…Ziya Gökalp… |
05-15-2009 | #1 |
Şengül Şirin
|
…Ziya Gökalp… Ziya Gökalp (Hayatı) Ziya Gökalp (1876-1924) öncelikle Türkiye’yi Sosyoloji ile tanıştıran kişiydi ve ateşli bir Türk Milliyetçisi olarak sosyolojiyi entellektüel bir temel oluşturmada esas aldıMahallî,resmî bir gazetede mesul müdür bir memurun oğlu olan Mehmet Ziya (daha sonra Gökalp) Diyarbakır’da doğdu, orada laik okullara devam etti ve aynı zamanda islam hukukuna vakıf olan amcasından geleneksel islam ilimlerini öğrendi 18 yaşında intihara teşebbüs etti Yine de, bir sonraki yıl İstanbul’a gidebildi ve Baytar Mektebine (Veterinary College) kaydını yaptırdı Daha önce Jön Türklerin (Young Turks) fikirlerinden etkilenen Gökalp, 1985 yılında İstanbul’da gizli bir örgüt olan İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin (Union and Progress) üyesi oldu 1898′de tutuklandı; bir yıllık mahpusluk devresinden sonra bütün zamanını çalışmalarına adadığı doğduğu şehre sürgün edildi O yıllarda Paris’te sürgünde olan Jön Türkler Fransız sosyolojisinden çok yoğun olarak etkilenmiştiİçlerinde Le Play hayranı olan Prens Sabahattin, Osmanlıların sadece sosyolojik çalışmalar yoluyla sosyal değişmeyi anlayabileceklerini daha sonra bu görüş Gökalp tarafından da desteklenmişti ve imparatorluğu bir arada tutan çeşitli unsurlar arasında uzlaşma sağlama yolunu bulabileceklerini (28 Ağustos, 1099 tarihli Peyman gazetesinin ilk sayısında) beyan etmiştiJön Türk devriminden sonra, 1908′de Gökalp İttihat ve Terakki Fırkası’nın Diyarbakır’daki temsilcisi oldu Bir yıl sonra, fırkanın Selanik’teki merkez heyetine üye seçildi ve kendisine parti doktrinini anlatma ve genç insanları parti saflarına çekme görevi verildi 1910 yılında Selanikte sosyoloji öğretimini esas alan bir göreve atandı Türkiye’de ilk defa gerçekleşen böyle bir atamadan beş yıl sonra da İstanbul Üniversitesi’nde ilk sosyoloji profesörü oldu O, İstanbul’u Türkiye’deki sosyoloji çalışmaları için bir merkez haline getirirken, bu faaliyeti 1919′a kadar Edebiyat Fakültesinde sürdürdü 1 Dünya Savaşı sonrasında Malta’ya sürgüne gönderilen Gökalp, yürekli bir Atatürk taraftarı olarak 1921′de Diyarbekir’e geri döndü ve milli liderlere yol göstermek amacıyla sosyolojik makale serileri hazırladığı küçük mecmua’nın sorumlu müdürü oldu 1922′de (Ministry of Public Deparmant of the Education) un Ankara’daki Kültürel Yayınlar Dairesine müdür olarak atandı ve orada ünlü eseri “Türkçülüğün Esasları” yayınlandı Gökalp Jön Türklerin gerçekleştireceği siyasi devrimin, iktisat aile, güzel sanatlar, ahlak ve hukuk gibi alanlarda “Yeni Hayat” ortaya çıkaracak sosyal bir devrimle tamamlanmaya ihtiyaç gösterdiğine inanmıştı Yeni bir Türk medeniyeti sadece Türkiye’nin gerçek milli değerlerinin kazanılmasıyla yaratabilirdi 1911′e kadar Gökalp, değerlerin hiçbir şey ifade etmediğine,”fikir-kuvvet”(idees forces)’un felsefesi öneme haiz olduğuna inanmıştı Fakat 1912′den sonra Durkheim’in değerlerle ilgili yorumunu (collective represantations) kollektif temsiller olarak kabul etti (Gökalp, Durkheim’i en önemli sosyolog ve sosyolojinin kurucusu olarak düşünüyordu)Gökalp’e göre tam olarak ifade edildiklerinde idealler olarak adlandırılan kollektif temsiller (collective reprasantations) kollektif şuurdaki gerçeklerdir Değerlerin tek kaynağı toplumun kendisidir, ve bireylerce elde edilen kollektif duygu ve bilgi birikimi kollektif şuuru oluşturur (1911-1923) 1959, s62-64)Balkan savaşı yenilgisinden sonra, Türkiye için kritik bir dönem başladı Reformlar üzerindeki tartışmalara İslâmcılık, Batıcılık ve Türkçülük arasındaki çatışmalar öncülük etti 1912′de İstanbul’a gelen Gökalp, bu çatışmaların daha geniş bir bakışla ele alınarak, giderilmesi gerektiğini hissetti Gökalp, insanın her biri kendi değer sistemine sahip olan kültür gruplarının ve evrensel kabul ve kültürel yayılma kaabiliyeti olan kural ve tekniklerin bileşimi olduğunu tartıştı ([1911-1923] 1959, s97-101) Türklerin aynı anda; Türk Milletine, İslâm ümmetine ve Avrupa medeniyetine ait olduğu sosyolojik bir vakaydı (Gökalp [1911-1923] 1959, s71-76; Heyd 1950, s 149-15]) Gökalp, milliyetçiliğin, modern çağın en güçlü ideali, milletlerin ise, kültür grupları skalasında en üst seviyede gelişmemiş türler olduğunu, yoğunluğu gittikçe artan bir şekilde vurguladı Millet kavramı içinde, Türk kültürünü, İslâmı ve Batı teknolojisini bir araya getirmenin mümkün olduğunu düşündü Gökalp, daha sonra, kollektif temsilleri millî âdetlerle bir tutma gerektiği noktasına geldi ve ……” bir milletin kültürünü ait olduğu medeniyetten ayırma çalışmaları yapan disipline kültürel sosyoloji adı verildiğini” öne sürdü ([1911-1923] 1959, s172-173) Bir sosyoloğun görevinin millî kültür unsurlarını ortaya çıkarmak (keşfetmek) olduğu inancını takiben, Türk ailesinin evrimi ile (pre-islamic) İslâm-öncesi Türk dini ve devlet üzerine bir dizi çalışmaya girişti Gökalp’ın modernleşmiş islâm düşüncesine ait teorisi ilahi kaynaklı olmasından ziyade, sosyal kaynaklı uzlaşma dayanan ve bundan dolayı seküler değişimi parelel olarak değişebilen İslamın kurallarının bir kısmına yönelikti ([1911-1923]1959, s193-196) Bir devletin seküler olması gerektiğine inanmıştı ve eğitim ve ekonominin millî olması gerektiğinin ısrarlı savunucusuydu Eğitim ve ve hukuku sekülerleştirme ve kadınlar için eşit haklar teklif etme üzerindeki programları kısmen 1917 - 1918 yıllarında uygulamaya konulduGökalp üzerindeki fikirler ikiye ayrılır Gökalp, bizzat kendisi, çalışmalarını özgün hale getiren şeyin, Durkheim’ın sosyolojik metodu üzerindeki denemelerini Türk medeniyetine uygulamak olduğunu düşünüyordu Destekleyicileri ise; onun kültür ve millet yapısı üzerindeki kavramsallaştırmalarının özgün olduğu ve çalışmalarının, Durkheim geleneğindeki bilimsel sosyolojiyi temsil ettiği konusunda hemfikirdiler; ayrıca, muhalifleri, Gökalp’ın baskın kollektivist fikirlerle, dogmatik tümden ve gelimci bir zihin yapısına sahip olduğunu vurgularlar Bunların ötesinde, Gökalp, ateşli bir milliyetçiydi ve öğretilerinin Türkiye’nin modernleşmesi yolunda fikrî bir kaynak sağladığına şüphe yoktur ESERLERİ ŞİİR: Ala Geyik Altın Destan Köy Lisan Medeniyet Vatan DÜZYAZI:
Kızıl Elma (1914) Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak (1918) Yeni Hayat (1918) Altın Işık (1923) Türk Töresi (1923) Doğru Yol (1923) Türkçülüğün Esasları (1923) Türk Medeniyet Tarihi (1926, ölümünden sonra) Kürt Aşiretleri Hakkında Sosyolojik Tetkikler (ölümünden sonra) |
…Ziya Gökalp/Şiirlerinden Örnekler |
05-15-2009 | #2 |
Şengül Şirin
|
…Ziya Gökalp/Şiirlerinden Örnekler Ala Geyik (Ziya Gökalp) Çocuktum, ufacıktım, Top oynadım,acıktım Buldum yerde bir erik, Kaptı bir Ala Geyik Geyik kaçtı ormana, Bindim bir ak doğana Doğan, yolu şaşırdı, Kaf Dağından aşırdı Attı beni bir göle; Gölden çıktım bir çöle, Çölde buldum izini, Koştum, tuttum dizini Geyik beni görünce, Düştü büyük sevince Verdi bana bir elma, Dedi, dinlenme, durma Dağdan yürü, kırdan git, Altın Köşke çabuk yet Seni bekler ezeli, Orda dünya güzeli Bin yıllık çile doldu! Bunu dedi, kayboldu Yedim sırlı elmayı, Gördüm gizli dünyayı Gündüz oldu, geceler; Ak sakallı cüceler, Korkunç devler hortladı, Cinler, cirit oynadı Kesik başlar yürürdü, Saçlarını sürürdü Bir de baktım, melekler, Başlarında çiçekler Devlere el bağlıyor, Gizli gizli ağlıyor Kılıcımı çıkardım, Perileri kurtardım Kurtardığım periler, Adım adım geriler, Kanadını açardı, Selam verir, kaçardı Az, uz gittim, dolaştım, Altın Köşke ulaştım Bir kapısı açıktı, Öteki kapanıktı Kapalıyı açarak, Açığa vurdum kapak At önünde et vardı, İt, ot yemez ağlardı; Otu ata yedirdim, Eti ite yedirdim Açtım bir elmas oda; Dev şahı uykuda Gördüm, kestim başını, Dedim, Ey dev nerede? Nerede Dünya Güzeli? Dedi, Elinde eli! Döndüm, baktım Bir Kırgız Elbiseli güzel kız Durmuş, bakar yanımda, Şimşek çaktı canımda Güldü, dedi, Türk Beyi! Tanıdın mı geyiği? Kimse, beni bu devden Alamazdı Ancak sen, Kaya deldin, dağ yardın, Geldin, beni kurtardın Ah o imiş anladım, Sevincimden ağladım, Dedim, Turan Meleği! Türkün yüce dileği! Yüz milyon Türk bu anda Seni bekler Turanda Haydi, çabuk varalım, Karanlığı yaralım; Sönük ocak canlansın, Yoksul ülke şanlansın İndik, iti okşadık, At sırtına atladık Geçtik nice dağ, kaya, Geldik Demirkapıya Kapanması, çok yıldı, Açıl! dedim, açıldı Yol verince gizli yurt, Aldı bizi Bozkurt, Kaf Dağından geçirdi, Türk Eline getirdi Altın Destan (Ziya Gökalp) I Sürüden koyunlar hep takım takım Ayrılmış, sürüde kalmamış bakım; Asmanın üzümü dağılmış; salkım Olmak ister, fakat bağban nerede? Gideyim, arayım: çoban nerede? II Yüce dağlar çökmüş, belleri kalmış, Coşkun ırmakların selleri kalmış, Hanlar yok meydanda, illeri kalmış, Düenler çok ama, kalkan nerede? Gideyim arayım: Hakan nerede? III Türk yurdu uykuda ey düşman sakın! Uyuyan ülkeye yapılmaz akın Tan yeri ağardı, yiğitler kalkın Bakın yurd ne halde, vatan nerede? Gideyim arayım: yatan nerede? IV Herkesin gözünde vatan öz yurdu, Çitlerin yağısı, derenin kurdu, Yad iller, Turan’da hanlıklar kurdu, Turan’dan yadları koğan nerede? Gideyim arayım: ogan nerede? Vatan (Ziya Gökalp) Ey Türk, senin köyün hür bir yuvadır Çiftlik değil, yoktur beyi ağası Her köylünün var bir çifti tarlası, Öz evinde o hem bey hem ağa’dır Hiç kimsenin yarıcısı rençberi Olmaz, ancak olur vatan askeri Ümmi değil, muallimsiz kalsa da İmamı yok, gene bilir dinini Dost ve düşman kimdir, bilir dünyada, Doğru bulur… sevgisini kinini Ona cami, mektep, kitap yapınız Emin kalır hudutta her kapımız… Lakin ey Türk, bu mesut köy bitiyor! Mültezimin, faizcinin, tüccarın Pençesinde diyor beni kurtarın; Bu üç işi senden çabuk istiyor Kaldır a’şar usülünü aç banka
Yap her semtte bir ziraî sendika |
Cevap : …Ziya Gökalp… |
10-16-2009 | #3 |
Şengül Şirin
|
Cevap : …Ziya Gökalp…ZİYA GÖKALP 23 Mart 1876da Diyarbakırda doğdu 25 Ekim 1924te İstanbulda yaşamını yitirdi Asıl ismi Mehmet Ziya Babası yerel bir gazetede çalışan memurdu Eğitimine Diyarbakırda başladı Amcasından geleneksel İslam ilimlerini öğrendi 18 yaşında intihara teşebbüs etti Bir yıl sonra 1895'te İstanbula gitti Baytar Mektebine kaydını yaptırdı Buradaki öğretimi sırasında İbrahim Temo ve İshak Sukûti ile ilişki kurdu Jön Türklerden etkilendi İttihat ve Terakki Cemiyetine katıldı Muhalif eylemleri nedeniyle 1898de tutuklandı Bir yıl cezaevinde kaldı Serbest bırakıldıktan sonra 1900'de Diyarbakıra sürgüne gönderildi 1908'e kadar Diyarbakır'da küçük memuriyetler yaptı 2'nci Meşrutiyetten sonra İttihat ve Terakki'nin Diyarbakır şubesini kudu ve temsilcisi oldu "Peyman" gazetesini çıkardı 1909'da Selanik'te toplanan İttihat Terakki Kongresi'ne Diyarbakır delegesi olarak katıldı Bir yıl sonra, örgütün Selanikteki merkez yönetim kuruluna üye seçildi 1910da kurulmasında öncülük yaptığı İttihat Terakki İdadisi'nde sosyoloji dersleri verdi Bir yandan da "Genç Kalemler" dergisini çıkardı 1912'de Ergani Maden'den Meclis-i Mebusan'a seçildi, İstanbul'a taşındı Türk Ocağı'nın kurucuları arasında yer aldı Derneğin yayın organı "Türk Yurdu" başta olmak üzere Halka Doğru, İslam Mecmuası, Milli Tetebbular Mecmuası, İktisadiyat Mecmuası, İçtimaiyat Mecmuası, Yeni Mecmua'da yazılar yazdı Bir yandan da Darülfünun-u Osmani'de (İstanbul Üniversitesi) sosyoloji dersleri verdi 1 Dünya Savaşında Osmanlı'nın yenilmesinden sonra tüm görevlerinden alındı 1919'da İngilizler tarafından Malta Adası'na sürgüne gönderildi 2 yıllık sürgün döneminden sonra Diyarbakır'a gitti, Küçük Mecmua'yı çıkardı 1923'te Maarif Vekaleti Telif ve Tercüme Heyeti Başkanlığı'na atandı, Ankara'ya gitti Aynı yıl İkinci Dönem Türkiye Büyük Millet meclisi'ne Diyarbakır mebusu olarak girdi 1924'te kısa süren bir hastalığın ardından İstanbul'da yaşamını yitirdi Osmanlı Devleti'nin parçalanma sürecinde yeni bir ulusal kimlik arayışına girdi Düşüncesinin temelinde, Türk toplumunun kendine özgü ahlaki ve kültürel değerleriyle, Batı'dan aldığı bazı değerleri kaynaştırarak bir senteze ulaşma çabası yatıyordu "Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak" diye özetlediği bu yaklaşımın kültürel öğesi Türkçülük, ahlaki öğesi de İslamcılıktı Uluslararası kültürün yapıcı öğesinin ulusal kültürler olduğunu savundu Saray edebiyatının karşısına halk edebiyatını koydu Batı'nın teknolojik ve bilimsel gelişmesini sağlayan pozitif bilim anlayışını benimsedi Dini, toplumsal birliğin sağlanmasında yardımcı bir öğe olarak değerlendirdi Toplumsal modeli, Emile Durkheim'in teorik temellerini kurduğu "dayanışmacılık" temelinde şekillendi Bireyi temel alan liberalizm ile çatışmacı toplumu temel alan Marksizm'e karşı mesleki örgütleri temel toplum birimi olarak kabul eden solidarizmde karar kıldı Toplumsal ve siyasi görüşlerini anlattığı sayısız makale yazdı "Türkçülük" düşüncesini sistemleştirdi Milli edebiyatın kurulması ve gelişmesinde önemli rol oynadı ESERLERİ Kızıl Elma (1914) Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak (1918) Yeni Hayat (1918) Altın Işık (1923) Türk Töresi (1923) Doğru Yol (1923) Türkçülüğün Esasları (1923) Türk Medeniyet Tarihi (1926, ölümünden sonra)
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
|
Cevap : …Ziya Gökalp… |
10-16-2009 | #4 |
Şengül Şirin
|
Cevap : …Ziya Gökalp… ZİYA GÖKALP Ünlü fikir adamı ve şairlerimizden olan Ziya Gökalp, 1876'da Diyarbakır'da doğdu II Meşrutiyet'ten başlayarak Türkçülük akımının en büyük temsilcisi sıfatıyla Türk düşünce ve siyaset hayatını kuvvetle etkilemiş, Milli Edebiyat akımı içinde verdiği eserlerle Türk edebiyatının biçim ve dil yönünden yenileşmesini sağlamıştır Öğrenimine Diyarbakır'da başlayan Ziya Gökalp, aynı şehirde Askeri Rüştiye'yi (1890) ve Askeri İdadi'yi bitirdi (1894) Ziya Gökalp, tıbbiyelilerin istibdata son vermek için kurdukları İhtilal Komitesine girmiş, okuldaki faaliyetleri ve okuduğu Fransızca kitapların zararlı sayılması yüzünden hapsedilmiştir Diyarbakır Valisi Halit Bey'in yolsuzluklarına karşı mücadeleye girişen arkadaşlarıyla birlikte yasak yayın okudukları gerekçesiyle tutuklandı (1898) İstanbul'a döndükten sonra da okuldan uzaklaştırıldı Ziya Gökalp, hükümlülük süresi dolunca 'Zaptiye Nezareti altında bulundurulmak üzere' Diyarbakır'a gönderildi Burada Siyaset, felsefe ve tarih üstüne incelemeler yaparken, istibdat aleyhine gizli faaliyetlere de katıldı Bölgede güvenliği sağlamak için kurulmuş Hamidiye alaylarının başındaki Milli aşiret reisi İbrahim Paşa'nın adının karıştığı soygun ve baskın olayları karşısında halkı direnmeğe ve eyleme yöneltti Halk 3 gün süreyle telgrafhaneyi işgal etti (1905) İbrahim Paşa ve adamlarının cezalandırılması için saraya telgraflar çekildi Üstelik, Avrupa ve Asya ülkeleri arasındaki haberleşmenin bağlantı noktası olan Diyarbakır telgrafhanesinin bu bağlantıyı kesmesi olayın daha da büyümesine yol açmış ve yabancı ülkeler saraya baskı yapmaya başlamıştı Konuyu incelemek üzere İstanbul'dan Diyarbakır'a gönderilen soruşturma kurulu Hamidiye alaylarının bir süre sinmesini ve yolsuzluklara son vermesini sağladı Ancak halkın yakınmasına yol açan yeni olaylar patlak verince, Ziya Gökalp ve arkadaşlarının önderliğinde halk yeniden telgrafhaneyi ele geçirdi 11 gün süren bu ikinci işgal halkın kesin zaferiyle sonuçlanmış, hükümet İbrahim Paşa ve alaylarını bölgeden uzaklaştırmak zorunda kalmıştır (1907) Gökalp, ilk eseri olan Şaki İbrahim destanında bu olayı anlatır II Meşrutiyetin ilanından sonra, Ziya Gökalp'ın kurduğu gizli cemiyetin yerini Osmanlı İttihat ve Terakki Cemiyeti Diyarbakır Şubesi aldı Partinin Diyarbakır, Van ve Bitlis örgütlerinin denetimiyle görevlendirilen Ziya Gökalp, bu dönemde Diyarbakır ve Peyman gazetelerine yazıyordu 1909'da partinin Selanik'teki kongresine il temsilcisi olarak katıldı Bir yıl İstanbul Darülfünunda psikoloji okuttuktan ve Diyarbakır maarif müfettişliği yaptıktan sonra, yeniden Selanik'e gitti Katıldığı parti kongresinden sonra genel merkez üyeliğine seçildi Burada Genç Kalemler, Yeni Felsefe, Rumeli gibi dergi ve gazetelerdeki yazılarıyla Türkçülük ve dilde sadeleşme hareketlerinin öncüleri arasında yer alan Gökalp, milli duyguları, tarih bilincini, bilime ve tekniğe değer veren düşünceyi her şeyin üstünde tutan şiirleriyle çevresini geniş ölçüde etkiliyordu İttihat ve Terakki Genel Merkezi İstanbul'a taşınınca (1912), Gökalp da İstanbul'a yerleşti O yıl Ergani madeninden Milletvekili seçildi Türk Ocağı çevresindeki çalışmaları, Türk Yurdu ve kendi çıkardığı Yeni Mecmua (1917) gibi dergilerdeki yazıları, Türkçülük akımının ilkelerini saptayan ve çağdaş uygarlık karşısında yerli bir senteze varılmasını şart koşan önerileri (Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak 1918), Darülfünun'da okuttuğu toplumbilim dersleri, İttihat ve Terakki'nin yönetici kadrosu üzerindeki etkisiyle Ziya Gökalp, Mütarekeye (1919) kadar uzanan dönemin düşünce ve siyaset hayatına yön veren etkenlerin başında yer aldı İstanbul'un işgali üzerine tutuklanarak iki yıl Malta'da sürgün kaldı (1919-1921) Döndükten sonra, Telif ve Tercüme Heyeti başkanlığına getirileceği tarihe (1923) kadar Diyarbakır'da kaldı ve küçük Mecmuayı yayımladı 1923'te Diyarbakır'dan milletvekili seçildi Hakimiyeti Milliye, Yeni Gün, Cumhuriyet gazetelerinde makaleleri çıkıyordu Altın ışık (1923), Türkçülüğün Esasları (1923), Türk Töresi (1923) gibi kitapları birbirini izliyordu Cumhuriyet Halk Partisinin programını inceleyen ve yorumunu yapan Doğru Yol (1923) adlı incelemesini de yine bu dönemde kaleme aldı O sıralar yazdığı Türk Medeniyet Tarihi ise ölümünden sonra yayımlandı (1926) Yine ölümünden sonra çeşitli gazete ve dergilerde çıkmış yazılarıyla mektupları çeşitli kitaplarda derlendi Çınaraltı (1939), Fırka Nedir' (1947), Ziya Gökalp Diyor ki (1950) Ziya Gökalp'ın neşredilmemiş yedi eseri ve aile mektupları (1956), Ziya Gökalp'ın Yazarlık Hayatı (1956), Ziya Gökalp Külliyatı (1 Kitap şiirler ve halk masalları,1952, 2 kitap Limni ve Malta Mektupları,1965), Terbiyenin Sosyal ve Kültürel Temelleri (1973) 1924'te İstanbul'da öldü Doğum tarihi : 1876 Ölüm tarihi : 1924 Eserleri : Altın Işık, Türkçülüğün Esasları, Türk Töresi, Türk Medeniyet Tarihi
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
|
|