Tefsir Dersleri... |
08-04-2012 | #106 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Tefsir Dersleri...47 DERS EVLİLİĞİ TEŞVİK VE ZİNADAN KAÇINMA 32 — İçinizden bekarları ve kölelerinizden, cariyelerinizden salih olan*ları evlendirin Eğer fakir iseler Allah onları fazlıyla zengin yapar Allanın flutfu) boldur, (O herşeyi) hakkıyla bilendir 33 — Nikaha (evlenmeye imkan) bulamayanlar Allah kendilerini faz*lından zengin kılıncaya kadar, (zinaya karşı) iffetlerini korusun Ellerinizin malik olduğu (köle ve cariyelerden) mükatebe İsteyenleri, eğer onlarda bir hayır biliyorsanız kitabete kesin, onlara Allanın verdiği maldan verin Dünya hayatının geçici metaını kazanacaksınız diye cariyelerinizi, eğer kendileri de iffetli olmak İsterlerse, siz fuhşa mecbur etmeyin Kim onları (buna) mecbur ederse şüphesiz ki Allah onlara (o cariyelere) kendilerinin zorlamalarından sonra da çok bağışlayıcı, çok esirgeyicidir 34 — Andolsun ki biz (din hükümlerini) açık açık bildiren âyetler, siz*den evvel gelip geçmiş olanlardan misaller, takvaya erenler İçin de öğüt*ler İndirdik Âyetlerin Lafzı Tahlili (El eyâmâ): Eyyama, eyyim'in çoğuludur Eyyim evli olmayan kadın veya erkek demektir (İbâdiküm): Abid, köle demektir (Vâşiün): Vasi, çok zengin demektir (Alîm): Alîm, halkın ihtiyacını ve herşeyi hakkıyla bilen Cenabı Hakkın İsimlerinden biridir (Velyesta'fif): İffet kökünden türeyen ve namuslu olmayı ifade eden bir fiildir (el-kitab); Kitab, yazılan şey demektir Âyette ise kölenin belirli bir meblağ karşılığında azad edilmesi demektir (Hayren): Hayır, salih amellere denildiği gibi mala da denilir Buradaki anlamı ise sahih olan kavle göre salih, emniyet ve vefa sahibi kimsedir (Feteyâtlküm); Feteyât, fetât'ın çoğuludur Genç (El bigâi): Biga kelimesi kadınların zina etmesi cariyeler demektir (Tahassünen); İffet anlamındadır (Arada! hayati): Hayat, demektir (Ayalin mübeyyinatin): Apaçık âyetler Âyetlerin İcmali Manaları Allahu taala genç ve hür erkekleri evlendirmeyi emrederek şöyle bu*yurmaktadır : Ey müminler, aranızdaki hür erkek ve kadınlardan bekarları evlendirin Köle ve cariyelerinizden salih olanları da Şayet evlendireceği*niz bu bekarlar fakir iseler şüphesiz Allah (ccj onları fazlından zengin eder Onların fakirlikleri evlendirmeniz için bir mani teşkil etmesin Allahu taala çok cömert ve fazlı geniştir Kullarından dilediğine bol rızık verir İnsanların hiçbir hali O'ndan gizli değildir Allahu taala, maddî ve içtimai sebeblerle evlenme imkânı bulomayan gençlere, fazlından zengin kılmcaya kadar, fuhuştan ve Allah (cc)'ın ha*ram kıldığı şeylerden uzak kalmalarını emretmektedir Zira kul, Allah (cc)r-ın yasaklarından sakındığı takdirde Allahu taala onlara sıkıntılarından bir çıkış yolu verir Zira Allahu taala', «Kim Atlahtan korkarsa O, kendisine (her) işinde bir kolaylık verir» (Talak: 4) buyurmaktadır Allahu taala, efendilere, kölelikten kurtulmayı isteyen kölelerle müka*tebe yapmayı ve onların hürriyetleri karşılığı verecekleri malın da kabul edilmesini emretmektedir Cariyelerin de efendileri tarafından cahiliye devrinde olduğu gibi para kazanmak için fuhşa zorlanmalarını yasakla*maktadır Haddi tecavüz ederek cariyelerini fuhşazorlayanlar için elim bir ozab hazırladığını ve zinaya zorlananların günahlarını bağışlayacağını be*yan etmektedir Aliahu taala kullarına doğru yolda yürümeleri için açık açık âyetler, tafsilatlı hükümler ve hadler beyan etmiştir Kulların hayır ve saadetleri bu âyetlerin gösterdiği hüküm ve hududlara bağlıiıklarındadır İbret alın*ması için geçmiş ümmetlerden de birçok misaller yermiştir Takva sahib-lerl için de öğütler indirilmiştir Âyetlerin Nüzul Sebebleri 1- Süyuti Abdullah bin Sebih'ten, o da babasından şöyle rivayet etmiştir: «Ben, Hüveyt bin Abdülızzi'nin kölesiydtm Ondan mükatebemi istedim Mükatebe yapmadı Bunun üzerine Allahu taala, «Etlerinizin malik olduğu {köle ve cariyelerden) mükatebe isteyenleri)» âyetini inzal bu*yurdu» [130] 2- Müslim Sahih'inde Cabir bin Abdullah'tan şöyle rivayet eder: «Abdullah bin Übey bin Setûl'ün Museykete ve Ümeymete isminde iki ca*riyesi vardı Bunları para karşılığı fuhşa zorluyordu Gidip Resulullah (sav)'a şikayet ettiler Sunun üzerine, «Dünya hayatının geçici metaını kazanacaksınız diye cariyelerinizi fuhşa mecbur etmeyin» âyeti nazil oldu» [131] Diğer bir rivayete göre, Abdullah bin Übey bin Selûl, adı geçen cari*yelerini döverek fuhşa zorladığında onlardan bir tanesi, «Eğer yapacağı*mız iş hayırsa bunu çok yaptık Şer ise artık bırakma zamanımız gelmiş*tir» diyerek Resulullah (savj'a şikayet eder Bunun üzerine, «Dünya ha*yatının geçici melaını» âyeti nazil olur 3- Taberî Mücahid'den şöyle rivayet eder: «Araplar cahiliye dev*rinde gene cariyelerine zorla fuhuş yaptırırlardı Kazandıkları parayı da kendileri alırdı Abdullah bin Übey bin Selûl'ün fuhuş yaptırdığı bir cari*yesi vardı O fuhşu çirkin bularak bir daha yapmayacağına yemin etti Yine zorlanınca yeşil bir aba karşılığı zina yaparak abayı efendisine ge*tirdi Bunun üzerine, «Dünya hayatının geçici metaını» âyeti nazil oldu [132] Mukatil, «Abdullah bin Übey bin Selûl'ün zorla zina yaptırdığı bir ca-"riyesi vardı Bu âyet onun için nazil oldu» der Bütün rivayetler gösteriyor ki, cariyelerini zinaya zorlayan kimse, mü*nafıkların reisi Abdullah bin Übey bin Selûl'dür Bu âyetleri», önceki âyetler arasındaki münasebet Allahu taala öncekj âyetlerde fuhuştan, zinadan, kadınlara bakmak*tan, kadınlarla bir arada bulunmaktan, avret mahallerinin açılmasından, ziynetlerin gösterilmesinden, evlere izinsiz girmekten ve her türlü ahlak bozucu ve fesada düşürücü kötülüklerden müminlerin kaçınmasını em*retmişti Bu âyet-i kerimelerde ise evlenmeyi teşvik ederek evlenenlere yardım etmeyi emretmektedir Çünkü evlilik mümini zinadan koruyan, if*fetini tahakkuk ettiren ve günahtan uzak tutan hayırlı tek yoldur Bununla beraber insanoğlunun neslinin çoğalmasını sağlayan tek vasıta ve fazllet-;i bir toplumun temelidir İşte bunun içindir ki, âyet-i kerîme genç erkek ve kızların evlilik yoluyla iffetlerini korumalarını teşvik etmektedir Evlilik hususunda maddî ve İçtimai engellerin de mutlaka ortadan kaldırılacağına işaret etmektedir Âyetlerin Tefsırindeki İncelikler Birinci incelik : «İçinizden bekarları ve kölelerinizden, cariyelerinizden satih olanları evlendirin» âyeti, takva ve salahın kıymetine işaret etmek*tedir Allah (cc) katında insan mal ve mevkii ile değil, din ve takvası ve salahı ile kıymetlidir Nitekim Allahu taala, «Akibet, hic şüphesiz takvaya erenlerindir» {Hud: 49) buyurmaktadır Zemahşerî: «Bu âyet evlenmeyi niçin köle ve cariyelerin salih olan*larına tahsis etmiştir diye sorulursa, derim ki: Onların dinlerinin ve salih hallerinin korunması içindir Zira köle ve cariyelerin salihlerine efendileri şefkat göstererek kendi evladları gibi sever ve korurlar Bunun içindir ki salih oluşlarından dolayı İslâm da buniara ayrı bir önem vermiştir Köle ve cariyelerin müfsidleri ise bunun aksinedir» [133] der İkinci incelik: «Eğer fakir iseler Allah onları fazlıyla zengin yapar» âyetinde Allahu taala kendi nefsini haramdan korumak için evlenme yoluna gidenleri kendi fazlından zengin yapacağını vadetmlştir Birçok sahabinin de âyeti böyle anladıkları nakledilir Hatta Ebubekir Sıddık (ra), «Atlahu taalan:n nikah hususundaki emrine itaat edin ki size vadolunan zenginliğe hemen ulaşasınız» demiştir Hz Ömer ve İbni Abbas (ra)'ın da «Rızkınızı nikahla arayın» dedikleri rivayet edilmiştir Buna karşılık çok evli olduğu halde yine de fakir olanlar veya zengin iken evlendikten sonra fakir düşen kimseler olduğu söylene*bilir Unutulmamalı ki, Allah (cc)'tn bu vaadi meşiyyetine bağlıdır Nitekim Allahu taala, «Eğer fakirlikten korkarsanız Allah dilerse, sizi yakında kendi fazlından zenginleştirir» buyurmaktadır Mevzumuz âyette herne kadar Allah (cc)'ın dilemesini İfade eden birşey yoksa da âyetin sonundaki, «Al*lanın (lütfü) boldur, (O herşeyi) hakkıyla bilendir» cümlesi Allah (cc)'ın dilemesinin mukadder olduğuna delalet eder Çünkü Allahu taala, «lutfu bol, cömertliği bol» dememiş, «(lutfu) boldur, (O herşeyi) hakkıyla bilendir» demiştir İşte âyetin sonundaki bu ifade, «Kulları hakkında neyin hayırlı olduğunu bilendir» anlamına gelir Şu halde Allah (cc) hikmeti ve kulun maslahatına göre dilediğini zengin, dilediğini fakir eder Nitekim hadis-l kudside, «Şüphesiz kullarımdan öylesi vardır ki, fakirlik onun hakkında daha hayırlıdır Eğer onu zengin etsem, güzel hali bozulur» ifadesi varid olmuştur Zenginlik ile nikah arasındaki bağlantının hikmeti ise halktan bazıları*nın hayaline gelen çocuklar mutlaka fakirliğe sebeb olur yanlış zannını ortadan kaldırmaktır Zira Allahu taala kulunun nüfusu kalabalık bile olsa onu zengin etmeye muktedirdir Böyle olduğu gibi bekar da olsa onu fakir edebilir Öyleyse evlenmek insanın fakirliğine, bekarlık ise zenginliğine vasıta olmaz Şüphesiz Allahu taalo kuvvet sahibi ve rezzaktır: «Kim Allah-tan korkarsa (Allah) ona bir (kurtuluş) çıkış yeri ihsan eder Onu hatır ve hayaline gelmeyecek bir cihetten de nzıklandırır» (Talak: 2-3) Üçüncü incelik: «Nikaha (evlenmeye imkân) bulamayanlar (zinaya karşı) iffetlerini korusun» âyeti, evlenme imkânı bulamayan gençleri, Al*lah (cc) onlara evlenme imkanlarını halkedene kadar nefislerini haramdan kcrumaya davet etmektedir Dördüncü incelik: «Onlara Allanın size verdiği maldan verin» âye*tinde latif bir işaret vardır Zenginlerin elindeki servet, yalnızca onlara e-manet edilen Allah (cc)'ın malıdır Allahu taala o malı güzel kullanmak ü-zere onları vekil kılmıştır Zira Allahu taala, «(Allahm) size (tasarruf için) vekalet verdiği (maf)dan (O'nun uğrunda) harcayınd (Hadid: 7) buyur*maktadır Malın hakiki maliki ancak Allahu taaladır Zenginler ise malın hakiki sahibi değildirler Mal ancak onlara bırakılan bir emanettir Beşinci incelik: «Eğer kendileri de iffetli olmak isterlerse» cümlesi antiparantez bir cümledir Bu cümleden maksat, efendilerin cariyelerini fuhşa zorlamaları halinde ne kadar kötü bir iş yaptıklarını bildirmektedir Zira esas olan, cariyeler fuhşa meyletseler bile, efendilerin onları koru*masıdır Efendiler cariyelerini zorlamasalar, yalnızca davet etseler bile son derece alçakça bir İş yapmış olurlar O halde onlar, kendilerini fuhşa davet eden efendilerinden daha hayırlı, daha şerefli ve daha temizdirler Çünkü onlar iffetli yaşamayı fuhşa tercih etmektedirler Bu tercihleriyle de namuslu, haysiyetli ve şerefti insanlar olduklarını İsbat etmektedirler Ebussuud şöyle der: «En az şerefli ve haysiyetli bir kişi bile kendi ha-rımlnde olan cariyesini fuhşa değil zorlamak, razı bile olamaz» [134] Altıncı incelik; «Dünya hayatının geçici metaını kazanacaksınız di*ye» âyeti, efendilerin cariyelerini zinaya zorlamalarının ne kadar çirkin birşey olduğuna işaret eder Zira insanın sahip olduğu en şerefli şey na*mus ve haysiyetidir Onlar ise bu yüksek şerefi, elden çıkması her an mümkün olan dünya metaı ile değiştirmektedirler Yedinci incelik: «Şüphesiz ki Allah onlara kendilerinin zorlanmala*rından sonra da çok bağışlayıcı, çok esirgeyicidir» âyeti, Allah (cc)'ın mağfiret ve rahmetinin zinaya zorlanan cariyeler için olduğuna işaret et*mektedir Onları fuhşa zorlayanlara gelince, onlara da Allah (cc)'ın laneti ve azabı vardır Hasan-ı Basrî (ra), bu âyeti okuyunca, «Vallahi o mağfiret ve rahmet —üç kere tekrarlayarak— o cariyeleredir» demiştin Âyetteki «zorlanma*larından sonra da» ifadesi de bunu teyid etmektedir Çünkü cariyeler bu işi zorla yapmaktadırlar Bunun için onlardan azab kalkmıştır Günah ve azab onları zorlayanlarındır Ebussuud Efendi bu hususta şöyle der: «Mağfiret ve rahmetin fuhşa zorlanan cariyelere tahsis edilmesi, açıktan, onları zorlayanların Allah (cc)'ın mağfiret ve rahmetinden tamamen uzak olduklarına işaret etmek*tedir» [135] Âyetlerdeki Şer'î Hükümler Birinci Hüküm: Âyeti Kerimenin Muhatabı Kimlerdir? Bazı alimlere göre, «İçinizden bekarları evlendirin» âyetinin muha*tabı bütün ümmettir Bu görüşe göre âyetin manası, «Ey müminler, bekar hür erkek ve kadınları evlendirin» olur Diğer bazı alimlere göre âyetin muhatabı yalnız veliler ve efendilerdir Başka bir kısım afime göre ise, âyetin muhatnbı evli olmayan kimse*lerdir Kurtubî şöyle der: «Âyet yalnız velilerle efendilere hitab etmektedir Bir görüşe göre de âyetin muhatabı bekarlardır Sahih olan birincj görüş*tür Şayet bekarlara hitab etseydi, «evlendirin» kelimesi yerine «evlenin» kelimesi kullanılırdı» [136] Bu görüşlerden tercihe en şayan olan, bütün ümmeti muhatab aldığı*nı söyleyen görüştür Öyleyse müslümanlara düşen görev, gençler İçin evlilik İmkanlarını kolaylaştırmak, evliliğe mani olan engelleri ortadan kal*dırmaktır Zira evlilik insanları ve nesli haramdan korunmanın tek yolu*dur «Evlendirin» emrinden maksat, yalnız nikah akdini icra etmek değil, akde götürecek imkanları hazırlamaktır Zira âyette bekarlığı ifade eden «eyyamĞ» kelimesi, ister büyük, ister küçük olsunlar evli olmayan bütün bekarları ifade eder Şurası muhakkaktır ki yetişkin bir erkeğin velisi ola*maz Çünkü o, kendi kendisinin velisidir Buna göre âyetteki «evlendirin» emrinden maksat, evlenenlere yardım etmek ve evliliği kolaylaştırmaktır Zira Resulullah (sav), «Size dinini ve huyunu beğendiğiniz birisi geldiği zaman onu evlendirin Eğer evlendirmezseniz yeryüzünde fitne ve fesat yayılır» buyurmuştur [137] İkinci Hüküm: Evlenmek Farz mıdır, Müstehab mı? Fakihler evlenmenin hükmü üzerinde ihtilaf ederek birkaç görüşe ay*rılmışlardır Zahirîler, evlenmenin farz olduğu görüşündedirler Bunlara göre ev*lenmeyen bir kimse günaha girmiştir Şafülere göre evlenmek mubahtır Evlenmeyene de hiçbir günah yok*tur Cumhura (Hanefi, Maliki ve Hanbeliler) göre evlenmek farz değil müs-tahabtır Zahirilerin delilleri: Zahirîler, âyetteki «evlendirin» emrinin evlenmeyi farz kıldığı görüşün*dedirler Çünkü evlilik' nefsi haramdan korumak içindir Nefsi haramdan korumak ise farzdır Dolayısıyla evlenmek de farzdır Evlenmeyen kimse günaha girmiş olur Cumhurun deliller): Cumhura göre, selef alimlerinden evliliğin farz olduğu yolunda bir nakil yoktur Onlardan gelen haberler, evliliğin müstahab olduğu yolundadır Cumhur görüşlerini aşağıya özetle alacağımız delillere de dayan*dırmaktadır : 1- Eğer evlilik farz olsaydı Resulullah (sav) ve seleften yaygın ve meşhur rivayetler gelirdi Çünkü evlenme ihtiyacı umumidir Bu sebeble gerek Resulullah (sav) devrinde, gerek sahabiler devrinde evlenmeyen hiçbir genç kalmazdı Halbuki biz gerek Resulullah (sav) devrinde, gerek daha sonra evlenmeyen erkek ve kadınlar olduğunu biliyoruz Resulullah (sav) da bunların evlenmemelerine karşı çıkmamıştır İşte bu nakil evlen*menin farz olmadığına delalet etmektedir 2- Eğer evlilik farz olsaydı velilerin evli olmayan dul kızlarını evlen*meye zorlamaları caiz olurdu Halbuki şer'an dul bir kadını evlenmeye zorlamak caiz değildir Zira Resulullah (sav), «Dul bir kadın kendisinden izin alınmadan evlendirilemez» buyurmuştur 3- Cessas: «Evlenmenin müstahab olduğuna, efendilerin köle ve cariyelerini evlenmeye icbar edemeyecekleri üzerinde bütün alimlerin İtti*fak etmeleri de delalet etmektedir Zira âyet, bekarlarla birlikte köle ve cariyelerden salih olanlarının da evlendirilmesini emretmektedir Bu da delalet ediyor ki evlenmek veya evlendirmek ister hür, ister köle olsun müstahabtır» [138] 4- Resulullah (sav), «Kim benim fıtratımı severse benim sünnetimi işlesin Nikah da benim sünnetimdir» [139] buyurmuştur 5- Resulullah (sav), «Doğurgan bir nesilden sevimli kadınlarla ev*lenin Zira kıyamet gününde diğer peygamberlere karşı çokluğunuzla ifti*har ederim» [140] buyurmuştur Şafitlerin delilleri : Evlilik yemek-icmek gibi bir ihtiyacı gidermek ve tat almak içindir Bunlar ise mubahtır Dolayısıyla evlilik de mubahtır Sahih olan cumhurun görüşüdür Yani evlenmek müstahabttr Çünkü Resululiah (sav), sahih ve meşhur olan bir hadiste, «Nikah benim sünne-timdir Kim benim sünnetimi İşlemezse benden değildir» [141] buyurmuş*tur Şurası unutmamalı ki, fakih ve alimlerin nikah üzerindeki ihtilaflı gö*rüşleri ancak insanın haram işlemekten emin olduğu haller için geçerli*dir Zina yapmaktan korkutursa o zaman evlenmek farzdır Zira nefsi ha*ramdan korumak farzdır Kurtubt şöyle der: «Evliliğin hükmü insanın halinin değişmesiyle de*ğişir Mesela zinaya düşmekten ve sabredememekten korkan birisi İçin evlenmek farzdır Sabredebilecek olan ve zinaya düşmek korkusundan e-min olan kimse için ise evlenmek müstahabtır Evlenmeye gücü yeten ve evlenmeyi arzu eden kimseler için evlenmek müstahabtır Bir hürle ev*lenmeye güç yetiremeyenlerin mümkün mertebe nefislerini korumaları farzdır» [142] |
Tefsir Dersleri... |
08-04-2012 | #107 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Tefsir Dersleri...Üçüncü Hüküm: Vefmin Baliğe Olan Bekar Kızını Zorla Evlendirmesi Caiz Midir? Şafiifer, «İçinizden bekarları evlendirin» âyetine dayanarak velile*rin baliğe olan bekarları rızasını almadan evlendirebileceğl görüşündedir*ler Zira ayetin umumi ifadesi buna delalet etmektedir Eğer, «Dul bir kadın kendisinden İzin alınmadan evlendirilemez» hadisi olmasaydı veliler, İzin almadan dulları da evlendirme hakkına sahip olurlardı Cessas: «İçinizden bekarları evlendirin* âyeti yalnız kadınlara has değildir Bu ifade kadın ve erkekleri birlikte içine almaktadır Eğer veliler baüğ olan bekarları zorla evlendirme hakkına sahip olsalardı, Re-sulullah (sav), onların evlenmeleri hususunda izin alınmasını emretmez-di Zira Resulullah (sav), «Bekar bir kızın evlendirileceği haberine karşılık sükut etmesi izin verdiğine delalet eder» buyurmuştur İşte bu hadisten de anlaşılıyor ki, baliğe olan bekar kızları kendilerinden izin almadan ev*lendirmek caiz değildir «Hbni Abbas (ra)'tan şöyle rivayet edilmiştir: «Arapların Bekr kabile*sinden bir baba ile kızı Resulullah (sav)'a geldiler Baba kızını kendisin*den izin olmadan evlendirmiş ve kızı İle arasında anlaşmazlık çıkmıştı Resulullah (sav) kıza, «Babanın yaptığına izin ver» dedi» Bu hadis de ba*liğe olan bekar kızdan evliliği hususunda İzin almanın farz olduğuna de*lalet etmektedir» [143] Dördüncü Hüküm: Kadının Kendi Basına Nikah Akdi Yapması Caiz Mi*dir? Şafii ve Hanbelî fakihlerine göre, kadın kendi başına nikah akdi ya*pamaz Yaptığı takdirde yapılan nikah geçerli, değildir Zira Allahu taala, «İçinizden bekarları evlendirin» ve «Müşrik erkerlere de onlar iman e-dlnceye kadar (mümin kadınları) nikahlamayın» (Bakara: 221) buyurmuş*tur Bu iki âyette de Allahu taaia, kadınlara değil erkeklere hitabetmiştir Bu hitap, evlilik hususunda salahiyetin erkeklere verildiğini göstermekte*dir Eğer kadınların kendi başlarına evlenmeleri caiz olsaydı, velilerin ve*layet hakları düşmüş olurdu Evlilik çok çeşitli maksatlar için yapılır Ka*dın İse çoğu zaman kadınlık duygularının tesiri altında kalmaktadır Bu yüzden ona evlenmek muhtariyeti verilemez Evlilik maksatlarının daha kamil biçimde tahakkuk etmesi için evlilik işi kadınların velilerine veril*miştir Şafii ve Hanbelilerın görüşleri itim ehlinin ekserisi tarafından da ter*cih edilmiştir Sahih olan görüş de budur Şurası var ki, âyetteki hitap yalnız velilere değil, bütün ümmetedir Yani Allahu taala bütün müminlere evlenmek isteyenlere yardımcı olmalarını emretmiştir Müslümanlara dü*şen görev, evlilik hususunda birbirlerine yardım ederek İslâm toplumunda bekar erkek ve kadın bırakmamaya çalışmaktır Evlilik akdinin hükmü bu âyetten değil, Resulullah (sav)'ın sünnetin*den alınmıştır Zira Resulullah (sav), «Nikah ancak veli ile yapılır» [144] buyurmuştur Bir başka hadiste de, «Hangi kadın velisinden izin almadan nikahlanırsa onun nikahı batıldır» [145] buyurmuştur Alusî, şöyle demektedir: «Benim görüşüme göre, âyetteki «evlendirin» emrinin manası, evliliği kolaylaştırmak ve yardımcı olmaktır Nikahta sa*lahiyetin velilere verilmesinin sahih oluşu bu âyetten değil, diğer deliller İle anlaşılır» [146] Beşinci Hüküm: Hür Bir Erkeğin Bir Cariye İle Nikah Akdi Yapması Caiz Midir? Bazı Hanefi alimleri, «içinizden bekarları evlendirin» âyetinin zahi*ri anlamına dayanarak, hür»bir erkeğin bir cariye ile nikah akdi yapmasını kayıtsız şartsız caiz görmüşlerdir İsterse bu erkek, hür bir kadın, alabilecek kadar zengin olsun Şafiilere göre ise, âyetteki, «evlendirin» umumi ifadesi hür bir erkeğin bir cariye ile nikah akdi yapmasına delalet etmez Ancak hür bir kadınla evlenme gücüne sahip değilse o zaman bir cariye ile evlenebilir Zira At-lahu taola, «Sizden kim hür-ve müslümon kadınları nikahla alacak bfr bolluğa güç yetlştiremezse o halde sağ ellerinin malik olduğu mümin ca*riyelerinizden (alsın)» (Nisa: 25) buyurmaktadır Bu âyet hususi bir hü*küm ifade ettiğinden, umumilik ifade eden âyete takdim edilir Öyleyse an*cak hür ve müslüman bir kadınla evlenmeye güc yetiremeyen erkekler mümin bir cariye ile evlenebilirler Altıncı Hüküm: Efendi Köle Ve Cariyesini Evlenmeye Zorlayabilir Mi? Alimler, «Kölelerinizden, cariyelerinizden salih olanları evlendirin» âyetine dayanarak efendinin köle ve cariyesini kendilerinden izin alma*dan evlendirme salahiyetine sahip olduğuna hükmetmişlerdir Zira bu âyet, efendiye köle ve cariyesini evlendirme yetkisi vermekte, onlardan izin al*ma şartını da koymamaktadır Alimler yine bu âyete dayanarak köle ve cariyelerin efendilerinden İzinsiz olarak evlenemeyeceklerine hükmetmişlerdir Eğer efendilerinden İzin almadan evlenirlerse, efendilerinin üzerlerindeki sahiplik hukukunu tanımamış olurlar Üstelik böyle bir durumda kölenin evleneceği kadının geçimini kimin temin edeceği de bilinemez Bu görüşü, «Hangi köle efen*disinden izin almadan evlenirse zanidir» [147] hadisi de teyid etmektedir Kurtubî şöyle der: «Alimlerin ekserisine göre efendi, köle ve cariye*sini zorla evlendirebilir İmam Malik (ra) ve Ebu Hanife (ra)'nin görüşü de budur İmam Şafii (ra)'ye göre ise efendi kölesini zorla evlendiremez Şa*fiilere göre köle de hür insanlar gibi mükelleftir Bu sebeble evlilik husu*sunda zorlanamazlar Kölenin mükellef oluşu, onun kamil bir İnsan oldu*ğuna delalet eder Maliki alimleri, kölenin malikiyeti, efendinin sahipliği yanında yok hükmündedir, görüşündedirler Kölenin efendisinden izin al*madan evlenemeyeceği hususunda icma edilmiştir»[148] Yedinci Hüküm: Karı-Koca Fakirlik Sebebiyle Birbirinden Ayrılabilirler Mi? Alimler, «Eğer fakir iseler Allah onları fazlıyla zengin yapar» âyetine dayanarak, fakirlik sebebiyle nikah akdinin feshedilemeyeceğlne hükmet*mişlerdir Zira Allahu taala fakirliği nikaha mani olacak hallerden sayma*mıştır Bilakis fakirleri evlenmeye teşvik etmiş, onların zengfnleştirileceği-nj vadetmiştir Madem ki fakirlik nikaha mani bir sebeb sayılmıyor, evlili*ğin bozulmasına da sebeb olamaz Nekkaş, şöyle der: «Bu âyet, «Koca fakir düştüğü takdirde kadı on*dan ailesini ayırır» diyenlerin iddialarını reddeder Hatta onların aleyhine bir delil teşkil eder Zira Allah taala, «Allah onları fazlıyla zengin yapar» buyurmuş, «Allah (cc) onları birbirinden ayırır» dememiştir» Kurtubî de şöyle der: «Fakirliğin ayrılma sebebi olduğu yolundaki gö*rüş zayıftır Bu âyet, nafakasından aciz olacak kadar fakir olanlar hak*kında bir bir hüküm getirmemektedir Ancak evlenen fakirlerin Allah (cc) tarafından zengin edileceklerine dair bir vaad ifade etmektedir Fakat zengin bir kimse evlendikten sonra karısının nafakasını veremeyecek ka*dar fakir düşerse o zaman onların ayrılmaları cihetine gidiiir Zira Al*lahu taala, «Eğer (karı koca) birbirinden ayrılacak olurlarsa Allah herbl-rini fazl ve keremiyle İhtiyaçtan vareste kılar» (Nisa: 130} buyurmuştur «Mevzumuz âyet fakirlerin evlendirilmelerine delil teşkil eder Fakirin fakirliği sebebiyle evlenmek istememesi de doğru değildir Zira onun rızkı Allah (cc)'a aittir Resululiah (sav), kendisine hibe edilen bir kadını, bir * peştemalden başka hiçbir şeyi olmayan birisiyle evlendirdi ve kadın nikah*tan sonra nikahın feshi yoluna gitmedi Zira evlendiği kimse baştan fa*kirdi Şayet baştan zengin olsa ve sonradan fakir düşseydi ayrılma İste*ğinde bulunabilirdi» [149] «İçinizden bekarları ve kölelerinizden cariyelerinizden salih olanları evlendirin Eğer fakir iseler Allah onları fazlıyla zengin yapar» âyeti, kız babalarına, kızlarına talib olan temiz, ahlaklı, mazbut gençleri fakirlikle*rinden dolayı geri çevirmemelerini tavsiye etmektedir Çünkü mal gelip geçicidir Allah (cc) da fazlıyla herkesi zengin yapmaya muktedirdir Bu âyetten anlaşılıyor ki, yetişkin bir genç evlenmek İçin zengin ol*mayı beklememelidir Allah (cc)'a tevekkül ederek —kazancı az bile olsa— hemen evlenmelidir Çoğu zaman evlilik insanfarın hayatını düzene sokar, daha çok çalışmalarına ve kazanmalarına vesile olur Zaten Allahu taala da haramdan korunmak için evlenenlere yardım edeceğini vadetmektedlr Nitekim Resulullah (sav} da, «Üç sınıf insana Allah (cc)'ın yardımı haktır: Kendini haramdan korumak için evlenene, ödemek niyetiyle efendisiyle mükatebe yapan köleye ve yalnız Allah İçin savaşanlara» [150] buyur*muştur Âyette fakirliğin nikahı bozup bozmama vo'urJa bir sebeb olduğuna delalet edecek hiçbir şey yoktur Sekizinci Hüküm: Mut'a Nikahının Hükmü Nedir? Bazı alimler, «Nikaha (evlenmeye İmkan) bulamayanlar Al I oh kendi*lerini fazlından zengin kılıncaya kadar (zinaya karsı) İffetlerini korusuna âyetine dayanarak mut'a nikahının batıl olduğuna hükmetmişlerdir Şayet mut'a nikahı sahih olsaydı, nikah imkanından mahrum olan bir gene için Allahu taala «isdl'faf» (korunma)yı, onu fazlından zengin edinceye kadar beklemeyi emretmezdi «Korunma» emri, nikah imkanı bulamayan herkes için geçerlidir Mut'a nikahı sahih olsaydı, Altahu taala onu sarih bir biçimde emir buyururdu Dokuzuncu Hüküm: Efendinin Kölesi İle Mükatebe Yapması Fan Mı*dır? «Mükatebe», şer'î ıstılahta kişinin kölesi ile, hürriyetine karşılık tak*sitle ödeyeceği bir para üzerinde yazılı anlaşma imzalamasıdır Mükatebe iki sekili'e yapılır: 1- Köle mükatebe ister, efendisi de kabul eder «Mükatebe İste*yenleri, eğer onlarda bir hayır biliyorsanız kitabete kesin» âyeti buna işa*ret ekmektedir 2- Köle mükateb^ ister, fakat efendisi kabul etmez Bu durumda mükatebe yapılıp yapılmayacağı hususunda ihtilaf vardır Zahirîlere göre köle mükatebe istediği takdirde efendinin mükatebe yapması farzdır Fukahanın cumhuruna göre ise, köle mükatebe istediği,takdirde efen*dinin mükatebe yapması farz değil, sünnettir Zahirilerin delilleri: Zahiriler, kitabetin farz olduğuna dair Kur'an ve hadisten şu delilleri getirirler: Kur’an'dan delilleri: «Ellerinizin malik olduğu (köle ve cariyelerden) mükatebe isteyenleri, eğer onlarda bir hayır biliyorsanız, kitabete kesin» âyetidir, Zahirilere göre bu âyetin nüzul sebebi de bu forziyete delalet eder Çünkü bu âyet, Hüveyd bin Abdülızzî'nin kitabet İsteyen Sebih is*mindeki kölesi hakkında nazil olmuştur Sünnetten delilleri: Enes bin Malik (ra)'ten rivayet edilmiştir: «Şirin isimli kölem benden mükatebe isledi Kabul etmedim Giderek Hz Ömer'e şikayet etti Hz Ömer bana gelip kırbacıyta tehdit ederek «Ellerinizin ma*lik olduğu» âyetini okudu Bunun üzerine kölemle kitabet yaptım» Davud-u Zahirî: «Eğer kitabet farz olmasaydı, Hz Ömer, Enes bin Malik (ra) üzerinde kırbaçla durmazdı» der Davud-u Zahiri'nin bu görüşü, tabiinin bazılarından —Ata (ra), İkrime (ra), Mesruk (ra), Dahhak (ra)— da nakledilmiştir Cumhurun delilleri; Fukahanın cumhuru (Hanefiler Malikiter, Şafiiler ve Hanbeliler), kita*betin sünnet olduğuna dair şu delilleri getirirler: 1- Allahu teala, «Mükatebe İsteyenleri, eğer onlarda bir hayır biliyorsanız, kitabete kesin» âyetinde kitabeti efendinin kölesinde bir ha*yır görmesi şartına bağlamıştır Buna göre eğer köle kitabet ister ve efen*disi onda bir hayır görmezse, muteber olan kölenin İsteği değil, efendisi*nin kararıdır Âyetin mükatebeyi şarta bağlaması, kitabetin farz değil sün*net olduğuna delalet eder 2- Resulullah (sav), «Bir müslümanın malı ancak kendi rızası İle verdiği takdirde helal olur» buyurmuştur Köle de bir mal olduğundan mü*katebe ancak efendisinin rızası ile olur 3- Kölenin efendisinden satışını istemesi halinde efendinin bu iste-âi kabul etmesinin vacip olmadığı hakkında İcma vardır Efendi bu husus*ta icbar da edilemez Mükatebe de bir nevi satıştır Dolayısıyla kölenin is*teğini efendisinin yerine getirmesi farz değildir Cessas bu hususta şöyle der: «Eğer kölenin mükatebe isteğini efen*dinin yerine getirmesi farz olmasaydı, Hz Ömer Enes bin Malik (ra)'i kırbaçla tehdit ederek köleslyle mükatebe yaptırmaydı denilebilir Buna şöyle cevap veririz: Hz Ömer halkına karşı şefkatli bir baba gibi idi Onla*ra dinde en efdal olanı, farz olmasa da maslahat bakımından emreder, yaptırırdı Burada sahih olan cumhurun görüşüdür Zira âyetteki emir, farzetmek için değil, müstahab olduğunu göstermek içindir» [151] Onuncu Hüküm: «Onlara Allanın Size Verdiği Maldan Verin» Âyetinin Muhatabı Kimlerdir Ve Verilecek Malın Ölçüsü Nedir? Müfessirler, âyetin muhatabının kimler olduğu hususunda İki görüşe ayrılmışlardır 1 Görüş: Âyetin muhatabı zekat vermeleri farz olan zenginlerdir Zenginler, bu âyet İle zekatlarından bir miktarını da mükatebe yapan köle*lere vermekle emrolunmaktadırlar Ata, bu âyetin tefsirinde İbni Abbas (ra)'tan şöyle rivayet etmiştir: «Bu ayetin vermeyi emrettiği mal, zekatın taksimine dair âyette sayılan sınıflar içindeki mükatebe yapan kölelere verilmesi icabeden maldır» Zira onlar aldıkları bu malla kendilerini hürriyete kavuşturmaktadırlar 2 Görüş: Âyetin muhatabı kölelerin efendileridir Bu âyet efendilere, mükatebe yaptıkları kölelerine, mükatebe karşılığı alacakları malın bir kısmını vermelerini emretmektedir Bu ikinci görüşün daha sahih olduğunu zannederim Zira âyetin akışı buna delalet etmektedir Çünkü âyet efendilere köleleri ile mükatebe yap*mayı müstehab kılmaktadır Aynı şekilde, efendilere, mükatebe yaptıkları maldan bir miktarını kölelikten kurtulmalarına yardım olarak kölelerine bağışlamalarını emreder [152] Kurtubî: «Âyetin muhatabları efendilerdir Âyet onlara kölelerine, kita*bet malından bir miktarını veya kendi mallarından vermeyi emretmekte: dir» [153] Fokihler, verilecek malın farz olup olmadığı ve miktarı hususunda ihtilaf ederek yine iki görüşe ayrılmışlardır 1) Şafii ve Hanbetilere göre, efendilerin bu malı kölelerine vermeleri farzdır İmam Hanbel (ra)'e göre verilmesi farz olan bu malın miktarı, müka*tebe akdinde belirtilen malın dörtte biri kadar olmalıdır İmam Şafii (ra}'ye göre, verilmesi farz olan bu malın miktarının belirli birsinin yoktur 2) Maliki ve Hanefilere göre ise verilecek mal farz değildir Âyet de bu malın verilmesini farz olarak emretmemektedir Şafii ve Hanbelİlerin delilleri: Şafii ve Hanbelilere göre, «Onlara Allanın size verdiği maldan verin» âyetinin zahiri, mal vermenin farz olduğuna delalet eder Çünkü bu hü*küm emri ifade eden bir cümle ile varid olmuştur Hz Ömer bin Hattab'tan şöyle rivayet edilmiştir: «Hz Ömer, Ebu Üm-miye isminde bir kölesi ile mükatebe yapmıştı Bir taksidini vermeye gelen köleye Hz Ömer, «Bu parayı benden mükatebene yardım olarak geri ai» dedi Ebu Ümmiye de, «Bu parayı bana taksitlerin sonunda verseydin daha iyi olurdu» dedi Hz Ömer, «O vakte ulaşamayacağımdan korkuyorum» diyerek, «Onlara Allahın size verdiği maldan verin» âyetini okudu» Hanefi ve Malikilerin delilleri: Hanefi ve Maliktler bu âyetin farz kılıcı olmadığı görüşündedirler Bun*lara göre, âyette emir ifade eden iki cümle vardır Birisi, «kitabet kesin» emri, diğeri de «onlara verin» emridir Bu emirlerin her ikisi de ya farzı gerektirir veya gerektirmez Eğer farzı gerektirseydi, mükatebe İsteyen kölenin isteğini efendinin yerine getirmesi farz olurdu Halbuki bu farz değildir Öyleyse ikinci emrin de farz olmadığı muhakkaktır İbnü'l-Arabî şöyle der: «Malın verilmesini farz kabul eden Şafiiler, kitabeti de farz kabul etseydiler tercihleri doğru olabilirdi Fakat İmam Şafii (ra), kitabetin farz olmadığını savunurken mal vermenin farz olduğu görüşündedir Ayette asıf olan mükatebeyj farz kabul etmeyerek tali olan mal vermeyi farz kabul etmektedir Bu da benzeri olmayan bir görüş ve delilsiz bir iddiadır» [154] Resulullah (sav), «Yüz vakiyye üzerine mükatebe yapan bir köle, dok*sanını ödese de onunu ödemese yine köledir» buyurmuştur Eğer kölenin kitabet akdinden birşey düşmek veya kendi malından vermek farz olsaydı mükatebe anlaşmasında tayin olunan malın çoğunu ödediği takdirde ge*riye kaiantn düşmesi ve hürriyetine kavuşması lazım gelirdi Hz Ayşe'den rivayet edilmiştir: Berire isimli bir cariye Hz Ayşe'ye gelerek efendisîyle yaptığı mükatebenin ücreti hususunda yardımını iste*di Hz Ayşe ona, «Eğer efendin kabul ederse senin ozad edicin olayım Anlaştığınız ücretin tamamını ben veririm» dedi Berfre, Hz Ayşe'nin söy*lediklerini efendisine haber verdi Efendi razı olmadı Hz Ayşe durumu Resulullah (sav)'a anlattı Resuiullah (sav), «Onu satın alarak azad et Çünkü velayet hakkı azad edene aittir* buyurdu Hanefi ve Malikiler bu hadisle de istidlal ederek, «Resulullah (sav) Hz Ayşe'nin teklifini reddetmediği halde, efendisine Berire'nin mükate-bede anlaştığı meblağından bir kısmının düşürülmesini veya efendisinin kendi malından ona yardım etmesini emretmemiştlr Şayet mal vermek ve*ya mükatebe bedelinden bir miktar düşürmek farz olsaydı, Resulullah (sav) in bunu emretmesi icabederdi» derler [155] Onbirinci Hüküm: Zinaya Zorlamak Nedir Ve Zorla Yapılan Zinada Er*kek Ve Kadından Had Düşer Mi? «Cariyelerinizi fuhşa mecbur etmeyin» âyeti insanlardan zorla işle*nen bir günahın cezasının düşeceğine delalet eder Günaha zorlanan insan muaheze edilmez Günah ise zorlayana aittir Zorlamanın vaki olduğu ancak hayati bir tehlike veya herhangi bir uzvunun telef olması ile tesbit edilir Yalnız sopa İle tehdit etmek veya değnekle döğmek icbar sayılmaz Zinaya zorlanan bir kimsenin hükmü, küfre zorlanan kimse gibidir Küfre zorlanan kimse için Allahu taola, «Kalbi İman üzere (sabit ve bu*nunla) mutmain olduğu halde İkraha uğratılanlar (küfre zorlananlar) müs*tesna» (Nah): 106) buyurmaktadır Bazı müfesslrlere göre Allahu taalanın «Eğer kendileri de İffetli ol*mak isterlerse» kaydını koyması, ancak, zorlamanın bu şartla tahakkuk edeceğini bildirmek içindir Zira cariyenin kendisi zinayı isterse o zaman zorlamaya gerek kalmaz Alimler zinaya zorlanan erkeklerden de kadınlar gibi günahın düşüp düşmeyeceği hususunda ihtilaf etmişlerdir Cumhura göre zorla yaptırılan zinada bir günah olmadığı gibi hem er-Kekten hem de kadından had düşer Bu hususta erkek de kadın gibidir Çünkü Resulullah (sav), «Benim ümmetimden hataen yapılan, unutularak yapılan ve zorlanarak yapılan işlerin günahları kaldırılmıştır» [156] buyur*muştur İmam-ı Azam Ebu Hanife (ra)'ye göre ise erkeğin zinaya zorlanması ondan zina haddini düşürmez Ancak Sultan tarafından zorlanması müs*tesna Bu hususta erkek için zorlanma olamaz Zira zortama ölüm veya bir azanın telef edilmesi şeklinde olur Böyle bir halde ise erkeğin zina yap*ma gücü kalmaz Zorlama ile zina yapabiliyorsa zorlanmadığı anlaşılır Çünkü gerçekten zorlansa ve korksa idi temas gücünü yitirirdi Öyleyse zorla yaptırılan zinada erkekten had düşmez Cahiliye Devrinde Zina; Cahiliye devrinde zina çok yaygındı ve iki şekilde yapılırdı Birisi, bir kadınla birden fazla erkek nikah yapardı İkinciye ve bazı hür kadınlar taralından para karşılığı yapılırdı Kimsesi olmayan bazı kadınlar fuhşu kendileri için bir geçim yolu ya*parlardı Nikahlandıklan çok sayıda erkekle ilişkide bulunur, onlar da kadının geçimini üstlenirlerdi B&yle bir kadın gebe kalıp doğum yaptığı zaman, kendisiyle fuhuşvyâpT^fr^ljp^kleri çağırır ve çocuğun onlardan bi-rinden olduğunu söylerdi Çocuk, kadının seçtiği erkeğin çocuğu sayılırdı Umumi zina ise genellikle cariyeler, bazan da hür kadınlar tarafından yapılırdı Bu da İki yolla olurdu Birincisi, efendiler cariyelerinden her ay İçin belirli bir para taleb ederlerdi Cariye de bu parayı zina yoluyla ka-zanarak efendisine verirdi Cariyelerin temiz bir işte çalışma imkanları yoktu Bu sebeble onlar fuhşu kendilerine bir iş edinirlerdi İkincisi ise Araplardan bazıları genç kız ve cariyeleri bir evde otur-tarak zina yaptırırlardı O evde fuhuş yapıldığının herkes tarafından bilin*mesi için de kapılarının üzerine bayrak asarlardı Bu evlere «mevahirı adı verilirdi Şayet bu evlerdeki kadınlardan birisi bu rezaleti İşlemeye yanaşmazsa efendisi onu zorlayarak yaptırırdı Münafıkların reisi Abdullah bin Übey bin Selûl de bunlardan birisi idi Günümüzde de aynı cahiliye devrindeki gibi aşikar, hatta kanun hi*mayesinde fuhuş evleri ve kadınları bulunmaktadır Hatta denilebilir ki, şimdiki fuhuş cahiliye devrindekinden daha kötü ve çirkindir Çünkü o dönemde fuhuş genellikle cariyeler tarafından yapılırdı Bugün İse hür ka*dınlar tarafından yapılmaktadır Bunun ticaretini yapan sayılamıyacok ka*dar da çoX kimse vardır Öyle zannediyorum ki bugün çeşitli hastalıkların böylesine yayılmasının sebebi de budur Zira Resulullah (sav), «Bir top*lumda açıkça fuhuş yapılmaya başlandığı zaman geçmişte olmayan birçok hastalık ortaya çıkar» buyurmuştur Bu hadis Peygamber efendimizin mu-cizelerinderpbirisidir Âyetlerdeki Teşri'î Hikmetler Allahu taala, evlenmeyi çok büyük fayda ve yüksek hikmetlere binaen meşru kılmış ve evlilik sebeblerinin kolaylaştırılmasını em/etmiştir Zira yeryüzünün mamuriyeti ve temiz bir neslin ortaya çıkması ancak evlilik hayatıyla mümkündür Allahu taala insanların beşeri arzularını hayvanlar gibi istediği za*man ve yerde başıboş biçimde tatmin etmesine müsaade etmemiştir Bu sebeble kadın-erkek münasebetlerini bir düzene bağlamıştır Kadın ve erkeğin insanlık şerefini korumak üzere bir evlilik nizamı vazetmiştir Öyle bir nizam ki, kadın ve erkeğin tam bir anlaşma, birbirlerinden razı olma, bağlılık ve birbirlerini haramdan koruma düşüncesiyle birleşmelerini sağ*lar Cinsi arzu, beşerî arzuların en güçlüsüdür Bu bakımdan onun başıboş bir şekilde tatmin edilmesi yasaklanmıştır İnsanları tatmin edecek en iyi yolun evlilik olduğu bildirilmiştir Bunun İçin harama bakmak bile yasak*lanarak oinsi duyguların helal bir yoila talmfn edilmesi emredilmiştir «Size nefislerinizden, kendilerine ısınmanız için, zevceler yaratmış ol*ması, aranızda bir sevgt ve esirgeme yapması da O'nurt âyet (erindendir Şüphe yok k! bunda fikrini iyi imal edecek bir kavim tçin elbette ibretler vardır» (Rum: 21) âyeti kerimesi söylediklerimizin büyük bir kısmına işa*ret etmektedir İslömın çok önem verdiği çocukların necib olmasının, neslin artma*sının, hayatın devamının en iyi ve güzel yolu evliliktir Resulullah (sav) da çeşitli yol ve suretlerde evliliği teşvik etmiş, «Dünya bir metadır ve onun hayırlısı da saliha bir kadındır» hadisinde görüldüğü üzere kadının dün-yan-n en hayırlı metaı olduğunu beyan etmiştir Resulullah (sav) diğer bir hadisi şeriflerinde de saliha bir kadının in*sanın en önemli hazinesi olduğunu şöyle bildirmiştir: «Size İnsan için en hayırlı olan hazineyi bildireyim mi? Saliha bir kadındır İnsan,saliha bir kadına baktıkça mesrur olur O, birşey buyurdunmu hemen yerine getirir Kendisinden uzaklara gidildiğinde hem kendisini, hem de kocasının malı*nı korur» Allahu taala, evlenmeye mani olarak hallerin kaldırılmasını emretmiş*tir Bu manilerin birisi de malîdir Zira bir ailenin kurulması için malî im*kâna ihtiyaç vardır Şurası muhakkaktır ki, Allahu taala fakirliğin evlen*meye mani kabul edilmesinin caiz olmadığını bildirmiştir Çünkü rızık Al*lah (cc)'a aittir Altahu taala, iffetlerini korumak için evlenmeyi seçen fakirleri zengin yapmayı tekeffül etmiştir Öyleyse ümmetin üzerine düşen görev, evlenenlere yardım etmek, sebeblerinl hazırlamak ve mümkün olan herşeyi sarfetmektir İlahî emir, Allah {ccpn fazlından zengin oluncaya kadar haramdan sakmmamazı da kesin bir ifade İle beyan etmektedir Çünkü Allahu taala, «Nikaha (evlenmeye imkan) bulamayanlar, Allah kendilerini fazlından zen*gin kılıncaya kadar, iffetlerini korusun» buyurmaktadır |
Tefsir Dersleri... |
08-04-2012 | #108 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Tefsir Dersleri...48 DERS HALVET VAKİTLERİNDE ODALARA GtRMEK İÇlN İZİN İSTEMENİN ADABI 58- Ey iman edenler, sağ elinizin malik olduğu (köle ve cariyeler), birde sizden olupda henüz buluğ cağına girmemiş (küçük)ler (şu) üç va*kitte, sabah namazından Önce, öğle sıcağından elbisenizi çıkaracağınız zaman, bir de yatsı namazından sonra (odanıza girecek olurlarsa) sizden izin istesinler (Bu) üç (vakit) sizin için avret (ve halvet) vakitleridir Bun*lardan sonra ise birbirinizi dolanmanızda ne sizin üzerinize, ne onların üze*rine bir vebal yoktur AHah (herşeyi) hakkıyla bilendir, tom hüküm ve hik*met sahibidir 59- Sizden olan (hür) çocuklar buluğ çağına ulaştığı zaman ken*dilerinden evvelkilerin İzin istediği gibi izin İstesinler Allah size âyetlerini böylece beyan eder Allah (herşeyi) hakkıyla bilendir, tam bir hüküm ve hikmit sahibidir 60- Kadınlardan hayızdan, evlattan kesilmiş, artık nikaha um idleri kalmamış (olan ihtiyarlara gelince: gizli) ziynet (mohafleri)ni erkeklere göstermemeleri şartıyla (dış) rubalarını bırakmalarında onlar için bir gü*nah yoktur (Bununla beraber bundan da) sakınmaları (ve Örtünmeleri) ken*diler] için daha hayırlıdır Allah hakkıyla işiten, hakkıyla bilendir Âyetlerin Lafzî Tahlili (Llyeste'zinküm): İzin isteme Buradaki izinden maksat, «yanınıza girebilir miyim?» demektir (Elhulüme): Hüiüm, lügatta rüya görmektir Burada ise rüyada kadınla temasta bulunmak demektir (Avrâtin): Avret'in çoğuludur Avret, örtülmesi ge*reken yerdir (EI Işâi): İşâ, yatsı namazı vaktidir (Tevvâfûne): Tavaf kelimesinin çoğuludur Tavaf, bir iş için dolaşmak demektir Buradaki anlamı hizmetçilerin etrafta hiz*met için dönmeleridir (Vel kavâidü): Kavâid, kâid kelimesinin'çoğuludur Kâid, çocuk yapmaktan, adetten kesilen ve evlenme umudu kalmayan ka*dınlara denir (Gayre müteberricâtin): Müteberricât, teberrüc'ün çoğuludur Teberrüc, gizli şeyleri açmak demektir Burada ise, ka*dının ziynetini ve güzelliğini erkeklere göstermek için açması demektir Âyetlerin İcmali Manaları Ey Allah (cc)'a ve Resul (sav)'üne dosdoğru inanan ve şeriatı bir ni*zam, bir yol bilenler! Mülkiyetinizde bulunan köle ve cariyeleriniz ile he*nüz buluğ çağına ermeyen erkek çocuklarınız, şafak zamanı, öğlenin sı*cak zamanı ve yatsıdan sonra yanınıza girmek için sizden izin istesinler İzinsiz olarak girmesinler Zira bu vakitler uyku ve istirahat vakti olduğun*dan, izinsiz girdikleri takdirde örtünecek zaman bulamazsınız Kölelerini*ze, cariye ve çocuklarınıza bu vakitlerde odalarınıza İzinsiz girmelerinin haram olduğunu öğretin Bu vakitlerin dışında yanınıza izinsiz girmelerin*de ne sizin için, nede onlar için bir günah yoktur Çünkü onlar yanınıza yalnız hizmet İçin girerler Allahu toala sizi hiçbir zorlukla mükellef kılmamıştır Onun bütün emir ve yasakları ancak sizin maslahatınız için vazedilmiştir Küçük çocukları*nız baliğ oldukları, büyük erkekler sınıfına girdikleri zaman onlara yüksek edebteri öğretin Kendilerinden öncekiler gibi onlar da yanınıza girmek istedikleri zaman sizden izin istesinler İşte bunlar müminlerin yapışırca-sına tutmaları gereken İslâmî emir ve edeblerdir Evlenmekten ümid kesmiş, yaşlılıklarından dolayı erkeklerin kendile*rine kötü bir gözle bakmayacağı kadınların dış elbiselerini çıkarmalarında bir vebal yoktur Onların çarşaf ve aba gibi örtünme elbiselerini giymeme*lerinde bir beis yoktur Yalnız onlar gençler gibi örtünürlerse kendileri için daha hayırlıdır Allahu taala insanların içinde gizli olanları da bilir, önceden yaptık*larınızı da Yaptıklarınızın mükafatını muhakkak göreceksiniz Allah (cc)'m azabından sakınınız Âyetlerin Nüzul Se8ebleri 1- Şöyle rivayet edilir: «Esma binti Ebi Mirsed'in kölesi, girilmesini İstemediği bir zaman odasına girmiş Bunun üzerine Esma Rasulullah (sav)'a giderek «İstemediğimiz vakitlerde hizmetçilerimiz odalarımıza giri*yorlar» dedi Bunun üzerine, «Ey İman edenler, sağ elinizin malik oldu*ğu» âyeti nazil oldu» [157] 2- Mukatil bin Hayyan'dan: «Ensarilerden' bir kişi zevcesi Esma binti Ebi Mirsed İle bir yemek yaparak Resulullah (sav)'ı davet etmişlerdi O zaman Esma, Resulullah (sav)'a, «Şu ne çirkin şeydir ki karı-koca bir yatakta iken köle veya hizmetçiler odalarına giriyor» dedi Bunun üze*rine bu âyetler nazil oldu» [158] 3- Resulullah (sav) ensarilerden Müdleo isminde birini öğle zama*nı Hz Ömer'i çağırmaya gönderdi Hz Ömer uyuyordu Müdlec kapıyı ça*lıp seslenerek içeriye girdi Uyanan Hz Ömer yatakta oturunca avret yer*lerinin bir kısmı göründü Hz Ömer, «İstiyorum ki Allah (cc) oğullarımızın, hizmetçi ve kölelerimizin bu saatlerde yatak odalarımıza girmelerini ya*saklasın İçeri girerken de ancak İzin alarak girsinler» dedi Resulullah (sav)'ın yanına varınca bu âyetlerin nazil olduğunu öğrendi Allah {cc)'a şükür secdesine kapandı» [159] 4- İbni Ebi Hatem, Süddi'den şöyle rivayet eder: «Resulullah (sav)'ın sahabilerinden bir kısmı bu saatlerde zevceleri İle bir arada bulunurlardı Bunun için Allahu taala köle ve hizmetçilere bu saatlerde yatak odalarına ancak izin aldıktan sonra girmelerini emretti Bu emir, «Ey iman edenler, sağ etinizin malik olduğu» âyetiyle geldi» [160] Âyetlerin Tefsirindeki İncelikler Birinci incelik: Allahu taala, «Öğle sıcağından elbisenizi çıkaraca-ğfnizzamon» âyetiyle, bu öğle öncesi uyku vaktinde elbiselerin çıkarılma*sına sarahaten cevaz vermiştir Bu vaktin çok az olduğuna da «hin» ke*limesi ile işaret etmiştir Şafak vakti ile yatsı namazı sonrası için «elbise*nizi çıkaracağınız 2oman» ifadesi kullanılmamıştır Bu saatler herkes ya*tacağı için zaten elbiselerin çıkarılacağı bellidir Öyle vaktinde hizmetçi ve cariyelerin odalara girişi İzne bağlanınca elbetteki şafak ve yatsı sonrası vakitlerdeki girişler de izne tabi olacaktır Zira bu vakitler soyunma, istirahat ve uyku vakitleridir İkinci incelik: «(Bu) üç (vakit) sizin için avret vakitleridir» denilme*sinden maksat, bu vakitlerde insanların umumiyetle elbiselerini çıkarma*larıdır Halbuki âyetteki ifadeye göre avret olan bizzat vakitlerdir Öyleyse örtülmeleri gereken de bu vakitlerdir Bu cümle izin almanın farziletini beyan için gelmiştir Allahu taala mealen sanki şöyle buyurmaktadır: Bu vakitler avret yerlerinin açıldığı vakitlerdir Bu vakitlerde yatak odalarına izin almadan girmeyin Üçüncü İncelik: Âyette yaşlı kadınların örtünmeleri hususunda, «Sa*kınmaları kendileri için daha hayırlıdır» buyurulmuştur Bu ifade gene ka*dınların örtünmeye nasıl önem vermeleri gerektiğini ortaya koymaktadır Yaşlı kadınlar için örtünmenin daha hayırlı olduğunun İfade edilmesi, yaşlı kadınlardan da iştahı çeken soysuzlar bulunduğunu göstermektedir Bu*nun için onların da örtünmeleri daha doğrudur Âyetlerdeki Şer’i Hükümler Birinci Hüküm : Ayetin Muhatabı Kimlerdir? «Ey iman edenler, sağ elinizin malik olduğu» âyetinin zahiri, hita*bın erkeklere olduğuna delalet eder Müfessirler, bu âyetin Esma binti Ebi Mirsed hakkında nazil olduğu*nu söylerler Buna göre âyetin muhatabı hem erkekler, hem de kadınlar olmaktadır Çünkü âyetin nüzul sebebi, kat'İ olarak âyetin hükmüne gir*mektedir Âyetin zahiri herne kadar erkeklere hitab ediyorsa da nüzut se*bebi kadın olduğundan kadınlar da bu hükme girmektedirler Fahreddin Razi şöyle der: «Bana göre evla olan, izin alma hükmünün açık bir kıyasla kadınlara da sabit olduğudur Çünkü erkeklerin avret ma*hallerini korumaları farz olunca, bütün vücudu avret olan kadınların da korunması farz olur» [161] Ebussuud da, «Buradaki hitap özellikle erkekleredir Kadınlar-ise bu hükme nassın delaleti İle girerler» demektedir [162] Bazı müfessirler diğer bir görüşü tercih etmişlerdir Bu görüş özet olarak şöyledir Âyetteki «Ey iman edenler» hrtabı ister erkek, İster kadın olsun, imanlı olan herkesedir Buna göre âyetteki hükme bütün kadın ve erkekler girmektedir Buna göre âyetin manası da «Ey iman ile vasiflanan-lar, Allah (cc) ve Resul (sav)'ünü tasdik edenler, köle ve cariyeleriniz yatak odalarınıza girmek istedikleri zaman sizden izin alsınlar» olur Bu görüş şer'İ hükme daha uygundur İkinci hüküm : Âyetteki, «sağ ellerinizin malik olduğu» ifadesinden maksat nedir? Âyetteki bu ifadeden maksat köle ve cariyelerdir Halbuki âyetin zahi*rine bakılırsa hükmün yalnız erkeklere mahsus olduğu görülür İbnİ Ömer ve Mücahid de âyetin zahirine göre hükmetmişlerdir Cumhura göre izin alma hükmü, hem köleleri, hem de cariyeleri içine almaktadır Bunlar ister büyük olsunlar, İster küçük farketmez Taberl ve müfessirlerin ekserisinin tercih ettikleri ve sahih olan görüş de budur Halvet vakitlerinde odalara küçük hizmetci ve çocukların girmeleri na*sıl doğru değilse, kadın olan hizmetçilerin izinsiz girmeleri de öyle doğ*ru değildjr Zira bu vakitler umumiyetle insanın soyunduğu vakittir Birçok insan vardır ki, vücudunu erkeklerin görmesini nasıl istemezse, kadınla*rın kendilerini çıplak görmelerini de öyle sevmez, Taberî şöyle der: «Bana göre nakledilen görüşlerin en doğrusu, hem erkeklerin hem de kadınların halvet vakitlerinde odalara girmek için izin istemelerine hükmeden görüştür Çünkü Allahu taala âyette, «Sağ elinizin malik olduğu» demiştir Bu âyet köle ve cariyeyi birbirinden ayırmamıştır Öyleyse halvet vakitlerinde kölelerin odalara girmek için izin istemeleri nasıl farz İse, cariyelerin izin istemeleri de öyle farzdır» [163] Üçüncü Hüküm Çocuklar Mükellef Olmadıkları Halde Bu Âyete Nasıl Muhatab Olurlar? Âyetteki hitabın zahiri henüz büiuğa ermemiş küçük çocuklara ise de buluğa ermiş büyük çocukları da içine almaktadır Çünkü Allahu taala erkeklere, kölelerine, hizmetçilerine ve çocuklarına, odalarına izin aldık*tan sonra girmeleri gerektiğini öğretmelerini emretmektedir Öyleyse bu âyet zahirde herne kadar buluğa ermemiş küçük çocuklara hitap ediyorsa da hakikatta buluğa ermiş mükellef çocukları da hükmü içine almaktadır Nitekim Resulullah (sav) da, «Çocuklarınız yedi yaşına girince namaz kılmalarını emredin On yaşına girince namaz kılmadıkları takdirde dövün» buyurmuştur Hadiste nasıl yedi yaşındaki çocuğa emrediliyor, on yaşındaki çocuk dövülüyorsa halvet vakitlerinde anne babalarının yanma hem kü*çük çocuklar hem de buluğa ermiş çocuklar ancak izin alarak girebilirler Dördüncü Hüküm: Ayetteki İzin Alma Farz Mıdır Yoksa Müstahab Mı? Âyetteki, «Sizden İzin İstesinler» emrinin zahiri, izin istemenin farz olduğuna delalet eder Bazı alimler de âyetin zahiriyle hükmetmişlerdir Cumhur İse, âyetteki izin İstemenin farz değil, müstahab olduğu gö*rüşündedir Çünkü bu âyet insanlara güzel ahlakı ve edebi bildirmektedir Buna göre baliğ olanlar bir ev ve odaya gireceklerinde her zaman İzin isterler Hizmetçiler, köleler ve çocuklar ise yalnız âyette belirtilen üç halvet vaktinde İzin istemek mecburiyetindedirler Ibnl Abbas (ra)'tan şöyle rivayet edilmiştir: «Bir âyet vardır ki halkın çoğu gereğini yapmaz Bu, İzin âyetidir Ben yanımda oturan cariyeme odama izin isteyerek girmesin! emrediyorum» [164] Cumhura göre bu âyetin hükmü neshedilmemiştir Bazı alimler ise âyetin hükmünün neshedlldiğini söylerler Zira sahabller ve tabiin bu âye*tin hilafına yaşarlardı Cumhur İse sahabe ve tabiin devrinde yatak odalarının kilitlenecek bir kapısı, asılacak bir perdesi olmadığını ileri sürerek ve İkrime (ra)'nin, «Irak'tan birkaç kişi İbni Abbas (ra)'tan izin âyeti ile ilgili görüşünü sordu İbnİ Abbas (ra}, «Allah (cc) müminleri çok sevdiğinden ve bağışlayıcı ol*duğundan onların her İşte ve yerde örtünmelerini ister Odaların kapı yer*leri perdeli olmadığından hizmetçi ve çocuklar, efendi ve babalarının yatak odalarına habersiz girdiklerinde onları çıplak olarak görürlerdi, işte Allahu taala, onlar için daha hayırlı olacağından, halvet vakitlerinde oda*lara girmek için izin istemelerini emretti Fakat ben henüz bu âyetin hük*mü ile amel edeni görmedim» dedi» [165] rivayetine dayanarak âyetin hük*münün neshedilmediğlne hükmederler Sahih olan, Kurtubî'nin de dediği gibi, bu âyet neshedilmemiştir İbni Abbas (raj'tan yapılan rivayet de buna delalet eder İbni Abbas (ra}'a gö*re izin isteme hükmü bjr sebebe binaen gelmiştir Bu do girenlerin içerdekileri çıplak olarak görmeleridir Bu sebeb ortadan kalkmadığına göre âyetin hükmü de neshedilmemiştir Beşinci Hüküm: Çocuklar Kaç Yaşında Baliğ Olurlar? «Sizden olan (hür) çocuklar buluğ çağına ulaştığı» âyeti, çocukların yalnız ihtilam olmakla mükellef ve baliğ olduklarına işaret eder İhtilam veya aybaşı erkek ve kız çocuklarının mükellefiyet yaşı olan m buluğ çağına erdiklerinin en açık alametidir Bu hususta fakihler arasında hiç bir ihtilaf yoktur Ancak ihtilam olmayan çocukların yaş itibariyle rn kaç yaşında baliğ ve mükellef olacakları hususunda İhtilaf ederek iki gö*rüşe ayrılmışlardır, İmam Ebu Hanife (ra)'ye göre, ihtilam olmayan çocuğun mükellefiyet yaşı 18 dir Zira Allahu taala, «Yetimin matına, rüşdüne erinceye kadar, o en güzel olanından başka bir suretle yaklaşmayın» (En'am: 152) buyur- "n muştur Çocuğun rüşde erme yaşı, İbni Abbas (ra)'tan da rivayet edildiği gibi 18 dir Kız çocukları erkek çocuklarından daha çabuk geliştikleri İçin buluğ yaşlan 17 olarak tesbit edilmiştir İmam Şafii (ra), Hanbeli (ra), Ebu Yusuf (ra) ve Muhammed (ra)'e gö re, erkek ve kız çocuklar 15 yaşına girdikleri zaman baliğ ve mükellef sayılırlar Bunlar İbni Ömer (ra)'den yapılan şu rivayete dayanmaktadırlar: «Uhud muharebesinde Resulullah (sav)'a 14 yaşında bir çocuk arzolundu Resulullah (sav), çocuğun savaşa katılmasına izin vermedi Hendek savaşında ise 15 yaşına girmiş bir çoouğun savaşa katılmasına izin verdi»[166] Bunlar, genellikle erkek ve kız çocuklarında İhtilam olma yaşının 15'i geçmeyeceği görüşündedirler O zaman 15 yaşı insanların buluğ ve mükellefiyet yaşıdır Cessas: «Sizden olupda henüz buluğ çağına girmemiş» âyeti, ihtilam olmayan çocukların buluğlarının 15 yaş olduğu görüşünde olan*ların görüşünün batıl olduğuna delalet eder Zira Allahu taala bu âyette g yaşa göre baliğ olanlarla henüz İhtilam olmayanlar arasında bir ayırım yap*mamıştır Resulullan (sav) da, birçok yönden rivayet edilen «Üç sınıf İnsandan kalem kalkmıştır: Uyanıncoya kadar uyuyandan, akıllanana ka- ^ dar deliden, İhtilam olana kadar çocuktan» hadisinde 15 yaşına ulaşanlar ile ihtilam olmayanları birbirinden ayırmamıştır İbnl Ömer (ra)'den rivayet edilen, «Uhud muharebesinde» hadisinin sıhhati ise şüphelidir, , Zira Hendek muharebesi hicretin beşinci yılında olduğu halde Uhud muharebesi hicretin üçüncü yılındadır Aradaki fark nasıl bir sene olur Bu- ,„ nunla birlikte savaş izni baliğ olmakla ilgili değildir Zira bazan baliğ olan kişilerin zayıflıklarından dolayı savaşa katılmalarına izin verilmezken, baliğ olmayan gelişkin ve kuvvetli çocukların savaşa katılmalarına izin veril*miştir Nitekim Rafi' bin Hedic'in çocuk yaşta olduğu halde savaşa katılmasına izin verilirken, Sümred bin Cündeb baliğ olduğu halde savaşa ka*tılmasına izin verilmemiştir Bu da delalet ediyor ki Resulullah (sav) onların ne yaşlarına ne de ihtilam olmalarına bakmıştır»[167] der Cessas, İmam-ı Azam (ra)'ın görüşünü destekleyen birçok şey ortaya koymaktadır Yalnız sahih olan cumhurun görüşüdür Çünkü İhtitamın hük- *x mü adetle bilinir İhtitam olma yaşı da genellikle 15 tir Zaten Hanefi mez*hebinde de muteber olan İmam Muhammed (ra) İle Ebu Yusuf (ra)'ün gö*rüşleridir |
Tefsir Dersleri... |
08-04-2012 | #109 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Tefsir Dersleri...Altıncı Hüküm: Koltukattı Ve Etek Kılının Bitmesi Baliğ Olmaya Dala*let Eder Mi? Fukahadan tercih olunan kavle göre, buluğ çağı ya ihtilam ile veya 15 yaşma girme İle tesbit edilir Yalnız İmam Şafii (ra), koltukaltı ve etek kılının bitmesinin buluğa delalet ettiği görüşündedir İmam Şafii, Atiyye-i Kureyzî'den rivayet edi*len, «Resulullah (sav) Kureyz kabilesinden koltukaltı ve eteğinde kıl biten*leri öldürtmüş, bitmeyenleri Öldürtmemiştir Bana da baktılar, kıl bitmediği için bıraktılar» hadisine istinad eder Rivayete göre, kendisine bir çocuğun baliğ olup olmadığı sorulan Hz, Osman onda kıl bitip bitmediğini sormuştur Bu da kıl bitmenin buluğa delalet ettiğini gösterir Çünkü Hz Osman'ın sorusu, sahabller arasında ittifak edilen bir mesele olmuştur Diğer fakihler ise, kıl bitmenin buluğa delalet ettiği görüşüne itibar etme"mişlerdir Cessas bu hususta şöyle demiştir; «Atlyye-i Kureyzî'nİn rivayet ettiği hadisle şer'î bir hükmün isbat edilmesi birkaç acıdan caiz değildir Birin*cisi, Atiyye-i Kureyzî denilen şahıs meçhuldür O, yalnız bu hadisle bilin*mektedir Rivayeti de âyeti kerimeye ve buluğun ihtllamla olduğunu bildiren habere muarızdır İkincisi, Atiyye'nin hadisinin lafızları rivayetler arasında çok değişmektedir Bazı rivayetlerde Resulullah (sav)'ın sakalı veya kılı ustura ile tıraş edilebilecek olanların öldürülmesini emrettiği söy*lenmektedir Bazı rivayetlere göre de koltukaltı ve eteğinde kıl bitenlerin öldürülmesi emredilmiştir Şüphesiz bilinir ki çocuğun bu hale erişmesi için daha evvel baliğ olması gerekir Üçüncüsü, kıl bitmesi bedenin kuv*vetine delalet eder Resulullah (sav)'ın katledilmelerini emretmesi de ba*liğ olmalarından değil, kuvvetli olmalarındandır» [168] İmam Şafii (ra), kıl bitmesinin buluğa delalet ettiğini esirlik, cizye ve anlaşma gibi hükümlerin icrasında kabul etmiştir Yoksa kılın bitmesinin mutlaka buluğa delalet ettiğini değil Nitekim bu hususa bazı alimler de işaret etmişlerdir Yedinci Hüküm: Küçük Çocuklara Farzları Ve İbadetleri Yerine Getir*meleri Emredilir Mi? Bazı fakihler, «Sizden olupda henüz buluğ çağına girmemişler» âyetine dayanarak, henüz baliğ olmayan fakat aklı eren çocuklara farz*ların yerine getirilmesi emredilir görüşündedirler Bu emir onlar için farz olduğundan değil, onların öğrenip alışmaları İçindir Zira Allahu taala ço*cuklara üç halvet vaktinde anne-babalarının odalarına girmek için izin istemelerini emretmiştir Resulullah (sav) da «Çocuklarınız yedi yaşına gi*rince namaz kılmalarını emredin» buyurmuştur İbni Ömer (ra)'den de şöyle rivayet edilmiştir: «Biz çocuklarımıza sağını solundan ayırdettiğl zaman İslâmı Öğretiriz» İbni Mes'ud (ra) da, «Çocuk on yaşma girdiği zaman yaptığı İyilikler, ibadetler defterine yazılır Büyükler hakkında günah olan şeyleri yaptığı takdirde İhtilam oluncaya kadar yazılmaz» demiştir Cessas: «Çocukların ibadetle emrolunması eğitim öğretim içindir Onun, öğrenmesi, bafiğ olduktan sonra kolayca yapması için alışkanlık kazanması içindir Çocuklara içki, kumar ve diğer günahlar da yasakla*nır Eğer çocuklukta yasaklanmazsa, büyüdükten sonra onları alıkoymak çok zor otur Zira Alla hu taala, «Ey iman edenler, gerek kendilerinizi, ge*rek ailelerinizi bir ateşten koruyun ki onun yakacağı İnsanla taştır,» (Tah-rlm: 6) buyurmuştur Bazı müfessirler bu âyetin tefsirinde, «Çocuklarınıza dini öğretin, dini terbiyeyi verin ki onları ateşten koruyasınız» demişler*dir» [169] Sekizinci Hüküm: Ayetteki «Rubalarını Bırakmak »Tan Maksat Nedir? «Ziynet (mahallerini) erkeklere göstermemeleri şartıyla (dış) rubala*rım bırakmalarında onlar için bir günah yoktur» âyeti, kimsenin evlenme arzusunda bulunmayacağı yaşlı bir kadının yabancı erkekler karşısında, sokakta örtündüğü örtüyü, ziynet mahallerini göstermemek kaydıyla çı*karmalarında bir günah olmadığına delalet eder Yoksa yaşlı kadınların tctmamen soyunmalarına delalet etmez, Çünkü tamamen soyunmak, kendi mahremleri yanında bile olsa haramdır Bu yüzden fakihler ve müfessirler âyetteki «siyab» (elbise) kelimesinden maksadın çarşaf, dış örtü olduğun*da ittifak etmişlerdir Bu örtü müslüman kadının ziynetlerini kapatması iCin giyinmesi emrolunan bir giysidir Zira Allahu taala, «Ey peygamber zevcelerine, kızlarına ve müminlerin kadınlarına dış elbiselerinden üstle*rine giymelerini söyle» (Ahzab: 59) buyurmuştur İşte bu dış elbiselerini çıkarma İzni, kadınlık özelliği kaybolan yaşlı kadınlara mahsustur Şurası muhakkaktır ki, böyle yaşlı bir kadının da dışarıda giyindiği çarşaf ve em*sali gibi elbiselerini çıkarması, bazı erkekler ontora meyfettiği takdirde, caiz değildir Kurtubî: «Yasaklanan ziynetlerden birisi de kadınların vücud hatları*nı gösterecek ince elbisedir Çünkü Ebu Hüreyre (ra)'den rivayet edildiği*ne göre Resuluilah (sav), «İki sınıf insan vardır ki bunlar ateş ehlidirler Birincisi, sanki hiç elbise giymemiş gibi ince ve dar elbise giyen kadınlar*dır Bunlar bu elbiseleri erkekleri kendilerine celbetmek için giyerler Bun*ların saçları da hörgüçlü develerin hörgücüne benzer Bunlar cennete girmedikleri gibi çok uzaklardan bile duyulan cennet kokusunu —bir rivaye*te göre de beşyüz yıllık yoldan bile duyulan cennet kokusunu— dahi ala*mayacaklardır» [170] buyurmuştur İbnü'l-Arabi, bu hadisin yorumunda, «Bunları elbiseli kabul etmek, üzerlerinde bir elbise olduğundandır Bun*ların çıplaklıkla vasıflandırılması da elbisenin ince ve dar olduğu için vü*cud hatlarını tamamen göstermesindendir» demektedir» [171] Kurtubi'nin zikrettiği, İbnü'l-Arabî'nin yorumladığı hadisin ikinci bir yorumu daha vardır Buna göre ince ve dar elbise giyen kadınlar, herne kadar dünya elbisesi giymişterse de takva elbisesinden yoksundurlar Zira Allahu taala, «Ey Ademoğulları, size (şeytanın açmak istediği) çirkin yerlerinizi örtecek bir libas, bir de giyip süsleneceğiniz bir libas İndirdikı Takva libası ise, o, daha hayırlıdır» (Araf: 26} buyurmuştur Bu hususta bir şair de şöyle demiştir: «İnsan takva elbisesi giyme*dikçe, giyinik de olsa çıplak gibidir İnsanın en hayırlı elbisesi Allah (cc)'a ibadettir Allah (cc)'a asj olanda ise hayır yokturlt Âyetlerden Alınacak Dersler 1- Hizmetçi, cariye ve çocukların halvet vakitlerinde odalara gir*mek için izin almaları zaruridir 2- Çocuklara İslâm adabını öğretmek müstahabtır Bu adabtan bi*risi de üç halvet vaktinde odaya girmeden önce izin istemektir 3- Hizmetçi, cariye ve kölenin bütün vakitlerde izin istemesine lü*zum yoktur 4- Müslüman bir kadın kölesine ve baliğ olan çocuğuna karşı açıl-mamalıdır 5- Yaşlı kadınlara çarşaf gibi dış elbiseler giymek farz değildir 6- Yabancı erkekler karşısında ziynet yerlerini açmak hususunda yaşlı ve genç kadınlar arasında bir fark yoktur 7- Allah (cc)'ın kanunları hikmetli ve nizamı rahmettir Müminlere düşen vazife O'nun şeriati ile amel etmektir Ayetlerdeki Teşri'i Hikmetler İslâm ıslah edici, faziletli ve yüksek bir içtimaî adab, yüksek bir İn*sani örnekler manzumesidir Bütün dinlerin en hayırlı hüküm ve nizamla*rını ihtiva etmektedir İslâm! terbiye insanları kemale götürdüğü gibi onların doğru bir şe*kilde yaşamaalarını da temin eder Çünkü İslâm, bir fazilet ve edeb nümu-nesidir Bu âyetler insanları evleri teinde edebe davet ettiği gibi ümmete de en güzel ahlakla ardaklanmayı Öğretmektedir İslâm, çocuklara ve hizmetçilere de İslâmi aile ve toplumun devamı için en güzel ahlakı öğretmeyi emreder Bu ahlak ve terbiye ile toplumu gayri islâmî vasıflarından arındırır İslâmi adabın başlıcalarından biri de bir ev veya odaya girmeden önce izin istemektir Çünkü önceki âyetlerde Allahu taala, «Ey iman edenler, kendi (ev ve) odalarınızdan başka (evlere ve) odalara sahipleriyle alışkanlık peyda etmeden ve selam da vermeden girmeyin» (Nur: 27) buyurmaktadır Sonra da evlerin İçindeki izin isteme adabı gelir Bu da köle cariye ve çocuklar içindir Bunlar odalara izin istemeden girdikleri takdirde efen*dilerinin veya anne-babalannın avretlerine muttali olabilirler Oysa insan*lar bazı hallerine hiçkimsenin muttali olmasını İstemezler İşte bundan do*layı İslâm, çocuk ve hizmetçi bile olsalar, avretlerin açık olduğu vakitlerde odalara girmek için izin İstemeyi farz kılmıştır Bu üç vakitte henüz buluğa ermemiş gelişkin çocuklar ve hizmetçiler anne-baba, efendi ve hanımefen*dilerinin avretlerini görmemek için izin istemek zorundadırlar Birçok insan bu islamî edebten yoksun olduğu için, hizmetçilerden ve çocuklardan saklanacak avretleri olmadığını İddia ederler Halbuki ruhiyat*çılar dahi kabul ederler ki, çocukların gördüğü birçok şey ilerideki ha*yatlarında etki yapar Hatta çoğu zaman onların ruhî bunalımlara düş*mesine sebeb otur İşte bu yüksek edebi hiçbir beşerî-nizamda bulamayız İslama şeref olarak edeb, örtünme ve vekar dini olması yeter Zira o, halkın avretine bakmaktan sakınmayı emrettiği gibi üç halvet vaktinde de odalara girmeyi izne bağlamıştır Zira o vakitler, genellikle avret mahal*lerinin açıldığı vakitlerdir İslâm hizmetçi ve çocukların her giriş çıkışını İzne bağlamamıştır İzin istemeyi yalnız üç halvet vaktine münhasır kılmıştır İslâm, kadınları, fitne ve fesada sebep olmamak için, ziynetlerini ört*meye çağırmıştır Dışarı çıkarken de bütün vücudlarını örtmelerini emret*miştir Yalnız erkekleri tahrik etmeyen ve fitneye sebep olmayan yaşlı kadınların ziynetlerini açmamak kaydıyla dış elbiselerini çıkarmalarında bir günah olmadığını beyan etmiştir Ancak bu yaşlı kadınların da dış elbiseler giyerek yabancı erkeklere daha haşmetli bir tarzda görünme*leri kendileri için daha hayırlıdır Bu islâmi adaba da daha uygundur Çünkü Allahu teala, »(Bununla beraber bundan da) sakınmaları (ve Örtün*meleri) kendileri İçin daha hayırlıdır» buyurmuştur |
Tefsir Dersleri... |
08-04-2012 | #110 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Tefsir Dersleri...49 DERS AKRABA EVLERİNDE YEMEK YEMENİN MÜBAHLIĞl VE ADABI 61- Âmâya göre bir harec (darlık ve günah) yok Topala göre bir harec yok Hastaya göre bir harec yok Size göre de (gerek) kendi evle*rinizden, gerek babalarınızın evlerinden, gerek annelerinizin evlerinden, gerek biraderlerinizin evlerinden, gerek kızkardeşlerinlzln evlerinden, ge*rek amcalarınızın evlerinden, gerek halalarınızın evlerinden, gerek dayı*larınızın evlerinden, gerek teyzelerinizin evlerinden, gerek (başkasına alt olupda) anahtarlarına malik (ve hazinedarı) bulunduğunuz (evler)den, ya-hutta sadık dostlarınızın (evlerinden) yemenizde de (bir harec yoktur) Hep birarada toplu olarakta, dağınık dağınıkta yemenizde dahi harec yok (Şu kadar ki) evlere girdiğiniz vakit Allah tarafından mübarek ve pek gü*zel bir sağlık (dHemiş) olmak üzere kendinize selam verin İşte Allah âyet*leri size böylece beyan eder, Tak) anlayasınız Âyetin Lafzı Tahlili (Haracün): Harec, sözlükte darlık, şeriatte ise günah anlamındadır (Mefâtihehü): Miftah'ın çoğuludur Mlftah anah*tar demektir (Eştâten): Eştât şefin çoğuludur Şet ise ayrı, dağınık demektir (Feselllmû): Selam vermek demektir (Tahiyyeten): Selam vermek (Mübareketen): Mübarek, bereket kökünden gelir Bereket, artış anlamına gelir (Tayyibeten): Tayyib, güzel demektir Âyetin İcmali Manası Allah (cc) icmalen şöyle buyurmaktadır: Kör, topal gibi özürlü ve has*ta kimselerin sağlıklı kişilerle yemek yemelerinde bir günah yoktur Çünkü Allahu taala kibri ve kibirlileri sevmez, Kullarından tevazu ehlini sever Ey müminler, akrabalarınızın, dostlarınızın evlerinde ve vekalet etti*ğiniz, anahtarlarına malik olduğunuz evlerde yemek yemenizde bir gunc, yoktur Topluca da yiyebilirsiniz, tek tek de yiyebilirsiniz Kardeşlerinizin, akrabalarınızın ve dostlarınızın evlerine girdiğiniz vakit selamla girin Çünkü selam müminlerin şiorı ve Allah (cc)'ın güzel bereketine bir vesilede Selam, İslâm adabıyla edeblenmeniz için Allahu taalartm meşru kılanı bir hükümdür Dünya ve ahiret saadetiniz ve selametiniz için Allah (cc)'ın size ta I iti buyurduğu edeb ve hükümlere uyunuz Böyle olursanız her hakkı ve hayı bilir, muttaki müminlerden olursunuz Âyetin Nüzul Sebebi 1- İbni Abbas (ra)'tan rivayet edilmiştir: «Aranızda (birbirinizi) mallarınızı haksız sebeblerfe yemeyin» (Bakara: 188) âyeti nazil olduçu zaman müslümanlar kör, topal gibi özürlüler ve hastalarla yemek yemet-te darlığa düştüler Çünkü yemek malın en efdalidir Halbuki Allahu taca malları «haksız sebeblerle yemeyi» yasaklamıştır Kör yemeğin İyisinin ra-rede olduğunu göremez, hasta kimse de hastalığı nedeniyle yemeği ton yiyemez İster istemez haklarına tecavüz edilmiş olunur Müslümanlar işle bu endişe ile onlarla birarada yemek yememeye başladılar Sunun üzei-ne, «Amaya göre bir harec (darlık ve günah) yoktur» âyeti nazil oldy»[172] 2- Said bin Müseyyib (ra)'ten şöyle rivayet edilmiştir: «Resululbh (sav) ile sefere çıkan bazı kimseler evlerinin anahtarlarını körlere, topal*lara, hastalara ve akrabalarına bırakırlar ve onlara ihtiyaçları olduğu tek*dirde evdeki yiyeceklerden yiyebileceklerini söylerlerdi, Onlar, yemelsrl halinde ev sahipleri razı olmayabilir düşüncesiyle yemek yemezlerdi, l-te bu sebeble bu âyet nazil oldu»[173] 3- Mücahid (ra)'den de bu âyet hususunda şöyle rivayet edıir: Muhtaç durumdaki bazı kör, topal ve sakat kimseleri1 sağlam kişiler ev-lerine yemeğe götürürlerdi Kendi evlerinde yemek bulamayınca da ra*calarının veya annelerinin evine götürürlerdi Özürlü kişiler bu evlele yemek yemekten çekinirlerdi Zira yemeğin sahibi olmayan kişi kendilerle yemek yediriyordu Bunun üzerine, «Amaya göre bir harec (darlık ve günah) yok» âyeti nazil oldu» [174] Âyetin Tefsirindeki İncelikler Birinci İncelik: Allahu taala âyette yakın akrabaların (babalar, anneler, kardeşler, amcalar, dayılar, halalar, teyzeler) evlerini zikrettiği halde evladların evlerini zikretmemiştir Zira evladın malı babanın malı, evi gibidir Nitekim Resulullah (sav), «Sen ve senin malın babanındır» buyurmuştur İşte âyette «kendi evleriniz» tabiri ile iktifa edilerek evladların ev*lerinin sayılmaması bu yüzdendir Baba ile evladın arasındaki yakınlığın kuvvetinden Ötürü evladın malik olduğu herşey babanın malı gibidir Re*sulullah (sav) şöyle buyurmuştur: «Kişinin yediklerinin en temiz ve güzeli çocuğunun kazancıdır Zira çocuk da babasının kazancıdır» [175] Ebu Hayyan: «Ailahu taala âyette «evleriniz» tabirini kullanarak ayrıca evladların evlerini zikretmemiştir Buna göre âyetteki «kendi evleriniz» tabirinden maksat, aile ferdlerinin yaşadığı evlerdir Evladlar daha aile ferdlerinin en yakınlarındandır Yemek ruhsatının sebebi yakınlık olduğundan evladın da bunlar arasında bulunması zoruridir» [176] İkinci incelik: Meşhur meseldir, birisine «Kardeşini mi yoksa sadık dostunu mu seversin?» diye sorulunca, «Kardeşimi ancak sadık dostum olursa severim» cevabını vermiş Birgün evde bulunmadığı bir zaman Hz ,! Hasan'ın arkadaşları evine geldiler ve yemek yemeye başladılar Üzerlerine gelen Hz Hasan, bu durumdan çok sevinerek, «İşte biz sahabilerin büyüklerinden de böyle gördük» demiştir Asrı saadette kişi sadık dostunun evine girer, yemeğini yer, lazımsa para alırdı Hatta daha önceden İzin verilmişse cariye ve kölelerini azad ederdi İbni Abbas (ra) şöyle der: «insanın sadık dostu, akrabalarından daha yakındır Zira görülüyor ki, cehennem ehli ateşe atıldıkları zaman, aArtık bizim için ne şefaatçilerden (bir kimse) ne de candan bir dost yok» (Şuara: 100-101) diyerek dostlarının yokluğundan yakınırken, anne, baba ve diğer yakınlarının yokluğundan yakmmamışlardır» [177] Üçüncü İncelik; Aropiar cömertlikle meşhurdular Hatta ensarilerden birçoğu yemeğini ancak misafiri varsa yerdi Arapların Kenane kabilesinden bir zatın yalnız başına yemek yemesi cok ağırına giderdi Kim| zaman sabahtan akşama kadar sofrada bekler, bir misafir gelsin isterdi Akşam olduktan sonra beraber yiyecekleri bir misafir gelmezse çaresi2 yemeğini yalnız yerdi [178] Bir Arap şairi bu hqSUSu şöyle dile getirir «Yemek yaptığında ortak olacak bir misafir ara *jra ben hiçbir zaman misafirsiz yemek yiyen değitim» Dördüncü incelik: Zemahşerî: «Evlere girdiğiniz vakit» o evin eh*line Allah (cc)'ın meşru kıldığı selam ite başlayın Zira selam vermek, se*lam verilene selamet di|emek olduğu gibi ona canlılık verir Çünkü mü*minin mümine daveti salamdır Selam Ailahu taaladan hayrın ziyadeleş*mesi ve güzel bir rızık talebidir» [179] Fahreddin Razi şöy|Q der: «Âyetteki, «kendinize seiam verin» ifade-desinde Ailahu taala bütün müslümanların nefislerini tek bir nefis gibi kabul etmiştir Buna gÖr6 bir müslümanın diğer bir müslümana selam ver*mesi, kendisine selam verrriesidlr İbni Abbas Ira), «Girdiğiniz evde kimse olmasa bile «Allah (cc)'ın selamı üzerimize otsun» diye selam verin» de*miştir» [180] Taberî de şöyle der; hbu husustaki görüşlerin en doğrusu, «Müslü*manların evlerine girdiğiniz zaman birbirinize selam verin» dir Niçin doğ*ruya en yakın olanın bu olduğunu söyledim? Zira Ailahu taala âyetteki, «evlere girdiğiniz «akit» tabirinde bir evi değil bütün evleri ifade etmiştir Bundan maksat da meskenlerin hepsinin âyetin kapsqmına girmiş olma*sıdır Ayrıca mescidler de âyetin umumi İfadesine girmektedir» (10) Ayetteki Şer’i Hükümler Birinci Hüküm: Ayetteki Evlerde Yemek Yemeden Maksat Nedir? Âyeti kerime akraba evlerinde yemek yemenin mubah olduğuna de*lalet eder Çünkü akrabaların evlerinde yemekvyemede onları zorluğa sev-kedecek bir durum yoktur Ayrıca adet de akrabalara yemek yedirmeyi icabettirir Bu adet sarahaten İzin vermenin yerine geçer, öyleyse Allahu taalanm âyette saydığı akrabalarda İzinsiz de olsa, yemek yeme mubah*tır Çünkü bir akraba evinde yemek yeme onu sevindirir Müfessirler, âyetteki «kendi evleriniz» tabirinden maksadın ne oldu*ğu hususunda üç görüşe ayrılmışlardır 1 Görüş: «Kendi evlerin iz »den maksat, çocukların evleridir Zira Çocukların evleri, babaların evi gibidir 2 Görüş: Âyetteki akendi evlerinizsden maksat, aile tercilerinizin ev*leri, yani, çocuklarınızın, zevcelerinizin, hizmetçilerinizin evleridir 3 Görüş: Âyetteki «kendi evleriniz »den maksat, insanın kendi evidir Âyetten maksat çocukların ve zevcelerin matından yiyebilmektir Zira ço*cuk ve zevcenin malı kocanın malı gibidir Bu hususta Cessas şöyle der: «Bu üç görüşten sahih olan ikincisidir Zira «kendi evlerinizsden maksat, kişinin ailesi, çocukları ve hizmetçileri gibi evinde duranların evleridir Bunlar babanın evinde bulunduktan için kendi evine isnad edilmişlerdir Kişinin kendi malından yemesi zaten mu*bahtır Âyetteki hitabın zahiri ve başlangıcı bir diğerinin malından yemeyi mubah kılmaktadır Çünkü Allahu taaia, «Gerek babalarınızın evlerin*den, gerek annelerinizin, evlerinden» buyurmaktadır Bu, mahreıı olan akrabaların evlerinde ekmek yemenin mubah olduğunu beyan etmektedir Hafkm geleneği de bu şekilde cerayan etmiştir» [181] İkinci Hüküm: Vekil, Müvekkilin Malından Yiyebilir Mi? «Anahtarlarına malik bulunduğunuz» âyetinin zahiri, vekilin müvek*kilinin evinden, malından birşey yiyebileceğine delalet eder Ikrime (ra)'den şöyle rivayet edilmiştir: «Bir kişi «anahtara malik» oldumu birşey yemesi caizdir» İbni Abbas (ra) da «Anahtarına malik bulunduğunuz» âyetinin tef*sirinde, «Kişi müvekkilinin hurmasından yer sütünden içebilir» demiştir [182] Bazılarına göre de «Anahtarlarına malik bulunduğunuz (evter)»den maksat, yetim malıdır Vasisi yetimin malından zarar vermemek şartıyla ihtiyacı kadar yiyebilir Zira Allahu taala, «Kim zengin ise (yetimin malını yemeye tenezzül etmesin) kaçınsın Kim do fakir ise o halde örfe göre (birşey) yesin» (Nisa: 6) buyurmaktadır Üçüncü Hüküm: Sadık Dostların Malından İzin Almadan Yemek Mu*bah Mıdır? Âyeti kerime, akrabaların ve sadık dostların evlerinde yemek yeme*nin mubah olduğunu beyan etmektedir Âyetin nüzulünden önce hiçkim-se, günah olacağı endişesiyle, başkasının evinde yemek yemezdi Allahu taala önce, kör, topal ve hasta gibi özür sahiplerinin akraba ve dost ev*lerinde yemek yemelerinin mubah olduğunu beyan etmiş, sonra da bütün İnsanlara akraba ve sadık dostlarının evinde yemek yemeyi mubah kıl*mıştır Şu halde bir kimse sadık bir dostunun evine gittiği zaman, ondan izin almadan birşeyini yemesi helaldir Cessas: «Âyet de izinsiz yemenin mubah olduğuna delalet eder Me*sela bir kadının kocasının malından izin almaksızın sadaka vermesi gibi Çünkü örfen bilinir ki, kadının verdiği sadakaya koca mani olmayacaktır Nasıl ki, izinli veya kitabet yapan bir köle bir başkasını kendi yemeğine davet edebilir, elinde bulunandan sadaka verebilir Bu hususta efendile*rinden izin almaları da gerekmez «Nafi, İbni Ömer (ra)'in «Bir müslümanın diğer bir müslüman karde*şinin altınını, dinar ve dirhemini kullanmakta olduğunu gösterebilir misi*niz?» dediğini rivayet etmiştir «İbni Kesir, Rassafî'den şöyle rivayet etmiştir: «Ebu Cafer (ra)'in ya*nında idik Ebu Cafer (ra) bize, «Bir müslüman kardeşinizin cebinden ve*ya kesesinden parasını alıp yiyebilir misiniz?» diye sordu Biz de hayır dedik Bunun üzerine, «öyleyse siz kardeş değilsiniz» dedi» [183] İnsanın sadık dostunun malından, aradaki dostluk ve sevgiden dolayı, o bulunmadığı zamanda bile, yemesi mubahtır Zira gerçek bir dost, dost*ları malından yediği zaman hem ferahlanır, hem de mesrur olur Dördüncü Hüküm; Yemekte Ortaklığın Hükmü Nedir? İnsanın yemekte başkasına ortak olması caizdir Âyette, «Hep bir arada toplu olarak da, dağınık dağınıkta yemenizde dahi harec yok» buyurulması da buna delalet eder Eğer bir topluluk bir yemeğe ortak olur*larsa beraberce yemeleri caizdir İslâmiyetin başlangıcında müslümanlar, başkalarıyla birlikte yemek yemekten, onlardan fazla yiyecekleri korkusuyla, kaçınırlardı Bundan ötü*rü aynı kaptan yemek yemezlerdi, tşte Kur'an-ı kerim, birisi diğerinden daha İştahlı olsa, daha fazla yemek yese bile aynı kaptan toplu olarak yemelerini mubah kılmıştır Buna, «Bir do sana yetimleri sorarlar Şayet kendileriyle bir arada yaşarsanız onlar sizin kardeşlerinizdir» (Bakara: 220) âyeti de delalet eder Zira Allahu taala bu âyetle yetimlerin yemek*lerini kendilerinkine katarak topluca yemelerini mubah kılmıştır Yine, As-hab-ı Kehf hakkındaki, «Şimdi siz birinizi bu gümüş para ite şehre gön*derin de baksın, onun hangi yiyeceği daha temizse ondan size bir rızık getirsin» {Kehf: 19) âyeti de insanların toptu olarak yemek yemelerini mubah kılmıştır Zira verilen «gümüş para» hepsinin ortak parası idi O-nunla alınacak yiyecek de hepsinin müşterek malı İdi İşte fakihler böyle', müşterek para ile alınan yemeğe «mimahede» ismini vermişlerdir Bu şe*kildeki ortaklık daho çok yolculuklarda yapılır Beşinci Hüküm: Yakın Akrabasından Bir Şey Çalanın Eli Kesilir Mi? Bu hususta Cessas şöyle der: a Mevzumuz âyet, yakın akrabasından birşey çalan kimsenin elinin kesilmeyeceğine delalet eder Zira Allahu taala âyette yakın akrabaların birbirinin evine izinsiz olarak girmelerini ve yemek yemelerini mubah kılmıştır El kesilmesine sebeb olan hırsızlık ise, saklamldığı yerden birşeyi gizlice almaktır Âyetteki evlere girme ve mal*larından yeme müsadesi ise acıkca gösteriyor ki, çalınan mal onlardan gizli birşey değildim Buna göre sadık dostunun malını çalanın da elinin kesilemeyeceği düşünülebilir Çünkü mevzumuz âyet, sadık dostların malından İzinsiz olarak yemeyi de mubah kılmaktadır Fakat durum böyle değildir Bir kim*se dostunun malını çalıyorsa onun dostu değil demektir Dış görünüşte dost sayılsa bile aslında dost olmadığı İçin yaptığı hırsızlığa karşılık elinin kesilmesi şer'î bir hükümdür Yakın akrabanın evinden yapılan hırsızlıkta, helaliyet şüphesi olduğu için el kesme cezası uygulanamaz, Ancak hırsıza tazir cezası uygulanır En doğrusunu Allah (cc) bilir Altına Hüküm: Bu Âyetin Hükmü, İzin İsteme Âyeti İle Neshedilmiş Midir? Bazı müfessirlere göre mevzumuz âyetin hükmü, «Ey iman edenler, kendi (ev ve) odalarınızdan başka (evlere ve) odalara sahipleriyle alış*kanlık peyda etmeden ve sefam da vermeden girmeyin» (Nur: 27} âyetiyle neshedilmiştir Ayrıca Resulullah (sav) da «Müslüman kardeşinin malı an*cak onun rızası ile helal olur» buyurmuştur Sahih olan görüşe göre ise, bu âyetin hükmü neshedilmemiştlr Mü-fessirlerln cumhurunun görüşü budur Bunu Cessas ve Razi de belirtmiş*lerdir Cessas, Nur Süresindeki âyette mevzumuz âyeti neshedici birşey olmadığını söylemiştir Mevzumuz âyette zikredilen husus, özürlü kişiler ve yakın akrabalar içindir «Ey iman edenler, kendi (ev ve) odakırınızdan başka» âyeti ise özürlü 'kimselerle yakın akrabalar dışındaki kimselere hitap etmektedir Resulullah (sav)'ın hadisine gelince, bu hadis de âyette isim ve vasıf*ları geçen yakın akrabaların dışındaki kimselere mahsustur Allah (cc) en iyisini bilendir Âyetten Alınacak Dersler 1- Cihada katılamayan özürlü kimselerin diğer müslümanların ev*lerinde yiyip içmeleri mubahtır 2- Adet olduğu üzere, yakın akrabaların evinde İzinsiz olarak yiyip içmek mubahtır 3- Sadık dostluğun hakkı çok büyüktür Bu sebeble sadık dostların evinde izinsiz olarak yemek yeme mubah kılınmıştır 4- Yemeği ortaklaşa almak ve yemek mubahtır Bu yemek toplu halde de ayrı ayrı da yenilebilir 5- İslâm terbiyesini almak zaruridir Bir eve girildiği zaman İslâmî aaab ve terbiye kurallarına uygun olarak selam verilmelidir 6- Müslümanlar karşılaştıkları zaman, Allah (cc)'ın meşru kıldığı «Esselamüaleyküm» kelimesi tle selamlaşmalıdırlar 7- Allahu taala, mümin kullarının dünya ve ahiret saadetine vesi*le olacak hükümler vazetmiştir , Ayetteki Teşriî Hikmetler Allahu taala halka zulmetmeyi ve zulmen malını yemeyi haram fcıli!i mıştır Bir kimsenin, bir başkasının malını, gönül hoşnutluğu ile verme-11 dikçe yemesi caiz değildir Zira Resulullah (sav), «Müslüman kardeşinin, malt ancak onun rızası ile helal olur» buyurmuştur Bir başka hadisde de «Müslüman İçin diğer bir müslümanm malı, kam ırzı ve herşeyi haram-, dır» buyurulmuştur Allahu taala yakın akrabaların evinde izin almadan yemek yemeyi mubah kılmıştır Allahu taala bu yakın akrabaları da şöyle beyan etmiş*tir: Babalar, anneler, kardeşler, amcalar, dayılar, halalar ve -teyzeler Bu akrabalar arasında sıla-i rahim bağlan vardır Bu bağlar sevgiyi gerekti*rir Akraba evinde teklifsiz yemek yeme de akrabalık bağlarını kuvvetlen*dirir, birbirlerini görmeyi, konuşmalarını adet haline getirir Yakın akrabaların evlerinde yemek yeme mubah kılındığı gibi, sadık dostların evinde İzinsiz olarak yeme de mubah kılınmıştır Zira sadık dost*luk, yakın akrabalık derecesindedir Sadık dostların birbirleri üzerinde çok büyük hakları vardır Çok sadık dost vardır ki insanın kardeşinden daha hayırlıdır Arapların meşhur bir atasözü vardır Şöyle denilir: «Annenin doğurmadığı çok kardeşin vardır» İşte bunlardan dolayı Allahu taala sadık dostların evlerinde onlardan İzin almadan yemek yemeyi mubah kılmış, dostluk bağlarının kuvvetlen*mesi ve devamı için onu yakın akrabalar sırasında saymıştır Sadık dostlara, izinsiz olarak yemek yeme gibi ileri bir hakkın veril*mesi islâmdakl din kardeşliği bağlarının daha da kuvvetlendirilmesi için*dir İslâm şeriatının olduğu gibi yüksek insanlık düşüncesinin de hedefi budur Allahu taala, mümin kullarına, diğer mümin kardeşlerinin evlerine girerken selam vermelerini emretmiştir Bu Islâmın yüksek içtimaî ada*bının bir gereğidir Eu bakımdan Ailahu taala müminlere selamı yayma*larını, müslümanlarm birbirlerini her gördüklerinde selamlaşmalarım em*retmiştir Çünkü selam İslâmın şiarı ve ümmet fertleri arasında kuvvetli bir bağdır Müslümanların birbirlerini sevmelerinin bir işaretidir Nitekim Resulullah (sav), şöyle buyurmuştur: «Nefsim kudret elinde olan Allah (cc)'a yemin ederim ki tamamen iman etmedikçe cennete giremezsıniz Birbirinizi içten sevmedikçe de imanınız kemale ermeyecektir Aranızda sevgiye vesile olacak şeyi size bildireyim mi? Birbirinizi tam manasıyla sevmeniz için aranızda selamı yayınız»[184] Cahiliye devrinde dostlar birbiriyle karşılaştıkları zaman, «Akşamın hayırlı olsun, sabahın hayırlı olsun vb» şeklinde selamlaşırlardı İslâm bu sözlerden daha hayırlısını getirmiştir Bu, en güzel, en temiz vesıcak bir karşılama ifadesidir Bu selam, «Esselamü aleyküm verahmetuliahi» sözüdür Bu selam şekli «Evlere girdiğiniz vakit Allah tarafından mübarek ve pek güzel bir sağlık (dilemiş) olmak üzere kendinize selam verin» âyetiyle beyan edilmiştir Selam Allah (cc)'ın isimlerinden birisidir Müminlerin bu selamı terke-derek cahiliye devrindeki «iyi günler, iyi akşamlar» gibi sözlere dönmeleri uygun değildir Çünkü müslüman İslâmın bütün hükümlerini kabul ettiği gibi İslâmın getirdiği adab ve terbiyeyi de kabul etmek mecburiyetindedir |
Tefsir Dersleri... |
08-04-2012 | #111 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Tefsir Dersleri...-------------------------------------------------------------------------------- [1] Kurtubi tefsir C 12 S 188 [2] Hakim ve Tinnizi, Arar bin Şu'ayb'den nakletmişlerdir [3] Süyûti Dürrü'l-Mansur C S, S 19 [4] Kurtubl tefsir C 12 S 168 [5] Alusi tefsir C 18 S 74 [6] Kurtubi, tefsir C 12 S 160 [7] Müslim Ebu Davud Tirmizi 64 [8] Kütüb-i «itte [9] Ebu Davud Alusi age, C İS, S 70 [10] İbni Kesir, tefsir, C 3 [11] Şeyh Sais Tefsiri Ayatül-Ahkam C 3 S 110 [12] Ahmed bin Hanbel Müslim ve Ebu Davud rivayet etmiştir [13] Kütüb-i sitte [14] Müslim Nesai [15] Şeyh Sais age, C 3, S, 113 [16] Kurtubi age C 12 S 163 [17] Kurtubi age C 12 S 164 [18] Ibnü'l Arabi, a«e C 3 [19] İbni Cevzi, age, C 6, S 8 [20] Buhari ve Müslim [21] Kurtubl age, C 12 S 162 80 [22] Ebu Davud, İbnl Ömer'den rivayet etmiştir [23] Ifaoü'l-Arabi, age C 3 S 314 [24] İmam Malik rivayet etmiştir Bakz Cemil'i Fovaid, C 1 S 27 [25] Zemahşeri, age, C 3, S îee'dan özetle [26] Şevkani, Neylu'l-Evtar Cezalar bölümü [27] Buhari Müslim Ebu Davud, Ibn-i Mace İbni Abbas’tan rivayet etmişlerdir [28] Beyhaki [29] Beyhaki [30] Buhaıi-Müslim, Ebu Davud Timizi [31] Müslim Cemü'l-Fevaid C 1, S 7 [32] Taberi ve Dare Kutni [33] İbnü'l-Arabl age, C 3 S 319 [34] Fahreddin Razi Tefsir-i Kebir C 23 S 152 [35] Fahreddin Razi ugo C 23 S 163 [36] Ibnül-Arabi age C 3 S 1321 [37] Buhart ve Müslim 100 [38] Kurtubi, age C 12 S 173ten özetle [39] Tirmizi Hakim Beyhaki [40] Buharı ve Müslim [41] Cessas age C 3 S 332 [42] Dört Mezhebip Jtyıh Kitabı ve ibn-i ADıum 106 [43] Fahreddin Razi Tefsiri Kebir C 23 S 161 [44] Ibnül Arabi, age C 3 S 1325 [45] İslâmın bu cezalardan maksadı, ümmetin namus ve şerefini korumak, -nuslüman aileleri kötü konuşmalardan alıkoymak ve ailenin Islâmi şe-~=£tni akılsız ve garazkarların dil ve iftiralarından koruyarak ikmal etmek- [46] Taberi Camiüi Beyan C 6 S 326 Süyuti, Dürrül-Mansur C 5 S 22 114 [47] Kurtubl ase C 12, S 187 [48] Ebu Davud, Nesai ve lbni Mace [49] Abdurrahman Cezeri, Dört Mezhebin Fıkıh Kitabı Lian Babı [50] Umu I Arabi age C :t S n3 [51] Daru Kutnt [52] Abdurrahman Cczeri, age Lion Babı 124 [53] Ahmed bin Hanbel [54] Fahreddin Razi, age C e, S 347 [55] Taberi uge C 18 S 102 Kurtubi ftge C 12 S 207 [56] Süyûtl age C 5 S 34 [57] Süyûtl, age C S S 34 [58] Fahreddin Rnzi Tefsir, C 23 S 187 [59] Fahreddin Razi Tefsir C 23 S 188 [60] İbni Cevzi Zadü'l-Mesir [61] Süyuti age C S S 38 [62] Abdülvehhab Neccar Kısası Enbiya adlı eserinde bu kıssayı söyle anlatır «Yahudiler Musa aleyhisselamı alaca hastalığı ile itham etmişlerdi Hz Mu*sa bir gün yıkanmak için soyunmuş ve elbiselerini bir taşın üzerine koy*muştu Taş üzerinde elbiseler olduğu halde su içinde akmaya başladı Hz Musa, suyun kenarından »Elbisem taşla akıyor!» diyerek koşmaya başladı Taş yahudilerin topluca bulundukları bir yere kadar giderek durdu Hz Musa da çıplak olarak oraya kadar gitti Yahudiler Hz Musa'nın çıplak vü*cudunu gördükleri zaman onun itham ettikleri ayıp sayılan alaca hastalı*ğından tamamen uzak olduğunu anladılar» (Çev) [63] Zemahşert Keşşaf Tefsiri C 3 S 223 [64] Zemahşeri ace C 3 S 235 [65] Fahreddln Rozi age C 23 S 102 [66] Cessaa age C 3 S 380 [67] Cessas a«e, C 3 S 380 [68] Alusi, Ruhu'l-Meani C 18 S 126 [69] Alusi Uge C 18 S 127 [70] Alusi, age C 18 S »28 [71] Müslim [72] Buhari [73] Buhari ve Müslim [74] Müslim Ebu Hüreyreden [75] Fahreddin Razi, age C 23 S 195 [76] Alusi age C 18 S 132'den özetle 142 [77] Taberi a$e C 18 S ıı Alusi age C 18 S 133 [78] Alusi, age, C ıs S 137 152 [79] Zemahşeri age C 3 S 288 [80] Tirmizi, Cabir bin Abdullah'tan [81] Ahmed bin Hanbel ve Buhari Edeo faslında [82] Buhari Edebü'n-Müfred [83] Süyutl Ibn-i Şeybeden age C 5, S 36 [84] Süyuti age, Abdi Birr İbni Abbas'tan [85] Taberani Süyuti, age C S S 38'e bak [86] F Razi Tefsir, C 23 S 187 [87] BuharI ve Müslim [88] İmam Malik, Muvatta Taberı, age C 18 S 112 [89] Razi age C 23 S 190 [90] Buhari Ebu Davud [91] Buhari ve Müslim [92] Zemahşeri, Tefsir, C 3 [93] İbni Ebi Hatem Süyuti, age C 5 S 38 [94] F Razi age, C 23 S 200e bak [95] Buharl ve Müslim [96] Buhari Müslim, Tirmizi ve Ahmed [97] Cessas, age C 3 S 385 [98] Razi age, C 23 S 190 [99] Süyuti, Dürrül-Mensur, C 5 S 40 [100] İbni Kesir, age C 3 S 283 Süyuti age C 5 S 104 [101] Mehasinü'd-Tevil, 12 Cüz [102] Zemahşeri, Keşşaf C 3 S 230 [103] Tirmizl ve Ahmed [104] Müslim, Tirmizi ve Ahmed [105] İmam Ahmed Müsned [106] Buharı ve Müslim [107] Ebu Davud ve Tirmizi [108] Ebu Davud ve İbni Mace [109] Fahreddin Razİ, Tefsir [110] Tirmizi [111] İbni Cevzi Tefsir C 6 S 31 [112] Taberi Tefsir C 18 S 118 [113] Ebu Davud, "Kurtubî, Tefsir C 12 S 229 [114] Ebu Davud, Sünen, C e, S 58 [115] Kurtubi age, C 12 S 228 [116] Kurtubî, age C 12, S 229 [117] Kurtubi, age, C 12 S 231 [118] Fahreddin Razi, age, C 23 S 207 174 [119] Kurtubi, age, C 12, S 233 [120] Kurtubi age C 12, S 233 [121] Alusi, age, C 19, S 143 [122] Mevdudi, Nur Suresi Tefsiri'nden özetle [123] Alusi, ageC 18, S 144 Kurtubİ, age, C 12 S 234 [124] Beyhski ve Ebu Davud [125] Mevdudî, Nur Suresi Tefsiri 178 [126] Cessas age C 3 S 393 2ö [127] Aiusi, age C 18, S 146 [128] Ebu Davud Nesai ve İbni Kesir [129] Bu husustaki tafsilat Ahzah Suresi hicab âyetleri bahsinde gelecektir [130] Zemahşeri, Keşşaf C 3 S 190 [131] Süyuti, age, C 5, S 44 [132] Sıddık Hafi Fethü'l Beyan, C 6 S 630 [133] Zemahşeri age C 3, S 106 [134] Ebussuud Efendi Tefsir C 4 S 58 [135] Ebussuud Efendi, Tefsir C 4 S 58 [136] Kurtubi, age, C 12 S 238 [137] Münavi Camiü's-Sagir Munzıri, Tergib ve Terhib 192 [138] Cessas, age, C 3 S 394 [139] Cessas age, C 3, S 394 [140] Munziri Tergib ve Terhib [141] Buhari ve Müslim [142] Kurtubi, age, C 12, S 238 [143] Cessas, age C 3, S 3B4 [144] İmam Hanbel, Tirmizi Ebu Davud [145] Tirmizi Ibni Mace [146] Alusi, age C 18, S 148 [147] Şeyh Sais Tefsir [148] Kurtubî age C 12, S 242 [149] Kurtubl, age C 12 S 242 [150] Timizi, Nesâi, Ibni Mace 198 [151] Cessas, age, C 3, S 360 [152] İbni Cevzi, age C 6, S 37 [153] Kurtubî, age, C 12, S 252 [154] İbnü'l-Arabl age C 3, S 1372 [155] Cessas, age C 3 S 389 202 [156] Kütüb-i Sitte [157] Alusi age C 18, S 209 [158] Sıddık Han, age, C 6, S 398 [159] Alusi age C 18, S 209 [160] Suyuti, age, C 5 S 55 [161] Fahreddin Razı, age C 24' S 28 [162] Ebussuud, age, C 4 S 72 [163] Taberi, age, C 18 S 161 [164] Zemahşeri, age C 3, S 200 [165] Ebu Davud Cessas age C 3 S 406 Süyûtİ Tefsir C 5 S 56 [166] imam Ahmed [167] Cessas age, C 3 S 408 [168] Fahreddin Razl age, C 3 S 408 [169] Cessas, age, C 3 S 410 [170] Müslim, Ebu Hüreyre'den [171] Kurtubi age C 12, S 310 [172] İbni Cevzi, age C 8 S 64 Ebu Hayyan agfe C e S 473 Süyûti age C 5 S 58 [173] İbni Cevzi! age, C 6 S 84 Vahidi, Esbab-ı Nüzul [174] Cessas age C 3 S 334 İbni Cevzl, Tafaerl, Süyûtl [175] Buharı tarihinde, Müslim [176] Ebu Hayyan, age C'6, S 474 [177] Ebu Hayyan age, C 8, S 474 [178] İbni Cevzl, age, C 6 [179] Zemahşeri, age, C 3 [180] Fahreddin Razî, age c 18 10 — Taberi, age, C 8, S w [181] Cessas age, C 3, S 335 [182] Ebu Hayyan, age C 8 S 475 [183] Cessas, age C 3, S 338 [184] Sünen kitapları |
Tefsir Dersleri... |
08-04-2012 | #112 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Tefsir Dersleri...50 DERS ANNE-BABAYA HAYİR VE İTAAT ETMEK 2 Ayetlerin Lafzî Tahlili 2 Ayetlerin Nüzul Sebebi 2 Âyetlerin Tefsırindeki İncelikler 3 Ayetlerdeki Şer'ı Hükümler 3 Birinci Hüküm; Haramlığa Sebeb Olan Süt Emzirmenin Müddet Ne Kadardır? 3 İkinci Hüküm: Gebeliğin Şer’i Müddeti Ne Kadardır? 4 Üçüncü Hüküm: Oğlunu Öldüren Baba Kısas Edilir Mi? 4 Dördüncü Hüküm: Dinen Mahzurlu Ofan Şeylerde Anne Ve Babaya Taat Edilir Mi? 4 Ayetlerden Alınacak Dersler 4 Âyetlerdeki Teşri'î Hikmetler 5 50 DERS ANNE-BABAYA HAYİR VE İTAAT ETMEK 12 — Andol sun ki biz Lokman'a, Allaho şükret diye(rek) hikmet ver*dik Kim şükrederse ancak kendi faidesi için şükreder Kim de nankörlük ederse hiç şüphe* yok ki Allah ganidir (müstağnidir), her hamde layıktır 13 — Hani Lokman oğluna —o ona öğüt verirken— (şöyle) demişti: «Oğulcağızım, Allaha ortak koşma Çünkü şirk elbette büyük bir zulüm*dür» 14 — Biz insana ana ve babasını tavsiye ettik Onun anası kendi*sini zaaf üstüne zaaf ile taşımıştır Sütten ayrılması da iki yıl (sürmüştür) «Bana ve ana ve babana şükret Dönüşün ancak banadır» (dedik) 15 — Eğer onlar sence itimde (yeri) olmadık herhangi birşeyi bana eş tutman üzerinde seni zorlarlarsa kendilerine itaat etme Onlarla dün*yada iyi geçin Bana dönenlerin yoluna uy Nihayet dönüşünüz ancak ba*nadır (O vakit) ben de size ne yapıyordunuz haber veririm» Ayetlerin Lafzî Tahlili (El hikmete): Hikmet işte ve sözde isabet etmedir Diğer bir'deyişle herşeyi tam yerine koymadır (Ganlyyün): Gani, halka ihtiyacı olmayan (Hamidün): Hamid, yer ve gök ehlinin hamdettiği (Yelzuhu): Izetü kökünden gelir Nasihat ve irşad demektir (Vehnen): Zayıflama demektir (Fisalühü); Fisal, sütten kesmek (El masîr): Masîr, dönülecek yer demektir (Cehadâke): Cehd kökünden gelir Cehd ise in*sanın bütün gücünü sarfetmesi demektir (Marufen): Maruf, bilinen Fiillerden güzel olanlar (Enabe): Allah (cc)'a dönmek demektir Allahu taala salih kulu Hz Lokman'ın yüksek mevklsine işaret etmek İçin onun ağzından anne-babanın hakkını beyan etmiş ve Allah (cc) ka*tında en büyük günah otan şirkten kaçınmayı emretmiştir Allahu toala bu yolla o salih kuluna bağışlamış olduğu aklı ve hikmeti de haber vermek*tedir Çünkü o, hikmetli konuşur, halka hikmeti öğretirdi Allahu taala bu âyetlerde Lokman hakimin oğluna tavsiye ettiği na-sihatlardan bazılarını saymıştır Bu nasihatlann en mühimi de küfür ve şirkten kaçınmaktır Zira küfür ve şirk en çirkin şeydir Nitekim Allahu taala, «Kim Alla ha eş koşarsa o, yüksekten düşüpde (parçalanmış ve) kendisini kuş kapmış, yahut rüzgar onu uzak bir yere atrruş (nesne) gibi*dir» (Hac: 31) buyurmuştur Allahu taala, Resulullah (sav)-a şöyle buyurmaktadır: Kavmine Lok*man'ın oğluna yaptığı nasihatlan hatırlat O, oğlunu çok seven bir insan*dı Bu yüzden oğluna şirkin kötülüğünü bildirmiş, nimetleri İnkâr etmeme*sini öğütlemiştir Şirk açık bir zulüm ve düşmanlıktır Her kim Halik ile mahluk arasını bir tutar, rezzak olan Allah (cc)'a konuşmayan, duyma*yan, hiçbir faydası olmayan bir putu eş tutarsa, şüphesiz halkın ilim ve hikmetten en uzağı, en ahmağıdır Onu hayvanlar sırasında saymak ve zulümle vasıflandırmak elbtteki yerindedir Allahu taala, Lokman aleyhisselamın oğluna yaptığı bir başka nasi*hati daha bildirmiştir Bu da anne ve babaya karşı saygı göstermesidir Biz anne ve babaya karşı şefkat göstermeyi, onlara iyilik yapmayı emret-mişizdir Çünkü onlar çocukları yetiştirmek İçin birçok zahmetler çekmiş*lerdir Bununla beraber anne ve baba, insanı Allah (cc)'a karşı şirk ve is*yana sevkederse elbetteki onların bu hareketinden kaçınmalısınız Zira Allah (cc)'a isyan olacak yerde anne ve babaya İtaat edilemez Evlad ile anne-baba arasında en sağlam kanun, anne ve babaya itaat ve onlara İyilik etmektir Çünkü onlar çocuğu yetiştirme çağında birçok zahmetler çekmişlerdir Buna karşı yapılması gerekenler şöyle Duyurul*muştur: «Onlara acıyarak tevazu kanadını (yerlere kadar) İndir ve: «Yarat), onlar beni çocukken nasıl terbiye ettilerse Sen de onları (öylece) esirge» (İsra: 24) Baba ile evlâd arasındaki kural bozulur, anne ve baba çocuklarını şirk ve isyana davet ederlerse, çocuğun onlara itaat etmemesi lazımdır Allahu taala, âyeti kerimenin sonunda, anne ve baba insanı şirke davet et*medikleri müddetçe müşrik dahi olsalar, kendilerine itaat edilmesini ve emirlerinin yerine getirilmesini emretmektedir Çünkü onların evlâd üze*rindeki hakları çok büyüktür Onların müşrik olmaları, çocuğun büyütül*mesi konusunda çekmiş oldukları meşakkate karşı hakettikteri iyiliği zayi etmez Ancak Allah (cc)'a isyan edilecek yerde onlara itaat yasaktır İn*sanı Allah (cc)'ın rızasına kavuşturacak en sağlam yol, sadık mümin*lerin yoludur Ayetlerin Nüzul Sebebi İbni Kesir tefsirinde Saad bin Ebi Vakkas (ra)'tan şöyle rivayet eder: «Anneme karşı çok saygılı've hayırlı idim Ben müslüman olunca annem, «Oğlum senin icad ettiğin din nedir? Andolsun ki sen bu dini terkedene kadar hiçbir şey yiyip içmeyeceğim» diye yemin etti Ona, «Anne, böyle yapma Muhakkak ben hiçbir şey için dinimi terketmem» dedim Annem bir gün bir gece hiçbir şey yemedi Bitkin bir hale geldi Yine de ikinci gün blrşey yemedi Gittikçe meşakkati arttı Bu halini görünce yanına giderek, «Anne, sen bilirsin Allah (cc)'a yemin ederim ki senin yüz ruhun olsa ve teker teker senden çıkmış olsalar ben yine de dinimi terketmem Dilersen ye, dilersen yeme» dedim» Annesi Saad (ra)'ın bu salabetini gö*rünce yemek yemeye başladı Bu hadise üzerine, «Eğer onlar sence İlim*de (yeri) olmadık herhangi birşeyi bana eş tutman üzerinde seni zorlar-larsa kendilerine İtaat etme» âyeti nazil oldu [1] Âyetlerin Tefsırindeki İncelikler Birinci İncelik: Allahu taala anne ve babaya karşı itaati emir mahi*yetinde tavsiye ettikten sonra anneye yapılacak saygıyı da bilhassa be*yan etmiştir Çünkü annenin hakkı, babanın hakkından daha büyüktür Bundan dolayı da Allahu taala, müstakilen anne hakkını beyan etmiştir Bu sebeble Resulullah (sav)'a, «Kime hayırlı olalım?» diye sorulduğunda, «Annene annene annene» diye üç kere tekrar ettikten sonra, «Sonra da babana» buyurmuştur Bu sebeble bazı müslümanlarm hakkını Öde*mek için annelerini sırtlarıyla hacca götürdükleri rivayet edilmiştir İkinci İncelik: Allahu taala anne ve babaya şükredilmesin i bildirirken önce kendisine şükredilmestni emretmiştir İşte bu takdim, Allah (cc)'ın hakkının anne-baba hakkından büyük olduğuna işaret etmektedir Şu hal*de evvela Allah (cc)'a şükretmemiz farzdır Çünkü bütün nimetleri veren O'dur Anne ve babaya şükretmek ise, Allah (cc)'a şükretmenin bir par*çasıdır İnsan yaratılışmdaki gerçek sebeb Allah (cc)'tır Anne ve baba ise zahirî sebebtlr Uygun olan önce hakiki sebebe, sonra da zahirî se*bebe şükretmektir Üçüncü İncelik: Âyetteki «dünya» kelimesi, anne ve baba ile iyi ge*çinmenin kolaylığına ve geçinme süresinin kısalığına işarettir Çünkü dün*ya günleri sayılı ve çok sınırlıdır, öyleyse bu az bir zamana tahammül etmek zor olmamalıdır Bir şair bu hususu çok güzel ifade etmiştir: «İnsanın kalb atışları, ona hal dili İle hayatın saniye ve dakikalardan ibaret olduğunu söylemektedir» Dördüncü incelik: «Bana dönenlerin yoluna uy» âyeti, selefin ve salihlerin yollarına uyulmasına İşaret etmektedir Bazı müfessirlere göre âyetteki abana dönenlerden maksat Hz Ebu-bekir'dir Yani Hz Ebubekir'in yoluna uyulması emredilmektedir Çünkü âyetin nüzul sebebi olan Saad bin Ebi Vakkas (ra)'ın müslümanlığına Hz Ebubekir sebeb olmuştur Sahih olan görüş, Alusî'nin de dediği gibi, «bana dönenler» tabiri hususillk değil, umumilik ifade eder Buna göre kim gerçekten Allah (cc)'a t dönmüşse ona uyulması emredilmektedir Ayetlerdeki Şer'ı Hükümler Birinci Hüküm; Haramlığa Sebeb Olan Süt Emzirmenin Müddet Ne Kadardır? Fakihler, «Sütten ayrılması da İki yıl (sürmüştür)» âyetine dayanarak hürmete sebeb olacak emzirme müddetinin iki yıl olduğuna hükmetmişler*dir Bu ik) sene emme müddetinin tamamıdır [2] Fakihler ayrıca, «Anne- ler çocuklarını iki bulun yıl emzlrirler» (Bakara: 233) âyetine de istinad ederler Bu âyet de gösteriyor ki, süt emme miktarının en çoğu iki sene dir Bu görüş cumhurun (Şafii, Maliki ve Hanbeliler) görüşüdür Imam-ı Azam Ebu Hanife fra) ise «Onun bu taşınması ile sütten ke*silmesi (müddeti) otuz aydır» (Ahkaf: 15) âyetine dayanarak harama se*beb olacak emme müddetinin iki sene altı ay olduğuna hükmetmiştir İmam-ı Azam (ra) bu âyeti kerimeyi İki vecihle delil almaktadır: Birincisi, âyetteki «taşınması» kelimesinden maksat ceninin anne kar*nında taşınması değildir Buradaki «taşınma» çocuğun annesinin elleri üze*rinde taşınmasıdır Buna göre âyetin anlamı, «Anne çocuğu doğumundan sonra emzirmek için otuz ay taşır» olmaktadır Dolayısıyla bu müddetin hepsi süt emzirme müddeti olur İkincisi ise, Allahu taala bu âyette iki şey zikretmiştir Birisi «taşın*mak» diğeri «sütten kesilmek»tir Bu iki şeyi zikrettikten sonra bir de müd*det beyan etmiştir ki bu da «otuz aysdır O zaman bu otuz ay, her ikisine de ayrı ayrı birer müddet olur Bu ikinci tevcihe göre âyetin manası, «Otuz ay karnında taşımıştır ve otuz ay da emzirmiştir» olur İmam-i A-zam (ra), bu tevcihlerle çocuğun emme müddetinin otuz ay olduğuna hük*metmiştir İmam-ı Azam (ra)'ın bu görüşüne talebeleri olan İmam Muhammed (ra) ve Ebu Yusuf (ra) muvafakat etmemişlerdir Bunlar da cumhur gibi çocuğun emme müddetinin İki sene olduğuna hükmetmişlerdir İmam-ı Azam (ra)'ın delilleri ile cumhurun delilleri karşılaştırıldığında cumhurun görüşünün tercihe layık olduğu görülür Zira talebeleri bile o-na muhalefet etmişlerdir En iyisini Allah (cc) bilir İkinci Hüküm: Gebeliğin Şer’i Müddeti Ne Kadardır? Fakihler, «Onun bu taşınması ila sütten kesilmesi (müddeti) otuz ay*dır» {Ahkaf: 15) ile, «Sütten ayrılması da iki yıl (sürmüştür)* âyetlerine dayanarak gebelik müddetinin enaz altı ay olduğunda icma etmişlerdir Zira bu İki âyetin farkı gebeliğin enaz altı ay olduğunu göstermektedir İbnü'l-Arabî, tefsirinde şöyle der: «Hz Osmanın hilafetinde bir kadın evlendiği günden altı ay sonra doğum yaptı Hadise Hz Osman'a haber verildi Hz Osman kadının recmedilmesini emretti İbni Abbas (ra) ona, «Bu kadın seni Allanın Kitabı İle muhakeme ederse haksız çıkarsın Zira Allahu taala, «Onun bu taşınması İle sütten kesilmesi (müddeti) otuz ay*dır» (Ahkaf: 15) ve «Anneler çocuklarını iki bütün yıl emzirirler (Bu hü*küm) emmeyi tamam yaptırmak isteyen(ler) İçindir» (Bakara: 233) buyur*maktadır Buna göre gebeliğin enoz müddeti altı aydır Sütten kesme müd*deti İse yirmldört aydır» dedi Bunun üzerine Hz Osman kadını salıverdi Diğer bir rivayete göre Hz Osman'ı bu hususta uyaran İbni Abbas (ra) de*ğil, Hz Ali'dir» [3] Üçüncü Hüküm: Oğlunu Öldüren Baba Kısas Edilir Mi? Fakihlerin cumhuru, oğluna zina iftirası atan babaya had uygulana*mayacağı gibi, çocuklarını öldüren anne veya babaya da kısas uygulana-mayacına ittifakla hükmetmişlerdir Bu husustaki delilleri de, Allahu taala-nın «Onlarla dünyada iyi geçin» emridir Allahu taala ayrıca evlada anne ve babaya iyilik yapmayı da emretmiştir Şu halde, çocuğunu öldüren ba*banın kısas edilmesi ona iyilik olmaz Zira anne ile baba çocuğun dünya*ya gelmesinin sebebidirler Çocuk İse onların helakine sebeb olamaz Bu görüşü Resulullah (sav)'ın, «Baba çocuğundan dolayı kısas edilemez• sözleri de teyid etmektedir Dördüncü Hüküm: Dinen Mahzurlu Ofan Şeylerde Anne Ve Babaya Taat Edilir Mi? Allame Kurtubî şöyle der: «Günah işlemekte veya farzlardan birisini terketmekte anne ve babaya itaat edilemez İtaat ancak mubah olan şey*lerde lazımdır Hasan-ı Basrî'den şöyle rivayet edilmiştir: «Bir anne şef*katinden dolayı çocuğunun yatsı veya sabah namazına mani olmaya ça*lışırsa ona bu hususta itaat edilmez» [4] Kurtubi, sözlerine şöyle devam eder: «Bu âyet anne ve baba kafir ve fakir oldukları takdirde mümkün olduğu kadar yardım edilmesine de*lalet eder Çocuk anne ve babasını tatlı bir dille İslama davet etmelidir Hz Ebubekir'in kızı Esma, müşrik olan süt annesi yardım istemek için gelinçe Resulullah (sav)'a, «Süt annem yardım istemek için yanıma gelmiş - Yardım edebilir miyim?» diye sordu Resulullah {sav) «Evet, yardım ede*bilirsin» buyurdu» [5] Alimler bu hükümleri, «Eğer onlar sence ilimde (yeri) olmadık her*hangi blrşeyi bana eş tutman üzerinde seni zorlarlarsa kendilerine İtaat etme» âyetinden İstinbad etmişlerdir Şirkte anne ve babaya itaat nasıl haram ise bütün günahlarda da itaat Öyle haramdır Zira Halık'a isyan olan şeyde mahluka itaat edilmez Bu hususu raşid halife Hz Ebubekir ilk hutbesinde halka açıkça şöy*le beyan etmiştir: «Ey İnsanlar, ben sizin en hayırlınız olmadığım halde size emir oldum Eğer emirliği iyi yaparsam bana yardımcı oiun Eğer iyi yapamazsam beni düzeltin Ben Allah (cc)'a itaat ettiğim müddetçe bana itaat edin Şayet Allah {cc)'a isyan edersem, bana itaat etmeniz farz de*ğildir» Beşinci hüküm: Mümin olmayanların yoluna gitmek sahih midir? «Bana dönenlerin yoluna uy» âyetinin zahiri selefin ve salih mümin*lerin yolundan gitmenin farz olduğuna delalet, münafık ve kafirlerin yo*luna gitmenin de haram olduğuna işaret eder Bu maksadı Allahu taala, «Kim kendine doğru yol besbelli olduktan sonra peygambere muhalefet eder, müminlerin yolundan başkasına uyup giderse onu döndüğü o yokla bırakırız (Fakat ahirette) kendisini cehenneme koyarız O ne kötü bir yol- '* dur» (Nisa: 115) âyetiyle en sarih şekilde beyan etmektedir Öyleyse tev-hid ehlinin bayrağı altında toplanmak, onların yolundan gitmek lazımdır Zira havır onlara katılmakta ve onların yolundan gitmektedir Ayetlerden Alınacak Dersler 1- Hikmet İlahi bir bağıştır Ona ancak takva ve salih amelle ula*şılabilir 2- Nimete şükretmek farzdır İnsanlara şükretmeyen Allah (cc)'a şükretmez 3- Anne ve babaya itaat Allah (cc)'a itaattir Anne ve babaya hayır yapmak ibadettir 4- Şirk en büyük günahtır Şirk, insanların bütün salih amellerini yok eder 5- Anne hakkı baba hakkından daha büyüktür Zira anne daha çok zahmet çeker 6- Allah {cc)'a İsyanda anne ve babaya itaat yoktur İtaat ancak hayır ve mubah olan şeydedir Âyetlerdeki Teşri'î Hikmetler Allahu taala, anne ve babaya iyilik yapmayı tavsiye ederek onlara itaat etmeyi emretmiştir Bilhassa anneye karşı ihtimamlı bir ifade kufla-harak onun hakkının baba hakkından daha büyük olduğunu beyan etmiş*tir Çünkü anne çocuğu yetiştirmede daha çok zahmet çekmiştir Uzun bir müddet onu karnında taşımtş, onun İçin uykularını terketmlş ve onun bakımı İle meşgul olmuştur Bu ağır yükü çekmesindeki başlıca amil de meyve verecek bir ağaç gibi gördüğü çocuğundan gelecekte evladlar beklemesldir Annenin yaptıklarına karşı hangi akıllı insan, akıllı evlad kötülük ya*pabilir, ona eziyet edebilir Çünkü anne Allah (cc)'tan sonra İnsanın ya*şama vesilesidir Eğer annenin sevgisi ve bakımı olmasa, karşılaştığı güç*lüklere tahammül etmese, hiçbir çocuğun normal yetişmesi mümkün de*ğildir Allahu taala, müşrik dahi olsalar anne ve babaya itaat etmeyi ve on*lara şükretmeyi emretmiştir Yalnız şu var ki, anne ve baba evladı küfre yöneltmek isterlerse elbette bu hususta onlara itaat yoktur Hatta bu hu*susta onlara karşı gelip isyan etmekte bir günah da yoktur Zira Allahu taala, «Biz insana ana ve babasına iyilik etmesini tavsiye ettik Anası onu tutman üzerine seni zorlarlarsa kendilerine' İtaat etme» buyurmaktadır Allah (cc)'a isyan olan yerde hiçbir mahluka itaat edilemez Anne ve babaya itaat, Allah (cc)'a itaat şartına bağlanmıştır Bu İtaat şeriatin kabul ettiği hududlar çerçevesinde olmalıdır Bu çerçeve içinde ne Allah (cc)'ın hukukuna tecavüz vardır, nede kulların hukuku zayi olur Anne ve babaya şükretmek Allah (cc)'a şükretmektir Allah (cc)'a isyan olmayan şeyde onlara İtaat etmek Allah (cc)'a İtaattir Zira Allahu taala, «Biz İnsana ana ve babasına İyilik etmesini tavsiye ettik Anası onu zahmetle (karnında) taşıdı Onu zahmetle de doğurdu Onun bu taşınması İla sütten kesilmesi (müddeti) otuz aydır» {Ahkaf: 15} buyurmaktadır -------------------------------------------------------------------------------- [1] tbn-i Kesir Tefsir, C 3, S 445 Süyüti, Dürrü'l-Mensur İbni Cevzl, Zadü'l-Mesir [2] Emme müddetinin iki seneye kadar oluşu şöyle izah edilin Bir çocuk doğu*mundan iki yaşını dolduruncaya kadar başka bir kadını emdiği takdirde kadın onun süt annesi, çocuklar/ da kardeşleri olur Çocuk iki yaşını doldur*duktan sonra bir başkasını emerse bu, haramlığı icabeti irmez Meşru süt emme süresi içinde Hanefilere göre bir Şafiilere göre beş defa emmesi beramlığt icabettirir (Çev) [3] İbnül-Arabî age, C 3 [4] Kurtubi, age, C 14 S 84 [5] Kurtubi age, C 14, S 65 |
Tefsir Dersleri... |
08-04-2012 | #113 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Tefsir Dersleri...51 DERS CAHİLİYETTE VE İSLAM'DA EVLAD EDİNMENİN HÜKMÜ 4 Ayetlerin Lafzî Tahlili 4 Ayetlerin İcmali Manaları 4 Âyetlerin Nüzul Sebebleri 5 Âyetlerin Tefsirindeki İncelikler 5 Ayetlerdeki Şer'i Hükümler 6 Birinci Hüküm: Peygamberlerden Günah Sadır Olur Mu? 6 İkinci Hüküm: Zihar Haram Mıdır? 6 Üçüncü Hüküm: Evlad Edinme Caiz Midir? 7 Dördüncü Hüküm: Ayetteki «Hata» Ve «Taammüd» Kelimelerinden Maksat Nedir? 7 Beşinci Hüküm: Birisine Itkardeşlm» Veya «Efendim» Demek Caiz Midir? 8 Ayetlerden Alacağımız Dersler 8 Âyetlerdeki Teşriî Hikmetler 8 52 DERS VERASETİN YALNIZ AKRABALIKLA OLMASI 9 Ayetin Lafzi Tahlili 9 Ayetin İcmali Manası 9 Ayetin Nüzul Sebebi 10 Âyetin Tefsirindeki İncelikler 10 Âyetteki Şer’i Hükümler 10 Birinci Hüküm: İmam Üzerine, Muslüman Fakirlerin Borçlanru Ödemek Vacib Midir? 10 İkinci Hüküm: Resujulloh (Sav)'In Zevceleri Hem Erkek, Hem Kadın Müminlerin Mi Anneleridir, Yoksa Yalnız Erkek Müminlerin Mi? 11 Üçüncü Hüküm: Evlenmede Haramlık Resuluilohın Bütün Zevcelerine Tesbit Edilir Mi? 11 Dördüncü Hüküm: Anne Tarafından Olan Akrabalar (Zevll Erham) Mirasa Olurlar Mt? 11 Ayetten Alınacak Dersler 12 Ayetteki Teşriî Hikmetler 12 53 DERS NİKAHLI BİR KADINI MÜNASEBETTE BULUNMADAN BOŞAMANIN HÜKMÜ 12 Ayetin Lafzı Tahlili 12 Âyetin İcmali Manası 13 Bu Âyetle Önceki Âyetler Arasındaki Münasebet: 13 Ayetin Tefsirindeki İncelikler 13 Âyetteki Şer’i Hükümler 13 Birinci Hüküm: Bir Kadın Nikah Akdinden Önce Boşanabilir Mi? 13 İkinci Hüküm: Evlenen Ciftin Yalnız Kalmaları Tddet Ve Mehil Gerektirir Mi? 14 Üçüncü Hüküm: Tek Talakla Boşanan Bir Kadını Kocası Ricat Ettikten Sonra Onunla Cinsi Münasebette Bulunmadan Tekrar Boşarsa, Kadının İddeti İlk Talaktan İtibaren Mi Sayılır, Yoksa Ricattan Sonraki Talakın Vukuundan İtibaren Mi Sayılır? 15 Dördüncü Hüküm: Boşanan Her Kadına Mal Vermek Vaclb Midir? 15 Âyetten Alınacak Dersler 15 Âyetteki Teşrii Hikmetler 16 54 DERS RESULULLAH (SAVI İN EVLENMESİ İLE İLGİLİ HÜKÜMLER 16 Ayetlerin Lafzi Tahlili 16 Âyetlerin İcmali Manaları 17 Âyetlerin Nüzul Sebebi 17 Âyetlerin Tefsirindeki İncelikler 17 Âyetlerdeki Şer'î Hükümler 18 Birinci Hüküm: «Ücret» Ve «Hibe» Kelimeleriyle Nikah Yapılabilir Mi? 18 İkinci Hüküm : Resulullaha Nikahla Helal Olmak Tçin Hicret Etmek Şart Mıdır? 19 Üçüncü Hüküm: Resulullahın İndinde Kendisini Hibe Eden Kadın Var Mıydı? 19 Dördüncü Hüküm: Zevceleri Arasında Taksimat Yapmak Resulullaha Da Farz Mıydı? 20 Resulullah (Sav)'In Çok Evlenmesinih Hikmetleri 21 1- Talimi Hikmet: 21 2- Teşrii Hikmet: 22 3- İçtimaî Hikmeet: 23 4- Siyasî Hikmet: 23 Müminlerin Temiz Anneleri 24 1- Hz Hatice: 24 2- Hz Sevde: 25 3- Hz Ayşe: 25 4- Hz Hafsa: 26 5- Hz Zeynep (Huzeyme kızı): 26 6- Hz Zeynep (Cahş kızı): 26 7- Hz Ümmü Seleme: 27 8- Hz Ümmü Habibe: 28 9- Hz Cüveyriye ve Hz Safiyye: 28 10- Hz Meymune : 28 Âyetlerdeki Teşriî Hikmetler 28 55 DERS DAVETE İCABETİN ADABI 28 Âyetin Lafzi Tahlili 29 Âyetin İcmali Manası 29 Âyetin Nüzul Sebebi 29 Âyetin Tefsirindeki İncelikler 30 Âyetteki Şer'î Hükümler 30 Birinci Hüküm: Bir Evde Davetsiz Yemek Yeme Caiz Midir? 30 İkinci Hüküm: Düğün Yemeği Yenildikten Sonra Oturmak Haram Mıdır? 31 Üçüncü Hüküm: »Hicab Emri Yalnız Resulullahın Zevcelerin» Mi, Yoksa Bütün Kadınlara Mıdır? 31 Dördüncü Hüküm: Resulullahın Vefatı İle Zevcelerinden Nikah Kalkmış Mıdır? 31 Ayetten Alınacak Dersler 32 Âyetteki Teşriî Hikmetler 32 56 DERS RESULULLAH (SAV)'A SALATU SELAM GETİRMENİN ADABI VE HÜKMÜ 32 Âyetlerin Lafzî Tahlili 32 Ayetlerin İcmali Manaları 33 Ayetlerin Tefsirindeki İncelikler 33 Peygambere Salat Ve Selam Getirmenin Fazileti 34 Âyetlerdeki Şer'i Hükümler 34 Birinci Hüküm: Rasulullah’a Salat Ve Selamın Okunuş Tarzı Nosıt Olmalıdır? 34 İkinci Hüküm: Allah (Cc)'In Ve Meleklerin Resululloh (Sav)'a Salat Okumalarının Manası Nedir? 35 Üçüncü Hüküm: Resuiullaha Salat Ve Selam Getirmek Farz Mıdır, Sünnet Mi? 35 Dördüncü Hüküm: Namazda Resulullaha Salat Getirmek Vacib Midir? 36 Beşinci Hüküm: Peygamberden Başkasına Salat Ve Selam Okunması Caiz Midir? 37 Ayetlerden Alınacak Dersler 37 Ayetlerdeki Teşrii Hikmetler 37 57 DERS İSLÂM'DA KADININ ÖRTÜNMESİ 37 Âyetin Lafzî Tahlili 38 Âyetin İcmali Manası 38 Âyetin Tefsirindeki İncelikler 38 Âyetteki Şer’i Hükümler 39 Birinci Hüküm: Örtünmek Bütün Kadınlara Farz Mıdır? 39 İkinci Hüküm: Örtünmenin Şekil Nedir? 39 Üçüncü Hüküm: Kadına Yüzünü Örtmesi Farz Mıdır? 40 Dördüncü Hüküm: Şer’i Örtünmenin Şartları? 40 Ayetteki Teşriî Hikmetler 41 Kadın Hürriyetine Dair 42 51 DERS CAHİLİYETTE VE İSLAM'DA EVLAD EDİNMENİN HÜKMÜ 1- Ey peygamber, Allah tan kork Kafirler ve münafıklara İtaat etme Şüphesiz ki Allah hakkıyla bilendir, yegane hüküm ve hikmet sahibidir 2- Sana Rabbinden ne vahy olunursa ona uy Muhakkak ki Allah ne yaparsanız hakkıyla haberdardır 3- Allah’a güvenip dayan Koruyucu olarak Allah yeter 4- Allah bir adamın içinde iki kalb yaratmadı Kendilerinden «zl-har» yaptığınız karılarınızı o, sizin analarınız (yerinde) tutmadığı gibi) ev-ladlıklartnızı da (öz) oğullarınız (gibi) tanımadı Bu, sizin ağızlannızdaki laftnızdır Allah hakkı söyler ve O, (doğru) yolu gösterir 5- Onları babalarına nisbetle çağırın Bu, Allah indinde daha doğ*rudur Eğer babalarınıfn kim olduğunu) bilmiyorsanız o halde (esasen) dinde kardeşleriniz (olmakla beraber) dostlarınızdır do Hata ettiklerinizde ise üstünüze bir vebal yoktur Fakat kalblerinizin (kasd ve) taammüd et*tiğinde (vebal) vardır Allah çok yarlığayıcı, çok esirgeyicidir Ayetlerin Lafzî Tahlili (Ittekıllahe): Allah (cc)'a takva olmakta sebat ve de- (El kâfirin): Kafirin, kafir kelimesinin çoğuludur Kafir, Allah (cc)'ın nimetlerini inkâr eden demektir Bazı alimler küfrün dört çeşit olduğunu söylemişlerdir: 1) Cehli küfür Allah (cc)'ı tanımamak, kalbi ve diliyle inkar etmek 2) İnkarı küfür Bildiği halde inkâr ederek kafir olmak Kalbiyle bildiği halde lisanıyla inkâr etmek İblisin ve kitap ehlinin küfrü böyledir 3) İnadı küfür Kalbiyle bildiği, lisanıyla söylediği halde hasedinden dolayı inkâr etmek Ebu Cehil ve benzerlerinin küfrü gibi 4) Nifakı küfür Lisanıyla söylediği halde kalbiyle inkâr etmek Söy*lediğine İnanmamak Münafıkların küfrü (Vekîlen): Vekil, âyetteki manası, kutlarının rızıklarına kefil olan (Tuzâhlrûne); Muzahere kökünden gelir Bu da zevcesine, «Sen bana anamın sırtı gibisin» diyerek onu kendisine haram kılmadır (Ediyâeküm): Edlyâ, daly kelimesinin çoğuludur Daly oğulluk edinme : (Eksatü): Kist kökünden gelir En adil manasın- (Mevâliküm): Mevla kelimesinin çoğuludur Mev*la, efendi demektir (Gafuren): Gafur, günahları affeden, yarlığayıcı (Rahimen); Rahim, esirgeyici ; Ayetlerin İcmali Manaları Allahu taala kerim peygamberine takvayı ve haramlardan Kaçınmayı emrederek kafirlere ve münafıklara itaat etmeyi yasaklamıştır Çünkü'on*lar Allah (ccj'ın, Resul (sav)'ünün ve müminlerin düşmanlarıdır Onlara hiçbir şey emanet edilemez Onlarla herhangi bir işte İstişare de yapıla*maz Onların içi ayrı dışı ayrı, suretleri ayrı, hakikatleri ayrıdır Bu yüzden onlardan kaçınmak, onlara uymamak lazımdır Onlar fasıktırlar, Allah (cc)'-ın taatından çıkmıştırlar Buradaki hitap peygambere olmakla beraber ümmeti irşad içindir' Ki, ümmet takva yolunda yürüsün ve Kur'anın hidayetiyle hidayetlensin ' Cahiliyet devrinde dinin yasak ettiği birçok şeyler ihdas ederek bun*ların da din olduğunu İddia ederlerdi İşte Kur'an bunların bu icadlarım iptal etmiş, bütün hurafeleri hak ile ortadan kaldırarak dini sağlam ve selim bir temel üzerine oturtmuştur Allahu taala Özetle şöyle buyurmaktadır: Ey peygamber, muttaki ol Allah (cc)'a itaat etmeye devam et Münafık ve kafirlerin çağırdığı yola gitme Onlara itaat etme Zira Allah (cc) kullarının kalbini en İyi bilendir Hiçbir şey O'ndan gizli değildir Rabbinden sana vahyolunanb uy Hiçbir müşrikin tehdit ve eziyetinden korkma Çünkü Allah (cc) seninledir Bütün İşlerinde O'na sığın Yegan© koruyucu ve yardımcı O'dur Allahu taala cahiliye devrinin sapıklık ve ilhadlarını reddetmiştir Bir şahsın içinde iki kalb nasıl olmazsa, insanın zihar yaptığı zevci da anne*si olmaz Evlatlığı da onun öz oğlu ofamaz Çünkü anne insanı doğuran*dır Nitekim Allahu taala, «İçinizden «zihar» yapagelenlerln karıları onlann anaları değildir Anala/ı kendilerini doğuranlardan başkası değildir» (Mücadele: 2) buyurmuştur İnsanın hakiki oğlu da onun sulbünden ge*lendir Bir insanın iki babası olması mümkün değildir Onlar «zihar» yap*tıkları karılarını nasıl anneleri yerine koyar, başkalarının çocuklarını na*sıl kendi oğullan kabul ederler? Cahiliyet dönemine ait bu iddialar yal*nızca yalan ve Allah (cc)'a iftiradır Allah (cc) hakkı söyler ve İnsanları en sağlam yola iletir Allahu taala evlad edinilmiş kimselerin öz babalarına nisbet edilme*sini emretmektedir En doğru olan da budur Eğer evlad edindiklerinizin babalarını bilmiyorsanız onlar sizin din kardeşleriniz ve dostlarınızdır On*larla konuştuğunuzda din kardeşliğini ve dostluğu kasdederek «karde*şim» diye hitab ediniz Şimdiye kadar yaptığınız hatalardan dolayı size bir günah yoktur Yalnız kalblerinizin kasdettiğine günah vardır Allah (cc) gafurdur, rahimdir Âyetlerin Nüzul Sebebleri Müfessirler bu âyetlerin nüzulünde birçok sebeb saymışlardır Biz bun*ların en sahih olanlarını beyan edeceğiz 1- Ebu Süfyan bin Harb, İkrime bin Ebu Cehil ve El-Aver es-Sele-mî Hudeybiye anlaşmasından sonra Medine'ye gelerek Abdullah bin Übey bin Selul Muatteb bin Kuşer, Ced bin Kay ile görüştüler Sonra hep bir*likte Resulullah (sav)'a gelerek birtakım tekliflerde bulundular Bunlardan birisi de Resulullah (sav)'ın Lat ve Uzza isimli putlar hakkında konuşma*ması ve onların da şefaatçi olduğunu kabul etmesi idi Resulullah (sav) bu teklifi kerih görerek reddetti Bunun üzerine, «Ey peygamber, Allahtan kork Kafir ve münafıklara itaat etme» âyeti nazil oldu [1] 2- Kureyşîlerden' Cemil bin Ma'mer el-Fihrî, cok zeki ve her duy*duğunu ezberleyen bir kimse idi Bu yüzden ona, «Bu adamın içinde iki kalb vardır» derlerdi O da, «Evet benim içimde iki kalb vardır Bunların her birisiyle Muhammed'in düşündüğünden daha iyi düşünürüm Onun bildiğinden daha iyi bilirim» derdi Bedir savaşında yenilen müşriklerin arasında olan Cemil, papuclarının biri elinde olduğu halde kaçarken Ebu Süfyan'a rastlar Ebu Süfyan ona ne yaptıklarını sorunca, «Bozguna uğ*radık, yenildik» cevabını verir Ebu Süfyan, «Sana böyle ne oluyor? Pa-puçlarının biri elinde, diğeri ayağında» deyince, «Ben farkında değilim Papuçlarımın ayaklarımda olduğunu sanıyordum» dedi Bugünden sonra Kureyşîler onun iki kalbi olsaydı böyle ahmakça bir yapmayacağını anladılar Bu olaydan hemen sonra da «Allah bir odamın içinde iki kaib ya*ratmadı» âyeti nazil oldu [2] 3- «Süyûti, Mücahid'den şöyle ricayet etmiştir: Resulullah (sav) Zeyd bin Harise (ra)'yi evlad edinmişti Vahiy gelmeden önce de onu azad etmişti Daha sonra Resulullah (sav) Zeynep binti Cahş (ranhüma)'-la evlenince yahudi ve münafıklar, «Muhammedi görüyor musunuz? Oğu-lun karısıyla evlenmeyi yasakladığı halde kendisi oğlunun karısı İle evle*niyor» dediler Bunun üzerine, «Evladlıklarınızı da (Öz) oğullarınızı (gibi} tanımadı» âyeti nazil oldu [3] 4- Buhari, Ömer bin Hattab (ra)'tan şöyle rivayet etmiştir: «Zeyd bin Harise (ra)'ye «Onları babalarına nisbetle çağırın» âyeti nazil oluncaya kadar Zeyd bin Muhammed derdik» [4] Âyetlerin Tefsirindeki İncelikler Birinci incelik: Allahu taala, peygamberine bazı âyetlerde «Ey resul» diye hitab ettiği gibi burada da «nebi» lafzıyla hitab ediyor Allahu taaia-nın peygamberini «nebi ve resul» sıfatlarıyla çağırması Resulullah (sav)'in makamının yüceliğine ve diğer peygamberlerden üstünlüğüne işaret et*mektedir Bu hitap ayrıca bize Resuîullah (sav)'la nasıl konuşmamız ge*rektiğini de öğretmektedir Biz onun ismini andığımız zaman son derece hürmetli olmamız icabeder Nitekim Allahu taala «Peygamberi, kendi ara*nızda birbirinizi çağırdığınız gibi çağırmayın» (Nur; 63) buyurmuştur Ebu Hayyan: «Allahu taalanın Kur'andaki «Ey nebi, ey resul» hitab-lan onun faziletini ve büyüklüğünü bildirmektedir Onun dışındaki peygam*berlerin, »Ey Adem, ey Nuh, ey İbrahim» gibi sadece İsimleri geçerken Resutullah (cav)'ın ismi saraheten verilse bile hemen peşine «resul» vasfı da zikredilmiştir İşte bu gösteriyor ki, o, şüphesiz Allah (cc)'m resulüdür Kur'anın bu üslubu bize de onu konuşurken «resul» vasfıyla anmamızı telkin etmektedir Kur"anda nerede onun ismi kasdedilmişse onun nübüv*vet ve risalet vasıfları geçer Mesela, «Andolsun size kendinizden Öyle bir resul gelmiştir ki siz'm sıkıntıya uğramanız ona çok ağır ve güç gelir» (Tövbe: 128), «Resul dedi ki: «Ey Rabbim, kavmim hakikat şu Kur'anı met*ruk (birşey) edindiler» (Furkan: 30), «O nebi, müminlerin Öz nefislerinden evladır Zevceleri anneleridir» (Ahzab: 6) âyetlerinde görüldüğü gibi Hz Peygamber Kur'anda ismi ile değil nübüvvet veya risalet vasfıyla zikredil- j mistir Bu da onun diğer nebilerden üstünlüğüne delalet eder» İkinci incelik: Resulullah (sav)'in her hali takva üzere İken, âyette neden takva ile emredilmiştir? Şüphesiz takvaya devam etmesi İçin «Ey iman edenler İman edin» (Nisa: 136) âyetindeki emir gibi Bu âyetteki emir de «imanınızı devam ettirin» şeklinde anlaşılmalıdır Bazı alimlere göre âyetin başındaki hitap herne »kadar Resulullah (sav)'a İse de, aslında muhatab Resulullah (sav)'ın ümmetidir Çünkü İkin*ci âyetin sonundaki «Allah na yaparsanız hakkıyla haberdardır» çoğul ifadesi buna delalet etmektedir Fahreddin Razi: «Ancak yapılmayan birşeyin yapılması emredilir Hal*buki Resulullah (sav)'ın her hali takva idi Öyleyse neden takva ile em-rolundu? Bu soruya İki şekilde cevap verilebilir: 1- Takva ol (Allahtan kork) emrinden maksat, yeniden takva ol demek değil, takvana devam et demektir 2- Resulullah (sav)'ın ilim ve mertebesi her an yükselmektedir Bu de Resulullah (sav)'ın her an yeni bir takva derecesine ulaşmasını gerek*tirir Âyetteki, «Ey peygamber, Altahtan kork» emrinden maksat, daima terakki et demektir Resulullah (sav)'ın her anı bir önceki andan daha yüksek olduğu için ona yükselmesini devam-ettlrmesl için takva emredil*miştir» [5] Üçüncü İncelik; «Allah bir adamın İçinde İki kalb yaratmadı» âyeti*nin işaret ettiği inancın, cahlliyet devrindeki diğer inançlardan önce zik*redilmesinin sı* ve hikmeti şudur: Bu âyet bir örnek gibidir Örneklerin daha açık ve vazıh olması lazımdır Bu âyet cahlliyetten üç batıl şeyi ibtal etmektedir Birincisi bir adamın içinde iki kalb olabileceği İtikadıdır Halbuki hakikatta böyle birşey yoktur İkincisi, zihar yapılan kadını anne*leri gibi ebediyyen haram kabul etmeleri Üçüncüsü, evladlıklarını bütün hükümlerde öz evladları gibi kabul etmeleri idi İşte bu üç şeyden haki*katten en uzak olanı bir adamın İki kalbe sahip olabileceği inancıdır Al*lah (cc) bu yüzden önce bunu zikrederek zihar ile evlad edinmeye örnek göstermiştir Sanki âyet, bir kimsenin iki kalbi nasıl olmazsa zihar yapılan kgdın anne, evlad edinilen çocuk da öz evlad olamaz demektedir Dördüncü incelik: «Bu sizin ağızlarımzdaki lafınızdır» âyeti, tiu zün yalnız onların ağzından çıktığına işaret etmektedir Hakikatte y birşey yoktur Zemahşerî bu hususta şöyie der; «Malumdur ki söz ancak ağızla söy*lenir Âyetteki «sizin ağızlarımzdaki» ifadesi, bunun hakikatten bir payı olmadığı, ancak onların dilindeki kuru bir iddia ve batıl bir zan olduğunu bildirmektedir Bu sözün doğrulukla hiçbir ilgisi yoktur» [6] Beşinci İncelik: Âyetteki, «Allah hakkı söyler» ifadesi ile ilgili olarak Fahreddin Razi şöyle der: «Bu âyette İnce bir işaret vardır Akıllı kişi ya makul birşey veya şeriattan konuşur Evlad edinilen çocuk hakiki bir ev*lad olmadığı gibi, şeriatta da böyle birşey varid olmamıştır Cahiiiyet dev*rinde evladlığın karısının babalığına haram olduğu kabul edilirdi Halbuki Allahu taala onu helal kılmıştır Onların bu sözüne itibar edilemez Çünkü onlar hakikatten uzaktırlar Bu sözde hayvanların ağzından çıkan bir ses gibi onların ağzından çıkan anlamsız bir sestir Allahu -taalanın sözü İse hak ve uyulması farz olan sözdür Onların kalbinden geçen sözlerden daha hayırlıdır Onların kainlerinden geçenden daha hayırlı olunca, an*cak ağızlarından çıkan sözden haydi haydi üstün ve daha hayırlıdır» [7] Altıncı incelik: Araplar zeki ve akıllı kimselerin iki kalbi olduğuna inanırlardı Mekkeliler arasında da Cemil »bin Ma'mer zekast, aklı ve kuv*vetli hafızası jle meşhurdu Bu itibarla otfa iki kalbii adam derlerdi Hatta şairler onu metheden şiirler söylerlerdi İşte bu cahil kişi, «Ben peygam*berden daha zeki ve daha anlayışlıyım» derdi Bedir savaşındaki yenilgi*lerinden sonra kendini kaybederek papucunun biri elinde, diğeri ayağında kaçarken Ebu Süfyan ile karşılaştıEbu Süfyan, «Sana ne oluyor böyle? Papuçlannın biri elinde, diğeri ayağında» deyince, «Ben farkında değilim Papuçlarımın ayaklanmda olduğunu sanıyordum» cevabını verdi Onun bu durumu, halka, onun bir yalancı olduğunu ve iki kalbi bulunmadığını gösterdi Halk içinde rezil ve rüsvay oldu Bundan dolayı Allahu taala, «Allah bir odamın içinde iki kalb yaratmadı» âyetiyle bu iddia ve İnanışı tamamen İptal etti |
Tefsir Dersleri... |
08-04-2012 | #114 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Tefsir Dersleri...Ayetlerdeki Şer'i Hükümler Birinci Hüküm: Peygamberlerden Günah Sadır Olur Mu? Malumdur ki peygamberler günah işlemekten masundurlar Çünkü onların bir sıfatı da «ismet», günah işlememektir Şu halde onlardan günah sadır olması veya Allah (cc)'ın emirlerine muhalif nareket ve sözler mümkün değildir Çünkü onlar halkın Önderidirler Biz onlara uymakla emrolunmuşuzdur Eğer peygamberlerden günah sadır olsaydı onlara uy*mak farz olmazdı Bundan ötürü Allahu taala onları bütün günahlardan korumuştur Hatta Hz Peygamber vahye muhatab olmadan önce de, dahc sonra Kur'anla yasaklanan ve günah sayılan herhangi birşeyi İşlememiş*tir Zahiren peygamberin ismetine muhalif görünen âyetleri doğru anla*mak lazımdır Mesela, «Kajirler ve münafıklara İtaat etme» âyetinden Re-sutullah (sav)'tn onlara İtaat etmeye meylettiği, onların nifak ve sapıklık*larına muvafakat etmeyi düşündüğü anlaşılmamalıdır Çünkü bu âyet her-ne kadar surette Resulullah (sav)'a hitab ediyorsa da hitap hakikatte üm*metedir Yani ümmetin kafir ve münafıklara itaat etmelerini ve uymalarını yasaklamaktadır Çünkü âyetin sonundaki, «Allah ne yaparsanız hakkıyla haberdardır» ifadesi de bunu açıkça ortaya koyar İkinci Hüküm: Zihar Haram Mıdır? Âyet ziharın cahiliyet adetlerinden olduğuna delalet etmektedir Zlhaı cahiliyet devrinde talakın en şiddetlisi idi Çünkü zihar, kendisine helal olan karısını kocaya ebediyyen haram kılardı Hatta onların itikadına göre zihar yapılan kadın kocanın annesi gibi olurdu İslâm bu hükmü ibtal ede*rek bunun bir iftira ve bühtan olduğunu beyan etti, İslâm ziharı haram kılmıştır Fakat buna rağmen yapılan ziharın hür*metini geçici olarak kabul etmiştir Zihar yapan kişi zihar kefaretini ver*dikten sonra bu haramlık ortadan kalkar Allahu taala, «İçinizden zihar yapagelenlerin karıları anaları değildir Anaları kendilerini doğuranlardan başkaları değildir Şüphe yok ki onlar her halde çirkin ve yalan bir laf söylüyorlar Muhakkak Allah çok bağışlayıcı, çok yarlığayıcıdır Kadınlar*dan zihar ite ayrılmak İsteyip de sonra dediklerini geri alacaklar (İçin) bir*biriyle temas etmezden evvel bir köle azad etmek (lazımdır) İşte size bu*nunla öğüt veriliyor Allah ne yaparsanız hakkıyla haberdardır Fakat kim (bunu) bulamazsa, (yine) birbiriyle temas etmezden evvel, fasılasız iki ay oruç (tutsun) Buna da güç yetiremezse altmış yoksul (doyursun)1 (Mücadele: 2-3-4) âyetleriyle zihar hakkındaki itikadlan ibtal ederek Islâ-mın hükmünü beyan etmiştir İslâmda da neme kadar ziharın hürmeti ka*bul ediliyorsa da kefaretle bu haramlık ortadan kalkmaktadır Zihar hü-' kümleriyle İlgili tafsilat 64 Derste gelecektir Üçüncü Hüküm: Evlad Edinme Caiz Midir?[8] İslâm ziharı ibtal ettiği gibi yine cahiliyete mahsus olan evladlığın öz çocuk gibi olduğu itikadını da ibtal ederek haram kılmıştır Cahiliyette ev-ladlık sanki öz babasıymış gibi babalığına nisbet edilirdi Bu şekildeki bir evlad edinme Allah (ccj'ın azab ve lanetini icabettirir Bu hususta Buharî ve Müslim, Saad bin Ebi Vakkos (ra)'tan Resulul*lah (sav)'ın şöyle dediğini rivayet etmişlerdir: «Bir çocuğu babasından başkasına isnad edene Allah (cc)'ın, meleklerin ve halkın laneti olsun Al*lahu taala onun ne tövbesini kabul eder, nede fidyesini» [9] Diğer bir ha-disde de «Her kim başka bir kimseye —babası olmadığını bile bile— ne-seb iddia ederse, o kimseye cennet haram olur» [10] buyurulmuştur Âyettin zahiri, cahiliyet döneminde olduğu gibi herhangi bir kimsenin babasından başka birisine isnad edilmesinin haram olduğuna delalet eder Fakat sırf sevgi ve şefkatten dolayı birisinin bir çocuğa «oğlum, evladım» demesi haram değildir [11] İbni Kesir tefsirinde şöyle der: «Bir kimsenin kendisinin olmayan bir çocuğa, sırf büyüklüğünden ve sevgisinden dolayı «oğlum» demesi, âye*tin haram kıldığı nisbet edinmeden değildir Bu hususta İbni Abbas (ra)'tan şöyle rivayet edilmiştir: «Biz Abdülmuttalib oğullarının çocukları bize ait olan taşlık bir yeri temizliyorduk Taşlan sağa sola atyorduk Resulullah (sav) yanımıza gelerek «Oğulcuklarım, güneş doğuncaya kadar taşlan at*mayın» dedi Yine İbni Abbas (ra)'ın rivayetine göre Resulullah (sav) Enes'e, «Ey oğulcuğum» diye seslenirdi Resulullah (sav)'ın gerek Abdül*muttalib oğulları çocuklarına, gerek Enes'e «oğulcuklarım» demesi, yalnız*ca onlara karşı duyulan sevgiden ötürüdür» [12] Dördüncü Hüküm: Ayetteki «Hata» Ve «Taammüd» Kelimelerinden Maksat Nedir? Allahu taala âyette birisine hataen «oğlum» demenin günah olmadı*ğını, fakat, yabancı bir çocuğu kasıtlı olarak kendisine nisbet etmenin haram olduğunu bildirmektedir, Müfessirler bu hususta iki görüşe ayrılmışlardır Müfessirlerden Mücahid'e göre âyetteki «hata»dan maksat, yasakla*madan evvelki evlad edinmelerdir «Taammüd» ise yasaklamadan sonraki evlad edinmeyi bildirmektedir Katade'ye göre ise, «hata», birisine kasıtsız olarak «oğlum» veya, «baba» denilmesidir Taberi, bu âyetin tefsirinde Katade'den şöyle riva*yet etmiştir: «Babasından başka bir adamın ismiyle çağrılan ve bunun gerçek olduğunu zanneden kimsenin böyle çağrılması «hata»dır Bunda bir günah da yoktur Yalnız, kasıtlı olarak ve bile bile bir kimseyi baba*sından başka birisine İsnad ederek çağırmak günahtır» [13] Birinci görüşe göre âyetteki «hota»dan maksat, âyetin nüzulünden ev*velki evlad edinmelerdir «Taammüd»den maksat da, âyetin nüzulünden sonra bile bile evlad edinme veya babasından başka birisine nisbet edil*medir Buna göre âyetin manası: «Size, İslâmî hükümleri bilmeden önce, henüz cahiliyette iken evlad edindiklerinize evladınız gibi muamele yap*manızda bir vebal yoktur Yalnız İslâmın hükümleri beyan edildikten son*ra öz çocuğunuz olmayan birisini eskiden olduğu gibi evlad edinmeniz günahtır» olur İkinci görüşe göre âyetteki «hata»dan maksat, birisini kasıtsız olarak babası olmayan bir adama nisbet etmektir «Taammüd» ise, birisini bile bile babası olmayan bir adama nisbet etmektir Buna göre de âyetin ma*nası: «Hataen veya bilmeden bir çocuğu babası olmayan birisine nisbet etmekte bir vebal yoktur Fakat kesin bilindiği halde bir çocuğu babası ol*mayan bir adama nisbet etmek günahtır» olur Ebu Hayyan, Bahr-ı Muhid İsimli tefsirinde ikinci görüşü tercih ede*rek birinci görüşün zayıf olduğunu söylemiştir Çünkü âyetteki «hata et*tiklerinizde ise» ifadesini, «Âyetin nüzulünden evvel yaptıklarınız için üze*rinize bir vebal yoktur» şeklinde anlamak doğru değildir Zira âyetin nü*zulünden Önce yapılanları «hata» olarak vasıflandırmak doğru değil Ama lisanen, unutarak ve kasıtsız olarak sırf sevgi ve şefkatten dolayı bir küçüğe «oğlum» demek, veya sırf hürmet ve tazim için bir büyüğe «baba» demek günah değildir [14] Beşinci Hüküm: Birisine Itkardeşlm» Veya «Efendim» Demek Caiz Mi*dir? «Eğer babalarının kim olduğunu) bilmiyorsanız o halde (esasen) din*de kardeşleriniz (olmakla beraber) dostlarınızda da» âyetinin zahiri, ba*bası bilinmeyen bir kimseye «kardeşim» veya «dostum» demenin caiz ol*duğuna delalet eder Ancak bu sözle din kardeşliği kasdedilmelidir Nese-ben kardeş oldukları değil Zira Allahu taala, «Müminler ancak kardeştir» âyetiyle müminleri birbirine kardeş kılmıştır İşte bu âyet uyarınca bir müs-lümanm diğer bir müslümana «kardeşim» demesi caizdir Fakat bazı alimler «kardeşim» denilen kimsenin fasık olmamasını şart koşmuşlardır Çünkü «kardeşim» veya «dostum» demek ona hürmeti gös*terir Fasıka hürmet etmek İse haramdır Allahu taala bunu bize yasakla*mıştır Fasık bir kimseye ismi bilinmediği takdirde «Abdullah, sen vb» kelimeleriyle hitab edilir Çünkü Resulullah (sav), «Bir münafığa «efendi» demeyin Zira bu sözünüz Allah (cc)'ı gazablandırır» buyurmuştur [15] Ayetlerden Alacağımız Dersler 1- Takva Allahu taalanın bütün ümmetlere tavsiyesi ve müminin en iyi azığıdır 2- Allah (cc)'a tevekkül, her durumda Allah (cc)'a sığınma imanın şartlarındandır, 3- İslâm şeriatında olmayan hurafelerden kaçınmak farzdır 4- «Benim İçimde iki kalb vardır» demek hem akla, hem de şeriata muhalif batıl bir iddiadır 5- Zlhar yapılan zevceyi anne gibi kabul etmek cahiliyet dönemin*den kalma cahilî bir itikaddır 6- Cahiliyet adeti üzere bir çocuğu evlad edinme haramdır Herke*sin babasına nisbetle çağrılması vacibtir 7- Bir müslümana din kardeşliğini kasdederek «kardeşim, dostum» t; demek caizdir 8- Allahu taala çok esirgeyicidir Kullarını hataen sadır olan günah-i larından dolayı cezalandırmaz Âyetlerdeki Teşriî Hikmetler Cahİliyet devrinde evlad edinme :islâm güneşi insanlık üzerine doğduğunda Araplar hayatını cahiliye- tfn ve sapıklığın karanlığında sürdürüyordu Cahiliyet döneminde Allahu * taalanın hiçbir kitapta indirmediği, babadan oğula intikal eden asılsız hu-'t rafelere İnanıyorlardı Elbetteki İslâm onları bu sapık hayatta yaşamaya S; Terk etmeyerek cehaletten, küfür ve sapıklıktan kurtaracaktı Allahu taala rahmetlyle Arap toplumunu cahiliyetin pisliğinden, batıl İnanışlarından kurtararak iman sütüyle besledi ve onları en hayırlı bir üm*met haline getirdi Cahiliyet döneminin en açık hurafelerinden birisi de yabancı bir ço*cuğu evlad edinerek kendi öz evladları yerine koymalarıydı Buna da san*ki dinî bir kuralmış gibi inanırlardı Bu sebeble değişmesi mümkün değil-' di Zira bu onların atalarından kalmış bir din haline gelmişti Onların bu durumunu Allahu taala Kur'anda şu şekilde beyan etmektedir: «Bilakis (şöyle) dediler; «Gerçek biz atalarımızı bir ümmet (bir din) üzerinde bul*duk Biz de hakikaten onların izleri üstünden doğruya erdirilmişleriz» (Zuhruf: 22) Cahiliyet döneminde Araplar yabancı bir çocuğu evlad edinir, ona kendi oğulları olduğunu söyler, oğulları gibi kendilerine varis yaparlar fve onun malına da kendileri varis olurdu O çocuğa İslâm şeriatının öz çocuğa tanıdığı irsiyet, nikah, talak ve müsaheret hükümleri gibi bütün hükümleri icra ederlerdi Allahu taala yalnız kendisinin bileceği bir hikmete binaen şerefli el- çişi Hz Muhammed'e henüz peygamberlik vazifesi vermezden önce Arap*ların adeti üzere yabancı bir çocuğu evlad edinmeyi ilham etmişti Daha sonra böyle evlad edinmenin yasaklanma ve ibtalinde Peygamber (sav)'in ?* evladlığı ilk örnek olmaktadır Resulullah (sav), bisetten önce Zeyd bin Harise (ra)'yi evlad edindi Halk bundan sonra Zeyd bin Muhammed diye çağırdı onu Kur'an cahiliyet adetlerine göre evlad edinmeyi haram kılana kadar da böyle sürdü Âyet nazil olduktan sonra Resulullah (sav) onu evladlığından çıkardığını ilan etti Halk da onu yeniden Zeyd bin Harise olarak çağırmaya başladı Buharı ve Müslim İbni Ömer (ra)'den rivayet ederler: «Zeyd bin Ha*rise (ra) Resulullah (sav)'ın azadlısı idi Biz ona hep Zeyd bin Muhammed derdik» «Onlcrı babalarına nlsbetle çağırın Bu Allah indinde daha doğ*rudur» âyeti nazil olunca Resulullah (sav) ona, «Sen Zeyd bin Harise bin Şercil'sin» dedi» Resulullah (sav), cahiliyet adetlerini çok çirkin gördüğü halde pey*gamberlikle görevlendirilmeden önce Zeyd bin Harise (ra)'yi evlad edin*mesinin sebeb ve hikmetini ancak Allah (cc) bilebilir Allah (cc) doğrusunu bilir ya, bu hikmetlerden birisi de Peygamberin ve ümmetinin tabi tutula*cağı bir imtihan olmalıdır Bu imtihanın kıssası özetle şöyledir: Zeyd, annesiyle beraber Beni Tayyi kabilesinde dayıları İle beraber kalıyordu Bir kabile, adıgeçen kabileye saldırarak cahiliyet adeti üzere matlarını talan ettiler, çocuklarını da esir alarak götürdüler Zeyd bin Ha*rise (ra) de bu esir edilen çocuklar arasındaydı Esir çocuklar Mekke'de köle olarak satıldılar Hatice binti Huveylid (ranhüma) de Zeyd (ra)'i sa*tın aldı Resulullah (sav) ile evlendikten sonra zekasını ve işbilirliğini be*ğendiği Zeyd (ra)'i Resulullah (sav)'a hibe etti O tarihten itibaren Zeyd (ra), Resulullah (sav)'a hizmet etti Zeyd (ra)'in babası Harise bin Şercil, gece gündüz ağlayarak, şiirler söyleyerek oğlunu aramaya başladı Kurtubi, Harise'nin oğlu için söyle*diği şu iki mısrayı nakleder: «Zeyd için ağlıyorum Çünkü ne olduğunu bilmiyorum Acaba sağ mıdır, yoksa ölü mü? Güneşin doğuşu bana onun doğumunu, batışı da ölümünü düşündürüyor» Harise bin Şercil sonunda oğlunun Mekke'de Muhammed bin Abdul*lah'ın yanında olduğunu öğrendi Kardeşiyle birlikte Resulullah (sav)'ın yanına geldi Resulullah (sav)'a, «Siz esirleri yediren ve azad eden Allah (cc)'ın beytinin komşularısınız Oğlum Zeyd senin yanındadır Sen kav*minin efendisisin Oğlumu bana ver, karşılığında istediğin kadar mal ve*reyim» dedi Resulullah (sav), «Ben size daha hayırlısını teklif edeyim» dedi «O nedir?» dediler Resulullah (sav), «Ben onu sizin yanınızda mu*hayyer kılayım Eğer sizi isterse, hiçbir şey vermeden alır götürürsünüz Yok eğer beni tercih ederse, ben onun bu tercihi karşısında hiçbir mata razı olmam» buyurdu Onlar, «Allah (cc) sana daha hayırlısını versin Güzel birşey söyledin» dediler Resulullah (sav), Zeyd (ra)'i çağırarak, «Bunları tanıyor musun?» di*ye sordu Zeyd, «Evet tanıyorum Babam ve amcam» dedi Resululfah (sav), «Bunlar baban ve amcan Benim kim olduğumu da biliyorsun Biz*den dilediğin tarafı tercih et» dedi Zeyd, gözleri dolu dolu, «Ben sizden başkasını tercih etmem Siz benim hem babam, hem amcamsınız» dedi Babası ve amcası, «Hayret sana Köleliği hürriyete tercih mi ediyorsun?» dediler Zeyd (ra), «Andolsun ki ben bundan çok büyük İyilikler gördüm Ondan ayrılmaya gücüm yetmez ve ebediyyen de ona bir başkasını ter*cih edemem» dedi Bunun üzerine Resulullah (sav) Zeyd (ra)'i azad etti ve halkın İçine çıkarak «Şahid olun Zeyd benim oğlumdur O bana varis olacaktır, ben de ona» dedi Zeyd'in babast ve amcası Resufullah (sav)'ın bu hareketinden çok memnun oldular Böylece Resulullah (sav)'ın onu ne kadar çok sev*diğini anladılar Bundan sonra, «Onları babalarına nisbetle çağırır)» ve «Muhommed adamlarınızdan hiçbirinin babası değildir Fakat Allanın resulü ve peygam*berlerinin sonuncusudur» (Ahzab: 40} âyeti nazil oluncaya kadar herkes ona Zeyd bin Muhammed dedi Âyetler nazil olduktan sonra onu herkes yeniden Zeyd bin Harise (ra) olarak anmaya başladı, işte bu âyetlerle cahil iye t dönemindeki evlad edinmenin hükmü İslâmın ebedî kanunlarıyla iptal edildi |
Tefsir Dersleri... |
08-04-2012 | #115 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Tefsir Dersleri...52 DERS VERASETİN YALNIZ AKRABALIKLA OLMASI 6- O peygamber, müminlere öz nefislerinden evladır Zevceleri (müminlerin) analarıdır Akrabalar da Allah’ın kitabında birbirine diğer mü*minlerden ve muhacirlerden daha yakındırlar Şu kadar ki dostlarınız için herhangi bir iyilikte bulunmanız müstesna Bu, kitabto yazılıdır Ayetin Lafzi Tahlili (Ennebiyyü evlâ); Nebi, sizin nefislerinizden daha evladır ' (Ve ezvâcühü ümmühâtühüm): Resulullah (sav)'ın zevceleri hürmet, tazim ve mahremiyet bakımından müminlerin anneleridir (ve uıüi erhami): Akrabalar daha yakındırlar (Evlâ bi'ba'din): Verasette daha evladır (Fîkltabİltahİ): Kitaptan maksat Kur'andır (Evllyâlküm mo'rufen); Evliyadan maksat, âyet*te zikredilen mümin ve muhacirlerdir Ma'ruftan maksat İse vasiyettir (Mesturen): Yazılı olarak tesbit edilmiştir Ayetin İcmali Manası Allahu taala, mümin kullarına peygamberinin makam ve şerefinin yük*sekliğini haber vererek şöyle buyurur: Peygamberin hakkı, müminlerin öz nefislerinin hakkından daha büyüktür Onun emirleri bütün emirlere tercih edilmelidir Onun sevgisi de bütün sevgilerin üzerinde olmalıdır Hiçbir şeyde ona isyan, ne büyük, ne küçük şeylerde ona muhalefet edilemez Zira onun bütün müslümanlar üzerinde umumi bir velayeti vardır O müminleri cihada çağırdığında anne ve babadan izin beklemeden acilen itaat etmek gerekir Çünkü Resulullah (sav) insana anne ve ba*basından daha hayırlıdır İnsanlara verdiği emirler de insanın dünya ve ahiret sevabı içindir Allahu taala nasıl kerim elçisini şereflendirmiş, hakların en büyüğü*nün onun hakkj olduğunu beyan etmişse onun temiz zevcelerini de, onun zevceleri olduklarından dolayı, müminlere anne kılarak onlara tazim ve hürmeti farz kılmıştır Resulullah (sav)'o ikram ve gerek hayatında, gerek hayatından sonra ona ihtiramın korunması için zevcelerinin herhangi bir erkekle nikahlanmalarını da haram kılmıştır Bu da Resulullah (sav)'a Al*lah (cc) tarafından verilen hususiyetlerden biridir Allahu taala, yakın akrabaların birbirine mirasçı pfmalarını beyan e-derek neseben yakın olanların bir yabancıdan verasete daha haklı oldu*ğunu bildirmiştir Ancak İnsanlar hayatta iken dostu olan bir yabancıya blrşey vasiyet ederlerse, bu vasiyet hususunda bu yabancı akrabalarından daha haklıdır Zira varisler İçin vasiyet yoktur Bu hüküm, Allah <cc)'ın in*dirmiş olduğu kitabından olan adil bir hükümdür Bu öyle bir hükümdür ki, kitapta yazı ile tesbit edildiği İçin İnsanlar tarafından yok edilmesi mümkün degîfdir Allahu taala en İyi bilendir Bu âyetle, önceki âyetler arasındaki münasebet Önceki âyetlerde Allahu taala, müminlere, evlad edinmekten vazgeç*melerini, evlad edinilen çocukların kendi Öz babalarına nisbet edilerek çağırılmalarınremretmiştir Resulullah (sav) da Zeyd bin Harise (ra)'yi evlad edinmişti Evlad edinmeden vazgeçilmesi emredildiği zaman Zeyd (ra) Re-sululiah (sav)'ın ismi İle değil babasına nisbet edilerek çağırılmaya baş*landı Bunun üzerine Zeyd'de bir vahşet meydana geldi O âyetlerden sonra gelen bu âyet Zeyd'i bir Ölçüde teselli etti Zira bu âyette Resulul*lah (sav)'ın bütün müminler üzerinde şefkatli ve şümullü bir velayete sa*hip olduğu, bu bakımdan kendi öz çocuklarıyla diğer müminlerin farklı olmadığı beyan ediliyordu Resulullah (sav)"m bu velayeti baki ve daimi*dir Resulullah (sav) insanın her yakınından daha yakın, onun hakkı İn*sanların öz nefislerinin hakkından daha üstündür Çünkü o, halka ebedî mutluluğa ulaşmaları için emreder ve yasaklar O her mümin kadın ve erkeğin manevi babasıdır Onun temiz zevceleri de müminlerin anneleridir Öyleyse Resulullah (sav)'ın evladlıktan tahliye ettiği mümin kimsenin mahzun olmaması la*zımdır Çünkü onun manevî babalığı daimi ve bakidir Bu sebeble mümin*ler üzerine, Resulullah (sav)'ı kendi öz nefislerinden daha çok sevmek ve onun emirlerini başkalarının emrinden daha önce yerine getirmek farzdır Onun haklarını, anne ve baba haklarına dahi tercih etmeleri lazımdır Çün- kü Resulullah (sav), «Nefsim kudret elinde olan Allah (cc)'a yemin ede*rim ki beni kendi öz nefislerinizden, anne, baba ve eviadlarınızdan ve bü*tün halktan daha çok sevmedikçe imanınız kemale ermez» [16] buyurmuş*tur Ya^Rabbi, bize onun muhabbetini ve ona uymayı nasib et ve kıyamet günü onu bize şafaatcı kıl Ayetin Nüzul Sebebi 1- Müfessirler şöyle rivayet ederler: Resulullah (sav), Tebük se*ferine hazırlanarak halka da hazırlanmalarını emrettiler Halkın bir kısmı, «Baba ve annelerimizden izin alalım» dediler Bunun üzerine, «O peygamber müminlere öz nefislerinden evladır» âyeti nazil oldu [17] 2- Kurtubî tefsirinde şöyle der: «Resulullah (sav) bir cenaze olduğunda «Onun bir borcu var mıdır?» diye sorarlardı Eğer borcu yoksa namazını kılardı Borcu varsa, «Gidin arkadaşınızın namazını kılın» derdi Fetihler çoğaldığı, hazine zenginleştiği zaman Resulullah (sav), «Ben hem dünyada, hem de ahirette halkın en yakınıyım İsterseniz, «O peygamber, müminlere öz nefislerinden evladır» âyetini okuyun Hangi mümin öldükten sonra bir mal bırakırsa, o mal yakın akrabalarınındır Eğer öldüğünde geriye borç veya yetim bırakırsa, onları bono getirin Çünkü o müminin ü en yakını benim» buyurdu»[18] Birinci rivayet âyetin nüzul sebebidir Buhart'nin rivayet ettiği hadis İse, Resulultah (sav)'ın velayetinin manasını göstermektedir Âyetin Tefsirindeki İncelikler Birinci İncelik: Âyetteki «evlaslık, herhangi birşeyle kayıtlanmayarak mutlak bir şekilde zikredilmiştir Bu, Resulullah (sav)'ın her hususta müminierin en yakını ve en «evlausı olduğunu göstermektedir Madem ki Resulullah (sav), insanın öz nefsinden daha evladır, şu halde bütün Insanlardan evladır İkinci incelik; Allahu taala, Resulullah (sav)'ın zevcelerinin mümin*lerin anneleri olduğunu bildirmiştir Buna göre, Resulullah (sav) da müminierin manevî babasıdır Resulullah (sav) zevcelerinin anneliği, hürmet,tazim ve haramlıktadır Âyetteki Şer’i Hükümler Birinci Hüküm: İmam Üzerine, Muslüman Fakirlerin Borçlanru Ödemek Vacib Midir? Bazı alimler, İmamın üzerine, beytülmaiden fakirlerin borçlarını ödemesi farzdır demişlerdir Günkü İmam herşeyde Resulullah (sav)'a uymak mecburiyetindedir Resulullah (sav) ise, «Eğer öldüğünde geriye borç veya yetim bırakırsa bana getirin Çünkü o müminin en yakını benim» buyurmuştur Yani Resulullah (sav) fakir bir müminin borcunu ödemek ve yetimlerine bakmak bana farzdır demiştir İmam da Resulullah (savj'tn halifesi olduğuna göre fakir müslümanların borçlarını ödemesi farzdır Öyleyse devlet, fakirlerin bütün ihtiyacını karşıladığı gibi, onların borçlarını ödeyecek ve yetimlerine de bakacaktır[19] İkinci Hüküm: Resujulloh (Sav)'In Zevceleri Hem Erkek, Hem Kadın Müminlerin Mi Anneleridir, Yoksa Yalnız Erkek Müminlerin Mi? İbnü'l-Arabi: «Alimler Resulullah (sav)'ın zevcelerinin bütün mümin*lerin mi, yoksa yalnız erkeklerin mi anneleri olduğu hususunda ihtlfaf ederek iki görüşe ayrılmışlardır: 1- Resulullah (sav)'ın zevceleri hem erkeklerin, hem de kadınla*rın anneleridir 2- Yalnız erkeklerin anneleridirler Sahih olan görüş de budur Zira bu âyet Resulullah (sav)'ın zevcelerinin haramlık bakımından erkeklerin anneleri gibi olduğuna delalet etmektedir Bu husus ise kadınlar İçin dü*şünülemez Çünkü onlar zaten kadınlardan örtünmüyorlardı Hatta bir ka*dın Hz Ayşe'ye anne deyince, Hz Ayşe ona, «Ben senin annen değilim Biz yalnız sizin erkeklerinizin anneleriyiz» dedi» [20] Kurtubî de şöyle der: «Bu âyetin hükmünü yalnız erkeklere tahsis etmede bir fayda yoktur Bana göre onlar hem erkeklerin, hem de kadın*ların anneleridir Çünkü onlara tazimde bulunmak hem erkeklerin, hem de kadınların üzerine bir borçtur Zira âyetin başlangıcı da —«O peygamber, müminlere öz nefislerinden evladır»— buna delalet eder Bu başlangıç, hem kadınları, hem de erkekleri içine almaktadır» [21] Kurtubî'nin görüşü, İbnü'l-Arabî'nin görüşüne göre tercihe daha şa*yandır En doğrusunu Allah (cc) bilir Üçüncü Hüküm: Evlenmede Haramlık Resuluilohın Bütün Zevcelerine Tesbit Edilir Mi? Alimler, mevzumuz âyetle, «Sizin Al I ahin peygamberine eza vermeniz (doğru) olmadıfğı gibi) kendinden, sonra zevcelerini nikahta almanız da ebedi (caiz) değildir» (Ahzab: 53) âyetine dayanarak, Resulullah (sav)'tan sonra, bütün zevceierlyle evlenmenin haram olduğuna hükmetmişlerdir Ancak bu hükmün, onun bütün zevcelerini, ister hayatında boşadığı, ister boşa madiği ve ister münasebette bulunduğu, ister bulunmadığı bütün zev*celeri içine alıp almadığı hususunda ihtilaf edilerek İki aörüşe ayrılmışlar*dır: 1- İmam Şafii (ra)'ye göre âyetteki «zevceleri»nden maksat, kendi*lerine Resulullah (sav)'ın zevceliği isnad edilenlerdir Resulullah (sav) ha*yatta iken ister boşamış olsun, İster boşamasın Bu haramhk hükmü hep*sine sabittir Çünkü ayetin zahiri buna delalet etmektedir 2- İmamü'l-Harameyn'e göre İse, Resulullah (sav)'tan sonra ümme*tine haram olan zevcelerden maksat, Resulullah (sav)'ın yalnız münasebette bulunduğu zevcelerdir Çünkü, Hz Ömer hilafeti zamanında, Rö-sulullah (sav)'ın boşadığf ve Mustaize ismiyle meşhur olan kadınla ev*lenen Eş'as bin Kays'ı recmetmeye kalkıştı Hz Ömer'e, Resulullah (sav)'-ın onunla münasebette bulunmadığı haber verilince Eş'as bin Kays'ı ser*best bıraktı Diğer bir rivayete göre kadın Hz Ömer'e «Benim kapıma ne perde asıldı, nede bana müslümanların annesi ismi verildi Bu adam neden recmedilsin» demiş ve Hz Ömer, Eş'as bin Kays'i recmetmekten vazgeç*miştir Bu hususta sahih olan görüş, İmamü'l-Harameyn'in görüşüdür Ken*dileriyle evlenmek haram olan zevceler, Resulullah (sav)'ın münasebette bulunduğu zevcelerdir Resulullah (sav), münasebette bulunduktan sonra talak-ı baîne İle boşasa bile, hickimse ile evlenemez Yalnız nikah akdi İse evlenmeyi haram kılmaz İşte Mustaize adıyla anılan kadın böyledir Çünky Resulullah (sav), onunla nikoh akdi yaptıktan sonra odasına girin*ce kadın, «Senden Allaha sığınırım» demiş, «Sen benden mi Allana sı*ğınıyorsun? Git ve ehline kavuş» diyerek onu boşamıştı Bundan sonra kadın, «Ben şaki bir kadınım Çünkü Resulullah (sav)'ın zevcesi olmak şerefinden mahrum oldum» demişti» [22] Dördüncü Hüküm: Anne Tarafından Olan Akrabalar (Zevll Erham) Mi*rasa Olurlar Mt? ((Akrabalar da Atlanın kitabında birbirine diğer müminlerden v« mu*hacirlerden daha yakındırlar» âyetinden maksat, akrabalık derecesi ne olursa olsun, akrabalar, miras olmakta yabancılardan daha yakındırlar Daha evvel müslümantar din kardeşliği ve hicret sebebiyle birbirlerine varis olurlardı Bu âyet bu hükmü neshetmiştlr Daha önce bir muhacir, ölen ensari kardeşinin malına varis olurdu Ensari de muhacirin malına varis olurdu Bu hüküm neshediterek verasetin ancak nesebîe olabilece*ği bildirildi Bozt fokihler bu âyeti delil alarak, ashab-ı furuz ve asabât denilen yakınları bulunmayan bir kimsenin malının beytülmala kalmasından, zevit erham denilen dayı, teyze gibi kimselere bırakılması daha uygun olduğuna hükmetmişlerdir Hanefi mezhebi ve fakihlerln cumhuru bu görüştedir Fakihlerin bu husustaki delilleri ise, mevzumuz âyettir Çünkü bu â-yette, ölen kimsenin yakınlarının —ftkhın feralz bahsinde beyan edilen oshab-ı furuz, asâbât ve anne tarafından olon akrabalarının— mirasçı olmakta yabancılardan daha haklı olduklarını bildirmektedir, ölen adam ile müslümanların beytülmalı arasında yalnız dinkardeşliği bağı olduğu hal*de, ane tarafından olan akrabalarıyla hem din kardeşliği bağı, hem de rahim bağı bulunmaktadır Bu yüzden zevil erhamın iki yakınlığı var de*mektir Şu halde anne tarafından akrabaların mirasçı olmaları beytülmal-dan daha haklıdır Mesela: ölen bir insanın biri anne-baba bir kardeşi, diğeri yalnız baba bir kardeşi olsa malının hepsi anne-baba bir olan kar*deşine düşer Çünkü onun ölene yakınlığı İki yönlüdür Bu yakınlık yalnız babadan kardeşi olandan daha ^kuvvetlidir Çünkü o, Wr yönlü bir akra*balığa sahiptir İşte zevil erham [da bunun gibi meytüimala göre İki yönlü bir yakınlığa sahiptir İmam Şafii {ra) ise, ölen kişinin ashab-t furuz ve asabâttan kimsesi yoksa onun malı anne tarafından akrabalarına değil, beytülmala kalır gö*rüşündedir Zira verasette kitap* veya sünnetten bir nassın bulunması la*zımdır Akıl ve görüş ile veraset verilmesi mümkün değildir Anne tarafın*dan olan akrabalar hakkında kitap ve sünnetten kesin bir nas olmadığı için ölen adamın malı beytülmala kalır Sahih olan Hanelilerle fukahanın cumhurunun görüşüdür Bu husus*taki tafsilat fıkıh kitaplarının feraiz bahsinde mevcuttur Ayetten Alınacak Dersler 1- Resulullah (sav)'ın tüm müminler üzerinde umumî bir velayeti vardır 2- Resulullah (sav)'ın şanına tazimen ondan sonra zevceleriyle ev*lenmek haramdır 3- Resulullah (sav)'a ve ehl-i beytine karşı müslümanların ikram ve ihtiramda bulunmaları farzdır 4- Din kardeşliği ve hicret yoluyla veraset iptal edilmiştir Veraset yalnızca akrabalıkladır 5- Şeriat-ı garranın hükümleri Allah (cc) tarafından indirilmiş ve Kur'anda da tesbit edilmiştir 6- Sahih olan kavle göre, zevil erham, beytülmaldan önce veraset hakkına sahiptir Ayetteki Teşriî Hikmetler Allahu taalanın hikmetlerinden birisi de İslâm toplumunun fertlerini birbirine akide ve din bağlan ile bağlamasıdır Bu bağlar İslâm toplumuna kuvvet ve izzet bahşederek saadete erlştirmiştir İslâmın başlangıcında veraset din kardeşliği ve hicret bağlarıyla ol*maktaydı Mesela; bir ensarî muhacir kardeşini varis kılar, muhacir de kendi akrabalarını değil, ensari kardeşini varis kılardı Bu uygulama so*nunda müminler arasında İman bağlan 'kuvvetlendi ve aralarında örnek bir İslâm kardeşliği teessüs etti Müslümanlar bir bina, tek bir gövde haline geldiler, islâm kardeşliği nesebi kardeşlikten, din bağı, soy bağın*dan daha sağlam oldu Daha sonra Allahu taato din ve hicret yoluyla olan veraset hükmünü nesnederek verasetin ancak neseb ve yakınlıkla olacağını beyan etti İşte bu beyan İslâmın örnek nazariyesi ite aile bağlarını kuvvetlendirdi Çünkü kuvvetli bağlarla bağlanan bir aile, faziletli bir toplumun temelidir Aile içindeki alakaların kuvvetlenmesi toplum yapısını da sağlamlaştırmakta* dır Aile içindeki alakalar çözüldüğü zaman ise cemiyette de çözülmeler olmaktadır Şu var ki, Allahu taala her yakını varis kılmamıştır Bir adamın varis olabilmesi için yakınlıkla birlikte imanlı olması da jcabeder Mesela; kafir olan bir oğul, müslüman babasına varis olamaz Müslüman olmayan bir kardeş, müslüman olan kardeşine varis olamaz Allahu taalanın yakın akrabalıkla beraber imanı esas alması, iman ile neseb arasında bir rabıta meydana getirmiştir Yakınlık ancak imanla menfaatlidir Çünkü ailenin şerefi din ile korunur Kur'anın adli hükmü «Hısımlar Allanın kitabınca birbirine daha yakındırlar Allah herşeyl hak*kıyla bilendir» (Enfal: 75) ve «Akrabalar da Allanın kitabında birbirine di*ğer müminlerden ve muhacirlerden daha yakındırlar» âyetleriyle nazil ol*muştur Allahu taala bu âyetlerle hicret ve din kardeşliği esasına dayalı veraseti neshederek verasetin ancak neseb yoluyla olacağını beyan et*miştir Buharî'nin Ebu Hüreyre (ra)'den yaptığı rivayete göre Resulullah (sav), «Ben hem dünyada, hem de ahirette halkın en yakınıyım İsterseniz, «O peygamber, müminler öz nefislerinden evladır» âyetini okuyun Hangi mü*min öldükten sonra bir mal bırakırsa, o mal yakın okrabalarımndır Eğer öldüğünde geriye borç veya yetim bırakırsa, onları bana getirin Çünkü o müminin en yakını benim» buyurmuştur |
Tefsir Dersleri... |
08-04-2012 | #116 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Tefsir Dersleri...53 DERS NİKAHLI BİR KADINI MÜNASEBETTE BULUNMADAN BOŞAMANIN HÜKMÜ 49- Ey iman edenler, mümin kadınları nikahlayıp da sonra, kendi*lerine dokunmadan, onları boşattığınız zaman sizin için üzerlerine saya*cağınız bir İddetyoktur O surette onları faidelendirip kendilerini güzel bir şekilde salıverin Ayetin Lafzı Tahlili (Nekahtüm): Nikah, nikah akdine denildiği gibi cinsî münasebete de denir Ayetteki manası, nikah akdidir * (Temessuhünne): Temessuh, mesh kökünden gelir Buradaki manası fakihlerin icması ile elmadır (İddetin): iddet, saymak anlamına gelir Boşanan kadın, boşandıktan sonra günlerini sayar Şer'î ıstılahta ise, kadın rahminin boş ve temiz olduğu bilinecek kadar beklemesi icabeden zamana denir Bu za*man da üç aydır (Femettiuhünne): Mut'ot kökünden gelir Mut'at İnsanın faydalandığı mal veya elbiseye denir Istılahı manası ise kişinin boşadığı kadına vereceği maldır (Veserrihûhünne): Tasrih kökünden gelir Bırşeyı salıvermek demektir Buradaki manası İse boşamaktır (Serâhen cemilen): Serah, boşamak, cemit, güzet demektir Âyetin İcmali Manası Allahu taala mümin kullarına icmaien şöyle buyurmaktadır: Ey iman edenler, mümin kadınlarla nikah akdi yaptıktan sonra onlara dokunmadan boşarsanız, o kadınlar üzerine sayacağınız bir iddet yoktur Çünkü siz on*lara dokunmadan boşadınız Soyunuza saygı için evde oturup iddet bek*lemelerine lüzum yoktur Onlara dokunmadığınız için hamilelik ihtimali yoktur Bu durumda üzerinize vacip olan, onların gönüllerini hoşnut etmek İçin bir miktar mal vermektir Zira boşamanızla onlarda bir vahşet mey*dana gelir Vereceğiniz mal, hem o vahşeti giderir, hem de halk içinde bo*şanmada suçsuz oldukları anlaşılır Onları boşadığımz zaman, onlan, üze*rinizdeki haklarından mahrum etmediğiniz gibi, söz veya fiille ezfyet de etmeyiniz Zira bu sizin imanınızın muktezasıdır, Allah (cc)"a itaatinizin bir nişanesldir En doğrusunu Allah (cc) bilir Bu Âyetle Önceki Âyetler Arasındaki Münasebet: Önceki âyetlerde Resululiah (sav)'ın zevcelerinden bahsedilerek on*lara hayatlarını, Allah (cc)'a ve Resulüne itaatkar, dünyadan uzak, temiz ve kamil bir şekilde sürdürmeleri icabettlği bildirilmiştir Zira onlar diğer kadınlar gibi değildirler AHah tebarek ve taala onların yüksek şereflerini —ki Resululiah (sav)'m zevceleri, müminlerin anneleri olmalarından gel*mektedir— korumalarını emretmektedir Bu âyette de müminlere, kendilerine dokunmadan boşadıkları zevce*lerinin hükümülerini beyan ederek, bu boşamada müminlerin üzerine farz olanı bildirmektedir İşte bu İşaret ettiklerimiz, bu âyetle önceki âyetler arasındaki bağlantıyı temin etmektedir [23] Ayetin Tefsirindeki İncelikler Birinci İncelik: «Mümin kadınları nikahlayıp da» âyeti, mümin bir erkeğin mümine ve temiz bir kadınla evlenmesine işaret eder Zira kadmırt-imanı onu iffetli kılar ve onu ahlaksızlığa düşmekten korur İmanlı bir kadın, kocasının namusunu o yanında iken de, yanında olmadığı zaman da muhafaza eder Allahu taala, «İman eden bir cariye, müşrik bir kadın*dan —bu, sizin hoşunuza gitse de— elbet daho hayırlıdır» (Bakara: 221) buyurmuştur İkinci İncelik: «Sonra onlan boşadığımz zaman» âyetindekl «sümme» (sonra) kelimesi, talakın uzun bir düşünceden sonra yapılma*sına işaret eder Zira talak, Allah (cc)'tn buğzettiği işlerden birisidir Çün*kü talak, aile hayatını yıkmaktadır Hatta bazı faklhler bu âyetin talaktan kaçınmaya işaret ettiğini söylemektedirler Çünkü talak, ancak aile haya*tının tamamen bozulması halinde mubahtır Buradaki hüküm, ister evlenir evlenmez, ister bir müddet sonra boşasm değişmez Üçüncü İncelik: «Sizin İçin üzerlerine sayacoğınız bir İddet yoktur» âyetinde «iddet»in erkeklere isnad edilmesi, İddetin erkeğin hakkı olduğu*na işaret etmektedir Öyleyse kadının «iddet» beklemesi, neslin temizliği ve korunması için vaciptir Çünkü her erkek çocuğunun temiz olmasını ister Ektiği tohumunun başkalarının suyu ile sulanmasını ise hic istemez Meşhur olan kavle göre «iddet», insan ile Allah (cc) arasında müş*terek bir haktır Çünkü soyların karışmasına ve bozulmasına mani olmak Allah (cc)'ın hakkıdır Bundan dolayı fakihler iddetin birçok hikmet ve sebebi olduğunu söylemişlerdir Kadtn rahminin temizlenmesi ve bunun Allah (cc)'ın bir emri olduğu için beklenmesi bu hikmetlerdendir • Âyetteki Şer’i Hükümler Birinci Hüküm: Bir Kadın Nikah Akdinden Önce Boşanabilir Mi? Fakihler, «Mümin kadınları nikahlayıp da sonra kendilerine dokunma-don, cnları boşadığımz zaman» âyetine dayanarak, talakın nikahtan Ön*ce olamayacağında icma etmişlerdir Çünkü Allahu taala âyette evvela «nlkahn sonra «talaksı zikretmiştir Resululiah (sav) da «Nikahtan evvel talak yoktur» buyurmuştur Yalnız, bir kimsenin, «Ben falanla evlenirsem, o benden boştur» veya «Evleneceğim kadın benden boştur» gibi sözlerle kadının talakını nikaha bağlaması halinde boşamanın vaki olup olmayacağı hususunda ihtilaf ede*rek iki görüşe ayrılmışlardır İmam Şafii (ra) ile İmam Hanbel (ra)'e göre bir kimse evleneceği bir kadının veya evleneceği herhangi bir kadının talakını nikaha bağlaması ve sonra da o kadınla evlenmesi halinde o kadın boşanmış sayılamaz Bu görüş İbni Abbas (ra)'tan da rivayet edilmiştir İmam Ebu Hanife (ra) ile İmam Malik (ra)'e göre İse evlenilmeden önce talak bir kadının nikahına bağlanırsa —mesela, «Ben Hind İle ev*lenirsem, o benden boştur» denilirse— o kadınla evlenildiği takdirde ka*dın hemen boş olur Bu görüş de İbni Mes'ud'dan rivayet edilmiştir Şafii ve Hanbelilerin delilleri: 1- Nasıl yabancı bir kadına, «Sen benden boşsun» demekle talak vaki olmazsa, evlenilecek bir kadına, evlenmeden önce, «Seninle evlenir*sem benden boşsun» denilmesiyle de talak vaki olmaz Zira talak İçin nikah mülkiyeti lazımdır Böyle bir halde ise nikah mülkiyeti yoktur 2- Resulullah (sav), «İnsan malik olmadığı birşeyi nezredemez Ma*lik olmadığı bir köleyi azad edemediği gibi, malik olmadığı bir kadını da boşayamaz» buyurmuştur [24] Sahabe ve tabiinin cumhuru da bu görüşte İdiler Hatta imam Buharı «Nikahtan evvel talak yoktur» bahsinde sahabi ve tabiinden 24 kişinin adını saymıştır Bu görüş İbni Abbas (ra)'tan da rivayet edilmiştir İbni Abbas (rp)'a, «Bir adam evlenmeden önce evleneceği kadının talakını ni*kah akdine bağlasa kadın boş olur mu?» diye sorulunca, «Boş olmaz» cevabını vermiştir İbni Abbas (ra)'a, «İbni Mes'ud (ra) bu hususta sana muhalefet ederek böyle bir talakın vukuuna hükmediyor» denilince de, aAllah (cc) Ebu Ab-durrahman (ra)'ı affetsin Eğer onun dediği gibi olsaydı, Allahu laalanın «Ey iman edenler, mümin kadınları -boşayıp da sonra nikahladığınız za*man» demesi gerekirdi Halbuki Allahu taala öyle değil, «Ey iman eden*ler, mümin kadınları nikahlayıp da sonra boşadığınız zaman» demek*tedir» demiştir Hanefi ve Maliküerin delilleri: Hanefi ve Malikilere göre talakta hem nikah mülkiyetine, hem de talakın nikah mülkiyetine izafe edilmesine itimad edilir Şu var ki, talak nikah mülkiyetine izafe edildiği zaman, mülkiyet tahakkuk edinceye, kadar askıda kalır Mesela bir kimse bir kadına, «Eğer seninle evlenirsem boş*sun,» dese, adamın talakı nikah akdine bağlaması sahihtir Fakat talak o an vaki olmaz Talak, ancak o kadınla evlendikten sonra vaki olur Talakın nikaha bağlanması, bir adamın karısına, «Eğer şu eve gider*sen benden boşsun» demesi gibidir/Burada da talak, ancak kadının o eve gitmesi ile vaki olur O eve gitmediği takdirde talak vaki olmaz Öyleyse bu meselede de taîak adamın kadınla evlenmesinden sonra vaki olur Hanefi ve Maliki alimleri, Şafii ve Hanbelilerin yaptığı kıyas hakkında şöyle derler: Yabancı bir kadına «Sen benden boşsun» denilmesi ile, ev*lenilecek bir kadına evlenilmeden önce, «Eğer seninle evlenirsem boşsun» denilmesi arasında açık bir fark vardır Çünkü bir adamın yabancı bir kadına, «Sen benden boşsun» demesi lağv bir kelamdır Bu nikahına ma*lik olmadığı bir kadını boşamaktır ki, talak vaki olmaz Ama kişinin bir kadına, «Eğer seninle evlenirsem boşsun» demesi, talakı evlenme akdine bağlaması demektir Kİ, evlendiği takdirde talak vaki olur Bu ikisinin ara*sında açık bir fark vardır Bu görüşle de alimlerden büyük bir topluluk hükmetmiştir Bunlardan biri de İbni Mes'ud (ra)'dur Delili en kuvvetli olan ve en ihtiyatlı olan gö*rüş de onun görüşüdür Bu hususa İbnü'l-Arabi ve Cessas da dikkat çek*mişlerdir Özet olarak, nikahtan sonra talak, bütün fakihlerin ittifakıyla vaki olur Yine bütün fakihler taalluksuz bir kadına «Sen benden boşsun» de*mekle talak vaki olmayacağında ittifak etmişlerdir Hanefiler ve Malikiler nikah akdine bağlanılan talakın nikahla beraber vaki olacağına hükmetmişlerdir Şafii ve Hanbelllere göre İse böyle bir talak vaki olmaz «Herkesin (her kavim ve milletin) yüzünü kendine döndürücü olduğu bir yönet! vardır» (Bakara: 148) İkinci Hüküm: Evlenen Ciftin Yalnız Kalmaları Tddet Ve Mehil Gerektirir Mi? Âyetteki, «Mümin kadınları nikahlayıp da sonra, kendilerine dokunma*dan» ifadesinin —ki burada «dokunmak», cimadan kinayedir— zahirine göre çiftin bir arada kalmaları, münasebetin icabettirdiği iddet ve mehri gerektirmez İmam Şafii'nin görüşü budur Delili ise, Allahu taalanın kadı*nın cinsi münasebetten evvel boşanması halinde iddet olmadığını bildirmiş olmasıdır Halvet, bir arada kalma cima demek olmadığına göre, iddet ve mehir gerekmez Cumhur ise, halvet halinin de münasebet gibi, mehrin tamamını ve iddeti İcabettirdiği görüşündedir Delilleri de şunlardır 1- Dare Kutni Sevban'dan rivayet etmiştir: «Resulullah (sav), «Her kim kadının başörtüsünü açıp bakarsa, ister münasebette bulunsun İster bulunmasın onun mehrini vermesi icabeder» buyurmuştur 2- Rivayet edildiğine göre Hz Ömer, «Bir kimse nikahlandığı ka*dınla perde asarak halvet olur ve onun avretini görürse, o kadına iddet beklemek farz olduğu gibi kocasına mirasçı da olur Kocası onun meh*rini de tam olarak vermelidir» demiştir 3- Zurore bin Ebi Evfa'dan şöyle rivayet edilmiştir: «Raşid halife*ler, nikahlandığı kadınla halvet olan bir adamın, o kadınla ister münase*bette bulunsun, İster bulunmasın, mehrini tam olarak vermesine ve ka*dının iddet beklemesinin farz olduğuna hükmetmişlerdir» Görüldüğü gibi cumhurun delilleri daha kuvvetlidir Çünkü bir adamın karısıyla bir sene aynı yatakta yattığı halde münasebette bulunmaması mümkündür Öyleyse icabeden o adamın kadının mehrini tam olarak ver*mesi ve kadının da iddetinl beklemesidir Çünkü uzun zaman bir arada bulunmuşlardır Aralarında çıkacak ihtilafı da ancak bu hüküm hallede*bilir Ancak, halvetle iddetin vacip olduğunu söyleyenler arasında ihtilaf vardır Kimisine göre kadının İddet beklemesi diyaneten değil, hükmen farzdır Zira kadı zahirle hükmeder Kimilerine göre de kadının iddet bek*lemesi hem diyaneten, hem de hükmen farzdır Sahih olan görüş ikinci görüştür Üçüncü Hüküm: Tek Talakla Boşanan Bir Kadını Kocası Ricat Ettikten Sonra Onunla Cinsi Münasebette Bulunmadan Tekrar Boşarsa, Kadının İd*deti İlk Talaktan İtibaren Mi Sayılır, Yoksa Ricattan Sonraki Talakın Vukuun*dan İtibaren Mi Sayılır? İmam Şafii (ra)'ye göre kadının iddeti birinci talaktan itibaren sayılır Yeniden iddet sayma yo lüzum yoktur İmam Ebu Hanife (ra) ve İmam Malik {ro)'e göre ise kadının İddeti, kocanın ricattan sonra yaptığı ikinci talaktan itibaren sayılır İmam Şafii'nin delili: Boşanan kadının iddeti, birinci talaktan itibaren sayılır İddetin, ricat*tan sonra yapılan ikinci talaktan itibaren sayılmasına lüzum yoktur Zira ikinci talakına iddet yoktur Çünkü talak ricattan sonra, münasebette bu*lunulmadan yapılmıştır İkinci talakın birinci talak İte icabeden İddeti iptal etmesi uygun değildir Çünkü adamın birinci talakı münasebetten sonra yapılmıştır Bu sebeble şariin İddet hükmüne uyulması vaciptir Zira o adanvn karısına yaklaşmadan yaptığı talak, ricat etmeden iddeti İçerisin*de yapttğı talak hükmündedir Öyleyse, bir adam karısının her temizleni*şinde bir talak vermiş olsa, üçüncü talakı verişinde kadın ondan tama*men bos olur İddet yenilenmez Hanefi ve Malikilerin delilleri: Kadının ikinci talakından sonra yeniden iddet beklemesi gerekmek*tedir Zira ikinci talak ile ricat arasında herne kadar halvet ve temos yok*sa da o talak münasebetten önce yapılmış bir talak sayılamaz O kadın ile daha önce münasebette bulunulmuştur Bundan ötürü o kadtn müna*sebette bulunulmuş bir kadın hükmündedir Kurtubi, İmam Malik (ra)'ten naklen şöyle der: «Bu kadın yeniden Id-det beklemek zorundadır Htm erbabının ekserisinin görüşü de budur Bu kadm nafakada, ev ve gîyîm hususlarında münasebette bulunulmuş ka*dınlar hükmündedir Basra, Küfe, Mekke; Medine ve Şam fakihlerinin cum*huru bu görüştedir» Dördüncü Hüküm: Boşanan Her Kadına Mal Vermek Vaclb Midir? «Onları foidelendirirt» âyetinin zahiri, temastan önce boşanan Kadın*lara ister nikah akdinde onlara bir mehir tayin edilsin, ister edilmesin, bir miktar mal verilmesini icabettirir «Boşanan kadınların fa meşru su*rette faldelenmelerl haklarıdır ki bu, Allahtan korkanlar için bfr vazife*dir» (Bakara: 241) âyeti de bu görüşü kuvvetlendirmektedir Öyleyse ayet, boşanan her kadına bir miktar ma! verilmesini gerektirmektedir Fakihler, boşanan her kadına birmlktar mal verilmesi hususunda ihti*laf etmişlerdir 1- Verilecek mal, boşanan her kadın için, ona nikah akdinde ister mshlr tayin edilsin, ister edilmesin, farzdır Çünkü âyetin zahiri bunu amirdir Bu, Hasan-ı Basri'rrin görüşüdür 2- Kendisiyle münasebette bulunulmadan boşanan kadına —ki ona nikah akdinde de bir mehir tayin edilmemiştir— bir miktar mal veril*mesi vaciptir 8u da Hanefi ve Şafjilerin görüşüdür İbnİ Abbas (ra) da bu görüşle hükmetmiştir Fakat bu kadına nikah akdinde bir mehir tayin edilmiş ise, mal verilmesi vacib değil, müstahabtır 3- Bütün boşanan kadınlara talaktan sonra bir mlktor mal veril*mesi müstahabtır Boşanan hiçbir kadına talaktan sonra mehrinden baş*ka bir mal vermek vacib değildir Malikilerin görüşü de budur Bize göre Hanefi ve Şafiilerin görüşü daha tercihlidir Çünkü Ibni Abbas'ın görüşü de budur Âyetten Alınacak Dersler 1- Evlenecek bir müslüman iffetli ve temiz bir mümin kadın seç*mek zorundadır 2- Talak aile hayatını yıkar Bu sebeble kadın, ancak şerlatin za*ruri saydığı hallerde boşanır 3- Münasebette bulunulmadan boşanan kadına Iddet beklemek, ki*tap ve icma ile farz değildir 4- Kocanın boşadığı karısını hoşnut etmek için bir miktar mal ver*mesi lazımdır 5- Erkeğin boşayacağı karısına eziyet etmesi haramdır Kocanın ka*rısını en güzel surette, salıvermesi lazımdır Âyetteki Teşrii Hikmetler Allahu teala evliliği insan soyunun bekası için meşru kılmıştır Evlilik temellerini ve aile hayatını en mukaddes bağlarla kuvvetlendirmiştir Kan-koca'arasındaki hayatı konuşma, yardımlaşma, sevgi ve muhabbet temel*leri üzerine kurmuştur «Size nefislerinizden, kendilerine ısınmanız İçin zevceler yaratmış olması, oranızda bir sevgi ve esirgeme yapması da O'nun âyetlerindendir Şüphe yok ki, bunda fikrini iyi imal edecek bir kavim için elbette ibretler vardır» (Rum: 21) İslâm, kadını boşamayı ancak istisnai ve zaruri hallerde mubah kıl*mıştır Çünkü insan karşılaştığı müşküllerden talakla kurtulabilir ve mah*rum olduğu saadete ulaşabilir Buna rağmen talak, Allah (cc) katında he*lallerin en çirkinidir Çünkü talak ile evler yıkılır, aileler zayolur, çocuklar bedbaht olur Yalnız zaruret hallerinde talaktan başka çare bulunamaz Bu durumda bile boşama sebeblerlnin çok açık olması gerekmektedir E-ğer geçimsizlikten kurtulmak için başka çare kalmamışsa talak o zaman yapılmalıdır İslâm bu geçimsizliğe ve sebeb olduğu 'kötülüğe son vermek İçin ta*lakı mubah kılmıştır Ailesini boşayacak kimse uzun uzun düşünmeli, ge*leceği hesab etmelive kararını Öyle vermelidir Zira taiak ancak huzur ve saadet 'için yapılır Geçimin acılığı, hayatın zorluğu talakla giderilir Talak emin bir yolla yapılmazsa aile emniyet ve istikrardan mahrum kalır Çünkü talak iki ağızlı bir kılıca benzer İnson talakla yo zorluklan, kötülükleri defeder veya zorluk ve kötülüklere düşer Bir erkek, nlkohlandığı bir kadını, münasebette bulunmadan basarsa, onun yeniden evlenmesine mani olmaya hakkı yoktur Zira o kadın için iddet yoktur İddet, kadın rahminin temizliğinden emin olmak, soyların birbirine karışmasını önlemek için farz kılınmıştır Talak eğer cinsî temas*tan önce olursa, o zaman ne iddet vardır, ne de kadının evlenmesine ma*ni olunabilir Kocasının onu iyilikle Salıvermesi lazımdır Koca iki kötülüğü bir araya toplamamalıdır Bunlardan birisi, karısından hiçbir şey görme*den boşaması, ikincisi, kadının evlenmesine mani olmaktır Bunun için Allahu taala, «O surette onları faidelendirip kendilerini güzel şekilde salı*verin» buyurmuştur Allahu taala kadının şerefini bu şekil de koruduğu gibi erkeğin ona kötülük ve düşmanlık etmesine de mani olmaktadır Allahu taala herkesin hakkını layıkıyla korur Ne kadına zulmeder, ne de erkeklerin hukukuna tecavüz ettirir Allah (cc), erkeklere de, kadınlara da hayat sahasını geniş yaratmıştır |
Tefsir Dersleri... |
08-04-2012 | #117 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Tefsir Dersleri...54 DERS RESULULLAH (SAVI İN EVLENMESİ İLE İLGİLİ HÜKÜMLER 50- Ey peygamber, mehirlerlnl verdiğin zevceleri ve Atlanın sana gonimet (olarak nasib) ettiklerinden sağ elinin malik olduğu kadınları, se*ninle bercber (Medine'ye) hicret eden amcanın kızlarım, halanın kızlarını, dayının kızlarını, teyzenin kızlarını, bir de eğer mümin bir kadın kendini peygambere bağışlayıp da eğer peygamber de nikahla atmak isterse onu —(fakat bu sonuncusunu) diğer müminlere değil, yalnız sana has olmak üzere— senin için helal kıldık Öbür (mümln)lerin zevceleri ve sağ elleri*nin malik oldukları {cariyeleri) hakkında uhdelerine ne farzetmiş olduğu*muzu bildirdik {Bağış suretiyle İzdivacın sana tahsisi) senin içtn hiçbir darlık olmaması içindir Atlah çok yartığayıcıdır, çok esirgeyicidir 51- Onlardan kimi dilersen (nöbetinden) geri bırakır, kimi de diler*sen yanına alabilirsin (Nöbetinden) geri bıraktıklarından kimi İstersen (nezdine almak)ta sana güçlük yoktur Gözteri aydın olup tasalanmalarına ve kendilerine verdiğinle hepsinin hoşnud olmalarına en elverişli ofan bu*dur Allah kalblertnizde olanı bilir Allah (herşeyi) hakkıyla bitendir, uku-betts acele etmeyendfr 52- Bundan sonra kadmlorO almanj ve bunları herhangi zevcelerle değiştirmen, güzellikleri hoşuna gitse de sana helal olmaz Sağ elinin ma-fflc olduğu (coriyeler) müstesna Allah herşeye hakkıyla nlgehbandır Ayetlerin Lafzi Tahlili '°SAfctelnoî: Ihlol kökünden gelir, helal kılma dernektir (Ücurehünne): Nikah kesimleri, mehir (Meleket yominüke): Sağ elinin malik oldukları yani cariyeler (Efâellahü): Efâe, fey kökünden gelir, ganimet demektir Âyetteki anlamı, Allah (cc)pın sana harp vasıtasıyla verdiği de*mektir (Hacernemaake): Hicret kökünden gelir Göç et*mek manasmdadır Sertinle hicret edenler demektir (Yestenkihehâ): İstinkah kökünden gelir Nikah taleb etme demektir (Hallsoten): Yalnız sana mahsustur (Mâferezno aleyhim): Müminlere dörtten fazlasıni (arz kılmadık leştîrmek demektir (Haracün): Sıkıntı, darlık (Turcii): Tehir, erteleme ı'vi): Eva kökünden gelir, zammetmek, bir- (Tegarra együnühünne): Onlar hoşnut olurlar, (Allmen halimen): Herşeyi hakkıyla bilen ve hıc-kinuîoyo acilen ceza vermeyen Âyetlerin İcmali Manaları Allahu taala sevgili peygamberine çeşitli sınıflardan kadınları mubah kılmıştır Bunlar, mehrini vermek suretiyle aldığı kadınlar, kendilerini me-hfrslz olarak Resululloh isavj'a hibe eden kadınlar, cariyeleri ve kendi akrabafarı olan Kureyş ve Beni Zühre kabilesinden hicret eden kadınlardır Allahu taala hiçkimseye tanımadığı bazı hususi hak ve hükümleri Resulut-lah (sav)'a tanımıştır Bunlar vasıtasıyla da tebliğ ve risaletin yayılmasını kolaylaştırmıştır Resulullah {sovja has olan bu hükümlerden bazıları, onun dört ka*dından fazla evlenmesi, kendilerini mehirsiz olarak hibe eden kadınlarla evlenebilmesi, Resulullah (sav)'a kadınlar arasındaki taksimatın farz ol*mamasıdır Bunlar Resulullah (sav)'ı şereflendirmek ve Allah (cc) katın*daki makamının yüksekliğini göstermek için verilmiştir Müslim, sahihinde Hz Ayşe'den şöyle rivayet etmiştir: «Ben kendile*rini Resuluîlah (sav)'a hibe eden kadınları kıskanır ve ayıplayarak, «Bir kadın kendini bir erkeğe hibe etmekten haya etmez mi?» derdim, Taki, «Kimi de dilersen yanına alabilirsin» âyeti nazil oluncaya kadar Âyet nazil olunca Resulullah (sav)'a, «Görüyorum ki Rabbin yalnız senin arzu*nu yerine getiriyor,» dedim» [25] Âyeti kerimelerin manaları icmalen şöyle: Ey nebi, biz sana mehirle-rinl verdiğin zevcelerini, sağ elinin malik olduğu harp esiri cariyelerini, amca, hala, dayı ve teyze kızlarından seninle hicret eden kadınları sana helal kıld'k Ayrıca sana, sırf Allah (cc) ve Resul (sav) sevgisi için ken*dilerini hibe eden şaline kadınları da mubah kıldık, Kendilerini hibe eden kadınlardan dilediğinle mehirsiz olarak evlenebilirsin Bu evlilik mümin*lere değil, yalnız sana mubah kılınmıştır Müminlere nikah akidlerinde nikah şartlarını farz kıldık Onların sağ ellerinin malik bulunduğu cariye*lerin dışında mehir vermelerini de farz kıldık Fakat sana -kolaylık olması bakımından birçok hususiyetler tanıdık Bunları sana bir zorluk, bir darlık olmaması için tahsis ettik Ey Resul, dilediğinin nöbetini erteler, dilediğini de yanına alabilirsin Boşcfdıktnn sonra da dilediğini ricat ederek geri alabilirsin Sana verilen bu haklar, onların kalblerinln rahatı için en uygun yoldur Çünkü onlar, bu durumda yaptıklarını Allah (cc)'ın emir ve ruhsatıyla yaptığını bilirler Bu yüzden yaptıklarına razı olurlar, gönül hoşluğu İle kabul ederler Allahu îaola kq!blerin gizlediklerini en iyi bilen, emirlerine muhalefet ederek İs*yan edenleri de cezalandırmakta acele etmeyendir Âyetlerin Nüzul Sebebi «Ey peygamber, zevcelerine de ki: Eğer siz dünya hayatını ve onun ziynet (ve İhtişam)'mı arzu ediyorsanız gelin size boşanma bedellerini ve*reyim de hepinizi güzellikle salıvereyim» (Ahzab: 28) âyeti nazil olunca Resulullah (sav)'ın zevceleri boşanacaklarından korkarak, «Ya Resulul*lah, bize malından ve nefsinden dilediğini ver, yalnız bizi nikahında bırak» dediler Bunun üzerine, «Onlardan kimi dilersen (nöbetinden) geri bırakır, kimi de dilersen yanına alabilirsin» âyeti nazil oldu [26] Âyetlerin Tefsirindeki İncelikler Birinci incelik: «İhlahıin manası helalliktir Âyetteki, «senin için helal kıldık» ifadesi, birşeyi haram veya helal kılmanın, teşriinin yalnız Allah (çç)'a mahsus olduğuna delalet eder Resul ise hükümleri kullara tebliğ edicidir Hiçkimse kanun yapma veya helal yada haram kılma hakkına sahip değildir Çünkü Allahu taala, «Hüküm a İlahtan başkasının değildir» (Yusuf: 40) buyurmuştur İkinci incelik: «Mehirlerİni verdiğin zevceler» âyeti, Allahu taala-nın peygamberine en efdal ve ekmel olanı ihtiyar ettiğine işaret etmekte*dir Zira mehri vermek, ertelemekten daha hayırlıdır Bazı sahabiler, evlenmeye güç yetiremediklerinden şikayet edince Resulullah (sav) onlara, «Sizin zırhınız yok mu? Onu mehir edin » buyur*muştur Mehrin bir kısmını ertelemek veya yansını vererek diğer yarısını borca bırakmak sonradan Örf haline gelmiştir Bu da genç kızların ge*leceklerini teminat altına almak düşüncesiyle mehrin çok yükseltilmesinin bir sonucudur Üçüncü incelik: Âyetteki, «Allanın sana ganimet (olarak nasib) et*tiklerinden soğ elinin malik olduğu kadınları» ifadesindeki tahsis, sa*tın alınan cariyelerden daha efdal ve hayırlı olduklarına işaret etmektedir Çünkü Daru'l-Harbten alınan cariyelere «temiz cariye» ve anlaşma yoluyla alınan cariyelere de «pis cariye» denilir Allahu taala bu âyette de bildir*diği gibi peygamberine ancak temiz olanları nasib etmiştir Dördüncü İncelik: Resulullah (sav)'ın âyette üç defa peşpeşe «pey*gamber» unvanıyla anılması, Resulullaha has olan hükümlerin Allah (cc) tarafından verildiğini ve onun peygamberliğinden dolayı olduğunu göstermektedtr Ayrıca peygamberin şanının büyüklüğünü ve onun bu şerefe la*yık olduğunu beyan etmektedir Âyetlerdeki Şer'î Hükümler Birinci Hüküm: «Ücret» Ve «Hibe» Kelimeleriyle Nikah Yapılabilir Mi? Fakihler, nikah akdinin ancak «nikah» ve «evlenmek» gibi sarih lafız*larla yapılacağında ittifak etmişlerdir Zira Al fa hu taala, «Onları sahip*lerinin İzniyle kendinize nikahlayın» (Nisa: 25} buyurmuştur Şu halde «nikah» ve «evienme» kelimeleri kitap ve sünnette varid olmuştur Fakihler, mubah kılma, helal kılma, emanet verme veya alma, rehin ve temettü kelimeleriyle nikah akdinin caiz olmadığındada ittifak etmiş*lerdir Fukahanın cumhuruna göre »Ücret» kelimesiyle de nikah akdi caiz değildir Ebu Hasan-ı Kerhî (ra) ise, «icare» kelimesiyle nikah akdinin caiz ola*cağı görüşündedir Zira Allahu taala, «Ücretlerini (mehir) verdiğin kadın*ları» buyurmuştur Görüldüğü gibi Allahu taala «mehir» kelimesini «üc-rst» olarak isimlendirmiştir Öyleyse «ücret» ve «icare» lafızlarıyla tahak*kuk eden nikah akdinde mehir verilmesi vacibtlr Şu halde «ücret» keli-mesiyie nt-kmh akdi yapılması sahihtir Kerhî'nin görüşünün reddi: Şüphesiz «ücretsin manası nikah akdine muhaliftir Zira nikah akdi ebedî olarak yapılr Ni';ahta belirli bir vakit ta*yin ed&mesi nikahı ibîal eder İcare akdi ls=* muvakkat bir zaman için yap:iır Hona bir zaman tayin edilmeden yapılsa bile yine muvakkat olur An be om yenilenir MasıS olurda ebedi bir akid olan nikah, böyle geçici bir akkHe tohakktufe eder? İcare, bjrşeyin menfaatinin karşılığında yapılan akiddir Mehir ise bir-şeyin karş&ğı değildir Alla&u taalanın evliliğin ve kadının temizliğini or*taya koymak için vocib ettiği bir hediyedir İşte bunun ipin mehir zik-redilmekuzin yap:km nikah okdi sahih olur Mehirsiz yapılan nikah ak*dinden sonra karı koca arasında münasebet olursa erkeğin karısına «mehr-i misil» (kadının annesinin, teyzesinin, kız kardeşinin mehri kadar mehir} vermesi icabeder Öyleyse «icare» lafzıyla nikah sahih olmaz Zira batıl olan Mut'a nikahı ile sahih nikah birbirinden seçilemez Bundan do*layı Hanefi fakihlerinden hiçbirisi bu hususta Ebu Hasan-ı Kerhî (ra)'ye muvafakat etmemiştir «Hibe» lafzıyla nikah, cumhura göre caiz değil Hanefilere göre ise caizdir Hanefilerin delilleri: : Hanefiler aşağıdaki delillere dayanarak nikah akdinin «hibe» kelimesi ile yapılmasının caiz olduğuna hükmetmişlerdir 1- «Eğer mümin bir kadın kendisini peygambere bağışlayıp (hi*be) de eğer peygamber de nikahta almak isterse» âyetinde Allahu taala «hibe» lafzı ile yapılan akde «nikah» ismi vermiştir Bu isimlendirme ni*kahın «hibe» lafzıyla yapılmasının caiz olduğuna delalet eder «Hibe» laf*zıyla yapılan nikah peygambere caiz olunca bizim için de caiz olması la*zımdır Zira peygambere uymakla emrolunmuşuz 2- Peygamber ve ümmeti nikah akdinin «hibe» lafzıyla yapılmasın*da eşittirler «Diğer müminlere değil, yalnız sana has olmak üzere» öyetinin işaret ettiği hususiyet ise Peygamberin mehlrsiz olarak evlene-bilmeskllr Çünkü bu âyet Resulullah (sav)'a tanınan hususiyetin bir dar*lığı giderdiğine işaret etmektedir Buradaki sıkıntı ise mehrln lüzumunda-dr Mehri temin için çalışmak lazımdır Resulullah (sav) ise daima rlsalet vazifesiyle meşguldür Yoksa nikah akdinin «nikah» veya «evlenmek» la-fızlarıyla yapılmasında bir zorluk yoktur ki, «hibe» lafzı Resululiah (sav)'a hasredilsin Buna göre mehirsiz nikahlamak yalnız Resulullaha has bir hükümdür 3- Hz Ayşe'den şöyle rivayet edilmiştir: «Ben kendilerini Resulul*lah hibe eden kadınları kıskanır ve ayıplayarak, «Bir kadın kendini bir er*keğe hibe etmekten haya etmez mi?» derdim Taki, «Kimi de dilersen yanına alabilirsin» âyeti nazil oluncaya kadar Âyet nazil olunca Re-suluilah (sav)'a, «Görüyorum ki Rabbin yalnız senin arzunu yerine getiri*yor» dedim» 4- Sehi bin Saad'dan şöyle rivayet edilmiştir: «Bir kadın, Resulul*lah (sav)'a gelerek, «Ya Resuiullah, ben kendimi sona hibe etmek Icin geldim» dedi Resulullah (sav), kadına bakarak tasvip etti Sonra başını eğdi Sahabilerden bir kişi, «Ya Resuiullah, eğer bu kadına ihtiyacın yok*sa benimle evlendir» dedi Resululloh (sav) ona, «Maldan neyin var?» diye sordu Adam «Hiçbir şeyim yok» dedi Resulullah (sav), «Kur'an-dan ne biliyorsun?» diye sordu O 6a, «Kur'andan şu ve şu sureleri bili*yorum dedi Resulullah (sav), «Kur'andan ezberlemiş olduğunla bu kadını sana temlik ettim» buyurdu» Oördüldüğü gibi Resulullah (sav), nikah akdini «temtik» kelimesiyle yapmıştır «Hibe» lafzı da temlik lafızlarından olduğundan, nikah akdinin «hibe» lafzıyla yapılması da caizdir, öyleyse temlike, delalet eden her lafızla nikah akdi yapmak caizdir [27] Cumhurun delilleri: Maliki, Şafii ve Hanbeliler, aşağıdaki delillere dayanarak «hibe» laf*zıyla nikah ekdinin caiz olmadığına hükmetmişlerdir: 1- Allahu taala, mehirsiz olarak ve «hibe» lafzıyla nikahlanmayı Resulullah (sav)'a has kılmıştır Zira Allahu taala, «Eğer mümin bir ko-dın kendini peygambere bağışlayıp (hibe) da eğer peygamber de onu ni*kahta almak isterse onu —(fakat bu sonuncusunu) diğer müminlere değil yafnız sana has kılmak üzere senin için helal kıldık» buyurmuştur Âyet*teki «Mümin bir kadın kendini peygambere bağışlayıp (hibe) da» ifa*desi İle, «Diğer müminlere değil, yalnız sana has olmak üzere» ifadesi, bir kadının hibe yoluyla helal olmasının yalnız peygambere has olduğuna delalet eder öyleyse «hibe» lafzıyla evlenmek yalnız peygambere mahsus*tur 2- Cumhura göre, peygambere mahsus olan birşeyde başkasının ona ortak olması caiz değildir Âyet de bunun (mehirsiz olarak, hibe yo*luyla evlenmenin) peygambere has olduğuna delalet etmektedir Siz, «hl-bi»e lafzıyla evlenmenin Resulullah (sav)'ın dışındakilere mubah olduğunu nereden çıkarıyorsunuz? 3- Sehİ bin Saad'dan rivayet edilen hadiste Resulullah (sav)'ın, tKur'andan ezberlemiş olduğunla bu 'kadını sana temlik ettim» demesi, Hanefilerin iddia ettiği gibi «hibe» lafzıyla nikah akdi yapılabileceğine delalet etmez Çünkü bu hadisin diğer rivayetinde, «Sen git, seni o ka*dınla evlendirdim» ifadesi vardır, öyleyse temlike delalet eden her lafız*la nikah akdi yapılamaz Çünkü icare lafzı da temlike delalet ettiğ! halde, bütün fakihlerin ittifakı ile onunla nikah akdi yapılamaz Tercih edilen görüş, cumhurun görüşüdür, imam Cessas'ın da uzun uzun bahsettiği gibi, Hanefilerin delilleri herne kadar kuvvetli ise de, «hibe» lafzıyla nikahın peygambere mahsus olduğuna dair açık nas varid olmuştur Zahir olan, hükümdeki İfadelerde lafız ile mananın ortak olma*sıdır Yoksa lafız değil, yalnız manaya hamletmek ndsdan gelecek bir delile muhtacdır Nikahta kullanılacak kelimelerde kıyas carî değildir Bu*na göre cumhurun görüşü daha tercihlidir İmam Malik'in de dediği gibi, ehibe» nikah kabul edilse bile bu, peygamberden başkasına helai değildir Allah (cc) en doğrusunu bilir İkinci Hüküm : Resulullaha Nikahla Helal Olmak Tçin Hicret Etmek Şart Mıdır? Âyetin zahirine göre, kendisiyle hicret etmeyen kadınları Resuluflahın nikahlaması helal değildir Zira âyetin devamında, «Seninle beraber (Me-dineye) hicret eden» buyuru I muştur Alimlerden bazıları âyetin bu zahiri manasını aynen kabul etmişlerdir Kadı Ebu Ya'ia, «Âyetin zahiri, hicret etmeyen kadınların Resululîah (sav)'a helal olmadığına delalet ediyon demiştir [28] Ümmühani binti Ebu Talib; «Resululîah (sav), bana düğür oldu Ben ona özür beyan ettim Özrümü kabul etti Sonra «Ey peygamber, mehir-lerini verdiğin zevceleri ve Allahın sana ganimet (olarak nasib) eniklerin*den sağ elinin malik olduğu kadınları, seninle beraber (Medİneye) hicret eden amcanın kızlarını, dayının kızlarını, teyzenin kızlarını» âyeti nazil olunca ben Resululîah (sav)'a haram oldum Çünkü ben, onunla Medine'*ye hicret edenlerden değildim Ben Mekke'nin fethinde esir edildikten son*ra serbest bırakılan (tulekâ) kadınlardandım» Müfessirlerin cumhuru ise, hicret herne kadar âyette geçiyorsa da Resululîah (sav) ile evlenmenin helal olma şartlarından olmadığı görüşün*dedir Âyette «hicretsin zikredilmesi, onun faziletini beyan etmek içindir Âyet Resululîah (sav)'ın evleneceği kadınların sınıflarını beyan etmekte*dir Bunlardan hangi sınıfın daha faziletli olduğunu beyan etmektedir Ebu Hayyan şöyle der: «Âyetteki «Seninle beraber (medineye) hic*ret eden» tahsisi ise, Resufuilah (sav) ile hicret eden akraba kadınları*nın hicret etmeyenlerden daha faziletli olduğunu beyan etmektedir Yok*sa diğer kadınları haram kılmak manasında değildir» [29] Bu hususta Maverdî de iki görüş nakletmiştir: Birincisi Resululîah (sav) İle evlenen kadının helal olması için mutlaka onunla hicret etmesi lazımdır İkinci görüş ise, Resululîah (sav) İle hicret etme şartı, âyette yakınlık dereceleri belirtilen akraba kadınlarına mahsustur Yabancı bir kadının hicret edip etmemesi mev2u-ı bahis değildir Bu hususta sahih olan görüş, cumhurun görüşüdür Yani Resululîah (sav)'ın evlenmesinde, hicret eden akraba kadınları diğerlerinden daha efdaidir Üçüncü Hüküm: Resulullahın İndinde Kendisini Hibe Eden Kadın Var Mıydı? Alimlerin ekserisine göre birçok kadın kendilerini Resuiuilah (sav)'a hibe etmişlerdi Kendilerini hibe eden kadınların İsimleri hususunda kuv*vetli veya zayıf birçok rivayet vardır Bunlardan bazılarının isimleri şöy*ledir: Ümmi Şerik, Havlete binti Hakim, Leyla binti el-Hatim Şu var ki bun*lardan hiçbirisi Resululîah (sav) ile evli değildi Zayıf bir rivayete göro de, Meymune binti el-Haris ile Zeynep binti Huzeyme de kendilerini hibe eden kadınlardandı Fakat sahih olan birinci rivayettir Yani bu İki kadın kendilerini hibe eden kadınlardan değildirler İbnü'i-Arabi'nin İbni Abbas (ra) ve Mücahid (ra)'den yaptığı rivayete göre Resululîah (sav)'ın nikahında, kendini hibe eden kadınların hiçbirisi yoktu [30] İbni Kesir: «Resulullaha kendilerini hibe eden kadınlar çoktu Nitekim Buhari de Hz Ayşe'den bu hususta, «Ben kendilerini Resululîah (sav)'a~ hibe eden kadınları kıskanır ve ayıplayarak, «Bir kadın kendini bir erkeğe hibe etmekten haya etmez mi?» derdim Taki, «Kimi de dilersen yanına alabilirsin» âyeti nazil oluncaya kadar Âyet nazil olunca Resululîah (sav)'a, «Görüyorum ki Rabbin yalnız senin arzunu yerine getiriyor» de*dim» hadisini rivayet etmiştir» [31] Dördüncü Hüküm: Zevceleri Arasında Taksimat Yapmak Resulullaha Da Farz Mıydı? Bazı alimlere göre, zevceleri arasında taksimat yaparak buna riayet etmek Resululîah (sav)'a da farzdı Üstelik Resululîah (sav) bu taksimatı çok adil bir şekilde yapardı Zira o, akşam hangi hanımının yanında kala*caksa, «Allahım, bu benim gücümün yettiği kadar yaptığım taksimattır Eiimde olmayan ve gücümün yetmediği birşeyle beni cezalandırma» diye dua ederdi Buradaki «gücümün yetmediğinden maksat kalbî sevgidir Bu alimlere göre, eğer taksimat Resulullah (sav)'a farz olmasaydı, bir baş*kasının yanında kalmak için sırası olandan izin almazdı Bu hususta bir*çok sahih hadis de vartd olmuştur Alimlerin çoğu ise, «Onlardan kimi dilersen geri bırakır, kimi de di*lersen yanına alabilirsin» âyeti, Resulullah (sav)'a zevcelerinden dilediğinin yanında kalmasını mubah kılmıştır, taksimat ona farz değildir gö-l( rüşündetfirler Bununla beraber Resulullah (sav), adil bir şekilde taksi*mat yapardı Cessas bu hususta şöyle der: «Âyet, Resulullah (sav)'a zevceleri ara*sında taksimat yapmasının farz olmadığına delalet eder Buna göre Re*sulullah (sav) dilediğini terkeder, dilediğinin yanında kalabilir» [32] Ibnl Kesir de şöyle der: «Şafii alimlerinin bir kısmı bu âyete dayana*rak Resulullaha zevceleri arasında taksimat yapmanın farz olmadığını söy*lerler Buharı Muaz'dan, o da Hz Ayşe'den şöyte rivayet etmiştir: «Resu*lullah (sav), zevcelerinin birinin gününde diğerinin yanında kalmak isterse, «Onlardan kimi dilersen geri bırakır, kimi de dilersen yanına alabilirsin» âyetinin nüzulünden sonra da izin isterdi Bana bir gün aNe dersin, bana izin verir misin?» dedi Ben de, «Eğer benim elimde olsa İdi seni kimseye bırakmazdım» dedim» [33] Sahih olan, Resulullah (sav)'a zevceleri arasında taksimat yapmanın farz olmadığı görüşüdür Cumhurun tercihi de budur İslâm düşmanlart asırlardan beri birtakım yalanlar uydurarak İslâm Peygamberinin peygamberliğine gölge düşürmek, lekelemek istemekte*dirler Gayeleri, bu yolla müminleri dinde şüpheye düşürmek, halkın Re*sulullah (sav)'a olan inançlarını sarsmaktır Peygamber ve resuller hakkında düşmanları tarafında iftira ve büh*tanlar uydurulmasında şaşılacak birşey yoktur Çünkü bu Allah (cc)'ın sün*netidir Allah (cc)'ın sünnetini de hiçbir şey değiştiremez Zira Allahu taa-la, «Biz her peygambere günahkarlardan böyle düşman(lar) peyda ettik» (Furkan: 31) buyurmuştur Müminlerin temiz zevceleri olon Resulullah (sav)'ın zevcelerinden bah*setmeden önce, kindar İslâm düşmanları tarafından ortaya atılan bir şüp*heyi reddetmek istiyoruz Çünkü bu islâm düşmanları, en büyük peygam*ber olan Hz Muhammed'i lekeleyerek halkın İtikadını bozmak ve birçok hakikatleri gizlemek için birçok şüpheler ortaya atmışlardır İslâm düşmanları şöyle derler: Hz Muhammed, şehvetperest bir er*kek, arzularıyla şehvetinin peşinde koşan bir kimsedir Bu sebeble, ümmetini dört kadınla sınırladığı halde kendisi bir veya dört kadınla yetin*meyerek on veya daha fazla kadınla evlenmiştir İşte bu, onun nefsanî arzularına uyarak şehvetinin peşinde gittiğini göstermektedir Hz Mu*hammed İle Hz İsa arasında çok büyük bir fark vardır Birisi nefsini yen*miş, arzularına galebe çalmıştır Diğeri ise, şehvetinin peşinde yürüyen bir kimsedir Bunlar nasıl bir olabilir? Allahu taala böyielerl için şöyle buyurmaktadır: «Ağızlarından çtkan söz ne büyük! Onlar yalandan başkasını söylemezler» (Kehf: 5) |
Tefsir Dersleri... |
08-04-2012 | #118 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Tefsir Dersleri...İslâm düşmanlarının böyle söylemeleri, kindar ve yalancı oldukların*dan tabiidir Fakat Hz Muhammed hiçbir zaman bir şehvetperest değildir Ancak o, insanlar arasından çıkarılmış bir peygamberdi İnsanların evlen*diği gibi o da evlenmiştir Evlenme hususunda öa ümmetine önder olmuş*tur O, hıristiyanların inandıkları gibi ne ilahtır, ne de Allanın oğludur O da ümmeti gibi bir beşerdir Ancak onu Allah (cc), vahiy ve risaietle şeref-lendirmiştir: «De ki: «Ben ancak sizin gibi bir beşerim (Şu kadar ki) ba*na yalnız tanrınızın bir tek Tanrı olduğu vahyediliyor» (Kehf: 110) Resuiullah (sav), diğer peygamberlerden, onların izinden çıkan vs sünnetlerine muhalefet eden ayrı bir yol getirmemiştir Zira Kur'an-ı Ke*rim büyük peygamberlerden örnekler vermektedir Mesela, «Andolsun ki biz senden öne© de peygamberler göndermişiz, onlara da zevceler ve ev-ladlar vermişisizdir» (Ra'd: 38) buyurulmuştur İslâm düşmanları son Peygamber hakkında uyaurmuş oldukları iftira*ları nereden çıkarıyorlar? Şairin de dediği gibi, gözü ağrıyan kişi güneşin ışığını inkâr eder Hasta bir kişinin ağzı tatları nasıl inkar ederse bunlar da Resulullah (sav)'! öyle inkar ederek iftiralardc bulunuyorlar Zira Alla*hu taala «(Hiç de) yer (yüzün)de dolaşmadılar mı ki, (bari) bu sebebim düşünecek kalblere, bu suretle işitecek kulaklara malik olsun{lar) Fakat haklkol şudur ki, (yalnız maddi) gözlsr kör olmaz, fakat (asıl) sinelerin içindeki kalbler kör olur» (Hac: 46) buyurmaktadır Şüphenin reddi: Burada iki temel nokta vardır Bunlar Resul-ü ek reme atılan şüpheleri defettikleri gibi müfterilerin ağızlarını da bağlamak, tadır Bu İki mühim noktayı, ileride Resulullah (sav)'ın zevcelerinden ban sederken de gözden uzak tutmamak lazımdır Bu iki nokta şunlardır: 1- Resulullah (sav)'ın çok evlenmesi İhtiyarlık vaktinde vaki olmuştur Resulullah (sav), bu evliliklerinin hepsin! 53 yaşından sonra yapmıştır 2- Hz Ayşe'nin dışındaki bütün temiz, zevceleri; duf ve yaşlıdırlar Gene ve bakire olarak aldığı tek zevceleri Hz Ayşe'dir İşte bu iki noktayı gözorründe bulundurduğumuz takdirde müsteşrik lerin ortaya atmış oldukları itham ve iftiraların yalan olduğunu kolayca anlarız Çünkü eğer evlenmekten maksat, şehvanî arzuları tatmin veya şehvanî arzuların peşinde koşmak olsaydı, ResuJullah (sav), ihtiyarlığın*da değil, gençliğinde evlenirdi Dul've yaşlı kadınlarla değil, genç ve baki*re kızlarla evlenirdi Birgün Cabir bin Abdullah, (ra) güzel bir elbise giyinmiş ve kokular sürünmüş olarak Resulullah (sav)'in yanına geldi Resulullah (sav) ona, «Sen evfendin mi?» diye sordu O da «Evet, evlendim» dedi «Evlendiğin kadın gene ve bakire midir, yoksa dul mudur?» diye sordu Cabir «Dul» cevabını verince Resulullah (sav), «Gülüşüp oynaşacağınız bir bakire yok muydu?» buyurdu Bu hadise Resululiah (sav)'ın evlenmeyi herkesten daha iyi bildiğini göstermektedir Böyle bir kişi nasıl olur da bakirelerle değil, yaşlı dullarla evlenir? Eğer onun maksadı kadınlardan faydalanmak ve şehvanî arzu*larını tatmin etmek olsaydı, gençliğinde tek kadınla yetinir miydi? Sahabe-i kiram Resulullah (sav)'a karşı, can ve mallarını feda edecek kadar cömerttiler Eğer ResuluHah (sav) gençliğinde evlenmek isteseydi, hiçbir sahabe, onu güzel bakire kızlarla evlendirmekten çekinmezdi Ne*den Resululldh (sav) gençliğinde, hayatının baharında bir kadınla evlen*diği halde sonradan birçok kadınla evlenmiş ve bunları da yaşlı ve dul kadınlar arasından almıştır? Şüphesiz bu, Resulullah (sav) hakkında atılan iftiraları reddetmeye kafidir Demek ki Resulullah (sav)'ın evlenmesi beşeri arzularını tatmin için değil, tersine beşerin akıl erdiremeyeceği yüce hik*met ve hedefler için evlenmiştir Eğer onun düşmanları kor taassublannı bırakarak bu gerçeği kabul etseler, Resulullah (sav)'ın evlenmelerindeki yüce hikmetleri görürlerdi Çünkü Resulullah (sav), başkasının maslahatı tein kendi rahatını feda edecek kadar rahimdi İslâm daveti yolunda akla gelmedik işkencelere maruz kaldığı halde bir an dahi rahatını düşünme*miştir Resulullah (Sav)'In Çok Evlenmesinih Hikmetleri Resulullah (sav)'ın çok evlenmesinin hikmetleri çok ve çeşitlidir Biz buntarr icmaten aşağıya aktarıyoruz ; 1- Talimi hikmet 2- Teşriî hikmet 3- İçtimaî hikmet 4- Siyasî hikmet Bu hikmetlerden kısaca baîısettikten sonra Resulullahın temiz zevce*leri ve onlarla evlenme hususldrını teker teker açıklayacağız Ancak Al*lah (cc)'tcm yardım dileriz 1- Talimi Hikmet: Resulullah (sav)'ın çok evl'enmesindeki esas gaye, musluman olan ka*dınlara öğretmenler yetiştirmekti Şer'î hükümleri kadjnlara öğretecek o-lanlar yine kadınlardı çünkü Erkekler nasıl, mükellef ise-, kadınlar da öyle mükelleftirler ve cemiyetin yansınr da kadinjar meydana getirmektedir Müslüman kadınlar, öğrenmek istedikleri: şeyleri Resulullahtan sormaya utanırlardı Bilhassa hayız, nifas cenabettik gibi kadınlık ve evlilik halle*rini sormaktan haya ederlerdi Ayrıca Resululloh da tm hususları açıklar*ken rahatsız olurdu Çünkü yaratılış itibariyle kamil' bir haya sahibiydi Hatta hadis kitapları Resulullah [savl'in hayası hakkında,, «O,, evinden hiç çıkmamış bir bakireden daha hayatî kfU demışlerdiir Bu sebebfe- kadınlar tarafından sorulan sorulara tam bir açıkltkfa cevap veremediği, için, kina*ye yollu cevaplar verirdi Kadınlar da bu cevaplardan biirşey anlamazlar*dı Hz Ayşe'den rivayet edilen şu hadis bu hususa yeterince açıklık getir*mektedir: «Ensarilerden bir kadın ResuluHah (sav)'a adetten kesildiği ra-man nasıl gusledeceğini sordu Resutullah (sav) ona anlattıktan sonra, «İlaçlanmış bir pamukla temizlen» dedi Kadın, «Ben onunla nasıl1 temiz*leneyim?» diye sordu Resulullah (sav), «Onunla temizlen» dedi Kadırt tekrar, «Ya ResuluHah, ben onunla nasıl temizleneyim?» diye sordu Re*sulullah, «Sübhanallah, işte onunla temizlen» buyurdu» Hz Ayşe diyoı ki: «O zaman ben kadının elinden pamuğu alarak şunu şuraya i*oy, diye açıkça konuştum» Resulullah (sav) böyle sarahatle konuşmaktan haya ederdi Utandık*ları için birçok kadın da ondan birşey soramazlardı Buna bir örnek olarak Buharı ve Müslim'in Ümmü Seleme (ranh)'den rivayet ettikleri şu hadisi gösterebiliriz: «Ebu Talha (ra)'nın karısı Ümmü Süleym gelerek, «Ya Re*sulullah, Allah (cc) haktan utanmaz Bir kadın rüyasında thtilam olursa gusletmesi farz mıdır?» diye sordu Resulullah (sav) «Evet, su (meni) görürse farzdır» dedi Ben kadına, «Sen kadınları rüsvay ettin Nasıl olur da kadın ihtilam olur?» dedim Bunun üzerine Resulullah (sav), «Madem ki kadın ihtilom olmaz, çocuk annesine nasıl benzer?» buyurdud Resulul-lah {savj'ın «nasıl benzer» sözünden muradı, ceninin erkek ve kadının suyundan meydana gelmesidir Bundan dolayı da çocuk annesine de ben*zer Allahu taala bu hususta, «Hakikat biz insanı birbiriyle karışık bir dam*la sudan yarattık Onu İmtihan ediyoruz Bu sebeble onu işltici, görücü yaptık» (İnsan: 2) buyurmuştur İbni Abbas (ra) da, «Ceninin meydana gelmesi için kadın ve erkeğin suyunun karışarak birleşmeleri lazımdır» demektedir İşte buna benzer utanılacak soruları zevceleri Resuruılah {sav)"tan öğrenir ve diğer kadınlara Öğretirlerdi Hatta Hz Ayşe, «Allah (cc) ensa-rilerin kadınlarına rahmet etsin Onların hayaları, fıkıh öğrenmelerine ma*ni olmamıştır» demiştir Ensarî kadınlar gecenin karanlığında gelip ka*dınlarla ilgili meseleleri öğrenerek giderlerdi Resulullah (sav)'ın zevceleri de onlara fıkhı en iyi şekilde öğretiyorlardı Bilindiği gibi Resulultah (sav)'ın sünneti onun yalnız sözleri değil, fiiliyatı ve takriri (yani yapıldığına şahit olduğu halde sustuğu, itiraz et*mediği şeyler) dir de Bunların hepsine ümmetin uyması farzdır Resulul*lah (sav)'in temiz ve mübarek zevceleri olmasaydı Resulullah (sav)'ın ev İçindeki sünnetini bize kim bildirecekti? Şüphesiz kimsenin soramayacağı, kimsenin aklına gelmeyen hususları zevceleri Resulullah (sav)'tan sor*muş, dinlemiş ve sonra bu öğrendiklerini ümmetin kadınlarına aktarmış, öğretmişlerdir 2- Teşrii Hikmet: Resulullah (sav)'ın çok evlenmeslndeki teşrii hikmet, insafla bakıldık*tan sonra, çok basit bir gözle de görülebilir, anlaşılabilir Teşrii hikmet, çirkin olan bazı cahiliye adetlerinin iptali ile kendini göstermektedir Bu*na örnek olarak Arapların İslâmdan önceki evlad edinmelerini gösterebi*liriz O tarihlerde evlad edinmeyi dini bir kural olarak kabul ederlerdi Ya*bancı bir erkek çocuğu evlad edinerek ona kendi öz çocukları gibi mua*mele ederlerdi Öldükten sonra mirası ona kalır, karısı onun annesi sayı*lır, cnun karısı da babanın kızı sayılırdı Bu, cahiliyet döneminde arapla-rın arasında yaygın ye meşhur olan bir hükümdü İslam elbetteki onları bu batıl inançlara, cehaletin karanlığına terkedecek değildi Bu adetin ibtali için evvela, Resulullaha henüz peygamber olmadan önce bir evlad edin*mesi ilham edildi 8u üham üzerine Resulullah, cahiliye araplannın ade*ti üzere, daha Önce kölesi olan Zeyd bin Harise'yl evlad edindi Resulul*lah (sav)'ın evlad edinme sebebini müfessirler ve siyerciler uzun uzun açıklamışlardır Biz burada tafsilata girmeyeceğiz Kısaca, Resulullah (sav) Zeyd bin Harise (ra)'yt evlad edindi ve ona Zeyd bin Muhammed denilmeye başlandı Buharı ve Müslim, Abdullah bin Ömer (ra)'den şöyle rivayet ederler: «Zeyd bin Harise (ra) Resulullah (sav)'ın azadlı kölesi idi Resulullah (sav), arap adetlerine göre onu evlad edindiği İçin, biz ona Zeyd bin Mu-hammed (ra) derdik «Onları babalarına nisbetle çağırın» (Ahzab: 5) â-yeti nazil olduğu zaman Resulullah (sav), «Seri Zeyd bin Harise bin Şercil'-sin» dedi Bundan sonra biz de onu Zeyd bin Harise (ra) diye çağırdık» Resulullah (sav), Zeyd bin Harise (ra)'yi halası kızı Zeynep binti Cahş (ranha) tle evlendirmişti Zeynep onunla birzaman yaşadı Ne yazık ki çok geçmeden aralarındaki alaka çok kötü bir hale geldi Çünkü Zeynep ona çok kaba konuşur, kendisinin ondan üstün ve şerefli olduğunu söylerdi Zira Resulullah (sav) onu evlad edinmeden önce Zeyd bir köle idi Zeynep ise soylu bir kadındı İşte yalnız Allahu taalanın bileceği bir hikmetten dolayı Zeyd, Zey*nep'i boşadı Allah (cc) da Resulullah {sav)'a, Zeynep'le evlenmesini em*retti Resulullah (sav) bu evliliği ile Araplar arasında geçerli olan «Evlod-l:ğın karısı ile evlenilmez» hükmünü ortadan kaldırıyor, İslâmın bu hu*sustaki temelleri atılıyordu Şurası muhakkak ki, Resulullah (sav), münafık ve kafirlerin dillerinden çekinerek —çünkü onlar halkın arasında «Görüyor musunuz, Muhammed oğlunun karısı ile evlendi» sö2ünü yayacaklardı— bu evliliği bir müddet geciktirdi Taki, «(Habİbim) hatırla o zamanı kt Allahın kendisine nimet verdiği ve seninde yine kendisine lütufta bulunduğun zata sen: «Zevceni uhdende tut Allobtan kork» diyordun da Allahın açığa çıkarıcısı olduğu şeyi İçinde gizliyor, insanlar(ın dedikodusun)dan korkuyordun Halbuki Al*lah kendisinden korkmana daha layıktı Şimdi madem ki Zeyd o kadından İlişiğini kesti, biz onu sana zevce yaptık Taki oğulluklarının kendilerinden ilişkilerini kestikleri zevcelerini almakta) müminler üzerine günah olma*sın Allahın emri yerine getirilmiştir» (Ahzab: 37) âyeti nazil olana kadar Bu âyet nazil olunca Resulullah (sav), Zeynep (ranha)'le evlendi Re*sulullah (sav)'ın bu evliliği ile evlad edinmenin hükmü iptal edilmiş oldu Çünkü hiçbir kaynağa dayanmayan cahili bir adetti Bu âyetin teşriini tekid İçin şu âyet de nazil oldu: «Muhammed adamlarınızdan hiçbirisinin babası değildir Fakat Allahın resulü ve peygamberlerinin sonuncusudur» {Ahzab: 40), Rasulullah (sav), Zeynep'le Allah (cc)'tn emri üzere evlenmiştir Bazı İslâm düşmanlarının sandığı gibi beşeri arzu ve şehvetini tatmin için değil Bu evlilik, Dahili bir radetin iptali gibi çok şerefli bir gaye için yapılmıştır Bu gayeyi Alla hu taala sarih b İfade İle, «Taki oğulluklarının kendilerin*den İlişkilerini kestikleri zevcelerini almakta) müminler üzerine günah ol--nnısıiu» âyetinde bildirilmiştir Resulullah (sav)'ın Zeynep'le evlenmesini bizzat Ailahu taalanın bil-tltrmesi Zeynep'i gururlandırır -ve «Benim nikshımı Allah (cc) kestU derdi Açfkca ortadadır ki, Resülullah ,[sav)'ın Zeynep (ranha)'ie evlenmesi Jıerşeyi hakkıyla bilen, faükünn »e hikmet sahibi Allah (cc)'ın emri iledir Su spa şîikiu kssMü&e îfoildiTime&tectrr ki, insan, nesebinden olmayan bir Gocuğu ©tftad datıi tedinse, anıtı yanmela ibüyütse de öz evladı olamaz ve şer'î ftükümler toakımtıadan da evlad gibi mnrras alma, mahremiyet gibi hü*kümleri fcazanamaz ftilafa (cEjptn emirlerinin <o kator mce ve derin hik*metleri vardır kî, afed, değil ■mm tw I maktan, kavramaktan bile aciz kalır Nitekim AJİahu taaia «Size az bîr ifimctes başkası «errümemiştir» (İsrar 85} buyurmaktadır |
Tefsir Dersleri... |
08-04-2012 | #119 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Tefsir Dersleri...3- İçtimaî Hikmeet: Resulullah (sav)'in evliliklerindeki ictâmî hikmeöer, birinci halifesi olan Hz Ebubekİr'İn tazı ikinci halifesi olan Hz Ömerîn ki& ve diğer Ku-reyş kadınlarıyla evlenmesinde en açık şekilde görülür Resuiuliah (sav)'-ın bu kadınlarla evlenmesi sonucu Kureyş aileleri arasında sağlam bağlar meydana gelmiş, kalbler yekvücud olmuş ve Resulullahın iman daveti eî-rafmda birleşmişlerdir Resulullah (sav), halktan en çok sevdiği kişi olan Hz Ebubekİr'İn kızı ile evlendi Hz Ebubekir, İslama girenlerin ilklerindendi Malını ve canını Allah (cc)'ın dinine yardım yolunda feda etmişti İslâm yolunda çeşitli ezi*yet ve işkencelere uğramıştı Tirmİzİ'nin rivayetine göre Resululîah fsav) Hz Ebubekİr'İn fazileti hakkında şöyle demiştir: «Kim bize bir iyilik yap*mışsa onun karşılığını verdik Ebubekir (ra) hariç Onun bize öyle nimet*leri vardır ki, onların mükafatını Ailahu taala kıyamet günü verecektir Ebubekir (ra)'in metaından faydalandığım kadar kimsenin malından fay*dalanmadım Her kimi İslama davet ettim ise Ebubekir (ra) gibi tereddüt etmeden kabul edeni de görmedim Eğer ben bir dost edinse idim Ebu*bekir (ra)'i dost edinirdim Haberiniz olsun, sahibiniz Allah (cc)'ın dostu*dur» [34] Resuhritah IsavJ, bu üstün meziyetlerine karşı ona kızıyla evlenmek*ten başka bir mükafat bulamadı Hz Ayşe ile evlenmekle kendisi ile Hz Ebubekir arasında bîr dünürlük yakınlığı meydana seldi, ©ji omların ara*sındaki bağlılığı biraz daha sağlamlaştırdı Resulullah, Hz Ayşe ile hangi sebebîe evlendiyse, aym sebeble Hz Ömer'in kızı Hofsa ile de evlendi Çünkü Hz Ömer de ftesuhrilah (sav)'a dostluğu, ihlası ve kendini İslâm yolunda feda edişi ile İslömı ve müsiu-manları aziz eden bir İslâm pehlivanı kii Aîlah (cc) İslâmı Hz Ömer'le yükseltti Hz Ömer'in dünürlük yoluyla Resuluftah (savj'a akraba olmasa onun İslâm yolunda yapmış olduğu fedakarlığın en hayırlı mükafatıdır Zira Resuiuliah (sav), evlenme hususunda onunla Hz Ebubekİr'İn orasını müsavi tutmuştur Resulullah (sav)'ın bunlar- kızları ile evlenmeleri, on*lar İçin en büyük mükafat ve şereftir Zaten bu hayatta bundan daha yü*ce bir şerefle mükaflanmak da mümkün değildir O ne büyük siyaset, muh*lis ve fedakar dostlarına da ne büyük bir vefakarlıktır Buna karşılık Re*suiuliah (sav), Hz Osman İle Hz Ali'yi de kızlarını vermekle mükafatlan*dırmıştır İşte bu dördü sahabilerin en büyükleri ve Resulullah (sav)'tan sonra onun dinini yaymak için halifeleridirler 4- Siyasî Hikmet: Resulullah (sav) bazı kadınlarla evlenerek o kadınların ailelerini çev*resinde toplamıştır Herkesçe bilinir ki, bir kabileden veya aşiretten bir kız alındığı zaman o kabile veya aşiretle büyük bir yakınlık sağlanır Tabii ki insanlar o yakınlarını yardımına ve himayesine çağırır İşte biz burada bu hikmetin daha İyi anlaşılabilmesi için Resulullahın evliliklerinin arkasın*daki hedefi bazı örneklerle izah edeceğiz 1- Resulullah (sav)'ın, Cüveyriye binti Haris (ranha) ile evlenmesi Haris, Beni Mustaltk kabilesinin reisi İdi Cüveyriye binti Haris, kavmi ile beraber esir düşmüştü Kendisini esaretten kurtarması İçin mal vermesi lazımdı Resulullah (sav)'a gelerek ondan bir miktar yardım istedi Resu*lullah (sav) ona, «Benimle evlenirsen seni azad ettiririm» dedi Cüveyriye kabul etti ve evlendiler Cüveyriye (ranhaj'nin Resulullah (sav) ile evlendiğini duyan sahabi-İer, Resulullah (sav)'ın akrabalarını elimizde nasıl esir tutarız diyerek el*lerindeki esirleri azad ettiler Bu insanlık ve cömertliği gören Beni Mus-talık kabilesi topyekun müslüman olarak İslama girdi Resufullah (sav)'ın Cüveyriye (ranha) ile evlenmesi hem ona, hem de kabilesine hayırlı bir sonuç getirdi Çünkü hepsi'azad edildiler ve müslüman oldular Buharî, Hz Ayşe'den şöyle rivoyet eder: «Resulultah (sav) Bent Mus-talık savaşında birçok kadını esir almıştı Bu esir kadınlar içinden humu*su çıktıktan sonra kalanı halkın arasında taksim etti Atlıya İki, yayaya bir hisse verdi Cüveyriye binti Haris (ranha) de Sabit bin Kays (ra)'a düşmüştü Cüveyriye (ranha) Resulullah {sav}'a gelerek «Ya Resulullah, ben kavminin efendisi olan Haris'in kızıyım Şu anda ne olduğumu biliyor*sun Sabit bin Kays (ra)'ın cariyesiyim Onunla dokuz vakiyye üzerine ki*tabet kestik Bu parayı ödersem azad edileceğim Bana yardımda bulun da azad olayım» dedi Resulullah (sav) «Azad edilmekten daha hayırlısı vardır» buyurdu «O nedir ya Resulullah?» deyince de, «Ben senin kita*betini Öder ve seninle evlenirim,» buyurdu Cüveyriye hemen kabul ede*rek Resuiuilah ile evlendi» İşte bu haber yayılınca müslümonlar, Resulullah (sav)'ın akrabaları köle edilir mi diyerek Beni Mustalvk kabilesini azad ettiler 2- Resulullah (sov)'ın Soflyyo binti Huyey bin Ahteb (ranha) ile ev*lenmesi Safiyye (ranha) Hay6er savaşında esir edildi Kocası da Hayber savaşı sırasında öldürülmüştü Esirler taksim edilince Safiyye (ranha) de birisine düştü Meşveret ve rey sahipleri, «Safiyye, Benî Kurayza'nın sey-yidesldir Ancak Resulullah (sav)'a yakışır» dediler Durumu da Resulul*lah (sav)'a bildirdiler Resulullah (sav), Safiyye (ranha)'yi çağırarak, «Se*ni şu iki şey arasında muhayyer kılacağım Birincisi, azad edileceksin ve benimle evleneceksin, ikincisi, azad edileceksin ve kavminin yanına gide*ceksin» buyurdu Safiyye (ranha), Resulullah (sav)ı'n yüce ahlak ve İn*sanlığını görünce onun zevcesi olmayı tercih etti Onun İslâm oluşuyla kavminden de birçok insan müslüman oldu Şöyle bir rivayet daha vardır: Safiyye (ranha) Resulullah (sav)'m ya*nına gelince Resulullah (sav) ona «Allah (cc) babanı öldürünceye kadar en büyük düşmanım o idi» dedi Safiyye {ranha) şöyle cevap verdi: «Ya* Resulullah, Allah kitabında, «Günah İşleyen hiçbir nefs başkasının güna*hını çekmez» {Fatır: 18) buyuruyor» Resulullah (sav) «Dilediğini tercih et Eğer İslâmı tercih edersen, seni kendim tçsn alınm Eğer yahudillği tercih edersen, seni azad ederim, kavminin yanına gönderirim» dedi Sa-flyye (ronha) «Ben islâmt sevdim Sen beni buraya çağırmadan önce ben seni tasdik ettim Benim Yahudilikle İlgim kalmadı Onlardan ne babam, ne de kardeşim var Sen beni İslâmla küfür arasında serbest bıraktın Allah (cc) ve Resul (sav)'ünü azad edilerek kavmime dönmeye tercih ede*rim» dedi Resulullah (sav), onu azad ederek evlendi 3- Resulullah (sav)'m Ümmü Habibe binti Ebu Süfyan (ranha) ila evlenmesi Ebu Süfyan o tarihlerde şirkin bayraktan ve Resululah (sav)'ın en amansız düşmanıydı Onun kızı Ümmü Habibe (ranha) ise Mekke'de müslüman olmuş, ikinci Habeşistan hicretine katılmıştı Kocası Habeşis*tan'da vefat edince yalnız kaldı Ne arkadaşı, ne yardımcısı, ne de bir dostu vardı Resuiuilah (sav), onun bu halini Öğrenince, Habeşistan Kiralı Necaşi'ye bir mektup yazarak Ümmü Habibe (ranha) ile kendisini nikah*lamasını istedi Zira o babasının yanına dönseydi, babası onu küfre ceb*reder, işkence ederdi Ümmü Habibe (ra) ile Resulullah (sav)'ın nikahını kıyan Necaşİ, ona dörtyüz altın mehirle birlikte birçok hediyeler verdi [35] Medine'ye gelince de Resulultah (sav)'ın zevceliği şerefine ulaştı, Ebu Süfyan bu haberi duyunca, bu evliliği tasvib etti ve Resulullah (sav)'ın emsali olduğunu kabul etti islâm oluncaya kadar da Resulullah (sav) ile İftihar etti işte bu açıdan bakıldığı zaman Resululiah (sav)'ın Ebu Süfyan'ın kızı ile evlenmesinin hikmeti açık şekilde ortaya çıkar Resulullah (sav)'ın bu evliliği, Ebu Süfyanın müslümanlara yaptığı eziyetleri büyük ölçüde hafif*letti Çünkü artık Resulullah (sav) ile akraba olmuşlardı Halbuki o tarih*lerde Ebu Süfyan, Resulullah (sav)'a düşman olan Ümeyyeoğullarının en azılısı idi Resulullah (sav) onun kızı ile evlenince, onun ve kavminin kalbi Resulullah (sav) İle birlikte müslümanlara bağlandı Çünkü Resulullah (sav) kızını sırf imanından dolayı kendine seçmişti Çünkü o, yalnız dini için hicret etmişti Müminlerin Temiz Anneleri - Resulullah (sav)'ın çok evlenmesinin hikmetlerinden bahsettik Şim*di de müminlerin temiz anneleri olan Resulullah (sav)'ın zevceleri hakkın*da kısaca bilgi verelim Allahu taala onları seçkin elçisi olan Hz Resulul-la ha nasib ederek müminlerin anneleri olmak şerefi ile şereflendirdi Bu sebeble, öz anneye karşı nasıl hürmet ve tazim göstermek gerekiyorsa, onlara karşı da aynısını göstermek vacibtir Resulullah (sav)'tan sonra da onlarla evlenmek haramdır Zira Allahu taala, «O peygamber, müminlere öz nefislerinden evladır Zevceleri de (müminlerin) analarıdır» (Ahzab: 6) ve «Sizin Atlatan peygamberine eza vermeniz (doğru) olmadıfğı gibi) ken*dinden sonra zevcelerini nikahla almanız da ebedî (caiz) değildir» (Ah*zab: 53) buyurmuştur Kurtubi tefsirinde şöyle der: cAllahu taala Resul (sav)'ünün zevce*lerini müminlere anne kılmakla Resulullah (sav)'tan sonra onların herhan*gi bir erkekle nikahlanmasın) haram kılmış ve onlara karşı öz anne gibi tazim göstermenin vacib olduğunu bildirmiştir» [36] Resulullah (sav)'ın müminlerin temiz anneleri olan zevcelerinin isim*leri şöyledir: 1- Huveylid kızı Hz Hatice 2- Zem'a kızı Hz Sevde 3- Ebubekir kızı Hz Ayşe 4- Ömer kızı Hz Hafsa 5- Cahş kızı Hz Zeynep 6- Huzeyme kızı Hz Zeynep 7- Ebu Ümeyye kızı Hz Ümmü Seleme 8- Ebu Süfyan kızı Hz Ümmü Habibe 9- Haris kızı Hz Meymune 10- Haris kızı Hz Cüveyriye 11- Huyeykızı Hz Saflyye 1- Hz Hatice: Resulullah {sav)'ın evlendiği ilk kadındır Resulullah (sav) Hz Hatice ite peygamberlik görevi ile görevlendirilmeden 25 yaşında iken evlendi O zaman dul ve 40 yaşlarında bir kadındı Daha önce Ebi Hale Ibni Zerare'-nin zevcesi idi O öldükten sonra Atik bin Aziz ile, o da öldükten sonra Resulullah (sav) ile evlendi Resuluüah (sav), onu çok zeki ve akıliı bir kadın olduğu İçin tercih etmişti Bu evlilik hikmet dolu bir evliliktir Çünkü bu evlilik bir kadınla bir erkeğin biraraya gelmesi değil, iki dehanın bir araya gelmesidir Bu yüzden aralarındaki yaş farkı evlenmelerine mani olmadı Çünkü bu evliliğin maksadı, yalnızca beşeri duyguların tatmini de*ğildi Yüksek bir insanlık hedef alınmıştı Zira Allahu taala, Resulünü ri-salet görevini almaya, halkı davet görevine hazırlamıştı Hz Hatice de dini tebiiğ sırasında onun en büyük yardımcısı olacaktı Kadınlardan ilk iman eden Hz Hatice'dir Onun aklının üstünlüğünü, görüşünün sağlamlığını göstermeye şu rivayet kafidir: «Resulullah (sav) Hıra dağındaki mağarada iken Cebrail aleyhisselam geldi Resulullah (sav}, kalbi çarparak zevcesinin yanına geldi «Beni sarıp örtünüz Beni sarıp örtünüz» dedi Üstünü örttüler Korkusu zail oluncaya kadar öylece kal*dı Daha sonra hadiseyi Hz, Hatice'ye anlatarak, «Kendimden korktum» dedi Bunun üzerine Hz Hatice, «Öyle deme Allah (cc)'a kasem ederim ki, Atlah (cc) seni hiçbir zaman ulandırmaz Çünkü sen akrabalarına ba*karsın, işini görmekten aciz olanların ağırlığını yüklenirsin, fakire verir, kimsenin kazandırmayacağını kazandırırsın, misafiri ağırlarsın, Hak yo*lunda zuhur eden havadis ve mühimmatta halka yardım edersin» dedi» Resulullah (sav), gençlik zamanını Hz Halice ile geçirmiştir Onun üslüne kimse ile evlenmemiş ve onu sevdiği kadar kimseyi sevmemiştlr Hz Ayşe, onunla bir arada bulunmadığı halde onu kıskanırdı Hatta bir-Qün Resulullah (sav}, Hz Hatice'den söz ederken Hz Ayşe, «O geçmişte kalan bir ihtiyardı Allah (cc) sana ondan daha hayırlısını verdi» dedi Resulullah (sav} Hz Ayşe'ye kızarak, «Allah (cc) hiçbir zaman bana on*dan hayırlısını vermedi Çünkü bana kimsenin inanmadığı günlerde bana o inandı Herkes beni yalanlarken o beni tasdik etti Herkes beni mahrum ederken o bana malıyla yardım etti Allahu taala bana yalnız ondan ço*cuk verdi» buyurdu Hz Ayşe şöyle der: «Ben bundan sonra Hz Hatice'yi küçültecek hiçbir şey konuşmadım» Buharı ve Müslim Hz Ayşe'den şöyle rivayet ederler: «Ben Resulul*lah (sav)'ı, görmediğim halde Hz Hatice'den başka zevcesinden kıskan*mıyordum Çünkü Resululloh (sav) onu çok konuşur ve onun hayrına ko*yun keserek etini dağıtırdı Bir defasında ona «Sanki dünyada ondan baş*ka kadın yok mu?» dedim Resulullah (sav), «Evet, onun gibi iyi bir ka*dın yok Benim ondan çocuklarım var» buyurdu Resulullah (sav}, Hz Hatice ile 25 sene yaşadı Bunun onbeş senesi peygamberlik görevinden önce on senesi de peygamberlik görevinden sonradır Resulullah (sav) onun hayatında başka bir kadınla evlenmedi İbiahim'in dışındaki bütün çocukları da ondandır Hz Hatice vefat edince Rûsulullah (sav) elli yaşlarındaydı Başka bir hanımı da yoktu Resulullah (sgv), ancak onun vefatından sonra çok evlendi Yukarıda da açıkladığı*mız gibi bu evliliklerinin de birçok hikmetleri vardır Allah (cc) ondan razı olsun 2- Hz Sevde: Resulullah (sav), Hz Hatice'nin vefatından sonra Hz Şevde ile ev*lendi Hz Şevde Resulultah (sav)'tan daha yaşlı dul bir kadındı Resulul*lah (savpn onu tercih etmesinin sebebi, Hz Sevde'nin hicret eden mümin kadtnlardan olmasıydı Kocası ikinci Habeşistan hicretinden sonra vefat etmişti Tek başına kalmıştı Ona bakan ve yardım eden yoktu Eğer ak*rabalarının yanına gitmiş olsaydı, müşrik olması için zorlayacak ve ona ağır İşkenceler yapacaklardı Bu sebeble Resulullah (sav) Hz Sevde'yİ ni*kahlayarak yanına aldı Sevde'nin iman ve ihfasının bundan daha büyük bir karşılığı olamazdı Eğer Resuiullah (sav)'ın maksadı, müfteri müsteşriklerin iddia ettik*leri gibi şehvetini tatmin olsaydı, ellibeş yaşına ulaşmış yaşlı ve dul bir kadınla evlenmez, bakirelerle, evlenirdi Yiğitlik ve cömertliğin en yüksek Örneği olan Resulullah (sav), Hz Şevde gibi yaşlı bir kadınla ancak onu korumak ve ona bakmak için evlenmiştir |
Tefsir Dersleri... |
08-04-2012 | #120 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Tefsir Dersleri...2- Hz Sevde: Resulullah (sav), Hz Hatice'nin vefatından sonra Hz Şevde ile ev*lendi Hz Şevde Resulultah (sav)'tan daha yaşlı dul bir kadındı Resulul*lah (savpn onu tercih etmesinin sebebi, Hz Sevde'nin hicret eden mümin kadtnlardan olmasıydı Kocası ikinci Habeşistan hicretinden sonra vefat etmişti Tek başına kalmıştı Ona bakan ve yardım eden yoktu Eğer ak*rabalarının yanına gitmiş olsaydı, müşrik olması için zorlayacak ve ona ağır İşkenceler yapacaklardı Bu sebeble Resulullah (sav) Hz Sevde'yİ ni*kahlayarak yanına aldı Sevde'nin iman ve ihfasının bundan daha büyük bir karşılığı olamazdı Eğer Resuiullah (sav)'ın maksadı, müfteri müsteşriklerin iddia ettik*leri gibi şehvetini tatmin olsaydı, ellibeş yaşına ulaşmış yaşlı ve dul bir kadınla evlenmez, bakirelerle, evlenirdi Yiğitlik ve cömertliğin en yüksek Örneği olan Resulullah (sav), Hz Şevde gibi yaşlı bir kadınla ancak onu korumak ve ona bakmak için evlenmiştir 3- Hz Ayşe: Resulullah (sav), Hz Ayşe'yi bakire olarak nikahlamıştır O, temiz zev*celeri arasında da Resulullah (sav)'la evlenen tek bakire olmuştur Hz Ayşe, Resulullah {savj'ın zevceleri içinde en zekisi ve Kur'andan ençok ezbere bilendi Hatta birçok erkekten daha bilgili idi Sahabilerin büyük alimlerinden bazı kimseler çözemedikleri meseleleri ona götürür, o çözerdl Ebu Musa el-Eş'arî (ra), «Biz Resulullahın sahabileri herhangi bir müşkilde kaldığımız zaman onu Hz Ayşe'ye sorar, gerekli bilgiyi alırdık» der Ebu ed-Duka en-Mesruh da şöyle der: «Ben Resulullah (sav)'ın asha- binin büyüklerini gördüm ki birçok farzları Hz Ayşe'den sorar, öğrenir*lerdi» Urve bin Zübeyr (ra): «Ben tıpta, fıkıhta ve şiirde Hz Ayşe'den daha alimini görmedim» demiştir Bunda hayret edilecek birşey yoktur Çünkü hadis kitapları, onun de*rin İlmine, üstün zekasına şahitlik edecek nakillerle doludur Çünkü sahih hadis kitaplarında Abdullah bin Ömer (ra) ve Ebu Hüreyre (ra) dışındaki hiç kimseden Hz Ayşe kadar çok hadis rivayet edilmemiştir Resulullah (sav); onu diğer zevcelerinden daha çok severdi Fakat taksimatta adaletten ayrılmazdı Ancak şunu da söylerdi: «Yarabbi, ben gücümün yettiği taksimatı yapıyorum Malik olmadığım bir şeyle de (kal*bimden geçen şeyle) beni muahaze etme» itf «Ey peygamber, zevcelerine de ki: «Eğer siz dünya hayatını ve onun ziynet (ve İhtişamdım arzu ediyorsanız gelin size boşanma bedellerini ve*reyim de hepinizi güzellikle salıvereyim» (Ahzab: 28) âyeti nazil olduğu zaman Resulullah (sav) önce Hz Ayşe'ye, «Sana birşey söyleyeceğim Cevap vermekte acele etme Anne-babana sor, kararını sonra biidir» de*di Hz Ayşe, Resuiullah (sav)'ın'da bildiğini çok iyi biliyordu ki, anne ve babası Resulullah (savj'tan ayrılmasını hiçbir zaman İstemezlerdi Resu-lutlah (sav) bu âyeti okuyunca, Hz Ayşe, «Anne ve babama bu hususta mı sorayım Şüphesiz ben Allah (cc)'ı, Resul (sav)'ünü ve ahireti tercih ederim» dedi Çünkü Resulullah (sav)'ın Hz Ebubekir'e dünür olmasından daha büyük bir mükafat olamazdı onun İçin Bu evlilik, Resulullah (sav)'ın sünnetinin yayılmasına vesile oldu Bil*hassa kadınlarla İlgili şer'i hükümlerde Nitekim bu hususu talim! hikmet*te açıkladık 4- Hz Hafsa: ; Resulullah (sav) ile evlendiğinde Hz Hafsa da dul bir kadındı Koca-sipHuneys bin Huzafe el-Ensarî Bedir Savaşında şehid olmuştu Tanınmış, pşhjivan, yiğit bir mücahiddi :' Hz Ömer Hafsa'yt karısı Rukiyye'nin vefatından sonra Hz Osman'a vermek istedi Ama sonra onunla Resulullah (sav) evlendi Resululfah (sav)'m bu evliliği Hz Ömer İçin en büyük ikmm oldu Buhari'nin Abdullah bin Ömer (ra)'den rivayetine göre Hz Hafsa'nın kocası Huneys şehid olduktan sonra Hz Ömer, Hz Osman'a, «Dilersen Ömer'in kızı Hafsa (ranha)'yı sana nikahlayayım» dedi Birkaç gün geç*tikten sonra Hz Osman, «Şu günümde evlenmenin doğru olmadığını an*ladım» diye olumsuz cevap verdi Hz Ömer, bu defa Hz Ebubekfr'e, «İs*tersen Ömer (ra)'in kızı Hafsa (ranha)'yı sana nikah edeyim» dedi Uz Ebubekir sustu ve bir cevap vermedi Sonra Hz Hafsa'yı Resulullah fcav) istedi ve nikahladı Hz Ebubekir, Hz Ömer'le karşılaştığında şöyle dedi: «Sen bana Hafsa (ranha)'yı teklif ettiğinde sustum Bunun sebebi, Re*sululfah (sav)'ın onunla evlenmek istediğini bilmemdi Ben onun sırrını açıklamak İstemedim» dedi İşte akıt, zeka ve erkeklik Hz Ömer'in bu tavrında temayüz etmektedir Çünkü o, ırzını korumak istiyordu Kızını uygun olan dengine teklif edi*yordu Çünkü evlilik sağlam bir cemiyetin en hayırlı vesilesidir Bizler ne*redeyiz, İslâm ahkamını bilenler nerede? Şimdiki insanlar da kızlarını zengin bir adama vermek için bekletip dururlar Halbuki servet hiçbir zaman saadet getirmez 5- Hz Zeynep (Huzeyme kızı): Resulullah (sav), Hz Ömer'in kızı Hz Hafsa'dan sonra Huzeyme kızı Hz Zeynep'le evlendi Zeynep (ranha), İslâmın ilk şehidierinden yiğit ve pehlivan Ubeyde bin Haris bin Abdulmuttalib'in dui karısı idi Ubeyde de Bedir Savaşında şehid olmuştu Zeynep (ranha), kocası şehid düştü an*da bile yaralılara yardım etmeyi, yaralarını sarmayı terketmemişti Koca*sının şehid olması onun hizmetine mani olmamıştı Tak) müslümaniar gir*dikleri bu ilk savaşta zafere ulaşıncaya kadar Resulullah (sav), Zeynep (ranha)'in sabrını, cihadını ve İslama bağlı*lığını görünce, iddeti dolduktan sonra onu nikahlayarak çocukları ite be*raber himayesine aldı Resulullah (sav)'ın bu hareketi onun kırılan ümid-ierini yeniden canlandırmış ve onu yeniden hayata döndürmüştür Şeyh Muhammed Mahmud Savvaf, «Zevecâtü'n-Nebiyyi'n-Tahirât» isimli eserinde kocasının şehadetini ve Zeynep (ranha)'in büyüklüğünü anlattıktan sonra Resulullah (sav)'ın onunla evlendiğinde yaşının altmış olduğunu söylemektedir Zaten Resulullah ile iki sene yaşayabilmiş, İki seneden sonra vefat etmiştir Resuluilah (sav)'ın bu evliliğine müfteri müs*teşrikler ne diyecekler, nasıl bir iftirada bulunacaklardır acaba? Acaba Resulullah (sav)'ın bu evliliğinde bir şehvet ve arzu eseri bu*labilecekler mi? Yoksa tüm insanlığın kurtuluşu için gönderilen son Pey*gamberin iffet, büyüklük, sevgi, fazilet ve yardımseverliğini mi bulacak*lardır Müfteri müsteşrikler Allah (cc)'tan korksunlar İlim emanettir Ema*nete kötü emeller için hıyanet etmesinler İslâmî ilimleri ibret için okusun*lar Hakkı inkar, yalan, iftira ve halkı kandırmak için okumasınlar 6- Hz Zeynep (Cahş kızı): Resulullah (sav) Zeynep (ranha)'le evlendiğinde o da duldu Halasının kızı idi Daha evvel Zeyd bin Harise (ranha) ile evliydi Zeyd (ra), Zeynep (ranha)'i boşadı ve yüksek bir hikmete binaen de Resulullah (sav) onu kendisine nikahladı Bu evlilikteki hikmetlerden birisi, teşri'? hikmette geçtiği gibi, evlât] edinmenin ibtali ve insanın kendi soyundan olmayan bir çocuğun öz ev*ladı gibi olamayacağını beyan etmektir İşte bu mevzuda bazı garazkarlar, tsiâmı ve İslâm Peygamberini hiçi sevmeyen müsteşriklerle, onların dlnden çıkmış kuyrukları Hesuluiian {sav)'ın Hz Zeynep'le evlenmesi mev*zuunda o yüce peygambere tanetme kapısını aralamaya çalışıyorlar Bu mevzuda çok yanılmışlardır Onlara göre Resulullah (sav), Zeyd (ra)'in evinin önünden geçerken Zeynep (ranha)'i görmüş ve çok beğen*miş Bunun üzerine «Kafbleri çeviren Allah lcc)'ı tenzih ederim» diyerek duygusunu dile getirmiş Zeynep (ranha) de bunu duymuş ve kocasına söylemiş Zeyd (ra), Resulutlah (sav)'ın zevcesini beğendiği anlamış ve Resulullah (sav)'a giderek Zeynep (ranha)'i boşayaco'ğını söylemiş Re*sulullah (sov), kalbi başka türlü olduğu haide, Zeyd (ra)'e karısını boşa-mamasını söylemiş Fakat Zeyd (ra), onunla Resulullah (sav)'ın evlenmesi için karısını boşamış İbnü'l-Arabî, bu batıl iddia hususunda şöyie der: «Zeynep (ra)'i gör*düğünde onun sevgisinin Resulullah (sav)'ın kalbine düştüğü iddiası batıl*dır Çünkü Zeynep (ranha) Resulullah (sav)'ın halası kızı idi Onu her za*man görebiliyordu Daha o tarihlerde kadınlar örtünmüyorlardı da Nasıl olur da şöyle bir geçerken gözüne çarpan Zeynep (ranha)'e aşık olur? Üs*telik de evli bir kadın olduğu halde Resulullah (sav), onu bekarlığında da müteaddld defalar görmüştü Nasıl olur da daha önceden olmayan sevgi ve arzu, sonradan ortaya çı-kar O temiz kalbe böyle fasit bir arzu ve İlgi nasıl girebilir? «Aİtahu taala, «Onlardan (kafirlerden) bir sınıfa kendilerini fitneye düşürmemiz İçin (verdiğimiz ve) fatdelendirdiğimiz (bu) dünya hayatına ald ziynetlere ve debdebelere sakın iki gözünü dikmo Rabbtnin rızkı hem da*ha hayırlı, hem daha süreklidir» (Taha: 151) âyetiyle böyle bir durumun olmayacağını beyan etmektedir» Arab!, sözlerinin devamında İsraliî rivayetlerin asılsızlığını delilleriyle beyan etmiştir [37] Zeynep (ranha)'le Zeyd (ra)'ln evliliklerine sathi bir bakışla bakıldığın*da bile, aralarındaki geçimsizlik ve açık içtimaî dengesizlik rahatlıkla gö*rülür Zira Zeynep (ranha), soylu bir ailedendi Zeyd ise, daha düne kadar köle idi Allahu taala Zeyd (ra) ile Zeynep (ranha)'l evlendirerek İslâm gözünde soyun hiçbir önemi olmadığını, önemli ve şerefli olanın dine bağ*lılık ve takva olduğunu göstermiştir Çünkü Allahu taala «Sizin Allah nez-dlnde en şerefliniz takvaca en ileri olanınızdır» (Hucurat: 13) buyurmak*tadır Resulullah {sav), Zeynep (ranha)'e kendisini Zeyd (ra)'le evlendirece*ğini söyleyince karşı çıkmış ve «Ben soyluyum, o köledir Ben onunla ev-lenemem» demişti Bunun üzerine, «Allah ve peygamberi bir işe hükmettiği zaman gerek mümin olan bir erkek, gerek mümin olan bir kadın içirt {ona aykırı olacak) işlerinde kendilerine muhayyerlik yoktur Kim Allaha ve Resulüne İsyan ederse muhakkak ki o, apaçık bir sapıklıkla yolunu saprt-rnıştıro (Ahzab: 36) âyeti nazil oidu Zeynep (ranha) boyun eğerek Zeyd (ra)'le evlendi Fakat Zeynep (ranha)'in içinde devamlı bir sıkıntı ve hoş*nutsuzluk vardı Resulullah (sav), Zeynep (ranha)'i küçüklüğünden beri tanıyordu O-nunla evlenmek isteseydi kim mani olabilirdi? Bir kimsenin bakire İken bir başkasıyla evlendirdiği kadına sonradan ilgi duyacağını, onunla evlenmek isteyeceğini kim söyleyebilir? Şu halde bu, akılsızca, düşüncesizce bir id*diadır Onlar biimeJikleri şeyleri iddia ediyorlar Bunlar Resulullah (sav)'a iftiradan başka birşey değildir Müfteriler daha neler söylüyorlar neler? Güya Resulullah (sav), Zey*nep (r anha)'l seviyormuş, fakat gizlemiş Böyle bir bühtan nasıl düşü*nülebilir? Zira âyet meseleyi bütün açıklığı ile zikrederek Allahu taalanın Resul (sav)'ünün gizlediğini açıklayacağını söyler: «Allanın açığa çıkarıcısı olduğu şeyi içinde gizliyor, insanların dedikodusundan korkuyordun» (Ahzab: 37) Allah (cc) neyi açıkladı? Resulullah (sav)'ın Zeynep (r anhaj'e olan aşk ve muhabbetini mi açıkladı? Hayır Allah (cc) bu âyetle, Resulul*lah (sav)'ın Zeynep (r anha)'le evlenmesi yolundaki emrini gizlediğini a-çtkladı Çünkü Resulullah (sav), münafıkların «Muhammed oğlunun helali İle evlendi» demelerinden korkuyordu İşte Allahu taala, Resulullah (sav)'-ın gizlediğini şu âyetle açıklamıştır: «Şimdi madem ki Zeyd o kadından İlişiğini kesti, biz onu sana zevce yaptık Takl oğulluklarının kendilerinden ilişiğini kestikleri zevcelerini almakta) müminler üzerine günah olmasın AH ahin emri yerine getirilmiştir» (Ahzab: 37) İşte bu âyetler müfterilerin İftira ve bühtanlarını ibtal ederek Resutuilah (sav)'ın İsmetine, nezahet ve taharetine açıkça delalet etmektedir 7- Hz Ümmü Seleme: Resulullah (sav) Ümmü Seleme (raha) ile Abdullah bin Abdülesed'den dul kaldıktan sonra evlendi Abdullah (ra), Islâmı ilk kabul edenlerden ve Habeşistan'a hicret edenlerdendi Habeşistan'a hicretleri sırasında kız*ları Seleme dünyaya geldi Abdullah, Uhud Savaşında şehid oldu Ümmü Seleme, kocasının şahadetinden sonra dört çocuğu ile sahipsiz ve himayesiz kalmıştı Resulullah (sav) ona ve çocuklarına bakmak için onu nika*hına aldı Resulullah (sav) ona dünür olduğu zaman, kendisinin yaşlı, dört ye*tim annesi ve kocasına karşı da cok gayretli olduğunu söyleyerek özür beyan etmişti Resulullah (sav) ona, «Yetimlerini himayeme alır, Allah (cc)'tan da kalbinden kocanın gayretini çıkarmasını dilerim» demişti Ya*şını hiç nazar-ı itibare almayarak muvafakatından sonra onu nikahlaya*rak çocuklarının bakım ve terbiyesini üzerine aldı Hatta öyle ki çocuklar babalarının yokluğunu bile hissetmiyorlardı Zira Allah (cc), onlara ba*balarından daha şefkatli, daha merhametli birisini vermişti Hz Ümmü Seleme de İslama ilk girenlerden olmak ve Resulullah (sav)'a zevce olmak şerefiyle şereflenmişti Bu iki şerefin dışında onun bir diğer meziyeti daha vardır Bu da onun çok İyi bir rey sahibi olması*dır Bunun delili de Resulullah (sav)'ın Hudeybiye anlaşmasında onunla istişare etmesidir Resulullah (sav), müslümanların müşriklerle yaptığı bu anlaşma sırasında çok müteessir olmuştu Çünkü bu anlaşmada müşrik*lerle on sene savaşılamayacağı öne sürülmüş ve Resulullah (sav) da ka*bul etmişti Müslümanlar bu anlaşmada haklarının çiğnendiğini düşünü*yorlardı Kuvvetli oldukları halde haklarının çiğnenmesi cok ağırlarına git*tiği İçin, Resulullah (sav)'ın tıraş olmaları ve Medine'ye dönmeleri yolun*daki emirlerini yerine getirmiyorlardı Resulullah (sav) zevcesi Ümmü Se*leme (ranha)'ye, emrini yerine getirmedikleri için müslümanların helak olacağını ifade etti Ümmü Seleme (ranha), «Sen çık, onların karşıların*da tıraş ol Kesinlikte biliyorum ki, sana uymakta tereddüt etmeyecekler*dir Zira onlar tıraş olmanın Allah (cc)'ın kesin emri olduğunu anlarlar» dedi Gerçekten de Öyle oldu Resulullah (sav), onların karşılarında saç*larını kestirince adeta yarışırcasına Resulullaha uydular Hepsi tıraş ola*rak ihramdan çıktılar Bu hadise Hz Ümmü Seleme'nin rey sahibi zeki ve akıllı bir kadın olduğunun canlı bir şahididir 8- Hz Ümmü Habibe: Resulullah (sav), hicretin yedinci senesinde Hz Ümmü Habibe ile ev*lendi Habeşistan'a hicret ederek orada ölen Abdullah bin Cahş (ra)'ın dul karısıydı Resulullah (sav)'ın isteği üzerine Habeşistan Kiralı Necaşî ona dörtbin dirhem gümüş mehir vererek onu Resulullah (sav) ile nikah*ladı Daha sonra da Şercil bin Hasene ile Resulullah (sav)'a gönderdi Bu husustaki tafsilat siyasi hikmet bahsinde geçti 9- Hz Cüveyriye ve Hz Safiyye: Resulullah (sav), Cüveyriye binti Haris (ranha) ile evlendiğinde o da duldu Babası Haris, Beni Mustalık kabilesinin reisi idi Cüveyriye (ranha) ite Safiyye (ranha)'nin evlenme hikmetleri siyasi hikmette tafsilatıyla geç*mişti 10- Hz Meymune : Asıl ismi Berre idi Resulullah (sav) ile evlendikten sonra Meymune olarak değiştirdi Hz Meymune, Resuiullah (sav)'ın son zevcesldir Hz Ayşe onun hakkında, «Hepimizin en takvası ve akrabalarına en çok şef*kat gösterendi» derdi Hz Meymune de diğerleri gibi duldu Resuluilah (sav) onunla evlenerek aşiretine büyük İkramda bulunmuş oldu Bu evli*likten sonra bütün kabilesi müsfüman olarak her hususta Resulullah (sav)'a yardımct oldular Âyetlerdeki Teşriî Hikmetler Özet olarak Allah (cc)'ın Resulullah (sav) ile sohoette bulunmayı na-sib ettiği müminlerin anneleri olan temiz zevcelerinden söz ettik A! la hu taafa bunlara hitabında, «Ey peygamber kadınları, siz (diğer kadınlardan (herhangi) biri gibi değilsiniz Eğer (Allahtan) korkuyorsanız (size yaban*cı olan erkeklere) yumuşak söylemeyin Sonra kendisinde bir maraz bu*lunanlar tamao düşer(ler) Sözü maruf vech İl» (ve ağırbaşlı) söyleyin (Vakar İle) evlerinizde oturun Evvelki câhiliyet (devri kadınlarının kınla döküle, süslerini göstere göstere) yürüyüşü gibi yürümeyin Namazı dos*doğru kılın Zekalı verin Allaha ve Resulüne itaat edin Ey ehli beyt, Al*lah sizden ancak kiri gidermek ve sizi tertemiz yapmak diler» (Ahzob: 32-33) buyurmuştur Resulullah (sav)'ın pak zevcelerlyle evlenmesinde birçok hikmetler vardır Öu hikmetlerden bazıları, kadınlar hakkındaki teşrii hükümlerin bil*dirilmesi ve bu evlilikler sayesinde birçok kalbin kazanılarak Arap aşiret ve kabilelerinin müsfüman olmalarıdır Resulullah (sav)'ın zevceleri, Hz Ayşe dışında, dul idiler Resulullah (sav) bu evliliklerini müslümanlar ile müşrikler arasındaki savaşların baş*lama tarihi olan hicretin ikinci senesinden itibaren yapmıştır Bu savaşlar hicretin ikinci yılından, Aroblstanın tamamen İslâmlaşmasına kadar, yani hicretin sekizinci senesine kadar devam etmiştir Resulultah (sav)'ın evliliklerinin herhangi birisinin üzerinde araştırma yapıldığında, Resulullahın dünyanın en yiğit, en düşünceli ve en hayırse*ver İnsanı olduğu açıkça görülür Eğer, ona iftira atan müsteşriklerin de*dikleri gibi Resulullah (sav)'ın kalbinde yalnız beşeri arzularını tatmin için evlenme duygusu olsaydı, gençliğinde çokça evlenir, yaşlı ve dul kadın*lar yerine de bakire genç kızlarla evlenirdi Kalblerine karabulut gibi çö*ken kin, onları kör etmiş, güneş gibi parlayan hakkı göremez olmuşlardır Nitekim Allahu taala böyieleri için, «Hayır, biz hakkı batılın tepesine (in*dirip) atarız da o bunun beynini parçalar Bir de görürsünüz ki bu yok olup gitmiştir (Allaha karşı) vasf (ve fsnad) etmekte olduğunuz (İftiralar*dan dolayı yazıklar olsun size» (Enbiya: 18) buyurmaktadır |
|