Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Toplum ve Yaşam > Beslenme, Diyet ve Sağlık > Genel Sağlık

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
hastalıkları, kbb

Kbb Hastalıkları

Eski 08-17-2012   #31
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kbb Hastalıkları





Farenjit



FARENJİT

Farenjit Nedir: Farenjit, farinks adı verilen boğaz kısmının iltihabıdır Hemen hemen herkes az ya da çok farenjit geçirir Farinks, burun ve ağız boşluğunun arka tarafıdır Yukarıdan aşağı doğru oluk şeklinde uzanan bir bölümdür Burun arkasındaki kısmına nasofarinks(geniz) adı verilir Ağız boşluğunun arkasındaki kısma ( ağzı açınca tam karşıda görülen kısmı) ise orofarinks adı verilir Aslında aşağı doğru uzanan kısmına da hipofarinks denir ama burası bazı tümöral hastalıklar için önemliyse de farenjit açısından önemli değildir
Farenjit diyince orofarinksin iltihabı anlaşılır

Kaç Tür Farenjit Vardır: Farenjit bulunma süresine göre genelde ikiye ayrılır Eğer farenjit yeni oluşmuş ve şiddetli şikayetler yapıyorsa buna akut farenjit denir Ancak uzun süreden beri var ve hastada çok şiddetli olmayan şikayetler yapıyorsa buna da kronik( müzmin) farenjit adı verilir

Farenjitin Sebebi Nedir: Akut farenjit genellikle üst solunum yolu infeksiyonlarının bir parçası olarak görülür ve sebebi çoğunlukla virüslerdir Bazen bakteriler de bu hastalığa yol açabilirler Bazı kimyasal maddelerin veya tahriş edici meddelerinde farinkse teması ile akut farenjit gelişebilir Kronik farenjitte ise yine virüslerde rol oynamasına rağmen genellikle tahriş edici bir faktör vardır Bunlar arasında en önemlileri olarak sigara içilmesi, alkol kullanılması, alerji, geniz akıntısı, kuru ve kirli hava , burun tıkanıklığı yapan faktörler (burun solunum havasının nemini ve ısısını ayarlar Eğer burun tıkanıklığı varsa uygun olmayan nem ve ısıdaki hava farinkse temas eder ve farenjiti kolaylaştırır), mideden asit kaçağı (reflü), aşırı sıcak veya soğuk besinler, boğaz temizleme refleksinin aşırı olması, diş ve bademcik iltihapları, geniz eti sayılabilir

Ne Gibi Belirtileri Vardır: Akut Farenjit'te hastanın şikayetleri daha belirgindir Boğaz ağrısı, yutkunma zorluğu, boğazda kuruluk,yanma veya kaşınma hissi, ateş, öksürük gibi şikayetler olur Buyunda beze, burun tıkanıklığı, burun akıntısı, baş ağrısı, halsizlik-kırgınlık, ses kısıklığı gibi şikayetlerde görülebilir Kronik farenjitte ise akut farenjitin aksine ateş, halsizlik ve kırgınlık gibi şikayetler pek görülmez Boğaz ile ilgili şikayetler daha hafiftir ancak ya hiç kaybolmaz ya da çok kolay ortaya çıkar Boğazda kuruluk hissi, gıcık, yanma, kuruluk, yabancı cisim hissi, takılma, hafif yutkunma zorluğu gibi şikayetler olur Gıcık öksürüğü şeklinde bir öksürükte eşlik edebilir Hastalar boğazını temizleyerek rahatlayacakları hissine kapılırlar ve sürekli temizleme hareketi yaparlar Ancak bu çoğu zaman boğazı daha fazla tahriş etmeye neden olur

Muayenede Ne Görülür: Akut Farenjitte, farinkste kızarıklık ve ödem görülür Ayrıca geniz akıntısı, boyunda beze, burunda ödem ve akıntı gibi bulgulara rastlanabilir Kronik farenjitte de boğazda yine kızarıklık vardır Ayrıca kronik farenjiti ortaya çıkaran başka durumlar varsa bunlara ait bulgular görülür Örneğin; burunda kemik eğriliği (deviasyon), et büyümesi, alerjiye veya iltihaba bağlı akıntılar görülebilir

Teşhis Nasıl Konur: Hem akut hemde kronik farenjitin teşhisi hastanın anlattıkları ve muayene bulgularına göre konur Genellikle herhangi bir tetkik yapmak gerekmez Ancak eğer sinüzit düşünülüyorsa film çekilmesi veya nadiren kan sayımı ya da kültür-antibiyogram yapılması gerekebilir Farenjite neden olabilecek bir başka hastalık düşünülüyorsa buna ait tetkikler yapılabilir

Nasıl Tedavi Edilir: Akut farenjite virüslerin neden olduğu düşünüldüğünde antibiyotik verilmesi gerekli değildir Ancak sıklıkla virüslerin yaptığı iltihaba bakterilerde eklendiğinden antibiyotikler hastalığın iyileşme süresini kısaltmaktadırlar Antibiyotik olarak penisilin türevleri, sefalosporin veya makrolidler kullanılabilir Antibiyotiklerin yanısıra, ağrı kesici-ateş düşürücü ilaçlar, alerji düşünülen hastalarda antihistaminikler, burun açıcı spreyler, öksürük kesiciler ve ağız gargaraları kullanılabilir Pastiller genellikle faydasızdır Kronik farenjitin ise tedavisi oldukça zordur Hem doktorun tedavi uygulaması hende hastanın bazı durumlara dikkat etmesi gerekmektedir Ancak yine de kronik farenjit çoğu zaman tam olarak ortadan kaldırılamaz Tedaviyi belirlemek için kronik farenjiti ortaya çıkaran başka bir faktör olup olmadığına bakılmalıdır Eğer bulunursa önce onun tedavisi gerekir Alerji, burun kemiğinde eğrilik veya burunda et, sinüzit, mideden asit kaçağı(reflü) gibi hastalıklar uygun şekilde gerkirse ameliyatla düzeltilmelidir Antibiyotikler genellikle faydasızdır Geniz akıntısın azaltıcı ilaçlar veya ağız gargaraları sık kullanılırlar Bazen mideden asit kaçağını önleyici ilaçlarda verilebilir Hastanın dikkat edecği durumların başında sigaranın dumanından bile uzak kalmak gelmektedir Dikkat edilecek durumlar şöyle sıralanabilir:
-Sigara ve alkol almamak
-Tozlu yerlerde ve kirli havada bulunmamak
-Aşırı sıcak ve soğuk gıda almamak
-Üşümemeye çalışmak
-Alerjiye neden olan faktörlerden uzak kalmak
-Reflü düşünülen hastalarda akşam saatlerinde çay-kahve-alkol almamak ve mideyi aşırı doldurmamak
-Boğazı temizlemeye çalışmamak
Uygun tedavi ve hastanın maksimum dikkati bile kronik farenjitin bulgularını ortadan kaldırmayabilir Ancak bulgular hafifleyebilir veya geçici olarak kaybolabilir

Alıntı Yaparak Cevapla

Kbb Hastalıkları

Eski 08-17-2012   #32
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kbb Hastalıkları



Geniz akıntısı



Geniz Akıntısı

Geniz akıntısı nedir? Geniz akıntısı, "boğazda mukus birikmesi" veya "mukusun, burun arkasından damlama hissi" şeklinde tarif edilir Mukus, burun salgısına verilen isimdir Mukus, burun içini ıslak, kaygan tutar, temizler; solunan havayı nemlendirir ve içerisindeki yabancı maddeleri tutar, mikroplarla savaşır Mukus üretimi ve temizliği, sinir, kan damarları, salgı bezleri, kaslar, hormonlar ve silialar ile karışık bir biçimde düzenlenir "Geniz akıntısı hissi", aşırı miktarda ve kalın mukus veya boğaz kaslarındaki bozukluklar veyahut da yutma bozukluklarından kaynaklanabilir

Burun ve sinüsler, günde yaklaşık bir ile iki litre arasında ince mukus oluştururlar Mukus, burun ve sinüsü döşeyen hücrelerin yüzeyinde bulunan, gözle görülemeyen "silia" diye isimlendirilen süpürge gibi uzantılarla sürekli geriye doğru süpürülür Mukus, kayar biçimde genize, oradan da aşağıya yemek borusuna gönderilir ve farkına varılmadan yutulur Normal şartlarda, burun önden akmaz Salgının çok olduğu veya bu salgının arkaya yönlendirilemediği durumlarda burundan akıntı olur

Anormal salgılar:

Artmış, ince, temiz salgı: Basit soğuk algınlığı gibi üst solunum yolları enfeksiyonlarında, alerjide, soğuk havada, parlak ışıkta, belirli yiyecek ve baharatlarda, hamilelik ve hormon değişikliklerinde, değişik ilaçlar kullanıldığında (doğum kontrol hapları, bazı yüksek tansiyon hapları gibi) ve yapısal bozukluklarda (burun eğriliği gibi) görülebilir

Vazomotor rinit: Burun, tıkalı, şiş ve ıslak hissedilir Burada burun, değişikliklere karşı aşırı hassastır fakat alerjik değildir

Artmış, kalın salgı: Çoğunlukla, kışın soğuk havalarda, nemsiz, sıcak ev ve binalarda yaşayan kişilerde görülür Sinüs ve burun enfeksiyonları ile özellikle bazı süt ürünlerinden gelişen alerji durumlarında da ortaya çıkar Şayet bir burun akıntısı, koyulaşıp, sarı, yeşil renk almaya başlarsa, bakteriyel sinüs enfeksiyonu gelişmesi muhtemeldir Çocuklarda, bu durumda, burunda yabancı cisim (fasülye, yuvarlanmış kağıt, oyuncak parçası gibi) olmasından da şüphe edilir

Azalan salgı: Aşağıdaki durumların herhangi birinde olabilir:

*Sigara dumanı, endüstriyel kirlilikler, otomobil egzozu gibi çevresel uyarıcılar, burun salgısını azaltır Salgı azaldığında, normalden daha fazla koyulaşır ve aldatıcı olarak artmış mukus gibi hissedilebilir

*Burun havaakımının düzgün olmasını engelleyen burun eğrilikleri de salgının azalması veya çoğalmasına sebep olabilirler

*Yaş arttıkça, burun salgısı azalıp, koyulaşır Bu, geniz akıntısı gibi hissedilebilir

*Burunu döşeyen dokunun bazı ender görülen hastalıklarında da mukus üretimi veya akımı etkilenebilir

Yutma bozuklukları: Yutma işlemi, sıvı ve katı gıdaların, ağızdan yemek borusuna kadar gitmesini sağlayan karışık bir işlemdir Ağız, boğaz ve yemek borusundaki kasların, birbirleri ile düzenli ilişkileri gerekir Yutmada problem olması, sıvı ve katı gıdaların boğazda birikmesine yol açabilir Buradan, nefes borusuna ve ses tellerinin bulunduğu bölgeye kaçarak, seste boğukluk, boğaz temizleme ve öksürüğe yol açabilir

Yutma problemlerine birçok faktör eşlik edebilir:

*Yaş: Yaş ilerledikçe, yutma kaslarının gücü ve aralarındaki koordinasyon azalır Bundan dolayı, tükürük bile mideye düzgün bir şekilde ulaşamayabilir

*Uyku: Uyku esnasında yutkunma çok azalır ve tükürük birilebilir Uyandığımızda öksürme ve boğazımızı temizleme ihtiyacı olur

*Stres ve gerginlik: Her yaşta, stres ve gerginlik, boğaz kaslarını da etkileyerek, bir kitlenin boğazda düğümlenmiş hissini verebilir Sık sık boğaz temizlemek, mukus azlığından da dolayı, boğazın hassasiyetini artırır

*Yemek pasajında kitle ve şişlikler: Sıvı ve katı gıdaların geçişini yavaşlatabilir veya önleyebilirler

*Gastroözefajeal reflü: Midedeki asitli muhtevanın, yemek borusu ve boğaza kaçmasına verilen isimdir Göğüste yanma, hazımsızlık, boğaz ağrısı, sık görülen şikayetlerdir ve özellikle yemekten sonra sırtüstü yatınca artarlar Mide ile yemek borusunun birleştiği yerin bir kısmının, diyaframın yukarısına kayması da, aynı şikayetlere yol açar

Kronik boğaz ağrısı: Geniz akıntısı, çoğunlukla boğaz ağrısı ve yanmasına yol açar Boğaz kültüründe hastalık mikrobu üremez, fakat bademcik ve diğer salgı üreten dokularda şişlik oluşarak, boğazda rahatsızlık ve bir şey takılmış hissi oluşabilir Geniz akıntısının başarılı tedavisi ile boğaz şikayetleri de çoğunlukla kendiliğinden düzelir

Tedaviye başlamadan önce, teşhis de tam yapılmalıdır Bunun için, tam bir kulak, burun, boğaz muayenesi ile gerekli laboratuar ve röntgen tetkiklerinin yapılması lâzımdır

Tedavi

Bakteriyal enfeksiyonlar: Antibiyotikler ile tedavi edilirler, fakat bunlar, sadece geçici bir rahatlama sağlayabilirler Kronik sinüzit varsa, ağızı kapanmış sinüslerin açılması ve akıntının sağlanması için operasyon yapılması gerekebilir

Alerji: Mümkünse, alerji oluşturan maddeden uzak durulmalıdır Antihistaminik, dekonjestan, kromolin sodyum, kortizon türü ilaç ve spreyler, alerji aşıları kullanılabilir Mamafih, bazı antihistaminikler, akıntının koyulaşmasına ve kurumasına sebep olabilirler, dekonjestan (burun açıcı) ilaçlar, kan basıncını, kalp ve tiroid hastalıklarını arttırabilirler Steroid spreyler, tıbbi kontrol altında yıllarca güvenle kullanılabilirler Ağızdan alınan veya iğne şeklinde kullanılan kortizonlar da kısa süreli alındıklarında, nadiren kötü yan etkiye yol açarlar Uzun süre kullanılacaklarsa, çok iyi tıbbi kontrol altında kullanılmalıdırlar

Gastroözefajeal reflü: Yatarken başı, onbeş, yirmi santimetre yukarıda tutmakla; yatmadan hemen önce yemek yememekle, kafein ve alkolden uzak durmakla tedavi edilir Mide asidini önleyici ilaçlar kullanılabilir Röntgen çektirmeden ve diğer tetkikleri yaptırmadan, bir kere ilaç denenebilir

Yapısal bozukluklar: Operasyon gerekebilir Sinüslerin boşalmasını engelleyen ve kronik sinüzite yol açan burun eğriliği olabilir Burun duvarındaki keskin bir çıkıntı, uyarıda bulunarak salgıyı arttırabilir Burun duvarındaki bir delik, kabuklanmaya yol açabilir Yapısı ve foksiyonu bozulmuş burun etleri ve/veya polipler, benzer problemlere yol açabilirler

Bazen yapısal bir bozukluk mu yoksa diğer bir problem mi geniz akıntısına yol açıyor, tayin edilemeyebilir İlaç tedavisi başarısız olursa, hasta, operasyonun denenip denenmemesine karar vermelidir

Bazı kişilerde, geniz akıntısının sebebi bulunamaz Düzeltilebilecek bir problem bulunamazsa, salgının daha sıvı olmasına ve böylece daha kolay akıp kaymasına çalışılır Bu olay özellikle, çok sıvı almayan yaşlılarda geçerlidir Bu kişiler, günde en az sekiz bardak su içmeli, kahve ve mümkünse idrar söktürücü ilaçlardan uzak durmalıdırlar

Burun içinin iyice yıkanması, kalınlaşmış veya azalmış salgının ortadan kaldırılmasına yarayabilir Bunun için özel hazırlanmış solüsyonlar kullanılmalıdır

Saman Nezlesi, Yaz Nezlesi ve Alerjik Burun Rahatsızlığı

Saman nezlesi nedir? Bu terim aslında yanlıştır Birincisi, saman, alerjik bir şey değildir, dolayısıyla alerji meydana getirmez Burun tıkanıklığına, kaşıntılı ve akıntılı buruna, burun ve boğazda fazla miktarda koyu akıntıya sebep olur fakat bu alerjik şikayetlere kendisi değil, havadan gelerek üzerine konan alerjik maddeler yol açar

Yaz nezlesi de, bilinen virüslerin yol açtığı nezle gibi değildir Havada bulunan alerjik maddelerin yol açtığı bir rahatsızlıktır Saman nezlesi ve yaz nezlesi, aslında, tıp dilinde "alerjik rinit" olarak bilinen hastalıklardır

Birçok kişi bu rahatsızlıktan muzdariptir Bazılarında hafif geçer, fakat bazı kişilerde çalışmayı ve günlük yaşamı engelleyecek kadar şiddetli olabilir

Alerjiye ne sebep olur? Bitki veya hayvanlardan gelen, insanlara yabancı alerjik maddeler, göz, burun, boğaz gibi yerlerden insan vücuduna girerler ve burada onların içeri girmesini engelleyici reaksiyonla karşılaşırlar Normal şartlarda, bu, yardımcı, doğal bir korunmadır Mamafih, bazı kişiler, bazı maddelere karşı, normalden fazla reaksiyon gösterirler Bu tür insanlara "alerjik bünyeli" insanlar, bu tür maddelere de "alerjen" denir Alerjinin, soyaçekim gösteren bir eğilimi vardır

Vücudun savunma sistemi, yabancı maddelere karşı savaşan maddeler üretir Bunlar, alerjenlerle karşı karşıya geldiğinde, vücutta istenmeyen etkiler oluşturan maddeler salınır "Histamin", bunların içinde en bilinenidir ve burunu döşeyen dokuda şişme, kaşınma, iritasyon, aşırı salgıya sebep olur

Hangi alerjenler burunda alerji yaratırlar? Hava ile taşınabilecek kadar hafif ve belirli boyutta olan, burun dokusunda depolanabilecek bitki veya hayvan protein parçaları, alerji oluştururlar Sık görülenleri, çiçek polenleri, mantar sporları, hayvan epitel döküntüleri ve ev tozudur Gözle görülemeyen bu mikroskopik yapılar, gerekenden büyük veya küçük olursa, vücuda girerek alerjik reaksiyon oluşturamazlar

Hangi polenler problem yaratır? Türkiye'de yapılmış bir araştırmada şu sonuçlar elde edilmiştir:



Ocak, şubat, mart aylarında, fındık, ardıç, mazı, selvi, kavak, dişbudak, kızılağaç, kocayemiş, süpürgelik, orman gülü, sık görülen alerjenlerdir

Nisan, mayıs, haziran aylarında, fındık, ardıç, mazı, selvi, dut, dişbudak, meşe, zeytin, çam, at kestanesi, kocayemiş, süpürgelik, orman gülü, ısırgangiller, buğday, arpa, mısır, yulaf, çavdar, pirinç, havuç, baldıran otu, kereviz, dere otu, sinir otu, kuzu kulağı, çayır otu, sık görülen alerjenlerdir

Temmuz, ağustos, eylül aylarında, ıhlamur, akasyalar, çam, kocayemiş, süpürgelik, orman gülü, papatyagiller, ısırgangiller, buğday, arpa, mısır, yulaf, çavdar, pirinç, havuç, baldıran otu, kereviz, dere otu, sinir otu, kuzu kulağı, sık görülen alerjenlerdir

Ekim, kasım aylarında, ardıç, mazı, selvi, sedir, kocayemiş, süpürgelik, orman gülü, papatyagiller, sık görülen alerjenlerdir

Mantarlar? Bunlar, bildiğimiz mayalama yapan mantarlardır Ölü yapraklar, çimen, saman, diğer tahıl sapları, tohum ve toprak üzerinde de ürerler Donmadıkları için mantarlar neredeyse bütün yıl alerji yapabilirler Sadece kışın karla kaplı olduklarında etkin olamazlar

Kapalı ortamlarda mantarlar, ev bitkilerinin ve topraklarının üzerinde ürerler Ayrıca, bodrum, merdivenaltı gibi loş ve nemli yerlerde de ürerler Peynir ve fermentasyona uğratılmış alkollü içeceklerde de bulunabilirler

Bütün yıl süren saman nezlesi? Hayvan alerjenleri (kedi, köpek, at ve diğer evcil hayvanların yünleri, derileri), kozmetikler, mantarlar, yiyecekler ve ev tozu gibi bütün yıl süren alerjenler, bu duruma sebep olur Ev tozu, birçok maddenin karışımıdır Bunlar, selüloz (ev mobilyalarından dökülür), mantarlar, ev hayvanlarından dökülen alerjenler, böcek alerjenleri ve "mite" adı ile bilinen küçük yaratıklardır Kışın artan alerjinin sebebi, kalorifer ve sobaların sıcaklık etkisiyle artan ev tozudur

Alerjiler önemli olabilir mi? Alerjik bünyesi olanların, soğuk algınlığına, nezleye, sinüs ve kulak enfeksiyonlarına karşı dirençleri azalmıştır Ayrıca bu enfeksiyonlar esnasında daha fazla rahatsız olurlar, daha da önemlisi astım geliştirebilirler

Ne yapabilirsiniz? İdeal olan, alerjen maddelerden uzaklaşmaktır Meselâ, sahilde, sadece denizden gelen meltemi soluyabileceğiniz bir yere veya hiç bir şeyin büyüyemeyeceği çok kuru bir havanın bulunduğu yere gidebilirsiniz Maalesef bu tür öneriler pratik olmaktan uzaktır, kendinizi şu tedbirlerle korumaya çalışabilirsiniz:

*Ev temizlerken veya otlarla uğraşırken maske takınız

*Havalandırmanız varsa, hava filtrelerini ayda bir değiştiriniz veya hava temizleyicisi alınız

*Ağır polen mevsiminde, kapı ve pencerelerinizi mümkün olduğunca kapalı tutunuz

*Ev bitkileri büyütmeyiniz ve alerjik olduğunuz hayvan beslemeyiniz

*Yün battaniyenizi, kuş tüyü yastığınızı, yün elbiselerinizi, alerjen olmayan sentetik maddelerle değiştiriniz

*Yorganınızı ve yaylı yatağınızı, sentetik örtülerle kaplayınız

*Hekiminizin önerdiği ilaçları düzenli bir şekilde kullanınız

*Yatarken, baş tarafınız daha yüksekte yatınız

*Genel sağlığınıza özen gösteriniz:

-Hergün egzersiz yapınız

-Sigara ve diğer dumanlı içecekleri bırakınız

-Karbonhidratı düşük, dengeli besleniniz

-Vitaminli yiyeceklerle (özellikle vitamin-C) besleniniz

*Hekiminize düzenli olarak görününüz

*Kışın, evler, ısınmanın etkisiyle oldukça kuru olduğu için, kaliteli bir nemlendirici almayı düşününüz, fakat bu nemlendiriciler üzerinde mantar üreyebileceğine de dikkat ediniz

Hekiminiz sizin için ne yapabilir? Kulak, burun, boğaz hekiminiz, sizi tam olarak muayene edecektir Burun ve sinüslerinizin detaylı muayenesi, alerjiye eşlik eden enfeksiyon, alerjik şikayetleri artıran ve tedaviyi zorlaştıran burun eğriliği, polip gibi hastalıklar olup olmadığını tespit edecektir

Alerji tedavisi için değişik ilaç grupları mevcuttur Hekiminiz, bunlardan hangisinin sizin için daha uygun olduğuna karar verecektir Tedavi, aynı zamanda uygun çevre kontrolünü de içerir Uygun hikaye ve muayene sonucu hangi maddelere karşı alerji olduğunu tespit için testlerin yapılıp yapılmaması gerektiğine karar verecektir

Havayolu ile geçen alerjenlerin iki tedavisi vardır Birincisi, bunlardan uzak durmak; mümkün olmuyorsa uygun aşı tedavisi yapmaktır Aşı tedavisinde prensip, kişiye, alerjik olduğu maddeyi çok düşük dozlarda vererek, tolerans oluşturmaya dayanır Kan veya cilt testleri ile yapılan alerji testleri vardır Modern testlerle, neye alerjiniz olduğu bulunduğu gibi ne kadar hassasiyetle alerjik olduğunuz da tespit edilebilmektedir

Uygun alerji aşıları yapılmaya başlandıktan birkaç hafta sonra etkileri görülebilir Fakat daha kalıcı bir etki sağlamak için üç ile beş yıl arasında uygulanmalıdır Alerji aşıları bir miktar düzelme sağlasa bile, ilaçlara da ihtiyaç devam eder Özellikle fazla miktarda alerjene maruz kalındığında veya bir komplikasyon geliştiğinde, ihtiyaç belirginleşir Bu süreç içerisinde hekiminiz sizi kontrolü altında tutacaktır

Nazal Polip (Burun Polibi)

Burun içerisinde sonradan oluşan ve polip ismi verilen yapılar, birçok kimsenin, bu arada hekimlerin de başını ağrıtan önemli bir problemdir

Polip nedir? Vücudumuzda içi boş, hava ile temas edebilen birçok organ bulunur Ağız, burun, sindirim sistemi, dış kulak yolu bunlara örnektir Bu boşlukları döşeyen yüzeyel bir doku tabakası vardır İşte bu doku tabakasından dışarı doğru sarkarak büyüyen, et gibi yapılara "polip" adı verilir "Kulak, ses teli, mide, bağırsak polibi" gibi Burun içini veya ağızları burun içerisine açılan "sinüs" adı verilen boşlukları döşeyen dokulardaki hasardan da polipler gelişebilir

Burun polipleri, yumuşak, soluk renkli, burun içerisine sarkan ve yerçekimi ile yer değiştiren yapılardır

Polibe ne sebep olur? Polibin oluşma mekanizması tam olarak bilinmemektedir, fakat dokudaki hasar ve bunun sürekli hâl alması en muhtemel sebeptir Burun ve sinüs iltihaplarının kronikleşmesi, burun dokusunun uyarıcı bir madde ile devamlı karşı karşıya kalması, ailesel sebepler polip oluşturabilir "Astım" ve "kistik fibrozis" gibi bilinen bazı hastalıklarda da burun polibi oluşur

Polip neye sebep olur? Polipler, burun havaakımını engelleyerek burun tıkanıklığına, dolayısıyla ağızdan soluma, başağrısı, horlama ve uyku apnesi, sık boğaz hassasiyeti ve iltihabına, nezle ve gribin uzun sürmesine, sinüzit ve koku alma bozukluklarına, yaptığı geniz akıntısı ile astımın artmasına sebep olabilir

Polip nasıl tedavi edilir? Polipler oluştuktan sonra kendiliklerinden kaybolmazlar İlk başlangıç safhasında veya çok ufakken ilaçlarla küçültülebilirler, hatta bazen ortadan kaldırılabilirler fakat daha büyük olduklarında ancak operasyon ile temizlenebilirler

Burun polibi operasyonu son yıllardaki teknik gelişmelerin ışığı altında önemli değişiklikler göstermiştir Eskiden ağız içerisinden yapılan operasyonlar, günümüzde burun içerisinden, sadece "endoskop"lar ve "çok ince aletler"le yapılabilmektedir Bu çağdaş operasyonlar hem daha fizyolojik hem de hastalığın tekrarlama oranı bakımından oldukça avantajlıdır Burun dışarısından hiçbir kesi yapılmaz Bere, çürük, iz oluşmaz

Operasyondan önce burun içi ve sinüslerin bilgisayarlı tomografik incelemesi gerekir Daha detaylı bilgi için lütfen "Fonksiyonel Endoskopik Sinüs Cerrahisi" broşürümüze başvurunuz

Polipler tekrarlar mı? Burun polibi olan hastalarımızı ikiye ayırabiliriz Birinci grupta altta belirgin bir hastalık yatmayan kişiler vardır Fonksiyonel endoskopik sinüs cerrahisi sonrası bu kişilerde başarı oranı yüzde doksandır Fakat astım, kistik fibrozis ve aspirin alerjisi olan kişilerde başarı oranı düşer Bu kişilerde burun polipleri her şeye rağmen tekrar oluşur, bu tür hastalarımızda günümüzde elimizden gelen, poliplerin oluşmasını ve yan etkilerini operasyon ve ilaç tedavisi ile mümkün olduğunca geciktirmektir



Burun Şekil Bozukluğu (Burun Estetiği)

Burun, en göz önünde olan organlarımızdan bir tanesidir Her ırk ve kişinin, belli bir burun şekli vardır Çoğunlukla travmaya bağlı bazen de yapısal olarak burun şeklinde bozukluklar olabilir Doğallıktan uzak görüntüler kişiyi rahatsız ederse, kişinin "burun şeklinin değiştirilmesi"ni isteme hakkı vardır

Burun şekil bozukluklarının en sık karşılaşılanları, burun sırtında kemer şeklinde eğrilik, burun ucunun kalın ve düşük olması, burunun yüze göre geniş olmasıdır



Ameliyatımı Kime Yaptırmalıyım?

Burun birçok görevi olan bir organdır İlk ve en önemli görevi nefes alıp vermektir Çünkü normal solunum burundan yapılır Böylece solunan hava burunda ısıtılır, nemlendirilir, temizlenir ve akciğerlere öylece gönderilir Ayrıca burunun koku ve tat alma görevleri de çok önemlidir Burun içerisine açılan sinüsler ve bunların rahatsızlıkları da son yıllardaki teknlojik gelişmelerle oldukça değişiklikler ve başarılar kazanmıştır Burunun görevlerinin sağlıklı olmasından ihtisas eğitimi sırasında her türlü burun rahatsızlığının ilaç ve cerrahi tedavisinin öğretildiği kulak, burun, boğaz hekimleri sorumludur Kulak, Burun, Boğaz uzmanı aynı zamanda bir baş-boyun cerrahıdır

Burun estetik operasyonu, yüz estetik operasyonlarının içerisinde değerlendirilir Amerikan Yüz Plastik ve Rekostrüktif Cerrahi Cemiyetinin üyelerinin %60'ı Kulak, Burun, Boğaz uzmanları tarafından oluşturulmaktadır Burun estetik operasyonları günümüzde kulak, burun, boğaz hekimleri ve plastik ve rekonstrüktif cerrahlar tarafından yapılmaktadır Her iki branştaki hekimlerin özel ilgileri olabilir

Bizim estetik ameliyat prensibimiz, kişinin yüzüne uyan, abartılı, müdahale edilmiş görüntüsü vermeyen burun şeklini kazandırmaktır Bunun belirlenmesi için, kişinin ve hekimin yapılacak değişiklikleri, fotoğraf üzerinde konuşması ve kişinin beklentilerinin anlaşılması çok önemlidir Güzel burun yoktur, güzel görünen burun vardır

Burunu sadece estetik özellik arzeden bir organ olarak görmemekte, diğer önemli görevlerinin de mutlaka sağlanması gerektiğine inanmaktayız Tıkalı, fakat çok estetik kabul edilen bir burun şekli bizim için hiç muteber değildir Kişi de bunun yarattığı tıbbi şikayetlerle ergeç karşı karşıya kalacaktır

Burun şekil bozukluğu olan kişilerde çoğunlukla burun içerisinde de eğrilik olduğu için aynı ameliyatta o da düzeltilir

Günümüzde endoskopik sinüs ameliyatları ile aynı anda estetik ameliyatı da yapılabilmektedir

Alıntı Yaparak Cevapla

Kbb Hastalıkları

Eski 08-17-2012   #33
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kbb Hastalıkları



Horlama



Genel Bilgiler
Erişkin insanların yaklaşık %20-25'i horlar Horlama, erkeklerde ve şişman kişilerde daha sık olmakla birlikte, her insanda görülebilir İlerleyen yaşla birlikte horlamanın şiddeti de artar Üst solunum yolundaki yumuşak dokular (yumuşak damak, küçük dil ve bademcikler) uyku sırasında gevşer Bunun sonucunda, hava yolunda kısmi bir daralma meydana gelir ve yukarıda belirtilen dokuların uyku esnasındaki titreşimleri ile horlama denilen rahatsız edici ses ortaya çıkar Horlama bazılarınca önemsiz ve basit bir durum olarak kabul edilebilir Ancak, bazen bütün bir ev halkını huzursuz eden bir sorun haline de gelebilir Horlama uyku düzenini etkiler ve horlayan kişinin uyku esnasında yeterli oksijen almasına engel teşkil edebilir Bunun sonucunda da, horlayan kişide gündüz saatlerinde uyuklama, halsizlik, konsantrasyon bozukluğu şikayetleri ortaya çıkabilir Daha da önemlisi horlama, "obstrüktif uyku apnesi" adı verilen ve uykuda solunumun zaman zaman durması ile kendini gösteren ciddi bir hastalığın belirtisi olabilir Horlayan kişilerin yaklaşık 1/3'ünde bu ciddi sorunun varolduğu bilinmektedir ve bunun teşhisi ancak bir uyku laboratuarında gerekli incelemelerin yapılması ile mümkün olabilmektedir

Horlama Tedavi Edilebilir mi ?
Kilo verme, özel şekilli yastıklar, ağız veya buruna yerleştirilen bazı cihazların kullanılması, horlamanın kontrolu konusunda kısmen yararlı olabilir Ayrıca uyku ilaçları, sakinleştirici ilaçlar ve alkol kullanımından kaçınma gibi yöntemlerle de horlama kısmen kontrol altına alınabilir
Günümüzde, horlamayı ortadan kaldıracak, başarı oranı %85-90 olan etkili bir yöntem vardır "Laser Uvulo-Palatoplasti" kısaca (LAUP) adı verilen bu cerrahi yöntemle yumuşak damaktaki dokular yeniden şekillendirilmekte ve horlama önlenebilmektedir Ameliyatta amaç, lazer ışını ile yumuşak damağı oluşturan dokuları dikkatle küçülterek, zamanla dokuların iyileşip gerginleşmesiyle uyku sırasındaki titreşimleri, yani horlamayı ortadan kaldırmaktır Ameliyatta lazer ışınının kullanılmasının nedeni, lazerin yumuşak dokuları kanamaya neden olmadan kesme özelliğinin olmasındandır Ameliyat yaklaşık yarım saat sürmekte ve boğazı uyuşturacak şekilde bölgesel anestezi ile yapılmaktadır

Ameliyatın Sonucunu Ne zaman Alabilirim ?
Pek çok hastada bir kez tedavi ile istenen sonuç alınmaktadır Ameliyatın etkilerinin görülme zamanı kişiden kişiye değişmektedir Bazı hastalarda sonuç hemen alınmakta, ameliyatın yapıldığı gün horlama kesilmektedir Bazı hastalarda ise sonucun tam olarak ortaya çıkması 1 ay gibi bir sürenin geçmesini gerektirmektedir Nadiren de, bazı hastalarda, en erken dört hafta sonra olmak üzere ameliyatın tekrarlanmasına ihtiyaç duyulabilir Bazı hastalarda horlama tamamen ortadan kalkmasa bile, şiddeti azalmaktadır LAUP ameliyatını takip eden birkaç gün ile iki hafta arasında hasta boğazında ağrıdan şikayet edebilir, ancak bu durum ağrı kesici ilaçlarla kontrol altına alınmaktadır Hastaların çoğu birkaç gün içinde normal hayatlarına dönmekte ve çalışmaya başlayabilir hale gelmekte, sadece ağır kaldırma gibi zorlayıcı bedensel faaliyetlerden kaçınmaları istenmektedir

LAUP İçin Uygun Bir Adaymıyım ?
Öncelikle muayene olmanız gerekir Doktorunuz, horlamanız ile burun tıkanıklığı ve genel sağlık durumunuzun değerlendirilmesine yönelik bilgilere ihtiyaç duyacaktır Daha sonra baş ve boyun bölgesine ağırlık verilen muayeneniz yapılacaktır Bundan sonra muhtemelen, "Obstrüktif Uyku Apnesi" bulunup bulunmadığını araştırmak üzere uyku laboratuarında bir uyku çalışması yaptırmanız istenecektir Uyku çalışması, uyku laboratuarında bir gece geçirmenizi ve bu sırada beyin dalgaları, kalp atımları, kandaki oksijen miktarı, solunum düzeni gibi verilerin kaydedilmesini gerektirmektedir Bu uyku çalışmasını takiben, doktorunuz LAUP da dahil olmak üzere olası tedavi seçeneklerini belirleyecektir

Alıntı Yaparak Cevapla

Kbb Hastalıkları

Eski 08-17-2012   #34
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kbb Hastalıkları



Kulak çınlaması



KULAK ÇINLAMASI



Gerçekte dışarıdan gelen bir sesli uyaran olmadan hastanın ses algılamasına kulak çınlaması (tinnitus) denir Bu ses değişik tonlarda ve özelliklerde olabilir Hastalar kimi zaman bir çınlama,kimi zaman uğultu, rüzgar sesi veya bir makinenin çalışma sesi gibi tarif edebilirler Bunların hepsine birden tinnitus adı verilir

Tinnitusa neden olabilecek çok sayıda sebep vardır Bunlar arasında kulak kiri (buşon) gibi basit sebepler olabileceği gibi iyi ya da kötü huylu tümörler gibi ciddi sebeplerde olabilir Kulak çınlaması daha çok ileri yaşlardaki kimselerde görülmesine rağmen her yaşta görülebilir En sık görülen sebepler olarak şunlar sayılabilir:
-İç kulağın yaşlanması
-Kulağa giden damarlarda daralma
-Hipertansiyon
-Gürültülü ortamlarda bulunma
-Orta kulak iltihapları
-Dış kulak rahatsızlıkları
-Kolesterol ve diğer yağların yüksek oluşu
-Psikolojik faktörler (depresyon , gerginlik)
-Kullanılan ilaçlar (aspirin,bazı antibiyotikler)
Bunların dışında; daha seyrek görülen sebepler çok uzun bir liste oluştururlar
Tinnitusun bir hastalık olmayıp, başka bir hastalığın belirtisi olduğu unutulmadan teşhis konulmaya çalışılmalıdır Ancak tinnitusun gerçek sebebi çoğunlukla tesbit edilemediği için tedavide hedef tinnitusun azaltılması olmaktadır Kulak çınlamasının nedeni araştırılırken en sık uygulanan tetkikler şunlardır

-Odiometrik tetkikler (orta kulak ve iç kulak ölçümleri)
-Tansiyon ölçülmesi
-Kan tahlilleri (kan şekeri, kolesterol,karaciğer,guatr tetkikleri)
-Radyolojik İncelemeler (Normal grafiler, bilgisayarlı tomografi,manyetik resonans)

Yapılan tetkikler sonucunda eğer tinnitusa sebep olabilecek bir hastalık bulunursa, o hastalığın tedavisi yapılmaya çalışılır Ancak mevcut hastalığın başarılı tedavisi bile tinnitusu ortadan kaldırmayabilir Sebebi belli olsun olmasın tinnitusu azaltmak için en sık başvurulan yöntem ilaç tedavisidir Bu amaçla; iç kulağa giden kan akımını arttırıcı ilaçlar kıllanılır Tinnitus eğer hastanın günlük yaşamını etkileyecek kadar şiddetliyse, tinnitus masker denilen ve işitme cihazına benzer cihazlar faydalı olabilmektedir Tinnitus nedeniyle uykuya dalmakta zorlanan hastalar için pratik bir yöntem olarak, yatmadan önce 15-20 dk süre ile walkman dinlemek olabilir Bu tinnitusu geçici olarak kaldırabilir

Alıntı Yaparak Cevapla

Kbb Hastalıkları

Eski 08-17-2012   #35
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kbb Hastalıkları



Kulak zarı yırtılması ve enfeksiyonları



Delik Kulak Zarı

Delik kulak zarı, dış kulak yolu ile orta kulağı birbirinden ayıran bu ince zarın delik veya yırtık olmasıdır Orta kulak, burun gerisindeki genize "östaki borusu" aracılığı ile bağlantılıdır Bu boru orta kulak basıncı ile hava basıncını eşitler

Delik kulak zarında sıklıkla işitme azalır ve nadiren de akıntı olur Ağrı genellikle bulunmaz

Kulak Zarı Delinmesinin Sebepleri

Darbe ve iltihap baş sebepler arasındadır Şu durumlarda kulak zarı delinebilir:

Kulağa şiddetli tokat atılması
Kafatası kırığının belli türlerinde
Ani bir patlama sonrası
İğne, kibrit çöpü gibi cisimlerin kulak kanalı içerisine fazlaca sokulması
Aşırı sıcak veya asidik bir sıvının kulak kanalına kaçması
Orta kulak iltihapları ağrı, işitme kaybı ve kulak zarının delinmesine yol açabilirler Kulaktan iltihaplı veya kanlı bir akıntı olabilir Bu durum, kulak zarı deliği ile birlikte olan orta kulak iltihabıdır

Nadir durumlarda, kulağa yerleştirilen havalandırma tüplerinden sonra kulak zarında bir delik kalabilir

Bazılarının iyileşmesi aylar sürse de, çoğu kulak zarı delikleri delindikten birkaç hafta sonra kendi kendilerine kapanırlar İyileşmeleri esnasında kulak sudan ve darbeden korunmalıdır Kendi kendine kapanmayan zar deliklerinde operasyon gerekebilir

Delik Kulak Zarının İşitmeye Etkileri

Genellikle delik büyüdükçe, işitme kaybı da artar Deliğin kulak zarındaki yeri de işitmeyi etkiler Şayet kafatası kırığı orta kulakta birbiri ile bağlantılı olarak işitmeyi iç kulağa ileten kemikçiklerde de bir hasar meydana getirmişse, işitme kaybı oldukça ağır olabilir

Kulak zarı, ani bir darbe veya patlama sonucu delinmişse, işitme kaybı fazla olabilir ve kulak çınlaması da şikayetlere eklenebilir Bu durumda işitme zamanla geri döner ve kulak çınlaması birkaç gün içerisinde azalır Kulak zarı deliğine bağlı sürekli iltihap olması, ileri derecede işitme kaybına yol açabilir

Delik Kulak Zarının Tedavisi

Deliğin tedavisine girişmeden önce, işitme testi yapılmalıdır Kulak zarının onarılmasının faydaları duş yaparken, banyoda veya yüzerken orta kulağa su kaçmasını önlemek, işitmeyi artırmak ve çınlamayı azaltmaktır

Sürekli iltihaba ve orta kulaktaki yapıların erimesine yol açan "kolesteatom (orta kulakta deri kisti)" denilen yapının oluşmasının da önüne geçilebilir

Şayet delik çok ufaksa, kulak, burun, boğaz hekimleri bunun kendi kendine kapanıp kapanmayacağını anlamak için bir süre takip etmeyi tercih edebilirler Koopere hastanın delik kulak zarına muayenehanede yama konması da denenebilir Hekiminiz, mikroskop altında, yeniden kapanması için delik kenarlarını, kimyasal bir madde ile uyarıp üzerine bir kağıt parçası koyabilir Kulak zarının kapanması ile genellikle işitmede bir iyileşme hissedilir Deliğin tam kapanması için birkaç kez (üç, dört kez) yamalama işlemi gerekebilir Şayet hekiminiz muayenehanede yapılan bu yamalama işlemi ile zardaki deliğin tam ve iyi olarak kapanmayacağına kanaat getirirse, operasyon planlanır

Birçok operasyon yöntemi vardır ama hepsinde temel ilke, delik üzerine bir doku parçası ile yama yapıp iyileşmeye bırakmaktır Bu işleme tıp dilinde "timpanoplasti" denir Operasyon çoğunlukla deliğin tam olarak kapanmasını ve işitmenin düzelmesini sağlar

Hekiminiz delik kulak zarınızın doğru tedavisi için gerekli önerilerde bulunacaktır

Sürekli (Kronik) Orta Kulak İltihabı Olanlara Bilgiler

Kulak, dış, orta ve iç olmak üzere üç bölümden oluşur Orta kulak, kulak zarı ve kulak kemikçiklerini içerir Kulak zarını veya kemikçikleri etkileyen herhangi bir hastalık, sesin dış kulaktan iç kulağa iletilmesine engel çıkartarak iletim tipi işitme kaybına yol açar Böyle bir hastalık, kulak zarındaki bir delikten, kulak kemikçiklerinin bir veya daha fazlasının tahribinden, kemik zincirin bozulmasına kadar değişik çerçevede olabilir

Orta kulakta bir iltihap oluştuğu zaman, kulak zarı delinerek iltihap dışarı akabilir Bu delik, sıklıkla kendi kendine iyileşip kapanır Şayet iyileşemezse, çoğunlukla kulak çınlaması ve aralıklı veya sürekli akıntının görüldüğü işitme kaybı oluşur

Kulak Bakımı: Kulak zarınız delikse kulağınızın içine su kaçırmamalısınız Banyo yaparken veya başınızı yıkarken kulağınıza vazelinle sıvanmış bir pamuk parçası koymanız gerekir Yüzerken, pamuğun üzerine sıkı sıkı yüzme beresi geçirmenizde fayda vardır Ayrıca marketlerde değişik boyutlarda kulak tıkaçları da satılmaktadır

Burnunuzu kuvvetli sümkürmekten kaçınmalısınız Bu olay, geniz ile orta kulak arasında bulunan "östaki borusu" vasıtası ile burun ve genizdeki mikropların, orta kulağa ulaşmalarına sebep olur Burun akıntısı içe çekilmeli, tükürülmelidir Burnunuzu sümkürmeniz çok gerekiyorsa, bunu diğer burun deliğinizi kapatmadan yapmanız tavsiye edilir

Kulak akıntısı olduğu müddetçe, kulak, mümkün olduğunca içerisine fazla bir şey sokulmadan temizlenmelidir Kulak akıntısı varsa veya başlamışsa ilaç kullanılmalıdır Kulak yoluna, akıntının varlığını tespit etmek amacı ile pamuk konabilir fakat bu, akıntının önünü sürekli tıkamamalıdır

İlaç Tedavisi: İlaç tedavisi çoğunlukla kulak akıntısını durduracaktır Tedavi, kulağın aralıklı olarak temizlenmesini, damla veya toz kullanılmasını gerektirir Belli kişilerde ağızdan antibiyotik kullanılması gerekir

Cerrahi tedavi: Yıllarca, kronik orta kulak cerrahisinin amacı, iltihabı kontrol altına almak ve geliştirebileceği zararlı etkilerini önlemek amacı taşımıştır Son zamanlarda işitmenin de yeniden kazanılması için yöntemler geliştirilmiştir

Kulak zarını yamamak veya yeniden yapmak için birçok doku kullanılabilmektedir Bu dokular, "kulak kanalının derisi, kulak üzerindeki kası kaplayan zar, kıkırdak" gibidir Hasar görmüş bir kulak kemikçiği, yeniden yerleştirilebileceği gibi, yapma bir kemik de kullanılabilir Bazen erimiş bir kulak kemikçiği yerine, kıkırdak da kullanılabilir

Kulak Zarı Tamiri (Miringoplasti): Çoğu orta kulak iltihabı kendi kendine iyileşir, bazıları da geride delik bir kulak zarı bırakır

Kulak zarı tamiri orta kulağı korur ve bazen işitmenin de düzelmesini sağlar Bu operasyon orta kulak kemikçiklerinde bir hasar olmadığı ve iltihabın kurumuş olduğu kişilerde yapılabilir Operasyon, dış kulak yolundan veya kulak kepçesinin arkasından yapılır Yukarıda belirtilen dokular, kulak zarı oluşturmak veya yama yapmak için kullanılır Kişi, yedi ile on gün içerisinde işine dönebilir Tam iyileşme, yaklaşık altı hafta içerisinde olur ve ancak bu sırada operasyonun işitmeyi nasıl etkilediği anlaşılır

Orta Kulak Tamiri (Timpanoplasti): Orta kulak iltihabı, kulak zarıyla beraber orta kulak kemikçiklerinde de hasar meydana getirebilir Timpanoplasti, hem kulak zarının hem de bu kemikçik zincirinin tamirine verilen isimdir Bu operasyon, kulak zarının onarılmasını ve çoğu zaman işitmenin de daha iyi olmasını sağlar

Operasyon, kulak kepçesi arkasından veya dış kulak yolundan yapılır Orta kulak kemikçik zinciri, kemikçiklere yeniden şekil verilerek veya diğer dokularla onarılır, aynı zamanda zar tamiri de yapılır

Bazı kişilerde, hem kemikçik zinciri hem de zarı aynı anda tamir etmek mümkün olmaz Bu durumda önce kulak zarı onarılır, dört ay veya daha uzun bir süre sonra da kemikçik tamiri yapılır

Operasyon, genel anestezi altında gerçekleştirilir Kişi, operasyondan sonra yedi ile on gün içerisinde işine dönebilir İyileşme, yaklaşık altı haftada tam olur İşitmedeki iyileşme birkaç ay hissedilmeyebilir

Alıntı Yaparak Cevapla

Kbb Hastalıkları

Eski 08-17-2012   #36
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kbb Hastalıkları





Kulak Arkası Kemik (Mastoidektomi) ve Orta Kulak Tamiri (Timpanoplasti): İltihap, bazı kişilerde, dış kulak yolundaki dokunun delik kulak zarından içeri girerek orta kulak ve kulak arkası kemiklerin içine yayılmasına sebep olur Bu gerçekleşirse, deri ile kaplı, "kolesteatom" denilen bir kist oluşur Bu kist, yıllar boyunca giderek genişler ve çevre kemik dokuları tahrip eder "Kolesteatom" mevcutsa, kulak akıntısı daha sürekli ve sık, kokulu bir hâl alır Birçok hastada, sürekli olan akıntının sebebi, kulağı çevreleyen kemik dokunun kronik iltihabıdır

"Kolesteatom" veya kemik dokuda bir iltihap oluşmuşsa, bu hastalığın artık ilaçla tedavisi çok nadirdir Damla veya ağızdan alınan anitibiyotikler, sadece geçici bir süre için iyileşme sağlarlar Tedavi kesildikten sonra, tekrarlama sıktır

"Kolesteatom" veya kronik kulak iltihabı, rahatsızlık veren akıntı ve işitme kaybı dışında bir şikayet yaratmadan, yıllarca öylece kalabilir Fakat, lokal ilerleme ve basınç yaparak etrafındaki dokuya yayılması daha sıktır Böyle olursa, hasta, sıklıkla kulakta dolgunluk ve künt bir ağrı hisseder Sersemlik veya yüzde zayıflık gelişebilir Bu şikayetlerden herhangi biri gelişirse, hasta, mutlaka cerrahi tedaviye alınmalıdır Cerrahi, iltihabın ortadan kaldırılması ve gelişebilecek ciddi komplikasyonların önlenmesi için gerekli olabilir

"Kolesteatom", kulak kemiğinde önemli derecede hasar meydana getirmişse, cerrahi olarak bunu temizlemek zor olabilir Operasyon, kulak arkasından bir kesi ile yapılır Esas gaye, iltihabı ortadan kaldırmak ve kuru, emin bir kulak elde etmektir

Kolesteatomlu hastaların yaklaşık üçte birinde, tek operasyonda hem iltihabı ortadan kaldırıp hem de işitmeyi onarmak mümkün değildir İlk operasyonda iltihap ortadan kaldırılıp, kulak zarı tamiri gerçekleştirilebilir Hasta, genellikle iki hafta sonra işine dönebilir

İkinci operasyon, işitmeyi onarmak için, altı ile yirmidört ay sonra yapılabilir

Orta Kulak Tamiri (Timpanoplasti) ve Kulak Arkası Kemik (Mastoidektomi) Operasyonu Tekrarı: Bu operasyonun amacı, radikal kulak operasyonu sonucu oluşan boşluğun akıntısından kurtulmak, boşluğu doldurmak ve işitmeyi iyileştirmektir

Operasyon, kulak arkasından gerçekleştirilir Kulak arkasındaki yağ veya kas, mastoid boşluğunu doldurmak için kullanılabilir Mümkün olursa, kulak kemikçikleri, yapay kemikçikler veya kıkırdak, işitme mekanizmasını onarmak için kullanılabilir, fakat işitmede iyileşmeyi sağlamak için genellikle başka bir operasyon gerekir

Operasyon, genel anestezi altında gerçekleştirilir Hasta, operasyondan iki hafta sonra işine dönebilir İşitmedeki iyileşme birkaç ay hissedilemeyebilir

Radikal Mastoid Operasyonu: Bu operasyonun amacı, işitmeyi dikkate almadan, kulak iltihabının ortadan kaldırılmasıdır Operasyon, çok inatçı kulak iltihabı olan hastalarda yapılır Başlangıçta, orta kulak tamiri için uygun görülen hastalarda, nadiren de olsa radikal kulak operasyonu gerekli olabilir Bu karar, operasyon esnasında verilmelidir Kulak arkasından alınan bir kas nakli de, iyileşmenin daha düzgün olması için gerekli olabilir Operasyon, genel anestezi altında gerçekleştirilir Hasta, genellikle iki hafta sonra işine dönebilir

Mastoid Obliterasyon (Doldurma) Operasyonu: Bu operasyonun amacı, mastoid içerisindeki iltihabın kurutulması ve daha önce oluşturulmuş olan boşluğun doldurulmasıdır İşitmedeki iyileşme dikkate alınmaz

Operasyon, kulak arkasından bir kesi ile gerçekleştirilir Mastoid boşluğu doldurmak için, kulak arkasından alınan kas veya yağ kullanılır Operasyon, genel anestezi altında gerçekleştirilir Hasta, işine iki hafta sonra dönebilir

Sizin Kulağınızdaki Bulgular:

Kulağınızdaki bulgular muayene ve tetkiklerden sonra hekiminiz tarafından size açıklanacaktır

Bunun sonucu nasıl bir operasyon gerektiğine birlikte karar verilecektir

Genel Yorumlar: Şayet cerrahi başarısız olursa, işitme çoğunlukla operasyondan önceki seviyesinde kalır Opere edilen hastaların yüzde üçünde, işitmenin daha da azalma ihtimali vardır Operasyonu tâkiben, nadiren, bir süre, kulak akıntısı, başta uğultu, tat bozukluğu veya sersemlik hâli olabilir Hastaların yüzde birinden daha azında, yüzde zayıflık gelişebilir Bu çoğunlukla geçici bir komplikasyondur

Şayet şu an operasyon yapılmazsa, yıllık kontrollerinizi yaptırmanız, özellikle kulak akıntısında hemen muayeneye gelmeniz önerilir Şayet kulak içerisinde veya etrafında künt bir ağrı, akıntıda artma veya sersemlik hâli gelişirse, hemen doktorunuza başvurmalısınız



Kolesteatom:Ciddi Bir Kulak Sorunu

*"Kolesteatom" nedir?

*Neden kulakta oluşur?

*Nasıl oluşur?

*Ne kadar tehlikelidir?

*Onunla ilgili ne zaman bir şey yapmak gerekir?

*Şayet hiç bir şey yapılmazsa ne olabilir?

*Her zaman bu problemi yaşayacak mıyım?

*Ortadan kaldırılabilir veya tedavi edilebilir mi?

"Kolesteatom" nedir?

Kulak zarının gerisindeki orta kulakta, bulunmaması gereken cilt büyümesidir Kulak zarı cildinin tekrarlayan iltihaplardan dolayı içeri doğru büyümesiyle başlar Kolesteatomlar kist veya kese oluştururlar, cilt derisi bunların içerisinde kıvrılarak kartopu gibi genişler Zaman içerisinde kolesteatomlar büyüyerek etraftaki çok nazik kemikçiklere zarar verebilirler Devam eden büyümeden dolayı nadir de olsa, işitme kaybı, sersemlik ve yüz kaslarında felç gelişebilir

Nasıl Oluşur?

Çoğunlukla geniz ile orta kulak arasında uzanan "östaki borusu"nun görevini tam yapmamasından ve sık tekrarlayan iltihalardan dolayı oluşur Östaki borusu orta kulağın havalanmasını sağlar Bu boru alerji, soğuk algınlığı, sinüzit gibi sebeplerden dolayı tam olarak çalışamazsa orta kulakta vakum (negatif basınç) oluşur Bu negatif basınç zaten iltihaplardan dolayı incelmiş olan kulak zarını içeri doğru çeker Genellikle, oluşan bu kese içerisine kolesteatom başlar Kolesteatomun nadir ailesel olan bir formu daha vardır ki bu orta kulakta olabileceği gibi diğer kafa kemiklerinde de görülebilir Mamafih kulak iltihapları ile beraber olan kolesteatom en sık görülen tiptir

Ne Tür Rahatsızlıklar Verir?

Başlangıçta kulak, bazen pis kokulu olmak suretiyle akar Kolesteatoma genişledikçe işitme kaybı ile birlikte kulakta dolgunluk veya basınç hissi oluşabilir (özellikle gece kulak içi veya arkasında olan ağrı oldukça rahatsızlık verebilir) Sersemlik hâli ve hastalığın olduğu kulakla aynı taraftaki yüzde kas güçsüzlüğü olabilir Bu şikayetlerin her biri tıbbi yardım aramak için iyi sebeplerdir

Tehlikeli Midir?

Kulak kosteatomları tehlikeli olabilir ve hiçbir zaman ihmal edilmemelidir Kemik erimesi, beyin ve iç kulak gibi etraftaki dokulara iltihabın yayılmasına sebep olabilir Tedavi edilmezse, sağırlık, beyin apsesi, menenjit ve nadiren ölüm olabilir

Ne Tür Tedavi Uygulanabilir?

Kulak, burun, boğaz ve baş-boyun cerrahının incelemesi ile kolesteatom ortaya konabilir İlk tedavi kulağın iyice temizlenmesi, antibiyotikler ve kulak damlalarıdır Bunda amaç iltihabın önüne geçilerek akıntının kesilmesidir Kolesteatomun büyüklüğü ve özellikleri de bu arada değerlendirilmelidir

Büyük ve diğer zararlara yol açmış kolesteatomlar hastanın önemli risklere maruz kalmaması için genellikle operasyona ihtiyaç gösterirler İşitme ve denge testleri, kulağın röntgenleri gerekli olabilir Bu testler, işitmenin derecesini ve kolesteatomun ne kadar hasar yarattığını tespit etmek için yapılır

Alıntı Yaparak Cevapla

Kbb Hastalıkları

Eski 08-17-2012   #37
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kbb Hastalıkları



Operasyon çoğu vak'ada genel anestezi altında yapılır Esas amaç, kolesteatomun çıkartılması ve kuru, iltihapsız bir kulak oluşturulmasıdır

İşitmenin korunması veya iyileştirilmesi ikinci amaçtır İlerlemiş hasarlarda işitme düzeltilemeyebilir Sersemlik veya yüz kaslarında zayıflık durumlarının tedavisi nadiren gerekir Kulağın yeniden inşa edilmesi bir operasyonla mümkün olmayabilir bundan dolayı ilk operasyondan 6 ile 12 ay sonra ikinci bir operasyon gerekebilir Bu ikinci operasyon işitmenin düzeltilmesi ve kolesteatomun tekrar araştırılması, kalmışsa temizlenmesi amacını taşır

Hastahaneye başvuru genellikle operasyon günü yapılır ve operasyon erken saatlerde yapılmışsa normal şartlarda hasta aynı gün taburcu olabilir Bazı hastaların gecelemesi gerekebilir Ağır iltihabın olduğu vak'alarda hastahanede daha uzun kalınması ve serum, antibiyotik tedavisi gerekebilir İşe dönüş yaklaşık bir, iki hafta sürer

Bazen kolesteatom yeniden oluşabilir, operasyon sonrası takipler özellikle kolesteatomun kontrolü açısından çok önemlidir Kulakta açık bir saha bırakılan operasyonlarda her birkaç ayda bir bu boşluğun temizlenmesi gerekir Bazı hastalarda ömür boyu kulak takibi gerekir

Özet

"Kolesteatom" önemli fakat tedavisi mümkün, muayene ile ortaya konan bir durumdur Sebat eden kulak ağrısı, kulak akıntısı, kulakta basınç hissi, işitme kaybı, sersemlik veya yüz kaslarında zayıflama olduğunda kulak, burun, boğaz ve baş-boyun cerrahı tarafından muayene edilmeniz gerekir

Başta Uğultu / Kulak Çınlaması

Başta uğultu veya kulak çınlaması, sık karşılaşılan, rahatsız edici bir durumdur Aralıklı veya sürekli; hafif bir uğultudan, şiddetli tiz bir sese kadar değişik şekillerde olabilir Diğer insanlar tarafından duyulabilen ve duyulamayan tipleri vardır İşitme kaybı ile birlikte olabilir veya olmayabilir

Çınlama, her zaman, bir "şikayet" olarak değerlendirilmelidir, "hastalık" adı değildir; aynen, bacak veya koldaki bir ağrı gibi Nasıl ki ağrı, bir hastalık değil, hastalığın belirtisi ise, çınlama da, bir hastalığın belirtisidir Tek başına bir hastalık kabul edilmez İşitme sinirinin görevi, sesi taşımak olduğu için, sinir, herhangi bir yerinden uyarılırsa, kişi başta gürültü hisseder Ağrı, sinir lifleri gibidir, kolumuza çimdik atınca bu sinir o yerden uyarıldığı için ağrı hissi uyandırır

Ağrının birçok sebebi olabileceği gibi, çınlamanın da sayısız sebebi vardır

İşitme Mekanizması: Çınlamanın nasıl oluştuğunu kavramak için, işitme mekanizmasının bilinmesi lâzımdır Bu mekanizma, beş ana bölümden oluşur: dış kulak, orta kulak, iç kulak, sinir yolları ve beyin

Dış Kulak: Kulak kepçesi ve dış kulak kanalından meydana gelir Bu yapılar sesi toplar ve kulak zarına iletir

Orta Kulak: Zar ile iç kulak arasında bulunur Zar ve üç kulak kemikçiğini (örs, çekiç, üzengi) içerir Kulak zarındaki titreşimler, orta kulak boşluğunda bulunan bu üç kemikçik vasıtasıyla iç kulağa iletilirler İç kulak sıvısında dalgalanmalar meydana getirirler

Orta kulakta da, aynen burunda olduğu gibi salgı bezleri, damarlar bulunur Östaki borusu adı verilen bir boru ile genizle bağlantılıdır Bu boru, orta kulaktaki hava basıncının atmosfer basıncına eşitlenmesini sağlar ve yüksek yerlerde, esnerken, hissettiğimiz o kulak dolgunluğunun oluşmasına yol açar

İç Kulak: İç kulak, içi sıvı ve ince sinir uçlarıyla dolu bir kemik kapsülden meydana gelmiştir Çok ince bir zar ile kaplanmış ve mikroskopik damarlar ile kanlanmaktadır Bu kemik kapsül içerisindeki sıvı, kemikçikler tarafından harekete geçirilir, böylece sinir uçları uyarılır

Sinir Yolları: İç kulakta ateşlenen sinirler, uyarıyı beyine taşırlar Sinir, ince bir kemik kanal içerisindedir Aynı kanalda, denge siniri ve yüz kaslarını hareket ettiren yüz siniri de bulunur Sinirler, bütün kemik kanal içerisinde, çok ufak kan damarları ile beslenirler

Beyin: İşitme siniri yolları, beyine girdikten sonra en karışık telefon ağlarından çok daha fazla sayıda yola ayrılırlar Sinir uyarıları, daha sonra tanındıkları ve değerlendirildikleri beyin bölgesine taşınırlar

Dış Kulak Çınlaması: Dış kulak kanalı, akıntı, yabancı cisim, şişme dolayısıyla kapanabilir; bunlar, zarda basınç yaratarak çınlama oluşturabilirler Kulak kanalındaki veya zardaki damarlar genişleyerek veya daralarak, nabız şeklinde çınlama meydana getiren işitme siniri uyarılarına yol açabilirler

Orta Kulak Çınlaması: Orta kulağın fonksiyonlarında oluşan herhangi bir bozukluk, "başta uğultu" hissi yaratabilir Orta kulağı döşeyen doku, alerji, enfeksiyon, darbe, damarsal bozukluklar sebebiyle şişer Alerji, iltihap veya östaki borusunun tıkanıklığından dolayı orta kulak boşluğunda biriken sıvı, iç kulak ve sinir yollarına dolaylı etki ederek rahatsızlık yaratır Biriken sıvı, buradan emilirken nedbe dokusu oluşturabilir

Nedbe dokusu, sinir uçlarını uyararak kulak çınlamasına yol açabilir Aynı zamanda orta kulakta bulunan damar dokularını da büzerek nabız tarzında kulak çınlamasına neden olabilir

İltihaplar, darbeler, romatizma ve kireçlenme, kemikçik zincirin hareketini kısıtlayarak, iç kulağın uyarılmasını bozarlar

Yüksek seviyelerde, herkes, kulağında dolgunluk hissi algılar Bu his, östaki borusunun geçici tıkanmasından dolayı olur Östaki borusunun geniz tarafında bulunan ucunun, iltihap, alerji, gibi sebeplerle tıkanması sonucu da aynı his oluşur Orta kulakta oluşan bu basınç düzensizliği, iç kulağa ters bir uyaran olarak yansıyabilir

İç Kulak Çınlaması: İç kulak sıvısının basıncını etkileyen olaylar da, çınlamaya yol açabilir "Alerji, dolaşım bozuklukları, iltihap" gibi durumlar, hem basınç değişikliğine hem de sıvının etrafındaki zarlarda değişikliğe sebep olurlar

Sinir Yolları Çınlaması: Sinir yolları, işitme mekanizmasının en hassas yapılarıdır Bu dokulardaki çok az bir şişme veya bozukluk, hemen uyarıcı etki yapar ve işitmeyi etkiler Lokal iltihaplar, alerjik şişlik, sistemik hastalıkların toksik etkisi, çok şiddetli patlama sesleri, hassas kişilerde uzun süre yüksek sese maruz kalmak, bazı ilaçlar ve damarsal yapılardaki bozukluklar, sinir yollarına etki ederler

"İşitme siniri, iç kulak ile beyin arasında çok dar bir kemik kanaldan geçer" demiştik Bu sebeple, sinirde oluşabilecek en ufak bir şişlik, baskı yaratır Aynı kanaldan yüz siniri ve denge siniri de geçtiği için, denge bozuklukları ve yüz kaslarında da bozukluklar görülebilir

İşitme yolu üzerinde bulunan damarlardan herhangi birinin yırtılması veya spazmı, dolaşım bozukluğuna yol açar Bu yüzden işitme kaybının eşlik ettiği veya etmediği, ani bir çınlama olabilir Şayet kan pıhtısı küçük ise, bir hasar bırakmadan iyileşebilir Olay, basınçtan dolayı gerçekleştiği için, sadece bir tarafta olur, aynı tarafta olması yine aynı veya karşı tarafta tekrarlayacak anlamına gelmez

Beyin Çınlaması: Sinir yollarının, beyine girdiği, içinde ilerlediği ve belli merkezlerde toplandığını anlatmıştık Buralardan herhangi birinde şişlik, dolaşım bozukluğu gelişirse, başta uğultu hissedilebilir Çoğunlukla tek tarafta hissedilirler ve hekimin, hastalığın yerini tayin etmesine yardımcı olacak diğer hastalık belirtileri de eşlik ederler

İşitme Bozukluğu: Çınlama, işitme bozukluğu ile beraber olabilir veya olmayabilir Çınlamanın sebeplerini düşündüğünüzde, işitmenin de aynı anda niçin bozulabileceğini anlamanız kolaylaşır Çınlama ile işitme azlığı aynı anda varsa, bu, hastalığın daha ciddi veya iyileşmesinin daha zor olduğu anlamına gelmez Çınlaması olan birçok kimse, ileride sağır olacağından korkar Bu, gereksiz bir korkudur İşitme bozukluğu olanların çoğunda çınlama yoktur

Tedavi: Şayet muayene ve tetkikler sonucu bir hastalık teşhis edlirse ona yönelik tedavi uygulanır Sebep bulunamayan kişilerde aşağıdaki öneriler fayda sağlar:

1-Gerginlik ve endişeden uzak olmak için elinizden gelen çabayı harcayın, çünkü stres, hâlen uyarılmış olan sinirleri daha çok etkiler

2-Kendinizi yormayın ve mutlaka dinlenmeye vakit ayırın

3-Sinir uyarıcılardan uzak durulmalıdır Fazla miktarda çay, kahve ve sigaradan kaçınılmalıdır

4-Mümkün olduğu kadar çabuk, baştaki uğultunun can sıkıcı bir şikayet olduğu gerçeğini öğrenin ve onu tamamen gözardı etmeye çalışın

5-Çınlamanız, sağırlığa, aklınızı kaybetmenize veya ölümünüze yol açmayacaktır, bundan dolayı hemen bu korkutucu düşünceleri bırakın

6-Çınlama, çoğunlukla kişi emekli olduğu ve etrafı sessizleştiği zaman daha fazla farkedilir Odada ses çıkartan bir saat veya otomatik olarak bir süre sonra kapanan radyo bulunması, çınlamayı bastırarak, uyumanıza yardımcı olabilir

7-Birkaç yastıkta başınız yukarıda yatarsanız, kandaki göllenme daha az olacağı için çınlamanızda azalma olabilir

8-Sakinleştirici ilaçlar, geçici bir süre kullanılmak şartıyla rahatlama sağlayabilirler

Sonuç: İşitme, insan vücudunun en hassas ve uyarılması kolay bir mekanizmasıdır Sinir sistemi ile direkt olarak ilişkili olduğu için, gerginlik, endişe gibi duygularla sıkı bağlantılıdır

Çınlama veya baştaki uğultunun başarılı tedavi edilebilmesi için, hastanın, bu rahatsızlığın mekanizmasını tam olarak anlaması gerekir

Sersemlik Hâli ve Baş Dönmesi

Sersemlik Hâli Nedir? Bazı kişiler, denge sorunlarını, "kendilerini sersem hissetme, ayakta duramama, terelelli" gibi kelimelerle ifade ederler Dönme veya ivmelenme hissi olmadan, kendini dengesiz, güvensiz hissetme, bazen iç kulak probleminden kaynaklanır

Baş Dönmesi Nedir? Kişiler, kendilerinin veya çevrelerinin döndüğünü söylerler Baş dönmesi, sıklıkla bir iç kulak probleminden kaynaklanır

Denge Anatomisi: Baş dönmesi ve sersemlik hissi, denge sistemleri ile ilgilidir Bu sistemle kişi, vücudunun hangi yönde olduğunun, nereye dönük olduğunun, ne tarafa doğru hareket ettiğinin veya döndüğünün bilincinde olur

Denge hissiniz aşağıdaki sistemlerin karışık bir ilişkisi sonucu gerçekleşir:

1-İç kulaklar (labirent), hareketin yönünü belirler; dönme, ön-arka, yan-yan, yukarı aşağı gibi

2-Gözler, vücudun boşlukta nerede olduğunu (ayakta, ters dönmüş gibi) ve hareketin yönünü görür

3-Doku alıcıları, eklem ve omurga gibi organlarda bulunur, vücudun hangi bölgesinin yere değdiğini algılar

4-Kas ve eklem his alıcıları, vücudun hangi kısımlarının hareket ettiğini algılar

5-Merkezi sinir sistemi (beyin ve omurilik), diğer dört sistemden gelen bütün bulguları değerlendirerek, aradaki ilişkiyi sağlar

Merkezi sinir sistemi, bu dört sistemden karışık veriler aldığı zaman, kişi, sersemlik veya baş dönmesi hisseder

Fırtına esnasında uçakta bulunduğunuzu ve uçağınızın hava boşluğuna girdiğini farzedin Siz, sadece uçağın içini gördüğünüz için, uçak dışındaki bu fırtınayı göremezsiniz Bu durum, beyin algılarınızın karışmasına yol açar ve sizde "uçak tutması" görülebilir

Aynı şekilde yolda giden bir arabanın arka koltuğunda oturduğunuzu ve kitap okuduğunuzu farzedin İç kulağınız ve his algılayıcılarınız bunu algıladığı halde gözleriniz sadece kitabı görmekte olduğundan, sizde de "araba tutması" görülebilir

Gerçek bir hastalık örneğini verelim Bir kafa travması veya kulak iltihabından dolayı, tek taraflı iç kulağınızın etkilendiğini farzedin Etkilenen iç kulak, diğer kulak gibi mesajları sağlıklı olarak beyine iletemez Bu durumda beyninizin, deyim yerindeyse "aklı karışır" ve baş dönmesi, bulantı hissedebilirsiniz

Hangi Tıbbi Rahatsızlıklar Başta Sersemlik Hissi Yaratır?

1-Kan Dolaşımı: Dolaşım bozuklukları, sersemlik yaratan rahatsızlıkların başında gelir Beyninize yeteri derecede kan gelmezse kendinizi sersem gibi hissedersiniz Hemen hemen herkes, otururken veya yatarken ani şekilde ayağa kalktığında bunu hissetmiştir Fakat bazı kimseler, sürekli olan rahatsızlıklarının yol açtığı dolaşım bozukluğuna sahiptirler Yüksek kan basıncı, şeker hastalığı veya yüksek kan kolesterol düzeyi olan kişilerde, damar sertliği sık olarak görülür Kalp yetmezliği veya kan düşüklüğü olan kişilerde de bazen görülebilir

Nikotin, kafein gibi bazı uyarıcılar ve ilaçlar, beyin kan akımını azaltır Diyetteki aşırı tuz da dolaşım azlığına yol açar Psikolojik stres, gerginlik ve endişe gibi durumlar da, damarlarda spazm yaratarak, dolaşım bozukluğuna yol açar

Şayet iç kulak beslenmesinde bir problem olursa, daha belirgin olan "baş dönmesi" hissi ortaya çıkar İç kulak, dolaşım bozukluklarına karşı çok hassastır ve beyinde olan dolaşım bozukluklarından da direkt olarak etkilenir

2-Travma: İç kulağı etkileyen kafatası kırığı, belirgin ve dayanılması zor baş dönmesi ile işitme kaybı oluşturur Sersemlik haftalar sürer; zamanla sağlam taraf, iç kulak görevlerinin hepsini üstlenirken şikayetler hafifler

3-İltihap: Basit nezle ve gribe yol açan virüsler, iç kulağı ve beyine giden sinirleri etkileyebilir Bu, baş dönmesine yol açar, fakat işitme çoğunlukla normal kalır Mamafih, orta kulak iltihabına yol açan bakteri, iç kulağı tutarsa, hem ileri derecede işitme kaybına hem de baş dönmesine yol açar Sersemlik hissinin şiddeti ve süresi, kafatası kırıklarında olduğu gibidir

4-Alerji: Alerjik oldukları yiyecek veya toz, mantar, çiçek poleni gibi maddelerle karşılaşan bazı kişilerde, sersemlik hâli veya baş dönmesi olabilir
5-Nörolojik Hastalıklar: Multipl skleroz, frengi, tümör gibi sinirleri etkileyen hastalıklar, denge bozukluklarına yol açabilirler Nadir görülmelerine rağmen, doktorunuz, sizi muayene ederken bunları da düşünür

Sersemlik Hissi İçin Hekim Ne Yapabilir? Hekim, sizin sersemlik hissinden ne kasdettiğinizi, ne kadar zamandır olduğunu, size ne gibi bir problem yarattığını, ne kadar sürdüğünü, bulantı veya kusma ile birlikte olup olmadığını soracaktır Bu hissi başlatan ortamlar sorulabilir Genel sağlığınız, kullandığınız ilaçlar, kafa travmaları, son zamanlarda geçirdiğiniz iltihaplar ve kulağınız ile sinir sisteminiz hakkındaki diğer sorular size sorulacaktır

Hekiminiz, kulak, burun ve boğazınızı muayene edecek, sinir ve denge fonksiyonları ile ilgili testler yapacaktır Bazı vak'alarda, hekiminiz, kafa filmleri, bilgisayarlı, manyetik rezonanslı filmler, kulağa sıcak ve soğuk havanın verildiği denge testleri isteyebilir Yine gerek görülen vak'alarda, kan testleri ve kalp muayenesi yapılabilir

Bütün hastalar, bu testlerin hepsine ihtiyaç göstermez Kişinin bulgularına göre, buna hekim karar verir Aynı şekilde hekiminizin tedavisi, teşhis edilen hastalığa dayanacaktır

Sersemlik Hissini Nasıl Azaltabilirsiniz?

1-Yatarken birden ayağa kalkmak gibi ani hareketlerden kaçının

2-Aşırı baş hareketlerinden kaçının

3-Nikotin (sigara, püro), kafein ve tuz gibi, kan dolaşımını engelleyen maddelerden kaçının veya azaltın Alkol kullanmayın

4-Sersemlik hissinizi başlatan, stres, gerginlik gibi durumlardan ve alerjik olduğunuz maddelerden mümkün olduğunca uzak durun

5-Sersemlik hâliniz varken, araba veya makine kullanmak, merdiven tırmanmak gibi tehlikeli olabilecek işlerden kaçının

Yapılabilecek Egzersizler:

Yatakta uygulanabilecek egzersizler:

Göz hareketleri: Başlangıçta yavaş yavaş başlanmalı, sonra hız arttırılmalıdır *Gözlerinizi, yukarı ve aşağı hareket ettiriniz *Gözlerinizi, bir yandan, öteki yana hareket ettiriniz *Gözünüzün karşısında tuttuğunuz parmağınızı yüzünüze yaklaştırıp uzaklaştırırken (30-90cm arasında), gözlerinizi bu parmak ucunda odaklaştırınız

Baş Hareketleri: Başlangıçta yavaş yavaş ve gözler açık olarak başlanmalı, daha sonra hız giderek arttırılmalı ve en son olarak da gözler kapalıyken yapılmalıdır *Başınızı öne ve arkaya eğiniz *Başınızı bir yandan öteki yana çeviriniz

Oturur durumda uygulanabilecek egzersizler:

*Omuzlarınızı silkeleyiniz ve omuz başlarınıza daireler çizdiriniz *Yere doğru eğilerek yerdeki bir cismi yakalamaya çalışınız

Ayakta dururken yapılabilecek egzersizler:

*Gözler açık ve kapalıyken, oturup kalkınız *Göz hizasında ufak bir topu elden ele atarak yakalamaya çalışınız *Diz hizasında ufak bir topu elden ele atarak yakalamaya çalışınız *Yere çömelip, doğrulunuz Daha sonra, kendi çevrenizde tam bir tur atınız

Hareket halindeyken yapılabilecek egzersizler:

*Önce gözler açıkken, daha sonra kapalıyken oda içinde dolaşınız *Önce gözler açıkken, daha sonra kapalıyken bir yokuş inip, çıkınız *Önce gözler açıkken, daha sonra kapalıyken bir merdivene inip, çıkınız *Eğilme ve gerilere hedef alma hareketlerini içeren basketbol veya bowling gibi herhangi bir oyunu oynayınız

Baş Dönmesine Yol Açan En Sık Kulak Hastalıkları

Meniere's Hastalığı

İç kulakta bulunan sıvının dengelenmesi, ayarlanması ile ilgili bir problemdir Hastalığın gerçek sebebi bilinmemektedir

İç kulak, işitme ve denge ile ilgilidir ve içi sıvı dolu bir kapsülden oluşmuştur Meniere's hastalığında, bu sıvının basıncı artar Artan basınç, kulak çınlamasına, kulakta tıkanıklık hissine, işitmede azalmaya ve baş dönmesi hissine yol açar

Hastalık, baş dönmesi, işitmede dalgalanmalar ve kulak çınlaması ile karakterizedir Bulantı, kusma, denge kaybı, terleme ve ishal eşlik edebilir

Ataklar, çoğunlukla ani başlangıçlıdır ve süreleri, 20 dakika ile 24 saat arasında değişebilir Birçok vak'ada, ataklar, arka arkaya gelir Haftalar süren, sık tekrarlayan ataklar olur ve yine haftalar, aylar süren normale dönüş görülür İşitme kaybı, işitme sinirinde oluşan hasardan dolayıdır Hastalığın ilk evrelerinde, işitme kaybı, ataklar esnasında görülür, daha sonra normale döner Hastalık ilerledikçe, işitme sinirinin düzelme kabiliyeti azalır ve sürekli işitme kayıpları oluşur

Nadiren, işitme kaybı, kulak basıncı veya çınlama olmadan, sadece aralıklı olarak baş dönmesi görülebilir Aynı şekilde, baş dönmesi olmadan, aralıklı olarak işitme kaybı, kulak basıncı, çınlama olabilir

Meniere's hastalığı, genellikle tek kulakta görülür ama iki kulak da tutulmuş olabilir

İlaç tedavisi: İlaç tedavisinin amacı, iç kulaktaki sıvı basıncını azaltmaya yöneliktir Bu, az tuzlu yiyerek ve idrar söktürücü ilaçlar kullanarak sağlanır

Tuz, suyun vücutta kalmasına sebep olur, bu yüzden, tuz kısıtlaması yapılır İdrar söktürücüler de aynı amaçla kullanılırlar Bu tedavi, hastalığı kontrol altına almak amacıyla aylar, hatta yıllar boyu kullanılabilir

Denge sistemini baskılayıcı ilaçlar da tedaviye eklenebilir Temelde bu ilaçlar beyinin, kulaktan gelen anormal uyarıları dikkate almamasını sağlarlar

Cerrahi tedavi: Cerrahi tedavi, ilaç tedavisinin başarılı olmadığı ve şiddetli baş dönmesinin bulunduğu durumlarda yapılır İşitmeyi korumak için bütün gayret sarfedilir; bu yüzden operasyonun tipi, kulaktaki işitmenin ne kadar kaybolduğuna bağlıdır Operasyondan sonra, işitmenin azalması mümkün olmasına rağmen, genellikle aynı kalır Çınlama daha iyi olabilir veya aynı kalabilir

Operasyonun tipine bağlı olarak, baş dönmesinin mükemmel tedavisi mümkündür Baş dönmesi atakları yarım ile bir sene kadar sersemlik şeklinde ortaya çıkabilir, daha sonra beyin ve diğer kulak görevi üstlenince, bu durum da geçer

Selim Pozisyonel Vertigo

İç kulaktan kaynaklanan en sık baş dönmesi sebebidir Şikayetlerin, iç kulakta bir yerde, kalsiyum çökmesi sonucu olduğuna inanılmaktadır Bu çöküntüler, yer çekimi ve baş hareketleriyle, iç kulak sıvısında serbestçe yüzmektedirler Kendiliğinden, viral hastalığı takiben veya baş travması sonrası oluşabilir

Bu hastalıkta, baş ve vücut pozisyonlarında değişiklikle ortaya çıkan, bazen bulantının da eşlik ettiği baş dönmesi, sersemlik hâli görülür Şikayetler, birkaç saniye veya dakika sürer Şikayetler ortaya çıktığında, sorumlu kulak, genellikle yere doğru dönük olan kulaktır İşitme kaybı, kulakta basınç hissi veya çınlama gibi şikayetler görülmez

Bu durum, selim bir durumdur, çünkü kendi kendine düzelir Düzelme, haftalar, aylar nadiren de bir yıl sürebilir

Denge sistemini baskılayıcı ilaçlar kullanılır Nadiren cerrahi gerekebilir

Vestibüler Nörinit (Labirentit)

Bu hastalıkta, iç kulaktaki denge bölümünde bulunan sinir hücrelerinde şişme olur Virüsün sebep olduğu düşünülmektedir Kişiler, şikayetleri başlamadan önce, bir üst solunum yolu enfeksiyonu, soğuk algınlığı geçirdiklerini söyleyebilirler

Ani oluşan baş dönmesi, bulantı, denge kaybı görülür; işitme normaldir Şikayetler, başlangıçta şiddetlidir, kişi yürürken on gün kadar yardıma ihtiyaç gösterir ve kişinin bütün işlerini yapabilmesi, araba kullanabilmesi için de haftalar, hatta aylar gerekebilir Kişi, başını ani olarak döndürdüğünde, geçici baş dönmesi veya sersemlik hissetmeye devam edebilir Bu, bir yıl kadar sürebilir

Şikayetlerin geçmesi için, denge sistemini bastıran ilaçlar kullanılır İlaçlar, günde üç defa alındıklarında en etkili olurlar Baş dönmesi azalmaya başladığında, ilaçlar da azaltılır ve sonunda kesilir Nadir olarak, şikayetler bir yıldan fazla sürerse, operasyon yapılabilir

Beyin ve diğer kulak, işlevleri üzerlerine aldıkları zaman, tam iyileşme olur Bu süreç, bir yıl olabilir ve arada psikolojik ve fiziksel stresler, şikayetlerin geçici olarak artmasına yol açabilir Şikayetler, stresle artsa bile, zamanla fiziksel aktiviteyi arttırmak önemlidir Başınıza gelen şeylerin normal iyileşme süreci olduğunu bilin; kulağınıza veya iyileşmenize kötü yönde etki etmediğinizi aklınızda bulundurun

Perilenf Fistülü

Bu rahatsızlık, uçağın inişe geçmesi, derine dalma, kafa travması gibi durumlarda ani basınç değişikliği sonucu oluşabilir Basınç değişikliği, orta kulak ile iç kulağı birbirinden ayıran zarlarda yırtık meydana getirebilir ve iç kulak sıvısı, orta kulağa akar

Baş hareketleri ile "baş dönmesi" ve "sersemlik hissi" oluşur "İşitme kaybı", "kulakta basınç veya çınlama" eşlik edebilir veya etmez

Çoğu kez bu yırtık kendiliğinden iyileşir, tedaviye gerek kalmaz Nadir vak'alarda, baş dönmesi kalıcı hâl alır İlerleyici işitme kaybı oluşursa, operasyon gerekebilir

Operasyonda, bu yırtık bölgenin tespiti ve onarılması gerçekleştirilir

Akustik Nörinom

Akustik nörinom, denge sinirinde en sık oluşan selim tümöre verilen isimdir Tümör, çok yavaş büyür, bu yüzden şikayetler belirgin olmadan yıllar boyu sürüyor olabilir

"Baş dönmesi", genellikle görülmez, çünkü tümör yavaş yavaş büyür, beyin ve diğer kulak, onun görevini üstüne alır Bunun yerine hasta, dengesizlik hissine kapılabilir Ortaya çıkan ilk şikayet "kulak çınlaması" olabilir Çınlama, büyüyen tümörün siniri uyarmasıyla ortaya çıkar Tümör büyüdükçe sinirin işitme bölümü de etkilenir ve işitme azlığı ortaya çıkar

Teşhis, bilgisayarlı tomografi veya manyetik rezonanslı tetkikler ile konur

Tedavi, tümörün operasyonla çıkartılmasıdır

Yaşlılığa Bağlı Baş Dönmesi

Yaşlılıkta oluşan birçok değişiklik gibi, dengeyi sağlamakla görevli sistemlerde de değişiklikler olur

Dengeyi etkileyen değişiklikler: Yaşlılarda, işitmenin azalması gibi, denge sinirinde de, "dönme, ivmelenme" gibi değişikliklere olan hassasiyette azalma olur Sinirdeki uyarılarda azalma olabilir veya beyin kendisine gelen uyarıları tam olarak değerlendiremeyebilir; her iki durumda da, rahatsızlık, kendini baş dönmesi olarak ortaya koyar

Görüşte azalma, bulanık görüş veya yakın bakışta göz yorgunluğu da buna eklenir Gözdeki lenslerin elastikiyetinin azalması buna yol açar ve bifokal gözlüklerle bu durum düzeltilebilir Göz tansiyonu, katarakt gibi durumlar da görmeyi etkileyerek, beyine giden bilginin azalmasına yol açarlar

Kol ve bacaktaki kaslarda, liflerde, eklemlerde bulunan sinir uçlarında da değişikler olur Omurgada ileri derecede eğim oluşabilir veya genel kas kütlesi azalmış olabilir Şeker hastalığı, romatizma gibi hastalıklar, el ve koldaki his sinirlerinin zayıflamasına yol açarlar, böylece, vücud pozisyonu hakkında beyine iletilen bilgilerde azalma olur

Yaşlanmaya bağlı baş dönmesinin belirtileri:

1-Hızlı bir şekilde dönerken veya pozisyon değiştirirken, eğilirken veya birden doğrulurken, aşağı veya yukarı bakarken, "başta sersemlik, dönme, boşlukta olma" gibi hisler oluşabilir

2-Yürürken, bir yandan bir yana sallanmaya meyilli gibi hissedilebilir

Şikayetler nasıl en aza indirilir? Yaşlılıkla ortaya çıkan şikayetleri ortadan kaldıracak ilaçlar yoktur, fakat yardımcı yollar vardır:

Alıntı Yaparak Cevapla

Kbb Hastalıkları

Eski 08-17-2012   #38
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kbb Hastalıkları



1-Sabah uyanınca yataktan kalkmadan önce, yatağın kenarında birkaç dakika oturunuz

2-Pozisyon değiştirirken veya dönerken yavaş hareket ediniz Yanınızda kendinizi dengelemeye yardımcı olacak bir şey bulundurunuz

3-Yukarı veya aşağı bakmak, eğilmek, birden doğrulmak, "baş dönmesi" yapabileceği için, bu sırada yanınızda, tutunacağınız bir şey bulundurunuz

4-Hiç bir zaman karanlıkta yürümeyiniz Gece kalktığınızda, parlak bir ışık yakınız Banyonuzda gece lambası bulundurunuz

5-Yürürken fazla probleminiz varsa baston kullanınız Unutmayınız, bu cisimlere dayanmıyorsunuz; beyninize, kol ve bacaklarınızdan giden bilgilerin artmasını sağlıyorsunuz

6-Şeker hastalığı, göz tansiyonu, yüksek tansiyon, romatizma gibi rahatsızlığınız varsa bunları da uygun ilaç ve diyetlerle kontrol altında tutunuz

Gürültü, Kulaklar ve Korunma

Ülkemizde geniş bir araştırma yapılmamıştır fakat Amerika Birleşik Devletleri'nde yapılan bir araştırmada her on Amerikalı'dan birinde normal konuşmayı anlamayı engelleyecek kadar işitme kaybı olduğu bulunmuştur "Yükses sese maruz kalmak" en sık karşılaşılan sebeptir

"Gürültü" Gerçekten Kulaklarıma Hasar Verebilir Mi?

Evet, gürültü tehlikeli olabilir Yeteri kadar yükses ve uzun süreli olursa, işitmenize zarar verebilir

Gürültünün sebep olduğu hasar, sinir tipi işitme kaybı olarak adlandırılır; birçok sebep bu tip işitme kaybına yol açabilir ama gürültü kaynaklı olanın önemli bir ayrıcalığı vardır-ilerlemesi durdurulabilir veya olmadan tamamen önlenebilir

Kulaklarımı Alıştırabilir Miyim?

Hayır Şayet hep gürültüde büyüdüğünüz için buna alıştığınızı zannediyorsanız bu yanlıştır Gürültü işitmenizi azaltmıştır ve hiç bir ilaç, operasyon veya işitme cihazı gürültünün kulağınızda yaptığı hasarı tam olarak düzeltemez

Kulak Nasıl Çalışır?

Kulak dış, orta ve iç olmak üzere başlıca üç bölümden oluşmuştur Dış kulak, kulak kepçesi ve dış kulak yolundan meydana gelmiştir Kulak zarı, dış kulak ile orta kulağı birbirinden ayırır Orta kulaktaki üç küçük kemikçik ses dalgalarının iç kulağa iletilmesini sağlarlar İç kulakta işitme siniri başlar ve sesi beyine taşır

Her türlü ses kaynağı, havaya ses dalgaları veya titreşimleri gönderir Bunlar dış kulak yolundan geçerek kulak zarınıza çarparlar ve zarınızı titreştirirler Titreşimler orta kulaktaki kemikçikler vasıtasıyla iç kulağa, işitme sinirine iletilirler Burada titreşimler, sinir uyarılarına dönüşürler ve beyinde ilgili bölgeye gönderilirler Beyin, sesi "müzik, kapı çarpması, insan sesi" şeklinde ayırarak yorumlar

Gürültü çok şiddetli olursa iç kulaktaki sinir hücrelerini öldürmeye başlar Gürültüye daha uzun maruz kalındıkça daha fazla işitme siniri hasar görür İşitme sinirinizde sinir sayısı düştükçe de işitmeniz azalır Ölü sinir hücrelerini hayata döndürmek mümkün değildir; hasar kalıcıdır

Gürültünün Zararlı Olduğunu Nasıl Bilebilirim?

İnsanların gürültüye karşı hassasiyetleri değişir Genel olarak şu şartlarda gürültü kulağınıza zarar verebilir: *kendinizi duymak için bağırmak zorunda kalıyorsanız *gürültü kulağınızda ağrı oluşturuyorsa *kulak çınlamanız oluyorsa *gürültüye maruz kaldıktan sonra birkaç saat hafif sağır gibi oluyorsanız

Ses, bilimsel olarak iki türlü ölçülebilir Sesin yoğunluk veya şiddeti ki "desibel" cinsinden ifade edilir Frekans, sesin saniyedeki titreşim sayısıdır Ses, alçak frekanslarda "kalın(pes)", yüksek frekanslarda "ince(tiz)" duyulur

Sesin Frekansının Benim İşitme Kaybımla İlgisi Nedir?

Frekans saniyedeki titreşim olarak ifade edilir İşitmenin en iyi seviyede olduğu çocuklar, saniyede 20 ile 20000 titreşim arasındaki sesleri duyabilirler

İnsan sesi 300 ile 4000 frekans arasındadır ve insanlar bu aradaki sesleri diğerlerinden daha iyi duyarlar İşitme kaybı başladığında ilk önce yüksek frekanslarda duyma azalır işte bu sebepledir ki kişiler ince sesli bayan ve çocukların seslerini duymada zorlanırlar

Yüksek frekanslardaki kayıp, sesin yapısını da bozabilir; bu yüzden kişiler işitse bile işittiklerini tam olarak anlamakta zorluk çekerler İşitme kaybı olanlar çoğunlukla birbirine benzeyen sesleri ayırdetmede zorlanırlar

Desibel Nedir?

Sesin şiddeti desibel (dB) cinsinden ölçülür "0" desibel insan kulağının işitebileceği en düşük ses olarak kabul edilir "180" dB ise roketin fırlatılış anında çıkardığı ses olarak ölçülür

Desibeller logaritmik olarak artar ve azalır Bu şu anlama gelir 20 dB, 10 dB'den 10 kat daha şiddetlidir 30 dB, 10 desibelden 100 kat daha şiddetlidir

Yaklaşık ses Örnek

seviyesi (dB)

---------------------------------

0 İnsan kulağının duyabileceği en düşük ses

30 Fısıltı, sessiz konuşma

60 Normal konuşma, dikiş makinası, daktilo

90 Ağır vasıta trafiği, günlük maksimum insan 8 saat maruz kalmalıdır (insanların % 90'nını korur)

100 Elektrikli testere, asfalt delme makinası, (korunmasız olarak günde iki saat maruz kalınabilinir)

115 Yüksek sesli roket veya rock konserleri (günde maksimum 15 dakika maruz kalınabilir)

140 Silah sesi, jet motoru, (korunmasız kulaklarda ağrı oluşturur Kulak korunmadan bu sese izin verilmemelidir)

Desibeller Kulağımı Etkilemeden Ne Kadar Yüksek Olabilir?

Uzmanlar 85 desibel üzerindeki sese sürekli maruz kalmanın tehlikeli olabileceğinde anlaşmışlardır

Duyduğum Sesin Süresinin, İşitmemi Etkileme Tehlikesi İle Bir İlgisi Var Mıdır?

Kesinlikle vardır Yükses şiddette sese ne kadar uzun süre maruz kalırsanız, işitmenizde o kadar fazla hasar oluşur Aynı zamanda ses kaynağına ne kadar yakın olursunuz o kadar fazla etkilenirsiniz

Her silah sesi, yakındaki kişilerin işitmesinde hasar meydana getirebilir Uzun namlulu silahlar ve top daha şiddetli ses çıkardıkları en kötüleridir Fakat oyuncak silahlar bile şayet yakınsanız işitmenizde hasar meydana getirebilirler

Son zamanlarda gençlerde yapılan araştırmalar önemli ölçüde alarm vermektedir Çok gürültülü diskolar ve kulaklıklarla yüksek sesli müzik dinlemek bunun sorumlusu olabilir

Gürültü, İşitmemin Dışında Daha Fazla Bir Zarar Verebilir Mi?

Gürültüye maruz kalındıktan sonra ortaya çıkan kulak çınlaması çoğunlukla kalıcıdır Bazı kişilerin, yüksek ses karşısında endişe ve hassasiyeti artabilir, nabız ve kan basıncında artış olabilir veya mide asit salgısında artış görülebilir

"Yüksek gürültü" ayrıca iş ortamında dikkati dağıtarak verimi düşürebilir

İşitme Koruyucular Kullanmalı Mıyım?

Şayet çok gürültülü bir ortamda çalışıyorsanız, işitme koruyucuları kullanmalısınız Ayrıca çok gürültülü bir alet veya silah kullanırken de kullanmalısınız

İşyerinde günde sekiz saatten fazla 85dB veya yukarısında gürültüye izin verilmemelidir Çalıştığınız yerde ortalama ses şiddeti sekiz saat süre ile 90 dB'den yüksek ise işitme koruyucuları kullanmalısınız

İşitme Koruyucuları Nelerdir ve Ne Kadar Etkilidirler?

Bu koruyucular zara ulaşan sesin şiddetini azaltmaya yararlar İki türde karşımıza çıkarlar: kulak tıkaçları ve kulaklıklar

Kulak tıkaçları dış kulak yoluna takılan ve sesin şiddetini önleyen tıkaçlardır Bunların etkili olabilmesi için kulak yolunu tam tıkamaları gerekir Çeşitli boyutlarda satılmaktadırlar Kullanırken temiz olmalarına ve dış kulak yolunu tahriş etmemelerine titizlik gösterilmelidir

Kulaklıklar bütün kulağı kaparlar ve bir bant ile iki kulaklık birbirine bağlıdır Etkili olması için kulak kepçesini sıkıca kapatması gerekir

Tam uygulanan kulak tıkaçları ve kulaklıklar sesin şiddetini 15 ile 30dB kadar azaltırlar İkisi birbirine eşit etkili olsa da kulak tıkaçları düşük frekanslarda daha fazla, kulaklıklar yüksek frekanslarda daha fazla etkilidirler

Beraber kullanıldıklarında ek olarak 10-15dB daha fazla koruma sağlarlar Gürültü 105dB'den yüksekse beraber kullanımları önerilir

Niçin Kulaklarımı Sadece Pamuk İle Kapatamam?

Kulak kanalına sokulan basit pamuk ve kağıtlar sesi çok etkili önleyemezler sadece 7dB kadar şiddeti azaltırlar

İşitme Koruyucularının Genel Problemleri Nelerdir?

Bu tür işitme koruyucu kullanan işçilerin faydalanmaları gereken koruyuculuğun yarısından daha azı ile korundukları bulunmuştur Bunun sebebi koruyucuların uygun ve sürekli kullanılmamalarıdır

Sekiz saat devamlı kullanıldığında 30dB koruma getiren koruyucular mesela sadece bir saat takılmazlarsa koruyuculukları 9dB'e düşmektedir

Koruyucular yıpranmış veya yırtılmışsa kişiler yaklaşık 1000 kat daha fazla ses enerjisine maruz kalmaktadırlar

Bunlara ek olarak, gürültüye maruz kalma, birikim yapar Evde veya oyunda karşılaşılan gürültü de günlük limite eklenmelidir İşyerinde maksimum günlük doza ulaşılmışsa sonradan gürültülü bir ortamda bulunmak veya yüksek sesli müzik dinlemek güvenlik limitini geçmeye sebep olur

İşitme Koruyucular Kullanırken Diğer İnsanları veya Makinelerin Sesini İşitebilir Miyim?

Güneş gözlükleri nasıl görüşü daha kolaylaştırırsa, işitme koruyucular da etraftaki gürültüye rağmen konuşmaların daha net anlaşılmasına yardımcı olurlar Gürültü olmayan bir ortamda bile işitme koruyucu kullanan kişiler normal bir konuşmayı duyabilirler

İşitme kaybı ve dil problemi olan kişilerde, işitme koruyucular önemli etki yaratmazlar ki zaten bu kişiler işitmelerinin daha fazla bozulmaması için koruyucu kullanmalıdırlar

Bazen "işitme koruyucu kullanan işçilerin makinenin bozuk ses çıkardığını duymadıkları" iddia edilir, fakat işçiler bir süre sonra buna alışırlar ve ses değişikliğini farkederler

Şayet İşitmem Halihazırda Hasar Görmüşse Ne Olabilir? Ne Yapabilirim?

İşitme kaybı, genellikle yıllar içerisinde gelişir Ağrısız ve yavaş yavaş olduğu için farkına varmayabilirsiniz Uzun süre yükses sese maruz kalmayla ortaya çıkan "çınlama" sesini farkedebilirsiniz Özellikle gürültülü ortamlarda insanların ne dediğini anlamayabilirsiniz Bu durum yüksek frekans işitme kaybının başlangıcı olabilir ve işitme testinizin yapılması gerekir

Bazen bu durumlara sadece bir kulak kiri veya kulak iltihabı yol açar ve kolayca tedavi edilebilir Fakat gürültünün yol açtığı işitme kaybı da olabilir Bu durum kalıcı olduğu için tedbirin elden bırakılmaması gerekir İşitme kaybınızdan şüphe ettiğinizde kulak, burun, boğaz hekimine başvurunuz Doktorunuz işitme probleminizi ortaya koyacak ve en iyi tedavi yöntemini önerecektir

Meniere Hastalığı

"Meniere Hastalığı" Nedir?

İç kulağın bir hastalığıdır Sebebi tam olarak bilinmese de iç kulakta bir bölmedeki sıvının yüksek basınca ulaşmasından oluştuğu düşünülmektedir İç kulaktan kaynaklanan baş dönmesinin en sık sebeplerinden birisidir Çoğu vak'ada tek kulak etkilenir fakat %15 vak'ada iki kulak da etkilenmiş olarak ortaya çıkabilir Bu hastalık tipik olarak 20 ile 50 yaşları arasında başlar Erkek ve kadında eşit oranda görülür

Ne Tür Rahatsızlıklar Verir?

Verdiği rahtsızlıklar:

*Aralıklı baş dönmesi (bir şeyin etrafında çevriliyormuş gibi)

*İşitme kaybı

*Kulak çınlaması (kulakta gürültü, vızıltı veya zil sesi)

*Etkilenen kulakta dolgunluk hissetmek

Meniere hastalığının en kötü rahatsızlığı baş dönmesidir Bir hareket olmadığı halde hareket varmış gibi algılanır Baş dönmesi sıklıkla iç kulak rahatsızlığından ortaya çıksa da, merkezi sinir sistemi bozukluklarından da kaynaklanabilir

Meniere'deki baş dönmesi ataklar halinde olur ve dengesizlik hissi, bulantı ile kusma buna eşlik eder Baş dönmesi 20 dakikadan 2 saate kadar sürebilir hatta bazen daha uzun olabilir Ataklar esnasında kişi günlük işlerini yapamayacak duruma gelir Sonrasında uyku bastırır ve sersemlik hissi günlerce sürebilir

Hastalığın başlangıcında, özellikle pes tonları tutan bir işitme kaybı olabilir fakat genellikle zaman içerisinde bütün tonları tutan işitme kaybı gelişir Yüksek tondaki sesler kişiye rahatsızlık verir ve normal olarak algılanmayabilir

Meniere hastalığındaki "çınlama" ve "kulakta dolgunluk hissi" değişkendir, işitme kaybı ile birlikte olabilir, devamlı olabilir veya ataklar sırasında, öncesinde ortaya çıkabilir

Bu hastalığın verdiği rahatsızlık çok az olabileceği gibi, kişinin günlük işlerini yapmasına izin vermeyecek kadar özellikle şiddetli baş dönmeleri şeklinde de olabilir

Nasıl Teşhis Konur?

Hekiminiz, şikayetleriniz hakkında detaylı bilgi alacaktır Atakların sıklığı, şiddeti, süresi, işitme kaybınız, kulak dolgunluğunuz araştırılacaktır Frengi, kabakulak veya geçmişte geçirmiş olduğunuz hastalıklar, göz iltihabı, alerji veya geçmişte kulak operasyonu geçirip geçirmediğiniz sorulabilir Genel sağlık, şeker hastalığı, kan kolesterol düzeyi, tiroid bezi, sinir sistemi ve duygu durumunuz ile ilgili sorular sorulacaktır Bu durumları araştırmak için testler istenebilir Ataklar olmadığı zaman kulak, baş ve boyun muayeneniz normaldir

İşitme testinizde, etkilenen kulakta tipik olarak "sinir tipi işitme kaybı" ortaya çıkar Bu kulakta işitilenlerin anlaşılma yüzdesi azalmıştır Denge testleriniz yapılabilir Hastaların yaklaşık %50'sinde etkilenen kulaktaki denge fonksiyonu azalmıştır

İç kulak basınç testleri, işitme yollarının testleri, bilgisayarlı tomografiniz veya manyetik rezonans filmleriniz işitme ve denge yollarında bir tümör olup olmadığının araştırılması için istenebilir Bu tür tümörler nadirdir fakat Meniere hastalığındaki gibi şikayetlere sebep olabilirler

Hekiminiz Ne Tür Tedavi Uygular?

Diyet ve İlaç: Bazı hastalarda tuzsuz diyet ve idrar söktürücü ilaçlar atakların sıklığını azaltabilirler İdrar söktürücülerden tam randıman alabilmek için, ilacınızı düzenli almanız ve tuz kısıtlaması yapmanız önemlidir

Böş dönmesi için kullanılan ilaçlar geçici bir rahatlık sağlayabilirler Bazen "bulantı" için ilaç verilebilir Bulantı ve baş dönmesi için kullanılan ilaçlar uyku hâli verebilirler

Yaşam Biçimi: Kafein, alkol ve sigaradan kaçınınız Düzenli uyku ve yemek alışkanlığı edininiz Aşırı yorgunluktan kaçınarak hareketli bir yaşam tarzı edininiz "Stres" baş dönmesini ve çınlamayı artırabilir Stresten kaçınmak ve psikoterapi önerilebilir

Tedbirler: Uyarınız olmadan baş dönmeniz oluyorsa, araba kullanmayınız Merdiven çıkma, yüzme gibi durumlarda tedbirli olunuz

Ne Zaman Operasyon Önerilir?

Baş dönmesi atakları, gerekli tedbirler ve ilaçlarla önlenemiyorsa, aşağıdaki operasyonlardan biri önerilebilir:

1-İç kulaktaki belli bir bölgenin açılması ile basıncın düşürülmesi operasyonu, çoğunlukla işitmeyi engellemeyen bir operasyon türüdür Baş dönmesi atakları, vak'aların yarısı ile üçte ikisinde kontrol altına alınır fakat her vak'ada kontrol edilemeyebilir Bu işlemden sonraki kendine gelme süresi diğer işlemlere göre daha kısadır

2-Denge siniri iç kulağı terkettiği yerde kesilebilir Bu operasyonda baş dönmesi atakları çoğunlukla önlenebilir ve işitme korunur

3-Etkilenen kulakta hem işitme hem de denge sinirleri harap edilebilir Bu operasyon kişide zaten hastalıktan dolayı işitme azalmışsa yapılır Baş dönmesi ataklarının kontrolünde en yüksek başarı oranını verir

Bazı durumlarda diğer operasyonlar ve tedavi yöntemleri önerilebilir Şayet operasyon gerekiyorsa bunun riskleri ve faydaları kişi ile iyice konuşulur Meniere hastalığıda tedavi olmasa bile baş dönmesi atakları hemen hemen bütün vak'alarda kontrol altına alınabilir

YÜZÜCÜ KULAĞI

Kulak Kaşıntısı ve Mantar Enfeksiyonu

"Yüzücü Kulağı" Ne Demektir?

Dış kulak yolu iltihaplarından birine verilen isimdir Kulağın mantar enfeksiyonu da denir Bazen mantarlar tarafından oluşturulsa da, özellikle ağrılı vak'alarda doğada sık rastlanan bir bakteri tarafından oluşturulur

Nasıl Korunursunuz?

Su kulağınıza girdiğinde beraberinde mantar ve bakterileri de getirebilir Çoğunlukla su geri gelir, kulak kurur ve bakteri ile mantarlar problem oluşturmazlar Fakat su bazen dış kulak yolunda hapsolur ve buradaki cildi yumuşatır Nemli ortamda bakteri ve mantarlar ürer, beslenir ve kulağı iltihaplandırabilirler

Başlangıçta kulaklarda tıkanıklık hissedilir ve kaşıntı olabilir Kısa zamanda dış kulak yolu şişer, tıkanır ve bazen süt gibi bir akıntı olur Çok ağrı yapmaya başlar Kulak kepçesi ve önü çok hassaslaşır İltihap bu duruma geldiğinde hekim tedavisi gerekir Bu, boyun bezleri şişerse de geçerlidir

Kulağınızda su hapsolduğunu hissettiğinizde koruyucu antiseptik damlalardan kullanarak bütün bu olaylar zincirini önleyebilirsiniz

Şayet kulak hekiminiz kulak zarınızın normal ve güvenli olduğunu söylerse, yüzme sonrası kulak damlalarınızı kullanabilirsiniz Basit alkol damla kullanmak önerilebilir Alkol, suyu emer, dış kulak yolunun kurumasına yardımcı olur ve aynı zamanda yüzücü kulağında oluşabilecek bakteri ve mantarları öldürebilir Asetik asit ihtiva eden beyaz sirke de kullanılabilir Eczaneden alkol veya sirkeyi muhafaza edecek damlalık alabilir ve çantanızda taşıyabilirsiniz

"Yüzücü Kulağı"ndan Korunmak

Şayet yüzme, duş veya banyo sonrası kulağınızda suyun hapsolduğunu veyahut kulağınızın nemli kaldığını hissederseniz, bu kulağınız yukarıda kalacak şekilde başınızı eğiniz ve kulak kepçenizi yukarı ve geriye doğru çekerek damlalarınızı damlatınız

Damlaların heryere ulaşmasını sağlamak için kulağınızı ovalayınız, daha sonra kulağın kuruması için kulağınızı aşağı yönde çeviriniz

Şayet kulak probleminiz tekrarlayan bir eğilim gösteriyorsa, kulak, burun, boğaz hekiminiz yüzmeden önce kulaklarınızı nasıl koruyacağınızı anlatacaktır

Dikkat!

Şayet kulağınız hâlen iltihaplı, kulak zarınız delinmiş veya önceden delik ise, hasar görmüşse veyahut kulak operasyonu geçirmiş iseniz, yüzmeden ve kulak damlası kullanmadan önce kulak, burun, boğaz hekimine danışmanız lazımdır



Kulaklar Neden Kaşınır?

Kaşınan her türlü kulak, kişiyi deli eder Ani oluşan kaşıntılara sıklıkla mantar enfeksiyonu sebep olur, daha uzun süreli durumlarda sıklıkla kronik dermatit denilen deri inflamasyonu kaşıntının sebebidir Başta oluşan kepek gibi dış kulak yolunda da kuru, ince ve bol miktarda kepek oluşabilir, buna "seboreik dermatit" adı verilir Bazı kişiler, yiyeceklerinde değişiklik yaparak (yağlı yiyecekler, karbonhidratlar, çikolata gibi yiyeceklerden uzak durarak) bu durumun önüne geçebilirler Hekimler kulaklar kaşındığında genellikle yağlı veya kortizonlu damlalar önerirler Uzun süreli tedavisi olmasa da kontrol altında tutulabilirler Nadir olarak kulak kaşıntısı alerjik de olabilir ve bu durumun tedavisi farklıdır

Kaşıntılı, kepekli kulaklar veya kulak akıntısının biriktiği kulaklar, "yüzücü kulağı"nın gelişmesine yatkındırlar Bu kişiler özellikle kulakları ıslak kaldığında koruyucu kulak damlaları kullanmaları konusunda bilinçli olmalıdırlar Yüzme mevsimi başlamadan önce kulaklarını temizletmeleri de çok yardımcı olur



Tatarcık, Sinek ve Yabancı Cisimler?

Kulak içerisine giren birçok böcek vardır, tatarcık, güve, hamamböceği bunların başında gelir Tatarcıklar kulak akıntısı içerisinde hapsolur ve uçamazlar Daha büyük böcekler kulak içerisinde dönemezler ve geri çıkamazlar Bu yüzden sürekli hareket ederek kişide kulak ağrısına, sese ve korkuya sebep olurlar

Tatarcıklar ılık su ile yıkanarak kolayca çıkartılabilirler (Yıkadıktan sonra hem kulağın kuruması hem de antiseptik amaçla alkol damlatmayı unutmayınız) Büyük böcekler için ilk yapılacak şey kulağın mineral yağ ile doldurulmasıdır, yağ böceğin nefes deliklerini tıkayarak ölmesine sebep olur Bu durum 5 ilâ 10 dakikada gerçekleşir Bundan sonra böceğin çıkartılması için hekime başvurmanız gerekir

Boncuklar, kalem uçları, silgiler, plastik oyuncak parçaları, kuru fasulyeler çocukların kulaklarına soktukları sık yabancı cisimlerdendir Bunların çıkartılması çok hassas bir iştir ve mutlaka bir kulak burun boğaz hekimince yapılmalıdır

Alıntı Yaparak Cevapla

Kbb Hastalıkları

Eski 08-17-2012   #39
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kbb Hastalıkları



Kulaklar, Yükseklik ve Uçak Yolculuğu

Uçak yolculuğu sırasında niçin kulaklarınızda "pop" diye bir basınç hissettiğinizi hiç merak ettiniz mi? Veya niçin basınç hissetmediğiniz zaman kulak ağrınız olduğunu düşündünüz mü? Uçaklar inişe geçtiğinde çocukların niçin yaygara çıkartıp ağladığını hiç merak ettiniz mi?

Uçak yolculuğu sırasında karşılaşılan en sık tıbbi problem kulak problemleridir Çoğunlukla basit rahatsızlıklar olur, nadiren geçici ağrı ve işitme kaybı oluşur Bu broşür uçak yolculuğunuz esnasında karşılaştığınız hafif kulak problemlerinizi ve nasıl korunacağınızı anlamanız için hazırlanmıştır

Yapı

Kulak genel olarak üç bölüme ayrılır:

a)Dış kulak: Başın yan tarafında görülen kulak kepçesi ile içeriye kulak zarına kadar devam eden dış kulak yolundan oluşur

b)Orta kulak: Kulak zarı ile iç kulak arasında kalan ufak boşluktur Burada üç adet kemikçik, kulak kemiğinin hava boşlukları bulunur

c)İç kulak: Kulak kemiğinin iç kısmında bulunan ve işitme ile denge sinir uçlarını ihtiva eden bölümdür

Hava yolculuğu sırasında probleme yol açan, orta kulak bölümüdür Ufak bir hava boşluğu olduğu için, basınç değişikliklerinden etkilenir

Normal olarak her yutkunduğunuzda (veya ikinci üçüncü yutkunduğunuzda) kulaklarınızda ufak bir çıt sesi veya basınç oynaması hissedersiniz Bu esnada geniz ile orta kulak arasındaki östaki borusu vasıtası ile orta kulağınıza hava kabarcığı geçmiştir Orta kulaktaki hava burayı döşeyen doku tarafından sürekli emilir fakat "östaki borusu" her yutkunuşta sürekli hava sağlar Bu sayede kulak zarının her iki tarafındaki hava basıncı eşitlenir Şayet bir şekilde basınç farkı oluşursa, kulaklar tıkalı imiş gibi hissedilir

Östaki Borusu ve Kulakların Tıkanıklığına Neler Sebep Olur?

Östaki borusu, birçok sebepten dolayı tıkanabilir veya ağzı kapanabilir Bu durumda, orta kulak basıncı eşitlenemez

Orta kulaktaki hava sürekli emilir ve yenilenemediği için vakum oluşur, kulak zarı içeri doğru çöker Gergin kulak zarı normal olarak titreşemez ve sesler donuk, az gelir Kulak zarının gerginleşmesi de ağrı oluşturabilir Şayet bu durum bir süre devam ederse, ota kulaktaki basıncı eşitleyebilmek için, orta kulağı döşeyen dokudan kan serumuna benzer bir sıvı sızarak burayı doldurur Bu duruma "orta kulakta sıvı", "seröz otit" veya "aero-otit" ismi verilir

Östaki borusunu tıkanmasına yol açan en sık sebep basit soğuk algınlığıdır Sinüs iltihapları ve burun alerjileri de (saman nezlesi gibi) sık sebeplerdendir

Östaki borusu ve onu döşeyen döşeyen doku, burun ve genizin devamıdır Bu devamlılıktan dolayı çoğunlukla burunun tıkalı olması, kulakların da tıkalı olmasına ve böyle hissedilmesine sebep olur

Östaki borusunun tıkanmasının bir diğer sebebi dokularda şişliğe yol açan orta kulak iltihaplarıdır

Östaki borusu yetişkinlere göre daha dar olduğu için çocuklar tıkanıklığa daha yatkındırlar

Hava Yolculuğu Nasıl Problem Yaratır?

Hava yolculuğu esnasında ani basınç değişiklikleri olur Bu basınç değişikliklerinin eşitlenmesi için östaki borusunun o esnada hemen açılıp kapanabilmesi lazımdır Bu olay özellikle uçak inişe geçtiğinde görülür

İlk dönemde basınç eşitlenmesi sağlanamayan uçaklarda bu gerçek bir problem oluşturmaktaydı Günümüzde bu olay en aza düşürülmüştür Buna rağmen hâlâ bazı önlenemeyen basınç değişiklikleri olabilmektedir

Gerçekte, basınç değişikliğine yol açan her türlü durum problem yaratır Aynı durumla, yüksek binalarda hızla hareket eden asansörlerin içinde veya suya dalarken karşılaşırsınız Derine dalan dalgıçlara ve pilotlara bu durumla nasıl başedecekleri öğretilir Siz de kendi metodunuzu öğrenebilirsiniz

Kulaklarınızın Tıkanmasını Nasıl Önlersiniz?

Yutma işlemi östaki borusunu açan kasları harekete geçirir Sakız çiğnerken veya naneli şeker yerken daha sık yutkunursunuz Bunlar inişe geçmeden önce yapılabilecek iyi egzersizlerdir Esnemek daha bile iyidir Esnerken bu kas daha iyi uyarılır İniş sıasında uyumamaya dikkat etmeniz gerekir çünkü uyurken yutkunma işlemi çok yavaşlar (uçuş ekibi inişe geçildiğinde sizi uyandırmak ister)

Şayet yutkunmak ve esnemek etkili değilse şu metod en iyi sonucu verir: 1)Burun kanatlarınızı elinizle sıkıca kapatınız 2)Ağızdan kuvvetli bir soluk alınız 3)Ağzınız ve burnunuz kapalı olduğu halde bu nefesi yanak ve yutma kaslarınızı kullanarak dışarı üflemeye çalışınız, böylece basınçlı hava östaki borusundan orta kulağa geçebilir Kulağınızda basınç veya ses hissttiğinizde başardınız demektir İniş sırasında bunu birçok kez yapmanız gerekebilir

Bebekler bu işlemi yapamazlar fakat bir şey emerlerse rahatlarlar İniş sırasında bebeğinizi emziriniz veya besleyiniz ve uyumalarına müsaade etmeyiniz

Hangi Tedbirleri Almalısınız?

Kulaklarınuıza hava ile basınç yaparken karnınızı ve göğsünüzü kullanmayınız çünkü bu durumda çok fazla basınç oluşur Uygun basınç sadece yanak ve yutma kaslarınızı kullanarak sağlanır

Soğuk algınlığınız, sinüs iltihabınız veya alerjiniz varsa en iyisi uçuşu ertelemektir

Son günlerde bir kulak müdahalesi geçirmişseniz, doktorunuzdan uçuş hakkında bilgi alınız

Burun Açıcı İlaçlar ve Burun Spreyleri?

Deneyimli yolcular inişe geçmeden yaklaşık bir saat önce burun açıcı bir ilaç veya sprey kullanırlar Bu ilaçlar kulağa giden dokuları büzerek orta kulak havalanmasına yardımcı olurlar Aynı sebepten dolayı alerjisi olan kişiler de alerji ilaçlarını uçuş öncesi almalıdırlar

Burun açıcı ilaçların yüksek tansiyonu, kalp problemi, kalp ritm bozukluğu, tiroid hastalığı, aşırı sinirliliği olan kişilerce kullanılmadan önce mutlaka bir hekime danışılması gerekmektedir Aynı şekilde hamile bayanlar da hekimlerine danışmalıdırlar

Kulaklarınız Açılmazsa Ne Yapılmalı?

İnişten sonra da basınç eşitleyici hareketler yapabilir ve burun açıcı ilaçlara devam edebilirsiniz (burun açıcı spreyleri kullanmayı alışkanlık haline getirmeyiniz ve uzun süre kullanmayınız aksi takdirde daha fazla tıkanıklığa yol açabilirler) Kulaklarınız hâlâ açılmıyor ve ağrıyorsa kulak hekimine başvurmanız gerekir Hekiminiz, kulak zarınızı çizerek orta kulağınızdaki basıncı veya sıvıyı boşaltmaya ihtiyaç duyabilir

Alıntı Yaparak Cevapla

Kbb Hastalıkları

Eski 08-17-2012   #40
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kbb Hastalıkları



Koku alma



oku, çok özel bir gereksinmedir ve doğayı oluşturan tüm varlıklardan havaya sürekli koku molekülleri yayılır İnsan yaşamında hiçbir şeyle doldurulamayacak yeri vardır kokunun ancak yine de koku en az anlaşılmış ve incelenmiş duyudur Bu sonuç : olfaktuvar membranın burnun üzerinde çalışılması çok zor olan yukarı bölgelerinde bulunmasından ve koku algısının subjektif bir algı olduğundan, aşağı sınıf hayvanlarda kolaylıkla çalışma yapmaya uygun olmamasından doğmaktadır İnsanlarda koku duygusunun diğer aşağı sınıf hayvanlara göre rudimanter oluşu da diğer komplike bir problemdir İnsanlarda görme ve duymaya oranla davranışlarda daha az etkili olduğu düşünülen koku duyusu son zamanlarda gündemde olan�Feromonlar�ın tesbiti ile ilgiyi üstüne çekmiş ve araştırmalar yoğunlaştırılmıştır

Aslında koku duyumuzun kapasitesi düşündüğümüzden çok daha fazladırBurunda kokunun ilk teması burun iç zarı iledir(Olfaktuar Membran) Olfaktuar membran, burun deliklerinin üstündeki, yukarısındaki, bir bölgede bulunmaktadır İçte bir kıvrıntı yaparak burun septumu üzerini örterken, dışarıdan üst konka(İç burun kıvrımı) hatta orta konka üzerine doğru ilerler Her burun deliğinin olfaktuvar mukoza üzerinde 2-4 cm2 lik bir projeksiyonu vardır

Koku duygusunun reseptör hücreleri, olfaktuvar hücrelerdir Bunlar aslında santral sinir sisteminden çıkan bipolar hücrelerdir Yaklaşık olarak 100 milyon koku hücresi vardır Olfaktuvar hücrelerin mukozal nihayetleri olfaktuvar vezikül denilen bir düğüm meydana getirirler Buralardan 0,3 mikron kalınlığında ve 50-150 mikron uzunluğunda, nazal mukozayı örten mukus içine uzanan olfaktuvar tüyler veya olfaktuvar silyalar denilen oluşumlar ortaya çıkarBu uzantılar havanın taşıdığı koku maddeleri ile reaksiona girerek olfaktuvar hücreleri uyarırlar Olfaktuvar membranda, olfaktuvar hücreler arasındaki mesafelerde, olfaktuvar membrana sekresyonlarını boşaltan Bowman glandları vardır

Olfaktuvar hücrelerin koku stimulasyonu ile uyarılmasında ne gibi kimyasal olayların meydana geldiğini net olarak izleyemiyoruz Buna karşı koku stimulasyonu yapan maddelerin fiziksel özelliklerini biliyoruz Bunları şu şekilde özetleyebiliriz :

Öncelikle bu madde volatil, uçucu olmalıdır ki burnumuza çekince yukarı çıkabilmeli Suda eriyebilir olmalı: Bu şekilde mukustan olfaktuvar hücreye geçebilsin Ve nihayet lipidlerde eriyebilir olmalı ,çünkü koku hücre ve tüycüklerinin dış uçları prensip olarak lipid karakterindeki maddelerden oluşagelmişlerdir

Olfaktuvar hücrelerin aslında hakiki olarak hangi mekanizma ile stimüle edildiğini bir kenara koyarsak, bilmemiz gereken nokta bunların havayı yukarı çektiğimizde stimüle edildiğidir Bu sebeple koku algısı inspirasyon(nefes alma) esnasında ve sikluslar şeklinde ortaya çıkar Koku şiddetinin de bu yüzden çekilen hava şiddeti ile orantılı olacağı ve kişinin koklama tekniğini arttırmakla hassasiyetini artıracağı kanıtlanmaktadır

Koku hücrelerinin olfaktuvar stimülasyonlara olan cevabı, diğer birçok sensoryal reseptörlerin spesifik stimulasyona olan cevapları gibidir Doğurulan bir reseptör potansiyeli, olfaktuvar sinirdeki lifleri uyarır Elektro-Olfaktogram ile burun mukozasına yerleştirilen elektrotlarla koku kaydı alınır

Geniş bir alanda, elektro-olfaktogramın amplitüdü, şiddeti ve olfaktuvar sinir impulslarının hızı, stimulan maddenin şiddet logaritması ile orantılı olmaktadır Bu kural olfaktuvar reseptörlerinde, diğer sensoryal reseptörlerin çalışma mekanizmasına uyduğunu göstermektedir

Koku reseptörleri stimulasyonunun ilk saniyelerinde veya hemen sonra yaklaşık olarak %50 adaptasyon gösterirler Bundan sonraki adaptasyon oldukça yavaştır Kişisel deneylerimizden de biliriz ki, şiddetli bir koku ile dolu ortama girdikten kısa bir zaman sonra artık koku duyulmaz olur Psikolojik adaptasyonun, reseptör adaptasyondan daha önce ortaya çıkmaması, olayın aynen tat duygusundaki adaptasyon gibi santral sinir sistemince regüle edildiğini ortaya koyar

Fizyologların çoğunluğu, birçok koku duygusunun, tamamen ayrı birkaç primer koku duygusunun bileşimi ile ortaya çıktığına inanırlar Nasıl ki bazı tad duyuları, primer olarak tatlı, acı, ekşi ve tuzlu tad duyularının karışığı ise Bu yönden ilkel koku duyusu sınıflandırılmasında çok az başarılı olunmuştur Fizyolojik testlerin ışığı altında ve olfaktuvar sinir yolunun değişik katlarındaki aksiyon potansiyellerinin araştırılması sonucu yaklaşık olarak yedi değişik klastaki stimulanın, tercihen değişik koku hücresini stimüle edeceği varsayım olarak kabul edilmiştir Bu olfaktuvar stimulan grupları aşağıdaki şekilde karakterize edilebilir:

1-Kamforlu
2-Miskli
3-Florlu
4-Naneli
5-Eterli
6-Keskin, batıcı
7-Pütrit

Birçok araştırmanın neticesi gibi gösterilmekle beraber, bu listenin hakiki, ilkel koku duygularını aksettirmeyeceği muhakkaktır Çünkü son yıllarda elde edilen bilgiler 50 kadar ilkel koku duygusunun olabileceğini ortaya koymaktadır Bu aslında gözün 3 rengi, dilin 4 ilkel tadı ayırabilmesi özelliğine çapraşık gibi gelmektedir 50 den fazla kokulu maddeye karşı reaksiyon veremeyen insanlar da vardır Verilen bir kokulu maddeye karşı reaksiyon alınmamış olması bu maddeye karşı hassas reseptörün eksikliğini akla getirmektedir Bu şekilde koku duygusunun 50 veya daha fazla ilkel koku algısından çıktığını da yine varsayım olarak kabul etmek gerekecektir

Değişik reseptörlerin değişik koku stimulasyonlarına tercihen cevap verme yetenekleri iki temel teori ile izah edilebilir Bunlar fiziksel ve kimyasal teorilerdir Kimyasal teoriye göre, olfaktuvar tüycüklerin membranlarındaki kimyasal reseptörler değişik tipteki olfaktuvar stimulanlara spesifik olarak cevap verirler Kimyasal reseptörün tipi, olfaktuvar hücrede cevap yaratacak stimulasyon tipini tayin eder Stimülan ve reseptör madde arasındaki reaksiyon koku tüycüğünün membranın geçirgenliğini artırdığı zannını doğurmaktadır, bu da olfaktuvar sinir liflerinde impulsları doğuran reseptör potansiyelini ortaya çıkarır

Fiziksel teoriye göre, ayrı ayrı olfaktuvar hücrenin, olfaktuvar silya membranında fiziksel reseptör bölgelerinin farklı oluşu, spesifik koku stimulasyonlarının değişik koku hücrelerinde absorbe edilme nedenini teşkil eder Kimyasal özellikleri yönünden çok değişken olmakla beraber hemen hemen aynı moleküler yapıyı gösteren maddelerin aynı kokuyu taşıması bu teoriyi kanıtlar O halde kokuyu tayin eden stimulanın fiziksel özelliğidir

Koku da tad duygusunda olduğu gibi, ya hoşa giden yada gitmeyen bir kalite gösterir Bu sebeple gıdaların seçiminde tadınki kadar olmasa bile, ona yakın önem taşır

Kokunun temel niteliklerinden birisi de, havada mevcut stimule eden ajanın çok az bir miktarının dahi koku stimulasyonu için yeter oluşudur Mesela metil merkaptan havada 1 mm3 de 1/25000000000 oranında olduğu zaman dahi duyulabilir Bu düşük eşik metil merkaptanın doğal gaz kaçaklarını meydana çıkarmak için bu gazlara karıştırılmasını düşündürmüştür

Koku araştırmalarında esas sorun, koku duygusunu meydana getirebilecek stimulasyon eşiğinin hakiki ölçüsünü bulmaktırEn basit yöntem kişinin alışkın olduğu koklama alışkanlığı ile çeşitli maddeleri koklamaya çalışmasıdır Bazı araştırıcılara göre bu yöntem en karmaşık metodlar kadar yeterlidir Yine de kişiden kişiye değişen eşiğin objektif irdelenmesi de gerekecektirProfesyonel parfüm yapımcıları ve viski uzmanları tam 100 bin farklı kokuyu algılayıp ,ayırabilmektedir Bu amaçla değişik yöntemler ortaya konmuştur Bunlardan birisi kişinin kafasını içinde kokulu madde bulunan bir boşluğa yerleştirmektir Kişinin kendi kokularını elimine etmek lazımdır Deneye tabi tutulan kişi olağan şekilde solurken uçucu kokulu madde eşit olarak salıverilir

Koku duygusunu uyandıran maddenin eşik konsantrasyonu ileri derece düşük olmasına karşın, eşiğin 10-50 defa arttırılması maksimal stimulasyonu doğurur Bu oluşum diğer sensoryal sistemlerde olana karşıt bir bulgudur Bunlarda bulma, ayırt etme özelliği yüksek derecededir Mesela gözlerde 1/500000 kulakta 1/1000000000000 oranındadır Bu durumu koku duyumuzun, kokunun sadece var olup almadığı ile ilgilendiği, şiddetindeki değişiklikler ile ilgilenmediği şeklinde izah etmek mümkündür

Koku ile ilgili beyin alanı olan koku korteksi üç tabakalıdır ve �paleokorteks �adını alırDiğer duyu merkezleri �görsel,işitsel-dokunsal- ise hücresel yapılanma olarak altı tabakalıdır ve evrimsel olarak daha yeni olan neokorteks adlı beyin kısmında yeralırlarPaleokorteks ,beyin gri cevherinin evrimsel olarak en eski tabakası olan �allokorteks�in bir bölümünü oluşturur Allokorteksin kalan diğer kısmını ise Hipokampüs ve dentat girus adı verilen yapıları kapsayan arşikorteks oluştururKoku korteksi �limbik sistem� adı verilen dış uyaranlara uygun fiziksel ve emosyonel yanıtların verilmesi ve bellek ile ilgili fonksiyonların yerine getirilmesinde görev alan beynimizin oldukça önemli bir bölümünün parçasıdır aynı zamandaBu nedenle koku duyusu emosyonel durum ve bellek ile yakından ilişkilidir

Koku duyusu bir iletişim aracıdırFeromonlar bu iletimin sağlanmasında etkin olan ,bireye özgü koku maddelerinin adıdırFeromonlar insanda esas olarak koltuk altı ve ve diğer ter bezlerinden salınırlarAyrıca tükrük,idrar,meni ve vaginal salgılarda da bulunurlarErkeklerde bayanlara oranla daha yoğun konsantrasyondadırlarİnsanda iki tür Feromon saptanmıştır:Androstenol ve Androstenon

Feromonlar,bireylerin tanınması ,agresyon ,yaşam alanının işaretlenmesi,üreme ve seks davranışlarının belirlenmesinde iletişim aracı olarak etkin rol oynar

Tüm insanların kendine has ve kişiyi tanımlayan bir kokusu vardır Beden kokusu ve değişimleri genetik olarak belirlenmiştir

Kokunun artan güncelliği,teknolojik sahaya da yayılmış ve son olarak Bilgisayarlara koku alma yeteneği kazandırma üstüne araştırmalar yapan bilgisayar firmaları, PC tabanlı koku cihazlarıyla ilgili projesini hızlandırdıklarını ve ilk cihazı 2001 yılının ikinci yarısında piyasaya süreceklerini açıklamışlardır"tercih edilen güzel koku sağlayıcısı" olarak destek sunacaklarını bildirmişlerdir Cihaz, renkli yazıcı kartuşları gibi çalışacak, oluşturulan koku paletindeki uygun karışımı cihazdan havaya püskürterek hedeflenen kokuyu kullanıcıya sunacak ve 128 temel kokudan oluşan koku paletinden çok daha fazla sayıdaki kokuyu oluşturabilecektir

Hayatımızın her alanında ,varlığı gözardı edilen koku molekülleri çağı yakalayıp kendini göstermektedir

Alıntı Yaparak Cevapla

Kbb Hastalıkları

Eski 08-17-2012   #41
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kbb Hastalıkları





Kulak ve uçak yolculuğu



Kulaklar, Yükseklik ve Uçak Yolculuğu

Uçak yolculuğu sırasında niçin kulaklarınızda "pop" diye bir basınç hissettiğinizi hiç merak ettiniz mi? Veya niçin basınç hissetmediğiniz zaman kulak ağrınız olduğunu düşündünüz mü? Uçaklar inişe geçtiğinde çocukların niçin yaygara çıkartıp ağladığını hiç merak ettiniz mi?

Uçak yolculuğu sırasında karşılaşılan en sık tıbbi problem kulak problemleridir Çoğunlukla basit rahatsızlıklar olur, nadiren geçici ağrı ve işitme kaybı oluşur Bu broşür uçak yolculuğunuz esnasında karşılaştığınız hafif kulak problemlerinizi ve nasıl korunacağınızı anlamanız için hazırlanmıştır

Yapı

Kulak genel olarak üç bölüme ayrılır:

a)Dış kulak: Başın yan tarafında görülen kulak kepçesi ile içeriye kulak zarına kadar devam eden dış kulak yolundan oluşur

b)Orta kulak: Kulak zarı ile iç kulak arasında kalan ufak boşluktur Burada üç adet kemikçik, kulak kemiğinin hava boşlukları bulunur

c)İç kulak: Kulak kemiğinin iç kısmında bulunan ve işitme ile denge sinir uçlarını ihtiva eden bölümdür

Hava yolculuğu sırasında probleme yol açan, orta kulak bölümüdür Ufak bir hava boşluğu olduğu için, basınç değişikliklerinden etkilenir

Normal olarak her yutkunduğunuzda (veya ikinci üçüncü yutkunduğunuzda) kulaklarınızda ufak bir çıt sesi veya basınç oynaması hissedersiniz Bu esnada geniz ile orta kulak arasındaki östaki borusu vasıtası ile orta kulağınıza hava kabarcığı geçmiştir Orta kulaktaki hava burayı döşeyen doku tarafından sürekli emilir fakat "östaki borusu" her yutkunuşta sürekli hava sağlar Bu sayede kulak zarının her iki tarafındaki hava basıncı eşitlenir Şayet bir şekilde basınç farkı oluşursa, kulaklar tıkalı imiş gibi hissedilir

Östaki Borusu ve Kulakların Tıkanıklığına Neler Sebep Olur?

Östaki borusu, birçok sebepten dolayı tıkanabilir veya ağzı kapanabilir Bu durumda, orta kulak basıncı eşitlenemez

Orta kulaktaki hava sürekli emilir ve yenilenemediği için vakum oluşur, kulak zarı içeri doğru çöker Gergin kulak zarı normal olarak titreşemez ve sesler donuk, az gelir Kulak zarının gerginleşmesi de ağrı oluşturabilir Şayet bu durum bir süre devam ederse, ota kulaktaki basıncı eşitleyebilmek için, orta kulağı döşeyen dokudan kan serumuna benzer bir sıvı sızarak burayı doldurur Bu duruma "orta kulakta sıvı", "seröz otit" veya "aero-otit" ismi verilir

Östaki borusunu tıkanmasına yol açan en sık sebep basit soğuk algınlığıdır Sinüs iltihapları ve burun alerjileri de (saman nezlesi gibi) sık sebeplerdendir

Östaki borusu ve onu döşeyen döşeyen doku, burun ve genizin devamıdır Bu devamlılıktan dolayı çoğunlukla burunun tıkalı olması, kulakların da tıkalı olmasına ve böyle hissedilmesine sebep olur

Östaki borusunun tıkanmasının bir diğer sebebi dokularda şişliğe yol açan orta kulak iltihaplarıdır

Östaki borusu yetişkinlere göre daha dar olduğu için çocuklar tıkanıklığa daha yatkındırlar

Hava Yolculuğu Nasıl Problem Yaratır?

Hava yolculuğu esnasında ani basınç değişiklikleri olur Bu basınç değişikliklerinin eşitlenmesi için östaki borusunun o esnada hemen açılıp kapanabilmesi lazımdır Bu olay özellikle uçak inişe geçtiğinde görülür

İlk dönemde basınç eşitlenmesi sağlanamayan uçaklarda bu gerçek bir problem oluşturmaktaydı Günümüzde bu olay en aza düşürülmüştür Buna rağmen hâlâ bazı önlenemeyen basınç değişiklikleri olabilmektedir

Gerçekte, basınç değişikliğine yol açan her türlü durum problem yaratır Aynı durumla, yüksek binalarda hızla hareket eden asansörlerin içinde veya suya dalarken karşılaşırsınız Derine dalan dalgıçlara ve pilotlara bu durumla nasıl başedecekleri öğretilir Siz de kendi metodunuzu öğrenebilirsiniz

Kulaklarınızın Tıkanmasını Nasıl Önlersiniz?

Yutma işlemi östaki borusunu açan kasları harekete geçirir Sakız çiğnerken veya naneli şeker yerken daha sık yutkunursunuz Bunlar inişe geçmeden önce yapılabilecek iyi egzersizlerdir Esnemek daha bile iyidir Esnerken bu kas daha iyi uyarılır İniş sıasında uyumamaya dikkat etmeniz gerekir çünkü uyurken yutkunma işlemi çok yavaşlar (uçuş ekibi inişe geçildiğinde sizi uyandırmak ister)

Şayet yutkunmak ve esnemek etkili değilse şu metod en iyi sonucu verir: 1)Burun kanatlarınızı elinizle sıkıca kapatınız 2)Ağızdan kuvvetli bir soluk alınız 3)Ağzınız ve burnunuz kapalı olduğu halde bu nefesi yanak ve yutma kaslarınızı kullanarak dışarı üflemeye çalışınız, böylece basınçlı hava östaki borusundan orta kulağa geçebilir Kulağınızda basınç veya ses hissttiğinizde başardınız demektir İniş sırasında bunu birçok kez yapmanız gerekebilir

Bebekler bu işlemi yapamazlar fakat bir şey emerlerse rahatlarlar İniş sırasında bebeğinizi emziriniz veya besleyiniz ve uyumalarına müsaade etmeyiniz

Hangi Tedbirleri Almalısınız?

Kulaklarınuıza hava ile basınç yaparken karnınızı ve göğsünüzü kullanmayınız çünkü bu durumda çok fazla basınç oluşur Uygun basınç sadece yanak ve yutma kaslarınızı kullanarak sağlanır

Soğuk algınlığınız, sinüs iltihabınız veya alerjiniz varsa en iyisi uçuşu ertelemektir

Son günlerde bir kulak müdahalesi geçirmişseniz, doktorunuzdan uçuş hakkında bilgi alınız

Burun Açıcı İlaçlar ve Burun Spreyleri?

Deneyimli yolcular inişe geçmeden yaklaşık bir saat önce burun açıcı bir ilaç veya sprey kullanırlar Bu ilaçlar kulağa giden dokuları büzerek orta kulak havalanmasına yardımcı olurlar Aynı sebepten dolayı alerjisi olan kişiler de alerji ilaçlarını uçuş öncesi almalıdırlar

Burun açıcı ilaçların yüksek tansiyonu, kalp problemi, kalp ritm bozukluğu, tiroid hastalığı, aşırı sinirliliği olan kişilerce kullanılmadan önce mutlaka bir hekime danışılması gerekmektedir Aynı şekilde hamile bayanlar da hekimlerine danışmalıdırlar

Kulaklarınız Açılmazsa Ne Yapılmalı?

İnişten sonra da basınç eşitleyici hareketler yapabilir ve burun açıcı ilaçlara devam edebilirsiniz (burun açıcı spreyleri kullanmayı alışkanlık haline getirmeyiniz ve uzun süre kullanmayınız aksi takdirde daha fazla tıkanıklığa yol açabilirler) Kulaklarınız hâlâ açılmıyor ve ağrıyorsa kulak hekimine başvurmanız gerekir Hekiminiz, kulak zarınızı çizerek orta kulağınızdaki basıncı veya sıvıyı boşaltmaya ihtiyaç duyabilir

Alıntı Yaparak Cevapla

Kbb Hastalıkları

Eski 08-17-2012   #42
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kbb Hastalıkları



Larenks anomalileri



Süt çocukları ve küçük çocuklarda görülen anomaliler

Stenozlar, membranlar ve larengomalasilerde solunum sıkıntısı ön plandadır, fistüller ve yarık oluşumlarda disfaji, öksürük ve aspirasyon, vokal kord paralizileri ve larengeal asimetrilerde ise disfoni ağırlıklı bulgudur

Larengomalasi

İnspirasyon sırasında larenks girişinin kollapsı ile stridora neden olan bir durumdur Supraglottik larenks iskeletinin yumuşak kıkırdak yapılarıyla birlikte yetersiz kalsifikasyona bağlı olgunlaşma bozukluğudur En sık görülen konjenital larenks anomalisidir ve tüm larenks anomalilerinin %60-75�ini oluştururlar Muayenesinde epiglot omega şeklinde ve yumuşak yapıdadır

Semptomlar:

-Konjenital stridor (8 aya kadar artarak devam eder, 9 ayda plato yapar sonra yavaş yavaş düzelir)

-Beslenme sırasında daha kötüleşir

-Hayatı tehdit eden solunum sıkıntısı nadirdir

Tedavi:

-2 yaşına kadar lareksin matürasyonu ile hastalık spontan olarak düzelir

-Anne-babaya hastalık hakkında detaylı bilgi anlatılmalı ve bebeğin beslenmesi için 3-4 yutkunmadan sonra nefes alması gerektiği söylenmelidir




Konjenital larenks paralizileri

Larenkste ikinci sıklıkta görülen bu anomali genellikle tek kord vokali etkiler Çoğunlukla damarsal anomalilere (Arnold Chiari�ye en sık eşlik eden malformasyondur) ve doğum travmasına bağlı olarak ortaya çıkarlar ve tek taraflı olduğunda da tedavi gerektirmezler



Konjenital subglottik stenoz

Üçüncü sıklıkta görülen larenks anomalisidir Gebelik sırasında larenksin yeterince rekanalize olamamasından kaynaklanır Nedeni genellikle krikoid kıkırdaktaki bir anomalidir

Semptomlar:

-Hafif stenozlarda efor dispnesi

-Ağır stenozlarda konjenital stridor

Genellikle üst solunum yolu enfeksiyonları seyri sırasında mukozada meydana gelen ödem nedeniyle dispnenin şiddeti artar

Tedavi:

-Asemptomatik olguların dışındaki olgularda tedavi cerrahi olarak stenotik bölgenin açılmasıdır




Atreziler

Vokal kordlarda kaynaşma, lümenin membran oluşumu sonucu tıkanması veya larenks/trakea bölümlerindeki eksik oluşumlara bağlıdır Doğumdan sonra birkaç dakika içerisinde tanısı konup tedavi edilmezse hayatla bağdaşamaz

Semptomlar:

-Doğum sonrası başlayan apne

-Hızla artan siyanoz

-Solunum bozukluğu

Tedavi:

-Trakeotomi

-Atrezik bölgenin distalinden hava yoluna genişçe bir iğnenin sokulması



Subglottik hemanjiom

Bu hastaların yarısında ciltte de hemanjiomlar bulunmaktadır Böyle durumlarda dispnesi olanlarda subglottik bölgede de hemanjiom olabileceği hatırlanmalıdır

Semptomlar:

-İnspiratuar stridor

-Solunum sıkıntısı

Tedavi:

-Trakeotomi

-Spontan düzelmenin beklenmesi

-Sistemik kortikosteroid tedavisi

-Endoskopik cerrahi ya da lazer ile eksizyon

-Kriyoterapi tedavi seçenekleridir



Larengeal web

Nadir bir anomalidir Vokal kordlar arasında ve çoğunlukla ön tarafında bulunan doğumsal bir perdenin olmasıdır

Semptomlar:

-İnspiratuar stridor

-Solunum sıkıntısı

Tedavi:

-Endoskopik cerrahi ya da lazer ile eksizyon

-Kalın ise açık cerrahi ile web�in rezeksiyonu



Erişkinlerde görülen anomaliler

Larengoseller

Larenks ventrikül mukozasının bir hava kesesi oluşumu ile birlikte larenksin ya içine (internal larengosel) veya tirohyoid membranın zayıf bir noktasından geçerek dışına (eksternal larengosel) fıtıklaşmasıdır Supraglottik hava basıncının artışı kolaylaştırıcı faktördür (örn Cam üfleyicileri, trompetçi ve kronik öksürük)

Semptomlar:

-İnternal: Ses kısıklığı, dispne, yutma güçlüğü

-Eksternal: Yutma güçlüğü, öksürme sırasında boyunda şişlik

Tedavi:

-Sadece semptomatik lezyonlar tedavi gerektirir

-Endoskopik marsupializasyon yada açık cerrahi eksizyon yapılabilir

Sulcus Vokalis

Vokal kordların serbest kenarlarında tek veya çift taraflı vokal kord boyunca oluk vardır Malignite insidansları yüksektir

Semptomlar:

-Ses kısıklığı

Alıntı Yaparak Cevapla

Kbb Hastalıkları

Eski 08-17-2012   #43
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kbb Hastalıkları



Larenks tümörleri



Larenksin Benign Tümörleri

Glottisi etkileyen neoplaziler ses kısıklığı şeklinde erken semptom verirler Larenksin diğer bölümlerindeki tümörler önce yabancı cisim hissi, globus hissi, irritasyona bağlı öksürük ve ağrıya neden olurlar Solunum sıkıntısı ancak büyük tümör yayılımından sonra ortaya çıkar

Vokal kord polibi

Genellikle bir akut ses travmasını (bağırma gibi) takiben vokal kord epiteli altına olan kanamayı takiben gelişen bir benign larenks lezyonudur Hemen daima tek taraflıdır Daha çok orta yaşlı erkeklerde görülür

Semptomlar:

-Ses kısıklığı

Tedavi:

-Cerrahi eksizyon



Vokal kord nodülü

Yanlış fonasyon tekniğine bağlı kronik ses travması sonucunda gelişen benign larenks lezyonlarıdır Tipik olarak vokal kordların birbirlerine en fazla temas eden 1/3 ön-2/3 arka birleşim noktasında yerleşirler ve bilateraldirler Şarkıcı nodülü adı da verilmektedir Profesyonel olarak sesini kullanan meslek gruplarında (öğretmen, ses sanatçısı, politikacı, pazarcı gibi) daha sık görülür

Semptomlar:

-Ses kısıklığı

Tedavi:

-Ses ve konuşma terapisi

-Ses terapisine cevap vermeyen fibrotik nodüllerde cerrahi eksizyon yapılır



Kontakt granülom ve Entübasyon granülomu
Kontakt granülom, erkeklerde, genellikle orta yaşlarda görülür Daha çok fonksiyonel nedenlere, kronik vokal travmaya bağlıdır ve böylelikle kadınlardaki vokal kord nodülüne karşılık gelir Entübasyon granülomu ise, Endotrakeal entübasyondan birkaç hafta sonra ortaya çıkar Etyolojide aritenoid kıkırdak bölgesindeki basınç nekrozu ve tahriş, özellikle hastanın uzun yatma süresi ve yetersiz relaksasyonu söz konusu ise rol oynar

Semptomlar:

-Ses kısıklığı

Tedavi:

-Ses ve konuşma terapisi

Ses terapisine cevap vermeyen olgularda cerrahi eksizyon yapılır



Vokal kord kistleri
Seröz veya müköz içerikli, ince duvarlı bu kistler hemen tamamen Reinke aralığında bulunurlar, seyrek olarak derinde kaslar içerisine yerleşirler Etyolojiden öncelikle müköz bezlerin retansiyonu sorumlu tutulmaktadır

Semptomlar:

-Ses kısıklığı

Tedavi:

-Cerrahi olarak mikroskopik submukozal eksizyon

Plika vestibularis ve epiglot kistleri
Müköz bezlerin retansiyon kistleridir, sıklıkla ufak tefek yakınmalara neden olurlar ve rutin KBB muayenesi sırasında rastlantısal olarak saptanırlar Yakınmalara neden oluyor ise cerrahi olarak eksize edilebilirler
Plika vestibularis hiperplazisi
Plika vestibularis'in kronik larenjitteki iltihabi kalınlaşması hiperfonksiyonel disfonideki sekonder hiperplazisi veya glottis'in kapanma yetmezliğindeki kompansatuar hiperplazisi şeklindedir
Adult papillom ve Juvenil papillom (papillomatozis)
Etyolojisinde Human Papilloma Virüs tip 6 ve 11�in sorumlu olduğu düşünülmektedir Daha çok orta yaştaki erkeklerde görülür %20'lere varan dejenerasyon oranından nedeni ile prekanseröz lezyonlardan sayılmaktadır

Semptomlar:

-Ses kısıklığı

-Dispne

Tedavi:

-Sesin kalitesinin düzeltilmesi ve solunum pasajının açılmasına yönelik cerrahi işlemler uygulanır Kesinleşmiş bir tedavi şekli yoktur En etkili tedavi yolu, papillomun CO2 lazer ile kitlenin vaporizasyonudur Ayrıca sistemik interferon tedavisinin de faydaları bildirilmiştir

-Yüksek oranda rekürrens gösterirler

-Malignite potansiyelleri nedeniyle yakın takip edilmelidirler

Displazi
Lökoplakiler (beyazımsı, kalınlaşmış mukoza sahaları), hiperkeratozlar (griden kırmızıya dek değişen renklerde mukoza kabalaşmaları, kalınlaşmaları) sigara içenlerde ve kronik larenjitlerde daha sık görülür Makroskopik olarak malignite şüphesi taşırlar ve histolojik olarak incelenmelidirler Bu hastalar malignite gelişimi riski nedeniyle sürekli kontrol altında tutulmalıdırlar
Larenks Kanseri

Larenks kanserleri tüm kanserlerin %2-5�ini kapsar Baş-boyun kanserlerinin %45'ini larenks kanseri oluşturur En sık 45-75 yaşları arasında görülür 30 yaşın altında görülme sıklığı %1�dir Erkek:Kadın oranı 10:1 şeklindedir Ancak son zamanlarda kadınlarda sigara içimindeki artış, Avrupa ve ABD'deki kadınlardaki larenks kanseri insidansında artışa yol açmış ve son zamanlarda oranlar 5-6:1 şeklinde değiştiği konusunda bir çok çalışma bulunmaktadır

Larenks�in malignitelerinin çoğunluğunu epitelyal kökenli olan yassı hücreli kanserler oluşturur (%95-98) Bunun dışındaki maligniteler (verriköz, bazosellüler, fusiform hücreli karsinomlar, adenokarsinom, adenokistik karsinom ve mezanşimal kaynaklı (sarkomlar gibi) malignitelerin görülme insidansları oldukça azdır

Larenks kanseri bulunan bir hastada aynı anda (senkron) birden fazla karsinom görülme oranı yaklaşık %1�dir Metakron primer tümör ihtimali ise %5-10�dur Başka bir tümörle en fazla beraber olabilen tümör larenks kanseridir

Larenks kanserlerinde etyoloji tam olarak bilinmemektedir Larenks kanserlerinin oluşumundaki risk faktörlerinin başında sigara gelmektedir Nikotin karsinojen olmamakla beraber sigara dumanındaki katranın içerdiği polisiklik hidrokarbonlar karsinojenik etki gösterirler Supraglottik kanserlerde sigaranın yanı sıra alkol kullanımı da sayılabilir Ayrıca lökoplaziler, akut ve kronik larenks enfeksiyonları, viral enfeksiyonlar; sesin kötü kullanımı, larenksi etkileyen her türlü irritan ajanlar, heredite, anatomik varyasyonlar, iyonize radyasyon, Plummer-Vinson sendromu da risk faktörleri arasında sayılabilir

Larenks kanserleri, diğer organ maligniteleri ile prognostik açıdan kıyaslandığında nispeten daha iyi tümörlerdir Bunun en önemli nedenlerinden birisi, bu hastalığa erken tanı konabilme şansının yüksek olmasıdır Erken belirtiler, larenkste tümörün yerleştiği bölgelere göre farklılıklar gösterebilir Bununla beraber larengeal bölgelerdeki değişik yerleşimler, tümörün yayılımı, lenfatik drenajı ve prognozu açısında da önem taşır Örneğin vokal kordlardaki tümörler genellikle iyi diferansiye olmalarına rağmen hipofarenks, piriform sinüs ve ariepiglottik tümörler düşük diferansiyasyon gösterirler Bundan dolayıdır ki, larenks tümörleri anatomik olarak supraglottik, glottik ve subglottik olarak 3 ayrı grupta incelenir ve değerlendirilirler Bu anatomik bölgelerden 2 ya da 3�ü (genellikle supraglottik ile glottik bölge) birlikte tutulduklarında bu tip yayılımlara transglottik tümörler adı verilmektedir

Larenks kanserleri, komşuluk ile direkt veya lenfatik yolla yayılım yapabilir Ancak larenksi çevreleyen anatomik bariyerler yayılımın güç olmasını sağlamaktadır Vokal kordlarda lenfatiklerin yok denecek kadar az olması, tiroid kıkırdağın iyi bir bariyer oluşturması, yayılımın yavaş olmasını sağlayan en önemli faktörlerdir



Semptomlar:

- Ses kısıklığı: En çok görülen belirtidir Özellikle glottik lezyonların ilk belirtisidir Ses kısıklığı iki haftadan fazla sürdüğü durumlarda mutlaka larenks kanseri akla gelmeli ve dikkatli bir KBB muayenesi ve gerekli tetkikler yapılmalıdır





Not: 2 hafta devam eden ses kısıklığı mutlaka bir uzman tarafından tetkik edilmelidir






- Disfaji (yutma güçlüğü): Daha çok supraglottik, dil kökü, hipofarenks ve fossa piriformis yerleşimli kanserlerin belirtisi olarak karşımıza çıkmaktadır Bazen de hastalar bunu boğazda gıcıklanma, dolgunluk, yabancı cisim hissi, boğazı sürekli temizleme ihtiyacı hissi veya takılma hissi gibi tarif ederler Gerçek odinofaji (ağrılı yutma) ise dil kökünü tutan veya postkrikoid ve özofagusun üst kısımlarına yayılan ilerlemiş kanserlerde görülür

- Dispne ve stridor: Larenksteki tümör kitlesi hava pasajını daralttığında ortaya çıkan bir semptomdur Supraglottik bölgeye yerleşmiş bir tümörün hava yolunu daraltabilmesi için glottik veya subglottik tümörlere oranla daha büyük hacimlere ulaşması gerekmektedir

- Otalji (Kulak ağrısı): Özellikle supraglottik larenks kanserlerinde vagus�un dalı olan Arnold siniri yolu ile ağrı kulakta hissedilebilir

- Öksürük: Tümörün larenksin duysal innervasyonunu sağlayan nlarengeus superior�u tutması yada etkilemesi halinde bu bölgede ortaya çıkan duysal kusur yada sekresyonların yutulamadığı durumlarda ortaya çıkar Ülsere tümörlerde öksürükle birlikte hemoptizi de görülebilir

- Boyunda şişlik: Larenks veya hyoid altı bölgede boyunda görülen şişlik larenks içindeki tümörün tiroid kıkırdak veya tirohiyoid membran bariyerini aşıp dışa doğru cilt altına (bazen ciltten de dışarı çıkar) yayıldığı zaman görülür ve bu durum hastalığın ileri evrede olduğunu gösteren bir bulgudur Boynun ön kısmında larenksle birleşmiş bir kitle palpe edilir Bazı hallerde kriko-tiroid veya tirohyoid membranlar hizasında larenks önünde bulunan lenf bezlerine (Delphian Nodu) metastaz dolayısı ile de boynun ön kısmında şişlik örülebilir

Boyunun lateralinde palpe edilen şişlikler ise larenks kanserinin boyun lenf nodlarına metastazı yaptığını düşündürmelidir



Tanı:

- İndirekt larengoskopi: Tanının ilk basamağıdır Tümörün yer ve yayılımı, vokal kordların mobilitesi iyice gözden geçirilmelidir

- Mikrolarengoskopi: Çok önemli bir basamaktır Bu yöntemle tümörün yeri ve yaygınlığı, ventrikül ve sinüs piriformis gibi gizli köşelerin durumu, ayrıcı tümörün yüzeysel karakterleri (nodüler, ekzofitik, granülomatöz, ülsere vb gibi) hakkında çok değerli bilgiler elde etmek mümkündür Hastalığın histopatolojik tanısının da konması için bu aşamada biopsi alınmalıdır

- Görüntüleme yöntemleri: Konvansiyonel grafilerin tanısal amaçlı kullanımı yoktur BT ya da MR görüntüleme yöntemleri tanıdan çok tümörün dağılımı ve cerrahi planlama için gerekmektedir



Ayırıcı tanı:

- Larenks kanseri diğer larengeal lezyonlarla karışabilir Ayırıcı tanıda en önemli aşama uygun yerden alınan biopsinin histopatolojik olarak incelenmesidir

- Kronik larenjit, benign tümörler, tüberküloz ve sifilis öncelikle ayırıcı tanısı yapılması gereken hastalıklardır Organize olmuş hematom, kontakt ülser, amiloidozis, lenfoma gibi nadir hastalıklar larenks kanseri ile karışabilir ancak görünümleri ve biopsi ile kolaylıkla ayırıcı tanıları yapılabilir



Tedavi:

- Cerrahi:

- Konservatif Cerrahi: Bu tedavi şeklinde amaç hastanın yutma, solunum ve konuşma gibi fonksiyonlarını koruyarak tümörün vücuttan uzaklaştırılmasıdır Hasta seçimi temel olarak tümörün yerleşim ve yaygınlığı ile hastanın genel durumuna bağlıdır Serebral bozukluğu olan yaşlı hastalar, ameliyat sonrası oluşabilecek yutma problemlerine karşı yutma eğitimi alamayacak, akciğer fonksiyonları yeterli olmayan hastalar genellikle konservatif cerrahi için uygun hastalar değildirler Konservatif (Parsiyel) larenjektomiler çok çeşitlidir ve tanımlanmış 20-30 cerrahi yöntem bildirilmiştir Bunlardan bazıları;

- Kordektomi: Yalnız bir kord vokal üzerinde izole, yüzeyel ve kordun hareketlerini bozmamış, ön komissürü tutmamış lezyonlarda uygulanır Prognoz çok iyidir Hastalıktan tamamen kurtulma oranları %90�ın üzerindedir

- Vertikal parsiyel larenjektomi(Vertikal hemilarenjektomi veya frontolateral hemilarenjektomi): Lezyon vokal kord ön komissürüne yada Processus vokalis�e kadar uzanıyorsa, ventrikül tabanını ve subglottik bölge tutulumu (5mm kadar) olan vokal kord tümörü varsa, lezyon bir kordda sınırlı ancak hareketi azalmış ise, vokal kord kanseri radyoterapiye rağmen devam ediyorsa bu cerrahi yöntem uygulanabilir Bu yaklaşım ile hastaların 3/4'ü hastalıktan kurtulmaktadırlar

- Supraglottik horizontal larenjektomi: Larenksin band ventrikülleri üzerinde kalan kısımda bulunan tümörler için uygulanabilecek cerrahi yöntemdir Bu yöntemde epiglot, band ventriküller çıkarılıp vokal kordlar korunur

- Total Larenjektomi: Tümörün yayılımının konservatif bir cerrahiye olanak tanımaması ya da hasta fonksiyonel olarak parsiyel cerrahiyi tolere edeceyecek ise total larenjektomi uygulanır Bu durumda hastada kalıcı trakeostomi açılır, iyileşme sonrasında beslenme ilgili bir değişiklik olmaz Hasta, sesini çıkaramaz Ancak bu sorun çeşitli yollarla bertaraf edilebilir Bunlar;

* Özofagus sesini kullanılması Eğitim ile ses kalitesi oldukça iyileştirilebilir

* Cerrahi trakeoözefageal fistül oluşturarak veya protez kullanarak akciğer havasının özofagus ve hipofarenkse aktarılması yoluyla Protezlerin kullanımına ve bakımına bağlı olarak belirli aralıklarla değişmesi gerekmektedir

* Özel elektronik aletlerin kullanılması (elektrolarenks) Bu aletler boyuna sıkıca bastırılır ve farenks kaslarının titreşimlerini konuşma şeklinde verir, fakat monoton ve robotik bir ses çıkarması en büyük dezavantajlarıdır



- 3 Özofagus sesi denilen ses hastanın hava yutarak, bu havayı özofagusun üst kesiminde tutması ve bu hava ile kelimeleri söylemesidir Eğitim ile daha kaliteli bir ses elde edilebilir

- Boyuna yaklaşım: Boyun diseksiyonlarında, muhtemel lokal nüks ve metastazı önlemek amacı ile boyun lenfatiklerinin temizlenmesi amaçlanır Larenks kanseri bulunan bir hastada boyunda palpabl lenf nodu varsa mutlaka boyun diseksiyonu yapmak gerekir Bunun dışında boyun metastaz riski olan bölgelerde yerleşim gösteren (supraglottik, subglottik) tümörlerde boyunda palpabl lenf nodu olmasa bile profilaktik boyun diseksiyonu yapılmalıdır Yine tümörün yerleşimi ile ilgili olarak, aynı anda ya da aralıklı olarak boynun iki tarafına diseksiyon gerekebilmektedir Boyun diseksiyonları;

§ Radikal boyun diseksiyonu

§ Modifiye radikal boyun diseksiyonu

§ Selektif boyun diseksiyonu

§ Supraomohyoid boyun diseksiyonu

§ Posterolateral boyun disekiyonu

§ Lateral boyun diseksiyonu

§ Anterior kompartman boyun diseksiyonu

§ Genişletilmiş radikal boyun diseksiyonu olarak sınıflandırılır

- Radyoterapi: Genellikle larenks kanserlerinde cerrahi tedavi daha çok kullanılan ve tercih edilen bir tedavi şekli ise de bazı vakalarda radyoterapi de faydalı olmaktadır Ön komissür, vokal çıkıntı, subglottik bölgeye uzanım göstermeyen, hareket kısıtlılığı yapmayan bir ya da iki vokal kordu tutan küçük tümörlerde, epiglotun serbest kenarında 1 cmden küçük tümörlerde, cerrahi riski çok fazla olan ve cerrahiyi kabul etmeyen hastalarda primer tedavi seçeneği olarak radyoterapi uygulanabilir Bunların dışında kalan diğer larenks kanseri lezyonlarında (çeşitli parametrelere dayanarak) radyoterapi, cerrahiye yardımcı olmak üzere ameliyattan önce veya sonra kullanılır Ayrıca yaygın inoperabl vakalarda palyatif amaçlarla da uygulanabilir

- Kemoterapi: Primer tedavi şekli olarak tercih edilmez Genellikle uzak metastaz riski olan hastalarda cerrahi veya radyoterapiye ek olarak verilir İleri vakalarda palyasyon amaçlı uygulanabilir Sıklıkla kullanılan ajanlar methotrexate ve 5-fluorouracil�dir



Prognoz:

Larenks ve larengofarengeal tümörlerin prognozları farklıdır Saf larengeal tümörlerde prognoz daha iyidir Ekstralarengeal lezyonlarda, yani sinüs piriformis, postkrikoid bölge, farenksin yan ve arka duvarlarına yayılmış lezyonlarda prognoz kötüdür Prognozu belirleyen en önemli faktörler, primer lezyonun yeri (glottik en iyi), lezyonun büyüklüğü, servikal metastazın olup olmadığı ve hücresel diferansiyasyondur



Larenksin Diğer Malign Tümörleri

Verrüköz karsinom

Histolojik yapısıyla invaziv bir karsinom olmamasına rağmen mutlaka tedavi edilmelidirler Genellikle konservatif cerrahi bu tip tümörlerde yeterli olmaktadır



İğsi hücreli karsinom

Psödosarkomatöz karsinoma da denen bu tümör cinsi yassı epitel hücreli karsinom gibi tedavi edilmelidir



Adenokarsinom

Ülserasyon göstermeyen saplı veya sapsız, üzerleri mukoza ile kaplı kitleler şeklinde görülürler Uzak metastaz riski yüksektir



Minör tükürük bezi tümörleri



Vasküler tümörler (Kaposi sarkomu)

Tek başına yada AIDS ile birlikte görülür



Myojenik tümörler

Bunlar rhabdomyosarkom ve leiomyosarkomdur Larenkste görülmeleri nadirdir



Sarkomlar

Çoğunlukla subglottik bölge yerleşimli olan larenksin bu nadir tümörleri, sinovyal sarkom, fibrosarkom, fibröz histiositom, liposarkom veya kondrosarkom olabilir



Hematolojik malignitelerin larengeal tutulumları



Larenkse metastaz

Larenkse metastaz çok nadirdir Larenkse en sık metastaz yapan tümörler �clear hücreli böbrek karsinomu� ve melanomlardır

Alıntı Yaparak Cevapla

Kbb Hastalıkları

Eski 08-17-2012   #44
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kbb Hastalıkları



larenks gırtlak kanseri



Gırtlak Kanseri
Gırtlak kanserleri erkeklerde tüm kötü huylu tümörlerin yaklaşık %25�ini, kadınlarda tüm kötü huylu tümörlerin ise %05�ini oluşturur Günümüzde sigara kullanım oranının kadınlarda da artması bu oranı biraz daha artırmıştır Genellikle 60 yaş civarında görülür Literatürde 20 yaşın altında ve çocuklarda birkaç vaka bildirilmiştir Gırtlak kanserlerinin %40�ı supraglottik (ses tellerinin üzeri) bölgede, %59�u glottik (ses tellerinde) bölgede ve %1�i de subglottik (ses tellerinin altı) bölgede oluşmaktadır Gırtlak kanseri için risk faktörleri arasında sigara, alkol, mesleki faktörler, radyasyon ve son yıllarda oldukça popülerlik kazanan larengofarengeal reflü yer almaktadır Sigaranın alkolle birlikte kullanımı özellikle supraglottik kanser gelişiminde sinerjistik etki yapar

Gırtlak kanserinin başlıca bulgusu ses kısıklığıdır Bu bulgu özellikle glottik seviyedeki kanserler için geçerlidir Buna karşın supraglottik seviyedeki kanserlerde yutma güçlüğü, kulağa vuran ağrı ve boğazda yabancı cisim hissi ön plandadır Geniş ülsere tümörlerde ağızdan kan da gelebilir Kesin tanı biyopsi ile konulur Kanserin bulunduğu bölgeye ve büyüklüğe göre çeşitli cerrahi tedavi protokolleri vardır Gırtlak kanseri nadiren uzak dokulara yayılır Bu oran yaklaşık %1-4 arasındadır İlerlemiş gırtlak kanserlerinde uzak dokulara yayılma ihtimali artar En sık akciğerlere yayılır

Sonuç olarak ses kısıklığının tedavisi nedene yöneliktir Ses kısıklıklarının büyük bir çoğunluğu ses istirahati ve sesin kullanımının yeniden düzenlenmesi ile tedavi edilebilir Ses kısıklığının 2-3 haftadan uzun sürmesi durumunda mutlak suretle bir KBB uzmanına baş vurulması gerekmektedir

Alıntı Yaparak Cevapla

Kbb Hastalıkları

Eski 08-17-2012   #45
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kbb Hastalıkları



Meniere Hastalığı




Meniere Hastalığı Nedir: Meniere hastalığı iç kulakta bulunan ve dengeden sorumlu sıvılardaki basınç artışının neden olduğu ve en önemli bulgusunun ataklar halinde baş dönmesi olduğu bir hastalıktır İç kulak sıvılarındaki bu basınç artışının sebebi genellikle belli değildir Ancak sıvı üretimi, atılımdan fazla olursa ya da sıvıların boşaldığı kanallarda tıkanıklık olursa basınç artışı gelişebilir Son zamanlarda belli allerjik reaksiyonlarında rol oynadığı düşünülmektedir Meniere hastalığının sıklığı 100000�de 40-100 arasında değişir Her yaşta görülebilmesine rağmen 40 yaş civarında başlaması daha sıktır %20 civarında iki kulak birden hastalanır

Ne Gibi Belirtiler Yapar: Meniere hastalığının başlıca belirtileri baş dönmesi, kulak uğultusu, işitme kaybı ve kulakta dolgunluk hissidir Baş dönmesine bulantı ve kusma eklenebilir Baş dönmesi ani başlangıçlı, 20 dakika ile 24 saat arasında sürebilen ve bulantı-kusma ile birliktedir Ancak genellikle 2 saatin altında sürer Baş dönmesi başlamadan önce bazen kulakta dolgunluk hissi oluşabilir Gerginlik, stres ve aşırı tuz alımı baş dönmesi ataklarını başlatabilir Baş dönmesi atakları arasında hasta tamamen normal ya da hafif dengesiz olabilir

İşitme kaybı baş dönmesi olduğu dönemde olur ve alçak frekanslardadır (kalın seslerde) Hastalığın ilk yıllarında baş dönmesi atakları sonrasında işitme kaybı düzelir fakat ileri yıllarda atak sonrasında da işitme kaybı devam eder Kulak çınlaması hastadan hastaya değişir ve aralıklı ya da sürekli olabilir İşitme kaybı ve kulak çınlaması ile beraber kulakta bir dolgunluk ve basınç hissi olabilir Baş dönmesinin olduğu dönemlerde istemsiz göz hareketleri (nistagmus) mevcut olabilir

Muayenede Ne Görülür: Meniere hastalığı olan hastaların kulak muayenesi normal görülür Eğer hasta baş dönmesi olmayan bir dönemde muayene ediliyorsa hiç bir bulgu saptanmayabilir Baş dönmesi atakları sırasında ise hastada görülebilecek en önemli bulgu nistagmus adı verilen istemsiz göz hareketleridir Ayrıca baş dönmesinin getirdiği ayakta durma ve yürüme zorluğu, bulantı-kusma saptanabilir

Teşhis Nasıl Konur: Meniere Hastalığının kesin teşhisini koymak zordur Teşhise götüren en önemli faktör hastanın anlattıklarıdır Baş dönmesinin süresi, sıklığı, derecesi berberinde olan semptomlar hastalığın nedeni hakkında bilgi verirler Muayene sonrasında yapılacak ilk tetkik odiometri adı verilen işitme testleridir Bu testlerde işitme kaybının varlığı ve iç kulağın durumu hakkında bilgi edinilir Kalın seslerdeki iç kulak tipi işitme kaybı Meniere Hastalığı olabileceğini akla getirir Vestibüler sistem adı verilen denge sistemi ile ilgili yapılabilecek bazı testlerde vardır ancak bunlar Meniere Hastalığını diğerlerinden ayırmaya pek yardımcı olamazlar Meniere hastalığını kuvvetle düşündürecek bir yöntem Gliserol testi�dir Bu testte hastaya odiometri yapıldıktan sonra gliserol içirilir Daha sonra yapılan odimetride işitme kaybında düzelme görülmesi Meniere Hastalığı lehinedir Bilgisayarlı Tomografi veya Manyetik Resonans tetkikleri beyinde veya iç kulaktaki tümör ya da yer kaplayan lezyonları ayırt etmek için kullanılabilir

Nasıl Tedavi Edilir: Meniere hastalığının tedavisi 3 bölümde incelenir

-Baş dönmesi ataklarının tedavisi
-Baş dönmesinin önlenmesi
-Cerrahi tedavi

Baş dönmesi atağı sırasında görülen hastalar genellikle yatırılarak tedavi edilir Stres önemli rol oynadığı için hastanın rahatlatılmasına çalışılır Serum takılarak sıvı verilir Serum içine veya ağızdan verilen baş dönmesi ilaçları genellikle şikayetleri azaltır ve hastayı rahatlatır

Sık atak geçiren hastalarda bunları önlemek için bazı tedbirler alınabilir Bunun için şunlar sayılabilir
-Aşırı tuz, şeker, alkol ve kafein almamak
-Stresten uzak durmak
-İdrar söktürücü ilaçlar kullanmak
-Baş dönmesine karşı ilaçlar kullanmak (en sık kullanılanı Betaserc�tir)

Sık atak geçiren ve ilaç tedavisi ile sonuç alınamayan hastalarda cerrahi tedavi uygulanır Cerrahi yöntemler şunlardır
-İç kulaktaki sıvıların bulunduğu endolenfatik kese adı verilen bölümü başka boşluklara bağlayarak basıncı azaltmak Bu yöntemde işitme korunmuş olur
-Denge sinirinin kesilmesi: Vestibüler sinir adı verilen bu sinir kesilerek baş dönmesi duyusu yok edilmişl olur İşitme fonksiyonu yine korunur
-Labirentektomi: İç kulağın tamamen ortadan kaldırılmasıdır İşitme fonksiyonu da kaybolur

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.