Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Genel Kültür & Serbest Forum > ForumSinsi Sözlük Ağı

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
islami, sözlük

İslami Sözlük A

Eski 11-04-2012   #121
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İslami Sözlük A



Akl-ı Feâl Nedir?

İşrâkiyye (Yeni Eflâtunculuk) felsefesinde ukûl-ı aşerenin (on akılın) sonuncusu olup, yaşadığımız âlemle alâkalı akla verilen ad Öldürme ve yaratma işlerine bakan mertebe

Felsefecilerin akl-ı feâl dedikleri yalnız onların hayâllerinde bulunup, kısa akılları ile ortaya attıkları bir şeydir İslâm bilgilerine uymamaktadır Bunların bozuk inanışlarına göre, insan sıkışınca Akl-ı feâle yalvarır, Allahü teâlâdan bir şey is temez Allahü teâlânın dünyâda olup bitenlerle hiç ilgisi yoktur derler Bunlar sapık fırkaların hepsinden daha aşağıdırlar (İmâm-ı Rabbânî)

Alıntı Yaparak Cevapla

İslami Sözlük A

Eski 11-04-2012   #122
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İslami Sözlük A



Akl-ı Meâd Nedir?

Ebedî rahata kavuşmak, Cennet'te ebedî kalmak ve Cehennem azâbından kurtulmak için hâlini ıslâh etmeyi, düzeltmeyi düşünen, uzak görüşlü, dünyâya değil, âhirete değer veren akıl

Akl-ı meâd, peygamberlerde (aleyhimüssalevâtü vetteslîmât) ve evliyâda bulunur Akl-ı meâdı kuvvetlendiren şeyler, ölümü ve âhireti düşünen kimselerle bulunmaktır (İmâm-ı Rabbânî)

Bir kimsenin nefsi mutmainne olunca yâni bütün varlığı ile Rabbine dönüp İslâmiyet'in emirlerine baş kaldıramaz hâle gelince, aklı da, akl-ı meâd olur (Muhammed Ma'sûm-i Fârûkî) (Bkz Akl-ı Selîm)

Dâimâ Allah adamları ile berâber olmak, akl-ı meâdın artmasına sebeb olur (Behâeddîn-i Buhârî)

Alıntı Yaparak Cevapla

İslami Sözlük A

Eski 11-04-2012   #123
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İslami Sözlük A



Akl-ı Meâş Nedir?

Yemek, içmek, evlenmek, helâl, haram demeden kazanmak ve eğlenmek gibi hep bedenin râhatını ve nefsin menfaatini düşünüp, âhireti düşünmeyen akıl; akl-ı meâdın zıddı

Akl-ı meâş, dünyânın geçici lezzetlerine bakarak, (büyüklenmek, kıskanmak, kendini beğenmek, kin ve düşmanlık gibi) hâlleri kalb hastalığı saymaz Akl-ı meâş kısa görüşlüdür Akl-ı meâşı, mala düşkün ve dünyâya bağlı olanlar beğenir (İmâm-ı Rabbânî)

Alıntı Yaparak Cevapla

İslami Sözlük A

Eski 11-04-2012   #124
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İslami Sözlük A



Akl-ı Sakîm Nedir?

Kısa görüşlü akıl Düşündükleri şeylerde ve yaptıkları işlerde yanılan ve çok kere pişmanlığa sebeb olan akıl

Akl-ı sakîm bâzan doğruyu bulur, bâzan yanılır Yanılması daha çok olur En akıllı denilen kimse, mütehassıs (uzman) olduğu dünyâ işlerinde bile çok hatâ eder Bu sebeble din ve sonsuz olan âhiret işlerinde akl-ı sakîme güvenilmez Düşündükleri şeyle rde ve yaptıları işlerde yanılır Hepsi üzüntüye ve pişmanlığa, zarâra, sıkıntıya sebeb olur (Abdülhakîm Arvâsî) Herşeyi akl-ı sakîmle çözmek isteyen kişi, Tahta ayak takmış kimselere benzer Kısa aklına uydurmak ister her işi, Dün yaptığını, bugün bozmak ister

(İmâm-ı Rabbânî)

Alıntı Yaparak Cevapla

İslami Sözlük A

Eski 11-04-2012   #125
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İslami Sözlük A



Akl-ı Selîm Nedir?

Selîm akıl, hiç yanılmayan, hatâ etmeyen akıl

Selîm akıl, peygamberlerde aleyhimüsselâm bulunur Onlar her başladıkları işte muvaffak (başarılı) olmuşlardır Pişman olacak, zarar görecek bir şey yapmamışlardır Eshâb-ı kirâmın (Peygamber efendimizin arkadaşları) Tâbiînin (Eshâb-ı kirâmı gören b üyükler), Tebe-i tâbiînin (Tâbiîni görenler) ve din imâmlarının rıdvânullahi aleyhim ecmaîn akılları, derece bakımından peygamberlerin akıllarından sonra gelir Bunların akılları, din bilgilerinin hepsinin pek yerinde ve doğru olduklarını açıkça görür Bu bilgileri bunlara isbât etmeğe, açıklamağa lüzûm olmadığı gibi, tenbih etmeğe, haber vermeğe de lüzum yoktur (Abdülhakîm Arvâsî)

İslâmiyet'i işitmeyen çok kimse vardır ki, akl-ı selîmleri olduğu için, bozulmuş, uydurulmuş dinlerin mensuplarına aldanmamışlar, astronomide, fen bilgilerinde ve bilhassa tıb ilminde gördükleri nizamlı (düzenli) hâdiselerin (olayların) birbirlerine bağlantılarını düşünerek hilkatin (yaratılışın) sırlarını, bu hesâblı düzenin hakîkatini anlamak istemişlerdir Bunlar yine akl-ı selîmleri sâyesinde İslâmiyet'in bildirdiği güzel ahlâkın bir çoğunu bulup, müslüman gibi yaşamış, kendilerine ve başkalarına faydalı olmuşlardır Allahü teâlâ bunları îmân etmelerine sebeb olacak rehberlere ve kitablara kavuşturacağını Ankebût sûresinde vâdetmektedir (Abdülhakîm Arvâsî)

Alıntı Yaparak Cevapla

İslami Sözlük A

Eski 11-04-2012   #126
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İslami Sözlük A



AKLÎ VE NAKLÎ İLİMLER Nedir?

Fen ve din bilgileri (Bkz Ulûm-u Akliyye ve Ulûm-u Nakliyye)

Alıntı Yaparak Cevapla

İslami Sözlük A

Eski 11-04-2012   #127
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İslami Sözlük A



AKRABÂ Nedir?

Aralarında neseb (soy), süt ve evlilik bakımından yakınlık bulunanlar

Allahü teâlâ Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyurdu ki Nedir?

Akrabâna (onları gözetmek, ziyâret etmek ve yardım etmek) , fakîre ve yolcuya (durumlarına göre zekât ve yiyecek vermek sûretiyle) hakkını ver! Elindekini isrâf etme (İsrâ sûresi Nedir? 26)

Ey ümmetim! Beni Peygamber olarak gönderen Allahü teâlâya yemin ederim ki, fakîr akrabâsı varken, başkalarına verilen zekâtı Allahü teâlâ kabûl etmez (Hadîs-i şerîf-Et-Tergîb vet-Terhîb)

Akrabânıza yardım ve iyilik ediniz Hâllerini, hatırlarını sorunuz Muhtâç iseler ellerinden tutunuz Onları incitmekten çok sakınınız Babanızın emrinden sakın çıkmayınız Amcanızın derdiyle dertleniniz Dayınızın hâlinden gâfil olmayınız Diğer akr abânızı akrabâlık derecesine göre arayınız ve onlara yardımcı olunuz Böyle yaparsanız Allahü teâlânın ikrâm ve ihsânlarına kavuşursunuz (Muhammed Rebhâmî)

Alıntı Yaparak Cevapla

İslami Sözlük A

Eski 11-04-2012   #128
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İslami Sözlük A



AKTÂB Nedir?

Kutublar Tasavvufta yüksek derecelere ulaşmış mübârek, kıymetli zâtlar Kutb'un çokluk şeklidir (Bkz Kutub)

Alıntı Yaparak Cevapla

İslami Sözlük A

Eski 11-04-2012   #129
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İslami Sözlük A



ÂL Nedir?

Âile, akrabâ, tâbî (Bkz Ehl-i Beyt) Duâ olsun âline dahî eshâbına Tâbiîn, ensâr ve hem ahbâbına

(Süleymân Çelebi)

Alıntı Yaparak Cevapla

İslami Sözlük A

Eski 11-04-2012   #130
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İslami Sözlük A



A'LÂ SÛRESİ Nedir?

Kur'ân-ı kerîmin seksen yedinci sûresi

A'lâ sûresi, Mekke-i mükerremede nâzil oldu (indi) On dokuz âyet-i kerîmedir Birinci âyet-i kerîmedeki (en yüce) mânâsına gelen "A'lâ" kelimesi sûreye isim olmuştur Sûrede, Allahü teâlânın her türlü noksanlıklardan tenzîh edilmesi, uzak tutulması, Resûllulah'ın nasîhatlarından kimlerin faydalanıp kurtulacağı, kimlerin de istifâde edemeyip, azâba uğrayacağı, insanların dünyâ hayâtını tercih ettikleri halbuki âhiretin dünyâdan daha hayırlı olduğu, çünkü dünyânın geçici, âhiretin ise devamlı old uğu ve daha başka hususlar bildirilmektedir (İbn-i Abbâs, Kurtubî)

A'lâ sûresi birinci âyet-i kerîmesinde meâlen şöyle buyruldu Nedir?

Rabbinin o yüce ismini tesbîh et (O'nun; zâtında, sıfatlarında ve isimlerinde O'na lâyık olmayan her şeyden münezzeh (uzak, temiz) olduğuna inan O'nun adını başkasına verme)

Dokuzuncu ve onuncu âyet-i kerîmesinde meâlen şöyle buyruldu Nedir?

(Habîbim) artık sen (fayda versin vermesin) insanlara nasîhat et, öğüt ver Allahü teâlâdan korkan kimse, nasîhati, öğüdü dinleyecektir (ondan faydalanacaktır) Çok fâsık ve bedbaht olan o nasîhatlardan kaçınacak O Cehennem ateşine girecek (Âyet Nedir? 10-11)

Belki siz dünyâ hayâtını, (âhirete) tercih edersiniz Halbuki âhiret daha hayırlı ve devamlıdır (Âyet Nedir? 16-17)

Alıntı Yaparak Cevapla

İslami Sözlük A

Eski 11-04-2012   #131
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İslami Sözlük A



A'râf - İslami Sözlük

Her şeyin tümseği yüksek yer, burç, sırt, tepe, örfler, âdetler, iki şey arasında kalan kısım arf kelimesinin çoğulu Bu nedenle atın yelesine, horozun ibiğine de arf denmiştir Kur'an'da üç ayette geçer:

"İki (taraf) arasında (surdan) bir perde ve A'râf üzerinde de, (Cennetlik ve Cehennemliklerin) her biri simalarıyla tanıyacak adamlar vardır ki onlar henüz oraya (Cennete) girmemiş, fakat onlar girmeyi şiddetle arzu eder olarak Cennet yârânına: "Selâmün Aleyküm " diye nidâ ederler

Gözleri ehl-i Cehennem tarafına çevrildiği zaman da "Ey Rabbimiz bizi zalimler gürûhu ile beraber bulundurma" derler

(Yine) A'râf yaranı (kâfirlerden) simalarıyla tanıdıkları (elebaşı) bir takım adamlara şöyle nidâ ederek derler: "Ne çokluğunuz (yahut topladığınız mallar), ne de (hakka karşı) yeltenmekte devam ettiğiniz o kibr (ve azamet) size hiç bir fayda vermedi " (el-A'râf, 7/46-48)

Müfessirlere göre bu ayetlerdeki A'râfdan maksad, Cennetle Cehennem arasındaki sur benzeri bir perdenin yüksek tepeleridir

İbn Cerîr'in rivayetine göre Huzeyfe (ra)'e A'râf'ın ne olduğu sorulduğunda şöyle demiştir: "A'râf; iyilikleri ile kötülükleri eşit gelen insanlardır Kötülükleri Cennet'e girmelerine, iyilikleri de Cehennem'e girmelerine mani olmuştur Bunlar, Cenâb-ı Hak onların hakkında hüküm verinceye kadar bu sur üzerinde kalacaklardır"

Kimler A'râf'ta bulunacaktır? Bu hususta çeşitli rivayetler varsa da konuyu şöyle özetlemek mümkündür: İyilikleriyle kötülükleri denk gelenler A'râf'ta bekletileceklerdir Nitekim İbn Merdûye'nin Câbir b Abdullah'dan merfu olarak rivayet ettiği bir hadis'te: "Peygamberimiz (sas)'e iyilikleriyle kötülükleri denk gelenlerin durumu sorulduğu zaman, Hz Peygamber, "Onlar A'râf'ta bulunacaklardır Onlar oraya isteyerek girmemişlerdir" buyurmuştur Daha sonra bunlar Allah'ın lûtfuyla Cennet'e gireceklerdir (Muhtasaru Tefsîr, ibn Kesîr, II, 22)

Bazılarına göre de fetret devirlerinde ölenlerle müşriklerin çocukları da burada kalacaklardır

A'râf konusunda daha başka açıklamalar da yapılmıştır Ez cümle Hasan-i Basrî Hazretleri "A'râf marifetten gelir Bu da Cennetliklerle Cehennemlikleri simalarından tanıyan bazı kimseler demektir Belki de şimdi aramızda olanları vardır" şeklinde izah etmiştir

Alıntı Yaparak Cevapla

İslami Sözlük A

Eski 11-04-2012   #132
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İslami Sözlük A



Ashâbu'l-yemin - İslami Sözlük

Sağa mensup olanlar, bereketli ve uğurlu insanlar, kıyamet gününde amel defterleri sağ taraflarından verilecek olan mutlu kimselerdir (M Hamdi Yazır, Hak Dini, Kur'an Dili, VII, 4706)

Ashabû't-Yemin Kur'an-ı Kerîm'de altı defa zikredilmektedir (el-Vakıa 56/27, 38, 90, 91; el-Müddessir, 74/39)

Allah'u Teâlâ ashabu'l-yeminin ahirette nail olacakları mükâfatı şöyle anlatır: Ashab-ı yemin, ne mutlu ashab-ı yemine! Onlar dikensiz sedir ağaçları, uzamış gölge altında, çağlayarak akan sular kenarlarında; bitip tükenmeyen ve yasak da edilmeyen, bol meyveler arasında; yüksek döşekler üzerindedirler Biz ashab-ı yemin için ceylan gözlü hurileri yeniden yaratmışızdır Onları bakire, ellerine düşkün ve hepsini bir yaşta kılmışızdır " (el-Vakıa,56/27-38)

Bunlara ashab-ı meymene de denir (bk Ashab-ı meymene)

Alıntı Yaparak Cevapla

İslami Sözlük A

Eski 11-04-2012   #133
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İslami Sözlük A



Asabe - İslami Sözlük

Sarmak, kuşatmak, şiddet, kuvvet, yardım ve himaye, baba tarafından olan yakın akrabalar Bir miras hukuku terimi olarak ise; yalnız başına olduğunda bütün mirası Ashabü'l Ferâiz'den* mirasçı bulununca onlardan artanı alan ve ölene (mûris'e) araya kadın girmeksizin bağlanan erkek hısımlarla bu hükümde olan diğer kimselerdir Oğlu, oğlun ilânihaye oğlu gibi Bunların belirli miras hisseleri ayet ve hadislerde belirlenmemiştir

Asabe önce ikiye ayrılır: Kan hısımlığı sebebiyle asabe, köle ve câriyeyi hürriyetine kavuşturmaktan doğan asabe

Kan hısımlığı sebebiyle asabe üçe ayrılır:

A) Kendi başına asabe olanlar (Binefsihi asabe) Bunlar ölenle (mûrisle) aralarına kadın girmeyen erkek hısımlardır Bunlar dört sınıf olup şunlardır:

1) Ölenin araya kadın girmeyen erkek fürûu Oğlu, oğlunun oğlu gibi Ayette: "Ölenin çocuğu (oğul veya kız) varsa ana ve babadan herbirine terikenin altıda biri vardır" (en-Nisâ, 4/11) buyurulur Burada, babaya belli hisse verilerek, oğul asabelikte (artanı almada) ondan öne alınmıştır

2) Ölenin araya kadın girmeyen erkek usûlü Babası, babasının babası gibi Ayette: "Ölenin çocuğu olmayıp da, O'na ana ve babası mirasçı olduysa, üçte biri anasınındır" (en-Nisâ, 4/11) buyurulur Burada annenin hissesi belirlenmiş, artanın da babaya ait olacağına işaret edilmiştir

3) Ölenin babasının araya kadın girmeyen erkek fürûu Ölenin ana-baba bir veya baba bir erkek kardeşleri ile bunların ilânihaye oğulları gibi Bununla ilgili olan Kur'anî hüküm şudur: "Eğer (mirasçı) erkek kardeş ise çocuksuz (ve babasız) ölen kız kardeşinin (ölümüyle) bıraktığı mirasın tamamını alır" (en-Nisâ, 4/176) Cenâb-ı Allah'ın hükmüne göre çocuğu ve babası olmayan kimse ölür ve geride ana-baba bir veya baba bir erkek kardeşi kalırsa, mirasın tamamı, ashabü'l-ferâiz'den kimse varsa, bunlardan artanı bu erkek kardeşindir

4) Ölenin dedesinin erkek fürûu Ana-baba bir veya baba bir amcalarla, bunların ilânihaye erkek çocukları Hadiste şöyle buyurulur: "Nebî (sas) mirası ana-baba bir erkek kardeşe, sonra baba bir erkek kardeşe, sonra ana-baba bir erkek kardeşin oğluna, sonra baba bir erkek kardeşin oğluna verdi Amcaların durumunu da aynen bunlar gibi zikretti" (el-Mavsilî, el-İhtiyar, V, 93; Hafidu İbn Rüşd, Bidâyetü'l-Müctehid, II, 321-322)

Birden çok asabe birlikte bulunursa en yakın ve en kuvvetli olan tercih edilir Diğerleri mirastan düşer Resulullah (sas): "Ashabü'l-Ferâize hisselerini veriniz Onlardan artan miras, en yakın erkek hısımındır" (Buhârî, Ferâiz, 5, 7, 9-10; Müslim, Ferâiz, 2-3; Tirmizî, Ferâiz, 8) buyurmaktadır

Buna göre asabeye miras verilirken şu prensiplere uyulur:

1) Yakın olan uzak olanı düşürür Bu da ikiye ayrılır:

a) Sınıfta yakınlık: Bir önceki sınıftan asabe varken sonraki sınıfta bulunanlar miras alamaz Meselâ, oğul varken baba veya erkek kardeş miras alamaz Ancak baba aynı zamanda ashabü'l-ferâiz'den olduğu için bu durumda altıda bir alır

b) Derecede yakın olan uzak olanı düşürür Bu durum aynı sınıfta, birden çok asabe bulunması hâlinde sözkonusu olur ve ölene en yakın olan tercih edilir Meselâ; birinci sınıftan oğul ile oğlun oğlu birlikte mirasçı olsalar, derecede (batında) yakın olan oğul, torunu düşürür

2) Kuvvetli olan zayıfı düşürür Bu durum, sınıf ve derecesi aynı olan birden çok asabe birlikte bulunursa sözkonusu olur Meselâ; ana-baba bir erkek kardeş ile baba bir erkek kardeş birlikte bulunsalar, hısımlığı kuvvetli olan öz kardeş, baba bir kardeşi düşürür

Asabe'ye miras verilirken bu, sınıf, derece, yakınlık ve kuvvet durumlarının daima gözönünde tutulması gerekir Ana-bir erkek kardeşlerle, ana bir amcalar zevi'l-erham* grubu içinde yer alırlar

B) Başkası ile birlikte asabe olanlar (Bigayrihi asabe) Bunlar kadınlardan olmak üzere dört çeşit hısımlardır Erkek kardeşleri ile birlikte müşterek asabe olurlar

1) Ölenin kızları Bunlar ölenin oğulları ile müşterek asabe olurlar Cenâb-ı Allah; "Allah size (miras hükümlerini şöylece emir ve) tavsiye eder Çocuklarınız hakkında, erkeğin hissesi iki kızın hissesi kadar" (en-Nisâ, 4/11) buyurur

2) Ölenin oğlunun kızları Bunlarda ölenin aynı derecede (batındaki) oğlun oğlu ile asabe olurlar Yukarıdaki ayette evlad kelimesi oğul ve kız anlamı yanında bunlar olmayınca oğlun oğlu veya kızı anlamına da gelir (İbn Rüşd, Bidâyetü'l-Müctehid, II, 311-312)

3) Ana-baba bir kız kardeşler Bunlar öz erkek kardeşlerle birlikte olunca asabe olurlar (en-Nisâ, 4/176)

4) Baba bir kız kardeşler Bunlar da baba bir erkek kardeşlerle birlikte asabe olurlar (en-Nisâ, 4/176)

C) Başkasının bulunması ile asabe olanlar (Maagayrihi asabe) Bunlar ölenin kızları veya oğul kızları ile birlikte bulununca asabe olan kız kardeşlerdir Bunlar iki kısımdır:

I) Ana-baba bir kız kardeşler Ölenin kızı veya oğlunun kızı ile asabe olurlar Hz Peygamber (sas): "Kız kardeşleri, kızlarla birlikte bulununca, asabe yapınız" (Buhârî, Ferâiz, 12; Dârimî, Ferâiz, 4) buyurmaktadır

2) Baba bir kız kardeşler, yine ölenin kızı veya oğlunun kızı ile asabe olurlar Bu konudaki delil, yukarıda zikrettiğimiz hadistir Ana-baba bir kız kardeş bulunmayıp da, kız veya oğul kızı ile beraber baba bir kız kardeş bulunursa asabe olur

Burada asabe olan kız kardeşler, ölenin kızı veya oğul kızı ashabü'l-ferâiz sıfatıyla belirli hissesini aldıktan sonra, artanı alırlar Aynı kuvvette sayıları birden fazla olunca, artanı kendi aralarında eşit olarak paylaşırlar Üç tane ana-baba bir kız kardeşin asabe olması gibi (Hamdi Döndüren, Delilleriyle İslâm Hukuku, Şahıs, Aile, Miras Hukuku, İstanbul 1983, s 495-507)

Alıntı Yaparak Cevapla

İslami Sözlük A

Eski 11-04-2012   #134
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İslami Sözlük A



Arz-ı Mev'ud - İslami Sözlük

Va'dedilmiş yer Hz İbrahim ve onun soyundan gelenlere verileceği va'dedilen arazî Bu tabir Kur'an-ı Kerîm'de "Bereketli arz" olarak kaydedilmektedir (el-Enbiyâ, 21/71) Hz Yusuf (as)'ın Mısır'a götürdüğü İsrailoğulları zamanla Firavunların yönetimi altında zulme uğramış, mustaz'af* bir kitle haline gelmişti Kur'an'da Hz Musa (as)'ın onlara şöyle dediğini biliyoruz "Ey Kavmim, Allah'ın size takdir ettiği Arz-ı Mukaddes'e girin arkanıza dönmeyin Yoksa hepiniz nice zararlara uğrayanlardan olursunuz " (el-Mâide, 5/12) Hz Musa'nın sözleriyle Allah'ın İsrailoğullarına mukaddes kıldığı belde bildirilmiş ise de bunun neresi olduğu kesin olarak bilinmemektedir Ken'an ili olarak bilinen yer Filistin, Şam, Ürdün'deki Ken'an bölgesi yahut Kudüs şehri midir, bu hususta kesin bir bilgiye sahip değiliz Ancak o dönemlerde bu bölgede büyük bir devlet hüküm sürdüğünden, israiloğulları buraya gelmek istememişler, bunun için de Hz Musa'ya: "Git sen ve Rabbin, savaşınız; biz buracıkta oturacağız" demişlerdi (el-Mâide, 5/24) Bundan sonra İsrailoğulları'nın buraya gidemeyeceği, ancak bu bölgeye salih kulların mirasçı olacakları Hz Dâvud'a vahyedilen Zebur'da belirtilmiştir: "Andolsun ki biz zikir (Tevrat)'dan sonra (Davud'a indirilen) Zebûr'da yazdık ki "Arz'a (arz-ı Mev'ud 'a) benim salih kullarım varis olur"(el-Enbiyâ, 21/105) Arz-ı Mev'ud'un değerini takdir edemeyen İsrailoğulları yeryüzünün salihleri olamamış fakat daima bunun özlemini duymuş ve bu toprakları ele geçirmek için her türlü hileye başvurarak her şeyi mübah görmüşlerdir Arz-ı Mev'ud Müslümanlar, Hristiyanlar ve Yahûdiler tarafından kutsal kabul edildiği için her üç ümmet de buraları ele geçirme gayreti içine girmiş ve bu bölgede tarih boyunca mücadeleler sürmüştür Yahudiler Allah'ın Peygamberlerini öldürüp onun dinine ve emirlerine sırt çevirdiklerinden Allah onların bu kutsal yerlere mirasçı olamayacaklarım belirtmiştir Yukarıda ifade edildiği gibi yeryüzüne Allah'ın salih kulları varis olacaktır Bu ilâhi hüküm bütün kutsal kitaplarda mevcuttur (bk el-Enbiyâ, 21/105; Mezmurlar, 37/29, 69/32-36) İslâm'dan önceki dinler ve Hz Peygamber'den önceki kutsal kitap ve şerîatler, Kur'an ile neshedildiği için, bütün insanların İslâm'a ve Kur'an'a tabi olması halinde Allah'ın salih kulları olmaları mümkündür Arz-ı Mev'ud'a ancak Allah'ın son şerîatı olan İslâm'a iman etmekle vâris olunabilir

Alıntı Yaparak Cevapla

İslami Sözlük A

Eski 11-04-2012   #135
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İslami Sözlük A



Arz - İslami Sözlük

Bir şeyi bir âmire, üstada veya büyüğe göstermek, takdim etmek

Hadîs usulünde kullanılan bir terim olup râvinin elinde bulunan hadisleri şeyhine okuması anlamına gelmektedir Hadîs şeyhine okunan hadisler isterse ezberden, isterse yazılı bir metinden okunabilmektedir Şeyh de kendisine arz edilen bu hadis metinlerini kontrol maksadıyla dinlerken, ister elindeki bir metinden takip eder isterse hafızasından izler (Ali Haydar Efendi, Usul-i Fıkıh Dersleri, İstanbul 1326, 406) Râvî, bu hadisleri şeyhinin huzurunda okursa artık bunları üstadından rivayet yetkisine sahip olmuş demektir

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.