Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Genel Kültür & Serbest Forum > ForumSinsi Sözlük Ağı

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları

Cevap : Ne Nedir ?

Eski 05-26-2009   #16
Gözyaşı
Varsayılan

Cevap : Ne Nedir ?



Kapitalizm Nedir ?



Kapitalizm; feodalizmden sonra sanayi devrimi ile ortaya çıkan bir toplumsal-ekonomik yapı ve üretim biçimidir

Sanayi devriminden önce ekonomi tarıma dayanıyordu Feodalizmde tarım için vazgeçilmez üretim aracı olan toprağın özel mülkiyete bağlı olması kırda iki ayrı sınıf yaratmıştı Toprağa sahip olan feodal aristokratlar ve serfler Serfler çalışan sınıftandılar Fakat ürettikleri ürünlerin bir kısmını toprak sahiplerine vermekle yükümlüydüler Çünkü toprak kendilerinin değildi ve kullanma hakkını ancak ürünün bir kısmını vermekle elde ediyorlardı Bu şekilde artı emek sömürüsü yapılıyordu

Şehirlerde ise kendi basit üretim aracına sahip olan manifaktür işçileri ve zanaatçılar vardı Sanayi devrimi ile birlikte eski aletlerle üretim yapmak imkânsız hale geldi Yeni gelişen üretim araçları çok pahalı oldukları için yalnızca büyük sermaye sahipleri tarafından satın alındı Yeni gelişen üretim biçimi birçok sanayi dalına girdi ve eski sistemi hızla ortadan kaldırdı Çünkü çok daha hızlı ve ucuz üretim yapılmaya başlandı Eski işçilerin kendi basit aletleri artık gereksizleşti ve mülklerini böylece kaybetmiş oldular Yeni kurulan fabrikaların da işçiye ihtiyacı vardı

Kapitalizm ve Burjuvazi

Kapitalizmin işleyişi emek sömürüsüne dayanır Üretim araçlarına sahip olan ve işçilerin emek gücünü satın alan burjuvazi, emek gücü metaının değerini ücret biçiminde verir, fakat emek kendi değerinden fazlasını üretir Bu artı değere burjuva el koyar

Sermayenin emek üzerindeki egemenliği kapitalizmin temelidir Sermaye bu egemenliğinin gücünü burjuva sınıfının üretim araçlarının özel mülkiyetini elinde tutmasından alır Kapitalizmin tasfiyesinin, yani işçilerin sömürülmesinin kaldırılmasının koşulu üretim araçlarının özel mülkiyetine son vermektir Çünkü işçi, işçi kaldığı sürece artı değer yaratmak zorunda yani sömürülmek zorunda kalacaktır

Sınıflı toplumlardan kapitalizm aşamasında sömürü daha da “gönüllü” hale gelir Köleler kırbaçla çalıştırılıyordu, fakat işçiler yaşam araçlarını elde etme baskısıyla çalıştırılıyor Burjuva düzeninin olağan şeklinin demokrasi olması işçilerin sömürülmediği anlamına gelmez Zaten olağan rejim şekli üretim ilişkileri ile de paraleldir İşgücünün olabilmesinin koşulu, alan ile satanın yani işçi ile patronun eşit yurttaşlar olarak karşı karşıya gelip işgücünün belli süre ile satılması ve kullanma hakkının kapitaliste geçmesidir Burjuvalar arasında da kanun karşısında eşit rekabet hakkı vardır


Kapitalizm genelleştirilmiş üretimidir

, insanların ihtiyacını karşılar fakat üretim kapitalist açısından kar amaçlı yapılır Kapitalist üretim tarzı neyin ne kadar üretileceği hakkında ihtiyaca göre bir kural sunmaz Piyasada arz talep ilişkileri çerçevesinde kapitalist, neyin üretileceğine “daha fazla kar” ilkesine göre karar verir

İşlerin iyi gittiği dönemde yatırımlar ve üretim fazlalaşır fakat bir süre sonra üretim fazlası sebebiyle işler kötüleşir ve kriz gerçekleşir Kapitalist üretimdeki kuralsızlık sürekli bir döngü oluşturur Bu kapitalizmin iç çelişkisidir, krizsiz kapitalizm düşünülemez

__________________
Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Ne Nedir ?

Eski 05-26-2009   #17
Gözyaşı
Varsayılan

Cevap : Ne Nedir ?



Bütçe Nedir ?


Belli bir süre, genel olarak bir yıl içindeki gelir ve giderlerin ayrıntılarını tasarlayan hesap cetveli Bir devletin bütçesi olabildiği gibi, bir kurulun, bir kişinin de bütçesi olabilir

Devlet bütçesi olarak ilkin İngiltere'de meydana gelen bütçe, ülkemizde gerçek anlamı ile Cumhuriyetin ilânından sonra yerleşmiştir Bir kanun tasarısı olan ve Millet Meclisi tarafından onaylandıktan sonra yürürlüğe giren devlet bütçesi son şeklini alıncaya kadar dört safhadan geçer:

1 -Bütçenin hazırlanması: Bütçe hükümet tarafından hazırlanır Hazırlanma işi, bakanlıklarda, taşradaki teşkilâttan merkeze ve en aşağı kademeden üst kademelere doğru bir seyir takip eder Bakanlıklar tarafından hazırlanan bütçe, bakanlıklardan toplanan bu gider cetvelleri ile devletin bir yıllık gider durumunu tasarı halinde meydana getirmiş olur

2 -Bütçenin incelenmesi: Maliye Bakanlığında, gelen gider tasarıları incelenir Devletin gelir ve gider durumu da karşılaştırıldıktan ve Bakanlar Kurulundan geçtikten sonra incelenmek ve onaylanmak üzere T Büyük Millet Meclisinde, Bütçe Komisyonu tarafından gerekli incelemeler yapılır Bu tasarı, Bütçe komisyonunun bir raporu ile Cumhuriyet Senatosu tarafından incelenir Burada gerekli değişiklikler yapıldıktan sonra, bunlar, Bütçe Komisyonu tarafından Millet Meclisi genel kuruluna gönderilir

3 - Bütçenin onaylanması: Bütçe tasarısı Millet Meclisinin genel kurulunda, Bütçe Komisyonunda olduğu gibi bütün ayrıntıları ile yeniden incelenir, gerekli eklemeler ve çıkarmalar yapılarak onaylanır ve Cumhurbaşkanına, onaylanmak üzere sunulur

4 - Bütçe kanununun yürütülmesi: Millet Meclisinin ve Cumhurbaşkanının onaylamasından sonra bütçenin yürütülme görevi hükümete verilir Hükümet, bütçede gösterilen ve tasarı halinde olan gelir ve giderleri yerine getirmek için, ilgili organlarını görevlendirir; giderlerin bütçede gösterilen yerlere kullanılmasını, gelirlerin gösterildiği yerlerden toplanmasını sağlar

Bütçenin kapatılması: O yılki bütçenin uygulanması tamamlandıktan sonra, Sayıştay tarafından incelenmesi yapılır Bütçe Kanunu'na göre toplanan paralar ve yapılan giderler, Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne gönderilir Burada, Bütçe hesapları kapatılır Bunun için Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından çıkarılan kanuna Kesin Hesap Kanuna denir Böylece, Türkiye Büyük Millet Meclisi, Devlet Bütçesini, hem uygulanmadan önce, hem de uygulandıktan sonra denetlemektedir

Gerek kişilerin, gerek kurulların, gerekse devletin bütçelerinde başlıca iki bölüm bulunur

a - Gelirler bölümü,
b - Giderler bölümü

Bütçelerde esas olan, gelirlerin giderlerden fazla olması, ya da ikisinin de denk olmasıdır Bu durum için gerekli indirmeler ve çıkarmalar, Maliye Bakanlığı, Devlet Plânlama Teşkilâtı, Bütçe Komisyonu ve Millet Meclisi tarafından yapılır

Gelir ve giderler bakımından bir tasarı olarak hazırlanan ve çoklukla bir yıl süre için hazırlanmış olan bütçelerin, tasarı şekline uyup uymaması, ancak bu belirli süre geçtikten sonra belli olur Bu durum karşısında ya denk bütçe, ya açıklı bütçe, ya da geliri fazla olan bütçe şekilleri meydana gelmiş olur

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Ne Nedir ?

Eski 05-26-2009   #18
Gözyaşı
Varsayılan

Cevap : Ne Nedir ?



Emperyalizm Nedir ?


EMPERYALİZM NEDİR?

Emperyalizm, imparatorluk kurma eğilimidir Bir devletin sınırlarını genişletme politikasına denir

Emperyalizm, aynı ekonomik ve sosyal bütün içinde etnik ve kültürel bakımdan farklı halkların, merkezi bir iktidarın otoriter yönetimi altında bir araya getirilmesi eğilimini ifade eder İmparatorluk kurma eğilimi, insanlık tarihinin eski çağlarına kadar uzar Ancak bu eğilim bugün de devam etmektedir 15 Yydan beri imparatorlukların sömürgeci karakteri ise daha belirgin bir hal almıştır

Siyasi emperyalizm, demografik emperyalizm, dini emperyalizm, kültür emperyalizmi ve iktisadi emperyalizm gibi çeşitli türleri vardır

Siyasi emperyalizm, fetihler yapan bir hükümdarın, ülkenin sınırlarını genişletme hevesine dayanır Siyasal emperyalizm, bazen ülkenin sınırlarının genişletilmesi ile halkın güvenliğini sağlamak amacına yönelik olur

Demografik emperyalizm ise, her şeyden önce ülkedeki nüfus fazlasını yerleştirmek için, diğer ülkelere yönelmeyi ifade eder

Dini emperyalizm, dini inancı yayma nedenine bağlı olarak uygulanır, bu amaçla yayılma olanağı arar

Kültür emperyalizmi, belli bir hayat tarzını ve emperyalizmi yayma amacını güder

Kültür emperyalizminin hedefi, bir kültürün, yerini başka bir kültüre bırakmasını sağlamaktır Ekonomik emperyalizm ise, hammaddeler ve ticari sürüm alanlarının aranmasından doğar Ekonomik emperyalizm, modern çağların ürünüdür Kapitalizmle birlikte ortaya çıkmıştır

Tarihi bakından bu türlerden hiçbirine saf halde rastlanmaz Devletler, emperyalist amaçlarına varmak için çok defa çeşitli emperyalist modelleri bir arada kullanırlar Kültür emperyalizmi, diğer emperyalizm türlerinin uygulanmasında onlara yardımcı olur ve onları tamamlar

Avrupa ülkeleri, 16yydan itibaren özellikle merkantilist akımın etkisi ile yoğun bir sömürgecilik faaliyetine girişmişlerdir Sanayi Devrimi, sömürgecilik ihtirasını artırmıştır Sömürgelerin ucuz ve devamlı hammadde sağlamaları ve sanayi ürünleri için de sürüm alanı olması, ekonomik bakımdan emperyalist ülkelere büyük yararlar sağlamaktaydı Sağladığı yararlardan biri de, sömürgecilik yoluyla büyük kârların sağlanması ile Avrupalı işçileri refah seviyesi artmakta, işsizlik ihtimalleri azalmakta idi Böylece sömürgecilik, Avrupa işçilerini büyük sefaletlere ve kütle halinde işsizliğe sürüklemekten alıkoymakta idi

19yydan beri Avrupa ülkelerinin ekonomik gelişmesinde sömürgeciliğin önemli rol oynadığı bir gerçektir Ancak kapitalist sistemin ayakta durmasını, gelişmesini sağlayan tek unsur sömürgecilik olmamıştır Teknik açıdan ilerleme de önemli bir etkendir

Şunu da belirtmek gerekir ki, her imparatorluk ve her emperyalizm sömürgeci olmasa bile, emperyalizm ile sömürgecilik arasında sık sık rastlanan bir bağ vardır

Bu bağ, özellikle güçlü devletlerin, ekonomik emperyalizmi sağlamak için sömürgelere el atması ile ortaya çıkmıştır

Devletleri emperyalist amaçlara yönelten, ekonomik, toplumsal, siyasal, psikolojik, askeri çeşitli nedenlerdir Emperyalizmin nedenlerini sadece ekonomik nedenlerle açıklamak, bizi hatalı sonuçlara sürükler

Emperyalizm, uluslararası alanda gücün devletler arasında dengeli biçimde dağılmadığı için ortaya çıkmaktadır

Bugün uluslar arası sistem içinde daha zayıf, daha güçsüz devletler ve doldurulabilecek boşluklar bulundukça, güçlü devletler, bu olanaklardan yararlanacaklardır Avrupalı devletler, sömürge emperyalizmine dünyadaki boş ülkeleri ele geçirmek için girmişlerdir Günümüzde de güçlülerin zayıfların içişlerine karışmaları, hegemonyaları altına almaya çalışmaları, aynı mantıksal davranışın bir sonucudur

Emperyalizm bazı nitelikler taşır
Bir politik tutum olarak en zengin ya da en kudretli devlet eliyle yerine getirilir Emperyalist devlet, hakim devlettir, kendine bağlı olanı korur, onlara yardım eder ama aynı zamanda onlara hükmeder Bazı bakımlardan onu sömürür ya da tek bir yönetim altında toplar

Emperyalizm aynı zamanda rakip çiftler halinde görülür Bütün dünyada tek bir emperyalist güç düşünülemez Günümüzde ABD'nin bu konuda tekmiş gibi gözükmesi, geçici bir durum olarak kabul edilebilir

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Ne Nedir ?

Eski 05-26-2009   #19
Gözyaşı
Varsayılan

Cevap : Ne Nedir ?



Felsefe Nedir ?

Felsefe kişinin kendisini ve çevresini anlama, yorumlama, açıklama ve gerçeği arama çabasıdır

FELSEFENİN GENEL ÖZELLİKLERİ

- Felsefe, bilgi edinmeye değil bilgi aramaya yönelik bir faaliyettir
- Felsefede cevaplardan çok sorular önemlidir
- Felsefe, insanı ve evreni bir bütün halinde kavramaya çalışır
- Felsefe, bir bilin değildir ancak bütün bilimler felsefeden doğmuştur
- Felsefenin yöntemi her zaman için bilinçli, tutarlı, sistemli bir düşünme yöntemidir
- Felsefi sistemler kendi içerisinde tutarlıdır Fakat genel- geçer bir niteliğe sahip değildirler


FELSEFENİN YARARI

- Felsefe kişide merak ve kuşku uyandırır
- Felsefe bilinçlenmeyi ve görüş açımızın gelişmesini sağlar
- Demokrasinin gelişmesini ve işlemesini sağlamaktadır
- Yeni bilim dallarının ortaya çıkmasını sağlar
- Felsefe insana hemen her konuda akıl yürütebilmesini sağlar

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Ne Nedir ?

Eski 05-26-2009   #20
Gözyaşı
Varsayılan

Cevap : Ne Nedir ?



VDSL2 Nedir ?

ADSL'in sunduğu geniş bant internet erişimini çok daha üst seviyeye taşıyan VDSL, kullanıcılara doyurucu bir internet deneyimi yaşatıyor VDSL nasıl ve hangi hızlarda çalışır?

VDSL teknolojisi, ADSL'in sunduğu nimet olan tek bir bakır kablo çiftinden kullanıcılara yüksek hızlı internet erişimi sunma konusunu bir adım öteye götürüyor VDSL, veya ülkemizde uygulanması düşünülen haliyle VDSL2, kullanıcılara benzer bir alt yapıyla çok daha yüksek hızlar sunabiliyor

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Ne Nedir ?

Eski 05-26-2009   #21
Gözyaşı
Varsayılan

Cevap : Ne Nedir ?



ADSL Nedir ?

Günümüzün en popüler geniş bant erişim teknolojisi olan ADSL, düşük alt yapı maliyetiyle birlikte kullanıcılara hızlı internet sunmanın en kolay yolu Peki ADSL'in ardında yatan teknoloji ne, sistem nasıl çalışıyor?

ADSL teknolojisi, şu anda dünya çapında da oldukça yaygın kullanıma sahip olan, bakır kablolar üzerinden veri aktarımın için özel olarak geliştirilmiş bir veri aktarım teknolojisidir Temel olarak telefon hatlarının çalışabildiği bakır kablo çifti üzerinden veri aktarma esasına dayanan ADSL, klasik modemlere göre kat kat fazla veri aktarabiliyor

Frekansları Ayırın

ADSL'in hem internet bağlantısı sağlaması hem de analog ses aktarabilmesi, tabii ki tamamen kablo üzerinden kullanılan frekansların, ses ve veri aktarımı için ayrı ayrı kullanılmasıyla mümkün oluyor Bu sebeple modemlerle telefona giden hattı ayıran bir sistem mevcuttur

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Ne Nedir ?

Eski 05-26-2009   #22
Gözyaşı
Varsayılan

Cevap : Ne Nedir ?



Kader Nedir ?



Kaderin anlamı Allah'ın geçmişten geleceğe kadar, yaşanmış ve yaşanacak olan tüm olayları tek bir an olarak bilmesidir Bu, Allah'ın her varlık ve olay üzerindeki mutlak hakimiyetini ifade eder İnsanlar yaşamlarındaki olayları ancak yaşadıkları zaman öğrenebilirler Ama Allah tüm bunları, insanlar henüz karşılaşmadan önce de bilendir Allah için geçmiş, şu an ve gelecek zaman birdir Hepsi de Allah'ın ilmi ve kuşatması altındadır Çünkü bunların hepsini yaratan O'dur

"Hiç şüphesiz, Biz herşeyi kader ile yarattık" ayetiyle de bildirildiği gibi dünyadaki her varlığın bir kaderi vardır (Kamer Suresi, 49) Evinizdeki eşyadan yolda gördüğünüz bir taş parçasına, kuru bir ota ya da meyva veren bir daldan tutun da bakkalda rafta duran kavanoza kadar evrendeki canlı cansız tüm varlıkların Allah katında belirlenmiş bir kaderleri vardır Ve her eşya ya da her canlı varlık için yaratılan kader, sonsuz akıl sahibi Allah tarafından belirlenmiştir

İnsanın dolaylı ya da direk olarak muhatap olduğu herşey, gördüğü her olay, duyduğu her ses tümüyle kişinin dünya hayatındaki "blok" halindeki yaşamının bir parçasıdır Evrende meydana gelen büyük ya da küçük hiçbir olay asla tesadüfi olarak gelişmez Hiçbir çiçek tesadüfi olarak açmaz, ya da tesadüfi olarak solmaz Ya da hiçbir insan tesadüfen doğup, tesadüfen ölmez Hiçbir insan yanlışlıkla ya da kontrolsüz olarak hastalanmaz Eğer bir iyilikle ya da bir kötülükle karşılaşıyorsa, bu hiçbir zaman için tesadüfi ya da şans eseri gerçekleşmez Her biri de insanın yaratılışı ile birlikte Allah tarafından özel olarak belirlenmiş ve insanın hayatındaki yerini almıştır

Allah, "Gaybın anahtarları O'nun katındadır, O'ndan başka hiç kimse gaybı bilmez Karada ve denizde olanların tümünü O bilir, O bilmeksizin bir yaprak dahi düşmez; yerin karanlıklarındaki bir tane, yaş ve kuru dışta olmamak üzere hepsi (ve herşey) apaçık bir kitaptadır" (En'am Suresi, 59) ayetiyle, toprağın ya da okyanusların kilometrelerce derinliklerinde meydana gelen olaylardan tutun da tek bir yaprak tanesinin düşüşüne kadar evrende meydana gelen her hareketin belirlenmiş bir kader üzerine gerçekleştiğini bildirmiştir

"Yeryüzünde olan ve sizin nefislerinizde meydana gelen herhangi bir musibet yoktur ki, Biz onu yaratmadan önce, bir kitapta (yazılı) olmasın Şüphesiz bu, Allah'a göre pek kolaydır" (Hadid Suresi, 22) ayetiyle, karşılaşılan her olayın her detayın Allah tarafından özel bir hikmet ve akıl ile planlanmış olduğu bildirilmektedir

Dünyadaki her varlığın kaderi sonsuz akıl ve bilgi sahibi olan Allah tarafından belirlenmektedir Dolayısıyla her ayrıntı, olabilecek en mükemmel şekilde planlanmakta ve olabilecek en hikmetli şekilde yaratılmaktadır

İnsanın olumsuzluklarla karşılaştığında başına gelen olayın Allah tarafından yaratılmadığını, bir başkasının buna sebep olduğunu sanması ise kişinin kaderi anlayamamış olmasındandır Çünkü olumsuz gibi görünen her olay aslında birer "kader dersi"dir Mutlaka hikmet ve hayır gözüyle değerlendirmek gerekir Büyük, orta derecede önemli ya da önemsiz gibi görünen her olay kaderde hikmet ve hayırla yaratılmıştır İnsanlar sık karşılaştıkları, istemedikleri şekilde gelişen olaylara aksilik derler Oysaki aksilikte de hayır ve hikmet vardır İnsan aksi zanneder halbuki en doğrusu kaderde o olayın o şekilde gerçekleşmesidir

Gün içinde insanları üzen, rahatlarını kaçıran, onları kızdıran, sıkan, aksilik, terslik olarak adlandırılan olayların hikmet ve hayırlarını Allah bir anda toplu olarak gösterse, kişi üzülmesinin ne kadar yanlış olduğunu hemen anlar İman eden bir insan bu hayırlar karşısında değil hüzünlenmek tam tersine büyük bir sevinç ve neşe içinde olur Bu nedenle insana düşen görev, kaderde yani Allah'ın kusursuz yaratışının hikmetli bir detayı olan olaylarda hep hayır ve hikmet aramak ve bu kavrayışa sahip olmanın sevincini yaşamaktır

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Ne Nedir ?

Eski 05-26-2009   #23
Gözyaşı
Varsayılan

Cevap : Ne Nedir ?



Başarı nedir?

Başarı aslında çok şey ifade ediyor Başarmak yada başaramamak aslında herşeyin altında bir başarı yatıyordur tabi anlamak yada anlayabilmek gerekiyor Şu bir gerçekki Başarılı insanlar her zaman destek görmüşlerdir ve muhakkak yanlarında her zaman birileri olmuştur başaramayanlar (Fırsat verilmeyenler, Yada Başarısızlığa itilenler de dahil) onlar ise hep yalnızdır kimisi serseri diye nitelendirilir , kimisi aptal , kimisi başı boş , kimileride kullanılır ama sonuç hep aynıdır başarı sahiplenilir Başarısızlık ise hep atılır itilir vede kakılır hayat acımasız deriz insanlar acımasız deriz hep ama bilmeyizki acımasız olan bizleriz inanın gerçekte kötü diye birşey yoktur bunları biz kendimiz yaratırız ve karşılık vererek büyütürüz içimizdeki sevgide bu yüzden ilk başta güçlüdür direnir ve zamanla bizde önce sevgimizi soldururuz ardındanda yavaş yavaş yok ederiz ve sonunda o an gelir kaçınılmaz son yani farkında olmadan kötüleşiriz ve yavaş yavaş farkında olmadan yok oluruz (Yok olmak ölmek demek degildir Sevmemek, sevememek, içimizdeki iyiliği öldürmek vb) Ben bugün bir karar aldım ve bu gidişata kendi adıma son vermek istiyorum Bazen Doğru olarak bildiğimiz şeyler yalnış olabilir diye düşünerek Kendi miladımı oluşturma kararı aldım Bu yazı ilk yazımdır ama devamı sürekli gelecektir Bu yazıyı okuyan tüm herkese sadece birşey sormak istiyorum şuanki halinizde olmak istediğiniz kişimisiniz yoksa degilmisiniz ? Eğer degilseniz bu yazıyı okuduğunuz şu sırada geç kalmış sayılmazsınız varmısınız yeni bir başlangıca varmısınız bu içimizde körelmiş iyi niyete sevgiye iyiliğe bir şans vermeye tertemiz bir hayata güzel bir dünyaya eğer gerçekten inanırsanız emin olun olmayacak ve başaramayacağınız hiçbirşey yoktur

Not : Siz içinizdeki Asıl olmak istediğiniz Kişiliğe bir şans verip öyle davranak şuanki halinizden Yüzlerce Kez daha mutlu ve Huzurlu bir hayat yaşayabilirsiniz

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Ne Nedir ?

Eski 05-26-2009   #24
Gözyaşı
Varsayılan

Cevap : Ne Nedir ?



İnsan nedir ?


Doğadaki diğer biyolojik canlılarda olduğu gibi varolduğu yaşam serüveninde bir çok evrimsel süreçten geçmiştir insan… Ayakları üzerinde durabilmiş, maddeye şekil verip tasarımlar yapabilmiş, elleri ile üretebilmiş ve tüm bunların sonucunda kendini bir bütün olarak ifade edebilecek sanatı ve kültürünü oluşturmuştur Belki de bu şekilde yaşamı anlamayı, kendini duyumsayabilmeyi öğrenebilmiştir Ama asıl önemlisi, kendini bir varlık olarak algılama becerisini gösterebilen bilinen tek varlık olmuştur Sancılı bir süreçtir bu…Eski Hint kültüründe, insan bütün canlılarla kendini bir algılar Bu düşünüşe göre doğada canlılar birbirlerine bağlı olarak bir aradadır Klasik Yunanda ise insanın düşünce ve duyguları ile diğer canlılardan ilk kez ayrıldığı görülmektedir; İnsana özgü olan akıl ile insan kendisini diğer varlıkların önüne çıkarır ve bir noktada tanrılıkla bağlanır (Logos) Descartes’ da insan aklı ile tanrısallık bir arada algılanır Dünyanın varlığından tanrıya giden yol bırakılıp, Tanrılıkta kökünü bulan, bilen aklın ışığından dünyanın çıktığı şeklinde bir sonuçlanmaya varılır İbni Sina’dan Spinoza’ya ve Hegel’e kadar gelen panteizm, insan tini ile Tanrısal tinin özdeşliğini ana öğretilerden biri haline getirmiştir Artık insanın tinsel farklılığı irdelenmektedir Leibniz bunu daha da ileri götürmüştür Ona göre insan kendinde bir tür küçük tanrıdır
Tarih boyunca kendi üzerindeki bilincinin gelişip artmasıyla insan artık kendisinin kim olduğu, bu evren içerisinde yerinin ne olduğu sorularını da sormaya başlamıştır Scheler’e göre insanın bu sorgulamaları onu birçok sonuca götürmüş, bu sonuçların etkileri de kendisini insanlık tarihi olarak ortaya koymuş olduğundan, tarihte ortaya çıkan insanlıkla ilgili ide’leri beş farklı ana madde üzerinde toplamıştır;
Scheler, özellikle Yahudi ve Hıristiyan geleneğine bağlı olan çevrelerin, dinsel inancın insan üzerindeki ide’si ile algılanan insan düşüncesini dile getirir Tanımlanan bu ilk ide, Tanrı tarafından yaratılan bir çift insan tasarımının (Adem- Havva) insanlık üzerinde kendisi hakkında bıraktığı etkidir Bu düşünceye göre, insan daha doğuştan günahkardır Çünkü aklı ve özgür iradesiyle işlediği günah sonucu Tanrı tarafından cennetten kovulmuştur İnsanın aklı sayesinde ulaştığı Tanrı kavramı, yine bu aklın, Tanrıyla ama temelde kendisiyle çatışması olarak belki de insanlığın yarattığı ilk mitos biçiminde ortaya çıkmış olması gerçekten çok ilginçtir
İnsanlık üzerinde en çok kabul gören ikinci ide “Homo sapiens” ide’sidir Yunanlıların ulaştığı bu düşünce, insanın bir “akıl varlığı” olduğudur Bu düşünce ilk olarak Anaksogoras tarafından dile getirilmiş, Platon ve Aristoteles tarafından da felsefi biçimde açıklanmaya çalışılmıştır Aristoteles’e göre “Anima rationalis” ide’si yani aklın yolundan giderek bilgi ağacını tanıma ve cennetten kovulma düşüncesi sonraları Hıristiyan felsefesinde de insan özünün “Anima rationalis” ide’si ile tanımlanmasını doğurmuş, bilgi ile günah bir arada algılanır hale gelmiştir Homo sapiens ide’si insanı hayvandan ayıran bir özelliktir Akıl aracılığı ile insan varolanı olduğu gibi tanımaya, Tanrıyı, evreni ve kendini bilmeye elverişli hale gelebilmiştir Aristoteles’ten Kant’a homo sapiens ide’sini kabul eden hemen bütün filozoflar için insan Tanrıca bir etmendir İşte bu etmen, kaosu kozmos’a çeviren şey ile ilkece aynıdır Bu durum ise “aklın değişmezliği” tartışmalarına neden olmuştur Hegel tarafından yadsınmış olan aklın değişmezliği ona göre eksik bir bakış açısıdır Hegel tarihi aklın ürünlerinin bir toplamı olarak değil, insanlık tininin bir biçimlenmesi olarak görür Tarih ona göre, Tanrılığın insanın ideler dünyasında anlaşılması ve kendi kendisinin farkına varılmasının meydana getirdiği sürecin adıdır
İnsan üzerindeki üçüncü ide, naturalist, pozitivist, ve daha sonra pragmatist öğretilerin kabul ettiği “homo faber” ide’sidir Bu düşünceye göre insan temelde hayvanlardan çok da farklı olmayan bir “içgüdü varlığı”dır Bacon, Hume, Spencer gibi pozitivistlerin insan anlayışları, onun içgüdü varlığı olduğu yönündedir Çalışan, konuşan, alet yapan, aklını ve mantığını ancak uğraşları ile kuran bir varlıktır insan Özde düşünen değil yapabilen, şekil veren, üretebilendir
İnsan için ortaya atılan dördüncü ide ise, onun tarih içerisindeki soysuzlaşmasına değinir Bu görüş, evrimleşme sürecini tamamlayamayan insanın bu eksikliğini giderebilmek üzere varolmak için üretmek zorunda olduğu aletleri kullanma gereksiniminden bahseder Evrimsel olarak genetik yapılanmasını doğa ile uyumlu hale getiremeyen insan yok olması gereken bir canlı türüdür Ancak bu yok oluşu o kendi tinsel yapısı ve aklı ile aşmıştır
İnsan üzerine günümüz felsefesinde ortaya konan beşinci ide Scheler’e göre kendisini öylesine mağrur ve baş döndürücü bir yüksekliğe koymuştur ki artık insan, üst insan kimliği ile karşılaştırıldığında “utanç verici” bir varlıktır Üst insan tek sorumlu olan bir efendidir Yaratıcıdır Tarihin kendisinde anlam bulduğu yegane varlıktır Özde ortaya konan bu ateizm kavramı, insanın bir kişi olması için teist Tanrı kavramının varolmaması gerekliliği esasına dayanır Hartman’a göre insanın dışında bir varlığın geleceği belirlemesi özgür ve kendinden sorumlu bir varlık olarak insanı ortadan kaldırır
İnsanın insan hakkında düşünce tarihinde söylediği yığınla söz ve ürettiği çok sayıda düşünceden sonra vardığı nokta aslında bir yere varamamış olmasının yarattığı içsel çelişkidir Tarih boyunca insanın aklı ve tinsel yapısıyla ulaştığı Tanrı kavramı, yine aynı akıl tarafından yok edilebilmektedir Ama asıl paradoksu oluşturan, Tanrıyı reddedebilen insanın, evrende kendisini farklı bir yere koyarken ve insanı tanımlarken, Tanrıyı algılamasını sağlayan tinsel özelliğini her şeye rağmen ortaya koyma çabasıdır Dolayısıyla aslında insanoğlu bilir ki, Tanrıyı anlamak insana özgüdür ve insanca bir eylemdir Özetle, bu bir çıkmaz sokaktır Bu durum ise yaşadığımız çağda, kendi ürettiği en büyük soruya yanıt bulduğunu kabul eden insanı başka açmazlara götürür İşte böylesi bir durumda da sorulması gereken temel soru, düşünen insanın felsefi “uyanış” ını reddeden çözümlerin oluşturduğu problemlerin neler olabileceğidir?
Bir yanda, Tanrıyı sorgulayarak ondan bir şekilde uzaklaşmayı becermiş insan gerçeği vardır Tanrıyı anlamayı düşünsel boyutta artık gerekli bulmayan insan, varoluşunu anlamak, kendini bilmek adına girdiği bu savaştan vazgeçerek ve tinsel yapısından tekrar koparak bir anlamda insanlığından uzaklaşmakta mıdır? Evet…yanıtlanması zor bir sorudur bu Ancak insan olma bilinci ve kişi olma sorumluluğu insanı tam anlamıyla tüketmiştir Belki de bu yüzden vazgeçmiştir günümüz insanı Yenilmiştir 19 yüzyıl sonrası ortaya çıkan bilimselci anlayışın faydacı bir bakış açısıyla bütünleşerek değerlendirme ölçütü haline gelmesi başka hangi nedenlerden dolayıdır? Tanrıya insanlaşması için gereksinimi olan insanın onu reddedemeyip göz ardı etme çabasıdır bu Artık gerçek, sadece denenebilir ve tekrar edilebilir doğruların kendisidir
Öte yanda ise, sanki başka bir dünyada aynı süreç, tanrıyı değil kurallarını yaşamak adına koşulsuz ve sorgusuz bir inancı önermektedir Çünkü yine yanıtın bulunduğu kabul edilmiştir Ancak sorunun yanıtını kim vermiştir? soruyu soran akıl mı? Yoksa aklın bulduğu Tanrı mı? Neden artık insanın tinselliği bir yerden sonra gereksiz yada yetersiz bulunabilmektedir? Sanırım yanıtımız ne olursa olsun, bu düşüncenin, sonuçları açısından yine benzer bir şekilde, insanı, sorgulamama noktasına getirebilmesi oldukça düşündürücüdür
Günümüz dünyasında felsefi eğitim konusunda niçin eksik kalınmıştır? Neden ısrarla felsefi düşünceden bilinçli bir şekilde uzaklaşılmakta, bahis konusu edilmemektedir? Öyle görünüyor ki bu durum günümüz dünyasını belirleyen değerlerle, anlayışlarla ve görme açılarıyla ilgilidir Artık “insan olma bilincinin” rafa kaldırıldığı 21 yüzyılın başlarında “humanitas” idealinin üst bir noktası olarak insan hakları düşüncesine ulaşabilmiş olan insanın, bu hakların ihlalinin önüne neden geçemediği de kanımca son derece açıktır Felsefi bilginin temeli olarak bağımsız ve yaratıcı düşünmenin zayıfladığı, kendini dar çevresinden soyutlayarak bir bütün olarak algılayabildiği “theoria” yönünü yitirdiği, bilginin, bütünlüğü olmayan ve birbirinden kopuk uzmanlıklarla sınırlandırıldığı dünyamızda insanın kendini anlama çabası, faydacı anlayışından dolayı son derece gereksiz bulunmaktadır İşte bu yüzden toplum bilimcilerin ısrarla sorgulamaya ve anlamlandırmaya çalıştığı insanın etik anlayışı yok olma sürecine girmiştir İşte bu yüzden günümüz Türkiye’sinde temel eğitimin üzerinde böylesine hesaplar yapılmakta, “kişi” olabilecek kuşakların, yönetenlerin faydacı anlayıştan kaynaklanan çıkarları uğruna, sorgulayamayan “sürü insan”lar haline gelebilmesi için elden gelen her çaba sarf edilmektedir Ve işte bu yüzden, tüm teknolojik avantajlarına rağmen günümüz insanı için “İNSAN OLMA SORUNU” ve “İNSAN NEDİR?” sorusu daha önemli hale gelmiş, onun insanlaşması için temel gerekliliğin yanıtın kendisinde değil sorulan sorunun oluşturduğu eylemde, yani “ARAMAK” ta olduğu inanıyorum ki daha da belirginleşmiştir

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Ne Nedir ?

Eski 05-26-2009   #25
Gözyaşı
Varsayılan

Cevap : Ne Nedir ?



Basit insan nedir ?

Küçük yaşlarda pek çok ideali olan bazı insanlar, büyüyüp olgunluk yaşına geldiklerinde artık belli hedeflere ulaşmış, genellikle okulunu bitirip bir meslek edinmiş, evlenip çocuk sahibi olmuş, iman etmedikleri için başka beklentileri, arzuları ve hedefleri kalmamış, şevk ve heyecanlarını kaybetmişlerdir Artık herkes içinde bulunduğu şartlara ve kültüre göre vakit geçirmekte; herkes kendine göre bir uğraşı bularak, kimi bir kafede, kimi alışverişte, kimi televizyon seyrederek vakit öldürmektedir Bu insanlar için her gün bir önceki günün aynısı olmakta, böylece bu insanların hepsi birer birer ölümü bekler hale gelmektedirler

Böyle bir kişi, sabah gözlerini açtığı zaman, bugünün de diğer günlerden bir farkının olmadığını düşünür Ne var ki beklenilenin aksine bundan şikayetçi de değildir Çünkü onun yaşadığı her günün hedefi, sadece önünde yaşayacağı vakti en eğlenceli bir biçimde geçirebilmektir

Bu bakış açısında olan bazı insanların hayattan tek beklentilerinin sadece yaşamak olduğu düşüncesi, sadece yaşlılarda ya da emeklilerde değil, başta da belirttiğimiz gibi toplumun her kesiminde, her yaş grubunda görülebilmektedir Yaşama amaçları yalnızca “boş vakitlerini sözde daha iyi değerlendirmek” olan bu insanlar, aslında hayatlarından sıkıntı duymaktadırlar

Her şeyden çok çabuk sıkılan, can sıkıntılarını giderebilmek için sürekli yeni uğraşılar ve farklı heyecanlar arayan bu insanlar, eğlence adı altında yaşamlarını rahatlıkla tehlikeye atabilmekte çoğu zaman güvensiz ve riskli ortamlarda huzuru arayabilmektedirler

Kısaca, sabah işe gidip akşam dönmek, televizyon programlarını seyretmek ve yemek yiyip, yatmaktan başka yapacak bir işleri ya da hedefleri olmayan insanlarda da tek amaç yaşamayı umdukları hayatı daha zevkli geçirebilmektir

Ölümü ve ahireti unutarak amaçsızca oyalanan, basitlik olarak nitelendirilebilecek bu kültür içinde yaşayan ve hayattan hiçbir beklentileri kalmayan bu insanların amaçları, "sadece yaşamak"tır Bunlar hayatlarının amacını vicdanlarında sorgulamayan, ahiretten gafil olan, din ahlakından uzak olarak yaratılış gayelerini düşünmeden yaşayan kimselerdir Allah'ın rızasını, rahmetini kazanmak, O'nun razı olacağı salih amellerde bulunmak, güzel ahlaklı, vicdanlı insanlarla hayırlarda yarışıp öne geçmek gibi hedefleri olmadığı için kısa ömürlerini rahatlıkla tüketebilmektedirler

Çalışan, çalışmayan, genç, yaşlı, fakir, zengin, kadın, erkek ayrımı olmaksızın, yaratılış amacından uzak olan kimi insanlar kendilerine bu basit ideali edinmişlerdir Dünyadaki şans oyunlarına olan eğilimin, içki, sigara ve uyuşturucu bağımlılığına olan artışın sebebi de budur

Yaratılış amaçlarını gözardı ederek bir ömrü Allah'a kulluktan uzak geçirmiş olan, sadece iyi yaşamayı amaç haline getiren bu insanların, ayette bildirildiği üzere ölümün gelmesiyle birlikte hemen şuurları açılmakta ve yaşadıkları hayattan pişmanlık duymaktadırlar (Fecr Suresi, 24)


Bizlere karşılık beklemeden hayat veren, can bağışlayan Yüce Rabbimiz sonsuz rahmet sahibidir Allah Kuran’da tevbe edenlerin tevbesini kabul edeceğini ve Kendi rahmetinden umut kesilmemesini bildirmiştir:

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Ne Nedir ?

Eski 05-28-2009   #26
Gözyaşı
Varsayılan

Cevap : Ne Nedir ?



GEYİK NEDİR_???



CvP: geyik: herhangi bir kanıtlama amacı gütmeksizin genelde alakasız konularda soylenen icinde bos laflar olan bos beles ama bi o kadarda dolu dizgin insanların yaptıgı konusmalardır Yada baska bir tanımını yapacak olursam:

Geyik: asagdaki resimlerde gormüs oldunuz masum hayvancıklardır



Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Ne Nedir ?

Eski 06-06-2009   #27
Gözyaşı
Icon1861

Cevap : Ne Nedir ?



Türban Nedir?

“Türban” kelimesi dilimize Fransızcadan geçmiş ve Fransızcaya da Arapçadan geçmiş bir kelimedir
Bu kelimenin esas anlamı başa geçirilen ve başı sıkıca saran baş giyimi demektir
Bone demektir
Cumhuriyetimizin başlarında ve sonralarında kadınlarımızın daha çağdaş(!) görünebilmeleri adına batıdan esinlenilen ve modern(!) olduğuna inanılan bir baş giyimiydi
Çağdaşlık adına takılıyordu
O dönemlerdeki resimlere bakılırsa bu daha iyi görülecektir
Bugün de ender de olsa bazı kadınlarda ve bazı bakan eşlerinde sık olmasa da görülmektedir
Bugün takan hemen hemen yoktur desek daha doğru olacaktır
Hepimizin malumu olduğu üzere bugün her alanda kavram kargaşası olduğu gibi başörtüsüne de “Türban” denilerek maalesef bir kavram kargaşası daha meydana getirilmiştir
Ama bu kargaşası kasıtlı ve sinsi bir gaye taşımaktadır
Bu kavramı ortaya atarak sinsice emellerine ulaşmak istemişlerdir
Kimler mi?
Siz onları iyi bilirsiniz aslında!
Hani başörtülü kızlarımızı gördüklerinde deli danalar gibi dişlerini gıcırdatan,ikna odaları kurarak taarruza kalkan,meydanlarda esen gürleyen sürü var ya…
İşte onlar ve onların akıl hocaları ve türevleri…
Ne diyorlar?
Neymiş bu “Türban”mış,buda başörtüsüymüş…
Ve de utanmadan İslam’la hiçbir alakası olmadıkları halde,başörtüsünün nasıl olduğunu ve nasıl bağlanacağına da tarif ederek ahkam kesiyorlar…
Aymazlığa ve pişkinliğe bakar mısınız?
Müslüman Kızlarımızın ve kadınlarımızın inançlarından dolayı taktıkları başörtülerine başörtüsü değil diyerek “Türban” diyorlar
Bugün esas sıkıntı üniversitelerdedir
Ve üniversitelerde başlarını örten bütün kızlarımızın başlarına taktıkları kesinlikle başörtüsüdür,”Türban” değil!
Kızlarımızın ve kadınlarımızın başlarına taktıkları “Türban” değildir,kesinlikle ve kesinlikle başörtüsüdür
Başörtüsüne karşı olanların sarıldıkları bir kelimedir “Türban”
“Türban” takan hiçbir üniversiteli kızımız yoktur şu an…
Bu kasıtlı olarak ortaya atılan bir karalamadır
“Türban” takan yok ama “Türban” takanları sokmayacağız diye yeminler ediliyor maalesef…
Başörtüsüne karşıyız demeliler ve millet de gerçekleri görmelidir
Yapılan haksızlıktır
Siyasal simge diyerek de başka bir yanlışlık yapılamaktadır
O zaman adama sormazlar mı?
MHP de yok mu,CHP de yok mu,AKP de yok mu,SP de,DP de,BBP de yok mu bu insanlar…
Bunların hepside mi siyasal simge kardeşim?
La havle…

Yanıltmayalım, bilinçliyse kandırmayalım kimseyi
Geleneksel baş örtüsü ile bugün siyasal simge yapılan sıkmabaş bir değildir

Herkesin karşı olduğu bu sıkmabaş'tır

aşağıda görülebilir


Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Ne Nedir ?

Eski 07-25-2009   #28
Gözyaşı
Varsayılan

Cevap : Ne Nedir ?



Din nedir?

--------------------------------------------------------------------------------

DİN NEYE DENİR?

Din, Allah-u Teala tarafından konulmuş ilahi bir kanun olup, akıl sahiplerini kendi istekleri ile her iki cihanda huzura kavuşturan ilahi bir nizamdır

Dinler üç kısma ayrılır

Hak din, muharref din ve batıl din Bu dinlerin içinde hak dinden başka hiç biri geçerli değildir Çünkü hak din diğerleri gibi uydurma ve değiştirilme değildir İslam dini hak dindir

İslam dinin özelliği dünyada huzur ahirette ise eminliktir Bu din Adem Aleyhisselam’dan Peygamberimiz Muhammed Aleyhisselam’a kadar olan bütün peygamberlerin dinidir

Bütün peygamber gönderildikleri kabilelerini İslam dininin temel inancında olduğu gibi bir olan Allah’a ibadet etmeyi tebliğ etmişlerdir

İslam dini kendinden önceki dinlerin hükmünü kaldırmış ve kıyamete kadar geçerli olan dindir Bu Allah katında da böyledir

İslam dinin diğer dinlerden olan özelliği, onun son din olması, bütün insanlığa gönderilmiş olmasıdır

Dinimiz her akıllı insanın uyacağı ve rahatlık la kurallarını uygulayacağı bir dindir

Bu dinde zorluk ve aşırıcılık yoktur İslam dininde yolculara, hasta olanlara, gücü yetmeyen yaşlılara kolaylık tanınmıştır

İslam dini sevgi, huzur ve barış yanlısı olan bir dindir

Dinimiz; İman, Amel, ve Ahlak olmak üzere üç kısımdır

İman; Allah’tan Peygamberimize gelen her şeyi tasdik etmektir

Amel: İnanılanla amel etmektir

Ahlak: İnsanın tabiatına yerleşen huylardır Bu huyların en güzel olanı en makbul olanıdır

İslam’da şer’i hükümlerin dört ana kaynağı vardır ki bunlar şunlardır:

Kitap: Allah tarafından peygamberimiz Muhammed (SallAllah-u Aleyhi ve Sellem)e vahiy yoluyla 23 senede indirilen ve günümüze kadar bir harfi bile bozulmadan gelen Kuranı Kerim’dir İslam dininin de bütün hükümler ona dayanılarak verilir

Sünnet: Peygamber Efendimizin mübarek sözleri işlemiş olduğu şeylerdir

İcma: Peygamberimizden sonra Ashabı Kiram’ın ve sonra gelen asırlarda yetişen islam müctehidlerin birleştiği meselelerdir

Kıyas: İllet benzerliği sebebiyle sabit olan bir hükmü ayet ve hadisle sabit olmayan, başka bir hükümle kıyaslamaktır

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Ne Nedir ?

Eski 07-27-2009   #29
Gözyaşı
Varsayılan

Cevap : Ne Nedir ?



Kadın nedir?
''Kadın''ın fiziksel, kimyasal özellikleri, genel kullanım alanları, test sonuçları ve potansiyel tehlikelerini burada bulacaksınız Her erkek bunları mutlaka okumalı ;-)









Bir kadının hammadde bilgi güvenlik formu

Element : Kadın

Sembolü : WO

Atom ağırlığı : 53,6 kg olarak kabul edilmiştir ancak 40
kg'dan 200kg'a kadar değişik çeşitleri bulunmaktadır

Bulunduğu yerler : Gezegendeki tüm kırsal ve kentsel alanlar



Fiziksel özellikleri

1- Yüzeyi renkli film tabakasıyla kaplıdır

2- Değişik sıcaklıklarda kaynar

3- Bilinen bir sebep olmaksızın donar

4- Özel ilgi gördüğünde erir

5- Yanlış kullanımlarda ısırır

6- İşlenmemişinden sıradan maden filizine kadar pek çok halde
bulunur

7- Doğru noktalara basınç uygulandığında ürün verir

8- Standard ölçüleri varsa da kolay bulunmaz

9- Çekici özelliği nedeniyle fazla yaklaşılmaması önerilir



Kimyasal özellikleri

1- Altın,gümüş,platin ve diğer kıymetli madenlerle yakın
akrabalığı vardır

2- Büyük miktarlardaki pahalı maddeleri ve değerli taşları
absorbe edebilir

3- Belli bir sebebe bağlı olmaksızın patlayabilir

4- Sebepsiz yere çıkıp gidebilir

5- Likitlerde çözünürlüğü yoktur fakat alkolle doyurulduğunda
aktivitesi büyük oranda artar

6- Dünyada bilinen en büyük servet indirgeyicidir

7- Özellikle kapalı alanlarda bir arada tutulmaları
tehlikelidir Çok sayıda bir arada olmaları merkezi sinir
sistemini etkiler



Genel kullanım alanları

1- Genelde süs olarak

2- Üretimde kullanılır

3- Belli dozda kullanılması halinde rahatlamada büyük yardımcı
özelliği vardır

4- Çok etkili temizleyici özelliği vardır



Testler

1- Saf numunesi doğal halde bulunabilirse rengi parlak pembeye
döner

2- Daha iyi bir numunesiyle kıyaslandığında rengi yeşile
döner

3- Kulağa zarar verdiği tespit edilmiştir



Potansiyel tehlikeleri

1- Tecrübesiz ellerde çok tehlikelidir

2- Birden fazlasıyla ilgilenmek yasal olarak engellenmiştir
ancak değişik mekanlarda ve birbirleriyle direkt temas etmelerini
engellemek koşuluyla bu yapılabilir

3- Ayni mekanda, uzun süre bir arada olmak,çeşitli sakıncalar
oluşturmaktadır

4- Bağımlılık yapabilir ve tedavisi yoktur

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Ne Nedir ?

Eski 08-02-2009   #30
Gözyaşı
Varsayılan

Cevap : Ne Nedir ?



Kaliteli olmak nedir

--------------------------------------------------------------------------------

Kaliteli olmak Herkesin dilindedir bu laf, dilindedir de nedir bu
kaliteli olmak? Ya da ben ne anlıyorum bundan? Ama katılırsınız ama
katılmazsınız; ben size ne anladığımı aktarayım isterseniz sevgili
dostlarım Gerisi sizin bileceğiniz iş

Kaliteli olmak sabah evinizden çıkarken ailenizin arkanızdan hayır
duası etmesidir Evet dostlar, hayat dediğimiz şey o kadar kısa ki;
sevdiklerimiz elimizden yitip gittiğinde "ah keşke onu bu kadar
üzmeseydim, bir hayır duasını alsaydım" demek birçok şey için geç
kaldığımızı vurur suratımıza O yüzden bizi seven insanların kıymetini
onların sağlıklarında bilmek lazım Bunu yaparsak zaten onların hayır
duasını da almış oluruz

Kaliteli olmak komşularınıza hasta olduklarında bir çorba ısıtacak
kadar yakın; evlerine kaçta girip kaçta çıktıklarıyla, evlerine kimin
geldiğiyle ilgilenmeyecek kadar da mesafeli olmaktır Birçoğumuz
komşularımıza iyilik yapmanın, onların özel hayatlarının en kuytu
yerlerine kadar bilmemize ve yine onların özel hayatlarına müdahale
etmemize hak sağladığını düşünür En azından benim komşularım böyle
Hani deriz ya, "şu ecnebilerde çok soğuk" diye Biz de "sıcak" olmakla
"saygısız" olmayı birbirine karıştırır dururuz

Kaliteli olmak bir dostunuzla iyi iken sizinle paylaştığı şeyleri,
günün birinde dargın düştüğünüzde saklamayı bilmektir Maalesef her
gün televizyonlarda görüyoruz, gazetelerde okuyoruz Çok uzaklara
gitmeyelim; komşularımız, akrabalarımız arasında da tanıklık
ettiklerimiz oluyordur Bir zamanlar canciğer arkadaş, dost olan
kişiler; olası dargınlıklarında bildikleri bütün şeyleri yaymaktan hiç
çekinmiyorlar Bu ne kadar iğrenç bir davranıştır böyle?

Kaliteli olmak ırk, din, dil, cinsiyet, cinsel tercih, renk (daha o
kadar kavram eklenebilir ki buraya) ayrımı yapmaksızın insanlara
önyargısız bakabilmektir Çevremizde gördüğümüz bizden farklı
durumdaki insanları, o halleriyle kabul etmeyi öğrendiğimizde birçok
sorunun da üstesinden gelebileceğimiz gün gibi aşikârdır İnsanları
sınıflandıran bizler değil miyiz? Onlara bir fırsat vermeden,
kalıplara sokan da biz değil miyiz? O zaman sorun kabul ettiğimiz
şeyleri yaratan da bizleriz

Kaliteli olmak üstünüz başınızın "marka" giysilerle kuşanmış olması
değildir Kıçınızdaki kotun "dizel" ya da "kurşunsuz" olması sizin
kalitenize bir şey katmaz Ya da ceketinizin "pierre cardin" yerine
"ömer usta-mardin" olması değerinizi düşürmez Mesele yüreğinizin çapı
ile alakalıdır aslında Oraya kaç kişi sığdırabildiğinizle
ilişkilidir İç dünyanız kötü ise, bu durumu bir yere kadar
giysilerle, süslerle örtebilirsiniz Bir yerden sonra ise hiç biri
gizleyemez sizin değerinizi ya da değersizliğinizi

Kaliteli olmak her yeni öğrendiği bilgi yüzünden (daha 1 gün önce
kendisinin de bilmediğini unutarak) o bilgiyi bilmeyenlere karşı
yukardan bakmamaktır Hepimizin bildiği üzere bilginin sonu yok Her
gün yeni bir şey öğreniyoruz Ama bu bilgilerden önce öğreneceğimiz
ilk şey alçakgönüllülük olmalıdır Mütevazılıği kavrayamamış bir kişi
"ayaklı ansiklopedi" olsa bile toplumda pek de sevilen bir kişi olmaz
Bunun yanında alçakgönüllü olacağım diye de, "cahil"in karşısında
susmak da olmaz Kaliteli insan bu dengeyi de ayarlayabilen insandır
zaten

Kaliteli olmak yüreğinde nefret tohumları yerine, sevgi çiçekleri
barındırabilmek ve bunu yaparken de bir karşılık beklememektir
İnsanlar için sevmek, nefret etmekten daha zor olabilir Hele ki
sevgiyi ifade ettiğinizde "light", nefreti ifade ettiğinizde "reis"
olarak nitelendirildiğiniz bir toplumda yaşıyorsanız bu durum
hakikaten zordur Ama zor olan her şey güzeldir de O yüzden zor
olanı seçip sevmeliyiz birbirimizi Futbolu çok seven birisi olarak
benim taraftarlık tanımımda bu doğrultudadır: "kaliteli taraftarlık
diğer takımlardan nefret etmek değil; kendi takımına sevgi
beslemektir"

Kaliteli olmak bir yarışı, bir mücadeleyi kaybettiğinde, kazananı
alkışlamayı bilmektir Bu hayatın her alanında geçerlidir, sadece
sporla sınırlamamak lazım Yani hayatın kendisi zaten bir yarıştır, bu
yarışta gerisinde kaldığımız kişileri tebrik etmeyi bilmeliyiz Ve
önüne geçtiğimiz kişileri de hor görmemeyi tabi ki

Kaliteli olmak insanların arasını düzeltmek için uğraşmaktır Dünya
ahalisi olarak giderek birbirimizin kuyusunu kazmaya merak saldığımız,
insanların kavgalarını izlemekten zevk aldığımız şu günlerde asıl
yapılacak işin insanların küskün oldukları kişilerle arasını düzeltmek
olduğunu nasıl da gözden kaçırıyoruz? Biz; hakaret işitmekten, kavga
seyretmekten haz alan bir toplum değildik, neden bu hale geldik
bilmiyorum Sadece çocuklar için çok üzülüyorum

Kaliteli olmak karşındaki insana güvenmektir Son zamanlarda canımı
sıkan şeylerden birisi de insanlarda güven duygusunun kalmaması Bu
duygunun olmadığı yerde yaşamak çok acı veriyor bana Dostlarıma her
zaman söylediğim bir şey var: "Karşınızdaki kişilere güvenin Belki bu
koşulsuz güveniniz sizin çoğu kişiden kazık yemenize sebep olabilir
Ama aslında kaybeden siz olmuyorsunuzdur Çünkü birbirine güvenmekten
bu kadar korkan bir toplumda, sizin gibi herkese güvenen birisinin
güvenini boşa çıkarmak, o kişinin kaybı olur Neticede güveninizi
esirgemediğiniz kişiler içerisinden bir tane "düzgün" insan çıktı mı,
(diğerlerinin hepsi "menfaatçi" olsa bile) bütün hepsine bedeldir,
unutmayın"

Kaliteli olmak hoşgörülü olmaktır Herkesin bir insan olduğunu,
herkesin hatalar yapabileceğini aklımızdan çıkarmamak gerekir Bir
kimsenin karşısındakini affetmemesi için (kaldı ki affetmek kavramı
bile insana has bir kavram değildir bence), kendisinin insanüstü bir
yaratık olması gereklidir bence Çünkü eğer o da insansa onun da
hataları, kusurları olmuştur ve her an yenilerinin olması da
muhtemeldir

Kaliteli olmak gördüğümüz bir haksızlık karşısında, haksızlığın bize
yapılıp yapılmadığına bakmaksızın ortada bir haksızlık olduğunu
söyleyebilmektir Maalesef artık sadece ucu bize dokunan
yanlışlıklarda sesimizi çıkarır olduk Böyle olunca da, haklının sesi
hep "cılız" kalıyor ve hep haksızlar kazanıyor

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.