Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Genel Konular

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
dersleri, tefsir

Tefsir Dersleri...

Eski 08-04-2012   #76
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tefsir Dersleri...




32 DERS ABDEST VE TEYEMMÜMÜN HÜKÜMLERİ



5- Bugün size bütün iyi ve temiz (nimetler) helal kılındı Kendilerine kitap verilenlerin yiyeceği sizin İçin helal olduğu gibi sizin yiyeceğiniz de onlar tein helaldir Namuskar, zinaya sapmamış ve gizli dostlar da edin*memiş (insanlar) halinde (yasamanız sortiyle) müminlerden hür ve iffetH kadınlarla kendilerine sizden evvel kitap verilenlerden yine hür ve fffetll kadınlar dahi siz onların mehlrlerinf ver(ip nikah edjince (size helaldir) Kim İmanı tanımayıp kafir olursa her halde bütün yaptığı boşuna gitmiştir ve o ahirette en çok ziyana uğrayanlardandır


6- Ey iman edenim, namaza kalkacağınız zaman yüzlerinizi ve dir*seklere kadar ellerinizi ve başlarınızı meshedip, her İki topuğa kadar ayak*larınızı yıkayın Eğer cünüp olduysanız boy abdestl alın Eğer hasta olmus-samz, yahud bir sefer üzerinde İseniz veya İçinizden biri ayak yolundan gel*mişse, yahud da kadınlara dokunmuşsanız ve bu halde su da bulamamış-sanız o vakit tertemiz bir toprakla teyemmüm edin, binaenaleyh (niyetle) ondan yüzlerinize ve ellerinize sürün Allah, sizin üzerinize bir güçlük yap*mayı dilemez, fakat iyice temizlenmenizi ve üstünüzdekl nimetinin tamam*lanmasını diler Tak! şükredesiniz




Ayetlerin Lafzi Tahlili



(Taâmü'): Taam, lügatta yenilen herşeye denir Ayette fse kesilmiş hayvanların etlerine denilmektedir


(Elmuhsenatü): Muhsenat, hasim kökünden türe*miştir Hasim ise korunmaya denir Âyette muhsenattan maksat kadınlar*dan iffetli olanlardır


(Müttehlzî ehdanln): Ehdan, hlden kelimesinin çoğuludur Hlden, dost anlamındadır


(Yekfür bil İmani): Bu cümlenin âyetteki manası şer'î hükümlerini inkar etmektir


(Hobita amelühü): Hablta, yok olma demektir Amel ise sevap manasındadır Âyetteki anlamları ise, şer'î hükümleri in*kar edenlerin amelleri yok olur demektir


(Fağsilü): Gasl kökünden türemiştir Gasl ise herhangi birşeyln temizlenmesi İçin üzerine su dökmektir


(El ka'beynl): Ka'beyn, iki topuk manasınadır


(Mİn harecin): Harec, darlık ve sıkıntılı yere der nir




Ayetlerin İcmali Manaları



Allah (cc), müminlere hitapla şöyle buyurmaktadır: Ey müminler, ben size yiyeceklerden güzel olanları helal kıldım Kitap ehil (hırlstiyan ve ya-hudi)nin kestikleri size, sizin kestikleriniz de onlara helaldir İmanlı ve iffet*li müslüman -kadınlarla İffetli kitap ehli kadınları, mehlrlerini verdiğiniz takdirde, namusunuzu korumak için nikahlamanız size helaldir Kadınlar*dan dost ve sevgili edinerek onlarla gizlice zina etmeyin


Her kim islâm'dan dönerse, daha önce yapmış olduğu ibadetlerin se*vapları yok olur Ahirette de en çok zarar eden yine onlar olacaktır


Allahu taala daha sonra abdest ve teyemmümün hükümlerini bildire*rek müminlere şöyle hitap eder: Ey müminler, abdestsiz olduğunuz halde namaz kılmak İstediğinizde yüzlerinizi ve ellerinizi dirseklerle, ayaklarınızı topuklarla birlikte yıkayarak başınıza da mesh edin


Eğer cünüp iseniz temiz bir su İle bütün vücudunuzu yıkayın Hastalık ve yolculuk anlarında abdestsizseniz, hanımınızla temasta bulundunuzsa abdest veya gusül için su bulamazsanız temiz bir toprakla teyemmüm edin Teyemmüm yapmak için yüzlerinizi ve ellerinizi dirseklere kadar temiz top*rakla mesh edin Zira Allah (cc), dini hükümlerde size hiçbir zaman sıkıntı verecek şeyleri İrade etmez Ancak Allah (cc), sfzln günahlardan, kir ve pisliklerden temizlenmenizi ister Allah (cc), şer'î hükümlerini beyan et-


mekle size nimetlerini tamamlamıştır Sizin onun nimetlerine şükretmeniz




Ayetlerin Tefsirindeki İncelikler



Birinci İncelik: Âyette iffetli ve mümin kadınların iffetli ehli kitap kadınlardan önce anılması, herne kadar ehli kitap kadınlarla evlenmek helal İse de, iffetli mümin kadınlarla evlenmenin daha efdal olduğuna de*lalet eder Zira mümin kadınlarla evlenmek daha hayırlıdır Nitekim bu hu*susu Resuluilah (sav) şöyle ifade etmişlerdir: «Kendinize saklayacağınız en hayırlı şeyi size haber vereyim mi?» Sahabller, «Evet ya Resuluilah» dediler «Kişinin kendisine saklayacağı en hayırlı şey, saliha bir kadındır» buyurdu Salih olmak ise ancak imanla mümkündür İşte «Ey İman eden*ler, mümin kadınları nikahlayın» (Ahzab: 49) âyetinde de nikahın imanlı kadınlarla sınıflandırılmasının s&bsbl budur


İkinci İncelik: «Siz onların mehirlerini ver(in nikah ed)!nce» âye*tinde kadınların nikahla helal olması için mahirlerinin verilmesi şartı ko*nulmuştur Bu do evlilikte kadınlara verilen mehrln vacib olduğunun teki*dine delalet ediyor, öyle ise herhangi bir kimse evlendiğinde mehir ver*mezse onun karısıyla teması zahiren zina sayılır Âyette mehrin doğru*dan değil de «ücret» kelimesiyle ifade edilmesi verilecek mehrln bir sınırı olmadığına delalet eder Burada esas olan, tarafların anlaşarak tayin ettik*leri miktardır İşçi ücretlerinde nasıl bir sınır yok ve işçinin ücreti işveren*le yapılan anlaşmayla ortaya çıkarsa mehirde de durum öyledir


Üçüncü incelik: Başa mesh etme hükmü, yıkanması farz olon aza*lar sayılırken baş ve sonda değil de orta yerde gelişinde çok latif bir işa*ret vardır O da abdest alırken âyetteki diziliş şekline göre abdest alınma*sına dikkat çekilmesidir Mesela, evvela yüz, sonra eller dirseklerle, sonra başa mesh, daha sonra da ayaklar topuklarla birlikte yıkanmalıdır Bazı mezheplere göre herne kadar farz değilse de bu tertip üzere abdest alın*ması sünnettir En üstün, en mütekamil şey de Resuluilah (sav)'in sünne*tidir




Ayetlerdeki Şer’i Hükümler


1 Birinci Hüküm; Kitap Ehlinin Kestiği Hayvanların Hükmü Nedir?



Müfessfrlerin cumhuruna göre, «Kendilerine kitap verilenlerin yiyeceği sizin İçin helaldir» âyetindekj yiyecekten maksat, kitap ehlinin kestiği hayvanların etleridir Onların yetiştirdikleri sebzeler ve pişirdikleri ekmekler değil Zira onların kesdikleri bizzat onların kesimleriyle helaldir Yok*sa ekmek, meyveler ehli kitaba helal olduktan sonra zaten müminlere mübahtı r


Kitap ehlinin kestiklerinin helal oluş hükmü, yalnız kitap ehline hastır Hiçbir semavi kitaba inanmayan, yalnız putlara tapan müşriklerle ateşe tapan mecusilerin kestikleri hayvanların etleri ve onların kadınları haram*dır Zira Allah (cc) «Üzerlerine Allanın İsmi anılmayanlardan yemeyin Çünkü bu, muhakkak ki bir risktir» (En'am: 121) buyurmuştur


Müşrikler ve mecusiler hayvanları keserken ya şer'î manada bir ke*sim yapmazlar, yada kesim yapsalar bile bunu Allah (cc)'ın İsmini anarak yapmazlar Onların kadınlarıyla evlenmenin haram olduğunu yine Allah (cc), «Allaha eş tanıyan müşrik kadınlarla onlar imana gelinceye kadar evlenmeyin» (Bakara: 221) âyetiyle bildirmiştir


Kitap ehlinin kestiği hayvanlarla ve onların kadınlarıyla evlenme hu-, susunda hususi hükümler mevcuttur Bu hükümler müşrik ve mecusileri kapsamaz Mecusj ve diğer müşrikler kitap ehli olanlar ile bir konuda, İslâm devleti tarafından cizye alınması konusunda eşittirler


Hz, Ali'den şöyle rivayet edilmiştir: Hz Ali, Arapların Beni Tağallüb kabilesinden olan hırlstiyanları diğer hıristiyanlardan istisna ederek, «On*ların hırlstiyanlıkla hiçbir ilişkileri yoktur Ancak hıristiyanlardan içki iç*meyi öğrenmişlerdir» der Hz Ali'nin bu beyanından anlaşılıyor ki, «Ben hırlstlyanım» diyen kimse kitap ehli sayılamaz Hıristiyanların kitabı olan İncil'e göre amel etmeleri ve gerek İtikad, gerek ibadetlerinin de kitaplarına uygun olması gerekmektedir


İmam Şafii (ra) de Hz Ali'nin yukarıdaki beyanını esas alarak aynı görüşü kabul etmiştir


Ibni Abbas (ra)'a Arap hıristiyanların kestikleri hayvanların etlerinin yenilmesi hususu sorulunca, «Onların kestiklerinin yenilmesinde bir sa*kınca yoktur Yenebilir» demiştir, imam-ı Azam (ra) da bu görüştedir [11]


Allah (cc)'ın, «Sizin yiyeceğiniz de onlar İçin helaldir» âyetinde ka*dınların evlenme hükümlerini beyan etmemesinde gizli bir uyan vardır Ni*kahla kesilen etlerin hükümleri bir değildir Çünkü müslümanlar ile kitap ehlinin kestikleri hayvan etlerinin mubah olmasında iki taraf İçin bir eşitlik vardır Yani müstümanların kestikleri etler kitap ehline, kitap ehlinin kestiği hayvanların etleri müslümanlara helaldir


Kadınlarla evlenmenin helal olması hükmü ise yalnız müslümanlara has bir hükümdür Müslümanlar kitap ehli kadınlarla evlenebilecekleri halde kitap ehli erkekler müslüman kadınlarla hiçbir zaman evlenemezler Şayet bir hırlstiyan erkek müslüman bir kadınla evlenirse İslâm hukukuna göre o müslüman kadın üzerinde hıristiyan erkeğin velayet hakkt olacak*tır Halbuki Allah (cc) hiçbir zaman kafirlere müslümanlar üzerinde bir velayet hakkı vermemiştir




İkinci Hüküm; Bir Yahudi Ve Hıristiyan Kadınla Evlenmenin Hükmü Ne*dir?



Faklhlerln cumhuru, bir müslümanın zımmi olan yahudi ve hıristiyan-lardan bir kadınla evlenmesinin helal olduğuna, «Sizden evvel kitap ve*rilenlerden yine hür ve İffetli kadınlar dahi, siz onların mehirlerinl ver (ip nikah ed)lnce (size helaldir)» âyetine dayanarak hükmetmişlerdir


Ibni Ömer (ra) bu hususta şöyle der: «Müslüman bir erkeğin zımmi olan yahudi veya hıristiyan bir kadınla evlenmesi caiz değildir Çünkü Al*lah (cc), «(Ey müminler) Alloha eş tanıyan kadınlarla, onlar İmana gelin*ceye kadar evlenmeyin» buyurmaktadır Ben, «Rabbim İsa'dır» demekten daha büyük bir şirk bilmiyorum Şüphesiz Allah (cc}, kafirlerden uzaklaş*mayı farz kılmıştır Çünkü Allah (cc), «Ey iman edenler, benim de düşma*nım, sizin de düşmanınız (olanlar)ı dostlar edinmeyin» (Mümtehine: 1) bu*yurmuştur Dost edinmek veya evlenmek ise yakiaşmayı gerektiren en bü*yük amillerdendir Allah (cc) İse bilindiği gibi «Müşrikleri dostlar edinme*yin» buyuruyor Bundan kesinlikle anlaşılıyor ki, yalnız müşrik bir kadınla değil, hıristiyan ve yahudi bir kadınla evlenmek de haramdır»


Bize göre mevzumuz âyet, kitap ehfi yahudi ve hıristiyan kadınlarla evlenmenin caiz olduğunu sarahatle ortaya koymaktadır Fakihterin cum*hurunun görüşü de budur


Zannediyorum ki tbni ümer (ra), hıristiyan kadınla evlenen erkeğin ve ikisinin dünyaya gelecek çocuklarının bozulacağını ve İslâmî bir terbiye Ü6 yetişemeyeceğlni nazarı itibara alarak yahudi vs hiristiyan kadınlarla evlenmenin caiz olmadığına hükmetmiştir Şüphesiz evlilik hayatı, karı-koca arasındaki sevgiyi kuvvetlendirdiğinden bazan erkeğin kadının dinine meylettiği görülmektedir Çocuklar İse zaten yaratılış İtibariyle annelerine daha çok meylederler Hatta çoğu defa hıristiyan bir kadınla evlenen erkeğin çocukları annelerinden aldıkları dini terbiye ile hıristiyan veya yahudi olmaktadırlar İşte böyle bir evlilik neticesi doğacak çocuklara, evliliğin büyük zararı olduğundan bu tür evlilik kati surette haramdır Şayet böyle bir evlilikte yukarıdaki zararlardan emin olunduğu takdirde veya evlene*ceği kadını müslüman etme niyetini taşıyorsa böyle bir evliliğin haram ol*duğuna dair ne ayet, ne hadiste bir delil vardır Allah (cc) en İyi bilendir




Üçüncü Hüküm: Abdestl Bozulmayan Kimsenin Namaz Kılacağı Zaman Yeniden Abdest Alması Farz Mıdır?



«Ey İman edenler, namaza kalkacağınız zaman yüklerinizi ve dirsek*lere kadar ellerinizi ve başlarınıza meshedip, her İki topuğa kadar ayak*larınızı yıkayın» âyetinin zahiri, ister abdestl i olsun, İster abdestsiz na*maza kalkan herkesin abdest almasına delalet eder


Alimler ise ancak abdesti bozulan kişinin namaza kalkacağı zaman abdest alması gerektiğinde ittifak etmişlerdir Öyleyse âyette abdestsizlik kaydı gizlidir ve âyetin acık manası şudur: «Ey iman edenler, siz abdest*siz olduğunuz halde namaza kalktığınız zaman» «Siz abdestsiz oldu*ğunuz halde» ifadesi âyette gizlidir Alimler âyeti böyle tevil ederek ab-; dest almanın ancak abdestsiz olana farz olduğu hususunda Icma etmiş*lerdir Çünkü abdest âyetinin devamı, yalnız abdestsiz olan kişinin nama-!' za kalkacağı zaman abdest alması gerektiğine delalet eder


Şüphesiz teyemmüm, abdestin karşılığıdır ve onun yerine geçmekte*dir Ayette teyemmümün ancak suyun bulunmadığı yerde abdestsiz kişi için farz olduğu bildirilmektedir Namaza kalkışta asıl olan abdesttir An*cak abdest mümkün olamayınca teyemmüm olur Teyemmüm İse abdest*siz kimseler için farzdır Şu halde abdestin farz oluşu da ancak abdestsiz olan içindir


Abdest almakla emrolunmamızla gusletmek için emrolunmamız ara*sında bir fark yoktur Gusletme emri de büyük abdestsizlik tabir edilen1 cünüplükle bağlantılı olarak vaki olmaktadır Zira Allah (cc), «Eğer cü-nüp olduysanız boy abdesti alın» buyurmaktadır, öyleyse gusletmemem-'5 rinln benzeri olan abdest alma emri de küçük abdestsizlik olan abdest-' sizlik haliyle kayıtlıdır, özetle abdest aima, namaza kalkıldığı zaman yal-, nızca abdestsiz olan kimselere farzdır


Ayrıca Resulullah (sav), Mekke fethedildiği gün bütün namazlarını tek abdestle kılmıştır Bu da namaza kalkışta abdest alma emrinin yalnızca abdestsjzlere ait olduğuna delalet etmektedir Hatta Hz Ömer, «Ya Resulullah, bugüne kadar hic yapmadığınızı yaptınız» dedi Çünkü Resulul-lah (sav) daha evvel her namaz vaktinde abdest alırdı Hz Ömer'in soru*suna Resulullah (sav), t Ben bugün yaptığımı kasten yaptım» buyurdu Re*sulullah (sav)'m «kasten yaptım» buyurması, ümmetine abdesti bozulma-dığı takdirde beş vakit namazın aynı abdestle kılınabileceğini göstermek İçindir Fakat şurası da vardır ki, Resulullah (sav) ve raşid halifelerden varkJ olan haberlere göre onlar, her namaz Icin ayrı ayrı abdest almışlar*dır Yalnız bu, her namaz için ayrı abdest almanın farz olduğuna delalet etmez Sünnet olduğuna delalet eder Çünkü Resulullah (sav), daima efdal olanı sever ve yapardı Resulullah (sav)'ın fiiliyatında her namaz için ab*dest almanın farz olduğuna delalet edecek birşey de yoktur




Dördüncü Hüküm: Baca Methetmenin Hükmü Nedir Ve Basın Ne Kada*rına Meshedtllr?



Fakihler başı meshetmenin abdest in farzlarından olduğunda ittifak et*mişlerdir Çünkü Allah (sav), «baslarınızı mesnedin» buyurmuştur


Şu kadar vgrki, fakihler başın ne kadarının meshedileceğl hususun*da ihtilaf etmişler ve birkaç görüşe ayrılmışlardır


1- Maliki ve Hanbeliler ihtiyaten başın tamamının meshedllmeslnln farz olduğuna hükmetmişlerdir


2- Hanefiler, Resulullah (sav)'in fiiliyatını -O, başının ön kısmına meshederdl— dayanarak başın dörtte birinin meshedifmestnin farz olduğu*na hükmetmişlerdir


3- Safiler İse başın birkaç kılının meshedilmesi dahi kafidir derler


1- Maliki ve Honb alilerin dal İlleri:


Malikiler ile Hanbeliler başın hepsinin meshedilmesinin farz olduğuna delil olarak âyetteki «biruuslküm» Ifadeslndekl Ba'nın tekit Icin fazla ol*duğuna İtimat etmişlerdir Çünkü ba kelimesi, nasıl asli manayı ifade e-derse, öyle tekit İçin fazla da olabilir Bunlara göre âyetin manası şudur: «Siz başlarınızı mesnedin»


Maliki ve Hanbelllere göre abdest âyeti teyemmüm âyetine benzer Kİ Allah (cc) teyemmüm âyetinde «Ondan yüzlerinize ve ellerinize «ürün» buyurmuştur Bu âyetle yüzün her tarafının meshedilmesi emredllmekte-dfr Teyemmümde yüzün her tarafına meshetmek farz olduğuna göre ab-destte de başın tamamının meshedilmesi farzdır Başın bir kısmını mesetmek kafi değildir Bu görüşü Resulullah (sav)'ın fiili de tekid etmektedir Çünkü Resulullah (sav)'ın abdest alırken başının tamamını meshettlği tes-bit edilmiştir

Alıntı Yaparak Cevapla

Tefsir Dersleri...

Eski 08-04-2012   #77
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tefsir Dersleri...




Hanefi ve Şaftilerln dellllflrl:


Şafii ve Hanefiler abdest âyetin de ki «blruusiküm» deki Banın «bazi-yet» (bir kısım) ifade ettiğin) kabul ederek başın tamamının değil bir kıs*mının meshedilmesinin farz olduğuna hükmetmişlerdir Bunlara göre âye*tin, manası şöyledir: «Başlarınızın bir kısmını meshedin «Ancak âyette ifade edilen «başın bir kısmı»nı başın dörtte biri olarak takdir etmişlerdir Çünkü Muğire bin Şu'be (ra)'den şu rivayet yapılmıştır- «Resululloh (sav) bir seferde iken abdestini alırken nasiyesl (başın ön kısmı) üzerine mes*netti» Başın ön kısmı da alından tepeye kadar başın dörtte biri olmakta*dır


Şafiilere göre ise «Biruuslküm» deki ba «baziyet» ifade eder Bu bakım*dan başın bir kısmını meshetmek âyetin emrinin yerine gelmesi için yeter*lidir Âyette başın tamamının ve çoğunun meshedilmesine dair acık bir İşaret yoktur, öyleyse başın tamamını veya çoğunu meshetmek farz değil, sünnettir


İmam Şafii (ra) şöyle der: «Ayetteki «başınızı meshedin» ifadesinden hem başın tamamının meshedilmesi gerektiği, hem de bir kısmının meshe*dilmesi gerektiği anlaşılabilir Sünnet İse başın bir kısmının meshedilme*sinin kafi geleceğini göstermektedir Çünkü Muğire bin Şa'be (ra)'nln de rivayet ettiği gibi Resulullah (sav) başının ön kısmını meshetmiştir Başın ön kısmı da başın bazısıdır»


imam Şafii (ra) sözlerine şöyfe devam eder: «Teyemmüm âyetinde de «yüzünüzü meshedin» buyuru (muştur Teyemmümde yüzün yalnız bir kısmını meshetmek kafi midir diye sorulabilir Bunun cevabı sudun Teyem-ıde yüzü meshetmekten kasıt yüzü yıkamanın yerine geçmesi İçin-Mademki abdest alırken yüzün tamamının yıkanması farzdır, teyem-^ müm ederken de yüzün tamamının meshedilmesi Icabeder


«Başı meshetmek ise yıkamanın yerine konulmuş değildir Zaten ab- -a dest âyetinde başla ilgili hüküm meshtir Yani bası meshetmek asıldır Ki- u sacası abdestte başı meshetmek ile teyemmümde yüzü meshetmek arasında acık bir fark vardır Şu halde başın tamamının değil, bJr kısmının meshedilmesi kafidir»


Kurtubî, bu hususta şunları söyler: «Maliki alimleri Şafii ve Hanefi alimlerinin delil aldıkları Muğire bin Şa'be (ra)'den rivayet edilen hadis*teki Resulullah (sav)'tn başının ön kısmını meshetmesi hadisesinin bir özürden dolayı olduğu görüşündedirler Zaten o zaman Resulullah (sav) her an özrün bulunabileceği, bazı şeylerde kısaltmanın caiz olduğu sefer1e idi Sonra aynı olayda Resulullah (sav), başının ön kısmını meshet-mekle yetinmeyerek sarığının üzerine de rneshetmiştir Eğer başın tama*mının meshedilmesi farz olmasaydı Resulullah (sav) sarığını meshetmez-di[12]


Bize göre, Arap söz yapısında ba harfi baziyet için vazedilmiştir Bo'-yı oyette fazla kabul etmek esasa muhaliftir Zaten Arap dili ve edebiyatına göre de kelimeler, kendi asıl konumlarında kullanılması mümkün ise asıl konumlarında kullanılır Bu âyette de böyle kullanılmıştır Öyleyse başı meshetmekte farz oian başın tamamını değil bir kısmını meshetmektir Başın tamamını meshetmek ise sünnettir Şafii ve Hanefüerin görüşü da*ha acıktır Honbelİ ve Malikilerin görüşü ise ihtiyata daha uygundur En doğrusunu Allah (cc) bilir




Beşinci Hüküm: Cünüpiük Nedir, Cünüp Kimsenin Neleri Yapması Ha*ramdır?



Cünüplük şer'İ bir hükümdür ki, cünüp olan kimse gusledinceye kadar namaz kılmaktan, Kur'an okumaktan, Kur'anı tutmaktan, camiye girmek*ten kaçınmalıdır Günkü Allah (cc), «Eğer cünüp olduysanız boy abdesti alın» buyurmuştur Resulullah (sav) cünüplüğün iki oyrı sebebten birisi ile vücuda geleceğini bildirmiştir


1- Meninin gelmesidir Çünkü Resulullah (sav), «Gusletmek, ancak su (meni) iledir» buyurmuştur


2- Sünnet edilen iki uzvun birbirleriyle temas etmesi Çünkü Re*sulullah, «İki sünnet yeri birbirine temas edince gusletmek farzdır» bu*yurmuştur


Cünüp olunca gusletmek nasıl farzsa ay hali adetinin kesilmesi veya İohusalık kanının kesilmesiyle de gusletmek farzdır Çünkü Allah (cc), ay*başı adeti hususunda, «Temizlendikleri vakte kadar kendilerine yaklaş*mayın» (Bakara: 222) buyurmuştur Temizlendikleri vakitten maksat ise, boy abdesti almaktır


Resulullah (savj, Fatıma binti Hubeyş'e, «Ay halin başlayınca namaz kılmayı bırak Ay halin sona erince guslet ve namazını kıl» buyurdu [13]


Lohusa kadının tohusalık zamanı sona erince onun da gusletmesi farz*dır Çünkü İohusalık da ay hali gibidir Lohusalığın hükmü ise sahabilerin icmaı ile sabittir




Altıncı Hüküm: Boy Abdesti Alırken Ağız Ve Buruna Su Vermenin Hük*mü Nedir?



Faklhler boy abdesti alırken ağza ve burna su vermenin hükmü husu*sunda ihtilaf etmişlerdir


Maliki ve Şafiilere göre boy abdesti alırken ağız ve burna su vermek; farz değildir


Hanbeli ve Hanefiiere göre ise ağza ve burna su vermek farzdır,


Maliki ve Şafillerin delilleri:


Sahabilerden bir gurup Resulullah (sav)'ın meclisinde guslün usulünü tartışıyorlardı Herkes nasıl guslettiğini beyan etti O sırada Resulullah (sav), «Ben guslederken tepeden aşağıya üç defa su döktüm mü gusletmiş olurum» buyurdu Resulullah (sav)'ın bu sözü boy abdesti alırken ağız ve burna su vermenin farz olmadığını göstermektedir Eğer farz olsaydı şüphesiz Resulullah ağız ve burnuna su verdiğini de söylerdi


Hanbeli ve Hanefilerln delilleri:


Âyetteki «temizlenme» emri, vücudun dış parçalarını ve yıkanması mümkün olan iç uzuvları kapsar, ic uzuvların yıkanması mümkün olanlar ise ağız ile burundur Öyleyse boy abdestinde ağız ve buruna su vermek farzdır


Maliki ve Şafillerin boy abdesti alırken ağız ve buruna su verilmesinin farz olmadığına dair delilleri olan hadis hakkında Hanbeli ve Hanefiler şöyle derler: Resulullah (sav)'ın hadisinden maksat, boy abdesti aldıktan sonra birçok sahabinin de anladığı gibi namaz abdesti almanın farz olma*dığıdır Çünkü Resulullah (sav) bu hadisi ile yalnız guslün farz olduğunu beyan etmiştir Fıkıh ıstılahında taharet-i suğra (namaz abdesti)nin tanaret-i kübro (boy abdesti) iğinde olduğunu bildirmektedir Yani boy obdesti aldıktan sonra namaz abdesti almak farz değildir, sünnettir




Yedinci Hüküm: Su Bulunduğu Zaman Hasta Ve Yolcunun Hükümleri Nelerdir?



Âyetin zahiri, hasta için kayıtsız şartsız teyemmümün caiz olduğuna delalet etmektedir Yalnız bu âyet mutlak değil, mukayyettir Yani teyem*mümü ancak abdestin hastalığına zarar vereceği kişiler edebilir Çünkü ibnl Abbas (ra) ve tabiinden bir cemaatten yapılan kesin rivayete göre âyetteki hastalıktan maksat cildinde yara olan veya suyun vücuduna za*rar verdiği kimsenin hastalığıdır Bundan dolayı fakihier hastalığı bir*kaç nev'e ayırmayı uygun görmüşlerdir:


1- Suyun kullanılması ile hayat tehlikesi veya bir uzvun sakat olma-olacaksa Maliki ve Hanefilere göre teyemmüm etmesi caizdir İmam Şa-ed i I irse fakfhlerin İttifakıyla o kişinin teyemmüm etmesi caizdir


2- Suyun kullanılması hastalığın artmasına veya uzamasına sebeb olacaksa Maliki ve Hanefilere göre teyemmüm etmesi caizdir İmam Şa*fii (ra)'nin sahih görüşü de budur Zira Cabir bin Abdullah (ra)'dan rivayet edilen, «Bir yolculukta İken bir arkadaşımız başına İsabet eden bir taşla yaralanmıştı Bir gece ihtllam oldu Bize «Teyemmüm etmem için bir ruh*sat biliyor musunuz?» dedi «Suyu kullanabileceğin halde sana nasıl ruh*sat bulalım» dedik Bunun üzerine gusletti Fakat başındaki yara ağır-laştı ve onun ölmesine vesile oldu Medine'ye, Resulullah (sav)'ın yanına vardığımız zaman hadiseyi ona anlattık Resulullah {sav}, «Arkadaşları onu öldürmüşler Haberiniz olsun Bilmediklerinizi sorunuz Zira bilgisizliğin şifası sormaktır» buyurdu» [14] hadisi açıktan delalet ediyor ki, suyu kul*lanmak bir tehlike arzedlyorsa teyemmüm yapmak caizdir


3- Suyun kullanılması halinde hayati tehiike ortaya çıkarmayan, ağtrlaşmayacak olan ve iyileşmesi de gecikmeyecek olan hastalık halin*de teyemmüm caiz değildir Çünkü bu hastalık suyun kullanılmasına mani değildir Mademki suyun kullanılmasına bir mani yoktur öyleyse böyle bir kimsenin teyemmüm etmesine de gerek yoktur Maliküere göre ise böyle bir hastanın da teyemmüm etmesi caizdir Çünkü âyetteki «Hasta ol-muşsamz» ifadesi mutlak bir nass olduğundan teyemmüm etmesine hiç*bir mani yoktur


4- Eğer hastalık bazı azalarda ve obdest azalarına çoğu sağlam ise sağlam uzuvlar yıkanır Hasta veya yaralı uzuvlar meshedilir Teyemmüm caiz olmaz Şayet azaların çoğu yaralı ise İmam-ı Azam (ro)'a göre te*yemmüm etmesi caizdir


İmam Şafii (ro)ye göre iseuzuvların sağlam taraflarını yıkar, yaralı olan yerlere şu vurmayarak teyemmüm eder


imam Malik (ra)'e göre ise abdest azalarında yara İster az, ister çok olsun farketmez, hastanın teyemmüm etmesi caizdir!


Bu açrklamaiardan anlaşılıyor ki, hasta bir kişinin su bulsa dahi teyem*müm etmesine ruhsat vardır Yolcu ise su bulamadığı yerde teyemmüm fldBbillr




Sekizinci Hüküm: Teyemmümde Elleri Dirseklerle Meshetmek Farz Mıdır?



28 Derste izah ve tahkikini yaptığımız Nisa suresi 43 âyetlndekl «sald» kelimesinden maksadın temiz bir toprak olduğu açıktır Şeriatçe arzu edilen teyemmüm ise temizlik maksadıyla temiz bir toprağın İki muay*yen azada kullanılmasıdır Bu azalardan maksat da Hanefilere göre yüz lld dirseklere kadar ellerdir Şafillere görede tercih edilen görüş budur


Maliki ve Hanbeiilere göre ise yüz İle bilekler kadar ellerdir


Hanefi ve Şafiilerin delilleri :


«Ondan yüzleriniz© ve ellerinize sürün» âyetindeki «eller» kelimesin-; den maksat uzvun hepsidir Teyemmüm abdest yerine alındığı için abdest-, te nasıl eller dirseklere kadar yıkanıyorsa teyemmümde de dirseklere ka*dar meshedilmesl farzdır Çünkü yıkamak asıl, teyemmüm ise aslın yerine geçen bedeldir Bedel asıla muhalif olamaz


İkinci delilleri de Coblr bin Abdullah'dan mervi hadistir Resulullah (sav), «Teyemmüm iki darptır Darbıif biri yüz için, diğeri İse bileklerin dir*seklerle beraber mesh i içindir» buyurmuştur


Maliki ve Hanbelilerİn delilleri:


Bunlara göre elden maksat bilekten aşağı ve üzerinde beş parmak bulunan uzuvdur Dolayısıyla teyemmümde ellerin dirseklere kadar değil bileklere kadar meshedilmesl farzdır Çünkü Allah (cc) «Erkek hırsızla ka*dın hırsızın ellerini kesin» âyetinde elin bileğe kadar kesilmesini emret*miştir Bu hususta bütün alimler ittifak etmişlerdir Mademki hırsızlık ce*zasında el, bileğe kadar kesiliyor, teyemmüm de de elin bileğe kadar mes-hedilmesi kafidir


Ebu Hayyan şöyle der: «Ebu Hanife (ra) ve Şafii (ra)'den rivayet edi*len görüşe göre teyemmümde ellerin dirseklerle birlikte meshedilmesi farz*dır Diğer bir gurup alime göre ise ellerin yâlnız bileklere kadar meshedil*mesi farzdır Bu, İmam Hanbel ve Taberi'nin görüşüdür İmam Malik (ra) ve Şa'bi (ra)'den rivayet edilen görüşe göre ise yalnız ellerin İçinin meshedil*mesi farzdır Bazı hadis alimleri de bu görüşle hükmetmişlerdir Uygun o-[an da bu görüşü kabul etmektir Çünkü hadiste de böyle geçmiştir Müs*lim bu hususta Ammar bin Yasir (ra)'den şöyle rivayet etmiştir: «Resulul-lah (sav), «Senin toprağa el vurman, ellerine üfürdükten sonra onlar ile el ve yüzlerini meshetmen kafidir» buyurdu» [15] Yine Ammar bin Yasir (ra)'den yapılan rivayete göre «Resulullah (sav), ellerini temiz toprağa vu*rarak silkeledikten sonra yüzünü ve ellerinin ayasını meshetmiştir»


Bu görüşü Buhari'de rivayet edilen, «Resulullah (sav) ellerini yere vurduktan sonra ağzına yaklaştırarak onlara üfledi ve yüzünü ve ellerinin ayasını meshetti» hadisi de teyid etmektedir Bu sahih hadisler, teyem*mümde meshedilen uzuvları ve bu uzuvlarda yapılan meshin keyfiyetini


vuzuha kavuşturacak şekilde açıklamaktadır» [16]




Âyetlerden Alınacak Dersler



1- Kitap ehlinin kestiği hayvanların etlerini yemek mubahtır


2- Müminlerden iffetli, namuslu kadınlarla kitap ehli iffetli ve na*muslu kadınları nikahlamak mubahtır


3- Namazın sıhhati için abdestli olmak şarttır


4- Su bulunmadığı yerde veya su kullanmak tehlikeli ise teyem*müm etmek caizdir


5- İslam kolaylık dinidir Onda zorluk ve sıkıntı halleri yoktur




Âyetlerdeki Teşrii Hikmetler



Yüce İslâm dininin hedeflerinden birisi de İnsanın temizliğidir İnsan*lığı iç ve dış maddi ve manevi kirlerden temizlediği gibj Allah (cc)'ın hu*zurunda durmaya da hazırlamaktadır Ki insan o huzur İle kemalin zirve*sine ulaşabilmektedir İşte İslâmda abdest almanın müminler için meşru kılınması bedenî temizliğe İslâmin ne kadar Önem verdiğini, insanın gü*nahlardan ve bütün kötü şeylerden arıtmaya çalıştığını göstermektedir


Abdest ile gusülden maksat bedenî temizlik olduğu gibi onun manevi ve ahlaki temizliğe ulaşmasını da sağlamaktır İslâm müminlerin azaları*nın, elbiselerinin, yemelerinin, içmelerinin temiz olmasını, insanın temiz bir hayat yaşamasını ister İslâmin temizliğe azami derecede önem ver*mesine «Elbiseni temizle» (Müdessir: 4) âyeti delalet eder Ki dış temizlik iç temizliğin bir cüzüdür İslâmin hedefleri arasında insan temizliğinin de bulunmasında hayret edilecek bir taraf yoktur Çünkü Allah (cc), mev-zumuz âyetin İhtiva ettiği hükümlerin sonunda, «Allah, sizin üzerinize bir güçlük yapmayı dilemez, fakat İyice temizlenmenizi ve üstünüzdeki nimeti*nin tamamlanmasını diler Taki şükredeslniz» buyurarak hükümlerin teşrii hikmetini beyan etmiştir Resulullah (sav) da temizlik hususunda, «Temiz*lik imanın yarısıdır» buyurmuştur Zaten temizlik müslümanların hayatla*rının temelidir Allah (cc) namazı abdestsiz kabul etmez Her türlü manevi pisliklere boyanan bir kişiyi kıyamet günü kendi huzuruna nasıl alır?


İslâm, şüphesiz temizlik dinidir, İç temizlik asıl, dış temizlik İse onun bir parçasıdır Zahiri temizlik, yani abdest ve gusül nasıl namazın sahih olması İçin şart ise ruhi temizlik de cennete girmenin şartıdır Çünkü Allah (cc), «O günde ki ne mal faydo eder nede oğullar MeğeT ki Allaho tama*men solim bir kolb ile gelenler ola» (Şuara: 88-89) buyurmuştur Ruh te*mizliği İle beden temizliği Allanın sevmesine sebeb olur Çünkü Allah (cc), «Her halde Altah hem çok tövbe edenleri, hem de çok temizlenenleri se*ver» (Bakara: 222) buyurmuştur

Alıntı Yaparak Cevapla

Tefsir Dersleri...

Eski 08-04-2012   #78
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tefsir Dersleri...




33 DERS HIRSIZLIĞIN VE YOL KESMENİN CEZASİ



33 — Allaha ve Resulüne (müminlere) harb açanların, yeryüzünde (yol kesmek suretiyle) fesadcıfığa koşanların cezası, ancak Öldürülmeleri, ya asılmaları, yahud (sağ) elleriyle (sol) ayaklarının çaprazvart kesilmesi yahud da (bulundukları) yerden sürütmeleridir Bu onların dünyadaki rüs vaylığıdır Ahlrette İse onlara (başkaca) pek büyük bir azab da vardır


34 — Şu kadar ki siz kendileri üzerine kaadir olmazdan (kendilerini ele geçirmezden) evvel tövbe eden (muhariblerle yol kesen)ler müstesna*dırlar Bilin ki şüphesiz Allah çok yarlığayıcıdır, çok esirgeyicidir


35 — Ey İman edenler Al la ht an korkun Ona (yaklaşmaya) vesile a-rayın ve onun yolunda savaşın Takİ muradınıza ereslniz


36 — O İnkar edip kafir olanlar (yok mu) eğer yeryüzünde bulunan herşey ve onun bir o kadarı daha onların olsa da kıyamet gününün aza*bından (kurtulmak İçin) onu feda etseler yine kendilerinden kabul olun* maz Onlar İçin pek acıklı bir azab vardır


37 — Onlar ateşten çıkmalarını dilerler Halbuki onlar bundan çrkı-cılar değildir Onlar için kendilerini tutup durduracak (salıvermeyecek) bir azab vardır


38 — Erkek hırsızla kadın hırsızın —o İrtikab ettiklerine bir karşılık ve ceza ve Alfahton (insanlara) İbret verici bir ukubet olmak üzere— el*lerini kesin Allah mutlak galiptir, yegane' hüküm ve hikmet sahibktfr


39 — Fakat yaptığı o haksız hareketinden sonra tövbe (ve rücu) eder, kendisini düzeltirse şüphesiz k| Allah onun tövbesini kabul »der Çünkü Allah çok yarltğayıcı, çok esirgeyicidir


40 — Hakikatte göklerin ve yerin mülk(ü saltanat)) Allahm olduğunu bilmedln mi? (Elbette bildin) O, kimi dilerse azaba çeker, kimi dilerse yar-lığar Allah herseye hakkıyla kadirdir




Ayetlerin Lafzî Tahlili



(Yüharibune): Harb kökünden gelir Savaş demektir Harbin asıl manası, haddi aşmak ve mal gasbetmektir Bu âyetteki manası ise, Allah ve Resulünün dostları ile savaşmaktır


(Fesaden): Fesed, bozgunculuk demektir Bozulmuş şeye fesat denir Bu âyette fesattan maksat, yolcuları korkutmak, öldür*mek, yaralamak ve ellerinden mallarını almaktır


(Yukattelu): Taktil kökünden türemiştir Kelimenin taktll kökünden gelişi âyette vasfı gecen kişinin mutlaka Öldürülmesi la*zım geldiğini bildirmektedir Öldürülen kişinin yakını tarafından affedllse bile affedilmez, öldürülmesi farzdır demektir


ma demektir


kesilmesi


helal etmektir


(YusoHibû): Tastib kökünden türemiş bir fiildir, astl-(Mln Mlafln): Önce sağ el ile sol ayağın bilekten


(Yüneu): Nefyetmek manasındadır Asıl anlamı


(Hızyün): Rezil, rüsvay etmek manasındadır


(El vasllete): Âyetteki anlamı İnsanı Ailaha ka-


(Nekalen): Ceza manasınadır




Âyetlerin İcmali Manaları



Altahu taala icmalen şöyle buyurmaktadır: Yeryüzünde İnsanlar ara*sında bozgunculuk yapanların cezalan ölüm, asmak, sağ eli ile sol gyak-larının bileklerden çaprazlama kesilmesi, bozgunculuk yaptığı yerden sür*gün edilmesi, halk içinde teşhir etmektir Bunlar dünyadaki cezalardır Al*lah (cc) katında onlar için daha büyük azab vardır ki o da ateştir Bı* boz*gunculuk yapanlar meğer ki yakalanmadan Önce tövbe eder, tutum yâ davranışları da gerçekten tövbe ettiklerine delalet ederse o zaman sayı* lan cezalarla cezalandırılmazlar


Şüphesiz bflmiş olun ki, Allah {cc} çok yarlığayıcı ve çok esirgeyicidir Kullarının günâhlarını affeder ve onlara merhamet eder


Allahu taala müminlere takva olmalarını emreder Allah (cc)'a taat-leriyle yaklaşmayı ve Allah (cc)'ın razı olacağı işleri yapmayı, Allah (cc) yolunda ve yalnız dinin yücelmesi için cihat etmeyi emretmiştir Bu güzel amellerle yüksek derecelere kavuşacak, cezalardan kurtulmuş mutlu in*sanlar olacaklardır


Allah (cc)'ın kitabına ve Resulü (sav)'ne inanmayan kafirler, kendlle/l-ni ahlretteki Allanın azabından kurtaramayacaklardır Bütün dünya ortlafin mülkü olsa, hatta onun birkaç misli daha onların olsa ve hepsini kurtul*mak için feda etseler yine de Allah (cc) bunu kabul etmeyecek ve onlar cehennem azabından kurtulamayacaklardır Çünkü Allah (cc), kafirlerin cehennem azabında ebedi olarak kalacağına hükmetmiştir Kafirlerin ateş*ten çıkmalarına bir yol yoktur Bunu ne kadar isterlerse istesinler Onlar daimi bir azab İçinde kalacaklardır


Allahu taala, hırsızlık yapan kadın ve erkeklerin cezalarını zikrederek onların ilk hırsızlıklarında, hırsızlık şartlarını tamamlıyorlarsa sağ ellerinin bilekten kesilmesini emretmektedir Hırsızların görecekleri cezanın yalnız hırsızlık sucundan olduğunu beyan ederek bu cezaların sebebinin hırsız*lık suçu olduğunu bildirmektedir Hırsızların ellerinin kesilmesi cezası hal*kın İçinde uygulanmalıdır Ki diğer insanlar bundan ibret alsınlar Onlar da bozgunculuk yapmaya, haddi tecavüz etmeye, halkın mal ve can em*niyetini ortadan kaldırmaya meyletmesinler Bu tür kötü kişiler ortadan yok olsunlar Böylece insanların can ve mal emniyeti sağlansın Bu hır*sızlık cezasındaki teşrii de nerşeye gücü yeten ve herşeyde hikmetle hük*meden Allah (cc)'ın teşriidir Allah (cc), kullarının maslahatlarına en iyi muttali olandır


Alîah (cc)'ın hüküm ve hikmetinden dolayı bir kötü düşünce taşıyan ve kötü şeyler yapanlar tövbe ettikleri takdirde tövbelerinden sonra du*rumlarını iyice düzelterek hayırlı kişilerin yolunda gittiklerini gösterirlerse kendilerini affedeceğini vaodetmiştir Çünkü Allah (cc), «(Bununla beraber) şüphesiz ki ben tevbe ve iman edenleri, İyi iyi amel ve (harekette) bulunan*ları, sonra da doğru yolda (ölünceye kadar) sebat edenleri elbette çok yar-lıgayıcıyım» (Taha: 82) buyurmuştur




Âyetlerin Nüzul Sebebleri



Arapların Arlnet kabilesinden birkaç kişi Medine'ye geldi Fakat bu*rayı sevmediler Resulullah (sav) onları zekat malı olan develerin merasına göndererek develerin sütlerinden içmelerini emretti Adamlar bir müddet merada kaldıktan sonra, sıhhatleri İyice düzelince de Islömdon dönerek mürted oldular Meradaki develerin çobanını öldürüp develeri alarak kaç*tılar Bu haberi alan Resulullah (sav), peşlerine adam göndererek yaka*lattı Resulullah (sav) onların bir el ve ayaklarını çaprazlama olarak kes*tirdi Sonra da gözlerini oydurarak susuz bir yere bıraktırdı Bunun üzeri*ne, tAlfah ve resulüne harb açanların, yeryüzünde fesadcılığa koşanların cezası» âyeti nazil oldu [17]




Bu Âyetlerin Önceki Âyetlerle Münasebeti



Allah (cc), bundan önceki âyetlerde Hz Adem'in oğulları Habil ile Kabil'in kıssasını zikrettikten sonra adam öldürmenin çok büyük bir gü*nah olduğunu açıklayarak katilin günahının çok şiddetli olduğunu zikret*tikten sonra haksız yere bir insanı öldürenin bütün bir insanlığı öldürmüş gibi olacağın* beyan etmektedir


Mevzumuz âyette ise yeryüzünde fitne ve fesat çıkaranların dünyada karşılaşacakları azabı bildirmektedir Bildirilen bu azabın icra edilmesi halinde artık insanlar içerisinde soygunculuk yaparak mal ve can em*niyetini ortadan kaldıracak kişilerin bu fiillere cesaret etmeleri bahis mev*zuu edilemez Âyetler ayrıca hırsızlık yapan erkek ve kadının cezalarını da İzah etmektedir Çünkü cemiyet içinde insanların emniyetini ihlal eden fiillerden biri de hırsızlıktır


İşte, Allah (cc)'ın İslâmî cezalan vazetmesinin hikmeti, halkın mal ve can emniyetini tehlikeye sokan bozgunculuk, hırsızlık ve yol kesme gibi fiillere mani olmaktır Sayılan sebeblerden dolayı hırsızlıkla yol kesme cezaları, adam öldürme fiilinden sonra anılarak kötülüklerine dikkat çekilmiş*tir




Ayetlerin Tefsirindeki İncelikler



Birinci incelik : Âyetteki «Aflaha harb açanla» ifadesi mecazi bir ma*na ifade etmektedir Allah (cc)'a açılan savaş, O'nun dostlarına açılan savaş demektir Bu mananın doğrudan değil de «Allaho savaş açanlar» şekfinde ifade edilmesi, Allah (cc) dostlarına savaş açmanın günahının büyüklüğünü göstermek içindir Onlar, Allah (cc)'a savaş açmış demek*tirler aslında


Buna benzer bir ifade ile, «Kimdir o kt, Alloha güzelce bir ödünç ver*sin de onu kat kat birçok artırsın» (Bakara: 245) âyetinde de karşılaş*maktayız Buradaki «Alloha Ödünç verme» ifadesi, Allah (cc)'ın fakir ve düşkün kimselere karşı nekadar şefkatli olduğunu göstermektedir Allah (cc)'ın fakir ve düşkün kullarına ödünç vermek yoluyla yardım etmek, san*ki Allah (cc)'a yardım etmek gibidir Yoksa —haşa— Allah {ccj'ın ödünç almaya İhtiyacı yoktur


Yine sahih bir kudsl hadisde de şöyle Duyurulmaktadır: «Ey İnsanoğlu, ben dünyada senden yiyecek talebinde bulunduğumda sen bana verme*din» Elbetteki Allah (cc) kendisi için yiyecek talebinde bulunmamakta*dır Bu taleb, fakir ve düşkün kulların talebidir Allah (cc) kullarına olan şefkatinden dolayı bunu «Ben istedim» şeklinde ifade etmektedir Buna benzer örnekler Kur'anın daha birçok yerinde geçmektedir


Kısaca, ne Allah {cc)'la muharebe edilebili, ne ödüne verilebilir, ne*de O'nun yiyecek maddesine İhtiyacı vardır Çünkü O, bütün kemal sıfat*larıyla muttasıf, bütün noksan sıfatlardan da münezzehtir


İkinci incelik: Yeryüzünde bozgunculuk yapanların cezası «Yeryü*zünde (yol kesmek suretiyle) fesadcılığa koşanların cezası sürülmelsrl-


dirB âyetinde bildirildiği gibi sürgün olduğu gibi hapis de olabilir Hatta bir rivayete göre İmam Malik (ra), «Nefyetmek hapsetmekle olur» demiş*tir Çünkü hapsedilen kişi dünya nimetlerinden uzaklaştırılarak dar bir yere sıkıştırılmış demektir Bulunduğu yerden uzaklastınlmamış bile olsa ne ahbablanm, ne yakınlarını görebilir, ne de leziz dünya nimetlerinden birşey tadabilir


İmam Fahreddin Razı, bu hususta şöyle der: «Salih bin Abdülkuddus zındıklık zannıyla dar bir yere hapsedildi Burada uzun bir zaman kaldık-tan sonra hapislik hayatını şu şiirle dile getirdi: «Dünyadan ve dünya in*sanlarından uzaklaştık Biz ne yaşayanlardan, nede ölmüşlerdeniz Hapis*hane görevlileri yanımıza geldiklerinde hayret eder ve şu adam dünyadan gelmiş deriz» [18]


Üçüncü incelik: Zemahşeri: «Kıyamet gününün azabından (kurtul*mak için) onu feda etseler yine kendilerinden kabul olunmaz» âyeti, ka*firler için azabın lüzum ve devamlılığını İfade etmektedir Onlar bu azab-tan kurtulmak için hiçbir yoi bulamazlar Çünkü Resulullah (sav), «Kıya*met günü Allah (ca) kafirlere, «Yeryüzü dolusu altıntn olsa, kurtulmak için onu feda eder misin?» diye sorar Onlar da, «Evet, feda ederim» cevabını verirler Allah (cc), «Ne yazfk ki dünyada sizden çok kolay bir-şey İstendi O şey sizin bana şirk koşmamanızdı Siz ise dünyada bana şirk koştunuz,» buyurur» [19]


Dördüncü incelik: Allah (cc), âyette hırsızlık yapan erkeği, hırsızlık yapan kadından önce zikretmiştir Zina âyetinde İse önce zina eden ka*dın, sonra erkek zikredilmiştir Bundaki incelik, kadına göre erkeğin daha kolay hırsızlık yapmasıdır Zina ise erkekte de çirkindir ama, kadıntn zi*nası daha çirkindir Hatta kadın müsade etmezse zina olayı olmaz İşte bu İnceliklerden dolayı hırsızlıkta erkek, zinada İse kadın daha Önce zfk-redilmlştir


Beşinci nicelik: Şair Esmâî şöyle anlatır: «Yanımda bulunan bir be*deviye «Erkek hırsızla kadın hırsızın ellerini kesin Allah mutlak gallptfr, yegane hüküm've hikmet sahibidir» âyetini okudum Âyetin sonundaki «Alton mutlak galiptir, yegane hüküm ve hikmet sahibidir» bölümünü yan*lışlıkla, «Allah (cc) çok yarlıgayıcı ve çok esirgeyicidir» şeklinde okudum Bunun üzerine bedevi «Okuduğunuz kimin kelamıdır?» diye sordu «Allah (cc) kelamıdır» dedim Bedevi, âyeti tekrar okumamı istedi Âyeti tekrar ve sonunu yine yanlış olarak okudum Bedevi, «Okuduğunuz Allah (cc) kelamı değildir» diye uyardı Bu defa doğru olarak yeniden okudum Be*devi, «!şîe şimdi Allah (cc) kelamını okudunuz» dedi Ona, «Siz Kur'an okuyor musunuz?» diye sordum «Kur'anı ne okumuşum, nede okuyorum» dedi «Öyleyse benim hata yaptığımı nasıl anladınız?» dedim «Madem ki hırsızın elinin kesilmesini emrediyor Öyleyse O, mutlak galiptir, hüküm ve hikmet sahibidir Eğer sehven okuduğunuz gibi çok esirgeyici ve cotc bağışlayıcı olsaydı hırsızlık yapanın elini kesmezdi» dedi» [20]


Şair Emâi ile bedevi arasında geçen konuşma, bedevinin çok zeki ol*duğunu gösterdiği gibi, âyetin başı ile sonu arasında Kuvvetli bir irtibat ve insicamın olduğuna da delalet etmektedir




Ayetlerdeki Şer’i Hükümler


Birinci Hüküm: Ayette Şer’i Hükümleri Bildirilen Muhoribler, Yol Kesenler Kimlerdir?



Âyet, Allah (cc) ve Resul (sav)'ünün dostları ile savaşanlar ve fesad «çıkaranların hükümlerini boyan etmektedir Allah (cc) bunlar için Öldür*meye, asmaya, el ve ayaklarının çaprazlama kesilmesine ve savaştığı böl*geden uzaklaştırmaya hükmetmiştir Fakat bu muhariblerin kimler oldu*ğunda fakihler ihtilaf etmişlerdir


İmam Malik (ra)'e göre «muharibi, ister şehirde, İster çölde silahla halka zulmeden ve onları korkutandır


İmam Ebu Hanife (ro)'ye göre «muharib», çöl veya farda halka silah*la saldıran kimseye denir Şehirde İnsana saldıran kimseye İse muharib ve*ya yol kesen denilmez Çünkü şehirde yapılan bir saldırıda saldırıya uğra*yana yardım edecek İnsanlar vardır


imam Şafii (ra)'ye göre de şehirde hıırsızlık yapan ve yol kesen her kişiye «muharib» denir Yol kesme veya adam soyma; ev, yol, çöl veya köyden hangisinde olursa olsun farketmez Bu işi yapana muharib denir


R İbni Münzir'e göre âyet umumilik İfade eder «Muharib*liği b!r yere ve şahsa tahsis etmeye kimse yetkili değildir Nerede ve ne zaman yapılırsa yapılsın İş aynı İştir


Âyetteki ifadenin umumiliğine bakılırsa İbnl Münzir'İn görüşü daha doğru görülmektedir Çünkü şehirlerde de meydana getirilen çeteler çöldeki çetelerden yol kesme, adam soyma bakımından daha büyük bir tenlike arzedebilir Böyle bir çetenin bulunduğu şehirde ne mal emniyeti, ne de can emniyeti kalır




İkinci Hüküm: Âyette Varld Olan Hükümler Arasında Bir Tercih Yapılır



Bazı alimlere göre İmam (devlet başkanı), muharibler hakkında âyette bildirilen hükümlerden birini tercih edebilir Yani, yol kesen kimse için öldürmek, asmak, el ve ayaklarını çaprazlama kesmek ve sürgün etmek


cezalarından birini uygulayabilir Çünkü âyetin zahiri bunu göstermektedir


Mücohld, Dahhak ve Nehâr'nln görüşü budur Maliki mezhebi de bu görüş*tedir


Ibnl Abbos {ra} şöyle der: cKur'anda ceza hükümleri sıralanırken ara*larında t»v» (veya) kelimesinin kullanılması, bu hükümlerin icrası husu*sunda (mamın dilediğini seçebileceğini gösterir» [21]


Sahabi ve tabiinden bir alimler cemotine göre ise âyet, cinayetlere göre hükümler tertib ve tevziine delalet eder Mesela, bir kimse diğer bir kimsen'n molırı also ve onu öldürse, fcendlsi-de hem Öldürülür hem de cenazesi sehpada sallandırılır Bir kimsenin zorla malını alan kimsenin ise el veya ayağı bileklerinden çaprazlama kesilir Kimseyi Öldürmeyen, malını almayan, fakat korkutan kimse ise bulunduğu yerden başka biryere sürgün edilir Şafii mezhebinin, İmam Muhammed (ro) ve İmam Ebu Yu*suf (ra)'un görüşleri de budur Bu görüş Itoni Abbos (ra)'tan da rivayet edilmiştir


İmam Ebu Hanife (ra)'ye göre hükümlerin uygulanması İmamın terci*hine bağlıdır Bu yalnız mutlak tmuharib» icfn değil, hususi bir fesadcı, bozguncu İçin de böyledir Mesela, bir adam bir başkasını hem öldürmüş, hem de moltnı almışsa İmam bunun için dört hükümden birini tercih hak*kına sahiptir:


1- İmam dilerse böyle bir caniyi önce el ve ayaklarını çaprazlama kestirdikten sonra öldürür


2- İmam dilerse o caniyi el ve ayaklarını çaprazlama kestirdikten sonra astırır


3- İmam dilerse caninin el ve ayaklarını kestirmeyerek yalnızca as*tırır


4- İmam dilerse caniyi yalnızca öldürür, başka blrşey yaptırmaz, jmam-ı Azam (raj'a göre çaprazlama ei ve ayağın bilekten kesilmesi


ne öldürme veya asmanın birlikte olması lazımdır Çünkü cinayette hem Öldürme, hem de malını atma vardır Yalnız adam öldürmenin cezası ca*niyi Öldürmektir Cebir yoluyla maİ gasbetmenln cezası da çaprazlama el ve ayağını bilekten kesmektir Bu cinayette hem öldürmek, hem de el ve ayağı çaprazlama kesmek suretiyle halkı korkutmak ve bu tür suçları ortadan kaldırmak gayesi vardtr Bu tür suç ve fiillerin kökünün kazınması İçin yalnız el kesme cezasının uygulanması yeterli değildir El kesmenin yanında öldürme ve asma cezalarının da uygulanması lazımdır




Üçüncü Hüküm: Asma Cezası Nasıî Uygulanır?



Fakihlerin cumhuruna göre âyetin zahiri, İmamın İstediği cezayı İcra etmesini mümkün kılmaktadır Buna göre İmamın bir caniyi asması da caizdir Çünkü Allah (cc), «Allaha ve Resulüne harb açanların, yeryüzün*de fesadcılığa koşanların cezası ancak asılmalarıdır» buyurmuştur


Asılmanın keyfiyeti İse, canlı olarak ve Öldürmeyecek biçimde asılma*sı ve böylece bir veya üç gün tutulmasıdır Bu, kötü kimselerin İbret al*maları İçin yapılır Asılan adam bir veya üç gün sonra süngülenerek öldü*rülür İmam Malik Ve Ebu Hanife (ra)'nin görüşü budur


Diğer bir alimler topluluğuna göre caninin öldürülmeden önce canlı olarak asılması uygun değildir Çünkü canlı olarak asıldığı takdirde namaz kılmasına, yeme ve içmesine mani olunmuş olur Cani önce öldürüİür, son*ra asılarak teşhir edilir Ancak bu arada gasli ve kefeni yapılır, cenaze namazı kılınır Bu işlemler bittikten sonra asılır İmam Şafii {ra} de bu görüştedir


İmam Şafii (ra), «Asılı olduğu halde öldürülmesi çok çirkindir Zira Resulullah (sav) azabla öldürmeyi yasaklamıştır» der


Alusî ise, «Cani canlı olarak asılır ve Ölünceye kadar süngülenir» der




Dördüncü Hüküm; Hırsızın Eli Ne Zaman V& Hangi Şartlarda Kesllfr?



Hırsızlık (sirkat), lügatta bir malı gizilce almaya denir Sirkat, şeriatta da şöyle tarif edilir: Âkil ve baliğ bir kişinin muayyen bir miktarda para veya malı haksız olarak saklandığı yerden gizlice almasıdır Bir kimseye hırsız denilebilmesi için bir malı saklandığı yerden gizlice alması lazım*dır, öyleyse her hırsızlıktan dolayı el kesilemez Ancak belli bir şahsın muayyen bir miktar para veyo malı ona mahsus olan yerden gfzllce al*ması halinde eli kesilebilir İslâm şeriatı böyle varid olmuştur Hırsızda akıl ve buluğun şart olması, hırsızlığın bir cinayet sayılmasındadır Cina- yet ancak akıllı ve baiiğ bir kişide tahakkuk eder Deli ve çocuk İse mü- kellef değildir Bunlar hırsızlık sucunu isteseler dahi hırsızlık cezası İle cezalandırılmazlar Ancak çocuk İmam tarafından tazir yapılır


Elin kesilmesine sebeb olan para veya malın miktarı hususunda ihtilaf edilmiştir:


İmam Ebu Hanife (ra} ve Süfyan Sevri (ra)'ye göre çalınan para veya mal enaz 10 dirhem gümüş para veya karşılığı mal olursa hırsızın eli kesilir Şayet 10 dirhemden aşağı olursa el kesme cezası uygulanamaz


İmam Malik (ra) ve Şafii (ra)'ye göre İse el kesme cezasının uygulan*ması için çalınan para veya malın 1 altın liranın dörtte biri veya 3 dirhem gümüş para veya karşılığı mal olmalıdır Bu miktardan aşağı para veya mal için el kesme cezası uygulanamaz


İmam Ebu Hanffe'nin delilleri:


1) Rivayete göre Resulullah (sav), «Çalınan mal veya para 10 dirhem gümüş paradan aşağı olursa hırsızın eli kesilmez» buyurmuştur [22]


2) İbni Abbas (ra), İbni Mes'ud (ra), İbni Ömer (ra) ve Ata (raj'ya gö*re de çalınan mal veya para 10 dirhem gümüş paradan aşağı olursa hır*sızın eli kesilmez


İmam Malik ve İmam Şafii'nin delilleri:


1) Hz Ayşe'den şöyle rivayet edilmiştir: tResulullah (sav), çalınan mal veya paranın miktarı 1 altın liranın dörtte birinden daha fazla olursa hırsızın elini keserlerdi» [23]


2) İbnf Ömer (ra)'den rivayet edilmiştir: «Resulullah (sav) 3 dirhem gümüş para değerinde olan bir kalkanı çatan adamın elini kesmiştir» [24]


3) Müslim, Hz Ayşefden şöyle rivayet etmiştir: «Resulullah (sav), «Hırsızın eli ancak 1 alttn liranın dörtte biri veya onun kadar malı veya daha fazlasını çatması halinde kesilir» buyurdu» Bu hadis, Hz Ebubeklr, Hz Ömer, Hz Osman ve Hz Ali'den de nakledilmiştir


İşte Maltkj ve Şofiiler nakledilen bu hadisler İle bu mevzudakl diğer hadisleri delil alarak hırsızın elinin kesilmesi için enaz 1 altının dörtte biri veya daha fazla değerde para veya karşılığı mal çalması gerektiğini söy*lemektedirler


Şeyh Sayis, görüşünü şöyle belirtir: «Hadler şüpheli durumlarda düşer Bu durum gözönüne alınırsa İhtiyatlı davranmak gözyumulması caiz ol*mayan bir gerçektir Ayrıca kaçınmanın ibohet (mubah kılma)dan her za*man önce geldiği göz önünde tutulursa Hanefi mezhebinin görüşünü ter*cih etmek daha doğrudur Çünkü asrı saadette çalınan kalkanın değeri konusunda farklı görüşler bildirilmiştir Bu kalkanın değeri bazı alimlere göre 3 dirhem gümüş, bazılarına göre 4, bazılarına göre de 10 dirhemdir Muhtelif alimler tarafından yapılan fiyat takdirlerinin en yükseğini kabul etmek daha uygundur Eğer fiyatların en azım alırsak yapılan hırsızlığın doğrudan doğruya bir cinayet olmadığı zannı ve şüphesi ortaya çıkar Halbuki İslâmda hadler (cezalar) şüphe ile defedilir, öyleyse el kesme*yi icabettiren çalınan mal bedelini 10 dirhem olarak kabul etmek ve bu meblağdan aşağı değerdeki mal İçin hadden kaçınmak Icabeder Kaçınma* her zaman mubahtan öncedir» [25]


Çalınan malın mutlaka kapalı bir yerden çalınması lazımdır Bu yerin durumu mala göre değişir Çünkü Resululfah (sav), «Ağaçtaki meyve veya dağdaki üstü açık bir barınaktan çalınan mat için el kesilmez Ancak bir barınaktan, bir harman yerinden çalınan mai, bir kalkan değerinde olduğu takdirde hırsızın eti kesilir» buyurmuştur [26]


Baraka, halkın kendini ve malını korumak İçin yaptığı bina, çadır ve benzeri yerlere denir Çalınan mal, adı geçen yerlerden calmırsa hırsızın elinin kesilmesi icabeder


Saffan bin Ümeyye'den şöyle rivayet edilmiştir: «Camide, üzerimde 30 dirhem gümüş para değerinde bir elbise ile uyuyordum Dışarıdan gelen birisi hırsızlık niyetiyle elbisemi alınca hemen uyanarak yakaladım ve Re-resutullah (sav)'a getirdim Resulullah (sav) onun elinin kesilmesini em*retti Bunun üzerine ben, «Ya Resulullah, 30 dirhem gümüş para değerin*de bir mal için mi elini kesiyorsun? Ben o malı sator, bedelini de hemen olmozdım» dedim Resulullah (sav), «Bu adamı bana getirmeden önce dediklerini niçin yapmadın?» buyurdu»[27]


Cezanın uygulanması İçin çalınan malın hırsız için helal olduğu yo*lunda bir şüphe de bulunmamalıdır Çünkü Resulullah (sav), «Hadlerde (cezalarda) şüphelerden kaçınınız,» buyurmuştur Bu şart meşhur oldu*ğundan zaruri olarak bilinen şeylerdendir Şu halde köle efendisinin, ba*ba oğlunun, oğul babanın, ortakct ortağının malını çaldığı için eli kesile*mez Çünkü bu sayılan mallarda hırsızın hakkının bulunacağı şüphesi var*dır Halbuki hırsızlıkta hırsızın çaldığı mal üzerinde şüphe derecesinde da*hi hakkının olmaması şarttır

Alıntı Yaparak Cevapla

Tefsir Dersleri...

Eski 08-04-2012   #79
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tefsir Dersleri...




Beşinci Hüküm: Hırsızın Eli Nereden Kesilir?



«Erkek hırsızla kadın hırsızın ellerini kesin» âyeti hırsızların elinin kesilmesine delalet eder


Fakihler kesilecek elin sağ el olduğunda icma etmişlerdir Zira İbnl Mes'ud (ra) âyeti, «ellerini kesin» yerine «sağ ellerini kesin» şeklinde oku*muştur


Fakihler elin nereden kesileceği konusunda ihtilaf etmişlerdir


Cumhur (dört mezhep imamı), hırsızlıkta elin dirsek veya omuzdan değil bilekten kesilmesine hükmetmişlerdir


Haricilere göre hırsızlık yapanın eli omuzdan kesilir


Diğer bir gurup alime göre İse hırsızın yalnız parmakları kesilir


Cumhurun delilleri:


Rivayete göre «Resulullah (sav), hırsızın elinj bilekten kestirmiştir» Ayrıca Hz Ali ve Hz Ömer'in uygulamalarının da hırsızın elinin bilek maf-sciındon kesildiği yolunda olduğu tesbit edilmiştir


Hırsızın eli kesildikten sonra ikinci kez hırsızlık yaptığı takdirde bu defa bütün fakirilerin ittifakıyla sol ayağı bilekten kesilir Darü'l-Kutnf, Re*sulullah (sav)'tan şöyle rivayet etmiştir: «Birisi hırsızlık yaptımt elini ke*sin İkinci defa hırsızlık yaparsa sol ayağını bilekten kesin»


Hz Ali ve Hz Ömer'in sahabilerin huzurunda, bir eli kesildikten son*ra yine hırsızlık yapan birisinin sol ayağını bilekten kestirdikleri tesbit edil*miştir Hiçbir sahabi bu uygulamaya itiraz etmediğine göre bu hususta icma olduğu da tesbit edilmiş olmaktadır


Hanbeli ve Hanefilere göre el ve ayağı kesildikten sonra üçüncü de*fa hırsızlık yapan kimsenin hiçbir yeri kesilmez Çaldığı ödetilir ve tövbe edinceye kodar habsedilir


Maliki ve Şafiilere göre ise üçüncü defa hırsızlık yapan kimsenin bu kez de sol eli bilekten kesilir Yine tövbe etmeyip dördüncü defa hırsızlık yaparsa sağ ayağı da bilekten kesilir


İmam Ebu Hanife (ra)'nin şöyle dediği rivayet edilmiştir: «Ben bir ki*şiyi yemek yiyecek elden, yürüyecek ayaktan mahrum bırakmaktan Al*lah (cc)'tan utanırım» Bu görüş, Hz Ali, Hz Ömer ve diğer bazı sahabl-lerden de rivayet edilmiştir



Âyetlerdeki Teşrii Hikmetler



İslâm kıyamete kadar baki kalacak kanunlarıyla insanlık haysiyet ve şerefini koruduğu gibi cana, mala ve ırza saldırmayı da en büyük günah*lardan telakki etmiştir Bu yüzden bu suçlar cezaların en ağırını Icabettİrir Yeryüzünde, toplumda taşkınlık yaparak kan dökenler öldürülür, asılır, hal*kın mal emniyetini ortadan kaldıranların elleri bileklerinden kesilir Bu gibi cürümleri İşleyenlerin cok şiddetli cezalara çarptınlmasıyla cemiyetin böy*lesi zararlı insanlardan temizlenmesi amaçlanmaktadır Ağır cezalar, za*rarlı kimselerin gerek ferdin, gerekse cemiyetin, fesat çıkararak, can ve mal emniyetini ihlal etmemeleri içindir


İslâm, taşkınlık yaparak yol kesmek, meskenlere saldırmak gibi suç*ları işleyenlere öldürmek, asmak, el ve ayağın kesilmesi ve sürgün gibi ce*zalar vazetmiştir Bu cezaların vazedllişlndeki hikmet kötülükleri ve şerri kökünden kazımak ve fenalık henüz cok küçükken önleyerek halkın emni*yet ve huzur içinde yaşamasını temindir


İslâm ve insanlık düşmanlar* bu suçları İşleyenleri öldürmenin, ellerini kesmenin cok büyük bir facia olduğunu ileri sürerek bu gibi suçluların daha İnsanî cezalarla ıslah edilmesi gerektiğini iddia etmektedirler Güya me*deni bir tuplumda insanları böyle cezalarla cezalandırmak uygun değilmiş


Bunlar, bu gibi hadiselerde cemiyetin menfaati mi, yoksa ferdin men*faati mi göz önünde tutulması gerektiği üzerinde hiç düşünmüyorlar Eğer ferdin menfaati göz önünde tutulursa, günümüzde misallerine bol bol ras-landığı üzere, hapishanelerin bu gibi suçlularla dolup taşmasına rağmen yine de cemiyette mal ve can emniyeti sağlanamaz


Aklı selime dayanmayan bu görüşlerden dolayı birçok ülkede sırf a-dam öldürmek, soygunlar yapmak için bir dernek gibi ortaya çıkan toplu*luklar oluşmaktadır Bu yüzden de mal ve can emniyeti devamlı İhlal edi*liyor


İslâmın vazettiği cezaları çok şiddetli bularak medeni çağımıza uygun olmadığını iddia edenlere hayret etmemek mümkün değil Çünkü onlar, ölüm cezasını, recmetmeyl, el kesmeyi ortadan kaldırdıklarını İddia edi*yorlar Fakat öte yandan İslâmın vazettiği cezalardan çok daha feci suç ve fillerin İşlenmesine mani olamıyorlar Habersiz bir kimse suçsuz yere öldürülüyor, çocuk ve kadınlara saldırılıyor, insanların barındığı meskenler yakılıp yıkılıyor Bunları vahşet telakki etmiyorlar da İslâmın vazettiği ce*zaları vahşet kabul ediyorlar


Bir şair, bu mantığın temelinden yatan yanlışa şöyle işaret eder: tBir adamı öldürmek şüphesiz hafif bir ceza değildir Buna karşılık cemiyetin emniyet ve huzurunun bozulması, katledilmesi de üzerinde düşünülmesi gereken bir mesele değil midir?ı


Evet, İslâm el kesme cezasını meşru kılmıştır Bu ceza şüphesiz bü*yük bir cezadır Fakat bir de halkın mal ve 'can emniyeti düşünülürse, böyle bir hadisenin ikinci defa tekerrür etmemesi için kaçınılmazdır Eğer böyle bir ceza uygulanmazsa bu gibi içtimai hastalıkların toplumu sari hastalıklar gibi sarması, yayılması nasıl engellenebilir Mikrop vaktinde Öl-dürülmezse nasıl bütün vücudu sararsa bu tür suçlar da cemiyeti öyle sarar Şu halde insanlık cemiyetini temsil eden bir İnsan bedenindeki bir bulaşıcı yaranın diğer uzuvlara yayılmadan önce naslı tedavisi gerekiyor*sa, cemiyet hayatındaki nizamın ahengini bozacak İçtimai hastalıkların da aynen tedavi edilmesi icabeder


Beşeri sistemlerle hikmet sahibi olan Allah (cc)'ın kanunları muka*yese edildiği zaman elbettekı aklı setim sahipleri ilahi kanunların üstün*lüğünü görecek ve kabul edeceklerdir

Alıntı Yaparak Cevapla

Tefsir Dersleri...

Eski 08-04-2012   #80
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tefsir Dersleri...




34 DERS YEMİNİN KEFARETİ -İÇKİ VE KUMARIN HARAM EDİLMESİ



89 — Allah sizi yeminlerinizden lağvden dolayı sorumlu tutmaz Fa*kat kalblerinizln azmettiği yeminler yüzünden muaheze eder Bunun da kefareti ailenize yedirmekte olduğunuzun orta (derece)sinden on yoksulu doyurmak, ya onları giydirmek, yahud bir kul azad etmektir Fakat kim (bunları) bulamaz (bulmaya muktedir olamaz)sa üç gün oruç (tutması la*zımdır), işte bu andettiğlniz vakit yeminlerinizin kefaretidir Yeminlerinizi muhafaza edin Allah âyetlerini size böylece açıklıyor Tok! şükredeslniz


90 — Ey (man edenler! içki, kumar, (tapmaya mahsus) dikili taşlar, fal okları ancak şeytanın amelinden birer murdardır Onun için bun(lar)dan kaçının ki muradınıza ereslniz


91 — Şeytan içkide ve kumarda ancak aranıza düşmanlık ve kin dü*şürmek, sizi Allahı anmaktan ve namazdan alıkoymak İster Artık siz (he*piniz) vazgeçtiniz değil mi?


92 — Allaha ve Resulüne itaat edin, sakının Eğer yüz çevirirseniz bi*lin ki peygamberimizin üstüne düşen yalnız apaçık tebliğden ibarettir




Ayetlerin Lafzı Tahlili



(Akkadtüm'ül lymone): Akadtüm, akid kökünden tü*remiş bir fiildir Akid düğüm demektir Maddi ve manevi sözleşmeleri dile getirir Âyetteki manası, yeminleri Allah (cc)'ın ismiyle bağlamaktır


(Tahrirü rakabetin): Tahrir, hürriyete kavuştur*mak, rakabe ise köle demektir


(Rlcsün): Rics, aklın, insan tabiatının sevmediği, çirkin gördüğü şeylere denir


(Fectenibuhü): Fectenlbû ictinab kökünden gelir ve kaçınmak, uzaklaşmak manalarındadtr Ayetteki manası ise, birşeyi kesinlikle haram etmektir




Ayetlerin Icmali Manaları



Ey müminler! Allah taala sizi, ağzınızdan çıkan lağv yeminler yü2ürv den, kalbinizden O'nun ismiyle kasdetmediğiniz takdirde, muaheze etmer


Ancak yeminleri azmederek yapmışsanız, üzerine yemin ettiğiniz işi ye*rine getiriniz Gereğini yerine getirmeyerek veya tersini yaparak bozdu*ğunuz yeminler için kefaret vermeniz icotoetmektedir Bu da aile efradı*nıza yedirdiğiniz veya giydirdiğiniz şeylerin vasatından on fakiri giydir*mek veya yedirmek veya bir köleyi Allah (cc) rızası için azad etmektir Yemini bozan şahıs fakirleri yedirmeye, giydirmeye veya bir köle azad etmeye güç yetiremezse üç gün aralıksız oruç tutmalıdır


Ey müminler, yeminlerinizi koruyun, hatta zaruret olmadan yemin et*meyin


Ey müminler, içki, kumar, tapmaya mahsus dikili taşlar, fal okları mü*minlere yakışmayan fakat şeytanın insana güzel gösterdiği murdar İş ve amellerdendir Bunlardan kaçınmanız, uzaklaşmanız farzdır Çünkü şey*tanın maksadı içki ve kumar vasıtasıyla müminler arasına düşmanlık ve kin düşürmek, onları Allahı anmaktan, namazdan alrkoymaktır


Ey müminler, bu çirkin işlerden vazgeçin Allah (cc)'a ve Resul (sav)'-ûne İtaat edin sakının, Allah (cc) ve Resul (sav)'ünün emirlerine muha*lefet etmeyin İtaat etmeyen, sakınmayan insanlar, şeytanın amelleri pe*şinde koşan insanlar, kıyamet günü en şedid azaba müstahak olurlar Pey*gambere düşen yalnız apaçık bir tebliğdir




Ayetlerin Tefsirindeki İncelikler



Birinci incelik: Ayetin sonundaki «kaçının» tabiri, «haram kılma» ta*birinden daha şümullüdür Zira kaçınmanın anlamı yasaklanan şeyden ta*mamen uzaklaşmaktır Buradaki tabire Isra suresinin zinayı yasaklayan 32 âyetinde de raslamaktayız Bu âyette de zina yasaklanırken «zina et*meyin» denilmemiş, «zinaya yaklaşmayın» tabiri kullanılmıştır Yani zina*nın kendisi değil, ona yaklaşmak haram kılınmıştır Zinaya yaklaşmak ha*ram kılınınca bilfiil zinanın kesin biçimde haram olduğu açıkça anlaşıl*maktadır Zaten bu Kur'an-ı kerimin umumi bir üslub özelliğidir Birşeyin hürmetinin (haramlığtnın) şiddeti bildirileceği zaman daima «kaçıran» ta*biri kullanılmaktadır Nitekim, «Artık o pis putlardan ve yalan sözden ka*çının» (Hac: 30) âyetinde de putlara tapmanın, yalan söylemenin cok bü*yük günah ve haram olduğu «kaçının» tabiri ile bildirilmiştir Buradaki bü*yük incelğii tefekkür edin


İkinci incelik: «Şeytan İçkide v» kumarda Artık siz (hepiniz) vot-g«çtiniz değil mi?» âyeti herne kadar soru şeklinde tamamlanıyorsa da aslında emri ifade etmektedir Âyetin soru şeklinde ifadesi Cenabı Allanın kullarına karşı olan şefkatini dile getirmektedir Âyetin gerçek anlamı ise açık ve kesin olarak «vazgeçin»dir


Arapçada buna benzer dolaylı ifadeler pek çoktur Bir örnek olarak Ferra'nın şu satırlarını aktaralım: «Birgün bedevinin biri bana iki defa «Sen sükut etmez misin?» dedi Bedevinin maksadı bana soru değildi Aslında benim susmamı istiyordu»


Hz Ömer içki ve kumarı yasaklayan âyeti duyunca ikj defa «Ey Rab-bimiz vazgeçtik» demiştir Hz Ömer'in bu ifadesi de âyetteki soru şek*lindeki ifadenin emir anlamı taşıdığına delalet etmektedir


Üçüncü incelik: Kur'an-ı kerimde hükümlerin illeti hep veciz ifade*lerle zikredilmiştir İçki ve kumarla ilgili hükümlerin illetleri ise tafsilatlı olarak beyan edilmiştir Çünkü içki ve kumarın haramlık sebebleri arasın*da müminler arasına düşmanlık ve kin düşürmek olduğu gibi onları Allah (cc)'ı anmaktan ve namaz kılmaktan alıkoymak da vardır, içki ve kumarın «murdar» ve «şeytanın işlerinden» olduğunun bildirilmesi de en büyük zi*yan ve günahın bu iki çirkin fiilde olduğunu göstermektedir


Dördüncü incelik: «Eğer yüz çevirirseniz bilin ki peygamberimizin üze*rine düşen yalnız apaçık bir tebliğden ibarettir» âyeti, zahiren herne ka*dar birşeyi ihbar ediyorsa da gerçekte insanlar için büyük bir tehdittir Yani âyetin anlamı gerçekte «Benim Resulümün üzerine düşen ancak e-mirleriml size tebliğ etmektir Kıyamet günü sorulacak hesap ise bana aittir Dünyada yaptıklarınızın hesabını yalnız ben göreceğim»dir Aliahu taala bunu, «Muhakkak dönüşleri bizedir Sonra onların hesabını görmek bize düşer» (Gasiye: 25-26) âyetinde de bildirmektedir




Âyetlerdeki Şer'! Hükümler


Birinci Hüküm: Yemin Çeşitleri



Alimler yemini üç kısma ayırmışlardır: Lağv yemin, yapılmış (mınakıd) yemin, gamus (insanı günaha sokan) yemin


Lağv yemin, şer'î hiçbir hükmü olmayan yemindir Bu yemini Hz Ayşe şöyle tarif etmiştir: «Lağv yemin kişinin hiçbir kasdı olmaksızın «vallahi böyledir» veya «vallahi böyle değildir» demesidir»


Lağv yemin hususunda İbni Abbas (ra)'tan da şöyle rivayet edilmiştir: «Kişi zann üzere birşeyin olacağına yemin eder ki gerçekten böyle değil*dir Madem ki yemini yapan kişi olan herhangi bir fiili zannı galib ile bildiğinden dolayı yapmaktadır ve o iş hiç de onun sandığı gibi değildir, bu yemin lağv yemindir Çünkü o bu yemini kandırmak, hile yapmak için yapmamıştır»


Yapılmış (akdedilmiş) yemin: Kişi gelecekte bir işi yapacağına veya yapmayacağına dair yemin eder Sonra da yeminin tersine o işi yapmaz veya yapar İşte bu tür yeminde mevzumuz âyette tafsilatlı olarak bildiril*diği gibi kefaret vermek farzdır


Gamus (günaha sokan) yemin: Şahsın yalan yere kasden yemin et*mesidir Mesela; yaptığı birşeyi bile bile inkar eder ve buna inandırmak için de Allah (cc) adı ile yemin eder Yapmadığı bir işi yapmış gibi yemin etmek de böyledir Bu yemine gamus adı verilmesi yapan kişiyi cehen*nemin ateşine götürmesinden dolayıdır Bu yeminin günahı öyle büyüktür ki kefaretle dahi karşılanamaz Çünkü bu vemini yapan şahıs yalanına Allah (cc)'ın azametli ismini alet etmiştir


Daru'l-Kutnî süneninde İkrime vasıtasıyla Abdullah'tan şöyle rivayet etmiştir: «Yemin dörttür İkisinin kefareti vardır, ikisinin ise yoktur Kefa*reti olan yeminler kişinin yapmayacağına yemin ettiği birşeyi yapması veya yapmaya yemin ettiği birşeyi yapmamasıdır Kefareti gerektirmeyen yeminlerin günahları öylesine büyüktür ki kefaret bile bunların günahla*rını karşılamaz Bunlardan biri geçmişte yaptığı bir işi bile bile yalan yere yapmadığına dair yemin etmesidir Diğeri ise yine geçmişte yapmadığı bir işi bile bile, yalan yere yaptım diye yemin etmesidir»


Kurtubî, bu hususta şöyle der: «Fakihler gamus yemin hakkında ih*tilaf etmişlerdir Fakihlerin cumhurunun ittifak ettiklerine göre gamus ye*min hile, yalan ve kandırma yeminidir Bu, yemin olarak kabul edilmemek*tedir Bu bakımdan kefaret vermek de farz değildir


«İmam Şafii (ra), «Gamus yemin akdedilmiş bir yemindir Çünkü onu kasıtla yapmış ve Allah (cc)'ın ismi ile de bağlamıştır Bu yemine de ke*faret vermek farzdır» demektedir Sahih olan görüş ise, cumhurun görüşü*dür İmam Malik (ra) ve ona ittiba eden Medine alimleri ile Küfe alimlerin*den rey sahipleri de cumhurun görüşü ile hükmetmişlerdir» [28]


Buhari, sahihinde şöyle rivayet eder: «Bir bedevi Resuiullah (sav)'a kebair (büyük günahlar)ı sordu Resuiullah (sav) «Allah (cc)'a ortak koş*maktır» -buyurdu Bedevi «Ondan sonra hangisi?» dedi «Anne ve babaya isyan etmek» buyurdu Bedevi, «Bundan sonra hangisidir?» diye sorunca, Resulullah (sav), «Gamus yemindir)) buyurdu Bedevi Resulullah (sav)'-ın sözünü anlamayarak, gamus yemini sorunca da, «Gamus yemin, müs-lümanlorın malını elinden almak için yapılan hileli yemine denir» buyur*du» [29]

Alıntı Yaparak Cevapla

Tefsir Dersleri...

Eski 08-04-2012   #81
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tefsir Dersleri...




İkinci Hüküm: Yemini Bozmadan Evvel Kefaret Vermek Sahih Midir?



Şafiilere göre verilecek kefaret eğer yedirmek, giydirmek veya köle azad etmek ise yemini bozmadan önce de verilmesi sahihtir Eğer bunları yapamıyor da oruç tutacaksa yemini bozmadan önce bu sahih olmaz Bu görüşlerini mevzumuz âyetin zahirine dayandırmışlardır Zira âyette «ke*faret», yeminle birlikte yemin bozmayı zikretmeksizin ifade edilmiştir «İç*te bu, andettlğiniz vakit yeminlerinizin kefaretidir» âyeti ile de bu görüş*lerini takviye etmişlerdir


Şafiiler, bu hükme ulaşmak için zekata da kıyaslamışlardır Çünkü zekat malının üzerinden zekat verilebilmesi için bir sene geçmesi lazımdır Fakat sene dolmadan önce zekat verilse sahih olduğu gibi, sene doldu*ğunda tekrar zekat vermek icabetmez Zekat nasıl fakirin hakkı ise ye*min kefareti de öyle fakirin hakkıdır Zekat, senesi dolmadan verilebildiği*ne göre, kefaret de yemini bozmadan verilebilir Fakat kefaret oruçla kar-şılanacakso bu ancak yemin bozulduktan sonra olabilir Zira daha ön*ceki üç şartın herhangi birinin yerine getirilip getirilmeyeceği yemin bozul*duktan sonra ortaya çıkar Ayrıca Resulullah (sav) da, «Ben blrşeyi yap*mak için yemin etsem ve sonra onu yapmamanın daha hayırlı olduğunu görsem yeminimin kefaretini verir hayırlı olanı yaparım» buyurmuştur [30]


Şafiilerin bu görüşü, Malikilerin de meşhur olan görüşüdür


Hanefiler ise, yemini bozmadan kefaret vermenin caiz olmadığı görü*şündedirler Mevzumuz âyeti de bu görüşlerine uygun olarak, «yemini boz*duğunuz vakit» şeklinde anlamaktadırlar Bunun bir başka örneğine de «Artık sizden kim (o günlerde) hasta, yahud sefer üzerinde olur (ve orucu*nu yemiş bulunur)sa tutmadığı günler sayısınca başka gönlerde (tutar)» (Bakara: 184) âyetinde rastlanılmaktadır Çünkü «orucunu yemiş bulunur*sa» ifadesi âyetin akışında yoktur Fakat böyle olması mukadderdir


Rivayete göre Resulullah (sav), «Kim birşeyi yapmak için yemin eder de sonra hayrı o işte değil başkasında görürse hakkında hayırlı olanı yapsın ve yeminine de kefaret versin» buyurmuştur [31] Hanefilere göre bu hadis de görüşlerini isbat eden delillerdendir Zira kefaretin farz kılın*ması günahın ortadan kaldırılması içindir Yemin bozulmadan günah or*taya çıkmayacağına göre kefaret verilmesi de sahih olamaz Bunun gibi farz olan bütün ibadetler de zamanından önce yerine getirilirse sahih ol*maz Mesela, vakit girmeden önce o vakte ait namazın kılınması sahih olmaz, işte bunun gibi, yemin bozulmadan önce sonrası için farz olan kefaretin verilmesi de sahih olamaz Bu görüşü Eşheb, İmam Malik (ra)'ten de rivayet etmiştir




Üçüncü Hüküm: Yemin Kefareti Orucunu Aralıksız Tutmak Şart Mıdır?



Yedirmekten, giydirmekten ve köle azad etmekten aciz olan bir kim*senin kefaretini oruçla karşılamasının farz olduğuna âyetin zahiri delalet etmektedir Ancak fakihler, bu orucun aralıksız mı tutulacağı, yoksa ara*lıklı olarak tutulmasının da caiz mi olduğu konusunda ihtilafa düşmüşler*dir


Hanefiler, kefaret orucunun aralıksız tutulmasının şart olduğu görü*şündedirler Zira ibni Mes'ud (ra) âyeti, «üç gün oruç» ifadesine «mutata*biatin» (aralıksız) kelimesini de katarak okumuştur Hanefilerln bu görüşü ibni Abbas (ra) ve Mücahid (ra)'den de rivayet edilmiştir


Şafillerin görüşü ise kefaret orucunu aralıksız tutmanın şart olma*dığı yolundadır Bunlara göre kefaret orucu aralıklı olarak da tutulabilir Şafiilerin bu görüşü İmam Malik (ra)'ten de rivayet edilmiştir


Kurtubî, bu husustaki görüşleri şöyle özetlemiştir: «Yeminini bozan kişi yiyecek, giyecek ve azad edecek köleye sahip değilse kefareti oruçla karşılar Çünkü Allahu taala «Fakat kim (bunları) bulamaz, (bulmaya muk*tedir olamaz)sa üç gün oruç (tutması lazımdır)» buyurmuştur, ibni Mes'*ud (ra) da bu âyeti «mutatabiatin» (aralıksız) kelimesini ekleyerek oku*muştur «Mutatabiatin» kelimesi ile «üç gün oruç» kayıtlandığı takdirde orucun aralıksız tutulması lazım gelir


«imam-ı Azam (ra) ile İmam Sevrî (ra) de bu görüşle hükmetmişlerdir İmam Şafii (ra)'den nakledilen iki kavilden birisi de budur İmam Mezeni bu görüşü, oruç kefaretini zihar kefaretine [32] kıyaslayarak tercih etmiş*tir Çünkü zihar kefareti aralıksız tutulur


İmam Malik (ra) ile İmam Şafii (ro)'dan nakledilen ikinci kavile göre, kefaret orucu, arası açılarak da tutulabilir Zira «aralıksız» (tetabi) keli*mesi bir sıfattır ki, ancak bir nass veya nassla yapılan kıyasla farz olur Bu mevzuda nass ve kıyas bulunmadığına göre aralıksız tutmak da yok*tur» [33]




Dördüncü Hüküm: Hamr Kelimesi Sarhoş Edici Bütün Maddeleri Şa*mil Midir?



Hamr, aklı örten içilecek her maddenin genel adıdır Fakihlerin cum*huru da bu görüştedir


Hanefilere göre ise «hamr» yalnız üzüm suyundan kaynatılmış ve mayalanmış şıraya yani şaraba denir Aklı izale eden, fakat üzüm suyu cinsinden olmayan meşrubatlar herne kadar haram iseler de bunlara «hamr» denilemez


Cumhura göre «hamr» kelimesi yalnız kaynatılmış ve mayalanmış ü-züm suyuna has bir isim değildir Zira üzüm suyunun haricindeki sarhoş edici her içki nass ile haramdır Zira Enes bin Malik (ra)'ten şöyle rivayet edilmiştir: «Hamr haram kılındı Hamr ise üzüm, hurma, bal, buğday, arpa ve darı sularından yapılır» Bütün fakihler sarhoş edici her maddenin ha*ram olduğu hususunda ittifak etmişlerdir Aralarındaki ihtilaf ise «hamr»ın neyin ismi olduğu hususundadır Bu mevzunun tafsilatı Bakara Suresinin 219 âyetinin hükmü tahlil edilirken geçmişti




Beşinci Hüküm: Haram Olan Hamr'rn Bizzat Kendisi De Pis Midir?



Alimler «hamr»ın haramlığından, şeriatin onu pis göstermesinden, ona murdar ismi verilmesinden ve ondan şiddetle «kaçınılması» emrinden do*layı bizzat kendisinin de necis olduğu hükmüne varmışlardır Yalnız İmam Şafii (ra)'nin arkadaşı İmam Mezeni ile Hanefi fukahasından bazıları alim*lerin cumhuruna muhalefetle onun temiz olduğuna hükmetmişlerdir Bun*lara göre, haram edilen «hamr»ın içilmesidir Birşeyin haram edilmesi o-nun necasetini, murdarlığını gerektirmez Çünkü şeriatta birçok şey vardır ki haramdır fakat pis değildir Mesela ipek ve altın erkeklere haram olduğu halde pis değildir


Sahih olan cumhurun görüşüdür Zira Allahu taalanın ona «murdar» demesi, necis olduğuna delalet eder Şüphesiz âyetteki «rics» (murdar) kelimesi lügatta necasete denilir


Bazı sahabilerden yapılan rivayete göre Resulullah (sav)'a, «Yolcu*luklarımızda birçok müşrik ve hıristiyan ülkelere gidiyoruz Onlar çömlek*lerinde domuz eti pişirir ve kapları ile şarap içerler Oralardan geçerken ne yapalım?» diye sorulunca «Onların kaplarında yemek yapmayın, on*ların kaplarından yemeyin ve su içmeyin Şayet başka kap bulamazsanız onların çömlek ve kaplarını temizce yıkadıktan sonra kullanın» buyurmuş*tur Resulullah (sav)'ın «temizce yıkayın» emri kapların şaraptan dolayı necis olduğuna delalet eder Eğer necis olmasaydı Resulullah (sav), «te*mizce yıkayın» diye emretmezdi


Ayetlerden alınacak dersler


1- Akdolunan yeminde kefaret farzdır Lağv yeminde ise vacib de*ğildir


2- Kefareti oruçla karşılamak yedirmek, giydirmek ve köle azad etmekten aciz olanlar için sahihtir


3- içki ve kumar içtimai günahların en büyüklerindendir Bu, âyetin akışında «(tapınmak için) dikilen taşlar» ile birlikte anılmasından da an*laşılmaktadır


4- Düşmanlık ve kin insanlar arasına içki ve kumar vasıtasıyla girer Kumar aileleri dağıtan, ekonomiyi sıfıra indiren içtimai bir hastalıktır Allah (cc)'ın haram kıldığı herşeyden bilhassa içki ve kumar gibi büyük günah*lardan kaçınmak, uzaklaşmak farzdır




Âyetlerdeki Teşri'i Hikmetler



Allah taala mevzumuz âyetlerde de diğer âyetlerde olduğu gibi in*sanların içki ve kumardan şiddetle kaçınmalarını emretmektedir İçki ve kumarın İslâm nazarında ne kadar çirkin olduklarını göstermek için de bunları tapınmak için dikilen taşlar ve fal oklarıyla birlikte anmıştır Fer*di ve içtimaî zarar ve tehlikelerini, toplum ve aile hayatını nasıl tehdit edip yıktığını beyan ederek İslâm ümmetini uyarmaktadır içki aklı izale ettiği gibi sıhhati de bozar Bununla da kalmayarak in*sanın malını zayeder Akıl gittikten sonra toplum altüst olur suçlar ço*ğalır, arbede başlar Bir sarhoş hiçbir akıllı kimsenin yapmadığını yapar, konuşmadığını söyler Hatta bir sarhoş cevherle pisliği, menfaatli olanla zararlı olanı bile birbirinden ayıramaz


Kumar da başlı başına bir felakettir Kumar oynayan bir insan şuur ve duygularını kaybeder Parasının ve bütün varlığının elinden nasıl çıkıp gittiğini dahi anlayamaz Çünkü her verişinde bir önce verdiğini yeniden kazanmak peşinde koşar ve her defasında da kaybeder Evine eli ve cebi boş döndüğü zaman içi parasını alan kişiye karşı kin ve düşmanlıkla dolar İçine düştüğü buhran sonucu onu öldürmeye kalkar veya bizzat kendini öldürmeye kalkışır


Kumar yüzünden yıkılmış çok aile vardır Ailenin ferdleri kumar yü*zünden ahlaksızlığa ve kötü yollara düşmüşlerdir Müreffeh bir hayat süren ailelerin kumar yüzünden evsiz yurtsuz, sokaklarda, hamam külhanlarında perişan bir vaziyette yaşamaya çalıştıkları az görülmemiştir Bir zamanlar onların selamlarını bile kendileri için bir şeref sayanlar, kumar afeti yü*zünden perişanlığa düştükten sonra onlarla değil selamlaşma ve konuşma onları görmek bile istemezler


işte bunların hepsini Allah (cc) «Şeytan İçkide ve kumarda ancak aranıza düşmanlık ve kin düşürmek sizi Allaht anmaktan ve namazdan alıkoymak ister Artık siz (hepiniz) vazgeçtiniz değil mi?» âyetlyle beyan etmiştir

Alıntı Yaparak Cevapla

Tefsir Dersleri...

Eski 08-04-2012   #82
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tefsir Dersleri...




[1] F Razi tefsir, C 11, S 128 Taberi, tefsir C 8, S 54


[2] Dr Hasan Şazeîi Arap Edebiyatı Tarihi ve Metinleri, Cidde 1G76 C 1, S 15


[3] İmam Nevevi, Riyazü's-Salihin Lübnan baskısı, S 590


[4] İmam Nevevi, age, S 561


[5] Buhari, Müslim Tirmizi ve Nesai


[6] Şeyh Cemal Fütuhat-ı İlahiye, C l, S 463


[7] Taberl, tefsir C 6 S 33


[8] İstisna-i muttasıl: İstisna edilenlerin içerisinde olduğu haide bilahere çıka*rılana denir Mesela -İstanbul ve kazalarının müftüleri geldiler- denildiği zaman bütün müftülerin geldiği anlaşılır Bilahere -İlla Eminönü müftüsü gelmedi- denildiği zaman Eminönü müftüsü -illa- kelimesiyle istisna edilmiş olur


istisnai munkatı: istisna edilen şeyin başlangıçtada istisnalar arasında olmamasıdır Mesela «Merkez vaizleri geldiler, illa müftü gelmedi- sözünde peşin olarak müftü dışarda bırakılır Daha sonra müftü vaizlerden İstisna edildiğinde buna istisna-i munkatı denir (Çeviren)


[9] Buharı ve Müslim


[10] Kutub-i sitte S 464


[11] FRazi age, C ıı S 148


[12] Kurtubi, age C ö, S 88 474


[13] Irşadüs-Sari Şerh-i Buharİ C 1 S 358


[14] Ebu Davud IbnJ Mace


[15] Buharı şerhi, trşadûs Sâri kenarındaki Müslim Şerhi C 2 S 440-44f


[16] Ebu Hnyyan Bahr-i- Muhit C 3 S 200


[17] Buhari ve Müslim 484


[18] F Razi, age C il S 216


[19] Buharl ve Müslim Katade, Enes'ten rivayet etmiştir


[20] F Razi age, C 11, S 229 İbnl-Cevzi age C 2, S 354


[21] Kurtubl, age C 8, S 152 488


[22] Amr bin Şuayb babasından, o da dedesinden Zeylai Nebbûrraeti, C 3, S 355


[23] Ebu Davud, Nesâi Tirmİzi


[24] Ahmed bfn Hanbel Tirmİzi, İbni Mace


[25] Şeyh Sayis Tefsiri Âyeti! Kuran C 2 S- 189


[26] İmam Malik Muvatta


[27] Ebu Davud


[28] Kurtubi age C e S 267


[29] Buharı Abdullah bin Amr bin As'dan rivayet etmiştir


[30] Ebu Davud Ebu Musa el-Eş'ari'den rivayet etmiştir


[31] Müslim ve Nesai


[32] Zihar kefareti: Bu bahis Mücadele Süresindeki ahkam âyetlerinin tefsirinde gelecektir


[33] Kurtubi, age C 6 S 283

Alıntı Yaparak Cevapla

Tefsir Dersleri...

Eski 08-04-2012   #83
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tefsir Dersleri...




35 DERS MESCİDLERİN İMAR VE TAMİRİ İLE İLGİLİ HÜKÜMLER 2


Ayetlerin Lafzi Tahlili 2


Âyetlerin İcmali Manaları 2


Âyetlerin Nüzul Sebebleri 2


Ayetlerin Tefsirindeki İncelikler 2


Ayetlerdeki Şer'ı Hükümler 3


Birinci Hüküm: Ayetteki «Mescidleri İmar Etmek»Ten Maksat Nedir? 3


İkinci Hüküm: Âyetteki «Mescid» Kelimesinden Maksat Nedir? 3


Üçüncü Hüküm: Mescidlerin İmarında Kafirleri İstihdam Etmek Caiz Midir? 3


Ayetlerden Alınacak Dersler 4


36 DERS MÜŞRİKLERİN MESCİD-İ HARAMA GİRMELERİNİN YASAKLANMASI 4


İLE İLGİLİ HÜKÜMLER 4


Ayetlerin Lafzi Tahlili 4


Âyetlerin İcmali Manaları 4


Ayetlerin Tefsirindeki İncelikler 4


Ayetlerdeki Şer'ı Hükümler 5


Birinci Hüküm: Ayetteki Müşrikler Kimlerdir? 5


İkinci Hüküm: Müşriklerin Vücudlan Da Neci» Midir? 5


Üçüncü Hüküm: Müşriklerin Mescidlere Girmelerine Mani Olunmalı Mı? 6


Dördüncü Hüküm: Cizye Nedir, Kimlerden Ve Ne Kadar Alınır? 7


Âyetlerdeki Teşrii Hikmetler 7



35 DERS MESCİDLERİN İMAR VE TAMİRİ İLE İLGİLİ HÜKÜMLER



17- Allah eş koşanların, kendi küfürlerine bizzat kendileri şahit iken, Allahın mescldlerlni imar etmelerine (ehliyetleri) yoktur Onların (hayır na*mına) bütün yaptıkları boşa gitmiştir ve onlar ateşte ebedî kalıcıdırlar


18- Allahın mescidlerini ancak Allaha ve ahiret günün» iman eden, namazı dosdoğru kılan, zekatı veren ve Allahtan başkasından korkmayan kimseler imar eder işte doğru yola ermişlerden olmaları umulanlar bunlardir




Ayetlerin Lafzi Tahlili



(En ya'gmurû): Ya'mürû, İmaret kökünden gelir


Camiyi yapma, onarma ve ibadet için ikame etmeye denir İmaret maddi ve manevi olmak üzere ikiye ayrılır Âyet bu iki kısmı da şamildir


(Şahidine): Şahidine, şehadet kökünden gelir Yani onlar, şirk ve putperestlik eserini izhar ettiklerini kendileri de itiraf ediyor*lar demektir


(Habitat): Habitet, hubut kökünden gelir ve zay-olmak sevabı gitmek manasını taşır


(ve ekamessalâte): Akkame kelimesi ikamet kökün*den gelir İkamet, birşeyi yapılması gerekli olan herşeyiyle mükemmel ola*rak yapmaya denir Âyetteki manası ise namazı, Allanın bildirdiği ve Re*sulünün tarif ettiği gibi kılmak demektir


(Velem yatışa illallahe): Yahşâ haşyet kökün*den gelir ve korku demektir




Âyetlerin İcmali Manaları



Allah (cc), icmalen müşriklere, Allah (cc)'a şirk halinde iken, Allah (cc)'a ibadet edilen mescidlerj imar etmenin kendilerine uygun ve layık olmadığını haber vermektedir Zira mescidleri yapmak Allah (cc)'a imanı ve O'nu sevmeyi icabettirir Müşrikler ise kendi söz ve fiilleriyle kafir ol*duklarını itiraf ettikleri halde nasıl olurda ibadet edilecek mescidler yapar*lar Onların amelleri zayolmuş ve sevobları gitmiştir Onlar cehennem aza*bında ebedi kalıcı oldukları gibi, ordan çıkmaları veya azablarımn hafif*lemesi de küfür ve şirklerinden dolayı mümkün değildir


Mescidlerin imarı ancak Allah (cc)'a inanan, itaat eden ahiret günü*ne inanan insanlara layıktır Onlar imar ettikleri mescidlerde namazı dos*doğru kılar ve zekatlarını verirler Yalnız Allah (cc)'tan korkarlar İşte böy*le takva kişilerin mescid yapmaları daha uygundur Onlar dünya ve ahiret saadetine eren ve Allah (cc)'ın rızasına layık olanlardır




Âyetlerin Nüzul Sebebleri



Bedir savaşında Kureyş ulularından bir toplulukla birlikte o tarihte henüz iman etmeyen Abbas bin Abdulmuttalip (ra) de esir alınmıştı Ashab-tan birkaç kişi bunları ayıplıyor Hz Ali de, Hz Abbasi Resulullah (sav)'tan ayrı düşmek ve onunla savaşmaktan dolayı kınıyordu Bu ayıplama ve kınamalar üzerine Abbas (ra) «Siz bizim iyiliklerimizi ketmederek hep fenahklorımızı konuşuyorsunuz» dedi Sahabiler «Sizin de mi iyiliğiniz var?» dediler Abbas-(ra) ve diğer esirler «Evet bizim de iyiliğimiz vardır Çün*kü biz Mescidül Haramı onarır, her sene Kabe-i muazzamanın örtülerini değiştirir, hac için gelenlere su dağıtırız» cevabım verdiler İşte bunun üze*rine, «Allaha eş koşanların, kendi küfürlerine» âyeti nazil oldu [1]


Bu âyetlerle geçmiş âyetler arasındaki münasebet


Allahu taola, geçmiş âyetlerde müşriklerin imandan uzak olduklarını ve onların uzaklaşmalarını icabettiren cürüm ve günahlarını zikrettikten sonra müşrikler kendi yerlerinin yüksek olduğunu iddia etmişlerdir Allahu taala da bu âyetlerle onların iddialarını reddetmektedir




Ayetlerin Tefsirindeki İncelikler



Birinci incelik: Muhakkik müfessirlerin görüşüne göre âyetteki mes-cidden maksat, herne kadar çoğul olarak «mesacld» şeklinde ifade edil*mişse de Mescidül Haramdır Çoğul kullanılmasının sebebi ise bütün mes-cidlerin kıblesi olmasıdır


İkinci incelik: Müşriklerin mescid yapmalarına mani olmanın gerçek sebebi onların bizzat kafir olmalarıdır Yoksa kendi kendilerinin küfürleri*ne şehadet etmeleri değildir Ancak küfürlerinin kendj şehadetleriyle tak-yid edilmesi, küfürlerinin sarahatini belirtmek içindir Zira onlar kafir ol*duklarını kendi sözleriyle de itiraf ve ikrar ederler Nitekim müşrikler Bey*tin tavafı sırasında şöyle söylerlerdi: «Lebbeyk lâ şerike leke İlla şerike nüve leke temlikühu vema meleke» (Emrine uyarak sana geldik Senin şerikin yoktur Yalnız bir şerikin vardır Sen birçok şeye malik olduğun gibi o da maliktir) Bu sözleri de açıkça gösteriyor ki, en kudsi ibadetleri olan Beyt'i tavaf sırasında Allah (cc)'a eş koştuklarını İtiraf etmektedir*ler Ayrıca Beytin içine ve etrafına diktikleri putlar da kafir ve müşrik ol*duklarını teyid eden fiili işaretlerdir, işte âyetteki «şirk» kelimesinden son*ra, «kendi küfürlerine bizzat kendileri şahld iken» ifadesinin gelme*sinin hikmeti de budur


Üçüncü incelik: Ebu Hayyan şöyle der: «Müminlere camileri imar ile birlikte camilerin onarılması, temiz tutulması, saygı gösterilmesi, ora*larda ibadet etmenin adet haline getirilmesi, ilim öğretilmesi gibi ibadet çeşitleri İle mescidlerln dünya işleriyle gıybet ve yalan gibi şeylerden ko*runması da emrolunmuştur» [2]


Resulullah (sav)'in, «Bir kimsenin camiye gitmeyi adet ettiğini gördünüzmü onun imanlı olduğuna şehadet ediniz» [3] sözleri de Ebu Hayyan'ın yukarıda söylediklerine delalet eder


Dördüncü incelik: Âyetin müminlere ait olan, «işte doğru yola ermiş*lerden olmaları umulanlar bunlardır» kısmındaki «umulanlar» tabiri, müş*riklerin İftihar vesilesi ettikleri Mescidül Haramı tamir etme, Kabenin ör*tüsünü değiştirme gibi amellerinden umut kesmeleri gerektiğini anlatmak*tadır Çünkü Allahu taala, Allah (cc)'a iman eden ve Allah (cc)'tan başka kimseden korkmayan müminlere bile hidayetin ulaşmasını «umulur» tabi*ri ile beyan etmiştir Müslümanların hali böyle olunca müşrikler küfür ve şirk üzere oldukları halde hidayet ve kurtuluşu nasıl bekleyebilirler




Ayetlerdeki Şer'ı Hükümler


Birinci Hüküm: Ayetteki «Mescidleri İmar Etmek»Ten Maksat Nedir?



Bazı alimler âyetteki «mescidleri imar» ibaresinden maksadın cami*ler İnşa etmek olduğunu söylemişlerdir Bu maddi bir imardır ve Resulul*lah (sav) tarafından da teşvik edilmiştir Nitekim bir hadiste, «Kim Allah (cc) için bir kuş yuvası kadar da olsa bir mescid yapsa Allah (cc) da ona onun karşılığında cennette bir ev yapar» buyurulmuştur


Diğer bazı alimlere göre ise âyetteki «mescidleri imandan maksat namaz kılmak, ibadet etmek ve diğer hayırlı işler yapmaktır «(O kandil) o evlerde (yakılır ki) Allah onların yüce tanıtmasına ve içlerinde adının a-nılmasına izin vermiştir Onlar buralarda sabah ve akşam O'nu teşbih (ve tenzih) ederler» (Nur: 36) âyeti de buna delalet etmektedir Zaten mescid-lerin imarından asıl maksat da budur Bu imar manevi imardır Âyetteki ibarenin hem maddi, hem de manevi imarı ihata ettiğini söylemeye hiçbir mani yoktur Alimlerin cumhurunun tercihi de böyledir Âyetteki ibare bu*na delalet ettiği gibi bu cümlenin âyetin akışında aldığı yer de bunu ik*tiza eder


Ebubekr el-Cessas şöyle der: «Mescldlerin imarı iki kasıtla olur Bi*rincisi onda ibadet yapmak ve' durmak, ikincisi ise inşası ve tamiridir Nitekim ziyaret maksadıyla Mescidül Harama ve Kabeye hac mevsimi dışın*da gidenlere de «mu'temlr» denir


Bu âyet kafir ve müşriklerin mescidler yapmasına, onları tamir etme*lerine mani olmaya delalet etmektedir Zira onların camilere girmesi, ca*mileri imardaki asıl gayeye uygun olmadığı gibi onların inançları da mes-cidlerde ibadet eden müminlerin inançlarına muhaliftir Müminler yalnız Allah (cc)'a, onlar ise maddeden yapılmış birtakım şeylere de ibadet ede*rek Allah (cc)'a eş koşmaktadırlar» [4]




İkinci Hüküm: Âyetteki «Mescid» Kelimesinden Maksat Nedir?



Bazı alimlere göre âyetteki «mescidsden maksat, Mescidül Haramdır Çünkü bütün mescidlerin kıblesi ve en efdalidir Âyetin nüzul sebebi de bu görüşü teyid etmektedir Bu görüş ikrime'den de rivayet edilmiştir Bazı alimler de bu görüşü İbni Kesir ve Ebu Amr'ın kıraatlerine —ki onlar «mesacid» kelimesini «mescid» şeklinde okumuşlardır— istinad ederek diğerlerine tercih etmişlerdir


Diğer bazı alimlere göre ise âyetteki (mesacid» kelimesinden maksat, yalnız Mescidül Haram değil bütün mescidlerdlr Çünkü kelime çoğul ola*rak gelmekte ve Allah (cc)'a izafe edilmektedir Dolayısıyla kelime umu*milik ifade etmekte, başta Mescidül Haram olmakla birlikte bütün mescid-•eri dile getirmektedir


Bize göre sahih olan ikinci görüştür Âyetin zahiri de bunu teyid et*mektedir Çünkü âyetteki çoğul sigası hükmün umumiliğini ifade eder Öy*leyse müşriklerin hangi mescid olursa olsun imar etme ehliyetleri yoktur Onların küfür ve şirkleri de bunun imkansız kılmaktadır Zaten onların bu mukaddes ve temiz yerlere girmeleri imam Malik (ra)'in de dediği gibi sahih değildir Müşriklerin mescidlere girme hükmünün tafsilatı gelecek âyette verilecektir




Üçüncü Hüküm: Mescidlerin İmarında Kafirleri İstihdam Etmek Caiz Midir?



Bazı alimler, âyetten müşriklerin müslümanlar tarafından mescidlerin imarında istihdam edilmelerinin caiz olmadığı hükmünü çıkarmışlardır Zira ou maddi imardır ve Allahu taala bunda müşriklere imkân verilmesini ya*saklamıştır Âyetin zahiri ise müşrik ve kafirlerin istihdamının caiz olduğuna delalet eder Zira âyette yasaklanan onların mescidlere sahip çık*maları, maddeten tasarruflarını ellerinde tutmaları veya mescidlerin va*kıflarını idare etmeleri ve benzeri işlerdir Ama bir müşrikin camilerin imarında işçi ve usta olarak çalıştırılması caizdir Bu işler âyetin yasak*lar: İçine girmez Fakihlerin cumhurunun görüşü budur




Ayetlerden Alınacak Dersler



1- Müşrikler küfürlerinden dolayı, yaptıkları hayırlardan sevap ala*mazlar Zira Allahu taala, «Biz onların herhangi bir amel (ve hareket) yap-tılarsa (hepsinin) önüne geçtik de bunlan saçılmış (ve hiçbir değeri ol*mayan) zerreler yaptık» (Furkan: 23) buyurmaktadır Bu âyet de bu ger*çeği ifade etmektedir


2- Mescidleri imar etmek Allah (cc)'ın haram sınırlarına tazim eden iman ehline layıktır


3- İnsanın gerek sözünde ve gerek ibadet ve muamelatında ihlaslı olması farzdır


4- Mescidlerin imarından gaye yalnız Allah (cc) rızasını kazanmak*tır Yoksa riya İçin olmamalıdır

Alıntı Yaparak Cevapla

Tefsir Dersleri...

Eski 08-04-2012   #84
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tefsir Dersleri...




36 DERS MÜŞRİKLERİN MESCİD-İ HARAMA GİRMELERİNİN YASAKLANMASI

İLE İLGİLİ HÜKÜMLER



28- Ey iman edenler, müşrikler ancak bir necistir Onun İçin bu yıl*larından sonra onlar mescid-i harama yaklaşmasınlar Eğer fakirlikten kor-karsanız, Allah dilerse, sizi kendi fazlından zenginleştirir Çünkü Allah, ger*çek bilicidir, tam hüküm ve hikmet sahibidir


29- Kendilerine kitap verilenlerden ne Allaha, ne ahiret gününe İnan*mayan, Alladın ve peygamberinin haram ettiği şeyleri haram tanımayan, hak dinini din olarak kabul etmeyen kimselerle, zelil ve hakiyr kendi el*leriyle cizye verecekler) zamana kadar muharebe edin




Ayetlerin Lafzi Tahlili



(Necesün): Necs kökünden gelir, pislik demektir


(Ayleten): Ayleten, fakirlik ve ihtiyaç demek


(Yedınune): Yedinune, din kökünden türemiş t fiildir Herhangi bir şeye inanan anlamına gelir


(Elcizyete): Cizye, zımmîlerin İslâm devletine öd dikleri vergidir


(Anyedin): Anyedi, zilletle vermek demektir


(Sâğirune): Sâğirune, sağr kökünden gelir ve zel olmuş, küçülmüş manasındadır




Âyetlerin İcmali Manaları



Ey Allah (cc) ve Resul (sav)'ünü tasdik ederek inanan müminler, müş rikler ancak bir pisliktirler Zira onların içi pislikle dolu, yani inanışları bo zuktur Onlar ne yıkanıp temizlenirler, ne de necasetten kaçınırlar Bu se neden sonra onlara mescid-l harama girme imkânı vermeyin


Ey müminler, eğer onların mescid-j harama girmelerine ve hacca ge üslerine mani olmanızdan dolayı fakir düşmekten korkarsanız, korkmayın Siz onlara mani olmakla, onlardan gelen gelirlerin kesilmesiyle fakir ol*mazsınız Çünkü Allah (cc) sizi fazlıyla zenginleştirir Hatta rızkınızı o ka*dar çoğaltır ki dünyalık için hiçkimseye ihtiyacınız kalmaz Zira dünyalık Allah (cc)'ın iradesine bağlıdır Şüphesiz O hakkıyla bilen ve hakkıyla hü*küm verendir


Ey müminler, Allah (cc)'a ve Resul (sav)'üne inanmayan ve ahiret gü*nünü tasdik etmeyen müşrik ve kitap ehli kafirlerle Resulullah (sav)'ın ge*tirdiği yol üzere savaşın Onlarla gücünüzü kabul ederek, karşınızda kü*çülerek cizye verinceye kadar savaşın Çünkü onlar, hak din olan İslâmı din olarak kabul etmeyerek Allah (cc) ve Resul (sav)'ünün haram kıl*dığı şeyleri haram kabul etmemektedir


Ayetlerin nüzul sebebleri


Resulullah (sav), Hz Ali'ye*Beraet suresinin başlangıç âyetlerini müş*riklere okumasını ve onlarla müminlerin aralarındaki anlaşma metnini ü-zerlerine atmasını emrederek Allah (cc) ve Resul (savj'ünün müşriklerden beri olduğunu haber verdi Bu esnada müslümanlardan bazıları, «Ey Mek-keliler, siz bizim yolumuzu kestiniz, bize gelen kervanlara mani oldunuz, bize korşı şiddet hareketlerinde bulundunuz Bundan sonra bütün yaptık-arınızın karşılığını göreceğinizi İyi biliniz» dediler Bunun üzerine «Ey inan «denler, müşrikler ancak bir neclstlr» âyeti nazil oldu [5]




Ayetlerin Tefsirindeki İncelikler



Birinci incelik: Kur'an-ı kerim, mutlak bir ifade İle müşriklerin necis ıpis) olduklarını beyan etmiştir Bu beyan da mübalağa ifade eden «ne-c«sün» kelimesi ile yapılmıştır «Necesün», bizzat pis olan şeye denir Müş*rikler herne kadar bizzat pis değillerse de taşıdıkları batıl ve fasld inanç-ar yüzünden sanki kendileri, vücudları da pis olmuştur


Bazı alimlere göre «müşrikler ancak bir neclstlr» ifadesi, «onlar ne*caset taşın manasına gelir Allah (cc), puta tapmayı «necls» tabir ettiğin*den müşrikler de Allahu taalanın «necis» tabir ettiği putperestliklerinden defayı «necis» olarak vasıflandırılmışlardır Veya müşrikler bütün semavi dinlerin pisliğini ilan ettiği domuz ve benzeri necislerden korunmoyarak /edikleri için «necit» olarak zikredilmişlerdir


İkinci incelik: Müşriklerin mescid-i harama yaklaşmalarını yasakla-ren âyette mübalağalı bir ifade kullanılmıştır Zira asıl maksat müşrik-erln mescid-i harama girmelerinin yasaklanmasıdır Müşriklerin mescid-i harama yaklaşmajarı yasaklanınca tabii olarak İçine girmeleri de yasak*lanmaktadır


Üçüncü incelik: «Allah dilerse tizi kendi fazlından zenginleştirir» âyetinde insanların zenginliğinin Allah (cc)'ın iradesine rabtedilmesi, kul*ların Allah (cc)'a karşı edebil olmaları icabettiğlni bildirmektedir Ayrıca, insanların arzularının mutlaka yerine geleceği inancına itimad etmelerinin uygunsuzluğuna ve kula lazım olanın Allahu taaladan mütevazi bir İfade le' hayırlı arzuların yerine getirilmesini, afetlerin defedilmesini taleb etmek oMuğuna işaret etmektedir


Dördüncü incelik: Ayetin sonundaki «Çünkü Allah gerçek bilicidir, tam hüküm ve hikmet sahibidir» İfadesinde, fakirlik ve zenginliğin Allah cc)'ın İradesine bağlı olduğuna latif bir işaret vardır Çünkü rızık hile ve çok çalışmayla kazanılmaz Ancak Allah (cc)'ın hikmetine ve kulları hak*kındaki maslahatına göre verilir O, dilerse zengin eder, dilerse fakir Al-lahu taala hiçkimseyi hikmetsiz ve maslahatsız olarak ne zengin, nede fakir eder imam Şafii (ra)'den rivayet edilen şu şiir, bu hususa yeterince aydınlık kazandırmaktadır:


«Eğer servet hile ile kazanılsaydı, Beni yıldızlara uzanmış görürdünüz Şurası var ki, kime akıl verilmişse O servetten mahrum edilmiştir Akılla servet birbirine zıttırlar İkisi bir araya gelemezler


Servetin Allah (cc)'ın hikmetine bağlı olduğunun delili Bilginlerin fakir Ahmak cahillerin zengin oluşudur»


Beşinci incelik: Allahu taafa, kitap ehli yahudi ve hıristiyanların imansız olduklarını beyan etmiştir Çünkü bunlar, imanlı gibi görünseler de bu iman tam olmadığı gibj iman esaslarına başka bazı şeyler de karıştırmış*lardır Mesela, Allah (cc)'ın oğula ve karıya ihtiyacı olmadığı halde O'na oğul ve karı isnad etmişlerdir Peygamberleri vasıtasıyla kendilerine gelen kitapların hükümlerini değiştirerek kendilerine haram edilen şeyleri helal, helal edilen şeyleri haram kabul etmişlerdir Allahu taalaya layık olmayan sıfatlar yakıştırmışlardı Bu sebeble herne kadar imanlı olduklarını zan*nederlerse de hakikatte imanlı değildirler Bundan dolayı Allahu taala on*lardan imanı nefyettiğini bildirmektedir


Bu hususta Kermani şöyle der: «Kitap ehlinden imanı nefyetmek, on*ların gittiği yolların iman ehlinin gideceği yollardan olmamasından dolayı*dır»




Ayetlerdeki Şer'ı Hükümler


Birinci Hüküm: Ayetteki Müşrikler Kimlerdir?



Müfessirlerin cumhuruna göre âyetteki «müşriklerden maksat, bil*hassa putlara tapanlardır Zira müşrik kelimesi Allah (cc) haricinde bir-şeye tapan kimse için kullanılır Kitap ehli ise herne kadar kafir olsalar da onlara müşrik denilemez


Alimlerin bazılarına göre ise, «müşrik» kelimesi ister putperest, ister kitap ehli olsun bütün kafirleri ifade eder Zira Allahu taala «Yahudiler «Üzeyr Allanın oğludur» dedi(ler), hıristiyanlar da «Mesih (İsa) Allabın oğludur* dedi(ler) Oplar Alladı bırakıp bilginlerini, rahiplerini, Merjtem oğlu Mesih'i tann edindiler Halbuki bunlar da ancak bir Allaha ibadet et*melerinden başkasıyla emrolunmamışlardı» (Tövbe: 30-31) buyurmuştur Allahu taala bu âyetlerde, yahudi ve hıristiyanların da Allah (cc)'a şirk koştuklarını acık bir İfade ile,bildirmektedir


Bize göre sahih olan ikinci görüştür «Mûştim kelimesi kafirleri de C«ne alır Bunlar da mescid-i harama girmeleri yasaklananlar arasına da*hidir Çünkü hüküm bakımından puta tapanlarla yahudi ve hıristiyanlar orasında hiçbir fark yoktur




İkinci Hüküm: Müşriklerin Vücudlan Da Neci» Midir?



Âyetteki «müşrikler ancak bir necistir» ifadesinin zahiri «müşrik-laoin «necisi olduklarına delalet eder Daha önce de söylediğimiz gibi ouradaki «necaset»ten maksat, maddî değil, manevi necasettir Dolayısıyla necasetten kaçınıldığı gibi onların şirkinden de kaçınılması icabeder Bun-ann kendileri pis olmasalar bile onlar için farz olan guslü terkettikleri ve domuz gibi necis şeylerden yedikleri için necis gibidirler


Zemahşerî, Keşşaf adlı eserinde İbni Abbas (ra)'ın bu âyetin zahirine dayanarak «Müşriklerin kendileri de köpek ve domuz gibi necistir» dedi*ğini rivayet etmiştir


İbni Cerir et-Taberî de Hasan-ı Basrî (ra)'nin, «Her kim bir kafirle -okalaşırsa hemen ellerini yıkasın» dediğini rivayet eder


Fakihler ise rivayet edilenlerin tersine kafirlerin vücudlarının temiz ol-suğuna hükmetmişlerdir Zira kafirler müslüman oldukları an vücudla-Miın temiz olduğu icma ile sabittir Halbuki onlar müslüman olunca vü-audlannı maddi bir temizlik maddesi kullanarak temizlememişlerdir Zaten âyet de zahirlerinin temiz olduğuna delalet etmektedir «Necis» olan on-cnn dışı değil, içleridir Oysa şüphe yok ki onlar cenabetlikten guslet*mezler ve necis olan şeylerden kaçınmazlar


Tercih olunan fakihlerin görüşüdür Çünkü müslümanlar şer'î hüküm*lere göre onlarla gerek ticari ve gerek sanayi ve gerekse zirai münase*betlerde bulunabilmektedirler Resulullah (sav)'ın da gayri müslimlerle to-«ataştığı halde namaza kalktığında elini yıkamadığı rivayet edilmiştir En doğrusunu Allah (cc) bilir




Üçüncü Hüküm: Müşriklerin Mescidlere Girmelerine Mani Olunmalı Mı?



«Bu yıllarından sonra onlar (müşrikler) mescid-i harama yaklaşma-smtar» âyeti, müşriklerin mescid-i harama girmelerine mani olunmasına Jelalet eder Ancak alimler «mescid-i haram» lafzı üzerinde ihtilafa düş*müşlerdir


Bazılarına göre âyetteki «mescidi haram» lafzından bilhassa mes-cid-i haram kasdedilmektedir, diğer mescidler değil Bu, İmam Şafii (ra)'nln de görüşüdür


Bazı alimlere göre âyetteki «mescld-i haran» kelimesinden maksat yalnız mescid-i haram değil Mekke harimidlr Bu, Ata ve Hanbeli mezhe*binin görüşüdür


Alimlerin bir (asımına göre âyetteki «mescid-i haram»dan maksat, bü*tün mescidlerdir Mescid-i haramın hükmü nass ile sabit olduğu gibi diğer mescldlerin hükmü de kıyasla sabittir Bu, Maliki mezhebinin görüşüdür


Bazı alimlere göre ise âyetteki «mescld-i haram» yasağından maksat, yalnız hac mevsiminde müşrik ve kafirlerin mescid-i harama girmeleridir Bu da Hanefi mezhebinin görüşüdür


Şaftilerin delilleri: imam Şafii (ra), «bu yıllarından sonra onlar mes*cld-i harama yaklaşmasınlar» âyetinin zahirine istinad ederek yasaklama hükmünün yalnız mescid-i harama mahsus olduğuna hükmetmiştir Bu hük*me müşrikler girdiği gibi kitap ehli kafirler de girerler, öyleyse gayri müs-limlerin diğer mescidlere girmeleri mubahtır


Hanbelilerin delilleri: İmam Hanbel (ra), âyetteki «mescid-i haram» sözünden tüm Mekke hariminln kasdedildiğini söyleyerek müşriklerin Mek*ke harimine girmelerinin yasak olduğuna hükmetmiştir Zira Allahu taala «Onlar küfreden, sizi mescid-i haramdan ve alıkonulmuş hediyelerin ma-halline ulaşmasından menedenlerdlr» ve «inşallah (hepiniz) —emniyet içinde (kiminiz) başlarınızı tıraş ettirerek, (kiminiz saçlarınızı) kısaltarak— korkusuzca mutlaka mescid-i harama gireceksiniz» (Fetih Suresi: 25-27) buyurmaktadır Her iki âyette de mescid-i haram sözleri geçmekle birlik*te, müşriklerin müslümanların girmelerine mani oldukları yer yalnız mes*cid-i haram değil bütün Mekke olduğu bilinmektedir İkinci âyette de Al*lah (cc) tarafından müslümanlara müjdelenen yer yalnız mescid-l haram dçğil yine bütün Mekke'dir


Malikilerln delilleri: imam Malik (ra)'e göre, müşriklerin mescidlere girmelerinin yasaklanmasının illeti necasettir Necaset ise zaten müşrik*lerde mevcuttur, öyleyse haram kılınmanın hükmü bütün mescidler İçin sabittir Dolayısıyla müşriklerin hem mescid-i harama, hemde diğer mes*cidlere girmeleri caiz değildir İmam Malik (ra), kitap ehlini de müşriklere kıyaslayarak onların da mescid-i harama ve diğer bütün mescidlere girme*lerinin haram olduğuna hükmetmiştir [6]


Hanelilerin delilleri: İmam Ebu Hanife (ro)'ye göre âyetteki mescid-i «rama girme yasağından maksat hac ve umre için müşriklerin mescid-i ycrzTa girmelerinin yasaklanmasıdır Bu görüsünü isbat için aşağıdaki delillere dayanmaktadır:


1) Âyetteki, «bu yıHarından sonra onlar mescid-i harama yaklas-r» ifadesinde yasaklamanın «bu yıldan sonra* tabiri ile tesbit edil-


yasaklamanın senenin bir bölümüne ait olduğuna delalet eder ki nü ğq hac mevsimidir Bu görüşe göre âyetin anlamı «Bu yıldan sonra -nlşrikler hac ve umre yapmasınlar» olur


2) Resulullah (sav) Hz Ali'yi Mekke müşriklerine BerGet Suresinin im âyetlerini okuması için gönderdiğinde Hz Ali onlara «Bu seneden son-•- «içbir müşrik hac yapmasın» demiştir Hz Ali'nin bu sözü acıkca ya*şartmanın hac mevsimine ait olduğuna delalet etmektedir


3) Âyetteki, «Eğer fakirlikten korkarsanız Allah dilerse, sizi yakında fazlından zenginleştirir» ifadesi de yasaklamanın yalnızca hac mev-


ait olduğuna delalet etmektedir Zira fakirlik korkusu, hac mevsimin*le müşriklerin mescid-i harama girmelerinin yasaklanmasından ileri gel--ertedir Çünkü müşrikler hac mevsiminde ticari sergiler açarak müs-lumonlara birçok yiyecek maddesi sattıkları gibi müslümanların ellerinde-«: mollan da satın alırlardı Bu yasakla ticari münasebet kesilince hac -emminde sağladıkları kazançtan mahrum kalarak fakirlik korkusuna Düşeceklerdi İşte Allahu taala bu korkuyu bertaraf etmek İçin «sizi ya-cKİa kendi fazlından zenginleştirir» buyurmaktadır


4) Bütün müslümanlar müşriklerin haccına Arafat vakfesine Muz-»ie vakfesine ve diğer hac ibadetlerine —bunlar mescid-i haramda ol-Tcsa bile— mani olmanın farz olduğunda icma etmişlerdir Bu sebeble osaklama yalnızca hac mevsimine aittir


Zemahşerî şöyle der: «Onlar mescid-i harama yaklaşmasınlar» âyeti-~ - manası, hac ve umre yapmasınlar demektir Hz Ali'nin «Bu seneden sonra hiçbir müşrik hac yapmasın» sözü de âyetin manasının böyle oldu-juno delalet eder Öyleyse imam-ı Azam (ro)'a göre müşriklerin Mekke -erimine girmesi ve hac mevsimi dışında mescid-i harama ve diğer mes--c ere girmeleri yasak edilemez» [7]




Dördüncü Hüküm: Cizye Nedir, Kimlerden Ve Ne Kadar Alınır?



Cizye, kitap ehlinin müslümanlara kendilerinin korunmalarına karşılık ödedikleri vergiye denir Cizye onların bir bakıma İslama girmemelerinin de cezasıdır Cizyeye müslümanlardan alınan zekatın karşılığı da denile*bilir Çünkü İslâm toplumunda yaşayan gayri müslimler zekatla mükellef değillerdir


Fakihler kimlerden cizye alınacağı hususunda ihtilaf etmişlerdir


İmam Hanbel (ra)'in meşhur olan kavline göre cizye yalnız yahudi hıristiyan ve mecusilerden alınır İmam Şafii (ra) de bu görüştedir


İmam Evzaî de «Cizye, bütün kafirlerden alınır İster puta, ister ateşe tapsın, isterse hiçbir şeye inanmasın» demiştir


İmam Malik (ra) ve Ebu Hanife (ra)'ye göre cizye Arapların putperest*leri hariç, diğer kafirlerin hepsinden alınır


Cizye yalnız baliğ olan erkeklerden alınır Kötürüm, topal, kör, yaşlı, kadın, çocuk ve manastırlara kapanmış keşişlerden cizye alınmaz


Cizyenin miktarı: Cizye, her yıl için gayri müslimierin zenginlerinden 48 dirhem, orta hallilerinden 24* dirhem, çalışma gücü olan fakirlerinden ise 12 dirhem olarak alınır İmam-ı Azam (ra) ve İmam Hanbel (ra)'in gö*rüşleri de budur


İmam Malik (ra)'e göre zengin-fakir ayrımı yapmadan, aralarında geçerli para altın ise her zımmîden 4 altın, gümüş ise 40 dirhem alınır


İmam Şafii (ra)'ye göre, ister zengin olsun, ister fakir her zımmîden senede 1 altın lira alınır


Tercih olunan görüş İmam Malik (ra)'ten rivayet olunandır Hz Ömer'in uygulaması da İmam Malik (ra)'in görüşünü teyid etmektedir Şu varki, Hz Ömer'den cizye hususunda muhtelif meblağlar rivayet edilmektedir


Cizyenin miktarı hakkında kesin bir nass bulunmadığından her müc-tehid kendi içtihadı ile hükmetmiştir Hz Ömer'in dilencilik yapan yaşlı bir yahudiden cizyeyi kaldırarak hazineden nafaka verdiği de rivayet edil*miştir En doğrusunu Allah (cc) bilir




Âyetlerdeki Teşrii Hikmetler



İslâm, müslümanlara kafir ve din düşmanlarından İslâmın geniş göl*gesinden ve adil hükümlerinden faydalanmayı istemeyerek İslama girmeyenlerle, yeryüzünde beşeriyetin tümüne saadet getirecek hak daveti yay*maya mani olanların ve fesat çıkaranların köklerinin kazınıp atılmasına ka*dar savaşı farz kılmıştır Allahu taala yalnız kitap ehlini «savaşarak öldür*mek» hükmünden istisna ederek onları İslama davet etmemizi emretmiş*tir Şayet İslama girmezlerse cizye vermelerini, eğer cizye vermeyi de ka*bul etmezlerse o zaman İslama girip Allah (cc)'ın hükmüne razı oluncaya kadar onlarla da savaşmayı emretmiştir Zira Allahu taala, «Zelil ve hakir kendi el(ler)iyle cizye verecekleri zamana kadar muharebe edin» buyur-maktadir


Cizye zahiren bir vergi gibi görünmekle birlikte asımda boyun eğme*nin İslâm nizamının gölgesinde yaşamayı kabul etmenin İslama karşı Itaatlarını izhar etmenin ve İslâm devletinin otoritesine boyun eğmenin işaretidir Bunun ötesinde İslâm devleti ile zımmiler arasında bir yardım*laşma vasıtasıdır Cizye veren bir gayri müslim, artık İslâm davetine karşı koymayacağını, İslâm nizamına karşı gelmeyeceğini göstermiş olur Baş*ka bir ifadeyle cizye İslâm ahkamına teslim oluşun ifadesidir


Müslüman her sene Kur'an-ı kerimin tesbit ettiği şekilde kullanılmak kaydıyla zekat vermekle nasıl mükellefse kitap ehli zımmî de az bir cizye vermekle mükelleftir Verilecek cizye, zımminin korunması ve İslâmın am*me hizmetlerinden faydalanması' karşılığı olarak verilecektir


Cizyenin ne kadar verileceği içtihadı bir mesele olduğundan yer ve zamana göre değişmektedir Fakat cizye almaktan maksat hiçbir zaman, gayri müslimlerin bütün mallarını alarak onları fakir düşürmek değildir Cizye onların İslâm ahkâmının gölgesinde yaşamaya razı oluşunun ve bu hükümlerin nimetlerinden faydalanmanın işaretidir Resulullah (sav), «Al*lah (cc) insanları mal biriktirmekle değil, beşeriyeti doğru yola davet et*mekle mükellef kılmıştır- buyurmaktadır Bu hadis-i şerif de cizyenin ma*na ve mahiyetini açıkça ortaya koymaktadır






--------------------------------------------------------------------------------


[1] Vahidi Esbab-ı nüzul S 138 Ebu Hayyan Bahrül-Muhid C S S 18


[2] Ebu Hayyan age, C S S 19


[3] Tirmizi ve Hâkim Ebu Said el-Hudri'den rivayet etmişlerdir


[4] Ebubekir el-Cessas Tefsirü'l-Ahkamül-Kuran C 2 S 87


[5] Ebu Hayyen, age C 5 S 27


[6] Ebu Hayyan age C S S İa İbni Cevzi, age C 3, S 417 26


[7] Zemahşeri Tefsir-i Keşşaf C 2

Alıntı Yaparak Cevapla

Tefsir Dersleri...

Eski 08-04-2012   #85
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tefsir Dersleri...




37 DERS GANİMETLE İLGİLİ HÜKÜMLER 2


Ayetlerin Lafzı Tahlili 2


Ayetlerin İcmali Manaları 2


Ayetlerin Nüzul Sebebleri 2


İkinci Hüküm: Bazı Mücahldlere Ganimetten Fazla Pay Verilmesi 3


Üçüncü Hüküm: Tenfil Ganimetten Mi, Beşte Bir (Humus)Tan Mı Verilir? 3


Ayetlerden Alınacak Dersler 4


38 DERS CEPHEDEN KAÇMA İLE İLGİLİ HÜKÜMLER 4


Âyetlerin Lafzi Tahlili 4


Ayetlerin İcmali Manaları 4


Ayetlerdeki Şer’i Hükümler 5


Birinci Hüküm: Cepheden Kaçmak Büyük Günahlardandır 5


İkinci Hüküm: Düşman Ne Kadar Olursa Kaçmak Haramdır? 5


Üçüncü Hüküm: Zaruret Halinde Cepheden Kaçmak Caiz Midir? 5


Âyetlerden Alınacak Dersler 5


39 DERS GANİMETLERİN TAKSİM USULÜ HAKKINDAKİ HÜKÜMLER 5


Âyetlerin Lafzi Tahlili 6


Âyetin İcmali Manası 6


Ayetin Tefsirindeki İncelikler 6


Âyetteki Şer'ı Hükümler 6


Birinci Hüküm: Ganimet İle Fey Aynı Şey Midir? 6


İkinci Hüküm: Humus Nasıl Taksim Edilir? 7


Üçüncü Hüküm: Ganimet Nasıl Taksim Edilir? 8


Dördüncü Hüküm: Bu Âyet Enfal Suresi 1 Âyeti Nesheder Mi? 8


Âyetten Alınacak Dersler 8



37 DERS GANİMETLE İLGİLİ HÜKÜMLER



1- (Habibim) sana harfo ganimetlerinin hükmünü) sorariar De ki: (Bu) ganimetler Allanın ve Resulünündür O halde (tam) müminlerseniz Allahtan korkun, (ihtilofa düşmeyip) aranızı düzeltin, Allaha ve peygambe*rine itaat edin


2- Müminler ancak onlardır ki Allah anıldığı zaman yürekleri titrer, karşılarında âyetleri okununca (bu), onların imanını artırır, onlar ancak Rablerine dayanıp güvenirler


3- (Müminler) onlardır ki namazı dosdoğru kılarlar, kendilerine fi*zik olarak verdiğimizden (Allah yolunda) harcarlar


4- işte onlar gerçek müminlerin ta kendileridir Rableri katında de*receler, yarlığanma ve sayısı bitmez, müddeti tükenmez rızık (hep) onlann-




Ayetlerin Lafzı Tahlili



(El enfali): Enfal, nefel'in çoğuludur Nefel, faz*lalık olan birşeye denir Sünnet olan namazlara nafile denmesi de farzdan fazla olduğu içindir Âyette ise ganimet manasına gelmektedir


(Fettekullahe): Allah (cc)'ın emirlerini yerine getir*mek, yasaklarından kaçınmaktır Takva kelimesi, aslında insanın korktuğu tirşeyle kendisi arasına koyduğu perde, koruyucu demektir


(Zate beyniküm): Aralarındaki ahvali düzeltiniz c sağlansın


(Vecllet kûlûbühüm): Vecil, korkmak demektir


(Zadethüm imanen): Zade, ziyade kökünden gelen atr fiildir Buradaki manası «jmanda sebatları fazlalaşsırudır


(Tevekkeiune): Tevekkül, itimad etme manasındadır Ailah (cc)'a ittlka etmek muttaki müminin şiarıdır


(Yukbnunessakıte): Namazın rükün ve şortlarını ka*mil bir şekilde yerine getirmektir


(Derecâtün): Cennetteki yüksek mevkilere denir


(Ve magfiretün): Allah (ca)'ın kulların günahların*dan vazgeçmesi




Ayetlerin İcmali Manaları



Allah (cc) Resul (sav)'üne hitapla şöyle buyurmaktadır: Ey Muham-med (sav), sana senin ile müdrikler arasındaki ilk savaşta (Bedir) eline geçen ganimetin taksimi ve hükmü hususunu soruyorlar De ki: Ganimet Allanın ve Resulünündür Allah (cc) onda hikmeti ile hükmeder Resulü de Allahu taalanın teşrii itibariyle aranızda taksim eder Allah (cc)'tan kor*kunuz ve ganimet hususunda ihtilafa düşerek çekişmeyiniz Zira çekişme*niz Allah (cc)'ın gazabına vesile olduğu gibi düşmanlarınız karşısında da zayıf düşmenize sebeb olur Aranızdaki bu ihtilaf, ganimetin sizden ev*velki ümmetlere olduğu gibi size de haram kılınmasına sebeb olabilir Siz*lere Allah (cc) merhamet ederek bir kolaylık ve Allah (cc) yolunda cihada bir yardım olarak helal kılınmıştır


Ey müminler, ganimet hususunda ihtilaf etmeyin Allah (cc) ve Resul (sav)'üne her emrettiklerinde itaat edin, her yasakladıklarından da kaçının İman davasında sadık müminlerden iseniz veya öyle olmak istiyorsanız, böyle davranın Cennetteki yüksek mevkilere de ancak böyle ulaşabilirsi*niz


Daha sonra Allahu taala gerçek müminlerin vasıflarını 'beyan ederek âyetin sonunda onlara cennette hazırlamış olduğu nimetleri, kimsenin gö*zünün görmediği kulağının işitmediği, hayalinden geçmediği nimetleri bil*dirmiştir


Allahım bizi bu mutluluğa erişen muslümanlardan kıl Şüphesiz sen herşeyi hakkıyla işiten ve dualara icabet edensin Amin




Ayetlerin Nüzul Sebebleri



1) Übbade bin Samid'den şöyle rivayet edilmiştir: «Bu âyet biz Be*dir ashabı hakkında —ki biz o zaman ganimet hakkında ihtilaf ederek çe*kişiyor, huysuzlaşıyorduk— nazil oldu Aliahu taala bu âyetle ganimeti bizden alarak taksim etmesi için Resulullah (sav)'a emir buyurdu O da müslümanlar arasında eşit olarak taksim ettiler İşte Allahtan korkmanın Resulüne itaat etmenin ve aramızdaki ahvali düzeltmenin manası budur» [1]


2) Ebu Davud İbni Abbas (ra)'tan şöyle rivayet etmiştir: «Bedir sa*vaşı günü Resulullah (sav) ashaba, «Herkim şöyle savaşırsa şunları alır» dedi Bunun üzerine askerin içindeki gençler güçlerinin yettiği kadar sa*vaşırken, yaşlılar sancakların gölgesinde oturakaldılar Savaş kazanıldığı zaman gençler Resulullah (sav)'ın vadettiklerini almaya geldiler Yaşlılar, gençlere hitaben «Eğer siz dağılsaydınız bize doğru gelirdiniz» dediler


Alimler bu âyetin hükmünün muhkem veya mensuh olduğu hususun*da ihtilaf etmişlerdir


Alim ve fakihlerln cumhuruna göre bu âyet muhkemdir, neshedllme-mistir Bu âyet icmalen ganimetin taksim edilmesini beyan eder Daha sonra, «Bilin ki ganimet olarak aldığınız herhangi bir şeyin-beşte biri mutlaka Allanın, Resulünün, hısımların, yetimlerin, yoksulların, yolcunun*dur» (Enfal: 41) âyeti ile bu icmal tavzih edilerek ganimetlerin taksimi hu*susu tafsilatlı olarak bildirilmiştir Ganimetin beşte biri âyetin beyanı üze*re taksim edilir Kalan dört hisse de savaşçılar arasında dağıtılır


Alimlerden bazıları bu âyetin hükmünün yukarıda zikredilen Enfal Su*resinin 41 âyetiyle neshedildiği görüşündedir Fakat bu görüş zayıftır Sa*hih olan görüşe göre bu âyette nesih yoktur Ganimetle İlgili ikinci âyet, bu âyetteki icmali tafsilatlı olarak beyan etmektedir


İbni Kesir bu mevzuda şöyle der: «Doğrusu bu âyet mücmel ve muh*kem âyetlerdendir Bunun ihtiva ettiği icmali hükmü 41 âyet beyan et*mektedir» [2]




İkinci Hüküm: Bazı Mücahldlere Ganimetten Fazla Pay Verilmesi



«Tenfil», ganimetin taksiminden önce bazı mücahidlere pay verilme*sine denir, imam dilerse ganimeti taksim etmeden önce askerlerden ba*zılarına fazladan bir pay verebilir Âyetin nüzul sebebinde de geçtiği üzere Pesulullah (sav)'ın, Saad bin Ebi Vakkas [ra)'a, öldürdüğü Said bin el-As'-ın kılıcını taksimden önce vermesi de buna delalet eder Yine Resulullah (sav)'in Bedir savaşında ashabı kirama hitabında «Her kim müşriklerden birisini öldürür veya esir ederse o şunu şunu alır» buyurması da bu uy*gulamayı teyid etmektedir Sahih olan cumhurun bu görüşü âyetin zahi*rine de uygun düşmektedir


İmam Malik (ra)'ten naklolunan rivayete göre o, bu uygulamaya karşı çıkarak mekruh olduğunu söylemiştir Ona göre bu uygulama dünya İçin savaşmaya işarettir Halbuki İslâmda savaş dünya için değil, ilayı kelime-tuliah içindir


İbnü'l-Arabî, tefsirinde bu hususta şöyle der: «İslâm alimleri «tenfil»in caiz olup olmadığı hususunda ikiye ayrılmışlardır Caiz olanı savaştan sonra verilmesidir Nitekim Resulullah (sav) Huneyn Savaşında, «Her kin* bir müşrik öldürdüğünü isbat ederse onun silah, elbise ve kıymetli eşyas onundur» buyurmuştur Bu hadis de tenfilin savaştan sonra verilmesine delalet eder Mekruh olanı ise savaştan önce «Her kim bir müşrik öldü*rürse» denilerek verilen tenfildir Bunun mekruh oluşunun sebebi, sa*laştan önce yapılacak böyle bir teklifin savaşın manasını değiştirmesidir Çünkü böyle bir savaş Allah (cc) için değil, ganimet için yapılmış olur Nitekim sohabilerden birisi Resulullah (sav)'a, «İnsan ganimet veya yiğit*liğini göstermek için savaşır Bunun hangisi Allah (cc) içindir?» diye so*runca, «Her kim ilayı kelimetullah için savaşırsa ancak o Allah yolunda savaşmış olur» buyurmuştur Bunun üzerine soran sahabi, «öyleyse insa*na düşen savaşta yalnız ilayı kelimetullah için savaşmaktır Niyet İlayı kelimetullah olunca ganimet alma düşüncesi olmadığından savaşı Hakkın nzası için olur» demiştir» [3]




Üçüncü Hüküm: Tenfil Ganimetten Mi, Beşte Bir (Humus)Tan Mı Verilir?



İmam Malik (ra) ve Ebu Hanife (ra)'ye göre «tenfil», ganimetten değil, humus (beşte birjden verilir Delilleri ise Resulullah (sav)'ın, «Ben ancak stze Allah (cc) tarafından bize helal kılınan humustan serbestçe vermek*te salahiyetliyim Diğer dört kısmı ise size aittir» hadisidir Bu hadis ten-Min ganimetin beşte birinden verilmesine delalet etmektedir


İmam Şafii (ra)'ye göre «tenfil», beşte birden değil ganimetten verilir Zira rivayete göre Resulullah (sav) Muaz bin Amr (ra)'a Ebu Cehil'in kılı*cını ve elbiselerini vermiştir Yine Resulullah (sav)'ın Huneyn savaşında «Her kim bir müşrik öldürdüğünü isbat ederse öldürdüğü kimsenin silah, e'hise ve kıymetli eşyası onundur» buyurmuştur Bu hadis de tenfilin ga*nimetin beşte birinden değil, aslından verilmesi gerektiğine delalet eder


İbnü'l-Arabî şöyle der: «Bu hadisler müşriki öldürene öldürdüğü kim*senin silah, elbise ve kıymetli eşyasından fazla birşey verilmesine delalet etmiyorlar Bunların verilmesi tenfilin ganimetten mi yoksa beşte birinden mi verilmesi gerektiğini de göstermemektedir Bunun tesbiti ancak ikinci bir delille yapılabilir Halbuki Allahu taala ganimeti beşe taksim ederek birini Resulullah (sav)'a, dört kısmını da müslümanlara vermiştir


«Bizim mezhebimizin görüşünün sıhhatine delalet eden bir başka ha*dis de şöyledir: Rivayete göre Hamiri kabilesiyle yapılan kazada Avf bin Malik (ra) öldürdüğü müşrikin silah, elbise ve kıymetli eşyasını almak is*tedi Fakat o sırada kumandan bulunan Halid ve Velid buna mani oldu Medine'ye dönülünce Avf Resulullaha durumu haber verdi Resulullah sav), Hz Halid'e, «Niçin vermedin?» dedi Hz Hoiid de «Çok bulduğum*dan vermedim ya Resulullah» karşılığını verdi Resulullah (sav) «Onları ona ver» buyurdu Resulullah (sav)'ın emri üzerine Avf Hz Halid'in kolun*dan tutup çekiştirerek, «Sen Resulullah (sav)'ın dediğini yapmıyor musun?» dedi Bu davranışı üzerine Resulullah (sav) ona kızarak Hz Halid'e, «On*ları ona verme» buyurdu Sonra da sahabe-i kirama dönerek, «Sizin ba*şınıza tayin ettiğim emirlere itaat etmeyecek misiniz?» buyurdu Eğer öl*dürülen kişinin eşyası ganimetin aslından sayılsaydı Resulullah (sav) Hz Halid'e «verme» demezdi Çünkü Resulullah (sav)'ın buna mani oluşu ma*lî bir ceza olurdu ki bu hiçbir durumda caiz değildir


«ibni Müseyyib (ra)'in de şöyle dediği tesbit edilmiştir: «Ganimet tak*sim edilmeden önce müslümanlara verilen şey ganimetten değil, beşte birjndendir»




Ayetlerden Alınacak Dersler



1- Sahabllerin din işlerini sorup öğrenmekte son derece hasis dav*ranmaları sorup öğrenmenin önemini göstermektedir


2- Bütün hükümlerin menşei, Allah (cc) kelamı ve Resulullah (sav)'-in hadislerdir!


3- Allohu taala müslümanların birliğinin korunması için aralarının düzeltilmesini emir buyurmaktadır


4- Sadık müminler imanın hakikatine erdirecek sıfatlarla muttasıl-tırlar


5- Dünya ve ahiret saadeti, Allah (cc)'ın emir ve yasaklarına sım*sıkı sarılmaktadır

Alıntı Yaparak Cevapla

Tefsir Dersleri...

Eski 08-04-2012   #86
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tefsir Dersleri...




38 DERS CEPHEDEN KAÇMA İLE İLGİLİ HÜKÜMLER



15- Ey iman edenler, toplu bir halde kafirlerle karşılaştığınız za-mt omlara arkalarınızı dönmeyin (kaçmayın)


16- Tekrar muharebe için bir tarafa çekilenin, yahud diğer bir fır-ulaşıp mevkii tutanın hali müstesna olmak üzere kim öyle bir günde


arka çevirire» o, muhakkak ki Allanın gazabına uğramıştır Onun turdu cehennemdir O ne kötü bir sonuçtur


17- OnJan siz öldürmediniz, fakat Allah öldürdü onları Attığın zaan da (Habibim) sen atmadın, ancak Allah attı (Ve bunu) müminleri ken-ıtfnden güzel bir (nimet) imtihan(ı) ile denemek için (yaptı) Şüphesiz ki Afloh hakkıyla İşiten, kemaliyle bilendir


18- Bu böyledir Şüphesiz ki Allah kafirlerin hilelerini yıpratıcıdır




Âyetlerin Lafzi Tahlili



(Zehfen): Zehf, yılan gibi karın üstü sürünmeye veya oturduğu yerde yürümeye denir Savaş halindeki askere bu ismin verilme*si, uzaktan bakıldığı zaman çocuğun süründüğü gibi sürünmesinden dola*yıdır


(El edbar): Edbar dübürün çoğuludur, dübür arkaya denir


(Müteharrlfen li kıtalin): Müteharrifen, taharruf kö*künden gelen bir sıfattır Taharruf, bir taraftan bir tarafa dönmeye denir


(Bae bigadabin): Allah (cc)'ın gazabı ile dönmüş demektir


(Me'vahü cehennemü): Meva, barınacak yere


(Muhinü keydil kafirine): Muhin mehin kökünden gelir, zayıflatma, yıpratma demektir Keyd ise hile manasındadır




Ayetlerin İcmali Manaları



Bu âyetler, müminlerle müşrikler arasındaki ilk savaş olan Bedir Sa*vaşında müminlerin kaiblerini kuvvetlendirmek için nazil olmuştur Bu sa*vaş iki cemaati birbirinden ayırdığı gibi imanla küfrü de birbirinden ayır*mıştır Bundan ötürü Ailahu taala «Eğer Allaha (iman etmiş), hak İle batılın ayrıldığı gün, iki ordunun birbirine kavuştuğu (Bedir) günü» (Enfal: 41) âyetinde bu güne «furkan günü» ismini vermiştir Zira o gün küfrün karan*lığı ile imanın aydınlığı birbirinden ayrılmıştır Bu âyetlerde ise Ailahu taala mümin kullarına düşmanın askeri ne kadar çok olursa olsun kaçmamala*rını, sebat etmelerini emretmektedir Çünkü zafer hiçbir zaman sayısal çoklukla kazanılmaz Müminlere yakışacak olan kafirlere yiğitçe karşı dur*maktır


Müminler dünyada aziz, düşmanlarının üzerinde galip olmayı veya hiç*bir şeyle ölçülemeyecek olan Allah (cc) yolunda şehadete kavuşmayı Is-terler İşte bunun için Allohu taala müminlere düşmanın karşısında bo*zulup geri çekilmeyi yasak etmiştir Cepheden kaçmak müminlerin ma*neviyatını kırar ve kalblerine korku düşürür


Allahu taala yalnız cepheden iki şekilde geri çekilmeyi mubah kılmış*tır Birincisi, güç kazanmak kasdıyla geri çekilerek düşmana zahiren za*yıf olduklarını gösterip kuvvetli bir taarruza hazırlanmak, ikincisi ise müs-bman askerin cephede tek kalması halinde ordunun kuvvetli kanadına dtihak için geri çekilmesidir, Bu iki halin dışında kaçmak büyük günahtır Allahu taala bunu yasaklayarak kaçanların Allah (cc)'ın gazabı ile dön*düklerini ve onların barınaklarının ancak cehennem olduğunu tehdit dolu bir ifade ile beyan buyurmuştur


Allahu taala daha sonra müminlerin ne Bedir Savaşını, nede diğer bir savaşı silah ve sayılarının çokluğu ile kazandıklarını, ancak Allah (cc)'ın düşmanların kalblerini korkuya saldığını beyan etmiştir, öyleyse mümin*ler her zaman ve yerde Allah (cc)'a tevekkül etmeli, kendilerine değil, Al*lah (cc)'a güvenmelidirler


Mühim ve faydalı bir uyarı:


Müfesslrler «Onları siz öldürmediniz fakat Allah öldürdü onları Attı-ğm zaman da senatmadın, ancak Allah attı» âyetini tefsir ederken şöyle rivayet ederler: Resulullah (sav) Bedir Savaşı günü ordusunu muharebe safına hazırladıktan sonra ashabına kuvvetli durmalarını emretti Sonra da yerden bir avuç kum aldı Kureyşlilere doğru dönüp «Yüzleri yansın» diyerek müşriklere doğru attı Atılan kumun gözüne isabet etmediği tek müşrik kalmadı Bundan dolayı da müşriklerin büyüklerinden bir kısmı öl*dürüldü, bir kısmı da esir edildi




Ayetlerdeki Şer’i Hükümler


Birinci Hüküm: Cepheden Kaçmak Büyük Günahlardandır



Âyetin zahiri, iki halin dışında savaştan kaçmanın haram olduğuna delalet etmektedir Bunlardan birisi güç kazanmak kasdıyla geriye çekile*rek düşmana zahiren zayıf olduklarını gösterip kuvvetli bir taarruza hazır*lanmaktır Diğeri ise cephede tek kalan bir müslüman askerin ordunun kuvvetli kanadına iltihak için geri çekilmesidir


Sünnet-i nebeviyye de cepheden kaçmanın büyük günahlardan oldu*ğunu beyan etmektedir Rivayete göre Resulullah (sav) «Yedi felaketten kaçının» buyurdu Ashabı kiram «Bu felaketler nelerdir ya Resulullah?» dediler «Allah (cc)'a şirk koşmak, sihir yapmak, haksız yere adam öldür*mek, faiz yemek, yetim malı yemek, savaşta cepheden kaçmak ve iffetli mümin kadınlara zina iftirasında bulunmak» [4] buyurdu




İkinci Hüküm: Düşman Ne Kadar Olursa Kaçmak Haramdır?



Âyet düşmandan kaçmanın haram olduğunu beyan etmektedir Fakat Allahu taala, cepheden kaçmanın haram olmasını icabettirecek düşman sayısının nisbetini de «Şimdi Allah sizden (yükü) hafifletti Bildi ki size muhakkak bir zaaf vardır O halde eğer içinizden (azimli) sabırlı yüz(klsl) olursa iki yüzü yenerler, eğer sizden bin (kişi) olursa iki bine galebe ça*larlar Allanın izniyle» (Enfal: 66) âyetinde beyan etmiştir Görüldüğü üzere âyeti kerime müslümanlara kendilerinden iki kat fazla düşmana kadar se*batla durmalarını farz etmektedir Halbuki daha evvel düşmanların sayısı bire on nisbetinde de olsa yine düşman karşısında durmakla mükelleftiler İşte bu âyetin hükmü zikrettiğimiz Enfal Suresi 66 âyetle neshedilerek müslümanlara rahmet ve kolaylık olmak üzere üzerlerindeki yük teklif hofifletilmiştlr


Demek ki müslümanlara sayı bakımından kendilerinden birkaç misli fazla olan düşmanla savaşmak farz değildir Ancak kafirler müslümanların vatanına saldırırsa o zaman durum değişir Böyle bir halde sayı nazarı iti*bara alınmayarak savaş yalnız erkeklere değil, kadınlara, çocuklara ve yaşlılara da farz olur Savaşta düşmana taarruz ise bazı alimlere göre çok az bir kuvvetle çok bir kuvvete —mesela, bire on— saldırmak caiz değildir Zira bu taarruzda hayatları tehlikeye atmak mevzu bahistir Bu görüş sahih değildir Sahih olan görüş İbnü'l-Arabî'nin de dediği gibi bir kişinin on düşmana saldırmasını caiz kabul eden görüştür Çünkü bu taarruzda kafirlerin büyüklüğü kırılır, maneviyatları sarsılır Bu nadir yiğit*lik karşısında kafirlerin içine korku dolar ve müslümanların karşısında duramayacaklarını yakinen anlarlar En doğrusunu Allah bilir




Üçüncü Hüküm: Zaruret Halinde Cepheden Kaçmak Caiz Midir?



Âyetin işaret ettiği ve yukarıda zikredilen haller haricinde zaruret kar*şısında cepheden kaçmak da caizdir Düşman tarafından kuşatılma sıra*sında veya mücahidlerin su ve erzak yollarının kesilmesi halinde kaçmak caizdir


İbni Ömer (ra)'den şöyle rivayet edilir: (Bîr savaşta düşmanTn karşı*sından kaçtık Bu halimizle Resulullah (sav)'ın huzuruna nasıl çıkacağımı*zı düşünüyorduk Çünkü biz «Allahın gazabıytaı dönmüştük Nihayet bir sabah namazından önce Resulullah (sav)'in yanına vardık Resulullah (sav), gecenin karanlığından bizi tanımayarak, »Gelenler kimlerdir?» diye sordu •Biz cepheden kaçanlarız» dedik Bunun üzerine Resulullah (sav) «Hayır siz cepheden kaçanlar değilsiniz Siz bize iltihak ederek kuvvet kazanan-arsınız» buyurdu Elini öptük O da bize (Ben sizin cemaatınızdanım ve mûslümanların cematındanım» diyerek «Tekrar muharebe için bir tarafa c*kiJenln, yahud diğer bir fırkaya ulaşıp mevki tutanın hali müstesna» âyetini okudu»[5]




Âyetlerden Alınacak Dersler



1- Müminler ancak ilayı kelimetullah için savaşırlar Bu yüzden Tieşakkatlara tahammül etmeleri lazımdır


2- Savaştan kaçmak büyük günahlardandır Zira bu İslâm ordusu*nun maneviyatını bozar


3- Zaruret hallerinde cepheden kapılabilir


4- Nusret Allah (cc)'tandır Müminler maddi sebebleri hazırladıktan sonra yalnız Allah (cc)'a güvenmelidirler

Alıntı Yaparak Cevapla

Tefsir Dersleri...

Eski 08-04-2012   #87
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tefsir Dersleri...




39 DERS GANİMETLERİN TAKSİM USULÜ HAKKINDAKİ HÜKÜMLER



41 — Eğer Allaha (İman etmiş), hak ile batılın ayrıldığı gün, İki ordu*nun birbirine kavuştuğu (Bedir) gün(ü) kulumuz (Muhammed)e indirdiği*miz (âyetler)e inanmışsanız bilin ki ganimet olarak aldığınız herhangi bir şeyin mutlaka beşte biri Allanın, Resulünün, hısımların, yetimlerin, yoksul*ların, yolcunundur Allah herşeye hakkıyla kadirdir




Âyetlerin Lafzi Tahlili



(Ganimtüm): Ganimet kökünden gelir Ganimet, savaş yoluyla kafirlerden alınman mala denir


(Humusehu): Humus, beşte bir demektir


(Lizîl kurba): Resulullah (sav)'ın Haşimoğullları ve Muttaliboğullarından olan yakınları


(Elyetama): Müslümanların öksüz kalan çocuk*larına denir


(Elmesâkiyne): Mesokin miskin kelimesinin çoğu- Miskin, Müslümanlardan çok fakir olanlara denir


(İbnissebiyli): Parası tükenen yolcuya cjenir


(Yevmelfurgani): Furkan günü, Bedir savaşı gü-ıruae denir


(El cem'ani): Cem'ândan maksat, mümin ve müş--"loenn cemaatleridir




Âyetin İcmali Manası



ey müminler, bilmiş olasınız ki savaştığınız kafirlerden ister az, ister zan aldığınız şeyler sizin sabit bir hakkınızdır Onun hükmü de şöyledir: Al-ajoanmzın beşte biri Allah (ra)'a Resul (sav)'üne onun yakın okrabaları-vc yetimlere, yoksullara, yolda kalmış yolcularadır Onu beş hisseye tak*am- ediniz Beşte birini din yolunda, Kabe'nin tamirinde ve örtüsünde, Re-sjjudah (sav)'a ve hanımlarına O'nun Hasimoğullarından ve Abdulmutta-ieoğullarından olan akrabalarına, sonra yetimlere, sonra yoksullara, son--; falda kalmış yolculara sarfediniz


Ganimetin geriye kalan beşte dört hissesini de mücahidler arasında =esulullahın beyanı üzere taksim ediniz


AJlohu taala bu taksimin imanın gereği ve Allah (cc)'ın emir ve hüküm-erine boyun eğmenin gereği ve ihtilafa düşerek çekişmemenin en emin •onu olduğunu beyan etmektedir Zira Allahu taala herkese hakkı olanı otsun ederek vermiştir Müminlere düşen ise Allanın emirlerine rıza ve fjce hükümlerine boyun eğmektir


Bu âyetle önceki âyetler arasındaki münasebet


AJiahu taala önceki âyetlerde İslâm! davete mani olan ve yeryüzünde icae çıkaran mütecaviz kafirlerle savaşmayı emretmiş ve müslüman mü-ür-idlere zafer vadetmişti Müminler kazandıkları zaferlerden sonra gani*met kazanıyorlardı Allahu taala bu âyetlerle de kazanılan ganimetlerin -erstere sarfedileceğini ve nasıl taksim edileceğini, müminlerin arasında sürtüşme ve çekişme olmaması için, beyan buyurmuştur




Ayetin Tefsirindeki İncelikler



Birinci incelik: Ganimet ister az ister çok, ister değerli, ister değer*siz olsun mutlaka beşe taksim edilecektir Âyette ganimet hakkında azlık ifade eden «herhangi birşey» tabirinin kullanılması, bir iğne-iplik de olsa ganimetin beşe bölünmesi gerektiğini ifade etmektedir


İkinci incelik: Ganimetin taksimi hakkındaki âyette «Allah» lafzının zikredilmesi bize herşeye o muazzam İsimle başlamamızı ve ganimetten bir kısmının Allah (cc) yolunda sarfedilmesini bildirmek içindir Yoksa ganimetin bir hissesinin altıya bölünerek bir hissesinin Allah (cc) için sarfedilmesj lazım geldiğini ifade etmek için değildir Çünkü dünya ve ahi-ret hepsi, herşeyden müstağni olan Allah (cc)'ındır


Üçüncü incelik: Allahu taalanın âyetin akışında «kulumuz» buyurma*sından maksat Hz Muhammed'dir Çünkü Allahu zülceial hazretleri bu â-yette Resul(sav)'ün ismini zikretmeyerek onun en yüce en büyük ve en şerefli sıfatı ile anmıştır Nitekim Resulullah (sav) «Kulumu bir g«c* mes-cid-i Haramdan (alıp) mescidi Aksaya kadar götüren» (Nisa: 1) âye*tinde de yine İsmi ile değil, en yüce vasfı olan kulluk vasfı ile zikredilmiş*tir Çünkü «kul» kelimesinin Allah (cc)'a izafe edilmesi, kulun kamil ve şerefli olduğunu bildirir Bu hususu ariflerden biri şiir diliyle şöyle ifade etmiştir:


«Şerefimi öylesine yüceltti ki Allah (cc) Süreyya ayaklarımın altında kaldı nerdeyse


Çünkü, «Ey kullarım» hitabına*mazhar ederek Hz Muhammed'in ümmetinden kıldı beni»


Mühim bir uyan: Resulullah (sav) Haşimoğulları ile Muttaliboğulları-nın akrabalığını kabul ettiği halde aynı derecede yakınları olan Abdişems-oğulları ile Nevfeloğullarının akrabalığını kabul etmemiştir Zira Kureyş, aralarında anlaşarak Haşimoğullarını Resulullah (sav)'a yardım ettikleri için Mekke'den çıkarmak gayesiyle muhasara altına aldıkları zaman, Muttalib-oğulları da Haşimoğulları gibi Resulullah (sav)'a yardım etmişler ve ondan ayrılmamışlardır Abdişems ve Nevfeloğulları ise yardım bir yana Kureyşin yanına geçmişlerdir Resulullah (sav) da bunların o tarihteki yardım ve bağlılıklarını takdir edip kendisinin yakınları olarak kabul etmiştir




Âyetteki Şer'ı Hükümler


Birinci Hüküm: Ganimet İle Fey Aynı Şey Midir?



Alimler, ganimet ile feyin aynı şey olup olmadığı hususunda ihtilaf et*mişlerdir


Bazı alimlere göre ganimet kafirlerden savaş yoluyla kazanılan mal*ar Fey ise yine kefirlerden sulh yoluyla alınan mala denir İmam Şafii (cc) ae bu görüştedir


Diğer bazı alimlere göre ise ganimet, savaşta alınan taşınır mallar ley ise aynı yolla kazanılan taşınmaz mallardır Mücahid (ra) de bu görüş*ledir


Alimlerin bir kısmı da ganimet ile feyin aynı şey olduğu görüşündedir


Sahih olan İmam Şafii (ra)'nin görüşüdür Kurtubi bu konuda şunları sâyter: «Bilmiş olun ki, «Ganimet olarak aldığınız herhangi birşey» ifa-aesinden maksat, müslümanların savaşta kafirleri yenerek cebren aldık-an mallardır Bu hususta alimler ittifak etmişlerdir Zira Şeriat kafirlerden «azondığımız mala iki isim vermiştir Bunlardan biri ganimet, diğeri de neydir Müslümanların kafirlerden savaşta kazandığı mala ganimet denil*mektedir Bu isimlendirme şeriatta bir örf haline gelmiştir Fey kelimesi ise Jönmek (rücu) manasına gelen «fa'e» kelimesinin köküdür Bu da müs-ûnanların kafirlerden savaşmadan aldıkları haraç gibi mallardır» [6]




İkinci Hüküm: Humus Nasıl Taksim Edilir?



Âyet ganimetin beşte birinin kimlere verileceğini beyan etmektedir, dunlar Allah (cc) yolu Resulullah (sav), hısımları, yetimler, yoksullar, rokta kalmış yolculardır Geri kalan dört hissenin taksiminin beyan edil*memesi mücahidler arasında dağıtılmasına delalet eder


Müfessirler ganimetin beşte birinden Allah (cc) için ayrılan kısmın -esil ve nerelere harcanacağı hususunda ihtilaf ederek iki görüşe ayrıl--sşlardır:


1) Bazı müfessirlere göre Allah (cc) için ayrılan hisse yalnız Kabe'ye sarfedilir Çünkü âyette «Allanın» ifadesi kullanılmıştır Bu ifadeden Al-oh (cc)'ın kendisinin ihtiyacı olmadığına göre İbrahim aleyhisselama yaptırdığı ve kendisini izafe ettiği Beyt-i muazzamaya harcanması lazım geldi*ği anlaşılır


2) Müfessirlerin cumhuruna göre ise «Allah» lafzının âyette zikredil*mesi O'na bir pay ayrılması için değil, müslümanlara her işin başında Al*lah (cc) kelimesinin anılması gerektiğini bildirmek içindir Bu görüşe göre ganimetin beşte biri altı paya değil beş paya yani Resulullah (sav)'a, hı*sımlarına, yetimlere, yoksullara ve yolda kalmış yolculara taksim edilir


Bazı alimlere göre Resulullah (sav)'ın payı kendi öz hakkı olduğu için dilediği gibi sarfedebilir Buna, «Allah (cc)'ın bize helal kıldığı ganimetten ancak beşte biri benim, kalan kısmı sizindir» hadisi delalet eder


Diğer bazı alimlere göre ise âyetteki «Resul» kelimesi «Allah» lafzı gibi bir pay ayrılması için değil, herşeyin başında onun bulunması veya Allah (cc)'ın ismi ile beraber anılması içindir Bu görüşe göre beşte bir hisse dörde taksim edilerek hısımlara, yetimlere, yoksullara ve yolda kal*mış yolculara verilir Buradaki hısımlardan maksat ise Resulullah (sav)'ın yakınlarıdır Resulullah (sav)'ın hısımlarının kimler olduğu konusunda da ihtilaf edilmiştir:


Bazı alimlere göre «hısımlar»dan maksat, bütün Kureyştir Bazılarına göre bundan maksat, yalnız Haşimoğullarıdır


Bazılarına göre işe Haşimoğulları ve Muttaliboğullarıdır Sahih olan görüş de budur Buharî'nin Beni Nevfel'den olan Mut'am bin Cübeyr'den rivayet ettiği «Abdlşemsoğullarından Osman bin Affan (ra)'la birlikte Re*sulullah (sav)'a giderek «Muttaliboğullarına ganimetin beşte birinden ver*diğin halde bize niçin vermiyorsun? Biz ve onlar size yakınlık bakımından aynıyız» dedik «Haşimoğulları ile Muttaliboğulları birdir Onlar hem ca-hiliyet devrinde hem de İslâmda bizden ayrılmadılar» buyurdu» hadisi de bu görüşün sahih olduğuna delalet etmektedir


Bazı alimlere göre Resulullah (sav)'ın akrabalarına ancak fakir olduk*ları takdirde hisse verilir Bu hüküm Resulullah (sav) için de geçerlidir Ak*rabalara hisse verilmesi ancak Resulullah (sav) hayatta olduğu süre için*de verilir


İmamı Azam (ra)'a göre ganimetin beşte birj üçe taksim edilerek ye*timlere, yoksullara ve yolda kalmış yolculara verilir Zira Resulullah (sav)'in dünyadan göçmesi ile kendi ve akrabalarının beşte birden olan hakları ortadan kalkmıştır Bu hüküm İmam Şafii (ra)'den de nakledilmiştir Her


m imama göre beşte birden Resulullah (sav) ve hısımlarına ayrılacak pay mescidlerin imarına, kadılarla askerlerin nafakasına sarfedilir


Âyetteki «yolcularndan maksat, yolda parası tükenmiş ve yardım gö*receği kimsesi olmayan yolcudur Bu yolcu kendi memleketinde zengin 31te olsa durum değişmez, ona pay verilir


Malikiler yukarıda açıklanan bütün görüşlere muhalefet etmişlerdir Şunlara göre ganimetin beşte biri Beytülmale konularak âyette ismi ve *3sıfları geçenlere ve ayrıca İmamın uygun bulduğu yer ve kişilere dağı*ttır Âyette pay sahiplerinin zikredilmesi yalnızca misal olması içindir, yok*sa beşte birin sarfedileceği yerleri tayin ve tesbit için değildir


Malikilerin delilleri: Malikiler görüşlerini birkaç delille isbat ederler ooü'l-Arabî bu delilleri şöyle sıralar:


1- «Cübeyr bin Mufam'dan yapılan rivayete göre Resulullah (sav) Bedir maktulleri hakkında şöyle buyurmuştur: «Ey Cübeyr, eğer baban Mut'am ibni Adiyy sağ olsaydı ve bu kokmuş leşler hakkında şefaat et*seydi, hiç şüphesiz ben bunları ona (diri diri ve necat fidyesi almaksızın) ^ağışlardım» [7]


2- Nafi ibni Ömer şöyle rivayet eder: «Resulullah (sav)'ın Necid oölgesine gönderdiği seriyeye getirdikleri ganimetten 12 deve düştü Re*sulullah onlara fazladan bir deve daha verdi» [8]


3- Resulullah (sav)'ın Hevezanlıların esirlerini iade ettiği ve bun-cnn içinde beşte birin de bulunduğu rivayetlerle tesbit edilmiştir


4- Buharî'nin Abdullah ibni Mes'ud (ra)'dan rivayetine göre Resu-uilah (sav), Huneyn savaşında sahabilerin bazılarını ganimetin taksiminde tercih etmiştir Mesela, Akra bin Habis ile Uneyne'ye yüzer deve fazla*dan vermiştir Yine Arap eşrafından bazı kimseleri o günkü ganimet tak-suninde diğerlerine tercih ederek onlara fazla pay ayırmıştır Ashabtan birisi, «Ben Allah (cc)'a yemin ederim ki, bu taksimde adalet gözetilme--nlştir dedi Ben de ona «Allah (cc)'ın ismi ile yemin ederim ki bunu Resulullah (sav)'a haber veririm» dedim Resulullah (sav)'a giderek haber •erdim Resulullah (sav) «Allah (cc), kardeşim Musa aleyhisselama çok sok rahmet etsin Ona bana yapılan eziyetten daha çoğu yapıldığı halde sobretmiştir» buyurdu


Bu hadisler açıkça gösteriyor ki, ganimetin beşte biri İmamın hakkı*dır ve dilediği gibi-tasarruf eder Âyette zikredilen pay sahipleri yalnızca misal içindir Eğer bu pay onların istihkakı olsaydı Resulullah (sav) bu paydan başkalarına vermezdi


Maiikilerin görüşü delil bakımından daha kuvvetli ve daha adildir




Üçüncü Hüküm: Ganimet Nasıl Taksim Edilir?



Âyetin zahiri ganimetin mücahidler arasında eşit olarak dağıtılmasına delalet eder Halbuki Resulullah (sav)'ın sünneti bazı kimselerin taksimde diğerlerine tercih edildiğini göstermektedir Zira Resulullah (sav), atlı bir mücahide iki pay verirken yaya olana bir pay vermiştir [9] Buharî'nin İbni Ömer (ra 'den rivayetine göre de Resulullah (sav) atlı mücahide iki, yaya mücahide bir pay vermiştir Cumhur da atlıya iki yayaya bir pay verilme*sini kabul etmiştir Zira atın belirli bir masrafı vardır Bu masrafı da sahibi karşılar Öyleyse atlı mücahidin savaştaki meşakkati daha çoktur Bu se-beble ona iki pay verilmektedir




Dördüncü Hüküm: Bu Âyet Enfal Suresi 1 Âyeti Nesheder Mi?



Bazı alimler bu âyetin Enfal Suresi 1 âyeti neshettiğini savunmuşlar*dır Çünkü birinci âyette ganimetin Allah (cc)'ın ve Resuj (sav)'ün olduğu zikredilirken bu âyette ganimetin beşte dördünün mücahidlerin olduğu be*yan edilmektedir Öyleyse bu âyet öncekini neshetmiştir


Sahih olan ise bu âyetin öncekini neshetmediği yolundaki görüştür Buna göre bu âyet öncekinin icmalen bildirdiğini tafsilen beyan etmekte*dir




Âyetten Alınacak Dersler



1- Kanun vazetme ancak Allah (cc)'a mahsustur Hiçkimsenin ken*di başına kanun vazetme salahiyeti yoktur


2- Ganimetin beşte biri Allah (cc) yoluna ve âyetin işaret ettiği yer ve şahıslara dağıtılır


3- Ganimetin beşte dördü Allah (cc)'ın vazettiği ve Resulü (sav)'nün tafsilatıyla yaptığı taksime göre mücahidler arasında tevzi olunur


4- Müminlerin bütün hayatî meselelerinde Allah (cc)'ın emirlerine boyun eğmesi ve Resulullah (sav)'a itaat etmeleri icabeder


5- Bedir Savaşı hak ile batılı, iman ile küfrü birbirinden ayıran gün*dür








--------------------------------------------------------------------------------


[1] Süyuti Dürrü'l-Mensur


[2] İbni Kesir, tefsir C 2


[3] Ibnü'l Arabi Tefsirü'l-A^atil-Ahkâm, C 2


[4] Müslim rivayet etmiştir 40


[5]


[6] Kurtubi age


[7] İmam Kastalani İrşudu s Sari C 6, S 272


[8] İmam Kastalani agc C (i S 4Ki


[9] Dııru'l Kutnı 48

Alıntı Yaparak Cevapla

Tefsir Dersleri...

Eski 08-04-2012   #88
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tefsir Dersleri...




40 DERS KURBANLA İLGİLİ HÜKÜMLER 2


Ayetlerin Lafzı Tahlili 2


Âyetlerin İcmâli Manaları 2


Âyetlerin Nüzul Sebebleri 2


Âyetlerin Tefsirindeki İncelikler 2


Âyetlerdeki Şer'i Hükümler 3


Birinci Hüküm: Ay»Tt«Ki «Ei-Büdûn» K«Lim»Si Deveyi Olduğu Gibi Tığın Da İfade Eder Mi? 3


İkinci Hüküm: Kurbanda Efdal Olan Hangi Hayvanın Kesimidir? 3


Üçüncü Hüküm : Hacda Kesilen Kurbanın Etinden Yemenin Hükmü? 3


Dördüncü Hüküm : Hacdaki Kurbanın Kesim Yeri Ve Zamanı? 4


Âyetlerden Alınacak Dersler 4


Âyetlerdeki Teşrii Hikmetler 4



40 DERS KURBANLA İLGİLİ HÜKÜMLER



36 — Biz kurbanlık develeri de sizin için Allanın şeairinden kıldık On-> size hayır vardır O halde onlar ayakta dur(up boğazlamalarken ü-


zerlerine Allahın ismini anın Yanlan üstü düş(üp öl)dükleri vakit de ondan hem kendiniz yiyin, hem ihtiyacını gizleyen ve gizlemeyip dilenen fakir(ler)e Tetirin Onlan, kükredesiniz diye, böylece size musahhar kıldık


37 — Onların ne etleri, ne kanları hiçbir zaman Allaha (yükselip) erls-ez Fakat sizden O'na (yalnız) takva ulaşır Size olan hidayetine karsı Alanı büyük tanımanız İçindir ki O, bunları böylece size ram etmiştir (Ha-Hbkn) iyi hareket edenleri müjdele




Ayetlerin Lafzı Tahlili



(El büdne): Budni bedene'nin çoğuludur Bedene se kurbanlık deveye denir


(Savaffe): Sevvaf saffet kelimesinin çoğuludur Saffet, kesim anında ön ayaklarından birini kaldıran deveye denir


(Vecebet cünûbühâ): Vecebet, düşmek mana*sına gelir Cünub ise cenb'in çoğuludur ve etraf, yan demektir


(Elgânia velmugterre): Kani kelimesi kanaat kökünden gelir, elindekine razı olarak kimseden birşey istemeyen kimse de*mektir Mu'tar ise halktan para veya mal isteyip alana denir




Bu Âyetlerin, Önceki Âyetlerle Münasebeti



Önceki âyetlerde Allahu taala takva yollarını hatırlatırken bu âyetle*rinde şiarlarına tazim etmeye ve vazettiği hükümleri yerine getirmeye aza*mi derecede gayret etmeyi beyan etmektedir Mekke'de kesilecek devenin kendi şeairinden kılındığı ve bunun cok büyük bir yakınlaşma vasıtası ol*duğu bildirilmektedir Zira onu dinî bir alamet ve Allah (cc)'a taatın acık bir delili kılmıştır




Âyetlerin İcmâli Manaları



Allah (cc) icmalen şöyle buyurmaktadır: Ey müminler, deve kesmeni*zi dininizin şiarı kıldım Onun Kabe'de kesilmesi bir ibadet olduğu gibi on*dan yenilip yedirilmesi bakımından da hem dünyada, hem de ahirette men*faat ve sevap vardır Onları ayakta ve bir ayaklarını da havaya kaldırmış oldukları halde kestiğiniz vakit üzerlerine Allanın ismini zikredin Kesimden sonra yere düşen devenin etinden yiyin ve muhtaç olduğu halde isteme*yene ve ihtiyacını açıkça bildirene yedirin Onu kesim anında bile o gü*cüne ve cüssesine rağmen size ram etmişizdir Eğer onu size ram etme*seydik gerek kesimde, gerek binmelerde ve sağmada sizin bunları yap*manıza imkân yoktu Allah (cc)'ın bu sayısız nimetlerine karşı şükredin


Allahu taala ikinci âyette de şöyle buyurmaktadır: Allah (cc)'a yak*laşmak için kestiğiniz develerin ne etlerinden, nede kanlarından Allah (qc)'o hiçbir şey ulaşmaz Ancak O'na ulaşan sizin O'na itaatınızdaki, emirlerini yerine getirmenizdeki takvanızdır Zira ameller ancak takva ve ihlas ölçü*leriyle makbuldür Takvasız, ihlassız bir ibadet ruhsuz cesede benzer O cesedin İnsana ne kadar faydası varsa, bu ibadetin de o kadar faydası vardır Kimse, Allah (cc) için kesip dağıttığı etten ihlas ve takva yoksa sevap alacağını zannetmesin


Allahu taala âyetlerin sonunda müminlere şükretmenin farz olduğu*mu ve insanlara ram ettiği kurbanlık hayvanlardan dolayı Allaha tazim et*meyi hatırlatarak iyilik yapan insanları cennetle müjdelemektedir




Âyetlerin Nüzul Sebebleri



ibni Abbas (ra) ve Mücahid (ra)'den rivayet edildiğine göre müslü--aanlardan bir cemaat cahiliye devrinde yaptıkları gibi kestikleri kurbanın seterini parçalayarak Kabe'nin etrafına dağıtmaya ve kanıylada Kabe'nin savarlarını boyamaya kalkıştığında bu âyetler nazil oldu Âyetler bu adet-en yasaklayarak uygun olanın kesilen hayvanların etlerinin yenilmesi ve ««dirilmesi olduğunu bildirmektedir [1]




Âyetlerin Tefsirindeki İncelikler



Birinci incelik: Allahu taala mücmelen hayvanları insanlara ramet-raesinin şükrü icabettiren nimetlerinden bir nimet olduğunu beyan etmek-«dır Bu nimetlerin tafsilatını ise «Ellerimizin işleyip yaptıklarından ken-dieri için bunca davarlar yarattığımızı, bu sayede onlara malik olmuş bu-uRduklarını da görmediler mi? Biz onları kendilerine müsahhar kıldık/ İş*it binecekleri bunlardan, yiyecekleri bunlardandır Bunlarda kendileri için icha nice menfaatler ve içecekler vardır Hala şükretmezler mi?» (Yasin: "1-72-73) ve «Davarları da (sizin faidenize) O yaratmıştır ki, bunlarda sizin cin ısıtıcı ve koruyucu maddeler ve nice menfaatler vardır Onlardan yer*siniz de» (Nahl: 5) âyetleriyle beyan buyurmuştur


İkinci incelik: Âyetteki «Allanın şiarlarından maksat Allahu toalanın lallarına vazetmiş olduğu kanunların uygulanmasının işaretidir Bu kanun*en Allah (cc)'a izafe etmekten maksat da onların büyüklüğü içindir Zira au kanunların uygulanmasından maksat Allah (cc)'a yaklaşmaktır Bir de-*ey: kesmek de Allah (cc)'ın kanunlarına karşı olan saygıyı göstermektir İra bu âyetlerin nüzulü sırasında bir devenin değeri, insanlara faydası salamından, şimdiki bir otomobil ile aynıdır


Üçüncü incelik: Âyetteki «O halde onlar ayakta dur(up boğazlanır)-arfcen üzerlerine Allanın ismini anın» ifadesinde develerin sığır ve koyun Bidi yatırılarak kesilmediğine, ayakta dururken boğazlanarak kesilmesine şoret vardır Çünkü devenin kesiminde en uygun şekil, Resulullah (sov)'ın îjrınetinin de beyan ettiği gibi budur



Âyetlerdeki Şer'i Hükümler


Birinci Hüküm: Ay»Tt«Ki «Ei-Büdûn» K«Lim»Si Deveyi Olduğu Gibi Tı*ğın Da İfade Eder Mi?



Alimler «büdûıuun (tekili bedene) ister erkek, ister kısrak olsun de*veye denildiğinde ittifak etmişlerdir Ancak şer'i ıstılahta hacda kesilen kurbanlık deveye denilmesi meşhurdur Sığır da deve gibi yedi hisse ol*duğuna göre ona da «bedene» ismi verilmesi hususunda fakihler iki gö*rüşe ayrılmışlardır:


1) Hanefilere göre «bedene» deveye denildiği gibi sığıra da denilir Buna göre «bene» kelimesi hacda kesilen sığır ve deveden olan kurban*lara verilen müşterek bir isimdir Herhangi bir şahıs «bedene» ismiyle bir adakta bulunduğu takdirde deve kesmeyip sığır kesmesi kafi gelir Çünkü hüküm bakımından sığır deveye eşittir Hanefilerin görüşü Ata (ra) ve Saib bin Museyyib (ra)'den de rivayet edilmiştir Hanefilerin delilleri ise şun*lardır:


a) Cabir'den şöyle rivayet edilmiştir: Cabir, «Biz bedeneyi yedi hisse olarak keserdik» dedi Bunun üzerine «Sığır da yedi hisse olarak kesilir mi?» diye soruldu «Sığır da bedenedir» cevabını verdi [2]


b) Rivayete göre İbni Ömer (ra), «Ben bedeneyi ancak deve ve sığır biliyorum» demiştir


2) İkincisi Şafiilerin görüşüdür Safilere göre hakikatte «bedene» an*cak deveye denilir Sığıra ise ancak mecaz yoluyla «bedene» denilebilir Şayet birisi bir bedene adamış olsa deve yerine sığır kesmesi caiz değil*dir Adağın üzerinden kalkması için mutlaka deve kesmesi lazımdır Bu görüş Mücahid (ra)'den de rivayet edilmiştir


Şafiilerin delili ise Cabir bin Abdullah (ra)'tan rivayet edilen şu hadis*tir: «Resulullah (sav) «Bir bedene (deve) yedi kişiye, bir sığır da yedi kişi*ye kafi gelir» buyurdu» [3] Hükümleri herne kadar aynı olsa da ayrı ayrı zikredilmeleri bunların aynı olmadığını gösterir


Zahir olan «bedene» kelimesinin deve için kullanılmasıdır Zira Allahı taala, «O halde onlar ayakta dur(up boğazlamalarken» buyurmuştur Yalnız deve ayakta kesildiğine göre «bedene» devedir Sığır ise ayakta deyt yatırılarak kesilir Cabir'den rivayet edilen «&§ır da bedenedir» sözü le İbni Ömer (ra)'den rivayet edilen «Ben bedeneyi ancak deve ve sığır siıyorum» sözü sığırla devenin hükümlerinin bir olduğuna delalet eder •oksa «bedene» kelimesinin sığırla deve arasında müşterek bir isim ol-auğunu göstermez En doğrusunu Allah (cc) bilir




İkinci Hüküm: Kurbanda Efdal Olan Hangi Hayvanın Kesimidir?



Alimler, kurban edilecek hayvanın ancak deveden, sığırdan, koyun m keçiden olacağında icma etmişlerdir Kesilecek kurbanın erkek veya dişi aması farketmemektedir Alimler kurbanın en efdalinin önce deve, sonra sağır, sonra da koyun olduğunda ittifak etmişlerdir Zira deve et bakımın*dan sığırdan ve koyundan daha fazladır Deveden sonra da sığır daha tala et verdiği için koyundan efdaldlr


Bir deve ve sığır yedi kişi tarafından ortaklaşa kurban edilebilir Ko*tun ise ortaklaşa kurban edilemez Koyun ancak bir kişi tarafından kur-zan edilebilir


Alimler kurban kesecek bir şahsın bir deve veya sığırın yedide birine artak olmasının mı yoksa kendi başına bir koyun kesmesinin mi daha sfdal olduğunda ihtilaf etmişlerdir Ancak zahir ve sahih olan görüş, fa-crlerin faydası hangisinde daha çoksa onun efdal olduğudur Deve ve içirin yedi kişi tarafından kurban edilebileceğine Cabir bin Abdullah (ra)'-nn rivayet edilen «Biz Resulullah (sav) ile hac sırasında deve ve sığırı »«di kişi ortaklaşa kurban ettik» hadisidir [4]


Hacda herkes istediği hayvanı ve istediği kadar kurban edebilir Çün-w Resulullah (sav) veda haccında yüz deve kurban etmiştir




Üçüncü Hüküm : Hacda Kesilen Kurbanın Etinden Yemenin Hükmü?



Allahu taala hacda kesilen kurban etlerinin yenilmesini, «Allanın rızık alarak kendilerine verdiği dört ayaklı davarlar (kurbanlıklar) üzerine ma-olan günlerde (hac) Allanın adını ansınlar İşte bunlardan yiyin, yok-fakiri de doyurun» (Haç: 8) âyetinde emir buyurmaktadır Allahu raalanın bu emri, zahiri ile Temettü ve Kran haclarında kesilen kurban-onn nafile olarak kesilen kurbanların ve hac veya umrede işlenilen bir •«itadan dolayı kesilmesi gereken kurbanların etlerinden yenilmesini şa*mildir


Fakihler bu hususta ihtilaf ederek birkaç görüşe ayrılmışlardır Biz bu görüşleri özetleyerek aktarıyoruz :


Hanbelilerle Hanefilere göre kurbanı kesen, Temettü haccı, Kran hoc-cı ve nafile hacların kurbanlarından yiyebilir Fakat hacda işlenilen ha*tadan dolayı kesilen kurbanın etinden kendisj yiyemez


İmam Malik (ra)'e göre ise Temettü, Kran ve nafile hacların kurban*ları ile bir hatadan dolayı kesilen kurbanların etlerinden kurban sahibi yer Ancak baş veya vücudundaki bir hastalıktan dolayı ihramlı kalması tıbben mahzurlu olan hacı ihramdan çıkarak ceza kurbanı keser ki işte bundan ve hac esnasında av yapmışsa buna karşılık keseceği ceza kur*banından ve bir de Mekke fakirlerine hac mevsimi kesmek üzere nezredi-len kurbanın etinden yiyemez


Şafiilere göre' Temettü haccının, Kran hocanın, ceza kurbanının, av cezasının ve nezir kurbanının eti sahibi tarafından yenilemez Kurban sa*hibi yalnız nafile olarak kestiği kurbanın etinden yiyebilir


İmamlar arasındaki ihtilafın kaynağını Temettü ve Kran haccında ke*silen kurbanın sebebi konusundaki görüş farkı meydana getirmektedir Cumhura göre bu kurban şükretmek için vacibtir Bundan ötürü de kesen, kurbanın etinden yiyebilir İmam Şafii (ra)'ye göre ise kurban ceza olarak kesilir Bu yüzden de kurbanı kesen, kurbanın etinden yiyemez Bu husus*taki tafsilat fıkıh kitaplarında vardır




Dördüncü Hüküm: Hacdaki Kurbanın Kesim Yeri Ve Zamanı?



Alimler hacda kesilen kurbanın zamanı konusunda ihtilaf etmişlerdir


imam Şafii (ra)'ye göre hacdaki kurbanın kesim zamanı Kurban Bay*ramının birinci, ikinci, üçüncü ve dördüncü günleridir Zira Resulullah (sav) «Teşrik günleri, kesim günleridir» [5] buyurmuştur Şayet bayram günle*rinde kesilemez ise kaza edilir Fakat geçikildiğj için günaha girilmiş olur


İmam Malik (ra) ve İmam Hanbel (ra)'e göre hac kurbanının kesim günleri, ister vacib ister nafile olsun, bayramın birinci, ikinci ve üçüncü günüdür Bayramın dördüncü günü kurban kesilmesi sahih değildir


Hanefiler ise Temettü ve Kran haccında kesilecek kurbanın kesim günleri konusunda Maliki ve Hanbelilerin görüşünü aynen kabul etmekte*dirler Fakat nezir, ceza ve nafile kurbanlarının yalnız bayram günlerinde değil diğer günlerde de kesilebileceği görüşündedirler


İmam Nehâi [ta), hac kurbanının kesim vaktinin bayramın birinci gü-k jcşladığı ve son güne kadar devam ettiği görüşündedir


-kjc kurbanının kesim yeri ise kurban ister vacib ister nafile olsun, whı«£ harimidir Zira Allah (cc) «Ey iman edenler, siz (hac veya umre inanı fcromlı bulunurken av öldürmeyin İçinizden kim onu bilerek öldü-{üzertne) öldürdüğü o hayvanın benzeri bir ceza vardır ki Kabeye bir kurbanlık olmak üzere bunu içinizden adatet sahibi iki adam (ve takdir) edecektir» (Mgide: 95) ve «Kurban yerine (Minaya) kadar başlarınızı tıraş etmeyin» (Bakara: 196) buyurmuştur


«urban kesim yerini Resulullah (sav) da «Minanın her yeri kurban ke-ıı»» »eridir Muzdelifenin her tarafı vakfe yeridir Mekke-I mükerremenin tımr «en yol ve kesim yeridir» [6] hadisiyle beyan etmiştir Öyleyse Mekk îonminin herhangi bir yerinde kurban kesilmesi caizdir




Âyetlerden Alınacak Dersler



1- Hacda kurban kesmek ve bu kesime tazim göstermek Allah (cc)'a «ancşmanıii bir yolu ve İslâmın şiarlarındandır


2- Hac ve diğer kurbanlar ancak deve sığır ve koyundan olur


3- Devenin kesiminde efdal olan ayakta boğazlama, sığır ve koyun-ena ise yatırarak kesmedir


4- Kurban kesmekten maksat, fakirlere yardım ve takvadır


5- Hacda kesilen kurban İsmail aleyhisselamı kurban etmek iste*riğinde ibrahim aleyhisselama Hz İsmail yerine gönderilen koc hadisesi-- temsil etmektedir




Âyetlerdeki Teşrii Hikmetler



Allahu taala gerek hac ve gerek normal kurbanın kesilmesini dinin seçkinden kılmıştır Müslüman kurban kesmekle Allah (cc)'a yaklaşır ve Z' -sun rızası ve mağfiretine nail olur Kurban ayrıca hac esnasında işle*men hatalardan dolayı girilen günahlara da kefaret olur Kurban, müs-u~onın sözünde, fiilinde ve amellerinde İhlasın işaretidir


Müslüman kestiği kurban üzerine yalnız Allah (cc)'ın ismini onar Bun-ncr kasıt Allah (cc)'ın rızosıdır Nitekim Allahu taala «De ki: Şüphesiz senim namazım da ibadetlerim (kurban) da, dirimim de ölümüm de hiçbir inağı olmayan alemlerin Rabbi Adanındır» (Enam: 162) âyetinde bütün ibadetlerin yalnız kendisi için yapılması gerektiğini emretmiştir, ibadetler*de yalnız Allah (cc)'a teveccüh İhlasın adet edinilmesine olduğu kadar «Onların ne etleri, ne kanlan hiçbir zaman Altona (yükselip) erişmez Fa*kat sizden O'na (yalnız) takva ulaşır» âyetinin işaret ettiği gibi takva mer*tebesinin kazanılmasına da vesile olur


Müşrikler ise kurbanlarını putlara, onlardan menfaat beklemek ve ge*lecek musibetlerden korunmak için keserlerdi Müminler yalnız Allah (cc) için kurban keser ve bununla da Allah (cc)'a halisane ibadet ettiğini gös*termiş olur islâm hacda kesilen kurbanla kalblerin takvası arasında bir bağ kurmuştur Çünkü hacdaki ibadetin maksadı da takvadır Hacdaki İbadet ile şiarlar, yalnız Allah (cc)'a İbadet etmenin işaretleri olduğu gibi ibrahim aleyhisselamın oğlu İsmail aleyhisselamı yalnız Allah (cc)'ın em*rine boyun eğerek, «Artık o (oğul ibrahim) yanında koşmak çağına erine* (babası), «Oğulcağızım dedi, ben seni rüyamda boğazlıyorum görüyorum Bak artık ne düşünürsün» (Oğlu) dedi: Babacığım, sana edilen emir ne İte yap İnşaallah beni sabredenlerden bulacaksın Vaktaki bu suretle ikisi de (Allanın emrine) ram oldular (İbrahim) onu alnı üzere' yıktı Biz ona: «Ya İbrahim, rüyana sadakat gösterdin Şüphesiz ki biz iyi haretek edenleri böyle mükafatlandırırız» diye nida ettik Hakikat bu, apaçık ve kati bir im*tihandı Ona büyük bir kurbanlık fidye verdik» (Saffat: 102-03-104-105-106-107) Ayetlerinde görüldüğü gibi kesmeye götürdüğünde Allah tarafından gönderilen fidyeyi temsil ve baba-oğulun Allah (cc)'ın emrine karşı gös*termiş oldukları takva ve teslimiyetin tekrar edilmesi ve yeniden yaşatıl*ması manasını taşır İşte bu Allah (cc)'ın kudretini gösteren açık mucize*lerdendir Kurban Allah (cc) için fakirlerin ve müminlerin ihtiyaçlarının karşılanmasına vesile olan bir sadakadır






--------------------------------------------------------------------------------


[1] Süyuti, Dürrü'lMunsur, Taberi Mecmaü'l-Beyan


[2] Müslim


[3] Ebu Dnvud


[4] Ahmed bin Hanbel ve Müslim


[5] Ahmet bin Hanbel (ra) Sünen 54


[6] Ebu Duvud ve Ibn-i Mace

Alıntı Yaparak Cevapla

Tefsir Dersleri...

Eski 08-04-2012   #89
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tefsir Dersleri...




NUR SURESİ 5


41 DERS ZİNA İLE İLGİLİ HÜKÜMLER 5


Ayetlerin İcmali Manaları 5


Ayetlerin Nüzul Sebebi: 6


Âyetlerin Tefsirindeki İncelikler 6


İkinci Hüküm: Bekar Ve Evlilerin Zina Cezaları Nelerdir? 7


Zina İle İlgili Hükümler 7


Üçüncü Hüküm: Recm İle Sopa Bir Arado Uygulanır Mı? 9


Dördüncü Hüküm: Bekar Zanl Sürgün Edilir Mi? 10


Beşinci Hüküm: Evli Bir Zımmînin Zina Cezası Nadir? 11


Altıncı Hüküm: Cezaları Kim Uygulatır? 12


Yedinci Hüküm: Sopanın Şiddet Derecesi Ve Vuruş Şekli Nasıl Olmalıdır? 13


Sekizinci Hüküm: Sopa Hangi Azalara Vurulur? 13


Dokuzuncu Hüküm: Suçluları Hadden Kurtarmak Haramdır 14


Onuncu Hüküm: Zina Cezasının Uygulanmasında Şahidler Hazır Bulunur mu? 15


Onbirinci Hüküm: Homoseksüellik, Sevicilik Ve Hayvanlarla Temasta Bulunmanın Hükmü Nedir? 15


Onikinci Hüküm: Zina Suçu Nasıl Tesbit Edilir? 17


Maız bin el-Eelemi Hadisesi; 17


Onüçüncü hüküm: Zina eden bir kadınla evlenmek sahih midir? 18


Ayetlerden Alınacak Dersler 19


Âyetlerdeki Teşriî Hikmetler 19


42 DERS ZİNA İFTİRASI İLE İLGİLİ HÜKÜMLER 20


Ayetlerin Lafzı Tahlili 20


Ayetlerin İcmali Manaları 20


Ayetlerin Tefsirindeki İncelikler 21


Âyetlerdeki Şer'i Hükümler 21


Birinci Hüküm: Muhsan Kelimesinin Manası Nedir? 21


İkinci Hüküm: Zina İftirasının Şartları Nelerdir? 21


İftira Atılanlarda Bulunması Gereken Şartlar: 22


Üçüncü Hüküm: Haddi İcabettiren Sözler Nelerdir? 23


Dördüncü Hüküm: Bir Topluluğa Zina İftirası Atmanın Hükmü? 23


Beşinci Hüküm: Şahidierin Adil Olmaları Şart Mıdır? 24


Altıncı Hüküm: Şahitlerin Toplu Halde Şehadet Etmeleri Şart Mıdır? 24


Yedinci Hüküm: Bir Hüre İftira Atan Köle Veya Cariyenin Cezası Ne Olur? 25


Sekizinci Hüküm: İftira Cezası Allah (Cc)'ın Hukukundan Mı, Yoksa Kulların Hukukundan Mıdır? 25


Dokuzuncu Hüküm: Müfteri Tövbe Ederse Şahadeti Kabul Edilir Mi? 25


Ayetlerden Alınacak Dersler 26


43 DERS LİAN İLE İLGİLİ HÜKÜMLER 27


Ayetlerin Lafzı Tahlili 27


Âyetlerin İcmali Manaları 27


Ayetlerin Nüzul Sebebleri 28


Âyetlerdeki Şer'i Hükümler 28


Birinci Hüküm: Lian Ne Zaman Gerekir? 28


İkinci Hüküm: Lian Yemin Mi, Yoksa Şehadet Midir? 28


Üçüncü Hüküm: Kafirlerin, Kölelerin Ve Tina Mirası Suçundan Cezolanmış Kişinin Lion Yapması Caiz Midir? 29


Dördüncü Hüküm: Lian İmamın Huzurunda Olmasa Da Caiz Midir? 29


Beşinci Hüküm: Lianın Yapılış Şekil Ve Yolu 30


Altıncı Hüküm: Erkek Veya Kadından Birinin İlandan Dönüşü Haddi Gerektirir Mi? 30


Yedinci Hüküm: Lkm Ayeti Zina İftirası He Ffa« Âfetin Hükmünü Nee-Hedermi? 31


Sekizinci Hüküm: Liandan Sonra Kan-Koca Birbirinden Ayrılır Mı? 31


Dokuzuncu Hüküm: Liandan Sonra Koca Kendisini Yalanlarsa Kamı Ona Tekrar Verilir Mi? 32


Onuncu Hüküm: Liandan Sonra İlana Vesile Olan Çocuk Annesin* Verilir Mi? 32


Ayetlerden Alınacak Dersler 32


Ayetleroeki Teşrh Hikmetler 33


44 DERS HZ AYŞE'YE ATILAN İFTİRADAN SONRAKİ HÜKÜMLER 33


Âyetlerin Lafzı Tahlili 33


Ayetlerin İcmali Manaları 34


Ayetlerin Nüzul Sebebleri 34


Hz Ayşe'nin Özellikleri 36


Ayetlerdeki Şer'i Hükümler 36


Birinci Hüküm: İşlenen Günah Sallh Amelleri Yok Eder Mi? 36


İkinci Hüküm: Kötülük Yapanı Affetmek Farz Mıdır? 36


Üçüncü Hüküm: Yeminini Bozanın Kefaret Vermesi Farz Mıdır? 36


Dördüncü Hüküm: Hayırlı Bir İşi Terk İçin Yapılan Yemin Sahih Olur Mu? 37


Beşinci Hüküm: Resulullahtn Zevcelerine Zina İftirası Atmak Küfür Müdür? 37


Altıncı Hüküm: Kafir V» Fasıklan Lanetlemek Caiz Midir? 38


Yedinci Hüküm: Resulullah (Sav)'ın Zevcelerinin Kesin Olarak Cennete Gideceklerine Hükmedilebilir Mi? 38


Buhari Ve Müslim'e Göre İfk Hadisesi 40


Âyetlerden Alınacak Dersler 42


45 DERS MÜSLÜMANLARI ZİYARET HUSUSUNDA İZİN İSTEMENİN ADABI 42


Ayetlerin Lafzi Tahlili 42


Ayetlerin İcmali Manaları 42


Âyetlerin Nüzul Sebebleri 43


Ayetlerin Tefsirindeki İncelikler 43


Âyetlerdeki Şer’i Hükümler 43


Birinci Hüküm: Selam İzinden Önce Mi Verilecektir, Sonra Mı? 43


İkinci Hüküm: İzin Kaç Defa İstenir? 44


Üçüncü Hüküm: Bin İstemenin Hikmeti Nedir? 44


Dördüncü Hüküm: Mahremlerin Odalarına İzinsiz Girilebilir Mi? 44


Beşinci Hüküm: Ziyaretçi Kapının Neresinde Ve Nasıl Durmalıdır? 45


Altıncı Hüküm: İzin İstemek Ve Selam Vermek Farz Mıdır? 45


Yedinci Hüküm: Kadınlar Ve Köleler İçin De İzin İstemek Farz Mıdır? 45


Sekizinci Hüküm: Hangi Hallerde Evlere İzinsiz Girmek Mubahtır? 46


Dokuzuncu Hüküm: İzinsiz Olarak Yutuma Bir Evi Gözlemenin Hükmü 46


Âyetlerden Alınacak Dersler 46


Âyetlerdeki Teşriî Hikmetler 47


46 DERS KADINLARIN ÖRTÜNMESİ VE YABANCI KADINLARA BAKMANIN HÜKMÜ 47


Âyetlerin Lafzı Tahlili 47


Âyetlerin Nüzul Sebebleri 48


Âyetlerin Tefsirindeki İncelikler 48


Ayetlerdeki Şer’i Hükümler 49


Birinci Hüküm ; Yabancı Kadınlara Bakmanın Hükmü Nedir? 49


İkinci Hüküm: Erkek Ve Kadında Avretin Sınırı Nedir? 49


Üçüncü Hüküm: Açılması Haram Olan Ziynet Nedir? 51


Dördüncü Hüküm: Kadınların Önünde Ziynetlerini Açabilecekleri Mahremleri Kimlerdir? 52


Beşinci Hüküm: Müslüman Bir Kadının Kafir Bir Kadına Karşı Avreti? 52


Yedinci Hüküm: Ayetteki Kadın İhtiyacı Duymayan Erkekler Kimlerdir? 53


Sekizinci Hüküm: Kadınların Karşılarında Örtünmeyecekleri Çocukların Yaşı Ne Olmalıdır? 54


Dokuzuncu Hüküm; Kadının Sesi Avret Midir? 54


Âyetlerden Alınacak Dersler 55


Âyetlerdeki Teşri'i Hikmetler 55


Yüzü Açmak Bid'attır 55


47 DERS EVLİLİĞİ TEŞVİK VE ZİNADAN KAÇINMA 57


Âyetlerin Lafzı Tahlili 57


Âyetlerin İcmali Manaları 57


Âyetlerin Nüzul Sebebleri 57


Âyetlerin Tefsırindeki İncelikler 58


Âyetlerdeki Şer'î Hükümler 59


Birinci Hüküm: Âyeti Kerimenin Muhatabı Kimlerdir? 59


İkinci Hüküm: Evlenmek Farz mıdır, Müstehab mı? 59


Üçüncü Hüküm: Vefmin Baliğe Olan Bekar Kızını Zorla Evlendirmesi Caiz Midir? 60


Dördüncü Hüküm: Kadının Kendi Basına Nikah Akdi Yapması Caiz Midir? 60


Beşinci Hüküm: Hür Bir Erkeğin Bir Cariye İle Nikah Akdi Yapması Caiz Midir? 61


Altıncı Hüküm: Efendi Köle Ve Cariyesini Evlenmeye Zorlayabilir Mi? 61


Yedinci Hüküm: Karı-Koca Fakirlik Sebebiyle Birbirinden Ayrılabilirler Mi? 61


Sekizinci Hüküm: Mut'a Nikahının Hükmü Nedir? 62


Dokuzuncu Hüküm: Efendinin Kölesi İle Mükatebe Yapması Fan Mıdır? 62


Onuncu Hüküm: «Onlara Allanın Size Verdiği Maldan Verin» Âyetinin Muhatabı Kimlerdir Ve Verilecek Malın Ölçüsü Nedir? 63


Onbirinci Hüküm: Zinaya Zorlamak Nedir Ve Zorla Yapılan Zinada Erkek Ve Kadından Had Düşer Mi? 64


Cahiliye Devrinde Zina; 64


Âyetlerdeki Teşri'î Hikmetler 64


48 DERS HALVET VAKİTLERİNDE ODALARA GtRMEK İÇlN İZİN İSTEMENİN ADABI 65


Âyetlerin Lafzî Tahlili 65


Âyetlerin İcmali Manaları 65


Âyetlerin Nüzul Se8ebleri 66


Âyetlerin Tefsirindeki İncelikler 66


Âyetlerdeki Şer’i Hükümler 66


Birinci Hüküm : Ayetin Muhatabı Kimlerdir? 66


Üçüncü Hüküm Çocuklar Mükellef Olmadıkları Halde Bu Âyete Nasıl Muhatab Olurlar? 67


Dördüncü Hüküm: Ayetteki İzin Alma Farz Mıdır Yoksa Müstahab Mı? 67


Beşinci Hüküm: Çocuklar Kaç Yaşında Baliğ Olurlar? 68


Altıncı Hüküm: Koltukattı Ve Etek Kılının Bitmesi Baliğ Olmaya Dalalet Eder Mi? 68


Yedinci Hüküm: Küçük Çocuklara Farzları Ve İbadetleri Yerine Getirmeleri Emredilir Mi? 69


Sekizinci Hüküm: Ayetteki «Rubalarını Bırakmak »Tan Maksat Nedir? 69


Âyetlerden Alınacak Dersler 69


Ayetlerdeki Teşri'i Hikmetler 70


49 DERS AKRABA EVLERİNDE YEMEK YEMENİN MÜBAHLIĞl VE ADABI 70


Âyetin Lafzı Tahlili 70


Âyetin İcmali Manası 70


Âyetin Nüzul Sebebi 71


Âyetin Tefsirindeki İncelikler 71


Ayetteki Şer’i Hükümler 72


Birinci Hüküm: Ayetteki Evlerde Yemek Yemeden Maksat Nedir? 72


İkinci Hüküm: Vekil, Müvekkilin Malından Yiyebilir Mi? 72


Üçüncü Hüküm: Sadık Dostların Malından İzin Almadan Yemek Mubah Mıdır? 72


Dördüncü Hüküm; Yemekte Ortaklığın Hükmü Nedir? 73


Beşinci Hüküm: Yakın Akrabasından Bir Şey Çalanın Eli Kesilir Mi? 73


Altına Hüküm: Bu Âyetin Hükmü, İzin İsteme Âyeti İle Neshedilmiş Midir? 73


Âyetten Alınacak Dersler 73


Ayetteki Teşriî Hikmetler 74

Alıntı Yaparak Cevapla

Tefsir Dersleri...

Eski 08-04-2012   #90
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tefsir Dersleri...




NUR SURESİ



Bu mübarek sure, toplumun çekirdeğini meydana getiren aile ile il-j* hükümleri, yani İslâmın aile sistemini ihtiva eder Bu mevzu sınırlan emüe yabancı bir eve girerken izin istemek, erkeklerin yabancı kadın-aç bakmamaları ve kadınların iffetlerini korumaları gibi İçtimaî edebler iıe strtirlerinin mahremi olmayan kadın ve erkeklerin bir araya gelmeleri, jcrjşup konuşmaları gibi haramlar izah edilmektedir Müslüman bir aile «en uygun olan örtünme ve manevî temizlik gibi aile ve cemiyeti ahlak-scı*Jardan koruyarak ıslah olmalarına vesile olacak hükümler de beyan «çimektedir


Bu surede ayrıca zina ve zina iftirasının cezaları, erkeğin bizzat ken*di «ansını fahişelikle itham etmesinin cezası da bildirilmektedir Bu hü-«ttcraierin vazedilmesindeki kasıt toplumun anarşiden, fesaddan haysiyet-bziiiik ve şerefsizlikten, neslin bozulmasından korunmasıdır, özet olarak 34 sure diğer bir yönüyle gerek namus, gerek şeref bakımından aileye tehlikeleri önleyici ahlaki hükümler getirmektedir


Bu hükümler ailede uygulanmazsa fuhuş ve diğer benzeri ahlaksızlık-a- topluma sirayet eder ve önlenmesi imkansız hale gelecek kadar yay-jHnaştr Zira aileyi fertler, cemiyetleri de aileler teşkil eder


Nur Suresi ayrıca çok yüksek ahlakî hükümler de ihtiva etmektedir ül hükümler üzerine kurulan aile ve cemiyetlerin sağlam bir yapıya ka-«jopnaması mümkün değildir Gerek İçtimaî ve ahlakî ve gerekse iktisadi «e siyasî yönlerden güçlü ferdlerden teşekkül etmiş güçlü bir aile, güçlü nteterden de kuvvetli bir toplum meydana gelir


Kurtubî bu sure hakkında şunları söyler: «Bu surenin zikrettiği hü-«unierin gayesi temiz bir neslin vücuda gelmesidir Bu yüzden Hz Ayşe, e-cmmlarınızı evlerinize getirmeden önce Nur Suresini okutun, öğretin «imanızı sonra kurun» buyurmuştur» [1]


Sureye «Nur» isminin verilmesi, ihtiva ettiği hükümlerle iffet ve na-mstann, soyların korunmasını garantiye aldığı içindir Bu yalnız Allah cqi'in peygamberlere vahyettiği âyetlerle mümkündür Allah (cc) kendi »davetinin feyzinden varlığın üzerine akıtmış olduğu rahmetiyle mümin «ularının kalblerini adeta bir nura çevirmektedir




41 DERS ZİNA İLE İLGİLİ HÜKÜMLER



(Enzelnâhâ): Enzelnâ inzal kökünden gelen bir fiildir


Ayetlerin gelişine inzal veya nüzul denir İnzal ve nüzul, yukarıdan aşağıya geliştir Bu tabir Kur'an-ı kerimin Allah (cc) tarafından geldiğine de delalet eder Buradaki manası ise «Bizim sana vahyettiğimiz» demektir


(Ve fereznâhâ: Farz kökünden gelen bir fiildir


--rz, katı bir nesneyi kesmeye denir Âyetteki anlamı da herhangi birşeyi en kamil bir şekilde kabul ettirmek demektir


(Ayâtin beyyinatin): Âyât âyetin çoğuludur Âyet, Kuranın surelerini meydana getiren, başı ve sonu bulunan, bir veya daha fazla cümleden mürekkeb kelamdır Âyet alamet anlamına geldiği gibi gibi, Allah (cc)'ın kudretine delalet eden şeylere de denir


(Tezekkerûne): Tezekkür kökünden gelen bir


- idir Tezekkür, insan hafızasından çıkan herhangi birşeyin tekrar hafıza-«a dönmesine denir Buradaki manası ise ibret almaktır


(Ezzâniyetü vezzânî): Bunlar zina kökünden gelen


sıfattırlar Zina haram olan cinsî münasebete denir Seri ıstılahta se bir erkeğin nikahsız olarak bir kadınla yapmış olduğu cinsi münase*bettir


(Feclidû): Celd kökünden gelen bir fiildir Sopa *eya kamçıyla vurmak manasına gelir


(Re'fetün): Re'fet sevgi ve şefkat demektir


(Tâifetün): Taife, tavaf kökünden gelen bir sıfattır Tavaf, birşeyin etrafında dönmeye denir Âyetteki manası, suçlunun etrafında bir topluluğun dönmesidir Bu toplumdan maksat, suçun sonucunu germek ve ibret almak için suçlunun cezalandırılmasına insanların şahit £C ilmesidir


(Layenkihu): Nikah kökünden gelen bir fiildir âyette akid manasındadır


(Müşriketen): Şirk kökünden gelen bir sıfattır Hiçbir semavî dine inanmayan manasına gelir


(Ve hurrime zalike): Allahu taala müminlere zinayı haram kılmıştır




Ayetlerin İcmali Manaları



Allahu taala bu surede inzal buyurduğu âyetlerde mümin kullarına bazı hükümler, edebler, hikmetli dersler ve en güzel ahlaki esaslar vazet*mekte ve bunlarla onların dünya ve ahiret saadetlerini tanzim ettiğini ha*ber vermektedir Allahu taala surenin başlangıcında şöyle buyurmaktadır: Ey müminler, inzal ettiğim bu sure, Kur'an-ı kerimin encok ahkam ihtiva eden süresidir Bu hükümleri uygulamanız ve gösterdiği terbiye yolları ile terbiye edilmeniz için gönderiyoruz Yoksa yalnızca okumanız için indir*medik Bu sureyi ancak onun hükümleriyle amel etmeniz ve bu yolla diğer insan ve cemiyetlere ışık tutmanız, onun apaçık âyetlerinden, hikmetli de*lilleriyle Allah (cc)'ın büyüklüğüne delalet eden alametlerden ibret alma*nız için indirdik Bu surenin ihtiva ettiği adil kanunları tatbik ederseniz cemiyetinizi saadete ve en insani hayata kavuşturursunuz


Allahu taalanın vazettiği hükümlere uyarak zina edenleri yüzer sopa ile cezalandırdığınız ve bunu uyguladığınız zaman suçlulara en küçük bir acıma göstermeyerek azablarını hafifletmeyin Zira zina, şefkat göstere*rek hafifletilebilecek, atfedilebilecek bir günah değildir Onun İnsanların şeref ve haysiyetlerini nasıl zedelediğini, nesli nasıl bozduğunu, insanlık şerefine nasıl saldırdığını, sokaklara anarşiyi nasıl saldığını bilenler elbet*te zinanın nasıl büyük bir günah olduğunu bilirler Çünkü zina sokakları babasını, soyunu bilmeyen, tanımayan insanlarla doldurur Bunları idrak eden mümin, elbette Allahu taalanın zani için vazettiği cezayı uygularken şefkat göstererek hafifletmez Cezanın uygulanmasına herkesin şahit ola*rak ibret almasını ister Çünkü uygulanan cezanın görülmesi suçun iş-lenilmesi için en büyük engeldir


Allahu taala daha sonra şöyle buyurmaktadır: Zina eden bir erkek ancak kendi gibi zina eden bir kadınla evlenebilir Zina eden bir erkeğin namuslu ve iffetli bir kadınla evlenmesi mümkün değildir Zina eden bir kadin da ancak kendi gibi ahlaksız ve zina eden bir erkekle evlenebilir


Allahu taala zinayı, cemiyete tamiri imkansız zararlar doğuracağı için kesin surette haram kılmıştır




Ayetlerin Nüzul Sebebi:



Mûfessirler, bu âyetlerin nüzulü için birçok sebebten bahsederler Biz Btftionn en sıhhatli olanlarını naklediyoruz


1) Rivayete göre Mersed bin Ebi Mersed denilen bir adam vardı ve «Mekke'den Medine'ye esir taşırdı Mersed'in Mekke'de Anâk adlı fahişe ur dostu vardı Mersed bir esiri taşımak için Mekke'ye gitmişti Şöyle »kıtır: «Mehtablı bir gecede geldim ve bir duvarın gölgesinde durdum %ük da geldi ve karaltımı gördü Yanıma yaklaşınca beni tanıdı ve «Sen üersed misin?» diye sordu «Mersed'im» diye cevap verdim «Merhaba taş geldin» dedi «Bu geceyi bizim yanımızda geçir» Ben de «Ey Anâk **ah (cc) zinayı haram 'kıldı» dedim Bunun üzerine Anâk, «Ey oba halkıl 3u adam esirlerinizi kaçırıyor» diye bağırdı Sekiz kişi peşime düştü, -cndeme yolunu tuttum Bir kaya kovuğuna veya mağaraya girerek giz-endim Onlar yanıma kadar geldiler, başıma dikildiler Hatta bevlettiler •e sulan başımın üzerine aktı Fakat Allah (cc) onların gözlerini benden «ör etti Geri döncüler Ben de kaçıracağım esin alarak Medine'ye dön-sûm Resulullah (sav)'a gelerek, «Ya Resulullah (sav), Anâkla evlenebilir «iyim?» diye sordum Resulullah (sav) sustu ve bir cevap vermedi Sonra, «Zina eden erkek, zina eden veya müşrik bir olan kadından başkasını nikah-amaz» âyeti nazil oldu Resulullah (sav), «Ey Mersed, Anâkla evlenme» suyurdu» [2]


2) Ümmü Mehzul isminde bir kadın vardı Bu kadın para karşılığı zi*na ederdi Sahabe-i kiramdan birisi bu kadınla evlenmek istedi Bunun -zerine «Zina eden erkek, zina eden veya müşrik olan bir kadından baş-han nikahlamaz» âyeti nazil oldu [3]


3) Ashab-ı suffa denilen sahabilerin evleri olmadığı gibi yanında ka*tacakları kimseleri de yoktu Bunlar gündüzleri rızıklannı ararlar, gece do mescid-l saadetin avlusunda kalırlardı O tarihte Medine'de alenen üc-netie zina eden kadınlar vardı Suffa ashabından bazıları bir barınak sa*hibi olmak düşüncesiyle bu kadınlarla evlenmek istediler Bunun üzerine bu âyetler nazil oldu[4]

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.