata duyulan ilginin canlandığı dönemlerde mimarlar için önemli bir bilgi kaynağı ve yol gösterici oldu

Bizans

İS 33()'da Roma İmparatoru Constantinus İÖ 7 yüzyılda Yunanhlar'ca kurulmuş olan Byzantion (Bizans) kentine Konstantinopolis (bugün İstanbul) adını vererek başkent ilan etti Zamanla imparatorluğun yönetsel, ekonomik ve kültürel merkezi durumuna gelen kentte özgün bir mimari üslup gelişti İlk bakışta doğu ile batının bir bireşimi olarak görünen bu üslubun en belirgin özelliği bazilika planlı yapıların üzerini örten dev boyutlu kubbelerdi Bizans mimarlıksanatının güzel ve en önemli örneği, 532-537 arasında Konstantino-polis'te İmparator Jüstinyen tarafından yaptırılan Ayasofya'dır (Hagia Sophia Kilisesi) 15 yüzyılda Osmanlıların Bizans'ı almasından sonra camiye dönüştürülen bu yapı, dünya mimarlık tarihinin başyapıtlarından biri sayılmaktadır

Bizans mimarlığının bir başka özelliği de, mozaik resim sanatı ve duvar bezemeciliğidir İstanbul'da Khora Kilisesi'nin (bugün Kariye Camisi) duvarlarında Kutsal Kitap'tan alınma sahneler, mozaikle canlı ve duygulu bir biçimde işlenmiştir Ortodoksluk'un egemen olduğu Doğu Avrupa, Anadolu ve Ortadoğu'da daha çok, kubbeli bir orta nefin dört yanına eşit uzunlukta dört kolonun eklenmesiyle oluşturulmuş, Yunan ya da Latin haçı biçiminde kiliseler yaygındı

__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla

Romanesk Üslup, Gotik Mimari, Rönesans

Eski 08-11-2010   #4
Şengül Şirin
Varsayılan

Romanesk Üslup, Gotik Mimari, Rönesans



Romanesk Üslup, Gotik Mimari, Rönesans Romanesk Üslup

11 yüzyıl ortalarında manastırlar Eski Roma mimarlığının özelliklerini taşıyan romanesk üslupla yapılmaya başlandı Sağlam, ağır ve etkileyici bir görünümü olan bu yapılar ortada geniş bir nef ve onu çevreleyen uzun geçitlerden oluşuyordu Romanesk üslubun en belirgin özelliği ana kubbeyi taşımak için oluşturulan, kemer biçimli /ortozlarıydı
Romanesk yapıların en çok rastlandığı yerler İtalya, Almanya ve Fransa'nın kuzeyindeki Normandiya bölgesidir İngiltere'de l()93'te yapılmış olan Durham Katedrali bu üslubun en güzel örneklerinden biridir

Gotik Mimari

1200'lerde, Roma İmparatorluğu'nun çöküşünden uzunca bir süre sonra kentler yeniden canlanıp büyümeye başladı; bankacılık ve ticaret önem kazandı Bu dönemde sanat ve mimarlıkta kralların ve kiliselerin denetimi azaldı, ticaret yoluyla zenginleşen tüccarların beğenisinin önemi arttı Kentlerde konut, eğitim gibi çeşitli gereksinimleri karşılayacak yeni yapılar yapılmaya başlandı

Sivri kuleli büyük kiliseler, bu yeni çağın simgesi durumuna geldi Yuvarlak kemerlerinyerini sivri kemerler aldı Sivrilik kapı pencere, kemer ve tonoz gibi temel yapı öğelerinin tümüne egemen oldu Gotik olarak adlandırılan bu üslupla birlikte ortaya çıkan bir başka yapı öğesi de çatıyı taşımak ya da bir duvarı desteklemek amacıyla yerleştirilen payandalardı (dayanma ayağı) Bu yapı tekniği duvarların daha ince, dolayısıyla pencerelerin daha geniş yapılabilmesini sağladı

Gotik üslup sivri kuleleri, güzel desenler oluşturan rengârenk camlarla bezenmiş pencereleri, zarif kemerleri ve payandalarıyla mimarlık tarihinin en çarpıcı ve ilgi çekici üsluplarından biridir Gotik üslubun en güzel örnekleri Fransa'da Paris'teki Notre-Dame, Chartres, Amiens ve Reims katedralleridir

Dinsel yapıların yanı sıra Avrupa'nın birçok ülkesinde gotik üslupta yapılmış görkemli saraylar, özel ve resmi yapılar vardır Oxford ve Cambridge üniversitelerine bağlı bazı kolej binaları ve Londra yakınlarındaki Hampton Sarayı bunlara örnektir

Rönesans

Eski Roma geleneklerinin egemen olduğu İtalya'da gotik üslup öteki Avrupa ülkelerindeki gibi gelişip yaygınlaşmadı 15 yüzyılda Eski Yunan ve Roma sanatına duyulan ilginin canlanmasıyla Pantheon ve Colosseum gibi yapılar yeniden önem kazandı Eski Yunan ve Roma sanatının yani klasik sanatın yeniden canlandığı bu döneme "'yeniden doğuş" anlamına gelen Rönesans adı verildi

Romalı mimar Vitruvius'un yazdığı mimarlık kitabı, 152Tde bulunarak İtalyanca'ya çevrildi Bu yapıt Eski Roma yapım tekniklerinin uygulanmasında önemli bilgiler sağladı Bu dönemde Eski Yunan sütunlarının beş ayrı çeşidi bir arada kullanılmaya başlandı Bunlar sırasıyla Dor, İyon ve Korint düzenleriyle, İyon ve Korint düzenlerinin bir karışımı olan kompozit düzen ve Etrüskler'in uyguladığı Tos kana düzeniydi


Bununla birlikte İtalyan mimarlar eski olan her şeyi taklit etmek yerine yeni bir üslup da yarattılar Rönesans mimarları Leonardo da Vinci Michelangelo Bramante ve Raffaello gibi aynı zamanda heykelci, ressam, bilgin ve filozof olan çok yönlü bilge sanatçılardı
Rönesans döneminde kiliseler, Milano'da Bramante'nin yapıtı olan Santa Maria delle Grazie Manastırı gibi ferah, gösterişten uzak, görkemli yapılardı Kiliselerin iç duvarları genellikle fresklerle, mihrap, vaftiz kurnası gibi öğeler, zarif oymalar ve heykellerle bezenir-di Buna karşılık zengin tüccarları rakiplerinden gelecek saldırılara karşı korumak amacıyla malikâne ve saraylar kale gibi sağlam yapılırdı

Bu tür yapıların en ünlüsü Floransa'da,yapımına 1440'ta başlanan ve 1852'ye kadar çeşitli eklemelerle büyütülen Pitti Sarayı'dır Rönesans 16 yüzyılda Fransa'da, 17 yüzyıl başlarında İngiltere'de etkili oldu Paris'te 1546'da yapımına başlanan ve bugün müze olarak kullanılan Louvre Sarayı, Fransız Geç Rönesans üslubunun en güzel örneklerindendir 17 yüzyılda İngiltere'de klasik sanatı diriltmeye yönelik Yeniklasikçilik Akımı başladı Akımın mimarlık alanında önde gelen adlarından Inigo Jones'un Eski Yunan, Roma ve İtalyan Rönesans mimarlığından esinlenerek yaptığı binalar arasında Londra yakınlarındaki Kraliçe'nin Evi ve Şölen Evi sayılabilir

Rönesans üslubu 17 yüzyılda yerini barok üsluba bıraktı Bu sözcüğün kökeni Portekizce'de özellikle düzgün olmayan inciler için kullanılan ve "düzensiz" anlamına gelen ba-rocco sözcüğüne dayanır Barok üslûbun en belirgin özelliği son derece ayrıntılı, süslü ve gösterişli olmasıdır Barok üslubun İtalya'da-ki önde gelen mimarları Vignola ve Gian Lo-renzo Bernini'ydi Londra'da Christopher Wren tarafından tasarlanan St Paul Katedrali 17 yüzyıl İngiliz barok mimarlığının önde gelen örneklerindendir 18 yüzyıl başlarında barok üslubun yerini Paris'te ortaya çıkan rokoko aldı Rokoko üslubun en önemli özelliği iç ve dış bezemeierdeki simetrik olmayan desenler, bol kıvrımlı çizgiler ve gösterişli süslemelerdi Yapıların dış yüzeyleri mermer heykeller ve çiçek motiflerinden oluşan kabartmalarla bezeniyordu

18 yüzyılda Rönesans mimarlığı Amerikan kolonilerine kadar uzandı Philadelphia'daki Independence Hail ile Washington'daki Capitol Binası döneme özgü örneklerdir

__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Mimarlık, Mimar Nedir, Mimarlığın Gelişimi, Eski Mısır Mezopotamya

Eski 08-11-2010   #5
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : Mimarlık, Mimar Nedir, Mimarlığın Gelişimi, Eski Mısır Mezopotamya



Sanayi Devrimi, Çağdaş Mimarlık Sanayi Devrimi

18 yüzyılda İngiltere'de başlayan Sanayi Devrimi'nin 19 yüzyılda tüm Avrupa'ya yayılmasıyla birlikte iş bulmak umuduyla on binlerce insan kentlere göç etti Artan konut gereksinimi hızlı bir yapılaşma sürecini başlattı Makinelerle üretilmeye başlanan yapı gereçleri artan ulaşım olanakları sayesinde her yere taşınabildiğinden, bölgeler arası mimari farklılıklar ortadan kalktı Bu dönemde maden ocaklarının, demiryollarının ve fabrikaların sahipleri çok zengin oldu Güçleri arttı Ne var ki, bu işletmelerde çalışan işçiler düşük ücretler yüzünden çok yoksuldu Bol para harcanarak yeni yapı tasarımlarına girişildi Yapıların görünüşlerine daha çok önem verildi Her çeşit üslup denendi İngiltere'de Parlamento Binası gotik üslubun, Paris Opera Binası'ysa Eski Roma üslubunun başarılı örnekleridir

Bu güzel yapılar kentleri kara dumanlanyla kirleten fabrikalar ve yoksul işçi ailelerinin barınmak için sığındığı izbelerle büyük bir çelişki yaratıyordu Makinelerle üretilen ucuz ve niteliksiz yapı gereçlerine, sağlık koşullarına uygun olmayan konutların yapımına karşı çıkan tasarımcı William Morris aynı düşünceyi paylaşan arkadaşlarıyla birlikte Güzel Sanatlar ve El Sanatları Hareketi'ni başlattı Yalnızca varlıklı kimselerin değil herkesin sahip olabileceği sade, rahat, zevkli konut ve mobilya tasarımları yaptı 19 yüzyılda Almanya'da ve ABD'de de mimarlar en son teknik gelişmeleri yapılara uyguladılar Alman mimarlar binaların içinde elektrik kullanırken, ABD'de William Le Baron Jenney, Henry Hobson Richardson, Dankmar Adler ve Louis Sullivan gibi mimarlar yeni geliştirilen çelik yapı tekniğiyle dünyanın ilk gökdelenlerini yaptılar Bu yapılar asansör, telefon
ve havalandırma sistemi gibi yeni buluşlarla donatılmıştı

Fransa'da betonarme denen ve içine demir ya da çelik çubuklar yerleştirilerek elde edilen donanımlı beton, bina yapımında kullanılmaya başlandı 20 yüzyılın başında Auguste Perret' nin Paris'te yapmış olduğu apartmanlar bunların ilk örnekleridir
I Dünya Savaşı'ndan sonra birçok sanatçı ve mimar 19 yüzyılda çirkinleşen kentlerin yeniden planlanarak yaşamaya elverişli, geniş yeşil alanların yer alacağı bir biçimde düzenlenmesi için çalıştı

Çağdaş Mimarlık


SSCB'de gerçekleşen 1917 Ekim Devrimi yoksul zengin ayrımına dayanmayan yeni bir toplum düzeni kurmayı amaçlıyordu Bu nedenle başka alanlarda olduğu gibi mimarlık ve tasarımda da yeni gelişmeler gözlendi Vladi-mir Tatlin, El Lissitzky ve Vesnin Kardeşler gibi mimar ve tasarımcılar, William Morris'in görüşlerinin yeni tekniklerle uygulanmasına dayanan bir anlayış geliştirdiler Amaçlan büyük, bol ışıklı, temiz havalı ve yemyeşil kentler kurmaktı
Fransa'da Le Corbusier, Almanya'da Bau-haus (yapı evi) Akımı'nın öncüsü Walter Gropius ve Ludvvig Mies van der Rohe konut tasarımına yeni boyutlar kazandırdılar 1920'lerde ve 1930'larda rahat, ışıklı ve insan sağlığına uygun betonarme konutlar yapıldı 1930'larda çıkan dünya ekonomik bunalımı ve II Dünya Savaşı inşaat sanayisinde durgunluğa yol açtı Savaştan sonra Avrupa'da yıkılıp zarar gören kentlerin bir an önce yeniden yapılması gerekiyordu Bu nedenle Le Corbusier ve Gropius'un tasarımları o dönemde gerçekleşemedi Birçok bölümü fabrikalarda üretilen hazır yapı gereçleriyle prefabrik yapılar yapılmaya başlandı

Bununla birlikte bazı güzel ve etkileyici binalar da yapıldı Örneğin, Fransa'da Le Cor-busier'nin tasarımı olan Ronchamp Kilisesi (Nötre Dame-du-Haut), Alvar Aalto'nun Belediye Binası (Finlandiya, Saynatsalo), Frank Lloyd Wright'ın Guggenheim Müzesi (New York), Jorn Utzon'un Opera Binası (Sydney), Richard Rogers ve Renzo Piano' nun tasarımı olan Pompidou Sanat ve Kültür Merkezi (Paris), savaş sonrası dönemin en çarpıcı yapılarındandır Öte yandan beton ve çelik yerine tuğlayla ahşap gibi geleneksel yapı gereçlerini yeğleyen bazı mimarlar yenilerini yapmaktansa, eskileri onarma ve koruma yoluna gitti Bu mimarlar en iyi ve doğru tasarımlara ulaşabilmek için yapıların içinde yaşayacak olan insanlara danışılması gerektiğini savunuyordu Günümüzde ise mimarlar modern teknolojinin getirdiği olanakları William Morris'in "mimarlığın bütün insanlar için olduğu" yolundaki savına uygun olarak kullanma eğilimindedir (Ayrıca bak TÜRK MİMARLIĞI)

__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.