Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Biyografiler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
mungan, murathan

# Murathan Mungan

Eski 04-29-2009   #1
Şengül Şirin
Varsayılan

# Murathan Mungan



MURATHAN MUNGAN




21 Nisan 1955'te İstanbulda doğdu Ortaöğrenimini Mardinde yaptı Mardin Lisesi'nden mezun oldu Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Tiyatro Bölümünü bitirdi Bir süre tiyatro oyunlarında rol aldı İstanbul'da Devlet Tiyatroları'nda ve Şehir Tiyatrosunda dramaturg olarak çalıştı Çeşitli dergi ve gazetelerde şiirleri, öyküleri ve tiyatro üzerine yazıları yayınlandı İstanbulda yaşıyor Oyunları, öyküleri ve şiirlerini yazmayı sürdürüyor Başlangıçta Hilmi Yavuz, Attilâ İlhan etkilenimlerinin belirgin olduğu, oldukça ağdalı ve ve özentili şiirler yazdı "Kum Saati"nde yer alan sonraki şiirlerinde söyleyiş değişmemekle birlikte dilinin sözcükler düzeyinde yalınlaşmaya başladığı dikat çekti Oldukça dağınık düzyazılardan oluşan şiirlerden, içten ve yalın ürünlere doğru ilerleyişini sürdürdü Olgunluk dönemi şiirlerinde ise kendine özgü bir biçim ve söyleyişe ulaştı Özellikle "Metal"deki şiirleriyle 1980 kuşağının en çok okunan, tanınan şairleri arasında ilk sıralarda yer aldı Oyunlar, öyküleri ve diğer düzyazılarıyla hem üretken, hem etkili bir yazar olduğunu ortaya koydu Başarılı senaryolar de yazdı

ESERLERİ

OYUNLAR:

Mahmud ile Yezida (1980)
Taziye (1982)
Geyikler Lanetler (1997)
Bir Garip Orhan Veli (1997)

ÖYKÜ:
Son İstanbul (1995)
Cenk Hikayeleri (1986)
Kırk Oda (1987)
Lal Masallar (1989)
Kaf Dağının Önü (1994)
Ressamın Sözleşmesi (resim konulu öyküler seçkisi) 1997
Üç Aynalı Kırk Oda 1999

ROMAN:
Yüksek Topuklar 2002

ŞİİR:

Osmanlıya Dair Hikayat (1981)
Kum Saati (1984)
Sahtiyan (1985)
Yaz Sinemaları (1989)
Eski 45likler (1989)
Mırıldandıklarım (1990)
Yaz Geçer (1992)
Oda, Poster ve Şeylerin Kaderin (1993)
Omayra (1993)
Metal (1994)
Murathan95 (Seçmeler) 1995
Oyunlar, İntiharlar, Şarkılar (1997)
Mürekkep Balığı (1997)
Başkalarının Gecesi (1997)
Erkekler İçin Divan 2001

DÜZYAZI:


Li Rojhilate Dile Min 1996
Paranın Cinleri 1997
Metinler Kitabı (1998)
Doğduğum Yüzyıla Veda 2000
Meskalin 60 Draje 2000
13+1 Fazladan Bir Kitap 2000
Soğuk Büfe 2001

SENARYO:

Dört Kişilik Bahçe 1995
Dağınık Yatak 1997
Başkasının Hayatı 1997

ÖDÜLLERİ

1978 Türkiye İş Bankası Tiyatro Oyunu ikinciliği Mahmud ile Yezida oyunu ile
1980 Akademi Kitabevi Şiir Başarı Ödülü Turgay Fişekçi ve Ozan Telliyle paylaştı (Osmanlıya Dair Hikayat adlı kitabıyla)
1981 Gösteri Dergisi Şiir Birincilik Ödülü Sahtiyan kitabıyla
1984te sergilenen Taziye oyunu ile Sanat Kurumu tarafından en iyi tiyatro yazarı seçildi
1987 Haldun TanerÖykü Ödülü�nü Nedim Gürsel�le paylaştı (Hedda Gabler Adlı Bir Kadın hikayesiyle)

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : # Murathan Mungan

Eski 05-13-2010   #2
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : # Murathan Mungan



Murathan Mungan


Murathan Mungan, 21 Nisan 1955’te Istanbul’da doğdu
Çocukluğu ve ilk gençlik yılları, memleketi olan Mardin’de geçti Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Tiyatro Bölümü’nü bitirdi Aynı bölümde “master”ını tamamladı
Ankara’da Devlet Tiyatroları’nda ve Istanbul’da Şehir Tiyatroları’nda “Dramaturg” olarak çalıştı 1987’de günlük gazete olarak yayımlanan Söz gazetesinde,“Kültür-Sanat Sayfası” editörlüğü yaptı

1988’ten beri serbest yazar olarak çalışmakta ve halen Istanbul’da yaşamaktadır
1991’de Remzi Kitabevi’ne “Çilek” amblemli kırk kitaplık özel bir koleksiyon dizisi hazırlayarak bu diziyi yönetti

Mungan, çeşitli dergi ve gazetelerde şiirler, öyküler, metinler, deneme, eleştiri ve incelemeler yayımlayarak adını duyurdu

İlk kitabı 1980’de yayımlandı Aynı zamanda ilk oyunuydu bu: Mahmud ile Yezida
Şehir Tiyatroları’nda çalışırken, “Gençlik Günleri” adını verdiği daha sonra her yıl tekrarlanacak olan kapsamlı bir şenliğin yöneticiliğini yaptı; programlar sundu, yönetti
Murathan Mungan’ın sahnelenen ilk oyunu, Orhan Veli’nin şiirlerinden kurgulayarak oyunlaştırdığı Bir Garip Orhan Veli’dir İlk kez 1981’de sahnelenen bu oyun, yirmi küsur yıl boyunca sahnelendi ve 1993’te kitap olarak basıldı

Yazarın Mezopotamya Üçlemesi adını verdiği ve üç oyundan oluşan üçlemesinin ilk oyunu Mahmud ile Yezida yurtiçinde ve yurtdışında birçok topluluk tarafından sahnelendikten sonra, profesyonel olarak ilk kez 1993’te Ankara Devlet Tiyatroları tarafından oynandı Üçlemenin ikinci halkası olan Taziye ise, ilk olarak 1984’te Ankara Sanat Tiyatrosu tarafından sahnelenmiştir 1992’de, halkanın üçüncü oyunu olan Geyikler Lanetler’ in tamamlanmasıyla birlikte, Metis Yayınları, üçlemeyi oluşturan bu oyunları, üç ayrı kitap olarak aynı anda yayımlamıştır 1994’te bu üç oyun bir yıl boyunca Devlet Tiyatroları tarihinde ilk kez olmak üzere arka arkaya Antalya Devlet Tiyatroları tarafından sahnelenmiş, gene aynı yıl Istanbul Uluslararası Tiyatro Festivali’nde, üç oyun ardı ardına tam “on bir saat süren bir gösteri” olarak iki kez tekrarlanmıştır 1999 yılında Ankara Devlet Tiyatroları yapımı Geyikler Lanetler, aynı yıl Berlin’de, uluslararası bir tiyatro şenliği olan “Theater der Welt”e çağrılmış ve Schaubühne’de gösterilmiştir Aynı oyun 2003 yılında Yunanistan’da Selanik Devlet Tiyatrosu’nda sahnelenmiştir

Geyikler Lanetler oyununa kaynaklık eden yazarın Cenk Hikâyeleri kitabındaki “Kasım ile Nasır” adlı öyküsü, 1994’te İtalya’da “La Mamma Umbria”da sahnelenmiştir Aynı öykü 2004’te farklı bir yorumla Diyarbakır Sanat Merkezi tarafından sahnelenmiştir Gene aynı kitapta yer alan “Şahmeran’ın Bacakları” adlı uzun hikâyesi, çeşitli topluluklar tarafından sahneye uyarlanmıştır

Yazarın Lal Masallar adlı öykü kitabındaki “Muradhan ile Selvihan ya da Bir Billur Köşk Masalı” adlı öyküsü, 1987’de, ilkin Fransa’da, Lulu Menase yönetiminde Théâter Des Arts de Cergy-Pontoıse’da, ardından Nurhan Karadağ yönetiminde Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Tiyatro Bölümü Sahnesi’nde sahnelenmiştir Aynı öykü, Amerika’da Penguen Books’un “Dünya Hikâyeleri Antolojisi”ne seçilmiştir Bosna-Hersek’te yayımlanan Türk öykücülerini içeren bir seçkideyse bu öykünün Boşnakça çevirisi yer almıştır
Yazarın gene Cenk Hikâyeleri kitabında yer alan“Binali ile Temir” adlı bir diğer öyküsü, 1991’de Ankara Deneme Sahnesi tarafından, 1999’da ise Adana Tiyatro Atölyesi tarafından sahnelenmiştir

2000’de yazarın bir öyküsü daha sahneye aktarılmış, bu kez de Beşinci Sokak Tiyatrosu, “Dumrul ile Azrail”i, Istanbul Festivali’nden sonra, dünyanın önemli tiyatro festivallerinde, Avusturya, Almanya ve Tunus’un yanı sıra Hollanda’nın çeşitli kentlerinde sahnelemiştir
2003 yılında Kopenhag’daki “Bette Nansen Theater”da, yazarın “Sayfadaki Gibi”adlı kısa oyunu, bazı Doğulu yazarları bir araya getiren ortak bir proje olan “Bin Bir Gece” içinde yer almış, aynı oyun 2005 yılında İngiltere’de “1001 Nights now” adıyla Nottingham Playhouse’da sahnelemiştir

Murathan Mungan 1989’da, İngiliz yazar Nell Dunn’ın “Steaming” adlı oyununu “Kadınlar Hamamı” sahneye koymuştur
Mungan’ın döneminde Ankara İl Radyosu’nca seslendirilen iki tane de radyo oyunu vardır: Dört Kişilik Bahçe ve Ölümburnu
Mungan bir tanesi filme alınan üç tane de film senaryosu yazmıştır 1984’te Atıf Yılmaz tarafından filme alınan Dağınık Yatak’ın yanı sıra Dört Kişilik Bahçe ve Başkasının Hayatı adlı iki senaryosu daha vardır Bu üç senaryo 1997’de üç ayrı kitap olarak aynı anda yayımlanmıştır

Gazete ve dergilerde İlk yazıları 1975’de yayımlanan Mungan, yirmi yıllık yazı serüveninin çeşitli ürünlerinden yaptığı bir derlemeyi kırkıncı yaşı nedeniyle Murathan’95 adlı bir kitapta toplamıştır

Bu kitapla birlikte başlayan özel toplama kitapları, şiirlerinden kendinin yaptığı özel bir seçmeyi içeren numaralanmış tek baskı olarak yayımlanmış Doğduğum Yüzyıla Veda ile sürmüş, bunu, 13+1’de şiirlerini, 7 mühür’de kimi öykülerini bir kutu içinde bir araya getirdiği toplamlar ve Türk şiirinde şimdiden bir “kült kitap” olmuş olan Yaz Geçer’in onuncu yılı nedeniyle yapılan büyük boy özel baskı izlemiştir Ellinci yaşı için hazırladığı ve yalnızca 2005’te yayımlanıp baskısı bir kez daha tekrarlanmayacak Elli Parça kitabı da bu özel kitaplardandır

Beş bölümden oluşan ve her bölümü ayrı bir yazar tarafından kaleme alınan bir Bülent Erkmen projesi olarak 2004’te yayımlanan Beş peşe romanında da yer almıştır
Murathan Mungan, bu arada yabancı yazarların öykülerinden ve yazılarından oluşan çeşitli seçkiler yayımlamayı sürdürmektedir İlk öykü seçkisi Ressamın Sözleşmesi’ni, daha sonra Çocuklar ve Büyükleri, Yazıhane, Yabancı Hayvanlar, Erkeklerin Hikâyeleri ve Kadınlığın 21 Hikâyesi adlı öykü ve yazı seçkileri izlemiştir
Bütünüyle özyaşamöyküsel bir malzemeden yola çıkan ilk anlatı kitabı Paranın Cinleri’ni 1997’de yayımlamıştır

Şiir ve öykü arası bir dil ve kıvam tutturduğu yazınsal metinlerini bir araya topladığı Metinler Kitabı ise, 1998’de yayımlanmıştır
Mungan’ın kimi şiirlerinin Kürtçeye çevirisinden yapılan bir toplam Lı Rojhilate Dile Min (Kalbimin Doğusunda) adıyla 1996’da yayımlanmıştır
Mungan, bugüne değin çoğu “Yeni Türkü” topluluğu tarafından seslendirilmiş olan şarkı sözleri yazmıştır Yazdığı şarkıların Türkiye’nin önemli şarkıcıları, toplulukları tarafından yeniden seslendirilmesiyle oluşan ve “tribute” sayılabilecek Söz vermiş şarkılar adlı “cover” albümü 2004’te yayınlanmıştır

2006’da bugüne dek yazdığı tüm şarkı sözlerini gene aynı ad altında bir araya getirerek kitaplaştırmıştır
Yazıları, şiirleri ve kimi kitapları bugüne değin İngilizce, Almanca, Fransızca, İtalyanca, İsveççe, Norveççe, Yunanca, Fince, Boşnakça, Bulgarca, Farsça, Kürtçe ve Hollanda diline çevrilerek çeşitli dergi, gazete ve antolojilerde yayımlanmıştır
Murathan Mungan, 1985’ten bu yana Istanbul’da yaşamaktadır
İlk kitapları farklı yayınevleri tarafından yayımlandıktan sonra, 1986’da Remzi Kitabevi’ne, 1992’de de Metis Yayınları’na geçmiştir Halen aynı yayınevindedir

ESERLERİ

Mahmud ile Yezida (1980) adlı oyunuyla 1979 yılında Türkiye İş Bankası’nın açtığı yarışmada ikincilik ödülü aldı

Osmanlıya Dair Hikayat (1981) adlı şiir kitabıyla 1980 Akademi Kitabevi Şiir Başarı Ödülü’nü Turgay Fişekçi ve Ozan Telli’yle paylaştı

Sahtiyan adlı şiiri ise 1981 yılında Gösteri Dergisi Şiir Ödülleri birincisi oldu
Taziye (1982) yine bir oyun kitabıdır 1984’te sergilenen bu oyun ile Sanat Kurumu tarafından 1984 yılı en iyi tiyatro yazarı seçildi (Mehmet Baydur ile birlikte)
Hedda Gabler Adlı Bir Kadın hikayesiyle 1987 Haldun Taner Öykü Ödülü’nü (Nedim Gürsel’le) aldı
Oyun kitapları:
Geyikler Lanetler (1992),
Bir Garip Orhan Veli (1993)
Öykülerini Son İstanbul (1995),
Cenk Hikayeleri (1986),
Kırk Oda(1987),
Lal Masallar(1989),
Kaf Dağının Önü (1994);
Şiir kitapları:
Osmanlıya Dair Hikayat( 1981),
Kum Saati (1984),
Sahtiyan(1985),
Yaz Sinemaları (1989),
Eski 45’likler (1989),
Mırıldandıklarım (1990),
Yaz Geçer (1992),
Oda, Poster ve Şeylerin Kaderin (1993),
Omayra (1993),
Metal (1994),
Oyunlar, İntiharlar,
Şarkılar (1997),
Mürekkep Balığı (1997),
Başkalarının Gecesi (1997) kitaplarında topladı
Çeşitli alanlara dağılmış yirmi yıllık çalışmalarından bir seçmeyi Murathan’95’te bir araya getirdi Metinleri Metinler Kitabı (1998) adıyla kitaplaştı
Resim konulu öykülerden bir seçkisi yayınlamdı: Ressamın Sözleşmesi (1997)


Adı Dua Olan Sevgilim


Yedi Rekat Günah Kıldım Bedeninde
Dizlerinde Yedi Zikir Secdeye Vardım
İhmalin Uzak Meleğine Teninde Aldandım
Yapayalnızdım Kendi Kalabalığım İçinde
Tarih Kadar Yalnız,
Aşka Aşina, Acıya Unutkandım

Er Yüzlerde Tavaf Ettim Bunca Yıl Kalb Evini
Kırk Yemin Kurtulmuştur Sanırken İçimin Pınarlarını
İnanmadığım Allah’a
Senin Yüzünden İnandım
Adı Dua Olan Sevgilim
Yandım Yandım Yandım

Sessizliğe Borcum Var Birkaç Kelime,
Sessizliğe Borcum Var Birkaç Feryat,
Sessizliğe Borcum Var Birkaç Çığlık,
Sustum, Yıllarca Sustum Kan İçinde
Ödeyemedim Borcumu Onca Şiirle
Adı Dua Olan Sevgilim
Yandı Ruhumn Gömleği
Yedi Deryalar İçinde
Aştım Aştım Aştım

Aslında Sen Yoktun

Yalnızca Bir Duayı Sevdim Ben
Varlığın Yalanımdı
Aştım Aşktın Aşktı
Geçti Gitti Hepsi
Geçti Gitti İşte
Dudaklarım Kilitli
Yasin Yasin Yasin

Çok Şükür Ölmeden
Son Duamı Ettim Ben
Allah Beni Terk Etti
Kendi Dağımı Kazdım Defterime
Gün Geldi Buradan da Gittim

Affedilmeyen

Puhu, biyografi çağı
can çekişmenin grameri
varlığın kıstırıldığı sözcükler
hayatını yazsın herkes
tedavüldeki jestler bizi almıyor
karartmayı çalışıyor bürokratik felcin ara dolguları
çok tanrılı görüstü yapıcıları
ne yaptınız
arkhont atum alizeler
ayrıntıların cinnetiyle yoğunlaşan batakta
gündeliğin kiri
üstüpüye silin şiirlerinizi
çığlıklarınızı törpüleyen metal dünya
ne tanrı istiyorsunuz ne patron
görüntü yapıcıları
kanla geçirdiler ellerine bütün iktidarları
kanla alınsın ellerinden
çekinmeyin vahşetin estetiğinden
vardığımız yerde iki şey kaldı geriye
bir intikam bir de affedilmeyen

Alabalık


Alabalık bir metafor,
denizler ve balıklar içinde
kutsal kitaplara göre ilk yaratılanlar içinde
akıntıya karşı yüzen tek balık
tekini koruyan tekinsiz
ölüme doğru ve ölüme karşı
çağlayan çıkan dikine yüzen bir balıkmış yalnızlık

Alacanım

ah, nerde benim altından avaze sesim!
yankısı bir duvara gömülmüş testide kaldı
avaze sesim!

şimdi başkalarının kalplerinde yankılanan
bir zamanlar içinden geçtiğim aşklardı
feryattan kimseler ölmez, denirken
duvarlardan geçtim
artık kimseyi sevemez aşktan ölmüş yürek, derlerdi
şimdi kulağını dayadığın duvarda inleyen testi
bir zamanlar feryatlarda unuttuğum avaze sesim!

alacânım,
mil yeşili gözlerin
dindirdi gözlerimi
kaç körü birden öldürdün bende
mahsur kaldım, eksik oldum, kapına düştüm
ben yandıkça
ezber ettin ayazın demirini
alacânım,
indi mi göğsüne heves?
hangi duvarın halısında
gördün, bildin, vurdun beni
kaç ormandan geçti
içinde kaybolduğumuz o büyük takip
içimizde bunca gurbet dururken
yol ettik uzaktaki sılayı
şimdi burdayız
kanlar içinde
alacânım
indi mi göğsüne heves?

etimdeki eksik yangın, sindi yüreğim
seyreldi tenim sahtiyan tarih
mahsur kaldım, meçhul oldum, şehit düştüm,
alacânım,
indi mi göğsüne heves?

alacânım,
rahat et ben gölgene ilişeyim
her belanı ben göreyim
yüreğimi ihbar et,
bana bir uçurum ver, gideyim
alacânım,
indi mi göğsüne heves?
biliyorsun adımın kıblesini
bir meşhur hâfızla, meşhur bir şehvet
alacânım,
şuramda sinsi bir sızı
gel öldüğümü farz et
senden gelen her habere
canımdan uçurduğum şahin
pençesinde kaldı bileğim, yazım, harflerim
bir yanım onla uçtu, sende kaldı, ben bittim
alacânım,
indi mi göğsüne heves?

alacânım,
yakılmış bir köyün adıydı adın
görmedi kimse
içinde ben de yandım
o gün bugün kalbimin doğusunda tüten duman
nerede olursan ol göğündeyim kanlı tarih her zaman
Mardin'im, Midyat'ım
ah benim altından avaze sesim
kardeşlerimdi ölen de, öldüren de
aranızdaki duvarda
gömülü kaldım

etimden uçurduğum uçurum
meşhurdum, meçhuldüm, mahsurdum
bir hâfızken eskiden
mecnun kaldım şimdi
aşktan, senden, kendimden
n'olur sevmeden öldürme beni
alacânım,
söyle, indi mi göğsüne heves?

Anakin

kimse öç alamaz benim masumiyetimden
dizelerdeki zehirle
kaç hafıza gezer
dilimin altında bilinen yılan
dağları iğne deliğinden geçirir
kimsenin zamanına uğramadan

tenha kin uzak gölge hileli
köklerde demlenen
içimizde dinmeyen kuytu mevsim
vaktini bekleyen düğümlü sarmaşıklar gibi
kalbim öldürür herkesi

ah kimseden sorulmaz ki
hiçbirşey yapmamanın zehri

gövdeye indirilmiş sözlük
kullanırken azalan
vahşiliğin likit beklentisi
içimizde çakallanan şimdi,
burada ve hiçbir zaman

taze hikayelerle yamanır yaralı bellek
tuzak yeni tehlikelerle gövdelenir
hiç kullanılmadıkları boşluklarda
sanrısını tetikleyen kelimeler
tanıdık bir yabancılık kazanır
başkalarına anlatıldıkça
çınlayan eşyanın
teslim aldığı
hayatların bilgisi
sızamaz esrarımıza
her iklim kendi mutlağını ararken
kilitli hayallerin yer değiştirdiği aynalardan
aynalara yepyeni bir boşluk kalır

damarlarımda sahipsiz akan
kuraklık
gürültüsü vahşi kan
çöl kanunları geçiyor
göçümün unutulmuş ormanlarından
kin bekliyor kınında
borçlandığı zamanları
geri göndermek için
kullandığı günahlara
yemin ve rehin
ne kadar ikizse kalbimize
ölüm aşkta seğirir
kimseye aldırmadan
geçen mevsimler gibi
biz kendimizi tanıdık sanırken
yıllar bizi kendiyle değiştirir

ancak şiirle söyleyebiliriz:
kendimize bunca yabancılık
bizi tanıdık kılan

kırmızı netice, kızıl kin
kandan alınmış rengin verimi
ömrün birçok çaprazı gibi
uzaklık kazanır görüldükçe
aşkla öldürür, ölümle aşık eder
ruhun duvarlarına köpürmüş
kara is karanlık iklim uçsuz gerçeklik
kendini yaşar sahibinin görünmezinde
ne kadar yolculuk etsende dibe
içinden çıkamadığın
içindeki ölü çocuk
her şey ne çok belli derken
ne çok belirsizlik
anaya babaya yar a aşk kadar derin
aşk kadar büyük kin
yıllara eşlik eden sinsi nabız
saydam zırhlarla korunmuş büyük şemsiyesi gündeliğin
balık gözlerinin bile göremediği derinliklerde
bizden sonrakilere devrettiğimiz
bize teğet kuşanmış gizlerin
bazen yanılıp aşk deriz buna
zaten yanılmadan diyemediği hiç kimsenin
dipte derin damar
aşk, en köklü kin
ana baba yar
bir gün hepsi kaybolur
birbirinin yarasının içinde

derin, çok derin

toprağın bilinen sırlarıyla
kendimden yapılmış mezarımı örter gibi
bağışlıyorum suçlarımı bilmediğim bir karanlığa
ne kadar ödeşsen de ömrün yetmez
bizi biz yapan içimizin saklı sularında
bizden habersiz yaşayanlara

aştım sandığın bir eşiğin ayakları altında
bir gün bir damar uğultusu vurur dünyaya
ölerek bile kaçamazsın aramızdan
ehlileştirilmiş tekrarlarla yaşanan sayıklama
yeniden döneceksin buraya
imkansızdır aşk insan imkansızlaştıkça
dünya başka bir yer olana kadar: anakin


Anlaşılmayan Şeyler


Kolay bir hüzündür gecenin kovuğundan sarkan
Ellerindeki paramparça gecmisin sig bir gövdesidir yolun ortasında
Erken bir gülüşe baslarken (tutanabildiğin yalnızca bir gülüş)
Ve sanki (kendinden korkan) bir erken bağlanmışlık varoluş ve tükenişin
Bir görüntü anlatır (sanki) bir yolun, bir yogunluğun ortasında bal rengi kani
Ve ayrılığın ta içinde biriken küllüğüdür özlemin
Eski, ep eski anlatılmamışlıktır defterlerin
Kuruyan su
Kuruyan uykusu
Ve kan yine de bal rengi derbederliğin

Antik Kent

mutlu günlerimizdi
deniz tuzu,dövme gül
yanık tarçın gibiydik
rüzgarın saçlarımızı taradığı yamaçlarda
ikimizden bir bayrak
dalgalanırdı
birbirine bakan
tarihin ve otların
arasında
adı yoktu yaşadığımız şeyin
bir boşluk bile değildi bu
onca boşluğun içinde
yontulmamış birkaç harf
taşlar kadar tarihe kefil
günler gibi düşünülmeden akıp giden
otların gölgesindeki gece kadar derin
ay ışığıydı her şeyi sessizce bütünleyen

bir dönüş biletiyle kırıldı gece
kırıldı mevsim
kalakaldık
birbirine bakan sunaklarda
zehiri giz olan otlar boyverdi
kırık heykel parçaları dağılmış ten
zaman tarihe geri çekildi
kalıntıları ne kadar ipucuysa bir antik kentin
o kadar biliyoruz nedenlerini ve sonuçlarını
ayrılınca adını aşk koyduğumuz o şeyin


Arasta

pala ve sicim ülkesinde
sudaki suya söylenen gazeller
eksilen
şiiri kılıçla tartan
hiciv yada ölüm
marifet remizleri
hayal ile hayal
ikiz yeminler
suyun içi boş sudaki suç fermanlardan damlayan
kırmızı harfler
adı unutulan putlar
için saklımızda kalmış onca tören
şimdi arasta vakti
biraz aşk hatırası biraz meydan
biraz akşam yorgunluğu istiyor cengaver

kinleri içinde kalmış düşmanlar ve aşıklar
ardında bıraktığı
hep kendine benzeyen ve hep bulduğunu sandığı
önce şiir sonra kimya
ve başkaları da bilsin istiyor bunu
böyle yaparsa eda edilmiş olacak sanki
akşam kazası
yalnızlık pahasına sağımız solumuz ölü gönüllüler
sonu belli seyyitler gibi
hatırı biriktirmek
yaşamın istisnaları
sıradanlığın girdabında
ilhamın ve ihmalin gelip değdigi anlar
boşluğun yolları
karanlık hacim
idrak acısı
aşk payı
günah hakkı yasak hakkı suç hakkı
bir arastada
insan yeniden yaratırken dünyayı

akşam oldu
aşk için eda için
akşam oldu

şimdi vazgeçmek ya da uyumak zamanı

__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.