Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Kültür - San'at & Eğitim > Ülke & Şehirler > Gezelim, Görelim

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
kuruluşu, kültürleri, tarihi, ülkelerin

Ülkelerin Kuruluşu - Ülkelerin Tarihi ve Kültürleri

Eski 06-26-2012   #16
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Ülkelerin Kuruluşu - Ülkelerin Tarihi ve Kültürleri



Irak
Irak’ın bulunduğu Mezopotamya bölgesi dünyanın ilk önemli yerleşim merkezlerinden biridir MÖ 7 yüzyıla kadar Sümer-Akad, Babil ve Asurların elinde kalmış, bu tarihte ise Perslerin eline geçmiştir Bölgede İslamiyetten önceki Araplar da Main, Sebai ve Himyeri devletlerini kurdular

İslamiyetin doğuşu ve hızla gelişmesi ile birlikte Müslümanlar uzun süre bölgeye hakim oldular Müslümanların dördüncü halifesi Hazret-i Ali’nin kabri Necef’tedir Oğlu Hazret-i Hüseyin de burada Kerbela’da şehid olmuştur İmam-ı A’zam Ebu Hanife,Ahmed bin Hanbel, Abdülkadir Geylani gibi büyük alim ve veliler Bağdat ve Kufe’de yetişmişler, insanlığa ilim ve hikmet yaymışlardır Bu üç zatın türbesi halenBağdat’tadır

Bağdat 762’den itibaren yeni baştan imar edilerek Abbasilerin yani, İslam dünyasının başşehri oldu ve dünyanın en önemli kültür merkezlerinden biri haline geldi Bilhassa 786-809 seneleri arasında halifelik yapan Harunürreşid ve oğlu Me’mun zamanında Irak dünyanın en parlak ilim ve kültür merkezi oldu Ancak 1258’de Irak’a giren Moğol hükümdarı Hülagü, şehirleri yakıp yıkmış, binlerce Müslümanı öldürmüştür

Daha sonraki tarihlerde de eski günleri bulamayan Irak, sırasıyla Celayirliler, Timuroğulları, Karakoyunlular, Akkoyunlular ve Safevilerin hakimiyeti altında kaldı 1515’te Kuzey Irak’ın Osmanlı topraklarına katılmasını takiben Kanuni Sultan Süleyman Han 1534’te ülkenin tamamını fethetti Irak, Osmanlı hakimiyetinde kaldığı yaklaşık beş asırlık süre zarfında en parlak dönemlerini yaşadı

Kıymetli alimler İstanbul’a götürülerek, çalışmaları için her türlü imkan temin edildi Osmanlı Sultanı Dördüncü Murad Han zamanında Bağdat ikinci defa fethedildi Bu fetihte padişah bizzat harbe iştirak etmiş, kale kapısı yıkılırken elindeki gürzle o da yardım etmişti Kalenin fethinden sonra Şiilerin yıktığı İmam-ı A’zam türbesini yeniden inşa ettirdi

Irak’a göz koyan İngilizler, Birinci Dünya Savaşı sırasında 20 Kasım 1914’te Basra’ya girdiler Ancak 29 Mayıs 1916’da Irak ve Osmanlı Kuvvetleri “Selman Pak” meydan savaşında İngilizleri yenerek tamamını esir ettiler Birinci Dünya Savaşından sonra Osmanlılar bölgeden çekildiklerinden Iraklılar yalnız ve zayıf kaldılar Bunu farkeden İngiltere 1918’de ordularını Musul’a soktu

1920’de yapılan son Roma Konferansında da Irak’ın İngiliz mandası altına girmesi kararlaştırıldı 1930’da İngiltere Irak’a sözde bağımsızlık tanıdı 1933’te de Faysal’ın oğlu Gazi, kral oldu Irakİkinci Dünya Savaşına girmedi Ancak bütün İngiliz sömürgeleri gibi savaştan etkilendi

14 Temmuz 1958’de Irak ordusu, 22 yaşındaki Kral İkinci Faysal’ın da öldürüldüğü kanlı bir darbe ile yönetime el koyarak cumhuriyeti ilan etti Ancak darbeci Abdülkerim Kasım tam bir diktatör olduğundan, Irak’a İngilizlerden fazla bir hürriyet vermedi Bunun üzerine Sosyalist Arap Baas Partisi aynı senenin 8 Şubatında yönetimi ele geçirdi 18 Kasım 1963’te işe Arif Kardeşler, karşı darbe ile başa geçti

Beş sene sonra 30 Temmuz 1968’de de Baas Partisi yeni bir darbe yaparak ikinci defa yönetimi ele geçirdi Saddam Hüseyin’in başkanlığındaki Devrim Komuta Konseyi ve Sosyalist Arap Baas Partisi bugün de işbaşındadır 22 Eylül 1980’de başlayan Irak-İran savaşı ülkede yüzbinlerce insan kaybına, milyarlarca dolarlık zarara huzurun, barışın ve düzeninin bozulmasına yol açtı Sekiz sene gibi uzun bir savaş sonunda, 20 Ağustos 1988’de ateşkes imzalandı

1990 ortalarında Irak orduları Kuveyt’e girerek burayı işgal etti Bunun üzerine başlayan Körfez Krizi petrol fiatlarının artmasına ve ekonomik dalgalanmalara sebep oldu ABD-Suudi Arabistan’ın güvenliğini sağlamak için 500000 asker, birçok Avrupa devleti de Basra Körfezine donanma gönderdi

Irak’a, Kuveyt’i boşaltmak için verilen sürenin bittiği 16 Ocak 1991 günü, Müttefik güçler askeri harekata başladı Bir ay zarfında Irak mağlub olarak Kuveyt’ten çekilmek mecburiyetinde kaldı Ateşkes antlaşması imzalanarak barış görüşmelerine başlandı Amerika Irak’ın kuzey sınırındaki kürtleri korumak için askeri birlik bulundurmaktadır

İran
MÖ 3000 yıllarından beri İran biliniyordu Bilinen en eski imparatorluk Elamlıların MÖ 1100-600 yıllarında kurdukları imparatorluktur Elamlıların yerine Medlerin kurmuş oldukları imparatorluğu Persli Keyhüsrev MÖ 550 yılında yıkmış ve Anadolu’nun büyük bir bölümü dahil olmak üzere egemenliği altına almıştır İskender komutasındaki Yunanlılar MÖ 330 yıllarında bütün İran topraklarını ele geçirdiler Bundan sonra İran topraklarında Parthların ve Sasanilerin egemenliği devam etmiştir

Sasanilerin çöküşü İslam ordularının İran’ı ele geçirmeleriyle olmuştur Hazret-i Ömer devrinde İran üzerine birçok seferler düzenlenmiştir Akın akın İran içlerine giren İslam orduları, Âzerbaycan, Taberistan, Cürcan, Rey, Kumis, Karvin, Zencan, Hemedan, İsfahan ve Horasan’ı fethettiler Hazret-i Ömer’in ölümünden sonra İran’da bazı karışıklıklar meydana geldi Hazret-i Osman bunun üzerine askeri birlik göndererek isyanları bastırdı ve elebaşılarını cezalandırdı Böylelikle İslam hakimiyeti, İran’da devamlı sağlanmış oldu

Hicri sesekizinci asrın başında Safiyyüddin Erdebili hazretlerinin soyundan gelenler İran’da Sünni bir tarikat kurdular Onun adına nisbetle bu tarikata Safeviyye adı verildi Osmanlı sultanları, İslamiyete hizmet eden bu tarikat mensuplarına pek çok ihsanlarda bulundular Ancak Hoca Ali’den itibaren bu yolun mensupları arasında Eshab-ı kiram düşmanlığı yayılmaya başladı

Daha sonra tarikatın başına geçen Şeyh İbrahim, aşırı Şii görüşlerini benimsedi Bundan sonra tarikatin başına Şeyh Haydar geçti Şeyh Haydar’ın ölümünden sonra oğlu Şah İsmail taç giydi Şah İsmail, velinimeti olan Akkoyunlular Devletini yıkarak, İran’da Safevi Hanedanını kurdu Bunun zamanında Şiilik, devletin resmi dini oldu Bu dönemde sülalenin en büyük meselelerini Osmanlılarla savaşmak teşkil etti

1514 yılında Çaldıran’da Osmanlı Sultanı Yavuz Sultan Selim, Şah İsmail’i ağır bir hezimete uğrattı ve Tebrizi fethetti Şah İsmail’in ölümünden sonra tahta geçen oğlu Tahmasb zamanında İran bütünüyle Osmanlıların eline geçti

Safevi Sülalesinin çöküşü Şah İkinciAbbas’ın hükümdar olduğu döneme rastlar Yıkılışın ilk belirtisi Kandehar’daki Afganlı Mir Veys’in 1709 yılında isyan ederek başarı sağlaması oldu Bundan sonra Afganlılar sık sık İran üzerine askeri seferler düzenlediler Fakat hiçbir zaman İran’a tamamen sahip olamadılar 1729’da Safeviler yeniden yönetimi ele geçirdiler Fakat bu sefer de Rus Çarı Deli Petro öteden beri gerekli ticaret yollarını açabilmek için İran’a göz dikmiş durumdaydı

Osmanlılar da İran’ın Rusların eline geçmemesi için İran üzerine bir sefer düzenledi Osmanlılarla Ruslar arasında bir savaş tehlikesi belirdi, ama sanıldığı gibi olmayarak iki devlet anlaşarak, İran’ı aralarında pay ettiler Bu anlaşma uzun sürmedi Tahmasb kuzeydoğu İran’da bir ordu toplamaya çalışıyordu Çar Petro, tahtın Safevi Sülalesine geçmesini uygun karşılayacağını açıklamıştı Ama bütün bunlar Safevi Sülalesinin tahtı ele geçirmesine yetmedi

Nadir Şah ile birlikte İran üzerinde Afşar soyunun egemenliği başlamaktadır Ancak bu da uzun sürmedi Nadir Şah’ın öldürülmesinden sonra bir iktidar boşluğu meydana gelmiş ve bundan sonra üç ayrı rakip taht için ortaya çıkmıştır Bunlar: Zendler, Afganlılar ve Kaçarlardır Bunlardan Zendlerin yönetimi 40 seneye varmayacak derecede kısa bir zaman diliminde oldu Bundan sonra ülke yönetimi 1925 yılına kadar Kaçarların elinde kaldı

1925-1979 yılları arasındaki dönem ise Pehlevi sülalesinin İran tahtında bulunduğu dönemdir Pehlevi sülalesinin İran tahtında bulunduğu süre içinde geçen en buhranlı dönem İkinci Dünya Savaşı yıllarıdır 1938 yıllarından sonra İran’da Alman tesiri şiddetli bir şekilde kendisini hissettirmeye başlamış, bunun neticesinde İran’da pek çok Nazi-Almanyasının teknisyenlerinin bulunması, başta İngiltere olmak üzere müttefik devletleri tedirgin etmiştir

Bununla başlayan gerginlik, 1952 senesinde İran’ın İngiltere ile diplomatik ilişkilerini kesmesine kadar ilerledi İran başbakanlarından Musaddık’ın yönetimin başında bulunduğu dönemlerde İran Komünist Partisi olan Tudeh’e büyük tavizler vermesi ve bunları batıya karşı koz olarak kullanmaya çalışması, memlekette huzursuzluklar meydana gelmesine sebep oldu Bunun üzerine Şah, Musaddık’ı başbakanlıktan azlederek yerine General Zahid’i tayin etti

1963 yılında Şah “Beyaz Devrim” adı altında ülkede büyük çapta ekonomik ve sosyal reformlar yapmıştır Her geçen gün artan petrol gelirleri ve özellikle ülke savunması için yapılan büyük harcamalar, İran’ı Ortadoğu’da özellikle askeri bakımdan söz sahibi ülkeler arasına getirmeye başlamıştı Bu zamanda Fransa’da sürgünde bulunan İranlı Şii lider Humeyni, ülkede Şii inancının hakimiyetinden istifade ederek, çoğunlukta olan Şiileri etrafında topladı

İçten ve dıştan yapılan pek çok mücadeleler neticesinde Humeyni İran’a hakim oldu Şah ailesi İran’ı terketti ve memleket Şii inancı ile idare edilmeye başlandı 1979 yılında İran İslam Cumhuriyeti adını alan ülkede binlerce Şii inancında olmayan İranlı, devlet aleyhtarlığı ile suçlanarak sorgusuz sualsiz kurşuna dizildi

Humeyni idaresindeki İran, Irak ile 22 Eylül 1980’de harbe başlamış ve bu harpte yüzbinlerce İranlı ölmüştür 20 Ağustos 1988’de Ateşkes ilanı ile savaş durdu Âyetullah Humeyni’nin 1989’da ölmesi üzerine aynı yılın Ağustos ayında yerine cumhurbaşkanı Ali Hameney, Hameney’in yerine de meclis başkanı Haşimi Rafsancani Cumhurbaşkanı seçildi

Saddam Hüseyin’in Kuveyt’i işgal etmesi üzerine, İran’ın barış şartlarını eksiksiz kabul ettiğini açıkladı Böylece l980’da başlayan savaş 1990’da barış anlaşması ile neticelendi ve iki ülke arasında diplomatik ilişki yeniden kuruldu

Alıntı Yaparak Cevapla

Ülkelerin Kuruluşu - Ülkelerin Tarihi ve Kültürleri

Eski 06-26-2012   #17
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Ülkelerin Kuruluşu - Ülkelerin Tarihi ve Kültürleri



İrlanda
İrlanda'nın ilk yerlileri MÖ 6000 yılında Avrupa'dan geldiler Daha sonra Keltler MÖ 400 yılında Gaal'dan gelerek Gal uygarlığını kurdular St Patrick 432'de İrlanda'ya Hıristiyanlığı getirdi ve halk yeni dini kabul etti MS 975'ten 1041'e kadar ada Vikinglerin saldırılarına maruz kaldı 1170 yılında Norm'lar İrlanda'ya geldiler ve 14 yüzyılda ülkenin büyük bir bölümüne hakim olup, Dublin'i kendilerine başşehir yaptılar

1534 yılında Sekizinci Henry, İngiltere'nin hakimiyetini yeniden kurmak için harekete geçti Başlangıçta barışçı yollardan yaklaştı ise de, başarılı olamayınca adaya saldırdı Ayaklanma ve direnmeler çoğalınca daha şiddetli tedbirlere başvurdu İrlandalılar İngiliz yönetimi karşısında pek çok ayaklanma düzenlediler, fakat başarılı olamadılar 1801'de İrlanda İngiltere'ye katıldı İrlanda 1848-1849 yıllarında büyük kıtlığa sahne oldu Bu sebepten büyük göçler başladı, nüfus 8 milyondan 6,5 milyona indi

On dokuzuncu yüzyılın ikinci yarısında ülkede hakim siyasi kuvvet olarak Katolik bir orta sınıf belirdi ve İrlanda'nın bağımsızlık mücadelesini devam ettirdi Yirminci yüzyıl başlarında Sinn Fein (Yalnız Kendimiz) adıyla Cumhuriyet kurulmasını hedef tutan bir siyasi hareket gelişmeye başladı

Union devrinin son safhası 1916 da Dublin'de meydana gelen siyasi ayaklanmalarla başladı Sinn Feinciler Eamon de Valera'nın liderliğinde 1918 parlamento seçimlerini oy çoğunluğuyla kazandılar ama, milletvekilleri Londra'daki Parlamentoya gitmeyerek, toplantılara katılmayı reddettiler Kendini İrlanda Meclis üyeleri sayarak ihtilalci bir cumhuriyet hükümeti kurdular

1920'de İngiliz Parlamentosunun çıkardığı İrlanda Hükümeti Kanunu ile biri Belfast'ta diğeri Dublin'de olmak üzere iki İrlanda Parlamentosu meydana getirildi 1921'de İrlanda-İngiltere Antlaşması ile sonradan İrlanda Cumhuriyeti diye anılacak olan Serbest İrlanda Devletini, İngiliz Milletler Topluluğu içinde yer alan bağımsız bir dominyon olarak tanıdı Günümüzde karışıklıklar zaman zaman devam etmektedir


İsrail
İsrail'in tarihi çok eskilere dayanır Hazret-i Davud ve Hazret-i Süleyman zamanlarında doğru yolda olan ve peygamberlere inanan Yahudiler devlet kurmuşlardı Fakat daha sonra hak yoldan ayrıldılar Allahü teala onlara İsa Peygamber'i gönderdi Yahudiler Hazret-i İsa'ya inanmadılar ve çok eziyet ettiler Öldürülmesi için çeşitli yollara başvurdular

Nihayet havarilerden Yuda, Hazret-i İsa'nın yerini öğrenip Romalılara ihbar etti Allahü teala tarafından Hazret-i İsa'nın göğe çıkarılmasından sonra Romalılar Kudüs üzerine hücum ederek Yahudileri dağıttılar Bir kısmını esir edip, bir kısmını da öldürdüler Kudüs'ü yağma ve tahrip ettiler Bu suretle dağılan Yahudiler bir yerde toplanıp bir daha devlet kuramadılar Her yerde hor ve zelil oldular, perişan bir halde yaşadılar

Bu durumda yaşayan Yahudiler 19 asrın sonlarına doğru devlet kurma çalışmalarına başladılar Arz-ı mev'ut (vadedilmiş topraklar) üzerine devlet kurma çalışmaları ilk önce İngiltere'de görülür 1848'de İngiliz hükumeti bir tamimle Filistin'deki konsoloslarını, Yahudileri himayeye memur etti

1870'te Yahudi faaliyetlerinin merkezi İngiltere'den Rusya'ya geçti Siyonist hareketlerin başına geçen Theodor Herzl, Filistin'de bir Yahudi devletinin kurulması için birçok çalışmalarda bulundu Bunun gayesi bir Yahudi şirketi kurup, vadedilmiş topraklar üzerine müstakil ve üç dört milyon Yahudiye yetecek genişlikte toprak satın almaktı Herzl, İngiltere gibi güçlü bir devleti arkasına alarak, gayesine ulaşma çabasındaydı

Herzl, Yahudi devletinin ancak, kutsal topraklar üzerinde kurulmasını istediğinden, 1870 yılından itibaren Filistin toprakları üzerinde tarımsal yerleşme merkezleri teşkil etmeye başladılar 1870-1896 yılları arasında Filistin'de on yedi tarım kolonisi kuruldu Herzl, devrin Osmanlı Sultanı İkinci Abdülhamid Han ile görüşerek, ondan Filistin'de bir Aristokratik Cumhuriyet kurmak için izin istedi ve bazı tekliflerde bulundu Bu teklifler ise şunlardı:

1 Yahudiler, Osmanlılara bir harp üssü inşa edecekler
2 Osmanlı Devletine büyük mali yardımda bulunacaklar
3 Sultanın siyasetini Avrupa'da destekleyecekler
4 Filistin'de kuracakları büyük üniversitede aynı zamanda Türk öğrencileri de okuyacak Tahsil için Avrupa'ya gitmeye lüzum kalmayacaktı

İkinci Abdülhamid Han, devletin mali durumunun kötü olmasına rağmen bu teklifleri kabul etmedi ve tarih sayfalarına altın harflerle yazılması gereken şu cevabı verdi: "Newlinsky Efendi! Eğer Mr Herzl, senin, benim arkadaşım olduğun gibi arkadaşın ise ona söyle, bu meselede ikinci bir adım atmasın Ben bir karış dahi olsa toprak satmam, zira bu vatan bana değil milletime aittir Milletim bu Devleti kanlarını dökerek kazanmışlar ve yine kanlarıyla mahsuldar kılmışlardır O bizden ayrılıp uzaklaşmadan tekrar kanlarımızla örteriz Benim Suriye ve Filistin alaylarımın efradı birer birer Plevne'de şehid düşmüşlerdir Bir tanesi dahi geri dönmemek üzere hepsi muharebe meydanlarında kalmışlardır Türk Devleti bana ait değildir Türk milletinindir ve ben onun hiçbir parçasını veremem"

Bu cevaba karşılık Herzl, gene Sultana birçok mektuplar yazmıştır Fakat Sultan Herzl'in talep ve israrlarını kabul etmemiş, hatta kat'i bir lisanla haberleşmeyi kesmiştir 1908 Meşrutiyetinden sonra İttihat ve Terakki Partisine Yahudiler geniş bir şekilde nüfuz ettiler 1909'da bu parti tarafından kurulan hükumette üç Yahudi nazır (bakan) bulunuyordu 1914'te çıkartılan bir kanunla ekalliyet zümreleri toprak satın alabilecekti Bu kanuna dayanarak; Yahudiler Filistin'de geniş araziler satın alıp, üzerlerine tapuladılar Hatta Yahudi nazırlarının tesirleriyle Sultan İkinci Abdülhamid'in Filistin'deki şahsına ait münbit araziler Yahudilere satıldı

Birinci Dünya Savaşı Yahudilerin işine çok yaradı İngiliz ve Fransızlar gizli bir anlaşma yaparak, Yahudilere teminat verdiler Osmanlı Devleti elbirliğiyle yıkılacak ve Filistin'de bir Yahudi Dev leti kurulacaktı Bu vaadi alan Yahudiler, Filistin'de Türkler aleyhine büyük bir casusluk faaliyetine giriştiler

Birinci Dünya Savaşı sonunda, Ortadoğu'da İngiltere'ye dost bir devlet kalmamıştı İngiliz menfaatleri, bu bölgede bir dost devletin bulunmasını icap ettiriyordu Filistin'de kurulacak bir Yahudi devleti bu boşluğu doldurabilecekti Bundan dolayı 2 Kasım 1917'de İngiltere meşhur Belfor vaadini açıkladı Birleşmiş Milletler Cemiyeti de 1920 yılında, Filistin üzerinde İngiliz mandasını tanıdı Bundan sonra kurulan bir Yahudi bürosu İngiltere nezdinde Yahudi haklarını temsil etmeye başladı Sultan İkinci Abdülhamid Hanın kabul etmediği şartlar arasında bulunan bir üniversite 1925 yılında Skopus Dağında kurulmaya başlandı

İngiltere'nin Belfor planını tatbike başlaması ile Araplar, sömürgecilerin Filistin topraklarını çalıp siyonistlere teslim ettiklerini anladılar ve bunu müthiş şekilde protesto ettiler 1929'da Kudüslü Araplar ile Yahudiler arasında on beş gün süren kanlı çarpışmalar oldu

Bundan sonraki yıllarda Nazi Almanya'sının Yahudilere karşı soykırımına girişmeye başlamasıyla Filistin'e büyük bir Yahudi göçü başladı Filistin'deki Araplar bu göçe karşı koyduklarından İngiltere, Yahudi göçlerinin durdurulmasına karar verdi Bunun üzerine Sion'a bağlı Askeri Yahudi Teşkilatı Hagahan, Filistin'e göç konusunda İngiltere'nin aldığı bu kısıtlayıcı kararı protesto amacıyla silahlı terör eylemlerine girişti Filistin'e de gizli Yahudi göçleri düzenlemeye başladı

İkinci Dünya Savaşınin müttefiklerin galibiyetiyle bitmesinden sonra, Filistin meselesi son safhasına ulaşmıştı İngiltere daha sonra Amerika'nın yardımını sağladıktan sonra, Filistin meselesini Birleşmiş Milletlere götürüp, meselenin çözülmesini istedi Birleşmiş Milletler 1947 Kasımında Filistin'in biri Yahudi öteki Arap olmak üzere iki devlet arasında paylaşılmasına karar verdi Kudüs şehrine ise Birleşmiş Milletler denetiminde milletlerarası bir bölge statüsü tanındı Bu çözüm Arapları tatmin etmedi Filistin iç savaşı başladı 1948 yılı 14 Mayısında İngiliz mandasının sona ermesi üzerine David Ben Gurion, bağımsız İsrail Devletinin kurulduğunu açıkladı

İsrail Devleti kurulur kurulmaz; Mısır, Ürdün, Suriye, Lübnan ve Irak orduları İsrail üzerine saldırıya başladılar Böylece Birinci Arap-İsrail savaşı başlamıştı Bu savaş bir yıl kadar sürdü İsrail'in yetmiş beş bin kişilik bir ordusu olmasına rağmen beş Arap devletini yendi Birleşmiş Milletlerin çabasıyla yapılan anlaşma sonunda, İsrail toprakları çok genişlemişti

Araplarla İsrail arasındaki gerginlik 1964 yılında tekrar yoğunlaştı Bu yılda bir Filistin Kurtuluş Teşkilatı ve bu teşkilata bağlı bir ordu kuruldu Teşkilat gerilla faaliyetlerine başladı 1967 Nisanında Suriye ve İsrail arasında sınır bölgesinde sabotaj hareketlerinin artması ve Birleşmiş Milletler askerlerinin denetimlerinde bulunan Sina Yarımadasını terk etmeleri ve burada üslenen Mısır birliklerinin Şarmel Şeyhi işgal etmeleri üzerine 5 Haziran 1967'de savaş başladı Çok kısa süren savaş, Arap ülkelerinin mağlubiyeti ile sonuçlandı

İsrail Kudüs'ün tam****** Sina Yarımadasının ve Suriye'nin güneybatı kesimini ele geçirdi Çatışmalar sürekli devam etti Ekim 1973'te Mısır birlikleri Süveyş Kanalındaki İsrail birliklerine sürpriz bir saldırı düzenleyerek yendi Bu başarı, askeri dengenin Arap ülkeleri lehine değiştiğinin bir işareti olarak yorumlandı

1978 ve 1979 yılları arasında ABD'nin öncülüğüyle önemli bir derecede uzlaşma sağlandı Bu uzlaşma, Arap ülkelerinin büyük tepkilerine sebep oldu Bu gün ise genelde, Arap ülkeleri ile İsrail arasındaki gerginlik hala devam etmektedir 6 Aralık 1987'den bu yana hergün Filistinliler işgalci İsrail askerlerine karşı taş ve sopalarla mücadele vermekte ve işgale direnmektedirler

1991'de meydana gelen Körfez Savaşı sırasında Irak, İsrail'e çeşitli zamanlarda füze saldırısında bulundu ise de İsrail buna cevap vermedi Bu savaş İsrail'in Ortadoğu'da ABD'nin liderliğinde meydana gelen yeni düzende kilit bir rol üstlendi Rusya Federasyonu bu yeni durum üzerine 24 yıl sonra İsrail'le yeniden diplomatik ilişki kurdu İsrail 1992'de 400 kadar Müslüman Filistinliyi sınırdışı etmesi üzerine ABD-İsrail ilişkileri bozuldu ABD'nin baskısı ile buların bir kısmını geri almaya razı oldu

Alıntı Yaparak Cevapla

Ülkelerin Kuruluşu - Ülkelerin Tarihi ve Kültürleri

Eski 06-26-2012   #18
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Ülkelerin Kuruluşu - Ülkelerin Tarihi ve Kültürleri



İsveç
İsveç'e ilk insan yerleşmeleri, eldeki belgelere göre MÖ 800 yıllarında İsveç'in güney ucunda görülmüştür İlk İsveçliler zamanla kuzeye doğru yayılmaya başlamışlardır Sonraları ticaret yapmak için Akdeniz'e açılmışlar, Romalılarla ticari ilişkiler kurmuşlardır İsveç'in adı Svear kabilelerinden gelir Ülkenin başlangıç tarihinde ülkenin güneyinde yerleşmiş olan Gotarlarla Svearlar arasında uzun süreli çatışmalar olmuştur Svearların Gotarları Brevalla'da yenmesiyle İsveç Krallığı kurulmuştur

İsveç'e MS 4 yüzyıldan başlayarak bazı Germen kabileleri göç etmişlerdir Dokuzuncu yüzyılda İsveç kralları Normanların Batı Avrupa'ya yaptıkları akınlara katıldılar Ama asıl gayeleri doğuda bir takım topraklar elde etmekti Doğuya yönelen İsveçliler Novgorod ve Kiev'i ele geçirerek, buralarda birer prenslik kurdular

Onuncu ve on birinci yüzyıllarda Norveç ve Danimarka ile aralıklı çatışmalara girdiler On birinci yüzyılda Hıristiyanlık İsveç'te resmi din olarak kabul edildi On ikinci yüzyılda kral olan Aziz Erik, Finlandiya'yı topraklarına kattı On üçüncü yüzyılda ise, dört İskandinav ülkesi (İsveç, Norveç, Danimarka ve Finlandiya) Kalman Birliği adı ile bir tek otorite altında toplandılar (1397)

Kalman Birliği yaklaşık 125 yıl sürdü Danimarka ile İsveç arasındaki zıtlaşmalar yoğunlaşınca, İsveç Kralı Gustaf Vafa, Danimarkalıları İsveç'ten kovarak birliğe son verdi 1523'te İsveç Kralı Gustaf Vafa, İsveç'in bağımsızlığını ilan etti 1520'lerde başlayan Lutherci Reform hareketleri başarıya ulaşınca, 1529'da Roma ile ilişkileri kesildi Bunu takip eden 200 yıl içinde İsveç; Danimarka, Polonya ve Rusya'yla Baltık egemenliği için birçok savaşlar yapmıştır

Kral İkinci Gustaf Danimarka'yla barış imzalamış, Polonya Prusyasını ele geçirmiş, 30 yıl savaşlarına önemli katkıda bulunmuştur Vestfalya Antlaşması ile (1648) İsveç büyük bir devlet olmuştur Baltık Denizindeki hakimiyeti, Ruslara Poltava'da İsveç orduları yenilince son bulmuştur (1709) Napolyon'un generallerinden Jean Buptiste Bernadotte 1818 yılında Ondördüncü Karl adıylaİsveç kralı olmuştur

Bugün İsveç'te hüküm süren kral ailesi bu soydandır On dördüncü Karl döneminde İsveç ile Norveç birleşmiş bu birleşme 1905 yılında barışcı bir biçimde son bulmuştur İsveç Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarında tarafsız olarak kalmıştır Günümüzde tarafsız politikasına ters düşeceği için Nato ve AET'ye girmemektedir


İtalya

İtalya'nın eski çağlarında yaşayan insanlar hakkında, çok az bilgi vardır MÖ 500'lerde İtalya'da dört belirgin medeniyet mevcuttu Kuzeyde Keltler, orta bölgede Etrüskler, iç ve dağlık bölgelerde Romalıların da dahil oldukları birçok kabileler, Napoli'den Sicilya'ya kadar olan bölgelerde de Rum azınlıklar vardı Roma Cumhuriyetinin kuruluş tarihi geleneksel olarak MÖ 595 kabul edilmiştir Bu yıl son Roma kralının sürgün edildiği tarihtir Daha sonra kabileler arasında sürdürülen çatışmalardan faydalanan Roma, bağımsızlığını garanti altına aldı

MÖ 49'da Sezar Galyalılara tam yurttaşlık hakkı verdi Roma İmparatorluğu giderek gelişti Üçüncü yüzyılda bütün yarımadaya hakim oldu Daha sonra aynı yüzyılda barbarların saldırılarına maruz kalan imparatorluk merkezi, Roma'dan Milano'ya taşındı Costantinos zamanında ise merkez İstanbul'a alındı

Galya'yı ve öteki eyaletleri kaybeden Batı Roma İmparatorluğunun elinde yalnız İtalya kaldı Doğu Roma İmparatoru Zenon, Ostrogotları İtalya'yı yönetmekle görevlendirince, dört yıl süren savaşlar sonunda Ostrogotlar İtalya'ya hakim oldular ve Ostrogot kralı İtalya'nın mutlak kralı oldu Bu dönemden sonra Papalık iktidarı gelişti 451 yılında Kuzey İtalya, Avrupa Hunlarının istilasına uğradı Roma istiladan Papa'nın ricaları üzerine kurtuldu ve 6 yüzyılın sonlarına kadar siyasi hakimiyet Papalığın elinde kaldı

774 yılında Napoli, Gueta ve Amalfi, Müslümanların akınlarına maruz kaldı Müslümanlar Sicilya'yı fethetti Şarlman'ın ölümü üzerine derebeylik ve siyasi parçalanmalar oldu Roma İmparatorluğunu yeniden kurmak isteyen Otto (938-1002) başkenti tekrar Roma'ya taşıdı Papalık-İmparatorluk mücadelesi tekrar başladı Papa ile imparatorlar arasındaki savaştan faydalanan kuzey ve orta İtalya şehirleri bağımsızlıklarını ilan ettiler

On ikinci ve on üçüncü yüzyıllarda Cenova, Floransa, Venedik ve Milano gibi şehirler küçük ama, birer güçlü devlet olarak ortaya çıktıktan sonra, İtalya ekonomisine egemen oldular On beşinci yüzyılın başlarında Avrupa'da başlayan Rönesans'ın etkisi İtalya'da görüldü Bu asrın ortalarında İtalya toprakları üzerinde Osmanlı akınları başladı ve Osmanlılar 1480'de Otranto'yu aldılar

1494-1559 yılları arasında İtalya'da siyasi zayıflama ve parçalanma savaşlara yol açtı İtalya, Avrupa hakimiyetini ele geçirmek isteyen Fransa ve Avusturya hanedanının savaş alanı oldu Bu savaş da İtalya'yı büyük ölçüde etkiledi

İtalya'da 17 yüzyıldan sonra gerileme dönemi başladı Napoli Krallığı ve Sicilya güçsüzleşti 1796 yılında Napolyon önderliğindeki Fransızlar, İtalya'yı işgal etti Fransız hakimiyeti 20 yıl gibi kısa bir dönem sürdü Bu dönemde ülke aynı yönetim altında birleşti Kısa bir zaman için kuzeyde İtalya Krallığı kuruldu 1815 yılındaki Viyana kongresinde eski düzen yeniden sağlandığı sıralarda Birleşmiş bir İtalya düşünceleri fikirlerde idi 1866'da Venedik 1870'te Roma'nın katılması ile, İtalya sonunda bir Krallık haline geldi Ancak, anlaşmazlıklar tamamen giderilememiş Kuzey-Güney ve bölgeler arası anlaşmazlık ve çekişmeler devam ediyordu

1882'de Avusturya-Macaristan ve Almanya'nın yanısıra üçlü ittifaka ve 1915'te müttefiklerle birlikte Birinci Dünya Savaşına girdi Uzun mücadelelerden sonra Avusturya toprakları üzerindeki emeline kavuşan İtalya, savaştan sonra yapılan anlaşmalardan memnun olmadı Savaştan siyasi ve ekonomik olarak çok kötü çıkan İtalya'da, diktatör Mussolini 1922'de zorla kendini kabul ettirdi Mussolini 1935-1936'da Etiyopya'yı işgal etti Nazi Almanyası ile ittifaka girdi 1943 yılına kadar Mussolini'nin diktatörlüğü bir baskı ve silahlanma dönemi olarak geçti

İtalya 1940'ta İkinci Dünya Savaşına girdi İtalyanlar bütün cephelerde yenilgiye uğradılar Daha sonra Almanya'ya savaş ilan ettiler İtalya Naziler tarafından işgal edildi Nazilerin teslim olmasından sonra (1945) İtalya savaştan büyük zarar görmüş olarak çıktı

1946 yılında yapılan referandumla, Monarşi ortadan kaldırıldı Yeni bir Demokratik Cumhuriyet kuruldu 1949 yılında NATO'nun kurucu üyesi olan İtalya, 1958'de AET'ye girdi Yaklaşık 30 yıldır çeşitli koalisyonlarla İtalya'yı idare etmiş olan Hıristiyan Demokrat Parti ve İtalyan Sosyalist Parti 1992 seçimlerinde büyük oy kaybına uğradı Aynı senenin Mayıs ayında istifa ile boşalan cumhurbaşkanlığına parlamento Oscar Lugi Scoifaro'yu seçti Ardından yeni bir koalisyon hükumeti kuruldu

Alıntı Yaparak Cevapla

Ülkelerin Kuruluşu - Ülkelerin Tarihi ve Kültürleri

Eski 06-26-2012   #19
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Ülkelerin Kuruluşu - Ülkelerin Tarihi ve Kültürleri



Japonya
Japonya'nın ilk sakinlerinin Doğu Asya ve Güney Pasifik adalarından gelen göçmenler olduğu sanılmaktadır Japon halkının atalarının şimdi Yamato ırkı diye bilinen ve MS 3 ve 4 asırda savaşçı kabileler ve klanlar üzerine giderek üstünlük kuran aynı ırka ait insanlar olduğu zannedilmektedir

Dördüncü yüzyılın sonunda Japonya ve Kore Yarımadasındaki krallıklar arasında temas kurulmuştu Bu tarihten sonra Japonya'da Çin'in kültür etkileri görüldü Önce Konfüçyüs dini ve sonra Budizm, Hindistan, Çin, Kore yoluyla 538 yılında buraya girmişti

Ülkenin ilk ve devamlı hükumet merkezi 8 yüzyılın başında Nara'da kuruldu 710 ile 784 yılları arasında 74 sene bu imparatorluk devam etti 794 yılında ise Kyoto'da yeni bir hükumet merkezi kuruldu Burası bin yıl kadar imparatorun oturduğu yer olmuştur Başkentin Kyoto'ya taşınması, 1192 yılına kadar devam etmiş olan Heian devrinin başlangıcı olmuştur

1185 yılında Danoura Savaşında Minamotolar rakip Taira Kralını yok ederek galip gelmişlerdir Minemotoların iktidarı ele geçirmesi, Shogun denilen askeri liderler idaresi altında yedi asırlık bir feodal hakimiyet devrinin başlangıcı olmuştur 1192 yılında Minamotolar hükumet merkezini Tokyo yakınındaki Kamakura'ya kurdular

1213 yılında iktidar Minamotolardan, 1333 yılına kadar askeri yönetimi sürdüren Hogoların eline geçti Bu dönemde Moğollar, 1274 ve 1281 yıllarında olmak üzere iki defa Kuzey Kyushu'ya saldırdılar Her iki savaşta başarılı olamayan Moğollar, ayrıca meydana gelen tayfunların tesiri ile Japonya'dan çekildiler

1333 ile 1338 yılları arasında görülen kısa süreli imparatorlukları, Ashikaga Takauji tarafından Kyoto'da Muromachi'de kurulan yeni bir askeri yönetim takip etti Bu kurulan hükumet 1338'den 1578'e kadar iki yüz yıldan fazla bir süre devam etmiştir

On altıncı yüzyılda Avrupalılar Japonya topraklarına ayak bastılar Bu arada misyonerler, Hıristiyanlığı burada yaymaya çalıştılar Bunun üzerine Japon liderleri Hıristiyanlığın ve batı düşüncelerinin Japonya için zararlı olacağına inandıkları için Hollanda ve Çin tüccarı haric olmak üzere bütün yabancıların Japonya'ya girişini yasakladılar İki buçuk yüzyıl süresince Hollandalı tüccarların bulunduğu bu küçük ada, Japonya ile dış dünya arasında tek temas noktası olmuştur

1853 yılında Amerikalı Komodor Matthev CPerry dört gemiden meydana gelen donanmasıyla Tokyo Körfezine girmiş, ertesi yıl tekrar Japonya'ya gelerek, Japonları kendi ülkesiyle bir dostluk anlaşması imzalamaya ikna etmiştir Bu anlaşmayı, aynı yıl içinde Rusya, Büyük Britanya veHollanda ile imzalanan anlaşmalar takip etmiştir Bu anlaşmalar dört yıl sonra ticaret anlaşmalarına dönüşmüştür

Tokogaua Shogunluğunun derebeylik sistemi 1867 yılında yıkılmasına kadar geçen on yıllık süre içinde büyük bir karışıklık hüküm sürmüş ve 1868 yılında Meigi döneminin tekrar teşkilatlanmasıyla bütün hakimiyet yeniden imparatorun eline geçmiştir

İmparator Meigi'nin idaresinde japonya, batıda gelişmesi yüzyıllar süren şeyleri kısa bir sürede başarmaya koyulmuş, modern sanayileri, politik kuruluşları ve modern bir toplum modeli ile modern bir millet meydana getirmiştir Japonya 1894-1895 yıllarında Çinlilerle, 1904 ve 1905 yıllarında da Ruslarla savaşmıştır Japonya her iki savaşı da kazanarak 1875'te Rusya'ya verdiği Sahalin Adalarını geri almış, Formosa ve Kore'yi ele geçirmiş ve Mançurya'da bazı çıkarlar elde etmişti 1920 yılında Japonya, Anglo-Japon Birleşmesi kararları gereğince Birinci Dünya Savaşına girmişti

1937'de Japonya-Çin Savaşı başladı Birinci Dünya Savaşında Almanlara karşı savaşan Japonya, 1939'da Almanya ve İtalya ile askeri bir ittifak kurdu ve 7 Aralık 1941'de Hawai Adalarına baskın yaparak Amerikan donanmasını yok etti Savaşın ilk yıllarında üstün görünen Japonlar, sonraki yıllarda ağır kayıplara uğradılar Amerikan uçaklarının 6 Ağustos 1945'te Hiroshima ve 9 Ağustosta Nagasaki'ye attıkları atom bombaları İkinci Dünya Savaşının neticesini belli etmişti 14 Ağustos 1945'te kayıtsız şartsız teslim olmayı kabul eden Japonya ile 2 Eylül 1945'te resmi teslim anlaşması imzalandı

Yedi yıl sonra, 1951 yılı Eylül ayında Japonya 48 devletle San Francisko'da Barış Antlaşmasını imzaladı 1952 yılı Nisan ayında yürürlüğe giren bu anlaşma ile Japonya tekrar istiklalini kazandı 1956 yılında ise Japonya 80 devlet olarak Birleşmiş milletlere tam üyeliğe kabul edilmiştir

Bağımsızlığını kazandıktan sonra büyük bir ekonomik gelişme ile bugünkü refah düzeyine ulaşmış ve teknik ve bilimde çok ileri gitmiş olan Japonya, hemen hemen bütün dünya pazarlarını ele geçirmiş bir devlettir Liberaller İkinci Dünya Savaşından bu yana iktidardadır 1926'da tahta geçen İmparator Hirohito, 7 Ocak 1989'da öldü Yerine büyük oğlu Prens Akihito tahta geçti ve 1990 Kasım ayında taç giydi

Kanada

Kanada’ya ilk yerleşenler, Bering Boğazını geçerek, Kuzey Amerika’ya gelen Kızılderililer (güney kesimde) ve Eskimolar (kuzey kesiminde) olarak kabul edilir On altıncı yüzyılda Jacques Cartier, Kanada topraklarını keşfetti Cartier 1534-1536 yılları arasında Saint-Laurent Körfezine girerek, bugünkü Montreal’a ve Québec’e kadar ilerleyip Kanada ülkesini bulmuş oldu ve bu toprakları Fransa’ya dahil etti

O zamanlar ülkede maden bulunmadığından kolonileştirme hareketi yarım kaldı ve Kanada tarafı yalnız Morino avcıları ile kürk tüccarlarının uğrak yeri oldu Fakat Fransız yöneticilerin asıl maksadı, avcılığı, orman ve maden işletmesini geliştirmek, Fransa’nın ihtiyaç duyduğu hammaddeleri tedarik etmek ve misyonerler vasıtasıyla Hıristiyanlığı yaymaktı

1629’da İngilizlerin eline geçen Kanada’yı 1632’de Fransa geri aldı Ülkede yerleşmeyi desteklemek için her yıl göçmen ve paralı gönüllüler gönderdi On sekizinci yüzyılda İngiltere’yle yapılan bir antlaşmayla Kanada İngiltere’ye bırakıldı İngiliz göçmenlerin Kanada’ya büyük hızla yerleşmesi ile 1763-1837 yılları arasında İngiliz rejimi ülkede etkili oldu

1783 yılında ABD’nin bağımsızlığını tasdik eden Versailles Antlaşmasından sonra Kanada, İngiltere taraftarı göçmenlerin akınına uğradı 1791’de İngiltere, Saint Laurent topraklarını ikiye bölerek güneydoğu tarafları Fransız, kuzeybatı tarafları da İngiliz eyaleti şekline soktu Her iki eyalette de parlamento rejimi kuruldu ise de, genelde İngilizler ticarette yönetimi ellerinde tutuyorlardı

1837’de Yukarı Kanada ve Aşağı Kanada’da meydana gelen isyan ile, Avrupalılar ülkenin yönetiminde kendilerine daha çok söz hakkı veren bir hükümetin kurulmasına imkan verdi 1867’de Kuzey Amerika Britanya antlaşması, Ontario, Québer, Nauvelle-Ecorse ve Nouveau-Brunswich’i birleştirerek Kanada dominyonunun doğmasına sebep oldu 1914-1918 yılları arasında vuku bulan Birinci Dünya Savaşına İngiltere’nin katılması Kanada’yı da savaşa sürükledi Bir İngiliz kolonisi olan Kanada, İtilaf devletlerine teçhizat ve malzeme yardımında bulundu

1926 yılında, Londra’da imparatorluk konferansında İngiltere ve dominyonlarına statü eşitliği verildi 1931 West Minster Tüzüğü ile Kanda bağımsız bir devlet oldu 1939’da İkinci Dünya Savaşı patlak verince Kanada, Almanya’ya karşı savaş ilan etti ve bu savaştan güçlenmiş olarak çıktı 1989 başında yapılan bir antlaşmayla ABD ile Kanada arasında gümrükler kalktı

Alıntı Yaparak Cevapla

Ülkelerin Kuruluşu - Ülkelerin Tarihi ve Kültürleri

Eski 06-26-2012   #20
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Ülkelerin Kuruluşu - Ülkelerin Tarihi ve Kültürleri



Kazakistan

Kazakların tarih sahnesine çıkışları 15 asra rastlar Şeybani Hükümdarı Ebü'l-Hayr zamanında bozkır bölgesinde yaşayan Türk kabileleri, aynı sülaleden Barak Hanın oğulları Canıbek ile Kerey'in idaresinde doğuya göç ederek Çağatay Hanlığı topraklarını kendilerine yurt edindiler Buralarda yaşayan ve göçebe olan Türk kavimleri ile birlik olup iki yüz bin kişilik bir nüfusa ulaştılar

Bunlara daha sonra, Naymanlar, Celayirliler ve Duğlatlar da katılınca bir milyonluk bir Kazak topluluğu meydana geldi Balkaş civarında yaşayanlara Canıbekoğlu Kasım Han, Urallara kadar olan bölgede yaşayanlara Kereyoğlu Burunduk Han hükümdarlık ediyordu Kasım Han, amcasının oğlu Burunduk Hanı ortadan kaldırarak, Kazakların tamamını idaresi altına aldı ve üç yüz bin kişilik bir ordu kurdu

Kasım Handan sonra oğlu Aknazor Han (1520-1555), ondan sonra onun oğlu Şigay Han (1555-1570) Kazan hükümdarı oldu Şigay Han zamanında bozkırların tamamı Kazak hakimiyeti altına girdi Şigay Hanın yerine geçen Tevekkel Han (1570-1600) Taşkent'i ele geçirerek başşehir yaptı Kazak topraklarını üç ayrı "orda"ya böldü

Bunlar batıdan doğuya sırasıyla Tien Shan'ın kuzeyindeki Semireciye bölgesini içine alan kısma BüyükOrda (Uluyüz), Aral Gölünün doğusundaki orta step bölgesini içine alan kısma OrtaOrda (Ortayüz) ve Aral Gölüyle Ural Irmağı arasında kalan kısma da Küçük Orda (Kiçiyüz) denildi Tevekkel Hanın yerine geçen kardeşi İşim Han (1600-1623), Çungarya Kalmuklarına (Oryatlara) karşı devamlı harpler yaptı Ondan sonra yerine geçen kardeşi Cihangir (1623-1655) Kalmukları 1626 yılında yendi Cihangir Handan sonra yerine oğlu Tekva Han (1655-1678) geçti

Tekva Handan sonra sultan olan Pulta Han (1678-1718) devrinde Çungarya Kalmukları, Türkistan'a kadar olan bölgeleri ele geçirdi Kazakların birliği bozuldu Ordalar birbirleri ile savaşmaya başladılar Bu durumdan istifade eden Ruslar, önce Küçük Ordayı (1731), sonra Orta Ordayı (1743), daha sonra da Hokand Hanlığı idaresindeki Büyük Ordayı (1846) hakimiyetleri altına aldılar

Böylece bütün Kazak toprakları Çarlık Rusyasının eline geçmiş oldu 19 yüzyılın ikinci yarısından itibaren Kazak topraklarında yeni iskan merkezleri kurularak Ruslar yerleştirildi 1916'da 19-43 yaş arası bütün erkek nüfusun askere çağrılması üzerine Kazaklar isyan etti Fakat bu isyan Ruslar tarafından kanlı bir şekilde bastırıldı

1917 devriminden sonra Alaş Orda adlı Kazak hükümeti kuruldu Kızılordu 1920'de Kazakistan'ı işgal etti ve Oranburg'da muhtar bir Sovyet Cumhuriyeti kuruldu Daha sonra Alma-Ata başşehir oldu Göçebeler 1929'da yerleşik hayata geçmeye zorlandı Çok sayıda Rus ve Ukraynalı Kırgızistan'a yerleştirildi Buna karşı çıkan Kazaklar hunharca katledildiler

Kazak çocukları milli ve dini kültürden uzak, ateist olarak yetiştirilmeye çalışıldı ise de bunda muvaffak olunamadı 1936'da yapılan yeni bir düzenleme ile Kazak Özerk bölgesi, Kazakistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti haline getirildi Rusya'daki Glasnost hareketlerinden sonra ve 1991 Ağustosunda eski Sovyetler Birliğinin dağılmasıyla Kazakistan Cumhuriyeti bağımsızlığını ilan etti


Kenya

Kenya, Afrika’nın en eski yerleşim bölgelerinden biridir Kenya’ya ilk defa Arap tüccarlar gelerek, Malindi ve Monbasa şehirlerini kurmuşlardır Ülkeye ilk gelen Avrupalılar Portekizli gemiciler olmuştur Ümit Burnu’nu 1498’de dolaşan Vasco de Gama, Malindi şehrine çıkmış ve bölgeye hakim olmuştur Portekizliler burada ticaret merkezleri kurmuşlar, kaleler yaptırmışlardır

On sekizinci yüzyılda Araplar Kenya’ya tekrar hakim olmuşlar ve Portekizlileri bölgeden çıkarmışlardır 1887’de bir İngiliz şirketi Kenyayı Araplardan kiralamış 1895’te de bölgeyi tam kontroluna almıştır Bundan sonra Kenya tam bir İngiliz sömürgesi olmuştur

1952’de yapılan bağımsızlık hareketlerinde Jomo Kenyatta liderliğe getirilmiş, ilk yıllarda başarı sağlayamamış İngilizler tarafından tutuklanmıştır 1961’de de hapisten çıkan Kenyatta, zorlu bir mücadeleden sonra, Kenya’yı bağımsızlığa kavuşturmuştur

Ülkenin ilk hükümet ve devlet başkanı Kenyatta’nın ölümünden (Ağustos 1978) sonra yerine yardımcısı Moi seçilmiştir 1982’de Moi’ye karşı bazı subaylar tarafından yapılan darbe girişimi kısa sürede bastırıldı Moi halen devlet başkanlığını sürdürmektedir (1993)

Alıntı Yaparak Cevapla

Ülkelerin Kuruluşu - Ülkelerin Tarihi ve Kültürleri

Eski 06-26-2012   #21
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Ülkelerin Kuruluşu - Ülkelerin Tarihi ve Kültürleri



Kırgızistan

Yenisey Irmağı boyunda medeni bir hayat süren Kırgızlar Milad'dan sonra birinci yüzyılda Hun Devleti tabiyeti altına girdiler Hunluların dağılması üzerine, Kırgızlar, Hakas Devletini kurdular Dördüncü yüzyılda kurulan Hakas Devleti, Baykal Gölünden Tibet'e kadar olan kısma hakim oldu Altıncı yüzyılda kurulan Göktürk Devleti ile mücadele eden Hakaslar, 840'ta Uygur Devletini yıktılar

Onuncu yüzyılda Karahanlıların tesiriyle İslam dinini kabul eden Kırgızlar, 13 yüzyılda Moğolların hakimiyetini tanıdılar On yedinci yüzyılda Rus istilasına karşı diğer Türk boylarıyla hareket ettiler Kırgızların harp kabiliyetleri yüksekti On dokuzuncu asırda Kırgız toprakları bütünüyle Rus hakimiyetine girdi 1924 senesine kadar Türkistan Özerk Sovyet Sosyalist Cumhuriyetine bağlıyken, 1925'te KaraKırgız Özerk Oblastı adını aldı Bir süre sonra Kara kelimesi kaldırıldı

1936'da Kırgızistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti haline getirildi ve Sovyetler Birliğini meydana getiren 15 İttifak Cumhuriyetinden biri haline geldi Eski Sovyetler Birliğinin 1991'de dağılması üzerine, Kırgızistan bağımsızlığını ilan etti Bağımsız Devletler Topluluğuna üye oldu



Kolombiya

Kolombiya toprakları, 16 yüzyılın başlarında Ganzalo Jiménez de Quesada ve Sebastian de Balalcozar komutasındaki İspanyollar tarafından bulunmuş ve sömürge haline getirilmiştir On sekizinci yüzyıla kadar ülke, İspanyol asıllı beyazlar tarafından yönetildi Bundan sonra başlayan bağımsızlık mücadelesini Kuzey Amerika ve Fransa İhtilalleri daha da kuvvetlendirdi

1886’da ülkeye, kıtayı keşfeden Kolomb’un ismi verildi ve Kolombiya Cumhuriyeti ilan edildi 1903 yılında, ülke topraklarına dahil olan Panama, ABD’nin yardımı ile Kolombiya’dan ayrılarak bağımsız bir devlet oldu Bu ayrılma yüzünden ABD ile Kolombiya arasında 1921 yılına kadar süren gerginlik oldu

Bu tarihten sonra Kolombiya yönetimine iki büyük parti olan Liberaller Partisi ile Muhafazakarlar Partisi hakim oldu Fakat bu iki parti arasındaki sürtüşmeler, iç karışıklıklara ve ülkenin uzun süre diktatörler tarafından yönetilmesine sebep oldu Sivil hükümetle yönetilen Kolombiya’da günümüzde iç karışıklıklar devam etmektedir

Alıntı Yaparak Cevapla

Ülkelerin Kuruluşu - Ülkelerin Tarihi ve Kültürleri

Eski 06-26-2012   #22
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Ülkelerin Kuruluşu - Ülkelerin Tarihi ve Kültürleri



Kuveyt

On sekizinci yüzyıl başlarında, Arabistan Yarımadasının iç bölgelerindeki Anizah kabilesinden birçok ailenin göçebelikten vazgeçip, Basra Körfezi kıyılarına yerleşmesi Kuveyt şehrinin, buna bağlı olarak da devletin temelini teşkil etmiştir 1756'da halk, as-Sabah soyundan bir şeyh seçti Böylece, bağımsız Kuveyt Emirliği kurulmuş oldu

On dokuzuncu yüzyılın sonralarından itibaren, Rusya ve zamanın diğer güçlü devletleri Kuveyt'le ilgilenmeye başladı O tarihlerde Almanya, Berlin-Bağdat demiryolu hattını Kuveyt limanına kadar uzatmanın yollarını arıyordu İngiltere'nin menfaatlerine ters düştüğü için Almanya'nın emellerine karşı çıkmaktaydı Osmanlı Devletine karşı olan zamanın Kuveyt Emiri 1899'da dış ilişkilerinin kontrolünü İngiltere'ye devreden bir antlaşmayı imzaladı İngiltere 1914'te Osmanlı Devletiyle harbe girdikten sonra Kuveyt'i himayesine aldı

Kuveyt'in Necd'le (yani daha sonraki Suudi Arabistan'la) arasında meydana gelen meseleleri, 1922'de el-Ukayr Antlaşmasıyla çözümlendi Bu antlaşmayla tarafsız bir bölge kuruldu Irak'la olan kuzey sınırı, 1923'te belirlendi 19 Haziran 1961'de İngiltere hükümeti, emirliğin tam bağımsızlığını tanıdığını ilan etti Altı gün sonra Irak Başbakanı Kuveyt'in Irak'ın ayrılmaz bir parçası olduğunu iddia etti İddiaya göre; "Kuveyt, Osmanlı Devletinin bir parçasıydı Etnik, coğrafi ve sosyal yapı bakımından Kuveyt ve Irak bütün bir ülkeydi, İngilizler tarafından geçici olarak bölünmüştü İşgal tehlikesiyle karşılaşınca Kuveyt Emiri, askeri yardım almak maksadıyla İngiltere'ye yanaşmıştı"

Haziran başlarında Irak tehlikesine karşı İngilizler Kuveyt'e asker çıkardı 20 Haziran'da Arap zirvesi Kuveyt Emirliğini üyesi olarak kabul etti Böylece bağımsızlığını tanımış ve Irak'ın iddialarını reddetmiş oluyordu Yaklaşık iki sene sonra 14 Mayıs 1963'te Kuveyt, Birleşmiş Milletlere üye oldu Bu arada Irak'la olan anlaşmazlıkları hallolmaya başladı ve 1963 Ekiminde Irak, Kuveyt'in bağımsızlığını tanıdı

1990'a kadar bağımsız olarak kalan Kuveyt, Ağustos 1990'da Irak birlikleri tarafından işgal edildi Bütün Müeyyidelere rağmen Irak Kuveyt'i boşaltmayınca, 15 Ocak 1991'de Müttefik Birlikler, Kuveyt topraklarını kısa süren harekattan sonra işgalden kurtardılar


Kuzey Kore

Kuzey Kore'nin tarihi, 1948 yılına kadar Güney Kore'nin tarihi ile aynıdır Kuzey Kore, 1948 yılında Sovyetler Birliği'nin işgal ettiği bölgede kuruldu Sovyetler Birliği geri çekilince, iki Kore'nin birleştirilmesi için sarfedilen çabalar sonuç vermedi ve doğan gerginlik, 1950 yılında savaşa yol açtı Bu savaşta Kuzey Kore, Güney Kore'yi işgal etti BM tarafından müdahale edilerek Güney Kore'den çıkarıldı

1953'te Kore Yarımadası, 38° enlemi sınır olmak üzere ikiye bölündü Ülke 1948'den beri KimSung diktatörlüğüyle yönetilmektedir 1972'den bu yana iki Kore'nin tek ülke olarak birleştirilmesi için yapılan çalışmalar sonuç vermedi 1975'ten sonra, Kuzey Kore, batılı ülkelere ve Japonya'ya yaklaşma siyaseti gütmeye başladı Sosyalist ülkelerde uygulanan yumuşak politika Kuzey Kore'de de uygulanmaya başlanmış olup, Kuzey ve Güney arasındaki gerginlik giderek azalmaktadır

Alıntı Yaparak Cevapla

Ülkelerin Kuruluşu - Ülkelerin Tarihi ve Kültürleri

Eski 06-26-2012   #23
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Ülkelerin Kuruluşu - Ülkelerin Tarihi ve Kültürleri



Libya Devleti

Libya’nın bilinen ilk tarihi, ülkede mevcut mağara, harabe ve eski eserler üzerinde yapılan araştırmalara göre, MÖ 400 yıllarında yaşamış olan Berberilerle başlar Eski Yunanlılar Libya’nın en eski yerlileri olarak bilinen Berberilere, “Lebular” ve ülkeye de “Lebu” diyorlardı Zamanla bu kelime, “Libya” şeklinde söylenmiştir

Berberiler, uzun müddet Fenikelilerin istilasında kalmışlardır Libya, bundan sonra birçok milletlerin istilasına uğradı ve pek çok medeniyetlerin tesirinde kaldı Libya’yı önce Kartacalılar, sonra Romalılar idareleri altına aldılar Romalılar buraya “Afrika” adını verdiler Bu isim yıllar sonra bütün kıta için söylenir oldu Libya, bunlardan sonra 642 yılına kadar Vandallar ve Bizanslıların istilasında kaldı

Mekke’de doğan İslam güneşi, 642 yılında Libya’yı aydınlatarak, Afrika karanlığını ve Bizans zulmünü ortadan kaldırdı Emevi orduları bölgeyi bunlardan temizleyerek, İslam dininin buralarda yayılmasına sebep oldu Emevilerden sonra kurulan Abbasi Devletinin meşhur halifesi Harun Reşid zamanında, Libya’ya “Ifrikiye” adı verildi ve devlete bağlı valilerce idare edildi

Uzun yıllar Abbasi hakimiyetinde kaldıktan sonra, 910 yılında Fatimilerin işgaline uğradı Kısa bir müddet sonra, önce Eyyubi Devletine daha sonra Memluklere bağlandı Libya 1551 yılına kadar Memluk sultanlarının idaresi altında kaldı Aynı yıllar, Osmanlı Devletinin Asya, Avrupa ve Afrika’da fetihler yaparak zaferden zafere koştuğu yükselme dönemidir

Bir zamanlar İspanya ve Malta şövalyelerinin elinde inleyen Trablus, 1551 yılında, meşhur Kaptan-ı derya Turgut Reis tarafından fethedilmiş ve Libya, Osmanlı Devletine bağlanmıştı Libya, 400 yıl Osmanlı adaleti ve idaresi altında huzur ve refah içinde yaşadı Osmanlı Devletine bağlı ayrı bir il idi Osmanlı padişahının tayin ettiği valilerce idare edilir ve her yıl devlete vergi verirdi Fakat Osmanlı Devletinin son zamanlarında iş başına geçen İttihat ve Terakki Partisinin beceriksizlikleri, üç kıtaya yayılmış büyük Osmanlı topraklarının elden çıkmasına sebep olduğu gibi, Libya da aynı akıbete uğradı

İttihat ve Terakkicilerin tecrübesiz ve bilgisiz idareleri sırasında Libya’ya gerekli önem verilmedi Dünyanın içinde bulunduğu siyasi buhranlar Afrika’da da kendisini göstermiş ve İtalyanlar, Libya’ya saldırmışlardır Bundan sonra Libya, diğer Afrika ülkeleri gibi Avrupalı milletlerin mücadele alanı olmuştur Nihayet 1911 yılında Ouchy Antlaşması ile ülke, İtalyanların eline geçti Bu tarihten itibaren 1951 yılına kadar devam eden kargaşalıklar dönemine girdi

Libya’daki mevcut azınlıkların liderleri olan Ahmed eş-Şerif, Mİdris ve Mİbn Ali el-Sanusi gibi emirler, Avrupalılara karşı isyanları başlattılar Ülke içinde İtalyanlarla şiddetli çarpışmalar oldu İtalyanlar birçok katliamlar yaptılar Nihayet müttefiklerin yardımı ile 1951 yılında yabancıların idaresi son bularak Libya Krallığı kuruldu 1953 yılında Arap Birliğine ve 1955 yılında da BM’ye üye oldu

Libya, 1963 yılında on yönetim bölgesine ayrıldı Krallık, 1969’da meşruti krallık haline getirildi Fakat çok geçmeden iki yıl sonra ordu içindeki genç subaylar grubu ihtilal hazırlığına girdiler O sıralarda Türkiye’yi ziyaret etmekte olan Kral İdris devrildi İhtilal sırasında yüzbaşı rütbesiyle Silahlı Kuvvetler Komutanı olan Kaddafi, ihtilalden sonra, önce başbakan ve sonra da devlet başkanı oldu Muammer Kaddafi, ülke yönetimini ele geçirdikten sonra “ihtilal lideri” olarak Libya’yı yeni bir düzen içine soktu

Arab-İsrail savaşı neticesi parçalanan Arab Birliği yerine Mısır ve onun yanında yer alan Arap ülkelerine karşı, Red Cephesini kurdu Rusya ile yakın ilişkiler içerisine girerek politikasını Moskova’ya paralel bir tarzda yürüttü Kendisinin yazdığı ve sosyalist fikirlerini ihtiva eden Yeşil Kitab istikametinde bir Arap Birliği düşüncesine kapıldı Mısır ile birleşme çabası boşa çıkınca Suriye ile birleşme kararı aldı

1980’de, bir uranyum kaynağı olan Çad ile resmi olarak birleşti Son olarak Tunus ile birleşmeye teşebbüs edildiyse de, Mısır birleşmesi gibi başarısızlığa uğradı ve birçok karışıklıklar ortaya çıktı Libya’daki ABD ve İngiltere’ye ait üsler kapatıldı ABD ile karşılıklı ticari misillemelerin ve Akdeniz’deki askeri sürtüşmelerin arkasından ABD uçakları Trablusgarb ve Bingazi’yi bombaladı Bu saldırı Kaddafi’nin ülke içindeki yerini yeniden güçlendirdi (1986)

Libya’nın Mısır, Uganda ve Çad’ın içişlerine karışmaya kalkışması üzerine, bu ülkelerde birçok silahlı çatışma meydana geldi Çad’a gönderilen Libya kuvvetleri mağlup olarak geri döndü Kaddafi, Castro politikasını Afrika kıtasında benzeri bir şekilde tatbik ederek Libya’daki birçok müesseseleri devletleştirmiş ve hür dünya ülkeleri ile olan ilişkilerini gerginleştirmiştir 1986’dan itibaren Amerika’nın Petrol ve havacılık sektörlerine uyguladığı ambargo, büyük ekonomik sıkıntıya yol açtı 1990 yılında Kaddafi, Amerika ile ilişkilerini geliştirmeye başladı

Alıntı Yaparak Cevapla

Ülkelerin Kuruluşu - Ülkelerin Tarihi ve Kültürleri

Eski 06-26-2012   #24
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Ülkelerin Kuruluşu - Ülkelerin Tarihi ve Kültürleri



Lübnan Devleti

Lübnan'ın en eski tarihi Fenikeliler'le başlar Fenikeliler'den sonra Lübnan'a sırasıyla Âsurlular, Yeni Babilliler, Persler, Makedonyalılar ve Romalılar sahip oldular Hazret-i Ömer zamanında, 643 yılından itibaren Suriye'nin fethi için gönderilen İslam orduları, aynı tarihlerde Lübnan'ı da fethetti Bu arada Suriye'den göç eden Maruni Arapları, Lübnan Dağlarının kuzey bölgelerine yerleştiler Bugünkü iç karışıklıkların sebepi olan Dürziler ise on birinci yüzyılda güneyden Lübnan'a girdiler

Lübnan daha sonra Haçlı saldırılarına maruz kaldı ve birçok küçük Haçlı devletçikleri kuruldu Bunlar da Memlukler zamanında özellikle Baybars ve Kalavun dönemlerinde temizlendi Osmanlı Devletinin ilk olarak Müslümanların halifesi unvanına da sahip olan padişahı Yavuz Sultan Selim Han, 1516 ve 1517'deki Mısır Seferi sırasında Memlük Devletine son vermiş ve Lübnan'ı da Osmanlı sancağı yapmıştı

Osmanlı adalet ve idaresindeki Lübnan, özel bir statüye sahipti Otonom idare sistemiyle yönetilirdi ve ayrı bir vergi (haraç) sistemine tabiydi Dolayısıyla Lübnan, refah seviyesi yüksek, türlü kolaylıklara sahip ve harplerden uzak bir halde sakin bir sancaktı Komşu bölgelerin insanları akın akın Lübnan'a göç ederek nüfusu arttırmaya başladı Bu kadar rahatlığa rağmen Fakreddin Maan adlı bir Dürzi yönetiminde iken, Osmanlı Devletiyle münasebetleri bozuldu Maan, 1613'te Osmanlı ordusunun korkusuyla İtalya'ya kaçtıysa da 1618'de geri döndü Mısır'a kadar sınırlarını genişletti Nihayet 1633'te gerekli cezası verildi

1799'da Napolyon'a karşı Akka'da, Lübnan idarecilerinden olan Başir-II muharebe ederek Fransızlar bozguna uğratıldı Lübnan tam 402 yıl Osmanlı idaresi altında kaldı Son dönemlere doğru Lübnan'da sayıları artan Dürzi ve Maruniler, isyanlar çıkarmaya başlamıştı Fransızlar Marunileri, İngilizler ise Dürzileri destekliyorlardı Nihayet Birinci Cihan savaşı sonunda Lübnan, Fransız mandası altına girdi 1926'da çıkan Dürzi Atraş Paşa isyanı büyük bir katliam sonucu bastırıldı

Kıtalara hakim Osmanlı Devleti yıkılınca, bütün bölgelerde olduğu gibi Lübnan'da da idari sistem tamamen bozularak karışıklıklar arttı Sultan İkinci Abdülhamid Han zamanında Osmanlı Devletinin en büyük ve en gelişmiş şehirlerinden biri olan Beyrut, savaş alanına döndü 1941'de Fransa mandası altında bağımsız oldu 1943'te manda da kaldırıldı, seçimler yapıldı Hükumet ve idari sistemde dinlerin eşit etkisi esas olmak üzere hazırlanan Milli Pakt (1943'te) kabul edildi

Buna göre, Lübnan batı ile dost olan Arap Birliği üyesi bir devlet oluyordu 1945'te Birleşmiş Milletlere katıldı Arap-İsrail savaşında,Arap devletleri safında İsrail'e taarruz etti Savaşın sonunda yurtsuz kalan 400000 Filistinli, Güney Lübnan'da mülteci kamplarına alındı Bugün dış güçlerin müdahalesi ile Lübnan iç savaşı, tedavisi mümkün olmayan kangren haline gelmiştir 1975'ten bu yana iç savaş muhtelif şekiller değiştirerek devam etmektedir


Macaristan Devleti

Eski kaynaklarda Macaristan'dan Panonya diye bahsedilmektedir Macaristan'ın bulunduğu Tuna havzası ve Karpatlar bölgesi, coğrafi yer itibariyle kuzeyden ve doğudan devamlı gelen istilaların, akınların mecburi geçiş yolu olmuştur MÖ üçüncü asırda Keltler'in, sonra Daklar'ın istila ettiği Panonya, MÖ 1 asrın sonlarında Romalıların hakimiyetine girmiş ve bu hakimiyet MS 4 asıra kadar sürmüştü

Panonya 4 asırda Attila idaresindeki Hunların, 6 asırda da Volga Nehrinin doğusundan Tuna Havzasına kadar gelen Avar Türklerinin istilasına uğradı ve Avarlar burada kuvvetli bir imparatorluk kurdular İki yüz elli yıl Orta Avrupa'ya hakim oldular Önceleri Şamanistken giderek Hıristiyanlığı benimsemeye başladılar ve 769'da Charlemagne tarafından ortadan kaldırılan Avar Türkleri, böylece Hıristiyanların özellikle Slavların arasında eriyip kayboldular

1869 yılında Urallar'ın doğu yamaçları ve Orta Volga arasında yerleşmiş olup, Hazar Türklerinin bir kolu olan Arpatlar batıya göç ederek, Karpatlar ve Tuna havzasını işgal ettiler Macarlar'ın asli unsurunu meydana getiren Arpatların güneye ve batıya yaptıkları akınlar, Germen İmparatoru Birinci Otto tarafından önlenince göçebelikten yerleşik hayata geçtiler

Moğol istilasına kadar Macaristan'da istikrarlı bir devre başlamış oldu Orta Asya gelenek ve yaşayış tarzlarını bir süre devam ettiren Arpatlar, Prens Geza zamanında Hunlar ve Avarlar gibi Hıristiyanlığı kabul ettiler Türklüklerini tedricen kaybedip Hıristiyanlaşmalarına rağmen, Macaristan'da bugün bile birçok Türkçe kelime ve yer adları kullanılmaktadır Mesela, tyuk, (tavuk), birska (bıçak), szakall (sakal), tengez (deniz), sarga (sarı) teknö (tekne), borju (buzağı), sator (çadır) gibi daha pek çok kelime, Macarların Türk asıllı olduklarını bariz bir şekilde göstermektedir

Moğol istilasından sonra Arpat Hanedanının yerine, yabancı soydan gelen Anju Hanedanı geçti 1787'den itibaren Macaristan'da idareyi ele alan Sigismund ile beraber bazı fasılalar olmasına rağmen Macar Halkı, Alman asıllı krallarca idare edildi Macarlar, Osmanlıların Balkanlardaki ilerleyişini durdurmak için 1396'da 130000 kişilik bir orduyla harekete geçtiler

Niğbolu önlerinde Yıldırım Bayezid Han (1389-1402) karşısında ağır bir yenilgiye uğradılar Ancak bundan sonra, devamlı surette, bizzat veya yardımcı olarak Osmanlı fütuhatını engellemeye çalıştılar 1526'da Mohaç'ta tekrar Macar ordusu Osmanlılara yenildi ve Orta Macaristan fethedildi Macaristan Osmanlı hakimiyeti altına girmişse de bu hakimiyet tam olarak kurulmayıp, Transilvanya ve Karpatlar bölgesi Osmanlı tabiiyetinde kalmak üzere Prens Zapolya'ya verildi Kuzey ve kuzeybatı Macaristan Avusturya'da kaldı Zapolya'nın ölümüyle halefi ve varisi Janos isimli bir çocuğa taç giydirilince, Osmanlılar Avusturya'ya fırsat vermeden buraya yerleşmek için, Macaristan'ın tamamı Osmanlı eyaleti haline getirildi ve Budin Beylerbeyliğine bağlandı

Macaristan 1699'daki Karlofça Antlaşmasına kadar yüz altmış beş sene Osmanlı hakimiyetinde kaldı Osmanlıların Macaristan'daki hakimiyet devirleri, bugün bile hasreti çekilip çeşitli vesileler ile bunun ifade edildiği tam bir huzur, sükun, adalet ve imar devri oldu Burada görev yapan Osmanlı paşa ve devlet adamlarının da yaptırdıkları başta hamamlar olmak üzere pek çok eserler büyük bir yekun teşkil etmekte olup, Macaristan'ın Avusturya idaresine düştüğü zaman yapılan tahribata rağmen bazıları günümüze kadar gelebilmiştir

O devirlerde mezhep savaşları ile çalkalanan Avrupa'da, Macaristan başta olmak üzere, Osmanlı toprakları Protestanların sığınak yeri oldu Osmanlı-Macar münasebetleri sosyal ve iktisadi, her alanda gelişti ve Macaristan'da Osmanlı kıyafetleri giymek moda oldu 1604'teki Osmanlı-Avusturya savaşında Macarlar Osmanlıların yanında yer aldılar ve kurulan Erdel Beyliği içişlerinde bağımsız ancak, Osmanlı Devletine tabi olmak üzereMacarlara verildi

Macaristan 1689'da Avusturya'nın eline geçtikten sonra da bağımsızlık hareketleriOsmanlılarca desteklendi 1682-1684'te İmre Thököly'nin, 1703-1711'de Ferenc Rakoczi'nin bağımsızlık hareketleri başarısızlıkla sonuçlanınca diğer isyancılar ile beraber Osmanlı Devletine sığındılar Thököly İzmit'te, Rakoczi Tekirdağ'da ölene kadar misafir muamelesi gördüler

150 yıl sonra Osmanlı Devletine gelen Macar heyeti, Tekirdağ'a yerleştirilen mültecilere verilen araziyi satın almak için kendilerine müracaat eden Türk köylülerine hayran kaldılar Rakoczi'nin arkadaşı Kelemen Mikos'un yazdığı ve mültecilerin hayatını anlatan Türkiye Mektupları isimli eseri bugün Macar tarihi ve edebiyatının kaynak kitapları arasında sayılmaktadır

Ferenc Rakoczi'nin başarısız teşebbüsünden sonra Macaristan Avusturya'nın yarı kolonisi haline geldi ve bugüne kadar, Osmanlı hakimiyetindeki hürriyetini, iki dünya savaşı arasındaki devir hariç bir daha göremedi 1785'te Almanca resmi dil olarak kabul edilip, Avusturya ile Macaristan arasında gümrük birliği ilan edildi

1848'de Lajos Kossuth'un bağımsızlık hareketi Rusya'nın yardımıyla bastırıldıktan sonra büyük bir baskı rejimi başladı, ancak 1876'da Macaristan,Avusturya sınırları içinde federatif bir devlet haline gelebildi Böylece Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ismiyle ikili bir monarşi kuruldu

Avusturya, 1914'te Birinci Dünya Savaşına girince Macaristan da katılmak mecburiyetinde kaldı Ancak Avusturya'nın teslim olması üzerine Macaristan ayrılarak cumhuriyet ilan olundu 1919'da bastırılan Bela-Kun idaresindeki komünist ayaklanmasından sonra Amiral Horty 1 Mart 1920'de kral naipliğine getirildi Macaristan, 1920'de yapılan Trianon Antlaşması ile topraklarının üçte ikisini, nüfusunun beşte birini kaybetti

İki dünya savaşı arasında Macaristan ideolojik ve ekonomik yönden Hitler Almanyası'na yaklaştı ve Antikomintem pakta katıldı 1941'de Almanya ile beraber Rusya'ya karşı İkinci Dünya Savaşına girdi Ancak 1944'te Almanya ile arası açılınca Hitler Macaristan'ı işgal ettirdi Amiral Horty'nin Macaristan'da yirmi dört yıllık idaresi sona erip, yerine Szalas getirildi

Szalas'ın kurduğu terör rejimine karşı başlayan muhalefet, komünistlerin güçlenmesine ve Rusların Macaristan'ı işgaline yol açtı 4 Şubat'ta cumhuriyet ilan edildi ve aynı sene madenler, ağır sanayi tesisleri, bankalar devletleştirildi Üç milyon hektar arazi, sahiplerinden zorla alındı Macaristan İşçi Partisi öncülüğünde kilisenin mallarına el konuldu ve kilise aleyhtarlığı kampanyası başlatıldı

Ancak başgösteren tepkiler sonucu 1953'te ülkede mevcut bulunan Sovyet askerleri İmre Nagy'ı başa getirerek yumuşama politikası takip etmeye başladılar İmre Nagy'ın reformlarına tahammül edemeyip, 1955'te görevden alınınca Macaristan'da muhalefet çok büyük oldu 1956'da tekrar hükumetin başına getirilen İmre Nagy, Macarların Sovyet işgal güçleri aleyhine "artık yoldaş değiliz" diye başlattıkları ihtilal hareketi sırasında Macaristan'ın Varşova Paktından çekilip, tarafsız kaldığını, 2 Kasım 1956'da Birleşmiş Milletlere, 3 Kasımda da Sovyet Büyükelçisi Yuri Andropov'a bildirdi

"Eskunzuk, eskunzuk hogy tovabb nem leszunk!" (Yemin ediyoruz, artık köle olmayacağız!) diyen Macar halkının hürriyet mücadelesi, 4 Kasım'da Budapeşte'ye giren yüzlerce Sovyet tankı tarafından kanla bastırıldı Binlerce Macar, komünizmden kurtulmak için seyirci durumda kalan Batı'ya iltica ettiler İmre Nagy de yakalanarak 1958'de idam edildi 1989'da komünist parti feshedildi 1990 seçimleri çok partili oldu ve merkez sağ partiler iktidara geçtiler

Alıntı Yaparak Cevapla

Ülkelerin Kuruluşu - Ülkelerin Tarihi ve Kültürleri

Eski 06-26-2012   #25
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Ülkelerin Kuruluşu - Ülkelerin Tarihi ve Kültürleri



Makedonya Devleti

Bölgede, bilinen ilk hakimiyeti, MÖ 725'lerde Argead Hanedanından, Birinci Perdikas kurdu Makedonya Krallığını kuran bu hanedan, Yunan asıllı değildir Krallık Sırbistan ve Trakya'da genişledi Bölge, MÖ 513'ten 479'a kadar Perslerin işgalinde kaldı Perslerin çekilmesiyle Makedonya Krallığının başşehri Pella oldu

Kral İkinci Amiktas, Üçüncü Fredikas, İkinci İskender devrindeki hanedanlık kavgalarında, kuzeyden Balkan kavimlerinin istilasına uğradı MÖ 359'da İkinci Filip'in kral olmasıyla, devletin otoritesi kuvvetlendi Hanedan kavgasına son verilip, istilacılar çıkartıldı Sınırlar genişletildi İkinci Filip'ten sonra yerine Büyük İskender (MÖ 334-323) kral oldu

Büyük İskender, Yunanistan, İran, Anadolu, Suriye ve Mısır'ı alıp, Türkistan ve Hindistan'a girdi Büyük İskender, kazandığı savaşlar sonunda ahlaksızlıklarda azıtıp, otuz üç yaşında sefaletle ölünce, MÖ 323'te Dördüncü İskender kral oldu Onu Büyük İskender'in kumandanlarından Antigonos Kiklons öldürerek, Makedonya krallığına geçti Antigonos Makedonya'da yeni hanedanın kurucusudur

Romalıların bölgeye hakim olmasına, Makedonya Krallığı karşı koymuşsa da, MÖ 172-168 yılları arasında üçüncü sefer sonunda yenildiler Makedonya Roma İmparatorluğunun bir eyaleti haline getirildi Avrupa'daki kavimler göçü esnasında ve sonrasında sık sık istilaya uğrayan Makedonya, miladdan sonra 6 yüzyılda Slavlaşmaya başladı Dokuzuncu ve onuncu yüzyıllarda Bulgarlar bölgede kuvvet kazandı Dördüncü Haçlı Seferinde 1204-1224 yılları arasında Makedonya'da Latin Krallığı kuruldu 1230'larda Bulgarların, 1280'de de Sırpların hakimiyetine geçti

Osmanlı Devleti, Anadolu'da kurulup, adalet üzere idare edilmesi sayesinde kısa zamanda genişleyip, 14 yüzyılda Avrupa kıtasına da hakim olmaya başladı Osman Bey devrinde, Makedonya'ya ilk Osmanlı akını 1324 yılında yapıldı Osmanlı Sultanlarından Birinci Murad Han devrinde, 26 Eylül 1371 Cirmen Zaferiyle Türklere Makedonya'nın kapıları açılarak, Balkanlardaki mukavemet kırıldı

1371'den sonra başlatılan Makedonya fütühatı, 1373 yılına kadar tamamlandı 1371'den 1877-1878 Osmanlı-Rus (Doksanüç) savaşına kadar fasılasız Osmanlı hakimiyetinde kalan Makedonya, 1878'de Rusların işgaline uğramışsa da, aynı yıl yapılan Berlin Antlaşmasıyla tekrar kurtarıldı

1912- 1913 Balkan savaşı felaketinden sonra, Makedonya Osmanlı hakimiyetinden çıktı Bölgedeki Türk ve Müslüman ahali Anadolu'ya göç etmek mecburiyetinde kalmasına rağmen, bölgede hala çok sayıda Türk-İslam nüfusu yaşamaktadır

1371'den 1913 yılına kadar Osmanlı hakimiyetinde kalan Makedonya on dokuzuncu yüzyılın ortalarına kadar barış, sükun ve huzur devrini yaşadı Bu devirde Makedonya'da sanat değeri yüksek mimari eserler inşa edildi Ahalinin sosyal ve kültürel ihtiyaçlarının karşılanması için pek çok müesseseler kuruldu Sivil ve askeri okulların açılması ve çeşitli müesseselerin kurulmasıyla Makedonya'nın hayat ve kültür seviyesi yükseltildi Bölgedeki Osmanlı eserlerinin çoğu haçlı, slav ve komünizm zihniyetleriyle tahrip edilmesine rağmen, geride kalanlar dahi o devrin şaheser abidelerindendir

Makedonya'nın Türklerin hakimiyetinden çıkması, 19 yüzyılda şiddetlenen Papalık ve Rusya'nın propagandası sebepiyledir Bölge Osmanlıların elinden çıkmasıyla, toprak bütünlüğünü kaybetti Önce Balkan devletleri arasında savaş meydanı haline gelen Makedonya, Birinci Dünya (1914-1918), İkinci Dünya (1939-1945) savaşlarında da aynı akibete uğradı İkinci Dünya Savaşı sonunda, 1947'de Makedonya Bulgaristan, Yugoslavya ve Yunanistan arasında paylaşıldı

Yugoslavya sınırları içinde kalan Makedonya topraklarında, Yugoslavya'yı meydana getiren cumhuriyetlerden biri olan Makedonya Cumhuriyeti kuruldu Makedonya Cumhuriyeti, Yugoslavya'nın parçalanması üzerine kurulan Yeni Yugoslavya'dan 1991'de yapılan referandum ile ayrıldı ve bağımsız bir devlet haline geldi

Birçok ülke Makedonya'yı tanırken, Yunanistan'ın itirazı ile Avrupa Devletleri tanımadı Bunun nedeni ise yeni cumhuriyetin, Yunanistan'daki bir bölge ile aynı ismi taşıması idi Yeni devletin isminin değiştirilmesi yönünde Yunanistan'ın istekleri hala devam etmektedir

Meksika Devleti

Meksika, Kuzey Amerika’da tarihi çok öncelere dayanan tek ülkedir MÖ birinci yüzyıla doğru körfez bölgesi, Oaxaca, merkezi yayla, çok gelişmiş bir kültür ve sanata şahit oldular Bu durum eski Maya İmparatorluğunun doğuşuna tesir etti Bu imparatorluk, 4 yüzyılda tarih sahnesine çıkarak yedinci asırdan sekizinci asır sonuna kadar, Yucatan’dan Guatemala’ya kadar genişledi

Aynı dönemde birinci ve dokuzuncu yüzyıl arasında ekonomik ve sosyal yönden Mayalar derecesinde teşkilatlanmış çeşitli medeniyetler, Oaxaca da, merkezi yaylada ve körfez kıyısında geliştiler Bunlara klasik medeniyetler adı verilir

Sonra, 9 yüzyıldan 12 yüzyıla kadar gelişen Tula Toltekleri ortaya çıktı Fakat bunların medeniyeti yeni kabilelerin tesiri altında değişikliğe uğradı 987 yılında Maya-Toltek karışımı yeni bir medeniyetin doğmasına sebep olan, yeni Maya İmparatorluğu kuruldu Aynı dönemlerde kuzey kabileleri yayla üzerine yerleşerek şehir hayatına geçtiler

Aztlan’dan gelen Mexica kabileleri 1325’te Tenochtitlon (Mexico) şehrini kurarak, 50 yıl sonra ilk hükümdarlarını seçtiler Aztekler, kabileler arası rekabetten faydalanarak 1430’dan 1521’e kadar genişleyen büyük bir imparatorluk kurdular Sadece Michoacan Taraskları önünde başarısızlığa uğrayan Aztekler; Totonaktası, Zopatekleri ve Mikstekleri hakimiyeti altına aldılar

İspanyollar ülkeyi ele geçirmek için, Azteklere karşı duyulan kinden faydalandılar 1519’da İspanyollar, Cortès komutasında çıkarma yaptılar ve Veracruz şehrini kurdular Meksika, 1535’te İspanyanın genel valiliği haline geldi İspanyol istilası, kuzeye ve güneye doğru uzanarak 17 asır sonuna kadar, devam etti Ekseriya acımasız olan Hıristiyanlaştırma geleneksel dinlerle mücadele etti ve yerli medeniyet yok edildi

1571’de Mexico’da engizisyon kuruldu 1519’larda kesin olarak bilinmemekle beraber, 25 milyon olduğu tahmin edilen yerli nüfus, 1650’ye doğru 1500000’e düştü Ekonomik reformlara rağmen İspanyol idaresi, yerliler ve melezler kadar beyazlar için de dayanılmaz bir hale geldi 1810’da İspanyolları ülkelerinden kovmak için harekete geçtiler 11 yıl süren bir bağımsızlık savaşı sonunda, 1821’de Kral Naibine Cordoba Antlaşması imzalatıldı 1824’te bağımsızlık ilan edildi

Bağımsızlığı, iç ve dış savaşların sebep olduğu yarım yüzyıllık karışıklıklar dönemi takip etti Santa Anna’nın diktatörlüğü esnasında yapılan ABD ile savaş sonucunda, 1848 Guadalupe Antlaşması ile New Mexico, Teksas, Kaliforniya kaybedildi 1855’te liberaller başarı kazandı Bir iç savaş sonunda Juarez muhafazakarları kazandı, fakat bunlar dış borçları tehir etmek zorunda kaldı Bunun üzerine Fransa, İngiltere ve İspanya askeri müdahalede bulundu Juarez’in tekliflerini, Latin Amerika’da Fransa yararına Katolik bir imparatorluk kurmak isteyen Üçüncü Napolyon reddetti ve Meksika’yı istila etti

Juarez’in başkanlığından sonraki Porfino Diaz’ın uzun diktatörlüğü sırasında (1876-1911) ekonomi, sosyal adaletsizlik ve yerli köylülerin sömürülmesi pahasına gelişti Diaz’ı düşüren liberal Madero, ihtilalci halk akımlarını bastıramadı ve 1913’te katledildi Carranza karışıklıklar ortasında 1917 anayasasını kabul ettirdi ve halka yönelik bir siyaset takip etti

Obrago’nun başkanlığında (1920-1924) tarım reformunun uygulanması başladı Bunun bir katolik tarafından katledilmesi ve şiddetli Katolik direnişi sonucunda, kiliseye karşı son derece katı ve bazan öldürücü bir siyaset başladı Lazoro Cardenasi, Başkanlığı (1934-1940) sırasında dini mücadeleleri yatıştırarak modernleşme politikası takip etti İkinci Dünya Savaşından sonra sanayileşmeye büyük önem verildi

Alıntı Yaparak Cevapla

Ülkelerin Kuruluşu - Ülkelerin Tarihi ve Kültürleri

Eski 06-26-2012   #26
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Ülkelerin Kuruluşu - Ülkelerin Tarihi ve Kültürleri



Moğolistan

Moğolistan'da yaşayan Proto-Moğolları ve Tunguzları; Türklerin kurduğu büyük Hun İmparatorluğu birleştirdi Miladdan önce 3 yüzyıldan itibaren bölge Türklerin hakimiyetine geçti On üçüncü yüzyılın başına kadar; Büyük Hun İmparatorluğu, Göktürk, Uygur, Karakutay devletleri hakim oldu Cengiz Hanın birleştirip teşkilatlandırdığı kabilelerle, 1205'te Moğolistan'da ilk Moğol Devleti kuruldu

Cengiz Han, 1227'de ölünce Moğol İmparatorluğu oğulları arasında bölüşüldü Moğolistan'a Ögedey ve Toluy'un neslinden hanlar, 1634 yılına kadar hakim oldu 1634'te Mançu Hanedanının hakimiyetine geçti On yedinci yüzyılda Çarlık Rusyası, bölgeyi kontrolüne almak için teşebbüslere başladı On sekizinci yüzyılda Moğolistan'da Rus ve Çin yanlılarının mücadelesi başladı

Moğol prenseslerinin Çinliler gibi yaşaması Moğolistan'da milliyetçilik akımının başlamasına sebep oldu Katolik misyonerlerinin faaliyetleriyle Moğolistan'da Hıristiyanlaşma başladı Misyonerler Uzak Doğu'da dayanak noktası elde etmek ümidiyle Moğolistan'ın istiklalini müdafaa ettiler İstiklal fikri yayıldı Yirminci yüzyılda

1912'de Çin'de Mançu hanedanının yıkılmasıyla Moğol prensleri Rusların da yardımıyla Moğolistan'ın istiklalini ilan ettiler Çinlilerle mücadeleye girişen Moğolistanlılar, 1915'te Çin'e de istiklallerini tanıttılar Çin-Japon savaşında Moğolistan'da yeraltı faaliyetiyle komünist hareket başlatıldı Japonya'nın Kuzey Çin'e girmesiyle 1935-1937'de Moğolistan da işgale uğrayarak, mahalli muhtar bölgeler kuruldu

1945'te İkinci Dünya Savaşınin bitmesiyle ülkedeki istiklal yanlısı teşkilatlar faaliyetlerini komünizm paralelinde devam ettirdiler Komünizme karşı mücadele eden teşkilatların zayıflatılmasıyla İç Moğolistan, Çin'in hakimiyetinde muhtar hale getirildi İkinci Dünya Savaşından sonra dış Moğolistan'da, ABD ve İngiltere'nin tavsiyesiyle, Moğolistan Halk Cumhuriyeti kuruldu

20 Ekim 1945'te referandumla istiklalini ilan eden Moğolistan, önce Milliyetçi Çin tarafından tanındı 1946'da Moğolistan Halk Cumhuriyeti ile Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği aralarında ittifak imzalandı 1961'de Birleşmiş Milletler Teşkilatına kabul edildi

Sovyetler Birliğindeki ve Doğu Avrupa'daki komünist yönetimlerinin çöküşü komünizmle idare edilen Moğolistan'ı da etkiledi 1990'da çok partili sisteme geçilerek; ekonomik, sosyal ve siyasal reformlar yapıldı Temmuz 1990 ilk çok partili seçimler yapıldı Moğolistan'da bulunan Rus birlikleri yapılan anlaşma sonucu geri çekildi


Nijerya Devleti

Bugünkü Nijerya topraklarında ilk yaşayanların, milattan 700 yıl öncesine rastladığı tahmin edilmekte, fakat bunların kimler olduğu hakkında kesin bir hükme varılamamaktadır Nijerya’nın tarihini, Arapça yazılmış kayıtlara dayalı olarak, kuzey bölgelerde 9 yüzyıl başlarında kurulmuş, Konem-Boru ve batı bölgelerde de yedi Hausa şehir devletleriyle başlatmak mümkündür

On ikinci yüzyıldan itibaren kurulmaya başlanmış Yoruba veIfe krallıkları, 14 yüzyıldan itibaren kıtayı aydınlatmaya başlayan İslam ışıklarıyla eriyip gitmişlerdir İslamiyetin yayılmasıyla, mevcut şehir devletleri ve birçok kabile Müslümanlıkla şereflenmişlerdir Buna göre Kuzey Nijerya tamamen İslamlaşmış ve geri kalan bölgeler de İslamiyetin nüfuzu altına girmişti

Nijerya’ya ilk olarak 15 yüzyılda Avrupa sömürgeciliğini ve zulmünü getirenler, Portekiz ve İngiliz esir tüccarı denizciler olmuştur Bir yanda doğudan parlayan İslam güneşi köleliği önleyici, eritici ışıklarıyla Afrikalılara hayat getirirken, diğer yanda bozulmuş dinlerinin taassubu ve maddi hırslarla dolmuş Avrupalılar, Nijerya’nın zenci insanlarını esir yapıyor ve satıyordu Böylece, Avrupalıların işgalleriyle Atlantik esir ticareti başlamıştı 350 yıl kadar süren bu vahşet, 20000000 Nijeryalı’nın esir olarak satılmasıyla Avrupa tarihinde kara bir leke olarak kalmıştır

İngiltere, 19 yüzyıl başlarından itibaren, Nijerya içişlerine karışmaya başladı İlk olarak Lagos, 1861 yılında bir İngiliz kolonisi haline geldi 1885’te Gine Körfezi civarı, İngiltere’nin himayesine girdi Bundan sonra İngiltere, Nijerya’yı iki himaye bölgesine ayırdı İkisini birden bir vali yönetiminde tuttu Birinci Dünya Savaşından sonra başlayan milliyetçilik hareketleri, Nijeryalılar arasında yabancılara karşı isyan etme ve bağımsızlığı elde etme düşüncesini getirdi

1950 yılında, idare gücünü, merkezi otoriteyle üç ayrı bölgenin meclisleri arasında paylaştıran yeni bir federal sistem getirildi 1954 yılında ilan edilen anayasa, kuzey, batı ve doğu bölgeleri güçlü bir merkezi hükümete bağlı olarak, Nijeryalılara sahip oldukları kanuni hakları verdi

İngiltere, iş başına kendi çıkarlarını koruyacak bir hükümeti getirmeyi planlıyordu Ülkede üç büyük parti kuruldu ve 1959 yılında seçimler yapıldı Bu seçimlerde kuzey bölgenin Nijerya Halkları Kongresi (NPC) kazandı ve parti lideri Ebubekir Tafawa Balewa başbakan oldu Müslümanların çoğunlukta olduğu kuzey bölge iktidara gelince, ilk iş olarak 1960 yılında bağımsızlığı elde etti

Nijerya bundan sonra 1963 yılında Cumhuriyeti ilan etti ve akabinde 1965 yılında yeni seçimler yapıldı Fakat bundan sonra Nijerya’da iç karışıklıklar başladı 30 Mayıs 1967’de Doğu Bölgesi Biafra Cumhuriyeti adıyla isyan ettiyse de, Nijerya hükümeti dış güçlerin yardımıyla bu isyanı bastırdı Fakat bu iç harp 30 aydan fazla sürdü ve 20 yüzyılın en kanlı ve korkunç çatışmalarından biri oldu Biafra bölgesi binlerce ölü ve birçok harap olmuş binayla doldu

1970 yılından sonra olay yatıştı ve bu arada bulunan petrol yatakları Nijerya’nın hayatını değiştirdi 29 Haziran 1975’te General Muhammed yeni bir askeri darbeyle iş başına geldi Çok geçmeden 1976’da yapılan üçüncü ihtilal teşebbüsü başarısızlıkla bitti Fakat, General Muhammed öldürüldü ve yerine, yardımcısı General Olesegun Obasanjo geçti General İbrahim Babangida devlet başkanı olup, askeri bir rejim kuruldu

Bundan sonra NijeryaFederal Hükümeti, petrol gelirlerinin getirdiği refah düzeyi ile iç olayları önlemeye başladı ve bugün için Nijerya Afrika’nın en gelişmiş ülkelerinden biri haline geldi 4 Temmuz 1992’de seçimlerle tekrar demokratik düzene geçilmeye ilk adım atıldı Sivil yönetime geçiş tarihi olarak çeşitli zamanlar belirlendi ise de en son olarak 27 Ağustos 1993’e ertelendi

Alıntı Yaparak Cevapla

Ülkelerin Kuruluşu - Ülkelerin Tarihi ve Kültürleri

Eski 06-26-2012   #27
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Ülkelerin Kuruluşu - Ülkelerin Tarihi ve Kültürleri



Norveç Devleti
Norveç tarihi hakkında yazılmış ilk yazılı dökümanlara göre, ülke topraklarında, 9 yüzyıla kadar, Alman kabilelerinin kurmuş olduğu birçok küçük krallıklar vardı 872 yılında Kral Harold the Fairhaired, bu krallıkları tek bir Norveç Krallığı altında birleştirdi O zamanlar ülke, Nortuagua veya Nordveg adıyla bilinirdi

1000 yılına kadar Norveç'in ilk yerlileri olarak bilinen Vikingler, yaptıkları sağlam gemilerle Avrupa'da birçok yerlere saldırdılar İnsanların korku içinde yaşamalarına sebep oldular Gittikleri yere kan, vahşet, ölüm ve korku götürüyorlardı Fakat çok geçmeden ekonomik sıkıntılar sebepiyle meydana gelen iç çatışmalar, Norveç'i huzursuz bıraktı

Arkasından 14 yüzyıl başlarında "Kara Ölüm" adını verdikleri veba hastalığı Norveç halkına ölüm ve dehşet getirdi Hemen hemen nüfusun yarısı bu hastalıktan öldü Hıristiyanlığın ülkeye girdiği sıralarda, mükemmel olan tarım, ticaret ve denizcilik felce uğradı Norveçlilerin deniz üstünlüğünün yerini, derin ve acı bir fakirlik aldı

1397 yılında İsveç, Danimarka ve Norveç, Danimarka Kralı idaresi altında Kalmar birliğini kurdular 1523'te İsveç bu birlikten ayrıldı 1814 yılına kadar Danimarka'ya bağlı olarak yaşayan Norveç, 17 mayıs 1814'te Eidsvoll'da bir bağımsızlık deklerasyonu yayınladı Yeni bir meclis açarak, ilk anayasasını hazırladı 1905 yılında Danimarkalı Prens Charles'in Norveç Kralı ilan edilmesiyle de, ülke tam bağımsız bir krallık haline geldi

Norveç Birinci Dünya Savaşı esnasında tarafsızlığını ilan etti Buna rağmen, savaş boyunca 2000 Norveçli denizci öldürüldü İkinci Dünya Savaşı patlak verdiğinde Norveç yine tarafsız idi Fakat Almanlar, 9 Nisan 1940 tarihinde İskandinavya Yarımadasına taarruz etti Norveç, 1945 yılına kadar Alman işgali altında kaldı Alman Nazi iktidarı, 35000 Norveçliyi tevkif etmiş ve 1500'ü aşkın Yahudiyi yerlerinden kovmuştu Bunun üzerine Norveç, müttefikler tarafında yer aldı Ülkenin işgali 8 Mayısta Almanların çekilmek zorunda kalmasıyla son buldu Sürgüne gönderilmiş olan Kral Haakon, ülkesine dönerek tekrar Norveç birliğini sağladı

Savaşın getirdiği felaketler Norveç'i oldukça yıpratmıştı Müttefik kuvvetlerin, Alman ordularını mağlup etmesiyle, Alman işgalinden kurtulan Norveç yine müttefik kuvvetlerin dış yardımlarıyla ekonomisini çıkmazdan kurtarabildi ABD'nin sağladığı 350 milyon dolarlık Marshall Planı yardımı Norveç'i rahatlattı Batı ve Doğu arasında stratejik bir mevkide yer alması ve Rusların Çekoslovakya'yı işgal etmesi yüzünden 4 Nisan 1949'da NATO'ya katıldı

1930 yılından beri iktidarda bulunan İşçi Partisi, 1965 yılında anti-sosyalist partilerin koalisyona gitmeleri üzerine düştü Yerine Merkez Partili Per Borten başkanlığındaki koalisyon hükümeti geldi 1971 yılında Ortak Pazar üyeliği için ortaya çıkan meseleler sebepiyle bu hükümet de düştü 1972 de yapılan halk oylaması neticesinde Ortak Pazar üyeliği, %47 kabule karşılık %53 hayır oyu ile reddedildi

1981 seçimlerinde anti-sosyalist iktidar, ezici bir üstünlükle tekrar hükümet oldu Yeni hükümet, Muhafazakar Parti liderliğinde ülke yönetimini ele aldı 1985 seçimlerini İşçi Partisi kazanarak Brundtland başbakan oldu 1989 seçimlerinde İşçi Partisinin oy kaybetmesi üzerine Brundtland 1989 Eylülünde başbakanlıktan çekildi Muhafazakar Parti başkanı Jan Peder Syse başkanlığında azınlık hükümeti kuruldu

1990'da Norveç'in Avrupa topluluklarıyla münasebetlerinin geleceği konusunda Muhafazakar Parti kendi içinde anlaşmazlığa düşmesi üzerine hükümet istifa etti Yerine yeniden İşçi Partisi azınlık hükümeti kurdu Ülkenin çok sevlien kralı V Olav'ın 17 Ocak 1991'de ölümü üzerine tahta oğlu V Harold geçti Hükümet 1992'de Avrupa Ekonomik Alanına katılma anlaşması imzaladı Arkasından parlemantoda onaylanan kararla hükümet AT'ye üyelik başvurusunda bulundu


Özbekistan Devleti

Özbek halkının tarihinin ilk dönemlerine ait bilgi yoktur Özbeklere bu ad, ilk olarak 1313-1340 yılları arasında hüküm süren Altınordu Hükümdarı Gıyaseddin Muhammed Özbek tarafından verildi Timur Hanın ölümü üzerine zayıflayan Timur İmparatorluğu topraklarının Aral Gölü ve Seyhun Irmağının kuzeyindeki bölgede dağınık olarak yaşıyan Özbekler, Ebü’l-Hayr’ın idaresinde toplanarak, 1428’de onu kendilerine han ilan ettiler Kısa zamanda kuvetlenerek çevredeki diğer boyları da hakimiyetleri altına aldılar

CeyhunIrmağı kıyısındaki Sığnak, Arkuk, Suzak, Özkent gibi şehirleri ele geçirdiler ve bunlardan Sığnak’ı başşehir yaptılar Türkistan taraflarına düzenlenen seferlerde Kalmuklara mağlup olunca, bu durumdan istifade eden Kanay veCanibek adlı başbuğlar bazı Özbekleri de yanlarına alarak Çağatay Hanına sığındılar Bölgeden ayrılan bu Özbeklere Kazak veya Kırgız kazakları adı verildi

Ebü’l-Hayr’ın vefatından sonra Özbekler, Çağatay-Moğol hükümdarı Yunus Hana yenilerek dağıldılar Ebü’l-Hayr’ın oğlu Şah Budak, Yunus Han tarafından öldürüldü Dağılan Özbekler Şah Budak’ın oğlu Muhammed Şeybek’in (Şeybani) etrafında toplandılar Bu tarihten itibaren Şeybaniler adıyla da anılan Özbekler 1500 yılındaTimuroğulları Devletindeki iç karışıklıktan istifade ederek Buhara’yı zabtedip, Timur Hanedanına son verdiler Harezm ve Hive’yi ele geçiren Özbekler, Çağatay Hükümdarı Babür’ü mağlup ettiler Belh, Herat ve Taşkent’i zapteden Özbekler, Orta Asya’nın en güçlü devleti haline geldiler

Özbekler bir ara Safevilere karşı yenildiler ve bazı bölgeler ellerinden çıktı ise de 1512’de buraları geri aldılar Özbek hakimiyeti 16 yüzyıl boyunca Maveraünnehr’de devam etti 1598’de İkinci Abdullah Hanın vefat etmesinden altı ay sonra oğlu Abdülmü’min de kendisine bağlı taraftarlarca öldürülünce, Özbekler ülkesinin hakimiyeti,Şeybanilere akraba olan Canoğullarına (Astırhan Hanları) geçti

Özbekler on altıncı asır boyunca İran’dakiŞii-Safevilerle devamlı olarak savaştılar Ehl-i sünnet olanOsmanlılar ve Hindistan’daki Babürlülerle iyi münasebetler kurmaya çalıştılar 17 ve 18 yüzyılın ortalarına kadar Astırhanlar Hanlığının hakimiyeti altında kaldılar 1740’ta Nadir Şah tarafından Astırhanlar Hanlığı yıkıldı

Nadir Şahın vefatından sonra, hakimiyet Canoğullarının yerine Mangıthanlar Sülalesine geçti Bu sülale hakimiyetlerini 1860’a kadar devam ettirdi 1860’tan itibaren Türkistan içlerine doğru ilerleyen Rusların himayesinde yarı bağımsız olarak devam eden Buhara Hanlığının hakimiyetinde kalan Özbekler, Rusların çeşitli baskıları altında yaşadılar

Bugün Özbekistan’ın bulunduğu toprakların büyük bir kısmı 19 asırda Hive, Buhara ve Hokand hanlıklarının idaresi altında bulunuyordu 1917 Sovyet Devrimi ardından, bölgede Özbeklerin ve diğer Müslümanların hemen hiç söz sahibi olmadığı bir geçici hükümet kuruldu Aralık 1917’de Hokand’da bir milli kongre toplayan Müslümanların Mustafa Çokayev başkanlığında kurdukları hükumet 1918’de gönderilen Rus askerleri tarafından devrildi

Darbeden sonra yeni yönetime karşı Basmacı ayaklanması olarak bilinen bir direniş hareketi başladı Harezm ve Buhara Sovyet Halk Cumhuriyetlerinin kurulması Basmacı Ayaklanmasının yayılmasına sebep oldu Türkistan Komisyonunun 1922’de başlattığı reformlar neticesinde ayaklanma etkisini kaybetti

1924’te Orta Asya ve Kazakistan’da sınırları etnik temellerde tekrar belirleyen düzenleme ile Harezm, Buhara ve Türkistan cumhuriyetleri dağıtılarak bölge toprakları Özbekistan, Tacikistan, Kırgızistan, Türkmenistan ve Kazakistan arasında paylaştırıldı Sovyetler Birliğinde 1989’da başlayan yenileşme hareketleri neticesinde, Özbekistan 1991 Ağustosunda bağımsızlığını ilan etti Daha sonra kurulan Bağımsız Devletler Topluluğuna bağlandı

Alıntı Yaparak Cevapla

Ülkelerin Kuruluşu - Ülkelerin Tarihi ve Kültürleri

Eski 06-26-2012   #28
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Ülkelerin Kuruluşu - Ülkelerin Tarihi ve Kültürleri



Pakistan Devleti

Pakistan Devleti, yirminci yüzyılda kurulmuş genç bir devlettir Pakistan'ın 15 Ağustos 1947 yılından evvelki tarihi Hindistan ile aynıdır "Pakistan" adı ilk olarak, İngiltere'de öğrenim gören Müslüman öğrenciler tarafından 1940 yılında ortaya kondu Pakistan, Pencap, Afgan, Keşmir, Sind ve Belucistan isimlerinin başharflerinin yanyana gelmesinden meydana gelip, mana itibariyle "temiz ülke" demektir

Hindistanlıların, İngilizlerin egemenliğinden kurtulmaya çalıştıkları sırada, bölgedeki Müslümanlar birleşerek 1947 yılında bir dominyon kurdular Bu dominyon, İngiliz Milletler Cemiyetine dahil durumdaydı Bu yıllarda Pakistan liderliğini M Ali Cinnah yürütmekteydi

Pakistan 1956 yılında cumhuriyet oldu İki yıl sonra General M Eyüb Han darbe yaparak idareyi ele geçirdi 1960 yılında ve 1965'te yeniden başkan seçildi Bunun 1969 yılında istifa etmesi üzerine Doğu Pakistan'da ayaklanmalar başgösterdi Daha sonra General Ağa MYahya Han idareye el koydu İdareyi ele alır almaz ülkede sıkıyönetim ilan etti 1970 seçimleri sonucunda Doğu Pakistan, Avami Partisi büyük çoğunluk elde etti Fakat seçimlerden bir yıl sonra Yahya Han, Millet Meclisini dağıttı

Bunun üzerine ülkede grevler ve isyanlar artmaya başladı Bundan dolayı hükümet kuvvetleri Doğuya taarruzlar tertipledi Fakat çok geçmeden Hindistan'dan kuvvet desteği alan doğulular, bağımsızlıklarını ilan ederek Bangladeş Devletini kurdular Ayrıca çarpışmalar kesilmedi Binlerce insan öldürüldü 10 milyonu aşkın Doğulu Hindistan'a göç etti Nihayet Pakistan-Hindistan savaşı patlak verdi Doğu Pakistan'daki, Pakistan birlikleri kuşatılınca, ateş-kes imzalandı Her iki taraf da birliklerini geri çekti İki ülke arasındaki münasebetler 1976 yılında yeniden normal hale getirildi

Bu esnada Pakistan başkanlığına, Pakistan Halk Partisi Başkanı Zülfikar Ali Butto geldi 1973 yılında yeni bir anayasa kabul edildi Pakistan, bundan böyle "Federal İslam Cumhuriyeti" adını aldı Butto, aynı yıl Başbakan oldu

1977 yılının Haziran ayında, General Ziya-ül Hak, askeri bir ihtilalle idareye el koydu Butto başbakanlıktan alındı Evvelce, Butto'nun siyasi muhalifi öldürüldüğünden, ihtilal sonrası Butto, bu suçtan mesul tutuldu 1974 yılında işlenmiş bulunan bu cinayet sebepiyle, Butto 1979 yılında idam edildi Bunun üzerine Pakistan-ABD münasebetleri gerginleşti Bu hadiselerden sonra halk Amerikan üslerine ve görevlilerine tepki gösterdi

1981 yılında Sovyet Rusya'nın Afganistan'ı işgali üzerine, ABD Pakistan ile anlaşmak mecburiyetinde kaldı İki ülke arasında altı yıllık askeri ve ekonomik yardım programı hazırlanarak imzalandı Afganistan işgali iki milyon civarında Afganlının, Pakistan'a göç etmesine sebep oldu 1988 Ağustosu'nda esrarengiz bir uçak kazasında devlet Başkanı General Muhammed Ziya-ül-Hak'ın ölmesi üzerine yerine Gulam İshak Han geçti

Yapılan seçimleri sol eğilimli Pakistan Halk Partisi kazandı ve Müslüman bir devletin ilk kadın başbakanı olarak Benazir Butto hükumeti kurdu Bazı yolsuzluklar ve iç asayişin sağlanmaması üzerine Devlet başkanı Gulam İshak Han 1990'da Benazir Butto'yu görevden alarak yerine Nevaz Şerif'i başbakanlığa atadı 1993'te yapılan seçimleri kazanan Benazir Butto tekrar başbakanlığa getirildi
27 Aralık 2007'de Pakistan Halk Partisi lideri, eski Başbakan Benazir Butto Ravalpindi kentindeki bir seçim mitinginde uğradığı suikast sonucu öldü

Peru Devleti

İspanya dönemi öncesi Peru tarihi hakkında, elde yazılı ve kayıtlı dokümanlar yetersiz olduğu için, bilgiler oldukça zayıftır Yapılan tarihi çalışmalardan çıkarılan sonuçlara göre, Peru topraklarında ilk yaşayanlar Panama Boğazını geçen ve Pasifik Okyanusunu aşan göçebe avcıları ve balıkçılık yapan insanlardır Peru’da MÖ 1200 yıllarından, MS 1532 yılına kadar çeşitli medeniyetler gelip geçmiştir Chavin (Şöven), Kla**** Chimu ve İnka diye bilinen bu dönemlerin sonuncusu olan İnka medeniyeti kıtada ve ülkede en tesirli olanıdır

İspanyollar ilk olarak 1531 yılında Francisco Pizarro vasıtasıyla ülkeye geldiler Bundan sonra Lima, Peru’ya İspanya adına gelen genel valilerin merkezi oldu Güney Amerika’da iyice yerleşen ve kuvvet bulan İspanyol idaresi, Peru’nun bağımsızlığının gecikmesine sebep oldu 1821 yılında Arjantinli Jose de San Martin, Peru topraklarını topladığı kuvvetlerle ele geçirdi

Arkasından Simon Bolivar ve Antonio J de Sucre komutasındaki kuvvetler İspanyolları bozguna uğrattılar 1826 yılında Callao bölgesinin de ele geçirilmesi sonunda Peru bağımsızlığını ilan etti Böylece Amerika kıtasındaki İspanya İmparatorluğu çöktü

1846 yılına kadar ülke içinde siyasi ve politik mücadeleler başgöstermiştir Evvela 1822’de kongre bir cumhuriyet anayasasını kabul etti ve 1823’te Jose de la Riva Agüero ülkenin ilk başkanı oldu 1879-84 yılları arasında Şili, Peru ve Bolivya’ya saldırdı ve Tarapaca, Tacna veArica’yı ele geçirdi Yıllarca süren mücadeleler sonunda 1929 yılında yapılan bir antlaşmayla anlaşmazlık kesin olarak son buldu

Antlaşmaya göre, Arica bölgesi dışındaki bütün bölgeler, Peru’ya geri verildi 1968 yılında yapılan bir askeri darbe ile, başkan Femando Belaunde Terry görevinden uzaklaştırıldı 1974 yılına kadar devam eden askeri hükümet zamanında petrol, bankacılık, madencilik ve balıkçılık millileştirildi

12 yıllık bir aradan sonra Peru, 1980 yılında demokratik hayata döndü Başkanlığa yeniden F B Terry getirildi Yeni hükümet sosyalist sistemi terk ederek liberal sistemi ülkeye getirdi Ülke ekonomisi girdiği çıkmazdan kurtularak normale döndü 1981 yılında Ekvador sınırında bazı çatışmalar olduysa da çabuk kapandı Bundan sonra Mao’cu solcu teröristler ülkede olaylar çıkarmaya başladılar

1982 ve 1983 yılında hızlanan bu tedhiş eylemleri daha çok ABD aleyhine yapılmaktaydı 1985’te iktidara gelen Alan Garcia Perez tethiş eylemlerini bastırmaya çalıştı 1990’da seçimleri kazanan Alberto Tujimori de zamanında solcuların tethiş eylemleri hızla arttı Bunun üzerine Başkan Alberto Fujimori 5 Nisan 1992’de bir sivil darbe yaparak kongreyi dağıttı ve bir olağanüstü hal ve yeniden inşaa hükümeti kurdu

13 Kasım 1992’de Başkan Alberto’ya başarısız bir suikast girişiminde bulunuldu Yeni kurulan Demokratik Kurucu Kongre için seçimler 22 Kasım 1992’de yapıldı ve Başkan Alberto’yu destekleyen partiler salt çoğunluğu elde ettiler Bu arada Aydınlık Yol Gerilla teşkilatının lideri olan Guzman yakalandı Guzman 1980’de başlayan gerilla savaşında 22500 kişinin ölümünden sorumlu tutularak ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı

Alıntı Yaparak Cevapla

Ülkelerin Kuruluşu - Ülkelerin Tarihi ve Kültürleri

Eski 06-26-2012   #29
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Ülkelerin Kuruluşu - Ülkelerin Tarihi ve Kültürleri



Polonya Devleti

Polonya Devleti, 10 yüzyılın ortalarında ortaya çıkmış ve 963 yılı ülke tarihinin başlangıcı olmuştur Polonya ve Vistula nehirleri arasında yaşamış olan Islav kabilelerinin kurmuş olduğu bir devlettir O zamanki bu Islavlara"yayla insanları" manasına gelen "Polane" deniyordu Zamanla bu isim Polonya haline dönüştü

Polonya 14 yüzyıldan 17 yüzyıla kadar geçen süre içinde Avrupa'da güçlü bir devlet halindeydi "Üç parçalanmadan" ilki 1772 tarihine kadar olan çeşitli hanedanlıklar idaresindeydi Bu tarihten itibaren Polonya'nın çöküş dönemi başladı 1772 tarihinde Prusya, Rusya ve Avusturya, ülke topraklarını aralarında paylaştılar Bunu 1793 ve 1795 paylaşmaları takip etti Polonya'nın elinde sadece doğu Prusya civarı kaldı Birinci Dünya Savaşından sonra uzun mücadele ve sıkıntılardan sonra 1918 yılında Versay Antlaşmasıyla bağımsızlığı sağlandı

1939 yılında aynı anda Hem NaziAlmanyasının ve hem de Rusya'nın işgaline uğradı Harp boyunca altı milyon Polonyalı öldürüldü Daha sonra Alman orduları müttefiklere teslim oldu İşgal sırasında kurulan sürgündeki Polonya hükümeti işbaşına geldi 1947 yılında yapılan seçimlerde komünistler hükümeti kurdular ve ülkeyi Rusya'nın peyki durumuna soktular İkinci Dünya Savaşınin bu zor günlerinden sonra Polonya, Rusya'ya verilen 178842 km²lik bölgeye karşı 1945'te Alman topraklarından 102400 km²lik bir bölgeyi aldı Oder-Neisse hattının doğusunda kalan bu bölge Silezya, Pomerania, Batı Prusya ve Doğu Prusya'yı da içine almaktaydı

Polonya idaresine komünistlerin gelmesiyle, büyük mülkiyetler kaldırıldı, endüstriler millileştirildi, okullardaki eğitim sistemleri komünistleştirildi Üretim azaldı Bütün bunların neticesinde 1956 yılında Poznan'da isyan çıktı 1970 yılında yeni ağır vergiler ve aşırı fiyat yükselmeleri yeni isyanlara yolaçtı 1980 yılında olaylar daha şiddetlendi Lenin tersanelerinde gelişen "İşçi Grevleri" sonunda, işçinin yanında olduğunu söyleyen komünist idare "21 imtiyazı" vermek mecburiyetinde kaldı Gdansk adıyla bilinen bu grevler sonunda, bağımsız işçi sendikaları kurma hakkı elde edildi

Olayların gidişinden ürken Rusya'nın tehditleri ülkede sıkıyönetim ilanına sebep oldu İşçi ayaklanmalarını organize eden Dayanışma Sendikası liderleri tutuklandı 1982 yılında ABD baskısı neticesi sıkıyönetim kaldırıldı 1983 yılında yine Gdansk'ta Lenin Tersanelerinde hükümet aleyhtarı gösteriler yapıldı 1 Mayıs'ta Polonya İşçileri, İşçi hükümetinden haklarını talep etmek üzere "İşçi Bayramını" grevlerle kutladılar Askeri idare işçilere bazı haklar verdi

1985 seçimlerinden sonra başa geçen Jaruzelski, Batıyla ilişkilerini geliştirmeye çalıştı DayanışmaSendikasına karşı takip edilen sert politika 1986'da yumuşamaya başladı Artan ekonomik problemler 1988'de büyük bir grev dalgasına sebep oldu 1989 Haziranında yapılan seçimlerde, o tarihe kadar iktidarda olan Birleşik İşçi Partisi ağır hezimete uğradı Dayanışma Sendikasının teklifi üzerine Tadeusa Mazowiecki başkanlığında bir koalisyon hükümeti kuruldu 1990'daki devlet başkanlığı seçimlerini Lech Walesa kazandı


Portekiz Devleti

İlk çağlarda İber kabileleri (Lusitanienler) ile işgal edilen ülke, MÖ 1 yüzyılda Romalıların bir eyaleti oldu Sonra Vandallar, Süevler (bir Alman kabilesi), 5 yüzyıldan 8 yüzyıla kadar Vizigotlar tarafından istila edildi 711 yılında ülke Müslümanların eline geçti Endülüs Emevileri (756-1031), Teva'if-i Müluk (11 yüzyıl) İslam devletleri kurulup, bölgeye hakim oldular Onuncu yüzyıla doğru Douro ve Minho nehirleri arasındaki bölgeye Terra Portucallis ismi verildi Portucallis, Latince Portas (liman) ve Calle (kale) birleşiminden meydana gelmiştir

Portekiz, 1143'te bağımsız bir krallık oldu Sınırları Meriniler'e karşı yaptığı savaşlarla genişledi On üçüncü yüzyıl ortasına doğru bugünkü Portekiz sınırları tamamlandı Portekizli denizciler 15 yüzyılda dünya çapında yayılma gösterdiler Sonraki yüzyılda Asya,Afrika ve Güney Amerika'da büyük bir sömürge imparatorluğu kurarak, Avrupa ve Doğu arasındaki ticaretin çoğunu ellerinde tuttular 1598 yılında Fas şehirlerine karşı açtığı savaşta, Portekiz ağır bir mağlubiyete uğrayınca, imparatorluk aniden çöktü Ülkenin zayıflamasından faydalanan İspanya, Portekiz'i 1580'de topraklarına katarak, 1640'a kadar idare etti

Portekiz 1688 yılında Lizbon Antlaşmasıyla tekrar bağımsızlığına kavuştu Fakat Portekiz eski ihtişamını kaybettiğinden İngiltere ile 1703'te, 20 yüzyıla kadar devam eden bir ittifak antlaşması imzalandı İngilizlerle müttefik olduğundan 19 yüzyılda Napolyon'a karşı savaşmak zorunda kaldı Ülke Fransa ile savaş halindeyken, 1811'de kral ve ailesi Brezilya'ya sığındı Bu dönemde imparatorluk çökmeye başladı 1822'de Brezilya bağımsızlığını ilan edince, Portekiz tek büyük zenginlik kaynağını kaybetti

On dokuzuncu yüzyılın tamamı ve 20 yüzyıl başları Portekiz için ekonomik ve siyasi istikrarsızlık dönemi oldu Şiddetli partizan mücadeleler, iç savaşlar ülkeyi kargaşanın içine itti 1908'de kral katledilerek, iki yıl sonra 1910'da cumhuriyet ilan edildi On altı yıl devam eden cumhuriyet dönemi oldukça istikrarsız olup, bu dönemde kırk sekiz hükümet kuruldu ve en az yirmi beş darbe teşebbüsü oldu 1926'da ordu idareyi ele aldı ve kırk sekiz yıl ülke General Franko tarafından diktatörlükle idare edildi

25 Nisan 1974'te hükümet genç subaylar tarafından yapılan bir darbe sonucu işbaşından uzaklaştırılınca, General Antonio de Spinola liderliğinde bir askeri cunta kontrolü eline geçirdi Başkan Spinola solcu subaylardan gelen baskı sonucu, aynı yılın Eylül ayı sonunda istifa etmek zorunda kaldı Nisan 1975'te demokratik partiler oyların %64'ünü kazanmasına rağmen, Sovyetlerce desteklenen komünist parti tesirini arttırdı Bankalar, sigortalar ve sanayi devletleştirildi

1976'da yürürlüğe giren yeni Anayasada sosyalizme geçiş hedefi açık bir şekilde de ortaya kondu Yeni Anayasanın ardından yapılan genel seçimlerde hiçbir parti çoğunluğu elde edemedi Sosyalist Partisi Genel Başkanı Mário Soares bir azınlık hükümeti kurdu Cumhurbaşkanlığına Genelkurmay Başkanı Antánio Ramalho Eones seçildi Mário Soares başkanlığındaki hükümet 1977 Aralığında istifa etti Ocakta kurulan koalisyon hükümeti ve bunun ardından kurulan bir dizi koalisyonlar da kısa ömürlü oldu

1980'de yapılan seçimlerden sonra merkez sağ eğilimli Demokratik İttifak, büyük çoğunlukla iktidara geldi Bu hükümet anayasada büyük değişiklikler yaptı ve sivil yönetime geçiş yolunu açtı 1982'de baş gösteren hükümet krizi üzerine Cumhurbaşkanı erken seçim kararı aldı 1983 Nisanında yapılan seçimlerde birinci parti durumuna gelen Portekiz Sosyalist Partisi, Sosyal Demokrat Partiyle koalisyon kurdu

Portekiz 1 Ocak 1986'da AET'ye alındı Soares, 60 yıllık bir aradan sonra 1986 Şubatında ilk sivil cumhurbaşkanı seçildi Temmuz 1987'de yapılan seçimlerde Sosyal Demokrat Parti sandalye sayısını büyük oranda arttırması, kurulan koalisyon hükümetinin istikrarlı olmasını sağladı 1991'de yapılan seçimlerde Sosyal Demokrat Parti yine ilk sıradaki yerini korudu

Alıntı Yaparak Cevapla

Ülkelerin Kuruluşu - Ülkelerin Tarihi ve Kültürleri

Eski 06-26-2012   #30
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Ülkelerin Kuruluşu - Ülkelerin Tarihi ve Kültürleri



Romanya Devleti

Bir Hind-Avrupa grubu olan Trakyalılar, Romanya toprakları üzerinde yaşamış ilk insanlar olarak bilinir Bunların bir kolu olan Dokyalılar MÖ 800-300 yılları arasında Burebista liderliğinde Transilvanya merkez olmak üzere, Dakya Devletini kurdular MS 106-271 yılları arasında Romalılar toprakları istila ederek insanları Romalılaştırdılar

Osmanlı İmparatorluğu 1299 yılında kurulduktan sonra kısa zamanda cihan devleti olmuştu Osmanlılar Avrupa içlerine İslamiyeti yayabilmek için önceleri Balkanlara olmak üzere, Avrupa seferleri düzenlemekteydiler 1394'te Dovin, 1456'da Belgrad, 1475'te Vaslui, 1476'da Schera seferleri, Osmanlıların Avrupa'ya ilk adım atma dönemi savaşlarıdır

16 yüzyıl başlarındaki iki Romanya toprağı olan Eflak ve Boğdan, Türk hakimiyeti altında birer derebeylik oldular Askeri ve diplomatik açıdan Osmanlı Sultanının emrine göre hareket eder ve yıllık vergi verirlerdi İdarecileri, Osmanlı Padişahları tarafından tayin edilirdi Zaten bunların derebeyleri kendi tebealarını Avrupalıların saldırılarından korumak için Osmanlı idaresinde kalmayı arzu ediyorlardı Eflak ve Boğdan halkı, Avusturyalılar, Ruslar, Tatarlar, Kazaklar ve Lehlerden ibaret bölgedeki diğer ordulara karşı Osmanlı ordusunun yanında yer aldılar

1679'da Eflak Derebeyi olan Şerban'ın yerine 1688'de yeğeni Kostantin Brincoveanu geçti Bu sırada Boğdan Derebeyi Dimitri idi Bu iki derebeyi 1711 yılında Osmanlı-Rus savaşı esnasında isyan ederek, Deli Petro'ya yardım ettiler Bunda, İstanbul'dan Balkanlara göç eden Yunan asıllı grupların tesiri büyüktü Bunlar Eflak ve Boğdan'ın idari hayatına nüfuz etmişlerdi Yaklaşık bir asır Türk idaresindeki derebeyliklerin bu isyanları ve huzursuzluk çıkarmaları üzerine Eflak ve Boğdan tahtları "voyvodalık" adı altında yeni bir sisteme konuldu Bu sıralarda Osmanlı Devletinde duraklama devri başlamıştı

18 yüzyıl sonlarına doğru Rusya, Osmanlı Devletine olan düşmanlığını arttırdı 1774 Küçük Kaynarca Antlaşmasıyla Rusya, Osmanlılardan bazı haklar elde ederken bu arada bu iki derebeyliğin iç işlerine müdahale etme yetkisini de kazandı Her ne kadar kontrol Osmanlılarda kaldıysa da, birçok ticari imkanlar kaybedildi Bir yıl sonra Bukovina, Avusturya'ya bırakıldı 1812 yılında Besarabya da elden çıktı 1828-1829 Osmanlı-Rus savaşından sonra 1834 yılına kadar Eflak ve Boğdan, Rusya hegemonyası altına tamamen girdi Kont Pavel Kiselev, Rusya'dan destek görerek, Osmanlı medeniyetini ortadan kaldırmaya çalıştı

1859 yılında iki eyalet birleşti ve 1861 yılında Romanya olarak anıldı 1877 yılında Romanya, Berlin Antlaşmasıyle Türk hakimiyetinden uzaklaştı Bağımsızlıktan sonra, 1878'de krallık oldu 1881'de I Carol Romanya'nın ilk kralı oldu 1886 yılında Romanya, tek meclisli anayasal monarşik idari sistemine döndü

Birinci Dünya Savaşından sonra Romanya'nın sınırları genişledi Basarabya ve Bukovina'dan sonra Banat ve Transilvanya da ele geçirildi Fakat çok geçmeden Basarabya ve kuzey Bukovina'yı, her zaman olduğu gibi 1877-78 Osmanlı-Rus savaşı esnasında da yıllarca adaleti altında refah içinde yaşadıkları Osmanlılar aleyhine olarak, yardım ettikleri Rusya'ya bırakmak mecburiyetinde kaldı Hatta yoğun tehditler neticesinde Güney Dobruca da Bulgaristan'a terk edildi

İkinci Dünya Savaşı esnasında Marshla lon Antonescu, Rusya'ya karşı Almanya ile birleşme teşebbüsüne geçti Askeri bir hareketin lideri olan Antonescu 1944 yılında Sovyet entrikası ile Kral Michael tarafından bertaraf edildi ve Romanya, rusya'nın yanında yer aldı Çok geçmeden Romanya komünizmin kucağına düştü 1947 yılında bir Halk Cumhuriyeti halini aldıysa da bütün alanlardaki devletleştirilme bunu sadece lafta bıraktı

1965 yılındaki yeni Anayasaya göre, Romanya artık Halk Cumhuriyeti olmaktan çıkmış ve bir sosyalist ülke durumuna düşmüştü Tehlikeyi sezenler 1966'da Rusya'ya karşı bir bağımsızlık hareketi geliştirmeye çalıştılar 1970 ve 1973'te Romanya Devlet Başkanı Nicolai Çavuşesku (Ceausescu) ABD'yi ziyaret etti ABD ile 1976 yılında 10 yıllık bir ticari anlaşma imzalanarak, nisbeten Rusya'dan uzak durulmaya çalışıldı 1982 yılında Romanya bir miktar daha batıya yaklaştı, üç milyar dolar dolayındaki borçlarının ödenme süresinin uzatılmasını batılı ülkelerden talep etti

Doğu Blok Devletlerinde komünist rejimin hızla sarsıldığı 1989 sonlarında Romanya'da ilk gösteriler başladı Gösterilerin kanlı biçimde bastırılması, ülke çapında gerginliğin artmasına sebep oldu Ordunun, ayaklanan halkın yanında yer alması üzerine, ülkeden kaçmak isteyen Çavuşesku, yakalanarak hanımı ile birlikte yargılandıktan sonra kurşuna dizildi Yönetimi üstlenen Ulusal Kurtuluş Cephesi, sosyalist rejime son vererek, çok partili sisteme geçiş yolunu açtı Nisan 1990'da ilk serbest seçimler yapıldı


Rusya Federasyonu

Rusya'nın bilinen tarihi 5 yüzyılda batıdan Rusya topraklarına giren Slav kabileleriyle başlar İlk Rus devleti 9 yüzyılda İskandinavyalılar tarafından kuruldu Devletin merkezi Novgrod ve Kiev'deydi On üçüncü yüzyılda ülke toprakları Moğolların saldırılarına uğradı Bundan sonra Moskova prenslikleri ve büyük dükleri idaresinde ortaya çıkmaya başlayan ülke 1480 yılında Altınordu Devletinin hakimiyetinden kurtuldu

On beşinci asırda Osmanlı Devleti ile münasebetleri başladı İstanbul'u fethederek, Bizans da denilen Doğu Roma Devletine son veren Fatih Sultan Mehmed Han (1451-1481) Rus Knezliklerinin güneyindeki Kırım Hanlığını imtiyazlı beylik halinde, Osmanlı Devletine bağlayıp, vergi yerine her yaz Moskoflar üzerine netice alıcı ve yıldırıcı akınlar yapmakla vazifelendirdi

Ruslar, Papalığın gönderdiği kardinal ve papaz heyetleri sayesinde Türklere karşı uyanmaya başladı Rus Knezlikleri birleştiler ve Çarlık dönemi başladı Korkunç İvan 1547'de ilk çar ilan edildi Böylece Rus çarları kendilerini Doğu Roma'nın varisi saydılar

Yönetim ve askerlik alanındaki düzenlemelerle devlet idaresini güçlendiren, Çar İvan katıldığı seferlerde Kazan Hanlığı topraklarını işgal etti ve 1556'da Astrahan Hanlığını da Moskova'ya bağladı Kırım Hanlığına karşı sefer düzenlediyse de başarılı olamadı Daha sonra Baltık Denizine açılmaya ağırlık vererek Litvanya topraklarına girdi Rus Çarlığı ile İsveç ve Polonya'yı karşı karşıya getiren bu savaşta Rusya ilk önceleri başarılı oldu ise de daha sonraları ard arda alınan mağlubiyetler ülkede iç karışıklığa sebep oldu Bunun üzerine Çar İvan baskıcı bir politika takip etti ve muhaliflerini acımasızca öldürdü Bu sırada Rus ekonomisi ağır bir darbe aldı

Korkunç İvan'ın ölümünden bir süre sonra iç karışıklıklar başladı Rus Çarlığı yıkılmanın eşiğine geldi İsveç ve Polonya'nın da olaylara karışmasıyla, tam bir iktidar boşluğu ortaya çıktı Polonya kuvvetlerinin Rusya'yı 1610'da işgali halkı direnişe sevk etti ve Romanov ailesinden Mihail Fyodoroviç çar seçildi Bir süre sonra düzeni yeniden sağladı Büyük toprak kaybedilmesine rağmen İsveç (1617) ve Polonya ile (1618) barış antlaşması yapıldı Ayrıca Rusya bütün Avrupa'yı sarsan Otuzyıl Savaşlarının dışında kaldı

İlk Osmanlı-Rus savaşı, Çar ordularının 1667'de Kiev'i de ele geçirmesinden on yıl sonra 1677'de Kırım Hanlığı ile Ukrayna arasındaki topraklara saldırmasıyla başladı 1677-1678 yıllarında Osmanlı ordusu Ruslara karşı Çihrin/Çehrin Seferine çıkarak, Rusları ve onlara yardımcı Lehlileri yendi Çihrin Kalesi Osmanlı ordusu tarafından, bir daha bölgede Rusların tutunmasına mani olmak için yıktırıldı

Moskova elçileri 1681 Ocak ayında Kırım Hanına ricaya gelerek bir daha Osmanlı ve Kırım topraklarına saldırmayacaklarına yeminle söz verip, bir antlaşma imzaladılar Kırım Hanı, Edirne'de sefer hazırlığı görmekte olan Merzifonlu Kara Mustafa Paşayı ikna ederek Bahçesaray Barışü adıyla anılan ilk Osmanlı-Rus Antlaşmasını imzalatmaya muvaffak oldu (11 Şubat 1681)

1683 yılında Avusturya İmparatorluğunun merkezi Viyana'nın ikinci defa kuşatılmasındaki türlü düşünce ve hatalar yüzünden geri çekiliş, Rusların beklediği büyük fırsatı doğurdu Papalık-Avusturya-Venedik-Lehistan gibi Akdeniz'den Baltık'a kadar yayılan Katolik devletlerinin Osmanlı aleyhine kurduğu Mukaddes İttifak'a, Rusya'da katıldı Bu beşli ittifak devletleriyle yapılan on üç yıllık harpler sırasında, Rusya Çar Deli Petro'nun (1682-1725) gayretleriyle gelişip, kuvvetlendi

İttifak devletlerinin Osmanlı Devleti ile harplerinden cesaret alan Deli Petro; 1695 ilkbaharında kuvvetli bir ordu ile, Sibirya'dan gelen tarihi kürk ticaret yolunun ağzında bulunun ve gelen da bağlanmış kürklerin Karadeniz, Akdeniz ve Avrupa içlerine sevkiyat merkezi olan Azak Kalesine saldırdı Azak Kalesindeki sayıca az olan Osmanlı kuvveti, kahramanca karşı koyarak uzun süre dayandı Rus Donanması Don/Ten Nehri boyunca Azak Kalesine geldi Ruslar nehir ve deniz tahkimatı güçlü olmayan Azak Kalesini ele geçirdiler

Azak Kalesinin düşmesiyle, bir Türk gölü halinde olan Karadeniz'de Ruslara bir pencere açılmış oldu Azak Denizinin, Karadeniz'e açılan boğazda bulunan Kerç/Kerş Liman Kalesi Osmanlıların hakimiyetinde bulunduğundan, Rus donanmasının Karadeniz'e çıkmasına engel oluyordu

1699 Karlofça Antlaşmasından sonra, Osmanlı Devletiyle savaşı göze alamayan Rusya, 1700'de imzalanan İstanbul Antlaşmasıyla barışa razı oldu Antlaşmayla Azak Kalesi ve çevresi Ruslara bırakıldı Ekonomik ve kültürel alanda bilgi toplamak amacıyla çıktığı Avrupa gezisinde Osmanlılara karşı yeni bir ittifak girişiminden netice alamayan Deli Petro, Karadeniz yerine Baltık Denizine yönelmeye karar verdi ve İsveç'le ünlü Büyük Kuzey Savaşını başlattı (1700-1721) Başlangıçta Ruslar mağlup oldu ise de Poltava çarpışmasıyla (1709), savaş Rusların lehine döndü

Bu arada Rus ordularının Osmanlı hududuna tecavüz etmesi üzerine, 9 Nisan 1711 tarihinde Osmanlı Devleti,Rusya'ya sefer düzenledi ve iki ordu Prut Irmağı boyunda karşılaştı Ruslar mağlup oldu Çar Deli Petro kumandasındaki Rus ordusu, antlaşma isteğinin kabulüyle imhadan kurtuldu Azak Kalesi ve çevresi Osmanlılara geri verildi ve aşağı Özü boyundaki Rus kaleleri yıktırıldı

Deli Petro'nun kızı Anna zamanında, Osmanlılar ile Venedik-Avusturya harplerini fırsat bilen Ruslar, Avusturya-Rusya ittifakını yenilediler Ardından Rus ordusu, Osmanlı ordusunun Avusturya cephesinde bulunmasından faydalanarak, Kırım Yarımadası batısındaki Özü Kalesini alıp, Kırım'a girdiler Ruslar, 1 Temmuz 1736'da ikinci defa Azak Kalesini zapt ettiler Azak savaşı 18 Eylül 1739 Belgrad Antlaşmasıyla sona erdi Antlaşmayla Azak Kalesi yıktırılıp, Azak bölgesi Osmanlı Devleti-Rusya arasında tarafsız saha ve müstakil Kabartay ülkesi de iki devlet arasında tampon halde tutulup, Moskoflar Karadeniz'den son bir defa daha uzaklaştırıldı

Çariçe İkinci Katerina (1762-1796) zamanında Rusya'nın Lehistan Polonya'ya yerleşmesine engel olmak için, Osmanlı Devleti tarafından Rusya'ya sefer açıldı Rusların işgal ve zulmünden kaçıp Türk hududunu aşarak Osmanlı Devletine sığınan ailelerini Rus ordusunun takip etmesi ve uğradıkları köy ve kasabalardaki silahsız masum ahaliyi kırmaları bu seferin açılmasına sebep oldu Divan-ı hümayun kararı ile Rusya'ya sefer açıldı 1769 Şubatında Kırım Hanı Giray Hanın orduları Güney Rusya'ya girerek Rusları yendi ve 100000'den fazla esir aldı Fakat gelişmeler Osmanlı Devletinin aleyhine oldu

Beş yıl süren ve 21 Temmuz 1774 tarihli Küçükkaynarca Antlaşmasıyla biten bu harp; ilk defa ahalisi Müslüman ve Türk olan toprakların elden çıkması ve 300 yıldan beri Anadolu'nun kuzey kalesi sayılan Kırım Hanlığının Kuban ve Bucak Tatarlarının, sözde müstakil olma kaydıyla koparılmasıyla neticelendi Azak, Yenikale, Kerç ve Kılburun şehirleriyle Aksu-Turla'ya kadar olan Karadeniz kıyıları Ruslara bırakıldı Ruslar Karadeniz'e rahatça çıkabildiler Nihayet, sözde müstakil olan Kırım Hanlığını 1783 Temmuzunda işgal ederek yerli ahaliden kadın ve çocuklarıyla 30000'den fazla Türk'ü öldüren Ruslar, 1784 Ocağında Kırım'a resmen hakim oldular Rus zulmü altında ezilen birçok Kırımlı, Osmanlı toprağına göç etti

Osmanlı Devleti Kırım'ı Rusların işgalinden kurtarmak için Sultan Birinci Abdülhamid Han zamanında Rusya'ya altıncı sefer düzenlendi Rus Çariçesi II Katerina Avusturya İmparatoru II Josef ile Bizans-Yunan projesinin tatbiki ve Osmanlı Devletinin parçalanması için ittifak yaptılar Avusturya'nın, Rusya müttefiki olarak Osmanlı Devletine savaş açması üzerine, Osmanlı askeri iki cephede savaşmak mecburiyetinde kaldı

Osmanlı Devleti ateşli silahları ellerinde bulunduran Yeniçerinin sebep olduğu bozgunla ağır yenilgiye uğradı Önce Avusturya ile 1791 Ağustosunda Ziştovi Barışü imzalanarak Belgrad geri alındı Ruslarla devam eden harp 9 Ocak 1792 tarihinde imzalanan Yaş Antlaşmasıyla sona erdi ve Kırım Hanlığının tamamen Rusya hakimiyetine girmesi kabul edildi

Üçüncü Selim Hanın her sahadaki icraatlarıyla Osmanlı Devletini güçlendirip, ıslahatlarda bulunması Rusya'yı telaşlandırdı Çar I Aleksandr, Osmanlıya tabi Sırbistan'ı isyana teşvik edip, Slavlık propagandasıyla Balkanları karıştırdı Sırplar, Rusların teşvikleriyle isyan etti Vilayet merkezi Belgrad 13 Aralık 1806'da düştü Ruslar 1806 Aralık ayında ansızın Basarabya'da Bender ve Hotin kalelerini alıp, Tuna Nehri ağzındaki kaleleri de istila ettiler Bunun üzerine Osmanlı Devleti 22 Aralık 1806 tarihinde Rusya'ya harp ilan etti

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.