Hacerül Esved Taşı Nedir? |
08-02-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Hacerül Esved Taşı Nedir?Hacerül Esved Taşı Nedir? Hz İbrahim Aleyhisselam, Kabe'nin inşasını bitirdikten sonra oğlu İsmail Aleyhisselam ile tavafa başlangıç sırasını bildirmek için: “İsmail, bana bir taş getir de tavafın nereden başlayacağını işaret edeyim” dedi Hz İsmail Aleyhisselam da Cebel-i Kubeys'ten bir taş alıp babasına verdi O da tavafın başlayacağı bugünkü Kabe'nin köşesine taşı koydu Taş, yumurta şeklinde 18-19 santimetre yarıçapında idi Konduğu yer, yerden üç arşın 4 parmak yüksekliğinde idi Böyle yükseğe konmasının sebebi ve sırrı her yerden herkesin görebilmesi için idi Rengi vaktiyle beyaz olan bu taş, çokça istilam edildiği yani selamlanıp öpüldüğü için kırmızımsı (kırmızımsı esmer bir taş) haline gelmiştir diye rivayet edilmektedir Hacerü'l-esved, melekler tarafından, peygamberler tarafından ve Efendimiz Muhammed Aleyhisselam tarafından öpülmüştür Hacerü'l-Esved'i öpmek, Cenab-ı Hakk'ın saltanat-ı İlahiyesine kurbiyete (yakınlığa) bir işaret olması itibariyle hürmet, teslim ve ikrar manasını ifade eder İşte bunun içindir ki, Hz Ömer Efendimiz (ra) “Vallahi seni öpüyorum Senin taş olduğunu, zarar ve fayda veremeyeceğini de biliyorum Eğer Resulullah'ın seni öptüğünü görmeseydim, seni öpmezdim” demiştir Bediüzzaman Hazretleri ise “Bir vakit iyyake na'budu ve iyyake nestain (Ancak Sana kulluk eder, ancak Sen'den yardım isteriz)deki birinci çoğul şahıstan nun harfini düşündüm ve birinci tekil şahıstan "Na'büdü" (kulluk ederiz) sîgasına intikalin sebebini kalbim aradı Birden, namazdaki cemaatin fazileti ve sırrı, o nun'dan inkişaf etti Gördüm ki: Namaz kıldığım o Bayezid Câmiindeki cemaatle iştirakimi ve herbiri benim bir nevi şefaatçim hükmüne ve kıraatımda izhar ettiğim hükümlere ve davalara birer şahid ve birer müeyyid gördüm Nâkıs ubudiyetimi, o cemaatin büyük ve kesretli ibadatı içinde dergâh-ı İlahiyeye takdime cesaret geldi Birden bir perde daha inkişaf etti: Yani İstanbul'un bütün mescidleri ittisal peyda etti O şehir, o Bayezid Câmii hükmüne geçti Birden, onların dualarına ve tasdiklerine manen bir nevi mazhariyet hissettim Onda dahi; rûy-i zemin mescidinde, Kâ'be-i Mükerreme etrafında dairevî saflar içinde kendimi gördüm Elhamdülillahi Rabbil Alemin dedim Benim bu kadar şefaatçilerim var; benim namazda söylediğim herbir sözü aynen söylüyorlar, tasdik ediyorlar Madem hayalen bu perde açıldı; Kâ'be-i Mükerreme mihrab hükmüne geçti Ben bu fırsattan istifade ederek o safları işhad edip (şahit tutarak), tahiyyatta getirdiğim, “Eşhedü enla ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden Resulullah” olan imanın tercümanını mübarek Hacer-ül Esved'e tevdi' edip emanet bıraktım” (29 mektup, 1 kısım) diyerek, Hacer-i Esved'in bir bilgisayar diski gibi bütün şehadetleri, istilam ve öpmelerini kaydeden bir vazife gördüğüne işaret etmiştir Onun için Hacerü'l-Esved'in yeryüzünde “yemînullah” (Allah'ın sağ eli) olduğu onu öpme, selamlamanın ise manen yemînullah ve yedullah ile temasa geçme olduğu da ifade edilmiştir Kabe, Huzaalıların eline geçtikten sonra, Hacer-i Esved, onların rakibi olan Cürhümlüler tarafından kaçırılıp sonradan Huzaa kabilesi tarafından yeniden ele geçirilerek tekrar yerine konulmuştur Daha sonraları Abbasi Halifelerinden Muktedirbillah zamanında Mekke'yi zaptetmiş olan Karamite (Kırmitîler) reisi Tahir tarafından koparılıp Küfe Mescidine konulmuştu 20 sene sonra, Halife Mutî' Billah tarafından 24 bin dinar karşılığında geri alınıp Mekke'ye getirilmiş, bugünkü yerine konulmuştur Hacer-i Esved, muhtelif zamanlardaki yangınlarda kırılmıştır Şimdi 12 parça olarak birleştirilmiştir Ufak bir parçası Kanuni Sultan Süleyman zamanında bir Hadım Ağası tarafından İstanbul'a nakledilmiş, Süleymaniye civarındaki Kanuni Sultan Süleyman türbesine asılmıştır Rivayete göre Hacer-i Esved kıyamet gününde Kabe'yi tavaf edenlere şahit olacağından bunu aşk ile yapmak gerekir Halk arasında hacdan gelenlerin avuçlarının içlerinin öpülmesi hacca gidip tavaf edenlere Hacer-i Esvedin şahitliği bir de ya öperek ya da dokunarak veya uzaktan ellerini açarak Hacer-i Esved ile temas kurmaları sebebiyledir Çünkü hacı “elestü birabbiküm” bezmindeki ikrarı burada yenilemiş olduğundan memleketinde henüz hacca gidememiş kimselerin onu tasdik etmeleri, avucunun içini öpmeleri bundan dolayıdır |
Hacerül Esved Taşı Nedir? |
08-02-2012 | #2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Hacerül Esved Taşı Nedir?Soru Hacerül esved Kabe kuruluncaya kadar Allah'tan başka kimler tarafından saklanmıştır ve korunmuştur? Değeri kimler tarafından bilinmiştir? Cevabımız Değerli Kardeşimiz; HACERÜ'L-ESVED: Kâbe'nin güney doğu köşesinde yerden bir buçuk metre yüksekliğinde, yumurta biçiminde hafif kırmızı ve san damarcıkları bulunan otuz cm çapında oldukça parlak siyah bir taş Bir saygınlık ve kutsiyeti olan ve hac sırasında Hz Peygamber'in izinden giderek sünneti gereğince "öpülmek" suretiyle hürmet edilen bu taş, câhiliye Arapları arasında da kutsal sayılıyordu Bu yüzden Hz İbrahim'den sonra geçen yüzyıllar boyunca gelip, geçen bütün kuşaklar bu taşı özenle korudu Hacerü'l-Esved'in tarihi Hz İbrahim (as) ve oğlu İsmail (as) tarafından inşa edilen yeryüzünün ilk mâbedi Kâbe'nin tarihiyle paralellik gösterir Allah (cc) Hz İbrahim'e insanların ibâdet edecekleri bir mescid yapmasını emrettiğinde Hz İbrahim ve oğlu İsmail Kâbe'nin temellerini attılar (el-Bakara, 2/127) Tarihî kaynaklar Hacerü'l-Esved'in de buraya Hz İbrahim tarafından konduğunu kaydeder Taşın nereden ve nasıl getirildiği hususunda değişik inançlar ve anlatımlar vardır, ancak kesin bir bilgi yoktur Mekke'nin yakınında olan Ebû Kubeys dağından getirildiğine dâir inancın yanında Nesâi, bir hadîs-i şerifte Hz Peygamber'in "Hacerü'l-Esved cennettendir" buyurduğunu nakleder (Keşfü'l-Hafâ, Aclûnî, 1108) Kâbe Hz İbrahim ve oğlu İsmail'den sonra birçok milletlerin kontrolüne geçti ve çeşitli defalar tahrip olup tekrar tekrar inşa,ve imar edildi Her defasında Hacerü'l-Esved de bu durumlardan etkilendi Hz İsmail'den sonra Cürhümîlerin eline geçen ve bir süre onların yönetimi altında kalan Kâbe zamanla ilgisizlikten harabe hâline geldi Ardından meydana gelen ve tarihe "Seylü'l farre" adıyla geçen bir sel felaketiyle duvarları tümden yıkılan Kâbe'den geriye boş bir arazi kaldı Bu dönemde Hacerü'l-Esved'in nasıl muhâfaza edildiği bilinmiyor Daha sonra güçlü Amalika kabîlesinin eline geçen bu bölge ve Kâbe onlar tarafından tekrar ihya edildi; bu kez Kâbe'nin duvarları eskisinden daha yüksek yapıldı Bu, Hz İbrahim'den sonra Kâbe'nin ikinci inşasıdır Bir süre Kâbe'yi hürmetle muhâfaza eden Amalikalılar, daha sonra burayı kendi mülkleri gibi görmeye başlayıp ziyaretçilere engel olmaya, parası olmayanlara zemzem suyunu bile vermemeye başladılar Kâbe'ye saygının kalmadığı bu dönemde harabe hâline gelen Kâbe ikinci bir sel baskınıyla tamamen yıkıldı Amalikalılar da bölgeyi terketti Amalikalılardan sonra tekrar Cürhümîlerin eline geçen Kâbe üçüncü kez inşa edildi Zamanla azgınlaşan Cürhümîler Kâbe'ye ve hacılara hürmetsizlik edip etrafa terör estirdiler Cürhümîlerin bu tutumunu hazmedemeyip savaş açan Bekroğulları ve Huzâalılar onları Mekke'den çıkardı Ancak şehri terkederken Kâbe'nin değerli eşyalarını yağmalayan Cürhümîler Hacer'ül-Esved'i toprağa gömerek sakladılar Şehri ele geçirip Huzâalılar Cürhümîlerin sakladıkları bu taşı bulup tekrar eski yerine koydular Huzâalılardan sonra Miladî 440 yılında Mekke ve Kâbe'nin yönetimi Peygamberimizin beşinci atası Kusay b Kilab ve oğullarına geçti Uzun bir kesintiden sonra Kâbe tekrar Hz İsmail'in torunlarına geçmişti Kusay Kureyş'ten, Kureyş ise Hz İsmail'in soyundandı Kusay'dan önce Kâbe yakınına ev yapıp yerleşmek saygısızlık olarak kabul edildiğinden yerleşim birimi değilken Kusay, Beytullah'ın yanına evler kurulmasını ve buranın şenlendirilmesini emretti Ayrıca, bir başka rivâyete göre Kâbe'yi yıkıp yeniden inşa etti Daha sonra Mekke'nin parlamento binası olacak olan " Daru'n-Nedve" Kusay'dan kalan evdi Kusay Kâbe'nin bütün hizmetlerini kendi kabîlesinde topladı Diğer kabîleler bu hizmet yarışı nedeniyle ona düşman oldular ve aralarında uzun süre ayrılıklar devam etti Hz Peygamber zamanında, duvarları alçak olan Kâbe'nin değerli eşyaları çalınmaya başlamış, bu yüzden Kureyş Kâbe'yi daha korunaklı bir şekle dönüştürmeye karar vermişti Tam bu dönemde bir yangınla tahrip olan Kâbe, ardından gelen bir sel felaketiyle tamamen yıkıldı ve yeniden inşa edildi Ancak Hacerü'l-Esved'i yerine yerleştirme konusunda bencil davranan kabileler bu şerefi başkalarına vermek istemeyince sorun büyüdü, hatta kılıçlar kınlarından çıktı Bundan dolayı kan dökmek istemedikleri için de "Kâbe'ye gelecek ilk kişinin hakemliğini kabul etmekte" anlaştılar Kararlaştıkları günün sabahında Kâbe'nin çevresinde beklerken Kâbe'ye "Muhammedü'l-emin" dedikleri Hz Peygamber girince rahatladılar; çünkü ona güveniyorlardı, henüz peygamber değildi, ona düşman olacakları zamana daha vardı Hz Muhammed (sas) bir bez parçası istedi onu yere serdi, başka rivayete göre abasını yere açtı Hacerü'l-esved'i kendi elleriyle üzerine koydu Her kabîleden bir temsilciye bezin bir ucundan tutup kaldırmalarını söyledi Onların kaldırdığı bu taşı tekrar kendi elleriyle alıp yerine koydu Allah bu şerefi kendi Peygamberine nasib etti; kabîleler ise kaldırmaya ortak olmanın verdiği mutlulukla barıştılar Hz Peygamber nübüvvetle görevlendirildikten sonra putlardan arındırılan Kâbe, Yezid İbn Muâviye'nin ordusu tarafından mancınıklarla taşa tutularak tahrip edildi (hicri 63) Yezid'i halife olarak kabul etmeyen Mekkeliler Abdullah b Zübeyr'e bey'at ettiler Mekke'yi muhâsara eden Yezid'in ordusu yağlı fitiller atıp mancınıklarla taşa tutarak Kâbe'yi tahrip etti Atılan bu taşlardan biri Hacerü'l-Esved'i üç parçaya böldü Yezid'in Ordu'suna teslim olmayan Mekkeliler Abdullah b Zübeyr'i halife olarak tanımaya devam etti Daha sonra Abdullah b Zübeyr kırılan bu parçaları bir gümüş çerçeve içine koyarak biraraya getirmek istediyse de etrafındaki taşlar yanıp kireçlenmiş olduğundan Hacerü'l-Esved'in parçaları birbirine yapıştırılmakla yetinildi Kâbe'ye ilk örtü de onun emriyle bu dönemde örtüldü Abdullah b Zübeyr hacca gelenlerin Yezid'in vahşetini görüp gerçeği anlaması için hac mevsimine kadar tamir ettirmediği Kâbe'yi bu dönemden sonra halkla yaptığı istişare neticesinde yıkıp yeniden inşa ettirdi Osmanlı Padişahı Birinci Ahmed devrinde tekrar tamir edilen Kâbe onsekiz yıllık bir aradan sonra şiddetli bir sel baskınıyla tekrar yıkıldı Hacerü'l-Esved'in bir parçası kırıldı Kâbe'nin, Dördüncü Murad'ın emriyle yapılan tamir ve inşasıyla birlikte Hacerü'l-Esved de tamir edildi Bakırdan yapılmış olan Muhâfaza kabı gümüşle kaplanarak altınla yaldızlandı (M 1629) Abdülmecid devrinde ise (1839-1861) taşın gümüş çerçevesi tekrar yenilendi Hacerü'l-Esved'i değerli kılan, haccın menâsikinden olması ve Rasûlullah'ın onu öpmesi nedeniyledir Hac'da tavâfa Hacerü'l-Esved'den başlanır ve yine onunla bitirilir Tavâf esnasında Hacerü'l-Esved öpülür, bu imkân olmadığı takdirde elle, bu da mümkün olmazsa uzaktan selâmlanır Onu öpmek sünnet olduğu için öpülmediği takdirde hac yine yerine gelmiş olur Ayrıca Hacerü'l- Esved'in öpülme imkânı bulunmadığı zaman Kâbe'de ikinci bir taş olan Yemame taşına elle dokunmak da onun yerine geçer Bu taşın bulunduğu yere "Rüknü'l-Yemanî" denir Hz Peygamber'in Hacerü'l-Esved'i öptüğü, ayrıca Vedâ Haccı'nda hasta olduğu bir sırada devesinden inmeden tavâf sırasında değneğiyle ona dokunduğu; bir başka zaman da eliyle selâm verdiği rivâyet edilmektedir Hz Ömer bir haccında Hacerü'l esved'e yaklaşıp öpmüş ve şöyle demişti: "Çok iyi bilirim ki, sen zararı ve faydası olmayan bir taş parçasısın Eğer Rasûlullah öpmemiş olsaydı seni asla öpmezdim" (Tecrîd-i Sarîh Tercümesi, VI, 108-109) Hz Ömer puta tapıcılıktan yeni kurtulmuş bir toplumun, bir taşın öpülmesini gördüğü an küllenmiş duygularının yeniden kabarmasından endişe ederek böyle bir açıklamayı gerekli görmüştü Batılıların iddia ettikleri gibi Hacerü'l-Esved'i öpmek puta tapıcı Araplardan müslümanlara geçen bir miras değil bir saygı ifadesidir; Hz Peygamber'in sünnetine uymadır Selam ve dua ile Sorularla İslamiyet Editör |
Hacerül Esved Taşı Nedir? |
08-02-2012 | #3 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Hacerül Esved Taşı Nedir?HACERÜ’L- ESVED Hacerü’l- Esved : Semâvi bir taştır diye rivâyet ederler, ilimî olarak izah etmek icab ederse: Semâvâtdaki yani uzayda herhangi bir yıldızdan kopan bir parçanın arza düşmüş olmasıdır Bu gibi haceri semâviler yani gök taşları her devirde, her zaman ara sıra vâki’ olmaktadır Müzelerde çok teshir edilmektedir Hacerü’l- Esved’in hangi yıldızdan düştüğü malûmdur Büyük velîler bunu söylemektedirler Sırrını ve yıldızı gizlemek için aşikâr olarak cennetden gelmiştir sözü hakiki İslama kâfidir, incelenmemesi için bu söz yeter Resûlü Ekrem’in bu taşa kıymet vermesi bambaşka bir sırdır, Zât-ı risaletleri hürmet ettiği için biz de tereddüt etmeden yapmamız lâzımdır Hangi yıldızdan düşmüş olduğunu bilsem de söylemem Hz Debbah : “Beyti Mamure’den kalma yakuttur Nuh tufanından sonra siyah olmuştur” der Hacerü’l- Esved kelimesi, Siyah taş demektir Fakat ism-i hasdır Yalnız o taşın ismidir Taşlar içinde siyah bir taş değildir Bazı cahiller, mürşidler, hoca diye kisve giyenler vardır Sorarsanız siyah bir taşdır diye söylerler ve Resûlü Ekrem’in o taşa verdiği kıymeti zedelediklerinin farkında olmadan kendi cehillerini kendi kendilerine izhar ve teşhir ederler Cenab-ı HAKK kelâmında: “Yıldızlara ve yıldızların mevkilerine yemin ederim” buyurur Bu kelâm-ı celîl insana birşey telkin etmelidir ve susmalıdır Hacerü’l- Esved dünya yüzüne düştüğü gün Cuma’dır Ve sabaha karşı ALLAH’ın kasem ettiği yıldızdan düşmüştür Onun düştüğü mevsim ve gün hacc mevsimidir Hacc bu yıldızdan düşen Hacerü’l- Esved içindir Onun için hacc Cuma gününe tesadüf ederse “Haccı Ekber” olur Daha söyleyemem Bugün Hacerü’l- Esved zamanla i’tikâle uğruyor Aşına aşına şeklini değiştirmektedir Bunu düşünmek lâzımdır Bir şeyi sessiz sözsüz haykırmaktadır Bur gün Evet bir gün ne olacak Daha söyleyemem dilim tutulur Daha islâm dini ortada yok Resûlü Ekrem 21 yaşlarında Mekke’de halk arasında doğruluğu ve temizliği dolayısıyla ismi “Muhammedül Emin” dir Peygamber olacağını bilmiyordu HAKK’ın arzusu böyle idi Böyle oldu Kâbe’ye gidenlerin bu taşa el sürmeleri onların cesedlerinin şehâdetidir Şâhididir “Ben de Kâbe’yi ziyârete geldim” Hacerü’l- Esved o hacıya cesedi için şehâdet edecektir O taşa sürülen el veya parmak hakiki emirleri yapıyorsa o eli ateş yakmaz Böyle rivâyet etmişlerdir ALLAH’ın büyük velîleri Bu ateş: Cehennem ateşi Dünya ateşi Her türlü ateş Hacc bahsinde bu husus biraz daha izah edilecektir Kâbe ve Mekke tarihinde şöyle kuvvetli bir nakil ve rivâyet vardır Resûlü Ekrem Hz Ayşe ile Hacer-ül Esved’in karşısında parmaklarını Hacer’e değerken şöyle buyurmuştur: “Yâ Ayşe! Bu taş eğer eski cahiliyet devrinin asırlarca devam eden pislikleri ve kirleri ile kirletilmiş olmasaydı, onunla her türlü hastalık, veba ve musibetten kurtulmak için ALLAH’dan şifâ istenirdi Ve hâlen de ALLAH’ın ilk indirdiği şekilde bulunurdu Cenab-ı ALLAH elbette birgün onu ilk yarattığı şekle döndürecektir O, cennet yakutlarından beyaz bir yakut idi, fakat ALLAH onu kötülerin günahı sebebi ile değiştirip ziynetini zâlim ve günahkârlardan gizledi Zira onlar cennetten çıkma birşeye bakmaya lâyık değillerdir” Resûlü Ekrem’den nakledildiğine göre, Hacerü’l- Esved mahşer yerine getirilecek, iki gözü ve bir dili varmış gibi olacak ve kendisine hakkıyla el sürmüş olanlara şahidlik yapacaktır Yine Resûlü Ekrem, yer yüzünden ilk kaldırılacak şeyler şunlardır buyurmuştur : Hacerü’l- Esved Kur’ân-ı Kerim Rüyada peygamberi görmek ŞİT: İlk peygamberdir Tek ALLAH’ın kullarısınız Kardeşsiniz Birbirinizi seviniz! Çalışınız! Fenalık yapmayınız! Yalan söylemeyiniz! Aldığınız rızka kanaat ediniz! İsyanda bulunmayınız! “Kimse dinlemedi” İDRİS: Peygamber Kalem ve yazıyı buldu Elbise dikmesini öğretti Yalnız ALLAH’a bağlanmalarını, boğuşmamalarını, akıllı uslu dayanışmalarını söyledi “Boşverdiler” NUH: Nebî çıktı Doğru yolu gösterdi ALLAH’ın birliğini onun katında herkesin eşit olduğunu anlattı durdu Kör nefsinden başka birşey düşünmeyenleri yerdi, lânetledi Eğlendiler, sövdüler Yola gelmelerinden ümit kesildi Bir avuç iyi insanla yaptığı gemiye bindi tufan oldu Dünya temizlenmiş oldu Çok geçmeden dünyada işler tekrar karıştı Putlara tapma başladı HUD ve SALiH peygamberler peşpeşe işe başladılar Olmuşu olacağı bildirdiler Dillerinde tüy bitti Bencillikten vaz geçmeyi, doğruluktan şaşmamayı, birleşmeyi bildirdiler Para etmedi Bir kısmını korkunç bir çığlık kırdı geçirdi Ötekiler tayfunlar altında taş kesildiler Musa geldi İsa geldi Hep aynı şeyleri söylediler Haber verdiler Bütün peygamberlerin dinlerinde ibadet yoktu Bütün peygamberler hep doğudan çıktı Amerika’da, Avrupa’da, Afrika’da, Avustralya’da yok Onların işi bol büyücü ve sihirbaz yetiştirmekti Namaz, zekât, oruç, gusul, abdest, cenaze namazı Setir, mahremiyet mükemmel olarak hep islâm dinindedir Diğer dinlerde bu yoktur Şarap, domuz eti ve birçok yasaklar diğer dinlerde yoktu, islâmiyetde vardır Yukarıdaki küçük malûmat birçok Yahudi düzmesi bid’atlarla aşına aşına şekil değiştirmiştir Asıl budur Kim ne derse desin… Güneydi Bağdadî bir gün bir köy evinin önünden geçiyordu Orada bir kuyu vardı 13 yaşlarında bir kız çocuğu da evin kapısında duruyordu Cüneyd : “Kızım şu kuyudan su alıp abdest tazeleyeceğim ipli kovanız yok mu?” diye sordu Kız çocuğu şaşırmış gibi: “Ne kovası?” Cûneyd’e “gel!” dedi Kız kuyunun başına geçti: “Herkes ALLAH’ın kulu Ben Muhammed’in ümmetiyim Yüksel!” dedi Su yükseldi Cüneyd abdest aldı Derin bir hayret ve düşünceye daldı Hikâye uzun ve hakiki olmuştur Bulursanız okursunuz Kızın bu sırrını nihâyet Cüneyd öğrendi: Gece namazı Tesbih Selâvât-ı şerife Amma hangi tesbih? Hangi salâvâtı şerife? Kız : “Herkes sizi bilir mi Yâ Cüneyd!” dedi “Öyleyse kendini unuttur ALLAH’ın bilmesi sana yeter Haydi işinize, başımı karıştırmayın!” dedi Cüneyd ayrılırken, kız peşinden : “Livâi’l- Hamd’da görünmez şu yazı yazılıdır dedi: Lâ ilâhe illallah Muhammedün Resûlullah Bismillâhirrahmanirrahîm Elhamdülillah! Rabbül âlemin! O hâlde: Muhammed SA Taalâ aleyhi vesellem Ahmed SAV Hamid SAV bunu hatırından çıkarma!” kaynak:OprDrMünir Derman 3cilt risale13 Dr Münir Derman 1910 yılında Trabzon’da doğdu Baba tarafından büyük dedesi Kafkasya’dan Şeyh Şâmil Ana tarafından büyük dedesi Ahmet Ziyâeddin Gümüşhanevî “Uçan Şeyh” Büyük nenesi meşhur evliyâ kadın GÜL hatun Annesi Şehvar hatun Babası Ahmet Rasim efendi “Trabzon’da 4 yaşından itibaren Buharalı Hocası Ömer İnan Efendi’nin mânevî eğitiminde ilerlemiş ondan feyz almışlar, 9 yaşında hafız olmuşlardır İlkokulu özel Fransız okulunda bitirip liseden sonra üniversite tahsili için devlet tarafından Faransa’ya gönderilmiş, burada Felsefe-psikoloji okumuştur Üstün başarıları sayesinde sınıf atlamış ve Tıp fakültesini de bitirerek doktor olmuştur Öğrenim yıllarında Mısır’da El Ezher Üniversitesine kaydolmuş ve ilahiyat tahsilini tamamlamıştır |
|