Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Genel Konular > Dualar

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
duanın, fazileti

Duâ'nın Fazileti

Eski 10-11-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Duâ'nın Fazileti




Duâ'nın Fazileti
Hakkında Duâ'nın Fazileti




İbadetin özü olan duanın, yeri ve zamanı olmadığı için, her yerde ve her zaman duâ etme Sokakta, otomobilde, trende, büroda, okulda, fabrikada, evde, camide, Ka'be'de vs duâ etme Devamlı dua etme ve bunu i'tiyat haline getirme Fakat duâda mühim olan, kulun kendisine düşen vazifeyi yaptıktan sonra Allah'tan istemesidir Yani duâ edip birşeyler isterken eli kolu bağlı durmama Sebeblere mürâcaat etme Zira Allah, tembele değil, canla başla çalışana, ısrarla isteyene verir HzPeygamber (sav)'in; "Cennette kendisiyle komşu olmak isteyen kimseye: Çok secde etmekle bana yardımcı ol" demesinde bunu görebiliriz
Ayrıca, duâ ederken uyanık bir gönül ile duâ etme Söylenen her kelimenin kalpte yerini bulması Himmeti âlî tutup Ümmet-i Muhammed (sav) için de duâ etme -İnsan, kendi çocuğu suya düştüğü ve boğulmak üzere iken, nasıl heyecan ve hafakanlar içinde kalıyorsa- aynen öyle , dünyanın dört bir tarafında garip, çilekeş ve mazlum Ummet-i Muhammed (sav) için de öyle duâ etme duaların kabûlüne vesile olacaktır

DUA İBADETTİR:
Nu'man b Beşîr'in rivâyet ettiği bir hadîs-i şerifte Peygamber Efendimiz (sav): "Duâ ibâdettir" buyurdular ve sonra da şu âyeti okudular:
وَقَالَ رَبُّكُمُ ادْعُونِي أَسْتَجِبْ لَكُمْ إِنَّ الَّذِينَ يَسْتَكْبِرُونَ عَنْ عِبَادَتِي سَيَدْخُلُونَ جَهَنَّمَ دَاخِرِينَ
"Rabbiniz buyurdu ki: Bana duâ edin, duânıza icâbet edeyim Kibirlerinden Bana ibâdet etmeyenler, aşağılık olarak cehenneme gireceklerdir" (Mü'min, 40/60) (1)
Başka bir rivâyete göre; "Duâ ibâdetin özüdür"'(2), Allah yanında duâdan daha değerli birşey yoktur Çünkü "duâ, dinin direği, semâvât ve arzın nûru ve mü'minin silâhıdır" (3) "Duâ eden bir kimse helak olmaz" (4) Allah kendisine duâ edilmesi ve duâda ısrar edilmesinden hoşlanır, "Kendisine duâ etmeyene de gazâb eder' (5)
Allah Teâlâ'nın, Yûnus aleyhisselam hakkında Kur'an'da bahsettiği de buna benzemektedir Yûnus (as), anlatmış olduğu şeyleri kavmi dinlemediği için, kavmine kızarak onların arasından Rabb'inin izni olmadan çıktı ve yüklü bir gemiye bindi Geminin yükü fazla olduğundan gemi taşıyamamış, yolculardan birini denize atmak gerekmişti Atılacak kişinin tesbîti için gemidekiler kur'a çektiler Kur'an'ın ifâdesiyle, "Kur'a çekti, (kur'a kendisine isabet ettiği için) yenilenlerden oldu" (Sâffât, 37/141)
"(Yûnus (as) Rabbinden izinsiz olarak kavminden ayrıldığı için kendi kendisini) kınayarak (denize atıldı) balık onu yuttu" (Sâffât, 37/142) Cenâb-ı Hak Yûnus (as)'ı, bu izinsiz çıkışından dolayı şiddetli bir gazab ile levmetti (kınadı) Çünkü Yûnus (as)'ın, kavminin ezâlarına karşı sabretmesi gerekiyordu
Yûnus (as), iç içe üç karanlık içinde Rabbine duâ etti; deniz, gecenin karanlığı ve balığın karnı Yûnus (as) duâsında;
لاَ إِلَهَ إِلاَّ أَنْتَ سُبْحَانَكَ إِنِّي كُنْتُ مِنَ الظَّالِمِينَ
"Senden başka ilah yoktur Sen bütün eksiklerden uzaksın, yücesin, ben zâlimlerden oldum" (Enbiyâ, 21/87) diyerek yalvardı Allah Teâlâ da;
"Biz de onun duâsını kabul ettik ve onu tasadan kurtardık İşte Biz, inananları böyle kurtarırız" (Enbiyâ, 21/88) diyerek cevap verdi
Daha sonra Cenâb-ı Hak, Yûnus (as)'ı kurtarmasının sebebini onun rahatlık ve bolluk anında da Allah'ı çok zikretmesi olduğunu bildirdi:
"Eğer (rahatlık ve bolluk anında da) tesbih edenlerden olmasaydı, (insanların) diriltilecekleri güne kadar onun (balığın) karnında kalırdı" (Sâffât, 37/143-144)
Hz Peygamber (sav), bir hadislerinde; "Kederli, hüzünlü bir kimse, kardeşim Yûnus gibi duâ ederse, Allah onun duasına cevap verir O duâ da
لاَ إِلَهَ إِلاَّ أَنْتَ سُبْحَانَكَ إِنِّي كُنْتُ مِنَ الظَّالِمِينَ duâsıdır" (6)
Öyleyse, "sıkıntılı anında Allah'ın, duâsını kabul etmesi kimin hoşuna gidiyorsa, rahatlık ve bolluk anında Allah'a çok duâ etsin" (7)
"Bir müslüman, istediği şey günah olmamak ve sıla-ı rahmi kesmeyi istememek şartıyla duâ ederse, kendisi için üç haslet meydana gelir; ya Allah onu istediği şeyi hemen verir, veya (mükâfatını) âhirette vermek için saklar, veyahut yaptığı duâ kadarıyla, başına gelecek kötülükten onu muhafaza eder" Sahabe-i kirâm; "O zaman biz de çok duâ ederiz", dediler Bunun üzerine Peygamber Efendimiz (sav) de şöyle buyurdular: "Siz isteyebildiğiniz kadar isteyin, çünkü Allah'ın rahmet hazinesi sizin istediklerinizden daha çoktur" (8)
Bir kimse duâ kapısını açar ve duânın tadını alırsa; onun için hayır, rahmet ve icâbet kapısı açılır HzÖmer (ra) şöyle demektedir; "Ben duâmın kabul edilip edilmemesinin ızdırabını çekmiyorum, duâya devam edememenin ızdırabını çekiyorum Çünkü, duâya devam edebilirsem, istediğim bana verilecektir" Bununla ilgili olarak şöyle bir söz söylenmektedir; "Ey insanoğlu! Efendinin kapısını bıkmadan, usanmadan çaldığın için, istediğin sana verilmiştir, hakkında mübârek olsun"
İnsanın, duâsının kabûlünde aceleci olmaması ve kabul olmadı diye duâ etmeyi bırakmaması gerekir Nitekim, Buharî ve Müslim'in beraberce rivâyet ettikleri bir hadîs-i şerifte: "Sizden biriniz duânızda acele edip; "Duâ ettim sonra yine duâ ettim, fakat duâma cevap verilmedi" demedikçe duâsı kabul edilir" (9), buyurulmuştur
Burada şöyle bir soru akla gelebilir: "Birçok defa duâ ediyoruz kabul olmuyor Halbuki, âyet umûmîdir, her duâya cevap var?" Buna şöyle cevap verilir:
Cevap vermek ayrıdır, kabul etmek ayrıdır Her duâ için cevap vermek var; fakat kabul etmek, hem her istenileni vermek Cenâb-ı Hakk'ın hikmetine tâbidir Meselâ, hasta bir çocuk feryâd eder: "Ey doktor! Bana bak Doktor: Buyrun diye cevap verir Çocuk: Şu ilacı ver bana der Hekim ise; ya aynen istediğini verir, yahut hastalığına zarar olduğunu bilir, hiç vermez İşte Allah Teâlâ; Hakîm-i mutlak, hâzır, nâzır olduğu için kulun duâsına cevap verir Yalnızlık ve kimsesizliğini duasının cevabıyla ortadan kaldırır Fakat, insanın hevâ ve heveslerinin istikâmetinde değil, belki hikmet-i Rabbâniyye'nin iktizâsıyla, ya istediğini veya daha iyisini verir, veya hiç vermez Hem duâ bir ubûdiyettir Ubûdiyyetin ise meyveleri âhirette verilir Dünyevî maksadlar ise, o nevî duâ ve ibâdetin vakitleridir"
İbâdetin en faziletlisi, duâdan sonra tehlikenin, zorluğun gitmesini beklemektir Hadîs-i şerîfte: “Ya zel celali vel ikram” diyerek "Beklemeye devam edin" buyurulmaktadır (10)
Duâ, meyveli bir ağaç ve kişinin kendisinin sakladığı bir hazîne gibidir Yani ağacın üzerindeki meyve de, yere düşen meyve de sahibinindir Gizlediği yerde duran para da, oradan aldığı ve cebindeki para da hazine sahibinindir Aynen öyle de; duâ edenin istediği şey, kendisine verilse de kendisi için büyük bir mutluluk, istediği şey bu dünyada verilmeyip âhirette verilse de, duâ eden için büyük bir saadettir


Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.