Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Psikoloji / Sosyoloji / Felsefe

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
felsefi, terimler or sözlük

Felsefi Terimler/Sözlük

Eski 08-23-2012   #16
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Felsefi Terimler/Sözlük




P



PARADOKS


Kökleşmiş kanılara aykırı olarak ileri sürülen düşünce Kendi içinde çelişkiliymiş gibi görünen, mantıksal olarak hem doğruluğu, hem de yanlışlığı kanıtlanabilen önerme


Antikçağ Yunanlılarında paradoks deyimi yaygın düşünceye aykırı düşünceyi dile getiriyordu ve özellikle Parmenides ile Zenon’un aporia (çıkmazlık)’larıyla antinomia (çatışkı)’larında örneklenmişti Metafizik düşünce sisteminin temeli olan biçimsel mantık ve onun çağdaş biçimi dizi kuramları bu aykırı düşünce’yi mantıksal bir çelişme olarak tanımlar Bundan başka metafizik yapılı çağdaş fizikçiler de birtakım kozmolojik paradokslar ortaya atmaktadırlar Matematik mantıkçı Bertrand Russel’e göre “kendi kendine tıraş olmayanları tıraş eden bir berberin kendi kendini tıraş etmesi” çok önemli bir mantıksal paradokstur Oysa tıraş etmesini bilen bir berber kendi kendine tıraş olamayanları tıraş ettiği gibi kendi kendine tıraş olabilen insanları da tıraş eder Örneğin “bir şeyin hem kendisi olması ve hem de aynı zamanda başkası olması” biçimsel mantık açısından büyük bir çelişme, diyalektik mantık açısından pek basit bir gerçektir Bunun gibi kozmolojik paradokslarda belli bir ortamda geçerli fizik yasalarını başka ortamlara uygulamaktan doğmaktadır Mantıksal olsun ya da fiziksel olsun , bir yanlış koyum ya da bir bilgi yoksunluğu, genellikle de diyalektik bilgiden yoksunluk yatar Ünlü Aşil Kanıtı’nda olduğu gibi basit şaşırtma hileleriyse tümüyle bilim dışıdır





PANTEİZM


Bir bütün olarak kavranan evrenin Tanrı ile özdeş olduğu ve evrende açığa çıkan bileşik töz, güçler ve yasalar dışında Tanrı olmadığı öğretidir


Panteizmin çok çeşitli biçimleri vardır Bunlar biri bütün olarak doğaya bilinç atfeden pansişizmden dünyanın yalnızca bir görüş ve temelde gerçek dışı olduğunu ileri süren akozmik panteizmine ussal Yeni Platoncu ya da türümcü görüşlerden sezgici ve gizemci görüşlere kadar değişir


Batı felsefesinin yakın dönemlerinde panteizm düşüncesini en yetkin biçimde dile getiren Spinoza’dır Sonsuz niteliklere sahip bir tek sınırsız varlığın olabileceğini öne süren Spinoza’ya göre Tanrı ve doğa aynı gerçekliğe verilen iki ayrı addan başka şeyler değişti Tersi durumunda Tanrı ve dünya birliğinin Tanrıdan daha büyük bir bütünlüğü olurdu Spinoza Tanrının gerekliliğinden dünyanın gerekliliğini içerdiğini özgürlük olanağının bulunmadığını belirtti


Panteizm dogmalara bağlı Hıristiyan ilahiyatçılar tarafından yaratıcı ile yaratılan arasındaki ayrımı yok ettiği, Tanrıyı belirsizleştirdiği, aşkın yerine bütünüyle içkin bir tanrı kavaramı öne sürdüğü, insanın ve tanrının özgürlüğü düşüncesini dışladığı gerekçeleriyle reddedildi





PERİPATETİKLER


Alm Peripatetiker, Fr peripateticien, İng Peripatetics, Yun peripatetikos = gezinenler, es t Meşaiyun


Aristoteles'in yandaş ve öğrencileri


Aristoteles felsefe tartışmalarını ve konuşmalarını bir aşağı bir yukarı gezinerek yaptığı için, okulu Peripatos adını almıştır





PİRONCULUK


Alm Pyrrhonismus, Fr pyrrhonisme, İng Pyrrhonism, est Pironiye



Yunan filozofu Pyrrhon'un kurduğu kuşkucu okul ve düşünce doğrultusu Temel kavramı-ı yargısızlık (epokhe) ve ondan çıkan--> sarsılmazlık (ataraksia)dır





PİTAGORASCILIK


Alm Pythagoreismus, Fr pythogorisme, İng Pythagoreanism, es t Fisagoriye

Pythagoras ve ona bağlı olanların felsefe, matematik, ahlak ve din öğretisi


Bu öğretinin en belirgin görüşleri:

a Sayı varlığın ilkesidir; nesnelerin özü "varlığın ana özdeği" sayıdır

b Evren yasası uyumdur İlkin Pitagorasçılar evrene, onda egemen olan uyum ve düzenden dolayı "kosmos" demişlerdir

c Ruhlar biçim değiştirerek yeniden dünyaya gelirler: Dünya görüşleri ikici (dualist) dir: Düşünme ile duyumları, bedenle ruhu, nesnelerin matematiksel biçimleri ile algılanan görünüşlerini kesin olarak ayırırlar





POST-YAPISALCILIK


Yapıçözümcü yöntemin, kendilerini geçerli kılma iddiasında olan ya da geçerli olduğu iddia edilen metinlere (örneğin kutsal yazılara) uygulandığında büyük bir güce sahip olduğu açıktır Bununla birlikte, kendilerini geçerli kılma iddiasında olmayan ya da geçerli olduğu iddia edilmeyen metinlere uygulandığında, aynı derecede anlam değiştirici güce sahip olmayacaktır Bu tür metinler (örneğin sosyal bilimler ve doğa bilimleriyle ilgili metinler), kendi sınırlarının ötesine geçen fenomenlere göndermede bulunan geçerli kılma biçimlerine başvurur Bu geçerli kılma biçimlerinin de sonuçlarının yorumlanmasının da söz konusu metinler ya da karşı-metinlerin karmaşıklığı konusunda kesinlikle masum olmadığı gerçeğine karşın, dışsal geçerli kılma olasılığı her zaman mevcuttur ve yapıçözümcüler bunları, hakikati bilmeye dair, kendisiyle çelişen bir iddianın içine yerleştirmeden inkâr edemezler


Post-yapısalcı fıkirlerin sosyoloji açısından önemi iki yönlüdür: Bir yandan, eski problemlere, özellikle ideolojik alanın incelenmesiyle ilgili problemlere yeni yaklaşım yöntemleri geliştirilmesini; diğer yandan, sosyolojinin olanaksızlığına dair apokaliptik düşünceleri teşvik etmektedir Ölçülü bir değerlendirme için, (her ne kadar "Yapısalcılık ve aynı zamanda post-yapısalcılık ölü düşünce gelenekleridir," şeklinde bir ifadeyle başlasa da)





POZİVİTİZM


Olgularla desteklenen ya da olgularla ilgili verilere dayanan bilginin tek sağlam bilgi türü olduğu görüşüdür


Genel çizgileriyle pozitivizm, deney konusu edilebilecek olgularla ilgili, yani en geniş anlamıyla bilimsel bilginin sağlam bilgi olduğunu vurgular Bunun dışında, olguların çoğu mantık ve matematik gibi bilgi türlerinin varlığını kabul eder, ama bunların içeriksiz olduğunu ileri sürerler Pozitivistlerin, en temel özelliği ise geleneksel felsefe görüşlerini, olumsuz bir anlam yüküyle “metafizik” olarak niteleyerek karşı çıkmasıdır Comte, alan bu yana “metafizik” nitelemesi insanlığın geride bıraktığı bir aşamayla ilgili, gerçekliğini yitirmiş, yerini pozitif bilimlere bırakmış bir bilgi türünü çağrıştırır


Comte’a göre insanlık tarihinin üç aşamalı zihinsel gelişiminde her aşama bir öncekine göre daha ileri ve gelişmiştir İnsanlık başlangıçta açıklamaların doğaötesi göçlere göre yapıldığı dinsel bir aşamadır İzleyen metafizik aşamada açıklamalar gene olgulardan uzak bazı kavramlara dayandırılır Üçüncü aşamada ise, insanlar doğru bilginin gerektirdiği gibi, açıklamak istedikleri olguları gene bu olgulardan elde ettikleri verilere dayandırmayı öğrenirler; işte bu sonuncusu pozitif aşamadır Comte bu süreci bir insanın çocukluktan yetişkinliği geçiş aşamalarına benzetir


Comte’a göre bilim olgulara dayanmalıdır İnsan kafasının soyutlanmalarından doğmuş olan metafizik, deney ve bundan ötürü de bilgi alanımızın dışındadır, nesnelerin kendilikleri de bilinemez





PRAGMATİZM


Hakikatı ve gerçekliği yalnızca eylemlerin sonuçları ve başarıları ile değerlendiren felsefe öğretisi Düşüncelerin, politikaların ve önerilerin değerlerinin yararlılıkları, işlerlikleri ve uygulanabilirlikleri ile belirlenmesi ilkesine dayanan görüş20 yüzyılın ilk çeyreğinde özellikle ABD’de etkili olmuştur Eylemin öğretiden, deneyimin sabit ilkelerden önce geldiğini, düşüncelerin anlamlarının sonuçlarından, doğruluklarının da doğrulanabilirliklerinden elde edildiğini savunur


Pragmatistlere göre bir düşünce, yaşamımız için elverişli olduğu sürece “doğrudur”İyidir yerine doğrudur diyebiliriz; çünkü bu iki kavram birbirinin aynıdır Doğru sözcüğü inanç alanında iyi olduğunu ispat eden her şeyin adıdır Doğru olan, belirli sebepler ölçüsünde aynı zaman da iyidir “Bizim için neye inanmak doğru olurdu?” desek bu söz şu anlama gelir: Neye inanmak zorundayız? Bu sorunun karşılığı şudur: İnanılması bizim için daha iyi olan şeye inanmak zorundayız Şu halde, bizim için daha iyi olan ile bizim için daha doğru olan arasında hiçbir başkalık yokturPragmatizm doğruyla iyiyi birleştirmektedir Yani Erdem yaşayışımız için elverişli olduğu sürece, pratik fayda sağladığı hallerde doğrudur Her şey pratik fayda ölçüsüne vurulmalıdır Her şey pratik faydaya göre değerlendirilmelidir


Onlara göre doğru düşünce pratikte doğrulanabilen düşüncedir Bir düşüncenin gerçeği, ona yapışık hareketsiz bir özellik değildir Gerçek düşüncenin başına gelen bir şeydir Bir düşünce kafamızda dururken doğru olamaz Ancak doğru hale gelebilir, olaylar yüzünden doğrulaşır Onun gerçekliği geçer hale girmesiyle olur Benim için bir şeyin herhangi bir zaman için faydası olabilir, ama başka bir zaman o şey faydama değildir


Pragmatistler dünyanın nesnel gerçekliğine gözlerini kapamışlardır Gerçek, kendi yararımıza belirlenmekle özneldir





PRAGMACILIK



Alm Pragmatismus, Fr pragmatisme, Ing Pragmatism, Yun pragma 1-eylem; 2- yararlı


1- Doğruluğu ve gerçekliği tek yanlı olarak yalnızca eylemlerin sonuçları ve başarıları ile değerlendiren felsefe öğretisi; eylemin bilgi ve düşünceye ilkece üstünlüğü görüşü

Usun temel görevi bize şeyleri tanıtmak, şeyler üzerine bilgi vermek değil, onlar üzerinde eylemde bulunmamızı sağlamaktır

2- (Dar anlamda) 19 yüzyılda ve 20 yüzyılın başında Amerika ve İngiltere'de ortaya çıkan düşünce doğrultusu: Doğruluğun ölçütünü bilginin uygulanmasında görür; bu anlayışa göre, yaşama yararlı olan, onu iler götüren iyidir (Başlıca temsilcileri: CS Peirce, Dewey, James, F S Schiller)Ahlakfelsefesi bakımından, yararcılıkla; Bilgi kuramı bakımından araççılıkla özdeştir: Bilgi ve doğruluk yaşam için yalnızca birer araçtırlar

Alıntı Yaparak Cevapla

Felsefi Terimler/Sözlük

Eski 08-23-2012   #17
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Felsefi Terimler/Sözlük




R




RASYONALIZM


Hakikatın ölçütünü duyularda değil, düşünmede ve tümdengelimli çıkarımlarda bulan öğretilerin genel adı Akılcılık, usçuluk


Aklı bilgini temel kaynağı ve sınanabilirlik ölçüsü olarak kabul eden akım Bilginin duyu verilerine dayalı deneylerden kaynaklandığını ileri süren (ampirizm) deneycilik karşıtıdır Dünyanın akılsal bir düzen içerisinde bir bütün olduğu, parçaların mantıksal zorunlulukla birbirine bağlı olduğunu, dolayısıyla da yapısının doğrudan kavranabilir olduğu görüşüne dayanır Başlıca esir kaynağı matematiktir


Rasyonalizm, akla dayanır ve akıl dışı olan her şeye karşı koyar Rasyonalizm bütün insanlarda doğuştan değişmez bir akıl bulunduğunu bu aklın da özsel, tümel, deney dışı gerçeklik taşıdığını ileri sürer


Rasyonalizm en açık biçimiyle bilgi felsefesinde dile getirilir Buna göre bazı bilgilerin kaynağı apriori ya da deney öncesi ussal sezgileridir Bilgi bu sezgilerin anlık tarafından kavranmasıyla ortaya çıkar İnsan düşünme yetisiyle kavradıkları duyu verilerini aşan nesneler ya da tümeller ve bunların bağlantılarıdır Her tümel bir soyutlamadır ve duyulara değilse de düşünceye açıktır Mantık ve matematiğin tümü ile başka pek çok alanın bazı bölümleri bu tür bilginin kapsamına girer Rasyonalizme göre zihnin ulaşabileceği en önemli ve kesin bilgi türü olan apriori bilgi hem zorunlu (başka bir yoldan elde edilmesi imkansız) hem de evrenseldir Rasyonalizm etik ve din alanlarında da insanın düşünme yetisine öncelik verir Buna göre iyiyle kötünün ayırt edilmesinde sonul yargı duygu, gelenek ya da insan bilgisinin kaynağı vahiy değil, insanın doğal yetileridir






REALIZM (gerçekçilik)


Bilinçten bağımsız bir gerçekliğin var olduğunu kabul eden öğreti Varlığın, insan bilincinden bağımsız ve nesnel olarak varolduğunu ileri süren görüş Realizm bilgi kuramı açısından nesneyi özneye, bilineni bilene bağlı kılan idealizmin, kavram açısından da şeylerin yapısının gerçekliğini adlarla sınırlayan adcığın ve ortaçağın sonlarına doğru adcılığın yerini alan kavramcılığın karşıtıdır


Felsefi anlamda iki tür gerçeklikten söz edilebilir Bunlardan biri şeylerin yapısına, öbürü ise şeylere ilişkindir Birincisinde zihinden bağımsız bir özün varlığı, ikincisinde ise zihinden bağımsız somut, tikel ve görülmediğinde bile temel özelliklerini koruyan deney nesnelerinin varlığı kabul edilir


İlkçağda kendiliğinden realizm vardı Kendiliğinden realizmciler “tımarhaneden ya da idealist düşünürlerin okulundan çıkmamış her insan, çevresinde, bilinçten bağımsız bir dünya bulunduğunu bilir” cümlesini savunuyorlardı Buna göre taşları, toprakları, ağaçları vb var eden insan bilinci değildir Çünkü bunlar dünya üstünde insan varolmadan önce de vardı Dünya, milyarlarca yılını bu doğal varlıklarıyla yaşamıştır Bu realizm anlayışı maddeci felsefenin, bilginin ve bilimin temellerini atmıştır


Nesnel gerçeği gerçek saymama anlamındaki ortaçağ realizminin tohumları antikçağ Yunanlılarınca atılmıştır Elea öğretisi, Platon ve Aristoteles bu anlamda realizmin kurucularıdır Bu anlayışlara göre gerçek, bireysel olan değil, tümel olandır Tümellerse ancak bireysellerde varolabilirler, kendi başlarına bir varlıkları yoktur Eşeklik bir tümeldir ve ancak bireysel bir eşekle varolabilir Gerçek olan, eşekler ( bireysellikler) değil, eşeklik (tümel)tir Çünkü eşekliği ortadan kaldırın, dünyada eşek kalmaz Eşek, varoluşunu eşekliğe borçludur Bireysel eşeklerin varoluşları bulunduğu halde varlıkları bulunmamasına karşı, tümel eşekliğin varoluşu yoktur ama varlığı vardır Gerçek “ bağımlı varoluşu değil, bağımsız varlığı olandır” Dünyada bulunan bütün bireysellikler varlıklarını başka bir varlığa borçludurlar, bu yüzden gerçek değildirler Tümellerse bağımsız varlıklardır, bu yüzden gerçektirler Bu yüzdendir ki varoluşları bulunan bireysellikler gerçek değildirler, görüntüdürler; varoluşları bulunmayan tümellerse gerçektirler


Eleacılık, Platon ve Aristoteles temeline dayanan ortaçağ realizmi bilimsel realizm anlayışına tümüyle ters bir anlam taşır ve nesnel gerçekliğin gerçek olmadığını asıl gerçekliğin, düşünce ürünleri (geneller, tümeller, evrenseller) olduğunu ileri sürer Tümeller gerçektirler ve tümel nesneden önce gelir Bu, şu demektir: eşekler gerçek değildir, eşeklik gerçektir ve eşeklik eşeklerden önce gelir Bu realizm metafizik kapsam içindedir Tümelin nesneden önce geldiğini savunan düşünürlerin savları altında, Roma, Katolik kilisesinin evrensellik anlayışı yatar Bundan başka Hıristiyanlık başta tanrı olmak üzere tümellere d Ortaçağ düşünürlerinin bir kısmı da tümeller sorununa mantık açısından yaklaştılar Nesnelerin yapıları ya da ortak özleri duyulur nesnelerde var olmaları açısından, zihninde var olmaları açısından ve kendi içlerinde varolmaları açısından üçlü bir bakışla ele alınmaya başlamıştır Bu farklı yaklaşımlar içinde, şeylerin yapısı ya da özü, yalnızca zihinde varolan tümeller anlayışının gelişmesi için gerekli zemini hazırlamıştır Bu yaklaşımı benimseyen görüşler ılımlı realizm adıyla nitelendirilir


Descartes “düşünüyorum öyleyse varım” ile, yöntemli düşünmenin düşüncenin kendisinden kaynaklandığını göstererek , düşüncenin dışındaki maddi bir dünyaya felsefi olarak nasıl ulaşılabileceği sorununu gündeme getirdi Böylece Descartes ve yarım yüzyıl sonra John Locke, duyumların dışsal bir kaynağı olduğunu kabul ettiler Cambridge Platoncuları ise duyulur nesnelerin dışsal varlığını kabul etmekle birlikte, yeni-Platoncu bir anlayışla bilgi nesnelerine daha fazla ağırlık verdiler 18 yüzyılda Berkeley bilginin dışında duyulur bir dünyanın var olamayacağını ileri sürerken, David Hume ile bilen özne de ortadan kalktı


20 yüzyılın başlarında filozoflar, realizmin kendi düşünce sistemleri çerçevesinde Kantçı öznelciliğin ve genel olarak idealizmin karşıtı olarak kullandılar Yeni-realizm ile bilinebilir nesnelerin bağımsızlığı savunulurken, bilme edimi içinde, monist bir yaklaşımla bilginin içeriğinin bilinen nesne ile sayısal açıdan eşit olduğu ileri sürüldü Eleştirisel realizm yeni-realizmin bu monist tutumuna epistemolojik bir yaklaşımla karşı çıktı ve bilme ediminin nesnesi ile gerçek nesnenin, algılanma anında sayısal açıdan iki ayrı şey olduğunu ileri sürdü




ROLATIVIZM


Fizikte ölçümlerin ve fizik yasalarının, birbirlerine göre farklı hareket durumlarında bulunan gözlemciler bakımından değişebilirliğine ilişkin kavram Klasik fizikte evrenin her yerindeki bütün gözlemcilerin, hareketli olsunlar olmasınlar özdeş uzay ve zaman ölçümleri yapacakları kabul edilir, hız ve uzaklık gibi nicelikler, birbirlerine göre düzgün hareket eden referans sistemlerinin birinden öbürüne Galilei dönüşümleri adı verilen işlemlerle taşınabilir Buna karşılık, görelilik kavramına göre gözlemcilerin ölçümlerinde buldukları sonuçlar, göreli hareketlerine bağlıdır

Alıntı Yaparak Cevapla

Felsefi Terimler/Sözlük

Eski 08-23-2012   #18
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Felsefi Terimler/Sözlük




S



SANAT FELSEFESİ


Sanatın, sanat yaratmalarının ve sanat beğenilerinin özü ve anlamını konu olarak alan felsefe dalı




SANSUALİZM


Bilginin duyumdan geldiğini savunan öğreti Bu öğreti, zihnin bir tabularasa (boş bir kağıt) olarak görülmesinin sonucudur Duyumculuk bilgilerimizin usun uranı olduğunu savunan usçuluk ve doğuşumuzdan beri bizimle beraber bulunduğunu savunan doğuştancılık öğretilerine karşıt bir öğretidir Bilginin deneyden geldiğini, savunan ampirizm, duyumcu bir temel üzerinden yükselmiştir


Duyumculuk, antikçağ Yunan düşüncesinin bilgicilik akımıyla başlar Protagaras’a göre bilgimizin tek kaynağı duyumdur Duyumlarımızın dışında başka hiçbir bilgi edinilemez Bunun içindir ki ilk neden’i araştırmak boşunadır

“ insan her şeyin ölçüsüdür” Atomav Demokritos, Epikuros gibi düşünürler de bu kanıdadırlar Duyumculuk temelde özdekçi bir öğretidir ve nesnel bir gerçekliğe dayanır Çünkü, duyumlar, dış dünyanın nesnel gerçekliğin imgeleridir Bilgi kuramının ilk ve sağlam kanıtı, bilgilerimizin biricik kaynağının duyumlar olduğudur İkincisi; duyum insana nesnel gerçeği bildirir Üçüncüsü; sağlam ve kuşkulanamaz kanıt da, pek açık olarak şöyle dile gelir; Nesnel gerçek özdeksel yapıdadır




SENTEZ (bireşim)


Çeşitli ögeleri bir araya getirme, bir bütün içinde birleştirme Bu birleşmenin sonucu Karşıtı çözümleme'dir





SEPTİSİZM


Her tür bilgi savını şüpheyle karşılayan ve bunların temellerini etkilerini ve kesinliklerini irdeleyen tutum Şüphecilik felsefe tarihi boyunca yerleşik kanılar ve inançları sarsmış felsefe, bilim ve özellikle dinde birçok anlayışın değişmesine ortam hazırlamıştır

Antikçağda Thales’ten beri ortaya atılan felsefesel açıklamalarının çokluğu doğal olarak eleştiriyi ve şüpheyi gerektirmiştir Antikçağ Yunan, bilgiciliğinin kurucusu Protagoras tarihsel süreçte ilk şüphelenen düşünürdür Protagoras “ her şeyin ölçüsü insandır Her şey bana nasıl görünürse benim için öyledir Üşüyen için rüzgar soğuk, üşümeyen için soğuk değildir Her şey için birbirine tümüyle karşıt iki söz söylenebilir” der demek ki herkes için gerekli kesin ve mutlak bir bilgi edinmek sonsuzdur Protagoras’ın şüpheciliği göreli şüpheciliktir Şüphecilik Elis’li Pyrrhon’la birlikte okullaşır Bilgi sorununu sistematik olarak ilk inceleyen şüpheci Pyrrhon’dur


Descartes’de bir şüphecidir Onun şüpheciliğine yöntemli şüphe denir Descartes, şüpheciliği kesin bilgiyi buluncaya kadar tüm bilgileri gözden geçirme anlamında bir yöntem olarak kullanmıştır Pyrrhon, Platon ve Aristoteles okulları arasında bir karşıtlığı sezmiştir ve bu karşıtlığı daha sonra Stoa ve Epikuras okullarında derinleşmesini izlemiştir Bu gözlemleri Pyrrhon’a felsefe öğretilerine karşı güvensizliği ve bundan ötürü de şüpheyi aşılamıştır Pyrrhon’un şüpheciliği bu temel maddede açıklanabilir

1) Nesnelerin gerçek yasası kavranılmaz

2) Öyleyse nesneler karşı tutumuz yargıdan kaçınma olmalıdır

3) Ancak bu tutumlardır ki ruhsal dinginlik’e ulaşabilir

Pyrrhoncular için gerçek mutluluk budur





SEZGİCİLİK


Alm Intuitionismus, Fr intuitionisme, İng iniuitionism, intuitionalism, es t tehaddüsiye


1- Sezgiye us, anlık, kavramsal düşünme karşısında üstünlük veren; sezgiyi bilginin, özellikle felsefe bilgisinin, temeli olarak gören öğreti (Bergson) bkz sezgi


2- (Ahlak öğretisi olarak) Eylemlerin iyi ya da kötü oluşlarının, onların değerleri ve sonuçları üzerine herhangi bir düşünüp taşınma ile değil, doğrudan doğruya sezgiyle bilinebileceğini savunan görüş


3- (Matematikte) Matematiğin temellerinin sezgi yoluyla doğrudan doğruya kesinlikle kavrandığını ileri süren görüş (mathematical intuitionism; kurucusu: LEJ Brouwer);

bu görüşe göre, insan anlığının yapıcılığından doğan "matematiksel var- oluşlar" ancak sezgi yoluyla sınanabilirler; bu görüşte matematiğin mantık ve felsefe karşısında üstünlüğü de kabul edilir, çünkü ne bilim ne felsefe ne de mantık matematik için bir öndayanak olabilirler





SOYUTLAMA


Bir nesnenin herhangi bir yanını öbürlerinden ayırarak tek başına ele alan ansal işlem Soyutlama, bir bilgi yöntemi olarak, insan zihninde yapılır Ne var ki idealist soyutlama anlayışı ile diyalektik soyutlama anlayışı birbirinden tümüyle karşıttır İdealist soyutlama, soyutlama sonucu olan kavram ve düşünceleri saltıklaştırır ve bunları nesnel gerçekliğin yerine koyar Soyutlama, gerçekte, yeniden somuta varmak ve somut bütünü parçalarında da birbiri ile olan ilişkileri içinde tümüyle kavramak için kullanılan bir yöntem, bir araçtır Soyutçuluk, bu amacı araçlaştırır ve somuta varmak amacını unutarak soyutta kalır Felsefenin bütün yanlış sonuçları, bu aracı amaçlaştırmaktan doğmuştur İnsanın karnını doğuran, ekmek düşüncesi, değil, ekmeğin kendisidir Ekmek düşüncesini nasıl ekmek yerine koyamazsak, özdekten soyutlanan öz düşüncesini de özdeğin yerine koyamayız Gerçekte soyutlama, bilme sürecinde zorunlu bir yöntemdir İdealizme düşmeksizin gerçekleştirilen soyutlama, bilimsel soyutlamadır Kavramlar, soyutlamalarla elde edilirler Ama nesnel gerçeklerle denenir ve doğrulanırlar Soyut kavram ve düşüncelerin hakikiliklerinin ölçütü insansal pratiktir Soyutlamada aşırılığa varmaya ya da soyutlamaları kötüye kullanmaya soyutçuluk denir





SÖYLENCE (efsane)


Tanrılar, kahramanlar, önceki çağların olayları üzerine anlatılanlar, masallar, öyküler




SÜREÇ


Belli bir düzen içinde yinelenen, ilerleyen, gelişen olay ya da eylemler dizisi Belli bir sonuca ulaşan düşünce akışı

Alıntı Yaparak Cevapla

Felsefi Terimler/Sözlük

Eski 08-23-2012   #19
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Felsefi Terimler/Sözlük




T




TARİHSEL OKUL


Alm Historische Schule, Fr ecole historique, İng historical school, es t tarihi mektep

1- (Dar anlamda) 19 yüzyılın başlarında kurulan (Savignhy, Eichhorn vb) tarihsel hukuk okulu Aydınlanmanın usçu hukuk anlayışına karşı, hukuku tarihsel gelişmenin bir sonucu ve ulus tininin organik bir biçimde gelişmiş ürünü olarak görür

2- (Geniş anlamda) Hamann, Herder, Möser, Lessing'le başlayan ve Grimm Kardeşler ile Ranke'nin çalışmalarında doruk noktasını bulan bilimsel gelişme; bu gelişmeyle Alman tarih bilimleri, yalnızca tek tek bilimler olarak klasik biçimlerine ulaşmakla kalmayıp, aynı zamanda yeni bir tarih bilinci ve dünya görüşü yaratmışlardır Bu okulun yöntem ve anlayışı özellikle Hegel'in tarih felsefesi ile çatışır Bu okula göre, tarihte oluşmuş olanın başlı başına bir değeri vardır Tarihin oluşturduğu devlet, hukuk, sanat gibi biçimler, bir ulusun ya da bir çağın özel ruhunun (tininin) yaratmaları olarak anlaşılmalıdır





TARİHSELCİLİK


Alm Historismus, Fr historisme


19 yüzyılın ortalarında, özellikle Almanya da tarih bilimlerinin bağımsız gelişme sürecinde ortaya çıkan düşünce akımı Olayların açıklanmasında tarihe öncelik veren eğilim; tarihsel düşünme eğilimi Bu bağlamda:

1- Bütün olayları, başarıları ve değerleri, içinde doğdukları tarihsel durumlardan ve tarihsel koşullardan kalkarak anlamaya çalışan, giderek bu olayların nesnel içeriklerinin ve bugünkü anlamlarının açıklanmasını da ancak bu geçmişe bakış içinde elde edeceğine inanan düşünce biçimi

2- İnsan varoluşunun özünü onun tarihselliğinde gören, tarihselliği insan yaşamının canlı temeli diye anlayan, böylece de dünyayı tarih olarak kavrayan felsefi düşünme doğrultusu / /

Özellikle Dilthey, York v Wartenburg ve varoluşçu felsefede karşımıza çıkar; -tarihsel okul'da doruğuna erişir

3- Tarihi yalnızca kendisi için inceleme; tarih eğitimine aşırı önem vererek gelişigüzel geçmiş değerleri yeniden canlandırma uğruna bugünü feda etme Tarih kültürü ve bilginliğinin, yaşama ve eylemeyi felce uğratacak biçimde aşırılığı

4- Tarihin ilkece olduğundan değerli görülmesi; tarih gerçeklerinin değişmez yetkeler olarak saltıklaştırılması




TASAVVUF


İnsanın duygu ve sezgi yoluyla Tanrı'ya erişmesini ve onunla bütünleşmesini mümkün gören öğreti




TEİZM


Evreni yaratan ve yöneten, vahiy yoluyla insanlara buyruklar veren bir tanrının varlığına inanır Teizm deyimi usu ve iradesi olan kişisel bir tanrının varlığını ileri sürmekle vahyi inkar ederek herkesin kendi aklına tabi olmasını ileri süren teizmin Allah ile alemi bir sayan panteizmin, Allah’ı ve dini inkar eden ateizmin, çoktanrıcılığı kabul eden politeizmin karşısındadır Bağnaz dinsel bir felsefe öğretisidir, bilimi yadsır Tanrıya insansal duygular yükleyen biçimine kişisel teizmin , tanrıyı tüm nesneleri nedeni sayan biçimine ussal teizm denir





TEKÇİLİK (monizm)


Gerçekliğin temeli olarak yalnızca tek bir ilkeyi kabul eden öğreti




TEKBENCİLİK


Alm Solipsismus, Fr solipsisme, İng solipsism, Lat solus = yalnız, tek; ipse = ben, es t eneiye


1-"Yalnız ben varım, benden başka her şey yalnızca benim tasarımımdır" diyen; öznel ben'ibilinç içerikleriyle birlikte tek gerçek, tek var olan olarak kabul eden felsefe görüşü (kuramsal bencillik)

2-Felsefede yöntem açısından çıkış noktası olarak ben'i alan görüş (yöntemse) tekbencilik Descartes, Driesch)

3- Ahlak açısından yalnızca kendinin yaşama savını tanıyan, kendi ben'ini yaşamın ve gerçekliğin özeği yapan görüş (ahlaksal bencillik Stirner)





TEMELLENDİRME


İleri sürülen bir iddia için temel, dayanak, gerekçe verme

Tomasçılık


Alm Thomismus, Fr thomisme, İng Thomism

Aquinolu Thomas ve ona bağlı olanların:

a Aristoteles felsefesi ile Hıristiyan dünya görüşünü uyum içinde birleştirmeye çalışan;

b İnsan istenci ile Tanrının önceden belirlenmesini doğal-doğalüstü bir varlık düzeni içinde birleştiren;

c Usun üstünlüğünü, istenç ve istenç özgürlüğü üzerindeki egemenliğini öne süren öğretileri //

Tomasçılık Katolik kilisesinin temel felsefesi olmuştur





TOPLUM FELSEFESİ


Toplumun ve sosyal olayların özü ve anlamı üzerinde felsefe araştırmaları Toplumun özü ve nasıl olması gerektiği üzerindeki felsefe öğretileri




TÖZ (cevher)


Değişen durumlara karşı kalıcı olan; kendi kendisiyle, kendi kendisinde var olan Var oluşu için başka bir şeye ihtiyacı olmayan John Locke, “ niteliklerin yalnız başlarına var olmakta devam etmelerini kavrayamıyoruz Zorunlu olarak bunlara destek olan başka bir şeyin var olması gerektiğini düşünüyoruz Destek olan bu şeyin de birçok nesnelerde bulunduğunu varsayıyoruz, işte bu ortak desteğe Töz adını veriyoruz” demiştir Descartes de şöyle demektedir: “tözü düşündüğüm zaman, var olmak için kendinden başka hiçbir şeyin varlığına muhtaç olmayan bir şeyi düşünüyorum Açık söylemek gerekirse böyle olan yalnız Tanrı’dır” Hollandalı Yahudi düşünürü Spinoza da şöyle diyor: “töz sözcüğünden, kendiliğinden ve kendisi için var olanı anlıyorum Bu kavramın meydana gelmesi için başka bir kavrama ihtiyaç yoktur


İslam düşünürlerine göre töz, ya kendi özünden dolayı ya da kendi başına vardır Kendi özünden dolayı varolan, varolması için hiçbir şey gerekmeyen cevher Tanrı’dır Kendi başına var olan ise varolmak için başka bir şeyde bir başına var olan ise varolmak için başka bir şeyde bulunmayan, başka bir şeye dayanmayan bağımsız olan tözdür Bu anlamda Tanrı dışındaki nesnelerde tözdür Bu düşünürlere göre soyut tözler başlangıçsız, maddi tözler ise yaratılmıştır




TÜMEVARIM


Tekil ve tikelden tümeli, özelden geneli çıkaran uslamlama yöntemi Francis Bacon, bilimsel araştırma yönteminin felsefesel içeriğini sapta***** tümevarımı şöyle tanımlamıştır: “bilmek için sınamak, gözlemlemek, olayları çözümlemek ve sonra ayrı olaylardan genellemeler yapmak ve sonuçlar çıkarma yöntemi” tümevarım yöntemi , bilimsel önemini 17 ve 18 yüzyıllarda kazanmış ve Francis Bacon, Galile , Newton ve John Stuart Mill’in katkılarıyla bir hayli gelişmiştir Bugün iki türlü tümevarım ayırt edilmektedir: Bir sınıfa giren bütün öğelerin incelenmesi sonucu olan tam tümevarım, bütün öğelerin incelenemeyeceği durumlarda zorunlu olarak başvurulan ve çok sayıda öğenin incelenmesiyle yetinen eksik tümevarım Eksik tümevarımlarda varılan sonuç belkili bir sonuçtur Örneğin birçok kedinin kuyruklu olduğuna bakarak bütün kedilerin kuyruklu olduğu yolunda tümevarımsal bir sonuç çıkarırız, ne var ki Man adalarında yaşayan kediler kuyruksuzdur Bu yüzden “bütün kediler kuyrukludur” dememiz daha doğru olurdu


Deneysel bilimler, olaylardan yasalara götüren bir yöntem olan tümevarım yöntemini kullanırlar, tümdengelimi kullanırlar örneğin bir buz parçasının ateş üstünde eridiğini birçok kez görsek “ateş buzu eritir” tümevarımını uslamlarız Bilim, şöyle bir tasımlama yaparak bunu yasalaştırır: birinci öncüle nedensellik ilkesini koyar ve “ aynı nedenler aynı koşullarda aynı sonuçlar verir” der İkinci öncüle deneylerimizin sonuçlarını yerleştirir ve “ateş buzu eritir” der Sonra bu sonucu tümelleyip bilimsel bir yasa haline getirir ve “ısı her zaman buzu suya dönüştürür” der Bu yasayı bilimsel olarak ortaya koyan , görüldüğü gibi, nedensellik ilkesidir, sadece gözlemlerimiz ve deneylerimiz değildir


Diyalektik materyalizm, tümevarımla tümdengelimi, bilgi sürecinin, birbirlerini belirleyen ve kopmaz bir bağımlılık içinde bulunan yanları olarak görür; ayrı ayrı yeterli bulmaz ve bunlardan birinin saltıklaştırılmasına karşıdır Tümevarımla tümdengelimin bağımlılığı, kuramla kılgının bağımlılığı gibidir Deneysel verilerden kuramsal sonuçlar çıkarılırken (tümevarım) o kuramsal sonuçları deneyleyerek (tümdengelim) doğrulamak gerekir





TÜMDENGELİM


Tümelden tikeli ve genelden özeli çıkaran uslamlama yöntemi Tümdengelim, doğru olan ya da doğru olduğu sanılan önermelerden zorunlu olarak çıkan yeni önermeler türetir Öncüller doğruysa sonuç da mantıksal bir zorunlulukla doğrudur “Örneğin: insan ölümlüdür , Ahmet insandır öyleyse Ahmet de ölümlüdür” tasımı, tümden gelen bir tasımdır Bütün insanların ölümlü oldukları doğruysa Ahmet de bir insan olduğuna göre Ahmet’in de ölümlü olması zorunludur, başka türlü olamaz


Deneysel bilimin , tümevarımcı bilgi yönteminin kurucusu Francis Bacon deneye başvurmadığı, salt düşünsel bir uslamlama olduğu için tümdengelimi yadsımıştır Buna karşıt Hegel , tersine, ancak tümdengelenin gerçek olduğunu, bireyselden yola çıkılarak tüme varılamayacağını savunmuştur Ona göre idealizm için tek geçerli yöntem, tümdengelim yöntemidir


Tümdengelim ve tümevarım yöntemleri, tümelle tikel (genelle özel) arasında sıkı bir ilişki gören ve bu ilişkiyi en doğru şekilde ortaya koymanın yollarını araştıran Aristoteles’in buluşudur Genelden özele inen tümdengelim yöntemiyle özelden genele çıkan tümevarım yöntemi 17 yüzyıldan itibaren bir hayli gelişmiştir Özellikle bu iki yöntem arasındaki bağlılık, ikisinin birlikte kullanılması diyalektik mantıkta gerçekleşmiştir

Alıntı Yaparak Cevapla

Felsefi Terimler/Sözlük

Eski 08-23-2012   #20
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Felsefi Terimler/Sözlük




U



UTULİTARİZM


Etikte bir eylemin doğruluğunu etkilediği kişilere getirdiği mutlulukla ölçen görüş


İngiliz düşünürleri Jeremie Bentham’ın temellerini atıp John Start Mill’in geliştirdiği utilitarizm öğretisine göre ahlakın ölçütü yarardır Mill “felsefenin doğuşundan beri düşünürlerin en üstün “iyi”nin ne olduğunu aradıkları ve bunu Bentham’la birlikte bulduğunu savunur Ve en üstün iyi yarardır ve iyiyi kötüden ayırmak için yararlı olup olmadığına bakılmalıdır der

Utilitarizm herhangi bir eylemin yalnızca o eylemde bulunan kişiye değil herkese yarar sağlanmasına doğruluk ölçütü olarak alır


Bentham ve Mill’e göre mutlak iyi haz duygusunun acıya yalnızca yararlılık ilkesi ışığında yorumlandıklarında anlamlıdır İnsan davranışının tek amacı haz duygusunu arttırmak olduğunda herhangi bir davranışın doğruluğunun ya da gerekliliğinin belirlenmesinde alınacak ölçüt de bu mutluluk hedefi açısından yararlıdır En çok sayıda kişiye en yüksek düzeyde mutluluk” sağlayacak eylem özellikle yaşama alanında önemli rol oynar Yasa koyucu toplumdaki bireyler en üst düzeye çıkarmaya çalışır Benzer biçimde bireyin öbür topluluk üyelerine zarar vermesini engellemek için de caydırıcı cezalar belirler Bu ceza kötüdür fakat daha büyük bir kötülüğü önlediğinden yaralı görülebilir





USÇULUK


Alm Rationalismus, Fr rationclisme, İng rationalism, Lat ratio = us, es t akliye


Us bilgisine dayanan, doğruluğun ölçütünü duyularda değil, düşmede ve tümdengelimli çıkarımlarda bulan öğretilerin genel adı


1 -Bilgi öğretisinde usculuk, bilginin usa, anlığa, düşünceye dayandığını ileri sürer Usta gerçekliğin bilgisini veren önsel kavramlar ve önsel önermeler vardır

Eski Yunan filozoflarından bir çoğu, özellikle Parmenides ve Platon usçudurlar


Yeniçağda Descartes usçuluğu temellendirmiştir Ona göre, doğruluk duyusal algılarda değil, ,us kavramlarında, doğuştan kavramlarda (ideae innatae'de) verilmiştir Bu gibi kavramlar matematiğin kavramları ile töz, nedensellik gibi düşünce kavramlarıdır Bunlar doğuştandırlar, başka deyişle usa dayanırlar, doğrulukları duyusal algıda değil, düşüncede temellendirilmektedir Çünkü "Açık ve seçik olarak kavranan her şey doğrudur", burada doğru, gerçek oluşu da dile getirir

Başka usçu filozoflar: Spinoza, Leibniz, Kant, Hegel Hegel usçuluğun doruğuna ulaşmıştır Ona göre asıl gerçeğe , hiç deneye başvurmadan, yalnızca düşünmenin sınırları içinde kalınarak varılabilir; "Usa uygun olan gerçektir, gerçek olan da usa uygundur"


2- Tüm gerçekliğin yapısını usa dayanarak kurmaya çalışan öğretiler yüzyılda modern ilimlerle bağlılık içinde olan fizikötesi eğilimlerin us ülküsü olarak )


3- Yöntem bakımından usçuluk:

a Matematiğe ve onun yöntemlerine yönelen çalışmalar: Bilgiyi özellikle fel- sefe bilgisini, az sayıda temel önermelere, ilkelere dayanarak, az sayıda ilkelerden çıkararak usa uygun bir dizge olarak oluşturma çabası (CSr Spinoza'nın "Ethica" adli yapıtının alt başlığı "geometrik yönteme göre tanıtlanmış" sözlerini taşır)

b Salt düşünmenin içinde kalarak, yalnızca kavramın kendi kendine işlemesiyle bilginin oluşmasını sağla- yan yöntem (Ör Hegel'in eytişimsel yöntemi, kaplamı en geniş olan kavramdan kalkarak bütün düşünülenleri birbiri ardından aynı yöntemle geliştirir; eytişim, hem düşünmenin hem de tüm varlığın (gerçeğin) gelişme biçimidir; böylece eytişim Hegel'de evrensel bir yöntem olur)

c Bilgi kazanmada ve yaşamı biçimlendirmede tek araç olarak usun tutarlı bir biçimde uygulanması (eğilim olarak örneğin modern pragmacılıkta)





USDIŞÇILIK


Alm Irrationalismus, Fr irrationalisme, İng irrationalism

Yaşamada ve bilgilerde usdışı öğelere tek yanlı olarak ağırlık veren görüş Şu türleri vardır:

1- (Bilgi öğretisinde) Görü, sezgi, sevgi, duygu ve içgüdüleri bilginin kaynağı sayan görüş

2- (Fizikötesinde) Usdışı bir evren temelinin bulunduğunu kabul eden görüşlere verilen ad





USSAL


(Os Aklî, Mâkul, Müstenidi akıl, Nazari, Zihni, Mantıki, Müstedel, Nutki; Fr Rationnel, Al İng Rational, ayrıca Al Verminftig, İt Razionale) Usa değgin Usauygun ve usçul da denir Usa uygun düşeni, usun saçma bulmadığını da dile getirir Usla elde edilmiş olan anlamında da kullanılır Bütün anlamlarında usdışı deyiminin karşıtıdır Sağduyuya aykırı düşmeyen, ussaldır Dilimizde Türkçe yazımıyla rasyonel deyimi de kullanılıyor Türk Dil Kurumunca yayımlanan Ruhbilim Terimleri Sözlüğünde şöyle tanımlanmıştır:

"Coşkuyla değil, us ve düşünme süreçleriyle ilgili olan" Ruhbilim dilinde coşkusal deyiminin karşıtı olduğu gibi, metafizik dilde de sezgisel ve kılgısal deyimlerinin karşıtıdır Adı geçen Ruhbilim Terimleri Sözlüğünde bütün ruhsal görünümlerin ölümsüz ve nesnel olmayan bir ruhun görünümleri olduğunu savunan felsefe ya da dinsel ruhbilim akımını dile getiren ing rational psychology deyimi karşılığı olarak ussal ruhbilim, elde bulunan tutamaklar arasından en iyilerini seçerek güvenilir yargılarla sağlam bir yoldan sorunları çözmeyi dile getiren ing rational problem-solving deyimi karşılığı olarak ussal sorun çözümü, davranışları öncelikle duyumlara ve sezgilere dayanan coşkusal tipin karşıtı olarak daha çok usla davranan tipi dile getiren Dr Jungun terimi ing rational type deyimi karşılığı olarak ussal tip deyimleri önerilmiş ve tanımlanmıştır Bk Usalır, Us, Ussallık, Ussallaştırma






USLAMLAMA


(Os İstidlâl, Muhâkeme, Fikrü nazar, Kıyâsı aklî, Huccet, Kıyâs, Nazar, İstidlâli tâhlilî, Delil, Fikir; Fr Raisénnement, Al Vernunftschluss, İng Reasoning, İt Ragionamento) Ussal yargıların mantıksal dizimi Usavurma da denir Çıkarsama ve bunun anlamdaşı olan Çıkarım deyimleriyle de yakın anlamlıdır Bilinen önermelerden bilinmeyen önermeleri çıkarmayı dilegetirir, eşdeyişle belli bir takım önermelerden mantıksal ilerlemelerle sonuç çıkarmaktır Örneğin buğdayın besleyici olduğunu ve ekmeğin buğdaydan yapıldığını biliriz, doğru olduklarını bildiğimiz bu önermelerden "ekmek besleyicidir" sonucunu çıkarırız; bu, bir uslamlamadır Bu yüzden uslamlamaya us yürütme (Akıl yürütme) de denir Mantık, bu uslamlama bilimidir Bir önermenin doğru olup olmadığı, mantığın işi değil, o önermenin ilgili olduğu bilimin işidir Mantık, bir önermenin doğru olup olmadığını bilemez, sadece "A önermesi doğruysa B önermesi de doğru olmalıdır" der, uslamlama da budur Aristoteles'in tasım öğretisi böylesine bir uslamlamadır Uslamlama, tümdengelim ve tümevarım yöntemiyle yapılır Uslamlamak (muhakeme etmek), ussal bir işlemdir Bu yüzden us, uslamlama yetisi olarak de tanımlanmıştır Örneğin Fransız düşünürü Descartes (1596-1650), felsefesini, uslamlamayla kurmuştur Descartes'a göre bir düşünceyi meydana getiren daha önceki bir düşüncedir Öyleyse düşünce zincirinin arasına yanlış bir düşünce karıştırmaksızın sırayı titizlikle kovala***** gerçeğe varılabilir Uslamlamanın büyük değeri yeni bilgiler vermesi, bilgilenme sürecinin kuram ve varsayım gibi yüksek bilimlerini oluşturmasıdır Tümdengelen uslamlamalarda çıkarılan sonuç kesindir, tümevaran uslamlamalarda olasılı ya da yanlış olabilir Alman idealisti Hegel, uslamlama'yı Al Schluss deyimiyle dile getirmiştir, bu, aynı zamanda tasımı anlamına da gelir Nitekim Hegel'in Mantık'ını Fransızcaya çeviren Georges Noel (Paris 1897), Hegel'in bu deyiminin karşılığı olarak, uslamlama ya da tasım (Fr Raisonnement ou syllogisme) deyimini kullanmıştır Hegel, uslamlamayı küçümser ve "keyfe göre konulan önermelerden keyfe göre sonuçlar çıkarma" olarak tanımlar, bunun yerine diyalektik yöntem'i koyar Hegel'e göre sonuç çıkarma, keyfe göre ve rastlantısal değil, kesin ve zorunlu olmalıdır ki bunu da ancak diyalektik yöntem sağlar Hegel nasıl uslamlamayı diyalektik yönteme oturtmuşsa, Descartes ve onun izleyicisi Spinoza da geometrik yönteme oturtmuşlardı Descartes ve Spinoza'ya göre de felsefe, rastgele uslamlamalarla değil, geometrik yöntem'le kesin ve zorunlu sonuçlar çıkarmalıdır Ne var ki uslamlama, bilimsel kullanımında, hiç de keyfe göre ve rastlantısal sonuçlar vermez İnsanlar ölümlüyse ve Sokrates de bir insansa, Sokrates'in de ölümlü olacağı kesin ve zorunludur Bk Tasım, Çıkarsama, Tümdengelim, Tümevarım, Mantık, Kuram, Varsayım






UYUM (armoni)


Çokluğun ve karşıtlığın düzenli bir birlik oluşturması Uyum, sanat felsefesinin de temel bir kavramıdır



UZAY


Bütün varlıkların içinde bulunduğu sonsuz boşluk; bütün var olanları içinde bulunduran şey

Alıntı Yaparak Cevapla

Felsefi Terimler/Sözlük

Eski 08-23-2012   #21
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Felsefi Terimler/Sözlük




V




VARSAYIM


İrdelenmeksizin doğru sayılan ilke, önerme ya da ön dayanak





VAROŞÇULUK


Alm Existenzialismus, Fr existentialisme, İng existentialism

Varoluşçu felsefe düşüncesini temel olarak alan bütün düşünsel uğraşılara verilen ad Danimarkalı düşünür Kierkegaard'ın büyük ölçüde başlattığı, aynı zamanda felsefenin öteden beri ele aldığı sorunları kökten yenilemeye çalışan, günümüz Avrupa'sının bir çok düşünürünün yaşattığı akım


Varoluş felsefesinde, varlık sorunu insan olma sorunuyla bir bağlantı içine getirilir; bunun yanında felsefe yapmanın kaynağı olarak insan, varoluşu, sonluluğu, zamana bağlı oluşu ve tarihselliği içinde, yeni-bir düşünme tutumu ile ele alınır; özellikle insan varoluşunun anlamı söz konusudur Varoluşçuluk dünyada bulunan insan varoluşundan kalkarak onu kendine yabancılaşmadan kurtarmayı ister; özgürlüğü içinde insanın varoluşu ve insanın kendini ger çekleştirmesi söz konusudur bu felsefede


1- Fransa'da bir felsefe - edebiyat akımı olarak biçim almıştır Başlıca temsilcisi J P Sartre'a göre: "Varoluş özden önce gelir" ve her bir kimseye bir öz kazandırmayı sağlayacak özgürlükle özdeştir; "İnsan ne ise o değildir, ne olmuşsa odur" İnsan kendini kendi yapar, daha önce kazandığı bazı belirlenimlerin elverdiği ölçüde kendine biçim verir, kendini oluşturur


(Fransa'da başka temsilcileri: A, Camus, Merlaeu-Ponty, Simone de Beauvoir); Hıristiyan varoluşçuluğun başlıca temsilcisi: Gabriel Marcel


2- Almanya'daki başlıca temsilcileri: Martin Heidegger ve Karl Jaspers Heidegger'e göre "İnsanın özü varoluşundadır" yani "dünyada-olma"sındadır Yalnızca insan "gerçek varoluş"tur Çünkü yalnız insan var olanın (kendisinin) sınırlarını aşıp varlığa adım atabilir Yalnız insan var olan olarak kalmaz, kendini var olan olarak anlayabilir: bütün öteki şeyleri anlayabilmesinin temeli de budur Böyle olunca varlıkbilim bütün öteki bilimlerin dayanağıdır; Heidegger ağırlık özeği ahlak felsefesi ve insanbilim ile ilgili sorunlar olan her varoluşçu felsefenin karşısına bilinçli olarak bir varoluşçu varlıkbilim koymak ister; böylece varlığı var- oluşta ara***** felsefenin temel sorunu olan varlık felsefesine dönmüş olur Varlığın (Sein) araştırılması gereken yer varoluştur (Existenz) İnsanın özü varoluşunda olduğuna göre, varoluştan kalkarak varlık sorusu yeniden düzenlenmelidir


Ancak Heidegger bir varlıkbilim değil de, yalnızca ilerideki evrenşel varlıkbilime olanak sağlayacak bir hazırlık olmak üzere bir "temel varlıkbilim" (Fundamentalontologie) kurmak ister Varoluş (Existenz) de Heidegger'e göre:İnsanın varlık sorusunu sormakla doğrudan doğruya bir bağlantı kurduğu kendi varlığıdır


Buna karşılık Jaspers, her varlıkbilimde, varoluşsal olanın bir katılaşması ve yozlaşması tehlikesini görür; onun yöntemi varoluşu açma, aydınlığa çıkarma ( varoluş aydınlanması) yöntemidir; ama, kendi felsefesinin salt bir varoluş felsefesi olduğunu ileri sürmekle birlikte, kendisi de bilincin ötesine geçen (transsendens) bir fizikötesine yönelişiyle varoluş felsefesinin dışına çıkar

Alıntı Yaparak Cevapla

Felsefi Terimler/Sözlük

Eski 08-23-2012   #22
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Felsefi Terimler/Sözlük




Y



YANLIŞLANABİLİRLİK

Bilimde, önermelerin yanlışlanabilme niteliği, Popper'in bilimle sözde - bilimi ayırmada kullanılmasını önerdiği ölçüt





YAPISALCILIK


Alm Strukturalismus, Fr structuralisme, İng structuralism, Lat structura = yapı


Özellikle Fransa'da gelişen, temel bir gerçeklik olarak yapıya dayanan, yapı üzerine kurulan bilim kuramı Yapı, öğeleri birbirine ve kendisine bağlı olan, ama öğelerinin toplamından daha fazla bir şey oluşturan bir bütündür Çıkış noktasını dilbilimden alan yapısalcılık, bu etki ile, insanbilimlerinin yöntemi olmuştur; gerçekliğin yapısını kavramada dili örnek alır, dil örneği insan davranışlarının tüm alanına, özellikle de toplumsal olaylara, belli bir yönteme uyularak, uygulanır Yapısalcı yöntem ele aldığı konuyu, bütünleştiği yapı içine ko*****, sonra da daha geniş kapsamlı yapılar içine ko***** aydınlatmaya çalışır Bugüne dek bir yapısalcı felsefe olmamıştır, ama yapısalcılığa yönelmiş Toplumbilim, ruhbilim, insanbilim araştırmaları vardır Yapısalcılığın başlıca temsilcileri:

Dilbilimde: Saussure, Jakobson;

Budunbilimde: Levi-Strauss;

Ruhsal çözümlemede: J Lacan;

Felsefede: M Foucault

Marksçı kuramda: L Althusser'dir


Yapısalcılık, yapıya (bütüne) yöneliş olarak ilkin 19 yüzyılın sonu ile 20 yüzyılın başlarında Ehrenfels, Wertheimer, Köhler ve Koffka'nın geliştirdikleri biçim-kuramı (Gestalttheorie)nda kendini gösterir Biçim (Gestalt) görüde verilmiş olan bütün demektir; örneğin algı bir bütündür, bir bütünselliktir; öğelere ayrılmış olan algı birliği öğelerin toplamından daha fazla bir şeydir, bundan dolayı özel bir bütünsellik niteliği vardır, örneğin bir melodi, notaların toplamından daha fazla bir şeydir ve kendine özgü bir bütün oluşturur





YARARCILIK


Alm Utilitarismus, Fr utilitarisme, İng utilitarism, Lat uti- fis = fayda, yarar, es t nefiye

1- Yararın yaşam ilkesi yapılması

2- Ahlaksal eylem ve davranışlarda yararın ilke yapılması: Yararlı olan iyidir:


a tek kişinin, ya da

b toplumun yararı göz önünde bulundurulur

3- Özellikle Bentham ve J S Mill'in ahlak ve siyasa öğretisi, temel ilkesi: "Olabildiğince çok sayıda insanın olabildiğince çok mutluluğu"




YENİ PLATONCULUK


Alm Neuplatonismus, Fr neo-platonizme, İng Neo -Platonism, Es t nev Eflatuniye

Platon'dan başka Aristoteles'e stoalılara, Pitagorasçılara da dayanan ayrıca doğu dinlerinden ve Hıristiyanlıktan da etkilenmiş olan, bütün bunları kendi içinde karıştırıp eriten felsefe okulu

İS 2-6 yüzyıllar arasında türlü biçimlerde ortaya çıkmıştır Kurucusu Ammonias Sakkas sayılır, bu okulun dizgesel temellendirilişini onun öğrencisi Plotinos

Yeni İdealizm


Alm Neuideolismus, Fr neo-idealisme, İng neo-idealism


19 yüzyılın ikinci yarısından sonra özdekçilik, olguculuk ve doğalcılığın egemenliği karşısında idealizmi yeniden canlandırmaya çalışan akımlar Bu adı ilkin İtalya'da yeni Hegelciler (Croce, Gentille) kullanmışlardır

Başlıca temsilcileri: Lotze, Eucken, Dilthey, yeni Kantçılar ve yeni Hegelciler





YENİ HEGELCİLİK


Alm Neuhegelianismus, Fr neo-hegelianisme, İng Neo -Hegelianism


20 yüzyılda Hegel felsefesini yeniden canlandıran, Hegel'-in eytişimsel yöntemine ve fizikötesine dayanarak kültür ve tarih felsefesine yeni bir yön vermeye ve doğa bilimleri karşısında yeniden tinsel bilimleri güçlendirmeye çalışan akım

Özellikle Almanya'da, ayrıca Fransa, İtalya, İngiltere, Rusya, İskandiynavya ve Amerikâ da gelişmiş bir akımdır Temsilcileri: Freyer, Glockner, Litt, Bosanquet, Bradley, Croce, Gentille vb

TDK Felsefe Terimleri Sözlüğü





YENİ KANTÇILIK


Alm Neukantianismus, Fr neo-kantisme, İng Neo-Kantianism

19 yüzyılda felsefeyi çöküşten kurtarmak üzere özellikle bilgi eleştirisi ve bilgi kuramı açısından Kant'a yönelen çalışmalar; en yüksek noktasına 20 yüzyılda erişir

Çeşitli yeni Kantçı okullar: Marburg Okulu (Cohen, Natörp, Cassirer), Güney-Batı-Almanya Okulu (Windelband, Rickert, Lask); ayrıca: Alois Riehl, H Vaihinger ve Fransâ da: Renouvier

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.