Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Mühendislik / Mimarlık / Peyzaj Mimarlığı

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
mimarlık, ortaçağda

Ortaçağda Mimarlık

Eski 05-10-2009   #1
ysnkrks
icon111

Ortaçağda Mimarlık



Ortaçağda Mimarlık
Tezhip, (yaldız ya da renkli boyalarla süsleme sanatı) çini mürekkebi, çömlekçilik Bunlar, özellikle 1000 yıllarından başlayarak Avrupa topraklarında yükselen büyük dinsel eserlerin yanında küçük kalan sanatlardır

"Katedral"in ortaçağın tipik bir anıtı olması, Kilise'nin güçlülüğünden ve halkları içtenlikle olsun olmasın 'iman'a zorlanmasından ileri geliyordu Bunun sonucu olarak da herkes katedrallerin yapımına katılmaktaydı: Kimi para yardımı yapıyor, kimi taş çıkarma ya da taşıma gibi angaryalar yükleniyor, kimi sanatıyla katkıda bulunuyor, zanaatçıları evinde barındırıyor ya da vitraylar armağan ediyordu O dönemdeki tekniğin ilkelliği sonucu her çeşit iş insan gücüyle başarılacağından, bir Nötre Dame, bir Chartres, bir Reims katedralinin ne kadar zamanda bitebileceği düşünülebilir Gerçekten de yapımı yüz yıl sürenlerin sayısı az değildir

Ortaçağın başlangıcında kiliseler antik bazilika'ları (ticaret ve sosyal olaylar için toplanma yeri olarak yapılmış, çatısı dikdörtgen biçiminde sütunlu salonlardan meydana gelmiş Roma yapısı) örnek tutan dikdörtgen bir nef'ten (kiliselerde kubbe altı bölümü, şahın) yapılmıştı Buna, zamanla 'transept' (bir kilisenin esas yapısına dik inşa edilmiş, yapıya haç şekli veren yan bölümler), yan netler, bitişik küçük kiliseler, çan kuleleri de eklenmişti Bu büyüme ortaya çetin bir sorun çıkarıyordu: Damın örtülmesi Kilise yalnız bir nef'ten oluşmuşken, kirişlere dayanan bir dam inşa etmekle iş çözümleniyordu, ama yapının gelişmesiyle bu yöntem yetersiz kaldı; çünkü putreller belli bir ölçüden uzun yapılınca sağlamlığından kaybediyordu Ayrıca, bütün bu tahta parçalar, her an yangın tehlikesiyle karşı karşıyaydı

Bu yüzden, XI yüzyılın başından beri adi damın yerine taş tonozlar kullanılmaya başlandı Bu tonozun iç eğmeci, eksene göre kesilmiş silindir şeklindeydi ve iki yanı da nef'in iki duvarına dayanıyordu Yapının tonoz anahtarı üzerine dayanarak kendiliğinden durabilmesi için, taşları belli biçimlerde kesmek gerekiyordu Böyle olunca da, duvarlara aşırı ağırlık yüklenmekteydi Gerçekten de, bu ağırlık duvarların birbirlerini itme tehlikesi yaratıyordu; yani, duvarlar bu itişe karşı gelebilecek kadar ağır, alçak ve tek parçalı olmalıydı Bu yapım şekli, yeterli büyüklükte pencereler açılmasına elverişli olmayan hantal ve karanlık "Roman" stili kiliseleri meydana getirdi

Ama aynı dönemde (1100 yıllarında) birbirlerinden çok uzak yerlerde (sözgelişi, Durham-İngiltere, Moissac-Fransa) yepyeni bir yapı sanatı yayılmaya başladı Dörtgen şeklinde yerleştirilmiş dört sütuna, bu dörtgenin köşegenlerine doğru uzanan ve tonoz anahtarında kırılan dört kemer inşa edilerek meydana getirilen çatı iskeletine, her büyüklükte damı oturtmak imkânı vardı Burada da çatı, duvarlara büyük bir ağırlık yüklemekte ve bunların birbirini itmesine yol açan bir güç yaratmaktaydı Fakat bu sakınca iki gücün dikey biçimde inişini sağlayacak biçimde yerleştirilmiş payanda (eğik olarak vurulan destek) kemerlerinin ağırlıklarıyla rahatça dengelenebilmekteydi Artık 1100-1500 yılları arasında mimarlığa hâkim olacak "Gotik" sanat doğmuştu

Fransa'da, ortaçağ mimarlığının en eski Roman stilinden en gösterişti Gotik'e kadar geçirdiği aşamaları izleyebileceğimiz bir örnek yapı bulunmaktadır: Saint Michel dağındaki manastır (X yüzyıl) Bir yeraltı mezarlığı olarak yapılan bu binanın üstüne, 1017-1144 yılları arasında Roman stili bir kilise inşa edilmişti Bu kilisenin 1421'de yıkılan koro yeri, 1450-1521 yılları arasında Gotik biçiminde inşa edilmişti En dikkatsiz bir ziyaretçi bite, hemen göze çarpan bu uyuşmazlığın önünde biraz duraksamadan edemez: O hantal, karanlık nef ve bu zarif aydınlık koro botumu

Bu göz kamaştırıcı yapıyı ya da 48 metrelik koro bölümüyle Beauvais katedralini hatta ünlü Ulm katedralini görmek, mimarların cüreti ve teknik bilgileri üzerine yeterli bir kanı verir Bu ustaların eline yeterli insan gücü ve malzeme vermekle iş bitmiyordu; her şeyden önce yapı tekniğinin sorunlarını çözümlemek gerekiyordu Bu sorunların inanılmaz karmaşıklığını bir an gözümüzün önüne getirelim: Duvarlara verilecek kalınlığın belirlenmesi, pencerelerin 'azami' büyüklüğü, payanda kemerlerinin yeri, tonozların yönü, taşların biçimi ve ayrıca bir yığın geometri, statik ve stereotomi (taşların kesilmesini ve yontulmasını konu alan bilim dalı) sorunları, malzemelerin sağlamlığı ve direnci İnşa ettikleri yapılardaki sütunların inceliği, bu sorunları Romalılar gibi kaba bir 'yaklaşık hesap'la değil, bilimsel bir biçimde çözümlemiş olduklarını göstermektedir

Öyle ki mimarların yeterli ve kesin matematik, fizik bilgileri bulunduğunu ileri sürmesek bile, etkili deneysel yöntemler uyguladıkları kesindir


Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.