Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Kültür - San'at & Eğitim > Ülke & Şehirler > Gezelim, Görelim

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
kuruluşu, kültürleri, tarihi, ülkelerin

Ülkelerin Kuruluşu - Ülkelerin Tarihi ve Kültürleri

Eski 06-26-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Ülkelerin Kuruluşu - Ülkelerin Tarihi ve Kültürleri



Suudi Arabistan
Arabistan tarihi, ilk yaratılmış insan ve ilk peygamber Hazret-i Âdem ile Arabistan toprakları üzerinde Hazret-i Âdem'den sonra birçok peygamber geldi Bunlardan Hazret-i Nuh, insanlığın ikinci babasıdır Araplar, Hazret-i Nuh'un üç oğlundan biri olan "Sam"dan türemişlerdir Bu yüzden ülke toprakları üzerinde ilk yaşayanlara "Samiler" adı verilir

Samiler'den sonra gelenlere, Arab-ı aribe dendi Himyer, Gassan ve Hire gibi bir takım devletler kuruldu Eski Araplarla, yeni gelenlerin karışması neticesi, Arab-ı müsta'ribe meydana geldi İslamiyet'ten evvel, Araplar çeşitli kabileler halinde yaşarlardı Bunların en şereflisi Kureyş, bunun içerisinden de Haşimi kolu sayılıyordu Hazret-i Muhammed, bu koldan gelmekteydi ve 610 yılında İslam dinini tebliğe başladı 630 yılında Mekke fethedildi

Hazret-i Muhammed 632 yılında vefat edince Dört Halife (632-661) devri başladı Bahreyn, Irak, Suriye, Filistin, Mısır, Afrika, Kafkasya ve Horasan fethedildi Dört Halife devrinden ve Hazret-i Hasan'ın altı aylık hilafetinden sonra, devlet idaresi 662 yılında Emevilere geçti Sicistan, Afganistan, Semerkant, Erzurum, Kıbrıs, Girit, Sicilya, Buhara, Harzem, Hint toprakları Malatya ve Türkistan fethedildi Sınırlar Atlas Okyanusu ve Fransa içlerinden Türkistan'a kadar uzandı

Emevi Halifeliğinden sonra, 750'de Abbasi Halifeliği devri başladı Fakat Abbasiler her geçen gün kuvvet ve itibarını kaybediyordu Çeşitli iç isyanların ve toprak kayıplarının yanında, Moğol felaketiyle 1258'de fetret devrine girildi Üç senelik fetret devrinden sonra, Abbasilerin Mısır'daki halifeliği 1517 yılına kadar devam etti

Arabistan Yarımadası, Sultan Birinci Selim Han (1512-1520) zamanında, Osmanlı hakimiyetine geçti Sultan Selim Hanın 1517'deki Ridaniye Muharebesiyle Mısır'ı alıp, Memluk Devletine son verdikten sonra, bu devletin nüfuzu altında bulunan Mekke ve Medine havalisi de Osmanlı hakimiyetini tanıdı O sırada Mekke emiri bulunan Şerif Berekat bin Muhammed Hasani, derhal henüz on iki yaşında bulunan oğlu Şerif Ebu Nümey'i, elçilik heyetiyle Mısır'a göndererek Osmanlı padişahına tazimlerini arzla Mekke'nin anahtarlarını takdim etti

Şerif Ebu Nümey, Osmanlı Padişahı Sultan Selim Han tarafından da kabul edildi Şerif Ebu Nümey'e hil'at giydirilerek, padişahın elini öptü Şerif Berekat'a Mekke emirliği menşuru yazılıp, oğluna verilen hediyelerle Mekke'ye gönderildi Mısır hazinesinden Mekke emirine maaş bağlandı Ayrıca Şerif Ebu Nümey ile beraber Mekke ve Medine ahalisine dağıtılmak üzere, padişah tarafından 200000 altınla bol miktarda zahire gönderildi Bunları Emir Muslihiddin ile Mısır'dan iki kadı götürüp, mahallerinde dağıtmaya memur edildiler

1517 yılından itibaren Mekke ve Medine'deki camilerdeki hutbelerde, Osmanlı padişahlarının adları zikredildi Emir tayinleri de Osmanlı padişahlarınca yapılırdı Mekke emiri olan şerif vefat eder veya azil yahut istifa ile makamı boşaldığı zaman, yerine tayin olunacak yeni emir, şeriflerin seçimleri Mekke kadısıyla Mısır, Şam ve Cidde valilerinin arz ve inhaları üzerine padişah tarafından tayin edilirdi Emir tayini, dört yüz yıldan fazla bu usulle yapıldı

Osmanlılar bölgeyi imtiyazlı halde tuttular Mübarek belde olması dolayısıyla ahalisine ziyadesiyle yardım edip, manevi ve sanat değeri yüksek pek çok eserler yaptırdılar Arabistan ahalisi, Osmanlıların hakimiyetinde kaldıkları 1517-1918 yılları arasında bolluk içinde yaşayıp, ihtiyaçları ziyadesiyle karşılandı

1737 yılında Abdülvehhab oğlu Muhammed'in yaymaya başladığı Vehhabilik yolu, Arabistan'daki sükuneti bozdu Bu yol siyasi bir hal de alınca; Osmanlı Devletine karşı bölgedeki Bedevilerin desteğinde 1791'de isyan ettiler Mekke Emiri Şerif Galib Efendi ile harp ettiler Sayısız Müslümanı öldürüp, kadınlarını, çocuklarını ve mallarını aldılar Bunlar 1801'de Mekke'ye saldırdılar Mekke Emiri Şerif Galib Efendi, bunları şehre sokmadı Mekke etrafındaki Arap kabileleri de Vehhabi oldu

1803'te Taif'e girdiler Taif'teki Müslümanlara işkence edip, kadınları ve çocukları acımasızca öldürdüler Hac mevsiminde Mekke'ye de saldırdılar Şehre giremediler Şerif Galib Efendi, Cidde'ye girince Sü'ud bin Abdülaziz antlaşmayla şehre girdi, türbe ve mezarların hepsini yıktırdı Suudiler, Şerif Galib Efendiyi yakalamak için Cidde'ye gittiyse de Osmanlı askerinin mukavemetinden geri çekildiler Mekke'de işkence, zulüm, soygun artınca, Şerif Galib Efendi, Cidde'den şehre gelip Vehhabileri kovdu Yemen dağlarına kaçtılar Kaçarken çok zulüm, soygun yaptılar Şerif Galib Efendinin tavsiyesiyle Beni Sakif Kabilesi de Taif'teki Vehhabileri şehirden kaçırttılar

Vehhabiler, Yemen dağlarındaki cahil, vahşi köylüleri toplayıp, kuvvetlerini arttırarak tekrar Mekke'yi kuşattılar Şehir açlık sebepiyle teslim oldu Yine şehirde çok zulüm ve tahribat yaptılar Mübarek beldelerdeki zulüm ve tahribat, Mısır Valisi Mehmed Ali Paşanın 1812'de Cidde'ye gelmesi ve Mekke'ye asker göndermesine kadar devam etti

Kavalalı Mehmed Ali Paşa'nın oğlu İbrahim Paşa, Vehhabilerin merkezi Deriyye'yi 1818'de fethedip, Vehhabi Emiri Abdullah ibni Suud ile dört oğlu ve ileri gelenlerini esir alıp, İstanbul'a gönderince, bunlar idam edildi İngiltere bölgede fitne çıkarıp, Osmanlı Devleti içinde isyan başlatmak istediyse de 1857'de barışla etkisiz hale getirildi 1860 yılında bütün emirler devletin itaatı ve terbiyesi altına sokuldu

1897'de Suudilerin lideri olan Abdülaziz er-Reşid, Vehhabiliği tekrar faal hale getirdi Riyad, Kasim, Büreyde şeyhleri, El-Mühenne köyünde bulunan Abdülaziz bin Suud bin Faysal ile anlaştılar Abdülaziz bin Suud, 12000 hecinli ile Kuveyt'ten Riyad'a geldi 1902'de bir gece Riyad'a girdi Abdülaziz ibnür-Reşid'in Riyad Valisi Aclan'ı bir ziyafette öldürdü Zulümden yılmış olan halk, bunu emir yaptı Üç sene çeşitli muharebeler yapıldı Abdülaziz ibnür-Reşid öldürüldü 1915'te Osmanlılar işe karışarak, Abdülaziz bin Suud, Riyad kaymakamı olmak üzere barış yapıldı Sonra Reşidiler ile Suudiler arasında Kasim'de harp olup, Abdülaziz bin Suud mağlup oldu

1918'de Abdülaziz bin Suud, İngilizlerin teşviki ile bir beyanname yayınladı Mekke'ye ve Taif'e saldırdı Fakat, bu şehirleri Şerif Hüseyin Paşadan alamadı 1924'te İngilizler, MekkeEmiri Şerif Hüseyin bin Ali Paşayı yakalayıp, Kıbrıs'a götürdü İngilizlerin bu hareketinden sonra, Abdülaziz bin Suud, 1924'te Mekke'yi ve Taif'i rahatça ele geçirdi Suudiler, İngilizlerin yardımıyla bölgede kontrolü sağlayınca, Osmanlı Devletinden sonra halifelik makamına sahip olmak istedilerse de başaramadılar

İbn-i Suud, 1932 yılında Suudi Arabistan Krallığını kurdu 1953 yılında ölümünden sonra, yerine oğlu Suud bin Abdülaziz geçti 1964'te tahtan indirildi Yerine kardeşi Faysal getirildi 1977'de sarayında yeğeni tarafından öldürüldü Yerine kardeşi Halid geçti O da 1982'de ölünce kardeşi Fahd geçti

Suudi Arabistan 1948, 1967 ve 1973 yıllarında vuku bulan Arap-İsrail harplerine katıldı İngiltere, Fransa ve ABD'den milyarlarca dolarlık silah, malzeme, savaş uçakları, güdümlü mermiler alındı 1990 ortalarında Kuveyt'in Irak tarafından işgal edilmesine karşı olan Suudi Arabistan, Irak'ı Kuveyt'ten çıkarmak için harekete geçen "çok uluslu güce" üs vazifesi yaptı

Alıntı Yaparak Cevapla

Ülkelerin Kuruluşu - Ülkelerin Tarihi ve Kültürleri

Eski 06-26-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Ülkelerin Kuruluşu - Ülkelerin Tarihi ve Kültürleri



Arjantin
Amerika kıtası keşfedildikten sonra Avrupa devletleri hızla bu kıtada koloniler kurmaya başladılar 1536’da Arjantin’e gelen İspanyollar bugün Buenos Aires olarak bilinen yerde ilk koloniyi kurdular Fakat şehre yerleşme ancak on sekizinci yüzyılda oldu Arjantin 1776’ya kadar İspanya’ya bağlı Peru Genel Valiliğince idare edildi Bu seneden sonra La Plata Genel Valiliği kuruldu ve Buenos Aires genel valiliğin başkenti oldu

1806’da Buenos Aires’in İngilizler tarafından kısa bir müddet işgal edilmesi, Arjantin’in istiklal mücadelesi için bir başlangıç olmuştur 1808’de Napoleon’un İspanya’ya girmesi bağımsızlık mücadelesini hızlandırdı Ülke 1812’ye doğru istiklalini kazandıysa da, 1816 yılına kadar müstakil bir devlet olduğu resmen ilan edilmedi İstiklal hareketinin baş lideri ve kahramanı, Şili’nin de kurtarılması için öncelikle sorumlu bir kimse olan General Jose de San Martin’dir

İkinci Dünya Savaşı esnasında Arjantin hükumetlerinin gizli ve kamufle edilmiş Nazi tarafdarı tutumları, Amerika Birleşik Devletleri ve batı yarım küresinin diğer ülkeleri ile münasebetlerinin gerginleşmesine ve Arjantin’in Pan-Amerikan Konseyinden çıkarılmasına sebep oldu Resmiyette bütün harp esnasında tarafsız kalan Arjantin, 1945 ilkbaharında müttefikler tarafına girdi Geniş ölçüde ABD’nin desteği sebepiyle o sene sonuna doğru Birleşmiş Milletler üyesi oldu ve teşkilatın mes’elelerinde önemli bir rol oynadı

Harpten sonra general olan Juan Domingo Peron kendine kuvvetli bir pozisyon hazırlamayı başarmış ve 1946 Şubatında Arjantin Cumhurbaşkanı seçilmiştir Eşi Eva Duvarte de Peron’un yardımıyla enerjik ve sert bir idare kurmayı başararak, zamanında, siyasi desteğini silahlı kuvvetlerden almaya çalışan sınıflara sözünü geçirmesini bilmiştir Basını bir devlet organı haline getirmiş ve totaliter bir rejimin başkanı olarak kendisine daha büyük yetki vermesi için anayasayı değiştirmiştir

İşçi sınıfları arasında çok sevilmiş ve hatta kahraman olarak tanınmıştır Fakat askeri bir darbe ile 1955’te devrilmiş, uzun seneler sürgünde yaşamış ve bilahare dönerek 1973’te devlet başkanı olmuştur Bir yıl sonra ölmesi üzerine İsabel Peron olarak tanınan üçüncü karısı devlet başkanı oldu Ülkenin birlik ve beraberliğini sağlıyamayınca 1976’da ordu tarafından devrildi

Arjantin’in eski devlet başkanlarından General Galtier İngiltere’ye ait, fakat kendilerine çok yakın olan Falkland adalarını Nisan 1982’de işgal etti İngiltere ile olan savaşı Arjantin kaybetti ve adaları İngilizler tekrar geri aldılar Gerek yapılan savaş ve gerekse bu durumda bazı devletlerin uyguladıkları ekonomik ambargo, Arjantin’in iktisadi durumunu çok sarstı Bu durumda askeri idare 1983 yılı sonlarında seçime giderek idareyi sivillere teslim etti Böylece yedi sene süren askeri idareden sonra normal idare tekrar tesis edildi

1930’dan bu yana Arjantin’de hiçbir sivil idare 6 seneden fazla iktidarda kalamamıştır 1819 yılından bu yana 46 devlet başkanından sadece ikisi, askeri darbesiz seçimle görevini devir-teslim etmiştir 1989’da Raul Ricardo Alfonsin’in yerine Carlos Menem (El Turco) seçilmiştir

Alıntı Yaparak Cevapla

Ülkelerin Kuruluşu - Ülkelerin Tarihi ve Kültürleri

Eski 06-26-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Ülkelerin Kuruluşu - Ülkelerin Tarihi ve Kültürleri



Arnavutluk
Arnavut halkı, MÖ 2000 yıllarında Balkan Yarımadasına yerleşen İlliryalıların torunlarıdır İllirya MÖ 167 yılında Romalılar tarafından zaptedildi ve 500 yıl Romalılar tarafından yönetildi Ancak bu bölgenin iç kısımlarında yaşayan İlliryalılar, Romalıların baskılarına uzun müddet karşı koydular İşte bunlar, Roma İmparatorluğunun 395'te parçalanmasından sonra Arnavutluk ve Arnavut adlarını aldılar ve Doğu Roma İmparatorluğunun bir parçası oldular

1468 yılında Osmanlılar Arnavutluk'u zaptettiler ve uzun müddet burayı idareleri altında bulundurdular Osmanlı Devletinin adil idaresinden mennun olan Arnavutlar kendi istekleri ile 17 yüzyılda İslamiyeti kabul ettiler Dini yaymak için gayret gösterdiler Osmanlılar burada askeri teşkilat kurdular ve süvari birlikleri teşkil ettiler Arnavutlar zamanla kendi kültürlerini bırakarak Osmanlı kültürünü benimsediler

1912'de Osmanlı idaresinden ayrıldılar Ancak tam müstakil olmayıp, büyük devletlerin kontrolü altında kaldılar Birinci Dünya Savaşından sonra 1925'te cumhuriyet ilan edildi Ancak cumhurbaşkanı olan Zoğu, 1928'de cumhuriyeti krallığa dönüştürdü Bu sıralarda bir ekonomik krize girdi ve nihayet İkinci Dünya Savaşında İtalyanlar tarafından işgal edildi

1944 yılında, komünistler hükumeti kontrol altına alarak, komünist bir idare kurdular 1961 yılına kadar Rusya ile sıcak münasebetlerde bulundular 1961'de Rusya ile bağlılıklarını keserek Çin ile anlaştılar Böylece Çin ile ittifak kuran ilk Avrupa devleti oldular Ancak son yıllarda Çin ile de yakınlıklarını dondurdular Daha sonra Yugoslavya ve bazı Avrupa ülkeleriyle ticari ve diplomatik münasebetler kurdular

1976 Aralık ayında kabul ettiği yeni anayasa ile Arnavutluk Sosyalist Halk Cumhuriyeti adını aldı Devlet başkanlığına Arnavutluk Emek Partisi Genel Sekreteri Enver Hoca Getirilidi 1985'te Enver Hoca'nın ölümü üzerine Emek Partisi genel sekreterliğine getirilen Ramiz Alia aynı zamanda Devlet Başkanı da oldu 31 Mart 1990'da yapılan ilk çok partili seçimleri Emek Partisi kazanmasına rağmen ülkede iç kargaşalık başladı Bunun üzerine çok sayıda halk ülkeden göç etti

Alıntı Yaparak Cevapla

Ülkelerin Kuruluşu - Ülkelerin Tarihi ve Kültürleri

Eski 06-26-2012   #4
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Ülkelerin Kuruluşu - Ülkelerin Tarihi ve Kültürleri



Azerbaycan
Azerbaycan, tarih sahnesinde MÖ 6 asırdan itibaren görülmeye başlar Jeopolitik durumu itibariyle, devamlı istilalara uğramış ve çeşitli devletlerin hakimiyeti altında kalmıştır Bu bölgede kurulan ilk devlet, Ahameni Komutanı Sahrap Atropates'in temellerini attığı krallıktır Atropates Krallığının ismi zamanla değişikliklere uğramış, Sasanilerce Azurbeycan, Süryanilerce Azerbaigan olarak isimlendirilmiştir Türkler ve İranlılar ise bölgeye Azerbaycan ismi vermişlerdir

Atropetes Krallığından sonra bölgeye sırasıyla Selevkoslular, Ermeniler, Romalılar ve Sasaniler hakim olmuşlardır Türklerin buraya esaslı yerleşmeleri MS 4 ve 5 asırlarda olmuştur Daha sonra Sasani Hükümdarı Nuşirevan bölgeye İranlıları yerleştirme politikasını takip etmiştir Yedinci asırdan itibaren büyümeye başlayan İslam devleti Azerbaycan'ı fethe başladı Bu fetih hareketi, 643'te bölge tamamen Müslümanların hakimiyeti altına geçmesiyle tamamlandı

Daha sonra Abbasiler burayı Türk emirler vasıtasıyla idare ettiler Abbasi Devletinin yıkılmasıyla, bu topraklarda birtakım yerli hanedanlar beylik kurdular Yedinci asırdan itibaren Selçuklu Akıncıları Azerbaycan'a girdiler Fakat burada kesin bir hakimiyet tesis edemediler

1015-1016'dan sonra buraya Oğuz boyları yerleşmeye başladı 1043 senesinde Tuğrul Bey, amcası ve amcaoğlunu buraya fethe gönderdiyse de, Bizanslılarla uzun süren çarpışmalardan bir netice alınamadı Azerbaycan'ın kesin Selçuklu hakimiyeti altına girmesi Sultan Alparslan devrinde olmuştur

Azerbaycan, 12 ve 13 asırlar arasında Atabegler ve Harezmşahların hakimiyeti altına girdi Daha sonra Moğollar, bölgeye 1320'de girmeye başladı Cengiz'in burada hakimiyeti kısa sürdü, Cengiz'in ölümünden sonra Azerbaycan Cuci milletinin istilasına uğradı Onlardan sonra İranlıların hakimiyetine giren Azerbaycan, bir süre sonra da Altınordu Devletinin hakimiyetine girdi

On altıncı asrın ilk yarısına kadar bu istilalar devam etti Azerbaycan'a ilk Osmanlı seferi ise 16 asırdan itibaren başladı Yavuz Sultan Selim Han Safevilerle olan savaşları esnasında, 1514'te Tebriz'i aldıysa da, şehir tekrar Safevilerin eline geçti 1534'te Kanuni Sultan Süleyman Han Tebriz'i aldı ve ertesi sene bütün Azerbaycan'ı fethetti 1555'te çıkan karışıklık sonucu Azerbaycan tekrar Safevilere bağlandı Sultan Üçüncü Murad Han devrinde tekrar Osmanlıların eline geçti

1539'dan sonra Azerbaycan'da muhtelif hanlıklar kuruldu Bunlarda kargaşalık; 19 asra kadar devam etti Bu asırda bazı kalkınma hareketleri başladıysa da, sonuçları ancak 20 asrın başlarında görüldü Nihayet, 28 Nisan 1920'de kızılordunun istilası ile Sovyet rejimi ilan edildi Azerbaycan bugünkü statüye gelene kadar, Gürcüler-Ermeniler ile birlikte Kafkasya federasyonu şeklinde idare edildi

5 Aralık 1936'da topraklarının bir kısmı Ermenilere bir kısmı da Gürcülere verildi Böylece Kafkasya'da kalan Azerbaycan toprakları üzerinde Gürcistan, Ermenistan ve Azerbaycan olmak üzere Rusya'ya bağlı üç cumhuriyet kuruldu

Komünistlerin istilası sırasında, milletin arasına bozuk fikirler yerleşmeye başladı Bu arada İslamiyeti bozucu, reformist fikirler de gelişti Millet, bu reformistler ile komünistler arasında şaşırdı ve komünizme karşı yapılan başkaldırmalar başladı Ancak bunlar her defasında çok kanlı olarak kızılordu tarafından bastırıldı Komünistlere karşı 56 şiddetli isyan olmuştur

1989'da Rusya'da başlayan Glasnost ve Prestroika politikası ile Kuzey Azerbaycan'da maddi ve manevi değerlere dönüş başladı Ermenilere verilen bölgeleri geri almak için ayaklanmalar oldu 1990'da bağımsızlığını ilan eden Azerbaycan Cumhuriyetine giren Kızılordu, ülkeyi baştan başa kana buladı

Sovyetler Birliği, bir süre bağımsızlığını ilan etmeye çalışan cumhuriyetlerine karşı baskısını sürdürdü ise de, Ağustos 1991'de Azerbaycan, Letonya, Estonya ve Litvanya bağımsızlıklarını ilan ettiler Bunları diğer Türk devletleri takip etti Azerbaycan ile Ermenistan arasında Karabağ yüzünden çıkan savaş devam etmektedir 1992 ortalarında yapılan seçimleri kazanan Halk Cephesi lideri Ebulfeyz Elçibey devlet başkanı oldu

Alıntı Yaparak Cevapla

Ülkelerin Kuruluşu - Ülkelerin Tarihi ve Kültürleri

Eski 06-26-2012   #5
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Ülkelerin Kuruluşu - Ülkelerin Tarihi ve Kültürleri



Belçika Devleti
Belçika'ya ilk yerleşenler Belgealar olup, 5 asra kadar Roma İmparatorluğunun idaresi altındaydılar Beşinci asırda ise Frankların istilasına maruz kaldılar Daha sonra ülke Charles (Şarlken)in Batı imparatorluğuna dahil oldu 1477'den sonra, Şarlken'in yeğeni Maximilian'ın eline geçti Bundan sonra 300 sene kadar Belçika yabancılar tarafından idare edildi

1713'te Avusturya İmparatorluğunun eline geçti ve "Avusturya Hollandası" diye anıldı Fransa 1813'te Belçika'yı işgal etti 1815'te Napolyon yenilince, Belçika Hollandalıların idaresine girdi 1830'da Belçikalılar birleşerek Fransa ve İngiltere'nin garantisi altında bağımsız bir devlet kurdular 4 Haziran 1831 tarihinde bir krallık haline gelen Belçika, Afrika'da sömürgecilik hareketlerinde de bulundu

Sömürgelerinden en son Kongo, 3 Haziran 1960'da bağımsızlığını kazandı Belçika, Birinci ve İkinci Dünya Savaşına iştirak etmiş olup her iki savaşta da Almanya tarafından işgal edilmiş, Almanya'nın yenik düşmesi üzerine işgalden kurtulmuştur Birleşmiş Milletler ve NATO üyesidir
Bosna Hersek Devleti
Bosna-Hersek'in bilinen tarihi, Hint-Avrupa menşeli İlliryalılarla başlar Bölge Romalılar tarafından ele geçirilince, Panoonia eyaletinin İllyricum bölümüne bağlandı Slavlar bölgeye MS 7 asırda gelmeye başladılar 961'den sonra Bosna, Sırbistan'ın diğer bölümlerinden ayrıldı Bağımsız siyasi ve coğrafi bir birim olarak kabul edildi

Bölgeye ilk Türk akınları 1386 senesinde başladı Bu sırada Bosna tahtında Beşinci Tvartko bulunuyordu Kosova Savaşında Sırpların mağlubiyeti ve ardından Üsküp'ün fethi Bosna'nın durumunda önemli değişikliklere sebep oldu Son kral Stefan Tomeseviç Bosna'da yaşayan kalabalık Bogomil mezhebine bağlı olanlara Papanın isteği doğrultusunda adil davranmayınca, Fatih Sultan Mehmed Han bölgeyi rahatlıkla Osmanlı topraklarına dahil etti

Slav, Hırvat ve Avar karışımı olan Boşnaklar 10 asırda Bogomil mezhebine bağlıydılar Teslisi ve Hazret-i İsa'nın tanrının oğlu olduğunu kabul etmeyen inançları yüzünden uzun süre çevredeki diğer Hıristiyanların baskısı altında kaldılar İnançları yüzünden, bölge Osmanlılar tarafından fethedilince, kolayca İslamiyeti seçerek Müslüman oldular Anadolu'dan gelen dervişler yoluyla İslamiyet bölgede hızla yayıldı

Bosna, Osmanlı yönetimine geçince bir sancak haline getirildi Kanuni Sultan SüleymanHan zamanında Macaristan'da kalan kuzey toprakları da fethedilince eyalet statüsüne alındı Bosna eyaletine atanan ilk beylerbeyi Gazi Ferhad Paşa oldu 19 asırdaki gelişmeler ve Osmanlı İmparatorluğunun batıda aldığı yenilgiler, Bosna eyaletini önemli ölçüde etkiledi

1827'de ilk ıslahatı gerçekleştiren ve gönüllü Yeniçeri Ocağını kaldıran Beylerbeyi Abdurrahman Paşa, güçlü bir askeri örgüt kurdu Eğitim ve öğretim işlerini yürütmekle vazifeli maarif müdürlüğü kuruldu Bu aynı zamanda Osmanlı Devletinde ilk maarif müdürlüğüydü 1976'da Hersek ayrılarak önce mutasarrıflık, daha sonra da iki sancaklı küçük vilayet oldu 1878'de yapılan Berlin Antlaşması ile Bosna'nın Avusturya-Macaristan'ın denetimine bırakılmasıyla büyük bir bunalım patlak verdi

Resmen Osmanlı Devletine bağlı kalmasına rağmen, Berlin Antlaşmasına dayanarak Avusturya-Macaristan İmparatorluğu Bosna-Hersek'i işgal etti ve eyaletin yönetim hakkını ele geçirdi İkinci Meşrutiyetin ilanından faydalanan Avusturya-Macaristan İmparatorluğu bölgeyi 7 Ekim 1908 tarihli bir kararname ile kendi topraklarına ilhak etti İlhak kararı Rusya, Sırbistan, Osmanlı İmparatorluğu ve Avusturya-Macaristan İmparatorluğu arasında çok yönlü bunalıma sebep oldu

Avusturya-Macaristan yönetiminde, yeni anayasayla seçmenler üç seçim grubuna ayrıldı Her grupta Ortodoks, Katolik ve Müslümanlar için sabit oranda sandalye belirlendi Bu durum Sırp milliyetçiliğinin tepkisine sebep oldu ve gerginlik 28 Haziran 1914'te Avusturya Arşidükü (veliaht) Franz Ferdinand'ın Saraybosna'da Bosnalı bir Sırp öğrenci tarafından öldürülmesine kadar vardı Bu olay da Birinci Dünya Savaşınin başlangıcıdır

Bosna-Hersek 26 Ekim 1918'de Sırp, Hırvat ve Sloven krallığının bir parçası olarak Sırbistanla birleştirildi İkinci Dünya Savaşına kadar bu krallığın parçası olan Bosna-Hersek, 1946'da Yugoslavya'yı meydana getiren altı halk cumhuriyetinden biri oldu Nüfusun çoğunluğunu meydana getiren Müslümanlar kökenlerine rağmen Sırp ve Hırvat milliyetinden olarak anılmayı kabul etmediler 1971'de Yugoslavya Devlet Başkanı Tito, Müslümanlara ulus statüsü tanıdı ve Bosna-Hersek'te büyük "M" ile yazılan Müslüman kelimesi sadece din değil, bir milliyetin de adı oldu

Yugoslavya'da 1980 senesinde Tito'nun ölümüne kadar durulmuş olan etnik ve dini çatışmalar yeniden alevlendi Sovyetler Birliği ve doğu bloku ülkelerinde başgösteren reform süreci, Yugoslavya'da da büyük değişikliklere sebep oldu 1991'de Anayasanın öngördüğü şekilde devlet başkanlığının, federasyon meydana getiren Hırvatistan'a geçmesi lazımken, Sırbistan, eski Yugoslavya'nın mirasçısı olarak tek başına sahip çıkması ülkede tam bir iç savaşa girmesine sebep oldu Hırvatistan ve Slovenya'nın bağımsızlık kararı, Sırbistan yönetimi tarafından kabul edilmedi Kanlı çarpışmalar AT ve Almanya'nın yoğun baskıları neticesinde sona erdirildi

Bosna-Hersek'te 1990 senesi sonlarında yapılan seçimleri kazanarak devlet başkanlığına gelen Aliya İzzet Begoviç, Mart 1992'de bir referandumla bağımsızlığını ilan etti Bunun üzerine Bosna-Hersek Sırplı milislerin yoğun saldırısına maruz kaldı Bölgeye insani yardım ulaştırmak için bulunan Birleşmiş Milletler askerleri birçok katliama göz yummaktadır Bosna-Hersek Başbakanı Hakkı Turayliç, Birleşmiş Milletlere ait arabadan indirilerek Sırplar tarafından öldürülmesi, büyük tepkilere sebep oldu

Alıntı Yaparak Cevapla

Ülkelerin Kuruluşu - Ülkelerin Tarihi ve Kültürleri

Eski 06-26-2012   #6
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Ülkelerin Kuruluşu - Ülkelerin Tarihi ve Kültürleri



Brezilya Devleti
21 Nisan 1500 yılında Portekizli bir gemici olan Pedro Alveras Cabrol, Hindistan'a gidiyorum zannıyla Güney Amerika'ya ayak bastı ve ülkeyi Portekiz kralı adına zaptettiğini ilan etti 1530 yıllarında Martin Alfonso de Sousa liderliğindeki bir keşif gezisi esnasında, stratejik noktalar olan yerlere, Rio de Janerio ile bir yıl sonra da bugünkü Santos şehrinin banliyosü olan Sao Vicente şehirlerini kurdular

Piratiningo şehri de, 1532 yılında Sao Vicente yakınlarında yüksek bir bögede kuruldu Portekizlerin İspanya hakimiyetine girdiği 1580'den 1640 tarihine kadar Brezilya bir İspanya sömürgesi oldu 1640'ta Portekizliler Brezilya'yı tekrar ele geçirdiler Hükumet merkezi 1763'te Salvador'dan Rio de Janerio'ya taşındı Zira burası coğrafi ve stratejik bakımdan merkez olmaya daha uygundu

1698 yılında Sao Paulo'da bol miktarda altın bulundu Daha sonra iç kesimlere Amazon havzasına yapılan keşif gezileri sonucu altından başka madenler de bulundu Bölgede çeşitli feodal gruplar ortaya çıktıysa da fazla yaşamayıp yeniden birlik sağlandı

1572 yılında Brezilya'yı yönetim bakımından Salvador ve Rio de Janerio'dan ibaret olmak üzere ikiye ayıran sistem, 17 yüzyıl çeyreğine kadar devam etti On altı ile on yedinci yüzyılda İspanyollar, İngilizler, Fransızlar ve Almanlar zaman zaman bu bölgeyi ele geçirmek istedilerse de muvaffak olamadılar 1807'de Portekiz'in Napolyon Bonapart tarafından işgal edilmesi üzerine kral ailesi ve devletin bazı ileri gelenleri Brezilya'ya kaçtılar ve ertesi sene hükumet merkezini Rio de Janerio'da kurdular

Bu esnada Brezilya'nın nüfusu 2500000 olup, bunun 400000'i beyaz 1300000 zenci ve 800000'ini yerli halk teşkil ediyordu Zenciler büyük şekerkamışı çiftliklerinde ve madenlerde çalıştırılmak üzere 1538 yılında Afrika'dan köle olarak getirilmişlerdi 1819'da Napolyon'un Avrupa devletlerine yenilmesi üzerine Portekiz kralı, yeğeni Don Pedro'yu, Brezilya Genel Valisi bırakarak Portekiz'e geri döndü

1822'de Portekiz parlamentosu ilk koloni statüsüne geri dönmek isteyince, Brezilyalılar, Don Pedro Jose Boni Facia deAndrada Silvan'ın liderliğinde bağımsızlık hareketlerini başlattılar ve 7 Eylül 1822'de bağımsızlıklarını ilan edip, 1824'te liberal bir anayasa kabul ettiler Düzensiz savaşlardan sonra Portekizliler Brezilya'nın bağımsızlığını kabul etmek zorunda kaldılar Brezilya 1889 yılına kadar krallıkla idare edildi

Latin Amerika'da en uzun süre krallıkla idare edilen tek ülke Brezilya idi 1831 yılında Don Pedro, oğlu İkinci Don Pedro'ya tahtı terk etmek zorunda bırakıldı İkinci Don Pedro zamanında modern Brezilya'nın temelleri atıldı 1888'de 800000 köylüye hürriyet verildi 1889'da kansız bir darbe ile krallık idaresi yıkılarak cumhuriyet idaresi kuruldu 1914'te siyasi birliği temin eden Brezilya, bütün dünya ülkeleri tarafından tanındı İstikrarsız bir ülke olup, sık sık anayasa değişiklikleri ve ihtilaller olmaktadır

Alıntı Yaparak Cevapla

Ülkelerin Kuruluşu - Ülkelerin Tarihi ve Kültürleri

Eski 06-26-2012   #7
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Ülkelerin Kuruluşu - Ülkelerin Tarihi ve Kültürleri



Bulgaristan Devleti
Bugünkü Bulgaristan topraklarına, MÖ 30'larda Traklar denilen bir kavim, bir süre sonra da Romalılar hakim olmuştur Altıncı yüzyılda İslavlar her tarafı yakıp yıkarak hakimiyeti ele geçirmişlerdir MS 680 yıllarında Karadeniz'in kuzeyinden Bulgar Türklerinin gelmesi ile Bulgar tarihi başlamıştır

On-Oğuz grubundan olduğu bilinen bu Türklerin aynı zamanda Yukarı Tuna kıyıları ile birlikte Volga ve Kama vadilerini de idaresi altına alarak Büyük Bulgaristan adıyla 14 yüzyıla kadar varlığını devam ettirmiştir Bu arada 11 yüzyıla kadar devam eden Birinci Bulgar Krallığı yıkılarak Peçenek, Guz ve Kumanlar (Kıpçak)vasıtasıyla İkinci Bulgar Krallığı kurulmuş, 1241 senesinde Moğol istilasına uğramıştı

Miladi 1331-1371 yıllarında Kral İvan Aleksandr zamanında Sırpların Balkanlarda üstünlük kurmasıyla zayıflamış, Osmanlı Hükümdarı Birinci Murad Han zamanında (1326-1389) Bulgaristan toprakları zaptedilmiştir İvan Aleksandr'dan sonra Vidin ve Dobruca beylikleri ile Tırnova Krallığı Osmanlılara karşı çıkması üzerine 1393'te Tırnova, 1396'da Niğbolu Zaferlerinden sonra, Vidin ve 1400'de Dobruca zaptolunarak Bulgar Krallığı tamamen ortadan kaldırılmıştır

On altıncı yüzyılda Bulgaristan üzerinde Sırplar ve Macarlar üstünlük kurmak istemişlerse de güneyden gelen Osmanlı Devleti Bulgaristan'a hakim olarak düzenli bir idare getirdi Bulgaristan'ı 500 yıl Osmanlılar idare etti Bu dönemde idare, Sofya'da oturan Rumeli Beylerbeyi tarafından sağlanıyordu Osmanlı İmparatorluk merkezine yakın olması ve sefer yolu üzerinde bulunması sebepiyle ticareti oldukça gelişme gösterdi Bulgar tüccarlara geniş imtiyazlar tanındı

Osmanlılar, diğer tebaalarında olduğu gibi Bulgarlara da dini yönden baskı siyaseti gütmediler Bulgarlar genellikle reaya adını taşıyan, vergiye tabi çiftçi sınıfları halinde kaldılar Âdil idare ve imtiyazlı tüccar sınıfının bulunması ve benzeri müsbet Osmanlı siyasetine rağmen, 17 yüzyıl ortalarında Bulgaristan'da haydut denilen çeteler türeyerek isyan etmeye başladılar ve her fırsatta düşman ordularıyla Osmanlılara karşı birleşmekten geri kalmadılar

Devam eden bu isyanlar karşısında Osmanlı hükumeti "Çorbacı Nizamnamesi" gibi bazı kanuni tedbirler alarak, Bulgaristan'da asayişi korumaya çalıştı Tuna vilayetinin başına bu maksatlarla getirilen ve geniş yetkilere sahip bulunan Midhat Paşa, Bulgaristan'a birçok hizmetler götürdü Hatta Midhat Paşa, Hıristiyanlara yaranmak için ayyıldızlı Türk bayrağına bir de haç ilave etti Bulgar ihtilal merkez komitesinin 20 Nisan 1875'te Koprivştitsa ve Panagyuviste'de başlattıkları büyük isyan da bastırıldı

1876 yılı Aralık ayında İstanbul'da toplanan büyük devletler, Bulgaristan'da iki muhtar bölge teşkilini teklif ettiler Rusya bunu kabul etmedi Midhat Paşa ısrarla Rusya'ya savaş açmamız için direndi Neticede Rusya'ya savaş açıldı (20 Nisan 1877) Bulgarlar Rus ordusuna katıldıkları gibi, Türklere karşı tedhiş hareketlerine de giriştiler

Osmanlı-Rus savaşınin sonunda Ayastefanos Antlaşması imzalandı (3 Mart 1878) Muhtar bir Bulgaristan idaresi kurulması kabul edilmişse de diğer büyük devletlerin baskısı ile Balkanlar ile Tuna arasında küçük bir Bulgar Prensliğinin kurulması şeklinde değiştirildi Diğer bölgeler Romanya ve Sırbistan devletlerine bırakıldı Bir süre sonra Rusya'nın mevcut Bulgar Prensliğinin idari ve içişlerine doğrudan karışması, Osmanlı hükumeti ile Avusturya ve İngiltere hükumetleri, Prensliği Rusya'nın tahakkümüne bırakmak istememelerinden bu hususta büyük devletlerin nüfuz mücadeleleri başladı

Bir süre sonra Bulgaristan Prensliğinde Prens Aleksandr idareyi ele alarak Bulgaristan birliğinin sağlanmasını temin etti ve tamamen Rusya'ya yaklaştı Daha sonraki gelen idarecilerde iç ve dış ilişkilerin düzene sokulması gibi gelişmelerden sonra, 1904'te Türkiye aleyhine Sırbistan'la bir antlaşma imzaladı 1908 İkinci Meşrutiyetin ilanından sonra, 3 Ekim 1908'de tam bağımsızlığını ilan etti

8 Eylül 1944 ihtilalinden sonra Bulgaristan Komünist rejimi kabul ederek Varşova Paktına girdi Rusya'da olan batıya açılma hareketleri, Bulgaristan'da büyük hızla yayıldı Bir süre sonra, 35 senedir başta bulunan Cumhurbaşkanı Jivkov 10 Kasım 1989'da istifa etmek mecburiyetinde kaldı

29 Aralık 1989'da ülkede bulunan Türklere yeniden kendi adlarını kullanma ve serbestçe ibadet etme hürriyeti tanındı 10-17 Haziran 1990'da iki kademeli ve 1932'den bu yana ilk defa yapılan çok partili seçimde 1943-1990 arasında Bulgaristan'ı idare eden Komünist Partisi (yeni ismi Bulgaristan Sosyalist Partisi) iktidar oldu

Alıntı Yaparak Cevapla

Ülkelerin Kuruluşu - Ülkelerin Tarihi ve Kültürleri

Eski 06-26-2012   #8
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Ülkelerin Kuruluşu - Ülkelerin Tarihi ve Kültürleri



Çin
Eski devirlere ait yapılan araştırmalar Çin hakkında devamlı yeni bilgiler vermektedir Ülkeyi yöneten ilk hanedan olarak Hya ve Şang sülaleleri bilinmektedir Hya sülalesi hakkında bilinen tek bilgi hükümdarların isimleridir Şang sülalesinin, yapılan araştırmalar neticesinde yaklaşık olarak MÖ 1450-1050 seneleri arasında Çin ovalarına hakim oldukları bilinmektedir

MÖ 1050-220 yılları arasında değişik çeşitli uygulamalarla Çov Sülalesi yönetmiştir Şang Sülalesini yıkarak başa geçen Çov Sülalesi, MÖ 1050-771 seneleri arasında feodal bir idare kurdular Ülkede, feodal devletler bağımsız devletler halinde gelişmeye başladı Bu durum hükümdarın gücünün azalmasına ve feodal devletler arasında savaşa sebep oldu Batıdan gelenTürk ve Moğollar, ülkenin büyük bir kısmını fethettiler Batı milletlerinin eline düşmüş olan topraklarından büyük bir kısmını Çin beyi Tsin, geri aldı Böylelikle devleti önemli feodal devletlerden biri oldu

MÖ 770-472 devri: Feodal beylerin kendi aralarında iç savaşlara giriştikleri bir devirdir Bu savaşlar neticesinde yedi bey kalmış ve bunlar da kral şanını alarak Çov Sülalesinden ayrıldılar MÖ 472-221 iç savaş sonunda MÖ 453 senelerinde Tsin’in feodal devleti üç devlete bölündü

MÖ 221-206 aralarında Tsin’in Sülalesi memleketi mutlakiyetle idare etti Tekerlek dingillerinin standartlaştırılması ve bazı ölçü birimlerinin kullanılmaya başlaması Çin tarihinin bu safhasına ait önemli hadiselerdir Kuzeyden gelen saldırılardan (Hun saldırıları) korunmak için Çin Seddinin ilk şekli olan toprak tabyalar yapıldı Doğu Çin bölgesinde başlayan bir ayaklanma, uzun süren savaşlara sebepiyet verdi ve bu savaşlar sonunda Han Sülalesi yönetimi ele geçirdi ise de, bir müddet sonra idare değişti

MÖ 206 yılında yönetimi, küçük rütbeli bir asker olan Lui Ki ele geçirerek Han Sülalesini (asiller) kurdu MS 168 senesinde meydana gelen bir hükumet darbesi üzerine 220 senesine kadar devam eden iç savaşlar devri başladı Büyük bir halk ayaklanması bastırıldı Bu iç savaş neticesinde ülke üçe bölündü, kuzeyde Vey (220-264), güneydoğuda Vu (229-280), güneybatı Şu (221-263) imparatorlukları kuruldu

Göçlerin arttığı devirde, Tsin Sülalesinin (265-316) başa geçerek, parçalanan Çin’i birleştirmeleri de ülkeye huzur ve istikrar getirdi Daha önceleri ücretle kullanılan milletler bu savaşlarda (asillerin savaşlarında) o derece kuvvetlendiler ki, bunlardan Hyung-nu’lar (Hunlar) 303’te yeni bir devlet (Han) kurdular Bu sülale Çin İmparatorunu iki defa esir almış ve 317’den başlayarak bütün Kuzey Çin’de hakimiyet kurmayı başarmıştır Bunun üzerine Tsin Âilesi kuzeye inerek burada Doğu Tsin Sülalesini (317-419) kurdu

Güney Çin’de 580 senesine kadar çeşitli sülalelerin kurduğu muhtelif devletler görülür Suy Sülalesi (581-618) Çin’i birleştirmeye muvaffak oldu Bu kısa ömürlü hanedan zamanında Çin, Vietnam’ın kuzey ve güneyini ve Tibet’in kuzeyini ele geçirdi Çin’in nüfuzunu tekrar Orta Asya’da hissettirdi Bu devrede Kuzey ve Orta Çin Ovasındaki ticari münasebetleri kolaylaştırmak için kanallar açıldı

Ancak bütün bu işlerin yapılması için yabancılardan yardım istenmesi Suy Sülalesinin sonu oldu T’ang Sülalesi (618-907) işbaşına geldi Bu hanedan devrinde (664) toprakların yeniden taksimi ve vergilendirilmesi yapılmıştır Müslüman Arapların saldırıları üzerine Türkistan Çin’in elinden çıktı

Bundan sonra Türkler devlet idaresinde önemli mevkilere yerleştiler ve sık sık vuku bulan ihtilallerde önemli rol oynadılar T’ang Hanedanının düşüşünden sonra 960 tarihine kadar 5 küçük hanedan iş başına geçti Bu devirde Kuzey ve Güney Çin’de küçük eyaletler şeklinde devletler meydana çıkmıştı 960 tarihinde iş başına geçen Sung Hanedanı zamanında Çin İmparatorluğunun birliği yeniden tesis edilmeye çalışılmış, ancak bunda muvaffak olunamamıştır

Bu hanedan devrinde birçok şehirler kuruldu ve barut kullanılmaya başlandı Mimari, tarih, şiir, resim, porselen ve bahçecilikte çok yüksek bir seviyeye ulaştılar Elde bulunan tarihi dokümanlar bu medeniyetin yüksekliğine delil teşkil etmektedir

Cengiz Han, 1206-27 yılları arasında Çin’i işgal etti ve Moğollar, 1214 yılında Sarı Nehirin kuzey tarafındaki bölgede hakimiyeti ele geçirdiler 1271 tarihinde Kubilay Han, imparatorluğunu ilan etti Böylece Yüan Hanedanının (1260-1368) ve başşehir Yenching (Pekin)i kurdular Moğollarla beraber Yüan Hanedanı bütün Çin’i fethederek hakimiyetleri altına aldılar Bundan sonra Moğollar Çin kültürünün etkisi altına girerek, din, örf ve adetlerinde, giyim ve kuşamlarında Çin örf ve adetlerini benimsediler

Chu Yüan Chang, Yüan Hanedanı yerine Ming Hanedanını (1368-1644) kurdu Bu hanedan zamanında Moğollar, Baykal Gölünün kuzey tarafına sürüldü ve imparatorluk eski kuvvetine kavuştu Yine bu devirde Avrupalılar Çin’e ulaştılar Portekizliler ve İspanyollar 16 yüzyılda, Alman ve İngilizler 17 yüzyılda buraya geldiler Ming Hanedanından sonra işbaşına geçen Ch’ing Hanedanı (1644-1912) zamanında, Avrupalı tüccarlar, Çin’in önemli kaynaklarını yıllarca batıya aktarıp, bundan istifade ettiler

Çin, uzun yıllar batıya kapalı kaldı Çin’in batıya açılması 19 yüzyıl ortalarında başladı Bu yıllarda Portekiz, İngiltere, Fransa, ABD ile ticari, siyasi münasebetler başladı Bunlardan İngilizler, Hint pamuklukları ve afyonunu, çay ve ipekle değiştiriyorlardı Çin üst makamları bu ticareti engellemeye çalıştılar Bununla ilgili olarak afyon ithalini yasaklayan kararlar aldılar Bunun üzerine İngilizlerle anlaşmazlıklar çıktı ve savaşlar başladı Ancak bu savaşlar İngilizlerin galibiyeti ile sona erdi (1842)

Yapılan anlaşma sonunda İngilizler daha geniş haklara sahip oldular Bunun neticesi olarak beş Çin limanı İngilizlere açıldı ve Hong Kong Adası da İngilizlere bırakıldı Bu savaşlara “Afyon Savaşı” adı verildi Daha sonra yapılan anlaşmalarla ABDve Fransa’ya aynı haklar tanındı

Zamanla anlaşmaların uygulanması aksadı Çinliler yabancıları ülkelerinden atmak istiyorlardı Fakat onlar elde ettikleri imtiyazları geri vermeye niyetli olmadıkları gibi, bunları az buldular Böylece, on dokuzuncu yüzyılın ikinci yarısında ülkede ayaklanmalar oldu Fakat bu ayaklanmalar yabancı güçler tarafından bastırıldı 1858 yılında anlaşma uyarınca İngiliz ve Fransızlar yeni haklar kazandılar Bir müddet sonra aynı menfaatler ABDve Rusya’ya da tanındı Bu olaylardan sonra, Çin’de bir sükunet dönemi başladı

Çin-Japon Savaşları: Çin’in Kore üzerinde hakimiyet kurmak istemesi üzerine 1894 yılında ilk savaş başladı Kore’de çıkan ayaklanmayı bastırmak üzere her iki ülke de Kore’ye asker gönderdi Ayaklanma bastırıldı Fakat daha sonra her iki ülke birbirleriyle savaşa tutuştular Bu savaşlar sonunda Çin büyük kayıplara uğradı 1895 yılında savaş sona erdi ve Çin, Kore’nin bağımsızlığını tanıdı, ayrıca Formoza Adasını da Japonya’ya vermek mecburiyetinde kaldı

1911’den sonra başa geçen Yuan Şi-K’ay monarşik bir idare kurmaya başlamışsa da muvaffak olmayarak 1916 ‘da öldü Bu arada 1917’de sembolik olarak Birinci Dünya Savaşına girmiş ancak bir çok şehirleri bu arada Şanghay, Japonya tarafından işgal edilmiştir 1925 yılında milliyetçilerin önderi olan Çiank Kayşek yönetimi ele geçirdi Orduları ile Japonlara karşı savaşarak bir çok yerleri geri aldı Bu arada Şanghay tekrar ele geçirildi

Ülkede 1920 yılında komünist partisi kuruldu ve taraftar toplamaya başladı Bu parti, ülkede bir çok karışıklıklar çıkardı Çiank- Kay-Şek bir taraftan Japonlarla savaşırken, bir taraftan da bu ayaklanmaları bastırmaya uğraşıyordu Nihayet 1927’de komünistlerin başına geçen Mao Çe-Tung, Çu Enlay ve Çu Di ile komünist partisi güçlenerek ülke çapında teşkilatlanmaya, hükumet kuvvetleri ile çarpışmaya başladı

İkinci Dünya Savaşı sona erince, komünistlerle milliyetçiler başbaşa kaldılar Mao Çe-Tung yönetimindeki komünist birlikleri ülkeye hakim oldular ABD milliyetçilere yardım eder göründü ABD’nin Çin’e gönderdiği diplomatlar hep milliyetçilerin aleyhine çalışmış, onların komünistlerin eline geçmesine sebep olmuşlardır Yönetim tamamen komünistlerin eline geçince, Milliyetçi Çin hükumeti, Formoza (Tay-Van) Adasına çekilmek zorunda kaldı Böylece Çin ikiye ayrıldı: Çin Halk Cumhuriyeti ve Milliyetçi Çin Cumhuriyeti

1 Ekim 1949 yılında Mao Çe-Tung’un başkanlığında Çin Halk Cumhuriyeti kurulmuş oldu Böylece Çin’in Asya kıtasındaki bütün toprakları Çin Halk Cumhuriyeti’nin eline geçti Milliyetçi Çin Cumhuriyeti de Formoza Adasına çekildi ve orada hükumet kurdu Mao, 1976’da öldü Mao’nun ölümünden sonra, Maoizm açıktan tenkid edilmeye başlandı Çin idarecileri ABD ve Japonya ile ekonomik iş birliği yaptı

Mareşal Ye Cienying, Mao’nun yanlışlarını açıkladı Eski katı durum kaldırılarak ekonomik ve siyasi yönde yumuşama başladı Çin kapıları yabancı sermayeye açıldı Son yıllarda demokratikleşme hareketleri kanlı bir şekilde bastırıldı

Alıntı Yaparak Cevapla

Ülkelerin Kuruluşu - Ülkelerin Tarihi ve Kültürleri

Eski 06-26-2012   #9
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Ülkelerin Kuruluşu - Ülkelerin Tarihi ve Kültürleri



Danimarka Devleti
Bilinen en eski tarihi MS 800 yıllarında Vikingler zamanıdır Fakat günümüzde Avrupa müzelerinde bulunan en eski tarihi eşyalar burada yapılan kazılarda elde edilmiştir 9-11 asırlarda burada bulunan Vikingler ilk Danimarka Krallığını kurmuşlardır Danimarka tarihinde İngiltere'yle yapılan sürekli savaşlar önemli yer tutar Danimarka Krallığı İngiltere'ye yaptığı devamlı akınlar neticesinde 1013 senesinde İngiltere'yi ele geçirdi

İngiltere ile birlikte Norveç'i de Danimarka'yla birleştirerek büyük bir krallık kurdu 1042 senesinde çıkan karışıklıklarda İngiltere bağımsızlığını kazandı 1397'de iç karışıklıklarda Norveç'le birlikte İsveç de Danimarka'ya bağlandı Yapılan savaşlar sonunda 1645'te Danimarka bugünkü durumunu aldı

1848'de yapılan değişiklikle meşruti bir idare kabul edildi Birinci Dünya Savaşında tarafsız kalan ülke, İkinci Dünya Savaşında de tarafsızlığını ilan etmesine rağmen, 9 Nisan 1940'da Alman orduları tarafından daha önce aralarında yapmış oldukları saldırmazlık paktı hiçe sayılarak işgale uğradı Bu işgale karşı hiçbir mukavemette bulunmayan Danimarka ordusunu kaldırıp, donanmasını kendisi batırdı Herhangi bir savaşın olmadığı bu işgal 1945 senesinde Almanların yenilmesiyle sona erdi Birleşmiş milletlerin kurucu üyeleri arasında bulunan Danimarka, 1949'da NATO'ya katıldı

Avrupa Konseyinin de kurucu üyelerinden olup, Grönland'ın savunması içinAmerika BirleşikDevletleri ile bir anlaşma yapmış, ayrıca 1951'de İskandinav ülkeleri arasında bir konsey kurarak işbirliğini arttırmıştır 1960'da AET'ye dahil oldu
Endenozya Devleti
Endonezya’nın tarihi hakkında bilinen en eski bilgiler, 4-5 bin yıl kadar önce, Malaysia’dan halkın gelip yerleştikleri hakkındadır Eski çağlardan beri ülkenin üzerinde bulunduğu adaların deniz ticaretinde ehemmiyeti çok büyük olmuştur Bu sebepten, halk genellikle denizci veya tüccardı Tarih çağlarında ülke, Çin, Hindistan, İran ve Bizans İmparatorluğunun deniz ticaret yolu idi Halen bu özelliğini muhafaza etmektedir

Eski çağlarda ticaret gemileri buraya uğrar, baharat, reçine ve değerli kereste alırlardı Ticaretteki bu ehemmiyeti sebepiyle, dünyanın çeşitli yerlerinden Endonezya’ya gelip yerleşen insanlar ülkede yeni fikir ve geleneklerin yerleşmesine sebep olmuşlardı Miladın ilk yıllarına kadar halk aşiretler halinde yaşıyorlardı Bu zamanda artan Hint tesiri neticesinde halk arasında Allahü tealanın emrettiği hakiki yol olmayan, putperestlik, Budizm ve Hindu dinleri yayıldı

Bu devirlerde ülkede aşiret idareleri krallık haline geldi Öyle ki her ada ayrı bir krallıktı Yedinci ve on üçüncü asırlara kadar bölgenin en güçlü krallıkları, Sumatra ve Java krallıkları idi Güçlü olmalarının bir neticesi olarak da bölge ticaretine hakimdiler On ikinci ve on beşinci asırlarda Hindistan ve Malaysia’dan ticaret için buraya gelen Müslüman tacirler hak din olan İslamiyetin yayılmasına vesile olmuşlardı Halk İslamiyeti hiçbir zorlama olmaksızın kabul edip benimsemişti Bundan dolayı daİslamiyet, Endonezya’da süratle yayıldı

Avrupa’nın sömürgecilik zihniyeti, Endonezya’yı 1511 senesinde yakaladı Bu sene Portekiz Malakka’yı işgal etti Bundan sonra İspanya, Hollanda ve İngilizler ülkeyi istila ettiler Bu devletler Endonezya’yı sömürmenin yanısıra Hindistan’ı da sömürgelerine katmak için üs olarak kullanmakta idiler On altıncı asrın sonlarında Hollandalılar, Doğu Hindistan, Java ve Moluk’da kurdukları şirketlerle bölge ticaretini ele geçirdiler Bunun yanısıra Cakarta’ya üs kurmalarıyla Hollanda’nın bölgedeki nüfusu arttı

Diğer sömürgeci devletlerin anlaşmaları neticesinde 18 asrın sonlarında Hollandaülkeyi tam manasıyla tek başına ve insafsızca kendi menfaatine kullanmaya başladı 1900’lü senelerin başlarından itibaren gün geçtikçe antiemperyalist fikirlerin kuvvetlenmesi sonucu Hollanda sömürgeciliğine karşı, milliyetçilik ve bağımsızlık mücadelesi fiilen başladı Bu mücadelenin önde gelen liderlerinden Ahmed Sukarno 1927’de kurulan Milliyetçi Partinin başkanı oldu Endonezya halkının başlattıkları ve her geçen gün kuvvet kazanan bağımsızlık mücadelesi karşısında Hollanda endişeye düştü

Halk tamamen Hollandalı sömürgecilerin menfaatleri doğrultusunda yönetilmekteydi Milliyetçilik ve bağımsızlık hareketlerini yatıştırmak ve sömürgeciliğini devam ettirmek için Hollanda siyasi bir oyun olarak yerli halka idarede kısmen iştirak hakkı tanıdı Bu oyuna kanmayıp tam bir bağımsızlık isteyen halkın mücadelesi çok kanlı bir şekilde bastırılmaya çalışıldı

Mücadelenin liderlerinden Ahmed Sukarno ve arkadaşları yakalanarak sürgüne gönderildi İkinci Dünya Savaşında Japonya, Endonezya’yı işgal etti Siyasi olarak Japonlar ülke halkının Hollandalılara karşı yaptıkları bağımsızlık mücadelesini desteklediler Japonlar, milliyetçilerin hükümet kurmalarına müsaade etti

17 Ağustos 1945’te Japonların teslim olmalarıyla Endonezya’da Ahmed Sukarno başkanlığında bir hükümet kurularak bağımsızlıklarını ilan ettiler Hollanda, Endonezya’nın bağımsızlığını tanımadı Endonezya ve Hollanda arasında bu sebepten başlayan mücadele, Endonezya’nın zaferiyle neticelendi Hollanda, “Endonezya, Birleşik Devletleri”ni resmen tanımak zorunda kaldı

1950 senesinde devletin adı “Endonezya Cumhuriyeti” olarak değiştirildi Ülkenin kurulu olduğu adalardan Yeni Gine Hollandalıların elinde kaldı Endonezya ancak 1962 senesinde adanın batı kısmını Hollandalılardan kurtardı Çin ve Rusya bütün antikomünist ülkelerde yaptıkları gibi, genç Endonezya Cumhuriyetini de yıkıcı ve bölücü faaliyetlerle kendi sömürgeleri, peykleri haline getirmeye çalıştılar Ülke idaresini ellerine geçirmek için hükümet darbesi girişiminde bulundular

1965 senesinde vuku bulan bu ayaklanma kanlı bir iç savaşa sebep oldu 1000000 civarında insanın öldüğü iç savaşta komünistler, milliyetçiler ve ordu tarafından bertaraf edildi Devletin kuruluşundan itibaren meydana gelen hadiselerde oldukça yıpranan Ahmed Sukarno iktidarı, 1967’de General Suharto tarafından yapılan hükümet darbesi ile son buldu Darbe sonunda başa geçen General Suharto daha sonra yapılan seçimleri de kazandı 1982’de Sebker seçimleri kazandı 1983’te Suharto dördüncü defa 10 Mart 1988’de beşinci defa başkan seçildi

Alıntı Yaparak Cevapla

Ülkelerin Kuruluşu - Ülkelerin Tarihi ve Kültürleri

Eski 06-26-2012   #10
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Ülkelerin Kuruluşu - Ülkelerin Tarihi ve Kültürleri



Endonezya Devleti
Endonezya’nın tarihi hakkında bilinen en eski bilgiler, 4-5 bin yıl kadar önce, Malaysia’dan halkın gelip yerleştikleri hakkındadır Eski çağlardan beri ülkenin üzerinde bulunduğu adaların deniz ticaretinde ehemmiyeti çok büyük olmuştur Bu sebepten, halk genellikle denizci veya tüccardı Tarih çağlarında ülke, Çin, Hindistan, İran ve Bizans İmparatorluğunun deniz ticaret yolu idi Halen bu özelliğini muhafaza etmektedir

Eski çağlarda ticaret gemileri buraya uğrar, baharat, reçine ve değerli kereste alırlardı Ticaretteki bu ehemmiyeti sebepiyle, dünyanın çeşitli yerlerinden Endonezya’ya gelip yerleşen insanlar ülkede yeni fikir ve geleneklerin yerleşmesine sebep olmuşlardı Miladın ilk yıllarına kadar halk aşiretler halinde yaşıyorlardı Bu zamanda artan Hint tesiri neticesinde halk arasında Allahü tealanın emrettiği hakiki yol olmayan, putperestlik, Budizm ve Hindu dinleri yayıldı

Bu devirlerde ülkede aşiret idareleri krallık haline geldi Öyle ki her ada ayrı bir krallıktı Yedinci ve on üçüncü asırlara kadar bölgenin en güçlü krallıkları, Sumatra ve Java krallıkları idi Güçlü olmalarının bir neticesi olarak da bölge ticaretine hakimdiler On ikinci ve on beşinci asırlarda Hindistan ve Malaysia’dan ticaret için buraya gelen Müslüman tacirler hak din olan İslamiyetin yayılmasına vesile olmuşlardı Halk İslamiyeti hiçbir zorlama olmaksızın kabul edip benimsemişti Bundan dolayı daİslamiyet, Endonezya’da süratle yayıldı

Avrupa’nın sömürgecilik zihniyeti, Endonezya’yı 1511 senesinde yakaladı Bu sene Portekiz Malakka’yı işgal etti Bundan sonra İspanya, Hollanda ve İngilizler ülkeyi istila ettiler Bu devletler Endonezya’yı sömürmenin yanısıra Hindistan’ı da sömürgelerine katmak için üs olarak kullanmakta idiler On altıncı asrın sonlarında Hollandalılar, Doğu Hindistan, Java ve Moluk’da kurdukları şirketlerle bölge ticaretini ele geçirdiler Bunun yanısıra Cakarta’ya üs kurmalarıyla Hollanda’nın bölgedeki nüfusu arttı

Diğer sömürgeci devletlerin anlaşmaları neticesinde 18 asrın sonlarında Hollandaülkeyi tam manasıyla tek başına ve insafsızca kendi menfaatine kullanmaya başladı 1900’lü senelerin başlarından itibaren gün geçtikçe antiemperyalist fikirlerin kuvvetlenmesi sonucu Hollanda sömürgeciliğine karşı, milliyetçilik ve bağımsızlık mücadelesi fiilen başladı Bu mücadelenin önde gelen liderlerinden Ahmed Sukarno 1927’de kurulan Milliyetçi Partinin başkanı oldu Endonezya halkının başlattıkları ve her geçen gün kuvvet kazanan bağımsızlık mücadelesi karşısında Hollanda endişeye düştü

Halk tamamen Hollandalı sömürgecilerin menfaatleri doğrultusunda yönetilmekteydi Milliyetçilik ve bağımsızlık hareketlerini yatıştırmak ve sömürgeciliğini devam ettirmek için Hollanda siyasi bir oyun olarak yerli halka idarede kısmen iştirak hakkı tanıdı Bu oyuna kanmayıp tam bir bağımsızlık isteyen halkın mücadelesi çok kanlı bir şekilde bastırılmaya çalışıldı

Mücadelenin liderlerinden Ahmed Sukarno ve arkadaşları yakalanarak sürgüne gönderildi İkinci Dünya Savaşında Japonya, Endonezya’yı işgal etti Siyasi olarak Japonlar ülke halkının Hollandalılara karşı yaptıkları bağımsızlık mücadelesini desteklediler Japonlar, milliyetçilerin hükümet kurmalarına müsaade etti

17 Ağustos 1945’te Japonların teslim olmalarıyla Endonezya’da Ahmed Sukarno başkanlığında bir hükümet kurularak bağımsızlıklarını ilan ettiler Hollanda, Endonezya’nın bağımsızlığını tanımadı Endonezya ve Hollanda arasında bu sebepten başlayan mücadele, Endonezya’nın zaferiyle neticelendi Hollanda, “Endonezya, Birleşik Devletleri”ni resmen tanımak zorunda kaldı

1950 senesinde devletin adı “Endonezya Cumhuriyeti” olarak değiştirildi Ülkenin kurulu olduğu adalardan Yeni Gine Hollandalıların elinde kaldı Endonezya ancak 1962 senesinde adanın batı kısmını Hollandalılardan kurtardı Çin ve Rusya bütün antikomünist ülkelerde yaptıkları gibi, genç Endonezya Cumhuriyetini de yıkıcı ve bölücü faaliyetlerle kendi sömürgeleri, peykleri haline getirmeye çalıştılar Ülke idaresini ellerine geçirmek için hükümet darbesi girişiminde bulundular

1965 senesinde vuku bulan bu ayaklanma kanlı bir iç savaşa sebep oldu 1000000 civarında insanın öldüğü iç savaşta komünistler, milliyetçiler ve ordu tarafından bertaraf edildi Devletin kuruluşundan itibaren meydana gelen hadiselerde oldukça yıpranan Ahmed Sukarno iktidarı, 1967’de General Suharto tarafından yapılan hükümet darbesi ile son buldu Darbe sonunda başa geçen General Suharto daha sonra yapılan seçimleri de kazandı 1982’de Sebker seçimleri kazandı 1983’te Suharto dördüncü defa 10 Mart 1988’de beşinci defa başkan seçildi

Alıntı Yaparak Cevapla

Ülkelerin Kuruluşu - Ülkelerin Tarihi ve Kültürleri

Eski 06-26-2012   #11
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Ülkelerin Kuruluşu - Ülkelerin Tarihi ve Kültürleri



Fas
Yapılan araştırmalar, çok eski çağlardan beri Fas’ta insanların yaşadığını göstermiştir Mağaralarda ve arkeolojik kazılarda bulunan çeşitli eşya ve taşlar üzerine çizilmiş olan resimler, bu iddianın delilleridir MÖ 2000 yıllarından itibaren Berberiler ülkeye gelerek yerleşmişlerdir

Daha sonraları MÖ 2 yüzyıldan itibaren de Akdeniz’in denizci ve deniz ticaretinin önde gelenlerinden Fenikeliler, Fas’a gelerek burada ticari koloniler kurmuşlardır İlerleyen tarih çağlarında gelişen devletlerden Kartacalılar Fenikelileri, Romalılar ise Kartacalıları yapılan savaşlar sonucunda yenerek, ülkeye hakim olmuşlardır

Miladın ilk yüzyılında İspanya’dan gelen Vandallar zayıflayan Romalıları yenerek ülke üzerinde yeni bir hakimiyet tesis etmişlerdi Yedinci yüzyıldan itibaren İslamiyeti bütün dünyaya yaymaya çalışan Müslüman Araplar, o zamanın şartlarında sadece cihad, yani Allahü tealanın dinini yaymak için geldikleri bu ülkede İslamiyeti yaymışlar ve bu ülkeye yerleşmişlerdir Müslümanlar burada da kalmayıp İspanya’ya geçmişlerdir

Sekizinci yüzyılda Fas’ta ilk Müslüman hükümdar hanedanlığı Sultan Birinci İdris tarafından kuruldu Daha sonra başa geçen Sultan İkinci İdris Fes şehrini kurdurarak, burasının önemli bir İslam kültür merkezi haline gelmesini temin etti Burada ilk İslam üniversitesi olan Keyruvan Üniversitesi kuruldu On birinci yüzyılda Büyük Fas devleti olan ülkenin toprakları, doğuda Tunus dahil olmak üzere, kuzeyde İspanya’yı da hükümdarlığı altında bulunduracak şekilde genişlemişti

Bu zamanda ülke başşehri Merakeş oldu Birkaç asır varlığını muhafaza eden devlet, daha sonraları zayıflayarak gücünü kaybetti Bu zayıflamanın neticesinde sınırları her geçen gün daralmaya başladı ve nihayet Portekiz veİspanyol istilasına uğradı Daha sonra yapılan savaşlarla on altıncı yüzyılda ülke Portekiz ve İspanyol işgalinden kurtulmuş, on dokuzuncu asra kadar varlığını devam ettirebilmiştir

Fransa, sömürgeleri arasına katmak için 1830’da Cezayir’i işgal etti Buradan Fas’ı da sömürge yapmak gayreti içerisine girdi Bunun yanında İngiltere, İspanya ve Almanya da Fas’ı sömürge yapmak isteyen Avrupa ülkelerinin başında geliyordu Bu gayret ve çabaları sonunda 1912 senesinde ülkenin kuzeyini İspanyollar, kalan büyük kısmını ise Fransızlar işgal etti

Sömürge haline gelen Fas, İkinci Dünya Savaşında müttefik ordularının önemli bir askeri üssü olarak kullanıldı Bu savaş yıllarında Amerika Atlas Okyanusu kıyılarında ülkeye çıkartma yaptı İkinci Dünya Savaşı sonunda diğer sömürge ülkelerinde olduğu gibi Fas’ta da bağımsızlık için sömürgecilere karşı mücadele cephesi meydana getirildi Bu mücadele, kurulan “İstiklal Partisi” ile hız kazandı İstiklal partisinin ve dolayısiyle bağımsızlık mücadelesinin en ileri geleni olan Sultan Beşinci Muhammed 1953 senesinde Fransızlar tarafından sürgüne gönderildi

Fransızların Fas’taki bağımsızlık mücadelesini kırmak için yaptıkları bu davranış, ülke halkı ile Fransızlar arasında iki sene devam eden kanlı bir iç savaşa sebep oldu Savaş, Sultan Beşinci Muhammed’in serbest bırakılıp, tahta çıkması ile son buldu

1956 senesinde Fas bağımsızlığını bütün dünyaya ilan etti Bir sene sonra ise Fas’ın emirlik olduğu ve Sultan Beşinci Muhammed’in emir ünvanını aldığı duyuruldu Yapılan çeşitli çalışmalar neticesinde İspanya ülkenin işgal altında tuttuğu kuzey bölgelerini terketmek zorunda kaldı 1969 senesinde Atlas Okyanusu sahillerindeki İfni Üssünü de Fas’a bırakmasıyla ülke bugünkü sınırlarına sahip oldu

Alıntı Yaparak Cevapla

Ülkelerin Kuruluşu - Ülkelerin Tarihi ve Kültürleri

Eski 06-26-2012   #12
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Ülkelerin Kuruluşu - Ülkelerin Tarihi ve Kültürleri



Filistin
Kudüs merkezli Filistin, İÖ 2000'de Arap, İÖ 1800'de Hitit, İÖ 1286'da Mısır hakimiyetine girdi ve takiben Hz Musa öncülüğündeki İsrailoğulları buraya yerleştiler Hz Davud ve Hz Süleyman'ın yönetimlerine sahne olan bölgede, sürgünler ve işgallerle dolu yıllardan sonra İÖ 64'te Roma egemenliği başladı Bu dönemde 30 yıllarına kadar Hz İsa ortaya çıktı

395'te Bizanslılara geçen Filistin, 637 yıllarını takiben tümüyle İslam hakimiyetine girdi Sırayla Emeviler, Abbasiler, Fatımiler ve Selçuklular dönemlerini geçirdi ve 1516'da Osmanlı toprağı oldu 400 yıllık Osmanlı hakimiyetinde bölge Kudüs, Gazze ve Nablus sancaklarına ayrıldı Ancak, Yahudilerin Filistin hayali tarihin hiçbir döneminde sönmedi

1896'dan sonra aslen gazeteci olan Theodor Herzl'in önderliği altında, dünyaya yayılan Yahudilerin tekrar Filistin'de toplanıp bir devlet kurması için çalışmalara başlandı Herzl, 21-31 Ağustos 1897'de Basle'de topladığı I Siyonist Kongre'de temel hedef ve yöntemleri tespit etti Bu amaçla Avrupa'da örgütler kuruldu, fonlar oluşturuldu Toplanan paralarla Filistin'de yaşayan Araplardan geniş topraklar satın alındı ancak; asıl amaç için bunlar yeterli olmadı

Theodor Herzl, 19 Mayıs 1901 tarihinde II Abdulhamid ile yaptığı bir görüşmede, "Avrupa borsasını ellerinde tutan Yahudilerin Osmanlı İmparatorluğu'nun bütün borçlarını ödemesi karşılığında Filistin'de bir yurt verilmesini" (gizli kalmak şartıyla) teklif etti, ancak kabul edilmedi

Meşrutiyet ile birlikte azınlıklara verilen haklar, Yahudilerin de işine yaradı ve özellikle 1914 yılından sonra Filistin'deki Araplardan geniş topraklar satın alıp yerleşmeye başladılar 1916'da İngiltere temsilcisi Sir Mark Sykes ile Fransa temsilcisi MFGeorge Picot arasında imzalanan Sykes-Picot Antlaşması, Osmanlı topraklarını İngiltere, Fransa ve Rusya arasında paylaştırırken Filistin için de uluslararası bir statü öngörüyordu

1917'de İngiltere Dışişleri Bakanı James Balfour, Yahudilerin lideri Edmond De Rothshild'e gönderdiği bir mektupla; "Yahudilerin Filistin'de yurt kurmalarını desteklediğini" ifade ederek İsrail devleti yolunu açtı 1918 yılında Osmanlı askerleri Filistin'den çekildi ve bölge İngiliz hakimiyetine girdi 1880 ile 1918 arasında Filistin'deki Yahudilerin sayısı 24 binden 65 bine, nüfusun %10'una çıktı Ardından Araplar ile Yahudiler arasında gerginlikler başladı

1933 yılıyla birlikte Nazilerden kaçan Yahudi göçmenler de Filistin'e gelmeye başladılar 3 yıl içinde Yahudi sayısı toplam nüfusun dörtte birine ulaştı ve 335 bin kişi oldu 1938 yılına kadar Atatürk yönetimindeki Türkiye'den çekinen İngilizler bölgede bir Yahudi devleti kurulması yönünde açık bir girişimde bulunamadılar Hatta 1937 yılındaki ünlü Peel Paylaşım Planı'na göre Yafa ve Tel Aviv, İngilizlerce Araplara terk edilirken, Yahudilere verilen önemli bir yerleşme merkezi bulunmuyordu Ancak Faysal, bu planı reddetmekle Filistin Arap Devleti'nin kurulmasına daha o yıllarda engel olmuştu

Filistinliler, bu şekilde bir yandan Araplar bir yandan Batı tarafından yalnız bırakılıyordu İngilizlerin paylaşımda Araplara karşı bu kadar tavizkar davranmasında Atatürk'ün dış politikasının ve Kudüs Müftüsü Emin el-Hüseyni'nin büyük tesiri vardı Emin Hüseyin Türk asıllıydı ve Filistin politikasında büyük bir ağırlığa sahipti Atatürk'ün ölümünden sonradır ki İngilizler Peel paylaşma planından vazgeçtiler Takiben de Filistin'de İsrail devletinin kurulması yolunda birbiri ardınca adımlar atıldı Fakat, II Dünya Savaşı'na rastlayan yıllarda Yahudiler daha çok Hitler zulmü ile uğraşmak durumunda kaldılar

Araplar, İngilizler ve Yahudiler arasında yıllar süren mücadeleler, 1947 yılında Birleşmiş Milletler'e aksetti Kurulan Filistin Özel Komisyonu, Filistin'in Yahudi ve Araplar arasında ikiye bölünmesini, Kudüs'ün ise uluslararası bir statüye kavuşturulmasını önerdi Ancak öneri Arap ülkeleri tarafından kabul edilmeyince, Yahudiler 14 Mayıs 1948'de İsrail Devleti'nin kuruluşunu ilan ettiler İsrail'in kuruluşu ile birlikte Arap-İsrail Savaşları başladı

Savaş sonunda Batı Şeria Ürdün, Gazze Şeridi Mısır, kalan topraklar da İsrail tarafından işgal edildi Tabiatıyla olan yine Filistin halkına oldu ve durumdan komşu Arap ülkeleri ve İsrail kazançlı çıktı Takibeden yıllarda pek çok Filistin kurtuluş örgütleri kuruldu Bunlardan en önemlisi gizli olarak 1950'de kurulan Yaser Arafat öncülüğündeki el-Fetih idi Bu arada Arap ülkeleri, 1964'te Kudüs'te Filistin Kurtuluş Örgütü ve buna bağlı olarak Filistin Kurtuluş Ordusu'nun kuruluşuna yardımcı oldular Ancak Ahmet Şukayri önderliğindeki FKÖ, 1967 yenilgisi ile etkinliğini yitirdi

Gazze, Batı Şeria, Sina Yarımadası ve Suriye'ye ait Golan Tepeleri İsrail'in eline geçti 1 milyondan fazla Filistinli komşu Arap ülkelerine ve özellikle de Ürdün'e kaçtı 1967 Kasım'ında George Habbaş'ın Filistin Halk Cephesi kuruldu 1968 Haziran'ında el-Fetih hareketi FKÖ'ye hakim oldu El-Fetih, Müslüman, Yahudi ve Hıristiyanların eşit haklara sahip olduğu demokratik, laik bir Filistin devleti kurulmasını önerdi

1973 Arap-İsrail Savaşı sonrasında İsrail'in Gazze ve Batı Şeria'dan çekilme eğilimine girmesi üzerine FKÖ, bu bölgelerde bir devlet kuracağını açıkladı Ancak, İsrail'in bölgedeki varlığını da kabul eden bu tavır, Suriye desteğindeki örgütler ve Arap ülkeleri tarafından reddedildi ve Red Cephesi oluşturuldu, Filistin Kurtuluş Hareketi parçalandı

Suriye'nin bölgeye müdahale etmeye başladığı bu dönemden sonra, çatışmalar daha da hızlandı Lübnan'a da giren Suriye, barış yaparak bölgedeki etkinliğini yitirmek istemiyordu Bu yüzden Yaser Arafat başkanlığındaki FKÖ, Suriye ve Libya karşıtı Arap ülkelerinin desteğini aldı ve aynı tavrını sürdürerek Filistin'in tek yasal temsilcisi olduğunu belgeledi

1978 Eylül ayında Enver Sedat İsrail ile Camp David antlaşmasını imzaladı 1985 Şubat ayında bu kez Ürdün Kralı Hüseyin ile Yaser Arafat ortak harekette anlaştılar İsrail ile FKÖ arasındaki karşılıklı terör eylemlerinin ardından Arafat, aynı yılın Kasım ayında Filistin mücadelesinin sadece işgal edilen topraklarda süreceğini açıkladı FKÖ, bir yandan Lübnan'da Suriye yanlısı örgütlerle, diğer yandan işgal altındaki topraklarda İsrail ile mücadeleye girişti

1986'da Ürdün ile arası bozulsa da 1987 yılında Birleşmiş Milletler'in 242 sayılı kararından sonra 15 Kasım 1988'de bağımsız Filistin Devleti Cezayir'de ilan edildi Yaser Arafat devlet başkanı seçildi 1988'de Filistinliler, işgal altındaki bölgelerde silah kullanmadan taşlarla yaptıkları meşhur İntifada hareketini başlattılar

13 Eylül 1993 tarihinde İshak Rabin ve Yaser Arafat arasında Washington'da imzalanan "Filistin Özerklik İlkeleri Deklerasyonu" ile 5 yıllık bir süre içerisinde Gazze ve Eriha'da "Özerk Filistin Devleti" kurulması kararlaştırıldı Bölgede başlayan normalleşme sürecinde, 26 Ekim 1994 tarihinde bu kez İsrail ile Ürdün arasında bir barış anlaşması imzalandı 4 Kasım 1994 tarihinde barışa imza atan İshak Rabin, İsrail Gizli Servisi'nin bir şubesi tarafından öldürüldü

Alıntı Yaparak Cevapla

Ülkelerin Kuruluşu - Ülkelerin Tarihi ve Kültürleri

Eski 06-26-2012   #13
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Ülkelerin Kuruluşu - Ülkelerin Tarihi ve Kültürleri



Güney Afrika Cumhuriyeti
On beşinci asır öncesinde Avrupalılar için meçhul olan ülke, 1488’de Bartholomeu Dias’ın Ümit Burnunu geçmesi ile tanındı Avrupalılar için yeni bir Hindistan yolu olan Ümit Burnu, stratejik bir önem kazandı Güney Afrika hakkında tarihi bilgiler bu tarihten sonra başlar

Avrupa ile Hindistan arasında seferler yapan İspanyol, Hollandalı, Portekizli ve İngiliz gemiciler için Güney Afrika sahilleri bir uğrak noktası olmuştur Hollandalı, Jan Von Riebeek isimli bir doktor, 1652 senesinde çalışmakta olduğu Hollanda-Doğu Hindistan Şirketi adına Güney Afrika sahilerindeki şimdiki Cape Town şehrinin bulunduğu Tavola Körfezinde, ticaret gemileri için depo ve levazım istasyonu kurdu

On yedinci yüzyılın ortasında kurulan bu ticari üs aynı yüzyılın sonlarında koloni (sömürge) haline getirildi Bu ülke topraklarını sömürge yapmak isteyen İngilizler, Fransızların bölgeyi işgal etmelerini engellemek perdesi arkasında, bölgeyi işgal ettiler ve kendi sömürgeleri arasına kattılar Bu işgal, sözkonusu Avrupa devletleri arasında 1815 senesinde yapılan bir anlaşma ile kabul edildi

Avrupalıların buralarda ilk sömürge kurmaları esnasında yerli halka karşı yapılan ırk ayrımı politikası, 1807’de İngilizlerin çıkarttığı kanunla kaldırıldı Fakat azınlıkta olan Boer adı verilen çiftçiler tarafından ırk ayrımı şiddetle tatbik edildi Bu kanunun kalkmaması karşısında Boerler, 1836’da sömürge topraklarından ayrılarak iç kısımlara doğru göç ettiler ve ırkçılıklarını buralarda sürdürdüler

İngiltere sömürgesinden sırasıyla 1852 ve 1854 senesinde Orange ve Transvaal adı ile iç işlerinde bağımsız yeni iki sömürge kuruldu İç kesimlere yerleşen Boerlerle İngilizler arasında ilk zamanlar mevcut olan ılımlılık, gün geçtikçe soğuk harbe ve nihayet iki Boer Devletinin İngiltere’ye savaş ilanı ile sıcak harbe dönüştü

Sömürgeci İngiltere ile ırkçı Boerler arasındaki kanlı savaşlar, 1902 senesinde İngilizlerin kesin galibiyeti ile nihayet buldu İngiltere buraları iç işlerinde bağımsız birer sömürge olarak ilan ve savaş tazminatı ödemeğe mahkum etti İki İngiliz sömürgesine (Orange ve Transvaal) iki de Boer devleti katılınca (bunlar iç işlerinde bağımsız), Güney Afrika dört devletten müteşekkil bir federasyon oldu

Birinci Dünya Savaşından sonra her geçen gün ağırlık kazanan ırkçılık, 1924’te başa geçen General Herzog’un zamanında çıkarılan kanunlarla meşru hale getirildi General Herzog 1934 senesinde çıkarttığı kanunlarla zencilerin yurttaşlık ve siyasi haklarını ellerinden aldı İkinci Dünya Savaşından sonra bu ırkçı politika şiddetini artırarak devam etmiştir

1948’de Dr Molan’ın iktidara gelmesi ile mevcut ırkçı politika had safhaya vardı Çeşitli dünya ülkelerinden yapılan baskılara rağmen, Güney Afrika Cumhuriyeti iktidarları, ırkçı politikadan vazgeçmediler Ülke bu politikalarını terk etmemek pahasına Milletlerarası bazı teşkilatlardan ayrıldı 1961’de ayrıldığı Commonwealth İngiliz Milletler Topluluğu teşkilatı da bunlardandır

1968’de öğrencilerin düzenledikleri ırk ayırımına karşı gösterileri din yetkililerince de desteklendi Bunun üzerine hükumet, askerleri en yeni silahlarla donattı Güvenlik kuvvetlerini ve istihbarat teşkilatını kuvvetlendirdi Böylece Afrika’daki diğer devletlere karşı da üstünlük sağladı

1969’da Birleşmiş Milletlerin Namibya’dan çekilmesi isteğini reddetti Namibya, Güney Afrika Cumhuriyetinin fiilen bir eyaleti oldu Irk ayrımını burada da uyguladı Dünya devletleri arasında yalnız kalan Güney Afrika Cumhuriyeti, 1970’ten sonra Afrika Devletleri arasında taraftar kazanmak için bazıları ile ilişkiler kurmaya çalıştı

1976’daki zenci hareketlerinde yüzlerce zenci öldürüldü Devam eden baskı ve öldürmeler üzerine, BM Güvenlik Konseyi, Güney Afrika Cumhuriyetine silah satışını yasakladı (1977) Milletlerarası ilişkileri hemen hemen kopma noktasına gelen yönetim, sert ırkçı yönetiminden tavizler vermeye başladı Zencilere sendika kurma hakkı tanındı (1979)

1982’de Namibya’nın sömürgelikten kurtulmak için başlattığı hareket, ülkeyi yeniden karıştırdı Sorgusuz, yargısız öldürmeler başladı Yeni anayasa yapılarak başkanlık sistemine geçildi Buna rağmen ülkedeki çatışmalar durmadı Cumhurbaşkanı PW Botha, ülkesini milletlerarası yalnızlıktan kurtarmak için çeşitli ülkeleri ziyaret etti ve bunda başarı sağladı Zenci çoğunluğun sesi, baskı ve zulümle susturuldu Komşu devletlere saldırılar başladı

Cumhurbaşkanı Botha, lideri bulunduğu Ulusal Parti içinde meydana gelen muhalefetin de tesiriyle 1989 Ağustosunda istifa etmek mecburiyetinde kaldı Yerine Frederik W de Klerk geçti Eylül 1989 seçimlerinde seçme hakkı bulunmayan zenciler ülke çapında büyük grev yaptılar Zencilere karşı yumuşama politikası uygulayan Cumhurbaşkanı de Klerk Şubat 1990’da meclisi açarken yaptığı konuşmada Afrika Milli Konseyi, Afrika Komünist Partisi ve 33 muhalefet örgütü hakkında bulunan yasağın kaldırıldığını açıkladı

Ayrıca 1962’den beri hapiste bulunan zenci lider Nelson Mandela serbest bırakıldı Afrika Milli Konseyi 1991 senesi “İktidarın halka devredilmesi için doplu eylem yılı” ilan etti Aynı sene yapılan Afrika Milli Konseyi toplantısında Nelson Mandela başkanlığa seçildi

Irk ayrımı politikasındaki bu yumuşama sebepiyle birçok ülke Güney Afrika’ya uyguladığı ekonomik müeyyideleri kaldırdı Komşularıyla arasındaki gerginlik de yumuşadı Zenciler arasındaki şiddet olayları zaman zaman önemli boyutlara ulaşmaktadır

Alıntı Yaparak Cevapla

Ülkelerin Kuruluşu - Ülkelerin Tarihi ve Kültürleri

Eski 06-26-2012   #14
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Ülkelerin Kuruluşu - Ülkelerin Tarihi ve Kültürleri



Güney Kore
Kore tarihi MÖ 3000 yılına kadar uzanır Çin’in eline geçtikten sonra, Budizm ve Çinlilerin etkisinde kaldı Daha sonraları 7 yüzyıldan 20 yüzyıla kadar değişik hanedanların idaresi altında bağımsız olarak yaşadı 1910 yılında Japonlar Kore’yi işgal ederek koloni haline getirdiler Bu durum, 1945 yılına kadar sürdü İkinci Dünya Savaşında Japonya’nın yenilmesinden sonra Güney Kore’yi ABD, Kuzey Kore’yi de Rusya işgal etti Böylelikle kuzeyde komünist rejim, güneyde demokratik rejim kurulmuş oldu

25 Haziran 1950’de Rus subaylarının kumandasındaki Kuzey Kore birlikleri, yarımadanın tamamına komünizmi kabul ettirmek için Güney Kore’ye saldırıp istila etti Bunun üzerine BM, Güney Kore’nin kurtarılmasına karar verdi Bölgeye BM askerleri gönderildi Bu orduya Türkiye, bir tugayla katıldı İşgalci komünist birliklerin Güney Kore’den çıkarılması için Mehmetçik büyük başarı gösterdi

Mehmetçiğin zaferi bütün dünyaya yayılarak takdir topladı Yapılan görüşmeler neticesinde 27 Temmuz 1953’te ateşkes imzalandı 38 Paralel Güney Kore ile Kuzey Kore arasında sınır kabul edildi Savaş sonrası, Başkanlık sistemine dayalı demokratik rejime geçildi Kuzey Kore ile birleşme devamlı gündemde olup, yakın bir zamanda tek devlet haline gelmeleri ümit edilmektedir


Hırvatistan
Hırvatlar, günümüzde Ukrayna toprakları içinde bulunan Yuğni ve Dinyeper nehirleri arasında kalan Beyaz Hırvatistan'dan 6 yüzyılda göç ederek eski Roma illeri olan Pannonia ve Dalmaçya'ya yerleştiler Dalmaçya'ya yerleşen Hırvat kabileleri Prens Trpimir idaresinde birleştiler Yedinci asırda Katolikliği benimseyen Hırvatlar ile Ortadoks olan komşuları Sırplar arasında sürekli bir mücadele oldu Bütün Hırvat topraklarına hakim olan Kral Tomislav 925 senesinde kendini Hırvatistan kralı ilan etti

Tomislav Bulgarlar, Macarlar ve Bizanslılarla savaşmak mecburiyetinde kaldı Hakimiyetini Bosna, kıyı şehirlerine ve adalara kadar genişletti Kral Kreşimir zamanında Hırvatistan Bizans hakimiyetini kabul etti Macaristan Kralı I Ladislas 1091'de Hırvatistan'ın büyük bölümünü ele geçirdi Son olarak seçilen Hırvat Kralı Petar Svacié, Macarlarla savaşırken 1097'de öldü Macaristan Kralı Kalman 1102'de Biograd na Morida Hırvatistan kralı olarak taç giydi

Bu tarihten itibaren Macaristan ile olan birlik sekiz yüz yıl devam etti Bu birlik döneminde kendi meclisi bulunan Hırvatistan'da idareden ban ismi verilen kralın yerel temsilcisi sorumluydu Varna (1444) ve İkinci Kosova (1448) muharebeleri sonunda Osmanlı Devleti, Hırvatistan'ın güney bölümünü hakimiyeti altına aldı Mohaç Meydan Muharebesinde (1526) Macaristan Kralı Lajos mağlup olunca, Hırvat topraklarının büyük bölümü Osmanlı hakimiyeti altına girdi On altıncı asrın sonlarına kadar Hırvatistan sancak beyleri tarafından idare edildi 1583'te eyalet durumuna getirilerek beylerbeylerinin idaresine verildi

İkinci Viyana Kuşatmasının ardından, Osmanlı Devletinin Avrupa'da gerilemesinden faydalanan Avusturya, Prens Eugéne komutasındaki orduları ile Hırvatistan topraklarını işgal etti (1697) Karlofça Antlaşmasıyla Besarabya'dan çekilen Osmanlılar, Pasarofça Antlaşmasıyla da Sava Nehrinin güneyinde kalan toprakları kaybettiler Böylece Hırvatistan'daki Osmanlı hakimiyeti son bulmuş oldu

Osmanlıların bölgeyi bırakmalarından sonra Hırvat toprakları özellikle Hırvat olmayan soylulara verildi On sekizinci asrın sonlarına doğru Avusturya'nın mutlakiyetçi idaresi Macar ve Hırvat soyluları birbirine yaklaştırdı Hırvat Meclisi 1790'da Macar Meclisi menfaatine bazı yetkilerinden vazgeçti Napoleon I, 1805'te Hırvat ve Sloven topraklarını İllirya eyaletine kattı isede bu toprakları 1813'te kaybetti

1822'de eski sınırlarına kavuşan Hırvatistan, Macaristan ile bağlarını yeniden kurdu Bölge 1849'da Avusturya taht topraklarına katıldı Hırvatistan 1868'de özerk statülü Macar taht toprağı ilan edilerek Hırvatistan-Slovenya Krallığı adını aldı

Birinci Dünya Savaşının ardından Hırvat Meclisi, 29Ekim 1918'de Avusturya ve Macaristan ile olan bağlarını kopararak bağımsızlığını ve Sırp, Hırvat, Sloven krallığına bağlandığını ilan etti Bu krallık daha sonra Yugoslavya adını aldı İkinci Dünya Savaşı sırasında Yugoslavya'nın Almanya tarafından işgal edilmesinden bir süre sonra, 10 Nisan 1941'de Zagreb'de bir Bağımsız Hırvatistan Devletinin kurulduğu ilan edildi

Bu devlet İtalya ve Almanya tarafından hemen tanındı Devlet; Slovenya, Bosna-Hersek ve Dalmaçya'nın bir bölümünü içine alıyordu Yeni devletin başına getirilen, Ustana adlı Alman yanlısı terör örgütünün lideri Aute Paveliç aşırı zorbalığa ve şiddete dayalı bir diktatörlük rejimi kurdu Savaş sırasında komünist partizanlar birçok bölgeyi ele geçirdiler Bu bölgelerde "Ulusal Kurtuluş Konseyi" kurdular Zagreb'in 1945'te partizanların eline geçmesinden sonra Konsey halk hükümeti halini aldı Daha sonra bir halk cumhuriyeti olarak Yugoslavya ile birleşti

1980'li yılların sonlarında görülen komünist ülkelerdeki demokratikleşme hareketi Hırvatistan'da da etkili oldu 1989'da Sırbistan ile Hırvatistan ve Slovenya'nın ilişkileri bozuldu Aynı sene Hırvatistan Komünist Partisi kongresinde çok partili sisteme geçme kararı alındı

Nisan 1990'da yapılan seçimleri Hırvatistan Demokratik Birliği kazandı Hırvatistan 1991 Temmuzunda bağımsızlığını ilan etti Bunu eski Yugoslavya'yı meydana getiren Cumhuriyetler takib etti Yugoslav ordusunun desteğini alan Sırp çeteleri Slovenya ve Hırvatistan'a karşı saldırıya geçti 1992'de Slovenya ve Hırvatistan ile Sırplar arasında barış sağlandı ise de arasıra çatışmalar sürmektedir

Alıntı Yaparak Cevapla

Ülkelerin Kuruluşu - Ülkelerin Tarihi ve Kültürleri

Eski 06-26-2012   #15
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Ülkelerin Kuruluşu - Ülkelerin Tarihi ve Kültürleri



Hollanda
On birinci yüzyılda Low Countries'te (bugünkü Belçika, Hollanda ve Lüksemburg'un üzerinde bulunduğu bölgede) kontluklar ve dükalıklar kuruldu On beşinci yüzyılın ortalarında Burgundy Dükalığı bölgeyi hakimiyeti altına aldı 1555'te İmparator İkinci Charles'in yerine geçen oğlu İspanya Kralı İkinci Philip bölgenin yeni hakimi oldu Bu olayların seyri esnasında Flemenkler ekonomilerini kurdular ve içte birliği sağladılar

1568'den itibaren 80 sene süren bağımsızlık savaşına başladılar 1568'de Hollanda ve Zeeland, 1579'da ise yine Hollanda ve Zeeland başta olmak üzere Utrecht, Groningen, Overissel, Gelderland ve Friesland dahil yedi bölge resmen isyan etti Birleşip Utrecht birliğini kurdular İki sene sonra da bağımsızlıklarını ilan ettiler 1648'de Westphalia Antlaşmasıyla Seksensene Savaşları sona erdi Bağımsızlıklarına kavuştular

On yedinci yüzyılda yeni yapılan keşiflerle zengin hammadde kaynakları bulundu Bunun etkisiyle Hollanda ekonomik bakımdan güçlendi Dünyanın sayılı bir ticaret merkezi ve deniz gücü haline geldi Bundan sonra denizlerdeki hakimiyetini uzun süre korumayı başardı On sekizinci asırda güneydeki toprakları İspanya ve Avusturya arasında birçok defa el değiştirdi 1795'te Fransızlar bu bölgeyi hakimiyetleri altına aldılar

1814'te Napolyon mağlub edilince Hollanda'nın yeni kurucuları tekrar faaliyete geçtiler Bunlar monarşiye karşı idiler fakat daha önceki yönetimde bulunanları mühim mevkilere getirmeksizin demokrasinin kurulup gelişemiyeceğini biliyorlardı Kral Birinci William devlet başkanlığına getirildi

1814'te Hollanda ve Belçika arasında yapılan antlaşmayla Hollanda Birleşik Krallığı altında topraklar birleştirildi 1830'da Belçika Krallığı kurulunca bu antlaşma sona erdi 1849'da liberal bir anayasa ilan edildi Üçüncü William demokratik bir düşünceyle 1863'te Batı Hindistan'daki sömürgelerinde köleliği kaldırdı

1873'te başlayan savaşlara ilaveten 1894'te Lombok'da bir isyan çıktı Bu yüzden Hollanda ordusu ciddi kayıplar verdi Ordunun dağılmasını önleyen General William Vetter, devlet otoritesini yeniden kurdu Bundan sonra ekonomik ve siyasi yönden zengin ve güçlü bir devlet oldu

Birinci Dünya Savaşında tarafsız kalan Hollanda, 1940'ta Nazi orduları tarafından muhtemel bir Fransız ve İngiliz işgalini önlemek maksadıyla işgal edildi Hollanda, Almanlara karşı savunmaya elverişsiz kuzey kesimi terk edip, batıda savunmaya geçti Fakat Almanlar bir hafta içinde bütün Hollanda topraklarını ele geçirdi Bu arada Londra'da deniz aşırı bölgeleri yönetmek için bir hükümet kuruldu Bu hükümet Japonların Endonezya'yı işgal etmesi üzerine Japonya'ya, bir gün sonra da İtalya'ya harp ilan etti

1942 Haziranında hükümet, tonajları toplamı 2750000 tona ulaşan ticaret gemilerini savaşın sona ermesinden 6 ay sonrasına kadar kullanmak üzere ABD ve İngiltere emrine verdi İşgal esnasında Almanlar bölgede birçok katliamlar yaptı Bunun yanında 200000 Hollandalıyı harp sanayiinde çalıştırmak üzere Almanya'ya götürdüler 4 Mayıs 1945'te Hollanda'daki Alman birlikleri komutanı teslim oldu Savaş sonunda yapılan istatistiklere ve 1938'deki para değerine göre Hollanda'da 15 milyar guldenlik maddi bir zarar vardı

İkinci Dünya Savaşından önce güttüğü tarafsızlık politikasından vazgeçerek, Belçika ve Lüksemburgla beraber Fransa ve İngiltere'yle Brussel antlaşmasını yaptı ve sonra NATO'ya girdi Ortak Pazara da üye oldu


İngiltere

İngiltere tarihi, 5 yüzyılda Britanya Adasına Anglosaksonların ayak basmasıyla başlar Anglosaksonlar kendi adını verdikleri adaya yerleşip, 6 ve 7 yüzyıllarda birbirine rakip küçük krallıklar kurdular Sekizinci yüzyılda Roma ve İrlanda'nın etkisiyle Hıristiyanlığı kabul eden Anglosaksonlar, Avrupa'yı da etkileyen bir medeniyet meydana getirdiler 795'te başlayan İskandinav istilası 11 yüzyılın başına kadar birkaç defa tekrarlandı Daha sonra Danimarkalı Büyük Knud, adayı tamamen fethetti

Anglosakson Hanedanından Edward (1042-1066) birliği tekrar kurdu Bunun ölümü üzerine tahta geçen Harold'u tanımayan NormandiyaDükü William, taht üzerinde hak iddia etti Normandiya kralları ve özellikle ilk Anjou'lu hükümdarlar Fransa'da geniş ve zengin toprakları olduğundan, Fransa'daki Capet Sülalesine bağımlıydılar Küçük İngiltere Krallığı bir süre Avrupa'da Somme Vadisinden Pirene Dağlarına kadar uzanan büyük bir mülkün bir uzantısı gibi yaşadı Avrupa ile ilişkiler İngiltere Krallığı ile Fransa Krallığını sonu gelmez savaşlara sürükledi Bunların başlıcası 1337-1453 seneleri arasında süren Yüzyıl Savaşlarıdır

Üçüncü Henry, Galler ülkesinde uç beyliklerinin gelişmesini destekledi ve 1170 yılında İrlanda'da "Pale" sömürgeleri kuruldu Birinci Edward, Galler ülkesini fethetti Etkisini İskoçya'ya kabul ettirmeyi denedi Daha sonra 14 ve 15 yüzyıllarda İngiltere Krallığı birtakım sosyal, dini, siyasi karışıklıklara sahne oldu Monarşi otoritesini parlamento aracılığıyla millete kabul ettiren Yedinci Henry ve Sekizinci Henry (1458-1541) düzen ve birliği sağlamlaştırdılar

Birinci Elizabeth'in uzun ve başarılı saltanatında İskoçya'da İngiliz etkisinde farklılık görülmeye başlandı İngiltere Tudorlarıyla, İskoçya Stuartları arasındaki evlenmeler, iki geleneksel düşmanı birbirine yaklaştırdı Daha sonra İskoçya Kralı Birinci James İngiltere kralı oldu 1707 yılında iki krallığı birleştiren bir antlaşma imzalandı Bu tarihten sonra Büyük Britanya tarihi başlar

On sekizinci ve on dokuzuncu yüzyıllarda Britanya büyük bir sanayi devleti olarak ortaya çıktı Bunun yanında çeşitli yerlerde kurdukları sömürge devletleri ülke ekonomisinin gelişmesinde çok faydalı oluyordu On dokuzuncu yüzyılın başlarında Avustralya, Kanada, Hindistan,Afrika'da bazı devletler, Karayib Adaları ve Hong Kong gibi dünyanın büyük bir kısmına yayılan dev bir sömürge imparatorluğu vardı Bu sömürgelerin bir kısmı 19 yüzyılın sonlarında ve 20 yüzyılın başlarında ayaklanmalarla yavaş yavaş bağımsızlığını ilan ettiler

Yirminci yüzyılın başlarında çıkan Birinci Dünya Savaşına giren İngiltere, savaşın sonunda imparatorluğun en geniş sınırlarına ulaştı 1929-1930 dünya ekonomik buhranı büyük ölçüde İngiltere'yi de etkisi altına aldı 1922 yılında bir ayaklanmayla İrlanda, Birleşik Krallıktan ayrıldı ve 1949'da İrlanda Cumhuriyeti kuruldu İrlanda Adasının kuzeydoğusunda kalan kısmı Birleşik Krallığa kaldı

İkinci Dünya Savaşına katılan İngiltere galip bir devlet olarak savaştan çıktıysa da, süper devlet olma niteliğini kaybetmeye başladı İngiltere'de İkinci Dünya Savaşından sonra günümüze kadar pek çok hükümet değişikliği oldu Muhafazakar ile işçi partileri arasında iktidar el değiştirmektedir Britanya, Birleşmiş Milletlerin, NATO'nun ve AET'nin aktif bir üyesidir

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.