Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Kitap Özetleri

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
kitap, özetleri3

Kitap özetleri-3

Eski 10-05-2006   #1
mate

Kitap özetleri-3



KİTABIN ADI 13 Jüri
KİTABIN YAZARI John T LESCROART


KİTABIN ÖZETİ :

Jennifer Witt, kocasını çok seven fakat kocasından devamlı dayak yiyen ve yaptğı şeyleri kocasına yani Lary Witt’ e beğendiremiyen bir çocuk annesi kadındır Bu yüzden psikolojisi bozulmuş ve doktora gitmektedir Yediği dayaklar yüzünden de vücudunda oluşan yara bereler içinde doktora gitmektedir

Jeniffer 28 Aralık Günü her zaman olduğu gibi rahatlamak için koşuya çıkar ve eve döndüğü zaman evinin etrafında bir sürü polis bulur Polisler Jennifer‘ ı evin üst katına çıkmaması için uyarırlar Jennifer, etraftaki kan izlerini ve kapıda duran ambulansı görünce kocasının ve oğlunun öldüğünü anlar Daha sonra polisler Jennifer‘ ın ifadesini almak üzere karakola götürürler İfadesi alındıktan sonra da Jennifer‘ ı tutuklarlar Tutuklanma sebebi olarak da kocasının bir yıl önce kendisine yaptırmış olduğu hayat sigortasıdır Bu sigorta şirketi, Jennifer' ın kocası Dr Larry Witt' in ölümü halinde karısına tazminat olarak 5 milyon dolar tazminat verecekti Polis bunu gerekçe göstererek Jennifır‘ ı tutuklar Fakat Jennifer yapmadığına dair hiçbir kanıt gösteremez

Daha sonra Jennifer' a yakın dostları, davada kendisini savunması için avukat olarak David Freeman' ı önerirler David Freeman birçok dava kazanmış ve haklı bir üne sahip iyi bir avukattır Yanında Dismas Hardy adında bir avukat daha çalışmaktadır Jennifer o gün avukatını, yani Freeman‘ ı çağırır, fakat Freeman yanında çalıştığı Hardy‘ yi gönderir Hardy Jennifer' ı dinler ve çözülmesi çok zor bir durumla karşı karşıya olduğunu anlar ve araştırmaya koyulur Olayın geçtiği eve gider, komşularına gider onlarla konuşur Komşuları Hardy’ ye, Larry ile Jennifer’ ın devamlı kavga ettiklerini anlatır Hardy bu araştırmaları devamlı Freeman‘ la konuşur ve Freeman, Jennifer’ la konuştuklarına ve araştırmalarına bakark Jennifer’ ın suçlu olduğuna inanır Fakat Hardy‘ nin içinden bir ses bu cinayeti Jennifer’ ın değil de başka birinin bir çıkar uğruna Larry ve oğlu Matthew Witt’ i öldürdüğüne inanır Çünkü Jennifer‘ ın kovcası Larry, altı haneli rakamlarla yıllık kazancı ölçülebilen iyi bir tıp doktorudur Hardy başka bir mirasçının onu öldürebileceği ihtimali üzerinde durur

Hardy bu araştırmaları yaparken mahkeme kurulmaya başlar Mahkeme başkanı yargıç Villars, savcı ise Bay Powell' dır Bayan Villars o eyaletteki temyiz mahkemelerinden kararı hiç iptal edilmemiş çok katı, özellikle hemcinslerine karşı çok katı davranan bir yargıçtır Bay Powell’ da eyalet baş savcılığına adaylığını koymuş tuttuğunu koparan bir savcı idi Ve bunları gören Hardy işin çok zor olduğunu görüyordu Daha sonra jüri üyeleri seçilmeye başlandı Jüri seçiminde jüri üyelerinin hiçbirinin akrabalarından polis veya hukukçu olmamasına ve hiçbirinin sabıkalı olmamasına dikkat edilmiştir Bu şartlara uyacak on iki kişi seçildi

Yargılama süresi başladığında Bay Powell’ ın elinde bulunan deliller çok kuvvetiydi ve Jennifer hakkında ölüm cezası isteniyordu Fakat buna karşı Hardy ‘nin elinde bulunan kanıtlar Powell’ ın kanıtlarına karşı kuvvetsizdi

Hardy Dr Larry Witt ‘in herhangi bir düşmanının olup olmadığını ve geçmişte yapmış olduğu bir şeyin başka birini sinirlendirip uygun zamanı kollayarak, şimdi yaptığını düşünüyordu Araştırmaları sonunda geçmişte Dr Witt’ in bir hastası hamile kaldığı bebeği kendisi düşürmeye çalışmış, fakat fenalaşıp hastaneye kaldırılmış, Dr Witt de kadını kurtaramamıştı Hastanın ailesi bu ölümden Dr Witt’ i sorumlu tutmuş ve Dr Witt’ i mahkemeye vermişlerdi ama davayı Dr Witt kazanmış Dismas Hardy de bu cinayeti bu aileden birinin yapabileceğini düşünüyordu ve araştırmaya koyuldu Fakat bu konuda bir şey çıkaramayan Hardy başka ihtimaller üzerinde duruyordu Bu arada da mahkeme sürüyor ve Bay Powell iyi bastırıyor, yargıcı ve jüriyi Jennifer‘ ın suçlu olduğu konusunda yavaş yavaş ikna etmeye başlıyordu

Dismass Hardy daha sonra Dr Witt’ e gelen bir teklif mektubunu değerlendiriyordu Mektupta doktorlar şirketinin hisse senetleri, belli kişilere belli miktarda satılacaktı Mektupta 368 tane hisse senedi yaklaşık 20 Dolara satılacaktı Ama karşılığında bu hisse senetleri ilerleyen zamanlarda on bin dolarla alınacaktı Ancak işin garip tarafı bu mektubu Dr Witt’ in kendisine uzun noel tatilinde gelmesi ve miyadını bu tatil süresi içerisinde doldurmasıydı Bunun üzerinde araştırma yapan Hardy, yine bir şey elde edemez Bu arada devam eden mahkemede, ceza bölümü tamamlanmak üzereydi ve hüküm büyük bir ihtimalle Jennifer' ı ölüm cezasına çarptıracaktı Bunun iyice farkına varan Hardy Jennifer‘ ın ölüm cezasından kurtarabilmesi için en azından kocasından çok dayak yediği için dayanamayıp kocasını öldürdüğünü ve bu sebeple cezasının hafifletilmesini istediğini söylemesiydi Fakat Jennifer bunu söylerse suçu kabul etmiş olacaktı

Ama Jennifer başından beri ısrarla cinayeti kendisinin işlemediğini söylüyordu Bu arada Jennifer yargılandığı davada suç olarak eski kocasını da onun öldürdüğü iddia ediliyordu Çünkü eski kocası Jennifer‘ ı dövüyor ve uyuşturucu kullanıyordu Bir gün evde kocasını yüksek dozda uyuşturucu aldığından, ölü olarak bulurlar Bu da eski kocasının zehirlenerek öldürüldüğünü gösteriyor oluyordu Ama bir şekilde gözden kaçmış ve Jennifer’ dan şüphelenilmemişti Şimdi ise iyi bir savcı olan Bay Powell bu mahkemeye bunu da dahil edip Jennifer’ ın ölüm cezasını sağlama alıp seçimlerde iyi puan almayı planlıyordu Bu davayı bütün gazeteler ve televizyonlar izliyordu Bunlar gelişirken davanın ceza bölümü sonuçlanmış ve 12 kişilik jüri Jennifer‘ ın suçlu olduğuna karar vermişti Kararla Jennifer‘ ı idama mahkum etmişlerdi Şimdi temyiz mahkemesi olacak ve kararı 13 Jüri olan yargıç Bayan Viller verecekti Bütün bu olup bitenleri televizyon ve gazetelerden takip eden Jennifer’ ın annesi Nancy, bu duruma çok üzülüyor fakat kocasından korktuğu için kızının mahkemesine ve ziyaretine gidemiyordu Nancy kızını ve torununu çok seviyordu Torununa noel hediyesi olarak oyuncak tabanca almış ve kargoyla göndermişti Oyuncak tabanca torununa, öldürüldüğünün sabahında ulaşmıştı Yani bu hediyeden büyükannesi ve anne babasından başka kimsenin haberi yoktu

Araştırmalardan bir şey çıkaramayacağını anlayan Hardy, ölüm cezasından tek kaçış yolunun kocasından dayak yiyen kadın gibi mahkemeye Jennifer‘ ı göstermekten başka çaresi yoktu Ama Jennifer bunu bile bile mahkemede söylemeyi kabül etmiyordu Hardy’ de bunu iyi bilen bir tanık bulup mahkemede konuşturması gerekiyordu Bu da Jennifer ‘ın psikoloğu Dr Lightner’ dı Lightner, Jennifer‘ ı tedavi ettiği sıralarda ona aşık olmuş ve Jennifer da ondan hoşlanmıştı Hatta sevişmeye kadar varan ilişkileri olmuştu Ama bunu ikisinden başka kimse bilmiyordu

Hardy, Dr Lightner‘ i mahkemeye davet etti ve Lightner da kabul ederek mahkemeye davada tanıklık yapmak üzere geldi Hardy, Lightner’ le aralarında konuşurken, Lightner‘ in Matthew’ e büyükannesi tarafından hediye olarak gönderilen tabancadan söz ettiğini duydu ve Hardy cinayetin Lightner tarafından işlenebileceğini düşünmeye başladı Çünkü Lightner Jennifer‘ ı sevimiş ve onun için yapmayacağı hiçbir şeyin olmadığını Hardy’ ye söylemişti Mahkemede Lightner‘ e sıkıştırıcı sorular soruyordu Daha sonra Lightner yavaş yavaş suçunu itiraf ediyordu Jennifer koşuya çıktığında Lightner, Wittler' in evine gelip kocasını uyarmaya çalışıyor, fakat kocasıyla tartışmaya başlıyordu Evde bir tabanca vardı ve Lightner daha önce eve geldiği için tabancanın yerini biliyordu Tabancayı aldı ve Larry‘ e doğrulttu o sırada başka bir odadan aniden beliren Mathew’ i gören Lightner paniğe kapılıp Matthew’ i vurmuş bunun üzerine saldıran Larry de boğuşma sırasında vurulmuştu

Böylelikle suçunu itiraf eden Lightner mahkemede tutuklanıp cezaevine gönderiliyor ve ölüm cezasına çarptırılan Jennifer bu suçtan beraat ediyordu

Kitabın ana fikri; kadın olmanın ne kadar zor olduğu ve üzerinde taşıdıkları sorumluluklardır Ayrıca kadınların bu güç şartlara rağmen, her ne olursa olsun ailesini korumaya çalıştığını anlatmaya çalışıyor Bu kitabın ana fikrinde herkese, özellikle kadınlara iyi niyet ve hoş görü ile yaklaşmamız gerektiği anlatılıyor Bir başka ana fikirde ise "kimseye önyargılı davranmamalı ve olayları iyice inceledikten sonra bazı şeyler hakkında karar vermeliyiz"mesajı veriliyor



KİTABIN ADI Acı Kahve
KİTABIN YAZARI Agatha CHRISTIE / Dilek AKARİ


KİTABIN ÖZETİ :

Sir Claud Amory, bir fizik uzmanı idi ve uzunca bir zamandır atom partiküllerinin hareketleri üzerinde incelemeler yapıyordu Bir gün aradığını buldu, bulduğu şimdiye dek kullanıla gelen patlayıcılardan binlerce kez daha etkili bir bomba formülüydü bu formül bir servet değerinde idi Çünkü bu formül karşılığında pekçok devlet hazinelerinin kapılarını ardına kadar açabilirdi Yalnız Sir Amory ‘i düşündüren bir mesele vardı Oda aile fertlerinden birinin formülü çalacağını hissetmesi idi Evet o bunu hissetmişti ama bunu kimin yapacağını bilmiyordu Bu sorunu çözmek için kendisi gibi alanında uzman olan birine ihtiyacı vardı Bu kim olabilirdi? Daha önce tanışmasa da methini duyduğu Belçika asıllı dedektif Hercule Poirot olabilirdi, çünkü o zehir gibi bir dedektifti ve çözemeyeceği olayın olamayacağına inanırdı Onu evine davet ederek olayı çözmesini rica etti Mr Poirot da bu nazik davete icabet etti Yalnız Mr Poirot daha Sir’ün evine varmadan olaylar cereyan etmeye başladı

Sir Amory’nin evinde hiç evlenmemiş olan ablası, oğlu Richard, oğlunun İtalyan asıllı karısı Lucia, bir bayan yeğeni, İtalyan doktor Carelli, evin İngiliz uşağı ve Sir’ün sekreteri bulunmaktaydı Bu ev halkı yemek sonrası sohbet yapıyorlardı Sir’ün gelini güzel Lucia kendisi gibi İtalyan olan doktordan rahatsızmış gibi davranmaktaydı, sanki doktor onu sıkıştırıyordu Kocası Richard’ da bu davetsiz eski dosttan rahatsız görünüyordu Zaten ilk fırsatta karısına kendisini o doktor ile niye aldattığını soracaktı Tüm bunlar Lucia’yı daha da kötü etmişti ve fark edilir hale gelen Lucia’nın rahatsızlığını tedavi etmek için ilaç kutusunu bulunduğu raftan indirmişlerdi Doktor Carelli, ilaç kutularına bakarak ne işe yaradıklarını söylüyordu Şişede öldürücü zehirli ilaçlar bile vardı ve uyku getirerek insanı öldüren ilaç hayli ilgi çekmişti Lucia, farkettirmeden ondan bir avuç kadar almıştı Bu esnada kahve servisi başlamıştı Richard karısının yanına giderek onun gönlünü almıştı Sır Amory ise uşağına kapıları dıştan kilitlemesini emretmiş ve kahvesini yudumlarken izaha başlamıştı Önemli ve de çok değerli bir formül bulduğunu ama ev halkı içinden birinin bunu çalmak istediğini bildiğini ve bunu düşünen kişiyi son bir fırsat olarak az sonra ışıkları kapattıracağını bu esnada az önce çalmış olduğu formülü sehpanın üzerine koymasını aksi halde çağırttığı ünlü dedektif Mr Poirot ‘un suçluyu bizzat bularak gereğini yapacağını ikaz etti Bu arada kahvenin acılığından bahsetti Işıkların söndürülmesini emretti

MrPoirot ulaştığında Sir Claud Amory koltuğunda ölü olarak bulunuyordu ve sehpanın üzerinde de içi boş bir zarf duruyordu İlk başta tüm şüpheler bir yabancı olan ve pek güven veren bir intibah vermeyen doktor Carelli’ye yönelmişti Lucıa’nın doktora antipatisi ve rahatsız halide Mr Poirot tarafından farkedilmekteydi Gerçi diğer şüphelilerde merhumu pek sevmiyorlardı Özellikle merhumun bayan yeğeni bunu açıkça dile getirmiş ihtiyarın pintiliği ve huysuzluğundan bahsetmişti Olay bu halde önünde dururken Mr Poirot olayı zekası, titizlik ve dikkati sayesinde çözmüştü Gelin Lucıa’yı söz oyunlarıyla köşeye sıkıştırıp ondan kötü ün salmış bir bayan ajanın kızı olduğunu ve bunu bilen doktor Carelli tarafından şantaj önerisine maruz kaldığını ama formülü çalanın ve kayınpederini öldürenin kendisi olmadığını söyletti

Zaten Mr Poirot ayrıntıları yakalamıştı İlaç kutusu ile olaydan evvel oynanmış olduğunu, rafın tozlu olmasına karşın ilaç kutusunun olay anında tertemiz olmasından anlaşılmıştı Şüpheli görülen sekreter bayan yapılan sorgu esnasında sıkışınca yine aynı zehirle Mr Poirot’u da öldürmeye çalışınca ki, Mr Poirot yine zekası ve uyanıklığı sayesinde kurtulmuştu Katil sekreter yakalandı ve adalete teslim edildi



KİTABIN ADI Ada
KİTABIN YAZARI Aldous HUXLEY


KİTABIN ÖZETİ :

Kitabın kahramanı Will Farnaby gazetecilik yapan aynı zamanda işi dolaysıyla dolaştığı yerlerde patronunun işlerini de takip eden birisidir Patronu petrolden bankacılığa gazete patronluğuna kadar uzanan geniş bir şirketler topluluğu yönetmektedir

Will Farnaby karısıyla birkaç yıllık evlidir ve evliliklerinin ilk aylarından beri karısını aldatmaktadır Mutlu olmadığını anlar ve karısını terk etmeye karar verir Bu durumu karısı öğrenince arabasına atlar ve evi terk eder Dikkati dağılan ve aşırı sürat yapan kadın kaza yapar ölür Bu durumda karısının araba kullanmasına izin verdiği için suçluluk hisseder

Will Farnaby geçirdiği deniz kazası sonucu kendini bitkin bir halde Pala adında bir adanın kıyılarında bulur Küçük bir kız tarafından kurtarılır, ilk meditasyonla bu kız sayesinde tanışır, bu ada özgün bir yönetime, özgün geleneklere sahip, Zen Budizmine inanılan, teklenojinin henüz istila etmediği, ordusu olmayan, barış içerisinde yaşayan, tropikal bir adadır Will gördüğü bu ilk meditasyonla (Metafiziğin) ve doğu mistiğinin büyüsüne kapılır

Pala’ da; kızlara ve erkeklere küçük yaşlardan itibaren özgürlük tanınır, aralarında ilişkiler kurmalarına karışılmaz hatta, kadınlarla kadınların, erkeklerle erkeklerin aralarındaki ilişkiler yadırganmaz, seksin her türü doğal ve varoluşun bir sonucu olarak görülür, çiftler arasında sahiplenme yoktur Evlilik vardır fakat çocuklar KEEK denen bir yapı içerisinde bir çok anne babaya sahip olurlar bu yapıda 20-30 aile bulunur, her yaştan çiftler çocuklara annelik babalık yaparlar, onlara göre çocuklar kısır bir döngü içerisinde değil, bir çok değişik insanla tanışarak, onlardan yeni şeyler öğrenerek bir çok anne babaya sığınarak büyürler

Pala’ da; Budizmin bir kolu olan ve kuzey Budizminin büyük kurtuluş yolu Budizmin farklılaşmış ve gelişmiş biçimi olarak kabul edilen

“Mahayana” ya inanılır Kuzey Budizminin özelliği yaşamın içerisinde insanın kendinde mirvanaya ulaştığı inancıdır Fakat Pala’daki budizm aynı zamanda “Tantra” denilen hinduizim bir koluda mahayanayla birlikte iç içe yaşanmaktadır Tantraya göre tutkulardan kurtulmanın doğru ve en kestirme yolu isteklere karşı koymak yerine istekleri doygunlaştırmak olduğunu savunur Bu doktirinde cinsel imgeler önemli yer tutar İki doktirinin birleştirilmesiyle yoga metotlar geliştiren halk maithuna denilen yoga türüyle, hipnotizmayla doğum kontrolü bazı hastalıkların tedavisi zihinsel temizlenme sağlarlar Onlara göre yoga insanların zihnini temizler ve tanrıyı akıllarıyla sevmelerine yardım eder

Will deniz kıyısında bulunduktan sonra hastaneye kaldırılır, burada palanın renkli simalarıyla tanışır Bir aydın olan doktorla, gelini Sulisa ile tanışır Sulisa dul bir kadındır Kocasını kaybedeli birkaç ay olmuştur ve henüz yalnızlığa alışamamaştır Benzer durumları Will ile aralarında bir yakınlaşma doğurur Raca ve annesi ile üniversiteli aydın bir genç ve sevgilisi hemşire ile Albayla konsolosta tanışır Sulisa’ dan meditasyon dersleri almaya başlar Meditasyonu bir aracı olarak kullanan makşa ilacını tanır, görsel ve işitsel sanrılar, uza duyum, uzagörüm, para pisikolojik tepki gösterilmeyen tepkilerin ön mistik gülünçlükten uzak tam bir mistik yaşam deneyimi olan meditasyonel uyuşturucu sayesinde meditasyonun bir sürü değişik şekliyle tanışır öğrenir Aradığı iç huzuru burada bu insanlardan öğrendikleriyle bulur Tün doğmaların, tüm görüşleri, medeniyeti red eder bunların olayı nasıl yok ettiğine şahit olur Ömür boyu aradığı aşkı seksi Sulisa’ da bulur Maitrea budayı (geleceği söylenen kurtarıcı buda) beklemeye başlar Bunları yaşarken aynı zamanda kısa bir süre sonra palanı yönetimine sahip olacak 18 yaşına bir kaç gün kalan racanın hayellerinin Pala’nın geleceğini nasıl karartacağını tropikal bir adanın sahip olduğu petrol kaynaklarının bu adanın nasıl sonunu hazırladığına dış dünyanın petrol uğruna Pala üzerinde oynadıkları oyunlara genç Raca’nın teklonoji ile nasıl kandırıldığını silahlanmaya kısacası Pala’nın dış dünyadan nasıl etkilendiğini şahit olur

Will Farnaby mutluluğun teklonoji kentleşme silahlanma para tarafından nasıl yok edildiğini görür İnsanın kendi kendi ile nasıl barışacağını öğrenir iç huzuru öğrenir


KİTABIN ADI Anamın Kitabı
KİTABIN YAZARI Yakup Kadri KARAOSMANOĞLU


KİTABIN ÖZETİ :

Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun belki bütün romanlarımın anahtarlarını verdiğim kitabım dediği “Anamın Kitabı”onun en önemli eserlerinden biridir Eserde, yazar çocukluk anılarından bahsetmekte, bunu yaparken de şuuraltı tekniğinden yararlanmaktadır İnsanın alınyazısının çocuklukta yazıldığını ve hangi yaşa girerse girsin, şuuraltında daima çocukluk kaldığını savunur

Yakup Kadri, Aydın ve Manisa’da hüküm sürmüş Karaosmanoğulları sülalesine mensuptur Yazar altı yaşına kadar babasının Mısır’daki İbrahim Paşa Konağına yerleşmiş ve İkbal Hanımla evlenene kadar burada yaşamıştır İkbal Hanımla evlendikten sonra Kahire’ye yerleşmiştir Daha sonra İbrahim Paşanın ölmesi nedeniyle Manisa’ya yerleşmiştir Eser, hayatının doğrudan doğruya bu bölümleriyle ilgilidir

Yazar babasını, çevresinde çok saygın bir kişiliğe sahip olmasına rağmen sevmez Babasının konuşma tarzı, hareketleri, konuşması ve bilhassa annesine karşı olan davranışları yazara çok ilkel gelir Nitekim babası eve geldiğinde önüne konulan terlikleri giydikten sonra annesini peşinden sürükler, kendisi ile ilgilenilmekte biraz gecikilse evi velveleye vererek huzursuzluk çıkartır

Yazarda geçmişe daima bir özlem vardır Lalasıyla Nil boyunca Ehramlara doğru ya da şehrin kalabalık caddelerine doğru yapılan gezintiler, hele babasıyla şehrin hayvanat bahçesi karakterindeki “Özbekiye Bahçesine” yaptığı araba gezintileri onun için tadına varılmaz saatlerdir

Mısır’daki bu ihtişam dolu çocukluk günlerini, altı yaşında geldiği Manisa’daki sıkıntılı günler takip eder Burada, okula giderken uyku sersemi kalkışını, eline “Amme Cüzzü” tutuşturularak sokak kapısından dışarı bırakılıverişini, kendisine kahvaltı olarak bir dilim kuru ekmekle bir topak tulum peyniri sunuluşunu hiç unutmaz Hele okula giderken yolun bozukluğu onun için işkence dolu saatlerdir

Okul hayatı ise ona göre pek verimsizdir Okulun doksanlık kapıcısı onu teneffüslerde rahat bırakmaz Sınıf hocası Mustafa Efendinin daima çatık ve kızgın suratı, okulun müdürü Hüseyin Efendinin şimşir sopası da onu rahatsız etmektedir Ama yazarı mektepten asıl yıldıran okulun pisliği ve mundarlığıdır Bu nedenle biraz utangaçlığından, bilhassada bu ağır koku yüzünden annesinin kendisine hazırladığı yemeği bile yemez, arkadaşlarına bırakır

Mısır dönüşü Karaosmanoğulları sülalesi kendilerine itibar göstermediğinden sıkıntılı günler yaşarlar Kendilerine babasının arkadaşı Hulusi Bey kucak açar Onun konağında önce misafir olarak birkaç gün kaldıktan sonra konağın yanındaki küçük evi kiralalar Bu evde yazarın ilk dikkatini çeken şey, evin arka kısmından kendisine çok yakın görünen Manisa Dağıdır Dağa baktıkça, dağdaki boz renkli kaya diz çökmüş bir deve gibi, buradaki inde aslan gibi görünür kendisine O dağdaki tabiat şekillerini iniş, yokuş, yar, oyuk, tepe masallardaki peri padişahının sarayındaki denizlere, kulelere benzer varlıklarmış gibi düşünür Sürekli olarak bu dağa gitmek ister Bir gün komşusunun oğlu Cemal ile oraya giderler Fakat beklediğini bulamaz, hayal kırıklığına uğramıştır

Çocukluğunda en derin, en ihtiraslı sevgisini tercih ettiği insan Afet Ninesidir Ninesi, Kadri Beyin küçüğü Nazif Beyi kaybettiğinden bu yana tek sevgisini torunu Yakup Kadiri’ye yöneltmiştir Ninesi onlarda kaldığı süreçte Yakup Kadri ondan ayrı yatmaz Hatta ninesi hastalandığında bile ondan ayrılamaz Hele ninesi kendi evine dönmeye kalsın; evde kıyametleri kopartır, günlerce ağlar, yemekten içmekten kesilir, evdekilere hayatı zehir eder

Babasının hastalığı da eserde geniş yer alır Babası hayatının son devresinde kendisini dünyadan iyice çekerek ahirete verir Seccadesinin başına oturarak saatlerce tespih çeker, on dakikada kılınacak namazları yarım saatte bitirir Yakup Kadiri’ye Kuran-ı Kerim öğretmeye çalışır Ama Yakup Kadri bunu hiç beceremez Yazarı bu derslerden evde bozulan antika saatler kurtarır Babası günlerce saatleri yapmaya çalışır ama muvaffak olamaz

Babası ölümüne doğru “Ramazanı Şerif” geliyor diye evin içinde çocukça bir sevinçle dolaşır Ramazanı mutlaka İstanbul’da geçirmek niyetindedir Fakat gidecekleri günün arifesinde babası ansızın hastalanarak yatağa düşer Hastalığı çok ağırdır, çok geçmeden ölür Yakup Kadiri’yi ölümden ziyade kardeşiyle birlikte komşusunun evinde geçirdikleri ayrılık geceleri etkiler Babasının cesedi önüne götürüldüğünde diğerleri gibi ağlamak istediği halde ağlayamaz

Çayırbaşı İlkokulunun, yazarın huyunun değişmesinde büyük rolü vardır Okuldaki çocuklar öyle yabanidir ki onu okula evin kalfası götürmektedir Kalfası teneffüslerde bile yanından ayrılmamaktadır Ancak bu vaziyet yazara ağır gelmektedir Buradaki çocuklar daima birbirleriyle kavga etmekte, çete savaşları yapmakta ve birbirlerine ağır küfürler savurmaktadırlar Yine bir gün böyle bir kavga esnasında kalfanın (kendisinden 5 –6 yaş büyük) kavgayı ayırmaması nedeniyle kızarak kalfasına ağza alınmayacak küfürler savurup, yumruklamaya başlar Bu nedenle kalfası onu bir daha okula götürmeye cesaret edemez Ancak yazar kendisinden daha büyük birini dövmenin verdiği gururla kendisine olan güveni yerine gelir

Bu olaydan haberinin olmadığını sandığı annesi ona küser Bunu bilmeyen Yakup Kadri, annesinin ilgisini çekmek ve annesinin sevgisini tekrar kazanmak için çeşitli muziplikler yapar, kendisini yaralar En küçük bir olayda bile üzerine titreyen annesi, bu olaylarda yanına bile gitmez Sonunda yazar, durumu anlayarak bir daha ağzına öyle sözler almayacağına söz vererek annesinden özür diler ve elini öper İşler yoluna girer

KİTABIN ADI Atatürk Olmasaydı
KİTABIN YAZARI Cemal KUTAY


KİTABIN ÖZETİ :

Atatürk olmasaydı, Çanakkale Zaferi olmazdı

Çanakkale Zaferi olmasaydı İngiliz, Fransız, Ruslardan oluşan itilaf devletleri, savaşı planladıkları üzere en çok 17 ayda zaferle bitirir Rus çarlığı haşmetle sürer, İstanbul / Boğazlar Rusların eline geçer, Sevr antlaşmasının şartları gerçek olurdu

Trablusgarp ve Balkan harpleri yenilgilerinden sonra morali sıfır benliği yok olmuş ezik ve bitik Türklük için destan devri kapanır

Dünyanın hiçbir esir milletinde emperyalizmin baskısı altında, milli kurtuluş fikri oluşamaz ve hareket gelişemez Çarlık Rusya yıkılmasaydı Orta Asya ve Kafkasya’daki Türkler kısa süreli de olsa bağımsız devlet kuramazdı

Çanakkale savunması dominyon sömürgelerde bağımsızlık ve haysiyet şuurunu uyandırdı

Atatürk olmasaydı orduyu politika dışında tutmak mümkün olmazdı İkinci büyük Millet Meclisinde bu prensip tatbik edildi Bu durumda olanlar ya asker ya Milletvekili oldular Atatürk olmasaydı üzerinde çağın damgası olan hiçbir hareket ve müesseseyi maziden koparıp kuramazdık Ya hep ya hiç aydınlığını onda bulduk

Milliyetçilik duygusundan yoksun kalmaya devam edecek, eşiğinde olduğumuz ümmetçilik kazanına düşecek, hiçbir zaman sağlam olamamış bir din kardeşliği kisvesi altında ya Arap ya Acem şoven milliyetçiliği potasında kaynayacaktık Araplaşma – araplaştırma düzeni (URUBE)’nin hammaddesi olacaktık

Atatürk olmasaydı, Türkiye zamanın şartları içinde Bolşevik rejimini kabul edebilirdi

Atatürk olmasaydı, kadın hak ve hürriyetleri öteki işlam ülkelerinin şartları içinde kalacaktı

Atatürk olmasaydı, Devlet, hayat idare-i maslahat (yaşanılan günü kurtarma) Maslahat-amiz illetinden kurtarılamazdı

Atatürk olmasaydı, Kurtuluş mücadelesi süreci içerisinde gerçek hürriyet ve istiklâllimizi imkansız kılan tatbik, safhasındaki bütün dünyanın Ermenilerle ilgili almış olduğu kararı hak-adalet-tarih hakikatleri içinde lehimize sonuçlanması asla mümkün olmayacaktır

Atatürk olmasaydı, sanat ve sanatçının değeri bugünkü değerine gelemezdi Toplum içinde sanatkarı özlenen mevki, makamların üstünde görmek ve bunu tescil ettirmek o günlerde ancak ona has bir özellikti

Atatürk olmasaydı bizler ve bizden sonrakiler, şahsi tercihini bir tarafa iterek, milleti için değişmesi şart bir çağ sanatı anlayışı adına fedakarlık örneği gösteremezdi

Atatürk olmasaydı, bizi benliğimize kavuşturan gerçek tarihimizden de cehaleti yenmek için tek dayancımız olan Türk alfabemizden mahrum kalırdık

Atatürk olmasaydı, bugün ülkemizdeki hümanizm kuruluşları ya hiç olmaz, olsalar bile yasal statüyü koruyamaz, içe açık dışarı kapalı kalmaya mahkum ve mecbur olurduk

Milletin imkanlarının devlet hayatında daima göz önünde tutulması, lüks- gösteriş-şatafattan uzak, aynı zamanda vakarlı haysiyetli- zevkli, güzel-asil-cazibe olabilme yapısı devlet varlığına hakim onunla beraber gelmiştir

Osmanlı İmparatorluğunun kaybettiği topraklar üzerinde bağımsız ve manda ferliği kabullenmiş 13 Devlet kurulur Atatürk sayesinde bunlar ile “Yurtta Sulh Cihanda Sulh” ilkesine uygun olarak dostluklar kuruldu

Atatürk olmasaydı, yaşanılan şartlar ne olursa olsun, İstiklal ve hürriyet için açıkça ifadesi şart gayeleri devlet literatürüne o sokamazdık

Atatürk olmasaydı, din ve maneviyatı akıl ve mantıkla böylesine bağdaştıran bir başka insan bulamazdık

Atatürk olmasaydı, ülkemiz ve milletimiz üzerinde asırlarca oynanmış haksız, ahlaksız senaryoların tortularından kurtulamazdık

Atatürk olmasaydı, Türk milleti için kusur olarak gösterilen haksız-yersiz-kasıtlı- mantıksız iddia ve kanaatler sonuna kadar yerinde kalacaktı



KİTABIN ADI Ay Vadisi
KİTABIN YAZARI Zaven BİBERYAN



TABIN ÖZETİ :

Jack London Ay vadisi adlı romanında Oakland grevlerini anlatır Grevciler ile grev kırıcılarının sokakları kana bulayan savaşı psikolojik bir açıdan derinlemesine anlatır Daha iyi bir hayat için verilen bu mücadelede bir kesimin mutluluğu ataları gibi kır hayatında aramalarını ele alır

Romanımız Mary ve Saxonne adlı iki kızın, çamaşırhanede ütü işinde çalışırken başlar Mary ve Saxonne Oakland’da ikamet etmektedir Saxonne bir göçmen kızıdır Annesi babası vefat etmiş, yoksulluktan dolayı evlatlığa verilmiş Daha sonra kimsesizler yurdunda 16 yaşına kadar kalmış Müteakiben abisinin maddi durumu çok kötüdür Saxonne ise ütücülükten aldığı parayı kendine harcamaktadır

Bir gün Mary ve Saxonne duvarcıların düzenlendiği bir eğlenceye katılırlar Amaçları burada öğle yemeğini bedavaya getirmek ve bol bol dans etmek için iki erkek arkadaş edinmektir Eğlenceye Bert ve arkadaşı Billy Roberts de katılacaktır Billy Roberts amatör bir boksördür, geçimini arabacılık yaparak sağlamaktadır Atları çok sever ve zamanın en iyi at arabalarını sürmektedir Çalıştığı iş yerinde patronun gözdesidir ve en iyi parayı o kazanır Bütün kızlar Billy Robertle arkadaşlık kurup yaklaşmak istemektedir Dans partisine Bert ile gelen Billy Mary’nin de aracılığı ile Saxonne’yle tanışmıştır Saxonne ile dans etmiş ve kızı çok beğenmiş, Saxone de Billy i beğenmiştir

Saxonne ve Billy Roberts birbirilerinden hoşlanmalarına müteakip arkadaşlıklarını ilerletmişler ve evlenmeye karar vermişlerdir Evlilik hazırlıklarına başlamışlar ve önce dört odalı ev tutmuşlar Bu evin malzemelerini borçlanarak tamamlamışlardır Ev ve malzeme alımında her şeyin kalitelisini almaya karar verdiler Zira Billy kendisine güvenmektedir ve evin kapısından kaliteli olmayan hiçbir şey girmeyecek ve Billy bunların parasını ödeyebilecek gücü kendisinde hissetmektedir Saxonne’de çalışmayacaktır Evlerini kurmuş ve mutlu bir hayat yaşamaktadırlar Saxonne Billy’i çok sevmektedir Billy soğuk kanlı, kendini çok iyi kontrol edebilen saygılı ve yakışıklı birisidir Ayrıca Billy diğer arkadaşları gibi çok içki içmemektedir Billy’de Saxonne’yi çok sevmektedir Saxonne ağır başlı ve akıllı birisidir Etrafdaki herkesle iyi diyalog kurabilen etrafa kendisini sevdiren güzel bir kızdır Ev işlerinide iyi bilen birisidir

Belli bir süre sonra Saxonna hamiledir Bir ev kadını olarak gurur verici bir durumdur Yengesinin üç çocuğu vardır, her biri ayrı bir sorundur Çünkü, abisi Tom çalışmamaktadır, geçim sıkıntısı yaşamaktadır Bu geçim sıkıntısı içerisinde bir de çoçuk sıkıntıyı arttırmakta ve hayatı yaşanılmaz hele sokmaktadır Ancak Saxonne yengesinin bu görüşlerine katılmamakta ve Bill’in bir şekilde kendilerini mağdur etmeyeceğine inanmakta ve gönlünü rahat tutmaktadır

Saxonne’nin komşusu da yengesinin görüşlerine katılmakta ve Saxonneye erkeklerin vefasız olduğu, çocuk olduktan sonra değerinin Billy’ nin gözünde düşeceğini ifade etmektedir Saxonneye erkekleri elde tutmanın yollarını öğretmektedir

Belirli bir zaman sonra Oaklan’da grevler başlamıştır Çünkü sendikacılar ile patronlar arasında anlaşmazlık olmuştur Fabrikalar işci çıkarmaya ve grevcilerin yerine “Sarı” diye hitap edilen sendikasız işciler alıp çalıştırmaktadır Bu durum sendikalı işciler ile patronların yanında olan sarıların arasını açmış ve sokak kavgaları başlamıştır Oakland bir harp meydanı gibidir Gün geçmez ki; kavgalardan birinde bir sendikalı işci bir sarıyı bir polis bir sendikalıyı öldürmesin Öldüren mahkemeye düşmesin Hapishaneler ve hastaneler ağzına kadar dolmuştur Bert Saxonne nin evinin bulunduğu sokakta kavgada öldürülmüş ve Bert’i kurtarmaya çalışan Saxonne çocuğunu düşürmüştür

Bu kötü gidiş Billy’i de etkilemiş içki içmeyi fazlalaştırmıştır Artık Saxonne ile eskisi kadar ilgilenmemeye başlamış, sendikadaki toplantılara katılmaktadır Billy de para sıkınıtısı çekmektedir Açlık Billy ve Saxonneyi çok yıptratmıştır Billy’ nin durumu kurtarmak için katıldığı bir kaç boks maçıda olumsuz sonuçlanmıştır Billy formunu kaybetmiş ve maçlarda sağlam hırpalanmıştır Ayrıca evinin bir odasını kiraya verdiği adamı da dövmüştür Adamın şikayeti üzerine tutuklanmış ve 1 ay hapse mahkum edilmiştir

Saxonne Billy’ nin mahkumiyeti süresince düşünmüş ve bu kötü gidişe dur demek gerektiğine kara vermiştir Bu kararı Oakland’dan ayrılmak ve çiftlik kurmak olmuştur Çünkü: çok iyi başlayan evlilik hayatında aldığı bütün malzemeleri parasızlıktan kaybetmiş ve bir tek Billy kalmıştı onu da seviyor ve kaybetmek istemiyordu

Billy hapishaneden çıkınca bu düşüncesini eşine aktarmış ve onu ikna etmiştir Billy ile Oakland’ı terk etmeden önce sinemaya giderler Orada bir çiftlik ve vadi görmüşler ve çiftlik benzeri bir yerin arayışına girmişlerdir

Kararlıydılar çünkü; kaybedecek hiç bir şeyleri yoktu ve zamanları boldu Ufak tefek gerekli malzemeleri yüklendiler ve yola koyuldular Yolda tarımcılarla konuşup tanışmışlar ve tarımcılığı öğrenmişlerdir Burada tanıştığı çiftlik sahibine, aradığı özellikte bir tarım arazisini sormuşlar O da o özellikle bir araziyi ancak “ayda” bulabilaceğini ve ismini de “Ay vadisi” olacağını söylemiştir Fakat kararlı idiler ve bulacaklardı

Sıkıntılı yolculuktan sonra “Sonoma vadisine” gelmişlerdi Vadi tam istediği ve rüyalarındaki özelliğe uygundu Sonradan da öğrendiklerine göre Sonoma vadisi kızılderili lisanında ay vadisi demekti Sonuç olarak aradığını bulan Saxonne ve Billy hayatlarını düzene sokmuşlar ve çok zengin olmuşlardır

Alıntı Yaparak Cevapla

Eski 11-10-2006   #2
emre_emre_61
Varsayılan


babacanlar
ölü canlar yazarı:gogol
adlı bi kitap var
onun tüm içeriği lazım
yzılış şekli,ana fikri,türü,falan bulan lütfen bana yollasın

emre-061@hotmail<img src="images/smi...lineimg" />com

Alıntı Yaparak Cevapla

Eski 11-11-2006   #3
mate
Varsayılan


Gogol'un ölü canlar adlı kitabı ile ilgili tüm bilgiler ve özeti edebiyat ödevleri bölümüne koyulmuştur
Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.