Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Kültür - San'at & Eğitim > Ülke & Şehirler > Türkiye

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
ayasofya, müzeler, müzesi, türkiyedeki

Türkiye'deki Müzeler - Ayasofya Müzesi

Eski 11-25-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Türkiye'deki Müzeler - Ayasofya Müzesi







Essiz güzellikte, muhtesem bir mabed yaptirmaya karar veren Imparator Justinianus emeline kavusmis, idealini gerçeklestirmistir Dünyaya bir mimarlik harikasi kazandirmistir

Fakat, insanlik bugün bu saheserle övünüyorsa, bu, Türklerin sayesindedir Onu bugünlere sapasaglam ulastiranlar, sanat harikalarinin koruyucusu olan Türklerdir

Amerika kitasinda, Mayalar'in, Aztekler'in, Inka'larin eserleri bugün harabe halindedir Çünkü bu kitayi 15 Ve 16 Yüzyilda fetheden Avrupalilar, o saheserleri korumak söyle dursun, yagmaladilar, yakip yiktilar Yikilmadan kalabilenler, balta girmemis gür ormanlarda bulunanlardir

Roma imparatoru Jül Sexar Kleopatra devrinde Misir'a saldirdigi zaman muhtesem Iskenderiye kütüphanesini yakip yikmisti Bu kütüphanede bulunan 700 bin kitabin külleri, günlerce bir matem bulutu gibi sehrin üzerinden ayrilmadi Bazi tarihçiler buna ''Rönesansi en az asir geciktiren olay'' diyorlar

Piramitler, herbiri tonlarca agirlikta blok taslardan örülü olduklari için yikilamadiö ama sakladiklari hazineler yine yagma edildiç Yüzlerce yil sonra bölgeye hakim olan baska kuvvetler de, Gize'deki ünlü sfenksi nisan tasi olarak kullandilar, top atesine tutarak bu saheserin burnunu, sakalini kopardilar

1204 yilinda Istanbul'u zapteden Haçlilar, bu sehri misli görülmemis sekilde yagmaladi, sanat eserlerini tahrip ettiler Olayin görgü tanigi olan Bizamsli ve Avrupali tarihçiler ''Tarihte böylesine vahsi, böylesine barbar bir yikim görülmemistir'' diyorlar Bunlarin Ayasofya'yi ne hale getirdiklerini, diger harika eserlere neler yaptiklarini önceki bölümlerde bir nebze yaptiklarini önceki bölümlerde bir nebze anlatmistik Daha baska neler yaptiklarini da asagida görecegiz

Fatih'in İlk Emri

1453'te Türkler Istanbul'u fethedince, Fatih Sultan Mehmed'in ilk emirlerinden biri, acinacak sekilde harap ve bakimsiz birakilan Ayasofya'nin onarilmasi olmustur

Türklerin Ayasofya'yi nasil bulduklarini, sonra ne hale getirdiklerini, onu nasil koruduklarini asagida okuyacagiz Fakat daha önce bu eserin nasil meydana getirdigini ve mimari özelliklerini anlatacagiz Bu özellikleri anlatmadan önce sunu da belirtelim ki, dünyayin yadi harikasini tespit edildigi yillarda Ayasofya henüz yapilmamisti Yapilmis olsaydi, bu yedi harikadan biri mutlaka Ayasofya olurdu



Eski Mabedlerin Sütunları İstanbul'a Getiriliyor

Bugünkü Ayasofya'nin bulundugu alanda, ilk kilise 12 Mayis 360 yilinda yapilmisti O zamanki Bizans'in en büyük mabedi olan bu yapi 44 yil sonra bir yangimla harap oldu 415 yilinda onun yerine yapilan yeni kilise de 532 yilinda baska bir yanginla yok oldu

Iste bu ikinci yangindan sonra Imparator Justinianus, Hazreti Adem'den bu yana görülmemis ihtisamda, yanginlara, depremlere karsi koyabilecek, gelecek çaglara ulasabilecek saglamlikta bir eser yaptirmaya karar verdi

Justinianus bu büyük yapinin insaasina Aydinli Antonius ile Miletli Isodoros adli mimarlari memur etti Mimarlar hemen ise koyuldular Önce kilisenin yapilacagi alan iyice açildi Bu maksatla orada bulunan saraylar, evler yikildi Sonra, Imparatorlugun, harabe halinde bulunan eski mebedlerin, evlerin en güzel malzemeleri toplatilarak Istanbul'a getirildi Mesela sekiz sütun Efes'teki Diana mebedinden alindi Ayni sütunlar daha önce Efes'e Heliopolis'teki Günes mebedinden getirilmisti Atina, Roma, Delf ve öteki mebedlerden de bazi sütunlar toplandi Böylece, herbiri ayri bir mebede yücelik kazandirmis olan mermer sütunlar, simdi bir araya gelecek, en büyük mebedde bulusarak gelecek çaglara ulasacaklardi Ayrica dünyayin en meshur mermer ocaklari de Ayasofya için çalistirilyordu Prokonez beyaz mermerlerini, Egriboz adasi açik yesil mermerlerini, Karia'daki ocak beyaz-kirmizi mermerlerini, Misir meshur porfirlerini, Teselya ve Lakonya eski yesil mermerlerini, Siga damarli pembe taslarini istanbul'a yolladi

EY SÜLEYMAN SENI ASTIM!

Bu çok degerli malzemeden essiz bir anit meydana getitmek mimarlar da en büyük güçle desteklenmeliydi ve desteklendi

Insaat araliksiz bes sene devam etti Bu süre içinde hergün bin isçi çaliiti Imparator sik sik çalismalari denetliyor, çalisanlari yüreklendiriyordu Nihayet insaat bitince, 27 Aralik 537'de, büyük bir açilis töreni yapildi Justinianus 14 atil çektigi tören arabasi ile Ayasofya!nin, o zaman Kram Kapisi denilen büyük kapisinin önüne gelince, büyük eseri gururlu seyrederken söyle dedi: ''Tanrim, sana sükürler olsun ki böyle essiz bir eserin basarisini bana lütfettin, beni buna layik gördün!''

Sonra heyecanla mihraba dogru atilarak söyle demekten de kendini alamadi: ''Ey Süleyman, bu eserle seni asmis, seni yenmis bulunuyorum!'' o zamana kadar en büyük mabedi yaptiranin kadar en büyük mabedi yaptiranin Hz Süleyman oldugu kabul ediliyordu



Alıntı Yaparak Cevapla

Türkiye'deki Müzeler - Ayasofya Müzesi

Eski 11-25-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Türkiye'deki Müzeler - Ayasofya Müzesi



Ayasofya'nın Boyutları

Ayasofya'nin bina olarak kapladigi alan 77 metre uzunlukta ve 71ç70 metre genislikte bir yerdir Bu alanda yükselen binanin çik genis bir avlusu vardi Avlunun etrafinda revaklar, ortasinda ise auyu aslan agzindan akan bir çesme bulunuyordu Mabede 9 büyük kapidan giriliyordu

Ayasofya'nin kubbesi 33 metre çapinda ve 5560 m Yüksekligindedir Kubbenin kendi yüksekligi 81 metreyi bulur Kubbe Çok hafif tuglalardan, birbirine takip eden tabaklarla meydana getirilmistir Kubbe kasnagi 40 pencerelidir Bunlardan dördü kapali durur Yapiyi 107 sütun ayakta tutar Bunlarin 40 tanesi alt 67'si de üst kisimdadir Bina zemeninin altina genis sarniçlar yapilmis, bunlarin içine büyük fil ayaklari dikilmistir Böylece yapiya, seglemlere karsi esneklik ve dayanliklilik verilmistir Buna ragmenAyasofya Bizans devrinde birkaç defa depremden hasar gördü ve tamir edildi

20 Bin Kilo Gümüş

Ayasofya'nin ihtisami yaniz boyutlarinda degildir Iç süslemeleri bakimindan da essiz bir eserdir Daha dogrusu Haçli yikimina ugrayincaya kadar öyle idi Daha sonra Türklerin onarimi ile ve bu defa Türk sanatinin inceligiyle, yine essiz bir anit oldu

Ayasofya'nin içi, Latinlerin isgalinden önce, mozaikler, renkli mermerler, fildisi levhalar, altin, gümüs ve diger kiymetli taslarla, agir islemeli kumaslarla süslüydü Tavanlarinda altin zemin üzerinde dekoratif göbekler, rozetler, gümüs mozaikler vardi Insan resmi tasiyan mozaikler de bulubuyordu Halen yerinde duran büyük kapinin üzerindeki mozaik taht üzerinde oturan Meryem'i, kucagindaki çocuk ise Hz Isa'yi temsil ediyor Meryem'in sagindaki Imparator Konstantin Meryem'e Istanbul sehrini Justinianus isa Ayasofya'yi sunarken görülüyor

Kubbenin altinda ve orta yerde duran, fildisinden yapilmis ve degerli taslarla süslenmis bir kürsü vardi Mihrabin önünde de üzeri altin yaldizli gümüs bir bölme bulunuyordu Gümüs kaplamalar ve mozaikler günün her saatinde bir baska yönden süzülen isikla piril piril olurdu

Tarihçiler Ayasofya'da bulunan gümüs kaplamalarin ve süslerin 20 bin kilo civarinda oldugunu yaziyorlar O devirde Bizans'ta elçi olarak bulunan yabancilar, yeryüzünde böyle muhtesem ve isikli bir mabed olmadigini yazmislardi Mesela Rus elçileri hükümdarlarina Ayasofya'yi söyle anlatmislardi: ''Acaba gökte miyiz? Diye düsündük, cünkü yeryüzünde böyle bir ihtisami insan tasavvur edemez Gördüklerimizi size tarif etmekten aciziz''

Istanbul'u isgal eden Haçlilar ordusunda bulunan Robert de Clari ise gördüklerini söyle anlatiyordu: ''Bu mabedin bütün kapilarin kilit ve sürgüleri som gümüsten idi Paha biçilemeyecek degerde olan mihrabin üzerinde ondört ayak uzunlugunda som altindan bir ayin masasi vardi ve bunun üzeri degerli taslarla süslüydü Mihrabin etrafindaki sütunlar da gümüstendi Kilisedeki on kadar avizenin herbiri insan kolundan kalin gümüs zincirlerle asiliydi…''

Örümcekler Ağ Kurmuş

Türkler Istanbul'u aldiklari zaman Ayasofya'yi çiril çiplak buldular Anlatilmakla bitmeyen güzel mozaiklerinin çogu; altin Gümüs ve degerli taslarla süslü olan her seyi, Haçlilar tarafindan yagma edilmisti Mabed bakimsizdi Bu durumu, onu fetih gününde gören Dursun Bey söyle anlatiyor: ''Onun rahnesine tas koyacak bir mimar kalmamis, mamur olarak sedece bir kubbesi kalmis Padisah-i Cihan bu binayi harab ve yebab (yikik) görünce, ahir harap olmasin deyüp tamirini ve bakimini emretti Sonra'da, su beyti söylemekten kendini alamadi:

Perdedari miküned der taki kisra ankebut
Bum nevbet mizenet der kale-i Efrasiyab

(Kisra'nin takina örümcekler ag kurmus, perdedarlik yapiyor, Kayserin kalesinde ise baykus nöbet tutuyor)

Fatih Sultan Mehmed'in emriyle camiye çevrilen eser, bu suretle gelecek yüzyillara yikilmadan, ihtisamini arttirarak ulasma sansina kavusmus oluyordu

Kilise camiye çevrilince Resimlerden bazilari ve haçlar Bozulmayacak sekilde badana ile örtüldü Diger süslere ve melek resimlerine hiç dokunulmadi Mebedin güneydogu tarafi görülen lüzum üzerine iki payanda ile takviye edildi Bu köseye tugladan bir minare ve camiye bir medrese ilave olunda Ikinci minareyi II Beyazid yaptirdi



Koca Sinan'da Onarıyor

Kanuni Süleyman devrinde yikilma tehlikmesi gösteren bina, Kanuni'nin emriyle ve dahi mimar Koca Sinan'in maharetiyle destek duvarlara kuvvetlendirildi

Koca Sinan Ayasofya'ya iki minare daha ekledi Caminin yaninda II Selim için de bir türbe yapildi Sokollu Mehmet Pasa kubbeye büyük bir alem koydurdu

Caminin içini Türk eserleriyle en çok süsleyen hükümdarlardan biri III Murat'dir Bergama'dan getirtilen ve helenistik devirde kalma iki büyük mermer küpü camiye koyduran da odur Bu küplerin her biri 1250 litre su almaktadir

IV Murat'in yaptirdigi mermer mahfiller Minber ve tas kütsü bir sanat harikasidir Yine bu hükümdar mebedin duvarlarina ve bos kalan yerlere Biçakçizade Mustafa Çelebi'nin n'fis hatti ile ayetler yazdirdi Bugün büyük kubbede asili duran kandili ise III Ahmet yaptirdi

Ayasofya Müze Oluyor

Padisahlar arasinda Ayasofya'yi Türk eserleriyle en çok süsleyen hükümdar I Mahmut'tur I Mahmut'un cami için yaptirdigi çok güzel bir kütüphane vardir ki devrin saheseri sayilir Bu kütüphanede 7 binden fazla el yazmasi ve basma kitap bulunmaktadir Kütüphane duvarlarini da çoik güzel Türk çinileri süslemektedir

Türklerin gösterdigi ihtimamla Ayasofya korunmus, güzellestirilmis, saglamlastirilmistir

918 yil kilise, 482 yil cami olarak kullanildiktan sonra, 1 Subat 1935 tarihinde müze haline getirilen Ayasofya'yi bugün ziyaretçiler hayranlikla seyredebiliyorsa, bu, Türklerin bu sanat harikasina sahip olarak onu korumalari sayesindedir

Ayasofya'nin ve civarindaki eserlerin yüzlerce yil önce bugünkünden çok daha heybetli göründüklerini de söylemeliyiz Çünkü, eskiden Istanbul'un yedi tepesinden biri olan Ayasofya ve çevresinde zemin, yüzyillarin birikimi olan dolgularla onbes metre kadar yükselmis bulunmaktadir Bunu anlamak için eski gravürlere balmak yeter Bir eski gravürde, Sultanahmet Meydani'ndaki hiyeroglif yazili dikilitas Meydanin dolup yükselmedigi zamanki haliyle görülmektedir Bu tasin kaidesini olusturan kabartma heykellere bakmak için, resime göre insanin basini yukari kaldirmasi gerekir Oysa bugün ayni kaide çukur içinde kalmistir ve ancak egilerek görebiliyoruz

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.