Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Genel Konular

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
efendimiz, hakkında, hakkındapeygamber, hzmuhammed, sav

Hz.Muhammed (S.A.V.) Hakkında-Peygamber Efendimiz (S.A.V.) Hakkında

Eski 09-08-2012   #46
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Hz.Muhammed (S.A.V.) Hakkında-Peygamber Efendimiz (S.A.V.) Hakkında



PEYGAMBER EFENDİMİZİN YARATILIŞ GÜZELLİKLERİ
Peygamber Efendimizin Ashabı, bu kutlu insanın dış görünümünün güzelliği, görenleri hayran bırakan heybetinden nuruna ve duruşundan gülüşüne kadar Allah'ın onda tecelli ettirdiği çeşitli güzellikler hakkında pek çok detay aktarmışlardır Sayıca oldukça kalabalık olan sahabeler, bu güzellikler hakkında birçok farklı detay vermiş, Peygamber Efendimizle aynı dönemde yaşamamış olan Müslümanlara Allah'ın Resulünü birçok yönüyle tanıtmışlardır Bazı sahabeler onu genel özellikleriyle tarif ederken, diğerleri uzun ve detaylı anlatımlarda bulunmuşlardır Bu anlatımlardan bazıları şu şekildedir:

PEYGAMBER EFENDİMİZİN DIŞ GÖRÜNÜMÜ VE GÜZELLİĞİ
Sahabeleri Peygamberimiz (sav)'in güzelliğini şöyle anlatıyorlardı:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem çok yakışıklı ve alımlı idi Mübarek yüzü ayın on dördündeki dolunay gibi parlardı Burnu gayet güzel idi Gür sakallı, iri gözlü, düz yanaklı idi Ağzı geniş, dişleri inci gibi parlaktı Boynu sanki bir gümüş hüzmesi idi İki omuzu arası geniş, omuz kemik başları kalın idi"66
Enes b Malik (ra) anlatıyor:
"Resulullah Efendimizin boyu; ne çok uzun, ne de fazla kısa idi Teni de ne duru beyaz, ne de koyu esmerdi Saçları ise ne düz, ne de kıvırcık idi Kırk yaşına geldiğinde, Allah Teala O'nu peygamber olarak gönderdi Peygamber olduktan sonra, Mekke'de 10 sene, Medine'de de 10 yıl kaldı ve 60 yaşlarında vefat etti Bu fani hayata veda ettiklerinde, saçında ve sakalında 20 tel ak saç yoktu"67
"Resulullah (sav) beyaz, güzel ve mutedil (yavaş ve mülayim, itidalli) idiler"68

Enes b Malik (ra) anlatıyor:
"Peygamber Efendimiz orta boylu idi; uzun da değildi, kısa da değildi; hoş bir görünüşü vardı Saçı ise ne kıvırcık, ne de düzdü Mübarek (İlahi hayrın bulunduğu şey, bereketlenmiş, çoğalmış, hayırlı, uğurlu) yüzlerinin rengi ise nurani beyazdı"69
Bera b Azib (ra) anlatıyor:
"… Resullullah Efendimizden daha güzel birini görmedim Omuzlarını döğen saçları vardı İki omuz arası genişçe idi Boyu ise ne kısa idi, ne de uzundu"70
Hz Ali'nin torunlarından İbrahim b Muhammed (ra) rivayet ediyor:
"Dedem Hz Ali, Peygamber Efendimizi anlatırken Onu şöyle tavsif (vasıflandırırdı) ederdi:
"Peygamber Efendimiz, ne aşırı derecede uzun, ne de kısa idi; O bulunduğu topluluğun orta boylusu idi Saçları, ne kıvırcık ne de dümdüzdü; hafifçe dalgalı idi Mübarek yüzlerinin rengi kırmızıya çalar şekilde beyaz; gözleri siyah; kirpikleri sık ve uzun; omuz başları iri yapılı idi… O, insanların en cömert gönüllüsü, en doğru sözlüsü, en yumuşak tabiatlısı ve en arkadaş canlısı idi Kendilerini ansızın görenler, O'nun heybeti karşısında çok şiddetli heyecanlanırlar; üstün vasıflarını bilerek sohbetinde bulunanlar ise, O'nu herşeyden çok severlerdi O'nun üstünlüklerini ve güzelliklerini tanıtmaya çalışan kimse; Ben, gerek ondan önce, gerek ondan sonra, onun gibi birisini görmedim, demek suretiyle, O'nu tanıtma hususundaki aczini ve yetersizliğini itiraf ederdi Allah'ın salat (dua, Peygamberimize (sav) yapılan dua, istiğfar, rahmet, namaz) ve selamı O'nun üzerine olsun"71
Hz Hasan (ra) naklediyor:
"Resulullah Efendimiz, yaradılıştan heybetli ve muhteşemdi Mübarek yüzü, dolunay halindeki ayın parlaklığı gibi nur saçardı Orta boyludan uzun, ince uzundan kısa idi Saçları kıvırcık ile düz arası idi; şayet kendiliğinden ikiye ayrılmışlarsa onları başının iki yanına salar, değilse ayırmazlardı Uzattıkları takdirde saçları kulak yumuşaklarını geçerdi Peygamber Efendimizin rengi, ezher'ul-levn (pek beyaz ve parlak renk) idi, yani nurani beyazdı Alnı açıktı Kaşları; hilal gibi, gür ve birbirine yakındı
Boynu, saf mermerden meydana gelen heykellerin boynu gibi gümüş berraklığında idi Vücudunun bütün azaları birbiri ile uyumlu olup yakışıklı bir yapıya sahipti"72

Ebu Hüreyre (ra) anlatıyor:
"Hazreti Peygamber, gümüşten yaratılmış gibi nurlu beyazdı; saçları da hafif dalgalı idi"73
"Efendimiz (sav) beyaza pembe karışık renkte idi Gözleri siyah, kirpikleri sık ve uzun idi"74
"Allah Resulünün alnı geniş olup hilal kaşlıydı, kaşları gürdü Iki kaşı arası açık olup, halis bir gümüş gibiydi Gözleri pek güzel, bebekleri simsiyahtı Kirpikleri birbirine geçecek şekilde gürdü… Güldüğünde dişleri çakan şimşek gibi parıldardı Iki dudağı da emsalsiz şekilde güzeldi… Sakalı gürdü Boynu pek güzeldi, ne uzun ne kısaydı Boynunun güneş ve rüzgar gören kısmı altın alaşımlı gümüş ibrik gibi gümüşün beyazlığı ve altının da kırmızılığını yansıtır şekilde parıldardı… Göğsü genişti, göğsünün düzlüğü aynayı, beyazlığı da ayı andırırdı… Omuzları genişti… Kol ve pazuları irice idi Avuçları ipekten daha yumuşaktı"75

Peygamber Efendimizin hicret yolculuğu sırasında çadırını ziyaret ettiği Ümmü Mabed isimli cömertliği, iffeti ve cesareti ile tanınan biri, Peygamber Efendimizi tanımamıştır Ancak Peygamberimiz (sav)'i anlatılanlardan tanıyan kocasına, onu şöyle tarif etmiştir:
"Aydın yüzlü ve güzel yaradılışlı idi; zayıf ve ince de değildi Gözlerinin siyahı ve beyazı birbirinden iyice ayrılmıştı Saçı ile kirpik ve bıyıkları gümrahtı (bol, gür) Sesi kalındı Sustuğu zaman vakarlı (ağırbaşlılık, halim ve heybetli oluş), konuştuğu zaman da heybetli idi Uzaktan bakıldığında insanların en güzeli ve en sevimlisi görünümündeydi; yakından bakıldığında da tatlı ve hoş bir görünüşü vardı Çok tatlı konuşuyordu Orta boylu idi; bakan kimse ne kısa ne de uzun olduğunu hissederdi Üç kişinin arasında en güzel görüneni ve nur yüzlü olanıydı Arkadaşları, ortalarına almış durumda hep onu dinlerler; buyurduğu zaman da hemen buyruğunu yerine getirirlerdi Konuşması tok ve kararlı idi"76
Kendisini görenlerin anlattıklarında da görüldüğü gibi, Peygamber Efendimiz olağanüstü yakışıklı, görenlerin nefesini kesecek kadar güzel yüzlü ve güzel endamlı idi Ayrıca atletik ve son derece etkili bir yapısı vardı ve çok kuvvetli idi Peygamberimizin Şemaili
Osmanlı döneminin önemli alimlerinden olan Ahmet Cevdet Paşa Peygamber Efendimizin anlatılan özelliklerini bir özet haline getiren bir çalışma yapmıştır Bu çalışması Kısas-ı Enbiya adlı eserinin IV cüzünde, "Bazı Evsaf-ı Seniyye-i Muhammediyye" başlığı altında gerçekleşmiştir:
"… Mübarek cismi güzel, hep azası mütenasip (uygun, aralarında muntazam bir nisbet bulunan), endamı gayet matbu, alnı ve göğsü ve iki omuzlarının arası ve avuçları geniş, boynu uzun ve mevzun (yakışıklı, her bir vasfı ölçülü) ve gümüş gibi saf, omuzları ve pazuları ve baldırları iri ve kalın, bilekleri uzun, parmakları uzunca, elleri ve parmakları kalınca idi Mubarek cildi ise ipekten yumuşak idi
Kemal-i itidal üzere büyük başlı, hilal kaşlı, çekme burunlu, oval yüzlü idi
Kirpikleri uzun, gözleri kara ve güzel, büyücek ve iki kaşının arası açık, fakat kaşları birbirine yakın idi,
O Nebiyy-i Mücteba (seçilmiş, kıymetli peygamber), ezherüllevn (rengi nurlu, parlak) idi; yani ne ak, ne de kara esmer, belki ikisi ortası ve gül gibi kırmızıya mail (benzer) beyaz ve, nurani ve berrak olup, mübarek yüzünde nur lemean (parlardı) ederdi Dişleri, inci gibi abdar (parlak, sağlam vücutlu) ve tabdar (ışıklı, parlak, büklümlü, kıvrımlı) olup, söylerken ön dişlerinden nur saçılır; gülerken, fem-i saadeti (saadetli ağzı), bir latif (mülayim, yumuşak, nazik, güzel) şimşek gibi ziyalar (ışıklar) saçarak açılır idi…
Alem-i bekaya (geride kalanların dünyasını) rihlet (göçmek, ölmek) buyurduklarında saçı, sakalı henüz ağarmaya başlamış başında biraz ve sakalında yirmi kadar beyaz var idi
Havassı (duyular) fevkalade kavi (sağlam, kuvvetli) idi Pek uzaktan işitir ve kimsenin göremeyeceği mesafeden görür idi Elhasıl (sözün özü), en mükemmel ve müstesna surette yaratılmış bir vücud-ı mes'ud (mutlu vücudu) ve mübarek idi… Onu ansızın gören kimseyi sevgi alırdı ve Onunla ülfet ve musahabet (sohbetler, konuşup görüşmeler) eyleyen kimse, Ona can ü gönülden aşık ve mühib olurdu Ehl-i fazl'a (kerem, ilim sahibi), derecelerine göre ihtiram (hürmet, saygı) eylerdi Akrabasına dahi pek ziyade (çok bol, fazladan) ikram eylerdi Lakin (ancak) onları, kendilerinden efdal (daha faziletli, daha layık, daha iyi) olanların üzerine takdim etmezdi
Hizmetkarlarını pek hoş tutardı Kendisi ne yer ve ne giyerse, onlara dahi onu yedirir ve onu giydirir idi
Sahi (cömert, eliaçık, herkese iyilik etmek isteyen) ve kerim (herşeyin iyisi, faydalısı), şefik (şefkatli, esirgeyen, merhametli) ve rahim (rahmet edici, bağışlayan), şeci (kahraman, yiğit) ve halim (yumuşak huylu, hoş muamele yapan) idi Ahd ü va'dinde (söz vermede) sabit, kavlinde (sözünde) sadık idi Elhasıl (neticesi)- hüsn-i ahlakça (ahlak güzelliği) ve akl-ü zekavetçe (keskin anlayışı olan akıl) cümle(bütün, tam) nasa (insanlara) faik (üstün, üstünde) ve her türlü medh ü senaya (övgüye) layık idi
Yemede, giymede kadar-ı zaruret (yoksulluk derecesinde) ile iktifa (yetinir) ve ziyadesinden (fazlasından) iba eylerdi (çekinirdi)"77



Hz Ali (ra)'nin, Peygamber Efendimizin üstün ahlakını, insanları hayran bırakan, güzelliğini,
davranışlarındaki kusursuzluğu anlattığı hikmetli sözlere yer veren bir başka hilye-i şerif

PEYGAMBER EFENDİMİZİN NÜBÜVVET (PEYGAMBERLİK) MÜHRÜ
Allah, Hz Muhammed (sav)'i alemler üzerine seçmiş ve onun "peygamberlerin sonuncusu" (Ahzab Suresi, 40) olduğunu bildirmiştir Ondan sonra hiçbir peygamber gönderilmeyecektir ve Kuran insanlara hidayet rehberi olarak gönderilen en son kitaptır Allah, Peygamber Efendimizin bu eşsiz özelliğini onun mübarek vücudunda bir izle tecelli ettirmiştir
İslami kaynaklarda ve rivayetlerde Peygamber Efendimizin kürek kemikleri arasında bulunan bu işarete "nübüvvet mührü" ismi verilir Peygamberimiz (sav)'in mührüne benzer peygamberlik işaretlerinin diğer peygamberlerde de olduğu, ancak Peygamberimiz (sav)'inkinin daha farklı olduğu el-Müstedrek tarafından Vehb b Münebbih (ra)'den şöyle nakletmiştir:
"… Allah hiçbir peygamber göndermemiştir ki, onun sağ elinde Peygamberlik beni (şamet'ün-nübüvve) olmamış olsun Ancak bizim Peygamberimiz Muhammed Aleyhisselam bunun istisnasını teşkil etmektedir Zira Onun peygamberlik beni, (sağ elinde değil) kürek kemikleri arasındadır Peygamberimiz bu durum sorulunca: "Kürek kemiklerim arasında bulunan bu ben, benden önceki Peygamberlerin beni gibidir…"78 demiştir
Cabir b Semüre (ra) anlatıyor:
"Ben Resulullah Efendimizin kürek kemikleri arasında bulunan nübüvvet mührünü gördüm O, güvercin yumurtası büyüklüğünde kırmızımtırak bir yumru idi"79
Hz Ali'nin torunlarından İbrahim b Muhammed (ra) naklediyor:
"Dedem Hz Ali, Peygamber Efendimizin vasıflarını anlatırken, Resulullah'ın Hilyesi (güzel sıfatlar, süs, zinet, cevher, güzel yüz, suret, görünüş) hakkındaki hadisi bütün uzunluğu ile zikreder ve:
"Kürek kemikleri arasında nübüvvet mührü vardı Ve O, peygamberlerin sonuncusudur" derdi80
Ebu Nadre (ra) anlatıyor:
"Ashabdan Ebu Said el-Hudri'ye Resulullah Efendimizin peygamberlik mührünün nasıl bir şey olduğunu sordum Mübarek sırtlarında gül tomurcuğu gibi bir et parçası olduğunu söyledi"81
"İki küreği arasında peygamberlik mührü yer alıyordu Bu mühür sağ omzuna daha yakındı"82
Muhammed b Müsenna, Muhammed b Hazm, Şu'be Simak (ra)'dan:
"Cabir İbn-i Semure'nin şöyle dediğini duydum: Resulullah (sav)'in sırtında mühür gördüm: güvercin yumurtası gibi idi"83

PEYGAMBER EFENDİMİZİN SAÇI
Peygamber Efendimizin saçının uzunluğu ile ilgili farklı tarifler vardır Tarifler arasında böyle bir farklılık olması ise doğaldır, çünkü bu bilgileri aktaranlar Peygamber Efendimizi farklı zamanlarda gördükleri için, saçının uzunluğu da farklı olmuş olabilir Ancak bu tariflerden anlaşılan Peygamberimiz (sav) saçını en kısa kulağı hizasında, en fazla ise omuzlarına kadar uzatmıştır

Enes b Malik (ra) anlatıyor:
"Hazreti Peygamberin saçları, kulaklarının orta hizasına kadar uzamıştı"84
Hazreti Aişe (ra) validemiz anlatıyor:
"Resulullah'ın mübarek saçları, kulakları ile omuzları arasındaydı Allah'ın selat ve selamı üzerine olsun"85
Bera b Azib (ra) anlatıyor:
"Peygamber Efendimiz orta boylu idi Omuzları da genişçeydi Saçları ise, kulak yumuşaklarını değerdi"86
Ebu Talib'in kızı ümmü Hani (ra) anlatıyor:
"Resulullah Efendimiz Mekke'ye geldiklerinde evimizi teşrif etmişlerdi Bu sırada mübarek başları dört belikli (örgülü) idi" 87

PEYGAMBERİMİZ (SAV)'İN SAÇ VE SAKAL BAKIMI
Peygamber Efendimiz temizliğe çok önem verdiği için, saç ve sakal bakımına da önem vermişlerdir Bazı kaynaklarda onun yanında daima tarak, ayna, misvak, kürdan, makas, sürmedan gibi eşyalar bulundurduğu bildirilmektedir88 Peygamberimiz (sav) ashabına da aynı tavsiyelerde bulunmuş ve "Kim saç bırakmışsa, onun bakımına dikkat etsin"89 şeklinde buyurmuşlardır Peygamberimiz (sav)'in saç ve sakalı ile ilgili diğer aktarılanlar şu şekildedir:
Hz Adda İbn Halid'den (ra):
"Mübarek sakalı gayet güzeldi"90
Hz Aişe (ra) validemiz anlatıyor:
"Resul-i Ekrem (sas)… saçlarını tarayıp yağladığında…"91
Simak b Harb (ra) aktarıyor:
"Cabir b Semüre'den işittim Ona, Hazreti Peygamberin saçlarının ağarma durumu sorulmuştu O da: Mübarek başlarını yağladıkları zaman saçlarının akı gözle farkedilmez; fakat başlarına yağ sürmedikleri anlarda beyazları görünürdü"92 dedi
Peygamberimiz (sav), dış görünümüne ve temizliğine verdiği önemle, müminlere güzel bir örnek olmuştur Bir rivayette Peygamber Efendimizin bu konudaki tavrı şöyle belirtilir:
"Bir gün Peygamber (sav) sahabelerinin yanına çıkacağı zaman küpteki suya bakarak sarığını ve sakalını düzeltti ve şöyle dedi: 'Allah kardeşlerinin yanlarına çıkarken kulunun kardeşleri için süslenmesini sever'93

PEYGAMBER EFENDİMİZİN GİYİM TARZI


Peygamberimiz (sav)'in giyimi hakkında da sahabeler pek çok detay aktarmışlardır Bunun yanı sıra Peygamber Efendimizin müminlere nasıl giyinmeleri gerektiğiyle ilgili olarak tavsiyeleri de onun bu konuya verdiği önemi ortaya koymaktadır Örneğin Peygamber Efendimiz hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmuştur:
"Allah güzeldir, güzelliği sever, güzel giyinmek kibir değildir, kibir (mazhar olduğun nimeti kendinden bilip) hakkı reddetmek, halkı hakir görmektir"94
"Allah güzeldir, güzeli sever ve kuluna verdiği nimetin eserini üzerinde görmekten hoşlanır"95
Peygamber Efendimizin torunu Hz Hasan, onun giyim konusu hakkındaki görüşünü şöyle ifade etmiştir:
"Peygamber Efendimiz bize elde ettiğinizin en iyisini giymemizi ve bulabildiğimiz en hoş kokuları sürmemizi emrederdi"96
Bu konudaki Peygamberimiz (sav)'in bir başka hadisi de şu şekildedir:
"Ey müminler! Gönlünüzce yiyiniz, içiniz, giyininiz ve Allah yolunda sarf ediniz Ancak, israfa veya kibir ve gurura kaçmayınız"97
Peygamber Efendimiz ashabından biri dış görünümüne önem vermediğinde veya bakımsız olduğunda onu da hemen uyarırdı Bu konuya ait bir rivayeti Ebu'l Havas (ra), babasından şöyle nakletmektedir:


Üzerinde adi bir elbise olduğu halde Resulullah aleyhissalatu vesselam'ın yanına gelmiştim Bana:
"Senin malın yok mu?" diye sordu
"Evet var" cevabıma:
"Hangi çeşit maldan?" sorusunu yöneltti
"Her çeşit maldan Allah bana vermiştir" demem üzerine:
"Öyle ise Allah Teala Hazretleri sana bir mal verdiği vakit Allah'ın verdiği bu nimetin eseri ve fazileti senin üzerinde görülmelidir" buyurdular98
Buna benzer bir başka olayı ise Hz Cabir (ra) şöyle aktarmıştır:
Resulullah aleyhissalatu vesselam, binek hayvanlarımızı güden bir adamımızı gördü Üzerinde eskimiş iki parçalı giysi vardı
"Onun bu eskilerden başka giyeceği yok mu?" diye buyurdular "Evet var" dedim "Çamaşır torbasında iki giysisi daha var Ben onları giydirmiştim"


"Öyleyse çağır onu da, bunları giysin" diye emrettiler (çağırdım, emr-i Nebeviyi söyledim), o da onları giyindi Geri gitmek üzere dönünce, Resulullah aleyhissalatu vesselam:
"Nesi var da bu yenileri giymiyor? Bu daha hoş değil mi?" diye buyurdular99
Peygamberimiz (sav)'in giyim tarzı ile ilgili sahabelerin aktardığı bilgilerden bazıları ise şunlardır:
İbnu Abbas (ra) anlatıyor:
"Ben Resulullah aleyhissalatu vesselam üzerinde mümkün olan en güzel elbiseyi gördüm"100
Ümmü Seleme (ra) anlatıyor:
"Peygamber Efendimizin en çok sevdikleri elbise çeşidi, gömlek (kamis) idi"101
Ashabdan Kurre (ra) anlatıyor:
"Ben, biat eylemek üzere, Müzeyne kabilesinden bir grup insanla birlikte Resulullah Efendimizin huzurlarına çıktım Peygamber Efendimizin gömleklerinin yakası düğmesiz olduğundan…"102
Enes b Malik (ra) anlatıyor:
"Peygamber Efendimiz, giydikleri elbiseler içerisinde, Hibere-i Yemani'yi çok severlerdi"103 (Hibere, Yemen'de dokunan pamuktan yapılan, kırmızı çubuklu yeşil bir kumaştır Eskilerin "alaca" dedikleri desenli kumaşlar için kullanılan bir tabirdir Bu da kumaşın düz değil desenli olduğunu ve birkaç renkten oluştuğunu gösterir)
El-Bera b Azib (ra) anlatıyor:
"Kırmızı desenli elbisenin, Peygamber Efendimiz kadar bir başkasına yakıştığını görmedim Bu kıyafetle Resulullah (sav)'ı gördüğümde, mübarek saçları, omuzlarına değecek kadar sarkmıştı"104
Semüre b Cündüb (ra) rivayet ediyor:
"Hazreti Peygamber: "Beyaz elbise giyiniz Zira o, son derece temiz ve hoştur" buyurmuşlardır"105
Hz Aişe (ra) anlatıyor:
"Resulullah Efendimiz, bir sabah vakti, üstlerinde siyah yünden dokunmuş bir izar (peştemal, futa, göğüsten aşağı örtülen elbiseler) olduğu halde, evlerinden dışarı çıkmışlardı"106

PEYGAMBER EFENDİMİZİN DIŞ KIYAFETLERİ
Eşa's b Süleyn (ra) anlatıyor:
"Bana halam anlattı Ona da amcası anlatmış Halamın amcası demişti ki: Bir gün Medine sokaklarında izarımı sürüyerek yürüyordum Bu sırada arkamdan bir ses işittim: "İzarını yukarı kaldır Zira izarın yerde sürünmemesi, onun daha temiz kalmasını ve uzun müddet dayanmasını sağlar" diyordu Arkama dönüp baktığımda bu sözleri söyleyenin Resulullah Efendimiz olduğunu gördüm"107
Seleme b El-Ekva'dan (ra):
"Hz Osman, uzunluğu bacaklarının yarısına kadar ulaşan bir izar giyer ve "Arkadaşımın (sahibi), yani Resulullah (sav)'ın izarları da aynen böyleydi" derdi108




PEYGAMBER EFENDİMİZİN YÜZÜĞÜ VE MÜHRÜ



Peygamberimizin mührü, Topkapı Sarayı'nda bulunmaktadır

Enes b Malik (ra) anlatıyor:
"Peygamber Efendimizin Mühr-i Şerifleri (şerefli, mübarek mühür) gümüşten yapılmıştı Kaşı ise Habeş taşındandı
Resulullah Efendimiz yabancı devlet reislerine mektup yazmak isteyince, bir mühür yüzük yapılmasını buyurdu
"Peygamber Efendimizin parmağındaki yüzüğün parıltısı hala gözümün önünde duruyor"
"Peygamber Efendimizin Mühr-i Şeriflerinin kaşına, üç satır halinde, "Muhammed Resulullah" ibaresi kazınmıştı Birinci satırda "Muhammed", ikinci satırda "Resul", üçüncü satırda da "Allah" kelimeleri yer alıyordu"109

PEYGAMBER EFENDİMİZİN YÜRÜYÜŞ ŞEKLİ
Ebu Hüreyre (ra) anlatıyor:
"Ben Resulullah Efendimizden daha güzel birisini görmedim; sanki güneş, onun mübarek yüzünde devrediyor gibiydi Peygamber Efendimizden daha hızlı yürüyen birisini de görmedim; yürürken adeta yeryüzü ayakları altında dürülürdü Bizler, arkalarından giderken, geri kalmamak için büyük çaba harcardık"110
Hz Ali'nin torunlarından İbrahim b Muhammed (ra), "Dedem Hz Ali, Resulullah Efendimizi tanıtırken şöyle derdi: "Resulullah Efendimiz, yürürken, adeta yokuş aşağı inercesine, ayaklarını sertçe kaldırırlardı"111 diyerek, Peygamberimiz (sav)'in rahat bir yürüyüşü olduğunu belirtmiştir
Hz Yezid İbni Mirsad (ra) ise şöyle demiştir:
"Yürüdüğü zaman vakarlı fakat hızlı giderdi Yanındakiler ona yetişemezdi"112
Hz Ebu Atabe (ra)'den:
"Yürürken kuvvetli adımlarla yürürdü"113
"… Yürürken, ayaklarını yerden biraz kaldırıp önlerine hafif eğilerek yürürlerdi Ayaklarını ses çıkarıp toz kaldıracak şekilde yere sert vurmazlar; adımlarını uzun ve seri atmakla birlikte sukunet ve vekar üzere yürürlerdi Yürürken, sanki meyilli ve engebeli bir yerden iniyor görünümünü arzederdi Bir tarafa dönüp baktıklarında, bütün vücudları ile birlikte dönerlerdi Rastgele sağa sola bakmazlardı Yere bakışları, göğe bakışlarından daha çoktu Çoğunlukla göz ucu ile bakarlardı Ashabı ile birlikte yürürken, onları öne geçirir kendileri arkada yürürlerdi Yolda karşılaştığı kimselere, onlardan önce hemen selam verirdi"114
"Hep harekatı mutedil idi Bir yere azimetinde (Yola çıkmak, gitmek) acele ve sağ ve sola meyletmeyip, kemal-i vekar (ağırbaşlılığın olgunluğu) ile doğru yoluna gider ve fakat sür'at (hızlı) ve sühulet (kolaylıkla) ile yürür idi Şöyle ki; adeta yürür gibi görünür, lakin yanında gidenler, sür'at ile yürüdükleri halde geri kalırlar idi"115

Alıntı Yaparak Cevapla

Hz.Muhammed (S.A.V.) Hakkında-Peygamber Efendimiz (S.A.V.) Hakkında

Eski 09-08-2012   #47
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Hz.Muhammed (S.A.V.) Hakkında-Peygamber Efendimiz (S.A.V.) Hakkında



PEYGAMBERİMİZ (SAV) İNSANLARA ALLAH'IN SONSUZ GÜÇ SAHİBİ OLDUĞUNU ANLATMIŞTIR
İnsanların Allah'ın gücünü gereği gibi takdir edip, O'ndan korkup sakınarak güzel ahlak göstermeleri için Peygamberimiz (sav) insanlara Allah'ın gücünün ve yaratışındaki ihtişamın delillerini anlatmış, onların Allah'ı severek O'ndan korkup sakınmalarına vesile olmuştur Kuran'da Peygamberimiz (sav)'e, Rabbimizin yaratışının delillerini ve gücünü şu ayetlerle anlatması bildirilmiştir:
De ki: "Gördünüz mü söyleyin; Allah, kıyamet gününe kadar geceyi sizin üzerinizde kesintisizce sürdürecek olsa, Allah'ın dışında size aydınlık verecek ilah kimdir? Yine de dinlemeyecek misiniz?" De ki: "Gördünüz mü söyleyin, Allah kıyamet gününe kadar gündüzü sizin üzerinizde kesintisizce sürdürecek olsa Allah'ın dışında size içinde dinleneceğiniz geceyi getirecek ilah kimdir? Yine de görmeyecek misiniz? (Kasas Suresi, 71-72)



İsmail Hakkı Altunbezer Celi sülüs levha Kuran'dan bir ayet; " Doğrusu Allah herşeye güç yetirendir" (Bakara Suresi, 20)

Hz Muhammed ahirete inanmayanlara da Allah'ın dünyadaki yaratılış delillerini anlatmış ve tüm bunları yaratmaya kadir olan Allah'ın elbette ahirette bunların benzerlerini de yaratmaya güç yetirdiğini açıklamıştır Peygamberimiz (sav) bu önemli gerçeği kavmine şöyle bildirmiştir:
De ki: "Yeryüzünde gezip dolaşın da, böylelikle yaratmaya nasıl başladığına bir bakın, sonra Allah ahiret yaratmasını (veya son yaratmayı) da inşa edip yaratacaktır Şüphesiz Allah, herşeye güç yetirendir" (Ankebut Suresi, 20)
Peygamberimiz (sav), Allah'ın her türlü eksiklikten münezzeh olduğunu, hiçbir şeye ihtiyaç duymadığını insanlara tebliğ ettiği ayetlerden bazıları şöyledir:
De ki: "O, gökleri ve yeri yaratırken ve O, (hep) besleyen (hiç) beslenmezken, ben Allah'tan başkasını mı veli edineceğim?" De ki: "Bana gerçekten Müslüman olanların ilki olmam emredildi ve: Sakın müşriklerden olma" (denildi) De ki: "Şüphesiz ben, Rabbime isyan edersem o büyük günün azabından korkarım" (Enam Suresi, 14-15)
Allah'ın eşi, benzeri olamayacağını ve Rabbimizin herşeyin tek sahibi olduğu Kuran'da şöyle bildirilmiştir:
De ki: "Göklerin ve yerin Rabbi kimdir?" De ki: "Allah'tır" De ki: "Öyleyse, O'nu bırakıp kendilerine bile yarar da, zarar da sağlamaya güç yetiremeyen birtakım veliler mi (tanrılar) edindiniz?" De ki: "Hiç görmeyen (a'ma) ile gören (basiret sahibi) eşit olabilir mi? Veya karanlıklarla nur eşit olabilir mi?" Yoksa Allah'a, O'nun yaratması gibi yaratan ortaklar buldular da, bu yaratma, kendilerince birbirine mi benzeşti? De ki: "Allah, herşeyin yaratıcısıdır ve O, tektir, kahredici olandır" (Rad Suresi, 16)
Hz Muhammed (sav), Allah'ın varlığını bildikleri halde O'nun üstün kudretini düşünmeyen, bundan dolayı O'nun büyüklüğünü takdir edemeyen kavmine, Allah'ın varlığını ve büyüklüğünü ikrar ettirmiştir Ve bunun ardından, onları öğüt almaya ve korkup sakınmaya davet etmiştir Ayetlerde şöyle buyrulmaktadır:
De ki: "Eğer biliyorsanız (söyleyin Yeryüzü ve onun içinde olanlar kimindir?" "Allah'ındır" diyecekler De ki: "Yine de öğüt alıp-düşünmeyecek misiniz?" De ki: "Yedi göğün Rabbi ve büyük Arş'ın Rabbi kimdir?" "Allah'ındır" diyecekler De ki: "Yine de sakınmayacak mısınız?" De ki: "Eğer biliyorsanız (söyleyin Herşeyin melekutu (mülk ve yönetimi) kimin elindedir? Ki O, koruyup kolluyorken kendisi korunmuyor" "Allah'ındır" diyecekler De ki: "Öyleyse nasıl oluyor da böyle büyüleniyorsunuz?" (Müminun Suresi, 84-89)
PEYGAMBERİMİZ (SAV) İNSANLARA TEK DOĞRU YOLUN ALLAH'IN YOLU OLDUĞUNU BİLDİRMİŞTİR
İnsanların bir kısmı kendilerine yol olarak sapkın, yanlışlıklarla, batıl inançlarla ve zararlı fikir ve yöntemlerle dolu yolları seçerler Bunların her biri insanlara dünyada ve ahirette kayıptan başka bir şey getirmez Peygamberimiz (sav) ise, insanları en şerefli ve güzel olan yola, Allah'ın yoluna çağırmış, insanların dünyada ve ahirette kurtuluşlarına vesile olmak için gayret etmiştir
De ki: "Bize yararı ve zararı olmayan Allah'tan başka şeylere mi tapalım? Allah bizi hidayete erdirdikten sonra, şeytanların ayartarak yerde şaşkınca bıraktıkları, arkadaşlarının da: "Doğru yola, bize gel" diye kendisini çağırdığı kimse gibi topuklarımız üzerinde gerisin geri mi döndürülelim?" De ki: "Hiç şüphesiz Allah'ın yolu, asıl yoldur Ve biz alemlerin Rabbine (kendimizi) teslim etmekle emrolunduk" (Enam Suresi, 71)
Peygamber Efendimiz, hadis-i şeriflerinde de en doğru yolun Allah'ın ve Resulünün yolu olduğunu belirtmişlerdir:
"Muhakkak ki, en güzel söz Allah'ın kitabıdır En güzel yol da Muhammed'in yoludur"34
PEYGAMBERİMİZ (SAV) İNSANLARI ŞİRKTEN SAKINDIRMIŞTIR
Peygamberimiz (sav)'in insanları sakındırdığı en önemli konulardan biri şirktir Kuran ayetlerinde de görüldüğü gibi Hz Muhammed (sav), insanlara daima Allah'ın tek ilah olduğunu, O'nun dışında hiçbir varlığın hiçbir güce sahip olmadığını söylemiş ve müşrikliğe karşı onları uyarmıştır Pek çok ayette Peygamberimiz (sav)'e insanları şirke karşı uyarması haber verilmiştir Bu ayetlerden bazıları şöyledir:
De ki: "Bu, benim yolumdur Bir basiret üzere Allah'a davet ederim; ben ve bana uyanlar da Ve Allah'ı tenzih ederim, ben müşriklerden değilim" (Yusuf Suresi, 108)
De ki: "Ben gerçekten, yalnızca Rabbime dua ediyorum ve O'na hiç kimseyi (ve hiçbir şeyi) ortak koşmuyorum" De ki: "Doğrusu ben, sizin için ne bir zarar, ne de bir yarar (irşad) sağlayabilirim" De ki: "Muhakkak beni Allah'tan (gelebilecek bir azaba karşı) hiç kimse asla kurtaramaz ve O'nun dışında asla bir sığınak da bulamam" (Cin Suresi, 20-22)
De ki: "Ben, dini yalnızca O'na halis kılarak Allah'a ibadet etmekle emrolundum" "Ve ben, Müslümanların ilki olmakla da emrolundum" De ki: "Ben, Rabbime isyan ettiğim takdirde, büyük bir günün azabından korkarım" De ki: "Ben dinimi yalnızca O'na halis kılarak Allah'a ibadet ederim" "Siz, O'nun dışında dilediklerinize ibadet edin" De ki: "Gerçekten hüsrana uğrayanlar, kıyamet günü hem kendilerini hem yakınlarını hüsrana uğratanlardır Haberiniz olsun; bu apaçık olan hüsranın kendisidir" (Zümer Suresi, 11-15)
Ya da halkı sürekli yaratmakta olan, sonra onu iade edecek olan ve sizi gökten ve yerden rızıklandıran mı? Allah ile beraber başka bir ilah mı? De ki: "Eğer doğru söylüyor iseniz, kesin-kanıt (burhan)ınızı getiriniz" (Neml Suresi, 64)

Alıntı Yaparak Cevapla

Hz.Muhammed (S.A.V.) Hakkında-Peygamber Efendimiz (S.A.V.) Hakkında

Eski 09-08-2012   #48
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Hz.Muhammed (S.A.V.) Hakkında-Peygamber Efendimiz (S.A.V.) Hakkında



PEYGAMBERİMİZ (SAV) SADECE KENDİSİNE VAHYOLUNANA UYMUŞTUR

Peygamberimiz (sav)'in Kuran'da da çok kereler zikredilen en önemli özelliklerinden biri, sadece Allah'ın indirdiğine uyması, insanların rızasını gözetmeden, insanlardan çekinmeden sadece Allah'ın bildirdiklerini yapmasıdır Hatta, çağdaşı olan müşrikler ve diğer dinlerin mensupları Peygamberimiz (sav)'den kendi çıkarlarına uygun hükümler getirmesini istemişlerdir Bu kişiler sayıca ve kuvvetçe daha üstün konumda olmalarına rağmen, Peygamberimiz (sav) Kuran'ı ve Allah'ın hükümlerini daima büyük bir titizlik ve kararlılıkla korumuştur Bir ayette Allah, Peygamberimiz (sav)'in bu insanların ısrarlarına nasıl karşılık verdiğini bizlere şöyle haber vermektedir:

Onlara ayetlerimiz apaçık belgeler olarak okunduğunda, Bizimle karşılaşmayı ummayanlar, derler ki: "Bundan başka bir Kur'an getir veya onu değiştir" De ki: "Benim onu kendi nefsimin bir öngörmesi olarak değiştirmem benim için olacak şey değildir Ben, yalnızca bana vahyolunana uyarım Eğer Rabbime isyan edersem, gerçekten ben, büyük günün azabından korkarım" De ki: "Eğer Allah dileseydi, onu size okumazdım ve onu size bildirmezdi Ben ondan önce sizin içinizde bir ömür sürdüm Siz yine de akıl erdirmeyecek misiniz?" (Yunus Suresi, 15-16)

PEYGAMBERİMİZ (SAV)'İN TÜM ALEMLERE ÖRNEK OLAN TEVEKKÜLÜ

Kuran'da Peygamberimiz (sav)'le ilgili olarak anlatılan olaylarda onun tevekkülü ve Allah'a teslimiyeti açıkça görülmektedir Örneğin Peygamberimiz (sav)'in, Mekke'den çıktıktan sonra arkadaşı ile birlikte gizlendiği bir mağaradaki sözleri tevekkülünün en güzel örneklerinden biridir Ayette şöyle bildirilmektedir:

Siz O'na (peygambere) yardım etmezseniz, Allah O'na yardım etmiştir Hani kafirler ikiden biri olarak O'nu (Mekke'den) çıkarmışlardı; ikisi mağarada olduklarında arkadaşına şöyle diyordu: "Hüzne kapılma, elbette Allah bizimle beraberdir" Böylece Allah O'na 'huzur ve güvenlik duygusunu' indirmişti, O'nu sizin görmediğiniz ordularla desteklemiş, inkara edenlerin de kelimesini (inkar çağrılarını) alçaltmıştı Oysa Allah'ın kelimesi, yüce olandır Allah üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir (Tevbe Suresi, 40)

Peygamberimiz (sav) hangi koşullarda olursa olsun, daima Allah'a teslim olmuş, O'nun yarattığı herşeyde bir hayır ve güzellik olduğunu bilmiştir Kuran'da Peygamberimiz (sav)'e, kavmine söylemesi bildirilen şu sözler de bu tevekkülün bir göstergesidir:

Sana iyilik dokunursa, bu onları fenalaştırır, bir musibet isabet edince ise: "Biz önceden tedbirimizi almıştık" derler ve sevinç içinde dönüp giderler De ki: "Allah'ın bizim için yazdıkları dışında, bize kesinlikle hiçbir şey isabet etmez O bizim Mevlamızdır Ve müminler yalnızca Allah'a tevekkül etmelidirler" (Tevbe Suresi, 50-51)

Peygamberimiz (sav), tevekkülü ile tüm Müslümanlara örnek olmuş ve insanın Allah'tan gelecek bir şeyi değiştirmeye asla güç yetiremeyeceğini şöyle hatırlatmıştır:

"Bir nefse takdir edilmiş şey mutlaka olur"5

" Bir şey isteyince Allah'tan iste Yardım talep edeceksen Allah'tan yardım dile Zira kullar, Allah'ın yazmadığı bir hususta sana faydalı olmak için biraraya gelseler, bu faydayı yapmaya muktedir olamazlar Allah'ın yazmadığı bir zararı sana vermek için biraraya gelseler, buna da muktedir olamazlar"6

Peygamberimiz (sav)'in sünnetine uyan her müminin de, musibet gibi görünen olayları onun gibi tevekküllü karşılaması, herşeyde bir hayır ve güzellik olduğuna iman etmesi gerekir Şunu da unutmamak gerekir ki, Allah'ın en takva kullarından biri olan Peygamberimiz Hz Muhammed (sav), çok büyük zorluklarla ve şedid olaylarla denenmiştir

Herşeyden önce tebliğ yaptığı kavimde her türlü zorluğu çıkarmaya hazır olan insanlar bulunmaktadır: İki yüzlü davranarak Peygamberimiz (sav)'e tuzak kurmaya çalışanlar, atalarının dinini değiştirmeyi kabul etmeyen müşrikler, peygamberden nefislerine uygun ayet getirmesini isteyenler, Peygamberimiz (sav)'i öldürmek, sürmek veya tutuklamak isteyenler ve daha birçokları sürekli olarak Peygamberimiz (sav)'e zorluk çıkarmaya çalışmışlardır

Alıntı Yaparak Cevapla

Hz.Muhammed (S.A.V.) Hakkında-Peygamber Efendimiz (S.A.V.) Hakkında

Eski 09-08-2012   #49
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Hz.Muhammed (S.A.V.) Hakkında-Peygamber Efendimiz (S.A.V.) Hakkında



Hz Muhammed (SAV)

Allah, zorluk çıkaranlara karşı Peygamberimiz (sav)'e tevekkül etmesini bildirmiştir ve Peygamberimiz (sav) de hayatı boyunca Rabbimizin bu emrine uygun olarak davranmıştır Ayette şöyle buyrulur:

"Tamam-kabul" derler Ama yanından çıktıkları zaman, onlardan bir grup, karanlıklarda senin söylediğinin tersini kurarlar Allah, karanlıklarda kurduklarını yazıyor Sen de onlardan yüz çevir ve Allah'a tevekkül et Vekil olarak Allah yeter (Nisa Suresi, 81)

Konu ile ilgili başka bir ayette de şöyle buyrulmaktır

Hacı Nazif Bey Kuran'dan bir ayet yazılı; "Sakın Allah'ı zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma" (İbrahim Suresi, 42)

Eğer seninle çekişip-tartışırlarsa, de ki: "Ben, bana uyanlarla birlikte, kendimi Allah'a teslim ettim" Ve kitap verilenlerle ümmilere de ki: "Siz de teslim oldunuz mu?" Eğer teslim oldularsa, gerçekten hidayete ermişlerdir Fakat yüz çevirdilerse, artık sana düşen yalnızca tebliğ(etmek)dir Allah, kulları hakkıyla görendir (Al-i İmran Suresi, 20)

Peygamberimiz (sav) bir sözünde ise tevekkül edenlerin görecekleri karşılığı şöyle bir örnekle açıklamıştır:

"Siz Allah'a hakkı ile tevekkül etseniz kuşlar gibi rızıklanırdınız Onlar aç gider, tok dönerler"8

Müminler için en güzel örnek Peygamberimiz (sav)'in sözleri ve tavırlarıdır Bu nedenle, herhangi bir zorlukla, nefsinin hoşlanmadığı bir durumla karşılaşan her mümin, Kuran ayetlerini, herşeyi yaratanın Allah olduğunu düşünerek, Peygamber Efendimizin tevekkülünü örnek almalı, her olayda Allah'ın yarattığı kadere teslim olduğunu zikretmelidir

PEYGAMBERİMİZ (SAV) İNSANLARDAN HİÇBİR KARŞILIK BEKLEMEDEN SADECE ALLAH'IN HOŞNUTLUĞUNU ARAMIŞTIR

İslam dininin en temel özelliklerinden biri, insanın tüm yaşamını Allah korkusu üzerine bina etmesi ve tüm ibadetlerini de yalnızca Allah'ın rızasını, rahmetini ve cennetini kazanmak için yapmasıdır Allah bir ayetinde müminlere "De ki: "Şüphesiz benim namazım, ibadetlerim, hayatım ve ölümüm alemlerin Rabbi olan Allah'ındır" şeklinde buyurmaktadır (Enam Suresi, 162)

Kuran'da, "Ancak tevbe edenler, ıslah edenler, Allah'a sımsıkı sarılanlar ve dinlerini katıksız olarak Allah için (halis) kılanlar başka; işte onlar mü'minlerle beraberdirler Allah mü'minlere büyük bir ecir verecektir" (Nisa Suresi, 146) ayetiyle de müminlere, dini sadece Allah için, başka hiçbir amaç katmaksızın yaşamaları emredilmiştir Bir kimsenin Allah'a sımsıkı sarılması, Allah'tan başka bir ilah olmadığını bilerek, hayatını yalnızca O'nu razı etmeye adaması ve her ne olursa olsun Allah'a olan sadakatinden vazgeçmemesi o kişinin ihlas sahibi olduğunu gösterir

İhlas sahibi bir mümin, yaptığı işler ve ibadetlerle Allah'ın dışında bir başkasının sevgisini, hoşnutluğunu, takdirini, ilgi ve beğenisini elde etmeye çalışmaz İhlas sahibi müminlere en güzel örnek Hz Muhammed (sav) ve diğer peygamberlerdir

Peygamber Efendimiz, sadece Allah'ın hoşnutluğunu aramış, hiçbir çıkar veya dünyevi bir kazanç düşünmeden, hayatı boyunca Allah'ın rızasını, rahmetini ve cennetini kazanmak için çaba göstermiştir

De ki: "Ben, buna karşı sizden bir ücret istemiyorum ve (kendiliğinden) bir yükümlülük getirenlerden de değilim" (Sad Suresi, 86)

De ki: "Ben sizden bir ücret istemişsem, artık o sizin olsun Benim ecrim (ücretim), yalnızca Allah'a aittir O, herşeye şahid olandır" (Sebe Suresi, 47)

Alıntı Yaparak Cevapla

Hz.Muhammed (S.A.V.) Hakkında-Peygamber Efendimiz (S.A.V.) Hakkında

Eski 09-08-2012   #50
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Hz.Muhammed (S.A.V.) Hakkında-Peygamber Efendimiz (S.A.V.) Hakkında



PEYGAMBER EFENDİMİZİN (SAV) HADİS-İ ŞERİFLERİNDEN BAZILARI
  • Din Nasihattir
Öyle ise mü’min kardeşlerimize nasihat, edelim, incitmeden usulünce, onları Allah için severek ve onlardan gelecek eziyete Allah için katlanarak…
  • Sizin en hayırlınız Kur’an-ı öğrenen ve öğretendir…
  • Kur’an okuyan mümin turunçgiller gibidir Kokusu da güzeldir tadı da güzeldir…
  • Hiçbir kimse kendi kazancından daha hayırlı bir yiyecek asla yememiştir…
  • Komşusu açken tok yatan, bizden değildir…
  • Besmelesiz başlanan iş bereketsizdir…
  • Allah ve Resulünün sevgilisi olmak isteyen; Doğru söylesin, Emanete riayet etsin komşusunu incitmesin
Allahım Peygamber Efendimize Sonsuz Salat ve selam ederiz Bizleri Kendine Kul Peygamber Efendimize'de(SAV) Hayırlı Birer Ümet EyleAmin

Alıntı Yaparak Cevapla

Hz.Muhammed (S.A.V.) Hakkında-Peygamber Efendimiz (S.A.V.) Hakkında

Eski 09-08-2012   #51
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Hz.Muhammed (S.A.V.) Hakkında-Peygamber Efendimiz (S.A.V.) Hakkında



PEYGAMBERİMİZ (SAV)'İN ZORLUKLAR KARŞISINDAKİ GÜZEL TAVRI

Hz Muhammed (sav), peygamberliği boyunca daha önce de belirtildiği gibi, türlü zorluklarla karşılaşmıştır Kavminden inkar edenler ve müşrikler ona karşı son derece incitici sözler söylemişler, hatta büyücü veya delidir demişler, bazıları da Peygamberimiz (sav)'i öldürmek dahi istemiş ve bunun için planlar kurmuştur Buna rağmen, Peygamberimiz (sav) her kültürden ve karakterden insanı eğitmeye, onlara Kuran'ı, dolayısıyla güzel ahlakı, güzel tavrı öğretmeye çalışmıştır

Kuran ayetlerinde bildirildiği gibi, bazı kişiler en temel görgü kurallarından dahi habersiz olduğu için Peygamberimiz (sav) gibi ince düşünceli, üstün ahlaklı bir insana sıkıntı verebileceklerini düşünmemişlerdir Peygamberimiz (sav) ise tüm bunlara karşı büyük bir sabır göstermiş, her durumda Allah'a yönelerek Allah'ın yardımını istemiş ve müminlere de sabrı ve tevekkülü tavsiye etmiştir

Allah, Kuran'da Peygamber Efendimize birçok ayeti ile, inkar edenlerin söylediklerine karşı sabırlı olmasını şöyle tavsiye etmektedir:

Öyleyse sen, onların dediklerine karşılık sabret ve Rabbini güneşin doğuşundan önce ve batışından önce hamd ile tesbih et (Kaf Suresi, 39)

Onların sözleri seni üzmesin Şüphesiz 'izzet ve gücün' tümü Allah'ındır O, işitendir, bilendir (Yunus Suresi, 65)

Andolsun, onların söylemekte olduklarına karşı senin göğsünün daraldığını biliyoruz (Hicr Suresi, 97)

Şimdi onların: "Ona bir hazine indirilmeli veya onunla birlikte bir melek gelmeli değil miydi?" demeleri dolayısıyla göğsün daralıp sana vahyolunanlardan bir kısmını terk mi edeceksin? Sen yalnızca bir uyarıcısın Allah herşeye vekildir (Hud Suresi, 12)

Alıntı Yaparak Cevapla

Hz.Muhammed (S.A.V.) Hakkında-Peygamber Efendimiz (S.A.V.) Hakkında

Eski 09-08-2012   #52
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Hz.Muhammed (S.A.V.) Hakkında-Peygamber Efendimiz (S.A.V.) Hakkında



eygamberimiz (sav)'in nelere sabır göstererek üstün bir ahlak sergilediğini düşünen müminlerin karşılaştıkları olaylarda kendilerine onu örnek almaları gerekir Nefislerine ters düşen en küçük bir olayda ümitsizliğe kapılanlar, en küçük bir itirazda tahammülsüzlük gösterenler, Allah'ın dinini anlatmaktan vazgeçenler ya da yaptıkları ticarette başarısız olunca mutsuz olanlar, bu tavırlarının Allah'ın Kitabı'na ve Peygamberimiz (sav)'in sünnetine uygun olmadığını bilmelidirler İman edenler, her olayda sabır gösterip, Allah'ı vekil tutup O'na hamd ederek, Peygamberimiz (sav) gibi üstün bir ahlak göstermeli ve Rabbimizin rızasını, rahmetini ve cennetini ummalıdırlar

PEYGAMBERİMİZ (SAV) YANINDAKİLERE DAİMA HOŞGÖRÜLÜ DAVRANMIŞTIR

Daha önce de belirtildiği gibi Peygamberimiz (sav)'in yanında her karakterden, her düşünceden insan vardı Ancak Peygamberimiz (sav) hayatı boyunca her biri ile tek tek ilgilenmiş, her birinin eksiklerini ve hatalarını düzeltmek için onları uyarmış, temizliklerinden imanlarına kadar onları her türlü konuda eğitmeye çalışmıştır Onun bu şefkatli, hoşgörülü, anlayışlı ve sabırlı tavrı, birçok insanın kalbinin dine ısınmasına ve Peygamberimiz (sav)'e büyük bir içtenlik ve sevgi ile bağlanmalarına vesile olmuştur Allah, Peygamber Efendimizin çevresindekilere gösterdiği bu güzel tavrını Kuran'da şöyle bildirmektedir:

Allah'tan bir rahmet dolayısıyla, onlara yumuşak davrandın Eğer kaba, katı yürekli olsaydın onlar çevrenden dağılır giderlerdi Öyleyse onları bağışla, onlar için bağışlanma dile (Al-i İmran Suresi, 159)

Allah bir başka ayetinde ise Peygamberimiz (sav)'e çevresindekilere karşı nasıl davranması gerektiğini şöyle bildirmiştir:

Biz onların neler söylediklerini daha iyi biliriz Sen onların üzerinde bir zorba değilsin; şu halde, Benim kesin tehdidimden korkanlara Kur'an ile öğüt ver (Kaf Suresi, 45)

G Mesara Koleksiyonu, Hat, Esma-i Nebi, Kuran'dan bir ayet; "Biz seni alemler için yalnızca bir rahmet olarak gönderdik" (Enbiya Suresi, 107)

Peygamberimiz (sav), çevresindekilere dini zor kullanarak veya şart koşarak kabul ettirmeye çalışmamış her türlü durumda güzellikle anlatmıştır

Peygamberimiz (sav) güçlü vicdanı ile ümmetini her yönüyle sahiplenmiş, onlara her konuda bir velinimet olmuştur Bu özelliklerinden dolayı Peygamberimiz (sav) Kuran'ın birçok ayetinde "sahibiniz" (arkadaş, sıkı dost, sahip) olarak zikredilir (Sebe Suresi, 46/Necm Suresi, 2/ Tekvir Suresi, 22)

Peygamberimiz (sav)'in bu vicdanlı tavrını takdir edip anlayabilen müminler de, onu kendilerine herkesten çok daha yakın görmüşler ve onu kendi nefislerinden çok daha üstün tutmuşlardır Bir ayette Allah bunu şöyle bildirir:

Peygamber, mü'minler için kendi nefislerinden daha evladır ve onun zevceleri de onların anneleridir (Ahzap Suresi, 6)

Büyük İslam alimi İmam Gazali, hadis alimlerinden derlediği bilgiler ile Peygamber Efendimizin çevresindekilere karşı tutumunu şöyle özetlemiştir:

" Huzurunda oturan herkese mübarek yüzünden nasibini verir, iltifat buyururdu Bu yüzden huzurundaki herkes onun nezdinde kendisinden daha değerlisi olmadığı düşüncesine kapılırdı Evet onun oturuşu, dinleyişi, sözleri, güzel latifeleri ve teveccühü hep nezdinde oturanlar içindi Bununla birlikte onun meclisi haya, tevazu ve emniyet meclisiydi

Kendilerine ikram ve gönüllerini hoş tutmak için sahabelerini künyeleri ile çağırır, künyesi olmayanlara künye bularak onunla hitap ederdi

Öfkelenmekten son derece uzak ve bir şeye çabucak rıza gösterendi İnsanlara karşı insanların en şefkatlisiydi Öyle ya, insanların en hayırlısı insanlara hayrı dokunan, insanların en yararlısı da insanlara faydalı olandır"9

PEYGAMBERİMİZ (SAV)'İN TÜM İNSANLIĞA ÖRNEK ADALETİ

Allah Kuran'da müminlere "Allah için şahidler olarak adaleti ayakta tutun (Onlar) ister zengin olsun, ister fakir olsun; çünkü Allah onlara daha yakındır Öyleyse adaletten dönüp heva (tutkuları)nıza uymayın" (Nisa Suresi, 135) şeklinde buyurmaktadır Peygamberimiz Hz Muhammed (sav), hem Müslümanlar arasında verdiği hükümler, hem diğer din, dil, ırk ve kavimlerden olan kişilere karşı adil ve hoşgörülü tutumu, hem de Allah'ın ayetinde bildirdiği gibi zengin, fakir ayırmaksızın herkese eşit davranmasıyla tüm insanlar için çok büyük bir örnektir

Allah bir ayetinde Resulüne şöyle buyurmaktadır:

Onlar, yalana kulak tutanlardır, haram yiyicilerdir Sana gelirlerse aralarında hükmet veya onlardan yüz çevir Eğer onlardan yüz çevirecek olursan, sana hiçbir şeyle kesin olarak zarar veremezler Aralarında hükmedersen adaletle hükmet Şüphesiz, Allah, adaletle hüküm yürütenleri sever (Maide Suresi, 42)

Alıntı Yaparak Cevapla

Hz.Muhammed (S.A.V.) Hakkında-Peygamber Efendimiz (S.A.V.) Hakkında

Eski 09-08-2012   #53
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Hz.Muhammed (S.A.V.) Hakkında-Peygamber Efendimiz (S.A.V.) Hakkında



Ey on sekiz bin âlemin Mustafâ’sı,

Sen kâinâtın gözbebeği, varlığın iftihar kaynağı, peygamberlerin sultanısın… Senin kıymetini en iyi bilen, seni eşsiz güzellikte yaratandır… Seni herkesten çok seven ve sana habibim diyendir… Sana verdiği değeri anlatmak için “Ey Peygamber! Hayatına yemin olsun” diye ömrüne yemin eden Kâinâtın Rabbidir (Hicr 15/72) …

Ey Canların Canı, Gönüllerin Sultanı,

Sen, sevgilerin en değerlisine lâyıksın… Bunun için Cenâb-ı Mevlâ, seni “canımızdan çok sevmemizi” emretti (Ahzâb 33/6)… Sana itaat etmeyi, kendine itaat etmekle bir tuttu ve “Peygambere itaat eden, Allah’a itaat etmiş olur” buyurdu (Nisâ 4/80)… Ümmetinin en büyük emeli sana itaat etmek ve seni canından da çok sevmektir, Efendim…

Ey Rahmet Pınarı Efendimiz,

Kâinâtın Rabbi sana “Resûlüm! Seni bütün kâinata rahmet olarak gönderdim” diye hitap ettiği halde (Enbiyâ 21/107), kendilerini kurtarmaya geldiğin kimseler, sana olmadık hakaretler etti… Canını yaktı, dişini kırdı, kalbini incitti ver seni defalarca öldürmek istedi… Buna rağmen sen onların kurtuluşu için dua ettin… Onların soyundan hayırlı nesiller gelmesini diledin… Onların haline onlar için gözyaşı döktün… Ve böylece rahmet peygamberi olduğunu defalarca gösterdin…

Ey Allah’ın Habibi,

Kâinâtın Rabbi sana büyük değer verdiğini her vesileyle gösterir, gönlünü incitmemeye çalışırdı… Tebük seferine çıkılacağı sırada, savaştan kaçmak için bahane uyduran münafıklara izin vermiştin… Allah Teâlâ, onlara izin vermemen gerektiğini sana hatırlatırken bile, gönlünü incitmemek için, “Allah seni affetsin” diye söze başlamış, ardından da, “Neden kimin doğru söylediğini, kimin yalancı olduğunu anlayıncaya kadar beklemedin de onlara izin verdin?” buyurmuştu (Tevbe 9/43)

Ey Peygamberler Sultanı,

En son gönderilen peygamber sen olduğun halde, Cenâb-ı Hak senin adını hep en başta andı ve şöyle buyurdu: “Biz vaktiyle peygamberlerimizden bir söz almıştık; senden, Nuh’tan, İbrahim’den, Mûsâ’dan, Meryem oğlu İsa’dan Onların hepsinden sağlam bir söz aldık” (Ahzâb 33/7)… Senin herkesin baş tacı olduğunu Allah Teâlâ her fırsatta böyle hatırlatırdı…

Ey eşsiz mi’râcın sahibi,

Allah Teâlâ rüzgârı Süleyman peygamberin emrine vermişti… Bu sayede o, sabah bir aylık, öğleden sonra bir aylık yol giderdi (Sebe’ 34/12)… Kâinâtın Rabbi Senin emrine ise Burâk’ı verdi… Sen de ona binip gecenin bir kısmında yedi kat gökleri dolaşıp geldin… O gün sabah namazını Mescidinde ashâb-ı kirâmınla birlikte kıldın… Çünkü sen Cenâb-ı Hakk’ın Habib-i Ekrem’isin… Büyüklüğünü ve güzelliğini hayal bile edemediğimiz âlemleri Kâinâtın Sahibi senin önüne serdi… Sana cennetini, cehennemini gezdirdi… Hiçbir gözün görmediği, hiçbir kulağın duymadığı olağanüstü halleri ve manzaraları sana gösterdi…

Salâtü selâm sana olsun ey Nebî,

Hz Mûsâ, çölün kavurucu sıcağında susuzluktan perişan olan kavmine su aradığı zaman, Allah Teâlâ ona “Asânı taşa vur” buyurmuştu… O da asâsını kayaya vurunca, oradan on iki pınar fışkırmaya başlamıştı (Bakara 2/60)… Senin sahâbîlerin susuzluk çektiği zamanlarda ise Allah Teâlâ mübarek parmaklarından suları fışkırtmıştı… Yüzlerce insan o sudan içmiş, hayvanlarını sulamış, kaplarını doldurmuştu (Buhârî, Vudû’ 32, 46; Menâkıb 25)Elbette suyun kayadan fışkırması da bir mucize, parmaklardan fışkırması da… Ama iki mucize arasında kıyas edilemeyecek kadar fark var… šüphesiz sen Cenâb-ı Mevlâ’nın özel ikrâmlarına mazhar olmuş yüce bir Peygambersin…

Ey benim şefkat çağlayanı Efendim,

Sen şefkat ve merhametin timsâlisin… Hz Nuh insanları yıllarca Allah’ın dinine davet etmiş, fakat sözlerine pek az kimse kulak vermişti… Sonunda o büyük peygamberin sabrı tükenmiş, “Yâ Rabbi! Yeryüzünde dolaşan tek bir kâfir bırakma” diye beddua etmişti (Nuh 71/26)… Senin kavmin sana olmadık kötülükleri yaptıkları halde “Allah’ım kavmimi bağışla! Çünkü onlar doğruyu bilmiyorlar” diye onlara hayır dua etmiştin (Buhârî, Enbiyâ 54; Müslim, Cihâd 105)… Sen Allah’ın habibi sıfatıyla Hz Nuh gibi dua etseydin, belki şimdi yeryüzünde hiçbirimiz olmazdık… Ama sen hiç kimseye benzemezsin, ey sevgili Efendim… Hz Nuh “kavminin arasında 950 yıl kaldığı” halde (Ankebût 29/14) ona sadece birkaç kişi inanmıştı… Yirmi üç yıllık peygamberlik hayatı boyunca sana yüz binden fazla insan iman etmişti… Çünkü sen Cenâb-ı Hakk’ın mücessem rahmetiydin…

Ey bizim eşsiz tevazu sahibi Efendimiz,

şeref ve mertebe itibariyle sana denk olmayanlarla oturmak istemeseydin, hiç kimseyle oturmazdın… Sana denk olmayan biriyle evlenmeyecek olsaydın, seninle evlenecek bir kimse bulunmazdı… Ama sen tevazuun emsalsiz örneklerini gösterdin… İpekli kumaşlara iltifat etmeyip yünden dokunmuş kaba kumaşlar giydin… En güzel Arap atlarına binme imkânı varken merkebe ve katıra binmekten çekinmedin… En mükellef sofralarda en güzel yemekleri yiyebilecekken, köleler gibi yere oturup yemek yedin… Sahip olduğun her şeyi ihtiyaç sahiplerine dağıttın ve aç kalmaktan hiç korkmadın…

Ey gözümüzün nuru,

Hz Îsâ ölüleri diriltirdi… Seninle ise ölüler konuşurdu… Hayber yahudisi bir kadın, âlemlere rahmet olan mübarek vücudunu yok etmek istemiş, kızartıp zehirlediği bir koyun kebabını sana ikrâm etmişti… Daha ilk lokmayı ağzına attığında o koyun dile gelmiş, “Beni yeme zehirliyim” diye seni uyarmıştı (Ebû Dâvûd, Diyât 6; Dârimî, Mukaddime 11)… Dağlar, taşlar bile senin yüce kadrini bilir, sana selâm verir ve kendilerince seni severlerdi…

Onlar bilmezlerALLAH CC NİCE KAVİMLERİ NASIL HELAK ETTİĞİNİOnların gözü kör,kulakları sağır ve kalpleri mühürlüdür

Alıntı Yaparak Cevapla

Hz.Muhammed (S.A.V.) Hakkında-Peygamber Efendimiz (S.A.V.) Hakkında

Eski 09-08-2012   #54
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Hz.Muhammed (S.A.V.) Hakkında-Peygamber Efendimiz (S.A.V.) Hakkında



HzPeygamber Sevgisinin Alametleri
HzPeygamber (sav)’i gerçekten seven bir müminde bulunması gereken bazı vasıflar vardır Bunları şöyle sıralayabiliriz:
1 HzPeygamber (sav)’in sünnet-i seniyyesine uymak; O’nun hayat tarzına hayatımızı uydurmak Nitekim Cenab-ı Allah:
Andolsun ki Allah’ın Resulünde sizin için, Allah’a ve âhiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah’ı çok zikredenler için güzel bir örnek vardır” (Ahzab, 33/21) buyurmaktadır
Allah’ın rızası ve sevgisi HzPeygamber (sav)’in sünnetine uymakla elde edilebilir Bir müminin en büyük ideali, kendisini Allah’a sevdirmektir Yani O’nun rızasını kazanmak, gazabından korunmaktır
Allah’ı sevenler, “Ben özümü Allah’a teslim ettim, bana uyanlar da öyle” (Al-i İmran, 3/20) diyen ve bu ilahî emri tebliğ eyleyen Resulullah’a karşı gelmemek ve onun gibi ihlas ve samimiyetle, “Ben özümü Allah’a teslim ettim” deyip dininde ve şeriatında ona ve onun öğretim ve bildirilerine uymak ve onu örnek almak lazım gelir Bunun zıddı, “Ben Allah’ı severim, ama emrini dinlemem, O’nun sevdiğini sevmem, O’nu sevenleri, O’nun yolunu gösterenleri, O’nun seçip gönderdiklerini sevmem, onlara benzemek istemem” demektir ki, bu da, “Ben kendimden başka bir şey sevmem, tevhid yolunda yürümek istemem” demektir Allah’ın Resulüne uymak istememek, Allah’ı sevmemek ve rahmetinden mahrum olmaktır
Allah’ın veli kullarından olan Sehl bAbdullah et-Tüsterî şöyle demektedir: “Allah’ı sevmenin alameti, Kur’an’ı sevip anlamaktır Kur’an’ı sevmenin alameti, Rasulullah Efendimizi sevmektir Rasulullah’ı sevmenin alameti, O’nun sünnetini severek yerine getirmektir
“Allah’ı, Kur’an’ı, Peygamberi ve Sünnetini sevmenin alameti ise, ahireti sevmek ve ona hazırlanmaktır Ahireti sevmenin alameti, kendini bilip sevmektir Kendini sevmenin alameti, dünyanın aldatıcı, oyalayıcı yanlarını sevmemektir Bunun da alameti, insanı amaca ulaştıracak kadar rızkı helâl yoldan elde etmektir” (Yıldırım, Celal, İlmin Işığında Asrın Kur’an Tefsiri, Anadolu Yay, İzmir, trs, II, 884)
2 HzPeygamber (sav)’in sözünü kabul edip, hükmüne razı olmak Bir ayet-i kerimede Yüce Allah şöyle buyuruyor: “Hayır; Rabbine andolsun ki aralarında çıkan anlaşmazlık hususunda seni hakem kılıp, sonra da verdiğin hükme karşı, içlerinde hiç bir sıkıntı duymaksızın (onu) tam manasıyla kabullenmedikçe iman etmiş olamazlar” (Nisâ, 4/65)
Yüce Allah bu ayette şu üç noktaya dikkatimizi çekiyor:
a Her meselede Rasulullah’ın hakemliğine başvurmak
b O’nun verdiği hükümden dolayı içimizde hiçbir sıkıntı ve rahatsızlık duymamak
c Tam bir teslimiyetle O’na boyun eğmek
Kur’an-ı Kerim, müminlerin mutlak teslimiyetten öte başka bir tercih haklarının da olmadığını kesin bir ifade ile haber veriyor:
Mümin bir erkek ve kadın için, Allah ve Resulü bir işe hüküm verdiği zaman, artık onlar için hiç bir tercih hakkı yoktur” (Ahzab, 33/36)
3 İnsanlar arasında O’nun dini olan İslamı yaymak, tevhid bayrağını yükseltmek ve Yüce Allah’ın kesinlikle izin vermediği putperestliği ortadan kaldırmak
4 İyiliği emretmek, kötülükten sakındırmak, Allah için, kitabı için, Peygamberi için ve bütün Müslümanlar için nasihatte bulunmak Nitekim Ümmet-i Muhammed’in en hayırlı ümmet olmasının sebeplerinden birinin, iyiliği emretmeleri ve kötülükten sakındırmaları olduğunu Yüce Allah şöyle açıklamaktadır:
Siz, insanlar için çıkarılmış en hayırlı bir ümmetsiniz İyiliği emreder, kötülükten sakındırır ve Allah’a iman edersiniz” (Al-i İmrân, 3/110)
5 HzPeygamber (sav)’in güzel ahlâkıyla ahlâklanmak ve bütün kötü ahlâk ve davranışlardan sakınmak Çünkü Sevgili Peygamberimiz; “Ben güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildim”buyurmaktadır (Tirmîzî, Hüsnü'l-Huluk, 8)
HzPeygamber’in yolundan gitmek, onun ahlâkıyla ahlâklanmakla olacağına göre, herkesin kendisini, yaptıklarını ve kimin yolundan gittiğini ve kimin ahlâkıyla ahlâklandığını bilmesi ve kontrol etmesi lazımdır
İstiklal Marşı Şairimiz:
Ey dipdiri meyyit! İki el bir baş içindir,
Davransana eller de senin, baş da senindir (Ersoy, Mehmet Akif, Safahat, İst, trs, I, 400) demektedir Gerçekten, eller bizim elimizse ve taşıdığımız baş da bizim diyebiliyorsak, başımızı iki elimizin arasına alıp, biz neyiz ve kimin yolundayız diye düşünmemiz lazımdır
6 HzPeygamber (sav)’e saygı ve hürmet göstermek Sahâbîler (Allah onlardan razı olsun) HzPeygamber (sav)’e saygılarından dolayı seslerini O’nun sesinden fazla yükseltmezlerdi Hz Peygamber (sav)’e bu derece saygı ve hürmet gösterirlerdi Nitekim Yüce Allah: “Ey inananlar, seslerinizi, Peygamberin sesinin üstüne çıkarmayın, birbirinizle yüksek sesle konuştuğunuz gibi onunla da öyle yüksek sesle konuşmayın, yoksa siz farkında olmadan, amelleriniz boşa gider” (Hucurât, 49/2) buyurmaktadır
7 HzPeygamber (sav)’e daima salat ve selamda bulunmak Zîrâ Yüce Allah bu hususta şöyle buyurmaktadır:
Allah ve Melekleri, Peygambere salât etmekte (onun şerefini gözetmeye, şânını yüceltmeye özen göstermekte) dir Ey inanlar! siz de O’na salât edin, (O’nun şânını yüceltmeye özen gösterin) içtenlikle selam edin (O’na esenlik dileyin)” (Ahzâb, 33/56)
Yüce Allah, bu ayet-i kerimede bütün müminlere Peygamberine salât ve selâm etmelerini emretmekte ve O’na saygı göstermelerini istemektedirAllahümme Salli alâ Muhammed” demek salât, “Esselâmü aleyke eyyühen-nebiy” demek selamdır Hz Peygamber (sav)’den rivayet edilen çok sayıda Salavât-ı Şerife vardır Bunları okumak, mümkün olduğu kadar çok salãt ve selâm getirmek, Peygamber (sav)’in sevgisini celb eder, şefaatine sebep olur
İşte HzPeygamber (sav)’i gerçekten seven her Müslümanda bu vasıfların bulunması gerekir Aksi halde insan tam manasıyla imanın meyvesinden istifade edemez ve Hz Peygamber (sav)’in şefaatine nâil olamaz

Alıntı Yaparak Cevapla

Hz.Muhammed (S.A.V.) Hakkında-Peygamber Efendimiz (S.A.V.) Hakkında

Eski 09-08-2012   #55
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Hz.Muhammed (S.A.V.) Hakkında-Peygamber Efendimiz (S.A.V.) Hakkında



Peygamber Efendimiz [sav] ve Bizler

''Andolsun, sizin sıkıntılarınızın, problemlerinizin en güzel çözümü, çaresi, kurtuluşunuzun şifalı reçetesi, Allah'ın Resûlü'nde O'nun yiğitliklerle, fedakârlıklarla, sabırla, mücadelelerle dolu örnek hayatındadır Allah'ın rızasını, ahiret hayatındaki mutluluğu umanlar, Allah'ı çok zikredenler, devamlı Allah'ın dininin tebliği ile uğraşanlar için O'nda vardır" Ahzab Sûresi/21 (Tefsirli meal)

Yeryüzü insanının tek örneği ve tek lideri olan Peygamberimiz, bir resûl olarak, bir insan olarak, baba ve kayınpeder olarak, damat ve ev reisi olarak insanlığın hayatında boşluk bırakmamıştır Peygamberimiz'in hayatından özet olarak bir demet sunmak istiyor ve özet olarak sunacağımız özelliklerle, kendi hayatımızı bir test yapmak istiyoruz Işte örnek alacağımız, ders alacağımız ve paylaşacağımız bazı güzellikler ve özellikler:

1 Efendimiz; kapı komşusu olan Yahudi'nin hasta oğlunu ziyaret etmişlerdir Bizler de zaman ve mekân şartlarımız oluştuğunda, hasta olanları ziyaret etsek, hiç ayırım yapmasak nasıl olur acaba?

2 Efendimiz; kızı eve geldiğinde onu ayakta karşılar, iltifat eder ve yanaklarından öperlerdi Bizler de çocuklarımızı çarşıdan, okuldan, iş yerinden eve geldiklerinde bazen kapılarını açsak, hatta ayağa kalkarak karşılasak ve yanaklarını öpsek ne olur? Babalık otoritemiz sarsılır mı dersiniz?

3 Efendimiz; ayakları acıdığında, uzatması icap ettiğinde, yanındakilerden izin alırlardı Kızı veya hanımı olsun fark etmezdi Bizler de beraber olduğumuz zaman ve mekânlarda her türlü tavır ve hareketlerimize biraz dikkat etsek, edep ve terbiyemiz azalır mı acaba?

4 Önderimiz; yatsı namazından sonra lüzumsuz dünya bağlantılı konuşmaları sevmez, hatta yasaklardı Bizlerin, geç vakitlere dayanan TV izleme oturumlarımıza bir çekidüzen versek diyorum, acaba medenî kimliğimizi ihlal etmiş olur muyuz?

5 Önderimiz; bazen elbiselerini diker ve bazen ev işlerinde hanımlarına yardım ederlerdi Biz kocalar, ihtiyaç hissedildiğine ev işlerinde hanımlarımıza yardımcı olsak, erkekliğimiz, reisliğimiz buharlaşır mı acaba?

6 Önderimiz; kuduz köpeğin dahi işkenceye tabi tutulmamasını istemişlerdir Çağdaş dünya, insanlara yapılan işkenceleri parlamenter sistemlerin gündeminden hiç düşürmüyor Mutlak Örneğimiz'in yaşadığı asrı çağdışı ilan edenlerin, kendileri mi çağdışında yaşıyor acaba?

7 Rehberimiz; kendilerini çağıran herkese "buyur" diye karşılık verirlerdi Bir amir memuruna, bir patron işçisine, bir müftü müezzinine acaba ömrü boyunca bir defa da olsa "buyur" dediler mi?

8 Rehberimiz; insanın yüzüne vurmayı yasaklamıştır Günümüz dünyasında
hanımının, kız ve oğlunun yüzüne vurarak döven anne ve babalar, şefaatlerini istediği Peygamberimiz'in neresinde olduklarını hesap ediyorlar mı acaba?

9 Örneğimiz; kahkaha ile gülmemiş, "böyle gülmenin kalpleri öldürdüğünü" buyurmuştu Günümüz insanı, ekran başlarında, "Şakacı", "Çocuklar duymasın" programlarında gözleri yaşarırcasına gülmemizin, hangi terazide tartılacağını tahmin ediyor muyuz acaba?

10 Örneğimiz; üzüldüğü zamanlarda namaz kılarlardı Üzüntü ve sıkıntılarımızda namazdan değil de, sövmeden, küfretmeden, sigaradan yardım istemenin, dinin neresine konulacağını biliyor muyuz acaba?

Her şeye rağmen, Peygamberimiz'den, Rehber ve Örneğimiz'den 1400 sene sonra dünyaya gelmemize rağmen, 1400 sene önceki hayatı benimsemiş, bunun ötesinde o hayata, hayatımız demiş, getirdiği ve tebliğ ettiği tüm gerçeklere müsbet yönde cevap vermiş, kınayanların kınamalarından korkmaksızın dinimizden, ibadetlerimizden, ahlâk ve edebimizden dolayı aşağılık duygusuna kapılmamış olmamızı terazinin bir tarafına; hata,
günah ve isyanlarımızı da diğer tarafına koyup, elimizi Rabbimiz'e açtığımızda öyle ümit ediyoruz ki, rahmet kapısından kovulmayacağımıza inanıyoruz

Allah hepimizi O’nun (sav) şefaatine nasip eylesin

Amin

Alıntı Yaparak Cevapla

Hz.Muhammed (S.A.V.) Hakkında-Peygamber Efendimiz (S.A.V.) Hakkında

Eski 09-08-2012   #56
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Hz.Muhammed (S.A.V.) Hakkında-Peygamber Efendimiz (S.A.V.) Hakkında



PEYGAMBERİMİZ (SAV)'İN DUALARI

Hafız Halil Efendi Tezhip Fatiha Suresi 1-7 ayetler: "Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla, Hamd Alemlerin Rabbi'nedir Rahman ve Rahimdir Din gününün malikidir Biz yalnızca Sana ibadet eder ve yalnızca Sen'den yardım dileriz Bizi doğru yola ilet; Kendilerine nimet verdiklerinin yoluna Gazaba uğrayanların ve sapmışlarınkine değil"

Kuran'da Peygamberimiz (sav)'in gece dua için kalktığı bildirilir

Şu bir gerçek ki, Allah'ın kulu (olan Muhammed,) O'na dua (ibadet ve kulluk) için kalktığında, onlar (müşrikler,) neredeyse çevresinde keçeleşeceklerdi De ki: "Ben gerçekten, yalnızca Rabbime dua ediyorum ve O'na hiç kimseyi (ve hiçbir şeyi) ortak koşmuyorum" (Cin Suresi, 19-20)

Kuran'da birçok ayette Peygamberimiz (sav)'in dualarından bahsedilmektedir Peygamberimiz (sav) dualarında Allah'ı sıfatları ile anarak O'nu yüceltmiştir Peygamberimiz (sav)'in Kuran'da bildirilen dualarından biri şöyledir:

De ki: "Ey mülkün sahibi Allah'ım, dilediğine mülkü verirsin ve dilediğinden mülkü çekip-alırsın, dilediğini aziz kılar, dilediğini alçaltırsın; hayır Senin elindedir Gerçekten Sen, herşeye güç yetirensin" (Al-i İmran Suresi, 26)

Peygamberimiz (sav) de, tüm diğer peygamberlerde olduğu gibi ins ve cin düşmanlarının tehditi ve baskıları ile karşı karşıya kalmıştır Onların bu baskılarına karşı sabır ve dayanıklılık gösteren Peygamber Efendimiz'e, şeytanın olumsuz telkinlerine ve manevi saldırılarına karşı Allah'tan şöyle yardım istemesi emredilmiştir:

David Roberts, Muayyad Camii

Ve de ki: "Rabbim şeytanın kışkırtmalarından sana sığınırım Ve onların benim yanımda bulunmalarından da Sana sığınırım Rabbim" (Müminun Suresi, 97-98)

Peygamberimiz (sav)'e, dualarında Allah'tan bağışlanma dilemesi ve Rabbimizin merhametini zikretmesi şöyle emredilmiştir:

Ve de ki: "Rabbim bağışla ve merhamet et, Sen merhamet edenlerin en hayırlısısın" (Müminun Suresi, 118)

Rivayetlerde ise, Peygamber Efendimizin Allah'a kendisine güzel bir ahlak ve iyi bir huy vermesi için dua ettiği ve dualarında Allah'a şöyle yalvardığı belirtilir:

"Allah'ım! Yaratılışımı ve ahlakımı güzelleştir İlahi! Beni ahlakın kötülerinden uzaklaştır"32

Allah'ın, "De ki: "Sizin duanız olmasaydı Rabbim size değer verir miydi? " (Fatır Suresi, 77) ayetiyle de bildirdiği gibi dua müminler için çok önemli bir ibadettir İnsan, acz içinde, Allah dilemedikçe hiçbir şeye güç yetiremeyeceğini bilerek, umarak ve korkup sakınarak, her konuda Allah'a yönelmeli, herşey için O'na dua etmelidir Peygamber Efendimizin ve Kuran'da duaları zikredilen diğer peygamberlerimizin duaları müminler için en güzel örneklerdir Onlar dualarında hem Allah'a nasıl teslim olduklarını, Allah'ı tek dost ve yardımcı olarak gördüklerini göstermişler, hem de Rabbimizi en güzel isimleri ile yüceltmişlerdir Peygamberlerimizin dualarında ayrıca hiç vakit gözetmeden, her an dua ettikleri ve ihtiyaç içinde kaldıklarında hemen Rabbimize yöneldikleri görülmektedir

PEYGAMBERİMİZ (SAV)'E İTAAT EDEN ALLAH'A İTAAT ETMİŞ OLUR

Allah, tüm insanları gönderdiği elçilere uymakla ve onlara itaat etmekle sorumlu tutmuştur Elçiler, Allah'ın emirlerini yerine getiren, insanlara Allah'ın vahyini ileten ve hal ve tavırlarıyla, konuşmalarıyla, kısacası tüm hayatlarıyla insanlara Allah'ın en hoşnut olacağı insan modelini ve hayatın nasıl yaşanması gerektiğini gösteren mübarek insanlardır Allah Kuran'da elçilerine uyanların kurtuluşa ereceklerini bildirmiştir Bu nedenle Peygamberimiz (sav)'e itaat, önemli bir ibadettir Allah itaat konusunun önemini Kuran'da şöyle haber verir:

Biz elçilerden hiç kimseyi ancak Allah'ın izniyle kendisine itaat edilmesinden başka bir şeyle göndermedik Onlar kendi nefislerine zulmettiklerinde şayet sana gelip Allah'tan bağışlama dileselerdi ve elçi de onlar için bağışlama dileseydi, elbette Allah'ı tevbeleri kabul eden, esirgeyen olarak bulurlardı (Nisa Suresi, 64)

Kim Allah'a ve Resul'e itaat ederse, işte onlar Allah'ın kendilerine nimet verdiği peygamberler, doğrular (ve doğrulayanlar), şehidler ve salihlerle beraberdir Ne iyi arkadaştır onlar? (Nisa Suresi, 69)

Kuran'ın birçok ayetinde ise, peygamberlere itaat edenlerin aslında Allah'a itaat etmiş oldukları bildirilir Elçilere başkaldıranlar ise, gerçekte Allah'a karşı gelmişlerdir Bu ayetlerden bazıları şöyledir:

Kim Resul'e itaat ederse, gerçekte Allah'a itaat etmiş olur Kim de yüz çevirirse, Biz seni onların üzerine koruyucu göndermedik (Nisa Suresi, 80)

Şüphesiz sana biat edenler, ancak Allah'a biat etmişlerdir Allah'ın eli, onların ellerinin üzerindedir Şu halde, kim ahdini bozarsa, artık o, ancak kendi aleyhine ahdini bozmuş olur Kim de Allah'a verdiği ahdine vefa gösterirse, artık O da, ona büyük bir ecir verecektir (Fetih Suresi, 10)

Peygamberimiz (sav) de, hadis-i şeriflerinde itaatin önemini hatırlatmış ve şöyle buyurmuştur:

"Kim bana itaat ederse, muhakkak ki Allah'a itaat etmiştir Kim de bana isyan ederse muhakkak ki Allah'a isyan etmiştir"17

Allah, Kuran'da Peygamberimiz (sav)'in müminler için bir koruyucu ve yönetici olduğunu bildirmektedir Bu nedenle Müslümanlar her konuda Peygamberimiz (sav)'e danışır, onun fikrini ve rızasını alarak bir işe başlarlardı Ayrıca aralarında anlaşmazlığa düştükleri konularda, çözüm bulamadıklarında veya ümmetin güvenliğine, sağlığına, ekonomik durumuna yönelik bir haber öğrendiklerinde bunları da hemen Peygamberimiz (sav)'e iletir ve ondan en hayırlı ve güvenli çözüm veya yöntemi öğrenerek uygularlardı

Bu, Allah'ın Kuran'da müminlere emrettiği çok önemli bir ahlaktır Örneğin Allah bir ayetinde, tüm haberlerin peygambere veya onun kendisine vekil kıldığı kişilere iletilmesini emretmektedir Ayette şöyle buyrulur:

Kendilerine güven veya korku haberi geldiğinde, onu yaygınlaştırıverirler Oysa bunu peygambere ve kendilerinden olan emir sahiplerine götürmüş olsalardı, onlardan 'sonuç-çıkarabilenler' onu bilirlerdi Allah'ın üzerinizdeki fazlı ve rahmeti olmasaydı, azınız hariç herhalde şeytana uymuştunuz (Nisa Suresi, 83)

Bu elbette ki birçok hayrı ve hikmeti olan bir emirdir Herşeyden önce Peygamberimiz (sav)'in her emri ve hükmü Allah'ın koruması altındadır Dolayısıyla verdiği kararlar daima hayır olur Ayrıca Peygamberimiz (sav) ümmetin en akıllı ve hikmetli kişisidir İnsan her işinde doğal olarak en ehil, en yüksek akla ve vicdana sahip olan, en çok güvendiği ve emin olduğu kişiye danışmak, bir haberi sonuç çıkarması için ona götürmek ister

Peygamberimiz (sav)'in tüm bu özelliklerinin yanında, bütün haberlerin tek bir kişide toplanmasının bir hikmeti de, bu haberlerin bütününden daha akılcı ve sağlıklı yorumlar yapılabilecek olmasıdır Allah bir başka ayetinde ise, müminlerin aralarındaki anlaşmazlıklarda Peygamberimiz (sav)'i hakem tutmalarını bildirmiştir Bu tür çözümsüzlüklerin hemen Peygamberimiz (sav)'e iletilmesi Allah'ın emridir ve bu nedenle de akla, vicdana ve adaba uygun olandır Ayrıca, Peygamberimiz (sav)'in verdiği hükme gönülden ve hiçbir kuşkuya kapılmadan itaat etmek son derece önemlidir Onun verdiği karar o insanın çıkarları ile çelişse de, gerçekten iman edenler bu durumdan hiçbir burukluk duymaz ve hemen razı olarak peygamberin hükmüne itaat ederler Allah bu önemli itaat özelliğini Kuran'da şöyle bildirmiştir:

Hayır öyle değil; Rabbine andolsun, aralarında çekiştikleri şeylerde seni hakem kılıp sonra senin verdiğin hükme, içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın, tam bir teslimiyetle teslim olmadıkça, iman etmiş olmazlar (Nisa Suresi, 65)

Alıntı Yaparak Cevapla

Hz.Muhammed (S.A.V.) Hakkında-Peygamber Efendimiz (S.A.V.) Hakkında

Eski 09-08-2012   #57
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Hz.Muhammed (S.A.V.) Hakkında-Peygamber Efendimiz (S.A.V.) Hakkında



SÜNNET İNKARCILARININ BAHANELERİ




Bu yazımızda Hz Peygamber’i (sav) aradan çıkarmak demek olan sadece bir ‘nakilci’ olduğu iddiasını ele alacağız

Resulullah’ın Sadece Kelamı Nakleden Olduğu İddiası

Sünneti inkar edenlerin bir başka iddiası da Hz Muhammed’in (sav) sadece bir nâkil-i kelâm, diğer bir ifâdeyle bir "postacı" olduğu, vazifesinin, sadece Kur'ân'ı tebliğden ibaret bulunduğudur

Kur'ân'ın dışında hüküm kaynağı tanımamanın idarede büyük sıkıntılar çıkaracağını, yöneticilerin ihtiyaca cevap veremeyeceklerini ifâde eden Hayri Kırbaşlıoğlu, sonraki cümlelerinde bağlayıcı hükümlerin Kur'ân'la sınırlı olduğunu savunanlara, günümüzde Kur'ân'ın temas etmediği konuların nasıl çözüme kavuşturulacağını sorduktan sonra iddia sahiplerinin bu suâle ancak şöyle cevap verebileceklerini söyler:

"Evet, mutlak bağlayıcı olan Kur'ân'dır Kur'ân'ın Hz Peygamber dönemiyle mukayese edilemeyecek ölçüde gelişmiş ve karmaşık bir hal almış olan çağımızın toplumsal meselelerine, hazır çözümler sunmasının söz konusu olamayacağı da bir gerçektir Bu durumda yapılması gereken, bizim Kur'ân'ı yorumlayarak, bu meselelere çözüm getirmemizdir"

Onların tek cevabının ancak bu olacağını yineledikten sonra, şöyle der: "Kur'ân'da, açıkça çözümü bulunmayan meselelerin çözümü için kendimize Kur'ân'ı yorumlama yetkisi tanımak, aslında Kur'ân dışında yeni çözümler ortaya koymak demektir

Halbuki sünnetin fonksiyonu da bundan farklı değildir Şimdi bu durumda biz sünneti reddetmekle, kendimize tanıdığımız Kur'ân'ı yorumlama ve Kur'ân'da olmayan yeni çözümler ortaya koyma yetkisinden, Hz Peygamber'i mahrum bırakmış oluyoruz ki, bunu akla getirmek dahi insaf sınırlarını aşmak anlamına gelir Bu ise kısaca şudur:

'Hz Peygamber, naklettiklerini yorumlama ve ondan ilham alıp yeni çözümler ortaya koyma yetkisi olmayan bir nakilci veya postacıdır; onun naklettiklerini yorumlama yetkisi ise onun değil, bizimdir' Bu tür bir düşünce açıkça haddi aşmaktır ve bu bakımdan ciddiye alınması dahi söz konusu olamaz" (1)

Diğer taraftan, çeşitli âyetlerden, Resulullah’ın sadece "nakilcilik" değil, naklettiğini "öğretme" görevinin de bulunduğu anlaşılmaktadır Meselâ o âyetlerden birisi şudur:

"Andolsun ki, Allah, onlar arasından, âyetlerini okuyan, kendilerini kötülüklerden arındıran, onlara Kitap ve hikmeti öğreten bir peygamber göndermekle, insanlara lütufta bulunmuştur" (2)

Burada bu âyet üzerinde iki noktaya dikkat çekmek istiyoruz:

Birincisi, âyette geçen hikmetin, Kur'ân dışında bir şey olduğu, âyete ilk bakışta açıkça anlaşılmaktadır Demek ki, Peygamber Efendimiz, ümmetine Kur'ân'ın dışında başka bir şey öğretmektedir Onun Kur'ân'ın dışında öğrettiği tek şey ise hadis ve sünnet olarak bilinen "hikmet" deryasıdır

Diğer bir husus, âyette; "Kitap ve hikmeti öğreten" buyurulmaktadır Demek oluyor ki, Peygamber Efendimizin görevi, iddia edildiği gibi sadece Kur'ân'ı nakletmek değil, aynı zamanda onu öğretmektir de Resûlullah (sav) hem Kur'ân'ı tebliğ, hem de onu Öğretme vazifesini en güzel bir şekilde yaparak, âyetlerin kapalı yerlerini açıklamış, yanlış anlaşılan mânâları düzeltmiştir

Resûlullah’ın naklettiğini "öğretme" görevinin yanı sıra, bir de açıklama vazifesi vardır Bunu da şu âyetlen öğreniyoruz: "(Kendilerine indirileni) onlara açıklaması için, Biz her peygamberi mutlaka kendi kavminin diliyle gönderdik" (3)

Bir metni açıklama, o metinde bulunmayan bir takım ek bilgilerle yapılır Nitekim Peygamberimiz de ümmetine, Kur'ân'ı açıklamıştır Bu açıklamalar bâzı kelimelerin mânâları ile ilgili olabildiği gibi, Kur'ân'da farz kılınan namazın nasıl kılınacağı, orucun nasıl tutulacağı, zekâtın nasıl verileceği gibi hususlarla da ilgili olabilir

Netice, Resûlullah (sav) sadece bir "nakilci" diğer bir ifâdeyle "postacı" değildir Zaten bir peygamberin tebliğ ettiği hükümleri sadece nakletmekle yetinmesini, onu öğretme ve açıklama görevinin olmamasını düşünmek, mümkün değildir Onlar tebliğ ettikleri hükümleri öğretmişler, açıklamışlar, uygulamışlar, uygulamaları da kontrol etmişlerdir

Sünnetin Başlangıçta Yazılmamış Olması

Hadislere şüphe iras etmek isteyenlerin üzerinde durdukları bir husus da, Peygamberimiz zamanında hadislerin yazılmadığı, hadislerin yazıya dökülmesinin çok geç tarihlerde gerçekleştiği iddiasıdır

Onlara göre hadisler gerçekten önemli olsa idi, Resûlullah (sav) Kur'ân'ı yazdırdığı gibi, hadislerin yazılmasına da karşı çıkmaz, yazı ile kayda geçirmez miydi?

Mevdudî'nin böylelerine verdiği güzel bir cevabı iktibas etmek istiyoruz: "Hadisi inkar edenler, bu soruyu büyük bir tantana ile sorarlar ve bunun genellikle karşı tarafı cevapsız bırakacağını veya susturacağını sanırlar Zannediyorlar ki, Kur'ân-ı Kerim, resmen yazdırıldığı için korunmuştur; hadisler ise bizzat Resûlullah (sav) tarafından kayda geçirilmediği için korunamamıştır Ama ben kendilerine soruyorum, eğer Resûlullah (sav) Kur'ân'ı yazdırıp bıraksaydı ve binlerce kişi bunu ezberleyip sonraki kuşaklara aktarmamış olsaydı, yazılı belgeler, daha sonraki kuşaklar için Hz Peygamber'in yazdırdığının aynısı olduğunun ispatı olabilir miydi? Gerçek şu ki, böyle bir şeyin ispatı, önemli bir problem olarak çıkardı Çünkü, bir takım insanlar, Hz Peygamber'in (sav) bu kitabı gözlerinin önünde yazdırdığına dair şahitlik etmedikçe, bu yazılı kitabın güvenilir olması şüpheli olurdu…”

"Bugün dünyada, Hz Peygamber Efendimizin (sav) yazdırmış olduğu Kur'ân'ın tek bir nüshası dahi yoktur Ama bu durum, kutsal kitabın güvenilir ve doğru olmasını zerre kadar etkilemez; zira sürekli ve kesintisiz şifahî rvayetlerden, güvenilir oluşu sabittir

“Kaldı ki, Resûlullahın (sav) Kur'ân'ı bizzat yazdırmış olduğu da rivayetlerden (hadislerden) anlaşılmakta, bununla ilgili herhangi bir belge bulunmamaktadır Böyle bir belge bulunsa bile, onu Hz Peygamber'in (sav) yazdırmış olduğu kesin olarak ispatlanamaz Onun için bu beylerin yazılı bir belgeye bu kadar önem vermeleri yersizdir, hatta tamamen yanlıştır




"Hz Peygamber, kendi sünnetleri üzerinde bina edilmiş olan koca bir toplum meydana getirmişti Ki, bu toplumun yaşantısının her yönünde kendi emir ve öğretilerinin damgası vardı Bu toplumda Resûlullahın (sav) sözlerini dinlemiş, işlerini görmüş ve talimatına uygun olarak talim ve terbiyeden geçmiş binlerce kişi vardı Bu toplum daha sonraki kuşaklara bu izleri aktardı ve aşamalı olarak onlardan bize geldi Kaldı ki, hadislerin bütünüyle, kayda geçirilmediği de doğru değildir" (4)

Bilhassa, müsteşriklerden (Batılı araştırmacılar, bilim adamları) kaynaklanan bu iddiaya cevap olarak burada Prof Dr İsmail Lütfi Çakan'ın da bir değerlendirmesine yer vermek istiyoruz

Çakan, hadis ve sünnetin bir başka millette eşi ve benzeri görülmeyen bir kesinlikle tespit ve nakledilmiş olması, batılı ilim çevrelerini çok rahatsız ettiğini söyledikten sonra, sözlerine şöyle devam ediyor:

"Hiç şüphesiz, doğru olarak anında kaydedilmiş ve iyi muhafaza edilmiş yazılı metinlere göre, şifahî rivayetler daha az emniyet telkin edecektir Ancak bu, hiçbir zaman, yazılı beyanların her türlü tehlikeden uzaklığı garantisi olarak yorumlanamaz

“Şifahî rivayetler için düşünülen güven kırıcı hususlara eş, yazılı vesikalar için de birçok noktadan endişe belirtmek mümkündür Nitekim günümüz basını konuya ait duyulabilecek endişenin boyutlarına örnek vermektedir Bu da göstermektedir ki, mesele rivayetin yazılı yada şifâhi olması değil, o rivayeti nakleden kişinin şahsiyeti, inanç değerleri ve mensup olduğu kültür çevresidir Bu çok önemli noktalan görmezden gelerek, yada kasten dikkatten kaçırarak güveni, vesikaya bağlamak ve bu noktadan hareketle bir takım sonuçlara varmaya çalışmak ilmî dürüstlük ve ciddiyetle bağdaşmamaktadır"

Daha sonra sünnetin yazılı olarak nakledildiğinin de birçok belgesi bulunduğuna dikkat çeken sayın Çakan, şifâhi rivayetlere güvenmenin sakıncalı taraflarını ortaya koyan Güstav Lö Bon'un bir itirafına yer veriyor O da şudur:

"Geçmiş zamanlara âit hadiselerin tefsirinde hata menbalarının (sebeplerinin) en mühimlerinden biri, müelliflerin o zamanların vak'alarını bugünün fikriyle izaha tevessül etmeleridir

Hz Peygamber'in Kur'ân'dan Başka Mu'cizesi Olma*dığı Düşüncesi

Bir kısım hadisleri kabul etmeyenlerin bir başka gerekçeleri de, Resûlullah’ın (sav) Kur'ân'dan başka mu'cizesinin olmadı*ğı iddiasıdır Böyleleri, Allah'ın Peygamber Efendimize ihsan et*tiği yegâne mucizenin Kur'ân olduğunu, dolayısıyla, hadis ki*taplarındaki mu'cize haberlerinin sonradan uydurulduğunu iddia ederler Bunlar iddialarına gerekçe olarak da şu âyeti gösterirler:

"Kendilerine bir mu'cize geldiğinde ona iman edeceklerine dâir, var güçleriyle Allah'a yemin ettiler De ki: 'Mu'cizeler Al*lah katındadır' İstedikleri mu'cize kendilerine geldiğinde, yine iman etmeyeceklerinin siz farkında değil misiniz? (5)

Oysa burada, mucizenin Allah katında olduğu ifâde edilmek*tedir Elbette mucize, Ancak Allah'ın izni ile gösterilebilir Bu âyet hiçbir zaman Resûlullah’ın Kur'ân dışında mu'cize göster*mediğine delil olamaz Kaldı ki, Kur'ân, Hz Nuh, Hz İbrahim, Hz Salih, Hz Mûsâ, Hz İsâ gibi, önceki peygamberlerin göster*dikleri mucize haberleri ile doludur Mucize nübüvvetin bir ge*reği olduğuna, önceki peygamberler pek çok mu'cize gösterdik*lerine, Hz Muhammed (sallahu aleyhi vessellem) Efendimiz de bir peygamber, hem de son peygam*ber olduğuna göre, onun Kur'ân dışında bir mucize göstermedi*ğine hükmederek, Resûlullahın mucizelerini bildiren hadisleri reddetmek, akılla ve insafla bağdaşmaz Evet, Peygamberimiz bi*ne yakın mucize göstermiştir Bunların birçoğu hadis kitapların*da manevî mütevatir şeklinde nakledilmiştir

Kaynaklar:

1- Doç Dr Hayri Kırbaşlıoğlu, İslam Düşüncesinde Sünnet, 196

2- Al-i İmran Suresi, 3;164

3- İbrahim Suresi, 14;4

4- Mevdudi, Sünnetin Anayasal Değeri, 128, 129

5- En’** Suresi, 6;109

Alıntı Yaparak Cevapla

Hz.Muhammed (S.A.V.) Hakkında-Peygamber Efendimiz (S.A.V.) Hakkında

Eski 09-08-2012   #58
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Hz.Muhammed (S.A.V.) Hakkında-Peygamber Efendimiz (S.A.V.) Hakkında



AHİRETİN ZENGİNİ OLMAK






Efendimizin (sav) güzel kokusu

Hz Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem güzel kokuyu çok severdi Her hangi biri, güzel kokulu bir şeyi hediye gönderdiğinde hiç bir zaman geri çevirmezdi

Sahabe-i Kiram efendilerimiz radiyallahu anhum şöyle diyorlardı:
“Allah Resulü, hangi sokaktan geçse, orası güzel kokuyla dolardı” (Tirmizi)

Efendimizin konuşması ve gülümsemesi

Hz Peygamber (sav)’in konuşması; son derece tatlı ve gönül okşayıcı idi Tane tane konuşur, her cümlesini dinleyenler tarafından anlaşılması için ayrı ayrı kurgulardı Vurgulamak istediği bir sözü, üçer kez söyleme adeti vardı Konuşma sırasında, çoğunlukla gözlerini gökyüzüne çevirirdi Sesi yüksekti

Hz Hatice annemizin önceki kocasından Hind adında bir oğlu vardı Çok güzel bir üslupta konuşurdu Bir şeyi gözler önünde canlandırırcasına anlatırdı

Hz Hasan bir gün ona: “Hazreti peygamber (sav) nasıl konuşurdu?” diye sorunca, şöyle cevap verdi: “Hz Peygamber (sav) daima düşünen bir insan olarak görülürdü Çoğu kez sessiz durur, hiçbir zaman gereksiz yere konuşmazdı Her cümleyi ayrı ve net söylerdi Eliyle işaret ederken bütün elini kaldırır, bir şeye hayret ettiğinde avucunun içini çevirir, konuşma sırasında bazen elini elinin üstüne vurur, bazen keyiflenir, sevindiğinde gözlerini yere çevirirdi Çok az güler, güleceği zaman tebessüm ederdi İşte bu onun gülmesi idi” (Tirmizi)

Abdullah b Haris şöyle demiştir: “Hz Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’den daha çok tebessüm eden bir kimseyi görmedim

Bilindiği gibi tebessüm sessiz olarak gülümsemek anlamına gelir

Peygamberimiz’in (sav) cömertliği

Hz Peygamber (sav)’in cömertliği, karakterinin ayrılmaz bir parçasıydı Cömertlik hususunda Hazreti Peygamber gibisi yoktur Nitekim, İbni Abbas (ra) şöyle demiştir: “Hz Peygamber (sav) insanların, en cömerdi idi Özellikle ramazan aylarında daha cömert olurdu (Buhari)

Abdullah bin Ömer de şöyle demiştir: “Hz Peygamber (sav)’den daha cömert birini görmedim!”

Peygamberimiz de cömertliğin her türlüsü; Allah yolunda, Allah’ın dinini açıklamak, Allah’ın kullarını doğru yola sevketmek, (ademoğlunun) açlarını doyurmak, cahillerini öğütlemek, haceti olanların hacetini görmek, yararlanacakları, her türlü yararlandırmak ve ağırlıklarına tahammül etmek gibi ilim, mal ve nefis cömertliğinin hepsi kendisinde mevcud idi

Ebu Zer radiyallahu anh şöyle anlatmıştır: Hz Peygamber (sav)'le beraber Medine'de taşlık yerde dolaşıyorduk Karşımıza Uhud dağının geldiği bir yerde:

"Ebu Zer!" dedi "Buyur Ya Resulallah!" dedim Şöyle buyurdu: "Şu Uhud dağı kadar altınım olsa, borcumu ödemek için ayırttığımdan gerisini üç gün geçmeden, Allah'ın (fakir) kullarına böyle, böyle, böyle dağıtırım" dedi ve bunu derken de sağma, soluna ve arkasına işaret ediyordu Biraz yürüdükten sonra da şöyle buyurdu: "Bu dünyada zengin olanlar kıyamet gününde fakirlerdir" Sağına, soluna ve arkasına işaret ederek: "Ancak böyle, böyle, böyle (fakirlere ve hayır yerlere) infak edenler, ahirette de zenginlerdir Onlar da çok azdır" buyurdu (Buhari, Müslim)

Peygamberimizden bir şey istenildi mi, asla "Yok!" demezdi Bir gün birkaç Ensarî Hz Peygamber (sav)'den bir şeyler istemişti Hz Peygamber (sav) de verdi Tekrar istediler Hz Peygamber (sav) tekrar verdi Hz Peygamber (sav) para bitinceye kadar vermeye devam etti Ama onlardan biri buna rağmen gelip yine bir şeyler istedi Bunun üzerine Hz Peygamber (sav): "Bende bir şeyler kalmış olsaydı, onu senden esirgeyerek yanımda tutmazdım" buyurdu (Buhari)

Hz Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in bunun gibi güzel huyları pek çoktur Her müslümanın bunları öğrenmesi ve Hz Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e mutabaat yapması gerekir Böylece, dünyada ve ahirette felaketlerden, sıkıntılardan kurtulmak ve o iki cihan efendisinin şefaatine kavuşmak nasip olur Cömertliğin zıddı olan cimrilik; Allah-u Zülcelal'in gazabına sebep olan çirkin bir sıfattır Bu sıfat, sahibini hem dünyada hem de ahirette perişan eder






Efendimiz (sav)'in Allah sevgisi

Sağlam rivayetlerde şöyle bildirilmektedir: "Hz Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem geceleri o kadar uzun süre kıyamda dururdu ki, mübarek ayakları şişerdi Bunu gören bazı sahabe: "Ey Allah Resul’ü, Allah seni zaten bağışlamıştır Bu kadar eziyete niçin katlanıyorsunuz?" deyince Hz Peygamber (sav): "Ben de Allah'a çok şükreden bir kul olmayayım mı?" buyurdu (Buhari, Müslim)

Bazı alimler şöyle demişlerdir: "İnsanlar, Hz Peygamber (sav)'in o kadar fazla ibadet edişini Allah korkusundan sanıyorlardı Çoğuna göre O, günahtan arındırılmış olduğu için böylesine ağır ibadetlere katlanmak zorunda değildi
Hz Peygamber (sav) verdiği cevapla bu şüpheyi gidererek, bunun sebebinin Allah korkusu olmayıp, Allah sevgisi olduğunu bildirmiştir"

Yine rivayet edildiğine göre, Hz Peygamber (sav) geceleyin kalkar, ara sıra dua ve niyazda bulunur, bazen mezarlığa gider ve: "Gece yarısının sessizliğinde Allah Teala (rahmetiyle) dünya semasına iner" buyururdu (Buharı, Müslim, İbn Mace)

Hz Peygamber çoğu zaman şöyle dua ederdi: "Allah'ım! Senden sevgini ve seni sevenlerin sevgisini ve senin sevgine ulaştıracak ameli talep ediyorum Allah'ım! Senin sevgini nefsimden, ailemden, malımdan, soğuk sudan daha sevimli kıl" (Tirmizi)

İşte Hz, Peygamber (sav) böyle dua etmiş ve Allah-u Teala'dan sevgisini ve Allah'ı sevenlerin sevgisini talep etmiştir Biz de Hz Peygamber (sav)'e mutabaat yaparak, Allah-u Zülcelal’den sevgisini ve O'nu sevenlerin sevgisini istersek, inşallahu teala bizlere bu sevgiyi verecektir

Kaynak: Seyda Muhammed Konyevi (ks), Örnek İnsan ‘Hz Muhammed (sav); Reyhani Yayınları, Konya

Alıntı Yaparak Cevapla

Hz.Muhammed (S.A.V.) Hakkında-Peygamber Efendimiz (S.A.V.) Hakkında

Eski 09-08-2012   #59
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Hz.Muhammed (S.A.V.) Hakkında-Peygamber Efendimiz (S.A.V.) Hakkında



Peygamberimiz (sav)'in Hıristiyan, Yahudi ve müşrik topluluklarla imzaladığı Medine Vesikası da önemli bir adalet örneğidir Farklı inançlara sahip topluluklar arasında adaletin sağlanması ve her topluluğun çıkarlarının gözetilmesi için hazırlanan bu vesika sayesinde yıllarca düşmanlık içinde yaşayan topluluklara barış getirilmiştir Medine Vesikası'nın en belirgin özelliklerinden biri inanç özgürlüğü sağlamasıdır Bu konu ile ilgili madde şöyledir:

"Ben-i Avf Yahudileri, müminlerle beraber aynı ümmettirler, Yahudilerin dinleri kendilerine, Müslümanların dinleri de kendilerinedir"14

Medine Vesikasının 16 maddesinde ise, "Bize tabi olan Yahudiler, hiçbir haksızlığa uğramaksızın ve düşmanlarıyla da yardımlaşmaksızın, yardım ve desteğimize hak kazanacaklardır"15 diye bildirilmiştir Peygamberimiz (sav)'den sonra da sahabeleri Peygamberimiz (sav)'in antlaşmaya koydurduğu bu hükme sadık kalmışlar ve aynı hükmü, Berberi, Budist, Brahman ve benzeri inançlara sahip kişiler için de uygulamışlardır16

Hacı Nazif Bey Kuran'dan bir ayet yazılı; " İnsanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder" (Nisa Suresi, 58)

Asr-ı Saadet döneminin barış, huzur ve güvenlik içinde geçmesinin en önemli nedenlerinden biri, Kuran ahlakına uyan Peygamberimiz (sav)'in adaletli tutumudur

Alıntı Yaparak Cevapla

Hz.Muhammed (S.A.V.) Hakkında-Peygamber Efendimiz (S.A.V.) Hakkında

Eski 09-08-2012   #60
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Hz.Muhammed (S.A.V.) Hakkında-Peygamber Efendimiz (S.A.V.) Hakkında



Peygamberimiz (sav)'in adaleti, Müslüman olmayan kişilerde de bir güven duygusu uyandırmıştır ve müşriklerden dahi Peygamberimiz (sav)'in himayesi altına girmek isteyenler olmuştur Allah Kuran'da müşriklerin bu taleplerini bildirmiş ve aynı zamanda Peygamberimiz (sav)'e bu kişilere karşı nasıl davranması gerektiğini de vahyetmiştir:

"Eğer müşriklerden biri, senden 'eman (himaye) isterse', ona eman ver; öyle ki Allah'ın sözünü dinlemiş olsun, sonra onu 'güvenlik içinde olacağı yere ulaştır' Şu halde o (anlaşmalı olanlar), size karşı (doğru) bir tutum takındıkça, siz de onlara karşı doğru bir tutum takının Şüphesiz Allah, muttaki olanları sever" (Tevbe Suresi, 6-7)

Günümüzde de, dünyanın dört bir yanında meydana gelen çatışmaların, kavgaların, huzursuzlukların tek çözümü Kuran ahlakına uymak ve Peygamberimiz (sav) gibi din, dil veya ırk ayrımı gözetmeksizin, adaletten hiçbir zaman ayrılmamaktır

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.